5 bin liralık telefon kullanıp millet aç demek
avrupa'da 200-300 birim bandinda olan telefonu türkiye'de 5000 birime alan kişi tabiki isyan edecektir.
devamını gör...
eraa
dövüş sporları ile ilgilendiğini tahmin ettiğim sözlüğe girdiği saniye moderatörlük almış bir yazarımız.
devamını gör...
mariana çukuru
dünya üzerinde bilinen en derin nokta.
her ne kadar birçok insan henüz oraya inilemediğini sansa da, 1960'lı yıllarda don walsh ve bir batiskafla jacques piccard tarafından ziyaret edilmiş, daha sonra ise james cameron ve victor vescovo gibi isimler de daha derin noktalarına inmeyi başarmıştır.
bir de küçük uyarıda bulunayım. bu fotoğraf mariana çukuru'na ait değil. genellikle internette arama yapıldığında karşınıza ilk çıkan budur ama burası farklı bir yer. mariana çukuru şu bölgede...
her ne kadar birçok insan henüz oraya inilemediğini sansa da, 1960'lı yıllarda don walsh ve bir batiskafla jacques piccard tarafından ziyaret edilmiş, daha sonra ise james cameron ve victor vescovo gibi isimler de daha derin noktalarına inmeyi başarmıştır.
bir de küçük uyarıda bulunayım. bu fotoğraf mariana çukuru'na ait değil. genellikle internette arama yapıldığında karşınıza ilk çıkan budur ama burası farklı bir yer. mariana çukuru şu bölgede...
devamını gör...
illuminati
orta çağ avrupasında kliselerin otoriter olduğu dönemde bilim en karanlık dönemini yaşıyordu. bir çok bilim insanı kliseye ters olan keşiflerinden dolayı idam ettiriliyordu. bu karanlık dönemde aydınlar, illuminati=aydınlanmışlar olarak kliseden gizlenmek için gizli buluşmalar, çalışmalar yürütüyorlardı. gittikçe büyüyen aydınlanmışlar maddi desteği taş ve duvar ustası olan mason gruplar sayesinde sağlamaya başladılar. (masonların sembolünün pergel olmasının sebebininde bu olduğu söylenir). bu ittifak yıllarca sürmüştür. sonrasında dini reformlar yapılıp bilimin önemi anlaşılınca bu gizli örgüt günümüze kadar varlığını sürdürmemiştir. yani şuan kimse bilime engel olmuyor avrupa da. şimdiki komplo severler de kendilerinin ismini bolca kullanıyorlar.
kısaca hikayesinin böyle olduğunu okumuştum... doğru mu yanlış mı bilemiyorum
kısaca hikayesinin böyle olduğunu okumuştum... doğru mu yanlış mı bilemiyorum
devamını gör...
artık benim geleceğe dair umudum yok hayalim yok beklentim yok
türkiye'nin durumunu gözler önüne seren olaydır. bu ülkedeki gençleri bu raddeye getirenler utansın. artık 13-14 yaşındaki çocuklar bile daha lisedeyken bir şekilde yurt dışına çıkıp kendini kurtarma hayalleri ile büyüyor.
"benim geleceğe dair umudum yok, hayalim yok. hayattan bir beklentim yok." okurken bile insanın boğazına bir şeyler düğümleniyor.
çok üzgünüm sözlük. genç kardeşimizin mekanı cennet olsun.
link
"benim geleceğe dair umudum yok, hayalim yok. hayattan bir beklentim yok." okurken bile insanın boğazına bir şeyler düğümleniyor.
çok üzgünüm sözlük. genç kardeşimizin mekanı cennet olsun.
link
devamını gör...
felsefeden anlayan kadın vs mantı yapabilen kadın
kadın sizin için sokakta öyle, mutfakta böyle, yatakta şöyle olacaktı? şimdi salonda da felsefeci mi olmalı? ergonomik tasarımlı kadınlara düm düz erkekler. ne güzel istanbul be.
devamını gör...
panda
günün on saati bambu kemiren ayıcıklardır.
panda bir ayı türüdür aslında. bu yüzden sindirim sistemleri et yemeye müsaittir ama çok az besin öğesi içermesine rağmen tek besin kaynakları bambudur.
bulundukları bölgede bambular tükenirse açlıktan ölürler.
ve pandalar sonucunda ölüm olsa dahi et yemezler. bunun sebebi de etin tadını algılamalarını sağlayan bir genin evrimsel süreçte kayba uğramış olmasıdır.
yani pandalar kocaman sevimli gövdelerinde çocuk kalbi dışında böyle ilginç bilgileri de taşırlar.
panda bir ayı türüdür aslında. bu yüzden sindirim sistemleri et yemeye müsaittir ama çok az besin öğesi içermesine rağmen tek besin kaynakları bambudur.
bulundukları bölgede bambular tükenirse açlıktan ölürler.
ve pandalar sonucunda ölüm olsa dahi et yemezler. bunun sebebi de etin tadını algılamalarını sağlayan bir genin evrimsel süreçte kayba uğramış olmasıdır.
yani pandalar kocaman sevimli gövdelerinde çocuk kalbi dışında böyle ilginç bilgileri de taşırlar.
devamını gör...
tanrı var mı sorunsalı
evren sonsuzdan beri var mıdır?
olmadığı bilimsel olarak belirtilmiştir.
evrenin var olma sürecini ilk başlatan şey nedir?
hiç olmayan evren durup dururken neden olmayı seçmiştir?
bu mantık bizim için bir üst bilincin olduğunu daha mantıklı hale getirir.
tanrı dersiniz, zeus dersiniz. siz bilirsiniz.
evrenin ezeli olmadığı anlaşıldığında ateistlerin en temel savlarından biri geçerliliğini yitirmiştir.
tabi standart evren modelinin yanında sonsuz evrenler gibi geliştirilen teoriler de vardır. yine de üst bilinci mantıksızlaştıramaz.
olmadığı bilimsel olarak belirtilmiştir.
evrenin var olma sürecini ilk başlatan şey nedir?
hiç olmayan evren durup dururken neden olmayı seçmiştir?
bu mantık bizim için bir üst bilincin olduğunu daha mantıklı hale getirir.
tanrı dersiniz, zeus dersiniz. siz bilirsiniz.
evrenin ezeli olmadığı anlaşıldığında ateistlerin en temel savlarından biri geçerliliğini yitirmiştir.
tabi standart evren modelinin yanında sonsuz evrenler gibi geliştirilen teoriler de vardır. yine de üst bilinci mantıksızlaştıramaz.
devamını gör...
tarihi şahsiyetler yazar olsa açacağı başlıklar
friedrich nietzsche - namus ve ahlak şövalyeliği yapanların en namussuzlar olması
devamını gör...
ayşegül'e ses olamıyoruz
ne yazık ki yine adaleti sosyal medyadan aramak zorunda kalınan bir vaka. umuyorum ayşegül en kısa zamanda sağlığına kavuşur ve sorumlusu ya da sorumluları gereken cezayı alır.
yetkililer umarım önce kendi vatandaşını korur!
yetkililer umarım önce kendi vatandaşını korur!
devamını gör...
pardon beyler kuzenim yazmış
gerçekten başıma gelen duruma konu olan cümle. şöyle:
metin2 adlı oyunu bilenler bilir. suralar, açık ara güçlü karakterlerdi ilk zamanlar.
oyuna başlayışım, benden neredeyse 20 yaş küçük kuzenim yüzünden oldu. biz ailece bilgisayar oyunlarını, yaşımız kaç olursa olsun severiz. o dönemler diablo'ya sarmıştım ben de. küçük kuzen da bize geldikçe beni oyun oynarken görürdü. bir gün gelip "metin2 diye bir oyun var. sen seversin, beraber oynayalım mı?" dedi. bir süre itiraz ettiysem de sonunda girdim, başladım.
gel zaman git zaman tanıştığım insanlar oldu oyunda. arada mesaj atar, hal hatır sorarlardı falan. bir gün kendi oyun karakteri, statüleri ve skilleri yanlış dağıtılmış bir savaşçı olduğu için sürekli dayak yiyen kuzenim "senin sura ile vs atabilir miyim?" dedi. olur diyerek verdim. az sonra bilgisayarın yanına geldim ki, bu birine hararetle bir şeyler yazıyor. "ne oldu?" dedim. başladı söylenmeye, küfürler falan etmeye. bir baktım ki benim suradan adama sektiriyor... sayıp sövdüğü adam da, normalde benimle arada bir yazışan, bana abla diyen, saygıda da kusur etmeyen biri. hemen kaldırdım bunu pc'nin başından, geçtim çocuğa mesaj attım ve klasik "kuzenim yazdı" durumu gerçekleşti. ikna edene kadar da epey uğraştım.
yani demem o ki, her ne kadar birçok kişi kendini kurtarmak için yalan söylemek maksadıyla kullansa da bu cümleyi, siz yine de önce savunmasını dinleyin derim. bazen o cümle gerçek oluyor çünkü.
metin2 adlı oyunu bilenler bilir. suralar, açık ara güçlü karakterlerdi ilk zamanlar.
oyuna başlayışım, benden neredeyse 20 yaş küçük kuzenim yüzünden oldu. biz ailece bilgisayar oyunlarını, yaşımız kaç olursa olsun severiz. o dönemler diablo'ya sarmıştım ben de. küçük kuzen da bize geldikçe beni oyun oynarken görürdü. bir gün gelip "metin2 diye bir oyun var. sen seversin, beraber oynayalım mı?" dedi. bir süre itiraz ettiysem de sonunda girdim, başladım.
gel zaman git zaman tanıştığım insanlar oldu oyunda. arada mesaj atar, hal hatır sorarlardı falan. bir gün kendi oyun karakteri, statüleri ve skilleri yanlış dağıtılmış bir savaşçı olduğu için sürekli dayak yiyen kuzenim "senin sura ile vs atabilir miyim?" dedi. olur diyerek verdim. az sonra bilgisayarın yanına geldim ki, bu birine hararetle bir şeyler yazıyor. "ne oldu?" dedim. başladı söylenmeye, küfürler falan etmeye. bir baktım ki benim suradan adama sektiriyor... sayıp sövdüğü adam da, normalde benimle arada bir yazışan, bana abla diyen, saygıda da kusur etmeyen biri. hemen kaldırdım bunu pc'nin başından, geçtim çocuğa mesaj attım ve klasik "kuzenim yazdı" durumu gerçekleşti. ikna edene kadar da epey uğraştım.
yani demem o ki, her ne kadar birçok kişi kendini kurtarmak için yalan söylemek maksadıyla kullansa da bu cümleyi, siz yine de önce savunmasını dinleyin derim. bazen o cümle gerçek oluyor çünkü.
devamını gör...
büyük atılım
mao dönemi komünist çin'de milyonlarca insanın kıtlıktan ölmesine yol açan yanlış kalkınma politikasının adı. ingilizce literatürde great leap forward olarak geçer. politika özetle şöyledir:
1- tarımsal hasılanın artırılması
2- fazla tarımsal hasılanın ihraç edilmesi
3- elde edilen dövizle makine ve teçhizat ithal ederek sanayileşmek
çin'de küçük bireysel çiftçilik kaldırılarak sovyetlerdeki kolhoza benzer ortak çiftlikler kurulur. her köye ya da çiftliğe belirli bir üretim kotası verilir. yukarıdan aşağıya inen emir komuta zinciri içerisinde üretimin artırılması tembihlenir. mao zedong yoldaş der ki her birim kendi ihtiyacı kadarını alacak, geri kalanını merkez yollayacak. bu arada başka bir konuya daha değinmeliyim. o da mao'nun çelik üretme sevdası. sanayileşmek için çelik gerekir. mao da bütün köylülerin, evlerinin bahçesinde kuracakları bir fırında çelik üretmelerini şart koşar. köylüler çatal, bıçak, saban, pulluk, paslı demir, ne bulursa derme çatma kurdukları bu ocaklarda sözde çelik üretmeye çalışır. üretilen çelik tam anlamıyla çöptür! çünkü kullanılan materyaller dandik olduğu gibi yeterli ısıyı üretemeyen ocaklar da dandiktir. hiçbir know-how barındırmayan bu derme çatma girişim felaketle sonuçlanır. işin daha kötüsü tarımsal üretimden çekilen işgücü ve tarım aletlerinin dahi çelik üretmek için harcanmış olmasından dolayı tarımsal hasıla düşer.
bir başka faktör de memurların korkularından üretim raporlarını şişirmesi. örneğin bir köyün ihtiyacı 100 ton pirinç, üretim kotası da 150 ton olsun. bu köyün memuru korkusundan merkeze 200 tonluk üretim rapor eder. mao da "oh oh maşallah. aferin hepinize. size normalde 100 ton yetiyordu, 50 ton da benden büyük emekleriniz için hediye olsun. geri kalan 50 tonu yollayın merkeze" der. fakat gerçekte 60 ton üretilmiştir. 50 tonunu mecburen merkeze yolladıktan sonra geri kalan 10 ton ile köy açlıktan kırılır.
mao yoldaşım serçelere de kafayı takmıştır. onların üretimi azalttığını düşünür ve köylülere "serçeleri gördüğünüz yerde öldürün, tarlalara kesinlikle indirmeyin" der. zavallı köylüler sabahtan akşama kadar oradan oraya koşturarak serçelere aman vermez. serçe popülasyonu hakikaten açlıktan bitme noktasına gelir. serçeler olmayınca çekirge ve bilimum böcek tarlaları mahveder. tarımsal üretim daha da düşer.
sonuç olarak çin'de çok kısa bir dönemde tarihin en büyük kıtlığı sonucu 50 milyona yakın kişi ölmüş, ekolojik denge alt üst olmuştur. bugün çinlilerin ne bulursa yiyen midesizler olmasının en büyük sebebi yaşadıkları o talihsiz dönemdir.
1- tarımsal hasılanın artırılması
2- fazla tarımsal hasılanın ihraç edilmesi
3- elde edilen dövizle makine ve teçhizat ithal ederek sanayileşmek
çin'de küçük bireysel çiftçilik kaldırılarak sovyetlerdeki kolhoza benzer ortak çiftlikler kurulur. her köye ya da çiftliğe belirli bir üretim kotası verilir. yukarıdan aşağıya inen emir komuta zinciri içerisinde üretimin artırılması tembihlenir. mao zedong yoldaş der ki her birim kendi ihtiyacı kadarını alacak, geri kalanını merkez yollayacak. bu arada başka bir konuya daha değinmeliyim. o da mao'nun çelik üretme sevdası. sanayileşmek için çelik gerekir. mao da bütün köylülerin, evlerinin bahçesinde kuracakları bir fırında çelik üretmelerini şart koşar. köylüler çatal, bıçak, saban, pulluk, paslı demir, ne bulursa derme çatma kurdukları bu ocaklarda sözde çelik üretmeye çalışır. üretilen çelik tam anlamıyla çöptür! çünkü kullanılan materyaller dandik olduğu gibi yeterli ısıyı üretemeyen ocaklar da dandiktir. hiçbir know-how barındırmayan bu derme çatma girişim felaketle sonuçlanır. işin daha kötüsü tarımsal üretimden çekilen işgücü ve tarım aletlerinin dahi çelik üretmek için harcanmış olmasından dolayı tarımsal hasıla düşer.
bir başka faktör de memurların korkularından üretim raporlarını şişirmesi. örneğin bir köyün ihtiyacı 100 ton pirinç, üretim kotası da 150 ton olsun. bu köyün memuru korkusundan merkeze 200 tonluk üretim rapor eder. mao da "oh oh maşallah. aferin hepinize. size normalde 100 ton yetiyordu, 50 ton da benden büyük emekleriniz için hediye olsun. geri kalan 50 tonu yollayın merkeze" der. fakat gerçekte 60 ton üretilmiştir. 50 tonunu mecburen merkeze yolladıktan sonra geri kalan 10 ton ile köy açlıktan kırılır.
mao yoldaşım serçelere de kafayı takmıştır. onların üretimi azalttığını düşünür ve köylülere "serçeleri gördüğünüz yerde öldürün, tarlalara kesinlikle indirmeyin" der. zavallı köylüler sabahtan akşama kadar oradan oraya koşturarak serçelere aman vermez. serçe popülasyonu hakikaten açlıktan bitme noktasına gelir. serçeler olmayınca çekirge ve bilimum böcek tarlaları mahveder. tarımsal üretim daha da düşer.
sonuç olarak çin'de çok kısa bir dönemde tarihin en büyük kıtlığı sonucu 50 milyona yakın kişi ölmüş, ekolojik denge alt üst olmuştur. bugün çinlilerin ne bulursa yiyen midesizler olmasının en büyük sebebi yaşadıkları o talihsiz dönemdir.
devamını gör...
hamilelerin sürekli göbeğini tutması
o ağırlığı benim gobegime bağlasalar demek de canlı olacak, dünyayı birbirine katarım lan. ayrıca açtığınız başlığa...
devamını gör...
çikolata ile uyumlu meyveler
portakal. bitter çikolata ile mükemmel bir ikili.
devamını gör...
yitirmeden
klipte işaret dili kullanmaları çok ince bir davranış değil mii?
devamını gör...
later with jools holland
iflah ve ıslah olmaz bir musikişinas* olarak bana, televizyon tarihinin en sevdiğin programı nedir diye sorsalar, yanıt olarak ismini söyleyeceğim, bbc2’ nin ikonik müzik programıdır.
kendine has çoklu sahne dekorunda gerçekleşen müzik performanslarında, leonard cohen, björk, tori amos, massive attack, david bowie, the cure, aerosmith, portishead, jamiroquai, the white stripes, amy winehouse daha sayamadığım niceleri... 1992 yılından bu yana kimler geldi kimler geçti... bu trafikte programın sunucusu jools holland’ın müzik piyasasındaki ağırlığı ve kişisel dostluklarının da payı büyük elbette.
bir de yeni isimlerle tanıştırma misyonu vardır ki bana florence and the machine, kasabian ve emeli sande’ i kazandırmıştır.
kendine has çoklu sahne dekorunda gerçekleşen müzik performanslarında, leonard cohen, björk, tori amos, massive attack, david bowie, the cure, aerosmith, portishead, jamiroquai, the white stripes, amy winehouse daha sayamadığım niceleri... 1992 yılından bu yana kimler geldi kimler geçti... bu trafikte programın sunucusu jools holland’ın müzik piyasasındaki ağırlığı ve kişisel dostluklarının da payı büyük elbette.
bir de yeni isimlerle tanıştırma misyonu vardır ki bana florence and the machine, kasabian ve emeli sande’ i kazandırmıştır.
devamını gör...
bakir olmayan erkekle evlenir misin sorunsalı
yarınlar yokmuşcasına kadınların altına yatan! bir adama evimin erkeği, çocuklarımın babası demem ben arkadaş!..
o kadar da mezhebimiz geniş değil evelallah.
sen önüne gelen kadınla gez, dolaş, eğlen. sonra gel benim evime, parama, soyadıma ortak ol. bir de ne olur, ne olmaz boşanma sonrası nafaka işi var ki o daha beter...
o kadar da mezhebimiz geniş değil evelallah.
sen önüne gelen kadınla gez, dolaş, eğlen. sonra gel benim evime, parama, soyadıma ortak ol. bir de ne olur, ne olmaz boşanma sonrası nafaka işi var ki o daha beter...
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
çok beyazdı, kir tutardı. ömrü kelebek kadardı.. *
devamını gör...
evrim
zaman içerisinde ve doğal bir biçimde, ağır-ağır bir şekilde gerçekleşen değişme süreci. eskiden buna, tekâmül denirdi. tüm canlılar, birbirleriyle akrabadır. evrimi anlamak için en iyi örneğin bardaktaki su örneği dediğim örnek olduğunu söyleyebiliriz. bir bardak alın ve bu bardağa su doldurun, doldurmaya devam edin..bir süre sonra su taşmaya başlar. işte evrim de böyledir. bu örneği anlayabilmemiz için şöyle söyleyelim; evrim, 2 ana bölümden oluşur; mikro evrim ve makro evrim. mikro evrim, küçük çaplı değişimlerdir. makro evrim ise, büyük çaplı değişimlerdir:
bir insan topluluğu düşünelim, adı da, a topluluğu olsun. bu topluluğun yarısı bu topluluktan ayrılıp, kendi topluluklarını, yani b topluluğunu oluşturuyorlar. daha sonra b topluluğu, a topluluğunun bulunduğu bölgeyi terkedip çok uzak diyarlara gidiyor. burdaki yaşam şartlarına, burdaki çevreye uygunlaşmaya başlıyor ve zamanla küçük çaplı değişimler geçiriyor. bu değişimler zamanla o kadar çoğalıyor ki, makro evrimi oluşturuyor. yani b topluluğu, geçirdiği küçük çaplı değişimler sonucunda tamamen farklı bir türe dönüşmüş oluyor. ve artık, a topluluğundan ayrılmış olmalarının yanı sıra, a topluluğunda bulunan insanların türlerinden de ayrılmış oluyorlar. bu örnekle birlikte, bardaktaki su örneği daha anlaşılır bir hale gelir. canlıları bir bardak, içine doldurduğumuz suyu da mikro evrim olarak düşünelim. bardağa suyu doldurmaya devam edersek, bir süre sonra taşmaya başlar. ki canlılar da geçirdikleri küçük çaplı evrimler sonucu, büyük çaplı bir değişim geçirmiş, farklı bir türe dönüşmüş olurlar. - bu örnek, evrimi anlama konusundaki ilk adımdır.
bir insan topluluğu düşünelim, adı da, a topluluğu olsun. bu topluluğun yarısı bu topluluktan ayrılıp, kendi topluluklarını, yani b topluluğunu oluşturuyorlar. daha sonra b topluluğu, a topluluğunun bulunduğu bölgeyi terkedip çok uzak diyarlara gidiyor. burdaki yaşam şartlarına, burdaki çevreye uygunlaşmaya başlıyor ve zamanla küçük çaplı değişimler geçiriyor. bu değişimler zamanla o kadar çoğalıyor ki, makro evrimi oluşturuyor. yani b topluluğu, geçirdiği küçük çaplı değişimler sonucunda tamamen farklı bir türe dönüşmüş oluyor. ve artık, a topluluğundan ayrılmış olmalarının yanı sıra, a topluluğunda bulunan insanların türlerinden de ayrılmış oluyorlar. bu örnekle birlikte, bardaktaki su örneği daha anlaşılır bir hale gelir. canlıları bir bardak, içine doldurduğumuz suyu da mikro evrim olarak düşünelim. bardağa suyu doldurmaya devam edersek, bir süre sonra taşmaya başlar. ki canlılar da geçirdikleri küçük çaplı evrimler sonucu, büyük çaplı bir değişim geçirmiş, farklı bir türe dönüşmüş olurlar. - bu örnek, evrimi anlama konusundaki ilk adımdır.
devamını gör...
