en iyi 36 yazarın kolajı
teşekkürler sevgili tartarus, kolajda kokpit fotoğrafımı görmek iyi hissettirdi. kullandığım fotoğrafı gerçekten seviyorum*.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük. tüm gecemi zombilerle savaşarak geçirdikten sonra işe gelmek için fazlasıyla yorgunum aslında. ama ne yaparsın zombi falan anlamaz bunlar. kendileri zombi olmuş zaten.
neyseki kahvem var. canım kahvem.
birde yine nickaltıma süt ile ilgili birşeyler yazılmış, gıcık oldum.
neyseki kahvem var. canım kahvem.
birde yine nickaltıma süt ile ilgili birşeyler yazılmış, gıcık oldum.
devamını gör...
pigs (three different ones)
büyük adam! domuz adam! ha ha ne oyuncusun sen!
seni kesesi dolgun kodaman, ha ha ne oyuncusun sen!
ve ne zaman elini kalbinin üzerine koyup yemin etsen
neredeyse gülünç oluyorsun!
hayvan çiftliği kitabından esinlenmiş olan animals albümünden harika ötesi bir parça. (bkz: pink floyd) (bkz: animal farm (kitap))
seni kesesi dolgun kodaman, ha ha ne oyuncusun sen!
ve ne zaman elini kalbinin üzerine koyup yemin etsen
neredeyse gülünç oluyorsun!
hayvan çiftliği kitabından esinlenmiş olan animals albümünden harika ötesi bir parça. (bkz: pink floyd) (bkz: animal farm (kitap))
devamını gör...
hayalimdeki türkiye
medeni, eğitimli, demokratik,insan hakları na uyan, gençlerin gelecek kaygısı olmayan,herkesin insan gibi yaşayacak kadar geliri olmasını, hayal ettiğim bir türkiye.
devamını gör...
23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı
23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramımız kutlu olsun nice 23 nisanlara.
devamını gör...
kişisel bakım
olmalıdır evet, yok feminizm yok beden özgürlüğü geçiniz efenim bunları. ben de feministim, ben de maskülistim. ama kişisel bakım şart. öz saygı gereği. ama kimse de çıkıp diyemez ki şunu yapmıyorsun bakımsızsın. bakım denen şeyi kapitalizm öyle büyüttü öyle büyüttü ki kıçını yıkamaktan aciz olanlar gelip millete bakımsız diyebiliyorlar. no make up diyenlerdenim çoğu zaman için, hiç yapmam değil yaparım. ama o maddeleri hayvanlara enjekte ettiklerini duyduğumdan beri daha da almadım malzeme. sanırım bundan sonra da almayacağım.
bakım dediğimiz şey esasen temiz olmaktır.
bakım dediğimiz şey esasen temiz olmaktır.
devamını gör...
kadınların tahammül edilemeyen hareketleri
özellikle iş yaşamında haketmedikleri ayrıcalıklar talep etmeleri. pozitif ayrımcılık olgusunu işlerine geldikleri gibi yorumluyorlar. size verilen ayrıcalık bir erkeğin menfaatinden çalınarak veriliyorsa buna pozitif mozitif denmez bacım, basbayağı kayırma denir, torpil deniri ,iltimas denir.... denir de denir... !
devamını gör...
6 mayıs 1972
"ve ben 24 yaşındayken, kendimi türkiyenin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum."
(bkz: deniz gezmiş)
(bkz: deniz gezmiş)
devamını gör...
herkesin en büyük derdi kendinde sanması
yaradılış gereği insanların benmerkezci olmasından süregelen, türeyen, kaynaklanan, vuku bulan durum-hadise-varsayım.
sabahattin ali' nin kürk mantolu madonna romanında bir sözü vardı, "büyük talihsizlikler ile karşılaşmış insanlara iyi davranırız. onları bütün dertleri üzerine çeken birer mıknatıs gibi görür ve bizim için hazırlanan dertleri de çekmeleri için kendimize yakın tutarız" gibi bir şeydi.
aslında insanlar öylelerdir. başlarına daha büyük bir dert gelene kadar en büyüğü o anki sanırlar. ve dinlemezler sizi, sizin dertlerinizi. bazıları dinlemek istemez, ilgilenmez. bazıları ise dinlemek ister, istediğini sanır, fakat aslında dinlemez. unutur gider hala sıcakken. kendi derdine döner hemen.
herkes sabahattin ali'nin bahsettiği o mıknatıs sanır kendisini.
"hepte benim başıma gelir zaten"
"başımdan dert eksik olmaz"
"gökten bir şey yağsa bizim başımıza başka bir şey düşer"
"hep beni bulur"
"bizim kaderimiz böyle"
tanıdık geldi mi bu söylemler. duymadınız mı hiç. hatta hiç söylemediniz mi.
aslında dert dediğin nedir ki, hepimizi bekleyen mutlak son ölüm iken.
bizler planlar yaparken köşede pusuda bekleyen.
sabahattin ali' nin kürk mantolu madonna romanında bir sözü vardı, "büyük talihsizlikler ile karşılaşmış insanlara iyi davranırız. onları bütün dertleri üzerine çeken birer mıknatıs gibi görür ve bizim için hazırlanan dertleri de çekmeleri için kendimize yakın tutarız" gibi bir şeydi.
aslında insanlar öylelerdir. başlarına daha büyük bir dert gelene kadar en büyüğü o anki sanırlar. ve dinlemezler sizi, sizin dertlerinizi. bazıları dinlemek istemez, ilgilenmez. bazıları ise dinlemek ister, istediğini sanır, fakat aslında dinlemez. unutur gider hala sıcakken. kendi derdine döner hemen.
herkes sabahattin ali'nin bahsettiği o mıknatıs sanır kendisini.
"hepte benim başıma gelir zaten"
"başımdan dert eksik olmaz"
"gökten bir şey yağsa bizim başımıza başka bir şey düşer"
"hep beni bulur"
"bizim kaderimiz böyle"
tanıdık geldi mi bu söylemler. duymadınız mı hiç. hatta hiç söylemediniz mi.
aslında dert dediğin nedir ki, hepimizi bekleyen mutlak son ölüm iken.
bizler planlar yaparken köşede pusuda bekleyen.
devamını gör...
rameau'nun yeğeni
aydınlanma düşünürü ve yazarı diderot'un eseridir. iş bankası hasan âli yücel klasikleri dizisinden okudum ben. çeviri adnan cemgil'e aittir. diderot diyalog tarzı yazmıştır genel olarak. bu eseri de karşılıklı diyaloglar şeklinde ilerlemektedir. ben ve o. yani anlatıcı yazar ve rameau. rameau oldukça ilginç bir karakter. zamanının ünlü sanatçılarından birinin yeğeni. müthiş işlenmiş bir karakter. dalkavuk aslında. zengin çevrelerde kendisine dalkavukluk yaparak yer bulan birisi. üst tabakadan insanların sofralarına kendisi gibi dalkavuklarla birlikte oturuyor. bunlar üzerine etkileyici sorgulamalar var. rameau'nun ahlak ve erdem konusundaki fikirleri anlatıcı yazardan tamamen farklı. bu konularda tartışıyorlar. klasik felsefeye ve filozoflara da giydiriyor rameau. onların soyut dünyalarında yaşayan işe yaramaz insanlar olduklarını söylüyor. diyalog baştan sonra genel olarak tez ve antitez olarak gelişiyor. rameau dalkavukluk veya soytarılık üzerine söylevler çekiyor. bunlar sıradan bir soytarının zayıf hezeyanları değil. aksine müthiş etkileyici yorumlar var. iyi eğitimli, sanattan ve edebiyattan anlayan birisi rameau. felsefeden anlamam filan diyor ama aslında pekâlâ anlıyor. felsefenin kendisine kalacak bir yer, sıcak bir yemek bulamayacak olmasının farkında. aylak bir soytarı olarak tamamen pragmatist düşünmek zorunda. giyecek elbise, yiyecek yemek, yatacak yer onun ilgisini çekiyor. diogenes filan onu etkileyemez. arada sırada atina'da da havalar soğuyordur herhalde diyor. diderot ne aydınlanma ne de başka dönemlerin filozoflarına benzemiyor. o müthiş bir edebiyatçı çünkü. çok kaliteli bir anlatıcı ve yazar. rameau gibi bir karakter yaratmak kolay iş değil doğrusu. çelişkilerin karakteridir rameau. edebî değeri çok yüksek bir karakter.
devamını gör...
aleksitimi
duygusuzluk.
psikolojik bir hastalıktır.
bu hastalığı taşıyanlar, robotik etrafa sıcaklık vermeyen iletişim kurmakta zorluk çekilen insanlardır. ağlayamazlar, gülemezler.
bazen genetik bazen yaşanılan tramva kaynaklı oluyor. araştırmalar göstermiş ki özellikle büyüme çağındaki çocuklar etkileniyor. bu dönemde sevgisizlik ve ilgisizlikle karşılaşan çocuk beyninin bu tarafı yoksun kalıyor. birey duygularını tanımıyor, anlamıyor. öfke, acı, mutluluk, özlem hepsi iptal. kişi duygularını aktaramadığından çeşitli fizyolojik sıkıntılar yaşayabilir. mide bulantısı, baş ağrısı vb gibi.
duygu yoksunu kişilerin, hiçbir şeyden zevk almayan, hayat kalitesi düşük insanlar olma ihtimalleri yüksek. ama bu onları despot, bencil ve kötü biri yapmaz. yine eğilimleri kendi kararlarından ibaret. özellikle duygusal ilişkilerde duygularını ifade edemedikleri için hayal kırıklığı yaşar ve yaşatırlar. gizemli hallerini ne kendileri anlar ne karşısındaki. erkek hastalarda daha sıklıkla görülür. azımsanmayacak kadar vardır böyle kişiler. belki de çevremizde veyahut çok yakınımızda.
psikolojik bir hastalıktır.
bu hastalığı taşıyanlar, robotik etrafa sıcaklık vermeyen iletişim kurmakta zorluk çekilen insanlardır. ağlayamazlar, gülemezler.
bazen genetik bazen yaşanılan tramva kaynaklı oluyor. araştırmalar göstermiş ki özellikle büyüme çağındaki çocuklar etkileniyor. bu dönemde sevgisizlik ve ilgisizlikle karşılaşan çocuk beyninin bu tarafı yoksun kalıyor. birey duygularını tanımıyor, anlamıyor. öfke, acı, mutluluk, özlem hepsi iptal. kişi duygularını aktaramadığından çeşitli fizyolojik sıkıntılar yaşayabilir. mide bulantısı, baş ağrısı vb gibi.
duygu yoksunu kişilerin, hiçbir şeyden zevk almayan, hayat kalitesi düşük insanlar olma ihtimalleri yüksek. ama bu onları despot, bencil ve kötü biri yapmaz. yine eğilimleri kendi kararlarından ibaret. özellikle duygusal ilişkilerde duygularını ifade edemedikleri için hayal kırıklığı yaşar ve yaşatırlar. gizemli hallerini ne kendileri anlar ne karşısındaki. erkek hastalarda daha sıklıkla görülür. azımsanmayacak kadar vardır böyle kişiler. belki de çevremizde veyahut çok yakınımızda.
devamını gör...
kış mevsiminin daha şık olması
600 tl doğalgaz faturası gelince pek şık durmuyor yalnız.
devamını gör...
yeni bir şeye adım atmak
hayatımızda yeni bir şeye adım atmak istiyorsak onu gerçekleştirecek tek kişi biziz. insanların bizden pek hoşlanmayacağı veya bizi reddedeceği zamanlar olacaktır. kendimizi kabul etmek, sevmek hayatımızda yeni bir şeylere adım atmakta bize yardımcı olur. eğer istediğimiz şey bize iyi hissettiriyorsa bunu yapalım ve istediklerimize kavuşalım.
devamını gör...
niğde
üniversitesi olmasaydı adı çok da duyulacak bir şehir değil. patatesi bol olduğu için yapılan yemekler patates seven bir insanı bile soğutacak kadar patatesten. ilçesi olan bor ''geçti bor'un pazarı sür eşeği niğde'ye'' deyimine konum olduğundan niğde'den daha çok bilinir.
devamını gör...
likit radyo yayını
üstteki tanıma katılıyorum. yayın nedir? nasıl yapılır? playlist üzerinden nereye kadar gidilebilir? bu insanlar haftanın en güzel günü ve saatinde daha güzel bir yayın dinlemeyi hak etmiyorlar mı? kafamda deli sorular..
devamını gör...
patates yiyenler tablosu

hollandalı ressam vincent van gogh'un 1885 yılında yapmış olduğu tablo.
dikkatle incelendiğinde, büyük ihtimal akşam yemeğinde, tek bir gaz lambası ışığının altında, beş kişiden oluşan ailenin yemek masasında yalnızca patates ve çay görülüyor. yani resimde , patates geldikten sonraki yüzyıl boyunca avrupalı ailelerin sefaletine değinilmiştir.
devamını gör...
sözlüğe yeni gelen yazar
200 günü yeni yeni geçmiş bir sözlükte kıdem tartışmasının yapılacağı başlığı muhtemelen takmayacak yazarlardır..
devamını gör...
stephen king
1947 doğumlu amerikan yazar. genellikle bilimkurgu, dram ve polisiye türlerinde yazmaktadır.
king hakkında belki de pek işimize yaramayacak ama her yerde olmayan bir bilgi: king, yazmaya başlamadan önce mutlaka bir bardak su ve bir fincan çay içer, daha sonra ağzına bir vitamin atarmış. sonrasında hep aynı koltuğuna oturur ve müziğin sesin açarmış. masası oldukça düzenli ve her şeyin hep aynı yerde olmasına özen gösterirmiş. her sabah saat 8'de hep bu aynı rutini yapmasının sebebini ise şöyle açıklamış: "hazır ol! az sonra hayal etmeye başlayacaksın."*
king hakkında belki de pek işimize yaramayacak ama her yerde olmayan bir bilgi: king, yazmaya başlamadan önce mutlaka bir bardak su ve bir fincan çay içer, daha sonra ağzına bir vitamin atarmış. sonrasında hep aynı koltuğuna oturur ve müziğin sesin açarmış. masası oldukça düzenli ve her şeyin hep aynı yerde olmasına özen gösterirmiş. her sabah saat 8'de hep bu aynı rutini yapmasının sebebini ise şöyle açıklamış: "hazır ol! az sonra hayal etmeye başlayacaksın."*
devamını gör...

