agah beyoğlu(bkz: şahsiyet)
devamını gör...

sindirim sistemi açısından, henüz karaya çıkmamış fosil atalarının genetik mirasını taşıyor olabilecek insan.*
devamını gör...

kimsenin kimseyi tanımamasıdır, deyip başladığım hede.

yazar sayısı arttıkça insanların birbirlerini tanıma oranları da azalıyor. kaynaşayım derken uzaklaşıyoruz büsbütün yanisi.

edit: düşünüyorum öyleyse yokum ile ortak başlıktır.
devamını gör...

koca tanrının düşürüldüğü hallere bak, cık cık.
devamını gör...

gördüğümde tebessüm edeceğim bir olaydır. yeniliklere açık insanlar hoşuma gidiyor.
devamını gör...

burundaki kılcal damarların hassasiyetlesmesi sonucu oluşan kanamalar.pamuk,peçete vs. steril malzemelerle tampon yapılarak kanama durdurulur.halk arasında yapılan yanlış bir uygulama var sık karşılaşıyorum bununla ama burun kanamalarında kafa asla yukarıya doğru tutulmaz.
devamını gör...

öncelikle sayın baksır, beşir fuad’ı tanımazdım, tanıdığım gün can verdi. ölümden çekinenlerin aksine ben de birçok zaman can verdim.

"canımın kıymeti yoktur nitekim." işte böyle söylediğimde çokları dur diyecektir bana, avutacaktır beni, teselli edecektir hiç şüphesiz. ve beşir fuad da derdi. söylediğim gibi tanıdığım gün can verdi fakat yazar adam canlara değer vermez mi?

öte yandan, ölümün büyüsünü fuad beşir de olsan çalamıyorsun; intiharın gizini. ölüm bazıları için bir heves, çok tatlı ve şeker; intihar bir oyuncak, bir kafa, dört teker. bazıları da ölümden korkar, düşününce deli olur, ölüm takıntımdır der. diğerleri, ölümü aklına dahi almaz.

peki başkası yapsa kıyamayacağımızı neden biz yaptık sayın baksır? arkadaşlarımıza dahi söylemeyeceğimiz kelimeleri neden kendimize ettik, neden düştük, neden küfrettik, kendimize. o kadar ki, güzel adamların canı düştü menzillere, ben sayarım çok ama sırlarını açığa çıkarmak düzmecem olur bu solukta. intihar kötü, intihar etmeyin ama ben de intihara pek bi’ hevesliyim.

ya sen baksır, sen de hevesli misin, bilirim sen madak heveslisisin?
devamını gör...

hakkında ufak bir yazı kaleme aldığım başlıktır. sabırla okursanız sevinirim.

zamanın birinde yaz ayının ikisinde günün tam üçünde bize göre huzurun kalmadığı yöremizde, fısıltılar duyulmaya başlamıştı.
günler ilerledikçe fısıltılar artıyordu, sanki dağ, taş her taraf fısıldaşma ile doluyordu. yer yarılsında içine girsindi bu sesler. çığlıktan beterdi.
yeniden bir gemi yapmanın zamanı gelmişti. burayı terk etmedikçe fısıltılar tarafından boğulacağımızı düşünüyorduk. diğerlerini uyarmaya çalıştık ama fısıltılar çoktan yüreklerini bağlamıştı.
bir an önce gemiyi bitirmek tek isteğimizdi. şekli şemalı çok önemli değildi hatta gemiye benzemese de olurdu. yeter ki fısıltılara benzemesindi.
yoğun uğraşlar sonucu gemiyi tamamladık. ismini ruhun gemisi koyduk. son kez diğerlerini gemiye gelmeleri için ikna etmeye çalıştık. bunu yürekten istiyorduk.
orada kalmayı tercih ettiler.
biz ise çoktan harfleri toplamaya başlamıştık. ünlü ünsüz demeden, ayırt etmeden onları, tümünü almaya çalışıyorduk. kolay olmadı bu. her tarafı kapladıkları yetmezmiş gibi harfleri de etkileri altına almaktı amaçları. elimizden geldiğince gemimize topladık harfleri. rakamları almadık bıkmıştık artık küçük hesaplardan. sonra notaları topladık birer birer, sol anahtarını da ihmal etmedik, es işaretlerini de. notalar fısıltılardan sağırlaşmaya başlamışlardı artık hangi sesi çıkardıklarını bilemez haldelerdi. çok vaktimiz kalmamıştı. son olarak adaleti almaya karar verdik gemimize.
en çok zamanı da onu bulmaya çalışırken harcamıştık. adalet ortalarda görünmüyordu. fısıltılar tamamen örtmüştü üzerini. zorda olsa bulduk onu. bulduğumuzda hiç tanınmayacak haldeydi.
özenle topladığımız harfleri ve notaları ve işaretleri ve acınacak halde olan adaleti gemimizde tüm fısıltılardan arındırmaya çalıştık.
gemimiz suda değilde fısıltılar üzerinde yüzmeye çalışıyordu. balıklar bile fısıltı olmuştu.
günler belki de aylar boyunca ilerledik. artık sular üzerinde gittiğimizi fark eder olmuştuk.
temizlenmeye ve özüne dönmeye başlayan harfler sayesinde, tüm varlığını unutmuş olan ,adalet, var oluş amacını hatırlamaya çalışıyordu. gemideki herkes gibi o da çok gayretliydi.
ancak, adaletimiz tamamen temizlendiğinde kendimize yeni bir yaşam kurmaya cesaret edebilirdik. işimiz zordu ama bu yolun sonu aydınlıktı ve güzel günler bekliyordu bizi bunu hissedebiliyorduk.
devamını gör...

namı diğer yeşil yol. 1999 yapımı bir hollywood filmi. stephen king'in romanından uyarlanmıştır. yönetmeni ve senaristi frank darabont'tur. en iyi film akademi ödülü, en iyi yardımcı erkek oyuncu akademi ödülü, en iyi uyarlama senaryo akademi ödülü ve en iyi özgün müzik akademi ödülü'ne aday gösterilmiştir. başrollerini tom hanks ve micheal clarke duncan oynamıştır.
john coffey'nin "kahve gibi ama yazılışı farklı" diyerek kendini tanıtması unutulmayandır.
izleyin, izlettirin.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kimseyi bulamayınca geçer gider telaş etmeyin.
devamını gör...

tanımlarının çok güzel olduğunu düşündüğüm ve gizli fanı olduğum dünya tatlısı yazar. bu kadar tatlı olmaya devam ederse kendisine yürüyeceğim sanırım. kendine dikkat et dostum :d mizahının da iyi olduğunu düşünüyorum ayrıca. bu yazarı sevmeyenleri anlamıyorum.
devamını gör...

franz kafka, milena’ya mektuplar adlı eserinde yalnızlığı şu şekilde anlatır:

“içi insanlarla dolu büyük evler var karşıda, gene de tek odada bir başına olmak, bir evde yalnız yaşamak, yaşamın en önemli yanı, daha doğrusu: kimi zaman yalnız kalabilmek mutluluğun ilk koşulu.”

peki yalnızlık neydi? sahiden, yalnızlık benim için neydi? hüznünü, mutluluğunu, acını, sevincini, pişmanlığını ve hasretini duvarlara, bembeyaz duvarlara anlatmaktı yalnızlık; kalabalıklar içerisinde, soyutlanmış, buruk olmaktı yalnızlık; kendini anlatamamak, anlaşılamamaktı; yorulmaktı, bunalmaktı, sıkılmaktı insanlardan yalnızlık. ümidini kaybetmekti, hayata tutunduğun o ipin kesilmesiydi. beni en çok sevmek yalnızlıklaştırdı. insan kendisi ile yalnız kalmayı sevmeli, bunu bir dinlenmek olarak görmeli aslında. mutlu olmak için insanlara ihtiyacınız yok, sadece kendinize ve sevginize ihtiyacınız var.

fakat kendinizi sevdiğinizde yalnızlık diye bir şey olmadığını düşünürüm. çünkü kendinizle arkadaşsınızdır. ve kendinize sahipsinizdir. ilk önce kendinizi sevmeye başlayın lütfen. kendinizi sevemediğinizde, içiniz boşken kimseyi de sevemezsiniz bence…

herkes bir gün gider, sevdikleriniz, hiç gitmez dedikleriniz bile… bu yüzden sevin yalnız olmayı. kendinizle arkadaş olun, pişman da olmazsınız, üzülmezsiniz de. birisine bağlanmak, o kişiye bağlı yaşamak sizi çok yıpratır. gözünüzde büyüttüğünüz o insandan aynı değeri alamayınca çok üzülürsünüz. tecrübeyle bilirim bunu efendim, tecrübeyle. çoktan ümidimi kestim ben insanlardan, en çok da sevdiklerimden. sor bana pişman mısın diye, değilim.
devamını gör...

covit servisinde florasanlar altında bronzlaşmak canım yaa
devamını gör...

bunu söyleyen diyanet işleri başkanı ve ya farklı bir kişi fark etmeksizin doğru olduğunu düşünüyorum. inanmayan arkadaşların garip yorumları şaşırttı açıkçası. herkese farz olmadığı orta okul din dersinde dahi gösterilen bir konu zekat konusu. maddi durumu zekat vermeye elverişli olan insanların her sene belirlenen nisap miktarı kadar zekat vermeleri farz. ancak altını çizerek söylemek gerekiyor ki inanan insanlara farz, inanmayan arkadaşlar size haram da yok helal de sakin ve rahat olun lütfen :) inanmayan arkadaşların da ellerinde olan malları olmayanlar ile bölüşmeleri insani bir durumdur tabi ki.
devamını gör...

3-5 yıl yatar çıkar. ikinciyi alır 5 sene sonra..
devamını gör...

ilk ismim güzel koku demek ama diğerini ne siz sorun ne ben söyleyeyim..
devamını gör...

az önce iliklerime kadar dışlandığımı hissederken ardından yanıma gelene bakın
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yenir mi ki bu?
devamını gör...

buyucu’nun bir hücrede hem b hem t lenfosit bulunamaz diye biliyoduk ama cell’de bi makale yayımlandı ve her ikisi de olabiliyormuş gibi bilgiler verdiği zirve oluyor.

arkadaşlar ben daha o kadar içmedim, aciz, eşit ağırlıkçı kafam “nasıl yaaa, gerçektennn miii?” diyecek kafar açılmadı daha.
beni buradan alın.
devamını gör...

8 mart dünya kadınlar günü için danla biliç, ekrem imamoğlu ile röportaj yapacakmış.
8 mart gibi bir gün için (tarihi açıdan çok acıklıdır) ağzı bozuk, kadınları şişman zayıf diye ayrıştıran ve storylerinde dalga geçen birinin röportaj yapması hayli garip.
ekrem başganın bir sürü röportaj yapabileceği insan varken sırf gençlere yönelik bu adımı biraz hata gibi.

buradan
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim