441.
ne kibar şarkılarımız vardı, sizli bizli.
bir bahar akşamı rastladım size.
sonra allah belanı versin konulu şarkıları dayattılar bizlere. şimdi biliyoruz ki. olmaz ilaç sine-i sad pareme.
elinden tutardık dostluğun, istanbul''un bütün meyhanelerinde dolaştırırdık.
kadehinde zehir olsa vız gelir. agora meyhanemiz vardı. dertlerin en şahanesi.
şimdi bakıyorum da, ne eski dostlar var artık, ne eski fasıllar.
zaman; dilimizden sadece şarkıları koparmadı, bizi de birbirimize düşürdü.
iki kaşın arasına bile silah çatar oldu insanlar.
niçin baktın bana öyle şarkısında, aşka bakardık.
yeşil gözlerinden muhabbet kaparken başka bakardık.
doğuştan karanfilliydi yakalarımız.
enginde yavaş yavaş günün minesi solarken, galiba biz de solduk.
çocuklarımızı aldı zalim düzen.
20 yaşındaki aslan gibi delikanlıları.
ham meyveyı kopardılar dalından
kim başlattı bu savaşı, kim sürdürüyor? ve niye bitmiyor?
sahibi ölünce, kapının önüne konan terliklere döndük.
göze mi geldik, biz mi unuttuk?
aynaların eski olması, yeni gerçekleri gizlemeye yetmiyor.
yanarak geçtik yılları, harcanarak.
amele eller yağmacı oldu.
hayatın girdabı içine çekti bizleri.
bizim de suçumuz var elbet. kimseye etmem şikayet...
şimdi, ben küskünüm feleğe, siz, biz, hepimiz küskünüz.
derdimi ummana döksem, kimse dinlemez.
peki durdurabilir miyiz bu gidişi?
eski bütünlüğümüze kavuşabilir miyiz?
hiç sanmıyorum. çünkü, dönülmez akşamın ufkundayız artık, vakit çok geç..
devamını gör...
442.
insan sinip kaldıkça dehşete tahammül eder, fakat düşünmeye kalkıştı mı, onu öldürür bu dehşet. / erich maria remarque
devamını gör...
443.

...dr. evinsonun sesini duyar gibi oldum. "düşüncelerini kontrol etme," derdi. "bırak, aklına gelsinler." ben de canımı acıtmalarına rağmen öyle yapdım...

 


sarh jio _gündüz sefası
devamını gör...
444.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
445.
doğuştan gelen tek bir yanılgı vardır, o da mutlu olmak için burada olduğumuzu sanmamızdır.

schopenhauer
devamını gör...
446.
kaşlarınızı çatıp alnınızı kırıştıracağınıza,
gülün göz kenarlarınız kırışsın.
tebessüm, kana en hızlı karışan ilaçtır.
güzel bir gülüş karanlık bir eve giren güneş ışığına benzer.
tostoy
mutlu olduğumuz için gülmeyiz, güldüğümüz için mutluyuzdur.
william james
öyle güzel gülmelisin ki, insanlar seni ağlatmaya utanmalı.
gabriel garcia marquez
kahkaha, iki insan arasındaki en yakın mesafedir.
victor hugo
gülmek hayatın en güzel eylemidir. ve her ne varsa sizi bundan alıkoyan, onları yok edin. charlie chaplin.
bol bol gülümse, hem maliyeti sıfırdır hem de bedeline paha biçilmez.
jackson brown
gülmek bir güneştir, insanın yüzünden hüzün ve keder kışını defeder.
victor hugo
gülmek her zaman mutlu olmak için değildir. bazen öyle gülmeler vardır ki; en büyük
acıları gizlemek içindir.
bob marley

buradan
devamını gör...
447.
"evet oğlum, güneş yakında yine dönecek ve bizi şefkatle ısıtacak.”
dinle küçük adam-wilhelm reich
devamını gör...
448.
o taşıdığın dağlar, sadece tırmanıp aşman içindi.
*
devamını gör...
449.
siyahi ve isyankar şarkıcı bob marley’in benim çok sevdiğim bir sözü vardır “bir yıldız gibi kayar giderim hayatından, yapacağın tek şey dilek tutmak olur benim arkamdan.” diyor. çok güzel bir söz deyiş!
devamını gör...
450.
evren büyüktür ve daha da büyüyor...
(alfa kitap/ bilim tarihi)
devamını gör...
451.
tahammül mümkünü yıktın hülâgû han mısın kâfir
aman dünyayı yaktın ateş-i sûzân mısın kâfir.

nedim efendi.

not: iyi yapmış.
devamını gör...
452.
"hayattaki küçük şeylerden keyif al çünkü bir gün geriye bakacaksın ve bunların büyük şeyler olduğunu farkedeceksin"
devamını gör...
453.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bence de.
#2243528
devamını gör...
454.
kalp hatırlar. ona iyi geleni ya da ansızın bırakılmış hissettireni ...
devamını gör...
455.
bütün hayat böyle bahtiyar bir aşkın yanında neydi? o halde bunu kaçırmak, bunu devam ettirmek için bütün hayat feda olunmaz mıydı? bir gün bu aşkın öldüğünü, yaralı, dargın, düşman eden derin bir infialle girdaplar açtığını görmemek için.. ilelebet, ilelebet mesut olmak için.. bu artık ruhlarında tahammül kuvveti tükenmiş ferdâ-yı garâmda ikisi de ayrı birer tarafta ölmemek için böyle severken, beraber, dudak dudağa ölmekten başka ne çare vardı?
devamını gör...
456.
her şey karanlıkta olup bitmişti. tıpkı bir sel tarafından açılan girdapta iki taşın aniden birbirine çarpması gibi.
devamını gör...
457.
niye bu kadar zorluyorsun ya? he?.. neden bu kadar zorluyorsun yani… neden sürekli ne yapmam gerektiğini söylüyorsun bana? nasıl davranmam gerektiğini söylüyorsun… biraz akışına bıraksana. beni olduğum gibi kabul et! ne olur yani… sürekli yapmam gereken şeyleri söylüyorsun farkında mısın? bırak. bazen öyle şeyler oluyor ki, bana söylediğin, yapmamı istediğin şeyleri sadece sen söylüyorsun diye direnç oluşturuyorum ve yapmıyorum… bunu fark etmiyor musun ya? elif?.. heh? sürekli yanlış yapıyormuşum gibi hissediyorum. ulan şu an acaba neyi yanlış yapıyorum demekten, o kadar yoruldum ki… bunun nasıl kötü bir şey olduğunu sana anlatamam elif…
*
benden özür dileyeceksin elif.
- neden senden özür dileyecekmişim?
benden özür dileyeceksin. gözlerinin içinde görüyorum bunu. benden özür dileyeceksin. bana yaptığın her şey için özür dileyeceksin. beni dönüştürdüğün bu hal için özür dileyeceksin. hayatımın orta yerine koydum seni; orada duramadığın için benden özür dileyeceksin. biz bu ilişkiyi bambaşka bir yere taşıyabilirdik… buna izin vermediğin için benden özür dileyeceksin. beni sevebilecekken nefret ettiğin bir adama dönüştürdüğün için benden özür dileyeceksin. ve o yüzüğü anında parmağından çıkardığın için benden özür dileyeceksin elif… ben ne yapacağım biliyor musun? bütün özürlerini kabul edeceğim. çünkü ben böyleyim. sana bir şey söylemiştim, hatırlıyor musun? bizim ilişkimizi benim hoşgörüm kurtaracak elif.

leyla ile mecnun
devamını gör...
458.
“büyük hayaller kuralım sevgilim! ben şimdi böyle yapıyorum.. tertemiz bir şehirde, asfalt caddeler üstünde, dibinden metrolar geçen, üstünden kolosal otobüsler uçan, muazzam, eğlenceli bir şehirde seninle yaşamak istiyorum. yazılarım bize yaşamak için lazım olanı getiriyor. büyük kahvelerde çay içiyor, temiz lokantalarda kolalı peşkirlerle yemek yiyor, latif rayihalı şaraplar içiyor, tertemiz bir yatakta seni kollarımın arasına alıyor, sana :

-bütün mesut şehir uyudu, uyuyalım sevgilim, diyorum.

sabahleyin bitlerle dolu, kimsenin kimseye hürmet etmediği, kimsenin kimseyi hürmete layık bulmadığı, istismar edenin, çalanın zengin ve bahtiyar olduğu, esnafının azgın, zenginin deli, haris, egoist, gaddar, fakirinin kayıtsız sersem olduğu bir şehirde; işin kötüsü sensiz, oldukça kirli bir yatakta uyanıyorum.
ama sevgilim, olacak, büyük hayaller kuruyorum.”


bugün üzerimde abasıyanık umudu var. halbuki sabah hacı bektaş kitabındaki* idris karakteri gibi uyanmıştım. allahtan çok geçmeden yolum hacı bektaş'a denk geldi de bi örselendim* karşımda "dinlemeyi ve sır tutmayı iyi biliriz" derken zihnimden sorular süzüldü öylece. "sonunda mutlak ölüm olan bir hayatta, günleri kendimize zindan etmenin ne anlamı var? ya da herkes hayatı aynı sıra ile mi yaşamak zorunda?" sessizce gözlerime bakışından, daha doğrusu gözlerindeki tebessümden aradığımı çektim çıkardım. aramakmış mühim olan, arayan muhakkak buluyormuş çünkü.*

belki bulunduğunuz konumda volta atıp hayat zindanından beraat edeceğiniz günü bekliyor olabilirsiniz. yormayın o güzel bacaklarınızı, başınızı göğe kaldırın, uçsuz bucaksız gökyüzünün altında sizin gibi milyarlarcasının bulunduğunu hatırlayın. en güzelini yapın, isteyerek ve iyi niyetlerle yaptıktan sonra ortaya kötü bir şey çıkmaz zaten.* haa idris'i anmışken bir tavsiyede bulunacağım.* başı bozuk türkmen akıbetini hayr yapar da, gözünü dünya hırsı bürüyen insanı allah ne yapar bilmiyorum.*

ay konudan saptım yine, ne diyordum? hah,abasıyanık umudu var bugün üzerimde. ayağım kırılsa kanadım olacakmış gibi.*

not: delirmedim valla, korkmayın. arada kitapların içine girip çıkıyorum, bir de zihnimde iki perdelik oyunlar sergileniyor o kadar. aynı anda bir sürü sekme de açık ama şarkı çalmıyor bu sefer. iyiyiz iyiyiz, cıncık gibiyiz.*
devamını gör...
459.

felaketler, cinayetler, ölümler, salgınlar değildir bizi yaşlandıran ve öldüren; insanların nasıl baktıkları ve gördükleri, otobüslerin basamaklarını nasıl hızla tırmandıklarıdır.

virginia woolf
devamını gör...
460.
elinde duygusal bir büyüteç, yatırmış ruh halini bir tablanın üzerine, pür dikkat inceliyor...saptadığı her kusuru cımbızla, neşterle didik didik ediyor. bunu yaparken yüreğini de lime lime ettiğini anlayamadan...


siyah süt, elif şafak
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"güne bir alıntı bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim