arjantin başta olmak üzere şili, bolivya, paraguay, uruguay ve brezilya hükümetine condor operasyonu ( isp.operación cóndor) sürecinde askeri darbe yapılmıştır. amerika'nın desteği ile yapılan bu operasyondan sonra bugün kirli savaş olarak hatırladığımız guerra sucia dönemi başlıyor. sözde komünizm ile savaşmak amacıyla yapılan darbelerin nasıl insanlık dramına dönüştüğünü ise vahşetin en kanlı sınırlarında dolaşan arjantin hükümetinin ortaya koyduğu katliamları inceleyerek rahatlıkla görebiliyoruz.

tarih mart 1976'yı gösterdiğinde kara kuvvetleri komutanı general jorge rafael videla, cumhurbaşkanı ısabela peron’u deviriyor. (condor operasyonunu da göz önüne alırsak bu durumun temelleri 1966 yılında atılmıştır.) videla, 1976’dan 1981 ’e kadar daha sonra ise roberto viola, sadece birkaç aylığına iktidarda kalıyor. leopoldo galtieri, 1981’den 1982’ye kadar iktidarda kalıyor fakat falkland savaşı’nın sorumlusu olduğu için arjantin’in uğradığı bozgundan sonra istifa etmek zorunda kalıyor. yerine geçen reynaldo bigogne, 1983’te, iktidarı, demokratik bir cumhuriyet lehine bırakmaya mecbur ediliyor. bu yedi yıl boyunca, arjantin'de insanlar deyim yerindeyse dehşetin altın çağını yaşıyor. generallerin amacı sözde bütün bozguncu (subversivo) grupların kökünü kazımak ve bu amaç için de yedi yıl boyunca kitlesel cinayetler işleniyor. sadece 'suçlu' bulunanlar değil, şüpheliler ve hatta onların çevresindekiler de katledilmiştir. o sırada buenos aires valisi olan general ıberico manuel saint-jean’ın ünlü bir cümlesi: “önce tüm bozguncuları öldüreceğiz, sonra işbirlikçilerini, ardından da sempatizanları; daha sonra da tarafsızları, en sonunda da korkakları.” bu cümle katliam'ın ulaştığı boyutu gözler önüne seriyor aslında.

isyanın fitilini ateşleyecek olan adam kaçırmalar başlıyor. sivil giyimli askerler yeşil renkli, plakasız ford falcone’larla dolaşıyor ve kadınları, erkekleri, çocukları hiçbir açıklama yapmadan kaçırıyorlar. bu durum sokakta, işyerinde, şüphelinin evinde beklenmedik bir anda gerçekleşiyor. gündüzün veya gecenin herhangi bir saatinde. olaya tanık olanlara ise verilen emir şu: “no te metas. "
(isp.”bu işe karışma.”) binlerce insan bu şekilde, başkalarının zorunlu kayıtsızlığı içinde, ortadan kayboluyor. en korkuncu ise bu kaçırılan insanların yok edilme tekniği. işkence edildikten sonra yüzlerce, binlerce subversivo'dan kurtulmak gerekiyor. bu tekniğin bir çok adı var; el vuelo, vuelos de la muerte, ölüm uçuşu. mahkûmlar başka bir cezaevine nakledilmeden önce sözüm ona aşılanıyor. yapılan ilk uyuşturucu iğne onların tüm dirençlerini yok ediyor. onları, sersemlemiş bir halde kargo uçağına bindiriyorlar. mahkûmları tamamen uyutan ikinci iğne, uçakta yapılıyor. sonra askerler onları soyuyor, uçağın kapısını açıyor ve çıplak bedenleri güney atlantik’in sularına atıyorlar. binlerce tutuklu bu şekilde ortadan kayboluyor. 2 000 metre yüksekten atılarak, denizin yüzeyine çarparak parçalanıyorlar. her tutukevinde haftanın birkaç günü, bu 'temizlik işine' ayrılıyor. askerler bütün uluslararası kovuşturmalardan kurtulmak için çözüm buldukların düşünüyorlar el vuelo sayesinde.

bu kayıplar, buenos aires’te bir isyan duygusuna neden oluyor. hükümet bu durumu o an ciddiye alıp daha sert girişimlerde bulunsa muhtemelen tarih geri dönülemez bir şekilde değişecekti. 1980’den itibaren öfkeli anneler çocuklarına ne olduğunu öğrenmek istiyorlar. eğer öldülerse, en azından cesetlerini almak istiyorlar, ölülerini onurlandırmak için direniş gösteriyor ve korkudan doğan sessizlik yeminini bozuyorlar . bu kadınlar ünlü “madres de plaza de mayo” (mayıs meydanı anneleri) adını alıyorlar. askerler onlara “mayıs meydanı kaçıkları” adını veriyor. her perşembe, casa rosado’nun, başkanlık sarayının karşısında bıkmadan toplanıp gösteri yapıyorlar. ve ölülerini en azından gömmek isteyen bir halkın simgesi haline geliyorlar. bu isyan, 1982’de falkland savaşı’nda yanılgıya düşen askeri cuntanın uğradığı bozgunla aynı zamana rastlıyor. kısa süre içinde, birkaç gemisi batırılan arjantin, ingiliz ordusu tarafından eziliyor. generaller 1983’te, haklarında açılacak her türlü adli kovuşturmayı engellemek amacıyla kendileri için bir af çıkararak iktidardan çekiliyorlar. strateji tam işe yaramıyor. yeni demokratik hükümet “nunca mas" (ispanyolca,”bir daha asla.”) sloganıyla, yaşanan terör günlerini araştıran ulusal kayıplar komisyonu’nu (ukkom) kuruyor. rapora göre 30 000 kişi kayıp ve bu vahşetin yalnızca arjantin bilançosu. daha sonra bu rakam resmi olarak 15 000’e indiriliyor.

işkence yöntemleri araştırılıyor. bu yöntemlerin en başında picana var; vücudun farklı yerlerine elektrik vermeye dayanıyor: gözkapaklarına, dişetlerine, koltukaltlarına, cinsel organlara... tanıklar başka tekniklerden de bahsediyor; kadınlara sistematik olarak tecavüz edilmesi, elektrikli testereyle uzuvların kesilmesi, sigarayla yakma, göz çıkarma, cinsel organların usturayla kesilmesi, vajinaya canlı kemirgen sokma, anestezi uygulamadan ameliyat, el ve ayak tırnaklarının sökülmesi, mahkûmların üzerine ısırması veya tecavüz etmesi için aç bırakılmış av köpekleri yollamak...

bu tür eylemler nasıl cezalandırılabilir diye sormak gerek ki zaten dönemin hükümeti de bu durumun altından kalkamıyor ama yine de raül alfonsin’in demokrat hükümeti geri adım atmıyor. yeni bir askeri darbe tehdidine rağmen tutuklamalar yapmak ve suçluları yargı karşısına çıkarmak gerekiyor. böylece suçlular ile sivil iktidar arasında, sürekli olarak dava açılma tehditleri ile af kararlarının gündeme geldiği bir kedi fare oyunu başlıyor. 1986’da, şikâyetler için bir son tarih belirleyen,böylece askerlere karşı başlatılan kovuşturmaları askıya almayı sağlayan “son nokta” (punto final) yasası getiriliyor. ayrıca 1987’de,üstlerinin emirlerini uygulamakla yükümlü tüm askerlerin sorumluluğunu ortadan kaldıran “zorunlu itaat” (obediencia debida) yasası çıkarılıyor.

geriye yalnızca yüksek rütbelileri kalıyor. generaller. amiraller. askeri hükümetlerin üyeleri. bunlar da elekten geçiriliyor. basit bir nedenden, çok yaşlı olmalarından dolayı. en iyi ihtimal, mahkemeye çıkarılmadan ecelleriyle ölmeleri oluyor. en kötü ihtimal ise, evlerinde gözaltında tutulmaları...

mayıs meydanı annelerinin attığı slogan durumun en net özeti niteliğinde: “la casa no es un penal!” (ispanyolca, “ev hapishane değildir.”)

bu generallerin çoğu, iktidarları sırasında hatırı sayılı bir servet yapmış olduğu için cezaden çok ödül kabul ediliyor bu durum. bu kanlı tarih yalnızca arjantin'e ait. kirli savaş boyunca bahsi geçen ülkelerin her birinde benzer katliamlar yapılıyor ve halk sistematik bir şekilde katlediliyor. annelerinin mahkumiyetleri sırasında doğan bebekler, anneleri öldürüldükten sonra askerlere veriliyor ve yüksek rütbeli olanlar onları satarken düşük rütbeliler 'düzgün yetiştirmek' adı altında onları evlat ediniyor. bunun bir savaş değil, bir kesimin kökünü kazımak için yapılan kanlı bir oyun olduğunu okuduğum her olayda görebiliyorum. kötü olan ise alenen bu duruma destek veren amerika işin içinden hasarsız kurtuluyor ve geriye yalnızca yaralı halkın yaralarını sarması için gereken yüzlerce yıl kalıyor.
devamını gör...

vardır efendim.
özellikle habertürk ve cnn türk moderatörleri hiç dinlemeyi bilmiyorlar.
devamı kendileri konuşuyorlar.
hele o parmağı kulağa götürüyorlar ya !
orada uyuzluğun zirvesi oluşuyor.
bazıları;
veyis ateş programlarında ciddi bağırsak sorunları oluşuyor.
hülya hökenek devamlı konukların lafını kesiyor ve o buğulu sesiyle uykumuzu getiriyor.
başak şengül yamuk saç kesimiyle beraber devamlı konukların da lafını kesiyor.
parmak da hep kulağa tabiki.
ahmet hakan zaten bir şey demeye gerek yok. adamın duruşu irite.

aklıma bu kadar geldi.
devamını gör...

%41. çünkü 41 kere maşallah bana.
devamını gör...

haydi et yememeyi anladım ama hiç peynirsiz, sütsüz, yoğurtsuz bir hayat da düşünülebilir mi?
devamını gör...

2005 yapımı mükemmel bir epik hikaye. yayınlandığı dönemden beri anarşistlerin adeta kahramanı haline gelmiş, kullanılan maske bir sembol olmuştur. adeta bir anti kahraman yaratılmış beyaz perdede ve gerçekten bu anti kahraman sadece sinemada kalmamış bir çok insanın hayatında idol olmuş ve harekete geçmesine yol açmıştır. "bu maskenin altında bir fikir var ve fikirlere kurşun işlemez" sloganı duyulduğunda insanların tüylerini diken diken eden bir slogandır. natalie portman'ı ben leon'dan sonra ilk kez bu filmde izlemiştim. mükemmel ötesi bir oyunculuğu vardı. film 2020 ingiltere'sinde geçiyor. iktidarın halkına zulüm ettiği bir dönemi anlatıyor. adeta bir korku imparatorluğunda yaşayan halk direnmeye ya da kaçmaya başlıyor. anarşist bir grup ve bu grubun başındaki kahramanımız (aslında anti kahraman) v bu kargaşada başı hükümetle belşada olan genç bir kızı (natalie portman) kurtarıyor. ve bu direniş ve kurtarma hikayesi genişleyip büyüyüp bir halk kurtuluş savaşına dönüşüyor. o dönemde izlediğim en iyi filmler arasına hemen girmişti. ve ben dahil bir çok kişiyi gaza getirmişti. hala daha evde v maskem vardır.
devamını gör...

asla dost olmaz.ağzınızdan çıkanı üstünüze iletir.iş bitince muhabbet de kesinlikle biter.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çok düşünmek, geçmiş odaklı ve kötü hatıraları düşünmek.
devamını gör...

dün yediğim hurmalar
bugün *ıçımı tırmalar
karantina diye diye
oldum tam bir canavar
nasıl zayıflarım diye
kafamda deli sorular.

şeklinde an itibarıyla yazdığım, şahane ötesi şiiri paylaştığım başlık.
devamını gör...

ailesinin karnını doyurmak için ördek, kaz, tavşan vs. avlamış olan bir kesim vefâkar anaolulu babalar vardır. onlar için spordan ziyade ev geçindirmek için yapılan veya yapılmış eylem.
devamını gör...

salaklıktır. dümdüz salaklıktır.

edit: başlığı açıp köyden oruç arkadaşını görüntülü arayıp bir şeyler yiyen arkadaş tanımını silmiş. başlık başıma kalmış.
devamını gör...

başıma bir şey gelmicekse eğer ben beğenmedim. kendimi telefonu yeni keşfetmiş yaşlılar gibi hissediyorum.

edit: bu bildirim işareti niye gitmiyor? bende mi sorun var..
devamını gör...

mal, eskiden değerliydi. hem kaliteli ve uzun ömürlüydü, hem de el emeğiydi el işçiliğiydi. zordu mal almak. özellikle saat. ne büyük olaymış bir vakitler kol saati almak ! bozulan her şey ya tamircisine ya da yamacısına götürülürdü. kırk yeri yamalı pantolonlar giyerdi insanlar.

vakit ilerledi. sanayi ile alım gücü de arttı, malların değeri de ucuzladı. kaliteleri de değerlerine eş ucuzladı. bozulan mal artık atılıyor yerine yenisi "üst modeli" alınıyor. hal böyle olunca tamircilerin de saatçilerin de karınları aç, yamalı pantolonlarının cepleri boş kaldı. pek çok meslek gibi sanayi saatciliği de öldürdü. kol saati artık bir lüks haline geldi nitekim.
devamını gör...

