sabah uyanın fırçalanması gerekiyor. hatta sonrasında birşey yiyip içmeden önce su içiyorum. kahvaltı sonrası ve gece yarmadan önce tekrar fırçalıyorum.
devamını gör...

linç girişimine soyunmuş insanların kanun, mahkeme, hakim, savcı, karar, cezaevi gibi kelimelerden haberi yok herhalde. kadın bir istismara maruz kalmışsa bunu yapan elbette cezasız kalmamalı. ancak bunun yolu sosyal medya değil.
devamını gör...

en sevdiğim çorba sıralamasında ilk 3'e girer sanırım. faydası saymakla bitmez.
ilave olarak çorbayı pişirirken sarımsak, soğan, patates, havuç da atarsanız harika şekilde çeşnilendirmiş olup, harika bir aroma yakalarsınız.
sağlığım için mutlaka tükettiğim bir çorba türüdür.
devamını gör...

“ifadesi alınıp serbest bırakıldı”
ülkede artık duymamıza bile gerek kalmadan bildiğimiz, kabullendiğimiz cümle.
adaletin olmadığı yerde, halk kendi adaletini yaratır. tepkiler çok olursa tutuklanır, sessiz sedasız yine bırakılır.
olabilecek en kötü şey oldu alıştık.elimizden de hiçbir şey gelmiyor.
devamını gör...

sevdiğim kişi olarak soruluyorsa hayran olduğum şey ; sürekli kendini geliştirmesi.
devamını gör...

artık marka olmayı aşmış, hafif ticari araçların genel ismi olmuş. ticari araç modelini tanımlarken, hatta peugeot partner, ford connect modelini kullananlar da araçlarını doblo diye tarif ediyor.
devamını gör...

kendine öz saygısı olan biri buna yapamaz diye düşünüyorum. yazık yani neyi zorlayacaksın ki değil mi?
devamını gör...

makine mühendisliği bölümünün en belalı iki dersinden biridir.diğeri için (bkz: akışkanlar mekaniği)

dört tane yasası vardır.sıfırıncı yasa hikayesi nedeniyle ilginçtir.

termodinamiğin sıfırıncı yasası
bilindiği gibi sayma sayıları birden başlamaktadır. buna rağmen, termodinamik yasalarının birden değil de sıfırdan başlamasının sebebi, bu yasanın birinci ve ikinci kanunlarının ortaya konmasından yarım yüzyılı aşkın bir süre sonra anlaşılabilmesidir.

bu kanun ilk olarak 1931 yılında r. h. fowler tarafından ortaya konmuştur.

bilindiği gibi, yüksek ısılı yerden düşük ısılı yere doğru daima bir geçiş söz konusudur. bu olgudan hareketle, termodinamiğin sıfırıncı yasası, “termal denge” kavramına dayanmaktadır ve şu temel yargı ile ifade edilmektedir:
“iki ayrı cisim bir üçüncü cisimle ısıl dengede ise birbirleriyle de ısıl dengededir.”

bu ifade, temas halinde olan cisimlerin ısı alış verişinde bulunduklarını ve belirli bir süre sonunda da termal dengeye gelerek aynı sıcaklıklara sahip olacaklarını söylemektedir.

termodinamiğin birinci yasası
yoktan enerji üretmek ya da var olan enerjiyi yok etmek için yapılan çalışmaların başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından birinci yasa ortaya çıkmıştır. yapılan deneyler sonucunda, kütle gibi enerjinin de korunduğu sonucuna ulaşılmıştır. termodinamiğin birinci yasası, şu temel yargı ile ifade edilmektedir:

“enerji var iken yok, yok iken de var edilemez, ancak bir halden diğer bir hale dönüştürülebilir.”

bu yargı ile enerjinin yaratılamayacağı ve yok edilemeyeceği bilinerek tüm fiziksel ve kimyasal olaylar için enerji denklikleri yazılır. eğer bir sistem ya da obje enerji kazanırsa bu enerji mutlaka dışardan bir yerden gelmek zorundadır.

giren enerjilerin toplamı=çıkan enerjilerin toplamı
enerji dönüşümü / enerji değişimi= giren enerjilerin toplamı – çıkan enerjilerin toplamı

işin ısıya dönüşümü benjamin thomson (1753-1814) ve james prescott joule (1818-1887) tarafından nicel olarak incelenmiştir. diğer enerji türlerinin tümüyle ısıya dönüştüğünü deneysel olarak gösteren joule, 1840 yılında 1 cal’lik ısının 4,184 j değerindeki işe eşit olduğunu bulmuştur.

birinci yasa içinde iç enerji (u) ve entalpi (h) hal fonksiyonları yer alır. bu değerler ile enerjinin niceliği ortaya koyulur. birinci yasa ile elde edilen verim değerleri ise sistemin termal verimi ifade etmektedir.

birinci kanunu matematiksel olarak kanıtlamak olanaksızdır fakat doğadaki hâl değişimlerinin tümünün birinci kanuna uyduğu bilinir. bu da yeterli bir kanıt olarak sayılabilir.

termodinamiğin ikinci yasası
birinci yasa, enerjinin miktarı ve korunumunu ortaya koyarken ikinci yasa, enerjinin işe dönüşebildiği kısmı yani kalitesini ele almaktadır.

termodinamiğin ikinci yasası, hal değişimlerin herhangi bir yönde değil, belirli bir yönde gerçekleşeceğini söyler. termodinamiğin birinci ve ikinci yasası’nı sağlamayan bir hal değişimi gerçekleşemez.

enerji, daima kendini yok etme eğilimindedir. yani, yüksek potansiyellere ulaşan enerji, kendini daha düşük yoğunluğa sahip başka bir enerji formuna dönüştürme eğilimindedir.

termodinamiğin ikinci yasası, gerçekleşen olayların entropiyi artıracak yönde (enerji miktarının azalması yönünde) gerçekleştiğini ifade etmektedir. doğadaki bütün olaylar ikinci yasaya nedeniyle gerçekleşir.

termodinamiğin ikinci yasası şu temel yargıyı ortaya koymaktadır:

“enerjinin tamamı faydalı işe çevrilemez, bir kısmı sistemin içsel bütünlüğünü korumak için kullanılır.”

ikinci yasaya göre, herhangi bir süreçte bir sistem ve çevresindeki entropi değişimi ya “sıfır” yada “pozitiftir”. yani evrenin entropisi sürekli artma eğilimindedir. bu durumda, ikinci yasaya göre evrendeki hem enerji hem de madde zaman ilerledikçe daha az faydalı iş yapabilir hale gelmektedir.

bir sistemin enerjisi ne kadar fazla ise o kadar fazla iş yapılabilir. bununla birlikte, bir sistemin sahip olduğu enerjinin tümü iş yapmada kullanılamaz; bir kısım enerji sistemin içsel bütünlüğünün korunması için saklanır. bu durumda iş yapabilmede kullanılan enerji genellikle serbest enerji olarak adlandırılır. serbest enerji, bazen ekserji (exergy) olarak da adlandırılır.

termodinamiğin üçüncü yasası
termodinamiğin üçüncü kanunu, mutlak sıfır sıcaklığındaki maddelerin entropisi ile ilgilidir ve esas olarak mükemmel bir kristal maddenin mutlak sıfır sıcaklığındaki (-273c°) entropisinin sıfır olduğunu ifade eder. bu kanunla entropi için başlangıç değer şartları belirlenir.

mutlak sıfır, bir cismin keyfi olarak yakınlaşabileceği, ancak asla erişemeyeceği bir sıcaklıktır. laboratuarda 2.0 x 10-8 k kadar düşük sıcaklıklar elde edildi, ancak mutlak sıfıra ulaşılamadı.

termodinamiğin üçüncü yasası şu temel yargıyı ifade etmektedir:
“bir nesnenin sıcaklığını sonlu sayıda aşamada mutlak sıfıra indirmek olanaksızdır.”

kaynak:
www.enerjiportali.com/termo...
devamını gör...

güne başlamanın en güzel şeklidir. şekersiz, sütsüz bir kahve; günlük hayatın amansız koşturması öncesinde aldığımız güzel bir hediye gibidir.
devamını gör...

(bkz: şaka maka evlenme yaşımızın gitmesi)
devamını gör...

“hadi kalk gidelim hemen şu anda
kapa telefonunu bulamasın arayanlar”

ne de güzel olurdu bu bahar gecesinde...
devamını gör...

196. eğer bir adam başka bir adamın gözünü çıkarırsa onun gözü de çıkarılır.
197. eğer bir kişi başkasının kemiğini kırarsa onun kemiği de kırılır.

yukarıdaki hammurabi kanunları günümüzde hükmünü yitirmiştir elbette. ancak bazen insan düşünmeden edemiyor, kısasa kısas ilkesi hala bazı suçlar için uygun olabilir mi diye? her şeyi bir kenara bırakalım bütün suçları ve tecavüzü başka bir noktaya alalımve onun üzerinde yazalım biraz. daha önce “ 12 yaşındaydım bisikletime atladım ve okulun yolunu tuttum başka bir kitabın yorumunu yazarken de bahsetmiştim, hem de çok kısa bir zaman önce. tecavüz, basit bir ceza ile geçiştirilecek bir suç değildir. bence kısasa kısas ilkesi bu suç için bire birdir. hatırlayın, toplumsal hafızadaki gedikler ve güdüklükler eğer size uğramadıysa unutmadınız zaten, pippa bacca olayını, barış gelini picca, üzerinde gelinliği ile ülke ülke gezen bir sanatçıdır. bizde de bilirsiniz, hem kadın kutsaldır, hem gelinlik… picca, yolculuğu esnasında bir kaç hayvan pisliğinin tecavüzüne uğradıktan sonra öldürülür. bu haberi okuduğumda günlerce beynimde dolaşıp durmuştu hala da aklımın bir köşesindedir. ancak yapılan yorumlar televizyonda elbette ki bu tecavüzü lanetler nitelikteydi ama halk arasında pippa’ya kızanların sayısı da az değildi. ne işi vardı mesela kadın başına yollarda? neden otostop yapıyordu ki sanki, burası türkiye, başka yere benzemez? başka bir şey bulamamış mıydı üzerine giyecek? şimdi bu sorulara ben yanıt veriyorum: pippa bir amaç uğruna yollara düşmüştü, anlatacak şeyleri vardı. olmasaydı bile, tecavüz haklı görülemezdi. otostopta eylemin bir aracıydı ve evet burası türkiye, namus erkeklerin çarpık zihinlerinden sorulur, tecavüz ettikleri insanların namusu kirlenir, kendilerininkine halel gelmez. bir boy abdestidir erkeğe gereken, arınmak için. gelinlik, birçok insana sadece gerdek anını hatırlatsa da daha derin manaları vardı, anlatmama bile gerek yok. pippa’ya reva görülenden sonra hammurabi kanunlarının tecavüz konusunda uygulanması gerektiğini ciddi ciddi düşünmeye başlamıştım ki marta tıkkanen bu konuyu kendince ve de dahice kurgulamış.


kitap iki çocuk annesi olan ve çocuklarının velayeti mahkeme tarafından boşandığı eşine verilen kütüphan yardımcısı tova’nın bir barda dans ettiği adamın tecavüzüne uğraması ve bu olayı polise bildirmemesi üzerine kurulmuş. tova polise gidemiyor çünkü bütün toplumlarda tecavüzün utancı failde değil mağdurda saklanmaktadır. tecavüz etmek değil, tecavüze uğramak utanç vesilesidir. tova, erkek egemen bir toplumda her alanda kadınların arka planda kalmasındanzaten mustariptir.kadınlar yaşlandıklarında yenisiyle değiştirilecem bir meta olarak görülürler. kadınlanr aşağılanmaktan ve tartaklanmaktan hoşlanan acizlerdir. tova buna şiddetle karşı çıkar. başına gelen tecavüzden sonra içinde büyüyen şiddet ve kin ona parlak bir fikir esinler. tova, tecavüzcüsü martti wester’e tecavüz etmeye ve onu da aynı utanca düşürmeye karar verir. olayların gelişimindeki ahenk ne kadar büyük ve dertli bir yazarla karşı karşıya olduğumuzu bize gösterir. ayrıca hikaye sadece tecavüzle sınırlı kalmaz. tova’nın geçmişte kalan üç aşkı da farklı şekillerde karşımıza çıkar. çocuk yetiştirme konusunda eski kocası olan ve ziyadesiyle maço davranan jon randrers’la düştüğü anlaşmazlık da bize başka bir hikaye anlatmaktadır.
“bir erkeğe nasıl tecavüz edilir?” erkek egemen toplumlara, erkek çocukların yetiştirilme tarzındaki çarpıklıklara, erkeklerin kadınlar hakkında sahip olduğu hastalıklı saplantılara kin dolu ama mantıklı ve akıllıca bir cevap.
devamını gör...

ben halâ koronovirüse yakalanmadım, yakalananı da görmedim.*
devamını gör...

bilinen diğer bir adıyla "black diamond apple" görüntüsüyle diğer elmalar gibi iştah kabartmayan bir elma türü.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

elma severlerin iştahını kabartacağı kesin fakat pek bir alımlı olmadığını belirtmek isterim çünkü genel itibariyle tek farkı rengi. kendisi tibet dağları'nın eteklerindeki nyingchi bölgesinde yetişiyor. gece ile gündüz arasında oluşan sıcaklık farkı nedeniyle yüksek ultraviyole ışınlarına maruz kalıyor ve rengi mor ila siyah arasında bir renge evriliyor. söyleyenlerin yalancısıyım; tadının diğer elmalardan pek farkı yok deniyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

pekin, şangay gibi yerlerde de yetiştirilmiş.
devamını gör...

türkiye'ye geri döndüğünde özal'ın elini öpmüştü!!! ailemi özledim, başka çarem yoktu, onlarsız uzun yıllar yaşadım zaten, oğlum ben büyüdüğünü görmeden genç adam oldu diye, star reklamı seslendirmesini de bu bir ev ve bu evde tencere kaynamasi gerekiyor diyerek açıklamıştı..
bir dönemin devrimci billur sesli adamı ölmeden önce beni tekbirlerle uğurlayın diye bir nevi vasiyet bırakmış yine ölmeden önce bir ilahi seslendirip klip çekmişti?
devamını gör...

yaşar kemal'in halk efsanelerine dayanan köroğlu, karacaoğlan ve alageyik adındaki üç efsaneyi kendine has üslubu ve anlatımı ile aktardığı güzel ve akıcı kitaptır.
kitapta ilk olarak köroğlu efsanesi anlatılmış. köroğlu'nun atlara olan merakını ve bilgisini, bolu beyi ile olan çatışmasını ve sevdalanmasını konu alıyor. köroğlunun atlara dair sırlarına ve babasının öğütlerine ortak oluyorsunuz bu efsane ile.
ikinci olarak, bağlaması ile söylediği türkülerle efsaneleşen karacaoğlan diyar diyar geziyor. ve sonunda bir gurbette duruyor. bir bey kızına sevdalanmasını ve gelişen olayları konu ediniyor.
son olarak alageyik efsanesiyle geyik avına sevdalı halil ve nişanlısı zeynep arasındaki aşkı, başka bir bey oğlunun zeynep'e olan aşkını ve yaşanan olayları anlatıyor.
halil ve zeynep'in düğün günü ölmesi ile bu efsane son buluyor.
her efsanenin vazgeçilmezi dillere destan bir sevda.
halk deyişlerine, folklorik öğelere ve mitlere, türkü ve ağıtlara bolca yer veren yaşar kemal dönemin sosyal ve kültürel yapısını da bize ustaca aktarıyor.
devamını gör...

kendini yanlış ifade edebilme ihtimali veya eline koz vermişçesine pişman olma durumu olabilir.
devamını gör...

memento mori yazılır,'momento more' diye okunur.latince bir özdeyiştir. ayrıca kurukafaya benzer bir ölüm sembolüdür.
fani olduğunu hatırla.öleceğini hatırla. bir gün öleceksin ve şimdi yaşa. gibi anlamlara denk gelmektedir.
zamanında roma imparatoru(ki ayrıca stoacı bir filozof da olan) marcus aurelius tarafından kendi kulağına ara ara bu sözü fısıldaması için birini görevlendirmiş olduğu söylenir.bunun sebebi,savaşlardan galip şekilde dönerken ve atının üzerinde görkemli bir zafer edası taşırken bu sözün kulağına fısıldanması suretiyle kendini kendine getirmek istemesidir.
modern hayatta da sanat eserleri için bir konsept halini almıştır.fakat temel fikir onlarda da aynıdır.

memento mori
memento te hominem esse
respice post te! hominem te esse memento!

(fani olduğunu hatırla
sadece bir insan olduğunu hatırla
arkana bak!sadece bir insansın,hatırla!)
devamını gör...

orhan kemal'e benzettiğim yazardır. konu seçimi, karakterleri, işçi sınıfını ele alması ,kısacası o da sokaktaki insanı anlatır.
devamını gör...

uzaklarda belli belirsiz bir şehir

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim