kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gerçekten de ömrünü vermiş gibi duran akademisyen.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sevmeyen yoktur diye düşünüyorum.

sevmeyenler burada
devamını gör...

asurlular zamanında şitamrat, yunanlılar hakimiyetinde urima, süryaniler zamanında kal'a rhomeyta, bizans döneminde romaion koyla adını almış şanlıurfa'ya bağlı birecik baraj gölü kıyısında yer alan küçük yerleşim bölgesidir. “sakin şehir” anlamına gelen cittaslow olarak da anılır.
doğal güzellikleri, kendine özgü mimari yapısı ve siyah gülleri ile ünlü olan halfeti, karagül diyarı olarak bilinir.
bir rivayete göre halil ve fatma ismindeki iki gencin kendini fırat'ın sularına bırakarak intihar etmesi sonucu aslında rum kale olarak bilinen şehrin halfeti adını aldığı söylenir.
şehir birecik barajının sular altında bıraktığı eski şehir ve halkın taşındığı daha çok restoranların yeni yerleşimlerin olduğu yeni şehir olarak ikiye ayrılır.
mutlaka görülmesi gereken yerleri arasında rum kale ve aziz nerses kilisesi vardır. sular altında kalan doğal güzellikleri ve mimari yapısı ile son dönemlerde çok fazla ilgi görmeye başlayan şehir turistik bölge olarak anılmaya başlamıştır.
saklı cennet ve kayıp kent olarak da anılan ilçeye doğal güzellikleri ve tarihi dokusu nedeniyle 2013 yılında “cittaslow uluslararası komisyon komitesi” tarafından yukarıda da belirttiğim üzere cittaslow da denmektedir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kaynak: halfeti belediyesi
kaynak :şanlıurfa valiliği
kaynak :halfeti
devamını gör...

biliyorsunuz bu zorlu soğuk, karlı günlerde sokak hayvanlarının yemek bulması bir hayli zor oluyor. en azından bu çarşambaya kadar herkes evinin önüne birer kap mama, su koyarsa birazda olsa onlara yardımcı olabiliriz. bu başlığı açma amacım farkındalık olması için benim gibi yaz, kış demeden hayvanları besleyen arkadaşlarımız zaten bu konuda bilinçli. *
devamını gör...

insan insandır lisan babandır duyarcılarının hâlâ gelmediğine şaşırdığım başlıktır.
devamını gör...

telefonum bozuldu, tüm numaralar gitti.
ne yalan söyleyeyim, işime yarıyor. *
devamını gör...

castle demişken şapşal yazarımızı oynayan oyuncu (bkz: nathan fillion)'un çevirdiği bir diğer polisiye dizi olan the rookie'den bahsetmemek olmazdı.

2018 yılında yayınlanmaya başlayan bir başka amerikan polisiye dizisidir.
bu adama şapşallık ne kadar yakışıyorsa polislik de bir o kadar yakışmış. bu dizimizin konusu diğer polisiye dizilerden bir tık farklı ancak.

çünkü los angeles polis departmanının içine giriyoruz bu dizide. (bkz: nathan fillion)'un oynadığı john nolan karakteri bir polis, ancak 40 yaşında departmanın en yaşlı çaylağı! ne demek istiyorum çaylak derken? polis depratmanında tecrübeli bir polisin yanına sahada eğitim almak amacıyla verilen polislerden bahsediyorum. işte nolan karakterimiz de departmanın en yaşlı çaylağı bu dizide. başka çaylaklarımız da var tabii. bu çaylaklar ve partnerlerini de izliyoruz dizide. bir nevi bir polisin eğitim gelişim sürecini izletiyor bize dizi.

burada da cinayetler görebiliyoruz ancak genel anlamıyla bu dizi departman içerisindeki "eski toprak" polislerin, ırkçılığın, kast sisteminin de nasıl işlediğini bize izletiyor. polislerin yozlaşmasını anlatıyor.. bu yönden çok güzel dokundurmalar yapan bir dizi. özellikle beyaz bir polisin siyah bir polisle olan ilişkilerini, "eski usül" polisliğin ne kadar muhafazakar olduğuna da güzelce değiniyor.

genel olarak bir bölüm içerisinde devriye gezen polisleri ve polisi gelen aramaları da izliyoruz. komikli tuhaflı vakalar olduğu gibi ürkütücü vakalar da mevcut.
buyrun afiş:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu adam yaşlandıkça lezzetlenmiş mi ne.. amanın.
devamını gör...

büyüdüm. *
devamını gör...

william shakespeare'in kendi başına yazdığı son beş perdelik oyunu. prospero karakterinin aslında kendisi olduğunu söyleyen bir çok kaynak mecvut ama dikkatli okunursa bu detay rahatlıkla görülüyor zaten. bu kanıya varılmasının sebebi oyunun veda bölümünde prospero karakterinin yaptığı veda konuşmasıdır esasında. kolonileşme, sömürgecilik, insan doğası ve bilgeliği hatta bireylerin rolleri üzerine eğilmiş çok yönlü bir eser. bu veda oyunu hem bir günah çıkarma hem hiciv hem de shakespeare'in dehasının gerçek bir kanıtı.

edit: the tempest'in uyarlaması olan aynı isimle vizyona girmiş bir julie taymor filmi de vardır ki ben izleme hatasına düştüğüm için kimse düşmesin diye edit geçiyorum. shakespeare'in dehasını basitçe harcamaktan fazlası değil bu. helen mirren'in oyunculuğu bile kurtarmaya yetmiyor filmi. oyunları tiyatral havasını bozmadan beyaz perdeye aktarmak zahmetli ve riskli bir iştir ama bunun üstesinden gelen pek çok film var ki en basit örneği rosencrantz and guildenstern are dead oyununun uyarlamasıdır ama taymor işin altından kalkamadığı gibi vasatın biraz bile üstüne çıkamayan silik bir uyarlama yaratmış sadece.

--- alıntı ---

"our revels now are ended. these our actors,
as ı foretold you, were all spirits and
are melted into air, into thin air:
and, like the baseless fabric of this vision,
the cloud-capp’d towers, the gorgeous palaces,
the solemn temples, the great globe itself,
yea, all which it inherit, shall dissolve
and, like this insubstantial pageant faded,
leave not a rack behind. we are such stuff
as dreams are made on, and our little life
ıs rounded with a sleep.”

--- alıntı ---
devamını gör...

ustalaştım artık, hiç eğitim almamış olmama rağmen oscarlık bir performansım var.
devamını gör...

sanat sanat için midir sanat toplum için midir sorunsalı
sanat para için midir sanat için mi sorunsalı
sanat sanat için mi yoksa sanat insan için mi sorunsalı

başlıklarının cevabı bu bölümdedir. sanat senin içindir. herkesin kendini ifade ediş tarzı farklı. kimi yoğurt üfler kimi yayla çorbası. bazı sanatçıların tarzlarını kendimize hitap edilmiş gibi bulabiliriz veya kendi sanatımızı yapabiliriz. iki türlü de bizi rahatlatıp, ruhumuza dokunduğuna kanaat getirdim. ben tuvalimi magenta ile kirletmeyi severim de konumuz zima mavisi şimdi. buradan sonrası:


bu bölümde anlatılan normal, bizim robotlara benzeyen kendi çapında bir robotun memnuniyetsiz sahibi tarafından sürekli güncellenerek akıl ve duygusal zeka verildiğidir.* ilerleyen zamanda robotumuz kendi kendini güncelleyerek, insana dönüşür. bi ruh sahibi oluyor da diyebilirim sanırım... sanat icraat etmeye başlar ve ünlü, herkes tarafından bilinen bir sanatçı olur. maviye yoğunlaşmasının sebebi ise ilk bulunduğu "ortamın" özlemindendir. en sonunda her insanın bi dönem düştüğü o varoluşsal sancıyı tadar ve bu acı da "boğulur".
devamını gör...

videosunu aşağıya bıraktığım filmdir.
geriye kalanlar anca kendi aralarında yarışır.
adeta bir başyapıt.

devamını gör...

türk halkı her konuda bilgi sahibidir.
devamını gör...

evin direği.
devamını gör...

mutfak

ba ba ba ba ba

light selamı

dominant teyze

personel müdürü bik bik bik gibi saçma sapan repliklerin geçtiği dizi.

halen televizyonda maruz kalmak olası. dizi bitti tekrarı devam ediyor.
devamını gör...

daha başlığı yazarken fenalık geçirdim. ben artık sözlükte gezinirken geldiğim ilk günden daha yabancı hissediyorum. takip ettiğim yazarlara bile bakamıyorum dünden beri...
n'olur eski haline dönsün. çok daralıyorum gündüz moduna aldım yine de daralıyorum.
offff!!!
bastığım her yerden bir şey fışkırıyor. bana ne kim aktif? ben tanım okumak istiyorum. *
devamını gör...

güzel içerikler giren ancak hak ettiği değeri görememiş bir kafa sözlük yazarı.
devamını gör...

başkaları suya taş atsa "ayy, ne güzel attın öyle !!" diye övüp göklere cikarirken kendim çöle piramit diksem "bence daha büyük olabilirdi hem ne var bunda ya, zaten görevim." diyerek bosveriyorum. hep yapmam gereken daha önemli ve ulvi işler olması gerekiyormuş ama ben bir türlü doğru ve güzel şeyler yapamiyormusum gibi hissediyorum. sanki herkes bana katlaniyormus gibi goruyorum. zaman içinde bunun bana ciddi zararlarını görmeye başladım. işte bu yüzden oturdum kendi kendimle büyük kavgalar , dövüşler sonunda bir anlaşma yaptım.
kendimle ilgili tek bir hedefim var. kendimi sevmek. bunu hiç unutmadan her gün ve her koşulda yapmak. kendime değer vermek.
bugün bu hedefimi gerçekleştirmek için epey yol aldım. mesela sözlükte yazar olmanın bana ne kadar iyi geldiği konusunda kendime brifing verdim. kimse benden bir şey istemediği halde evdeki artik yünleri değerlendirmek için ne kadar güzel bir kırlent ördüğüm konusunda kendi yanaklarımı okşadım. geçtiğimiz yıl örüp hediye ettiğim yastıklar sayesinde bir sünneti yaşattığımı hatırlayıp aynadaki yansimama gülümsedim. doğan cuceloglu'nun bir podcastini dinleyip kendi etki alanımda yaptıklarım konusunda kendimi değerlendirdim. basardigima kendimi ikna ettim, alnımdan öpüp madalya taktim. her an bir şey üretmek her an bir şey başarmak zorunda olmadığımı, çevremdekileri guldurdugum kadar ruhumunda gülmeye ihtiyacı olduğu konusunda beynimi yıkadım. mutlu görünen bir evliligi ve sorunsuz çocukları eşimin tek başına meydana getirmediğini defalarca tekrarladım. uykusuz geçen geceler , doğrusunu bilip ama huzur bozan olmamak için yutulan sözlerin yarisindan çoğunun bana ait olduğunu tesbih çeker gibi söyledim de söyledim.
çok şükür. bugün kendimi seviyorum. yaptığım tüm hatalara, tanıdığım tüm yanlış insanlara, verdiğim iyi ya da kötü tüm kararlara rağmen kendimi seviyorum. kim hakkımda ne düşünürse düşünsün ben böyle olmayı seviyorum.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim