621.
“ışığa sahip olmak için karanlığa sahip olmalıyım.” - bob ross
devamını gör...
622.
sesini duymasam çölleşirdi dünya
dağlar yarılır ırmaklar kururdu
bulutlar çökerdi yüreğime
dağlar yarılır ırmaklar kururdu
bulutlar çökerdi yüreğime
ahmet telli
devamını gör...
623.
herhangi bir dine mensup olmak sizi iyi biri yapmaz. iyi insan olmak vicdanla ilgilidir. vicdan, insanın içindeki tanrıdır.
viktor hugo
devamını gör...
624.
en içten hisler karşısındakine anlatılmadıktan sonra ne değer taşır ki?
clarissa- stafan zweig
clarissa- stafan zweig
devamını gör...
625.
"dün ile bağlantıyı yalnızca takvim yaprakları düzeyinde tutmanın en ağır bedellerinden biri, en yakın geçmişi bile bütünüyle yadsımanın aydınların büyük çoğunluğu bakımından bile neredeyse doğal bir bilinç konumu sayılmasıyla ödendi. bunun sonucunda türk edebiyatı, her yeni yazarla; türk resmi, her yeni ressamla; ve siyasi yaşam da her yeni siyasetçiyle 'yeniden doğar' hâle geldi. bilginin yerini sloganın, taklitçiliğin, özden yoksun retorik gösterilerinin aldığı bir ortamda, düşünce eylemi besin kaynaklarını neredeyse bütünüyle yitirdi."
türkiye; malûm tıkanıklarında "ben" ıslahatlarının "biz" ıslahatlarına mâl edilmesi neticesinde her dönemecinde birkaç parçasını beride bırakan bir ülkedir. bir yeni dönemeci az önce yaşadık işte, artık hukukun kalan parçalarını da ötede bıraktık.
türkiye; sebeplerin araştırıldığı değil, bu sebeplerin doğurduğu sonuçların araştırıldığı bir ülkedir. sözgelimi, her zaman batı'nın iktisadı konuşulur. bu, sebeplerin doğurduğu bir sonuçtur. biz, sebeplere değil sonuçlara odaklanmaya devam ettikçe odaklanacak daha çok sonuç türeyecek.
türkiye; malûm tıkanıklarında "ben" ıslahatlarının "biz" ıslahatlarına mâl edilmesi neticesinde her dönemecinde birkaç parçasını beride bırakan bir ülkedir. bir yeni dönemeci az önce yaşadık işte, artık hukukun kalan parçalarını da ötede bıraktık.
türkiye; sebeplerin araştırıldığı değil, bu sebeplerin doğurduğu sonuçların araştırıldığı bir ülkedir. sözgelimi, her zaman batı'nın iktisadı konuşulur. bu, sebeplerin doğurduğu bir sonuçtur. biz, sebeplere değil sonuçlara odaklanmaya devam ettikçe odaklanacak daha çok sonuç türeyecek.
devamını gör...
626.
"kendin hakkında ne kadar iyi hissedersen, o kadar az gösteriş yapma ihtiyacı hissedersin." - robert hand
x.com/AcademikAhlak/status/...
x.com/AcademikAhlak/status/...
devamını gör...
627.
"bir sanatçının çıkacağı en yüksek mertebe unutulmaktır".
- yılmaz erdoğan / yılmaz erdoğan ile öğrence 5. bölüm
yapılan sanatın, sanatçıyı aştığını ve halka yayıldığını anlatan oldukça güzel bir söz. yapılan sanat artık bir bütünün olmuştur, sanatçıdan çıkmıştır.
yine yılmaz erdoğanın deyişi ile ;
"ne acayip değil mi? çok çok iyi yaparsanız sizin yaptığınız unutulur, o herkesin olur."
- yılmaz erdoğan / yılmaz erdoğan ile öğrence 5. bölüm
yapılan sanatın, sanatçıyı aştığını ve halka yayıldığını anlatan oldukça güzel bir söz. yapılan sanat artık bir bütünün olmuştur, sanatçıdan çıkmıştır.
yine yılmaz erdoğanın deyişi ile ;
"ne acayip değil mi? çok çok iyi yaparsanız sizin yaptığınız unutulur, o herkesin olur."
devamını gör...
628.
senin yüreğin iyilik dolu olcay, bu yüzden dünyada acı çekmeden yaşaman imkansız
devamını gör...
629.
"biz rengin değil ara rengin peşindeyiz."
nilgün marmara
nilgün marmara
devamını gör...
630.
"bulunduğun anı tekrar yaşayamayacağının bilincinde olursan hayat sana daha anlamlı gelir."
doğan cüceloğlu
doğan cüceloğlu
devamını gör...
631.
aklıma geliyorsun dengemi kaybediyorum.
delişair
delişair
devamını gör...
632.
“ben hiç görmedim bir kasa içindeki bir sürü sağlam elmanın o çürük elmayı düzelttiğini.”
devamını gör...
633.
aklın kurnazlıktan daha fazla nefret ettiği bir şey yoktur.
nil sapientiae odiosius acumine nimio.
devamını gör...
634.
insanın bireysel yolculuğunun neden çok önemli olduğunu tek avazda anlatan muazzam bir cümle:
insan kendini tamamlamadan kime yarım olabilir ki?
(bkz: meltem güner)
insan kendini tamamlamadan kime yarım olabilir ki?
(bkz: meltem güner)
devamını gör...
635.
bir ilk yardım kuralı olarak geçiyor kitaplarda
“ yaralının yarasını görmesine izin vermemek”.
“ yaralının yarasını görmesine izin vermemek”.
devamını gör...
636.
637.
“türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkânını vermiyor.”
ahmet hamdi tanpınar
ahmet hamdi tanpınar
devamını gör...
638.
kim yazmışsa harika yazmış...
"ah müjgan...
çok arada kaldık biz,
kendimiz olamadık.
tespih elimize,
malboro ağzımıza yakışmadı.
fes kafamızda,
501 kot pantolon kıçımızda
o amerikalı kızdaki gibi durmadı.
western filmlerinde
ezilen kızılderililere ağlayıp,
mavi ceketlileri tuttuk.
ne solcu olabildik,
ne sağcı,
das kapital, okumak için çok uzundu,
zaten okumayı hiç sevmedik.
devrim türkülerinin ezgisini tutturamadık,
bıyığı aşağı bırakmakla olmadı,
mafyalaştık,
milliyetimizi araplaştırdık...
dinimizi arapça okuduk
ayetleri anlamadık.
dünyada anlamadığı bir dilde dua eden başka bir millet var mı bilmiyorum.
hoş millet miyiz?
onu da bilmiyorum.
teknoloji çağına yetişemedik,
bırak matbaayı,
bilgisayarın tuşuna da,
yirmi yaşımıza da
aynı gün bastık.
cep telefonunu kemerlerimize astık,
kazağı pantolonun içine.
çok aralarda kaldık biz.
toprak ağalarını demokrat,
kapitalistleri yatırımcı sandık.
en büyük yalanı söyleyene daha çok inandık,
camide iken ‘’uydum hafız olan imama’’ derken, her yerde imama uyduk.
laikliğin ne demek olduğunu
bizi okumanın, eğitimin kurtaracağını anlamadık.
parayı kazanmak kolay sandık
bankerlere, jet fadıla,
çiftlik banklara,
en son kriptocuya kaptırdık.
çok arada kaldık biz.
kural koyduk, bozduk,
anayasa yaptık, uymadık
üniversiteleri haşat, liyakatı madara,
bakara’yı makara ettik.
nihat hatipoğlu’nu yök’e
milli güreşçiyi bankaya atadık,
okul yaptık, eğitim yapmadık,
yol yaptık çöktü
köprü yaptık geçmedik
yine de parasını ödedik.
devletin elektriğini,
tekelini,
limanlarını,
barajlarını,
fabrikalarını,
kaz dağlarını bir güzel sattık.
devletin malı denizdi,
dezenfektan satmayan kerizdi.
zaten ortada kaldıydık,
bir kanal eksikti arada,
onun da projesini hazırladık
yakında yüzeriz kanalda.
leblebi tozu vardı bir zamanlar,
pudra şekerine nasıl geçtik?
hiç anlamadık,
ve hiç sormadık,
acaba bu hayatı,
kendimiz mi seçtik?
ümit etmek güzel,
beklentisi var herkesin...de
biz küçükken,
sapanla kuş avlayan arkadaşımıza,
‘dur’ diyemediysek eğer,
şimdi o arkadaş
devletin gücünü,
medyanın sözünü,
paranın tadını,
yandaşın hırsını,
cahilin gönlünü,
eline avucuna almışken ‘dur’ dememizi
kimse beklemesin.
... ...
diyeceğim ama diyemiyorum.
biri söylemiş işte;
“muhtaç olduğun kudret
damarlarındaki, asil kanda mevcuttur “ diye..
bence uyan artık,
yoksa geç kalacaksın
kendini kurtaracak kimse arama,
seni yine,
sen kurtaracaksın..."
"ah müjgan...
çok arada kaldık biz,
kendimiz olamadık.
tespih elimize,
malboro ağzımıza yakışmadı.
fes kafamızda,
501 kot pantolon kıçımızda
o amerikalı kızdaki gibi durmadı.
western filmlerinde
ezilen kızılderililere ağlayıp,
mavi ceketlileri tuttuk.
ne solcu olabildik,
ne sağcı,
das kapital, okumak için çok uzundu,
zaten okumayı hiç sevmedik.
devrim türkülerinin ezgisini tutturamadık,
bıyığı aşağı bırakmakla olmadı,
mafyalaştık,
milliyetimizi araplaştırdık...
dinimizi arapça okuduk
ayetleri anlamadık.
dünyada anlamadığı bir dilde dua eden başka bir millet var mı bilmiyorum.
hoş millet miyiz?
onu da bilmiyorum.
teknoloji çağına yetişemedik,
bırak matbaayı,
bilgisayarın tuşuna da,
yirmi yaşımıza da
aynı gün bastık.
cep telefonunu kemerlerimize astık,
kazağı pantolonun içine.
çok aralarda kaldık biz.
toprak ağalarını demokrat,
kapitalistleri yatırımcı sandık.
en büyük yalanı söyleyene daha çok inandık,
camide iken ‘’uydum hafız olan imama’’ derken, her yerde imama uyduk.
laikliğin ne demek olduğunu
bizi okumanın, eğitimin kurtaracağını anlamadık.
parayı kazanmak kolay sandık
bankerlere, jet fadıla,
çiftlik banklara,
en son kriptocuya kaptırdık.
çok arada kaldık biz.
kural koyduk, bozduk,
anayasa yaptık, uymadık
üniversiteleri haşat, liyakatı madara,
bakara’yı makara ettik.
nihat hatipoğlu’nu yök’e
milli güreşçiyi bankaya atadık,
okul yaptık, eğitim yapmadık,
yol yaptık çöktü
köprü yaptık geçmedik
yine de parasını ödedik.
devletin elektriğini,
tekelini,
limanlarını,
barajlarını,
fabrikalarını,
kaz dağlarını bir güzel sattık.
devletin malı denizdi,
dezenfektan satmayan kerizdi.
zaten ortada kaldıydık,
bir kanal eksikti arada,
onun da projesini hazırladık
yakında yüzeriz kanalda.
leblebi tozu vardı bir zamanlar,
pudra şekerine nasıl geçtik?
hiç anlamadık,
ve hiç sormadık,
acaba bu hayatı,
kendimiz mi seçtik?
ümit etmek güzel,
beklentisi var herkesin...de
biz küçükken,
sapanla kuş avlayan arkadaşımıza,
‘dur’ diyemediysek eğer,
şimdi o arkadaş
devletin gücünü,
medyanın sözünü,
paranın tadını,
yandaşın hırsını,
cahilin gönlünü,
eline avucuna almışken ‘dur’ dememizi
kimse beklemesin.
... ...
diyeceğim ama diyemiyorum.
biri söylemiş işte;
“muhtaç olduğun kudret
damarlarındaki, asil kanda mevcuttur “ diye..
bence uyan artık,
yoksa geç kalacaksın
kendini kurtaracak kimse arama,
seni yine,
sen kurtaracaksın..."
devamını gör...
639.
karagöz: hacı cavcav de bana, her yetiştirdiği, büyüttüğü evladını gözünün yaşına bakmadan katleden kimdir?
hacivat: kimdir?
karagöz: zamandır. başı serap sonu topraktan olmadır, akar gider yetişemem...
(hacıvat karagöz neden öldürüldü)
hacivat: kimdir?
karagöz: zamandır. başı serap sonu topraktan olmadır, akar gider yetişemem...
(hacıvat karagöz neden öldürüldü)
devamını gör...
640.
"bedeni zorlarsan kas oluşur. ruh da öyle. eğitim ve terbiye denen şey, kısıtlamalar ile mümkün olan bir şeydir."
dücane cündioğlu
dücane cündioğlu
devamını gör...