küçük iskender
başlık "şimdi ananı laciverde boyadım" tarafından 23.11.2020 18:10 tarihinde açılmıştır.
41.
"kusura bak ,bilerek oldu ,bidaha da olur ,acı içinde öl"
-küçük iskender-
-küçük iskender-
devamını gör...
42.
(...)"sana yaklaşamıyordum. yasaklanmıştın adeta. çiğnemeye çalıştığım yasak olsan da, uzak dursan da, o korkunç şeklini korusan da, farketmiyordu hiçbir şey. küçük bir ateş. küçücük bir ateştin sen. sönmekten ürken bir ateş. bir su damlasıyla bütün görkemini kaybedebilecek bir ateş. aşkın mecali kalmamıştı. sessizce sokuldum yanına." (...)
küçük iskender
küçük iskender
devamını gör...
43.
hiç kimse aldatmadı ötekini;
yalnızca böyleydik işte !
yüzüme öyle bakma nefretle,
bir nedeni yok yalnızca
öptüm..
yalnızca böyleydik işte !
yüzüme öyle bakma nefretle,
bir nedeni yok yalnızca
öptüm..
devamını gör...
44.
biri şu aşk'ın gece tarifesini kapatsın. geceleri daha fazla can yakıyor. *
devamını gör...
45.
dağlar, dersini verir acının kuşkusuz
aslolan, savruk ruhlara yakışan sahici ölümler bulmakta
yoksa kimin kimin tabutunu çakacağı mühim değil!
gecenin koynuna ihanet, bir orospu gibi sokulmakta!
çin lokantası adlı şiirinden .
aslolan, savruk ruhlara yakışan sahici ölümler bulmakta
yoksa kimin kimin tabutunu çakacağı mühim değil!
gecenin koynuna ihanet, bir orospu gibi sokulmakta!
çin lokantası adlı şiirinden .
devamını gör...
46.
çünkü aşk, yaralıyken asla bulamayacağınız garip bir kan grubudur. *
devamını gör...
47.
bunun bir tanım olması gerekse de, sen'i hangi kelime, hangi cümle, hangi insan, hangi şiir tanımlayabilir ki? dostumiskender bir insanı hiç görmeden, hiç tanışamadan, bir masaya oturamadan, beraber gülüp ağlayamadan nasıl bu kadar sevebilir insan, bunu da bana sen öğrettin!
varlığından mucizeler öğrenme şansını yakalayamasam da, yokluğundan çok şey öğrendim. ama sen yok musun ki, varsın!
ruhunun, sesinin, kalbinin nerede olduğunun bir önemi yok dostum, sen hiç gitmedin ki... filmlerinde, kitaplarında, şiir gecelerinde, sevdiğin kedilerinde, cerrahlığı bırakıp kalbinin istediği şiiri seçip, rezidanslarda yaşamak yerine küçücük bir bodrum katına olur dediğin, kim bilir orada yapayalnız neler hissettiğin evinde, beyoğlu' nda, istiklal' de, istanbul' un her yerindesin. dünyanın her yerindesin... ağır roman filmini kaç kez izledim senin için. tahmin edemezsin. uykumdan fırlayıp kitaplarına koştum kaç gece, söyleşilerini, röportajlarını, sesini ölümsüzleştiren her kaydı, dinledim. bir insan hem haylaz, hem efendi, hem deli, hem de nasıl bu kadar zeki olabilir senden öğrendim. hak yememeyi, şiiri, sesini çıkarmaktan korkmamayı, yaşam' ın ne demek olduğunu. her şeyi iskender, her şeyi...
hâlâ o bodrum katta erkenden uyanıyor, günün ilk birasını içerken, gözlerinden keskin şiirler yazıyorsun, kedin zozi yanında. sen benim 28 mayıs' ı, mayıs' ı sevme sebebimsin.
benim için hiç gitmedin.
iyiler gitmez iskender...
seni sevebileceğimin en yücesiyle seviyorum. *.
yazdığım her şiir senin için dostum..
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2021/12/17/epskere1lurzkkr9-t.jpg)
de ki; elâ bir günde geri geleceğim...
varlığından mucizeler öğrenme şansını yakalayamasam da, yokluğundan çok şey öğrendim. ama sen yok musun ki, varsın!
ruhunun, sesinin, kalbinin nerede olduğunun bir önemi yok dostum, sen hiç gitmedin ki... filmlerinde, kitaplarında, şiir gecelerinde, sevdiğin kedilerinde, cerrahlığı bırakıp kalbinin istediği şiiri seçip, rezidanslarda yaşamak yerine küçücük bir bodrum katına olur dediğin, kim bilir orada yapayalnız neler hissettiğin evinde, beyoğlu' nda, istiklal' de, istanbul' un her yerindesin. dünyanın her yerindesin... ağır roman filmini kaç kez izledim senin için. tahmin edemezsin. uykumdan fırlayıp kitaplarına koştum kaç gece, söyleşilerini, röportajlarını, sesini ölümsüzleştiren her kaydı, dinledim. bir insan hem haylaz, hem efendi, hem deli, hem de nasıl bu kadar zeki olabilir senden öğrendim. hak yememeyi, şiiri, sesini çıkarmaktan korkmamayı, yaşam' ın ne demek olduğunu. her şeyi iskender, her şeyi...
hâlâ o bodrum katta erkenden uyanıyor, günün ilk birasını içerken, gözlerinden keskin şiirler yazıyorsun, kedin zozi yanında. sen benim 28 mayıs' ı, mayıs' ı sevme sebebimsin.
benim için hiç gitmedin.
iyiler gitmez iskender...
seni sevebileceğimin en yücesiyle seviyorum. *.
yazdığım her şiir senin için dostum..
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2021/12/17/epskere1lurzkkr9-t.jpg)
de ki; elâ bir günde geri geleceğim...
devamını gör...
48.
doğum günümde şiirlerini okuyarak kendime armağan ettiğim, canımın en iç köşesinin yazarı, şairi, kendimden daha çok sevdiğim 28 mayıs 1964 istanbul doğumlu, onlarca kitaba, yüzlerce şiire, binlerce sevgiye sahip türk şair...
de ki, elâ bir günde geri geleceğim...
de ki, elâ bir günde geri geleceğim...
devamını gör...
49.
küçük porsiyon iskenderdir.
devamını gör...
50.
bir ülkenin sanatçıları kendi aralarında gruplaştılar mı, orada alev alıyor hata. şairler şairlerle, sinemacılar sinemacılarla, ressamlar ressamlarla hep. stiller arası fikir alışverişi tamamen ortadan kalkıyor böyle davranınca.
şiir performanslarına müzisyen, lirik yazan arkadaşlarla çıkmayı planlıyor, ama cesaret edemiyordum. bir gece pelin batu'yla beyoğlu'nun altını üstüne getirdik. onun bir müzisyenle randevusu vardı ve ona gidecekti; bana da teklif etti. tanışmadığımız bir adamın evinde ne işimin olduğunu, ters karşılanabileceğimi söyledim. pelin dinlemedi, attı beni bir taksiye ve kısa sürede topağacı'na ulaştık.
sıcak karşılandık. yazdı da zaten; onun da harareti var. terasta büyülü istanbul manzarası önünde votkanın talanına maruz kaldık. müzisyenin rahat tavırları içimi kemiren kurdun başını havaya kaldırdı; dayanamayıp soracaktım artık.
—“bizler, şiirle uğraşanlar, gücümüz yettiğince sizleri dinliyoruz. albümlerinizi alıyoruz. ama hep bir kuşku taşıyorum; sizler bizi okuyor musunuz acaba? neredeyse tüm albümlerin arşivimde; ama mesela benim hiç
kitabım var mı sende?” —“var elbette,” dedi müzisyen.
—“inanmıyorum, kibarlıktan böyle söylüyorsun” dedim. kalktı, içeri gitti, birkaç kitabımla geri döndü. ne yalan söyleyeyim, çok mutlu oldum. sevdiğim birinin kütüphanesinde kitaplarım duruyordu.
işte o akşam müzisyenlerle aramdaki, aramızdaki sogukluğu erittim —kendiliğinden eridi-yahut zaten hiçbir sıkıntı yoktu kimileriyle yaşanan. öyle bir kanıya kapılmıştık karşılıklı. takip eden zamanda önce onunla, sonradan diğer müzisyenlerle ortak performanslar gerçekleştirdik. dikkat ettim, hepsi de en az benim kadar heyecanlı, hevesli ve coşkuluydular. hiçbir maddi manevi istekte bulunmadılar. şarkı söyleyenlerle şiir yazanların ortak yazgısı olan ses tutkusu bizi aynı ailenin içine yerleştirmişti.
benim teoman'a olan sevgimin kaynağı işte bu hikâyedir.
her şey ayrı yazılır kitabından
şiir performanslarına müzisyen, lirik yazan arkadaşlarla çıkmayı planlıyor, ama cesaret edemiyordum. bir gece pelin batu'yla beyoğlu'nun altını üstüne getirdik. onun bir müzisyenle randevusu vardı ve ona gidecekti; bana da teklif etti. tanışmadığımız bir adamın evinde ne işimin olduğunu, ters karşılanabileceğimi söyledim. pelin dinlemedi, attı beni bir taksiye ve kısa sürede topağacı'na ulaştık.
sıcak karşılandık. yazdı da zaten; onun da harareti var. terasta büyülü istanbul manzarası önünde votkanın talanına maruz kaldık. müzisyenin rahat tavırları içimi kemiren kurdun başını havaya kaldırdı; dayanamayıp soracaktım artık.
—“bizler, şiirle uğraşanlar, gücümüz yettiğince sizleri dinliyoruz. albümlerinizi alıyoruz. ama hep bir kuşku taşıyorum; sizler bizi okuyor musunuz acaba? neredeyse tüm albümlerin arşivimde; ama mesela benim hiç
kitabım var mı sende?” —“var elbette,” dedi müzisyen.
—“inanmıyorum, kibarlıktan böyle söylüyorsun” dedim. kalktı, içeri gitti, birkaç kitabımla geri döndü. ne yalan söyleyeyim, çok mutlu oldum. sevdiğim birinin kütüphanesinde kitaplarım duruyordu.
işte o akşam müzisyenlerle aramdaki, aramızdaki sogukluğu erittim —kendiliğinden eridi-yahut zaten hiçbir sıkıntı yoktu kimileriyle yaşanan. öyle bir kanıya kapılmıştık karşılıklı. takip eden zamanda önce onunla, sonradan diğer müzisyenlerle ortak performanslar gerçekleştirdik. dikkat ettim, hepsi de en az benim kadar heyecanlı, hevesli ve coşkuluydular. hiçbir maddi manevi istekte bulunmadılar. şarkı söyleyenlerle şiir yazanların ortak yazgısı olan ses tutkusu bizi aynı ailenin içine yerleştirmişti.
benim teoman'a olan sevgimin kaynağı işte bu hikâyedir.
her şey ayrı yazılır kitabından
devamını gör...
51.
efkârı sokak lambalarını karartıp bir şehri gece vakti denizdeki yakamoza muhtaç bırakacak kadar iyi şiir yazar.
devamını gör...
52.
çeyrek porsiyon sanırım. kızlarıma öyle söylüyordum.
devamını gör...
53.
bi' küçük iskender
devamını gör...
54.
dağlarda bir çin lokantasıydık senle ben
müşterisiz
mütemadiyen ağlamaklı
için için eğlenceli
temiz...
çevresinde çizgifilm hayvanlarının oynaştığı
bir çin lokantasıydık dağlarda senle ben
bir tahta masa, iki iskemleyle sınırlıydı ülkemiz!
(bkz: çin lokantası)
müşterisiz
mütemadiyen ağlamaklı
için için eğlenceli
temiz...
çevresinde çizgifilm hayvanlarının oynaştığı
bir çin lokantasıydık dağlarda senle ben
bir tahta masa, iki iskemleyle sınırlıydı ülkemiz!
(bkz: çin lokantası)
devamını gör...
55.
fazla zeki ve entelektüel şiir sihirbazı, imge çapkını. tüm kitaplarını okumaya gerek yoktur. yatağını değiştirmedi zamanla. kendi şiirlerini en etkili okuyan şairlerdendir. birkaç kez sohbet fırsatım olduğu ve ilk şiirimi varlık sergisinde yayınladığı için mutluyum. ölümden korkardı rahmetli.
devamını gör...
56.
çok erken kaybettiğimiz için çok üzgünüm büyük kayıp
devamını gör...
57.
"sana tuz yalatsam; sabaha kadar tuz yerine suyu düşünürsün. işte çelişki burada gibi görünse de nesnel hareketin kanıtıdır bu. bir durumla uyarılan her durum, bir başka durumu işaret edecektir. beni sevdiğini söyledikçe sen, ben bir diğerini sevdiğimi hatırlayacağım. buna ihanet diyemezsin..."
diyen, ince ruhu şad olasıca zarif şair.
diyen, ince ruhu şad olasıca zarif şair.
devamını gör...
58.
"aklımdasın diyen balıklar, ömrümsün diyen kelebekler gördüm. " dizesinin sahibi merhum şairdir.
devamını gör...
59.
hiçbir şekilde sözcüklerin, onun niteliklerini karşılayacak şekilde türediğini zannetmiyorum. benim güzel meslektaşım, abim, arkadaşım... yıllar evvel, blog yazdığım bir sitede başka bir köşe yazarı tarafından somut vaziyette tanıştırılmıştım. zozi'yi, jack london'ları, kül tablasını ve ehemmiyetli görünen septik duruşunu iyi bilirim. türlü fraksiyonlara ayrılan kişiliğinin delişmen dışavurumundan bağımsız, o salt sükunetini çok güzel muhafaza etmişti. birlikte rakı içtik, birlikte boris vian ve chinaski üzerinden birbirimize sataştık.
hep yemek yerden yakalardım onu telefonda, belli belirsiz bir serzeniş takınırdı bana. yazdığım kitap hakkındaki (henüz basılmadan evvel) yorumu harikaydı. tek başına 'üçüncü bir yeni'dir benim gözümde.
edebiyat diasporasının avangart çocuğuydun sen iskender ve bu minvalde tek kılavuzdun bizim gibilere. aslında ölmedin, tabiat biraz daha yalnızlaştı sadece. senin de dediğin gibi: "ölüm yok bir tek! ölüm yok bize"
öldüğüne inanmak gerçekten zor fakat bir zamanlar yaşadığını bilmek daha mutlu edici. onun da dediği üzere, buna sevinmekten başka alternatif bırakmadın bizlere. ah mayıs...
"mayıs giremez"dedin lakin temmuz girdi aramıza. hem de hiçbir şekilde kapanmayacak uzaklıklarla. mayıs'tı, o yüzden sevdik seni. mayıs'tı ve tüm ruhumuz mayıştı bir sabah vakti. şimdi sen dışarı çıkmak için kaşıksın toprakta, bense toprağa saplı çatal! özledim iskender abim! "ortalık yatışınca ölürsem kızmazsınız"demiştin bir şiirinde. bunca karışıklığın içinde hala yaşayanlara ne demeli bu arada?
ruh bakidir, buna inanıyor içimizden bazıları. ilhan berk nasıl, ayaklarını uzatıyor mu yine yastığa? ya edip, iyidir o! teamüllere bağlı kalmam desem de geleceğim bir gün yanına. ah derman abim... ah yüreği büyük, küçük iskender'im. ne söylesem, ne yazsam kafi gelmeyecek.
hep yemek yerden yakalardım onu telefonda, belli belirsiz bir serzeniş takınırdı bana. yazdığım kitap hakkındaki (henüz basılmadan evvel) yorumu harikaydı. tek başına 'üçüncü bir yeni'dir benim gözümde.
edebiyat diasporasının avangart çocuğuydun sen iskender ve bu minvalde tek kılavuzdun bizim gibilere. aslında ölmedin, tabiat biraz daha yalnızlaştı sadece. senin de dediğin gibi: "ölüm yok bir tek! ölüm yok bize"
öldüğüne inanmak gerçekten zor fakat bir zamanlar yaşadığını bilmek daha mutlu edici. onun da dediği üzere, buna sevinmekten başka alternatif bırakmadın bizlere. ah mayıs...
"mayıs giremez"dedin lakin temmuz girdi aramıza. hem de hiçbir şekilde kapanmayacak uzaklıklarla. mayıs'tı, o yüzden sevdik seni. mayıs'tı ve tüm ruhumuz mayıştı bir sabah vakti. şimdi sen dışarı çıkmak için kaşıksın toprakta, bense toprağa saplı çatal! özledim iskender abim! "ortalık yatışınca ölürsem kızmazsınız"demiştin bir şiirinde. bunca karışıklığın içinde hala yaşayanlara ne demeli bu arada?
ruh bakidir, buna inanıyor içimizden bazıları. ilhan berk nasıl, ayaklarını uzatıyor mu yine yastığa? ya edip, iyidir o! teamüllere bağlı kalmam desem de geleceğim bir gün yanına. ah derman abim... ah yüreği büyük, küçük iskender'im. ne söylesem, ne yazsam kafi gelmeyecek.
devamını gör...
60.
bu şairse ben mevlana'yım..
devamını gör...