nadine nassib njeim.
lübnanlı deyip geçmeyin.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sol baştan say yow, dediğim kampanya.
devamını gör...

aman aman anam babam aman aman
neler dönmüş
eksisozluk.com/entry/127340339
şimdi anlıyorum moderasyon neden açıklama yapmadı.
hele duruma bak
nasıl açıklasınlar.
ama ben tatmin olmadım
yani durumu ekşiden öğrenmek ne bileyim
olmadı sanki
neyse
keyiflendim ama.
devamını gör...

jose saramago’nun devam kitabıdır.

görmeye başlamak yeniden; bembeyaz bir körlükten kurtulup yeniden tüm renkleriyle dünyayı seyredalabilmek değildir aslında. saramgo’nun körlük romanında bir anda körlük salgınına tutulan şehre geri döneriz ancak “demokrasi”nin rafa kaldılırıldığı, anarşinin hüküm sürdüğü o dönemin üzerinden dört yıl geçmiştir.şehir olağan durumuna dönmüştür, hatta demokrasinin bizlere sunduğu en büyük “özgürlük”lerden biri olan seçim zamanı bile gelmiştir.

kör olduktan sonra yeniden görmeye başladığı yanılgısına kapılan şehir sakinleri asıl uyanışı bu seçim esnasında yaşayacaktır. şehrin hala bir ismi yoktur, bilinmeyen bir kentin başkentidir orası ve doktorun karısı hala orada yaşamaktadır. seçim günü bastıran ve muson yağmurlarını andıran şiddetli yağmur oy sandıkları başında bekleyen insanları önce sıradan bir doğa olayının etkileyeceği kadar etkiler.

ama saatler ilerledikçe ve oy kullanmaya bir avuç insandan fazlsı gelmeyince arada bir görevlilerden biri kafasını uzattıp merak ve endişeyle gelip giden var mı diye bakmak için kapıya yönelir ancak gelen yoktur. saat 4 olduğunda, yani sandıkların kapanmasına 1 saat kala insanlar oy kullanmaya gelir ve merak ve endişe böylelikle giderilmiş olur.

ancak bu rahatlama sadece oy sayımı başlayana kadar süre zira kullanılan oyların %70’i boş çıkmıştır. hükümet, devlet aciln toplantılar yapar ve bunun bir komplo olduğuna hükmettikleri için de seçimleri yenilerler ancak bu sefer alınan sonuç daha vahimdir, zira oyların %83’ü boş çıkmıştır.

bunun üzerine önce sorumlular aranmaya başlanır ve şüphelilerin başında 4 sene önce kör olmayan tek kişi olan doktorun karısı vardır. sorguya alınır ancak 4 sene önce kargaşa esnasında olanlarla ilgili yapılan tehditlere rağmen bir sonuç çıkmaz. hiçbir sonuç elde edemeyeceğine inanan hükümet kenti yalnız bırakmaya karar verir. bu, şehrin sonu olacak ve anarşiyle başa çıkamayan şerhir yola girecektir. manasızlığı kendinden menkul bir olağanüstü hal ilan edilir. medya her zaman yaptığı gibi çarptırılmış haberler sunar. suç yaratarak kendine durumdan vazife çıkartan polis ve asker şehri terk etme hazırlıklarına başlar. hükümetin bir gece yarısı sessizce şehri terk etme planı şehir sakinlerinin “ışıkları” ile sekteye uğratılsa da şehirden ayrılmayı başarırlar.

ancak umdukları olmaz ve şehir devlet ve hükümet olmadan da kendi kendini idare etmeye devam eder hem de eskisinden daha iyi bir şekilde.

saramago,devleti, hükümetleri, polisi, askeri ve medyayı, yani iktidarın elebaşlarını bize umut verecek şekilde ve alabildiğine sertçe eleştirir bu romanında ve bizler anlarız ki körlükten kurtulmanın yolu sadece görmek değildir, körlük illeti ancak ve ancak “görmek”le alt edilebilir.
devamını gör...

bende ciddi anlamda bacak sallama, eğer oturulan sandalye dönen ya da sallanan sandalye ise sürekli hareket etme, sabit yerlerde oturuluyorsa sık sık ayağa kalkıp bir yerlere yürüme isteği yapıyor. şehirler arası otobüs yolculuğu yapamıyorum, çünkü o kadar süre oturamıyorum. kitap okurken sık sık hareket etme istekliliği nedeniyle konsantrasyon sağlayamıyorum. uzun süren ders, sunum ve toplantı gibi etkinliklerde 10-15 dakikadan fazla dinleyemiyorum.

bunun çözümü için elimden gelen her şeyi yaptım diyebilirim. ancak ne yazık ki çözümü bulamadım. ben de başarabilen insanların deneyimlerini merak ediyorum açıkçası.
devamını gör...

çocukken kitaplarını çok severek okuduğum bir yazar. özellikle sekizinci renk, yeşil kiraz 1-2 kitaplarını severek okumuştum. dün gece kitaplığımdaki kitaplara göz atarken kitaplar göze çıktı, duygulandım.
devamını gör...

ben listede yokum. zekâmı kaybettim hükümsüzdür.
devamını gör...

fazla hümanistlik hiç iyi bir şey değil işte. mülteciler rus da olsaydı alman da olsaydı bizim ülkemizin kriterlerine uymayacaklarsa, suç oranımızı yükselteceklerse, bizim vergimizi yiyeceklerse, ülkeyi kendi leş ülkelerine çevirmek isteyeceklerse, bayrağımıza saygı duymayıp, cinsiyet farketmeksizin kardeşimizi, gencecik evlatlarımızı öldürüp, taciz,tecavüz edeceklerse yine istemezdik. daha içimizde kendi doğu sorunlarımızı çözememişken( ergen gebelik, çocuk evlilik vb.) bu sorunların yaygın olduğu ülkelerden insan alarak ülkemizi sadece bitiriyoruz. neden kanada gibi profesör mülteci almıyoruz? alamayız hem yeterli imkan vermeyiz hem de bunu istemiyoruz hani hep senelerce dış mihraklar oyunu vardı ya sayın üstteki yazar asıl iç mihraklar oyunu şimdi başlıyor abd'nin açıklaması ne "türkiye'nin afganları ülkelerine almasından çok memnunuz." niye? çünkü zaten senelerdir araplaştırıp, parsel parsel satın aldıkları ülkeyi daha kolay ırak'ı işgal ettikleri gibi işgal etmek. bu ülkenin şuan sadece kayıtlı veriler de %8'i arap azınlık soruyorum bu az bir rakam mı? ki kayıtlı yani vatandaşlık alabilmiş ve bu hakka sahip, çalışma izni ve ruhsatı olan azınlık. peki bu buz dağının arkası? olayı duygusallaştırıp, içsellestirip algı yaratmayın. o senin için güzellik algımıza sahip olmayan insanlar yarın bir gün seni de öldürebilirler, sevgiline ve karına tecavüz de edebilirler? daha 2 gün öne gencecik 18 yaşında kardeşimizi öldürmediler mi? suç oranı yüksekliği kayıtlara getirilmediği için görmüyoruz sadece çünkü mülteci almak istiyor devlet istatikleştirmek istemedikleri için. sabah sabah gerildim ya. bir daha bu sözlükte böyle boş boş hümanistlikler,komünistlikler görürsem sövcem özelden.
devamını gör...

cıngar çıkartan ne kadar insan varsa ülke dışına sürerim.
eğitime de el attıktan sonra bir de zorunlu emeklilik getiririm. evet ilk yapacaklarım bunlar olur.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

(bkz: azerbaycan'dan salamlar)
devamını gör...

hala engellenmediğimi görünce ben;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

pavlov'un köpeğinden ziyade köpekleri olacak. bir labaratuvar dolusu hemde. sindirim sistemi ve özellikle mide konusunda yoğun çalışmalar yapan pavlov bilinen deneylerinin tamamını köpekler üzerinde yapmıştır. alfred nobel 'in pavlova çalışmaları için bağışladığı para ile köpeklerinin yaşayacağı barınak, ameliyathane ve özel bakım ünitesi olarak hazırlanan laboratuvarı aynı zamanda dünyada ki ilk fizyoloji laboratuvarı olma ünvanınıda taşıyordu burada ki laboratuvarın köpeklerin mide asitleri ve sindirim sistemleri üzerinde yaptığı çalışmalar sırasında köpeklerin pavlov'un gelişinde çıkardığı sesleri duydukları andan itibaren sindirim salgıları salgılamaya başladığını fark etmiştir. bu çalışmalar sırasında kısmen tesadüf denilenebilecek bir şekilde koşullu/koşulsuz şartlanma terimleri ortaya çıkmıştır ama aslında pavlov bu olayın fizyolojik kısmıyla ilgileniyordu bu sebeple daha sonradan da çalışmalarını zihinsel aktiviteleri de fizyolojik terimlerle açıklamak oldu.
devamını gör...

zihnimde nedense ilk gün değil de ikinci gün kaydedilmiş(alışma haftası bittikten sonra tabi. o hafta eğitimden sayılmaz çünkü).liseden yeni çıkmış, sayılı insanın girdiği bir ortamda olacağımı düşünürken üç yüz elli kişilik bir sınıfın ortasında kalmıştım. üstelik çok tuhaftır, gün bitmeden simüle hastalar olan teyze ve amcalarla görüştürülmüştük. masanın arkasında bir asistan oturuyor, siz hastaya doğru olan bir şeyi her söylediğinizde o orada tik atıyor maddelere. heyecan doruk noktada,yani nasıl oluyor ki, daha iki gündür fakültedeyiz. olmaz olsun böyle iş, adım atar atmaz,daha hiçbir şey bilmiyorken sınav mı oluyorduk şimdi?
o kadar heyecanlıydım ki simüle hasta olan teyzeye oturmasını bile söyleyemedim, öyle ayakta konuştuk deli gibi. utancımdan yerin debine ha girdim, ha gireceğim.
herkesin görüşmesi bittikten sonra bir eğitim dersi verdi aile hekimliği hocası. sonra da bir tur daha başka simüle hastalarla görüştük. bu sefer bir amca denk geldi bana*. tahmin edin nesi vardı? evet doğru, başı ağrıyordu. ben tabi dersten önce kendi dersimi bir güzel almıştım, önce amcaya oturmasını söyledim. dersten aklımda kalan birkaç şeyi de sordum. sonra asistan abi eksiklerimi,bunun bir sınav olmadığını vs söyledi de ben nasıl rahatladım anlatamam. sonuçta dün gibi aklımda olan farklı bir deneyimdi. sudan çıkmış balık gibi olmuştuk ama nereye girdiğimizi anlamamız için de güzel bir soğuk duş etkisi olmuştu.
devamını gör...

bu tür insanlarda beyinlerinin bir köşesinde yüz bin milyon tane hikâyenin bulunduğu bir oda vardır. bu insanlar ortamdaki her muhabbete uygun ders niteliğindeki hikâyeleri odacıklarından çıkarıp anlatırlar.
devamını gör...

yaşı gelmek kavramı hangi yaş için geçerli bir onu saptamak lazım, konuya gelecek olursak bir insan istediği yaşta evlenebilir bunda da herhangi bir sıkıntı göremiyorum, toplumun bize dayattığı normlardan kurtulmadığımız sürece biz istediğimiz şeyi yapamayacağız oda ayrı bir konu. eğer özgür bir kişiyseniz istediğiniz zaman istediğiniz kişi ile evlenirsiniz yok bağımlı özgürlük varsa yani özgürlüğünüz etrafınızdakilerin karar vereceği kadarsa veya kişilere bağlı bir özgürlüğünüz varsa üzgünüm siz de etrafınızdakilerin izin verdiği kadar mutlu olabilir, etrafınızdakilerin istediği kişiyle evlenirsiniz.
devamını gör...

deneme tahtasıdır. dikkat ederseniz anne baba ilk çocukta tecrübesiz olduğundan nasıl davranacağını bilemez. bu sebeple ilk çocuk hafiften dengesiz ve terelelli olur. ancak ikinci çocuk hem daha iyi yetiştirilirken hem de daha dengeli olur. sonuç olarak her şey ilk çocuktadır hayatta. bu sebeple her şeyi ona yaptırmaya kalkarlar.
devamını gör...

insanların düşünme biçimleri üzerinde araştırmalarıyla düşünmeyi öğretme konusunda öncülük
yapan de bono isimli abimiz insanların yaygın 6 düşünce biçimi kullandığını belirtmektedir . şimdi altı şapkalı düşünme tekniği olarak isimlendirilen de bono’nun fikirlerine bir göz atalım
beyaz şapka :beyaz tarafsız ve objektif şapkadır rakamlarla ilgilidir.
kırmızı şapka :öfke ve tutkuyu çağrıştırır duygusal bir bakış açısı katar.
siyah şapka : renginden belli olacağı üzere kötümser ve karamsardır.
sarı şapka : sarı şapka güneş gibidir olumludur olumlu iyimser düşünmeyle ilgilidir.
yeşil şapka :yeşil bereket demektir yaratıcılık ve yeni fikirlerle ilgilidir.
mavi şapka : mavi soğukkanlılıktır her şeyin üstündeki göğü temsil eder düşünce sürecinin kontrolü ile ilgilidir.
şapkaların işlevleriyle değil de renkleriyle tanımlanmasının çok mantıklı bir sebebi vardır insanları incitmemek. birine olumsuz konuşmayı bırak angut demektense lütfen siyah şapkanı çıkar demek daha mantıklıdır. veya hadi sözlük kırmızı şapkalarımızı takalım ifadesi daha doğru ve saygılıdır.
altı şapkalı düşünme tekniği ile ilgili daha fazla bilgi almak isteyenler kitabı alıp inceleyebilirler veya pdf olarak bulabilirler.
devamını gör...

ne yalnizlik ne de yalan
uzmesin seni
dogarken agladi insan
bu son olsun bu son
devamını gör...

dondurma.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim