polonya’nın lodz şehrinde anılarına lizard king adında bir rock bar bulunur. the doors grubu üyelerinin bir takım eşyaları da sergilenir.
tabi seneler seneler önce gitmiştim, umarım hala duruyordur.
devamını gör...

eşşeğinin neden ünlü olduğunu bir türlü çözemediğim amasya'nın güzide beldesi.
devamını gör...

heykeltıraşının, (bkz: düşünen adam heykeli)'ni yapmasına ilham kaynağı olmuş yazar.
devamını gör...

2006 yılı amerikan yapımı kara mizah türündeki film. zekâ seviyesi yüksek olan insanlarla düşük olanlar arasındaki üreme hızı farkı nedeniyle dünyanın nasıl bir yöne doğru gittiğini anlatır.

belki spoiler olacak ama bu sahneyi mutlaka izlemelisiniz. hele de filmin tamamını izlemek istemeyenler, en azından bu sahneyi mutlaka görmeli diye düşünüyorum. efsanedir bence (türkçe alt yazısı var):

--! spoiler !--



--! spoiler !--
devamını gör...

gözlerimizi kapatıp giderek artan kayboluşumuzun kokusunu içimize çektik.

kahramanlarımız yoktu artık, düşmanlar tükenmişti. görünmeyen problemlerle, görünmeyen yöntemlerle, görünmez bir mücadele içerisindeydik. zaferlerin ve yenilgilerin haberleriyle oyalanıyorduk.

hayat küçük bir dokunuşla idare edilebilecek kadar kolaylaşmıştı, kabul et/ vazgeç. yavaş yavaş eriyorduk. sosyal becerilerimiz azalıyor, sıcakkanlılığımızı yitiriyorduk. her şeye sahiptik, yüz yıl öncesinin cennetini bir odaya sığdırabilecek kadar küçülmüştük. kendi kendimizi büyük bir zevkle tüketiyorduk. gelecek nesillerin akıbeti veya geçmiş nesillerin emekleri umrumuzda değildi.

çöküş yıllarında dünya bu şekildeydi. zirveyi gördük ve ordan aşağıya büyük bir hızla yuvarlanıyorduk. insanlar bu hızlı gidişatın yönünü daha ileriye ve daha yükseğe olan arzuları nedeniyle fark edemediler. hakikatler kayboluyor, gerçekler anlamsızlaşıyor, doğru ve yanlışlar paramparça ediliyordu. yasalar, arzuların boyunduruğuna terk edildi.

karanlık güç herkesi ele geçirmişti. özgürlük diye savunulan her şey büyük bir kaosun davetkar birer hilesiydi. insanlığın büyük bir kısmı bu tuzağa düştü ve seçimini özgürlüklerden yana yaptı. geriye kalan bir avuç insan ise asla özgürlükleri kabullenmedi ve bundaki gizli tehlikeyi görünce uzaklaştı. bu azınlığın inandığı şey düzendi. düzeni sağlayan yasaların, insanlığın vahşi yönünü dizginleyecek ve onu dengede tutacak yegane güç olduğunu biliyorlardı.

zamanla düzenden yana olanlar, sayıca çok azaldıkları için varlıklarını sürdürebilmek adına kendilerini gizlemeyi seçtiler. kaosun çekimine kapılanlar arasında hiç bir yasa kalmamıştı, aralarındaki ilişkiyi düzenleyen tek şey kişilikleri hakkında yapılan puanlamalar ve yorumlardı. herkes pozitif değerlerde olmak için rekabet halindeydi. bunu nasıl sağlayacağınız konusunda hiç bir yasa yoktu. negatif değerlere düşenler ise özgürlüklerini kaybedip kısıtlanıyordu.

düzenden yana olanlar sonunda birleşip göç etmeye karar verdiler. kaosun içinde artık insanların hükmettiği bir düzen yoktu. yasalardan arındırılıp arzularla idare edilen bu mekanizmanın bütün bileşenleri kısa bir süre sonra çürüyüp bir felaketle yıkılacaktı.

göç kaçınılmazdı...
devamını gör...

antep'den geliyor bana her yıl. ısıtıp ısıtıp yiyorum.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

genç olmaktan daha iyidir. en azından bir süre de olsa hiçbir şeyden haberleri olmadan, sanki herkes kendileriyle aynı durumdaymış gibi saf temiz bir şekilde yaşayacaklar.
devamını gör...

sevgiye ve başarıya aç kardeşlerimizin teselli bulma çabasıdır. mutlu olacaksa yapsın ne olacak.
devamını gör...

toplumun bir kesimini "dibini dövdüren" olarak diğer kesimini de en hafifinden marjinal, tüh kaka olarak değerlendiren insanlarla demokrasi kültürü üzerine konuşamazsınız. bu tiplerin özgürlük anlayışı tıpkı şuan tepki gösterilen kesim gibi "bizden olana özgürlüktür." bu eleştiriyi de yazar arkadaşa yönelik değil yazar arkadaşın temsil ettiği "ılımlı" muhaliflere yönelik girdim bilginiz ola.
devamını gör...

ağzının orta yerine bir adet kapatılması gereken insan tipi. boş yapan insan.
devamını gör...

övünmek istemiyorum ama edebiyat dünyasından çok arkadaşım var. çoğu eskiden beri var olan dostluklar fakat yeni tanışıp hemen kaynaştıklarım, uzun yıllar süreceğine içten inandığım arkadaşlıklar kurduklarımın sayısı da az değil. sürekli görüşemiyoruz tabii hepsiyle, herkesin kendine göre işi gücü var. ama bu özlem dönemleri arkadaşlıklarımızı olduğundan çok daha güçlü bir hale getiriyor ki bu beni çok mutlu ediyor.

birkaçını sıralamam gerekirse bu arkadaşlarımı holden caufield ile başlamak hakkaniyetli olur bence. sonra oblomov gelir, zatı şahaneleri sabah yataktan kalkabilirse uzun sohbetler ediyoruz. huck ile çok nadir görüşüyoruz ama birbirimizi çok severiz.don quixote büyüğümdür ve çok saygı dolu bir arkadaşlığımız var, yanında sancho yokken tabii ki. christopher boone ile arkadaşlığımız görece olarak yeni ama çok güçlü bir bağ kurduk genç kardeşimle. kien ile ruh ikizi olabileceğimizi düşündüğümüz için, arada sırada bir kitabevinde selamlaşmakla yetiniyoruz.

bunların içinde biri daha var ki yeri hep ayrı oldu ve hep ayrı olacak. küçük prens. onunla dostluğumuz başladığında onun en yakın dostu exupery ile tanışmıyordum henüz. uçağı düşünce kaybolmuştu exupery. küçük prensle bir gün sohbet ederken veda eder gibi konuştu benimle ve gideceğini anladım ama çok üzülmedim çünkü herkes kendi gezegeninde olsa da bizim dosluğumuz ebediyen sürecekti, buna emindim.

sonra bir gazetecinin exupery’nin izine düştüğünü ve bu ize latin amerika’da bir köyde rast geldiğini öğrendim. oradaki köylülerin dediğine göre exupery’nin tarifine tam uyan biri birkaç yıl bu köyde yaşamış. birkaç gün önce köyden ayrılan exupery’nin yanında bir süredir köyde birlikte kaldığı sarışın, sürekli atkı takan arkadaşı varmış. köylüler kitabı okumuş olamayacağına göre yalan da söylüyor olamazlardı. bu da bana büyük bir umut ışığı oldu.

eğer exupery ile küçük prens kavuştu ise ben de onlarla bir gün kavuşabilirim.
devamını gör...

birçok ünlü sanatçı tarafından okunması gerektiği 'budala kitabını okumak bir üniversite bitirmek gibidir' sözleri ile anlatılan kitaptır.
devamını gör...

hani ben nerdeyim.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
vallahi bu sözlük böyle devam ederse beni kıskanç bi insan yapacak.
sonra gelip mahlasımın yanına nazarcı, kıskanç felan yazmayın.
devamını gör...

geometriyi bize sevdirip öğreten adam
devamını gör...

bir yerden bununla ilgili basit bir şey duymuştum: "kara mizah bir çift bacak gibidir, herkeste olmayabilir."
devamını gör...

sorun* değil keyif olarak tanımlanır. şöyle güzel bir manzaraya karşı tam da kahve içmek zamanıdır. hadi pamuk eller cezveye*.
devamını gör...

yahu daha dün yazdım bu başlığa yine yenisi hortlamış dediğim zamdır.(bkz: swh) mümin yönetimin beni de alkolü bırakma kararına zorladığı zamdır ayrıca. yaparsa ak parti yapar hülooğ!
devamını gör...

nietzsche'nin kendi hayatından da kesitler bulunan eseridir. hastalık dönemlerinden bahsederken bu bağlamda iklim ve beslenme konularına girer. hastayken bazı eserlerini nasıl bir anda yazıverdiğini anlatır. eserde sık sık zerdüşt'ten alıntılar vardır. olağanüstü şiirsel dilini takip etmek bazen zor olsa da genel olarak keyiflidir. ecce homo'nun bence en önemli taraflarından biri binlerce yıllık yalanlar olarak tanımladığı ideallere olan saldırısıdır. idealler yani yalanlar, der, nietzsche. hıristiyanlıkla olan meselesi de tam olarak budur aslında. ideallerin hakikati gizlemek için uydurulduğunu söyler. insanları hakikatten uzak tutabilmek için yapılmış girişimlerdir onun derdi. hıristiyanlık ise bunun en büyük sebebidir nietzsche açısından. hıristiyan ahlakı âdeta onun midesini bulandırır. insan bedenini hiçe sayan, dünyasal olan her şeye karşı olan, uydurduğu ideallerle insanları olmayan bir öteki dünyaya hazırlayan bir anlayıştır bu nietzsche için. ayrıca merhamet gibi duygular insanı zayıflattıkları için saldırıya uğrar. nietzsche kendisini "ilk ahlak karşıtı" olarak tanımlar. özellikle zerdüşt'ünde gördüğümüz o tanrısal/ilahi dil burda da karşımıza çıkar. konuşan âdeta bir tanrı veya peygamber gibidir, nietzsche her ne kadar zerdüşt(yani kendisi) bir peygamber değildir dese de. muhteşem bir kibir metnin başından sonuna hâkimdir. bunun yakıştığı başka bir insan ben henüz okumadım, çünkü nietzsche dehâ ve delilik sınırları arasında yaşamış ve sonunda delilik tarafına geçmiş bir insandır. kitapta nietzsche'nin polonya kökenlerine duyduğu kıvanç vardır. bunun yanında alman olan her şeyden(wagner hâriç) duyduğu nefret görülür. açıkçası ben nietzsche okurken ne zaman wagner meselesi karşıma çıksa acayip sıkılırım. wagner aşağı wagner yukarı patlayacak gibi olurum. ama ecce homo'da aslında ona yönelik alaycı saldırılar var. almanlara olan nefreti kuşkusuz hastalıklı bir şeydi. müthiş bir alman kültürü, sanatı, felsefesi(burası kimilerine göre hâlâ tartışmalı olsa da) , edebiyatı vardı nietzsche yaşarken. kendisinden önce de vardı o yaşarken de vardı. ama o bunun böyle olmadığını ve hatta bir alman'a dokunduğunda ellerini yıkadığı söyler. nietzsche aslında wagner veya schopenhauer'dan bahsederken bile kendisinden bahsettiğini söylemektedir. veya onlarda kendisini gördüğünü, tabii ki onlara üstün bir konumda onları temâşa ettiğini imâ eder. aslında ecce homo'nun yapısıyla da uyumlu bir bakış açısıdır bu. çünkü nietzsche kendisinden bahseder zaten, her şey bir yönüyle nietzsche'dir. kitabın kısımları "neden bir yazgıyım ben", "neden böyle iyi kitaplar yazıyorum ben" gibi başlıklardan oluşur. nietzsche insanın öfkeden, kızgınlıktan, intikam hırsından arınması gerektiğini söyler. bunları da aslında bir bakıma put olarak görür. tıpkı idealler gibi. yıkılması gereken putlardır bunlar.
devamını gör...

kesinlikle okumayacağını bildiğim gereksiz bir arkadaşın kitaplığımdan aldığı ve hala geri getirmediği viktor e. frankl'a ait güzel kitap.

yine sinirlendim.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim