müze
bir yerin, şehrin, ülkenin kültürel mirasın vitrini olmasının yanı sıra bir yerin insanlarının iletişimde kalması, yan yana durması, birbirine destek verip birlikte gelişebilecekleri, çocuklarını yetiştirip eğitimlerine katkıda bulunacakları yerdir.
müze bir şehrin `wikipedia`'sı diye nitelendirilebilir, her yönüyle hem de. bir şehrin tarih sahnesinde ve günümüz dünyasındaki yerini o şehrin müzesini - müzelerini gezerek kolaylıkla öğrenebilir sıradan bir insan. bu yere dair ne kadar araştırma yapılmış, bu yerin kültürel miras varlığı ne kadar, insan eliyle kurulan uygarlıkta ne kadar payı bulunmakta, ne kadar insanın yurdu olmuş, bu insanların günlük yaşamları nasıl akıp gider, ne yiyip içip neler giyer, nerelerde ekmek parasını kazanır, kültürel veya sanatsal üretim yapar mı, eğitimi ne derece ciddiye alır, oranın insanlarının toplumsal ve maddi seviyesi neye göre belirlenir gibi akla gelebilecek bir çok soru sadece müzelere gidilerek yanıtlanabilir. çünkü en derme çatma müze bile birçok soru işaretini kaldırır, insanları düşünmeye ve sorgulamaya teşvik eder, bir yerel halkın sosyalleşmesine, iş birliği yapmasına aracı olur.
bugün hiç beğenmediğiniz bir kentte öyle bir müzeye denk gelirsiniz ki hayret edersiniz. tanrının unuttuğu yer dediğiniz bir dağın başı öyle bir müzenin evi olur ki, o yerin gelir kaynakları coşar. ya da çok uzağa gitmeye gerek yok, öylesine önünden geçerken giriverdiğiniz bir müzede bir eğitimci öyle bir etkinlik düzenler ki zihninizde nice kapılar açılır. bozuk para, çanak çömlek deyip geçilenlerin ardındaki nice hikaye keşfedilmeyi bekliyor. hasbelkader yurtdışında havası olsun diye gidilen bir müzede bu coğrafyadan bir şey görüp "adamlar tarihe değer veriyo yeaa" demek de var elbette, ancak gözümüzün önündekine değer vermeyince böyle uçup gittiğini de fark etmemiz gerek bir an önce. belki o zaman kültürel mirasıyla ün kazanıp gerçek değerini bulan bir ülkede yaşamaya başlayabiliriz.
müze bir şehrin `wikipedia`'sı diye nitelendirilebilir, her yönüyle hem de. bir şehrin tarih sahnesinde ve günümüz dünyasındaki yerini o şehrin müzesini - müzelerini gezerek kolaylıkla öğrenebilir sıradan bir insan. bu yere dair ne kadar araştırma yapılmış, bu yerin kültürel miras varlığı ne kadar, insan eliyle kurulan uygarlıkta ne kadar payı bulunmakta, ne kadar insanın yurdu olmuş, bu insanların günlük yaşamları nasıl akıp gider, ne yiyip içip neler giyer, nerelerde ekmek parasını kazanır, kültürel veya sanatsal üretim yapar mı, eğitimi ne derece ciddiye alır, oranın insanlarının toplumsal ve maddi seviyesi neye göre belirlenir gibi akla gelebilecek bir çok soru sadece müzelere gidilerek yanıtlanabilir. çünkü en derme çatma müze bile birçok soru işaretini kaldırır, insanları düşünmeye ve sorgulamaya teşvik eder, bir yerel halkın sosyalleşmesine, iş birliği yapmasına aracı olur.
bugün hiç beğenmediğiniz bir kentte öyle bir müzeye denk gelirsiniz ki hayret edersiniz. tanrının unuttuğu yer dediğiniz bir dağın başı öyle bir müzenin evi olur ki, o yerin gelir kaynakları coşar. ya da çok uzağa gitmeye gerek yok, öylesine önünden geçerken giriverdiğiniz bir müzede bir eğitimci öyle bir etkinlik düzenler ki zihninizde nice kapılar açılır. bozuk para, çanak çömlek deyip geçilenlerin ardındaki nice hikaye keşfedilmeyi bekliyor. hasbelkader yurtdışında havası olsun diye gidilen bir müzede bu coğrafyadan bir şey görüp "adamlar tarihe değer veriyo yeaa" demek de var elbette, ancak gözümüzün önündekine değer vermeyince böyle uçup gittiğini de fark etmemiz gerek bir an önce. belki o zaman kültürel mirasıyla ün kazanıp gerçek değerini bulan bir ülkede yaşamaya başlayabiliriz.
devamını gör...
her önünüze gelene nickaltı girmeyin kampanyası
nick altı panayır alanına dönmüş yazar beyanı. yapma nelson din kardeşiyiz yahu! *
devamını gör...
leyla ile mecnun replikleri
yavuz : oğğğ
mecnun: oğ mu
yavuz : oğ
mecnun: abi bu tepkileri artık yapmasan mı
yavuz : ardına bakma mecnun
mecnun : kader almaya mı geldi beni benden
yavuz : bunu birdaha sorma mecnun
mecnun : neden at mı var arkamda
(bkz: https://youtu.be/ycnKcVsAhqw)
mecnun: oğ mu
yavuz : oğ
mecnun: abi bu tepkileri artık yapmasan mı
yavuz : ardına bakma mecnun
mecnun : kader almaya mı geldi beni benden
yavuz : bunu birdaha sorma mecnun
mecnun : neden at mı var arkamda
(bkz: https://youtu.be/ycnKcVsAhqw)
devamını gör...
yazmanın ön koşulu
ben başlığı yazan yazar harici bir madde daha eklemek istiyorum: yetenek.
kitap okumak faydalı olabilir evet. yıllardır hemen her gün, hiç olmazsa 3-5 sayfa okuyan biri olarak diyebilirim ki, ben iyi yazamıyorum. hemen her türden kitap okuyorum ( yeni nesil dune serisi, aşk romanları,harry potter gibileri hariç). bilim, siyaset, roman,psikoloji, felsefe,klasik,… ama ne kadar okursam okuyayım duygularımı ifade ederken zorlanıyorum. aklımda her şey o kadar net ki, ama yazıya dökünce , aklımdaki o engin deryadan bir iki damla su tanesi kalıyor. yani demem o ki, bana göre başlıca faktör yetenek. o yeteneğe sahip kişiler, duyguları daha iyi ifade edebiliyor.
istisnası yazarın dediği gibi o olayı, o duyguyu çok içten bir şekilde yaşamak. kendi duygularının farkında olmak, kendine karşı objektif olabilmek.
ama dediğim gibi ilk faktör, yetenek. sonrası beraberinde geliyor zaten.
kitap okumak faydalı olabilir evet. yıllardır hemen her gün, hiç olmazsa 3-5 sayfa okuyan biri olarak diyebilirim ki, ben iyi yazamıyorum. hemen her türden kitap okuyorum ( yeni nesil dune serisi, aşk romanları,harry potter gibileri hariç). bilim, siyaset, roman,psikoloji, felsefe,klasik,… ama ne kadar okursam okuyayım duygularımı ifade ederken zorlanıyorum. aklımda her şey o kadar net ki, ama yazıya dökünce , aklımdaki o engin deryadan bir iki damla su tanesi kalıyor. yani demem o ki, bana göre başlıca faktör yetenek. o yeteneğe sahip kişiler, duyguları daha iyi ifade edebiliyor.
istisnası yazarın dediği gibi o olayı, o duyguyu çok içten bir şekilde yaşamak. kendi duygularının farkında olmak, kendine karşı objektif olabilmek.
ama dediğim gibi ilk faktör, yetenek. sonrası beraberinde geliyor zaten.
devamını gör...
#teravihyasağınıkaldırın
lebaleb akp kongreleri hakkında tek kelime etmeyen akp'lilerin hepsinin lebaleb kongre fotoğraflarıyla yardırdığı eğlenceli hashtag. ayarını bozduğun kantar gün gelir seni tartar.
devamını gör...
ruh eşini bulamamak
aldatilacaksin.. boş yere arama.. zahmet etme..
devamını gör...
tüm ülkeyi kapatıp plajda güneşlenmek
an itibari ile turistlerin durumudur. adamlar zaten bizim ülkemizi ucuz bulup ülkelerinde yapacakları 1 haftalık tatil parasıyla burada 2 ay takılırken şimdi de kendilerine özel olarak sahiller boşaltılmıştır. canına yandığımın dünyası diye boşa hayıflanmıyor insanlar.
devamını gör...
tek elle sütyen kopçası açmak
tek hücreli bir canlının başlık açması diye değiştirilmesi gereken başlık.
devamını gör...
ilkokuldan akılda kalanlar
biri silgimi sürekli çalıyordu. haftada 1 silgi tüketiyordum. çalan kişiyide buldum hocaya söyledim hoca beni haksız buldu!
devamını gör...
frida kahlo
"her kadın saçma sapan bir adam sevmeden olgunlaşmaz. muhakkak en güzel duygularını, en ruhsuz adamlar öldürür".
kendisi dünyadaki en iyi kadın ressamlardan biridir desem abartmış olmam sanırım.
yaptığı resimler kadar, söylediği can alıcı sözlerle de bilinir meksikalı ressam, üstteki sözüde benim favorimdir.
hayatını okuduğum da müthiş saygı duymuştum kendini ifade şekline. frida resimlerinin kendi gibi meksika'nın devrimci ruhunu simgeledigini ifade ediyor. bence resimlerine birde o gözle bakmak lazım.
tıp eğitimi alırken 19 yaşında bir trafik kazası geçiyor yanında ilk aşkı ile, kazada şans eseri hiç yaralanmayan sevgilisi tarafından terk ediliyor.
frida iki yıl boyunca hastaneden çıkamıyor sayısız ameliyatlar, uzun süren tedaviler, hastanedeki tüm zamanını resim çizerek geçiriyor ve sonunda ayağa kalktığında ressam olarak kalkıyor o yataktan.
hayatı ile ilgili film de var izlemeyen yoktur sanırım (salma hayek frida'yı canlandırıyor )
ilk çizdiği portresini bırakıyım buraya
kendisi dünyadaki en iyi kadın ressamlardan biridir desem abartmış olmam sanırım.
yaptığı resimler kadar, söylediği can alıcı sözlerle de bilinir meksikalı ressam, üstteki sözüde benim favorimdir.
hayatını okuduğum da müthiş saygı duymuştum kendini ifade şekline. frida resimlerinin kendi gibi meksika'nın devrimci ruhunu simgeledigini ifade ediyor. bence resimlerine birde o gözle bakmak lazım.
tıp eğitimi alırken 19 yaşında bir trafik kazası geçiyor yanında ilk aşkı ile, kazada şans eseri hiç yaralanmayan sevgilisi tarafından terk ediliyor.
frida iki yıl boyunca hastaneden çıkamıyor sayısız ameliyatlar, uzun süren tedaviler, hastanedeki tüm zamanını resim çizerek geçiriyor ve sonunda ayağa kalktığında ressam olarak kalkıyor o yataktan.
hayatı ile ilgili film de var izlemeyen yoktur sanırım (salma hayek frida'yı canlandırıyor )
ilk çizdiği portresini bırakıyım buraya
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
içimizdeki insan sevgisini sömüren insanlar vardır bilirsiniz. insana dair ön yargıların temelinde bu tecrübeler yatar. buna rağmen kadın düşmanı, troll, bağnaz gibi sıfatlara asla bürünmedim. toplumsal cinsiyet eşitliğini, bilgiyi ve aydınlanmayı destekledim. ki hala da destekliyorum. fakat görüyorum ki bazen yaptığım bu şeyler insanları rahatsız ediyor. "sonunda ben kötü oluyorum" dediğimiz bir durum ortaya çıkıyor. yaptıklarım birçok insan tarafından hoşa gitmeyen bir insan olmama yol açıyor. evet doğru olanı ben yaptım bunu hepiniz olmasanız da birçoğunuz biliyorsunuz. bu düşünce yüzünden meriç olduk, aptal olduk, duygu delisi olduk, ilgi manyağı veya deli olarak görüldük her türlü kötülüğe maruz kaldık. soruyorum size hassasiyetli olmak bu kadar zorlaştı mı?
hep hassasiyet içinde ılımlı davranmaya çalıştım. kibarlığım ve dürüstlüğümden ödün vermemeye çalıştım. kendine ait bir oda isimli kitabı hediye ettim, daha yeni tanıştığım insanlara şiir kitapları gönderdim, tavsiye verdim tavsiye aldım, bilginin rehberliği üzerine felsefenin önemini anlattım. fakat karşılaştığım ne oldu? hakaret, kötülük, acı ve yalnızlık. bazen diyorum artık kötü bir insan* olacağım ama affedin olamıyorum. vurdumduymaz biri olamıyorum. bazen intiharı düşünüyorum. toplum tarafından anlaşılamamaktan çok sıkıldım. bu yolda derbeder oldum gitti. saygı duyulası, sevilen bir insan olmak için troll mu olalım ya da kadın düşmanı? erkeği üstün mü görmeliyim? duygusuz mu olayım? kendimi mi sadece önemsemeliyim? boş yapıp eğlenceyi mi savunmalıyım?
ben de mi herkes gibi bencil olayım. takdir görmek için. siz söyleyin ben ne olayım kötü bir insan mı olayım?
içimi dökmem lazımdı bunu pek yapmam ama kusuruma bakmayın yazmak zorundaydım.
hep hassasiyet içinde ılımlı davranmaya çalıştım. kibarlığım ve dürüstlüğümden ödün vermemeye çalıştım. kendine ait bir oda isimli kitabı hediye ettim, daha yeni tanıştığım insanlara şiir kitapları gönderdim, tavsiye verdim tavsiye aldım, bilginin rehberliği üzerine felsefenin önemini anlattım. fakat karşılaştığım ne oldu? hakaret, kötülük, acı ve yalnızlık. bazen diyorum artık kötü bir insan* olacağım ama affedin olamıyorum. vurdumduymaz biri olamıyorum. bazen intiharı düşünüyorum. toplum tarafından anlaşılamamaktan çok sıkıldım. bu yolda derbeder oldum gitti. saygı duyulası, sevilen bir insan olmak için troll mu olalım ya da kadın düşmanı? erkeği üstün mü görmeliyim? duygusuz mu olayım? kendimi mi sadece önemsemeliyim? boş yapıp eğlenceyi mi savunmalıyım?
ben de mi herkes gibi bencil olayım. takdir görmek için. siz söyleyin ben ne olayım kötü bir insan mı olayım?
içimi dökmem lazımdı bunu pek yapmam ama kusuruma bakmayın yazmak zorundaydım.
devamını gör...
almanya'da huzurevlerinin önlerinde bulunan sahte duraklar
almanyada yaşlı bakım evlerinden kaçış vakalarının artması sonucu insanların verdiği kararları gözden geçirip vazgeçmeleri ya da kaçma girişiminde bulunsalar bile kolayca yakalanabilmeleri için alman hükümeti huzurevlerinin yakınına sahte duraklar inşa etmiştir.
devamını gör...
bir yazar ile karşılıklı artı oy vermek
sevdiğim sevmediğim hiçbir yazara yapmadığım şeydir. akışta görüp beğenmişsem oyumu veririm, dikkatimi çektiyse profiline girer yine beğendiklerime okuyarak oy veririm. ama sırf gelmiş beğenmiş diye gidip oy yağmuruna tutamam kimseyi. ay bana ne babamın kızı mısın.
devamını gör...
normal sözlük kamp doğa ve seyahat kulübü
tam benlik kulüpmüş. senelerdir dağlarda gezen, gezmeyi seven ben için biçilmiş kaftan.
outdoor tarza yıllardır alışmış ve zevk alan biri olarak seveceğim kulüptür.
düşünüp kuranlar için teşekkürler.
* aktivite olacağı ( gerçekten buluşma olacağı zaman ) haber veriniz.
outdoor tarza yıllardır alışmış ve zevk alan biri olarak seveceğim kulüptür.
düşünüp kuranlar için teşekkürler.
* aktivite olacağı ( gerçekten buluşma olacağı zaman ) haber veriniz.
devamını gör...
bir vurgun sevda
/ nefessiz zordayım zamansız bir mekanda
çıkmaz bir yoldayım, amansız isyanda
ecelim ol benim, koynunda sar beni
aşk ölüm yaz bana, sonsuza al beni ah /
diyen şarkı, sevgiliye'den buraya daracık bir yoldan çıktı geldi bu saatte.
çıkmaz bir yoldayım, amansız isyanda
ecelim ol benim, koynunda sar beni
aşk ölüm yaz bana, sonsuza al beni ah /
diyen şarkı, sevgiliye'den buraya daracık bir yoldan çıktı geldi bu saatte.
devamını gör...
insandaki en kötüsünü ben yaşıyorum kıyaslamaları
bir olay.
dert malum organ gibidir, herkes en buyugu kendisinde zanneder.
akil sagligini koruyabilmek adina, “en” olmak isteyen kisiye istedigini verip, usulca bulunulan yeri terk etmek gerekir. buyur agam sahne senin.
dert malum organ gibidir, herkes en buyugu kendisinde zanneder.
akil sagligini koruyabilmek adina, “en” olmak isteyen kisiye istedigini verip, usulca bulunulan yeri terk etmek gerekir. buyur agam sahne senin.
devamını gör...
beşiktaşlı sözlük yazarları
dün gece sevgilim aradı birden,
ayrılalım dedi hayır yok senden
beşiktaşı daha çok sevdin benden....
come to beşiktaş
ayrılalım dedi hayır yok senden
beşiktaşı daha çok sevdin benden....
come to beşiktaş
devamını gör...
haz duyulan küçük sapıklıklar
parmaklarımı birbirinin içinden geçirmek
eciş bücüş şekillere sokmak.
eciş bücüş şekillere sokmak.
devamını gör...
wat cheer
kızılderililerin selamlama cümlesidir.
hollywood filmlerinden kızılderilileri tanıdık ve küçükken bu vahşi insanlardan pek hoşlanmamız için elinden geleni yaptı sinema sektörü. elbette amerikan sinemasından bahsediyorum.
çünkü amerikalılara göre kendileri dışındaki herkes vahşi, herkes barbar, herkes ilkeldir. kafa derisi yüzen bu vahşileri bize tanıtan amerikan sineması aklımız ermeye başlayınca kızılderililerin tarafını tutup sabahtan akşama kadar ulelek ulelek diye kızılderilicilik oynayacağımızı hesaba katmadı elbette.
biz büyüdükçe kızılderililerin haklı olduğunu düşünmeye ve düşündükçe de bundan emin olmaz başladık. hatta türkiye’de yaşayan çocuklar olarak yavaş yavaş kızılderililerin göç esnasında hızını alamayan türkler olduğuna bile inandık. kanımız daha da kaynadı bu doğa aşığı kabilelere.
işte başlıkta adını geçirdiğim cümle bize vahşi oldukları öğretilen, eğitilemez cahiller ve gözü dönmüş caniler olarak tanıtılan kızılderililerin gelirken ve giderken kullandıkları selamlama cümlesidir ve karşılarındaki insan ya da insanlara esenlik ve mutluluk dilemek için kullanılır.
kızılderililer sömürgeci vahşileri de ilk gördüklerinde muhtemelen bu cümlelerle selamladılar ve ben artık git gide daha çok hak veriyorum the walking dead’teki shane karakterine. wat cheer elbette güzel bir cümle ama yabancılar toprağına bu kadar aymazca girdiğinde yapılacak tek şey vahşiliğin hakkını vermektir.
hollywood filmlerinden kızılderilileri tanıdık ve küçükken bu vahşi insanlardan pek hoşlanmamız için elinden geleni yaptı sinema sektörü. elbette amerikan sinemasından bahsediyorum.
çünkü amerikalılara göre kendileri dışındaki herkes vahşi, herkes barbar, herkes ilkeldir. kafa derisi yüzen bu vahşileri bize tanıtan amerikan sineması aklımız ermeye başlayınca kızılderililerin tarafını tutup sabahtan akşama kadar ulelek ulelek diye kızılderilicilik oynayacağımızı hesaba katmadı elbette.
biz büyüdükçe kızılderililerin haklı olduğunu düşünmeye ve düşündükçe de bundan emin olmaz başladık. hatta türkiye’de yaşayan çocuklar olarak yavaş yavaş kızılderililerin göç esnasında hızını alamayan türkler olduğuna bile inandık. kanımız daha da kaynadı bu doğa aşığı kabilelere.
işte başlıkta adını geçirdiğim cümle bize vahşi oldukları öğretilen, eğitilemez cahiller ve gözü dönmüş caniler olarak tanıtılan kızılderililerin gelirken ve giderken kullandıkları selamlama cümlesidir ve karşılarındaki insan ya da insanlara esenlik ve mutluluk dilemek için kullanılır.
kızılderililer sömürgeci vahşileri de ilk gördüklerinde muhtemelen bu cümlelerle selamladılar ve ben artık git gide daha çok hak veriyorum the walking dead’teki shane karakterine. wat cheer elbette güzel bir cümle ama yabancılar toprağına bu kadar aymazca girdiğinde yapılacak tek şey vahşiliğin hakkını vermektir.
devamını gör...
