inandığım gerçektir. geçen gün bir dua ettim benim için çok mühim bir mesele hakkında. kabul olmadı daha doğrusu o iş olmadı belki duam kabul olmuştur da bugün bu işin olmadığına gerek dünya hayatında gerek ahiret hayatında yarın sevinirim. allah büyüktür ve sesimizi duyandır.
devamını gör...
“olur ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız, hâlbuki hakkınızda o bir hayırdır. ve olur ki bir şeyi seversiniz, hâlbuki hakkınızda o bir şerdir. allah bilir, siz bilmezsiniz.” (bakara, 2/216) ayeti gereğince iman ettiğim durum. yaşanan olayın üzerimizdeki etkisi ne kadar büyükse bu gerçeği kabullenmekte o kadar zorlanıyoruz. olayın ilk şokuyla itiraz modunda oluyoruz, zihnimizde "neden böyle oldu, neden başıma böyle şeyler geldi" diye düşünüyoruz ama "neden" sorusu, bizi çıkmaza sokuyor, ne kadar çabuk kabullenme moduna geçip, "olan oldu, ben bu durumdan nasıl çıkabilirim" dersek o kadar çabuk kurban psikolojisinden çıkıp olayları hale yola sokabiliriz çünkü biz sadece bir pikseli görüyorken, allah resmin tamamını görüyor, biliyor.
devamını gör...
ben her hayırda bi şer vardir da diyorum .
devamını gör...
fazlasıyla inandığım hadise. hepimiz bir bilinmezliğin içerisinde biraz yokuş aşağı, biraz yokuş yukarı ve biraz da yeşilliklerle dolu yollardan geçiyoruz. her günümüz aynı güzellikte olmadığı gibi, aynı kötülükte de olmuyor. şimdi bu konuşmanın arkasına "kötü günler geride kaldı, sırada daha kötü günler var." diyormuşum.* yok yok demeyeceğim, onun yerine "her şeyde bir güzellik gizlidir, o güzelliği görebilene de her şey güzel" diyorum. şimdi gelelim benim bu başlığa gelme sebebime. birkaç gündür sizi anılarımdan mahrum bıraktığımı fark ettim, az geleyim de travmalarıma ortak edeyim sizi dedim.*
mezuna kalıp üniversiteye hazırlandığım sene akşam vakti bilgisayarı kitapları toplayıp "çayı sizinle içeyim" diyerekten salona annemlerin yanına geldim. kulaklığı taktım dersi dinliyorum, bir anda etrafta bir hareketlenme oldu, baktım babam çırpınıyor. bir şeye gülüyorlarmış, o arada da babamın genzine çay kaçmış. annem ve abim babama seslenip bir şeyler yapmaya çalışıyorlar, beynim işlevini yerine getiremediğinden ben de mutfağa koşup bir bardak su getiriyorum. gerçi o suyu da getirememiştim, içeriden sesler kesilince bulunduğum yere çökekaldım, elimdeki bardakta su kalmamış titremekten onu da dökmüşüm. hayatımın en kötü gecesiydi sanırım o gece, babam bir süre sonra çırpınmayı bırakıp bulunduğu yere yığılıvermiş. tam her şey bitti diyerek herkes ümidini kesmişken abim bir anda dağ gibi adamı kaldırıp o hayat kurtaran manevrayı yapıyor, ve babam kendine geliyor. öksürmeye nefes almaya çalışırken babam düzeliyor baya. ilerleyen saatlerde herkes uykuya çekiliyor ama benim gözler fal taşı gibi. durup durup ağlıyorum, o an gözümün önünden gitmiyor bir türlü. baktım olmayacak annem ile babamın odasına gidip yataklarının ayak ucuna yere çömüyorum. nefeslerini duyduğumdan olsa gerek biraz rahatlıyorum, ama bu sefer de "annemler karanlıkta beni fark etmeden üzerime basarlar burda" korkusu oluyor.* neyse ben en son karar kalkıp ikisinin arasına sokuluyorum.
babam bildim bileli horlar, hatta horlamaz ulusa seslenir. sadece horlamadığını ilk o gece fark ettim. gece boyunca bir kolunu kaldırıp indiriyor, uykusunda bir ara 20-25 saniye kadar nefesi duruyor, sonra kükrer gibi horluyor, bacakları seğiriyor. o güne kadar "kabus gördüm" ya da "gece tuvalet için çok uyandım" tarzı şeyler duyardım babamdan ama dikkatimi çekmemişti bunlar. meğer nefes alamamasından kaynaklanıyormuş hep. ay konuyu karıştırmadan olaydan devam edeyim hemen, o gecenin sabahında ben "horlamanın zararları" diye internetten araştırmalara başlıyorum. ilk çıkan sitedeki "horlama ciddi bir rahatsızlığın belirtisi olabilir" yazısı dikkatimi çekiyor, hastalığın adı uyku apnesi. %1 lik ölüm riski diyor, benim gözümde kocaman oluyor o risk. internette daha yoğun araştırmalara başlıyorum, ne iyi gelir, nereye gitmek gerekir diye. babama ne söylesem ikna edemiyorum doktora gitmeye, en son kendim gidiyorum sağlık ocağına. "hocam bana tuzlu damla yazar mısınız?" diyorum, "ne için istiyorsun?" diyor ben başlıyorum babamı anlatmaya. şeker ve tansiyonun da etkisiyle sanırım, "babanı balcalı'ya sevk ediyorum acil gitsin" diyor, ben koştur koştur babamın iş yerine gidip "doktor seni hastaneye sevk etti baba, mecbur gitmen gerekiyor" diyerek hastane fobisi olan adamı hastaneye mecbur bırakıyorum.* neyse biz gidiyoruz doktora doktor babama şikayetlerini soruyor ama babamın şikayeti yok, çünkü adam hiçbir belirtinin farkında değil. ben anlatıyorum tüm belirtileri, 5 yıldız atıp sizi erken çağıracağız şiddetli görünüyor diyor doktor. 3 hafta kadar sonra babamla uyku testine gidiyoruz. normalde benim gitmemem lazım, kimseyi almıyorlarmış. allah affetsin, "bu saatte gidebileceğim araba yok, evde de kimse yok, babam burada" diye yalan söyleyip çöküyorum hastaneye.* oradaki nöbetçi odasında elimde test kitabıyla sabah etmiştim, nöbetçi abi de portakal soymuştu bana. iyi adamdı, bir kez de bu yazı vesilesiyle teşekkür edeyim, kulakları çınlasın.* uyku testinin sonucunda babamda şiddetli uyku apnesi çıkıyor ve biz ilaç denemesi için tekrar hastanede kalıyoruz. gerçekleşen olaylar yine aynı, eve gidemem deyip hastaneye çöküyorum, ama bu defa hızımı alamayıp nöbetçi hemşirenin yatağına da çöküyorum.*

yani anlatmak istediğim bize kötü gelen çoğu olayın içerisinde ufakta olsa bir hayır var. mesela o akşam abim arkadaşlarıyla çıkacaktı, annem trip attı diye kalmıştı evde. normalde abim için kötü bir olay bu. ama eğer o akşam evde olmasaydı babama ilk yardım yapamazdık biz, gücümüz yetmezdi. yani abimin arkadaşlarıyla çıkamaması bir anda hayır oldu bizim için. aynı şekilde babamın genzine çay kaçması da kötü bir olay. ama bu olay olmasaydı ben babamdaki rahatsızlığı fark etmeyecektim. ve yukarıda belirtmediğim bir nokta daha var. gece babamın 20-25 saniye nefes duraklamalarında onu uyandırmak için babamın başında,elimde test kitabı ile test çözerdim. belki de o sabahlamalarım sayesinde kazanmışımdır üniversiteyi.* velhasıl kelam her şeyde bir hayır vardır efendim, önemli olan görmekte. e görmekte, görmek istemekte.*
devamını gör...
üşengeç insan söylemi. vazgeç... otur ders alma. olaylar silsilesinden gereksiz anlamlar çıkar. çok başarılı.
devamını gör...
rabbimin kuluna verdiği bir lükstür.neden derseniz?
insan limitli bir yaratımdır.ancak rabbimiz her şeye hakim olandır.

kişinin kendi istediği bir şey, ona verilmediği için ya da bir şekilde ona kısmet olmadığı için kişi bunu olumsuz algılayabilir.

aslında “şer” durumu kişiden kişiye “bakış açısı “ sebebiyle değişir.her durum için kullanabiliyor insanlar bu kelimeyi ama önemli olan şu’dur:

bir şey size ( çok istemenize rağmen) rabbimiz tarafından nasip edilmiyorsa, mutlaka hayrınızadır ya da zamanı değildir.

isyan etmemeli, değişik triplere girmemeliyiz.

bunun kısaca bir örneğini vereyim: bir çocugu 4 yıl boyunca çok istedim.eskiden erkek arkadaşımdı ve bir yanlış anlaşılma yüzünden ilişkimiz bitmişti. yıllarca bekledim ve hatamı düzeltmek için iletişim kurmayı denedim.. o adam bana rabbim tarafından nasip edilmedi ama sonradan öğrendim ki adamın bir çok şeyi yalan.. bana kendini kendi ismi ile dahi tanıtmamış.. şimdi diyorum ki “ şükürler olsun”. rabbim beni korumuş. adamın adı bile başka çıktı.
şimdi bu şer mi? hayır mı? böyle bakmak lazım.kaldı ki rabbim bana bunu nasip etti, benim bunu öğrenme şansım oldu.hiç öğrenmeyebilirdim de.bu nokta da rabbimize inancımız tam olmalı.

“olmadı çünkü mutlaka bir nedeni/ hayır’ı vardır.” demeyi bilmeli.tevekkül etmeli insan.rabb’e aidiyet ve rabb’e adanış olmalı.

ayrıca : insanın bir imtihanı da sabır’dır.dua ederek istemeli, ibadet etmeliyiz.

çünkü ben her ne kadar insan olsakta, insan olmamızın çok abartıldığını düşünüyorum.insanlar müthiş bir hadsizlik içerisinde, kendi varlıklarını büyütüp- tanrı- ilah- rab inancını hayatlarının dışında bırakıyorlar.

hepimizin sahibi rabbimizdir.bu net belirtilmiştir zaten.dünya üzerinde nefes aldığımız süre içerisinde, bunu unutuyoruz.agnostik- deist- ateist olmak bunların birer örneği.

kimseyi yargılamam haddim değil ama doğru üzerine düşünüp, doğruya yönelmek lazım.insanın bir boşluğun içinde hapis olması, kendi hayrına değildir.
ateistte ölecek, deistte..

bazı şeylerin gerçekliğine ölmeden önce varmalı..
rabbim hepimizi affetsin.. özellikle kendisini tanımayanı.
devamını gör...
özellikle kişinin bir konuda haksızlığa uğradığında, yıllarca emek verdikten sonra tüm çabalarına rağmen birilerinin müdahalesiyle istediğine ulaşamadığında ve kötü bir dönem geçirirken etrafındaki insanların sıkça kullandığı bir söylemdir. her şeyde bir bir hayır varsa o da yaşanılan mağduriyete hayır demek olabilir. onun dışında kendinizi kandırmaktan öteye gidemeyecek bir teselli cümlesinden başka bir şey değildir. tecaüz edilen, öldürülen, şiddete maruz kalan, torpili olmadığı için yıllarca sürünen insanlar için pek de hayırlı olmasa gerek.
devamını gör...
23 yıldır şerri yaşıyorum hala bi hayrını göremedim. nerede lütfen söyleyin?
devamını gör...
aşağı yukarı 15 yıldır sedef hastasıyım. gerek işlerimin yogunlugu gerekse ihmalkarliktan bir türlü tedavinin sonunu getiremiyordum. malumunuz sürekli izin alıp hastaneye gitmek işverenin pek hoşuna gitmez. son zamanlarda iyiden iyiye azan hastalik ile beraber canım epey sıkılıyordu. yaklaşık 1 ay önce emekli olmam sebebiyle işimden kovuldum. ulan başımıza gelene bak diyerek ne yapacağımı, nasıl iş bulacağımi kara kara düşünüyordum ki "bari şu illetten kurtulayım" dedim ve hastanenin yolunu tuttum. tedavinin 1 aylık sonucunda vücudumdaki tüm yaralar geçti, kilo verdim, sigarayı azalttım. safi görüntü kirliliği olan sedef hastaligindan neredeyse kurtuldum. önceleri pek inanmazdım ama hakikatten her şerde bir hayır vardır diye düşünüyorum artık.
devamını gör...
her hayırda da bir şer.
devamını gör...
bazı hayırların karşımızı çıkması için bazı şerlerle yolumuzun kesişmesi gerekiyor.
kaderin cilvesi dedikleri sanırım bu.
ben bazı şeylere çok kırıldım yıkıldım.
özetle bittim tükendim kül oldum*
şuan bile oturup saatlerce ağlasam ağlarım.
napayım bu kadar ağlak olmayı ben seçmedim.
ama dönüp bakınca bu kadar kırılmasam asla bazı yol ayrımlarını yapmayacağımı fark ettim.
çünkü (bkz: enayi olmak bunu gerektirir)
ve başka güzel kapıların bana açılmayacağını.
iyiki bu kadar kırıp beni kendilerinden kurtardılar.
teşekkürler haysiyetsizler.
devamını gör...
diye diye hayırsız olduk.
devamını gör...
bok vardır afedersin.
devamını gör...
her şerde hayır vardır
diye diye
geldim bu günlere.

şimdi geriye bakıyorum,
ben mi yoksa onlar mı?
şerdi diye.

not: şiirmiş gibi davranın, kırmayın minnoş kalbimi. kötü yorum kabul etmem. *
devamını gör...
bir üst versiyonu
(bkz: hayrın yolu bayırdır)
devamını gör...
işte bundan dolayı her şeyi akışına bırakmak gerekir.
devamını gör...
artık motive etmiyor. farklı yollar deneyin please
devamını gör...
yanlış bilinen önerme. yok öyle bir şey.
devamını gör...
(bkz: her beyde bir bayır vardır)
devamını gör...
her sözlükte bir hıyar vardır o kendini biliyor mahlası bende kalsın. baş harfi marek hamsik.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"her şerde bir hayır vardır" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim