anlaşması zor olan insanlar
temel olarak "dinlemeyen" veya "dinlemeyi bilmeyen"lerin örnek teşkil ettiği insanlardır.
devamını gör...
yaşar nuri öztürk
haram yiyen pis bir ağızla çekilmiş bir besmele allah'a hakarettir. sözünün sahibidir.
devamını gör...
otuz beş yaş
cahit sıtkı yüzünden yolu yarıladığımız fikrinin bilinçaltına işlenmesi sebebiyle ürküten yaştır.*
devamını gör...
babaya söylemek istenip de söylenemeyenler
senin ciddi psikolojik sorunların var . kendinle çok çelişiyorsun . dengesiz hareketlerin var ve ben bunu kaldıramıyorum artık. sinirlenince çok ağır küfürler ediyorsun sineye çekemiyorum. ılerde evleneceğim erkeğin senin gibi olmasından korkuyorum .
devamını gör...
stres kırığı
üst üste olan ufak yaralanmalar sonucu, kemiğin yorgunluğa bağlı hassas olması sebebiyle, hiç zorlanmayan bir zamanda oluşan çatlak şeklindeki kırıklardır.
genellikle ayak tarak kemiğinde ya da kaval kemiğinde görülür. tarak kemiğinde olanını balerinler sık yaşar. uzun süredir spor yapmayan kişilerde de zorlama (mesela fazla uzun yürüyüşler) sonucu görülmektedir. yanlış ayakkabı seçimi de bu kırıklara sebep olabilir.
normal kırığın iyileşme süresinin iki katı iyileşme süresi vardır. zorlayıcıdır. tarak kemiğinde olanı merdiven çıkarken canınıza okur.
genellikle ayak tarak kemiğinde ya da kaval kemiğinde görülür. tarak kemiğinde olanını balerinler sık yaşar. uzun süredir spor yapmayan kişilerde de zorlama (mesela fazla uzun yürüyüşler) sonucu görülmektedir. yanlış ayakkabı seçimi de bu kırıklara sebep olabilir.
normal kırığın iyileşme süresinin iki katı iyileşme süresi vardır. zorlayıcıdır. tarak kemiğinde olanı merdiven çıkarken canınıza okur.
devamını gör...
beni beğeneni ben beğenmem benim beğendiğim ise beni beğenmez
hayatımın özeti, ismail yk'nın güzel bi sözü.
devamını gör...
axl rose
şimdilerde trump'a benzeyen , mabadımdan tipsiz adamdır. bir miles kennedy etmez. sesini de beğenmem , karakterini de. bunu birçoğunuz bilirsiniz. gnr'nin parlak dönemlerinde davulcunun manitasını 1 şişe viski karşılığı ayarlayıp stüdyoda mikrofonlar açıkken seks yapmışlardır. kaydettiği sesleride rocket queen şarkısının en vurucu yeri, slash tam solo atarken üst üste koymuştur. şarkıyı dinlerken duyulan kadın inlemesi rol değil, gerçek seks ürünüdür. davulcunun manita mal, kendisi daha mal. zaten grubun bir ara dağılma nedeni de budur. ınsan arkadaşının manitasına yazılır mı lan it. bak yine sinirlendim.
devamını gör...
bir dosta alınabilecek hediyeler
darüşşafakanın sayfasından onun adına online bağış yapın,onun adına bağış tutarı olmadan bir elektronik kart gönderebiliyorsunuz darüşşafaka aracılığı ile,böyle güzel bir eğitim kurumunda okuyan çocukların eğitimine katkıda bulunduğunu bilmek onu çok mutlu edicektir.
devamını gör...
tarık akan
filmlerini bıyıklı ve bıyıksız diye ikiye ayırırım. 70'li yıllardaki bıyıksız filmleri kazanova ve romantik jön havasındayken, 80'li yıllardaki bıyıklı filmleri ağırbaşlı ve siyasi - toplumsal mesaj havasındaydı.
devamını gör...
to be or not to be
en çok bilinen hamlet tiradı olsa bile ona bu ağırlığı veren cümlenin kendisinden ziyade daha sonra william shakespeare tarafından kaleme alınanlardır özünde. ölümden sonrasına duyulan insancıl korku ve yaşamın katlanılmaz ağırlığı arasında bin çeşit ızdırabı sırtlayan insanın kederli kabullenişidir bu cümleler. yaşamak denilen trajediyi katlanılabilir kılan ölüm fikridir ama ölümün belirsizliği fikrini katlanılabilir kılan da yaşamaktır; en azından öyle diyor hamlet. ölüm için yaşama katlanır yaşam için ölüme tahammül ederiz, tüm karmaşanın ana nedeni özünde bu çıkmazdır. bundan ötürü bu tirad başlı başına shakespeare'in dehasının özetidir aslında; aynı cümleler ile siyah ve beyaz kadar zıt iki düşünceyi de aktarabildiği için. şöyle devam ediyor o meşhur tirad:
olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!
düşüncemizin katlanması mı güzel
zalim kaderin yumruklarına, oklarına
yoksa diretip bela denizlerine karşı
dur, yeter demesi mi?
ölmek, uyumak sadece!
düşünün ki uyumakla yalnız
bitebilir bütün acıları yüreğin,
çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
çünkü, o ölüm uykularında
sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine
sevgisinin kepaze edilmesine
kanunların bu kadar yavaş
yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
kötülere kul olmasına iyi insanın
bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
kim ister bütün bunlara katlanmak
ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
ölümden sonraki bir şeyden korkmasa
o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
ürkütmese yüreğini?
bilmediğimiz belalara atılmaktansa
çektiklerine razı etmese insanları?
bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
yürekten gelenin doğal rengini.
ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
yollarını değiştirip bu yüzden
bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.
yazıldığı dilde ise aşağı yukarı bu şekildedir:
to be, or not to be, that is the question:
whether 'tis nobler in the mind to suffer
the slings and arrows of outrageous fortune,
or to take arms against a sea of troubles
and by opposing end them. to die—to sleep,
no more; and by a sleep to say we end
the heart-ache and the thousand natural shocks
that flesh is heir to: 'tis a consummation
devoutly to be wish'd. to die, to sleep;
to sleep, perchance to dream—ay, there's the rub:
for in that sleep of death what dreams may come,
when we have shuffled off this mortal coil,
must give us pause—there's the respect
that makes calamity of so long life.
for who would bear the whips and scorns of time,
th'oppressor's wrong, the proud man's contumely,
the pangs of dispriz'd love, the law's delay,
the insolence of office, and the spurns
that patient merit of th'unworthy takes,
when he himself might his quietus make
with a bare bodkin? who would fardels bear,
to grunt and sweat under a weary life,
but that the dread of something after death,
the undiscovere'd country, from whose bourn
no traveller returns, puzzles the will,
and makes us rather bear those ills we have
than fly to others that we know not of?
thus conscience does make cowards of us all,
and thus the native hue of resolution
ıs sicklied o'er with the pale cast of thought,
and enterprises of great pitch and moment
with this regard their currents turn awry
and lose the name of action.
olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!
düşüncemizin katlanması mı güzel
zalim kaderin yumruklarına, oklarına
yoksa diretip bela denizlerine karşı
dur, yeter demesi mi?
ölmek, uyumak sadece!
düşünün ki uyumakla yalnız
bitebilir bütün acıları yüreğin,
çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
çünkü, o ölüm uykularında
sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine
sevgisinin kepaze edilmesine
kanunların bu kadar yavaş
yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
kötülere kul olmasına iyi insanın
bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
kim ister bütün bunlara katlanmak
ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
ölümden sonraki bir şeyden korkmasa
o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
ürkütmese yüreğini?
bilmediğimiz belalara atılmaktansa
çektiklerine razı etmese insanları?
bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
yürekten gelenin doğal rengini.
ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
yollarını değiştirip bu yüzden
bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.
yazıldığı dilde ise aşağı yukarı bu şekildedir:
to be, or not to be, that is the question:
whether 'tis nobler in the mind to suffer
the slings and arrows of outrageous fortune,
or to take arms against a sea of troubles
and by opposing end them. to die—to sleep,
no more; and by a sleep to say we end
the heart-ache and the thousand natural shocks
that flesh is heir to: 'tis a consummation
devoutly to be wish'd. to die, to sleep;
to sleep, perchance to dream—ay, there's the rub:
for in that sleep of death what dreams may come,
when we have shuffled off this mortal coil,
must give us pause—there's the respect
that makes calamity of so long life.
for who would bear the whips and scorns of time,
th'oppressor's wrong, the proud man's contumely,
the pangs of dispriz'd love, the law's delay,
the insolence of office, and the spurns
that patient merit of th'unworthy takes,
when he himself might his quietus make
with a bare bodkin? who would fardels bear,
to grunt and sweat under a weary life,
but that the dread of something after death,
the undiscovere'd country, from whose bourn
no traveller returns, puzzles the will,
and makes us rather bear those ills we have
than fly to others that we know not of?
thus conscience does make cowards of us all,
and thus the native hue of resolution
ıs sicklied o'er with the pale cast of thought,
and enterprises of great pitch and moment
with this regard their currents turn awry
and lose the name of action.
devamını gör...
27 mart 2021 normal sözlük'ün çökmesi
geçti bitti çok şükür.
kariyerim gitti geldi resmen.
kariyerim gitti geldi resmen.
devamını gör...
sözlük yönetiminin gidenler için hiçbir şey yapmaması
gözümüzün önünde sözlüğün işçi yazarları teker teker ayrılıyor şu günlerde. kimisi kişisel sebeplerden kimisi buradaki sorunlardan. hatta en iyileri zaman zaman sözlük tarafından uçuruluyor. önerim böylesi iyi yazarları kendi hallerine bırakmamak. bir ikna timi kurup kendilerine biraz ilgi gösterilirse bu şekilde sancıları sanki daha az yaşayacak gibiyiz. ha kişinin kendi takdiridir kafa iznine gider, orası ayrı elbette. ancak kimisine bir el uzatılsa, sebepler sorgulansa hemen döneceklermiş gibi. haydi be sözlük. bir yazar kolay olunmuyor.
edit: buradan yapılan yorumlara bakılınca çoğu kişinin pek de umursamadığıdır. adamlar haklılarmış demek ki.
edit: buradan yapılan yorumlara bakılınca çoğu kişinin pek de umursamadığıdır. adamlar haklılarmış demek ki.
devamını gör...
zorla kitap okutturan ebeveyn
çocukların rol modeli ebeveynleridir. onu zorlamak yerine örnek olsa daha verimli bir sonuç alacağına eminim.
devamını gör...
türkiye'den suriyeliler değil türkler gitsin
'içimden dolu dolu ettiğim küfürler var' başlığı.
bakın ben mülayim insanım bana bunu yapan başlık küfüre eğilimli arkadaşlara neler yapmaz?
memlekette son günlerde olanlar akla mantığa sığmıyor. afganların ülkeye hücum etmesi, talibanla kardeşlik bağı kurmamız, suriyelilerin memlekete sahip çıkması.
şimdi kalbimden bu memleketi kimseye yedirmeyiz demek geçiyor ama dilimden dökülemiyor malesef. çokta bir şey söyleyemiyoruz ki artık. söyleyenlerin hali ortada. susanların gönlü yaralı.
ah benim güzel ülkem sana sahip çıkamadık vah ki ne vah...
bakın ben mülayim insanım bana bunu yapan başlık küfüre eğilimli arkadaşlara neler yapmaz?
memlekette son günlerde olanlar akla mantığa sığmıyor. afganların ülkeye hücum etmesi, talibanla kardeşlik bağı kurmamız, suriyelilerin memlekete sahip çıkması.
şimdi kalbimden bu memleketi kimseye yedirmeyiz demek geçiyor ama dilimden dökülemiyor malesef. çokta bir şey söyleyemiyoruz ki artık. söyleyenlerin hali ortada. susanların gönlü yaralı.
ah benim güzel ülkem sana sahip çıkamadık vah ki ne vah...
devamını gör...
dine hakaret
*müslüman ülkelerin tamamında, hristiyan ülkelerin çoğunda suçtur.
avustralya'da bazı eyaletlerde suç, bazılarında suç değildir. en son dine hakaret davası 1919'da victoria eyaletinde açılmıştır.
hindistan'da dominant din hinduizm olduğundan, geleneksel olarak dine hakaret kavramı yoktur, ancak ingilizler tarafından 1860 yılında kanunlarına eklenmiştir.
hollanda'da dine hakaret, düşünce ve konuşma özgürlüğünü kısıtladığı gerekçesiyle 2013 yılında suç olmaktan çıkarılmıştır.
norveç kanunlarına göre dine hakaret suçtur, ancak fiilen bu kanunun hükmü yok gibidir. 1930'dan beri dine hakaret suçundan hüküm giyen olmamıştır.
romanya anayasasına göre vicdan ve ifade özgürlüğü temel insan hakları olarak kabul edildiğinden, dine hakaret suç değildir.
ingiltere'de dine hakaret 2008 yılından itibaren suç olmaktan çıkarılmıştır.
abd anayasasında, konuşma ve ifade özgürlüğü temel haklar olarak korunduğu ve kongre'nin herhangi bir dini korumak ve ifade özgürlüğünü kısıtlamak amaçlı kanun yapması engellendiği için dine hakaret suç değildir.
dine hakaret, yukarıdaki ülkeler dışındaki bütün ülkelerde suçtur.
mısır, kuveyt, pakistan, suudi arabistan ve yemen'de dine hakarete idam cezası verilir.
dine hakarete idam cezası veren bütün ülkeler şeriat kanunlarıyla yönetilen islam ükeleridir.
avustralya'da bazı eyaletlerde suç, bazılarında suç değildir. en son dine hakaret davası 1919'da victoria eyaletinde açılmıştır.
hindistan'da dominant din hinduizm olduğundan, geleneksel olarak dine hakaret kavramı yoktur, ancak ingilizler tarafından 1860 yılında kanunlarına eklenmiştir.
hollanda'da dine hakaret, düşünce ve konuşma özgürlüğünü kısıtladığı gerekçesiyle 2013 yılında suç olmaktan çıkarılmıştır.
norveç kanunlarına göre dine hakaret suçtur, ancak fiilen bu kanunun hükmü yok gibidir. 1930'dan beri dine hakaret suçundan hüküm giyen olmamıştır.
romanya anayasasına göre vicdan ve ifade özgürlüğü temel insan hakları olarak kabul edildiğinden, dine hakaret suç değildir.
ingiltere'de dine hakaret 2008 yılından itibaren suç olmaktan çıkarılmıştır.
abd anayasasında, konuşma ve ifade özgürlüğü temel haklar olarak korunduğu ve kongre'nin herhangi bir dini korumak ve ifade özgürlüğünü kısıtlamak amaçlı kanun yapması engellendiği için dine hakaret suç değildir.
dine hakaret, yukarıdaki ülkeler dışındaki bütün ülkelerde suçtur.
mısır, kuveyt, pakistan, suudi arabistan ve yemen'de dine hakarete idam cezası verilir.
dine hakarete idam cezası veren bütün ülkeler şeriat kanunlarıyla yönetilen islam ükeleridir.
devamını gör...
kürtçenin dünya üzerindeki en eski dil olduğu iddiası
bazı varsayımlar üzerinden hareketle, birtakım gereksiz algı yönetimi çabalarına neden gerek duyuluyor ?
burada önemli olan ne kadar eski olduğu mu yoksa dünyada bugünkü durumu mu?
bir zamanlar osmanlı vardı dünyanın 4 te 3 üne 600 yıl sahip olan, ama şimdi yok osmanlı, bitti gitti .
birileri hala onu özlemle ansa arasa da , o artık eski bir imparatorluk olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı.
konumuzun bugünkü durumuna dönersek;
yeryüzünde en fazla konuşulan dillerde ilk on sıra şöyle.
1. çince
2. ingilizce
3. ispanyolca
4. hintçe
5. arapça
6. rusça
7. malayca
8. bengalce
9. portekizce
10. fransızca
önemli olan budur, gerisi teferruat .
bakınız türkçe yok, 600 yıllık osmanlıca diye bir dil de yok...
bu sebeple, birşeyleri yakalayıp, oradan başka yerlere yürümeye çalışırken, biraz dikkat etmek gerek .
tutun ki, kürtçe en eski dil,
ee ne olacak, ne var bunda,
kürtlerin bugünkü haline bakarım ben, ve eklerim ,
dünyada en eski kavim olarak ortaya çıkan kürtler, binlerce yıl geçmesine rağmen nasıl oldu da başındaki ağalık, aşiret düzenini hala bir türlü yıkamadı .
bunun verilecek hiçbir mantıklı cevabı yoktur .
dili eski olup, çok eskiden beri varolsa ne olacak ?
o sebeple bu gereksiz konulardan mümkün olduğunca kaçınmak gerekir .
burada önemli olan ne kadar eski olduğu mu yoksa dünyada bugünkü durumu mu?
bir zamanlar osmanlı vardı dünyanın 4 te 3 üne 600 yıl sahip olan, ama şimdi yok osmanlı, bitti gitti .
birileri hala onu özlemle ansa arasa da , o artık eski bir imparatorluk olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı.
konumuzun bugünkü durumuna dönersek;
yeryüzünde en fazla konuşulan dillerde ilk on sıra şöyle.
1. çince
2. ingilizce
3. ispanyolca
4. hintçe
5. arapça
6. rusça
7. malayca
8. bengalce
9. portekizce
10. fransızca
önemli olan budur, gerisi teferruat .
bakınız türkçe yok, 600 yıllık osmanlıca diye bir dil de yok...
bu sebeple, birşeyleri yakalayıp, oradan başka yerlere yürümeye çalışırken, biraz dikkat etmek gerek .
tutun ki, kürtçe en eski dil,
ee ne olacak, ne var bunda,
kürtlerin bugünkü haline bakarım ben, ve eklerim ,
dünyada en eski kavim olarak ortaya çıkan kürtler, binlerce yıl geçmesine rağmen nasıl oldu da başındaki ağalık, aşiret düzenini hala bir türlü yıkamadı .
bunun verilecek hiçbir mantıklı cevabı yoktur .
dili eski olup, çok eskiden beri varolsa ne olacak ?
o sebeple bu gereksiz konulardan mümkün olduğunca kaçınmak gerekir .
devamını gör...
eski yazarlar
bazılarının yeni hesaplarıyla aramızda olduğunu düşünüyorum. biliyorum bunu bir tek ben düşündüm şimdiye kadar ama gözünüzü açma vakti gelmişti.*
devamını gör...
aşk evliliği vs mantık evliliği
aşkta süreklilik olmaz. aşıklar evlense de mutlu olamaz.
sevgi ile aşkı birbirine karıştırmamak gerek.
aşık insanda mantık aranamaz. ıkisi birlikte olması hic olanaklı değil. mantık kuruyorsan da zaten aşık değilsindir. o yüzden sevgi evliliği derdim.
sevgi ile aşkı birbirine karıştırmamak gerek.
aşık insanda mantık aranamaz. ıkisi birlikte olması hic olanaklı değil. mantık kuruyorsan da zaten aşık değilsindir. o yüzden sevgi evliliği derdim.
devamını gör...
stalker
ünlü sovyet yönetmen andrei tarkovsky'nin filmi. bir rehberin, bir bilim adamı ve bir yazarı her dileğin gerçekleştiği " the zone "a götürmesinin hikayesi anlatılır.
bu filmin havası başka hiçbir filmde yoktur. daha önce izlediğiniz hiçbir bilim kurgu filmine benzemez.. hatta bilim kurgu filmi demek ne kadar doğru, orası tartışılır. daha çok felsefi / imgesel bir film demek daha uygun gibi çünkü fantastik öğeler oldukça az tutulmaya çalışılmış ve kullanılanların hepsinin altına felsefi alt metinler yerleştirilmiş.
bu filmi tamamiyle anlamak için filmden ötesini düşünmek gerekiyor. tarkovsky özellikle din ve inanç kavramlarını eleştirmekten çekinmemiş. sıradan bir bilim kurgu gibi seyredilirse sığ bulunabilecek film olmuş. bu tarz imge ve alt metinleri göz önünde bulundurularak izlenirse ancak o zaman neden bir başyapıt olduğu anlaşılabilir. yavaş ilerleyen film bu tarz filmlere alışık değilseniz sizi sıkabilir, ancak filmin içine girerseniz sizi sıkmaz. tarkovsky nin diğer filmlerinde de olduğu gibi, kamera kullanımı tek kelime ile büyüleyici. müthiş renk kullanımı içermesi de filmin mistik havasını kat kat artırmış. tam bir görsel şölen. rönesans devri tabloları gibi görüntüler var. hele ki filmin siyah beyaz dan renkliye geçtiği kısım efsanedir.
herkese hitap etmeyebilecek bir film olsa da bence "sanat filmi" denilen tarzın kesinlikle en başarılı örneklerinden biridir.
bu filmin havası başka hiçbir filmde yoktur. daha önce izlediğiniz hiçbir bilim kurgu filmine benzemez.. hatta bilim kurgu filmi demek ne kadar doğru, orası tartışılır. daha çok felsefi / imgesel bir film demek daha uygun gibi çünkü fantastik öğeler oldukça az tutulmaya çalışılmış ve kullanılanların hepsinin altına felsefi alt metinler yerleştirilmiş.
bu filmi tamamiyle anlamak için filmden ötesini düşünmek gerekiyor. tarkovsky özellikle din ve inanç kavramlarını eleştirmekten çekinmemiş. sıradan bir bilim kurgu gibi seyredilirse sığ bulunabilecek film olmuş. bu tarz imge ve alt metinleri göz önünde bulundurularak izlenirse ancak o zaman neden bir başyapıt olduğu anlaşılabilir. yavaş ilerleyen film bu tarz filmlere alışık değilseniz sizi sıkabilir, ancak filmin içine girerseniz sizi sıkmaz. tarkovsky nin diğer filmlerinde de olduğu gibi, kamera kullanımı tek kelime ile büyüleyici. müthiş renk kullanımı içermesi de filmin mistik havasını kat kat artırmış. tam bir görsel şölen. rönesans devri tabloları gibi görüntüler var. hele ki filmin siyah beyaz dan renkliye geçtiği kısım efsanedir.
herkese hitap etmeyebilecek bir film olsa da bence "sanat filmi" denilen tarzın kesinlikle en başarılı örneklerinden biridir.
devamını gör...
