düşünümsellik
pierre bourdieu'nun sosyolojisidir.
toplumsal aktörlerin sürekli olarak rasyonel ve ekonomik çıkarlara göre hareket ettiklerini savunan rasyonel eylem kuramına karşı aktörlerin içkin bir pratik mantığa, sezgiye ve de bedensel yatkınlığa göre hareket ettiklerini savunan, bu bakımdan da toplumsal dünyada beden ile pratiklerin mantığına önem veren bir sosyolojidir.
bourdieu'ya göre düşünümsellik, bireysel olandaki toplumsalı, mahremin altında gizlenen kişisel-olmayanı, özeldeki evrenseli keşfettirerek entelektüeli yanılsamadan kurtarabilir.
bourdieu'nun geliştirdiği kavramları anlatmak için oyun metaforu örneği en bilindik örnektir.
buna göre aktörlerin oyunu oynadığı yer alandır. (sosyolojik anlamda mücadelenin sürdüğü yer). oyuncular oyuna dahil olmak için o oyundan elde edecekleri çıkarları (bu çıkarlar illusio kavramına denk düşer) doğrultusunda oyunu oynamaya değer bulur ve kuralları (yani (i: doxa) ) sorgulamazlar. oyuna dahil olmak demek, alanın yerleşik düzenini yani kuralları benimsemek, sorgulamamak demektir.
her oyuncunun oyunda kullanmak üzere elinde bazı kozlar vardır ve bu kozlar bourdieu'nun sermaye kavramını karşılar. ekonomik (maddi kaynaklar), kültürel (özellikle eğitim), toplumsal (ilişkiler ağı) sermaye tipleridir. bu sermaye tiplerinin pratikteki yansıması ve/veya toplamı simgesel sermayeyi oluşturur. bireyler sermayeleri oranında alanda bir yer edinirler.
bourdeiu'ya göre modern endüstri toplumlarında en temel karşıtlık kültürel sermaye ile ekonomik sermaye arasındadır. "ekonomik sermayenin (servet, gelir, mal-mülk) dağılımı hiyerarşinin baskın ilkesi, kültürel sermayenin (bilgi, kültür, eğitim) dağılımı ise hiyerarşinin daha az baskın ilkesidir" ve bu "zıtlık iktidar alanını şekillendirir".
tüm bunlar ışığında bireyler oyunun sonunda elde edeceklerine inandıkları çıkarlar doğrultusunda kendilerini sonuca götürecek yollara aşina olmaya başlarlar. bu davranış kalıpları, karşılaşılan durumlar neticesinde bireylerin bir yatkınlıklar bütünü oluşturmasına yol açar. bourdieu bu yatkınlıklar bütününe habitus der.
alan habitusu yapılandırma eğilimindeyken, habitus da alana dair algıyı yapılandırma eğilimindedir.
habitus, bilinçlilik gerektirmeyen bir bilme biçiminin, planlı olmayan bir niyetliliğin/yönelmişliğin, dünyadaki düzenliliklere pratik hakimiyetin bir ilkesidir.
son olarak bourdieu'nun yaşadığımız dünyadaki çok katmanlı sınıf sistemine cuk oturan simgesel şiddet kavramından kısaca bahsedeyim.
bir örnekle her anlamda büyük bir sermayeye sahip olmanın ayrıcalığını taşıyan iktidar, yeniden üretimini yani var olan düzeninin devamını sağlamak için, fiziksel şiddet içermeyen bir baskı uygular.
kendini kabul ettirme sürecinde iktidarın elinde bulunan baskı araçları simgesel sermayeyi oluşturur. örneğin x toplumunda iktidar, toplumun önemseyeceği unsurları (din, toplumsal aidiyet, kültürel aidiyet, ekonomik şahlanış vb..) kullanarak varlığını devam ettirmeye çalışabilir. bu durum topluma kendini güvende hissetme duygusu yaşatır. simgesel şiddetin en önemli özelliği egemenlik ve boyun eğme ilişkilerinin sevgi ilişkilerine, iktidarın karizmaya ya da duygusal bir hoşnutluk yaratabilecek bir cazibeye, yani gönüllü bir sömürü ilişkisine dönüşmesidir.
toplumsal aktörlerin sürekli olarak rasyonel ve ekonomik çıkarlara göre hareket ettiklerini savunan rasyonel eylem kuramına karşı aktörlerin içkin bir pratik mantığa, sezgiye ve de bedensel yatkınlığa göre hareket ettiklerini savunan, bu bakımdan da toplumsal dünyada beden ile pratiklerin mantığına önem veren bir sosyolojidir.
bourdieu'ya göre düşünümsellik, bireysel olandaki toplumsalı, mahremin altında gizlenen kişisel-olmayanı, özeldeki evrenseli keşfettirerek entelektüeli yanılsamadan kurtarabilir.
bourdieu'nun geliştirdiği kavramları anlatmak için oyun metaforu örneği en bilindik örnektir.
buna göre aktörlerin oyunu oynadığı yer alandır. (sosyolojik anlamda mücadelenin sürdüğü yer). oyuncular oyuna dahil olmak için o oyundan elde edecekleri çıkarları (bu çıkarlar illusio kavramına denk düşer) doğrultusunda oyunu oynamaya değer bulur ve kuralları (yani (i: doxa) ) sorgulamazlar. oyuna dahil olmak demek, alanın yerleşik düzenini yani kuralları benimsemek, sorgulamamak demektir.
her oyuncunun oyunda kullanmak üzere elinde bazı kozlar vardır ve bu kozlar bourdieu'nun sermaye kavramını karşılar. ekonomik (maddi kaynaklar), kültürel (özellikle eğitim), toplumsal (ilişkiler ağı) sermaye tipleridir. bu sermaye tiplerinin pratikteki yansıması ve/veya toplamı simgesel sermayeyi oluşturur. bireyler sermayeleri oranında alanda bir yer edinirler.
bourdeiu'ya göre modern endüstri toplumlarında en temel karşıtlık kültürel sermaye ile ekonomik sermaye arasındadır. "ekonomik sermayenin (servet, gelir, mal-mülk) dağılımı hiyerarşinin baskın ilkesi, kültürel sermayenin (bilgi, kültür, eğitim) dağılımı ise hiyerarşinin daha az baskın ilkesidir" ve bu "zıtlık iktidar alanını şekillendirir".
tüm bunlar ışığında bireyler oyunun sonunda elde edeceklerine inandıkları çıkarlar doğrultusunda kendilerini sonuca götürecek yollara aşina olmaya başlarlar. bu davranış kalıpları, karşılaşılan durumlar neticesinde bireylerin bir yatkınlıklar bütünü oluşturmasına yol açar. bourdieu bu yatkınlıklar bütününe habitus der.
alan habitusu yapılandırma eğilimindeyken, habitus da alana dair algıyı yapılandırma eğilimindedir.
habitus, bilinçlilik gerektirmeyen bir bilme biçiminin, planlı olmayan bir niyetliliğin/yönelmişliğin, dünyadaki düzenliliklere pratik hakimiyetin bir ilkesidir.
son olarak bourdieu'nun yaşadığımız dünyadaki çok katmanlı sınıf sistemine cuk oturan simgesel şiddet kavramından kısaca bahsedeyim.
bir örnekle her anlamda büyük bir sermayeye sahip olmanın ayrıcalığını taşıyan iktidar, yeniden üretimini yani var olan düzeninin devamını sağlamak için, fiziksel şiddet içermeyen bir baskı uygular.
kendini kabul ettirme sürecinde iktidarın elinde bulunan baskı araçları simgesel sermayeyi oluşturur. örneğin x toplumunda iktidar, toplumun önemseyeceği unsurları (din, toplumsal aidiyet, kültürel aidiyet, ekonomik şahlanış vb..) kullanarak varlığını devam ettirmeye çalışabilir. bu durum topluma kendini güvende hissetme duygusu yaşatır. simgesel şiddetin en önemli özelliği egemenlik ve boyun eğme ilişkilerinin sevgi ilişkilerine, iktidarın karizmaya ya da duygusal bir hoşnutluk yaratabilecek bir cazibeye, yani gönüllü bir sömürü ilişkisine dönüşmesidir.
devamını gör...
aa
gizlice whatsapp profiline falan bakılacak kişiyi kaydetme şekli.
genelde ilk a büyük olur ve profile bakılır bakılmaz numara silinir. z kuşağının yarısı yapmıştır bunu, net söylüyorum. ben de yaptım da, ben cc diye kaydetmiştim. *
genelde ilk a büyük olur ve profile bakılır bakılmaz numara silinir. z kuşağının yarısı yapmıştır bunu, net söylüyorum. ben de yaptım da, ben cc diye kaydetmiştim. *
devamını gör...
cemil meriç
odamında duvarında asılı bulunan " beni kitaplara kaçıran ne çok insan var" sözünün sahibi yazardır.
devamını gör...
bipolar sevgili
ne kadara iğrenç biri olduğumu anladığım başlıktır. teşekkür ederim.
devamını gör...
paris sendromu
genel olarak büyük beklenti içine girilen bir eylemin, şehirin, kişinin (örnekler çoğaltılabilinir) beklenildiği gibi çıkmamasıdır.
çoğu insanın hayali olan paris'e gidenlerin bir kısmı beklediği gibi bulamadığı için adını bu şehirden almıştır.
çoğu insanın hayali olan paris'e gidenlerin bir kısmı beklediği gibi bulamadığı için adını bu şehirden almıştır.
devamını gör...
madalyasız yazarların boş beleş tipler olması
ne ayıp.
öyle mi denir?
az empati lütfen.
sınavlara çalışmam gerekmese, yemek yapmam gerekmese, ev işi yapmam gerekmese, kız kardeşlerimle günlük telefon muhabbeti etmem gerekmese, arkadaşlarla yazışmam gerekmese, konu komşu muhabbeti gerekmese, deneme yazmam gerekmese, benimde okuyup beğendiğim kitaplara, izlediğim güzel filmlere tematik başlık açasım var.
ama işte kem ve küm.
allahtan bir ara yaptım diye mutlu oluyorum.
hem yaptım, hemde ilgililere sundum tanımlarımı.
onlarda bir kısmını madalyalık gördü.
nasip kısmet işi bunlar.
çok da şey etmemek lazım.
öyle mi denir?
az empati lütfen.
sınavlara çalışmam gerekmese, yemek yapmam gerekmese, ev işi yapmam gerekmese, kız kardeşlerimle günlük telefon muhabbeti etmem gerekmese, arkadaşlarla yazışmam gerekmese, konu komşu muhabbeti gerekmese, deneme yazmam gerekmese, benimde okuyup beğendiğim kitaplara, izlediğim güzel filmlere tematik başlık açasım var.
ama işte kem ve küm.
allahtan bir ara yaptım diye mutlu oluyorum.
hem yaptım, hemde ilgililere sundum tanımlarımı.
onlarda bir kısmını madalyalık gördü.
nasip kısmet işi bunlar.
çok da şey etmemek lazım.
devamını gör...
kediler konuşabilse sorulacak sorular
gel bakalım aslan parçası senle konuşacaklarımız var. evet lütfen sorgu odasına girmeyelim.*
devamını gör...
profil fotoğrafı kedi olan yazarlar
kediden izin alıp almadığı merak konusu olan yazardır:))).
devamını gör...
başka bir şehirde yeni bir hayata başlamak
finansal sorunlar olmasa şu dakika* gerçekleştireceğim gelecek planıdır. kafanda seninle geldiği için acılar geçer mi belirsiz. yine de tecrübelemek lazım bence. bir şans vermeli, reset atmalı.
duramıyorum yerimde. sanki bu ev, bu şehir benim değil.
duramıyorum yerimde. sanki bu ev, bu şehir benim değil.
devamını gör...
kaymakamın öğretmenden özür dileyerek helalleşmesi
millet baskısı yüzünden özür dilemiş tir. o kaymakam dan bir bok olmaz.
devamını gör...
sevilmeyen noktalama işareti
ünlem.
bıraktığı etkiyi abartılı buluyorum. kullanmam gereken yerlerde bile mümkün olduğunca kaçınıyorum. "yok yahu ünlem koyacak kadar da şey değil." diyorum.
bıraktığı etkiyi abartılı buluyorum. kullanmam gereken yerlerde bile mümkün olduğunca kaçınıyorum. "yok yahu ünlem koyacak kadar da şey değil." diyorum.
devamını gör...
uzat sarı saçlarını rapunzel
sözlüğe ilk üye olduğum günlerde takip etmeye başladığım, özellikle edebiyat alanındaki tanımlarıyla gönlümde taht kurmuş yazar. kalemi hep böyle sıcak olsun, tanımlarıyla gönüllerimizi ısıtmaya devam etsin.
devamını gör...
cem karaca şarkılarındaki ölümcül cümleler
hiç bir kadın hic bir erkeği
ve hiç bir erkek hiç bir kadını
bu biçim, bu biçim sevmedi
yokluğu ekmeğe katık edip
sevgiyi açlığa eklemedi
gözyaşlarının hiç bir teki
bu biçim düşmedi
böylesine dolu dolu dolu ağlamadı
hiç bir kucakta, hiç bir baş
ve hiç bir elveda bugüne dek
bu biçim söylenmedi
hiç bir akşam o akşam gibi
kanarcasına batmadı o güneş
ve hiç bir güneş onlari bir daha
bu biçim, bu biçim, bu biçim görmedi
hiç bir kadın dedim ya hiç bir erkeği
ve hiç bir erkek hiç bir kadını
bu biçim, bu biçim, bu biçim sevmedi
ve hiç bir erkek hiç bir kadını
bu biçim, bu biçim sevmedi
yokluğu ekmeğe katık edip
sevgiyi açlığa eklemedi
gözyaşlarının hiç bir teki
bu biçim düşmedi
böylesine dolu dolu dolu ağlamadı
hiç bir kucakta, hiç bir baş
ve hiç bir elveda bugüne dek
bu biçim söylenmedi
hiç bir akşam o akşam gibi
kanarcasına batmadı o güneş
ve hiç bir güneş onlari bir daha
bu biçim, bu biçim, bu biçim görmedi
hiç bir kadın dedim ya hiç bir erkeği
ve hiç bir erkek hiç bir kadını
bu biçim, bu biçim, bu biçim sevmedi
devamını gör...
yazılımcımızdan ne istiyoruz
spoiler özelliği direkt olarak görünmeyip bir buton işlevinde olsa da üstüne basınca açılsa güzel olmaz mıydı diye minik bir öneri bırakıyorum buraya. şahsen girdileri okurken spoiler olan kısımlara gözüm kayıyor bazen.
devamını gör...
çin aşısının ilk olarak sağlıkçılara yapılması
bugün tarihiyle resmen başlamış bir uygulamadır. umarım olumlu etkilerini görürüz. tek endişem yan etkilerinin görülmesi ve bunun da özellikle bizim için savaşan sağlıkçıları olumsuz etkilemesi.
devamını gör...
didem madak sözleri
hiçbir takım tutmuyorum, yıldızların takımından başka
devamını gör...
hangi yazar gözünde nasıl canlanıyor sorusu
black rose immortal kadar başınıza taş düşsün ayol. ay amma gözünde canlandıran oluyor be… neyse acıdım başınıza taş düşmesin valla ağırım lan ölürsünüz, cenaze masrafları falan uğraşamam. *
devamını gör...


