ioanna
tarihteki ilk ve tek kadın papa.
dikkatleri çektiysem anlatmaya başlıyorum. ioanna, joan, ya da john isimleriyle biliniyor aslında kadın papa. ioannes septimus, yani yedinci john (kimi yerde ioannes anglicus olarak da geçiyor)
853-855 yılları arasında (bazı kaynaklarda 855-857 arası) 2 yıl papa olarak görev yapan ioannanın hikayesi çok ilginç. ortaçağ, kadınların eğitim alamadığı bir dönem olduğu için kılık değiştirip erkek kılığında manastıra giriyor. manastırda bir keşişle tanışıp aşık oluyor, ikisi birlikte atinaya gidiyorlar. atinada kendini john anglicus olarak tanıtan ioanna (joan), eğitimini tamamlayıp romaya yerleşiyor. yetenekli bir katip olduğu için papalık makamının katibi oluyor, sonra yavaş yavaş basamakları tırmanıyor. en son roma kardinali oluyor. kendinden önceki papa olan leo iv 852 yılında ölünce oy birliğiyle papa seçiliyor işte. sonraki papa ise benedict iii. bu da ek bilgi olarak kalsın.
2 yıl (2 yıl 7 ay 4 gün) papalık yapan ioanna atinaya beraber gittiği sevgilisinden hamile kalıyor. hesabı tam tutturamayan ioanna, bir gün roma'daki lateran kilisesine giderken tören sırasında at üzerindeyken doğum sancısı tutuyor. bütün kalabalığın gözü önünde papa doğuruyor!
tabi millet şok. hemen yakalayıp cezasını kesiyorlar: atın arkasına bağlayıp sürüklüyorlar, ahali de taşlıyor. oracıkta öldürüyorlar. hatta efsaneye göre bu caddeye vicus papissa adı veriliyor, ioanna'dan sonra seçilen bütün papalar bu caddeden geçmekten imtina ediyorlar. şu an günümüzde bu cadde colosseum'un bulunduğu yerin azıcık arkasında bir cadde. bu caddede ioanna adına bir de anıt yapılmış,
bu gördüğünüz turuncu yapı ioanna anıtı.
tabi hiçbirimiz kadın papa diye bişey duymadık, tıpkı kadın peygamber duymadığımız gibi. bir grup insan bu efsanenin gerçek olduğuna inanıyor, diğer grup ise efsane olduğuna. kendini bu olayı ispatlamaya adamış kişilerden biri, donna woolfolk cross, 1996'da pope joan diye bir kitap yazıyor. hatta sonra filmi bile çekilmiş www.imdb.com/title/tt0458455/ (film çok güzel, izleyin)
yazarımız televizyona çıkıp anlatmış: "ioanna gerçek bir kişilik. 500den fazla yazıtta adı geçiyor, giovanni boccaccio adlı bir şairin kitabında da göndermeler mevcut. hatta hatta birsürü resim ve heykel var. hatta ve hatta san pietro meydanındaki heykellerden biri ioanna heykeli!" [1]
hikayenin gerçekliği hala daha kesin değil. gerçek olduğunu savunanlar "bu kadar kanıt var, resimler heykeller yazılar hatta adına anıt bile var. papalık makamı gerçeği gizlemek için elinden geleni yaptı, ioanna'nın adını tarihten sildi" diyor, diğer grup ise "hükmettiği dönemden ilk kez 350 sene sonra adı karşımıza çıkıyor. ioanna kesinlikle hayal ürünü olmalı" diyor. ilk kez jean de mailly'nin "chronica universalis mettensis" isimli eserinde bahsediliyor isim vermeden, bir zamanlar bir kadın papa varmış edasıyla...
demiş ki: "query: concerning a certain pope or rather female pope, who is not set down in the list of popes or bishops of rome, because she was a woman who disguised herself as a man and became, by her character and talents, a curial secretary, then a cardinal and finally pope. one day, while mounting a horse, she gave birth to a child. immediately, by roman justice, she was bound by the feet to a horse's tail and dragged and stoned by the people for half a league, and, where she died, there she was buried, and at the place is written: 'petre, pater patrum, papisse prodito partum' [oh peter, father of fathers, betray the childbearing of the woman pope]. at the same time, the four-day fast called the "fast of the female pope" was first established"
yani türkçesiyle, "bir papa figürü düşünüldüğünde, daha doğrusu bir kadın papa, ki bu figür ne papa listesinde var ne de roma kardinalleri listesinde. çünkü bu kadın kendini erkek kılığında gizledi, yetenekleri sayesinde de curia sekreterliği, kardinal ve en nihayetinde papa oldu. bir gün, at binerken çocuk doğurdu. hemen oracıkta roma hukukuna göre atın kuyruğuna ayaklarından bağlanıp yerde sürüklendi, halk tarafından da taşlandı ve öldürüldü, öldüğü yere de gömüldü. gömüldüğü yerin kapısında petre, pater patrum, papissae prodito patrum yani oh peter, babaların babası, çocuk taşıyan (hamile) kadın papanın ihaneti yazıyor. aynı zamanda 'kadın papa orucu' denilen 4 günlük oruç da ilk kez bu zamanda ortaya atıldı ember days"
bu hikayeyi daha sonraları martinss polonus (ya da martin of opava, martin of troppau) alıp isim vererek, nerede doğduğunu falan belirterek bir daha yazıyor, iyice detaylandırıyor yani.
hikaye şu: "john anglicus, born at mainz, was pope for two years, seven months and four days, and died in rome, after which there was a vacancy in the papacy of one month. it is claimed that this john was a woman, who as a girl had been led to athens dressed in the clothes of a man by a certain lover of hers. there she became proficient in a diversity of branches of knowledge, until she had no equal, and, afterward in rome, she taught the liberal arts and had great masters among her students and audience. a high opinion of her life and learning arose in the city; and she was chosen for pope. while pope, however, she became pregnant by her companion. through ignorance of the exact time when the birth was expected, she was delivered of a child while in procession from st. peter's to the lateran, in a lane once named via sacra (the sacred way) but now known as the "shunned street" between the colosseum and st clement's church. after her death, it is said she was buried in that same place. the lord pope always turns aside from the street, and it is believed by many that this is done because of abhorrence of the event. nor is she placed on the list of the holy pontiffs, both because of her female sex and on account of the foulness of the matter."
martin 13. yüzyılın ortalarında falan yaşamış bir vatikan tarihçisi. öyle dışardan falan da değil, bildiğimiz vatikan'ın içinde, bütün vatikan kaynaklarına erişimi olan biri. yazdığı kitapta zaten öğreniyoruz biz bu kadın papa olayını böyle detaylıca. tabi ondan sonraki tarihçiler daha da detay vermeye çalıştılar, kimisi doğum ismini falan verdi ama kesin bir tutarlılık yok. şu an en bilinen hikaye martin'in hikayesi (yukarıda anlattığım hikaye işte)
ha ayrıca, reformist hareketlere kadar aslında vatikan tarafından da bu hikayenin kabul edildiği, fakat reform sonrası kesin bir dille reddedildiği, hatta hatta papalık seçimlerinde delikli sandalyelere oturtulduklarını falan da okudum. bu da kenarda dursun.
kaynak
1. www.biography.com/people/po...
2. hoaxes.org/archive/permalin...
3. www.newadvent.org/cathen/08...
4. en.wikipedia.org/wiki/Pope_...
ve daha bir sür yan sayfacık. hepsini yazmıyorum.
not: şu yazı da okunası. bir kadının tamamen yabancı italyan bir erkekle (random stranger) olan anısını anlatıyor. www.womensordination.org/bl...
dikkatleri çektiysem anlatmaya başlıyorum. ioanna, joan, ya da john isimleriyle biliniyor aslında kadın papa. ioannes septimus, yani yedinci john (kimi yerde ioannes anglicus olarak da geçiyor)
853-855 yılları arasında (bazı kaynaklarda 855-857 arası) 2 yıl papa olarak görev yapan ioannanın hikayesi çok ilginç. ortaçağ, kadınların eğitim alamadığı bir dönem olduğu için kılık değiştirip erkek kılığında manastıra giriyor. manastırda bir keşişle tanışıp aşık oluyor, ikisi birlikte atinaya gidiyorlar. atinada kendini john anglicus olarak tanıtan ioanna (joan), eğitimini tamamlayıp romaya yerleşiyor. yetenekli bir katip olduğu için papalık makamının katibi oluyor, sonra yavaş yavaş basamakları tırmanıyor. en son roma kardinali oluyor. kendinden önceki papa olan leo iv 852 yılında ölünce oy birliğiyle papa seçiliyor işte. sonraki papa ise benedict iii. bu da ek bilgi olarak kalsın.
2 yıl (2 yıl 7 ay 4 gün) papalık yapan ioanna atinaya beraber gittiği sevgilisinden hamile kalıyor. hesabı tam tutturamayan ioanna, bir gün roma'daki lateran kilisesine giderken tören sırasında at üzerindeyken doğum sancısı tutuyor. bütün kalabalığın gözü önünde papa doğuruyor!
tabi millet şok. hemen yakalayıp cezasını kesiyorlar: atın arkasına bağlayıp sürüklüyorlar, ahali de taşlıyor. oracıkta öldürüyorlar. hatta efsaneye göre bu caddeye vicus papissa adı veriliyor, ioanna'dan sonra seçilen bütün papalar bu caddeden geçmekten imtina ediyorlar. şu an günümüzde bu cadde colosseum'un bulunduğu yerin azıcık arkasında bir cadde. bu caddede ioanna adına bir de anıt yapılmış,
bu gördüğünüz turuncu yapı ioanna anıtı.tabi hiçbirimiz kadın papa diye bişey duymadık, tıpkı kadın peygamber duymadığımız gibi. bir grup insan bu efsanenin gerçek olduğuna inanıyor, diğer grup ise efsane olduğuna. kendini bu olayı ispatlamaya adamış kişilerden biri, donna woolfolk cross, 1996'da pope joan diye bir kitap yazıyor. hatta sonra filmi bile çekilmiş www.imdb.com/title/tt0458455/ (film çok güzel, izleyin)
yazarımız televizyona çıkıp anlatmış: "ioanna gerçek bir kişilik. 500den fazla yazıtta adı geçiyor, giovanni boccaccio adlı bir şairin kitabında da göndermeler mevcut. hatta hatta birsürü resim ve heykel var. hatta ve hatta san pietro meydanındaki heykellerden biri ioanna heykeli!" [1]
hikayenin gerçekliği hala daha kesin değil. gerçek olduğunu savunanlar "bu kadar kanıt var, resimler heykeller yazılar hatta adına anıt bile var. papalık makamı gerçeği gizlemek için elinden geleni yaptı, ioanna'nın adını tarihten sildi" diyor, diğer grup ise "hükmettiği dönemden ilk kez 350 sene sonra adı karşımıza çıkıyor. ioanna kesinlikle hayal ürünü olmalı" diyor. ilk kez jean de mailly'nin "chronica universalis mettensis" isimli eserinde bahsediliyor isim vermeden, bir zamanlar bir kadın papa varmış edasıyla...
demiş ki: "query: concerning a certain pope or rather female pope, who is not set down in the list of popes or bishops of rome, because she was a woman who disguised herself as a man and became, by her character and talents, a curial secretary, then a cardinal and finally pope. one day, while mounting a horse, she gave birth to a child. immediately, by roman justice, she was bound by the feet to a horse's tail and dragged and stoned by the people for half a league, and, where she died, there she was buried, and at the place is written: 'petre, pater patrum, papisse prodito partum' [oh peter, father of fathers, betray the childbearing of the woman pope]. at the same time, the four-day fast called the "fast of the female pope" was first established"
yani türkçesiyle, "bir papa figürü düşünüldüğünde, daha doğrusu bir kadın papa, ki bu figür ne papa listesinde var ne de roma kardinalleri listesinde. çünkü bu kadın kendini erkek kılığında gizledi, yetenekleri sayesinde de curia sekreterliği, kardinal ve en nihayetinde papa oldu. bir gün, at binerken çocuk doğurdu. hemen oracıkta roma hukukuna göre atın kuyruğuna ayaklarından bağlanıp yerde sürüklendi, halk tarafından da taşlandı ve öldürüldü, öldüğü yere de gömüldü. gömüldüğü yerin kapısında petre, pater patrum, papissae prodito patrum yani oh peter, babaların babası, çocuk taşıyan (hamile) kadın papanın ihaneti yazıyor. aynı zamanda 'kadın papa orucu' denilen 4 günlük oruç da ilk kez bu zamanda ortaya atıldı ember days"
bu hikayeyi daha sonraları martinss polonus (ya da martin of opava, martin of troppau) alıp isim vererek, nerede doğduğunu falan belirterek bir daha yazıyor, iyice detaylandırıyor yani.
hikaye şu: "john anglicus, born at mainz, was pope for two years, seven months and four days, and died in rome, after which there was a vacancy in the papacy of one month. it is claimed that this john was a woman, who as a girl had been led to athens dressed in the clothes of a man by a certain lover of hers. there she became proficient in a diversity of branches of knowledge, until she had no equal, and, afterward in rome, she taught the liberal arts and had great masters among her students and audience. a high opinion of her life and learning arose in the city; and she was chosen for pope. while pope, however, she became pregnant by her companion. through ignorance of the exact time when the birth was expected, she was delivered of a child while in procession from st. peter's to the lateran, in a lane once named via sacra (the sacred way) but now known as the "shunned street" between the colosseum and st clement's church. after her death, it is said she was buried in that same place. the lord pope always turns aside from the street, and it is believed by many that this is done because of abhorrence of the event. nor is she placed on the list of the holy pontiffs, both because of her female sex and on account of the foulness of the matter."
martin 13. yüzyılın ortalarında falan yaşamış bir vatikan tarihçisi. öyle dışardan falan da değil, bildiğimiz vatikan'ın içinde, bütün vatikan kaynaklarına erişimi olan biri. yazdığı kitapta zaten öğreniyoruz biz bu kadın papa olayını böyle detaylıca. tabi ondan sonraki tarihçiler daha da detay vermeye çalıştılar, kimisi doğum ismini falan verdi ama kesin bir tutarlılık yok. şu an en bilinen hikaye martin'in hikayesi (yukarıda anlattığım hikaye işte)
ha ayrıca, reformist hareketlere kadar aslında vatikan tarafından da bu hikayenin kabul edildiği, fakat reform sonrası kesin bir dille reddedildiği, hatta hatta papalık seçimlerinde delikli sandalyelere oturtulduklarını falan da okudum. bu da kenarda dursun.
kaynak
1. www.biography.com/people/po...
2. hoaxes.org/archive/permalin...
3. www.newadvent.org/cathen/08...
4. en.wikipedia.org/wiki/Pope_...
ve daha bir sür yan sayfacık. hepsini yazmıyorum.
not: şu yazı da okunası. bir kadının tamamen yabancı italyan bir erkekle (random stranger) olan anısını anlatıyor. www.womensordination.org/bl...
devamını gör...
kender
kilitleri bir eğlence olarak gören, en baba kapıyı 1 dakika içinde açan, "kapıyı kilitleyerek neden amacını aşağılayım ki" vecizesinin sahibi olan sevimli yaratıklardır.
moralleri çok ama çok zor bozulur. hapishanelerde "eğlenceli" olduğu için kalırlar. hapishane dışında bir kavga gürültü duyarlarsa aralarından biri "hadi kapıyı açıp bakalım!" der, topluca kapıyı açıp dışarı çıkarlar.
bu nedenle çoğu şehir kenderleri almaz, suç işleyen kenderleri ise hapse atmak yerine şehir dışına atmayı tercih ederler.
bulundukları mekanların en minik kovuğunu bile bilir, her şehrin hapishane yemekleri konusunda eğlenceli muabbetler yaparlar.
bir kenderi bir yerden atarsanız ve o kender orada bulunmak istiyorsa tekrar girmesi 30 saniyesini alacaktır.
çok konuşurlar, o kadar çok konuşurlar ki bazen ölmemek için nefes almak amacıyla durmak zorunda kalırlar. aşırı iyi niyetlidirler.
üzerlerinde binlerce incik-boncuk, harita, gerekli gereksiz sayısız nesne bulunur.
konsantrasyonları inanılmaz düşüktür. bulutlardan konuşurken bir anda duvarcı ustalarına geçebilirler.
hiçbir şeyden korkmazlar. ejdarhaların kuyruğunu çekecek kadar korkusuzlardır. ama bu korkusuzlukları cesaretten değil, "korku" denilen duyguyu hissetmemelerinden ileri gelir. bu nedenle kenderlerin çoğu fazla yaşamazlar. yaşlı kenderler çok nadirdir.
o kadar korkusuzlardır ki, tasslehoff üzerinde ejderhaları delirten bir korku büyüsü olan sohikan korusunu bile (zor da olsa) geçebilmiştir.
her yeni şey gibi ölümü de eğlenceli ve yaşanması gereken muhteşem bir deneyim olarak görürler.
dillerinin kemiği yoktur. karşılarında bir tanrı olsa bile "naber" diye muhabbete girerler, hatta tass girmiştir.
süper mal aşırırlar. yanınızdan bir kender geçtiğinde muhtemelen cüzdanınız artık yoktur. ama asla "hırsızlık" amacı gütmezler. onların yaptığı aslında "ödünç almaktır"
kenderlerin kitabında "mülkiyet" denilen kavram yoktur. herşey herkese aittir. bir kender evinize girip sürahinizi alıp gidebilir, aynısını siz ona yaparsanız asla da umrunda olmaz.
bu yüzden bir kendere "hırsız" dediğinizde inanılmaz alınır, üzülür, kalbi kırılır hatta sinirlenir. bir kenderi sinirlendirmenin ya da üzmenin ender yollarından biri ona "hırsız" demek ya da sevdiklerine zarar vermektir.
daima gezdikleri, yıllarca kıtaları dolaştıkları için yerleşik hayata fazla alışamazlar.
korkunç meraklılardır. önlerinde cehennem kapısı açılsa bakmak için düşünmeden girerler. (ki [yine] tasslehoff girmiştir de)
değerleri farklı olduğu (daha doğrusu hemen hemen hiç değerleri olmadığı) için hemen hemen hiç evlenmezler de.
ama bütün bunlara rağmen şefkatli, duygulu, sevdiklerine sadık ve iyi kalpli, sevimli yaratıklardır.
dragonlance evreninin tartışmasız en eğlenceli ırkıdır kenderler. kalplerinde asla kötülük taşımazlar.
(bkz: tasslehoff burrfoot)
moralleri çok ama çok zor bozulur. hapishanelerde "eğlenceli" olduğu için kalırlar. hapishane dışında bir kavga gürültü duyarlarsa aralarından biri "hadi kapıyı açıp bakalım!" der, topluca kapıyı açıp dışarı çıkarlar.
bu nedenle çoğu şehir kenderleri almaz, suç işleyen kenderleri ise hapse atmak yerine şehir dışına atmayı tercih ederler.
bulundukları mekanların en minik kovuğunu bile bilir, her şehrin hapishane yemekleri konusunda eğlenceli muabbetler yaparlar.
bir kenderi bir yerden atarsanız ve o kender orada bulunmak istiyorsa tekrar girmesi 30 saniyesini alacaktır.
çok konuşurlar, o kadar çok konuşurlar ki bazen ölmemek için nefes almak amacıyla durmak zorunda kalırlar. aşırı iyi niyetlidirler.
üzerlerinde binlerce incik-boncuk, harita, gerekli gereksiz sayısız nesne bulunur.
konsantrasyonları inanılmaz düşüktür. bulutlardan konuşurken bir anda duvarcı ustalarına geçebilirler.
hiçbir şeyden korkmazlar. ejdarhaların kuyruğunu çekecek kadar korkusuzlardır. ama bu korkusuzlukları cesaretten değil, "korku" denilen duyguyu hissetmemelerinden ileri gelir. bu nedenle kenderlerin çoğu fazla yaşamazlar. yaşlı kenderler çok nadirdir.
o kadar korkusuzlardır ki, tasslehoff üzerinde ejderhaları delirten bir korku büyüsü olan sohikan korusunu bile (zor da olsa) geçebilmiştir.
her yeni şey gibi ölümü de eğlenceli ve yaşanması gereken muhteşem bir deneyim olarak görürler.
dillerinin kemiği yoktur. karşılarında bir tanrı olsa bile "naber" diye muhabbete girerler, hatta tass girmiştir.
süper mal aşırırlar. yanınızdan bir kender geçtiğinde muhtemelen cüzdanınız artık yoktur. ama asla "hırsızlık" amacı gütmezler. onların yaptığı aslında "ödünç almaktır"
kenderlerin kitabında "mülkiyet" denilen kavram yoktur. herşey herkese aittir. bir kender evinize girip sürahinizi alıp gidebilir, aynısını siz ona yaparsanız asla da umrunda olmaz.
bu yüzden bir kendere "hırsız" dediğinizde inanılmaz alınır, üzülür, kalbi kırılır hatta sinirlenir. bir kenderi sinirlendirmenin ya da üzmenin ender yollarından biri ona "hırsız" demek ya da sevdiklerine zarar vermektir.
daima gezdikleri, yıllarca kıtaları dolaştıkları için yerleşik hayata fazla alışamazlar.
korkunç meraklılardır. önlerinde cehennem kapısı açılsa bakmak için düşünmeden girerler. (ki [yine] tasslehoff girmiştir de)
değerleri farklı olduğu (daha doğrusu hemen hemen hiç değerleri olmadığı) için hemen hemen hiç evlenmezler de.
ama bütün bunlara rağmen şefkatli, duygulu, sevdiklerine sadık ve iyi kalpli, sevimli yaratıklardır.
dragonlance evreninin tartışmasız en eğlenceli ırkıdır kenderler. kalplerinde asla kötülük taşımazlar.
(bkz: tasslehoff burrfoot)
devamını gör...
ioanna kuçuradi
akademik olarak üzerinde oldukça az durulan ahlak ve etik konularında çalışmıştır kendileri. malesef genel tartışmalardan bile bihaber olduğumuz için-akademi bile bihaber- kuçuradi'nin bize 'yeni bi şeyler' söylediğini zannediyoruz. halbuki bahsettiği ahlak ve etik, 2. dünya savaşı sonrası batı'da konuşulanlardan farksızdır. kuçuradi'nin gündeminden düşmeyen 'rasyonel ve öğretilebilir' etik anlayışı çoktan dünyanın gündeminden düştü. literatür bilenler, literatür bilmeyenlere her zaman yeni bir şey söylerler tabi.
tabi ki ''gündemden düşen bi konuyu tekrar gündeme getirmek'' tenkit edilebilecek bi durum değildir. ancak bunu bilmeyen okuyucu tenkit edilebilir. eğitim ve öğretimin konusu olarak 'etik' ise başlı başına bi meseledir.
tabi ki ''gündemden düşen bi konuyu tekrar gündeme getirmek'' tenkit edilebilecek bi durum değildir. ancak bunu bilmeyen okuyucu tenkit edilebilir. eğitim ve öğretimin konusu olarak 'etik' ise başlı başına bi meseledir.
devamını gör...
islam barış dinidir
islam kan dinidir. kafa kesme dinidir. ya da o amaçla kullanılıyor. allahu ekber allahuu ekberrr diyerek motorlu testereyle suçsuz insanların başını gövdesinden ayırıp, kestiği kafayla top gibi futbol oynayanları, çok gördüm.
devamını gör...
kendinden 10 yaş büyük erkekle birlikte olmak
18 yaşından büyükse sorun yoktur karışılmaması gerekendir tavsiye verilmesi gerekirse erkekler bazen kendini fazla deneyimli görüp kızın isteklerini ya da yaşına göre yapması uygun olan şeyleri çocuksu bulabilir bunlara izin vermemelidir ve kendini olduğu gibi kabul ediyorsa bu ilişkiyi kabul etmelidir
devamını gör...
ilişki istemeyen insan
gönül evini üç beş günlük aşklarla kirletmek istemeyen insandır.
eğer doğru kişi varsa bir gün elbet gelecektir.
o olduğunu gözlerinin içine baktığında hissedecektir.
eğer doğru kişi varsa bir gün elbet gelecektir.
o olduğunu gözlerinin içine baktığında hissedecektir.
devamını gör...
günaydın sözlük
tek başına boş bir pazara uyandım bugün
içimde yarım kalan şeyler var sözlük nasıl anlatmalı ne denmeli bilmiyorum. başlanılan her işin elinde kaldığını bilerek umut etmek de zor. hevesini kırıyorlar her güne acabalarla kafanın içinde binbir düşünceyle uyanıyor ve daha güneş yüzünü doğru düzgün göstermeden yorgun düşerek devam ediyorsun.
olacak olan gelecek olan zamanını bekliyor sanırım ne bir dakika öncesi var ne bir dakika sonrası. bende buna tutunmaya çalışıyorum. elimde başka bir şey kalmadı çünkü.
canım sezen aksu’nun da dediği gibi;
“ters dönecek anahtar bir gün elbet çıkacaksın ışığa”
her sabaha yeni bir anahtarla uyanabilmek dileğiyle… günaydın sözlük ailesi
içimde yarım kalan şeyler var sözlük nasıl anlatmalı ne denmeli bilmiyorum. başlanılan her işin elinde kaldığını bilerek umut etmek de zor. hevesini kırıyorlar her güne acabalarla kafanın içinde binbir düşünceyle uyanıyor ve daha güneş yüzünü doğru düzgün göstermeden yorgun düşerek devam ediyorsun.
olacak olan gelecek olan zamanını bekliyor sanırım ne bir dakika öncesi var ne bir dakika sonrası. bende buna tutunmaya çalışıyorum. elimde başka bir şey kalmadı çünkü.
canım sezen aksu’nun da dediği gibi;
“ters dönecek anahtar bir gün elbet çıkacaksın ışığa”
her sabaha yeni bir anahtarla uyanabilmek dileğiyle… günaydın sözlük ailesi
devamını gör...
ümitcan uygun'un tahliye edilmesi
aleyna çakır cinayetiyle ilgili olmaksızın, yalnızca sosyal medya hesabı üzerinden uyuşturucu kullanımına dair paylaşım yaptığı için altı aydır tutukluluğu süren herifin, bu suçla ilgili tutukluluğunun sona erdiği ifadesini içeren haber. "adalet" dediğimiz mecra, kendisini aleyna çakır cinayeti'nin baş şüphelisi olarak tutuklamaya yeterli delil görmemişti yanlış hatırlamıyorsam. kendisinden rutin adli testler dahi istenmedi.
adalet sadece bir mecra evet.
adalet sadece bir mecra evet.
devamını gör...
ünsüz göçüşmesi
kelime içindeki sessiz harflerden ikisinin yerlerinin değişmesiyle ortaya çıkan ses hatası olayı.
örnek olarak, yalnız-yanlız, kibrit-kirbit, risk-riks vb...
örnek olarak, yalnız-yanlız, kibrit-kirbit, risk-riks vb...
devamını gör...
23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı
23 nisan, türkiye milli tarihinin başlangıcı ve yeni bir dönüm noktasıdır. bütün bir düşmanlık dünyasına karşı ayağa kalkan türkiye halkının, türkiye büyük millet meclisi’ni meydana getirmek hususunda gösterdiği harikayı ifade eder.
mustafa kemal atatürk
mustafa kemal atatürk
devamını gör...
şeriatçıların istanbul'da cennet piyangosu dağıtması
odanın haram olduğunu öğrendiğim başlık. bundan sonra salonda yatacağım. teşekkürler şeriatçılar.
devamını gör...
uykusuzkahve
çekilin mekanın sahibi yazar gelmiş.
an itibariyle benim için 23 nisan şuandan itibaren başlıyor. çocuklar gibi şeniim.
ah uykusuz kahve, benim gelişiyle neşe saçan kahveli kekim*
an itibariyle benim için 23 nisan şuandan itibaren başlıyor. çocuklar gibi şeniim.
ah uykusuz kahve, benim gelişiyle neşe saçan kahveli kekim*
devamını gör...
norman triplett
bilinen ilk sosyal deneyi gerçekleştiren amerikalı psikolog. bu deneyin sonuçları, insanların bir rakibe karşı yarıştıkları koşullarda, zamana karşı yarıştıkları koşullara kıyasla daha hırslı ve istekli davrandıklarını göstermişti.
devamını gör...
örnek vatandaş (yazar)
açtığı başlıklara hayran olduğum yazar.
devamını gör...
nesimi çimen
anadolu’nun bağrından kopar, yolu paris’e düşer. bi başına, karnı aç. elleri cebinde dolaşırken, bakar ki, sokak çalgıcıları var, müzik yapıyorlar, para topluyorlar. çöker bi köşeye, cura’sını tıngırdatmaya, yanık yanık söylemeye başlar:
“aç kulaklarını dinle sözümü,
yalan söz gerçeğe tuzak değil,
insan hakkını hak bilen kişi,
özünde nur doğar yalan ateşi,
kamili taşlamak cahilin işi,
cahilden kötülük hiç uzak değil…”
tesadüfen ordan geçerken, durup, dinleyenler arasında abidin dino da vardır.
tanışırlar… kasketli, pala bıyıklı, buram buram anadolu kokan ozan’ın kalacak yeri olmadığını öğrenir, koluna girer, evine davet eder.
güzin dino, sofrayı kurar. otururlar, sohbete koyulurlar. laf lafı açar, ozan der ki, "beni yarın çarşıya götürür müsünüz?"
"hayrola?" derler, "ne lazımsa biz sana alalım…"
“bale ayakkabısı alacağım” der.
dino’lar şoke olur. kara yağız ozan, o şahane şivesiyle devam eder:
“benim oğlan balet de… ona göndereceğim.”
çünkü…
nesimi çimen’dir o.
türkü derleyen, ilk plak çalışmasını 1964’te yapan, almanya’da fransa’da isveç’te albümler çıkaran, dünyanın en önemli müzikhollerinde sahne alan, türkiye’de ha bire gözaltına alınan, işkence gören, sürüm sürüm süründürülen, yılmayan, ömrünün sonuna kadar hiç sosyal güvencesi olmayan, yurtdışından gelen teliflerle mütevazı yaşamını sürdürmeye gayret eden…
sazın, sözün, üç telli cura’nın ustası...
"yılmaz özdil"
“aç kulaklarını dinle sözümü,
yalan söz gerçeğe tuzak değil,
insan hakkını hak bilen kişi,
özünde nur doğar yalan ateşi,
kamili taşlamak cahilin işi,
cahilden kötülük hiç uzak değil…”
tesadüfen ordan geçerken, durup, dinleyenler arasında abidin dino da vardır.
tanışırlar… kasketli, pala bıyıklı, buram buram anadolu kokan ozan’ın kalacak yeri olmadığını öğrenir, koluna girer, evine davet eder.
güzin dino, sofrayı kurar. otururlar, sohbete koyulurlar. laf lafı açar, ozan der ki, "beni yarın çarşıya götürür müsünüz?"
"hayrola?" derler, "ne lazımsa biz sana alalım…"
“bale ayakkabısı alacağım” der.
dino’lar şoke olur. kara yağız ozan, o şahane şivesiyle devam eder:
“benim oğlan balet de… ona göndereceğim.”
çünkü…
nesimi çimen’dir o.
türkü derleyen, ilk plak çalışmasını 1964’te yapan, almanya’da fransa’da isveç’te albümler çıkaran, dünyanın en önemli müzikhollerinde sahne alan, türkiye’de ha bire gözaltına alınan, işkence gören, sürüm sürüm süründürülen, yılmayan, ömrünün sonuna kadar hiç sosyal güvencesi olmayan, yurtdışından gelen teliflerle mütevazı yaşamını sürdürmeye gayret eden…
sazın, sözün, üç telli cura’nın ustası...
"yılmaz özdil"
devamını gör...
yeni kelime öğreniyorum
(bkz: dil-âgâh)
devamını gör...



