hayat nasıl yaşanmalı sorunsalı
dolu dolu, keyif alarak. olmuyorsa bile öyleymiş gibi yapın. beyniniz belki inanır.
devamını gör...
oyunların çok pahalı olması
oyunların pahalı olması değil tl nin değersiz olması sorunsalıdır. geçen bir arkadaş android için temizlik appi yolladı. pro apk sı var bende dedi. uğraşmadım direk uygulamayı 1.99 dolara eşdeğer olan 1.8 euroya aldım geçtim. arkadaş lannmm niye para verdin dedi. lan dedim bi sabahki poaça kruvasan param o benim nolacak dedim. eyyorlamam bugadar.
devamını gör...
istanbul
1453 fatih sultan mehmet'in o dönemki adıyla konstantinopolis'i fethetmesinden bu yana türklere ait olan, içinde türk'ünden,kürt'üne,ingiliz'inden,laz'ına,far'sından,afganistan'lısına kadar birçok milletin iç içe yaşadığı koca bir metropoldür. türkiyenin en kalabalık,en gelişmiş,en kültürlü şehri denebilir. kısacası türkiye'nin en idir. hatta sadece türkiye'nin değil dünyanın enidir. bundan olacak ki (bkz: napolyon bonapart) dünya bir ülke olsa başkenti istanbul olurdu diyor. buna ek islam'ın peygamberi hz. muhammed bu şehri fetheden ne güzel komutandır,bu şehri fetheden asker ne güzel askerdir diyor.
uğruna onlarca şiir yazılmış,boğaz manzarasıyla görsel şölen yaşatan türkiye'nin incisi şehridir.
yalnızca şiirler de kalmamış hemen hemen tüm yerli film ve dizilerde illaki bir istanbul sahnesi olmuştur. tüm bunların içinde aklımda kalan (bkz: ezel) dizisinde (bkz: ramiz dayı)nın "bu şehri emaneti olan bu şehri istanbul'u almaya geldim yeğen. bir bavulum bir de silahımla".
bu kadar güzelliğin yanında elbette bir de kötü yanı olmalı olmakda zorunda yani. trafik bunun en başında geliyor istanbul trafiği diye klişeleşmiş bir deyim var. hatta paris'te trafik az biraz sıkışsa bu ne kardeşim istanbul trafiğine döndü burası diye şikayetler bile olmuştur. ses ve hava kirliliği günümüz dünyasında aşk gibi ekmek gibi su gibi olduğu için saymıyorum bile.
uğruna onlarca şiir yazılmış,boğaz manzarasıyla görsel şölen yaşatan türkiye'nin incisi şehridir.
yalnızca şiirler de kalmamış hemen hemen tüm yerli film ve dizilerde illaki bir istanbul sahnesi olmuştur. tüm bunların içinde aklımda kalan (bkz: ezel) dizisinde (bkz: ramiz dayı)nın "bu şehri emaneti olan bu şehri istanbul'u almaya geldim yeğen. bir bavulum bir de silahımla".
bu kadar güzelliğin yanında elbette bir de kötü yanı olmalı olmakda zorunda yani. trafik bunun en başında geliyor istanbul trafiği diye klişeleşmiş bir deyim var. hatta paris'te trafik az biraz sıkışsa bu ne kardeşim istanbul trafiğine döndü burası diye şikayetler bile olmuştur. ses ve hava kirliliği günümüz dünyasında aşk gibi ekmek gibi su gibi olduğu için saymıyorum bile.
devamını gör...
zorla tesettüre sokulan kız çocukları
saçlarınıözgürce rüzgarda savurması aile ya da toplum baskısından kurtulduğunda olur. bunlar-dan biri benim çocukluğunda tanıdığım bir kız çocuğuydu. başını zorla kapatıklarında 16 yaşındaydı istediği için açtıģında 23...
beni aradı önce. şaşırdın mı dedi? biraz dedim. corona günlerinde bir parkta oturup onu konuşacağız.
çocukları rahat bırakın diyoruz da iki okuldan biri imam hatip olmuş. abd projesi yeşil kuşağın sonucu olan cemaatlerin ellerinde büyütülen kindar çocuklar cumhuriyetten rövanş almak istiyor. daha doğrusu yaratılmak istenen bu ama olmaz bir tanem olmaz sevdiğim...
sonuç olarak din bir kadının saçından korkuyorsa orada art niyet ararım ben.
beni aradı önce. şaşırdın mı dedi? biraz dedim. corona günlerinde bir parkta oturup onu konuşacağız.
çocukları rahat bırakın diyoruz da iki okuldan biri imam hatip olmuş. abd projesi yeşil kuşağın sonucu olan cemaatlerin ellerinde büyütülen kindar çocuklar cumhuriyetten rövanş almak istiyor. daha doğrusu yaratılmak istenen bu ama olmaz bir tanem olmaz sevdiğim...
sonuç olarak din bir kadının saçından korkuyorsa orada art niyet ararım ben.
devamını gör...
ciddi anlamda şöyle kadın böyle erkek başlıklarından bıkmak
devamını gör...
normal sözlük'ün gececi yazarları
ben genelde izleyici olarak katılıyorum. bir gece içip içip geleceğim buraya.
devamını gör...
kaç yaşıma gelirsem geleyim
kaç yaşına gelirsem geleyim, hep gulecegim. çünkü ağlamayı bile beceremeyecek kadar beceriksizim.
devamını gör...
günün sözü
bazı kitaplar tadılmalı, bazıları yutulmalı, birkaçı da ağır ağır çiğnenmeli ve sindirilmelidir.
francis bacon
francis bacon
devamını gör...
neyzen tevfik
hiçlik mertebesine ulaşmış küfrü bal eyleyen ehli dil şair.
devamını gör...
özel mesajı nick altına taşıyan tip
özel mesaj ifşası gördüğüm an şikayet ediyorum. bizi hiiiç ilgilendirmiyor kimle ne konuştuğunuz ya da kimin müptezel olduğu.
devamını gör...
günün mottosu
''akıllı olup dünyanın kahrını çekeceğime, deli olurum dünya benim kahrımı çeksin..'' klişedir ama on numara cümle..
devamını gör...
masal
gilbert keith chesterton yazdığı masalların okutulmasını yasakladıklarında, bir yazısında şöyle söyler:
"peri masalları çocuklara ejderhaların var olduğunu söylemez, çocuklar zaten ejderhaların var olduğunu bilirler. peri masalları çocuklara ejderhaların öldürülebileceğini söyler."
günümüzde masallara baktığımız zaman pek çoğunun oldukça çarpık bir ahlak anlayışına sahip olduğunu görürüz ama her ne kadar yazarlığını ve kişiliğini sevmesem bile chesterton oldukça önemli bir noktaya parmak basar bu sözleri ile. çocuklar ebeveynleri tarafından çoğu zaman ya kötülükten uzak tutularak yetiştirilir ya da onların dünya gerçeğinin farkına varamayacak kadar küçük ve aptal oldukları yanılgısına düşerler ama tüm o sevimlilik basit birer aldatmacadır özünde. çocuklar kötülüğün bilincindedir pek çok zaman, onlar peri masallarındaki ejderhaların, gerçek dünyada bir yansıması olduğunu rahatlıkla kavrayabilirler ve gariptir ki masallar sahiden kötülüğün bir şekilde yenilebileceği inancını aşılar. ejderhalar öldürülebilir, kötü cadılar ortadan kaldırılıp, kötü yöneten krallar ve kraliçeler bir şekilde cezalandırılır. bizim gibi oldukça yorgun bir neslin içinde bir zamanlar bulunan mücadele duygusuna belki çok büyük bir etkisi olmasa bile ufak da olsa etki bırakabildiği aşikar. yine de gerçek dünya öyle değildir ne yazık ki çünkü iyi ve kötü terimleri kolayca saptırabilir hatta çoğu zaman taraflara göre değişkenlik gösterir. masallardaki siyah-beyaz ayrımı gerçek dünyanın griliği karşısında işlevsiz bir aldatmacaya dönüşüverir. hem özünde pek çoğumuz kendi hikayemizin kahramanı iken başka hikayelerin canavarlarına dönüşebilme potansiyelini taşırız. yine de chesterton'ın üzerinde durduğu gibi bu belirsiz dünyada bile biraz mücade hissi gereklidir, bu yüzden masallar en azından çocuklara en büyük kötülüklerin bile belki bazen durdurulabileceğini gösterir.
t: siyah ve beyaz kadar net ayrımları olan bir dünyada basit orta çağ şiddetini ne kadar kolay meşrulaştırabileceğimizin kanıtı olan hede.
"peri masalları çocuklara ejderhaların var olduğunu söylemez, çocuklar zaten ejderhaların var olduğunu bilirler. peri masalları çocuklara ejderhaların öldürülebileceğini söyler."
t: siyah ve beyaz kadar net ayrımları olan bir dünyada basit orta çağ şiddetini ne kadar kolay meşrulaştırabileceğimizin kanıtı olan hede.
devamını gör...
şiir
"şiirde büyü vardır, onun gücü mehtabı aşağı çeker. güneşi tersine çevirir. yılanları parçalara ayırır ya da ırmakları yukarı akıtır. kapılar büyüye karşı duramaz. en sert kilitler cazibeyle açıl susam olur. "
ovidius
taşın içinde titrersin, ağacın dalında... gökten kayan yıldız kalbine düşer de kalbin titrer. işte o titremeyi söze döker şiir.
ovidius
taşın içinde titrersin, ağacın dalında... gökten kayan yıldız kalbine düşer de kalbin titrer. işte o titremeyi söze döker şiir.
devamını gör...
ali babacan
romalılar siz delirdiniz mi? ali babacan'a elit diyorsunuz. ekşi sözlükteki gibi 'en azından diploması var' seviyesine ineceksiniz nerdeyse.
sabah gazetesi yazarı dilek güngör istanbul borsasındaki taze kuru gıda (bkz: tkuru) şirketindeki vurgunu anlatıyor.
ali babacan'nın kayınçosu nusret yurter 2009 yılında taze-kuru gıda şirketini kuruyor. yaş ve kuru sebze-meyve ihracatı yapan şirketin hisseleri 1.40 ve 1.68'den ülker grubuna satılıyor. şirketin içi boşaltıldıktan sonra 1 yıl içinde hisse fiyatı 707 lira oluyor. tam 140 kat değerleniyor hisse. nasıl elitler nasıl elitler şaştık kaldık valla.
biz de elitiz ama
ilber ortaylı'nın dediği gibi "biz paranın eliti değiliz."
işi ehline teslim ederseniz ülkeyi soyar giderler, ruhunuz duymaz. (bkz: cem uzan)
25 eylül 2020 tarihli dilek güngör'ün "borsada taze kuru bir hikaye!" başlıklı köşe yazısı,
borsayla biraz haşır neşir olan herkes son dönemde öz sermayesi ekside olan ama hisseleri tavan yapıp duran bir şirketi konuşuyor:
taze kuru gıda... düşünsenize, aktif büyüklüğü 6 milyon tl, piyasa değeri 707 milyon tl... son 1 yılda hisseleri 5 tl'den 707 liraya kadar çıktı. tavan tavan yapıp duruyor. kimdir bu şirket, ne iş yapar! biraz araştırınca ilginç bir hikâye karşınıza çıkıyor.
taze kuru gıda ankara kızılcahamam'da 2009'da kuruluyor. sahibi ali babacan'ın kayınbiraderi... hani bir dönem meşhur 'kayınço nusret' diye babacan'ın yatırım ajansı'na ballı maaşla danışman yaptığı nusret yurter... sebze-meyvede kuru gıda ihracatı yapan şirket 21 mayıs 2020'de el değiştiriyor. nusret yurter ve nazire erinç yurter hisselerini ülker'in a takımı'ndaki hüseyin avni metinkale'ye satıyor.
a grubu paylarını hisse başına 1.68 tl'ye, b grubu paylarını ise 1.40 tl'ye...
b grubu paylar borsada işlem gören hisseler...
borsada hisse değeri o tarihte satış fiyatının neredeyse 20 katı!
sonra hisselerini satsa da taze kuru net diye bir şirkette yurter'e yüzde 25 hisse veriliyor. üstelik, taze kuru gıda içindeki bütün iş bu şirkete devrediliyor.
bugün kayınço patronun 1.40 liradan sattığı hisseler 707 tl...
neresinden tutarsan tuhaf!
borsada 20 tl'yken 1.40 liradan hisselerini satıyorsun, taze kuru gıda'nın içindekileri bir başka kurulan şirkete devrediyorsun (bir nevi içini boşaltmak gibi), o şirketten pay alıyorsun, borsada işlem gören şirketin hisseleri ortada bir şey yokken rekor üzerine rekor kırıyor!
nasıl hikâye?
anlayan varsa bana da anlatsın.
***
tüpraş'a birkaç soru...
geçen gün yazdığım 'akaryakıtta indirim oyunu' yazısı üzerine tüpraş açıklama yaptı. epeyce içerlemişler. o kısımları geçiyorum. açıklamayı baştan sona okursanız içinde itiraflara rastlarsınız.
ne diyorlar?
kasım-aralıkta dağıtım şirketlerinden talepleri topladıklarını, zamdan önce 5-10 katı talep geldiğini, üretim ve stoklarının yetersiz kaldığı durumlarda günlük baz talepleri dikkate aldıklarını anlatıyorlar. üstelik ben 'falanca dağıtıcıya ayrımcılık yaptınız' diye tek bir cümle etmediğim halde sürekli 'herkese eşit mesafedeyiz' diye vurgulama gereği duymuşlar. sanırım, opet'ten dolayı... yaraları mı var anlamadım!
neyse...
kendilerine birkaç soru sormak istiyorum.
dağıtım şirketleri kasım-aralıkta senelik talep miktarlarını size bildirmiyor mu?
tüpraş üretim planlamasını o miktarlara göre yapmıyor mu?
hal böyleyken üretiminiz nasıl yetersiz kalabiliyor ya da stokunuzda ürün bulunamıyor?
dip not: dilek güngör ekonomi alanında güvenilir bir kaynak olmamakla birlikte yazdıkları yalan değildir. nitekim bu haberin yayınlanmasından sonra spk şirketin bedelli sermaye artırımı kararını onaylamamıştır. ancak soruşturma da başlatmamıştır. kaynak
09.01.2022 tarihli edit:
youtube kanalı flutv'nin olmaz öyle saçma ekonomi serisinin 16. bölümünde ali babacan yeniden konuk oldu. buradan izleyebilirsiniz: flutv - ekonomi nasıl düzelir
daha önce albayrak ailesinin sahibi olduğu sabah gazetesinde ekonomi köşe yazarı dilek güngör'ün ali babacanı'n borsa vurgununu ifşa ederek taze kuru gıda şirketinin içinin kimler tarafından boşaltıldığını yazmıştım. ali babacan ve akrabası hala dilek güngör'e bir yanıt vermiş değil. ancak tkuru hissesi son bir yıldır düşen trend içerisinde. malı yavaş yavaş boşaltıyorlar anlayacağınız.
flu tv'deki programın analizini yapalım;
soru1: kemal derviş'in ekonomi programını mı devam ettirdiniz?
ali babacan: "aklın yolu bir. istişare ile ortak akılla bilim temelinde bir plan yaparsanız , program yaparsanız ve bunu uygulayabilirseniz iyi sonuçlar alırsınız. yani, iki kere iki dört eder kadar basit konular. ya da ben en azından ben on üç yıldır bu konularla ilgilendiğim için bana basit geliyor. öyle ki türkiye'nin asıl son yirmi yılının en önemli reform süreci 1999'da helsinki süreciyle başlıyor. bu program kısa bir süre sonra patlıyor. dediğiniz gibi sayın derviş geliyor türkiye'ye. o da iyi şeyler yapmaya çalışıyor fakat uygulama konusunda sıkıntı çıkıyor. sayın derviş 2002 yılında erken seçim lazım diyor, çünkü biz bu programı uygulayamıyoruz. ekonomi programını kağıt üzerinde yazmaktan kolay bişey yok. asıl onu uygulamak çok zor. uygulayabilmek için türkiye'yi çok iyi tanımak gerekiyor, türkiye'nin ekonomik kodlarını iyi anlamak gerekiyor, türkiye'deki toplumsal davranış patternlerini -kalıplarını- iyi bilmek gerekiyor.esnafımızın çiftçimizin neye göre nasıl karar verdiğini, vatandaşlarımızın ekonomiden ne anladığını çok iyi bilmek gerekiyor. dolayısıyla, türkiye'de uygulanabilir bir ekonomik program gerekiyor öncelikle. biz onu yaptık. 2001'de siyasete girdim ve biz bir ekonomik program hazırladık. bu programı londra'da, new york'ta, boston'da dünya'nın önemli finans merkezlerinde seçimlerden önce gittik anlattık. biz (şimdi) yeni parti kurduk, eğer seçilirsek bu programı uygulayacağız. bu ekonomi programında kemal derviş döneminde uygulanmaya çalışılan ekonomi programındaki iyi unsurları aldık, yanlış kısımları kenarda bıraktık. şunu yaptık çok şükür, o dönemde ne dediysek uygulayabildik. 2002-2007 arası türkiye'nin olağan üstü hızlı kalkınma dönemi oldu. türkiye tarihindeki en başarılı dönem bu dönem oldu. "
yani şöyle diyor: biz kemal derviş'in ekonomi programını türkiye coğrafyasında ve toplumunda uygulanabilir bulmadık, yeni bir ekonomik program yaptık. bunu da batı'daki büyük finans kuruluşlarıyla konuştuk.
ali babacan 2002 - 2008 yıllarını kapsayan dolar kuru ve ihracat grafiği gösteriyor. dolar kuru 1.51 tl'den 1.29 tl'ye gerilerken ihracat 36 milyar dolar'dan 132 milyar dolara çıkmış. pardon da bu sizin başarınız değil ali babacan. bakın çin, kendi para birimi olan yuan'ın değerini düşürmek için çin merkez bankası 81 milyar dolar alım yapmış. 2003 yılında çin merkez bankasının dolar rezervi 206.7 milyar dolar iken, 2004`te 610 milyar dolara yükseldi. bigpara haber. ihracat konusuna gelirsek: (gbkz: çin, türkiye`nin bir yılda yaptığı toplam ihracata sadece 25 günde ulaşıyordu. 2009 yılında ise çin merkez bankasının döviz rezervi 2 trilyon doları geçti bigpara haber.
2001 krizinin ardından akp'nin iktidara geldiği 2002 yılında tcmb'nin doviz rezervi 27,6 milyar dolardı. 2008 yılına 71.6 milyar dolar rezervle girdi. yani ali babacan döneminde ihracat artarken türk lirasının değeri de arttı. ama çin, yuan'ın değerini korumak için piyasadan dolar toplarken ali babacan yönetimindeki devlet ekonomisi türkiye cumhuriyeti'ni ekonomik krizlere karşı savunmasız bıraktı. ali babacan döneminde enflasyon %13.2'dir. berat albayrak'tan sonra 2000 yılından sonraki en yüksek enflasyon ali babacan dönemindedir.
yani ali babacan döneminde dolar kuru düşüktü çünkü halka enflasyon üzerinde faiz veriyordu. halk dolar almak yerine mevduata para yatırıyordu. ali babacan sayesinde yüz binlerce milyoner türedi. çevremdeki herkes parasını mevduata koyup faizini yiyordu. herkes mutluydu. ihracat yapabildiğimiz için ithalat da oluyordu. cep telefonu, bilgisayar, parfüm gibi lüks tüketim mallarını ithal ediyorduk karşılığında dünya'ya ne satıyorduk peki? ham maddesini ithal ettiğimiz yarı mamul çelik, alüminyum, petrokimya ürünleri, tekstil ürünleri, çimento, buğday, saman vb. yani katma değeri düşük üretimli mallar. ali babacan ihracat grafiğine bir de katma değer grafiği eklerse façası çizilir.
alın bu da hazine'nin borçlanma faizi tablosu; borçlanma faizi verisi
ali babacan döneminde hazine yüksek faizle borçlanmış. kime borçlandı ?? "dünyanın en büyük finans şirketlerine" öve öve bitiremediği londra borsasına, new york wall street'e, boston'a
ali babacan hiç kusura bakmasın övülecek tarafı yok. çin bile ekonomik krizi görüp merkez bankasında 2 trilyon dolar rezerv biriktirmiş, 200 tonun üzerinde altın rezervi biriktirmiş. ali babacan napmış? gelen parayı fazile halka dağıtmış. akp'nin bu kadar sevilmesinin sebebi budur işte. herkesi faize alıştırdılar sonra gemi batınca nas var nas diyerek faize savaş açtılar.
ali babacan, recep tayyip erdoğan'ın tahtının altına saatli bomba koydu. 2008-2012 ekonomik krizi teğet geçti ama merkez bankası rezervlerini artırmak yerine halkı faize alıştırdıkları için pandemi döneminde kazığı yedik.
ekonomide altın kuraldır: halkını asla kolay paraya alıştırma.
sabah gazetesi yazarı dilek güngör istanbul borsasındaki taze kuru gıda (bkz: tkuru) şirketindeki vurgunu anlatıyor.
ali babacan'nın kayınçosu nusret yurter 2009 yılında taze-kuru gıda şirketini kuruyor. yaş ve kuru sebze-meyve ihracatı yapan şirketin hisseleri 1.40 ve 1.68'den ülker grubuna satılıyor. şirketin içi boşaltıldıktan sonra 1 yıl içinde hisse fiyatı 707 lira oluyor. tam 140 kat değerleniyor hisse. nasıl elitler nasıl elitler şaştık kaldık valla.
biz de elitiz ama
ilber ortaylı'nın dediği gibi "biz paranın eliti değiliz."
işi ehline teslim ederseniz ülkeyi soyar giderler, ruhunuz duymaz. (bkz: cem uzan)
25 eylül 2020 tarihli dilek güngör'ün "borsada taze kuru bir hikaye!" başlıklı köşe yazısı,
borsayla biraz haşır neşir olan herkes son dönemde öz sermayesi ekside olan ama hisseleri tavan yapıp duran bir şirketi konuşuyor:
taze kuru gıda... düşünsenize, aktif büyüklüğü 6 milyon tl, piyasa değeri 707 milyon tl... son 1 yılda hisseleri 5 tl'den 707 liraya kadar çıktı. tavan tavan yapıp duruyor. kimdir bu şirket, ne iş yapar! biraz araştırınca ilginç bir hikâye karşınıza çıkıyor.
taze kuru gıda ankara kızılcahamam'da 2009'da kuruluyor. sahibi ali babacan'ın kayınbiraderi... hani bir dönem meşhur 'kayınço nusret' diye babacan'ın yatırım ajansı'na ballı maaşla danışman yaptığı nusret yurter... sebze-meyvede kuru gıda ihracatı yapan şirket 21 mayıs 2020'de el değiştiriyor. nusret yurter ve nazire erinç yurter hisselerini ülker'in a takımı'ndaki hüseyin avni metinkale'ye satıyor.
a grubu paylarını hisse başına 1.68 tl'ye, b grubu paylarını ise 1.40 tl'ye...
b grubu paylar borsada işlem gören hisseler...
borsada hisse değeri o tarihte satış fiyatının neredeyse 20 katı!
sonra hisselerini satsa da taze kuru net diye bir şirkette yurter'e yüzde 25 hisse veriliyor. üstelik, taze kuru gıda içindeki bütün iş bu şirkete devrediliyor.
bugün kayınço patronun 1.40 liradan sattığı hisseler 707 tl...
neresinden tutarsan tuhaf!
borsada 20 tl'yken 1.40 liradan hisselerini satıyorsun, taze kuru gıda'nın içindekileri bir başka kurulan şirkete devrediyorsun (bir nevi içini boşaltmak gibi), o şirketten pay alıyorsun, borsada işlem gören şirketin hisseleri ortada bir şey yokken rekor üzerine rekor kırıyor!
nasıl hikâye?
anlayan varsa bana da anlatsın.
***
tüpraş'a birkaç soru...
geçen gün yazdığım 'akaryakıtta indirim oyunu' yazısı üzerine tüpraş açıklama yaptı. epeyce içerlemişler. o kısımları geçiyorum. açıklamayı baştan sona okursanız içinde itiraflara rastlarsınız.
ne diyorlar?
kasım-aralıkta dağıtım şirketlerinden talepleri topladıklarını, zamdan önce 5-10 katı talep geldiğini, üretim ve stoklarının yetersiz kaldığı durumlarda günlük baz talepleri dikkate aldıklarını anlatıyorlar. üstelik ben 'falanca dağıtıcıya ayrımcılık yaptınız' diye tek bir cümle etmediğim halde sürekli 'herkese eşit mesafedeyiz' diye vurgulama gereği duymuşlar. sanırım, opet'ten dolayı... yaraları mı var anlamadım!
neyse...
kendilerine birkaç soru sormak istiyorum.
dağıtım şirketleri kasım-aralıkta senelik talep miktarlarını size bildirmiyor mu?
tüpraş üretim planlamasını o miktarlara göre yapmıyor mu?
hal böyleyken üretiminiz nasıl yetersiz kalabiliyor ya da stokunuzda ürün bulunamıyor?
dip not: dilek güngör ekonomi alanında güvenilir bir kaynak olmamakla birlikte yazdıkları yalan değildir. nitekim bu haberin yayınlanmasından sonra spk şirketin bedelli sermaye artırımı kararını onaylamamıştır. ancak soruşturma da başlatmamıştır. kaynak
09.01.2022 tarihli edit:
youtube kanalı flutv'nin olmaz öyle saçma ekonomi serisinin 16. bölümünde ali babacan yeniden konuk oldu. buradan izleyebilirsiniz: flutv - ekonomi nasıl düzelir
daha önce albayrak ailesinin sahibi olduğu sabah gazetesinde ekonomi köşe yazarı dilek güngör'ün ali babacanı'n borsa vurgununu ifşa ederek taze kuru gıda şirketinin içinin kimler tarafından boşaltıldığını yazmıştım. ali babacan ve akrabası hala dilek güngör'e bir yanıt vermiş değil. ancak tkuru hissesi son bir yıldır düşen trend içerisinde. malı yavaş yavaş boşaltıyorlar anlayacağınız.
flu tv'deki programın analizini yapalım;
soru1: kemal derviş'in ekonomi programını mı devam ettirdiniz?
ali babacan: "aklın yolu bir. istişare ile ortak akılla bilim temelinde bir plan yaparsanız , program yaparsanız ve bunu uygulayabilirseniz iyi sonuçlar alırsınız. yani, iki kere iki dört eder kadar basit konular. ya da ben en azından ben on üç yıldır bu konularla ilgilendiğim için bana basit geliyor. öyle ki türkiye'nin asıl son yirmi yılının en önemli reform süreci 1999'da helsinki süreciyle başlıyor. bu program kısa bir süre sonra patlıyor. dediğiniz gibi sayın derviş geliyor türkiye'ye. o da iyi şeyler yapmaya çalışıyor fakat uygulama konusunda sıkıntı çıkıyor. sayın derviş 2002 yılında erken seçim lazım diyor, çünkü biz bu programı uygulayamıyoruz. ekonomi programını kağıt üzerinde yazmaktan kolay bişey yok. asıl onu uygulamak çok zor. uygulayabilmek için türkiye'yi çok iyi tanımak gerekiyor, türkiye'nin ekonomik kodlarını iyi anlamak gerekiyor, türkiye'deki toplumsal davranış patternlerini -kalıplarını- iyi bilmek gerekiyor.esnafımızın çiftçimizin neye göre nasıl karar verdiğini, vatandaşlarımızın ekonomiden ne anladığını çok iyi bilmek gerekiyor. dolayısıyla, türkiye'de uygulanabilir bir ekonomik program gerekiyor öncelikle. biz onu yaptık. 2001'de siyasete girdim ve biz bir ekonomik program hazırladık. bu programı londra'da, new york'ta, boston'da dünya'nın önemli finans merkezlerinde seçimlerden önce gittik anlattık. biz (şimdi) yeni parti kurduk, eğer seçilirsek bu programı uygulayacağız. bu ekonomi programında kemal derviş döneminde uygulanmaya çalışılan ekonomi programındaki iyi unsurları aldık, yanlış kısımları kenarda bıraktık. şunu yaptık çok şükür, o dönemde ne dediysek uygulayabildik. 2002-2007 arası türkiye'nin olağan üstü hızlı kalkınma dönemi oldu. türkiye tarihindeki en başarılı dönem bu dönem oldu. "
yani şöyle diyor: biz kemal derviş'in ekonomi programını türkiye coğrafyasında ve toplumunda uygulanabilir bulmadık, yeni bir ekonomik program yaptık. bunu da batı'daki büyük finans kuruluşlarıyla konuştuk.
ali babacan 2002 - 2008 yıllarını kapsayan dolar kuru ve ihracat grafiği gösteriyor. dolar kuru 1.51 tl'den 1.29 tl'ye gerilerken ihracat 36 milyar dolar'dan 132 milyar dolara çıkmış. pardon da bu sizin başarınız değil ali babacan. bakın çin, kendi para birimi olan yuan'ın değerini düşürmek için çin merkez bankası 81 milyar dolar alım yapmış. 2003 yılında çin merkez bankasının dolar rezervi 206.7 milyar dolar iken, 2004`te 610 milyar dolara yükseldi. bigpara haber. ihracat konusuna gelirsek: (gbkz: çin, türkiye`nin bir yılda yaptığı toplam ihracata sadece 25 günde ulaşıyordu. 2009 yılında ise çin merkez bankasının döviz rezervi 2 trilyon doları geçti bigpara haber.
2001 krizinin ardından akp'nin iktidara geldiği 2002 yılında tcmb'nin doviz rezervi 27,6 milyar dolardı. 2008 yılına 71.6 milyar dolar rezervle girdi. yani ali babacan döneminde ihracat artarken türk lirasının değeri de arttı. ama çin, yuan'ın değerini korumak için piyasadan dolar toplarken ali babacan yönetimindeki devlet ekonomisi türkiye cumhuriyeti'ni ekonomik krizlere karşı savunmasız bıraktı. ali babacan döneminde enflasyon %13.2'dir. berat albayrak'tan sonra 2000 yılından sonraki en yüksek enflasyon ali babacan dönemindedir.
yani ali babacan döneminde dolar kuru düşüktü çünkü halka enflasyon üzerinde faiz veriyordu. halk dolar almak yerine mevduata para yatırıyordu. ali babacan sayesinde yüz binlerce milyoner türedi. çevremdeki herkes parasını mevduata koyup faizini yiyordu. herkes mutluydu. ihracat yapabildiğimiz için ithalat da oluyordu. cep telefonu, bilgisayar, parfüm gibi lüks tüketim mallarını ithal ediyorduk karşılığında dünya'ya ne satıyorduk peki? ham maddesini ithal ettiğimiz yarı mamul çelik, alüminyum, petrokimya ürünleri, tekstil ürünleri, çimento, buğday, saman vb. yani katma değeri düşük üretimli mallar. ali babacan ihracat grafiğine bir de katma değer grafiği eklerse façası çizilir.
alın bu da hazine'nin borçlanma faizi tablosu; borçlanma faizi verisi
ali babacan döneminde hazine yüksek faizle borçlanmış. kime borçlandı ?? "dünyanın en büyük finans şirketlerine" öve öve bitiremediği londra borsasına, new york wall street'e, boston'a
ali babacan hiç kusura bakmasın övülecek tarafı yok. çin bile ekonomik krizi görüp merkez bankasında 2 trilyon dolar rezerv biriktirmiş, 200 tonun üzerinde altın rezervi biriktirmiş. ali babacan napmış? gelen parayı fazile halka dağıtmış. akp'nin bu kadar sevilmesinin sebebi budur işte. herkesi faize alıştırdılar sonra gemi batınca nas var nas diyerek faize savaş açtılar.
ali babacan, recep tayyip erdoğan'ın tahtının altına saatli bomba koydu. 2008-2012 ekonomik krizi teğet geçti ama merkez bankası rezervlerini artırmak yerine halkı faize alıştırdıkları için pandemi döneminde kazığı yedik.
ekonomide altın kuraldır: halkını asla kolay paraya alıştırma.
devamını gör...
maymunlar cehennemi
fransız yazar pierre boulle'un la planète des singes kitabından uyarlanan film ve dahi film serisi.
orijinal serinin bütün filmleri kronolojik sırayla: planet of the apes* (1968), beneath the planet of the apes* (1970), escape from the planet of the apes* (1971), conquest of the planet of the apes* (1972) ve battle for the planet of the apes* (1973) şeklindedir.
bu serinin ardından 2000'li yıllarda yeniden yapılan bir ikinci serisi de vardır. ayrıca televizyon dizisi, animasyonu ve bilgisayar oyunları dahi var imiş.
(girinin geri kalanında 1968'de yayınlanan ilk filmden bahsedilecektir.)
planet of the apes, bir uzay görevi için bilinmedik bir gezegene iniş yapan bir grup astronotu konu edinir. bu astronotlar, gezegende konuşamayan ilkel insan kabileleri ile bilişsel yetenekleri gelişkin ve böylece kendilerine bir uygarlık inşa edebilmiş olan maymunlarla karşılaşırlar. fakat bir sorun vardır: maymunlar her ne hikmetse insanlardan hiç hazzetmemektedirler.
aslında, film, muhteşem bir hiciv örneğidir. gözlerinin önündeki evrim gerçeğini kabullenemeyen (ya da kabullenmek istemeyen) zamane bilim insanlarına ve yöneticilerine alenen saldırılır. inançlarının gerekliliklerini yerine getirecekler diye bilim insanlığı niteliklerini unutan ve mevzubahis her neyse aksini kanıtlamaya çalışmak yerine çocukça görmezden gelmeyi seçen sözde bilim insanlarını hedef alır. zira bilim, inancınız her ne olursa olsun, gözünüzün önünde bir gerçek varsa öncelikle görmek, kabullenmek ve açıklamak; ancak bundan sonra aksini ispat etmeye çalışmaktır. zaten bütün bunların maymunlar üzerinden anlatılması da ister istemez çok eğlenceli bir alegoriyi beraberinde getirir.*
bununla ilgili olarak, filmin en güzel sahnesini de takdim edeyim: üç maymun!

peki anlatmaya çalıştığı şey bununla mı sınırlıdır? hayır değildir.
filmin ilerlemesi ve finaliyle birlikte, aslında çok da uzaklarda bir gezegende olmadığımızı, şu bizim soluk mavi nokta'da olduğumuzu anlarız. meğerse hep korktuğumuz şeyi nihayet başarmış ve nükleer bir felaketle türümüzü yok etmiş, kalanları da insanlıktan çıkarmışız. maymunların yöneticileri ise bunu başından beri bilmekteymiş. insan denen hayvandan korkulması ve olabildiğince kontrol altında tutulması gerektiği, tam da bu yüzden dinlerine tesir etmiş.
böylece çıkarımlarımıza bir yenisini daha ekleriz: filmin başından beri "ulan şu maymunlara bak ya ahaha" diye dalga geçtiğimiz maymunlar aslında haklıdır. biz insanlara acıyıp, onların tarafını tutarken; aslında yanlış tarafta saf tutuyoruzdur.
bitti mi? bitmedi!
linda harrison (nova) pek güzel. nazar değmesin. gerçi değmiştir şimdiye kadar.*
ve son olarak da, bir konuyu çözelim: bu film dikkat çekici miktarda hollywood klişesi içerir. hâlâ izlememiş olan varsa*; eski filmlerden hoşlanmıyorsanız* ve özellikle bünyeniz klişeye karşı alerjik reaksiyon gösteriyorsa* izleyip izlememek size kalmış. "ya una nocte, bize bir film önerdin, bu nedir böyle be kardeşim?" demeyin sonra.
orijinal serinin bütün filmleri kronolojik sırayla: planet of the apes* (1968), beneath the planet of the apes* (1970), escape from the planet of the apes* (1971), conquest of the planet of the apes* (1972) ve battle for the planet of the apes* (1973) şeklindedir.
bu serinin ardından 2000'li yıllarda yeniden yapılan bir ikinci serisi de vardır. ayrıca televizyon dizisi, animasyonu ve bilgisayar oyunları dahi var imiş.
(girinin geri kalanında 1968'de yayınlanan ilk filmden bahsedilecektir.)
planet of the apes, bir uzay görevi için bilinmedik bir gezegene iniş yapan bir grup astronotu konu edinir. bu astronotlar, gezegende konuşamayan ilkel insan kabileleri ile bilişsel yetenekleri gelişkin ve böylece kendilerine bir uygarlık inşa edebilmiş olan maymunlarla karşılaşırlar. fakat bir sorun vardır: maymunlar her ne hikmetse insanlardan hiç hazzetmemektedirler.
aslında, film, muhteşem bir hiciv örneğidir. gözlerinin önündeki evrim gerçeğini kabullenemeyen (ya da kabullenmek istemeyen) zamane bilim insanlarına ve yöneticilerine alenen saldırılır. inançlarının gerekliliklerini yerine getirecekler diye bilim insanlığı niteliklerini unutan ve mevzubahis her neyse aksini kanıtlamaya çalışmak yerine çocukça görmezden gelmeyi seçen sözde bilim insanlarını hedef alır. zira bilim, inancınız her ne olursa olsun, gözünüzün önünde bir gerçek varsa öncelikle görmek, kabullenmek ve açıklamak; ancak bundan sonra aksini ispat etmeye çalışmaktır. zaten bütün bunların maymunlar üzerinden anlatılması da ister istemez çok eğlenceli bir alegoriyi beraberinde getirir.*
bununla ilgili olarak, filmin en güzel sahnesini de takdim edeyim: üç maymun!

peki anlatmaya çalıştığı şey bununla mı sınırlıdır? hayır değildir.
filmin ilerlemesi ve finaliyle birlikte, aslında çok da uzaklarda bir gezegende olmadığımızı, şu bizim soluk mavi nokta'da olduğumuzu anlarız. meğerse hep korktuğumuz şeyi nihayet başarmış ve nükleer bir felaketle türümüzü yok etmiş, kalanları da insanlıktan çıkarmışız. maymunların yöneticileri ise bunu başından beri bilmekteymiş. insan denen hayvandan korkulması ve olabildiğince kontrol altında tutulması gerektiği, tam da bu yüzden dinlerine tesir etmiş.
böylece çıkarımlarımıza bir yenisini daha ekleriz: filmin başından beri "ulan şu maymunlara bak ya ahaha" diye dalga geçtiğimiz maymunlar aslında haklıdır. biz insanlara acıyıp, onların tarafını tutarken; aslında yanlış tarafta saf tutuyoruzdur.
bitti mi? bitmedi!
linda harrison (nova) pek güzel. nazar değmesin. gerçi değmiştir şimdiye kadar.*
ve son olarak da, bir konuyu çözelim: bu film dikkat çekici miktarda hollywood klişesi içerir. hâlâ izlememiş olan varsa*; eski filmlerden hoşlanmıyorsanız* ve özellikle bünyeniz klişeye karşı alerjik reaksiyon gösteriyorsa* izleyip izlememek size kalmış. "ya una nocte, bize bir film önerdin, bu nedir böyle be kardeşim?" demeyin sonra.
devamını gör...
öğrenci yurdunda kalmanın insana kazandırdıkları
insanı sabır taşına çeviren, farklı kültürden bireylerle tanışmasına imkan tanıyarak onun sosyal birikimini belki de hiçbir zaman bulamayacağı fırsatları ona sunan barınakta kalınması sonucu edinilen kazanımlardır.
güzel yerdir öğrenci yurdu, sefalet, eğlence, aşk acısı, goy goy her şey mevcuttur.
güzel yerdir öğrenci yurdu, sefalet, eğlence, aşk acısı, goy goy her şey mevcuttur.
devamını gör...
unutursun mihribanım
abdurrahim karakoç şiiri. mihriban için her seferinde unutursun dediği halde, kendi için hiç unuturum diyemediği şiir. unutamamış ta zaten mihriban adında kızı olunca nasıl unutabilir ki. mihriban unutmuş mudur unutmamış mıdır orasını bilemem fakat biri banamihribanve unutursun mihribanım gibi iki şiir yazsaydı ben ölsem unutamazdım.
yıllar sinene yaslanır;
hâtıraların paslanır.
bu deli gönlün uslanır...
unutursun mihriban'ım.
süt emerdin gündüz-gece,
unuttun ya, büyüyünce...
ha işte tıpkı öylece
unutursun mihriban'ım.
gün geçer, azalır sevgi;
değişir her şeyin rengi.
bugün değil, yarın belki,
unutursun mihriban'ım.
düzen böyle bu gemide;
eskiler yiter yenide.
beni değil, sen seni de,
unutursun mihriban'ım.
yıllar sinene yaslanır;
hâtıraların paslanır.
bu deli gönlün uslanır...
unutursun mihriban'ım.
süt emerdin gündüz-gece,
unuttun ya, büyüyünce...
ha işte tıpkı öylece
unutursun mihriban'ım.
gün geçer, azalır sevgi;
değişir her şeyin rengi.
bugün değil, yarın belki,
unutursun mihriban'ım.
düzen böyle bu gemide;
eskiler yiter yenide.
beni değil, sen seni de,
unutursun mihriban'ım.
devamını gör...
trakyalıların ırkçı olması
trakyalılar ırkçıysa(değiller)diğer bölgelerdeki insanlar faşist veya diktatördürler.
devamını gör...
back to the future
favori serilerimden olup, aynı zamanda sıkıntıya birebir olan filmlerden biri. film bilim-kurgu, komedi ve macera kategorisinde yer almakta. filmin ana konusu ise: bir gencin 1985 yılından, 1955 yılına yaptığı yolculuk sonucu yaşadığı olayları konu almaktadır. fazla spoiler vermeye gerek yok herhalde. 'eski filmleri sevmiyorum' diyorsanız, sizi birazcık sıkabilir. şans verip izlerseniz de pişman olmazsınız.
devamını gör...
