tişörtlerimi benden başka herkes giyiyor. bu üstümdeki kimin?
devamını gör...

beat kuşağının yerle yeksan ve damarlarında alkol ve uyuşturucudan kana yer kalmamış abilerinden olan jack kerouac’ın yeraltı sakinleri isimli etkileyici romanının yüzüncü sayfasında geçen cümledir.

geniş zamanlar yaşayamadık, dar zamanlara hapsolduk. bunu zaten kabul ettik. ve bu sıkışıklık içinde allah ne verdiyse yaşama gayretine düştük. dar bir alanda kısa paslaşmalarla hayatımızı devam ettirmek, alıştığımız bir durum olmaya başladığı için çok da yadırgamadık.

ama sığ zamanlar canımızı yaktık. hiçbir şeyin derinine dalamamak, yaşadıklarımızın bizi soluksuz bırakmaması, başımızdan geçenler sonunda sırılsıklam olamamak. yaşadıklarının yüzeyde kaldığını bilmek, acaba daha neler yaşayabilir, neler hissedebilirdim, ne kadar içime işlerdi diye düşünüp durmak.

işte zaman geçip de -ki zaman hep geçer- ve biz yaş almaya başladıkça -ki biz hep yaş alırız- geri dönüp bir hayat muhasebesi yaparken bu eksik kalmışlık duygusu ağır ağır bir pişmanlığa dönüşür içimizde. sevdiğimiz için o zamanlar dikenine katlandığımız sığ yaşantıları nostaljik sayfaları çevirdikçe kan revan içinde bırakır elimizi, içimizi.

hayatı en derinine dalarak yaşamak için zaman kaybetmeyin. hiçbir derin yaşantı, sığ zamanlar kadar can yakamaz.
devamını gör...

ne ezikliyonuz lan o insan benim..
devamını gör...

en küçük teyzem diyor ki “bi evin en küçüğü olacağına, dağda keçi ol.” o kadar kötü sanırım. ben demiyorum, o diyor. ben anlamam yoksa bu işlerden. tek çocuğum ben.
devamını gör...

benimdir,

mesela ufuk çizgisini yeni öğrendim.
devamını gör...

öznesi olmayan akşam vakti bu
bakma ben varım da öylesine işte
dört sandalye var üçü boş, biri sen
bir miktar kedi, üstleri hep yasemin
altı biraz içki, makam kürdilihicazkar
ikinci yeniciler isyan, bura basmane
dön de bas git lan deve diyor biri birine
tehdit içeren cümleler için çok verimliyiz
üstelik esas tehdidi de kendimizden biliriz
yok yolu, akşam öyle ya da böyle geceye varacak
ya bir dakika, bana verdiğin sözler piç mi olacak?
devamını gör...

nanfu wang ve jialing zhang tarafından yönetilmiş, çin'in tek çocuk politikasını anlatan bir belgesel.
nanfu wang ve tüm çinli çekim ekibi tek çocuk politikası döneminde doğmuş. wang, anne olduktan sonra böyle bir belgesel çekmeye karar verdiğini söylüyor. genel olarak ailesi çevresinde başlayan belgesel, o dönemde aile planlama yöneticileri gibi kişilerle konuşması, o dönemde çalışan hemşireler derken genişliyor. bebek ölümleri, devletin bu işe nasıl dahil olduğu, izlenen politikanın propaganda ile nasıl benimsetilmeye çalışıldığı, kadınların zorla kısırlaştırılması gibi birçok iğrenç ve yürek burkan gerçek var ortada. hatta belgeselin bir bölümünde wang, 'herkesten aynı şeyi duyduğumu fark ettim, o zamanlarda politika çok sertti.' diyor ve bu beni çok etkiledi. ayrıca wang da kendi ailesinin ve halkın nasıl bu politikayı hiç sorgulamadan kabul ettiklerine anlam veremiyor, hatta kendine bile anlam veremiyor bazen.
tabii ki halkın fakir olması, verilen cezalar, uymayanların mallarına el konulması, evlerinin yıkılması gibi birçok yaptırım varken insanlar böylesine sert bir politikayı nasıl sorgulayabilir o da tartışılır.
2015 yılında bu tek çocuk politikasına son veriliyor çünkü çin yaptığı hatayı ancak fark edebiliyor. belki o zamanlarda kaynak sıkıntısı yaşanması korkusuyla kalkıştıkları bu politika şimdilerde inanılmaz yoğun bir yaşlı nüfusun oluşmasını ve onlara bakacak genç nüfusun olmaması gibi bir tezatlık oluşturmuştur. tek çocuk politikasının kaldırılması sonrası ise tam tersi bir propaganda yürütülmektedir, iki çocuk iyidir diye. yani yaptıklarının izlerini atlatamamış insanlara şimdilerde iki çocuk iyidir demek ne ifade eder emin değilim ama eğer biraz olsun ilginizi çektiyse kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.

sadece bazı rahatsız edici görüntüler barındırmaktadır, uyarmadı demeyin.
devamını gör...

aşk... o kadar büyütüyoruz ki, bittiğinde altında kalıyoruz.
devamını gör...

mükemmel düşünülmüş, harikulade bir etkinlik.

zaten uzun zamandır aklımdaydı bülbülü öldürmek. okunacak tarih kitapları, girilecek sınavlar, bilmemneler derken bir türlü rast gelmemişti. vesileyle artık (bir zahmet!) okuyayım, tartışmaya naçizane katkıda bulunayım ben de. çok iyi denk geldi hakikaten.

yukarıda arolium sağ olsun e-kitap olarak paylaşmış ama pek de sevmiyorum öylesini, gözümü yoruyor. elbet çeşitli sebeplerden benim gibi düşünenler de vardır. o yüzden ateist kaplumbağa'nın düşüncesine hak vermiş olayım ve tedarik süresini de hesaba katarak sürenin 2 haftaya çıkartılması yönünde görüşümü paylaşayım. mesela d&r tahmini teslim süresini en geç 9 mart olarak gösteriyor. çok büyük bir dert değil ama yavaş yavaş, sindire sindire okumayı sevenler de vardır herhalde.

helal olsun!

(bkz: sahalarda görmek istediğimiz hareketler)
devamını gör...

dünün aynısı olsa da günaydın.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çaylakken attığı çığlıklara kulak verilerek, yazarlık statüsüne terfi etmiş taze kan.
hoş gelmiş.
devamını gör...

aromalı sakızların tadını alıp aroması kalmayana kadar çiğnemek. daha sonra atmak.
devamını gör...

3/10'luk kadınmış dulmuş, bakın dingile bakın hele.

kadınlar zoru oynamak zorunda değil, kadınlar içinden nasıl geliyorsa öyle davranıyor çünkü onların da hisleri var, duyguları var bildin mi dangalak seni.

sen yalan söyleyip tavlamak için 40 takla atınca karaktersiz olmuyorsun kadın hoşlanınca mı kolay oluyor?

bak evladım geri zekalıya anlatır gibi anlatıyorum; kadınlar da ilk adımı atabilir içinden geliyorsa hoşlandıysa bir erkeğe ilgisini belli edebilir, bir erkeği arzulayabilir, yalnızca sevişmek isteyebilir, bazısıyla yalnızca ciddi ilişki tercih edebilir yani anlayacağın kendine tanıdığın tüm haklara sahip olan kadın kaç yaşında olursa olsun, dulmuş bekarmış hiç evlenmemiş çirkinmiş* hiç farketmez içinden nasıl geliyorsa öyle davranacak. anladın mı, şimdi s*kt*r git burdan insanların asabını bozma.

karaktersiz dingil filtresi olsa keşke sözlükte, her toynağı olan yazamasa şuraya.

not: hanımefendi çizgimden çıkmış olsam dahi bu entry kendini imha etmeyecek. çünkü neden çıkmayayım değil mi, insanları kategorize ederek aşağılamaya çalışan herkesin karakterine istediğimiz gibi bizler de saydırabiliriz canım kadınlar. hodri meydan!
devamını gör...

