boxerla sokağa çıkma kararı
çıkmadan evvel su sözlük ahalisine bir gostersen ejderyali boxerli resmini.. hadi yap bir güzellik cabbar ağa..
devamını gör...
recep tayyip erdoğan'ın hitabet yeteneği
bu memlekette ne yaptığın değil, nasıl anlattığın önemlidir tezini doğrulayan yetenektir.
yere batsındır.
yere batsındır.
devamını gör...
geceye bir şarkı sözü bırak
karanlığın rengini bilmem.
aydınlık ne demek?
mutlu olmak sevmekse sevmek aydınlık demek.
aydınlık ne demek?
mutlu olmak sevmekse sevmek aydınlık demek.
devamını gör...
hap yutamayanlara tavsiyeler
benimde zorlandığım bir durum ilaç yutmak, özellikle antibiyotik tabletleri. önceden kırarak içerdim ama daha büyük bir eziyet olduğunu farkettim. çentikleri olmayan tabletlerin kırılmadan alınması gerektiğini de belirtmek isterim, ayrıca mideye zarar veriyor bu yöntem. ancak zamanla aştım kırmadan yutabiliyorum, tableti dilin gerisine yerleştirip bol su ile almak gerçekten işe yarıyor. ek olarak kafayı fazla kaldırmadan, hafif başı eğik tutmanın da yardımcı olduğunu okumuştum.
devamını gör...
kedi sahibi olmak
kedinin evine sığıntı olarak yerleşmek. kedinin lütfedip kişiyi evine kabul etmesi. kedi bey diyeceksiniz ulan. *
çok küçük yaşlarda köpek sahibi olmuştum. ve çok uzun yıllar hep en yakın arkadaşım olmuştu köpekler. hep etrafımda beni sev diye dolaşan, beni sevmek ve onu sevmem için can atan canlılar. nasıl lüks nasıl huzurlu...
işte sonra apartman dairesine taşındım ve bir kedi beni sahiplendi. sağ olsun evine aldı. arada dövdü, bazen sövdü...
eve geldiğimde sinirlendi. eve gelmedigimde sinirlendi. bazen beni kapıda karşıladı ve üzerime zıplayıp kollarımı tırmaladı. canım çok seviyor beni. nasıl acılı nasıl umutlu...
4 senedir daha sakin bir hayatım var. cokcok ve casper la iyi bir ev arkadaşlığı kurduk. onlara gelene kadar ki kedi maceralarım akıllara zarardı.
neyse ki artık orta yolu bulduk. derken bety geldi bana minnoş oğullarıma canavar ama olsun bir şekilde çocuklarım alttan aldı ve ona da kucaklarını açtılar. şimdi minik bir misafirimiz var. henüz ismi yok. hişt deyince bakıyor.
bolca kedili günler efem.
çok küçük yaşlarda köpek sahibi olmuştum. ve çok uzun yıllar hep en yakın arkadaşım olmuştu köpekler. hep etrafımda beni sev diye dolaşan, beni sevmek ve onu sevmem için can atan canlılar. nasıl lüks nasıl huzurlu...
işte sonra apartman dairesine taşındım ve bir kedi beni sahiplendi. sağ olsun evine aldı. arada dövdü, bazen sövdü...
eve geldiğimde sinirlendi. eve gelmedigimde sinirlendi. bazen beni kapıda karşıladı ve üzerime zıplayıp kollarımı tırmaladı. canım çok seviyor beni. nasıl acılı nasıl umutlu...
4 senedir daha sakin bir hayatım var. cokcok ve casper la iyi bir ev arkadaşlığı kurduk. onlara gelene kadar ki kedi maceralarım akıllara zarardı.
neyse ki artık orta yolu bulduk. derken bety geldi bana minnoş oğullarıma canavar ama olsun bir şekilde çocuklarım alttan aldı ve ona da kucaklarını açtılar. şimdi minik bir misafirimiz var. henüz ismi yok. hişt deyince bakıyor.
bolca kedili günler efem.
devamını gör...
tez yazımı
büyük bir heyecanla başlanılan ama içine girdikçe, danışman hoca beğenmeyip sürekli bir değişime tabi tuttukça sinir bozucu bir hal alan yazım çalışmasıdır. genellikle yüksek lisansta bir ürün ortaya koymaktan ziyade, bir akademik çalışma ortaya koymayı öğrenme amacı güdülmektedir.
devamını gör...
seninki de dert mi
"evet haklısın, benim aslında esas derdim senin gibi bir empati yoksunuyla, derdimi paylaşma gafletinde bulunmamdır." diyebilsek keşke.
devamını gör...
atatürk'ün en sevilen sözü
"büyük olmak için kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, ülke için gerçek amaç ne ise onu görecek ve o hedefe yürüyeceksin. herkes senin aleyhinde bulunacaktır, herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. fakat sen buna karşı direneceksin, önüne sonsuz engeller de yığacaklardır; kendini büyük değil küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın. bundan sonra da sana büyük derlerse bunu söyleyenlere güleceksin."
devamını gör...
metin2
her duyduğumda birincisini neden oynayan yok diye sorguladığım oyundur.
edit: başlık başa, ordu göreve
edit 2: teşekkürler hızlı mod.
edit: başlık başa, ordu göreve
edit 2: teşekkürler hızlı mod.
devamını gör...
ahmed arif'in dizeleri
kimisi 10 yıl bekletilip demlendirdiği dizelerdir.* tıpkı yahya kemal beyatlı gibi.
devamını gör...
çekyatta yatmak
ilkokuldayken kardeşimle beraber cuma günlerini iple çekerdik çünkü annemizin sabaha kadar uyanık kalmamıza izin verdiği tek gün cumaydı. özellikle kışın ayrı bir tadı vardı. akşam oldu mu pijamalarımızı giyer, çekyatta ayaklı başlı yatar, sabaha kadar da televizyon izleyip kikir kikir gülerdik. başlığı görünce birden aklıma geldi duygulandım.
devamını gör...
türk halkının cahil kalma nedeni
her söylenene inanması, bir şeye körü körüne bağlanması, araştırmayı gerekli görmemesi.
devamını gör...
eşyaların eskimesi
kapitalizmin sürekli tüketimi teşvik etmek adına, ürünü aldıktan 1 sene bile geçmeden beynimize empoze ettiği düşünce. genellikle telefon modellerinde yaygın olsada, tüm ürünlerde bunu hissetmek mümkün.(bkz: tükettiğim kadar varım)
devamını gör...
her şeyin anlamsız olması
benim de aklımda yer etmiş düşünce.
depresyonluk bir insan değilim, ruh halim sağlıklı olarak bu düşünceye kapıldım. nasıl oluyor bilmiyorum ama bazen anın içindeyken olayları kendi penceremden değil de dışarıdan bir yerden bakarak bir anda soyutlanıyorum. sonra düşünceler sarıyor her yanımı.
diyorum ki kendime: "evet; şu anda yediğin yiyecekten, içtiğin içecekten, gördüğün yerlerden, yaşadığın duygudan haz alıyorsun. ya sonra?"
"an"ı anda yaşamayı savunurum ama o an yitip gidince bir süre sonra hissettirdikleri de kaybolunca o anın hiçbir anlamı kalmıyor, kalmayacak işte. o an hissettiğimiz kadar anlamlı her şey ya da bıraktığı iz kadar. o izler de eninde sonunda kaybolacak.
dışarıdan baktığım zamanlarda bu düşünce zihnimi yiyip duruyor.
anda kalırsam her şey anlamlı, kalamazsam bir o kadar anlamsız.
"an"ın izleri kaybolunca anlamsızlaşması da anlamsız.
bu anlam arayışı yüzyıllar boyunca süregelmiş, herkes kendine anlamlı veya anlamsız bulmuş.
benim anlamsız buluşum da anlamların bir süre anlamını yitirmesine dayalı.
ne çok anlam/anlamsız kelimesi kullandım yahu!*
depresyonluk bir insan değilim, ruh halim sağlıklı olarak bu düşünceye kapıldım. nasıl oluyor bilmiyorum ama bazen anın içindeyken olayları kendi penceremden değil de dışarıdan bir yerden bakarak bir anda soyutlanıyorum. sonra düşünceler sarıyor her yanımı.
diyorum ki kendime: "evet; şu anda yediğin yiyecekten, içtiğin içecekten, gördüğün yerlerden, yaşadığın duygudan haz alıyorsun. ya sonra?"
"an"ı anda yaşamayı savunurum ama o an yitip gidince bir süre sonra hissettirdikleri de kaybolunca o anın hiçbir anlamı kalmıyor, kalmayacak işte. o an hissettiğimiz kadar anlamlı her şey ya da bıraktığı iz kadar. o izler de eninde sonunda kaybolacak.
dışarıdan baktığım zamanlarda bu düşünce zihnimi yiyip duruyor.
anda kalırsam her şey anlamlı, kalamazsam bir o kadar anlamsız.
"an"ın izleri kaybolunca anlamsızlaşması da anlamsız.
bu anlam arayışı yüzyıllar boyunca süregelmiş, herkes kendine anlamlı veya anlamsız bulmuş.
benim anlamsız buluşum da anlamların bir süre anlamını yitirmesine dayalı.
ne çok anlam/anlamsız kelimesi kullandım yahu!*
devamını gör...
aziz bey hadisesi
ayfer tunç’un “yeşil peri gecesi”nden sonra en sevdiğim eseridir.
“ne olurdu herkes gibi bir adam olsaydı? hiç... ama belki daha uzun yaşardı...”
muazzam bir hikaye...
sadece 88 sayfa...
sadece 88 sayfa ve muazzam bir hikaye...
öncelikle belirtmek isterim:
güvendiğim kaynaklarımdan şiddetle tavsiye edilmesi üzerine bir kaç kitabını edindiğim ayfer tunç’un kalemi ile tanışmam bu kitapla oldu. ve bundan kesinlikle pişman değilim... iyi ki de bu öykü ile başlamışım...
neden?
birincisi, dil çok güzel. akış muazzam. zaten 88 sayfa, çerez gibi. kısacık. hemen bitiveriyor. lakin, metin öyle güçlü, öyle dolu ki; anlatmaya kalkmak 88 sayfadan fazlasını fazlasıyla hak ediyor...
ikincisi, karakterler oldukça gerçekçi. mesela alkol tüketiyorsanız; bu öyküyü okuduktan sonra gittiğiniz her meyhanede gözleriniz aziz bey’i arayacaktır muhakkak, sizi temin ederim...
toplumumuzun neresine baksak sıklıkla görebileceğimiz kaybeden umutsuz adamların kadınlarla ilişkilerini temel alarak, aslında insanların duygularıyla hareketlerinin hayatlarına etkisini bir kaç pencereden anlatıyor diyebiliriz. hatta bunu bir erkeğin ağzından okuyor, fakat okuduğunuzun aslında bir kadın gözlemi olduğunu da asla dikkatinizden kaçıramıyorsunuz...
psikolojik tespitler çok yerinde ve doğru.
gözlem, muazzam derecede iyi...
ben, gerçekten çok beğendim. aslında o kadar şiddetli tavsiye edildi ki; abartılmış olabileceğine dair bir ön yargı oluşmadı desem yalan olur. lakin metni okuduktan sonra, öncesinde böyle bir ön yargıya kapılmak beni çok utandırdı, söylemeliyim.
kitaba 1000k’da 10 puan verdim. gerçekten hak ettiğini düşünüyorum. kitap okumayı seven herkese şiddetle tavsiyemdir. özellikle erkek çocuğu annelerine sesleniyorum. bu öyküyü 15 yaş üstü bütün erkek çocuklarına okutmanız gerektiğini düşünüyorum...
“ne olurdu herkes gibi bir adam olsaydı? hiç... ama belki daha uzun yaşardı...”
muazzam bir hikaye...
sadece 88 sayfa...
sadece 88 sayfa ve muazzam bir hikaye...
öncelikle belirtmek isterim:
güvendiğim kaynaklarımdan şiddetle tavsiye edilmesi üzerine bir kaç kitabını edindiğim ayfer tunç’un kalemi ile tanışmam bu kitapla oldu. ve bundan kesinlikle pişman değilim... iyi ki de bu öykü ile başlamışım...
neden?
birincisi, dil çok güzel. akış muazzam. zaten 88 sayfa, çerez gibi. kısacık. hemen bitiveriyor. lakin, metin öyle güçlü, öyle dolu ki; anlatmaya kalkmak 88 sayfadan fazlasını fazlasıyla hak ediyor...
ikincisi, karakterler oldukça gerçekçi. mesela alkol tüketiyorsanız; bu öyküyü okuduktan sonra gittiğiniz her meyhanede gözleriniz aziz bey’i arayacaktır muhakkak, sizi temin ederim...
toplumumuzun neresine baksak sıklıkla görebileceğimiz kaybeden umutsuz adamların kadınlarla ilişkilerini temel alarak, aslında insanların duygularıyla hareketlerinin hayatlarına etkisini bir kaç pencereden anlatıyor diyebiliriz. hatta bunu bir erkeğin ağzından okuyor, fakat okuduğunuzun aslında bir kadın gözlemi olduğunu da asla dikkatinizden kaçıramıyorsunuz...
psikolojik tespitler çok yerinde ve doğru.
gözlem, muazzam derecede iyi...
ben, gerçekten çok beğendim. aslında o kadar şiddetli tavsiye edildi ki; abartılmış olabileceğine dair bir ön yargı oluşmadı desem yalan olur. lakin metni okuduktan sonra, öncesinde böyle bir ön yargıya kapılmak beni çok utandırdı, söylemeliyim.
kitaba 1000k’da 10 puan verdim. gerçekten hak ettiğini düşünüyorum. kitap okumayı seven herkese şiddetle tavsiyemdir. özellikle erkek çocuğu annelerine sesleniyorum. bu öyküyü 15 yaş üstü bütün erkek çocuklarına okutmanız gerektiğini düşünüyorum...
devamını gör...
kullanıcı adın bir cevap olsaydı sorusu ne olurdu sorunsalı
(bkz: neremi neremi)
devamını gör...
agapeye ağıt
bir william gaddis kitabıdır.
agape kelime anlamı olarak o kadar dolu bir kelimedir ki başı yerden kalkmaz. dünya üzerinde gelecek nesillere ya da türlere bir sözcük bırakmak gerekse benim tercihim agape olurdu.
agape yunancada karşılıksız sevgi anlamına gelen bir sözcüktür. hiçbir insani zaafa kapılmadan sadece sevginin kendisini hissetmek için duyulan sevgi.
agape italyancada arkadaşça sevgi anlamına gelir ki genelde erkekçe bir dayanışma duygusu üzerinden sağlanır bu sevgi. isa’nın son akşam yemeğine kadar da uzanır kökleri.
agape ingilizcede şaşkınlıktan ağzı açık kalmak anlamına gelir. bu da ingilizlerin olaylara ne kadar yabancı olduğunun bir göstergesi olsa gerektir.
agapeye ağıt kitabı bu sözcük anlamlarını ön bilgi olarak kabul ederek okunmalıdır.
kanser yüzünden ölmekte olan bir yazarın sayıklamalarını yazan kanser yüzünden ölmekte olan bir yazarın kaleminden hem nalına hem mıhına vuran dolu dolu bir kitap.
edebiyatı kirleten edebiyat ödüllerinden yazardan çok yazıcı haline gelen edebiyatçıların doldurduğu zavallı edebiyat dünyasına. savaştan barışa, müzikten resime kadar her yere girip çıkan bir sayıklamalar bütünü.
ve anlamsızca, nedensizce ve de öldüresiye akan kan.
mutlaka okunması gereken enfes bir kitap...
agape kelime anlamı olarak o kadar dolu bir kelimedir ki başı yerden kalkmaz. dünya üzerinde gelecek nesillere ya da türlere bir sözcük bırakmak gerekse benim tercihim agape olurdu.
agape yunancada karşılıksız sevgi anlamına gelen bir sözcüktür. hiçbir insani zaafa kapılmadan sadece sevginin kendisini hissetmek için duyulan sevgi.
agape italyancada arkadaşça sevgi anlamına gelir ki genelde erkekçe bir dayanışma duygusu üzerinden sağlanır bu sevgi. isa’nın son akşam yemeğine kadar da uzanır kökleri.
agape ingilizcede şaşkınlıktan ağzı açık kalmak anlamına gelir. bu da ingilizlerin olaylara ne kadar yabancı olduğunun bir göstergesi olsa gerektir.
agapeye ağıt kitabı bu sözcük anlamlarını ön bilgi olarak kabul ederek okunmalıdır.
kanser yüzünden ölmekte olan bir yazarın sayıklamalarını yazan kanser yüzünden ölmekte olan bir yazarın kaleminden hem nalına hem mıhına vuran dolu dolu bir kitap.
edebiyatı kirleten edebiyat ödüllerinden yazardan çok yazıcı haline gelen edebiyatçıların doldurduğu zavallı edebiyat dünyasına. savaştan barışa, müzikten resime kadar her yere girip çıkan bir sayıklamalar bütünü.
ve anlamsızca, nedensizce ve de öldüresiye akan kan.
mutlaka okunması gereken enfes bir kitap...
devamını gör...
seda akgül'ün bts'i eleştirdiği için linç edilmesi
başlığı açan kişinin içinde bulunduğu insanlardan olan seda akgül bir kanalın canlı yayınında, ‘yakışıklı’ erkek değerlendirmesi yapmış. kendini kimin yakışıklı olup olmadığı hususunda yetkili olarak gören seda akgül, bununla birlikte kalmadan korelilere karşı ırkçı söylemlerde bulunmuş.
bunun yanlış olduğunu bilip linç eden, etmese bile doğru olduğunu düşünmeyen herkese teşekkürler. her şeye rağmen türkiye'de aklı başında insanların da olduğunu hatırlattınız.
edit: başlığın ilk adı seda akgül'ün kız yüzlü korelileri eleştirdiği için linç edilmesi idi.
bunun yanlış olduğunu bilip linç eden, etmese bile doğru olduğunu düşünmeyen herkese teşekkürler. her şeye rağmen türkiye'de aklı başında insanların da olduğunu hatırlattınız.
edit: başlığın ilk adı seda akgül'ün kız yüzlü korelileri eleştirdiği için linç edilmesi idi.
devamını gör...