çok iyi hatırlıyorum bundan tam 5 sene evvel yeni keşfettim bu grubu. büyük bir sevinçle arkadaşıma göstermiştim ve birlikte dinlemeye baslamistik, hala daha dinliyoruz. bütün şarkılarının bende yeri ayridir özellikle sorgu'nun sözlerine bayılırım ama "ruh" bir başkadır dostlar.

turp günlerinden bi' gün, sabah beş
dilimde bi' şarkı nasıl'sa beleş.
bendeniz şekerler'in oğluyum, cebimde güneş
misal düşmemiş bi' kar tanesiyim
varsay uykuda bi' köy hanesiyim
içim ihtiyar savaş gazisi

talebim değil hanlar hamamlar, gömme saraylar
sahibi olduğum her şey: rûyalar
herkesin doyduğu bi' çıkma ekmek
senin de öyle

pantolon-ceket, sokaklar benim
bastığım toprak, ağaçlar benim
neler gördüm, neler görmediğim?

aldım ihmalden planlarımı
gezdim çıkmazda sokaklarımı
kadınlarca derya yüzdüm, saadet bulmadım!
beyaz attan düştüm ne hükmüm kaldı, ne prensliğim

adımdan bi' harf attım, görmedin
herkesin doyduğu bi' çıkma ekmek
senin de öyle

her gün aynı göz haliyle ben

her gün aynı göz haliyle ben
uyanıyorum sabahla


devamını gör...

bir aylin livaneli şarkısıdır.

türk edebiyatının iyi romancılarından ve türkiye’nin iyi müzisyenlerinden biri olan zülfü livaneli’nin kızı olan aylin livaneli de bir müzisyendir.

bir türlü müzik dünyasında istediği yeri bulamayan aylin livaneli birçok kez şansını denemiştir aslında. 1990 yılında don’t go, 1991 yılında sevda değil, 1992 yılında bana müsade, 1993 yılında aylin livaneli söylüyor, 1997 yılında aşkına kanmam ve son olarak da 2008 yılında love is the answer albümlerini çıkartan aylin livaneli 3 tane de tekli yayınlamıştır.

oriental girl 1990 yılında çıkardığı albümde klip çektiği şarkısıdır. şarkının sözlerini şarkıcının kendisi yazmıştır. müzik ise onno tunç’a aittir.

melodiye hiç yabancı değilsiniz zira sezen aksu’nun seslendirdiği ada vapuru isimler şarkının müziği bu şarkıdaki de.

ingilizce şarkı denilince akla bir çırpıda gelen ümit besen, hadise, petek dinçöz, sertab erener ve diğer büyük sanatçıların muazzam şarkıları kadar değer görmese de bence dinlemeye değer. en azından şarkıda anlatılan bir hikaye var ve sevtap parman’ınki kadar olmasa da iyi bir ingilizce ile söylenmiş.

oriental girl
devamını gör...

descartes'ın sözü de referans alınarak; düşünüyorum, öyleyse arıyorum denilmesi gereken yazılı olmayan kuraldır.
devamını gör...

binlerce yıl önce yazılmış hakiki bir klasiktir. hem doğu toplumlarında hem de batı toplumlarında yüzyıllardır okunan kısacık bir eserdir. sun tzu esas olarak savaş sanatını ele almaktadır ama satır aralarından ekonomiden devlet yönetimine değin pek çok çıkarım yapmak mümkündür. kendisi kitapta sık sık belirli bazı şeylere dikkat edildiği takdirde zaferin ve bozgunun önceden öngörülebileceğini söyler. sözgelimi her şeyden önce iyi bir komutan düşmanını çok iyi tanımalı ve analiz etmelidir. bu yeterli değildir; iyi komutan aynı zamanda kendi kudretini ve emrindeki ordunun kabiliyetini de makûl bir biçimde bilebilmelidir. savaşta yer ve gökyüzünü bilmelidir iyi komutan. iklim ve coğrafi şartları göz önünde tutmalıdır. düşmanın sayısına göre hareket etmeli ve pozisyonunu kararlaştırmalıdır. düşmanı kuşatmak ve teslim almak en önemli maharetlerdendir. çok uzak yerlere yapılan seferlerin veya ordu sevklerinin bazı sakıncaları vardır. mühimmat, malzeme ve erzaklar iyi planlanmalıdır. düşman orduyu yağmalamalıdır ki devletin kaynakları idareli kullanılabilsin. komutanlık ciddi bir sanattır ve bu işi liyakat sahiplerine bırakmalıdır. hükümdar komutanın kritik kararlarına müdahale etmemelidir. komutan duruma her yönüyle hâkim olmalı ve askerlerinin moralini yüksek tutmalıdır. iyi komutan düşmana beklemediği yerden saldırır ve avantaj elde eder. düşmana yapmak istediği şeylerin tersini sezdirerek onları gâfil avlar. şehirlere tesadüfen saldırılmaz, her meydanda savaşılmaz, bodoslama her muharebeye girilmez. surlara varıncaya kadar dikkat etmelidir iyi komutan. yeknesak olabilen ordu her zaman için avantajlıdır. komutan ordusunun bütün askerlerini aynı idealle donatabilmeli ve onların umutlarını diri tutmalıdır. komutanın en büyük kabiliyetlerinden biri düşmanı bölebilmek ve birbirlerinden ayırabilmektir. günümüzdeki böl/parçala ve yönet anlayışıdır bu bir bakıma. stratejisi olmayan komutan mağlup olmaktan kaçınamaz. bütün savaşlar hile/aldatmaya dayanır. düşmanı şaşırtan ve hiç beklemediği yerlerden vuran komutan savaş sanatını en iyi icrâ edendir. "all warfare is based on deception" .
devamını gör...

malûm, istanbul için kar mujdesi verildi.
şimdi anlatacağım ise özellikle hafta sonu görülmesi muhtemel bir doğa olayıdır.

deniz etkisi veya sea effect snow olarak da bilinen doğa olayı için bir kaç bir şey yazayım.

deniz etkisi yağış(sea effect rains) yüksek basınç etkisindeki kuzeyli akımların taşıdığı soğuk hava kütlesinin(cp) kendisine göre sıcak olan deniz veya göl üzerinden geçmesiyle, ısı ve nem kazanmasıyla ortaya çıkan kararsızlık sonucuda oluşurlar. dengesiz hava engebeli yüzeylere, kıyılar ve tepeler gibi yerlerde hareket ettirildiğinde sonunda bulut oluşumu ve yağışa neden olur.
öncelikle deniz üstünden ( yıldız, poyraz yönünden ) sert bir rüzgar esmesi ve bu rüzgarın 850 hpa ( 1500 metre ) civarı sıcaklığının denizden en az 13 - 14 derece daha az olması gerekir.
dolayısıyla yer yüzeyinin 0 , denizin de 10 derecenin altında olması muhtemeldir ki 850 hpa sıcaklığı da -8 veya daha soğuk olur.

bu sayede sert esen çok soğuk rüzgarlar, denizden topladığı nemle birlikte kara parçasına kar yağışı bırakmaya başlar.
ve bu koşullar devam ettikçe kar da yağmaya devam eder.

deniz etkisi kar yağışında kar, aralıklarla ama yoğun yağar. hava bir açar bir kapar.
bafta sonu da karadeniz sahil şehirlerinde gözlemleyebilriz.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel



not: #bilgi kategorisine taşıyabilirseniz sevinirim.
devamını gör...

murathan mungan 'a ait mükemmel şiirdir.


istersen hiç başlamasın
bu hikaye eksik kalsın
onca yaraların ardından
yeni bir aşk yaratamazsın
örselenmiş bir çocukluk
işte benim bütün hikayem
kaç sevda geçse de yüreğimden
bu yıkıntıları onaramazsın
istersen hiç başlamasın
geç kalmışız birbirimize
yanlış kapılarla geçmiş bunca yıl dönemeyiz artık ilk gençliğimize
istersen hiç başlamasın
söz verelim kendimize.



yeni türkü 'nün bestesiyle daha da güzelleşmiştir kalbimi bırakıyorum bu şarkıya en sevdiklerimden.

devamını gör...

"bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin?" (bkz: can yücel).
devamını gör...

mobbing uygulayan iş verenlerin zamanla kötü insana dönüşmesi canavarlaşması para kazanıcam kurallı çalıştırıcam adı altında ruhlarını sattıklarına şahit oluyoruz.sırf bu baskıdan kaçmak için istifa etmişliğim var peki istifa edemeyen onlara yapılan eziyet..insanlara ömür boyu yaşayacağı tramvatik iz bırakıyorsunuz inşallah çok yaşamazsınız.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim