2006 yılında rob lowe ve michael muller tarafından austin texas'ta kurulmuş minimalist enstrümantal müzik topluluğu. grup üyeleri birden fazla enstrüman çalabiliyor. özellikle the winter buradanve rememberance buradanparçaları çok popülerdir. fon müziği olarak ya da filmlerde de kullanılmış parçalar olduğundan dinleyenlere aşina gelecektir.
devamını gör...

1939 yılının aralık ayının 26'yı 27'ye bağlayan gecesi 7.2 şiddetinde meydana gelen, 52 saniye süren 40 binden fazla insanın hayatını kaybettiği, 100 binden fazla insanın da yaralandığı, dünya tarihinde en ağır bedelin ödendiği depremlerden biri. kentte öyle büyük bir yıkım gerçekleşmiş ki, ayakta sağlam bina bile kalmamış. aralık ayında gerçekleşen depremde kış dolayısıyla soba ve mangalların devrilmesi sonucu yangınlar da çıkmış, can pazarının yaşandığı kentte hem ağır kış şartları hem de iletişimin hatlarının zarar görmesi sonucu yardımlar zamanında ulaşamamış.
devamını gör...

yani şimdi ne desem, nasıl desem bilemedim. topu taca atmak da istemiyorum. kıyıdan köşeden oradan buradan diğer kültürlerdeki iz düşümlerinden bahsetmek lazım biraz. misal yunan mitolojisi; hermes abi bakıyordu bu işlere orada. tamam kendisi habercidir ve sağlam bir kargo şirketine sahiptir ama herhalde daha çok kazanmak için o işlere de girmiş. tabi benimkisi tahmin. belki de zeus efendi öyle buyurmuştur. aç bir şirket, çık arş-ı alaya, indir aşağıya kurbanlıkları yolumuzu bulalım demiştir bilemiyorum tabi. zaten bu yunan mitolojisinde işler hep karışık, bir netlik yok. haberci tanrının kurban işlerine bakması bile başlı başına saçmalık ama yapacak bir şey yok. üstadım işin içinde liyakat olmayınca mevzu hep karmaşıklaşıyor. bu antik yunanlılar bir tuhaf zaten, ölen kişilerin arkasından da kurban keserlermiş yani adamlar iyice gemi azıya almışlar. düşüncenin temeli de şu; sen şimdi bu kurbanı kesmez isen, mevtanın zoruna gidiyor ve insanları hastalıkla vesaire ile lanetliyor. hal böyle olunca adamlar kurbanı kesmesinler de beslesinler mi? zaten bu dünya üzerinde her şeyin temeli korku. korkudan ödü gaitasına karışanlar yüzünden başımıza gelmeyen kalmıyor.

bakın mesela sümerlere, onlarda kuzu ve domuz revaçta. fakat onlarda saik başka. niyetleri iyi. sağlık için yapıyorlar bu işleri. yani biri hastalanıyor, hasta iyileşsin diye kuzular, domuzlar kurban ediliyor. malum her şeyin başı sağlık. o sebeple adamları kınamamak lazım. artı ritüelleri de nahifmiş. hayvana sıhhat vereceği için teşekkür edip, sonra dualarını edip, işi noktalarlarmış. o bizim kök tengri inancında da var misal. ama kurban olarak değil de, avlanma işlerinde yaparmış atalar bu ritüeli. sürünün en yaşlısını acı çekmesin diye kalbinden vurur, sonrasında da, kendisine teşekkür ederlermiş. bakın bizim atalarımızdan öğreneceğimiz çok şey var lakin biz istikameti başka tarafa çevirdiğimiz için bu güzelliklerden mahrum kalıyoruz. sümerlerde bir de yasaklı kurban kavramı var. misal sinin tapınağında inek kesemezsin. keserseniz lanetlenirsiniz. yani tanrıya göre kurban anlayışı hakim. adamlar tasnif işine girmiş anlayacağınız.

hititler de sümerler gibi sağlık alanında bu mevzuya el atmışlar ama biraz mevzuyu geliştirmişler. düşmanlardan korunmak içinde kurban kesmişler. dedim ya, korku insanı acayip bir ruh haline sokuyor diye, düşmanlardan zarar görme korkusu hititler de ziyadesiyle önem arz etmiş ve kurbanların ekseriyası bu yüzden verilmiş. mısırlılar domuz hariç kesim işine girmemişler. insan kurban ettikleri zaman asla bıçak bilememişler, onları o yüzden taktir etmek lazım. yani bir nebze de olsa duruşları varmış. kurban edecekleri insanları nil nehrine atar arkalarına bile bakmazlarmış. ama onlardaki sıkıntı da insan kurbanların çocuk ve kadın olması. tamam arkadaş bıçak vurmuyorsun ama çocuktan ne istiyorsun? manyak mısınız siz? bekaret takıntısı da oralardan geliyor aslında. hani saf temiz, pir-ü pak olacak ya kurban işte o yüzden de bakireleri kurban ederlermiş. yani işin aslı boğarlarmış. yahu bu medeniyet dediğimiz şey hakikaten garip bir şey. kese kese, boğa boğa gelmişiz bu günlere lakin yine de insanlıktan bahsetmeyi görev edinmişiz kendimize.

azteklere falan hiç girmek istemiyorum. zira kan beynime sıçrıyor. adamlar oluklardan akıtmışlar kanları, yani onun ayrıntısına girmek, rahip ritüellerinden bahsetmek bana zül geliyor.

neyse ben şuraya şunu bırakayım da, neşemiz yerine gelsin; benim kurban'dan anladığım budur zaten. diğerleri beni bozuyor. *

devamını gör...

pek iyi başlamadım güne, geceden buruktum amaaaaa canım babam doğum günü kızına beşiktaş'ımın şampiyonluk kupasını * almııış! ağzından kaçırdı ama olsundu, sonuçta beşiktaş!
devamını gör...

arkadaşlar selamun aleyküm. şunlar uçurulsun, bunlar uçurulsun, şunlar blowjob yapsın, şurdakiler oryantal, burdakiler de headbang yapsın gibi kampanyalardan gına geldiği için yepisyeni bir kampanyaynan karşınızdayım. evet, burdan yönetime sesleniyorum; herkesi uçurun sözlükteki.

patron çıldırdı. franklin bizi uçur. ben uçmak istiyorum.
devamını gör...

biraz önce takipçilerimin hesaplarında gezerken karşılaştığım uyarı. hem beğeni, hem favori banı yedim.
devamını gör...

demet akbağ-sermiyan midyat.

ikisi birbirini seçiyor sürekli ahahaha.
devamını gör...

anadolu feneri'nden 3. köprü
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

futbol oyunda bir vuruştur.

orta yapmak için de kullanılmasına rağmen gol vuruşu olarak kullanıldığında nefis bir görüntü veren ve futbol sahalarında iyilerini ve kötülerini bolca gördüğümüz bir harekettir. herkes yapmamalıdır, işi erbabına bırakmakta fayda vardır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
daha önce tanımını yazdığım rabona ve röveşata gibi en artistik futbol vuruşlarından biridir. diğer ikisine kıyasla görme imkanımızın daha fazla olduğu bir vuruş stilidir.

bu vuruşun adı portekizcede üç parmak anlamına gelen tres dedos’tan gelmektedir. sol ayağın iç üstüyle içe doğru falso vererek yapılan vuruşta topun kaleye yaptığı yolculuğu izlemek bir sanat eserini seyretmek kadar büyük bir keyif verir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ben bu hareketi ilk kez büyük hayranlık beslediğim arsenal’de oynadığı yıllarda thierry henry’den izlesem de vuruş portekiz milli takımı, porto ve beşiktaş’ın efsanelerinden biri olan ricardo quaresma ile bütünleşmiştir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
quaresma bu hareketi sanki çok doğal ve çok basit bir hareketmiş gibi yapar. belki de futbol tarihinde atılmış en güzel trivela gollerinin tamamının sahibi olabilir. sağ kattan topla gelen futbolcunun trivela yapacağını anlayan kalecilerin yapacağı tek şey gözlerimi doksana dikip golün güzelliğini izlemektir.

quaresma trivela
devamını gör...

mutsuzluğa, hüzne yenik düşmek istemediğim için sıkça yaptığım bir şeydir. zaten modum düşük bir de hüzünlü şarkılar açıp iyice psikolojimi mi bozayım diye düşündüğüm için hemen hareketli, insana keyif veren şarkılar açar iki şarkı sonra da kendimi toparlarım.
devamını gör...

wong kar-wai'nin harikalarından biri.

wong kar wai'nin filmlerinin genelinde rastlayabileceğimiz gerçek bir duygu yaşamaktan, içine dalmaktan çekinen ya da belki korkan bir karakter üzerinden şekilleniyor hikaye. hayata karşı kayıtsızlık, tutunamama, umarsızlık, aidiyet, yaşam içinde kaybolma gibi temaları mükemmel şekilde işliyor gerçekten. konusunu kısaca özetlemek gerekirse, yakışıklı ama umarsız bir gencin üvey annesinden öz annesinin yaşadığı yeri öğrenmesi, üvey annesi ile arasındaki kaotik ilişki, iki kadının ona aşık olması ve olaylara sonradan dahil olan bir polis memurunun da kızlardan birine aşık olması, ama filmde tüm aşkların karşılıksız kalması* denebilir. böyle söyleyince çok karmaşık geliyor ama ee wong kar-wai işte abi, boru değil, adam yapıyor.

film aslında freudyen bir bakışla da ele alınabilir. sonuçta filmin başından sonuna dek bu umarsız abimizin verdiği tüm kararları "annesizlik" şekillendiriyor denebilir. karakterin yaşadığı ilişkilerde karşısındaki insana (aslında muhtemelen tüm kadınlara böyle davranıyor) olan tavırlarına sebep olarak bu kompleks gösterilebilir. bu aidiyetsizlik tüm hayatını şekillendiriyor bir anlamda. filmde aidiyet konusu nesneler ve zaman üzerinden sık sık vurgulanmış.* küpe, elbise gibi eşyalar diyaloglar içine yerleştirilerek ait olmayı en basit haliyle anlatır biçimde. ve saat sık sık gözümüzün önüne geliyor, ama karakterimiz sıkışıp kalmış, hiçbir yere gidemiyor aslında.

filmde kullanılan müzikler de apayrıdır gerçekten. mutlaka bakılmalı. çok değerli oyuncular da var kadroda. leslie cheung ne yakışıklı ne tarz bir adamsın sen ya. maggie cheung sonraki filmlerinde de gördüğümüz gibi şahane!
devamını gör...

benim profilimde "demir atmış yalnızlığa." yazabilir mi? başka bir durum söz konusu bile olamıyor çünkü..*
devamını gör...

bu coğrafyanın insanı.
islamcısından sekülerine, osmanlıcısından atatürkçüsüne, türkünden kürtüne, ateistinden dincisine, alevisinden sünnisine kadar fark etmeksizin ortak bir protip.
önemli olan hangi görüşe sahip olduğu değildir.

kendi fikri dışındakine saygı göstermeye tenezzül etmez, inandığı ve savunduğu şeyi kendine neredeyse tanrı bellemiştir. eleştirilmez, sorgulanmaz ve kutsaldır.

linç kültürü yaygındır, demokrasiden ve insan haklarından bihaberdir. "oh olsun" kafasında yaşadığı için hak-hukuk gibi kavramlara uzaktır. onun gözünde cahil olmanız birkaç kelimenize bakar, işin gerçeği en akıllısı odur.

bu prototip değişmedikçe ne ülke değişir, ne sistem ne de düzen. nasılsanız öyle yönetilirsiniz, iğneyi de çuvaldızı da herkes kendine batırmalıdır.
devamını gör...

27 nisan 1907'de doğmuş, 3 ocak 1994'te hayatını kaybetmiş, amerikalı bilim kurgu - korku yazarı.

yazım hayatına çocuk yaşlarda şiirler ile başlayan bu ağabeyimiz, 1924 yılında weird tales isimli dergide yayınlanan the desert leech *çöl sülüğü* ve death waters *ölüm suları* isimli iki kısa hikayesi ile kara fantezi ve korku türüne geçiş yaptı.

bu arkadaşın yakın dostu ve akıl hocası kimdi biliyor musunuz? korku edebiyatının en ünlü isimlerinden biri olan h.p lovecraft ağabeyimiz!
eh, durum böyle olunca bu ağabeyimizin hikayelerinin ne denli korkutucu, ne denli ürkütücü olduğunu tahmin edebilirsiniz...
her neyse, nerede kaldık? arkadaşı lovecraft idi demiştim ya, bu ağabey de lovecraft gibi kendi mitolojik evrenini yaratmaya koyulmuş, bu da onu bilim kurgu kısmında çok yükseklere taşımış ister istemez.

fakat ne yazık ki ikinci dünya savaşı bu ağabeyimizi de oldukça değiştirmiş, ikinci dünya savaşı sonrası kara fantezi - korku edebiyatını tamamen geride bırakarak bilim kurgu kısmıyla devam etmek istemiş.

ek olarak, bu arkadaşımız, lovecraft'ın ölümü sonrası onun hakkında birçok bilinmeyen detaya da ışık tutmuş, yetmemiş bir de h.p.l dreamer of the nightside ismiyle lovecraft için bir çalışma yayınlamış.

ben bu ağabeyimizi alfred hitchcock'un korku serisinin ikinci kitabı vampir ile tanıdım.
nedir bu hitchcock'un korku serisi, burada ondan da kısacık bahsedeyim, kendisini etkilemiş, hoşuna giden kısa korku hikayelerini toplayıp yayınlamış bu ağabeyimiz, bu serinin ikinci kitabı olan vampir'de sevgili frank belknap long'ın denizde ikinci gece isimli oldukça korkutucu ve hoş bir hikayesi bulunuyor.
bir ek de buna ekleyeyim, ithaki yayınlarının "karanlıkta 33 yazar korku öyküleri antolojisi" isimli kitabının içerisinde de aynı öyküsü yer bulmuş durumda.
devamını gör...

kupa.yeter artık arkadaşlar biraz özgünlük katın hediyenize evde 20 tane kupa oldu bıktım kupa almaktan.
devamını gör...

fransız yazar anatole france tarafından 1912 yılında kaleme alınmış ve dilimize tanrılar susamışlardı olarak çevrilen roman. bütün olayların iki hatta zaman zaman daha çok tarafı vardır, bundan dolayı bir şeyi tam olarak kavrayabilmek için her yönü ile ele almak gerekir. france, les dieux ont soif'de fransız devriminin sonrasını ve fanatizmin şiddetini daha geniş bir perspektiften okuyucuya aktarıyor. bir şeye karşı duyulan tutkunun dozu biraz aştığı zaman yalnızca insanları değil bütün bir milleti de nasıl büyük hatalar ve haksızlıklar silsilesine sürüklediğini devrimin diğer tarafından aktarmış anatole france. yine de abartı ile boyanmış karakterleri -özellikle hikayenin ana karakteri évariste gamelin- bana oldukça sığ geldi ama aşırıya kaçan her şeyin bir noktada insanı zıvanadan nasıl çıkardığının güzel bir örneği denilebilir eser için. yine sıkça dile getirilen bir düşünceye göre -ki bana gayet makul geldiğini belirtmem gerekir- maurice brotteaux, anatole france'in fikirlerinin bir yansıması olarak yazılmıştır. karakterleri sığ bulmuş olsam bile france'in dönemi, yozlaşmış insan ilişkilerini ve aşırıya kaçan tutkunun ne gibi durumlara sebebiyet vereceğini en iyi şekilde aktardığı tartışılmaz. düşmanlarını eleştirmek kolaydır, dostlarını eleştirebilmek daha büyük bir özveri ister. yalnızca bu düşünceden bile yola çıkarsak aslında romanın bir noktada olabilecek en tarafsız şekilde aktarıldığını söylemek mümkün.


la nature nous enseigne à nous entre-dévorer et elle nous donne l'exemple de tous les crimes et de tous les vices que l'état social corrige ou dissimule. on doit aimer la vertu ; mais il est bon de savoir que c'est un simple expédient imaginé par les hommes pour vivre commodément ensemble. ce que nous appelons la morale est une entreprise désespérée de nos semblables contre l'ordre universel, qui est la lutte, le carnage et l'aveugle jeu de forces contraires. elle se détruit elle-même et plus j'y pense, plus je me persuade que l'univers est enragé.
devamını gör...

rezalettir. böyle ekonomiye şöyle koyayım böyle koyayım.

dalga geçmeyin. canım çekti aldım. 7 lira nedir. dondurma ulan bu dondurma. 7 lira nedir. ayıptır.
bu ülkede dondurma yalamak bile lüks olabilir mi deliricem.
dondurma deyip geçmeyin lütfen. rezalet.

edit: öyle tanımlar giriyorlar ki 7 lira gayet ucuzmuş.
devamını gör...

benim için mangaldır.her akşam sıkılmadan yerim.
devamını gör...

kaçırmayacağım ve keyifle dinleyeceğim yayın,merakla bekliyorum.
devamını gör...

üniversitemi dünya gözüyle görmek.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim