721.
"insanlar tuhaftır! kötü bir şey yapmakta olduklarını hissedecek olurlarsa mutlaka en önce vicdanlarını susturacak bir sebep bulurlar. kötü işler yapanlara sorunuz, hepsinde kendi kendilerine yaratılıp özenle pekiştirilmiş sebeplere rastlarsınız."
mai ve siyah- halit ziya uşaklıgil
mai ve siyah- halit ziya uşaklıgil
devamını gör...
722.
eskiye dair, zihinlerimizi canlandıracak, yaşanmış anıları sanki taptazeymiş gibi, sanki dün yaşanmış gibi hatırlamamızı sağlayacak iki alıntı paragraf:
ben okul hayatımda güzel bir sınıf, zevkli bir okul binası, iç açıcı bir bahçe görmedim. kirden kararmış, dayanan dirseklerle cilalanmış eski sıralar; sıraların üstüne, geçen yılların süleymanları, necdetleri, aykutları, zaman geçtikçe öztürkçeleşen isimlerini, adlarını çakıyla kazımışlar. duvarlarda, her yeni müdürün yeni zevksizliğini gösteren renkli badanalar üstüste: son müdür behçet beyin sidik sarısı badanasının altında yer yer eski müdür muhterem beyin türbe yeşili ve merhum sami beyin çingene pembesi renkleri sırıtıyor. kara tahtanın karalığı, sözde kalmış. öğretmen kürsüsünün ön tahtasında, kadın öğretmenlerin bacaklarına, kalem düşürmek bahanesiyle bakabilmek için açılmış koca bir delik. perdesiz büyük pencereler, yaldız boyası dökülmüş bir soba, kirli ellerimizden leke olmasın diye tokmağının çevresi siyaha boyanmış kül rengi kapı ve hepsinin varlığını ve neden öyle var olduğunu açıklayan beylik cümle: bu fakir millet bu kadarını verebiliyor.
...
tokmağı kopuk kapılar, kapanmayan kapılar, kapısına bozuk bir yazıyla ‘bozuk’ yazılmış helalar, duvarlara sürülmüş pislikler…
alaturka helalar, alafranga helalar; alaturka musiki, alafranga müzik… penceresiz helalar, muslukları kırık helalar… helalara, esas işimizi değil de çok daha başka marifetler yapmak için girerdik: sınıfın gediklileri sigara içer, tembeller tahtadan tebeşir yürütüp hemen ağızlarına atarlar ve üstüne musluktan su içerler -böylece ateşleri yükselirmiş- kadın öğretmenin dersinde kalem düşürmeyi becerip yeterli hayal sermayesi biriktirenler de kilidi bozuk olmayan helalarda, ‘suistimal’ yaparlardı. kadın öğretmenin hayali, sonuca varmadan kaybolsa bile, duvardaki resimler yardımcı olurdu helalarda.
oğuz atay- tutunamayanlar sayfa-79
ben okul hayatımda güzel bir sınıf, zevkli bir okul binası, iç açıcı bir bahçe görmedim. kirden kararmış, dayanan dirseklerle cilalanmış eski sıralar; sıraların üstüne, geçen yılların süleymanları, necdetleri, aykutları, zaman geçtikçe öztürkçeleşen isimlerini, adlarını çakıyla kazımışlar. duvarlarda, her yeni müdürün yeni zevksizliğini gösteren renkli badanalar üstüste: son müdür behçet beyin sidik sarısı badanasının altında yer yer eski müdür muhterem beyin türbe yeşili ve merhum sami beyin çingene pembesi renkleri sırıtıyor. kara tahtanın karalığı, sözde kalmış. öğretmen kürsüsünün ön tahtasında, kadın öğretmenlerin bacaklarına, kalem düşürmek bahanesiyle bakabilmek için açılmış koca bir delik. perdesiz büyük pencereler, yaldız boyası dökülmüş bir soba, kirli ellerimizden leke olmasın diye tokmağının çevresi siyaha boyanmış kül rengi kapı ve hepsinin varlığını ve neden öyle var olduğunu açıklayan beylik cümle: bu fakir millet bu kadarını verebiliyor.
...
tokmağı kopuk kapılar, kapanmayan kapılar, kapısına bozuk bir yazıyla ‘bozuk’ yazılmış helalar, duvarlara sürülmüş pislikler…
alaturka helalar, alafranga helalar; alaturka musiki, alafranga müzik… penceresiz helalar, muslukları kırık helalar… helalara, esas işimizi değil de çok daha başka marifetler yapmak için girerdik: sınıfın gediklileri sigara içer, tembeller tahtadan tebeşir yürütüp hemen ağızlarına atarlar ve üstüne musluktan su içerler -böylece ateşleri yükselirmiş- kadın öğretmenin dersinde kalem düşürmeyi becerip yeterli hayal sermayesi biriktirenler de kilidi bozuk olmayan helalarda, ‘suistimal’ yaparlardı. kadın öğretmenin hayali, sonuca varmadan kaybolsa bile, duvardaki resimler yardımcı olurdu helalarda.
oğuz atay- tutunamayanlar sayfa-79
devamını gör...
723.
"sabahları hasta uyanmanı istiyorum, hastaysan eğer yaşıyorsun demektir."
mavi saçlı kız. kanser olan bir kızın günlüklerinden oluşturulmuş bir kitap. yukarıdaki söz ise babasına ait. babası uyandığında kızını hayata veda etmiş bulmaktansa hasta yatağında görünce çok sevinirmiş. sanırım "ebeveynler evlatlarının ölümünü görmemeli" sözü çok geçerli bir söz.
mavi saçlı kız. kanser olan bir kızın günlüklerinden oluşturulmuş bir kitap. yukarıdaki söz ise babasına ait. babası uyandığında kızını hayata veda etmiş bulmaktansa hasta yatağında görünce çok sevinirmiş. sanırım "ebeveynler evlatlarının ölümünü görmemeli" sözü çok geçerli bir söz.
devamını gör...
724.
devamını gör...
725.
"sevgilinin yanında yapayalnizdin hayyam
simdi siginabilirsin ona gitti madem."
semerkand- amin maalouf
simdi siginabilirsin ona gitti madem."
semerkand- amin maalouf
devamını gör...
726.
"........, ben öylelerini bilirim ki,
hiçbir şey söylemedikleri için adları akıllıya çıkmıştır;
eminim, ağızlarını bir açsalar,
onların budalalıklarını lanetlememek için
herkes kulaklarını tıkardı."
shakespeare- venedik taciri
hiçbir şey söylemedikleri için adları akıllıya çıkmıştır;
eminim, ağızlarını bir açsalar,
onların budalalıklarını lanetlememek için
herkes kulaklarını tıkardı."
shakespeare- venedik taciri
devamını gör...
727.
"seni görmem için yanımda olmana gerek yok. ben seni gözlerim kapalıyken de görebiliyorum zaten ben seni sadece gözlerim kapalıyken görebiliyorum..."
devamını gör...
728.
"tüm dünya nereye kayboldu böyle benim doğum günümde? nerede moskova'nın elektrikli sokak lambaları? insanlar, gökyüzü nerede? hiçbir şey yok pencerelerin ardında. karanlık dışında."
genç bir doktorun anıları - mihail bulgakov
genç bir doktorun anıları - mihail bulgakov
devamını gör...
729.
hayatımın neresinde olursam olayım, hangi durumda olursam olayım, diğer insanlarla her nerede yaşayıp çalışsam da daima bir davetsiz misafir en azından bir yabancı olarak görüldüm. eş dost arasında olduğu gibi akrabalarım arasında da her zaman bir yabancı olarak düşünüldüm. bir kere bile kasten böyle davranılmadım ama diğer insanların bana verdiği doğal tepkiler, öyle davranıldığına emin olmamı sağladı. (bkz: huzursuzluğun kitabı)
devamını gör...
730.
seni en çok çıldırtan şey, nesnelere ilişkin durumlarda ya da insan eylemlerinde rastlantısalın, yazgısalın, olasının insafına kalmış olmak, senin ya da başkalarının umursamazlığının, üstünkörülüğünün, özensizliğinin kurbanı olmak.
bir kış gecesi eğer bir yolcu - ıtalo calvino
s. 40-41
bir kış gecesi eğer bir yolcu - ıtalo calvino
s. 40-41
devamını gör...
731.
aşk bazen sandığınızdan daha yakındadır
devamını gör...
732.
devamını gör...
733.
devamını gör...
734.
"bunun anlamı, ue4'te material editor, blueprints vb türdeki görsel programlama araçları içerisinde oluşturulan node'ların soketlerinin birbirine bağlanabilecek olması ve program yapısının bu bağlantılar aracılığı ile oluşturulmasıdır."
unreal engine - güvenç şahin
naparsınız; herkesin roman okuyup melankolikleşecek lüksü yok maalesef...
unreal engine - güvenç şahin
naparsınız; herkesin roman okuyup melankolikleşecek lüksü yok maalesef...
devamını gör...
735.
"yaşamak için bir nedeni olan kişi, hemen her nasılsa dayanabilir"
victor e. frankl - insanın anlam arayışı
victor e. frankl - insanın anlam arayışı
devamını gör...
736.
hiçbir yararı olmayacağını bile bile insan kalmanın çok önemli olduğunu düşünüyorsan, onları yendin demektir.
1984-george orwell
1984-george orwell
devamını gör...
737.
"şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için on bin kitap okumuş olmayı isterdim." dedi.
"gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek:"
"seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda..."
"gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek:"
"seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda..."
devamını gör...
738.
mutatis mutandis.
devamını gör...
739.
ruhum hayatımdan yoruldu. (bkz: huzursuzluğun kitabı)
devamını gör...
740.
ben üzgündüm ama onlara "yorgunum" dedim.
küçük prens
küçük prens
devamını gör...