eşimin içinde bulunduğu durum. normalde çok istediği bir şeye bile sırf babası aldığı için inadına yüzüne bakmaz bazen... eşim ilk zamanlar şok oluyordu, "noluyo yaa kaç aydır bunu istemiyor muydu? niye böyle yaptı?" diyordu ama ben olayı çözdüm. "babası olduğun için sana inat yapıyor. sen biraz geri bas." diyordum ki maalesef haklıydım. aynı şeyi arkadaşı verince dünyanın en kıymetli şeyi oluyor ama baba öyle mi? hemen bir sınır, set çizmeler falan.. gerçi bazen de babasıyla birlikte vakit geçirmekten* çok mutlu oluyor. kısacası, sağı solu hiç belli olmuyor... anlaşılan dengeyi oturtana kadar bir süre böyle gidecek, o arada biraz bilgi yüklemekte fayda var. bu konuda çok değerli bir terapist arkadaşımın evdeki ergen sayfasının paylaşımları bizim çok işimize yarıyor.
devamını gör...

kimsenin dm'inde, nude'unda değilim sevgili yazarlar. finaller geliyor ders çalışıyorum.
devamını gör...

en büyük hayali dünyayı gezmek olan, babasının izin vermemesi sonucunda avukat olmuş ve de gidemediği tüm yerleri hayalleri ile kurgulamış yazardır. bilim kurgunun babası sayılır bir nevi.
belki gezip görme şansım olsa bu kadar hayal edemez, bu kitapları da yazamazdım demiştir kendileri.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

öncelikle bu uzun bir yazı olacak, genel olarak çocuk içeriklerinden ve özelinde kral şakir serisinden bahsetmeye çalşacağım.
çocuk kitapları yazılması en zor kitaplardır. yazarın neyi nasıl yazması gerektiğini iyi bilmesi, dili basit fakat edebî kullanması, hikayeyi ilgi uyandırıcı yapması fakat verdiği alt metin konusunda çok dikkatli olması gerekir. yazar ancak tüm bu stresleri göz önünde bulundurarak bir çocuk kitabı yazabilir, aksi halde yazılı eser "çocuk kitabı" niteliğinden uzak olur.
ben de naçizane küçüklüğümden beri bu türe ilgi duyarım, ne okursam okuyayım mutlaka araya çocuk kitapları da serpiştirmeyi ihmal etmem. ayşegül'den ökkeş'e , küçük kara balık'tan çocuk kalbi'ne, abartma tozu'ndan pullar savaşı'na... birçok çocuk kitabı okudum, okuyorum.
belki birçoğumuz farkında değil ama türkiye'de ve dünyada "çocuk edebiyatı" denilen tür gizli bir güce sahip durumda, öyle ki bu tür zaman zaman edebiyat klasiklerinin bile tozunu attırmakta. bunun yaşadığımız yüzyıldaki yansıması olarak -edebiyat temelinin dışında da olsa- "çocuk içeriği" denilen ve hayatımıza yakın vakitte girmiş olan 'şey'i (burada bunları tanımlamak güç olduğu için 'şey' demeyi tercih ediyorum) örnek gösterebiliriz. somut bir örnek olarak bu 'şey'lerden birisinin 9 yaşındaki sahibi youtube platformunda dünyanın en çok kazananı olarak açıklanmıştır.
şimdi ben burada bu 'şey'lerden birinin, edebiyat alanında temsilinin, ne nitelikte olduğundan bahsetmeye çalışacağım.
kral şakir'in çizgi film versiyonunu, bir tanıdığımın küçük oğlunun çok sevmesi sayesinde ben de keşfettim, izlerken çok da eğlendim. sonrasında geçen zaman içinde kral şakir'in her yerde olduğunu farkettim: kalemler, çantalar, suluklar, kitaplar, çıkartmalar, filmler... filmine gitme fırsatım olmadı fakat kitaplarını araştırmaya başladım. fiyatları 20 lira civarıydı ve bu günümüz kitap fiyatları için ortanın biraz üstü bir fiyat sayılabilir, fakat içeriğini ve baskısını bilmediğim için -ki sonradan öğrendim ciltliymiş- bu fiyata kuşkuyla yaklaştım ( bu arada kitabın kendi cildinde önerilen fiyat olarak 32tl diyor. fiyatı anormal karşılamıyorum zira lisans mevzusu vs. var işin içinde). amazon'da indirimde 9.5 liraya düştüğünü görünce ilk 3 kitabını sepete ekledim, sonrasında "ilk kitabı okur da beğenirsem diğer kitaplarını indirimsiz hiç düşünmeden alabilirim" diyerek sadece ilk kitabı aldım. kitabı ilk elime aldığımda çocukluğumda okuduğum ciltli, renkli baskılı grimm/andersen/la fontaine antolojilerine benzettim, ilk birkaç sayfada o tadı alacağımı sandıysam da şöyle bir karıştırınca maalesef o kaliteden çok uzak olduğunu farkettim, elbette ekonomik koşullar bunda en büyük etkendi. önce kitabın neden ciltli yapıldığını anlayamadım, zira iç sayfaları hiç ciltli bir kitaba aitmiş gibi değildi, gayet normal bir cilt de bittabi o sayfaları tutabilirmiş. nihayet kitabı okumak istiyordum. fakat ilk birkaç sayfada beni rahatsız eden başka bir şey farkettim: sayfalar çizgiliydi. evet çizgili kağıda basılmıştı, fakat resimliydi? evet evet, resimlerin içinden sayfa çizgileri geçiyordu, sanki türkçe dersinde sıkılıp defterine bir şeyler çizen bir öğrenciye aitti elimdeki kitap. bu seçimin nedenini asla anlayamadım. okumaya devam ettim. dikkatimi başka bir şey çekti, yazılar büyük puntoyla yazılmıştı ve koyu bir ton tercih edilmişti, bu bir çocuk kitabı için tercih edilebilirdi, fakat yazılar ne kadar büyükse resimler de bir o kadar küçük ve karmaşıktı. resimler, o boyutta bir kitap için çizilmemişti belli ki. bilgisayar ortamında çizilmiş fakat en boy oranlarına dikkat edilmediği için sayfaya sığmamış, küçültüldükçe küçültülmüştü. dolayısıyla resimlerde olan birkaç konuşma balonunda da yazılar ufacık ve okumak gerçekten bazen zor olabiliyordu. hadi canım sen de, sorun mu bu? diyebilirsiniz, fakat bu sefer normal yazıların puntosunun büyüklüğünü "okumayı kolaylaştırmak için" diye savunamayız (ki aklıma da başka savunma gelmiyor). kısacası içeriğine bile odaklanamadan epey rahatsız olmuştum kitaptan.
tam burada içeriğini övmek isterdim fakat ne yazık ki tam bir çizgi film içeriği. sonradan farkettim ki evet zaten çizgi filmmiş. kitaptaki hikayeler (en azından benim farkettiklerim) çizgi filmleştirilmiş. dostlar açık konuşmak gerekirse ben kitaptaki içeriğin çizgi filmleştirildiğini hiçbir yerde okumadım, okumuş olsaydım almazdım zaten, zira bu haliyle bir senaryo kitabı niteliğinde.
burada benim sormak istediğim bir soru var: bu kitap nedir? evet evet, nedir bu kitap? kitap, resimli hikaye kitabı olarak tanımlanmış. peki bir sorum daha var: halihazırda çizgi filmi varken, siz bu çizgi film içeriğinden farklı hiçbir şey sunmadığınız bir şeyi neden bastınız? ben burada art niyet arıyorum. zira kitabın sayfalarının yarısının da boş olması beni destekliyor. şimdi genel tabloya bakalım: kitap 200 sayfa (yarısı boşluktan ibaret, kalan yarısı da büyük puntolarla doldurulmuş), renksiz (evet çocuklar boyasın kendi renklendirsin istenmiş fakat tek sebep bu mu bilmiyoruz), çizgi filmden farklı bir şey yok (tıpatıp aynı hikayeler), ciltli (neden?). ben nihai tabloma bakınca sadece daha fazla kazanma hırsı görüyorum maalesef. elbette daha fazla kazanılacak, sonuçta ortada bir ürün var ve bu her şekilde pazarlanacak. fakat dostlar bu basit bir mevzu değil, ortaya çıkarılan ürün çocuk edebiyatı dahilinde. çizgi filmle çocuk edebiyatını birbirinden ayırmak lazım. canım sen de ne abarttın adamlar edebiyat yapıyoruz dememişler ki? maalesef kitap, resimli "hikaye" kitabı olarak tanımlanmış ve bu koşullarda elbette edebi bir eser olarak tanımlanır.
tekrar üzülerek söylüyorum "çocukların sevdiği bir ürünü nasıl daha fazla kazanmak için suistimal ederiz"e dönmüş düşünce. başta, her türden nesnenin üzerinde 'kral şakir' damgasının olmasını "e çocuklar seviyor, piyasaya bu tarz şeyler sürülecek elbette"ye yorarken, artık bu gözle bakamıyorum.
kral şakir'in lisans geliri 2019da 60milyon tl iken 2020'de bu sayı 100milyon tl'ye ulaşmış. geliri en çok kitaplardan elde ettiklerini söylüyorlar ve 2019 itibari ile 400bin satışı gördüklerini, filmlerin de 2milyonun üzerinde gişe yaptığını açıklamışlar. ayrıca 20den fazla ülkeye de ihraç ediyorlarmış. ülkemizden böyle bir ürünün çıkmış olması sevindirici olsa da masum bir ürün olmanın -benim gözümde- çok uzağında.
çocuk edebiyatı türünde kaliteli eserler okumak için samed behrengi'ye göz atabilirsiniz. toz pembe çizgi film dünyalarından birazcık çıkmak için kemalettin tuğcu ve gülten dayıoğlu da güzeldir. fakat serttir, çocuk yeterince hazır değilse okumamalıdır. işbankası çocuk klasikleri serisi ise bence idealdir, hem fiyatı hem içeriği hem de eserlerin kalitesi üst düzeydir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
davşanımmm
devamını gör...

kıyması bol cevizli yaparım.
şeklini de güzel veririm. yapıp buzluğa atıyorum.
canım istedikçe çıkartıp yerim.
devamını gör...

hiçbir şey ama hiçbir şey iki hetero erkeğin nudelaşmasını geçemez. biz jübileyi yaptık arkadaşlar zirve hala normal sözlükte. yaşanabilecek en absürt olay burada yaşandı. şaşırmıyorum.
devamını gör...

efil efil esiyor, arka fonda zeki müren çalıyor. ıssız bir adaya düşsem yanıma alacağım 3 şeyden 2 si yanımda. bir günden ancak bu kadar verim alınabilir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yeter yıllardır bizi sömürme leri , asla dürüst değiller , hep ne koparır'sak kâr peşinde ler.
ülkenin vatandaşını koruyan olmayınca , sömüren çok olur.
inşallah bu faturalar için bir standart gelirde insanlar rahat eder.
devamını gör...

önceki protestolarda, 3 gün sonra timur'un yanına giden hoca gibi yapayalnız kaldığım için artık yapanları uzaktan seyrettiğim protestolar.
bir tek kola içmeme protestosunu ömrümün sonuna kadar yapabilirim.
devamını gör...

bitkiler canlı onları niye öldürüyorsunuz kadar saçma bir savunma yok. bitkilerde sinir hücresi olmadığı için acı hissetmiyorlar bu yüzden veganlar bitki yemekte sorun görmüyor.lütfen azıcık mantığa davet ediyorum sizi.
( vegan değilim bu arada.)
devamını gör...

bir tinto brass filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
italyan erotik komedi filmlerinin üstadı olan tinto brass bu filmi ile ne kadar büyük bir yönetmen olduğunu ele güne göstermiştir. film junichiro tanizaki’nin muhteşem kitabı anahtar (kitap)’tan tinto brass tarafından uyarlanmıştır. bu iyi bir erotik komedi filmi değildir, tartışmalar yaratmış iyi bir filmdir. filmin başrollerinde stefania sandrelli, frank finlay, franco branciaroli ve barbara cupisti oynamıştır.

aralarında ciddi bir yaş farkı olan bir çiftin hikayesi anlatılır filmde. nino yaşlı bir adam olarak genç eşi teresa’nın cinsel uyanışını sağlaması amacıyla bir günlük tutar. elbette ki bu günlüğün eşinin eline geçmesini istemektedir. ayrıca eşinin uyurken fotoğraflarını da çeker. eşinin utangaçlığını kırmakta amacı ve onu cinsel anlamda özgür kılmak.

ama işler tam da beklendiği gibi gitmez çünkü bu çiftin kızlarının nişanlısı da teresa’ya karşı derin bir şehvet duymaya başlar. ve bunun sonunda da karman çorman bir ilişkiler yumağı çıkar karşımıza. ve bir günlük de teresa tutar, kendi deneyimlerini anlattığı.

film ayrıca faşist yönetim dönemi ile ilgili de güzel göndermeler barındırır.
devamını gör...

çocukken bayılıp da bulamadığım, şimdi ise ekşi gelmesinden yiyemediğim ot. seviyorsanız ve köklü bulursanız, saksıya bir yere sokuşturuverin, büyüsün, çoğalsın, sizin de bundanınız olsun.
devamını gör...

akülü araba.
turu 1 liraya binip bitirmemek için elimden gelen çabayı sarf ediyordum.
şimdi her çocukta var.
devamını gör...

"biz haber etmeden haberimizi alırsın,
yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin.

gözümüzün dilinden anlar,
elimizin sırrını bilirsin.

namuslu bir kitap gibi güler,
alnımızın terini silersin.

o gider, bu gider, şu gider,
dostluk, sen yanıbaşımızda kalırsın."

gerçek dostlara selam olsun.
devamını gör...

sabah uyandım, tek gözüm açık, elimde telefon. önce interneti açtığım anda yağan bildirimlere şöyle bi göz attım, sonra kafa’ya girip takip butonuna bastım, var mı bişiler? okuyam da okurken ayılam, yok. beni aniden ayıltacak bir şey yok, okurken hafif hafif dikkatimi uyarıp da zihnimi uyandıracak bir şey de yok. çıktım, instagram’da kedi köpek fotoğrafı baktım. tamam tamam, keşfetime güzel güzel kızlar da düşüyor, onlara da baktım. neyse. twitter? meh. sabah sabah algılayamayacağım kadar çok meme var. organ olan değil fesatî, anadolu ellerinde caps diye bilinen şey işte. yok, kalkayım en iyisi.

tuvalete gittim. yüzümü yıkarken güneş aklıma geldi. allah allah ne kadar da beklenmedik bir enişte öpüşü bu, güneş ne alaka? tamam sık sık okuyorum hatta vaktim olduğunda gerilere gerilere gidip önceleri yazdıklarını da ama, ben daha yeni uyanıyorum. ayılmaya çalışan zihnimde güneş ne arıyor? geri sar, şu filmi makinist geri sar…

yeşilevham… nickaltı girmiş güneş’e, okumuşum gözucuyla. herkes gibi onun da, herkes gibi benim de ilk zamanlarda düştüğümüz hatayı birilerinin tekrarlamasından dem vurmuş. zihnim oradan çekmiş güneş'i meğerse. uyanmaya çalışırken oyun hamuru gibi oluyor beyin, yakalayamıyosun bi türlü.

neyse. güneş, naber? ben pek nickaltı girmem, bu da böyle bir yanımdır ama bi yandan da bu da böyle bir anımdır. sabah sabah zihnimde ne işin var? neyse, uyandım. şaka elbet, zihnimde sana ve yazdıklarına yer açmaktan keyif duyuyorum, bundandır ki zaten okuyorum.

- hitabı özneden al, kitleye geri ver.

“ben cesur değilim onun kadar” demişti nickaltımda kendileri bir gün, yazdıklarıma gönderme yaparak. düşüncelerimizin hızına yetişememe konusunda ne kadar haklıysa, bu çıkarımında da bi o kadar yanılıyordu. kendisinin yalın, olduğu gibi, doğal ve içten, samimi üslubunun yanında benim üstü bol bol kapalı, çokça göndermeli ve çokça katmanlı yazım tarzıma dair nasıl böyle bir yorumda bulundu o zaman da anlam verememiştim, şimdi de veremiyorum. aslında ben bu ortama, onun kadar net ve açık şekilde yazmaya gelmiştim ama başaramadım. sonuç, yazdıklarımın yüzde yüzünü benim, yüzde doksan beşini tek bir kişinin anlayabildiği, kalanınınsa yüzde ellilerde dans ettiği bir konuma getirdi beni. olsun varsın. yani güneş, senin yazma konusundaki açıklığın beni döver, böyle de devam et lütfen.

2000 karakter nickaltı mı olur? oldu valla ve yine valla, kısa kestim. sörry.
devamını gör...

garip görünen ve kimsenin kral çıplak diyememesinden ötürü göz kanatan aksesuarlar, kombinler ve parçalardır.

örneğin erkeklerde kısa paça. eskiden böyle pantolonu kısa olanlara, yazık, durumu yok derdik.

şükür, azalarak bitti ama erkeklerin bir giydikleri ucu allaha bakan, etli pide gibi uzun, parlak kösele ayakkabılar. sinbad reloaded gibi, o neydi öyle ya..
devamını gör...

anlaşılan bu gece de canımıza okuyacak, şaftımızı kaydıracak, verem olma yolunda bir adım daha attıracak program olacaktır.
(bkz: depression is loading)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim