düş ölüsü
minik fare için nasıl olur da aylardır nickaltı açılmaz efenim, sorarım sizlere...
gerçi ben de yeni keşfettim sayın yazarı, ama çaktırmayın rica ediyorum. bilgi veren tanımları ve hislerini hiç çekinmeden ve saklamadan yazıya geçirmesi çok hoşuma gitti. zaten farelerin genetik yapılarından dolayı insanlar için ne kadar faydalarının olduğu, bizler için ne kadar fedakarlık yaptıkları belli. bu yüzden mahlasının kendisine fazlasıyla uygun olduğunu düşünüyorum
keyifli sözlükler dilerim.
gerçi ben de yeni keşfettim sayın yazarı, ama çaktırmayın rica ediyorum. bilgi veren tanımları ve hislerini hiç çekinmeden ve saklamadan yazıya geçirmesi çok hoşuma gitti. zaten farelerin genetik yapılarından dolayı insanlar için ne kadar faydalarının olduğu, bizler için ne kadar fedakarlık yaptıkları belli. bu yüzden mahlasının kendisine fazlasıyla uygun olduğunu düşünüyorum
keyifli sözlükler dilerim.
devamını gör...
bu sıcakta başörtüsünü niye takıyorsun
bir kaç gün önce de (bkz: şebnem tüfekçi) isimli kadına şort giydiği için müdahale edildi. şimdi de bu kardeşimiz. sabır diliyorum. ne olur biri beni sakinleştirsin. yoksa kalkıp bu ve bunun gibi insanları ipe dizeceğim.
size ne kardeşim? bir insan istediğini giyer. kendisine yakıştığını düşünüyorsa giyer. inandığı dini emrettiyse giyer. aynı kişi yarın öbür gün başörtüsünü artık bir daha takmamak suretiyle çıkarırsa da size laf düşmez. önce kendi hayatınıza bakacaksınız.
vurucam birini az kaldı.
size ne kardeşim? bir insan istediğini giyer. kendisine yakıştığını düşünüyorsa giyer. inandığı dini emrettiyse giyer. aynı kişi yarın öbür gün başörtüsünü artık bir daha takmamak suretiyle çıkarırsa da size laf düşmez. önce kendi hayatınıza bakacaksınız.
vurucam birini az kaldı.
devamını gör...
kadınların ilişkilerini kız arkadaşlarıyla birlikte yaşaması
doğru olmayan önermedir. özellikle ilişkinin başında kadınlar kendilerini fazla kaptırırlar. arkadaşların görevi o kadını objektif düzleme çekerek sonrasında hırpalanmasını minimuma indirmektir. evet, konuşulur ve gerçekçi yorumlar yapılır. yani pigmeye selvi boylu denmez. genellikle de sonunda "mutluysan devam et canım, gittiği yere kadar" denir, olmazsa biz onu toplarız zaten.
devamını gör...
dünyada dini inançsızlığın artması
çünkü din artık tüm dünyada ruhani bir inanç kültürü olmaktan çıkıp, halkın özellikle de ülkeleri yönetenlerin, kişisel çıkarları uğruna kullanmaktan çekinmediği bir meta haline dönüştürüldü...
biz, bu iş bizde böyle diye düşünürken, daha bir kaç ay önce, abd başkanlık seçimleri öncesinde trump'ın elinde incil sallayarak propaganda yapması, dinin dünyada nereye getirildiği konusuna yeni ve taze bir örnek...
biz, bu iş bizde böyle diye düşünürken, daha bir kaç ay önce, abd başkanlık seçimleri öncesinde trump'ın elinde incil sallayarak propaganda yapması, dinin dünyada nereye getirildiği konusuna yeni ve taze bir örnek...
devamını gör...
bir seni sevdim bir de seni sevmeyi
bir seni sevdim.. gerisi yalan..
devamını gör...
türk dil kurumu
türkiye'de türkçeden sorumlu olduğu, türkçeyle ilgili her şeyi bildiği sanılan ama -işin doğrusu- hiç de öyle olmayan kurum. "atanmış" üç-beş kişi bir masanın etrafında oturur, "acaba bugün ne tür gereksiz değişiklikler yapsak da milleti çıldırtsak" diye düşünüp uygulamaya alır; son yıllarda tdk'de yapılanın özeti bu.
dilin konuşarak yayıldığı, dilin doğrusunun tartışarak bulunacağı unutulmamalı. türkçedeki doğruları bulmak için tek kaynak noktası olarak tdk'yi almak son derece yanlış; tdk sadece fikir verebilir, "şöyle yap" diye diretemez!
bu kuruma karşı yıllardır yapılan eleştirilerin hiçbiri dikkate alınmıyorsa, kurumdakiler de eleştirileri yapanların türkçe üzerine çalışmalarını/emeklerini göz ardı edip sürekli burunlarının dikine gidiyorlarsa bu işte bir yanlışlık var; o yanlışlık da tdk'yi yönetenlerin "seçilmiş" değil, yıldırım hızıyla çıkarılan politik kararnamelerle "atanmış" olmalarından kaynaklı. senin türkçen, benim türkçem, onun türkçesi... iktidarın türkçesi, muhalefetin türkçesi, halkın türkçesi... ne saçma şeyler bunlar.
hayır hayır, kimse mecbur değil senin zırt pırt değiştirdiğin kurallarına uymaya. bunun yerine gidip arkadaşlarımla konuşurum, gerekirse birbirimizi kırarız, beki alınırız bu konuşmalarda ama gene de senin direttiğin o saçma kurallarından daha iyisini ve en önemlisi kullanışlısını, sağlıklısını buluruz. nitekim buluyoruz da.
dilin konuşarak yayıldığı, dilin doğrusunun tartışarak bulunacağı unutulmamalı. türkçedeki doğruları bulmak için tek kaynak noktası olarak tdk'yi almak son derece yanlış; tdk sadece fikir verebilir, "şöyle yap" diye diretemez!
bu kuruma karşı yıllardır yapılan eleştirilerin hiçbiri dikkate alınmıyorsa, kurumdakiler de eleştirileri yapanların türkçe üzerine çalışmalarını/emeklerini göz ardı edip sürekli burunlarının dikine gidiyorlarsa bu işte bir yanlışlık var; o yanlışlık da tdk'yi yönetenlerin "seçilmiş" değil, yıldırım hızıyla çıkarılan politik kararnamelerle "atanmış" olmalarından kaynaklı. senin türkçen, benim türkçem, onun türkçesi... iktidarın türkçesi, muhalefetin türkçesi, halkın türkçesi... ne saçma şeyler bunlar.
hayır hayır, kimse mecbur değil senin zırt pırt değiştirdiğin kurallarına uymaya. bunun yerine gidip arkadaşlarımla konuşurum, gerekirse birbirimizi kırarız, beki alınırız bu konuşmalarda ama gene de senin direttiğin o saçma kurallarından daha iyisini ve en önemlisi kullanışlısını, sağlıklısını buluruz. nitekim buluyoruz da.
devamını gör...
bakan eşinin içtiği meyve suyundan iğrenç bir cisim çıkması
(bkz: cappy canavarı) böyle birşey vardı. bir zamanlar cappy meyve sularının içinden çıkan canavarlara isim bile vermişlerdi.
devamını gör...
deniz görmeden yaşayamam insanı
benimde dahil olduğum tiptir.
marmara çocuğu olarak gece vakti denize baktığımda karşıda ışıklar gözükmezse bir tarafım eksik kalır.
marmara çocuğu olarak gece vakti denize baktığımda karşıda ışıklar gözükmezse bir tarafım eksik kalır.
devamını gör...
türk dizilerini kim izliyor sorunsalı
kayınpederim izliyor. şu an atv de maraşlı diye dandik ötesi bi dizi izliyoz mecburen çünkü ziyarete geldik. kumanda ev sahibinde haliyle. bi güzel kız var dizide bi de kıza bayan diyen bi bıyıklı lavuk var ota boka silah çekiyor. mala bağlamak üzereyim.
devamını gör...
uzun süre nickaltı yazılmayan yazar
sözlük zamanının çoğunu kokpit>profilim>nickaltı yapıp yeni bir şey var mı diye kontrol etmekle geçirmekten dolayı doğru düzgün tanım giremez, başlık açamaz, özel mesaj yoluyla karşı cinse yürüyemez ve sonuç itibariyle sözlükten zevk alamaz.
kamu spotu:yazarlara nickaltı yazalım, onların sözlükten maksimum zevk almalarını sağlayalım.
kamu spotu:yazarlara nickaltı yazalım, onların sözlükten maksimum zevk almalarını sağlayalım.
devamını gör...
norveç deyince akla gelenler
muhteşem güzellikteki fiyortlarını,
uzun tüylü, kocaman patili, ibiş bakışlı norveç orman kedisini,
bir zamanlar gorgoroth’un solisti, enteresan şahsiyet, münzevi gaahl’ı
ve tabii ki dimmu borgir’ı getirir.
uzun tüylü, kocaman patili, ibiş bakışlı norveç orman kedisini,
bir zamanlar gorgoroth’un solisti, enteresan şahsiyet, münzevi gaahl’ı
ve tabii ki dimmu borgir’ı getirir.
devamını gör...
bizim rütbesiz yazara verecek kızımız yok diyen adam
sözlüğün en orijinal yazarına hemen rütbe verilmelidir dedirtmiştir.
devamını gör...
take me to church
nakaratıyla insanı uçuran hozier şarkısı.
" i'll tell you my sins and you can sharpen your knife" kısmında biraz burkulurum.
" i'll tell you my sins and you can sharpen your knife" kısmında biraz burkulurum.
devamını gör...
am ile pm'i karıştırmak
şimdi yapacağım ufak açıklamadan sonra çözebileceğiniz problemdir. am, "ante-meridiem" için bir kısaltma ve bu söz latincede "öğleden önce" anlamına geliyor. pm ise "post-meridiem"in kısaltması ve tahmin edersiniz ki "öğleden sonra" anlamına geliyor. "post" zaten ingilizcede de "sonra" anlamına işaret eden bir ön ek olduğu için oradan da akla getirilebilir. tebrikler, artık karıştırmıyorsunuz.*
devamını gör...
annabel lee
ünlü şair ve yazar edgar allan poe'nun yazdığı son şiirdir ve şairin ölümünden hemen sonra basılmıştır.
bu ünlü şiirde poe'nun diğer eserleriyle ortak tema yani genç ve güzel ama erken yaşta ölen bir kadın anlatılır.şiirin ilham kaynağının poe'nun eşi olduğu da söylenmektedir.
buradaki hikaye,vladimir nabokov'un lolita adlı kitabında bahsedilen annabel hikayesi ile oldukça örtüşmektedir.nabokov romanını yazarken bu şiirden esinlendiğini kendisi de söylemiş,hatta kitabın adını önce 'the kingdom by the sea' yapmak istemiştir.
şiirin türkçeye en iyi çevirisi melih cevdet anday'a aittir.
bu ünlü şiirde poe'nun diğer eserleriyle ortak tema yani genç ve güzel ama erken yaşta ölen bir kadın anlatılır.şiirin ilham kaynağının poe'nun eşi olduğu da söylenmektedir.
buradaki hikaye,vladimir nabokov'un lolita adlı kitabında bahsedilen annabel hikayesi ile oldukça örtüşmektedir.nabokov romanını yazarken bu şiirden esinlendiğini kendisi de söylemiş,hatta kitabın adını önce 'the kingdom by the sea' yapmak istemiştir.
şiirin türkçeye en iyi çevirisi melih cevdet anday'a aittir.
devamını gör...
me and earl and the dying girl
içindeki mizahın düzeyi ne kadar sinefil olduğunuzla ilgili olan bir garip alfonso gomez rejon filmi. ben bunu izlersem kesin ağlamaktan baygınlık geçiririm diyerek 6 yıl kaçıp sonunda boşluğuma denk geldiğinden daha yeni izleyip geldim, mutsuzum sözlük. coming of age sevdiğimden mütevellit film beni gerçek anlamda tatmin etti. belirli türlerin kendi dışına çıkmasını kısmen sevsem bile bir türe ait belirli klişelerin de yakıştığı filmler oluyor, bu film de onlardan biri. yine de yan karakterler klişe olmasına rağmen ben ana karakterleri orijinal buldum. sadece greg ve earl'ün çektiği filmler bile tek başına muazzam bir komedi unsuru oluşturuyor. filmde kült filmlere yapılan göndermelerden bildiklerimi de yazayım ama benim gözden kaçırdığım onlarcası mevcuttur yüksek ihtimalle.
- gross encounters of the turd king şüphesiz 70'lerden kalma steven spielberg filmi close encounters of the third kind.
- can't tempt muhtemelen jean luc godard'ın şu an yılını hatırlamadığım contempt'ine bir gönderme.
- anatomy of a burger -ki bunda kusana kadar güldüm- otto preminger'in 50'lerde çektiği anatomy of a murder yüksek ihtimalle.
- 02:48pm cowboy john schlesinger'ın midnight cowboy filmine bir gönderme.
-monorash akira kurosawa'nın rashomon'u.
-grumpy cul de sacs tahminimce -ki kesin değil- martin scorsese'in 73'de çektiği mean streets.
-eyes wide butt* stanley kubrick'in meşhur eyes wide shut filmine bir gönderme.
-ate 1/2 of my lunch muhtemelen federico fellini'nin 8 1/2 filmine çok bariz bir gönderme.
- la gelee muhtemelen marker'ın 60'lar efsanesi la jetee.
-nose ferret 2* friedrich wilhelm murnau'nun nosferatu -oha ne ara 1920'lere geldik- efsanesi.
-burden of screams muhtemelen les blank'in burden of dreams'ine bir gönderme ki izlemediğimden kelime oyunu hariç tüm espiriyi kaçırdım muhtemelen.
-death in tennis -canlandırmaları da çok iyiydi bunun*- visconti'nin aşmış death in venice'ine bir gönderme.
-brew vervet david lynch'in meşhur blue velvet'i.
-pooping tom muhtemelen powell'in peeping tom'una bir gönderme ki sanırım the rad shoes yine powell'in the red shoes filmine selam çakıyor.
-ingmar bergman'a da the seventh seal'ı the seven seals yaparak ufak bir gönderme çakmışlar.
-second helpings of dinner muhtemelen john frankenheimer'ın seconds filmi ama emin olamadım.
-vere'd he go yine içtiğim birayı burnumdan getiren bir alfred hitchcock-vertigo göndermesiydi.
- a box o'lips wow -bu sahnede gerçek anlamda gülmeyen biri var mı hiç bilmiyorum- francis ford coppola'nın apocalypse now filmine muhteşem bir referans.
-don't look now because a creepy ass dwarf is about to kill you tahminimce roeg'in don't look now filmine bir gönderme.
- rosemary baby carrots roman polanski'nin rosemary's baby filmine çok ama çok şirin bir referans.
-raging bullshit scorsese'nin bildiğimiz raging bull filmi ama benim için artık raging bullshit.*
bunlar benim fark ettiklerim ama bunlar dışında benim gözden kaçırdığım, anlamadığım veya izlemediğimden ötürü tahmin edemediğim çok fazla gönderme vardı. the battle of all deer - the battle of the algiers veya scabface - scarface, a sockwork orange - a clockwork orange, yellow submarine sandwich - yellow submarine, senior citizen cane - citizen kane gibi çok bariz göndermeleri yazmaya gerek yok zaten o filmleri izlemeyeni dövüyorlar.
bütün bu sinefil turnusolü olan mizahın dışında dram da çok dozundaydı. ekran süresi daha uzun olabilecek bir filmmiş çünkü duygu geçişleri bazen soluk bir biçimde aktarıldı ama ben bunu açıkçası filmin anlatıcısı greg ile bütünleşmiş buldum. ne kadar insanda daha fazla sahne görme hissiyatı uyandırsa da anlatıcının karakteri ile bütünleşmiş bir anlatımı var. ek olarak kamera açılarının bu kadar yerinde olduğu çok az film izlemişimdir ki ben çok fazla film izlerim. sanat ve görüntü yönetmenleri elleri öpülesi insanlar, keşke beni evlat edinseler.
yaniii neticede puanım 6.5 falan aşağı yukarı. aynı yıldızın altında gibi insanı izlerken sıkıntıdan bayıltacak filmler yerine bu tarz bir film her türlü daha cazip. çok beklentiye girmeden izlenildiğinde öyle sakin bir pazar gecesi bira -cips eşliğinde akan bir film. benim gibi ağlak bir insansanız final sahnesinde ne ağlaması ya gözüme bir şey kaçtı yalanını söylemeye hazırlanın sözlük ahalisi, keyifli izlemeler!
edit: düzeltme.
- gross encounters of the turd king şüphesiz 70'lerden kalma steven spielberg filmi close encounters of the third kind.
- can't tempt muhtemelen jean luc godard'ın şu an yılını hatırlamadığım contempt'ine bir gönderme.
- anatomy of a burger -ki bunda kusana kadar güldüm- otto preminger'in 50'lerde çektiği anatomy of a murder yüksek ihtimalle.
- 02:48pm cowboy john schlesinger'ın midnight cowboy filmine bir gönderme.
-monorash akira kurosawa'nın rashomon'u.
-grumpy cul de sacs tahminimce -ki kesin değil- martin scorsese'in 73'de çektiği mean streets.
-eyes wide butt* stanley kubrick'in meşhur eyes wide shut filmine bir gönderme.
-ate 1/2 of my lunch muhtemelen federico fellini'nin 8 1/2 filmine çok bariz bir gönderme.
- la gelee muhtemelen marker'ın 60'lar efsanesi la jetee.
-nose ferret 2* friedrich wilhelm murnau'nun nosferatu -oha ne ara 1920'lere geldik- efsanesi.
-burden of screams muhtemelen les blank'in burden of dreams'ine bir gönderme ki izlemediğimden kelime oyunu hariç tüm espiriyi kaçırdım muhtemelen.
-death in tennis -canlandırmaları da çok iyiydi bunun*- visconti'nin aşmış death in venice'ine bir gönderme.
-brew vervet david lynch'in meşhur blue velvet'i.
-pooping tom muhtemelen powell'in peeping tom'una bir gönderme ki sanırım the rad shoes yine powell'in the red shoes filmine selam çakıyor.
-ingmar bergman'a da the seventh seal'ı the seven seals yaparak ufak bir gönderme çakmışlar.
-second helpings of dinner muhtemelen john frankenheimer'ın seconds filmi ama emin olamadım.
-vere'd he go yine içtiğim birayı burnumdan getiren bir alfred hitchcock-vertigo göndermesiydi.
- a box o'lips wow -bu sahnede gerçek anlamda gülmeyen biri var mı hiç bilmiyorum- francis ford coppola'nın apocalypse now filmine muhteşem bir referans.
-don't look now because a creepy ass dwarf is about to kill you tahminimce roeg'in don't look now filmine bir gönderme.
- rosemary baby carrots roman polanski'nin rosemary's baby filmine çok ama çok şirin bir referans.
-raging bullshit scorsese'nin bildiğimiz raging bull filmi ama benim için artık raging bullshit.*
bunlar benim fark ettiklerim ama bunlar dışında benim gözden kaçırdığım, anlamadığım veya izlemediğimden ötürü tahmin edemediğim çok fazla gönderme vardı. the battle of all deer - the battle of the algiers veya scabface - scarface, a sockwork orange - a clockwork orange, yellow submarine sandwich - yellow submarine, senior citizen cane - citizen kane gibi çok bariz göndermeleri yazmaya gerek yok zaten o filmleri izlemeyeni dövüyorlar.
bütün bu sinefil turnusolü olan mizahın dışında dram da çok dozundaydı. ekran süresi daha uzun olabilecek bir filmmiş çünkü duygu geçişleri bazen soluk bir biçimde aktarıldı ama ben bunu açıkçası filmin anlatıcısı greg ile bütünleşmiş buldum. ne kadar insanda daha fazla sahne görme hissiyatı uyandırsa da anlatıcının karakteri ile bütünleşmiş bir anlatımı var. ek olarak kamera açılarının bu kadar yerinde olduğu çok az film izlemişimdir ki ben çok fazla film izlerim. sanat ve görüntü yönetmenleri elleri öpülesi insanlar, keşke beni evlat edinseler.
yaniii neticede puanım 6.5 falan aşağı yukarı. aynı yıldızın altında gibi insanı izlerken sıkıntıdan bayıltacak filmler yerine bu tarz bir film her türlü daha cazip. çok beklentiye girmeden izlenildiğinde öyle sakin bir pazar gecesi bira -cips eşliğinde akan bir film. benim gibi ağlak bir insansanız final sahnesinde ne ağlaması ya gözüme bir şey kaçtı yalanını söylemeye hazırlanın sözlük ahalisi, keyifli izlemeler!
edit: düzeltme.
devamını gör...
sabah kedi olarak uyanılsa yapılacak ilk şey
bir yere giderim, neresi olduğu mühim değil. bir amacım varmış gibi gider, merak uyandırırım.
devamını gör...



