geceye bir şiir bırak
"hep umutla yaşadım, diyormuşsun,
ama kalmadı, diyormuşsun, bende artık
umutlanacak güç bile.
ne umduydun peki?
gel keyfim gel bir savaş mı?
yanıldığın belli:
durum senin bildiğin gibi de değil,
durum çok daha kötü.
harcamazsak gücümüzün üstünde bir çaba,
hapı yutacağız.
göremezsek gerekenden daha çok iş,
silinip gideceğiz.
dört gözle bekler düşmanlarımız,
bekler yelkenler indirilsin.
kavga adamakıllı kızıştı,
savaşçılar iyicene yorgun düştü.
savaşçılar çok yoruldu mu
savaş yitirildi demektir,
bilirsin."
ama kalmadı, diyormuşsun, bende artık
umutlanacak güç bile.
ne umduydun peki?
gel keyfim gel bir savaş mı?
yanıldığın belli:
durum senin bildiğin gibi de değil,
durum çok daha kötü.
harcamazsak gücümüzün üstünde bir çaba,
hapı yutacağız.
göremezsek gerekenden daha çok iş,
silinip gideceğiz.
dört gözle bekler düşmanlarımız,
bekler yelkenler indirilsin.
kavga adamakıllı kızıştı,
savaşçılar iyicene yorgun düştü.
savaşçılar çok yoruldu mu
savaş yitirildi demektir,
bilirsin."
devamını gör...
hangi yazar gözünde nasıl canlanıyor sorusu
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
ben aslında düşündüğünüz gibi biri değilim.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının almış olduğu en güzel iltifat
üç yaşındayken de böyle gülerdin demişti annem.
devamını gör...
alıntı yapmak
genellikle yazılı metin veya çalışmalardan değiştirmeden alınmış yazıdır. o alıntıyı bilen birine kendi yazmış gibi anlatılması oldukça komik duruma düşürüyor. yazamıyorsan yazamıyorum de başkasının emeğini niye çalıyorsun ki.
devamını gör...
başlık uplamak yasak mı sorunsalı
başlığa tanım girilmesi durumda doğal olarak gerçekleşen eylemdir.
aynı başlığa bilinçli olarak defalarca * tanım yada başlık sahibi yazarımızın belirttiği gibi ‘up’ girip sonra silmek ya da silmemek format kuralları dışında kaldığı için olmaması gereken durumdur.
aynı başlığa bilinçli olarak defalarca * tanım yada başlık sahibi yazarımızın belirttiği gibi ‘up’ girip sonra silmek ya da silmemek format kuralları dışında kaldığı için olmaması gereken durumdur.
devamını gör...
orta kafa gol radyo yayını
benim değil fakat babamın takım tutma hikayesi:
ısparta'nın küçük bir ilçesinde meydan denilen yerde bir çay ocağı vardı. çay ocağı diyorum, zira kadın erkek herkes gelirdi oraya, maç günleri maç izlenir, kadınlar kısır günü yapar, vatandaş oturur çay içer vs.
babam ilçenin üçbeş polis memurundan biridir o vakitler. o gün de çay ocağında oturmaktadır. şans ki aynı gün kayserispor-galatasaray maçı vardır ve çay ocağında oturan birkaç kişi de onu izlemektedir.*
babam eski sigara içicisidir. ve o gün o çay ocağında yarım saat boyunca süren bir öksürük krizine girer, dengesini kaybeder yere düşer, herkes toplanır başına. o anları "ölüme en yakın hissettiğim an" diye anlatırdı babam.
yıl 2004, babam yerde ölümüne öksürürken gördüğünü hatırladığı tek şey dev ekrandaki kayserispor atağıdır. işte o gün bu gündür babam kayserispor'u tutar. tam o gün yılların içicisi babam sigarayı da tamamen bırakır.
hatırladığım kadarıyla 2004 yılı, kayserispor'un süper lig'de oynadığı ilk yılmış.
bu arada kayseri ile en ufak bağımız yok:)
ısparta'nın küçük bir ilçesinde meydan denilen yerde bir çay ocağı vardı. çay ocağı diyorum, zira kadın erkek herkes gelirdi oraya, maç günleri maç izlenir, kadınlar kısır günü yapar, vatandaş oturur çay içer vs.
babam ilçenin üçbeş polis memurundan biridir o vakitler. o gün de çay ocağında oturmaktadır. şans ki aynı gün kayserispor-galatasaray maçı vardır ve çay ocağında oturan birkaç kişi de onu izlemektedir.*
babam eski sigara içicisidir. ve o gün o çay ocağında yarım saat boyunca süren bir öksürük krizine girer, dengesini kaybeder yere düşer, herkes toplanır başına. o anları "ölüme en yakın hissettiğim an" diye anlatırdı babam.
yıl 2004, babam yerde ölümüne öksürürken gördüğünü hatırladığı tek şey dev ekrandaki kayserispor atağıdır. işte o gün bu gündür babam kayserispor'u tutar. tam o gün yılların içicisi babam sigarayı da tamamen bırakır.
hatırladığım kadarıyla 2004 yılı, kayserispor'un süper lig'de oynadığı ilk yılmış.
bu arada kayseri ile en ufak bağımız yok:)
devamını gör...
diyelim ki o bunu okuyor
kalbimde kalbine yok bile kinim
bence artık sende herkes gibisin
~nazım hikmet ran~
bence artık sende herkes gibisin
~nazım hikmet ran~
devamını gör...
cushing sendromu
aşırı acth üretimiyle steroidlerin fazla kullanımı sonucu gelişen sendromdur. glukokortikoid fazlalığıdır.
protein/rna sentezi ve kolesterolün pregnanolona dönüşüm hızı yavaşlar. zayıf melanosit hormonu aktivitesinden dolayı ciltte düzensiz pigmentasyonlar meydana gelir. bireyin beden imajı bozulur; vücuttaki yüksek yağdan dolayı yüz yuvarlak bir şekil alır. sarkık karın, karın ve sırtta belirgin kırmızı çizgiler/morarma belirir. deride incelme, yağ yastıkları ve bufola hörgücü görülür. vücut şişkinliğine ve obez görüntüsüne rağmen bacaklar ve kollar epey zayıf ve incedir.
cushinglilerde günlük acth kortizol sekresyonunun tipik özelliği ortadan kalkar. glukoz intoleransı ve hiperglisemi, kas erimesi, osteoporoz (yetişkinlerde kemik erimesi), negatif azot dengesi, trunkal obezite görülür.
enfeksiyonlara direnç ve inflamatuar cevap bozulur. yara iyileşmesi gecikir. artmış plazma, yağ asistlerine neden olur.
protein/rna sentezi ve kolesterolün pregnanolona dönüşüm hızı yavaşlar. zayıf melanosit hormonu aktivitesinden dolayı ciltte düzensiz pigmentasyonlar meydana gelir. bireyin beden imajı bozulur; vücuttaki yüksek yağdan dolayı yüz yuvarlak bir şekil alır. sarkık karın, karın ve sırtta belirgin kırmızı çizgiler/morarma belirir. deride incelme, yağ yastıkları ve bufola hörgücü görülür. vücut şişkinliğine ve obez görüntüsüne rağmen bacaklar ve kollar epey zayıf ve incedir.
cushinglilerde günlük acth kortizol sekresyonunun tipik özelliği ortadan kalkar. glukoz intoleransı ve hiperglisemi, kas erimesi, osteoporoz (yetişkinlerde kemik erimesi), negatif azot dengesi, trunkal obezite görülür.
enfeksiyonlara direnç ve inflamatuar cevap bozulur. yara iyileşmesi gecikir. artmış plazma, yağ asistlerine neden olur.
devamını gör...
porcelain unicorn
bir keegan wilcox kısa filmidir.

philips parallel lines’ın ridley scott ile ortaklaşa düzenlediği ve jüri başkanlığını yine ünlü yönetmen ridley scott’ın yaptığı yarışmada birincilik ödülünü kazanmıştır.
yarışma kurallarına göre katılan kısa filmler üç dakikayı geçmeyecek ve içinde sadece şu cümleler kullanılabilecektir:
what’s that?
ıt’s a unicorn.
never seen one up close before.
beautiful.
get away, get away.
ı’m sorry.
ridley scott tarafından birinci seçilen bu kısa film bence birinciliği sonuna kadar hak etmiş, yıllardır takipte olduğum bu kısa film organizasyonunun sinemaya da dev katkılar yaptığı düşüncesindeyim.
verilen bu altı cümlenin en anlamlı kullanılmasının dışında kısa filmin hem çekimleri hem de konusu izleyiciyi anında etkisi altına alıyor.
film yaşlı bir adamın bir kapıyı çalmasıyla ve sonra geçmişten gelen çağrışımların girdabına düşmesiyle başlıyor. dünya savaşı esnasında çocuk asker olan bu yaşlı adamın içindeki merhamet ve insancıllığın porselen bir tek boynuzlu at üzerinden anlatımını büyük bir keyifle izleyecek ve muhtemelen bana hak vereceksiniz.
savaş insanlar arasında değildir asla. insanlar birbirine düşman olmaz, düşman olmaya zorlanırlar. zihinlerine zorla sokulan fikirlere direnmeyi başaranlarsa insan olmuşlardır biraz.
porcelain unicorn

philips parallel lines’ın ridley scott ile ortaklaşa düzenlediği ve jüri başkanlığını yine ünlü yönetmen ridley scott’ın yaptığı yarışmada birincilik ödülünü kazanmıştır.
yarışma kurallarına göre katılan kısa filmler üç dakikayı geçmeyecek ve içinde sadece şu cümleler kullanılabilecektir:
what’s that?
ıt’s a unicorn.
never seen one up close before.
beautiful.
get away, get away.
ı’m sorry.
ridley scott tarafından birinci seçilen bu kısa film bence birinciliği sonuna kadar hak etmiş, yıllardır takipte olduğum bu kısa film organizasyonunun sinemaya da dev katkılar yaptığı düşüncesindeyim.
verilen bu altı cümlenin en anlamlı kullanılmasının dışında kısa filmin hem çekimleri hem de konusu izleyiciyi anında etkisi altına alıyor.
film yaşlı bir adamın bir kapıyı çalmasıyla ve sonra geçmişten gelen çağrışımların girdabına düşmesiyle başlıyor. dünya savaşı esnasında çocuk asker olan bu yaşlı adamın içindeki merhamet ve insancıllığın porselen bir tek boynuzlu at üzerinden anlatımını büyük bir keyifle izleyecek ve muhtemelen bana hak vereceksiniz.
savaş insanlar arasında değildir asla. insanlar birbirine düşman olmaz, düşman olmaya zorlanırlar. zihinlerine zorla sokulan fikirlere direnmeyi başaranlarsa insan olmuşlardır biraz.
porcelain unicorn
devamını gör...
türkçe
okula 1. sınıfa başlamamla öğrendiğim zengin ve köklü dildir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
sadelikle bezeli hayat ışıklarında
şatafatlı bir mola vermek gibiydi
dolu dolu sessizlik fırınlarında
sesleri ateşe vermek gibiydi
saydı
son bulmadı ama yeniden başladı
gerçeklikten sıyrılmadı ama
hayallerle doldu taştı
adım atmalıydı
netti bir o kadar bulanık olan
yetti bir o kadar yaşanmış olan
tercihlerdi onu mahrum bırakan
ya da istediğine ulaştıran
aslıyla olan aslında kalan ve
muhteviyata sahip olan
elindeyken
bilen ve bunu kullanan
işleyen ve parlatan
emanet bir yaşamda savrulan
emin değildi ama öyleymiş gibi yapan
yaşayan ve yaşatan.
şatafatlı bir mola vermek gibiydi
dolu dolu sessizlik fırınlarında
sesleri ateşe vermek gibiydi
saydı
son bulmadı ama yeniden başladı
gerçeklikten sıyrılmadı ama
hayallerle doldu taştı
adım atmalıydı
netti bir o kadar bulanık olan
yetti bir o kadar yaşanmış olan
tercihlerdi onu mahrum bırakan
ya da istediğine ulaştıran
aslıyla olan aslında kalan ve
muhteviyata sahip olan
elindeyken
bilen ve bunu kullanan
işleyen ve parlatan
emanet bir yaşamda savrulan
emin değildi ama öyleymiş gibi yapan
yaşayan ve yaşatan.
devamını gör...
ondan vazgeçtiğiniz an hissettikleriniz
simiti yedikten sonra ortasındaki boşluğun yok olması gibi önemini yitirir.
devamını gör...
uzun hikaye
film olmakta beraber aynı zamanda kitabı da vardır. yazar mustafa kutlu'nun en sevilen hikayelerinden biridir. kapıları açmak adlı eserini de okumanızı tavsiye ederim.
kitap bir aşk üzerine kurulan evliliğin macerasını mutluluğunu bize yansıtarak başlıyor. ali sevdiği kadın münire'yi kaçırır ve böylece süregelen bir kaçış başlar şehirlerce... ha bu kaçırma da, abilerinin münire'yi şehrin sinemasının sahibi ile evlendirmek için tartaklamaları sonucu olur. ali sinemayı ateşe verir. ve sinemayı yakıp münire'yi kaçıran bulgaryalı ali efsane gibi dillerden dile dolaşır. peşlerine düşmeleri sonucu yaşadıkları şehri terk ederler. sonrasında bu kaçma esnasında zaman geçer ve çocukları olur. tren onları nereye götürürse orası evleri olmaya başlamıştır.
oğulları mustafa, 5-6 yaşlarına geldiğinde, sıradaki durakları olan kasaba da, tren vagonunu evleri yaparlar. huzuru hissettiğiniz, mal ve mülkün pek öneminin olmadığı o yaşantıya içten içe özenirsiniz okurken, bir yandan tebessüm ederek. sonrasında münire ikinci çocuğuna hamile kalır. fakat sancılanır ve hastaneye kaldırıldığında bebekte kadında ölür.
hayatının aşkını kaybeden ali ve annesini küçük yaşta yitiren mustafa iki yoldaş olur birbirlerine merhem olmaya çalışırlar. en sonunda burayı da terk ederler ve tekrar tren yolculuğu başlar. bu sefer geldikleri kasaba da ali daktilosu ile yazılar dilekçeler yazmaya başlar. mustafa da ergenlik çağına yaklaşmıştır. ali tam kendilerine bir ev kulübe tarzı bir şey yapmaya kalkar ki, buna engel olunur ve tehdit edilir. bu nedenle oğlunu ve istikbalini düşünen ali buradan da gitmeye karar verir. bu sefer de burada mustafa kalmak istemiş çünkü savcının kızına aşık olmuştur. fakat sosyalist damgası yiyen ali için burada kalmakta zor olacağından oğlunu dinlemeyerek buradan da ayrılırlar.
bu sefer yerleştikleri kasaba da bir kitapçı açarlar. daha da büyüyen mustafa kitapçınım başına geçmek durumunda kalır. çünkü babası yazdığı gazetedeki fikirleri yüzünden hapse atılmıştır. kitabevinde de kimse kitap almıyor mustafa daha da yalnız hissetmeye başlamıştı. selma hanım adında bir kadın ve yanında feride isimli bir kız bir gün kitabevine gelirler. burada mustafa feride'den etkilenir. hatta gel zaman git zaman kıza kitap verip içine notlar dahi yazar. mahallede bir gece bu iki kadının peşine takılan bir adam yüzünden kadıncağızlar kendilerini kitabevine atar. bu arbede de adam hapse atılır fakat kadınlar sokağa çıkamaz hale gelir. cesaretlenen mustafa, babası gibi feride'yi kaçırmak ister. feride onu çok sevdiğini fakat kaçan kız olmak istemediğini söyler.
mustafa babasının yanına gider olan biteni anlatır ve bu kasabadan gitmek istediğini söyler. ali oğluna istanbuldan bir iş bulur ve daktilosunu da ona verir. bunda yazdıkça ben konuşuyormuşum gibi hisset der ve vedalaşırlar. devamında mustafa istanbul'a gittiğinde ne yazacağını bilemez, başlar kendi hayat hikayesini yazmaya...
uzun hikâye: topluma uymayıp, düzene baş kaldırışlığın getirdiği bir göç öyküsüdür. yazar, hem yaşam koşullarının ağırlığını anlatmış hem de ali karakteri ile okuyucuya cesareti tanıtmıştır.
ali, topluma uymayan ve herkes gibi haksızlığa göz yummayan bir adam olduğundan dolayı gittiği hiçbir yerde barınamıyordu. bu yüzden hayatı göçebe olarak geçti. ama bundan asla mutsuz olmadı. çünkü o herkes gibi değildi. herkes gibi olmaması ona verilmiş en büyük ödüldü belki de.
eserin dil özelliklerine değinecek olursam mustafa kutlu, eserini bir solukta okutan anlatımıyla son derece açık şekilde yazmıştır. bir kitabın kapağı adı ve içeriği kadar önemlidir. kitabın yeni basımında 2012 yılında sinemaya aktarılan filmdeki oyuncuların olması daha fazla dikkat çekmesine neden olmaktadır.
bizlere gerçeği her sayfasında gösteren bu öyküyü özellikle manevi duyguların gücünü görmek isteyenlere tavsiye ediyorum.
yazan: elif poyraz
kitap bir aşk üzerine kurulan evliliğin macerasını mutluluğunu bize yansıtarak başlıyor. ali sevdiği kadın münire'yi kaçırır ve böylece süregelen bir kaçış başlar şehirlerce... ha bu kaçırma da, abilerinin münire'yi şehrin sinemasının sahibi ile evlendirmek için tartaklamaları sonucu olur. ali sinemayı ateşe verir. ve sinemayı yakıp münire'yi kaçıran bulgaryalı ali efsane gibi dillerden dile dolaşır. peşlerine düşmeleri sonucu yaşadıkları şehri terk ederler. sonrasında bu kaçma esnasında zaman geçer ve çocukları olur. tren onları nereye götürürse orası evleri olmaya başlamıştır.
oğulları mustafa, 5-6 yaşlarına geldiğinde, sıradaki durakları olan kasaba da, tren vagonunu evleri yaparlar. huzuru hissettiğiniz, mal ve mülkün pek öneminin olmadığı o yaşantıya içten içe özenirsiniz okurken, bir yandan tebessüm ederek. sonrasında münire ikinci çocuğuna hamile kalır. fakat sancılanır ve hastaneye kaldırıldığında bebekte kadında ölür.
hayatının aşkını kaybeden ali ve annesini küçük yaşta yitiren mustafa iki yoldaş olur birbirlerine merhem olmaya çalışırlar. en sonunda burayı da terk ederler ve tekrar tren yolculuğu başlar. bu sefer geldikleri kasaba da ali daktilosu ile yazılar dilekçeler yazmaya başlar. mustafa da ergenlik çağına yaklaşmıştır. ali tam kendilerine bir ev kulübe tarzı bir şey yapmaya kalkar ki, buna engel olunur ve tehdit edilir. bu nedenle oğlunu ve istikbalini düşünen ali buradan da gitmeye karar verir. bu sefer de burada mustafa kalmak istemiş çünkü savcının kızına aşık olmuştur. fakat sosyalist damgası yiyen ali için burada kalmakta zor olacağından oğlunu dinlemeyerek buradan da ayrılırlar.
bu sefer yerleştikleri kasaba da bir kitapçı açarlar. daha da büyüyen mustafa kitapçınım başına geçmek durumunda kalır. çünkü babası yazdığı gazetedeki fikirleri yüzünden hapse atılmıştır. kitabevinde de kimse kitap almıyor mustafa daha da yalnız hissetmeye başlamıştı. selma hanım adında bir kadın ve yanında feride isimli bir kız bir gün kitabevine gelirler. burada mustafa feride'den etkilenir. hatta gel zaman git zaman kıza kitap verip içine notlar dahi yazar. mahallede bir gece bu iki kadının peşine takılan bir adam yüzünden kadıncağızlar kendilerini kitabevine atar. bu arbede de adam hapse atılır fakat kadınlar sokağa çıkamaz hale gelir. cesaretlenen mustafa, babası gibi feride'yi kaçırmak ister. feride onu çok sevdiğini fakat kaçan kız olmak istemediğini söyler.
mustafa babasının yanına gider olan biteni anlatır ve bu kasabadan gitmek istediğini söyler. ali oğluna istanbuldan bir iş bulur ve daktilosunu da ona verir. bunda yazdıkça ben konuşuyormuşum gibi hisset der ve vedalaşırlar. devamında mustafa istanbul'a gittiğinde ne yazacağını bilemez, başlar kendi hayat hikayesini yazmaya...
uzun hikâye: topluma uymayıp, düzene baş kaldırışlığın getirdiği bir göç öyküsüdür. yazar, hem yaşam koşullarının ağırlığını anlatmış hem de ali karakteri ile okuyucuya cesareti tanıtmıştır.
ali, topluma uymayan ve herkes gibi haksızlığa göz yummayan bir adam olduğundan dolayı gittiği hiçbir yerde barınamıyordu. bu yüzden hayatı göçebe olarak geçti. ama bundan asla mutsuz olmadı. çünkü o herkes gibi değildi. herkes gibi olmaması ona verilmiş en büyük ödüldü belki de.
eserin dil özelliklerine değinecek olursam mustafa kutlu, eserini bir solukta okutan anlatımıyla son derece açık şekilde yazmıştır. bir kitabın kapağı adı ve içeriği kadar önemlidir. kitabın yeni basımında 2012 yılında sinemaya aktarılan filmdeki oyuncuların olması daha fazla dikkat çekmesine neden olmaktadır.
bizlere gerçeği her sayfasında gösteren bu öyküyü özellikle manevi duyguların gücünü görmek isteyenlere tavsiye ediyorum.
yazan: elif poyraz
devamını gör...
yazarların başına gelen doğaüstü olaylar
böyle olaylar benim nedense çok ilgimi çekiyor. okurken biraz korkuyorum ama hemen geçiyor. başlıktaki tüm tanımları hiç üşenmeden okudum. başlığı takibe aldım, devamını bekliyorum sevgili yazarlar.
not: benim başıma neden gelmiyor böyle şeyler?*
not: benim başıma neden gelmiyor böyle şeyler?*
devamını gör...
erdal baksır production
kaçak yayın deneme birkii.*
nutkum tutuldu erdal! folloş ciddili yazarken seni konuyu tiye alman inceden bir dokundu yine de. çünkü bu, hassas bir konu!
başlıklarda toplanmak deyince aklıma buradaki müzmin konu "deemeelerde fingirdeme" geldi. her ne kadar sanal ortam olsa da aslında burasıda kimileri için sanal kerhane değil mi?
istek konusuna gelecek olursak, sanırım oradaki ya da dışarıdaki çoğu kişi için bu önemli değil. oradaysan yap işini geç(!) sonuç olarak canımız türkiye'mizde kaç kişi sevdiği işi yapıyor ki!?*
önemli olan bu dünyamızda her zaman errrkeğimizin* gönlünü hoş tutmak. e bu da küçük bir gösteri olduğundan, tamamen erkeğin egosu ile alakalı bir güç gösterisi yani...her ne kadar yüzyıllar,milenyumlar gelmiş geçmiş olsa da,bu düşünce bizden kolay bir şekilde ayrılacak gibi durmuyor.ne dersin hemcinsim lark?
nutkum tutuldu erdal! folloş ciddili yazarken seni konuyu tiye alman inceden bir dokundu yine de. çünkü bu, hassas bir konu!
başlıklarda toplanmak deyince aklıma buradaki müzmin konu "deemeelerde fingirdeme" geldi. her ne kadar sanal ortam olsa da aslında burasıda kimileri için sanal kerhane değil mi?
istek konusuna gelecek olursak, sanırım oradaki ya da dışarıdaki çoğu kişi için bu önemli değil. oradaysan yap işini geç(!) sonuç olarak canımız türkiye'mizde kaç kişi sevdiği işi yapıyor ki!?*
önemli olan bu dünyamızda her zaman errrkeğimizin* gönlünü hoş tutmak. e bu da küçük bir gösteri olduğundan, tamamen erkeğin egosu ile alakalı bir güç gösterisi yani...her ne kadar yüzyıllar,milenyumlar gelmiş geçmiş olsa da,bu düşünce bizden kolay bir şekilde ayrılacak gibi durmuyor.ne dersin hemcinsim lark?
devamını gör...
sözlük radyosunun yayına başlaması
açtım sago cezadan neyim var ki çaldı. ayrıca sagoyu cezayı bir araya getiren kafa sözlük detayı güzeldi. hayırlı olsun.
devamını gör...
gıyabi tutuklama
sanığın mahkemede hazır olmadığı durumda verilen tutuklama kararı. cmk'nın 101. maddesine istinaden verilir.cmk’nun tutuklama kararı başlıklı 101. maddesi tutuklama yargılamasında şüpheli veya sanığın hazır bulunması gerektiğini ifade etmiştir. buna ek olarak cmk’nun yakalama emrini düzenleyen 98. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde. “ayrıca tutuklama isteminin reddi kararına itiraz halinde, itiraz mercii tarafından da yakalama emri düzenlenebilir” denerek, hazır bulunmayan şüpheli veya sanık hakkında tutuklama yargılaması yapılması için yakalama emri çıkarılmasının mümkün olduğu düzenlenmiştir.
devamını gör...
çocukluk anılarını sildirmek ister misiniz sorunsalı
kendinizi öldürmek ister misiniz gibi bir soru bu, ne kadar iyi kötü olursa olsun çocukluk anısını sildirmek çocukluğu öldürmektir. ve asla sildirmek istemem.
devamını gör...

