tuzlayarak yemek
yeşil erik özelinde yapıldığında gerçekten eriğin tadını kat kat güzelleştiren aktivitedir.
devamını gör...
türk dizi tarihinin en komik sahneleri
leyla ile mecnun dizisindeki bir sahneyi söylemek isterim.
kahramanlarımız mecnun, ismail abi ve yavuz tam idam edilecekken şöyle bir diyalog yaşanır.
cellat: son bir arzunuz var mı?
ismail abi: var! salın bizi.
ve salınıp serbest bırakılırlar.
ilgili sahne
kahramanlarımız mecnun, ismail abi ve yavuz tam idam edilecekken şöyle bir diyalog yaşanır.
cellat: son bir arzunuz var mı?
ismail abi: var! salın bizi.
ve salınıp serbest bırakılırlar.
ilgili sahne
devamını gör...
yazarların kendini tanımlama şekli
yıldız tozu.
devamını gör...
(tematik)
zekai tunca
aysuns isimli yazar arkadaşımızın ukdesi.
zekai tunca, (d. 1944, ankara). türk sanat müziği sanatçısı.
zekai tunca, (d. 1944, ankara). türk sanat müziği sanatçısı.
devamını gör...
sözlük yazarlarının telefon rehberlerinde kayıtlı en garip isim
oksijen israfı
küçük erkek kardeşim..
kaslı
aslı adındaki kuzenimi kaydetme şeklim..
'npynn'
bir akşam tanımadığım bir numara aynen numarayı kaydettiğim şekilde "ne yapıyosun?" diye mesaj atmıştı.
kim olduğunu anlayıp, wp profiline bakmak için attığı mesajla ismini kaydetmiştim.
gerisi aynen isim-soyisim...
küçük erkek kardeşim..
kaslı
aslı adındaki kuzenimi kaydetme şeklim..
'npynn'
bir akşam tanımadığım bir numara aynen numarayı kaydettiğim şekilde "ne yapıyosun?" diye mesaj atmıştı.
kim olduğunu anlayıp, wp profiline bakmak için attığı mesajla ismini kaydetmiştim.
gerisi aynen isim-soyisim...
devamını gör...
çaya şeker atmadan içen kişi
göğsümü gere gere içinde bulunduğumu belirttiğim yüce grup.
devamını gör...
tartle
iskoçça, bir tanıdığınızı, başka bir tanıdığınız ile tanıştırırken ismini unutmanız karşısında duyduğunuz utancı ifade eden bir kelimedir.
devamını gör...
deniz hıyarı
salatalığı andıran, denizlerdeki ölü organik atıkları yiyen, insan kaynaklı asit artışını önleyen deniz canlısı. denizleri temizleyip, çöpleri öğütüp, ekolojik dengenin sağlanmasına büyük katkısı var.
devamını gör...
para verilip üstüne bir de dert sahibi eden şeyler
evcil hayvan dendiğini gördüğüm zaman çok üzüldüm. ilk olarak lütfen hayvanları satın almayın, sahiplenin. eşya değil, canlı olduğunu bilerek hareket edin. ek olarak evcil hayvan dert sahibi yapmaz insanı ya.. insana mutluluk verir, evin içinde bir heyecan bir eğlence kaynağı olur. evcil hayvanla vakit geçirmek, sevgi alıp vermek dünyanın en iyi terapi yöntemlerinden biridir bana göre. tabii ki tıpkı bir çocuk gibi ilgi göstermek gerekir ama bunun da bir yük olduğunu düşünmüyorum ben.
asıl başlığa cevap verecek olursam spor matı. para verdik diye sürekli spor yapmak zorunda hissettiriyor insana kendini.
asıl başlığa cevap verecek olursam spor matı. para verdik diye sürekli spor yapmak zorunda hissettiriyor insana kendini.
devamını gör...
little big man
aslında filmin adına bakarak, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuştum* ve ateist kaplumbağa gibi biri niye bu işbirlikçi hainin filmini öneriyor demiştim. sonunda filmi izledim ve bugüne kadar izlemediğime pişman oldum. kızılderililerle ilgilenenler kesin izlemeliler.
devamını gör...
atm'den parayı alıp sayan insan
babasına bile güvenmeyen insandır.
devamını gör...
fullmetal alchemist brotherhood
başlığı görünce devam etme isteğimi depreştiren anime.
bu görsele, içeriğe sahip hiç anime izlememiştim ondan yıllarca erteledim ama herkes önerince ehh yeter be deyip başladım ve sevdim aksi gibi.
konusu babaları firari olunca ve anneleri de ölünce zaten simya(bir şeyi başka bir şeye dönüştürme. kimya dersinde altın olarak görmüştüm ama bu animede bambaşka bir şekilde işliyorlar. ) biliyoruz kullanalım diyen 2 velet ile başlıyor hikayemiz. ancak simyada eşit takas prensibi var al gülüm ver gülüm hesabı annelerini diriltmek uğruna biri ölüyor diğeri uzvunu kaybediyor. kardeşinin ruhu zırha hapisken analarına bir bakıyorlar ibliss şeytaaan görünümlü bir şey ağlaya zırlaya gömüyorlar sonra diyorlar ki gardaşımın bedenini geri getircez, yani bunun etrafında dönüyor her şey.
yok felsefe taşı, yok imansız kardeşin sevdası, savaşı falan derken akıp gidiyor su gibi şerefsizim.
yalnız her şeyi geçtim
şu görseldeki bölüm beni ağlatmıştı. küçük kızın sesi hala kulaklarımda.
izleyin, izlettirin kısaca birçok mesaj veriyor animede. eğlenceli sürükleyici falan aman be izleyin.
bu görsele, içeriğe sahip hiç anime izlememiştim ondan yıllarca erteledim ama herkes önerince ehh yeter be deyip başladım ve sevdim aksi gibi.
konusu babaları firari olunca ve anneleri de ölünce zaten simya(bir şeyi başka bir şeye dönüştürme. kimya dersinde altın olarak görmüştüm ama bu animede bambaşka bir şekilde işliyorlar. ) biliyoruz kullanalım diyen 2 velet ile başlıyor hikayemiz. ancak simyada eşit takas prensibi var al gülüm ver gülüm hesabı annelerini diriltmek uğruna biri ölüyor diğeri uzvunu kaybediyor. kardeşinin ruhu zırha hapisken analarına bir bakıyorlar ibliss şeytaaan görünümlü bir şey ağlaya zırlaya gömüyorlar sonra diyorlar ki gardaşımın bedenini geri getircez, yani bunun etrafında dönüyor her şey.
yok felsefe taşı, yok imansız kardeşin sevdası, savaşı falan derken akıp gidiyor su gibi şerefsizim.
yalnız her şeyi geçtim

şu görseldeki bölüm beni ağlatmıştı. küçük kızın sesi hala kulaklarımda.
izleyin, izlettirin kısaca birçok mesaj veriyor animede. eğlenceli sürükleyici falan aman be izleyin.
devamını gör...
yazmak için yazmak vs okunmak için yazmak
böyle bir kıyas olmaz, ikisidir de. biri olmadan diğeri kupkurudur.
yazdıklarımız okunmayacaksa, birilerine dokunmayacaksa nereden temelleneceğiz ki ? hangi motivasyonla yazacağız ? yazmak için yazarsanız, söylemiş olmak için söylemiş olabilirsiniz. gereksizdir, laf kalabalığıdır. hayatın bir yönüne ışık tutmayan sözü kim ne yapsındır ki ? okunmaya değer bir şeyler karalarız ve geri dönüş alırız ki bu hem motivasyon sağlar hem yazdıklarımızı, kendimizi gözden geçiririz hem de hayatta tam olarak nerelerde konumlandığımızı biliriz. bu motivasyondan eksik bir yazma eylemi "benim gibi kasları olmayan kendine erkeğim demesin" seviyesine iner.
bukowski, fante'yi okudu ve "işte, işte budur anasını satayım. tam olarak böyle bir adam olmalıyım" dedi. sonra o da birilerine ön ayak oldu. schopenhauer, çoğunun önderi oldu. yalnızca yazmak için yazmış olsalar, birilerine dokunamazlardı. yazma eyleminden, özellikle nitelikli bir yazma eyleminden bahsediyorsak mutlaka okuyucusuyla buluşturmalıyız.
zaten yazma işini hakkıyla yapanların eğildiği meseleler, akademik olmadığı sürece genellikle insanlığa ya da bir kısmına hitap eder. ona anlatır: "bak, böyleyken böyle" der. kelimeleriyle kilometrelerce uzağa uzanır, oradan bir eli tutar, birini kucaklar. onda bir şeyleri canlandırır. belki çok yorgun birisi vardır, ona enerji verir. belki ateşi çok yüksek biri vardır, birileri yanacaktır. onun ateşini düşürür, yanacakları kurtarırsınız.
yazmak, hakkını vermeye gayret ederseniz çok güzel ve kutsal bir eylem. kolektif bir çaba, yaşamı en masrafsız deneyimleme yöntemi. ben bazı yazarlar sayesinde yörüngemi buldum. yaşamı okumayı 1800, 1900'lerde yaşayıp ölen abilerimden öğrendim. colorado'da bir kar küreyicisinin oğlu öğretti bana. los angeles'te gezinen bir süt hırsızından öğrendim insanlığı, sefaleti, aşkı, yoksulluğu. tom joad'dan öğrendim, hiçbir şeyden habersizken bir yıkımı doz doz hissetmeyi. rozaşarn'dan öğrendim, mutlu olmak isteyen bir garip kızın çilesini. şımarıklığa izin vermeyen yaşamın zulmünü onlarda gördüm.
hem yazmak, hem okunmak için yazarım. belki birilerine dokunurum diye. kendimi mutlu edemedim, belki birinin mutluluğuna sebep olurum ya da hüznüne engel olurum diye yazarım.
yazdıklarımız okunmayacaksa, birilerine dokunmayacaksa nereden temelleneceğiz ki ? hangi motivasyonla yazacağız ? yazmak için yazarsanız, söylemiş olmak için söylemiş olabilirsiniz. gereksizdir, laf kalabalığıdır. hayatın bir yönüne ışık tutmayan sözü kim ne yapsındır ki ? okunmaya değer bir şeyler karalarız ve geri dönüş alırız ki bu hem motivasyon sağlar hem yazdıklarımızı, kendimizi gözden geçiririz hem de hayatta tam olarak nerelerde konumlandığımızı biliriz. bu motivasyondan eksik bir yazma eylemi "benim gibi kasları olmayan kendine erkeğim demesin" seviyesine iner.
bukowski, fante'yi okudu ve "işte, işte budur anasını satayım. tam olarak böyle bir adam olmalıyım" dedi. sonra o da birilerine ön ayak oldu. schopenhauer, çoğunun önderi oldu. yalnızca yazmak için yazmış olsalar, birilerine dokunamazlardı. yazma eyleminden, özellikle nitelikli bir yazma eyleminden bahsediyorsak mutlaka okuyucusuyla buluşturmalıyız.
zaten yazma işini hakkıyla yapanların eğildiği meseleler, akademik olmadığı sürece genellikle insanlığa ya da bir kısmına hitap eder. ona anlatır: "bak, böyleyken böyle" der. kelimeleriyle kilometrelerce uzağa uzanır, oradan bir eli tutar, birini kucaklar. onda bir şeyleri canlandırır. belki çok yorgun birisi vardır, ona enerji verir. belki ateşi çok yüksek biri vardır, birileri yanacaktır. onun ateşini düşürür, yanacakları kurtarırsınız.
yazmak, hakkını vermeye gayret ederseniz çok güzel ve kutsal bir eylem. kolektif bir çaba, yaşamı en masrafsız deneyimleme yöntemi. ben bazı yazarlar sayesinde yörüngemi buldum. yaşamı okumayı 1800, 1900'lerde yaşayıp ölen abilerimden öğrendim. colorado'da bir kar küreyicisinin oğlu öğretti bana. los angeles'te gezinen bir süt hırsızından öğrendim insanlığı, sefaleti, aşkı, yoksulluğu. tom joad'dan öğrendim, hiçbir şeyden habersizken bir yıkımı doz doz hissetmeyi. rozaşarn'dan öğrendim, mutlu olmak isteyen bir garip kızın çilesini. şımarıklığa izin vermeyen yaşamın zulmünü onlarda gördüm.
hem yazmak, hem okunmak için yazarım. belki birilerine dokunurum diye. kendimi mutlu edemedim, belki birinin mutluluğuna sebep olurum ya da hüznüne engel olurum diye yazarım.
devamını gör...
kelebek diyagramı
güneş lekelerinin güneş üzerinde bulundukları enlemlerin zamana göre değişimin veren grafik.
lekelerin gözlemleri 18. yüzyıla dayanır. o tarihlerden itibaren düzenli olarak kaydedilen veriler hem leke çevrimini hem de lekelerin ortaya çıktıktan sonra yüzeyde izlediği yolu açıkça gösterir.
lekeler genel olarak orta enlemler dediğimiz 30-35 derece enlemlerinde ortaya çıkar. etkinliğin maksimum olduğu dönemde 10-15 derece enlemlerine doğru iner. çevrim boyunca güneş ekvatoruna doğru ilerler ve yaklaşık 5 derece enlemine geldiklerinde kaybolurlar.
aşağıdaki görselde üst bölüm kelebek diyagramı ve lekelerin zamana göre enlemler üzerindeki ilerleyişini temsil ediyor. şekiller kelebeğe benzediği için diyagram bu isimle anılıyor. alt kısımda ise ortalama günlük leke alanlarının, gözlenen güneş yarı küresinin yüzde olarak ne kadarını kapladığı verilmiş. her iki şekil de 10 yıllık dönemlere ayrılmış ve birbirine bağlı veriler içerdiklerini grafikleri karşılaştırarak görebilirsiniz.
üstteki şekli incelediğimizde yukarıda bahsettiğim durumu net bir şekilde görebiliyoruz. dikey düzlemde 90 n ve 30 n ile gösterilen noktalar güneş'in 90 derece ve 30 derece kuzey enlemleri. 90 s ve 30 s ise güney enlemleri temsil ediyor. gördüğünüz gibi lekeler hiçbir zaman 30 derece enlemlerinden fazla uzaklaşmıyorlar. zaman ilerledikçe resimde eq ile gösterilen ekvatora doğru yöneliyorlar ve bir sonraki 10 yılın başında tekrar 30 derece civarında ortaya çıkıyorlar.
lekelerin güneş yüzeyinde belirme nedeni ise güneş'in manyetik alanındaki kutupların sürekli olarak, alternatif akım motorundaki akım gibi yön değiştirmesidir. bu arada nikola tesla'nın bu motoru güneş'ten ilham alarak tasarladığı söylenir.
lekelerin aynı yerde sabit durmayıp ekvatora doğru hareket etme nedeni ise diferansiyel dönme olayıdır.

görselin kaynağı
lekelerin gözlemleri 18. yüzyıla dayanır. o tarihlerden itibaren düzenli olarak kaydedilen veriler hem leke çevrimini hem de lekelerin ortaya çıktıktan sonra yüzeyde izlediği yolu açıkça gösterir.
lekeler genel olarak orta enlemler dediğimiz 30-35 derece enlemlerinde ortaya çıkar. etkinliğin maksimum olduğu dönemde 10-15 derece enlemlerine doğru iner. çevrim boyunca güneş ekvatoruna doğru ilerler ve yaklaşık 5 derece enlemine geldiklerinde kaybolurlar.
aşağıdaki görselde üst bölüm kelebek diyagramı ve lekelerin zamana göre enlemler üzerindeki ilerleyişini temsil ediyor. şekiller kelebeğe benzediği için diyagram bu isimle anılıyor. alt kısımda ise ortalama günlük leke alanlarının, gözlenen güneş yarı küresinin yüzde olarak ne kadarını kapladığı verilmiş. her iki şekil de 10 yıllık dönemlere ayrılmış ve birbirine bağlı veriler içerdiklerini grafikleri karşılaştırarak görebilirsiniz.
üstteki şekli incelediğimizde yukarıda bahsettiğim durumu net bir şekilde görebiliyoruz. dikey düzlemde 90 n ve 30 n ile gösterilen noktalar güneş'in 90 derece ve 30 derece kuzey enlemleri. 90 s ve 30 s ise güney enlemleri temsil ediyor. gördüğünüz gibi lekeler hiçbir zaman 30 derece enlemlerinden fazla uzaklaşmıyorlar. zaman ilerledikçe resimde eq ile gösterilen ekvatora doğru yöneliyorlar ve bir sonraki 10 yılın başında tekrar 30 derece civarında ortaya çıkıyorlar.
lekelerin güneş yüzeyinde belirme nedeni ise güneş'in manyetik alanındaki kutupların sürekli olarak, alternatif akım motorundaki akım gibi yön değiştirmesidir. bu arada nikola tesla'nın bu motoru güneş'ten ilham alarak tasarladığı söylenir.
lekelerin aynı yerde sabit durmayıp ekvatora doğru hareket etme nedeni ise diferansiyel dönme olayıdır.

görselin kaynağı
devamını gör...





