moderasyon saçmalıkları
meseleye direkt moderasyon saçmalıkları olarak bakmak ne derece doğru bilmiyorum.
bizzat daha dün benim de başıma geldi.içinde hiçbir biçimde küfür, hakaret olmayıp, sadece ironik bir gönderme olan entrym silindi .
bu tür yerlerde mevzu kişilerin inisiyatifine bırakılırsa, bu tür durumların yaşanması kaçınılmaz olur . öyle ki , benim espriyle karışık ironi yaptığım entyr yi acaba nasıl anladı veya yorumladı silen arkadaş.
öyle ya, onu silmesi için, yaptığı yorum sonunda ulaşılan bir sonuç olması gerek .
bunu ben, bu şekilde düşünerek yazdım, karşı taraf hiç alakasız bir yorumdan ulaştığı sonuca binaen sildi . ne olacak şimdi ? olan bizim iyiniyetli entrye oldu .
onun için derim ki ,
kurallar sana göre, bana göre, ona göre olmaz , herkese göre, evrensel bir nitelik barındırmalı içinde.
bu da , oturup konuyla ilgili kafa yorup , zaman harcayıp, farklı kişilerin, farklı çevrelerin de fikirlerini alıp, çoğunluğun sonuçları esas alınarak oluşturulmalı, ben yaptım oldu ya getirilmemelidir.
evet, sözlükler özgür olmalı, herkes dilediğince fikrini ifade edebilmeli .
ama kurallar da olmalı, zira biz gibi medeniyeti biraz geriden takip eden toplumlarda fazla özgürlük, naz yapmanın aşık uyandırması gibi bazen karşıdakini usandırabilecek duruma gelebilir, yani biz toplum olarak özgürlük kavramını bazen fazlaca abartıyor, sonsuz , sınırsız hak veya haklar olarak yorumluyor , bu sebeple ortaya hoş olmayan görüntülerin çıkmasına sebep olabiliyoruz.
burada en çok bahsedilen konu , küfür konusu, edelim mi , etmeyelim mi ?
etmeyin kardeşim, ha yok illa edecekseniz de işin içine cinsel uzuvlarınızı sokacağınıza, aklınızı, fikrinizi, yaratıcı yönünüzü sokun .
moderasyon yönünden bakılırsa da,
hemen silmeyin kardeşim, önce bir anlamaya çalışın, bu adam bunu farklı amaçla da söylemiş olabilir mi empatisini yapın kendi içinizde.
ha yok, illa da silmeye kararlıysanız, yazan kişiyle iletişime geçin, durumla ılgili bilgi verin , onun da bir fikrini alın.
ışi ben yaptım oldu'ya getirmeyin .
bunlar olursa, karşılıklı iyi niyet , hoşgörü olursa insan durur orda , yoksa surekli kavga gürültü sürtüşmenin içinde neden bulunsun ki , hayat zaten zor , bugünlerde daha da zor , hiç olmazsa buralarda biraz daha hoşgörülü olup , zor olan hayatı, bir nebze olsun keyifli hale getirmek pekala bizim elimizde ...
bizzat daha dün benim de başıma geldi.içinde hiçbir biçimde küfür, hakaret olmayıp, sadece ironik bir gönderme olan entrym silindi .
bu tür yerlerde mevzu kişilerin inisiyatifine bırakılırsa, bu tür durumların yaşanması kaçınılmaz olur . öyle ki , benim espriyle karışık ironi yaptığım entyr yi acaba nasıl anladı veya yorumladı silen arkadaş.
öyle ya, onu silmesi için, yaptığı yorum sonunda ulaşılan bir sonuç olması gerek .
bunu ben, bu şekilde düşünerek yazdım, karşı taraf hiç alakasız bir yorumdan ulaştığı sonuca binaen sildi . ne olacak şimdi ? olan bizim iyiniyetli entrye oldu .
onun için derim ki ,
kurallar sana göre, bana göre, ona göre olmaz , herkese göre, evrensel bir nitelik barındırmalı içinde.
bu da , oturup konuyla ilgili kafa yorup , zaman harcayıp, farklı kişilerin, farklı çevrelerin de fikirlerini alıp, çoğunluğun sonuçları esas alınarak oluşturulmalı, ben yaptım oldu ya getirilmemelidir.
evet, sözlükler özgür olmalı, herkes dilediğince fikrini ifade edebilmeli .
ama kurallar da olmalı, zira biz gibi medeniyeti biraz geriden takip eden toplumlarda fazla özgürlük, naz yapmanın aşık uyandırması gibi bazen karşıdakini usandırabilecek duruma gelebilir, yani biz toplum olarak özgürlük kavramını bazen fazlaca abartıyor, sonsuz , sınırsız hak veya haklar olarak yorumluyor , bu sebeple ortaya hoş olmayan görüntülerin çıkmasına sebep olabiliyoruz.
burada en çok bahsedilen konu , küfür konusu, edelim mi , etmeyelim mi ?
etmeyin kardeşim, ha yok illa edecekseniz de işin içine cinsel uzuvlarınızı sokacağınıza, aklınızı, fikrinizi, yaratıcı yönünüzü sokun .
moderasyon yönünden bakılırsa da,
hemen silmeyin kardeşim, önce bir anlamaya çalışın, bu adam bunu farklı amaçla da söylemiş olabilir mi empatisini yapın kendi içinizde.
ha yok, illa da silmeye kararlıysanız, yazan kişiyle iletişime geçin, durumla ılgili bilgi verin , onun da bir fikrini alın.
ışi ben yaptım oldu'ya getirmeyin .
bunlar olursa, karşılıklı iyi niyet , hoşgörü olursa insan durur orda , yoksa surekli kavga gürültü sürtüşmenin içinde neden bulunsun ki , hayat zaten zor , bugünlerde daha da zor , hiç olmazsa buralarda biraz daha hoşgörülü olup , zor olan hayatı, bir nebze olsun keyifli hale getirmek pekala bizim elimizde ...
devamını gör...
karnının doymayacağı yerde açlığını belli etme
size hayatinızın birçok evresinde rehberlik edebilecek eski bir atasözü.
kâh dostunu seçerken aklına düşer, kâh yeni bir iş görüşmesinde.hani bilirsiniz bir an vardir ya kısacık bir an,birisinden birsey rica edeceğin yada bir iyilik isteyip yada istemeyeceğine karar verdiğin an işte her o anda aklıma gelen ilk şey bu söz oluyor.
kâh dostunu seçerken aklına düşer, kâh yeni bir iş görüşmesinde.hani bilirsiniz bir an vardir ya kısacık bir an,birisinden birsey rica edeceğin yada bir iyilik isteyip yada istemeyeceğine karar verdiğin an işte her o anda aklıma gelen ilk şey bu söz oluyor.
devamını gör...
tansu çiller
hakkında ağır konuşmak istemediğim ama içimden içimden en sert cümleleri kurduğum eski başbakandır.
onun döneminde yaşanan birçok katilamın, haksızlığın, yolsuzluğun yanında sivas katliamı da meydana gelmiştir.
ve tansu çiller açıklamasında “ halkımızdan kimse zarar görmemiştir. “ diyerek tarafını ele güne beyan etmiştir. daha sonraları sorumluluğu birbirine atan bir yönetim izlememize neden olmuştur. ayrıca yönetim bir güruh karşısında 37 insanın yanmasını engelleyemiyorsa tam olarak neyi yönetiyordu? 120’ye yakın şeriatçı hapse girdi sonra ama bir girdi çıktı anlamında, zira çoğu “ kaçak” sayıldı ve ikisi bir 3 yıl biri 15 yıl olmak üzere komik cezalar aldı. yönetim gerçekten başka da bir şey yapamazdı.
tabii en önemli huylarından biri de yaptığı gaflardır ki iç anadolu’ya deniz getirmeye kadar gider.
son olarak da oradaki asker ve polis yönetime bağlı değil miydi de “ en büyük asker bizim asker” diye bağırmaya başlayan şeriatçıları duyunca geri çekildiler.
aradan yıllar geçince uzaktan olaylara bakmak o kadar kolay ki. o zamanları yaşadım ben, benim için aradan yıllar geçmedi.
onun döneminde yaşanan birçok katilamın, haksızlığın, yolsuzluğun yanında sivas katliamı da meydana gelmiştir.
ve tansu çiller açıklamasında “ halkımızdan kimse zarar görmemiştir. “ diyerek tarafını ele güne beyan etmiştir. daha sonraları sorumluluğu birbirine atan bir yönetim izlememize neden olmuştur. ayrıca yönetim bir güruh karşısında 37 insanın yanmasını engelleyemiyorsa tam olarak neyi yönetiyordu? 120’ye yakın şeriatçı hapse girdi sonra ama bir girdi çıktı anlamında, zira çoğu “ kaçak” sayıldı ve ikisi bir 3 yıl biri 15 yıl olmak üzere komik cezalar aldı. yönetim gerçekten başka da bir şey yapamazdı.
tabii en önemli huylarından biri de yaptığı gaflardır ki iç anadolu’ya deniz getirmeye kadar gider.
son olarak da oradaki asker ve polis yönetime bağlı değil miydi de “ en büyük asker bizim asker” diye bağırmaya başlayan şeriatçıları duyunca geri çekildiler.
aradan yıllar geçince uzaktan olaylara bakmak o kadar kolay ki. o zamanları yaşadım ben, benim için aradan yıllar geçmedi.
devamını gör...
yazarların duydukları enfes cümleler
“ben öyle bilirim ki yaşamak, berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır.”
ismet özel - sevgilim hayat
ismet özel - sevgilim hayat
devamını gör...
çatlak
fikret reyhan'ın yönetmen koltuğunda oturduğu, antalya film festivali'nde aldığı jüri özel ödülüyle adından söz ettiren, vizyona çıkmayan ancak mubi'de gösterimde olan sinema filmi.
tipik bir festival filmi. türk festival sinemasına dair söyleyebileceğimiz çok olumlu şeyler var muhakkak. bunun başında iyi senaryolar, iyi diyaloglar ve çok, ama gerçekten çok üst düzey oyunculuklar geliyor. bu bakımdan güney kore ve iran sinemasına çok benziyoruz ama onlar gibi yapamadığımız çokça da şey olduğunu konuşmak zorundayız. zaten tam da onlar gibi yapamadıklarımız yüzünden adını uluslararası arenada duyuramamış bir ülke sinemasıyız bugün biz hala. ne kadar az yönetmen ve işin bizi kayda değer şekilde temsil edebildiğinin istatistiklerine bakarsanız ne demek istediğim daha anlamlı hale gelecek...
bu filmin kaygısı tabi ki izleyiciyi çok bariz şekilde hikayenin bir parçası yapıp filmin içinde yaşatmak. tutmak değil yaşatmak. bunu da yukarda saydığım olumlu özelliklerin her birini bünyesinde barındırarak pek ala becermiş yönetmen becermesine ama ne yazık ki kurguda ciddi sıkıntılar olduğunu düşünüyorum. hikaye asla düğüm olmuyor bir kere. hepimiz 5 kardeşli orta direk bir ailenin mensubuysak zaman zaman bu tip aile içi kaoslar yaşayabiliyoruz. net bir fotoğraf. peki, güzel, harika! başka? bu kadar iyi oyuncunun eline iyi yazılmış bir senaryoyla, bu kadar içkin bir hikaye verdiğinde ortaya böyle bir iş çıkması şaşırtıcı değil abi. filmi bir üst noktaya çıkartacak şey bu değil yani. ben üçlü ya da daha kalabalık poliloglarda konuşana dönen kamera görmek istemiyorum bir sinema filminde. isteyene de ne diyeyim... gerçek sesli sinema filmi çekiyor, dış mekan çalışıyorsan, iyi bir teknik ekip kullanmak zo-run-da-sın. bunun lami cimi yok. bütçen düşükse başka bir formül üreteceksin. kendisini seslendiren oyuncunun performansından çalıyorsun bir kere, böyle saçmalık olabilir mi? yazık. günah. hikaye ne kadar bizden olursa olsun "ooeeeh" diyorum bir izleyici olarak izlerken. neden bir elin parmağını geçmiyor bu kadar yetenekli oyuncu ve iyi hikaye anlatıcısı yönetmenimiz varken başarılı diyebileceğimiz iş sayısı? sinir oluyorum... 5/10
tipik bir festival filmi. türk festival sinemasına dair söyleyebileceğimiz çok olumlu şeyler var muhakkak. bunun başında iyi senaryolar, iyi diyaloglar ve çok, ama gerçekten çok üst düzey oyunculuklar geliyor. bu bakımdan güney kore ve iran sinemasına çok benziyoruz ama onlar gibi yapamadığımız çokça da şey olduğunu konuşmak zorundayız. zaten tam da onlar gibi yapamadıklarımız yüzünden adını uluslararası arenada duyuramamış bir ülke sinemasıyız bugün biz hala. ne kadar az yönetmen ve işin bizi kayda değer şekilde temsil edebildiğinin istatistiklerine bakarsanız ne demek istediğim daha anlamlı hale gelecek...
bu filmin kaygısı tabi ki izleyiciyi çok bariz şekilde hikayenin bir parçası yapıp filmin içinde yaşatmak. tutmak değil yaşatmak. bunu da yukarda saydığım olumlu özelliklerin her birini bünyesinde barındırarak pek ala becermiş yönetmen becermesine ama ne yazık ki kurguda ciddi sıkıntılar olduğunu düşünüyorum. hikaye asla düğüm olmuyor bir kere. hepimiz 5 kardeşli orta direk bir ailenin mensubuysak zaman zaman bu tip aile içi kaoslar yaşayabiliyoruz. net bir fotoğraf. peki, güzel, harika! başka? bu kadar iyi oyuncunun eline iyi yazılmış bir senaryoyla, bu kadar içkin bir hikaye verdiğinde ortaya böyle bir iş çıkması şaşırtıcı değil abi. filmi bir üst noktaya çıkartacak şey bu değil yani. ben üçlü ya da daha kalabalık poliloglarda konuşana dönen kamera görmek istemiyorum bir sinema filminde. isteyene de ne diyeyim... gerçek sesli sinema filmi çekiyor, dış mekan çalışıyorsan, iyi bir teknik ekip kullanmak zo-run-da-sın. bunun lami cimi yok. bütçen düşükse başka bir formül üreteceksin. kendisini seslendiren oyuncunun performansından çalıyorsun bir kere, böyle saçmalık olabilir mi? yazık. günah. hikaye ne kadar bizden olursa olsun "ooeeeh" diyorum bir izleyici olarak izlerken. neden bir elin parmağını geçmiyor bu kadar yetenekli oyuncu ve iyi hikaye anlatıcısı yönetmenimiz varken başarılı diyebileceğimiz iş sayısı? sinir oluyorum... 5/10
devamını gör...
6 kelimelik otobiyografi
devamlı eksile eksile ruhumda parça kalmadı.
devamını gör...
ssuuddee
tüm davalı ve davacılara ayrı ayrı bildirim yapılmasına
gelmemeleri halinde mevcutlu olarak getirilmelerine
mevcut durumun vehameti göz önünde bulundurularak duruşmanın beş dakika içinde başlamasına oy birliği ile karar verilmiştir.
gelmemeleri halinde mevcutlu olarak getirilmelerine
mevcut durumun vehameti göz önünde bulundurularak duruşmanın beş dakika içinde başlamasına oy birliği ile karar verilmiştir.
devamını gör...
türkiye'de yaşamak hiç de zor değil
ama nasıl bir yaşamak? bir dağ başında da nefes alıp verebilir insan.
türkiye'de ölmekten, -hele bir kadınsan- öldürülmekten, daha zor türkiye'de yaşamak.
türkiye'de ölmekten, -hele bir kadınsan- öldürülmekten, daha zor türkiye'de yaşamak.
devamını gör...
türkçenin dünya dili olması
katıldığım beyan. türkçe gerek konuşucu sayısı gerek tarihsel derinliği ve zenginliği gerek üretkenliği ile en azından birleşmiş milletler'in resmî dillerinden biri olmalıydı. dünya dili olmayı en azından ispanyolcadan daha çok hak ediyor desem abartmış sayılmam (belki de sayılırım bilemedim, neyse).
sayın cumhurbaşkanının burada parmak bastığı nokta, anladığım kadarıyla türkçe konuşan insanların dillerine gereken ehemmiyeti vermemeleridir. bu konuda yerden göğe kadar haklı çünkü ortalama bir türk günlük hayatını en iyimser tahminle 100 küsür kelimeyle idame ettiriyor ve bu kelimelerin çoğu da ''yattım, kalktım, acıktım, yedim, içtim, gittim, geldim'' gibi şeylerden ibaret. ilkel kabilelerin kelime dağarcığı bile bizden daha geniştir desem, demin ispanyolca için söylediğim gibi mübalağa etmiş sayılmam herhalde.
türkçe gerçekten de çok zengin ve kullanışlı bir dil ama tüm bu zenginliği türk edebiyatının klasikleri içerisinde ölüme terk edilmiş. okuyan yok, kullanan yok. türkçenin kötü kullanımı ile alakalı kenan ışık'ın çok yerinde tespitleri var:
sayın cumhurbaşkanının burada parmak bastığı nokta, anladığım kadarıyla türkçe konuşan insanların dillerine gereken ehemmiyeti vermemeleridir. bu konuda yerden göğe kadar haklı çünkü ortalama bir türk günlük hayatını en iyimser tahminle 100 küsür kelimeyle idame ettiriyor ve bu kelimelerin çoğu da ''yattım, kalktım, acıktım, yedim, içtim, gittim, geldim'' gibi şeylerden ibaret. ilkel kabilelerin kelime dağarcığı bile bizden daha geniştir desem, demin ispanyolca için söylediğim gibi mübalağa etmiş sayılmam herhalde.
türkçe gerçekten de çok zengin ve kullanışlı bir dil ama tüm bu zenginliği türk edebiyatının klasikleri içerisinde ölüme terk edilmiş. okuyan yok, kullanan yok. türkçenin kötü kullanımı ile alakalı kenan ışık'ın çok yerinde tespitleri var:
devamını gör...
inanmadığı dinle sabah akşam uğraşan ateist
inanmadığı dinin kendisine ızdırap olduğu ateisttir.
devamını gör...
the truman show
--! spoiler !--
jean baudrillard'a göre dünyadaki her şey simülasyondur. gerçek, sonsuz bir şekilde üretilmesi sebebiyle ortadan kaybolmuştur. bu yüzden baudrillard'a göre gerçek ve onun simülasyonunu ayırabilmemiz mümkün değildir. filmdeki truman karakterinin yaşadığı büyük ada da bu gaye ile kurulmuştur. adadaki her madde, ortam ve kişi yapaydır; gerçek değildir. truman haricindeki herkes birer figürandır. truman'ın kullandığı arabadan içtiği kahveye, giydiği gömlekten sebze soyacağına kadar her bir eşya dekordur. bu eşyalar kadraja sokularak reklam amacıyla izleyicilere pazarlanır. adanın her tarafında bulunan gizli kameralar sayesinde bu sahtelik izleyicinin belleğine işlenir. sistemdeki çeşitli hatalar yüzünden truman bu sahtelikleri farkeder. baudrillard'ın kuramını düstur eder bir şekilde gerçeğin peşine düşer ve en büyük korkusunu göze alarak denize açılır. teknesiyle adanın sonuna ulaşan truman gerçeğe ulaşma umuduyla stüdyonun kapısından çıkarak sahneyi terkeder. böylece karakter olarak simgesel bir anlatımla yeniden doğuşunu gerçekleştirmiş olur.
--! spoiler !--
jean baudrillard'a göre dünyadaki her şey simülasyondur. gerçek, sonsuz bir şekilde üretilmesi sebebiyle ortadan kaybolmuştur. bu yüzden baudrillard'a göre gerçek ve onun simülasyonunu ayırabilmemiz mümkün değildir. filmdeki truman karakterinin yaşadığı büyük ada da bu gaye ile kurulmuştur. adadaki her madde, ortam ve kişi yapaydır; gerçek değildir. truman haricindeki herkes birer figürandır. truman'ın kullandığı arabadan içtiği kahveye, giydiği gömlekten sebze soyacağına kadar her bir eşya dekordur. bu eşyalar kadraja sokularak reklam amacıyla izleyicilere pazarlanır. adanın her tarafında bulunan gizli kameralar sayesinde bu sahtelik izleyicinin belleğine işlenir. sistemdeki çeşitli hatalar yüzünden truman bu sahtelikleri farkeder. baudrillard'ın kuramını düstur eder bir şekilde gerçeğin peşine düşer ve en büyük korkusunu göze alarak denize açılır. teknesiyle adanın sonuna ulaşan truman gerçeğe ulaşma umuduyla stüdyonun kapısından çıkarak sahneyi terkeder. böylece karakter olarak simgesel bir anlatımla yeniden doğuşunu gerçekleştirmiş olur.
--! spoiler !--
devamını gör...
türklerin öğrenemediği şeyler
başkasının hayatına burnunu sokmamak. herkes yaşam şekli bir canlıya ve bir canlının özgürlüğüne zarar vermediği sürece dilediği gibi yaşayabilir, buna hiç kimse de karışamaz. ancak maalesef ki günümüzde birinin dini, dili, ırkı, yaşam şekli gibi kendisini ilgilendirmeyen konularda yorum yapan, fikir beyan eden ve insanları kendi doğrularına göre şekillendirmek isteyen çok fazla insan mevcut.
devamını gör...
sözlük yazarlarının yetenekli olduğu konular
bu bir yetenek mi bilmiyorum ama bir kilo kiviyi bir oturuşta gömebilirim
devamını gör...
fakirleri avutmak için uydurulmuş şeyler
budizmdeki karma yasası sırf bunun için uydurulmuş olabilir. maalesef o kast sistemini hala ayakta tutabiliyor.
devamını gör...
kadınların eskisi kadar zor olmaması
tabiii lan manyak mısın?
bunca manyak insan varken, bir zahmet erkeğimi* kendim seçeyim ve ben yürüyeyim.
birinin beni beğenmesi ve benim için bir şeyler yapması umrumda olmaz, ben beğenip istemedikçe.......
devir değişti efendiler...
tüketim çağındayız, seçenekler bol, uyaranlar çeşitli.
zor olan kadınlar değil, zor olan kendini bilmezlik ve aymazlık.
sen kimsin, kimsiniz siz de basit, ucuz'' kadın'' ithamlarında bulunuyorsunuz.
size çok yanlış öğretmişler. işin en can alıcı noktası ise bu bilgileri dogmatik olarak kabul edip, içselleştirmiş olmanız. innovation and youuuuu, lütfen zihninizi açın, yenilenin, öğrenin, gelişin ve değişin.
belki tek taş almayacağım fakat erkeğime nişan yüzüğünü ben alacağım. evlilik teklifini ben edeceğim ama ayakta.
çeyiz de düzerim, düğün de yaparım masrafların hepsi benden ama erkeklerin eskisi kadar kolay olmaması*!!
not: ben seçilmem seçerim şarkısının sahibi, ebru gündeş, konu ile alakasızdır.
ebru böyle derdi ama bak nolduuuu? gibi sığ söylemlerde bulunmayınız efendim. hanfendi, paravan bir evlilik yapmıştır.
günün sonunda,
doktorun dediğini yap yaptığını yapma
bunca manyak insan varken, bir zahmet erkeğimi* kendim seçeyim ve ben yürüyeyim.
birinin beni beğenmesi ve benim için bir şeyler yapması umrumda olmaz, ben beğenip istemedikçe.......
devir değişti efendiler...
tüketim çağındayız, seçenekler bol, uyaranlar çeşitli.
zor olan kadınlar değil, zor olan kendini bilmezlik ve aymazlık.
sen kimsin, kimsiniz siz de basit, ucuz'' kadın'' ithamlarında bulunuyorsunuz.
size çok yanlış öğretmişler. işin en can alıcı noktası ise bu bilgileri dogmatik olarak kabul edip, içselleştirmiş olmanız. innovation and youuuuu, lütfen zihninizi açın, yenilenin, öğrenin, gelişin ve değişin.
belki tek taş almayacağım fakat erkeğime nişan yüzüğünü ben alacağım. evlilik teklifini ben edeceğim ama ayakta.
çeyiz de düzerim, düğün de yaparım masrafların hepsi benden ama erkeklerin eskisi kadar kolay olmaması*!!
not: ben seçilmem seçerim şarkısının sahibi, ebru gündeş, konu ile alakasızdır.
ebru böyle derdi ama bak nolduuuu? gibi sığ söylemlerde bulunmayınız efendim. hanfendi, paravan bir evlilik yapmıştır.
günün sonunda,
doktorun dediğini yap yaptığını yapma
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çocukluk fotoğrafları
kendi çocukluk fotoğrafımı gördüğümde aileme "beni bu çirkinliğime rağmen büyüttüğünüz için teşekkür ederim" demiştim. umarım çocuğum bana benzemez.
devamını gör...
normal sözlük bahar etkinliği
daha geçen hafta 4 yaşındaki yeğenimin kreşinde düzenlenen bahara merhaba partisinde bile yorulana kadar dans etmek ve kostümle gelmek şartı vardı.*
devamını gör...
insanın en hastalıklı duygusu
saplantı..
o kadar kötü birşey ki... size yaptırmayacağı şey yok..
o kadar kötü birşey ki... size yaptırmayacağı şey yok..
devamını gör...