belirli bir ülkeye, bankaya ait olmayan sanal paralara denir. al-sat yaparak günlük yüzde 5-10, hatta daha da fazla kazanabilir ya da kaybedebilirsiniz. çeşitli alım-satım piyasa sinyalleri de olsa bir kripto paraların geleceği hakkında tahminden öte bir şey yapılamaz. mesela bitcoin inanılmaz yükselişinden sonra tam duraklamaya başlamışken, hatta herkes bir düzeltme beklerken elon musk abimiz önce twitterdaki açıklamalarıyla sonra da şirketi tesla' nın bitcoin alacağı haberleriyle bitcoini yine uçurmuştur. bu tabi diğer kripto paralara yaramıştır. ayrıca çoğu ülkede gelecekleri belirsizdir ve belli bir yasal düzeneğe oturtulmamıştır. dünyada en çok kripto paraya sahip 4. ülkeymişiz ve bu işe yakın zamanda bizim devletin vergi uygulaması çok muhtemeldir hatta kısıtlama bile getirilebilir. işin içine girecekseniz saniyeler içinde değişebilen kripto paraları her an takip etmeniz gerekir. bu durum size kafayı yedirtebilir. kısa yoldan zengin olma düşüncesiyle bütün birikimle kripto para almak doğru değildir. şu aralar yukarı yönlü trend olduğu gibi bir haberle yerle bir olma potansiyeli olduğu unutulmamalıdır. tüm bunlara rağmen kripto paraların baskılanabileceğini ama durdurulamayacağını, önlerinin açık olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...

cevabı evet olan sorudur.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

modern insan hastalığı. çevrenizde ne kadar insan olursa olsun kendinizi yalnız hissedersiniz. hatta o yalnızlık içinde diğerlerinden uzaklaşarak yalnızlığınızdan kurtulacakmış gibi saçma düşüncelere sahip olabilirsiniz.
devamını gör...

liz highleyman 1988'de yazdığı ''an introduction to anarchism'' adlı makalesinin giriş bölümünde anarşizmi şöyle tanımlamıştır:

''anarşizm yanlış kavramlarla kuşatılmış bir siyasal felsefedir. bunun temel nedeni ise anarşizmin gerçekten de basit sloganlarla ve parti çizgileri ile ifade edilemeyen farklı bir düşünüş tarzına sahip olmasıdır. gerçekten de 10 anarşistten anarşizmi tanımlamalarını istersiniz, büyük bir ihtimalle 10 farklı cevap alırsınız. anarşizm siyasi bir felsefe olmanın ötesinde; siyasi, pragmatik ve kişisel yanları kucaklamış bir yaşam tarzıdır.

anarşizmin temel ilkesi, hiyerarşik bir otoritenin --devlet, kilise, babaerkil yapı ya da ekonomik elitler olsun-- gereksiz olmaktan öte içsel olarak insanoğlunun kapasitesinin azamileştirilmesine bir engel olduğu ilkesidir. anarşistler genel olarak insanların kendi işlerini yaratıcılık, birlikte çalışma ve karşılıklı saygı temellerinde idare edebilme yetisine sahip olduklarına inanırlar. gücün içsel olarak zarar verici olduğuna, ve yetkililerin (ing. authorities) kaçınılmaz olarak kendi çıkarları ile ilgilendiklerine, ve kendilerini seçenlerin iyiliğinden ziyade kendi güçlerini arttırmayı hedeflediklerine inanırlar. anarşistler genelde ahlâk'ın kişisel bir konu olduğuna, ve yasal ya da dini bir otorite tarafından dikte (abd anayasası gibi saygın yasalar(!) da dahil olmak üzere) edilmiş yasalar olmasından ziyade, diğer bireyler ve toplumun iyiliği için sahip oldukları ilgiye dayanması gerektiğine inanırlar. anarşist felsefelerin çoğunda bireylerin kendi davranışlarından sorumlu olduğu belirtilir. babeerkil idare şekline dayanan yöneticiler, insanları kendileri için düşünme ve davranmadan alıkoyarak, elit zümrelerin onlar yerine karar verdiği ve ihtiyaçlarını karşıladığı bir sistemi dayatır; bu da insanlığını yitirmiş bir kitlenin oluşmasını hızlandırır. otorite kendisini haksız yere, en temel kişisel ahlâki kararların alınmasında dahi en son karar verici olarak kabul ettiğinde, örneğin ne için öldürülebileceği ya da ne için ölmeye değer olduğu gibi konularda (mecburi askerlik ve kürtajda olduğu gibi), insan özgürlüğü ölçülemez şekilde kısıtlanmış olur.

anarşistler pek çok farklı baskı çeşitleri arasındaki bağlantıların farkındadırlar --cinsellik, ırkçılık, çok cinslik (ing. heterosexism), sınıfçılık ve milliyetçi şövenizm gibi-- ve bu nedenle de diğerlerinin devam ettiği bir ortamda belli bir tanesine karşı mücadelede yoğunlaşmanın yararsızlığının da farkındadırlar. anarşistler dünyayı dönüştürmek için kullanılan araçların başarılması arzulanan sonuçlarla uyumlu olması gerektiğine inanırlar. anarşistler resmi organizasyonların varlığının gerekliliği ve halen varolan yıkıcı kurumların ancak şiddet eylemleri ile bertaraf edilelebileceği gibi konularda farklı görüşlere sahip olmakla beraber, pekçoğu sadece mevcut düzeni yıkmanın bir amaç olmadığı; yerine kurulması hedeflenen daha insancıl ve akılcı yeni bir düzenin şekillendirilmesinin de önemli olduğuna inanırlar.''
devamını gör...

eski yunan'da site devlet yöneticilerine verilen isimdir. m.ö. 8. yüzyıldan sonra ortadan kalkmaya başlamışlardır. sparta'da ise -her zaman olduğu gibi- durum daha farklıdır. çünkü mesela sparta, atina'nın aksine fetihçi bir devlet yapılanmasına sahipti. kaldı ki arkhonlar zamanla kralların yerini almış, gücü elde etmişti. spartalılar ne yapar bu durumda? atinalılar olsa isyan edip arkhonları kovardı. hem öyle oldu da. diğer yandan spartalılar bu durumdan hoşnut kalmış olsa gerek ki başlarında bir süre daha tuttular. ne de olsa onlara savaş gerekti.

bir kere yazmıştım buraya ama bir daha yazayım.

peloponez savaşı sırasındaydı yanılmıyorsam. [tukidides'in anlatımıdır bu.] savaştan gelen bir spartalı asker, yanında can veren bir asker arkadaşının annesine rastlar. arkadaşının annesine nasıl oğlunun öldüğünü anlatacağını düşünüyordur. dertlidir yani... sonra anneye yaklaşır, "oğlunuz öldü!" der, üzgün bir halde. kadın ise şöyle der: "boş ver oğlumu! savaşı kazandık mı!"

tabii tam olarak diyaloglar böyle olmayabilir ama ana fikir bu işte. ayrıca tekrar edeyim, tukidides'in anlatımı mı emin değilim ve savaş da hangi savaş emin değilim. yine de böyle bir anlatı vardır. emin olduğum an gelir buraya düzenlerim.

yani spartalılar böyle insanlar... vatansever? sanmıyorum.
devamını gör...

o tarz şeyleri sevmiyor olabilirim ve bu yüzden hiçbir kulübe katılmamış olmam asosyal olduğum anlamına gelmez öncelikle burada bir anlaşalım.
devamını gör...

tolga çevik ve özgü namal olmadan olmayacağı açık olan film.

ilk filmde ki o meşhur tabut dümenini bile halen açıp izlediğim zamanlar oluyor.

ama son zamanlarda bu olay yani tutan bir şeyin ikincisi çekilmesi ya da dizisinin yapılması önlenemez bir hastalık haline geldi.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim