bazı halka açık tuvaletlerde sifonu çekmeyen insanların var olduğu düşünülürse taktir edilesi bir alışkanlık.
devamını gör...

saçma sapan bir etiket.

bakın şimdi, bu konudaki tüm itirazları geçtim. diyelim ki bu işi ülke olarak istisnasız hepimiz istiyoruz. çıldırıyoruz hep beraber hilafet için diyelim. yahu bütün müslüman dünyası neden senin hilafetini istesin, kabul etsin! diğer müslüman ülkeler, sırf sen istedin diye "al senin olsun" diye verecekler mi sanıyorsun öyle bir siyasi makamı? totosu kırık eurovision şarkı yarışması'nda bile alamıyorsun birinciliği kafana göre. herkesin oyu gerekiyor.

bu öyle kendi ülke sınırların içinde takılmak gibi bir şey değil. oyun da değil.

neyse ya... millet güneş'e uzay aracı gönderiyor, kendini yenileyen doku peşinde koşuyor, görünmezlik pelerini falan yapıyor, biz hâlâ 1000 yıl önceki mevzuların peşinde...

hani şu hababam sınıfı sahnesi var ya; badi ekrem yavrukurtlarını alıp okuldan çıkıyor. hepsini hâlâ arkasında sanarak okula geri dönüp arkasına baktığında kimseyi göremiyor ya; işte biz de aynı o kafadayız şu an. bir gün bir bakacağız ki herkes kopmuş gitmiş mars'a yerleşmiş. biz burada "mars'a yerleşmek orucumu bozar mı" davası güdüyor olacağız.

hiç ama hiçbir şeyden ders çıkarmayan bir ülkeyiz. koşu bandı bile bu kadar yerinde saymaz.
devamını gör...

çocukken sokaktaki arkadaşlarımla akşam on bire kadar oyun oynamayı, kahkahalarımızın duvara yankılandığı günleri özledim.
devamını gör...

23.04.2021
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hristiyanlıkta, şeytan'dan türemiş bir sapma olarak algılanan ve iç sapkınlıklar olarak tanımlanan, ikinci ve üçüncü yüzyıllarda, diğeri sekizinci yüzyılda ortaya çıkmış iki heretik görüşe verilen isimdir.
birinci heretik görüşü savunan toledo başpiskoposu elipand'a göre isa'nın insan ve tanrı yönlerini ayırt etmek gerekir: bu nedenle insan olarak isa'dan "tanrı'nın evlat edindiği oğul", diye söz eder. isa'nın insanlığını, tanrı'nın oğlu olan isa'dan ayırır. o'nun tasarımına göre kitabı mukaddes'te sözü edilen meryem'in oğlu, tanrı'nın oğlu değil, yalnızca evlat edindiği oğludur.
devamını gör...

merhabalar yazar arkadaşlarım.
bu şarkıyı aslında kendi açtığım fakat pek de ilgi görmeyen (bkz: yaza bir şarkı bırak) başlığına yazacaktım ama klibi izleyince fikrimi değiştirip direkt şarkıya başlık açmak istedim.

efendim kendisi yaza çok yakışır, kıpır kıpır bir melek mosso şarkısıdır.
söz-müzik kutup ata tuncer'e aranje ise ersay üner'e aittir.

dinlemek isteyenler buyursunlar: hayatım kaymış, hangi yönde olduğu bilinmez...

ama klibi de izlemenizi tavsiye ederim çünkü şarkıdan ziyade aslında burada klip ile ilgili bir kaç kelam edeceğim ben.

şöyle ki;
sevgiliyi yitirmiş, yitirdiği için kendini valizine attığı birkaç parça eşya ile yollara, tarlalara, ormana vurmuş ama bu kadar olumsuzluğa rağmen umudunu asla ve kat'a yitirmediğini vücut dilinden ve omuz hareketlerinden anladığımız, ülkemiz için çok da güvenilir olmayan otostop yöntemi ile kah karavanda, kah üstü açık güzel arabalarda sürekli sevgilisinden uzaklaşan ama bir yandan da "gel gör beni, bak ne hallere düştüm senin yüzünden" diyerek aynı sevgilinin gelmesini bekleyen, tam "tamam ya, gelmez artık bu zalım" diye hayata küseceği sırada "madem bu kadar üzgünüm, neden iki dans figürü yapıp neşemi yerine getirmiyorum ki ben?" diyerek yollarda deli deli danslar yapmak suretiyle umut tazeleyen, lavanta tarlalarına ellerini sürerek enerji depolayan sevgili melek mosso bize de, o sevgilinin yokluğundan delirmiş olsak da umutlarımızı yitirmememiz gerektiğini, hiçbir şey olmazsa bile bu beklenti ile ülkenin her karışını adım adım gezelim, görelim tadında gezebileceğimizi göstermiştir.
neden biz de bir saman balyası üzerinde hayatın ve insanların acımasızlığından dem vurmayalım kendi kendimize değil mi efenim?

belki buradaki mesaj şudur;
sevgili gelmese de olur, sen neşeni kaybetme,
belli mi olur o yolda belki yenisi bulunur...


ne demişler; umut olmadan, umulmayanı bulamayız *
devamını gör...

netflix ile birlikte öğrendiğimiz bir tabir. bu filmler ve diziler genellikle kaliteli oluyor, tecrübe ile sabit.
devamını gör...

hayatımdaki en büyük pişmanlığım ve başıma gelen en güzel şey. baba olmadan önce daha korkusuz geri basmayan, bazen ölümü isteyen/kovalayan, trafikte kavgadan kaçmayan adamken şimdi önüme kırana bile ses edemiyorum. önceden sınır ötesi görev olsa da gitsem diye beklerken şimdi daha güvenli olanına bakıyorum.
bir çocuğu ki kendi kızımı babasız bırakma korkusu beni korkak bir adam yaptı. kendi adıma covid'den korkmayan bir insanken şimdi çift maske ile geziyorum.
ben ben olmaktan çıktım gibi. ama buna mecbur bırakabilecek en güzel insan sebep oldu. daha önceden bir köpeğim ve kedim nedeniyle aynısı olmasa da benzer duygular yaşadım ama bu bambaşka.
daha önceden görüp çok güldüğüm bir yoruma şimdi hak veriyorum. "kızım benden zürafa istese, beslemek için yüksek tavanlı ev bakarım"
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

müthiş bir sertab erener şarkısıdır.

şarkının sözleri sezen aksu ve pakize barışta’ya müziği ise demir demirkan ile sesi ve yorumuyla şarkıyı bambaşka bir boyuta taşımış olan sertab erener’e aittir.

her dinlediğimde beni çok etkiler bu şarkı ve bu etki nedensiz değildir çünkü ben bu yüzden, incelikler yüzünden belki daha çok üzüldüm.

çünkü zordur incelikli davranmak. bunun için çaba sarf etmekten bahsetmiyorum. doğal bir şekilde, sanki doğuştan var olan bir güdü ile incelikli olabilmek. ben hep böyle olmayı seçtim, denedim, çoğu zaman başarısız olsam da nadir başarıları bile mutlu etti beni.

çok ilginç bir an yaşadım ben bu şarkı ile ilgili. bir gün öğretmenler odasında otururken televizyonda bu şarkı başladı. ben şarkıya dalmışken yan tarafta oturan öğretmenlerden biri okula yeni gelmiş olduğum için bana birkaç soru sordu. bu sorulardan biri de çocuğum olup olmadığıydı. ama ben ona sormadım bu soruyu.

sonra o öğretmen arkadaşım ağlamaya başladı birden. benim neden ona soramadığımı merak ettiğini söyledi. ben de “belki bir yaraya dokunurum diye çekindim” dedim. gerçekten de sorsam tam da böyle olacakmış. çünkü o arkadaşım -artık arkadaşım- yıllardır çocuk sahibi olmak istiyor ama başaramıyormuş.

siz yine de incelikli davranın, benim kadar olmasa da. insanlar kolay yaralanabilir. hassas yerlerine dokunmayın. sözcüklere dikkat edin. en çok onlar can yakar. sizin için sıradan cümleler başka insanların bir yarasına dokunabilir.

ille de yara olmak zorunda değil. mesela siz birkaç cümle kurarsınız ve o cümleler bir başka insanda onulmaz yaralar açar. sizi çok seven insanları üzmeyin.

siz yine de incelikli davranın. ben yine incelikli davranarak hikayeyi yarım bırakmayacağım. o arkadaşımın ikizleri var artık: biri kız biri erkek.
devamını gör...

boş masraftır.
(bkz: ped fiyatlarının gereksiz pahalı olması)
devamını gör...

aklıma kesmeşeker'in ne zaman gitti tren şarkısını getiren yeni yazarımızdır. hoş gelmiş, sefalar getirmiş.
devamını gör...

rüzgar az kuvvetli esse uçar da bu arkadaş.
devamını gör...

yağmur.
devamını gör...

fırtına öncesi ise büyük sıkıntı. sessizliğin fazlası iyi değildir.
devamını gör...

büyük konuşmamak lazım "her insan iddiasından vurulur" derler ama bir türlü aklım havsalam bunu kabullenemiyor! gerçekten ya aşırı yüce gönüllülük, komplekslerden sıyrılmak ve evren ile yarışan bir genişlik lazım ya da aşırı saf olmak gerekir hele ki sevgililik gibi dönemlerde.
devamını gör...

soyadı kanunu zamanında soyadları verilirken köy yerlerindeki kişiler kendi özelliğine ters soyadı seçerlermiş. mesela korkak biriyse soyadını cesur, cimri biriyse soyadını cömert, sarışın kumral yapıdaysa soyadını saçıkara olarak koydurtmuş.
devamını gör...


"george orwell kitapları yasaklayacak olanlardan korkuyordu. aldous huxley ise kitapları yasaklamaya gerek kalmayacağından, çünkü hiç kimsenin kitap okumayacağından korkuyordu.
orwell bizi bilgisiz bırakacak olanlardan, huxley ise pasifliğe, narsistliğe, egoistliğe, paranoyaya sürükleyecek olan kirli bilgi yağmurundan...
aslında temelde orwell bizi nefret ettiğimiz şeylerin mahvetmesinden, huxley ise sevdiğimiz şeylerin mahvetmesinden korkuyordu."
(bkz: struma karanlıkta bir ninni)
(bkz: hakan akdoğan)

sizce hangisi haklı çıktı?
devamını gör...

gidip savaşmak isteyene kapı açık, madem bu kadar heveslisiniz kahramancılık oynamaya buyurun, önden buyurun. türk askeri şamar oğlanı mı lan? ne zaman orta doğu'da bir olay olsa 'hülooo goş askerim goş' yok ya?
devamını gör...

ayrımcılık ve bölünmelere yol açacaktır, keza bu hak kürtlere verilirse, tatarlara, çerkezlere, lazlara ve daha bir çok etnik kökene verilmelidir. iki şehir öteden gelen insanla iletişim kuramaz hale geliriz. bunun en iyi örneği hindistandır.
bunun örneğini bizzat yaşadığım için söylüyorum, iş yaptığımız bir firmada hindistanlı bir üretim şefi vardı, rahat anlaşabilsinler diye hindistanlı bir operatör işe alınmıştı. operatörün işe başladığı gün aslında aynı dili konuşmadıkları ortaya çıktı.
çevrenizde olan insanlarla iletişim kurmaya ve birbirimizi anlamaya devam etmenin tek yolu aynı dili konuşmaktır bu nedenle eğitimin dili tek kalmalıdır.
edit: hindistan çok uluslu bir devlet olduğu için öyleymiş, cahilliğime verin.
ancak hindistanın durumu olayın absürt olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
düzeltme için ıslak imza' ya teşekkürler
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim