kadının elinde silaha dönüşen nesneler
nesne değil ama kelimeler demek istiyorum. silah olarak kullandıkları doğrudur..
devamını gör...
lie to me
lie to me (türkçe: bana yalan söyle), 21 ocak 2009 tarihinde fox broadcasting company'de gösterilmeye başlanan abd televizyon dizisi. dizide dr. cal lightman (tim roth) ve meslektaşları, beden dili ve mikro ifadeler aracılığıyla yerel veya federal soruşturmaları desteklemektedirler.
başrolde tabii ki, dr. cal lightman (tim roth), beden dili ve özellikle mikroifadeler alanında uzmanlaşmış dahi bir psikologdur ve lokal ve federal suçların soruşturmalarını uygulamalı psikoloji yöntemleri ile destekleyen ligthman group şirketinin kurucusudur. çoğunlukla başkaları tarafından şüpheyle karşılansa da, ligthman gerçeğe ulaşmak için gereken her türlü tekniği kullanmaktadır. eşinden boşanmıştır ve kızının velayetini paylaşmaktadır. gillian foster'a karşı derin bir ilgisi vardır. gençliğinde annesinin intihar etmesinin ardından lightman mikroifadeleri keşfetmiş ve araştırmaya başlamıştır.
detaylı bilgi için
tim roth’un akıllara kazınan mükemmel oyunculuğunun yanı sıra, dizi aşırı sürükleyicidir. keşke 3 sezon 48 bölüm değil de 5-10 sezon olsaymış. halen tadı damağımda.
devamını gör...
yoldaş benjamin franklin
yıllardır görmediğim asker arkadaşım. devrem, badim.
ben onun yoldaş tarafını gördüm hep. benjamin franklin tarafına askerdeyken rastlamadım. hep parasızdık. zaten parası olsa, askerlik yapmazdı sanırım. bizim ülkede öyle oluyor. acemi birliğimiz olan ankara'da ve dağıtım yerimiz olan ağrı'da beraberdik. hudut nöbeti beklerken hep birbirimizin arkasını kollardık. nöbet tutarken az domuz kovalamadı bizi. zor ama güzel zamanlar geçirdik. o zamanlar akıllı telefon falan yok. iletişim öyle kolay değil. akşama kadar sürekli sevdiğim kadından, onu ne kadar özlediğimden bahseder dururdum. sıkılmadan dinlerdi. askerliğin bittiği gün, birlikten havaalanına beraber sevk edildik. ben memleketim olan adana'ya uçarken, o da istanbul üzerinden, yaşadığı ülke olan belarus'a gitti. birbirimizi sürekli arayıp soracağız diyerek helalleştik. o günden sonra bir daha ulaşamadım.
tesadüfen katıldığım bu mecranın ona ait olduğunu anlamam uzun sürmedi. profil resmindeki babaannesi askerdeyken yemin törenine gelmiş, başörtüsü sebebiyle törene alınmamıştı. kadının gözyaşlarını unutmam mümkün değil. parkta çekilmiş bir fotoğrafına rastladım sonra. yüzü kapalıydı ama göbeğinden tanıdım. * insan insana benzer deyip biraz daha araştırdım. ardından youtube röportajını dinledim. o olduğundan emin oldum. sesi hiç değişmemiş. hala o kibarlık devam ediyor. askerde tekmil verirken de çok zorlanırdı ses tonu yüzünden. komutanlardan hep azar işitirdi.
hakkında yazabileceğim daha çok fazla şey var. ama bu anonim ortamda kimliğini ifşa etmem yanlış olur.
beni hatırladıysan lütfen yaz dostum. bugün o çok sevdiğim kadınla evliyim. iki de çocuğumuz var. onlara hep seni ve yanımda olmasan çıldıracağım günleri anlattım. sana anlatacak da çok şey birikti.
ben onun yoldaş tarafını gördüm hep. benjamin franklin tarafına askerdeyken rastlamadım. hep parasızdık. zaten parası olsa, askerlik yapmazdı sanırım. bizim ülkede öyle oluyor. acemi birliğimiz olan ankara'da ve dağıtım yerimiz olan ağrı'da beraberdik. hudut nöbeti beklerken hep birbirimizin arkasını kollardık. nöbet tutarken az domuz kovalamadı bizi. zor ama güzel zamanlar geçirdik. o zamanlar akıllı telefon falan yok. iletişim öyle kolay değil. akşama kadar sürekli sevdiğim kadından, onu ne kadar özlediğimden bahseder dururdum. sıkılmadan dinlerdi. askerliğin bittiği gün, birlikten havaalanına beraber sevk edildik. ben memleketim olan adana'ya uçarken, o da istanbul üzerinden, yaşadığı ülke olan belarus'a gitti. birbirimizi sürekli arayıp soracağız diyerek helalleştik. o günden sonra bir daha ulaşamadım.
tesadüfen katıldığım bu mecranın ona ait olduğunu anlamam uzun sürmedi. profil resmindeki babaannesi askerdeyken yemin törenine gelmiş, başörtüsü sebebiyle törene alınmamıştı. kadının gözyaşlarını unutmam mümkün değil. parkta çekilmiş bir fotoğrafına rastladım sonra. yüzü kapalıydı ama göbeğinden tanıdım. * insan insana benzer deyip biraz daha araştırdım. ardından youtube röportajını dinledim. o olduğundan emin oldum. sesi hiç değişmemiş. hala o kibarlık devam ediyor. askerde tekmil verirken de çok zorlanırdı ses tonu yüzünden. komutanlardan hep azar işitirdi.
hakkında yazabileceğim daha çok fazla şey var. ama bu anonim ortamda kimliğini ifşa etmem yanlış olur.
beni hatırladıysan lütfen yaz dostum. bugün o çok sevdiğim kadınla evliyim. iki de çocuğumuz var. onlara hep seni ve yanımda olmasan çıldıracağım günleri anlattım. sana anlatacak da çok şey birikti.
devamını gör...
tanrı'nın dua kabul oranını çok düşük tutması
popomuz kalkmasın diye. tanrı erkekti, öyle değil mi ? erkeklerin genel tavrıdır.
cinsiyetçi bir tanım ama kesinlikle feminizm değil! gerçek feminizm bu değil!
cinsiyetçi bir tanım ama kesinlikle feminizm değil! gerçek feminizm bu değil!
devamını gör...
evlilik
evlenmeyi düşünmeyen biriydim, hatta hayatıma birini almaya bile karşı çıkar, allah yazdıysa bozsun derdim. bana hep karşına biri çıkar dilin tutulur derlerdi inanmazdım. ama gerçekten öyle oldu. herkese çemkiren ben, onun karşısında ağzımı açamadım. ve evlilik yoluna girdik. şu an her şey güzel gidiyor. inanıyorum ki evlenincede öyle olacak çünkü yukarda belirtildiği gibi ikimizde olgunlaşmış durumdayız. ne ben evliliğe aman bana şunu alsınlar, şunu taksınlar diye bakıyorum. ne de o evliliğe aman evleneyim evimde yemeğim olsun, düzenim olsun diye bakıyor.
devamını gör...
sonunu bile bile süper kahraman filmlerini izleme nedeni
birçok şeyde olduğu gibi;
sonuçtan ziyade gidilen yolun güzelliği.
sonuçtan ziyade gidilen yolun güzelliği.
devamını gör...
dachau toplama kampı
nazi almanya' sında 1933 yılında kurulan ilk toplama kampıdır. kuruluş amacı rejim muhaliflerini buraya kapatarak gözdağı vermektir. hatta burada kalan mahkumlar daha sonra salınarak ve nazilerin kontrolündeki gazetelerde haber yapılarak buranın namının halk arasında yayılması sağlanmış ve halka korku salınmıştır. daha sonra yahudi soykırımı sırasında yahudilerin imha edildiği bir kampa dönüştürülmüştür.
münich'in meşhur fuarlarından birine gittiğimizde dachau toplama kampına bir arkadaş ile gitmiştim. münich'e epey yakın bir yerde sessiz sakin bir banliyö aslında, tipik sivri çatılı alman evlerinin olduğu bir yerleşim yeri.
sessiz ve sakinliği belki de zamanında yapılan rezilliğin, vahşetin, insanlık dışı davranışların bir nevi neticesi gibi. sanki çocuk ve torunları atalarının yaptığı şeyler karşısında utançlarından sessizliğe bürünmüşler, hala atalarının yaptıkları yüzünden kendilerini suçlu hissediyorlar, dachau adının toplama kampı ile birlikte anılmasından rahatsızlar.
biz oraya belediye otobüsü ile gittik, durakta indikten sonra yaklaşık 5-10 dakika ağaçlık bir arazide ziyarete gelenlerle birlikte yürüyorsunuz, epey kalabalık bir gruptuk, başta şakalar, bağırtılı konuşmalar vardı. üzerinde meşhur "arbeit macht frei = çalışmak özgürleştirir" yazan kapıya geldiğinizde sessizlik iyice derinleşiyor. ister istemez seyrettiğiniz filmlerden, belgesellerden insanların çektiği acıyı hatırlayıp, onların acılarını derinden hissediyorsunuz. kampı gezdikçe, bulunduğunuz yere ait, o zaman ki fotoğrafları da gördükçe diyorsunuz insan insana bunu nasıl yapabilir. zaten kampın bir yerinde "bir daha asla" manasında ibranice, fransızca, ingilizce, almanca ve rusça yazan bir anıt yapmışlar.
kampta normalde mahkumların kaldığı bir sürü baraka varken, şimdi sadece bir tane bırakmışlar ve geri kalanları hep sökmüşler, ancak temelleri duruyor. barakayı gezdiğiniz zaman filmlerde gördüğünüz ağaçtan daracık ranzaları görebiliyorsunuz. her gittiğiniz yerde panolara oranın o zamanki halini gösteren siyah-beyaz fotoğraflar koymuşlar.
kampı gezenlerde yüzlerindeki kireç gibi olan ifadeyi, bazılarının gözyaşlarını görebiliyorsunuz (belki de ataları o mezalimi orada yaşadılar). meşhur "duşları" ve insan yakmak için kullanılan iki fırının olduğu binaya geldiğinizde ise yapabildiğiniz sadece nefes almaya çalışmak, psikolojik mi bilmiyorum ama hala garip bir koku var gibi geliyor insana. (fırınlardan bir tanesi hiç kullanılmamış veya çok az kullanılmıştır).
kamp dahilinde eski yönetim binasını müze yapmışlar, o zamanı gösteren fotoğraflar, ss subaylarının mahkumları dövmek ve işkence etmek için kullandığı aletler, mahkumların tarağından, traş fırçalarına kadar her türlü şahsi eşyaları ve o zamanın kıyafetlerini görebiliyorsunuz.
kampın en ucunda orada olan anı defterine de birkaç satır yazmıştım, defteri de karıştırma fırsatım iki üç dakikalığına olmuştu neler yazılmış diye. biz oradan çıktıktan sonra bir süre arkadaşla hiç konuşamamış, zombie gibi dolanmıştık.
never again !
münich'in meşhur fuarlarından birine gittiğimizde dachau toplama kampına bir arkadaş ile gitmiştim. münich'e epey yakın bir yerde sessiz sakin bir banliyö aslında, tipik sivri çatılı alman evlerinin olduğu bir yerleşim yeri.
sessiz ve sakinliği belki de zamanında yapılan rezilliğin, vahşetin, insanlık dışı davranışların bir nevi neticesi gibi. sanki çocuk ve torunları atalarının yaptığı şeyler karşısında utançlarından sessizliğe bürünmüşler, hala atalarının yaptıkları yüzünden kendilerini suçlu hissediyorlar, dachau adının toplama kampı ile birlikte anılmasından rahatsızlar.
biz oraya belediye otobüsü ile gittik, durakta indikten sonra yaklaşık 5-10 dakika ağaçlık bir arazide ziyarete gelenlerle birlikte yürüyorsunuz, epey kalabalık bir gruptuk, başta şakalar, bağırtılı konuşmalar vardı. üzerinde meşhur "arbeit macht frei = çalışmak özgürleştirir" yazan kapıya geldiğinizde sessizlik iyice derinleşiyor. ister istemez seyrettiğiniz filmlerden, belgesellerden insanların çektiği acıyı hatırlayıp, onların acılarını derinden hissediyorsunuz. kampı gezdikçe, bulunduğunuz yere ait, o zaman ki fotoğrafları da gördükçe diyorsunuz insan insana bunu nasıl yapabilir. zaten kampın bir yerinde "bir daha asla" manasında ibranice, fransızca, ingilizce, almanca ve rusça yazan bir anıt yapmışlar.
kampta normalde mahkumların kaldığı bir sürü baraka varken, şimdi sadece bir tane bırakmışlar ve geri kalanları hep sökmüşler, ancak temelleri duruyor. barakayı gezdiğiniz zaman filmlerde gördüğünüz ağaçtan daracık ranzaları görebiliyorsunuz. her gittiğiniz yerde panolara oranın o zamanki halini gösteren siyah-beyaz fotoğraflar koymuşlar.
kampı gezenlerde yüzlerindeki kireç gibi olan ifadeyi, bazılarının gözyaşlarını görebiliyorsunuz (belki de ataları o mezalimi orada yaşadılar). meşhur "duşları" ve insan yakmak için kullanılan iki fırının olduğu binaya geldiğinizde ise yapabildiğiniz sadece nefes almaya çalışmak, psikolojik mi bilmiyorum ama hala garip bir koku var gibi geliyor insana. (fırınlardan bir tanesi hiç kullanılmamış veya çok az kullanılmıştır).
kamp dahilinde eski yönetim binasını müze yapmışlar, o zamanı gösteren fotoğraflar, ss subaylarının mahkumları dövmek ve işkence etmek için kullandığı aletler, mahkumların tarağından, traş fırçalarına kadar her türlü şahsi eşyaları ve o zamanın kıyafetlerini görebiliyorsunuz.
kampın en ucunda orada olan anı defterine de birkaç satır yazmıştım, defteri de karıştırma fırsatım iki üç dakikalığına olmuştu neler yazılmış diye. biz oradan çıktıktan sonra bir süre arkadaşla hiç konuşamamış, zombie gibi dolanmıştık.
never again !
devamını gör...
diyanet-sen çocuk dergisindeki idam ve kafa kesme görselleri
inanan bir arkadaşımla konuşurken sormuştum küçük yaşta bunları öğretmeselerde 13 15 yaşında gelip az buçuk kafası çalışınca anlatsalar ne olur diye. o zaman kimse inanmaz ki demişti. anlatacaklarım bu kadar.
ağaç yaşken eğilir.
ağaç yaşken eğilir.
devamını gör...
hemoglobin
yenidoğan için: 13,5 – 24 gr/dl
bebekler için (0 – 3 yaş): 11 – 13 gr/dl
çocuklar için (3 – 11 yaş): 12 – 14 gr/dl
yetişkin erkekler için: 13,5 – 17,5 gr/dl
yetişkin kadınlar için: 12,5 – 15,5 gr/dl
hemoglobin değeri bu referans değerlerin altında saptanırsa, kansızlık (anemi) olarak yorumlanır. bu durumda aneminin neden meydana geldiği tespit edilmeye çalışılır ve soruna göre tedavi yaklaşımı belirlenir.
bebekler için (0 – 3 yaş): 11 – 13 gr/dl
çocuklar için (3 – 11 yaş): 12 – 14 gr/dl
yetişkin erkekler için: 13,5 – 17,5 gr/dl
yetişkin kadınlar için: 12,5 – 15,5 gr/dl
hemoglobin değeri bu referans değerlerin altında saptanırsa, kansızlık (anemi) olarak yorumlanır. bu durumda aneminin neden meydana geldiği tespit edilmeye çalışılır ve soruna göre tedavi yaklaşımı belirlenir.
devamını gör...
13 mayıs 2021 normal sözlük bayramlaşması
büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden öpmeyeceğim virüs var malumunuz. göksel’in dediği gibi öyle uzaktaaaan, uzaktan...
nerede o eski bayramlar temalı,
buyrunuz efsane;
iyi bayramlar ahali! *
nerede o eski bayramlar temalı,
buyrunuz efsane;
iyi bayramlar ahali! *
devamını gör...
havalar soğur soğumaz hasta olmak
hassas bir bünyenin olduğunu gösteren durum. bağışıklık sisteminin ani değişimler karşısında reaksiyon vermesi olarak da adlandırılabilir.
devamını gör...
uykusuzkahve
ilk kez şimdi profiline girerek şimdiye kadar neden girmemiş ve takip etmemiş olduğumu sorguladığım modumuz...
o kadar güzel ve bilgilendirici ki tanımları ve başlıkları, hayranlıkla okudum az evvel.
takip etmeye devam edeceğim efendim. m-ü-t-h-i-ş.
o kadar güzel ve bilgilendirici ki tanımları ve başlıkları, hayranlıkla okudum az evvel.
takip etmeye devam edeceğim efendim. m-ü-t-h-i-ş.
devamını gör...
yalmavuz
türk toplumlarının anlatılarında bir tür dev ve cadı karışımı yaratık. insan kanı içtiğinden bahsedilir.
uygurlar arasında yalmavuz, özbeklerde yalmağız, kazaklarda calmavız ve kırgızlarda celmağuz şeklinde adlandırılır.
yedi başlıdır ve yarı insan yarı hayvan olarak tasvir edilmektedir. şekil değiştirme huyu vardır. genelde kurbanlarına ak saçlı bir nine olarak görünür ve onların güvenini kazanır. sonrasında ise cumburlop midesine indirir. kan emicilik en tipik özelliğidir.
abdulhakim mehmet ''çın tömür batur'' çalışmasında yalmavuz şu şekilde anlatılır;
yalmavuz, yaşlı bir nine kılığındadır ve kördür. duman tüten yerde, biçimsiz ve eski bir evde yaşar. ateşin sahibidir ve evine gelen mehtumsula adlı kıza ateş verir. kız onun “yedi başlı canavar” olduğunu anlar. yalmavuz, genç kıza bit ve sirke vererek bunları iki tarafına atarak yürümesini söyler. kız böyle yapınca sirke dökülen yanda dikenler, bit dökülen tarafta çalılar oluşur ve yalmavuz bu yoldan kızın evine varır. mehtumsula’yı saçlarından tavana asar ve onun ayak tabanlarını delip kanını içer. her gün bu şekilde gelir ve kan içer, mehtumsula’yı tehdit eder.
bir başka anlatısında ise şu hikayeye yer verir;
mehtum han adlı bir kız abisinin sözünü dinlemez ve ateş sönünce ateş bulmak için evden çıkar. bir dağ eteğinde yükselen bir duman görür ve ateş alabilmek için oraya gider. orada yaşlı bir nine görür. bu nine bir tencerede ak bit bir tencerede ise gök bit kaynatmaktadır. kız selam verip ninenin evine girer ve fark ettirmeden ateş alıp evine döner. bu nine aslında “yedi başlı yalmavuz”dur ve sık sık insan kanı içip keyif sürer. kızı gizlice takip eder, evine gelir, kıza iki tokat vurup onu bayıltır ve kızın kanını içer. bu anlatıda yalmavuz insan kokusunu alma kabiliyetine de sahiptir.
alimcan inayet ise yalmavuzu şu şekilde anlatmıştır;
yalmavuz ateşe sahiptir.. hilekârdır ve bir şekilde insanların ateşini söndürüp onları kendine muhtaç eder ve kahramanlar canları pahasına ateşi elde edebilmek için yalmavuz ile mücadele ederler. o ise ateş istemek için gelenleri yakalayıp onların kanları içer.
yalmavuz'un fiziksel özelliklerine bakarsak, batının vampir miti ile aralarında ciddi bir benzerlik olduğunu görürüz. -diğer benzerlik için (bkz: albastı)- yalmavuzun uzun sivri dişleri vardır ve bu dişler sayesinde avının kanını emer. şekil değiştiriyor olması da yine vampirlerle ortak özelliğidir.
daha önce albastı (albız) örneğinde de değindiğim üzere, türk mitolojisinde yer alan bu varlıklar dönemsel olarak, batı vampir mitlerinden önce gelir. ayrıca türk mitolojisinde bu özelliği haiz başka yaratıklar da vardır. yani çeşitlilik fazladır. mısır, eski yunan ve roma mitolojilerinde böyle varlıklardan bahsedilse de misal strigae gibi, vampir mitlerinden bahsedilirken türk mitolojisine hiç değinilmemesi cidden enteresandır. oysa bu mitosun kaynak olarak beslendiği en engin pınar türk mitolojisidir.
uygurlar arasında yalmavuz, özbeklerde yalmağız, kazaklarda calmavız ve kırgızlarda celmağuz şeklinde adlandırılır.
yedi başlıdır ve yarı insan yarı hayvan olarak tasvir edilmektedir. şekil değiştirme huyu vardır. genelde kurbanlarına ak saçlı bir nine olarak görünür ve onların güvenini kazanır. sonrasında ise cumburlop midesine indirir. kan emicilik en tipik özelliğidir.
abdulhakim mehmet ''çın tömür batur'' çalışmasında yalmavuz şu şekilde anlatılır;
yalmavuz, yaşlı bir nine kılığındadır ve kördür. duman tüten yerde, biçimsiz ve eski bir evde yaşar. ateşin sahibidir ve evine gelen mehtumsula adlı kıza ateş verir. kız onun “yedi başlı canavar” olduğunu anlar. yalmavuz, genç kıza bit ve sirke vererek bunları iki tarafına atarak yürümesini söyler. kız böyle yapınca sirke dökülen yanda dikenler, bit dökülen tarafta çalılar oluşur ve yalmavuz bu yoldan kızın evine varır. mehtumsula’yı saçlarından tavana asar ve onun ayak tabanlarını delip kanını içer. her gün bu şekilde gelir ve kan içer, mehtumsula’yı tehdit eder.
bir başka anlatısında ise şu hikayeye yer verir;
mehtum han adlı bir kız abisinin sözünü dinlemez ve ateş sönünce ateş bulmak için evden çıkar. bir dağ eteğinde yükselen bir duman görür ve ateş alabilmek için oraya gider. orada yaşlı bir nine görür. bu nine bir tencerede ak bit bir tencerede ise gök bit kaynatmaktadır. kız selam verip ninenin evine girer ve fark ettirmeden ateş alıp evine döner. bu nine aslında “yedi başlı yalmavuz”dur ve sık sık insan kanı içip keyif sürer. kızı gizlice takip eder, evine gelir, kıza iki tokat vurup onu bayıltır ve kızın kanını içer. bu anlatıda yalmavuz insan kokusunu alma kabiliyetine de sahiptir.
alimcan inayet ise yalmavuzu şu şekilde anlatmıştır;
yalmavuz ateşe sahiptir.. hilekârdır ve bir şekilde insanların ateşini söndürüp onları kendine muhtaç eder ve kahramanlar canları pahasına ateşi elde edebilmek için yalmavuz ile mücadele ederler. o ise ateş istemek için gelenleri yakalayıp onların kanları içer.
yalmavuz'un fiziksel özelliklerine bakarsak, batının vampir miti ile aralarında ciddi bir benzerlik olduğunu görürüz. -diğer benzerlik için (bkz: albastı)- yalmavuzun uzun sivri dişleri vardır ve bu dişler sayesinde avının kanını emer. şekil değiştiriyor olması da yine vampirlerle ortak özelliğidir.
daha önce albastı (albız) örneğinde de değindiğim üzere, türk mitolojisinde yer alan bu varlıklar dönemsel olarak, batı vampir mitlerinden önce gelir. ayrıca türk mitolojisinde bu özelliği haiz başka yaratıklar da vardır. yani çeşitlilik fazladır. mısır, eski yunan ve roma mitolojilerinde böyle varlıklardan bahsedilse de misal strigae gibi, vampir mitlerinden bahsedilirken türk mitolojisine hiç değinilmemesi cidden enteresandır. oysa bu mitosun kaynak olarak beslendiği en engin pınar türk mitolojisidir.
devamını gör...
ave maria
franz schubert'e ait katolik ilahidir.bestelenmesinin ardından opera eseri olarak sahnelerde büyük sanatçılar* tarafından seslendirilmiş, dinleyicisini de büyük bir huzura sevketmiştir.aslen bir duadır fakat refah seviyesinin yüksek(fikrimce görgünün de nispeten az ) olduğu bazı ortamlarda sık seslendirilen bir eserdir aynı zamanda.orjinal metinde sözleri latince olup 'selam sana meryem' veya 'kutsal meryem' gibi anlamlara gelir.uzun bir dua olmamakla birlikte yavaş okunmakta ve kelimeler tekrar edilerek anlamına vurgu yapılmaktadır. kuşkusuz ave maria denildiği zaman akla gelen en mükemmel yorumcu andrea bocelli'dir fakat mirusia'dan ve andre rieu orkestrasından dinlemek de oldukça etkileyicidir.
sözleri şöyledir:
ave maria, gratia plena
dominus tecum
benedicta tu in mulieribus
et benedictus fructus ventris tui, jesus.
sancta maria, mater dei
ora pro nobis peccatoribus
nunc, et in hora mortis nostrae.
amen.
mirusia ve johann strauss orkestrası tarafından yorumu:
sözleri şöyledir:
ave maria, gratia plena
dominus tecum
benedicta tu in mulieribus
et benedictus fructus ventris tui, jesus.
sancta maria, mater dei
ora pro nobis peccatoribus
nunc, et in hora mortis nostrae.
amen.
mirusia ve johann strauss orkestrası tarafından yorumu:
devamını gör...
manas destanı gibi tanım giren sözlük yazarı
ben üç cümle yazsam ikinci cümlede kafam karışıyor ne yazdığımı unutuyorum. yazdığım uzun tanımlarda dikkat edilirse özne yüklem hep birbirine karışır. tebrik ediyorum o yüzden vallahi.
devamını gör...
meja (yazar)
çok entelektüel olduğunu düşündüğüm yazar.tanımlarını okumak hem keyif veriyor hem bilgilendiriyor.
devamını gör...
cem aksel
bülent ortaçgil'e davulu sevdirmiş ve grubunun değişmez elemanı olmuş müthiş müzisyen, davulcu.
caz festivallerinden küçük emrah'a uzanan geniş bir "tarz yelpazesinde" takılmışlığı vardır.
caz festivallerinden küçük emrah'a uzanan geniş bir "tarz yelpazesinde" takılmışlığı vardır.
devamını gör...
eski fotoğraflar
eskinin kaybolmuşluğu,o anı sanki hiç yaşamamış hissi,fotoğraftaki kişinin sen olması ve ben böyle miydim sorgusu... genelde neşelidir hepsi ama bazılarında zorlama tebessüm vardır hemen başlarsın anlatmaya burada çekerken şöyle olmuştu ah bu teyze çok iyi bir insandı mevzu uzar gider... hepsi ayrı hikaye ve sen hem o'sun hem değilsin tuhaf bir ikilem..
- yukarıdaki fotoğrafta şampiyonlar ligi-
- yukarıdaki fotoğrafta şampiyonlar ligi-
devamını gör...
hala yapılan çocukça şeyler
yoldaki çizgilere basmadan yürümeye çalışmak.
devamını gör...
