karpuz çilekli maden suyu
ilk çıktığında minik bir ergen olarak ayıla bayıla içtiğim maden suyu çeşidi. *
şimdi birçok şekerli şey gibi hayatımda yeri de yok. ama benim için öyle çok anıyı depreştiriyor ki sormayın. hani koku hafızası derler ya *...
bu yüzden bu maden suyu - ki kendisi bence bir gazoz *- ilk terk edilişim sonrası benimle flört eden o yakışıklı çocuğun ve de canım dedemin moralimi yükseltmek için aldıkları içecek aynı zamanda. elbette birlikte yaşanmadı bu olay ama 18 yaşına yeni girmiş bir bene yaklaşık birkaç gün arayla yapılan jestleri çok güzel anımsatıyor. biri hayatımdan diğeri de hayattan giden iki güzel insan, bugün sevgim size ulaşsın. *
şimdi birçok şekerli şey gibi hayatımda yeri de yok. ama benim için öyle çok anıyı depreştiriyor ki sormayın. hani koku hafızası derler ya *...
bu yüzden bu maden suyu - ki kendisi bence bir gazoz *- ilk terk edilişim sonrası benimle flört eden o yakışıklı çocuğun ve de canım dedemin moralimi yükseltmek için aldıkları içecek aynı zamanda. elbette birlikte yaşanmadı bu olay ama 18 yaşına yeni girmiş bir bene yaklaşık birkaç gün arayla yapılan jestleri çok güzel anımsatıyor. biri hayatımdan diğeri de hayattan giden iki güzel insan, bugün sevgim size ulaşsın. *
devamını gör...
mide ağrısı
bu aralar beni yormayan ağrı.*
canım lansorum.
benim için en tatlı sabahlar onunla başlar.
canım lansorum.
benim için en tatlı sabahlar onunla başlar.
devamını gör...
telefonu sürekli sessizde olan kişi
o kişilerden biri benim. çok büyük anlamlar yüklemeye gerek yok, alışkanlık olmuş. yani evet arayan* genelde ulaşamıyor. telefon yakınımda değilse duymuyorum, yakınımdaysa görürsem açarım. bu konu hakkında sitemler almış olsam da vazgeçemiyorum. etrafımdakiler de kabullendi. evde teksem ve dışarıdayken bana ulaşmaları gerektiğini biliyorsam sesliye alırım; duyayım, ulaşsınlar, vicdanım rahat etsin diye.
devamını gör...
z kuşağına kılıçdaroğlu dönemindeki ssk'yı anlatmamız lazım
diyelim tek başına kk batırdı bu ssk'yı.
z kuşağı şunu sorar;
üstünden bizim yaşımız kadar zaman geçmiş, sen bugüne gel ve anlat hele.
-işsizlik ne ayak
-enflasyon ve ekonomiye destek olacak real üretim (açıklanan ve reel)
(buna her kesimi katman lazım, çiftçi, sanayici, köylü ve hatta şu zor döenmde bir sürü esnafı vs.vs.vs)
-devlet ihaleleri (ayrıntıya girmiyorum burada, herkes biliyor az çok neler olduğunu)
-vekil maaşları (hepsinin özel/tüzel işleri de var)
-sadece el kaldırıp kafa sallayan vekiller
(memleket için iyi işler yapmaya çalışan istisnaları her daim azınlıkta oldu olmasa da iplenmedi)
-devlet kurumlarındaki fazla kadrolar
(her dönem olmuştur mutlaka ama hakkaniyetli ve işlevini yerine doğru getiren insanlar orada olsa
eminim gerçek memur sayısı en az %30 düşer ve düşmesi lazım)
-gss prim borcu diye bir garabet var
**araya tuik alalım bir adet!
-pandemi var, aşılar nerede? hala gelecek/cak, yolda siparişler deniliyor.
kimlerin ve nasıl vurulacağına dair net bir planlama bile yok. en öncelikli insanlar gerçekten öncelikli olarak aşıya ulaşacak mı?
önceliği olmayan birileri reklam yapar gibi aşı oluyor ve sosyal medyada yayınlıyor bunu.
(bir sürü örnek var)
-bu kadar üniversite var, mezun olan insanlar ne kadar kaliteli eğitim alıp yetişmişler?
(çok yüksek okul, kaliteli eğitim demek değil, sadece alınan bir kağıt parçası demek)
-mezun olduktan sonra kaç tanesi gerçek anlamda diplomasına ait bir işte istihdam ediliyor.
liste daha uzar gider, o sebeple bügünün siyasi erki doğru adımları atmak zorundadır, ki iş işten geçti artık.
o tren kaçtı ve giderler. sonucu daha kötü de olsa bu kural hiç değişmemiştir.
yaşını almış biri olarak şunu derim hep;
iyi bir koalisyon hükümeti eşit paylaşımla bakanlıkları alarak karşılıklı olacak şekilde birbirini ve bakanlıklarını/belediyelerini dürüst çalışma adına oto kontrol altına alıp bu kadar genç nüfusun olduğu bir memleketi uçurmasa da gerçekten adam eder.
yolsuzluk, kayrılma, adamcılık, düzgün ihale edilmeme vs.vs.vs. olduğu an verirsin ilgili bakanlığı, kişiyi mahkemeye memleketin paralarını çarçur etmekten mis gibi de yaparsın bunu, yeter ki iste. dokunulmazlıkları kaldır mesela hemen.
(çok şey istedim biliyorum)
o potansiyel biz de var, yeter ki amaç hizmet etmek olsun.
yoksa son 3 yılın ekonomik gidişatına bakın ve değerlendirin 20 yıllık iktidarı.
özal da tek başına iktidardı ve bu bize asla yaramayan bir durum.
her zaman kendi zenginlerini ortaya çıkarmış ve halk mutlaka zorda kalmıştır tek partiler döneminde.
not: hala kocaeli'nde üst geçitlerde "millet bahçesi" reklamı yapılıyor.
5,3 milyon metrekare??
oraya harcanan parayı geçtim, sadece reklamları için verilen ve panolara asılan kağıtlara verilen paralarla
yüzlerce ihtiyaç sahibinin işi görülür.
adam sormazlar mı bu pandemi dönemindeyken "aga bu nedir" diye?
kocaeli körfezinde zibilyon tane sayfiye yeri var ve insanlar çıkmak isteyince gayet de sahil kesiminde bir çok güzel yer bulur, oturur, eğlenir, dinlenir zaten. evimin balkonunda bile otururum, sen adamın cebinde parası var mı ondan bahset.
boşver bahçeyi falan, fuzuli masraf, bu kadar net.
z kuşağı şunu sorar;
üstünden bizim yaşımız kadar zaman geçmiş, sen bugüne gel ve anlat hele.
-işsizlik ne ayak
-enflasyon ve ekonomiye destek olacak real üretim (açıklanan ve reel)
(buna her kesimi katman lazım, çiftçi, sanayici, köylü ve hatta şu zor döenmde bir sürü esnafı vs.vs.vs)
-devlet ihaleleri (ayrıntıya girmiyorum burada, herkes biliyor az çok neler olduğunu)
-vekil maaşları (hepsinin özel/tüzel işleri de var)
-sadece el kaldırıp kafa sallayan vekiller
(memleket için iyi işler yapmaya çalışan istisnaları her daim azınlıkta oldu olmasa da iplenmedi)
-devlet kurumlarındaki fazla kadrolar
(her dönem olmuştur mutlaka ama hakkaniyetli ve işlevini yerine doğru getiren insanlar orada olsa
eminim gerçek memur sayısı en az %30 düşer ve düşmesi lazım)
-gss prim borcu diye bir garabet var
**araya tuik alalım bir adet!
-pandemi var, aşılar nerede? hala gelecek/cak, yolda siparişler deniliyor.
kimlerin ve nasıl vurulacağına dair net bir planlama bile yok. en öncelikli insanlar gerçekten öncelikli olarak aşıya ulaşacak mı?
önceliği olmayan birileri reklam yapar gibi aşı oluyor ve sosyal medyada yayınlıyor bunu.
(bir sürü örnek var)
-bu kadar üniversite var, mezun olan insanlar ne kadar kaliteli eğitim alıp yetişmişler?
(çok yüksek okul, kaliteli eğitim demek değil, sadece alınan bir kağıt parçası demek)
-mezun olduktan sonra kaç tanesi gerçek anlamda diplomasına ait bir işte istihdam ediliyor.
liste daha uzar gider, o sebeple bügünün siyasi erki doğru adımları atmak zorundadır, ki iş işten geçti artık.
o tren kaçtı ve giderler. sonucu daha kötü de olsa bu kural hiç değişmemiştir.
yaşını almış biri olarak şunu derim hep;
iyi bir koalisyon hükümeti eşit paylaşımla bakanlıkları alarak karşılıklı olacak şekilde birbirini ve bakanlıklarını/belediyelerini dürüst çalışma adına oto kontrol altına alıp bu kadar genç nüfusun olduğu bir memleketi uçurmasa da gerçekten adam eder.
yolsuzluk, kayrılma, adamcılık, düzgün ihale edilmeme vs.vs.vs. olduğu an verirsin ilgili bakanlığı, kişiyi mahkemeye memleketin paralarını çarçur etmekten mis gibi de yaparsın bunu, yeter ki iste. dokunulmazlıkları kaldır mesela hemen.
(çok şey istedim biliyorum)
o potansiyel biz de var, yeter ki amaç hizmet etmek olsun.
yoksa son 3 yılın ekonomik gidişatına bakın ve değerlendirin 20 yıllık iktidarı.
özal da tek başına iktidardı ve bu bize asla yaramayan bir durum.
her zaman kendi zenginlerini ortaya çıkarmış ve halk mutlaka zorda kalmıştır tek partiler döneminde.
not: hala kocaeli'nde üst geçitlerde "millet bahçesi" reklamı yapılıyor.
5,3 milyon metrekare??
oraya harcanan parayı geçtim, sadece reklamları için verilen ve panolara asılan kağıtlara verilen paralarla
yüzlerce ihtiyaç sahibinin işi görülür.
adam sormazlar mı bu pandemi dönemindeyken "aga bu nedir" diye?
kocaeli körfezinde zibilyon tane sayfiye yeri var ve insanlar çıkmak isteyince gayet de sahil kesiminde bir çok güzel yer bulur, oturur, eğlenir, dinlenir zaten. evimin balkonunda bile otururum, sen adamın cebinde parası var mı ondan bahset.
boşver bahçeyi falan, fuzuli masraf, bu kadar net.
devamını gör...
aripipirazol
beyindeki dopamin 2 ve serotonin 5ht1 a reseptörlerine parsiyel agonist etki gösteren antipsikotik ajandır.
d2 parsiyel agonist etkisinden ötürü kusma oluşturan tek antipsikotik olma özelliğini kazanır.
d2 parsiyel agonist etkisinden ötürü kusma oluşturan tek antipsikotik olma özelliğini kazanır.
devamını gör...
insana mutluluk veren kokular
kek, beyaz sabun, kitap, patates kızartması, kahve, toprak, deniz, nergis, lavanta, bebek...
devamını gör...
okunması gereken kitaplar
çürümenin kitabı
ve diğer tüm emil cioran kitapları...
ve diğer tüm emil cioran kitapları...
devamını gör...
türk kızı
imkan verilse ve toplumun zihniyeti değişse dünyaları sallayacak kadınlardır. kurtuluşları yarım kalan atatürk devrimlerinin tamamlanmasında yatıyor diye düşünüyorum. üzerimizdeki arap toprağını bi atsak ülkecek zirvelere oynayacağız da ah ki ne ah işte.
devamını gör...
güne bir şiir bırak
yaş kemale erince!
sonra bir bakıyorsun ki,
eskisi kadar takmıyorsun bazı şeyleri.
mesela, eskisi kadar özlemiyorsun kimseyi...
ve kendine ziyan etmiyorsun geceleri...
çaya biraz daha fazla düşkün oluyorsun,
ya da kahveyi biraz daha fazla içiyorsun...
çünkü artık öğreniyorsun ki, kimse senin gibi ince düşünmüyor...
kimse, kimse için ölmüyor...
ya da ne bileyim işte,
kimse gecenin bir yarısı tatlı uykularını senin için bölmüyor...
yani kimse senin gibi üzülmüyor...
unutma ki !
hangi duyguyu besliyorsan,ı̇çinde sadece o büyüyor...
hadi artık,
lütfen hayatı biraz da kendin için yaşa...
çünkü ne gidiyorsa, ömründen gidiyor..!
sonra bir bakıyorsun ki,
eskisi kadar takmıyorsun bazı şeyleri.
mesela, eskisi kadar özlemiyorsun kimseyi...
ve kendine ziyan etmiyorsun geceleri...
çaya biraz daha fazla düşkün oluyorsun,
ya da kahveyi biraz daha fazla içiyorsun...
çünkü artık öğreniyorsun ki, kimse senin gibi ince düşünmüyor...
kimse, kimse için ölmüyor...
ya da ne bileyim işte,
kimse gecenin bir yarısı tatlı uykularını senin için bölmüyor...
yani kimse senin gibi üzülmüyor...
unutma ki !
hangi duyguyu besliyorsan,ı̇çinde sadece o büyüyor...
hadi artık,
lütfen hayatı biraz da kendin için yaşa...
çünkü ne gidiyorsa, ömründen gidiyor..!
devamını gör...
sözlüğe el ayak atmak
son derece haklı serzenişe konu olan eylem.
yalnız benim canımı, sözlüğe el ayak* atmış biri olarak, başka bir şey sıkıyor. sağımızı solumuzu attığımızda anında gelen linçlere eyvallah! kendim de yaptığım halde bu el fotoğrafı mevzusunu, haklı buluyorum bu eleştiriyi. peki ama çok faydalı tanımlar yazarken neden anında takdir edilmiyor insanlar mesela? hani buradaki derdimiz "sözlüğün sözlük olmaktan çıkması" ya, o bakımdan soruyorum.
sözlüğü sözlük yapan şey anketler ya da forumsal tanımlar değil, bilgiler ve tecrübelere dayalı tanımlar. o halde neden bunu yapan insanlara "sözlüğü ciddiye alma", "yaz geç işte, ne olacak!", "bu kadar uzun yazma, kimse okumaz.", "kahrolsun enteller!", "bilgi istesem bilmem nereye giderim." temalı eleştiriler geliyor? mademki istenen şey yazarların kıçını başını görmek değil, mademki bilgi konulu yazılar da talep görmüyor, o zaman derdimiz ne arkadaşlar, ne istiyoruz biz tam olarak? niye "yapmayın şu hareketleri" dediğimiz şeyler daha fazla ilgi görüyor? bel altı yazan trollere kızıyoruz mesela. niye gidip tanım giriyoruz o zaman o başlıkların altına? eleştiren de biziz, başlığı yukarılarda tutan da. anket tanımlarının hiçbir faydası yok diyoruz ama girin bakın, en çok tanım bu başlıklara yapılmış hep.
neden abicim yaa, neden!? kafada hep deli sorular ama ne yazık ki yanıt yok.
yalnız benim canımı, sözlüğe el ayak* atmış biri olarak, başka bir şey sıkıyor. sağımızı solumuzu attığımızda anında gelen linçlere eyvallah! kendim de yaptığım halde bu el fotoğrafı mevzusunu, haklı buluyorum bu eleştiriyi. peki ama çok faydalı tanımlar yazarken neden anında takdir edilmiyor insanlar mesela? hani buradaki derdimiz "sözlüğün sözlük olmaktan çıkması" ya, o bakımdan soruyorum.
sözlüğü sözlük yapan şey anketler ya da forumsal tanımlar değil, bilgiler ve tecrübelere dayalı tanımlar. o halde neden bunu yapan insanlara "sözlüğü ciddiye alma", "yaz geç işte, ne olacak!", "bu kadar uzun yazma, kimse okumaz.", "kahrolsun enteller!", "bilgi istesem bilmem nereye giderim." temalı eleştiriler geliyor? mademki istenen şey yazarların kıçını başını görmek değil, mademki bilgi konulu yazılar da talep görmüyor, o zaman derdimiz ne arkadaşlar, ne istiyoruz biz tam olarak? niye "yapmayın şu hareketleri" dediğimiz şeyler daha fazla ilgi görüyor? bel altı yazan trollere kızıyoruz mesela. niye gidip tanım giriyoruz o zaman o başlıkların altına? eleştiren de biziz, başlığı yukarılarda tutan da. anket tanımlarının hiçbir faydası yok diyoruz ama girin bakın, en çok tanım bu başlıklara yapılmış hep.
neden abicim yaa, neden!? kafada hep deli sorular ama ne yazık ki yanıt yok.
devamını gör...
sizin hiç babanız öldü mü
cemal süreya'nın genel sanılanın aksine babası hayattayken yazdığı infial barındıran şiiri.
amma velakin babası sağ olana dahi yaşatır ızdırabı.
amma velakin babası sağ olana dahi yaşatır ızdırabı.
devamını gör...
normal sözlük'te herkesin birbirine yürümesi
başlıktakilerin yarısının "bana neden yürünmüyor?" tribine girmesine neden olan olay.
birilerinin birilerine yürümesi sorun değil. sorun, 1 kişinin her önüne gelene yürümesinde bence. bunca insan içinden 1-2 tanesinden etkilenebilirsiniz de "o oldu, bu da olsun" ya da "madem o olmadı, o zaman bu olsun" şeklinde bozuk pusula gibi her yöne doğrultmanız biraz abes kaçıyor. hele de "gerçek hayat dışarıda. buradan sevgili mi olunur yeaa!" nidaları atarak bunu yapıyorsanız vah ki vah!
birilerinin birilerine yürümesi sorun değil. sorun, 1 kişinin her önüne gelene yürümesinde bence. bunca insan içinden 1-2 tanesinden etkilenebilirsiniz de "o oldu, bu da olsun" ya da "madem o olmadı, o zaman bu olsun" şeklinde bozuk pusula gibi her yöne doğrultmanız biraz abes kaçıyor. hele de "gerçek hayat dışarıda. buradan sevgili mi olunur yeaa!" nidaları atarak bunu yapıyorsanız vah ki vah!
devamını gör...
ulrich von wilamowitz-moellendorff
antik yunan felsefesi ve edebiyatı üzerine otorite sayılan klasik filolog..
hermann alexander diels ve friedrich nietzsche ile beraber okumuş, diels ile yakın bi dostluğu olmasına rağmen niçeyle her zaman çatışma halinde olmuş.. aslında bu tartışma çok geniş bi alanda tartışılması gereken bi konudur. ancak meselenin başlangıcı niçe'nin tragedyanın doğuşu adlı eserini yayımlamasıyladır. bilindiği üzere niçe de bir klasik filologdur ve tragedyanın doğuşu'nda batı kültür tarihini adeta yapı-söküme uğratır*. arkasında -daha sonra ona sırtını dönecek olan- sıkı dostu erwin rohde ve richard wagner gibi iki büyük isim vardır. niçe'nin klasik filoloji özelinde batı kültürüne okuduğu meydan, moellondorff tarafından kabul görür ve ardı ardına yayımladığı makalelerle niçe'yi topa tutar. onu bilim ve kültür düşmanı olmakla suçlar ve wagner'in etkisiyle böyle bi işe kalkıştığını iddia eder. tabi aynı sertlikte makaleler gelir peşi sıra wagner ve rohde tarafından. lakin niçe'de ahir ömründe bu tutumunu bi hayli değiştirecek (bkz: menschliches, allzumenschliches) ve bu tutum değişikliği arkadaşlarıyla arasını da bozacak..
hermann alexander diels ve friedrich nietzsche ile beraber okumuş, diels ile yakın bi dostluğu olmasına rağmen niçeyle her zaman çatışma halinde olmuş.. aslında bu tartışma çok geniş bi alanda tartışılması gereken bi konudur. ancak meselenin başlangıcı niçe'nin tragedyanın doğuşu adlı eserini yayımlamasıyladır. bilindiği üzere niçe de bir klasik filologdur ve tragedyanın doğuşu'nda batı kültür tarihini adeta yapı-söküme uğratır*. arkasında -daha sonra ona sırtını dönecek olan- sıkı dostu erwin rohde ve richard wagner gibi iki büyük isim vardır. niçe'nin klasik filoloji özelinde batı kültürüne okuduğu meydan, moellondorff tarafından kabul görür ve ardı ardına yayımladığı makalelerle niçe'yi topa tutar. onu bilim ve kültür düşmanı olmakla suçlar ve wagner'in etkisiyle böyle bi işe kalkıştığını iddia eder. tabi aynı sertlikte makaleler gelir peşi sıra wagner ve rohde tarafından. lakin niçe'de ahir ömründe bu tutumunu bi hayli değiştirecek (bkz: menschliches, allzumenschliches) ve bu tutum değişikliği arkadaşlarıyla arasını da bozacak..
devamını gör...
beşir ağa
osmanlı sarayının öne çıkan karakterleri arasında hadım ağaları vardır. sarayda kilit rol oynamış, farklı kişiliklere sahip, zaman zaman otoriter tavır takınan çok sayıda hadım ağası bulunmuş. bunlardan biri de kültür tarihine ismini yazdıran beşir ağa . kendisi 18. yüzyılın figürlerinden olup habeşistan'dan gelme hadım edilmiş siyahi bir köle.
topkapı sarayı hareminin baş ağası olan beşir ağa'nın farklı ve renkli özelliği de kitapsever biri olması. kütüphaneler kurarak kur'an, kelam, fıkıh, hadis başta olmak üzere osmanlı topraklarından topladığı kitaplar ile kültürel tarihe önemli katkıda bulunmuş. öldüğü tarihe kadar da 1000 civarında kitap listelenmiş. istanbul dışında medine'de de kütüphane kurmuş. aristoteles'ten ibni sina'ya, mevlana'dan evliya çelebi'ye kadar hatırı sayılır derecede bir koleksiyona sahip olmuşluğu var. hatta, araştırmalar sonucunda evliya çelebi'ye ait olan seyahatname eserinin on cildine ve katip çelebi'nin denizcilik tarihi, rüya tabirleri, risaleler eserlerinin kopyaları öne çıkıyor. osmanlı entelektüel mirasına önemli bir katkı sağlayan beşir ağa, 30 yılı geçkin darüssaade ağalığı süresince de imparatorluğun dört bir tarafında vakıflar ve hayratlar yaptırarak saygın bir isim bırakmış.
topkapı sarayı hareminin baş ağası olan beşir ağa'nın farklı ve renkli özelliği de kitapsever biri olması. kütüphaneler kurarak kur'an, kelam, fıkıh, hadis başta olmak üzere osmanlı topraklarından topladığı kitaplar ile kültürel tarihe önemli katkıda bulunmuş. öldüğü tarihe kadar da 1000 civarında kitap listelenmiş. istanbul dışında medine'de de kütüphane kurmuş. aristoteles'ten ibni sina'ya, mevlana'dan evliya çelebi'ye kadar hatırı sayılır derecede bir koleksiyona sahip olmuşluğu var. hatta, araştırmalar sonucunda evliya çelebi'ye ait olan seyahatname eserinin on cildine ve katip çelebi'nin denizcilik tarihi, rüya tabirleri, risaleler eserlerinin kopyaları öne çıkıyor. osmanlı entelektüel mirasına önemli bir katkı sağlayan beşir ağa, 30 yılı geçkin darüssaade ağalığı süresince de imparatorluğun dört bir tarafında vakıflar ve hayratlar yaptırarak saygın bir isim bırakmış.
devamını gör...
2021 ekonomik krizi
2018 krizinin devam etmesi halidir. döviz krizi şeklinde de tanımlanmaktadır.
devamını gör...



