281.
282.
"kötü düşünce en büyük zararı sahibine verir.
acı, kaygı, kızgınlık, hırs gibi duyguların en belirgin sonucu,
yaşadığından lezzet alamamak, hayatında bulunan güzelliklerin kıymetini fark edememek, hoşnutluk duygusunu kaybetmektir.
kötü düşünmemek olumsuzluğu yok saymak değildir.
sürekli olumsuzluğu düşünerek onu büyütmemektir!
müdahale edemediğin, değiştiremediğin bir olumsuzluk hakkında sürekli düşünerek ve konuşarak,
hayatı ondan ibaret kılarsın.
bu şeytandan korkup yaratanı unutmak gibidir.
olumsuzluklar, sebat, gayret, cesaret, dirayet, keşif, yaratıcılık gibi nice kıymetli niteliğin ortaya çıkması için vesiledir.
olumsuzluk içinde kaybolmak yerine,
rağmen var olmak için ne gerekiyorsa onu yapmayı deneyelim.
bu hayatı mümkün kılar.
bizi imkansızlık zannını aşmaya teşvik eder ve öz'ümüzle buluşmayı kolaylaştırır" juno
acı, kaygı, kızgınlık, hırs gibi duyguların en belirgin sonucu,
yaşadığından lezzet alamamak, hayatında bulunan güzelliklerin kıymetini fark edememek, hoşnutluk duygusunu kaybetmektir.
kötü düşünmemek olumsuzluğu yok saymak değildir.
sürekli olumsuzluğu düşünerek onu büyütmemektir!
müdahale edemediğin, değiştiremediğin bir olumsuzluk hakkında sürekli düşünerek ve konuşarak,
hayatı ondan ibaret kılarsın.
bu şeytandan korkup yaratanı unutmak gibidir.
olumsuzluklar, sebat, gayret, cesaret, dirayet, keşif, yaratıcılık gibi nice kıymetli niteliğin ortaya çıkması için vesiledir.
olumsuzluk içinde kaybolmak yerine,
rağmen var olmak için ne gerekiyorsa onu yapmayı deneyelim.
bu hayatı mümkün kılar.
bizi imkansızlık zannını aşmaya teşvik eder ve öz'ümüzle buluşmayı kolaylaştırır" juno
devamını gör...
283.
284.
tekrar insanlar mı olaylara göre değişir, yoksa olaylar mı insana göre oluşur diye sordum kendi kendime
devamını gör...
285.
286.
287.
sadece sözlerinin doğru olmasına değil,
konuştuğunun kişinin de bu doğruya katlanabilecek olmasına dikkat et.
micheal foucault
konuştuğunun kişinin de bu doğruya katlanabilecek olmasına dikkat et.
micheal foucault
devamını gör...
288.
10 parmağında on marifeti olan,çok ödüllü bir sanatçı
"cem karaca"
77 yaşında
anısına saygıyla...
türk rock müziği sanatçısı, besteci, tiyatrocu, sinema oyuncusu. anadolu rock türünün kurucularındandır. birçok grupla çalışmış, grupların kurucu ve yöneticisi olmuş, güçlü bir rock kültür yaratılmasının öncülerinden olmuştur..
5 nisan 1945 istanbul doğumlu olan cem karaca, türk rock müziği sanatçısı, besteci, tiyatrocu, sinema oyuncusudur.
birçok grupla çalışan cem karaca, (apaşlar, kardaşlar, moğollar ve dervişan) gruplarının kurucu ve yöneticisi olmuş, güçlü bir rock kültü yaratılmasında öncülerden olmuştur.
müzik kariyeri
1962'ye girerken beyoğlu spor kulübü'nde arkadaşlarının isteği üzerine şarkı söyledi. arkadaşları ile sahne alan karaca, daha sonra grup kurmaya karar verir. gruba o dönemin ünlü sanatçılarından ilham gencer destek oldu. cem karaca'nin ilk grubu 1963'te "dinamikler" oldu. seslendirme sanatçısı fikri çöze'nin jübile konserinde performans sergilediler. babası hâlâ karaca'nın müzik yapmasına karşıydı. hatta adam tutup konserlerde onu yuhalatmıştı ancak karaca bunlara rağmen müziği bırakmadı. grup olarak elvis presley gibi
çalmak istiyordu.
1965 kasım'ında antakya 121. jandarma er eğitim alayı'nda başladı. bu dönemde karaca, "anadolu kültürünü" tanımaya başladı. türk ozanlarından "aşık mahzuni şerif" ile tanıştı.
tiyatro ve sinema kariyeri
1961'de hamlet'te oynarayak tiyatroya ilk adımını attı. 1964'te münir özkul'un oynadığı general çöpçatan oyunu ilk büyük tiyatro çalışması oldu. 1965'te askerliği sırasında askeriyede cahit atay'ın pusuda ve aziz nesin'in toroslar canavarı oyununu yönetti ve oynadı. aynı dönem istanbul tiyatrosu'nda sergilenen "anahtarı bendedir" adlı oyunu türkçeye çevirdi ve oynadı. uzun bir süre tiyatroya ara veren ve püsküllü moruk oyununun müziklerini yapmak dışında tiyatroyla ilgilenmeyen karaca, 1987'de almanya'da çıkardığı die kanaken albümündeki şarkıların işlendiği ab in den orient-express oyununun kuzey ren westfalya eyalet tiyatrosu'nda oynanan "die kanaken" adlı versiyonunda annesi toto karaca ile beraber oynadı. yine almanya döneminde münih halk tiyatrosu'nda nâzım hikmet'in şeyh bedrettin destanı oyununu yönetti. cem karaca, 1970'te ilk ve tek başrol filmi olan kralların öfkesi'nde oynadı. yücel uçanoğlu'nun yazıp yönettiği yerli western tarzı bu filmde murat soydan ile başrolü oynayan cem karaca, camgöz adlı bir kovboyu canlandırdı. ancak bu film çok başarılı olmadı. uzun süre beyaz perdeden uzak duran karaca, 1999'da kahpe bizans da karaca abdal adlı bir ozan rolünde rol aldı ve filmin müziklerinden bazılarını seslendirdi. karaca, 1990'da bir milyara bir çocuk adlı müjdat gezen dizisinde rol aldı. bunun dışında 2001'de yeni hayat adlı dizide onur konuğu olarak yer aldı. aynı sene avcı adlı dizide dem baba rolünü oynadı.
ölümü
8 şubat 2004 sabahında, solunum ve kalp yetmezliğine bağlı olarak ağır bir kalp krizi geçirdi. uygulanan tüm müdahalelere rağmen kaldırıldığı bakırköy acıbadem hastanesi'nde 59 yaşında hayata gözlerini yumdu..
gençliğimizin idolü olan cem karaca ışıklar içinde uyusun.
film ve dizileri
kralların öfkesi (1970)
kahpe bizans (1999)
avcı (2001) tv dizisi
yeni hayat (2001)
ödülleri
100'ün üzerinde plaket ve ödüllerden bazıları;
1967: altın mikrofon yarışması: emrah adlı eserin bestesi ile birincilik ödülü. (cem karaca ve apaşlar)
1971: hey dergisi: dadaloğlu ile birincilik ödülü. (cem karaca ve kardaşlar)
1972: hey yılın müzik oskarları: "yılın erkek sanatçısı"
1974: hey dergisi: "yılın bestesi" - namus belası
1974: demokrat izmir: "yılın plağı" - namus belası (cem karaca ve moğollar)
1975: hey yılın müzik oskarları: "yılın erkek sanatçısı"
1975: altın kelebek: türk batı müziğinde "yılın erkek şarkıcısı" ödülü
1975: ses dergisi: "yılın batı müziği sanatçısı"
1976: tgs izmir basın: "yılın erkek sanatçısı"
1976: tgs izmir basın: "başarılı plak" - kavga (cem karaca ve dervişan)
1977: tgs izmir basın: "yılın topluluğu" - dervişan
1977: tgs izmir basın: "yılın erkek sanatçısı"
1990: 4. altın güvercin şarkı yarışması: "yorumcu ödülü" - kahya yahya
1990: 4. altın güvercin" şarkı yarışması: "söz yazarı ödülü" - kahya yahya
1993: raks, popsav ve kültür bakanlığı'nın düzenlediği "türk pop müziğinde 35 yıl": "yılın bestesi ödülü" - namus belası
1995: bahçelievler belediyesi: basın ödülü
1999: avrupa gençlik festivali "kuzey yıldız"
2000: gazeteci ve yazarlar vakfı: çeyrek asrı aşan gurur tablosu
2001: burç fm: onur ödülü
"cem karaca"
77 yaşında
anısına saygıyla...
türk rock müziği sanatçısı, besteci, tiyatrocu, sinema oyuncusu. anadolu rock türünün kurucularındandır. birçok grupla çalışmış, grupların kurucu ve yöneticisi olmuş, güçlü bir rock kültür yaratılmasının öncülerinden olmuştur..
5 nisan 1945 istanbul doğumlu olan cem karaca, türk rock müziği sanatçısı, besteci, tiyatrocu, sinema oyuncusudur.
birçok grupla çalışan cem karaca, (apaşlar, kardaşlar, moğollar ve dervişan) gruplarının kurucu ve yöneticisi olmuş, güçlü bir rock kültü yaratılmasında öncülerden olmuştur.
müzik kariyeri
1962'ye girerken beyoğlu spor kulübü'nde arkadaşlarının isteği üzerine şarkı söyledi. arkadaşları ile sahne alan karaca, daha sonra grup kurmaya karar verir. gruba o dönemin ünlü sanatçılarından ilham gencer destek oldu. cem karaca'nin ilk grubu 1963'te "dinamikler" oldu. seslendirme sanatçısı fikri çöze'nin jübile konserinde performans sergilediler. babası hâlâ karaca'nın müzik yapmasına karşıydı. hatta adam tutup konserlerde onu yuhalatmıştı ancak karaca bunlara rağmen müziği bırakmadı. grup olarak elvis presley gibi
çalmak istiyordu.
1965 kasım'ında antakya 121. jandarma er eğitim alayı'nda başladı. bu dönemde karaca, "anadolu kültürünü" tanımaya başladı. türk ozanlarından "aşık mahzuni şerif" ile tanıştı.
tiyatro ve sinema kariyeri
1961'de hamlet'te oynarayak tiyatroya ilk adımını attı. 1964'te münir özkul'un oynadığı general çöpçatan oyunu ilk büyük tiyatro çalışması oldu. 1965'te askerliği sırasında askeriyede cahit atay'ın pusuda ve aziz nesin'in toroslar canavarı oyununu yönetti ve oynadı. aynı dönem istanbul tiyatrosu'nda sergilenen "anahtarı bendedir" adlı oyunu türkçeye çevirdi ve oynadı. uzun bir süre tiyatroya ara veren ve püsküllü moruk oyununun müziklerini yapmak dışında tiyatroyla ilgilenmeyen karaca, 1987'de almanya'da çıkardığı die kanaken albümündeki şarkıların işlendiği ab in den orient-express oyununun kuzey ren westfalya eyalet tiyatrosu'nda oynanan "die kanaken" adlı versiyonunda annesi toto karaca ile beraber oynadı. yine almanya döneminde münih halk tiyatrosu'nda nâzım hikmet'in şeyh bedrettin destanı oyununu yönetti. cem karaca, 1970'te ilk ve tek başrol filmi olan kralların öfkesi'nde oynadı. yücel uçanoğlu'nun yazıp yönettiği yerli western tarzı bu filmde murat soydan ile başrolü oynayan cem karaca, camgöz adlı bir kovboyu canlandırdı. ancak bu film çok başarılı olmadı. uzun süre beyaz perdeden uzak duran karaca, 1999'da kahpe bizans da karaca abdal adlı bir ozan rolünde rol aldı ve filmin müziklerinden bazılarını seslendirdi. karaca, 1990'da bir milyara bir çocuk adlı müjdat gezen dizisinde rol aldı. bunun dışında 2001'de yeni hayat adlı dizide onur konuğu olarak yer aldı. aynı sene avcı adlı dizide dem baba rolünü oynadı.
ölümü
8 şubat 2004 sabahında, solunum ve kalp yetmezliğine bağlı olarak ağır bir kalp krizi geçirdi. uygulanan tüm müdahalelere rağmen kaldırıldığı bakırköy acıbadem hastanesi'nde 59 yaşında hayata gözlerini yumdu..
gençliğimizin idolü olan cem karaca ışıklar içinde uyusun.
film ve dizileri
kralların öfkesi (1970)
kahpe bizans (1999)
avcı (2001) tv dizisi
yeni hayat (2001)
ödülleri
100'ün üzerinde plaket ve ödüllerden bazıları;
1967: altın mikrofon yarışması: emrah adlı eserin bestesi ile birincilik ödülü. (cem karaca ve apaşlar)
1971: hey dergisi: dadaloğlu ile birincilik ödülü. (cem karaca ve kardaşlar)
1972: hey yılın müzik oskarları: "yılın erkek sanatçısı"
1974: hey dergisi: "yılın bestesi" - namus belası
1974: demokrat izmir: "yılın plağı" - namus belası (cem karaca ve moğollar)
1975: hey yılın müzik oskarları: "yılın erkek sanatçısı"
1975: altın kelebek: türk batı müziğinde "yılın erkek şarkıcısı" ödülü
1975: ses dergisi: "yılın batı müziği sanatçısı"
1976: tgs izmir basın: "yılın erkek sanatçısı"
1976: tgs izmir basın: "başarılı plak" - kavga (cem karaca ve dervişan)
1977: tgs izmir basın: "yılın topluluğu" - dervişan
1977: tgs izmir basın: "yılın erkek sanatçısı"
1990: 4. altın güvercin şarkı yarışması: "yorumcu ödülü" - kahya yahya
1990: 4. altın güvercin" şarkı yarışması: "söz yazarı ödülü" - kahya yahya
1993: raks, popsav ve kültür bakanlığı'nın düzenlediği "türk pop müziğinde 35 yıl": "yılın bestesi ödülü" - namus belası
1995: bahçelievler belediyesi: basın ödülü
1999: avrupa gençlik festivali "kuzey yıldız"
2000: gazeteci ve yazarlar vakfı: çeyrek asrı aşan gurur tablosu
2001: burç fm: onur ödülü
devamını gör...
289.
geri dönmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
nazım hikmet.
nazım hikmet.
devamını gör...
290.
"meselenin hevesle ilgili olduğundan eminim. eksik olan bu.
onu bulmam gerek. geri almam gerek.
orada bir yerlerdedir mutlaka.
hakkında konuşmanın bir anlamı yok herhalde.
zen gibi.
çabaladığım sürece başarmam olanaksız.
yalnızca çabalamadığım zaman başarabilirim.
lanet olası budistler. kendilerini pek bir akıllı zannediyorlar."
naif.süper., erlend loe
onu bulmam gerek. geri almam gerek.
orada bir yerlerdedir mutlaka.
hakkında konuşmanın bir anlamı yok herhalde.
zen gibi.
çabaladığım sürece başarmam olanaksız.
yalnızca çabalamadığım zaman başarabilirim.
lanet olası budistler. kendilerini pek bir akıllı zannediyorlar."
naif.süper., erlend loe
devamını gör...
291.
yüzü güzel olana 40 günde doyarsın da, ayağı güzel olana bir ömür doyamazsın.
devamını gör...
292.
dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı ve tekrar yola dönerken, “şanslısın.”diye mırıldandı.
içimdeki ekim’in gözlerini devirdiğini hissettim. ne kadar çok duyuyordum bu kelimeyi. oysa ne anlama geldiği hakkında hiçbir fikrim yoktu.
içimdeki ekim’in gözlerini devirdiğini hissettim. ne kadar çok duyuyordum bu kelimeyi. oysa ne anlama geldiği hakkında hiçbir fikrim yoktu.
devamını gör...
293.
istediğin yerde değilsin. başka bir yerde olman gerekiyormuş gibi hissediyorsun. parmaklarını şıklattın ve istediğin yere gittin diyelim. bence yine böyle hissedersin, doğru yerde değilmiş gibi. nerede olmak istediğine çok fazla kafa yorarsan bulunduğun yerin tadını çıkarmayı unutursun. kontrol edemediğin şeylerden endişelenmeyi bırak ve biraz hayatını yaşa.
devamını gör...
294.
295.
hatırladığın kadarını yaşarsın ~ anonim
devamını gör...
296.
mutlu olmak her şeyin yolunda olması demek değildir. mutlu olmak görmezden gelme konusunda ustalaşmak demektir.
devamını gör...
297.
her doğan gün yeni bir başlangıç,
her doğan gün yeni bir dünya.
her doğan gün yeni bir dünya.
devamını gör...
298.
"fransa hükûmet adamlarından birisi napolyon’un bir muharebesini tenkit etmek amaçlı parmağını harita üzerinde gezdirerek:
— önce şurayı almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini (karşısını) kontrol altına almalıydınız.
benzerinde fikirler sıralamaya başlayınca, napolyon sözünü kesip şöyle demiş:
— evet. onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım."
— önce şurayı almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini (karşısını) kontrol altına almalıydınız.
benzerinde fikirler sıralamaya başlayınca, napolyon sözünü kesip şöyle demiş:
— evet. onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım."
devamını gör...
299.
300.
"mevlana'nın vaazına git. vaazının tam ortasında sözünü kes ve bağır. de ki 'sen yetmiş iki milletle beraberim' demişsin, doğru mu bu? diye sor. 'evet' der ve söylediğini kabul ederse, ağzına gelen bütün küfürleri söyle" diye tembihledi.
kadı siraceddin'in adamı, kendisine öğretildiği şekilde, mevlana'nın vaazına gitti. vaazın tam ortasında ayağa kalkarak:
"ey mevlana! sizden, bilmediğimiz, duymadığımız yeni şeyler duymaya başladık. geçen gün de, 'biz bir pergel gibiyiz. bir ayağımız şeriatte sıkıca durur. diğer ayağımız yetmiş iki milleti dolaşır. yetmiş iki milletle beraberim' demişsin, doğru mu bu söylediğin? " dedi. mevlana," evet doğrudur." dedi. adam kendisine öğretildiği şekilde ağzına gelenleri sayıp söylemeye başkadı:
"seni müslüman bir alim sanıyorduk. nasıl olur da, yahudiyle, hristiyanla, mecusiyle, putperestle birlikteyim dersin. bir müslüman onlarla birlikte olabilir mi? utanmıyor musun? böyle müslümanlık olmaz. istiyorsan git onlarla ol ama müslümanım, deme hiç olmazsa. yahudiyim, hristiyanım veya şuyum, buyum' de. utan, utan, makamından utan! "
mevlana'yı sevenler adamın üzerine yürümek için yeltendiler. mevlana onlara işaret ederek susturdu. adamın hakaretlerini sonuna kadar dinledi. adam sustuktan sonra, kendinden emin bir şekilde gülümseyerek:
"söyleyeceklerin bitti mi?" diye sordu. adam "bitti" deyince:
"senin bütün söylediklerine rağmen, seninle ve senin gibilerle de beraberim." dedi. adam söyleyecek söz bulamamıştı. "yer yarılsa içine girsem de bu sözleri işitmeseydim." diye düşünerek camiden çıkıp gitti.
mevlana:
"bezen görünmeyen, gizli kalan, bazen görünen belli olan biziz. biz bazen mü'miniz, bazen musa' nın dinindeyiz. bazen de hristiyanız. bu gönlümüz her gönlün örneği olmak için, her gün başka suretle görünür, kendini gösterir." diyerek vahdet-i vücut sırlarından bir nükte hissettirdi.
vaaz bitmişti, vaazı dinleyenler iplikçi medresesi'nin önünde öbek öbek toplanmışlar, bu hassas konuyu kendi aralarında tartışıyorlar, yorumluyorlardı:
"mana denizinden yükselen her ruh, vahdet aleminden bu maddi aleme gelen her can, takdir rüzgarının önüne düşerek dünyanın çeşitli yerlerine giderek ana rahmindeki bebeğin gönlüne yerleşir. çocuk doğar, müslüman olan memlekette müslüman; hristiyan olan memlekette hristiyan; mecusi diyarı olan memlekette mecusi terbiyesi alır. hangi renkte, hangi dinde olursa olsun bütün insanlar aynı yerden gelmiş aynı emaneti taşımaktadır. böyle olduğumuz halde, şaşılığımız yüzünden aynı cinsten olduğumuzu unutuyor, birbirimizi ayrı görüyoruz. "
kadı siraceddin'in adamı, kendisine öğretildiği şekilde, mevlana'nın vaazına gitti. vaazın tam ortasında ayağa kalkarak:
"ey mevlana! sizden, bilmediğimiz, duymadığımız yeni şeyler duymaya başladık. geçen gün de, 'biz bir pergel gibiyiz. bir ayağımız şeriatte sıkıca durur. diğer ayağımız yetmiş iki milleti dolaşır. yetmiş iki milletle beraberim' demişsin, doğru mu bu söylediğin? " dedi. mevlana," evet doğrudur." dedi. adam kendisine öğretildiği şekilde ağzına gelenleri sayıp söylemeye başkadı:
"seni müslüman bir alim sanıyorduk. nasıl olur da, yahudiyle, hristiyanla, mecusiyle, putperestle birlikteyim dersin. bir müslüman onlarla birlikte olabilir mi? utanmıyor musun? böyle müslümanlık olmaz. istiyorsan git onlarla ol ama müslümanım, deme hiç olmazsa. yahudiyim, hristiyanım veya şuyum, buyum' de. utan, utan, makamından utan! "
mevlana'yı sevenler adamın üzerine yürümek için yeltendiler. mevlana onlara işaret ederek susturdu. adamın hakaretlerini sonuna kadar dinledi. adam sustuktan sonra, kendinden emin bir şekilde gülümseyerek:
"söyleyeceklerin bitti mi?" diye sordu. adam "bitti" deyince:
"senin bütün söylediklerine rağmen, seninle ve senin gibilerle de beraberim." dedi. adam söyleyecek söz bulamamıştı. "yer yarılsa içine girsem de bu sözleri işitmeseydim." diye düşünerek camiden çıkıp gitti.
mevlana:
"bezen görünmeyen, gizli kalan, bazen görünen belli olan biziz. biz bazen mü'miniz, bazen musa' nın dinindeyiz. bazen de hristiyanız. bu gönlümüz her gönlün örneği olmak için, her gün başka suretle görünür, kendini gösterir." diyerek vahdet-i vücut sırlarından bir nükte hissettirdi.
vaaz bitmişti, vaazı dinleyenler iplikçi medresesi'nin önünde öbek öbek toplanmışlar, bu hassas konuyu kendi aralarında tartışıyorlar, yorumluyorlardı:
"mana denizinden yükselen her ruh, vahdet aleminden bu maddi aleme gelen her can, takdir rüzgarının önüne düşerek dünyanın çeşitli yerlerine giderek ana rahmindeki bebeğin gönlüne yerleşir. çocuk doğar, müslüman olan memlekette müslüman; hristiyan olan memlekette hristiyan; mecusi diyarı olan memlekette mecusi terbiyesi alır. hangi renkte, hangi dinde olursa olsun bütün insanlar aynı yerden gelmiş aynı emaneti taşımaktadır. böyle olduğumuz halde, şaşılığımız yüzünden aynı cinsten olduğumuzu unutuyor, birbirimizi ayrı görüyoruz. "
devamını gör...