hikaye-öykü / edebiyat
8 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

mustafa çiftçi'nin yazdığı, iletişim yayınları tarafından 2018 tarihinde yayımlanan, içinde 7 öykünün bulunduğu kitap. öykülerin hepsi yazarın doğup büyüdüğü ve yaşadığı yozgat'ta geçiyor ki, (bkz: yozgat barlar sokağı) dışında pek çoğumuzun bilgi sahibi olmadığı bu küçük şehir ile ilgili bir kitap görmek bir hayli ilginc bence. yine istanbul dışında yaşayan, hele hele küçük bir anadolu şehrinde yaşayan, çok da sol görüşlü olduğu kanısına varamadigim bir yazarın iletişim yayınları tarafından kabul görmesi de bir başka ilginç konu.

kitapla ilgili başka mecralarda okuduğum karakterlerin günlük yaşamdan birebir alındığı, türk insanını gerçekten iyi yansıttığı, kültürümüzden örnekler verdiği gibi yorumlar ve haberlere kısmen katılıyorum ama kitabın arka kapağında yazan bozkırda altmışaltı gülerek memlekete bakıyor ifadesine kesinlikle katılmıyorum. kitapta kasvetli bunaltıcı bir hava yok fakat pek çok öyküde "sorun bir şekilde tatliya bağlanıyor" gibi görünse de dueaginizin kenarında acı bir tebessüm bırakarak bitiyor.

kitapta ilgimi çeken en önemli şey hep erkek hikayeleri anlatılmış olması. baskarakterlerin çoğunun orta yaş ve üzeri erkeklerden oluşması, yine bu karakterlerin kadına bakış açısının daha çok; elde etmek, elde tutmak, sahip olmak üzerine oluşmuş olmasi enteresan. burada anadolu erkeğinin kadın algısını, yaşam beklentisini, hatta bir noktadan sonra aymazliğa, aptallığa varan cahilligini, kabalığını görebiliyorsunuz.
handan yeşili ve ankara'daki evlatlar öyküleri dışında "sevda" konusu hep arka planda kalıyor da ön planda ekseriyetle cahillik, parasızlık, unutulmuşluk, yalnız bırakılmışlık konuları dikkat çekiyor. bu kadar olumsuz görünen noktalarda yazarın okuyucuyu sıkacak, huzursuz edecek duygusal bir hava yaratmaması,dozunda kullanılan şiveli konuşmalar ise takdire şayan. üslup olarak
en beğendiğim öyküsü handan yeşili, kurgu olarak en beğendiğim öyküsü ise ensesi sararmış adamlar öyküsü oldu.
devamını gör...
bir öykü kitabı.
yıllardır aklımda olan ancak bir türlü nasip olmayan bu kitabı bozkırın başka bir köşesinde, karlı vakitlerde okumak nasipmiş. okudum.
bayıldım. içim gitti. içim cız etti. cansuyu içmiş gibi geldi.
son zamanlarda okuduğum öykü kitapları o kadar kötüydü ki tam öykülere küsecekken geldi.
öyküler öyle güzel, öyle bizden, öyle sokaktan ki. oradaki bakkal, buradaki bakkal sanki. hacıyağı satan abi hacı bayram'da gibi. futbolcu olma hayalleri kuran genç hepimizin kardeşi. oralar taşrada herhangi bir bozkır şehri.
ha sadece güzellikler mi? hayal kırıklıkları da bizimki gibi. babasından korkan o çocuk da bizden biri. hangimizin hevesi kursağında kalmadı ki? kim unuttuğunu sandığı bir yüzü gördüğünde yutkanmadı gizli gizli?
hasılı ben çok sevdim. sıradan hikayeler muhteşem sözcüklerle anlatılmış. kıskanmadım değil.
bütün öyküler birbirinden güzel ama handan'ın yeri ayrı oldu bende.

geç kalanlara selam eder, şiddetle öneririm.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"bozkırda altmışaltı" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim