türk edebiyatı'ndaki favori romanım. sırf girişteki bir paragraflık betimleme için bile alınıp sonuna kadar okunur. bittiğinde üzülmekle beraber gerçekliği için acaba dersiniz. uzun ihsan efendi ile birkaç kelime sohbet etmek için zaman yolculuğunu istersiniz.
anlatım dili aynı güzellikte yabancı dillere çevrilebilecek olsa yurt dışından ödülsüz dönmezdi muhtemelen. ayrıca ilk yayına çıkalı 25 yıl olmasına rağmen hala bu kadar az bilinmesi de bizim ayıbımız olsun.
varolsun ihsan oktay anar.
devamını gör...

geleneksel rus kurabiyesi. rus ve benzeri milletlerde çeşitli farklı isimler altında görülse de biz pryanik olarak bileceğiz.

geleneksel tarifte bal kullanılmasına rağmen endüstriyel tariflerde ve ev yapımı olan kurabiyelerin çoğunda bal yerine şeker kullanılır. şekerle yapılan tarif hem yapılış konusunda daha basittir hem de daha ucuzdur. içi kek gibi yumoş, tadı baharatlı ama öyle çok tatlı değil, dışı ilginç bir beyaz içi kakao siyahı falan rengarenk bir kurabiye kendileri. dış kaplaması sayesinde de haftalarca bayatlamadığı iddia ediliyor, ben de deneyimin bu aşamasındayım henüz. başta malzemelerimizi göstereceğim, daha sonra tarifin yapılışına geçiyorum *

malzemeler
(sıvı harç için)
1 su bardağı süt
3/4 su bardağı un
1 su bardağı toz şeker (tepeleme)
3 yemek kaşığı kakao (tepeleme)
1/2 çay bardağı sıvı yağ
4 adet kakule
3 adet karanfil
1 çay kaşığı toz zencefil
1 çay kaşığı toz tarçın
1/2 muskat rendesi
1 yumurtanın sarısı
1 paket kabartma tozu
1 çay kaşığı karbonat
1 yemek kaşığı limon suyu
aldığı kadar un

(dış kaplaması için)
1 su bardağı pudra şekeri
1 yumurtanın beyazı
1 tatlı kaşığı limon suyu

malzemelerimi ayarladım, şimdi tarifin yapılışına geçiyorum. başta sütü ısıtmamız lazım. bunun için ocağın altını yakiyürüm *en küçük göz ocağı yakar*. tencereyi ocağa ekliyürüm *cezveyi ateşin üstüne koyar*. içerisine tamı tamına 1 su bardağı sütü ekleyip kendi haline bırakıyürüm *yavaşça hatay sandık içi modundan çıkar*. süt kaynamaya yüz tutana kadar ısıtın, üstü kaymak tutup yanlardan hafif kabarcıklanmaya başlayınca falan alın ocaktan. bu sırada genişçe bir kapta 3 çeyrek sb unu ve 1 sb şekeri karıştırın birazcık. süt ısınınca bunun üstüne yavaş yavaş döküp bir yandan da karıştıracağız. sıcak süt hem şekerin erimesine hem de unun bir miktar pişmesine yardımcı oluyormuş. bu pişkinlikten kaynaklı nemli hamur da kurabiyenin uzun süre bayatlamadan kalmasına yardımcıymış falan. ben tarifin yalancısıyım.

//developer note. yavaş yavaş eklerken karıştırmak önemli. benim gibi cumburlop diye eklerseniz un topaklanır, sittin sene karıştırsanız da açamazsınız.

karıştırdıysanız sıra baharatlarda. tarife göre baharatların hepsini havanda dövüp yapıyor ama ben gibi single dad biriyseniz evinizde havan yoktur. buzdolabı poşeti ve su bardağı ile hallediyoruz. poşetin içine karanfil ve kakulelerimizi koyup bardakla dövebiliriz. ben poşetsiz dövdüm her yer karanfil oldu, siz yapmayın. buradan sonra çırpma telini bırakıp tahta kaşık kullanın.
baharat karışımını eleyip sıvı hamurumuzun üstüne ekliyürüz. kakao, sıvı yağ ve yumurta sarımızı da ekleyip karıştırmaya devam ediyoruz.

//developer note. bu aşamada kol gücü önemli hale geliyor. hamur gerçekten hamurlaşmaya başlıyor ufaktan. benim kolum koptu bunu çırparken bu aşamada. yine de hala akışkan ve yapışkan bir kıvamda olması lazım şu an için.

kabartma tozunu ve limon suyuyla köpürtülmüş karbonatı da ekleyip aldığı kadar un aşamasına geçiyoruz. şöyle.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
burası beni en zorlayan kısım. tarife göre 2 su bardağı un ile bu işi hallediyorsunuz ama tarifimiz evdeki hesaba uymadı. videoda 2 sb un koyunca hamurun dışı beyaz oluyor aşırı undan dolayı. ben eldeki avuçtaki bütün unu bastım, yetmedi mısır unu bastım, o da bitmek üzereyken toparlayabildim. tarife uygun gitsem şöyleydim,
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ne kadar yapışkan olduğunu kendiniz görün. hamur (bence) daha az yapışkan ama mukavemeti yüksek bir şey olmalı şu an. ufak parçalar kopartıp yuvarlayın elinizde köfte gibi. eğer çok yapışkan, ele bulaşan bir kıvamdaysa un istiyordur. kaşıkla karıştırırken toparlanan, karıştırma kabının tabanından kalkan bir hamur olmalı.

hamuru da hazırladıysak sıra açma germede. minnak bir püf noktası vereyim, hamur daha kabın içindeyken üzerine biraz un sepeleyin. tezgaha da sepeleyin. sonra kapta altta kalan kısmı tezgahtaki una gelecek şekilde vurun tezgaha. hafiften toparlayın, dış yüzeyi tamamen un olsun yoksa tezgaha yapışıyor, ele yapışıyor, merdaneye oklavaya yapışıyor, sümük gibi bişey oluyo. sonra siz uğraşırsınız, benden uyarması.

istediğiniz büyüklükte hamurla çalışabilirsiniz. ister bütün hamuru tek seferde açın, ister küçük parçalar halinde açın. o size kalmış. sadece çok ince açmayın öylesi güzel olmuyor. bir parmaktan biraz daha az kalınlıkta olsa yeter bence (benim parmağıma göre bir parmak tabi). kesici çemberiniz varsa çemberle, yoksa benim gibi anadolu çocuğu usulü su bardağıyla hamura dalıp yuvarlaklar kesiyoruz. üzerindeki fazla unu biraz üfleyin, silkeleyin, ne bileyim fırçayla falan süpürün. yağlı kağıt serilen tepsiye yabıştırın. şunun gibi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
fazla unluyla az unlu bıraktığım kurabiyeleri de görebilirsiniz. bunları tabii ki sonradan fırçayla biraz elden geçirdim. kalınlığına da dikkat edin, bundan daha kalın bırakın bence.

her şey hazırsa 200 derece altlı üstlü fanlı fırına sürüp ortalama 10 dakikada alıyoruz kurabiyeleri dışarı. kurabiye büyükse süre de uzar, küçükse kısalır. ben su bardağıyla kestim ya hani, siz çay bardağıyla keserseniz o kurabiyeyi daha az tutun fırında, bunu demek istiyorum aslında. tarife göre 10 dakika olan süreyi 15'e çıkartınca daha kabarık kurabiyeler elde ettiğim de doğrudur,
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ama kuruyacağı için ne kadar dayanıklı olur onu bilmiyorum. fırını soğutmayın, kapağı aralık kalsın o sıcaklığa ihtiyacımız olacak.

kurabiyeler pişerken bir yanda 1 sb pudra şekerine 1 yumurtanın beyazını ekleyin, üzerine de biraz limon suyu. sonra karıştırın güzelce, traş köpüğü kıvamına gelen ama yarı akışkan bir şey olacak. fırından aldığınız kurabiyeler soğuduktan sonra birer eldiven giyip bu yumurta akı-pudra şekeri karışımına bulayıp güzelce elimizle sıvıyoruz. tekrar tepsideki yerlerine koyup fırının sıcaklığına veriyoruz ki kurusunlar. fırında değil ortalıkta kuruturum ben diyorsanız kurabiyeler sizi yarına kadar bekletebilir, vaktiniz varsa öyle de olur.

her şey bitince olması gereken şey bu,
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ama benim elimden çıkan şey şu
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
peki biz moral bozuyor muyuz, hayır. ne yapabiliriz böyle bir durumda, yanına güzel bir filtre kahve
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
yapar afiyetle yiyebiliriz. üstüne de pudra şekeri serptik mi mis gibi olur, orijinalinden daha bile iyi olur *
p.s. utanmadan havamı atayım pozum ektedir. içi ahan da böyle oluyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

arkadaş bu kadar her şeyi bilen ama bildiği her şeyi yanlis bilen kaç millet vardır acaba?

lazlar güney kafkasyalı halktır. bildiğim kadarıyla lazlar megrellerin atasıdır ki megreller gürcistanlıdır. ki lazca ve megrelce birbirine çok benzer, türkçe ile hiç ilgisi de yoktur. var benim tanıdığım lazlar, lazca biliyorlar. lazca bilmeyen bir tane laz yoktur herhal ama laz olmadığı halde laz damarum tutti ha diyen yüzlerce insan gördüm.

adam giresunlu laz damarım tuttu diyor. laz mısın diyorum, laz'ım diyor. lazca biliyor musun diyorum, adam şivesini lazca sanıyor. bakıyorum adama 90 cm bacak boyu, bildiğin karadenizli tipi. başkası geliyor birine aşık olmuş adam laz ona göre, aslında trabzonlu ama o kadar bilmiyor ki kadın bu işleri adama laz damgasını vuruyor. babam laz'a vermez beni diyor. keşke vermese baban seni.

oysa doğrusu nedir? lazlar ağırlıklı olarak rize ve özellikle artvin'de birkaç ilçesinde yaşar. sonradan müslüman oldukları için ben arap anlayışı benimsemiş bir laz görmedim. ki göçmenler nihayetinde dağlıdır ve sabaha kadar müslüman olduklarını söyleseler bile inançları paganizm temelinden ötesine geçmez. o alkarısılar, çarşamba nineleri, türkiye'de olan cin anlayışı paganizm ile alakalıdır. bir arap aynı cin anlayışını benimsemez mesela. ya da iki farklı köyün cin anlayışı farklıdır.

yani laz tüm çoğu karadeniz için söylenemez, doğru da değildir. trabzonlu trabzonlu, rizeli rizeli, çerkes çerkes, laz laz'dır. özellikle türkiye'de göçmenleri bağlı bulundukları şehirler ile söylemek doğru değildir çünkü kapalı topluluklardır, kendi dilleri ve kültürleri ile yaşarlar. görünüşleri türkler ile de pek benzemez, gürcüler ile ben aralarında fark göremiyorum. yine onca göçmen arkadaş içinde lazlar kadar inatçı ve uyanık tip görmedim. laz dediğin zaman bir durup düşünür, mümkünse beyni tam kapasite kullanırım ki uyduruk fıkralara inanıp alay konusu olmayayım. çünkü uyanık tiplerdir.

laz değilim. lazların ana dilde eğitim hakkı talebi de yoktur açıklaması elbette yapmayacağım. pasha ile aynı sözlükte kaç yıl yazdık, o kadar bildiğim biri ki.

ancak türk milliyetçisi arkadaşların yine türklerin yapmış olduğu bazı durumları lazların üstüne atması, dahası türkiye sevdalısı insanların kendi ülkelerinde yasayan etnik gruplar hakkında bu kadar bilgisiz olmasına sessiz kalamadım. son derece komik çünkü.
devamını gör...

saygısızlık ve terbiyesizlik yapanlar sadece.
devamını gör...

tamda şöyle oldum:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kayak falan…
devamını gör...

almanca öğrenip almanya'ya yerleşme hayalim var. bir de bilim kurgu romanı yazma düşüncem var kaç yıldır. bakalım hayat bize neler yaşatacak.
devamını gör...

--- alıntı ---

biz, hayır demeyi, işim var demeyi, olmaz demeyi beceremeyen insanlarız, yorgunluğumuz bitmez bizim.


--- alıntı ---
diyerek yorgunluğumun tanımını yapan yazar.
devamını gör...

birçok market dolaşıp birim fiyatına ve adetine bakarak alıyorum. markette biraz fazla zaman geçirmeme neden oluyo ama 75 tl ne be, hangimizinki o kadar değerli?
devamını gör...

anneannem ( ışıklar içinde uyu mavişim)
devamını gör...

bizim halihazırda kullandığımız virüsümüz var, ithal organizmalara, virüslere, mikroplara ihtiyacımız yok.

tombik koronamız var. *
devamını gör...

tamamen zekâmdan.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
yersen? yemedi...
devamını gör...

birini yazsam ötekilere haksızlık olacağı için yazmayayım.
meslek lisesiliydim diyeyim sadece.
devamını gör...

ben her yazarı seviyorum. hepsi de emek veriyor sonuçta. bazıları biraz daha dikkat ederse de çiçek gibi olur.
devamını gör...

korkanların halini görüyoruz.
devamını gör...

türkiye 2002'de avcı ve toplayıcılığa geçti bunu bilmeyen cahiller defolsun bu profilden..
devamını gör...

yollarda buluruuuumm seniiii..
takvimlerden çalarım seniiii...
adını duyamadığım yazarcım teşekkürler efenimm. harika bir yayın herkese çokça teşekkür, bolca sevgiler evet sevgi yumağıyız hepimiz *


edit: ı am melting lann melting imiş. sevgiler,kalpler,çiçekler..
devamını gör...

tanımıyordum etmiyordum ama tanımak etmek, aktarmak sadece sözle yazıyla olmaz. duygu, his; sesle, hatta susmayla, duraklamayla ve titremeyle de aktarılır. hepimize aktardı, paylaşsak da malesef yüklerini omuzlarından alamayacağımız acısını. ama yine de umarım bi nebze de olsa iyi gelmiştir ona paylaşmak, belki birkaç dakika da olsa, saniye bile yeter.

ayrıca paylaştığı çok güzel şarkının, bilmediğim oldukça güzel yorumu için de teşekkür ederim. sana verebileceğim iyi bir dileğim yok, çünkü biliyorum iyi dileklerin çok da bir anlamı yok. ama seni hissediyor ve anlıyorum.

...
devamını gör...

komedi dükkanında tolga çevik'e eşlik eden hande soral'ın keşfedilip birden ünlü olması gibi, çöpe atılan fotoğraflarının son anda farkedilip ünlü olan burak özçivit gibi, etiler'de falcılık yaparken doğru kişiye denk gelmesiyle müzik dünyasına giriş yapan cem adrian gibi, köpeğini gezdirirken sokakta keşfedilen barbara palvin gibi, ya da ajanslara giderken asansörde yönetmene denk gelip beni keşfetmesi gibi ünlü olmak hayallerimin arasındayken ben de bu şans varken işlerin tersine dönüp tolga çevik'le bir araya geldiğim bölümdeki sahnelerin yayınlanmamış veya benim sahnelerin montajla atılması, çöpe atılan fotoğraflarımın farkedilmeden çöp konteynerını boylaması, etiler de falcılık yaparken yanlış kişiye denk gelip kötü yola düşebileceğim, bindiğim asansörün bozulup içinde mahsur kalıp asla bir yönetmen tarafından keşfedilemeyeceğim ve en kötüsü de köpeğimi gezdirirken benim değil de köpeğimin meşhur olması gibi olasıkların ağır basması sonucu asla ünlü biri olamayacağım farkettiğim durumdur.
devamını gör...

meğer namusluymuş namussuz.**
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim