bazen mağlubiyettir.
"günlerce konuşmaz, yazmaz, aramaz, sormaz. sonra gelir bir "merhaba" der, yine o kazanır."
cemal süreya
devamını gör...

seçim sonucunda %1 bile oy alamayan liberal demokrat parti kurucu başkanı besim tibuk'un "moraliniz bozulmadı mı?" diye soran sunucuya * verdiği cevap unutulmazdır:

"benim ne moralim bozulacak, halkımızın morali bozulsun!"

buradan
devamını gör...

lady lazarus ne istiyor? intikam çığlıklarını kan ve kemikleriyle atıyor! zaferin beklenmedik bir kaybı var burada! dirilmek uğruna önce ölmek gerek! ölmek içinse dirilmeyi göze almak gerek! lazarus! uyan hülyalarının ardından! kaç bin kere daha kesilip biçileceksin?
otuz yaşında kendini en derin mahzenin en derin tabutuna kapatan sonsuz gömülmüşlüğün temsilcisini, sylvia plath'i daha iyi anlamanın bir yoludur. "diğer her şey gibi, ölmek de bir sanattır. ben bunu son derece iyi yapıyorum."

herr god! herr lucifer!





i have done it again.
one year in every ten
i manage it——

a sort of walking miracle, my skin
bright as a nazi lampshade,
my right foot

a paperweight,
my face a featureless, fine
jew linen.

peel off the napkin
o my enemy.
do i terrify?——

the nose, the eye pits, the full set of teeth?
the sour breath
will vanish in a day.

soon, soon the flesh
the grave cave ate will be
at home on me

and i a smiling woman.
i am only thirty.
and like the cat i have nine times to die.

this is number three.
what a trash
to annihilate each decade.

what a million filaments.
the peanut-crunching crowd
shoves in to see

them unwrap me hand and foot——
the big strip tease.
gentlemen, ladies

these are my hands
my knees.
i may be skin and bone,

nevertheless, i am the same, identical woman.
the first time it happened i was ten.
it was an accident.

the second time i meant
to last it out and not come back at all.
i rocked shut

as a seashell.
they had to call and call
and pick the worms off me like sticky pearls.

dying
is an art, like everything else.
i do it exceptionally well.

i do it so it feels like hell.
i do it so it feels real.
i guess you could say ı’ve a call.

it’s easy enough to do it in a cell.
it’s easy enough to do it and stay put.
it’s the theatrical

comeback in broad day
to the same place, the same face, the same brute
amused shout:

‘a miracle!’
that knocks me out.
there is a charge

for the eyeing of my scars, there is a charge
for the hearing of my heart——
it really goes.

and there is a charge, a very large charge
for a word or a touch
or a bit of blood

or a piece of my hair or my clothes.
so, so, herr doktor.
so, herr enemy.

i am your opus,
i am your valuable,
the pure gold baby

that melts to a shriek.
i turn and burn.
do not think i underestimate your great concern.

ash, ash—
you poke and stir.
flesh, bone, there is nothing there——

a cake of soap,
a wedding ring,
a gold filling.

herr god, herr lucifer
beware
beware.

out of the ash
i rise with my red hair
and i eat men like air.





gene yaptım, gene yaptım işte.
on yılda bir kere
beceririm bunu ben –

bir çeşit ayaklı mucize, tenim
bir nazi abajuru kadar parlak,
sağ ayağım

kağıt üstüne ağırlık,
yüzüm hiçbir özelliği olmayan, halis
yahudi keteni, en incesinden.

kaldır o örtüyü
sevgili düşmanım.
korkuttum mu yoksa?

göz ve burun oyuklarımla, otuz iki dişimle?
sasımış soluğum
yok olur gider bir günde.

pek yakında, evet pek yakında
mezar inimin yediği etim
gene üstümde olacak eve gittiğimde.

bir kadın olacağım yine, yüzümde gülümseme.
otuzundayım daha.
kedi gibi dokuz canım var hem de.

bununla üç etti.
ne pis iş bu
silip, yok etmek her on yılı böyle.

milyonlarca lif, milyonlarca.
ağızlarında fındık fıstık çatur çutur, itişip
kakışıyor kalabalık, görmek için ellerimin, ayaklarımın

açığa çıkarılışını.
baylar, bayanlar!
böyle striptiz görmediniz.

bunlar ellerim.
bunlar da dizlerim.
bir deri bir kemiğim belki,

ama, aynı kadınım işte, tıpatıp aynı.
ilk kez olduğunda on yaşındaydım ben.
kazaydı.

ikincisinde, işi bitirmeye
ve bir daha dönmemeye öyle kararlıydım ki.
kapatmıştım kendimi,

sallanıyordum deniz kabuğu gibi.
seslenmek, durmadan seslenmek, bir de ayıklamak
zorunda kaldılar üstüme inciler gibi yapışmış kurtları.

ölmek,
her şey gibi, bir sanattır,
bu konuda yoktur üstüme.

öyle ustaca yaparım ki cehennem gibi gelir.
öyle ustaca yaparım ki gerçekmiş gibi gelir.
bir talebim olduğunu bile söyleyebilirsiniz.

öyle kolay ki bir hücrede bile yapabilirsiniz.
öyle kolay ki yaparsınız ve kımıldamazsınız.
benim canıma okuyan

aynı yere, aynı surata,
aynı şaşkın, hayvansı
'bu bir mucize! mucize! '

haykırışlarına güpegündüz
görkemli bir dönüş yapmak.
bir bedeli var

yaralarıma bakmanın, kalp atışlarımı
dinlemenin bir bedeli var –
tıkır tıkır çalışıyor işte.

bedeli var, hem de ne bedeli var,
bir sözcüğümün ya da bir dokunuşumun
ya da kanımdan bir damlanın

ya da saçımın bir telinin ya da bir parçasının elbisemin.
ya, işte böyle, herr doktor.
işte böyle, herr düşman.

beni siz yarattınız.
ben sizin kıymetli eşyanız.
eriyip bir çığlığa dönüşen

som altından bebeğiniz.
dönüyor, yanıyorum.
yüksek alakalarınızı küçümsüyorum sanmayın.

karıştırıp durduğunuz
küller, küller –
et, kemik, yok orada başka bir şey –

bir kalıp sabun,
bir alyans,
bir de altından diş dolgusu.

herr tanrı, herr şeytan
aman dikkat
aman dikkat

ben diriliyorum, kalkıyorum işte
küllerin arasından kızıl saçlarımla
ve insan yiyorum, hava solurcasına.
devamını gör...

dedektif romanlarımın ana hatlarını, bulaşık yıkarken düşünüyorum.  çünkü bu o kadar kötü bir iş ki insan cinayetten başka bir şey düşünemez

kötü bir işten ilham almak ve onu avantaja çevirmek... o işi yaparken kafanda başka bir şey düşünerek ,onu hiç yapmıyorsun hissiyatına kapılmak. bu sözden yola çıkarak bende kendimi yemek yapmaya adayacağım. bu süre zarfı içinde psikolojik gerilim hikayesi yazmayı planlıyorum. 2 saat emek harcanan bir,iki kap yemeğin bitme süresini baz alırsak ve sürekli tekrarlanan bir döngü içine bizi hapsettiğinide eklersek ,yapma zorunluluğumuzu da ekleyelim aman ha tuz'u unutmayalım... evett kesin bir gerilim hikayesi çıkaracağım. * kitabın ismi, on çeşit baharat.. bu kadar zırvaladıktan sonra biraz agatha'dan bahsedelim.

polisiye roman deyince akıllara gelen ilk isimlerdendir. yazar küçük yaşlarda okuduğu polisiye kitaplardan etkilenerek bu yola girmeye karar vermiş. 80 e yakın dedektif romanı yayınlamıştır.
doğu ekspresinde cinayet adlı romanını istanbul beyoğlu ilçesinde yer alan pera palas otelinde kaleme almıştır. 411 numaralı oda söylenene göre christie'ne tahsis edilmiş. hatta bir rivayet'e göre 11 gün boyunca hiç görülmemiş ortalıktan kaybolmuştur. ara ara istanbul'a otel'de konaklamaya gelirmiş. belki de dedektiflik hikayeleri için bu şehirden ilham alıyordur ne dersiniz?

yaptığı evliliklerde pek yüzü gülmemiştir. yazar'ın katil kim sorusunu sorduğu romanlarındaki bazı karakterler belki de eski eşlerinden biridir.
gençken evlenin, çünkü yaşlanınca insanın aklı başına gelir. ve akıllı bir insan da asla evlenmez. bu akılda kalıcı, zekice söze katılmamak elde değil.

yazdığı romanlar'ın film uyarlarmalarınıda bulubilirsiniz. on küçük zenci kitabını okuyup, üç bölümlük dizisine geçtim.
kitap ve film kıyaslaması yapmayı seviyorsunuz on küçük zenci'yi kesinlikle tavsiye ederim.

yazar'ın okuduğum bir kaç kitabından yola çıkarak, benim açımdan okunması zevkli ve akıcı üslubu olduğunu söyleyebilirim. sadece seri'ye bağlanılır mı kitapları bilemedim. bir yerden sonra polisiye sevsem bile sıkıcı gelmeye başlıyor. ama başladığınız kitap asla yarıda kalmıyor dikkat ve merak unsuru olduğu için sonu çabuk geliyor.
devamını gör...

körlük kitabıyla tanıdığım bir yazardır. kendisi hakkında pek bilgi sahibi değilim ancak körlük romanında insanlar üzerinde yarattığı farkındalık çok iyi.
devamını gör...

bıktım artık bu gün de uyandık noldu gardaş noldu gene.
devamını gör...

kitap kurdundan mülhem söz öbeği.
çok entry okuyan ve entrylerle uğraşan mânâsına gelmektedir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hayatımı adadığım alan olduğundan benim için tiyatrodur. daha doğal ve kadimdir. sinemayı da çok severim ancak tiyatro sahnesi bambaşkadır.
devamını gör...

01.
devamını gör...

birisiyle konusurken onu bunalttigimin farkinda olmamak.
devamını gör...

espirisine gülünmeyen adamla çok yakın açıdan empati kurma şansı bulmuş yazardır.
devamını gör...

sadece halk kütüphanelerinde değil, dermesi 100.000 ciltten daha düşük sayıda basılı kitaptan oluşan kurum (özel araştırma kütüphanesi, okul kütüphanesi, çocuk kütüphanesi vb.) kütüphanelerinde kullanılması ideal olan sınıflama sistemidir. daha büyük koleksiyonlar için ise yaygın olarak lc sınıflama sistemi kullanılır.
türkçe'ye 4. cilt halinde 20. basımı çevrilmiş, dolayısıyla sonrasında yayımlanan 3 basımın güncel konularından türk kütüphanecileri mahrum kalmıştır. milli kütüphane'nin bin yıldır devam eden bir çeviri çalışması olduğu rivayet ediliyor. ama ben taa üniversitedeydim bunlar konuşulurken. hala çıkacak... yahu internetten satış kavramının bile direkt bir yer numarası karşılığı yok 20. basımda varın siz düşünün gerisini... 1990 yılında yayımlanmış bir baskıdan söz ediyoruz. bilim, teknoloji dünyasında neler neler yaşandı bilgi çağı dediğimiz bu 30 yılda.
dewey'de yer numaralarını özelleştirmek için tablolar kullanılıyor. akademik eğitim esnasında* uygulama örneği pek az yapıldığı için mesleğe yeni başlayan kütüphaneciler sudan çıkmış balığa dönüyor. dewey tabloları çok karışıktır. merak eden, desteğe ihtiyacı olana naçizane yardım önerim bakidir. baya kafa patlattık mesleğin ilk yıllarında.
devamını gör...

ama bütün büyüsü bozuldu. biz güzel olduğumuzu size inandıracaktık(!) hanımlar; beyler gerçeği öğrendiğine göre yavaş yavaş terkedelim burayı, tek amacımız buydu çünkü(!)
devamını gör...

bugün bizim günümüz sayın meslektaşlarım.
iyi ki varız, iyi ki okuduk, çocuk kalplere dokununan elleriniz, yürekleriniz daima etrafa ışık saçsın!
devamını gör...

çoook havalı bir eğlence merkeziydi. çok iyi hatırlıyorum 5. sınıftayken okulla birlikte gitmiştik. herkes çılgınlar gibi tüm oyuncaklara biniyor, trende çığlık kıyamet kopuyordu. bendeniz yukseklik korkusu olduğu için masal anlatan ağacın dibinden ayrılmamış , tüm gün tek başıma katları dolaşmıştım.
sonra da sırtımda sırt çantası katları tek başıma dolaşırken meğer ilk aşkım bana aşık olmuş. ''özgür kız gibiydin aynı ''dedi yıllar sonra. kim ne zaman tatilya dese benim aklıma gelen hep bunlar olur. çok yaşayın yüzümü gülümsettiniz.
devamını gör...

gözlemleme ve ölçümleme yapmakta karmaşık bir yapısı olduğu için eleştirilen bilim dalı. sosyolojide tam manasıyla bir araştırma yapabilmek için farklı farklı bilim dallarından faydalanmak, bu bilim dalları hakkında da bilgi sahibi olmak gerekebilir.

sosyolojinin faydalandığı bazı bilim dalları ve alanlar:
-nümizmatik
-filoloji
-antropoloji
-epigrafi
-paleografya
-coğrafya
-tarih
-demografi
devamını gör...

(bkz: bunama)
devamını gör...

gece 22 sularında fırının önünde heyecanla pişmesini beklediğim efi badem kurabiyem,nasıl seviyorum onu anlatamam,böyle bir ısırık alıp hemen ardından bir yudum çay içiyorum ya mest oluyorum mest.
devamını gör...

bir başka steve harris mucizesi.

devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim