ekmeğini taştan çıkaran çiftçidir, helal olsundur.
devamını gör...

zamanı gelince bakarız.
devamını gör...

türk halkı her konuda bilgi sahibidir.
devamını gör...

madem evdeyiz insan bir hobi edineyim, resim çizeyim yada kitap okuyayım dese her şey o kadar uçuk fiyatlı ki insanın hevesi kırılıyor. sulu boya yapayım diyorum youtubedan videolara baktığım zaman herkesin alın dediği sulu boya paleti 100 liradan aşağı değil. nefes alsak suç, hobi edinsek imkansız, isyan edince de vatan haini oluyoruz.
devamını gör...

bu sözlükte veya dışarıda ki annelerin, annesi olan -olmayan insanların, çocuğuna - torununa - yeğenine- kardeşine annelik yapan insanların kısacası bir çocuğu doyuran ,büyüten, yetiştiren her insanın anneler günü kutlu olsun*
devamını gör...

-sınıf öğretmenimizin her hafta en çok çalışan derse katılan kişiye özel ‘haftanın prensesi/prensi’ gibi yazılar bastırıp sınıfa asması
-okuldan çıkıp eve gitme hevesiyle koşarken düşüp sol el bileğimi kırmam
vee en unutamadığım:
-en yakın 2 arkadaşımın ve benim aynı çocuktan hoşlandığımızı aynı anda söylememiz*.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

2007 yapımı ispanyol korku-gerilim filmi..

jaume balaguero yönettiği film, itfaiyecilerin bir gecesini konu alan 3. sınıf bir tv programının kamerasından beyaz perdeye yansıyor. genç kızımızın itfaiyecilerle röportaj yaptığı sırada, bir alarm verilir, itfaiyeciler oraya gider, kızımız ve kameraman kardeşimizle beraber bir apartmana gireriz ve olay orada kopar.

klasik zombi temasına, pov türüyle yaklaşan, gerçekçi atmosferiyle insanı gerçekten korkutan bir film rec. ilk başlarda çok sempatik gelen sunucu kızımız, film ilerledikçe medyanın iğrençliğini simgelercesine itici olmaya başlıyor, insanların gerilimleri, çaresizlikleri ve korkuları yaklaşık 70 dakika izleyeni esir alıyor. yıllar yıllar önce çekilen blair witch project filminin açtığı yolda, onu çok geride bırakarak ilerliyor filmimiz.

özellikle son 10 dakikada tempo iyice artıyor, ortalama ve belki de birazcık havada kalan bir finalle bitiyor film. gerçi rec 2 filminde olaylar aydınlanıyor, bu filmde akılda kalan boşluklar doluyor ancak yine de insan biraz daha ayrıntı bekliyor açıkçası.

kesinlikle türünün en iyi örneklerinden olan film, avrupa sinemasının yaratıcılığının da bir anlamda simgesi oluyor ve olabildiğince büyük övgüleri hak ediyor..
devamını gör...

bir jenerasyonu kendine aşık eden kadının, aşık ettirdiği parçası. bu parçayı dinledikten sonra fransızcaya başlamayan ingiliz ajanıdır. bu kadar da net.
devamını gör...

afrika'nın doğusunda, kızıldeniz kıyısında bulunan bir ülkedir.
başkenti asmara'dır.
devamını gör...

yalaka kısmına katılmıyorum ama burada nickaltı olayı çok popüler.
ilk geldiğimde çok şaşırmıştım, sonra alıştım.
başka sözlüklerde bu kadar yaygın değil.
devamını gör...

kaldırımın sadece renkli olan taşlarına basarak yürümek istemeyin. yere kapaklanabilirsiniz ve herkes size güler . gülmeleri sıkıntı değil de canınız yanar ve kitaplarınız çamur olur. şâyet yağmurlu bir havada kütüphaneden eve dönüyorsanız.
devamını gör...

kadınlarla daha iyi anlaşan erkek başlığını görünce açmaya yeltendiğim başlık. bir dönem konuştuğum bir hanımefendi erkeklerle daha iyi anlaştığını söylemişti ve kankaları hep hüseyin ahmet falan olunca dedim orda dur sen beni kahrımdan öldürürsün. koşarak uzaklaştım
devamını gör...

ismet özel'in 1974 yılında yayınlanan şiiridir.

insan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
kararmış rakamların yarıklarından sızarak
bu söz yüreğime kadar alçaldı
damar kesildi, kandır akacak
ama kan kesilince damardan sıcak
sımsıcak kelimeler boşandı
aşk için karnıma ve göğsüme
ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden
aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı.

dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmayacak
kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
yanık yağda boğulan yapıların arasında
delirmek hakkını elde bulundurmak
rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
bana deha değil
belgeler gerekli
kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza
gençken
peşpeşe kaç gece yıllarca
acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım
bilmezdim neden bazı saatler
alaturka vakitlere ayarlı
neden karpuz sergilerinde lüküs yanar
yazgı desem
kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma
tokat
aklıma bile gelmezdi
babam onbeşli olmasa.

meyan kökü kazarmış babam kırlarda
ben o yaşta koltuğumda kitaplar
işaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı
cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları
kafamda yasak düşünceler, gide mesela.
kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana
gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar
resimli bir kitaptan çalardım hayatımı
oysa hergün
merkep kiralayıp da kazılan kökleri
forbes firmasına satan babamdı.

budur
işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku
işte şehirleri bayındır gösteren yalan
işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan
kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla
güç bela kurduğum cümle işte bu;
ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan
tenimin olanca ağırlığı yok oldu.
solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak
bile bir bir çınlayan
ihtilal haberidir
ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu
nisan ayları gelince vücudu hafifletir
şahlanan grevler içinde kahkahalarım küstah
bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur
marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim
gider şehre ve şaraba yaltaklanarak
biraz ağlayabilmek için
fotoğraflar çektirir
babam
seferberlikte mekkâredir.

insanın
gölgesiyle tanımlandığı bir çağda
marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak
belki ruhların gölgesi
düşer de marşlara
mümkün olur babamı
varlık sancısıyla çağırmak:
ezan sesi duyulmuyor
haç dikilmiş minbere
kâfir yunan bayrak asmış
camilere, her yere

öyle ise gel kardeşim
hep verelim elele
patlatalım bombaları
çanlar sussun her yerde

çanlar sustu ve fakat
binlerce yılın yabancısı bir ses
değdi minarelere:tanrı uludur tanrı uludur
polistir babam
cumhuriyetin bir kuludur
bense
anlamış değilim böyle maceralardan
ne godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
yalnız
coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan
nüfus cüzdanımda tuhaf
ekmek damgası durur
benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu
etin ıslak tadına doğru
yavaş yavaş uyanmak
çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp
hırsız cenazelerine bine bine
temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme
korkak dualarından cibinlikler kurarak
dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz
nakışsız yaşamakları
silâhlanmak sanarak
çıkardım
boğaza tıkanan lokmanın hartasını
çıkınımda güneşler halka dağıtmak için
halkı suvarmak bin saçlarımda bin ırmak
ıhtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış
hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa
fly pan-am
drink coca-cola

tutun ve yüzleştirin hayatları
biri kör batakların çırpınışında kutsal
biri serkeş ama oldukça da haklı.
ölümler
ölümlere ulanmakta ustadır
hayatsa bir başka hayata karşı.

orada
aşk ve çocuk
birbirine katışmaz
nasıl katışmıyorsa başaklara ağustos sıcağı
kendi tehlikesi peşinden gider insan
putların dahi damarından
aktığı güne kadar
sürdürür yorucu kovalamacayı.

hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan?
nerde, hangi yöremizde zihnin
tunç surlardan berkitilmiş ülkesi
ağzı bayat suyla çalkanmış çocuğa rahim olan
parti broşürleri yoksa kafiyeler mi?
hangi cisimdir açıkça bilmek isterim
takvim yapraklarının arasını dolduran
nedir o katı şey
ki gücü
gönlün dağdağasını durultacak?
hayat
dört şeyle kaimdir, derdi babam
su ve ateş ve toprak.
ve rüzgâr.
ona kendimi sonradan ben ekledim
pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu
ham yüreğin pütürlerini geçtim
gövdemi alemlere zerkederek
varoldum kayrasıyla varedenin
eşref-i mahlûkat
nedir bildim.
devamını gör...

lise zamanında en arka sırada oturuyor telefonuda dizime koymuştum, öndeki arkadaş masasını çekince kopya çektiğim belli olduğunamı yanayım yoksa telefonun çat diye yere düşüp ekranının çatlamasınamı bilemedim.
devamını gör...

hafta sonu avm gezmek. bir çok türk ailesinin hobisidir. hobi diyorum çünkü insana inanılmaz beceriler kazandırıyor. rol yapma, finansal kararlar verme,dolaylı yoldan spor yapma gibi.
devamını gör...

mücadele etmemek, koy kıçına rahat gitsin demek istediğim yöntemdir.
devamını gör...

baruch spinoza 24 kasım 1632’de amster­dam’da doğdu. asılları ispanyol yahudisi olan ailesi engizisyondan kaçarak oraya sığınmışlardı. amsterdam’da sefardim adı verilen cemaatin bir parçası olarak çocukluk ve gençlik yıllarını geçirdi. portekiz ve yahudi cemaati okullarında eğitim aldı. bu süre zarfında skolastik felsefe ile tanıştı.
1656 yılıda, yani yalnızca 24 yaşındayken, yahudi cemaatinden törenle lanetlenerek kovuldu. bu yüzden yahudi ismi baruch değişerek benedict oldu.

lanetlendiği yıla değin yayınlanmış bir yazısı yok. muhtemelen ibrahimi dinlerin tanrısına karşı duyduğu şüphenin cemaatinde duyulması onun kovulmasına yol açmıştı. onu ziyaret eden iki hahamın tanrının bir bedene sahip olduğu fikrinden vazgeçmesi için para teklif ettiği bilinir. tanrının bedene sahip olduğu fikri, spinozacı panteizmdir. ama kendine has türden.

ünlü kitabı ethica adlı kitabında tamamen öklidyen bir yapı kurmaya çalışır. önce bölüm başlar. sonra tanım, sonra açıklama, aksiyom, önerme, önerme kanıtı, sonuç. en sonunda ise qed, quod erat demonstrandum —yani kesin olarak kanıtlanmıştır diye yazar. kısımları: tanrı üzerine, zihnin doğası ve kökeni, duyguların kökeni ve doğası, insanın esareti ya da duyguların kuvveti, aklın kudretli ya da insanın özgürlüğüdür.
devamını gör...

bir kez daha anladım ki rte başörtüsüz kadınların öldürülmesini pek sallamıyor. ona göre öldürülen , tacize uĝrayanların hepsi başörtüsüz. kendi kızları korunaklı evlerde hiç tacize uğramadan milyar dolarlarla ve vasat kocalarıyla mutlu bir hayat sürerken biz kot pantolon giydiğimiz ve babamiz cumhurbaskani olmadigi için tacize uğramaya hak görũlüyoruz. başörtüsũzsen ve kadınsan hayatta kalmak gerçekten zor bu ülkede. ve dünyada. kendi cinsiyetimden nefret ettiren herkese lanet olsun. !
devamını gör...

harf inkılabının "hamid"leri değil de "d" ile biten tüm kelimelerin "t" ile bitmesini kural koymasından dolayı, abdülhak hamid'in gereksiz alınganlık yaptığı durumdur.

köpek manasına gelen kelimedir. günümüzde hakaret anlamında kullanılırken, eski dönemlerde sadık anlamında kullanılırmış.
(bkz: sadeddin köpek)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli portakal radyo renk modu sözlük kütüphanesi online yazarlar kulüpler yazarak kitap kazan puan tablosu sıkça sorulan sorular yönetim kadrosu istatistikler iletişim