(edebiyatta) bir söz sanatı. bir duygu ve düşünceyi daha etkileyici kılmak için vazgeçiyormuş gibi yapıp daha sonra tam tersi pekiştirecek sözler söyler şair.

eski şiirlerde genelde "galat ettim'*-galat işledim" şeklinde kalıp kelimeler kullanılır.

"gördü geçen bu kızıl bulutu gözleriniz
demek bunların hepsi doğru! cevap veriniz
yok. hayır söylemeyin acısını bu yasın
zavallı kulaklarım iki defa duymasın"
devamını gör...

ayran
devamını gör...

han sarhoş hancı sarhoş yorumu bir harika olan über sanatçı.

devamını gör...

biz buraya cile cekmeye gelmisiz, anlasildi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yıllar önce aysun kayacı'nın haksız yere linçlendiğinin bir ispatı daha.
devamını gör...

2. dozun üzerinden 3 gün geçti, aşı yerinde az ağrı dışında sıfır yan etki yaşadım.

ilk dozda 3 gün kolumu kaldıramamamın yanında 2. dozun böyle sıfır etkiyle geçmesine hala şaşkınım...
devamını gör...

benim beeennnn, yaşar usttaaaaaaa!
devamını gör...

#1673077 mikocuğum*

buralarda civan haco'yu çok duyuyorum birazdan ilk kez dinleyeceğim.

rewşan diyeyim gule ve gulizera min güzel şarkılar

mehmet atlı'yı buraya gelmeden önce "karanfil eker misin" şarkısı ile tanımıştım. zazaca söylüyor olabilir. bu konuda benim hala aklım biraz karışık*. "şino nino" genelde tatlı videolara fon olarak kullanılıyor ama sözlerinin o tatlı videolarla ilgisi yok*. bu şarkıyı seviyorum:"wenda". sıklıkla dinlediklerim de bu arkadaşlar: nergiz, gelawej

grup ekin- tu evin kürtçeye bu şarkıyla başladım *
devamını gör...

aradan geçen zaman diliminde biraz ders alınmıştır diye umut ediyorsunuz. biraz umut ederek ''artık böyle şeyler yaşanmaz'', ''bu örümcek kafalılar artık tarihin tozlu sayfalarına gömülmüştür'' diye düşünüyorsunuz.
ama değil 30 sene, 3000 sene geçse bu zihniyet halen karşınıza çıkıyor.
orada ki zebani, ''bu ateş cehennem ateşi'' diye bağırırken hissettirdiği duygu neyse, burada ''ohh olsun'' kıvamında yapılan açıklamalar odur.
''inancımız'' sarsılıyor. umutlarımız kırılıyor.
artık inanmıyorum sana ademoğlu. çünkü sen kardeşi habil'i katleden, kabil'sin!
devamını gör...

kitap var diye gelmiştim, baktım eğlenceli bir yer devam edeyim dedim. evet.
devamını gör...

her telden yazabilen, nabza göre şerbet verebilen bordo bereli yazardır.
devamını gör...

son zamanlarda bende oluşmaya başladığını fark ettiğim durum. bunu yenmenin yolunun yeniden bir şeyleri başarmak ve kendimi kendime ispat etmek olduğunu düşünüyorum.*
devamını gör...

alışkanlık değil bağımlılıktır. sevdiğim yazarların tanımlarını gördüğümde hunharca beğenmek istiyorum. ama üst üste beğenilemiyor... ben iflah olmaz bir oylama bağımlısıyım...
devamını gör...

bugün balkona çıktığımda* hissettiğim o sıcak hava, kuş cıvıltıları, parıldayan güneş yazın geldiğinin habercisidir.. bayılıyorum bu havaya.
devamını gör...

tercih meselesi. ben ingilizce alt yazılı izliyorum genellikle.
devamını gör...

ölüm ile ne zaman tanıştı ilk insan.
uyuduğunu sanığı arkadaşı bir daha uyanmadığında mı.
yoksa yüksekten düşen bir arkadaşı bir daha ayağa kalkmadığında mı. gerçekten bilebilir miyiz bunu.
peki ya ölüm korkusu ile ne zaman tanıştı. bunu bilebilir miyiz.
evet, tabi ki biliriz.
ölüm korkusu bizim yaradılış gereği beynimize işlenmiştir. hayatta kalma güdüsünün bir parçasıdır bu.
beden hayatta kalmaya programlıdır ve tehlikeli durumlarda kontrolü sürüngen beyin devralır. adrenalin salgılanmaya başlanır.
bazı vahşi hayvanlara verdiğimiz, bazı doğal afet durumlarına verdiğimiz refleks benzeri tepkiler bunun kanıtıdır.
insanoğlu varoluş gereği bir şekilde yaşamını sürdürmek ister ve istemsiz de olsa ölümden korkar.
peki bu kadar tutku ile bağlı olduğumuz yaşamdan, yaşamaktan ne zaman korkar olduk.
bu bizim doğamızın dışında bir davranıştır.
insan hayatta kalmak için avlanır, eker biçer, koşar, göç eder, savaşır ve sevişir.
günümüzde ki insan ise similasyona doğmuştur. kendi balonunun içinde yaşamaktadır. çünkü orası rahattır, güvenlidir.
balonun dışarısındaki dünya ise büyük ve korkutucudur.
normalde korku durumunda salgılanması gereken adrenalin alışılmışın dışına çıkıldığında da salğılanmaya başlar. heyecanlanır, panikler, önce avuç içleri sonra bütün vücudu terlemeye başlar, kaygılanmaya başlar. "ya huzurum kaçarsa", " ya terk ederse", "ya düzenim bozulursa", "ya benim kadar sevmezse", " ya başarısız olursam", "ya balonum patlarsa".
bir an önce o ufacık, sıcacık balonuna dönmek ister.
ve bu onun suçu değildir aslında. toplum mühendisleri ve pazarlamacıların emeğidir bu post modernist yapı.
yaşamaktan işte bunun için korkar insan. kendisi için oluşturulmuş balonun dışarısına çıkar ise başına kötü şeylerin gelebilme olasılığıdır aslında korkusunun sebebi.
kısacası yine hayatta kalma dürtüsüdür, ölüm korkusudur insanın yaşamaktan korkmasının sebebi.
yaşamak risk alanların işi.
devamını gör...

1969 yapımı memduh ün'ün yönettiği duygu sağıroğlu'nun senaryosunu yazdığı türk sinamasının az bilinen sert filmlerinden bir tanesidir.
başrollerde cüneyt arkın, fatma girik, firuzan * ve bilal inci oynamaktadır. filmin konusuna gelecek olursak:
ahmet (cüneyt arkın), komşusu hamza(behçet nacar) tarafından öldürülür. karısı ıraz (fatma girik) cinayeti ihbar etse de ispatlayamaz. ahmet’in geride bıraktığı oğlu alide (cüneyt arkın) hamza’yı öldürerek hapse girer. hapishaneden çıkan ali, bu kan davasını bitirmek ister ama nafile...
bu filmde türk sinemasında gelip geçmiş en sert, en istismarcı, en kestirilemeyen sahnelerden birisi vardır . ali'nin kanlısının(bilal inci), onun annesi rolündeki yaşlı, başörtülü ıraz'a (fatma girik), intikam olsun diye tecavüz ettiği an ve sonrasında ıraz'ın intiharı ile senaryonun yol değiştirip farklı yollara sapması ve çok değişik intikam yöntemleri ile az bilinen şahane türk filmleri klasmanına girmeyi sonuna kadar hakediyor.
ayşe'nin(firuzan)'ın en başta erkek gibi silah kullanıp biraz daha olan küçük abisinden daha çok intikam hırsı ile yanması ali ile tanıştıktan sonra ona aşık olması çok klişe gelsede bu filmde bu kadarcıkta olsundur.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

malum zatın yol arkadaşı, eski istanbul belediye başkanı. kendisi şu anda covid yüzünden yoğun bakımda.
bu zat aynı zamanda saray muhallebicisi ve sütiş’in sahiplerindendir. başkanlığı döneminde çengelköy’deki devlet malı abdullah ağa yalısını türlü katakulli ile, zimmetine geçirerek ,tapuyu cebe indirmiş ve sütiş şubesi yapmıştır , bununla da yetinmeyerek , yalının ön tarafına beton dökerek denizi doldurtmuştur. şahsım ile aralarının açılmasına neden olan bu eylemi sonrasında da “emekli “edilmiştir. sırf bu aç gözlülüğü ve güzel istanbul’a , boğaza yaptıkları nedeniyle asla affetmeyeceğim, hakkımı da helal etmeyeceğim kişidir.
devamını gör...

kendimle aram son zamanlarda her zamankinden çok çok daha iyi.sanki cok uzun yıllardır evli olup, yaşlılık döneminde birbirine minnet duygusu ile bağlı olan yaşlı bir çift gibiyiz. bunu söylemek, söyleyebilmek gerçekten çok güzel bir duygu. insanın dışarıda olan tüm olumsuzluklara rağmen kendini sevebilmesi, kendisi ile dost olabilmesi, kendisine yardım edebilmesi, şefkat ve merhamet göstermesi, kendi tarafını tutabilmesi kendisini olduğu gibi kabul edebilmesi bence pek kıymetli.

şöyle gözlerimi kapatıp geçmişe gidiyorum. kendimi hiç sevmeden, kendimden kaçar gibi yaşadığım, benden başka herkesin güzel, anlayışlı, zeki olduğu yıllar çok şükür geride kaldı. ben o yıllarda kendime düşmandım. kendimi tanımadığım, sınırlarımı bilmediğim, kendime guvenmedigim içinmiş. kendimle başbaşa kalmamak için her an yeni bir insan tanımaya çalışıp, sürekli meşgul olup, geçersiz hayallere kapilip, her defasında yüz üstü bırakılıp ve ya her defasında yanlış ata oynayıp sonra utanç ile kendi kapıma döndüğüm günlerde yaptığım tek şey evlatlarını terk eden ebeveynler gibi dolasirdim. sonra içimdeki o küçük kız çocuğu soguktan üşümüş parmakları, üstü başı kır pislik içinde, yalnız,sevgiye aç bir şekilde benden yalnızlığımızı dilenirdi.

hani ünzile sarksında korkar durur gitmez
köyün en son çitine
inanır o sınırda dünyanın bittiğine
dediği gibi ben kendi sınırlarımın, yeteneklerimin, ihtiyaçlarımın neler olduğunu artık biliyorum. başkalarına bakarak değil kendime bakarak daha mutlu ve güçlü olduğumu fark ettim. o küçük kız çocuğunun elinden tutup sıcacık yuvamda başbaşa egleniyoruz.
yapamadığım şeyler için kendimle tartışmak yerine kolumu omzuna dolayıp, "amaaann, boşver!!! hadi gidip bı kahve yapalım, kütüphaneden aldığımız kitabın iade günü yaklaşıyor,okuyalım azıcık." diyorum. bir başkası ile gerçekten içimden gelerek dertleşmek. sohbet etmek,birine bir şey anlatmak için uzun zaman geçmesi gerekiyor artık. öyle iyi anlaşıyoruz ki kendimle, başbaşa kalabilmek için yeni tanışmış aşıklar gibi heyecanla bekliyoruz.
allah herkese nasip etsin dediğimiz bir duygu hali.

tanım: dışarda olmak zorunda olduğum için yine dinleyemeyecegim çok sevdiğim yazarın radyo programı. iyi yayınlar. *
devamını gör...

devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim