her durumda konsepti delip trakyaya özgü bir şey katar
laf bana gelmişken araya zerrin özer kaçar
kime sataştığını bilmez tereciye tere satar
kim bilir bu yarışın galibini kim bilir?*
tam destek unutma... hem teşekkür hem özür.
devamını gör...

kendileri dışındaki herkes için yaşamı idame ettirecek temel şeyler* dışındakiler lüks zaten. kendileri milyonluk arabalara biner, son model telefon kullanırlar, çiftçi ya da halktan başka biri günümüzde neredeyse zorunlu hale gelen akıllı telefonu kullandığında ise lüks olur. tabi onlar da haklı; biz onlar için, onların zevkleri için hayatımızı yaşayamıyor, sürünüyoruz sonuçta.
devamını gör...

bazen aynaya bakmaya korkuyorum, içeride avaz avaz acı çığlıklar atan beni görmemek için.
o an kulaklık full ses, hareketli bir şarkı var bedenimin müziğe uygun figürler sergiliyor görünürde oysa gerçek bambaşka, hadi kolaysa gözlerine baksana...
devamını gör...

dün ' sözlük solcularının aklına uyup mahkemelik olmak ' şeklinde açılan başlığın tanım kısmında,
sol siyasi görüşe mensup insanlarla alakalı asılsız, ilgisiz ima ve suçlamalar yapıldıktan sonra, ' bu solcuların ensesinden tokatı hiç eksik etmeyelim ' şeklinde, saldırgan, kışkırtıcı ve aşağılayıcı bir cümleye binaen ,
hemen tepki gösterdim.

bu süreci sırayla özetlemem gerekirse

- kullanılan aşağılayıcı kışkırtıcı üslub sebebiyle başlığın kaldırılması gerektiğini yazdım.

- uzunca bir süre kimse müdahale etmeyince bir kaç kez daha bu duruma dikkat çekmek adına moderasyonu göreve çağırdım.

- toplumun yarısını hedef alan bu başlık kalkana dek , güncelleyeceğimi, bundan vaz geçmeyeceğimi söyledim.
bunu yaparken de , sürekli aynı şeyi yazmak yerine, ekşide de kullanılan bir yöntem olan ' upper' ın kısaltması ' up' simgesini kullandım.

- tabi burada şunu belirtmeden geçemiyeceğim, sözlükte kaç kişi vardır, siyasi görüşleri nedir hiç bilmem , ancak bu mücadelede tek başıma kaldımığı, bir tek kişinin gelip , bu başlık kaldırılmalı demediğini üzülerek belirtmek isterim .sözlükte tek solcu benmişim gibi hissettim bir an. bir kac yazar doğru olmadığı konusunda entry girdi hepsi o kadar .

- bir süre sonra , yetkili benjamin franklin benimle mesaj yoluyla iletişime geçti.

- başlığın ' ifade özgürlüğü ' kapsamında olduğunu ve kaldırılmayacağını söyledi.

- ben de kendilerine o ana dek hiçbir küfür hakaret vs. ıçermediği halde kaldırılan başlık ve entryleri hatırlattım ancak makul bir cevap alamadığımı tahmin edersiniz .

- bir süre sonra başlık entry girişine kapatıldı. bundaki amaç da benim sürekli gündeme taşımama engel olmaktı.

- bir süre daha sonra bu kez moderator....... mesaj yoluyla ulaştı bana .

- adeta yargılar gibi , ukala bir tavırla, sadece beni sorguluyordu ve benim buna fırsat vermem mümkün değildi.
sonunda açık açık ' seni atarım ' şeklinde tehdit etti beni .evet evet moderator yazara ' ısrar etme seni atarım ' diyordu resmen.

- hemen at dedim kendisine, hiç durma, ama ben bu başlık konusundaki düşüncemden geriye adım atmıyorum.
bu başlık silinecek.

- ve cevap , ' 1 gün cezalısın ' .
hazırmış zaten, beni o an uzaklaştırmak için sebep arıyormuş gibi , anında sözlüğe girişim 1 gün yasaklandı.
neden , herifin birinin açtığı kışkırtıcı, hakaret dolu bir başlığa tepki gösterdiğim için. kaldı ki , aynı başlık altında söz konusu kişinin müteakip defalar, kafa sözlüğün o çok korktuğu küfür kelimelerini kullanarak entryler girdiği ve bunların hala durduğunu da bazı yazarlar gündeme getirdiler .

- bu arada , bana verilen cezanın ardından, başlıktaki engel kalktı, sanırım iki yazar da başlığın altına, yapılanın doğru olmadığını belirten girişler yaptılar, kendilerine teşekkür ederim .

- başlığa bugün de baktım,
geçte olsa tanımdaki saldırgan ve kışkırtıcı durumu görmüş olmalılar ki , başlık duruyor ancak tanım silinmiş.

evet , cezamızı çektik, alnımızın akıyla yine meydanlardayız.

- şimdi moderasyona sorulması gereken sorulara geliyorum.

- dün kendinizden oldukça emin biçimde, şiddetle savunduğunuz tanımı bugün neden sildiniz ,
benim dün üstüne basa basa söylediğim durumun farkına yeni mi vardınız ?

- gelinen noktada benim haklılığım ortaya çıkmış olmuyor mu ,
bu durumda verilen 1 günlük ceza ' nın bende yarattığı mağduriyetin telafisi var mı?

- şiddetle savunduğunuz durum , içerik olarak incelendiğinde, sol siyasi görüş hedef alınarak yapıldığından,
kafa sözlüğün siyasi çizgisi de herkesin gözü önüne ' sol karşıtlığı ' olarak döküldü. bu durumu nasıl değerlendirirsiniz ?

bu bize ne sağlar, yazacağımız yazıları yazarken, nereye ne kadar dokunacağımızda bize referans olur. belki de hiç yazmayıp, hemen şimdi burayı terk etmemize de olanak sağlar. çünkü bu tür karşılaşmalar hiç kimseye fayda sağlamadığı gibi , insanları mutsuz etmeye de sebep olabilir .

- moderator olarak yetkilendirilen kişilerin, bilgi beceri ve tecrübeleri hakkında herhangi bir açıklama yapmayı düşünürmüsünüz ?
zira moderatorler yazarları tehdit etmez, edemezler. kafalarına göre iş de yapamazlar, eğer bu sektörde kalıcı olup , ses getirmek isteniyorsa , kişinin insiyatifine bırakılmayan yazılı kurallar bütünü olur , moderator de bunu uygular.
yazarı yargılamaz, tehdit etmez .
yazılı kural neyi gerektiriyorsa onu yapar , kişiye de bilgi verir .
bu kadar basittir bu iş.
a moderatoru bir konuya ak derken , b moderatoru aynı konuya kara diyemez , dememeli .
eğer kural yoksa bu yaşanır, aklar karalar havada uçuşur, ama kural olur sa böyle bir sorun yaşanmaz.
bu konudaki eksikleriniz için de açıklama yapma gereği duyarmısınız ?

sözlüğe ilk katılanlardan biri olarak , şimdiye dek girdiğim hiçbir tanımda küfür veya hakaret içerikli cümleler kullanmamış biri olarak ,
taşıdığım siyasi tercih ve hayat görüşü çerçevesinde, özellikle gündeme dair değerlendirmeler yaptığım, açık seçik ortadadır.
bu görüşlerime katılan olur , olmaz o beni hiç ilgilendirmiyor.
ben yazımı yazar geçerim. bunu yaparken de birilerini kırmamaya dikkat ettiğim gibi , bir başkasının da beni kırmasına müsamaha göstermem.

bu ülke hepimizin , sağcısı solcusu, dindarı ateisti , birlikte yaşamak, birbirimize tahammül etmek zorundayız.
elbette hata yapan olacak , birileri de bunu dile getirecek, eleştirecek.
yeri gelecek eleştiren, yeri gelecek eleştirilen olacağız.
ama bunu adam gibi yapacak , efendice , kırıp dökmeden, haddimizi aşmadan yapacağız.

bu bağlamda, siyasi çizgi ve hayat görüşü hakkında artık büyük oranda bilgi sahibi olduğum kafa sözlükte  bulunmam, bu minvalde değerlendirmeler yapmam birilerini rahatsız ediyorsa , yukarıda bahsettiğim erdeme sahip olunamıyorsa,
bunu bana açıkça söylemenizi, uyduruk sebeplerle entry silmek, ceza vermek gibi basit yöntemlerle yıldırma politikası gütmemenizi ister, bekler, rica ederim.  

son olarak yazarlara birkaç cümle söyleyip, bu uzun anlatıma son vericem .
gördüğüm kadarıyla siyasetten, gündemi takip etmekten epey bir uzak durmayı tercih ediyorsunuz .
bu sizin tercihiniz , kimsenin buna söyleyecek bir sözü olamaz, olmamalı.
ancak , olur da , işin ucu bir gün size dokunacak bir hal alır, sizi rahatsız eden bir durumu dile getirmek, bu konuda hakkınızı sonuna kadar savunmak durumuna düşerseniz,
yalnız olduğunuzda burada başınıza gelebilecekleri bilmeniz açısından  bu konuyu burada sizlerle paylaştığımı bilmenizi ister, sabırla okuduğunuz için de teşekkür ederim .

saygıyla.
devamını gör...

ilk defa amerika birleşik devletleri dışından bir ülkenin en iyi film ve en iyi yönetmen ödüllerini almasının nedenidir parazit.
güney kore sinemasının en güzel tarafı sizi şu an güldürebiliyorsa,1 saniye sonra ağlatabiliyor. bunun birçok güzel örneği var filmlerinde
*
yönetmenliğini bong joon ho'nun yaptığı 2019 yapımı filmde oyuncular ; song kang-ho, woo-sik choi, park so-dam.
filmin orjinal ismi ise; gisaengchung
eğer bir trajediye gülebiliyorsanız bu onu kara mizah yapar...

bundan sonrasını spoi takıntısı olanlar okumasın lütfen...


film sınıfsal farkı anlatmaya çalışıyor.. bu sınıfsal farkı anlatmak için banjiha kullanılmış.

banjiha: 1968 yılında kuzey ve güney kore arasında inanılmaz bir gerginlik yaşanıyor. bu gerginlik üzerine ha savaş patladı ha patlamadı derken güney kore az katlı apartmanlar yapıyor ve bunların bodrumlarını sığınak olarak kullanma kararı alıyor. daha doğrusu apartman yapmak isteyenlere böyle bir şart koşuyor. başlangıçta bunlarda oturmak veya kiralamak yasak. ama 80'lerde öyle bir konut krizi yaşanıyor ki, banjiha mecburen birer alternatif barınma yeri haline geliyor. bu küflü, rutubetli güneş görmeyen sığınaklarda binlerce aile yaşıyor. bu ailelerden biride kim ailesi...

başlangıçta sempati duyduğumuz bu aile zaman ilerledikçe dirençli bir bakteri gibi arsızlaşacak ve soydan gelme zengin olan, başlangıçta antipatik gelen park ailesinin hayatına nüfuz edecek. kim ailesinin doyumsuzluğu ve açgözlülüğü bizi onlardan uzaklaştıracaktır.
bu park ailesinin evinde de bir sığınak vardır. ama kim ailesinin banjiha'sına benzememektedir. devasa bir sığınak... öyle ki kanundan kaçan üçüncü bir aile neredeyse yıllarca kimse fark etmeden burada yaşamıştır.

aslında bu evde herkes parazittir. park ailesinin bireyleri, kendileri yapmaları gereken işlerin sorumluluğunu yardımcılarına yıkarak sömürür... diğer iki aile ise hem birbirlerini hem de park ailesinin varlığını sömürür...
filmin sonlarına doğru komedi unsurları da bizi terk ediyor.
baba park; yanlarında çalışan insanlarla ilgili oldukça aşağılayıcı tiksindirici ifadeler kullanırken ,masa altına saklanmış baba kim'in bunu duyması, bu aşağılanma duygusu ile aslında oraya ait olmadığını fark etmesi ile bir başkaldırı başlayacaktır.
film artık gerilime evriliyor...
filmin sonunda ise birinin kızı yerde ölürken; diğerinin bayılan oğlunu hastaneye götürmek istemesi ile verdiği emirler, gerilimi doruk noktasına çıkarıyor.
ben sevdim tavsiye ederim.

bong joon ho'nun yönetmenliğini yaptığı, daha iyi bir film için; (bkz: mother) 2009
devamını gör...

gareth southwell; çeviren: devrim çetinkasap- marx bu işe ne derdi?.
devamını gör...

sevimlilikle örtülmeye çalışılan bir "kusura" ilişkin cümle.

bu şekilcilik bu ülkenin laneti bence.

yıllar önce bir program izlemiştim. amerika ya da avrupa'daydı hatırlamıyorum. obez bir kadın ile sevgilisinin, kadının obezitesi ile baş etme çabalarını gösteriyordu. adam gayet eli yüzü düzgün ve sevgilisine aşık bir adamdı. bizde olsa o adam "bu kadınla ne işim olur? ben yakışıklıyım, bir de şunun tipine bak" havasına girer yahut etrafındakiler gazlar bunu "sana kız mı yok? nerden buldun bu şişkoyu?" diye.

öküz gibi insanlarız. çok sinir bozucu.
devamını gör...

toplumun gerçeklerinden bıkılıp usanıldığı için ortaya çıktığını düşündüğüm durum.

normal şartlarda bir grup insanla bir araya geldiğinizde büyük ihtimalle "ne olacak bu memleketin/insanların hali?" içerikli sohbetler döndürürsünüz. din, siyaset ve futbol en çok konuşulan konular olur. kimse kimseye şiir okumaz ya da kuantum mekaniği anlatmaz normal şartlarda. sanıyorum bunları yapabileceğimiz tek yer ancak ve ancak sanal ortamlar oldu artık. o yüzden hepimiz ayrı telden çalıyoruz ve toplumun sıkıcı ve yampiri gerçeklerinden kaçacak ve kafa dinleyecek yer arıyoruz.

tabii bu davranış doğrudur ya da değildir kısmını tartışmıyorum işin. sadece nedeninin bu olduğunu tahmin ediyorum.
devamını gör...

27 yasinda 4 cocuk annesi saynur süyüncü, bu vahsete dayanamiyorum artik, sikayetci olmus siddet gördügü icin ama korunmamis korunamamis.
buradan
buradan
devamını gör...

kendisi türk popüler kültür alemini bir dönem etki altına almış, tam olarak ne iş yaptığı belli olmayan ilginç bir insandır.

önce şarkıcı olarak insanların karşısına çıkan hilal cebeci ipe ipe isimli şarkısıyla hem ayrıldığı sevgilisine gözdağı vermiş hem de şarkıya çektiği kliple ünlü benzerleri yarışmasına katılıp şampiyon olacağına dair umut aşılamıştır sevenlerine. bu klipte jennifer lopez, kylie minogue ve shakira’nın kliplerinden sahneleri yeniden canlandıran cebeci bu üç önemli figüre hak ettikleri dersi vermiştir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
popülerliğe olan bağışıklığı yüzünden şekilden şekile girebilen ünlü şahıs gündemden düşmeye başladığı bir zaman diliminde tesettüre girmiş ancak işi gereği mini etek giymesi gerektiğini söyledikten sonra nihat hatipoğlu’na kendisinin namza başlamasına vesile olduğu için teşekkür etmiştir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
elbette ilgi üzerinden dağılınca tesettürden vazgeçen hilal cebeci bu seferde düşmek üzere olan bir balondan atılan ağırlıklar gibi üzerinde ne var ne yok atarak nihat hatipoğlu’nu üzmüş ve tam bir komümist olduğunu açıklamıştır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
şu an sosyal medya aleminde alışılmadık bedende durmayan iç çamaşırlarını sergileyen ünlü kişi düşüncelerinin salınımını takip edemeyeceğimiz kadar hızlı düşünerek neden ünlü olduğunu anlamamız içn elinden gelen her şeyi yapmakta.
devamını gör...

başıma birçok tuhaf şey geldi ama bu tek şey aklımda beliriyor.

lisede , bir sabah erken saatlerde okula gidip gelirken her zamanki rotam olan kaldırımda yürüyordum. neredeyse kış olduğu için sabah 7 civarında hala oldukça karanlıktı ve bu yol çok iyi seyahat edilmedi. etrafımda araba ya da başka insanlar yoktu.

bu yüzden normal bir şekilde yürüyorum, parlak siyah paltolu küçük bir kızın ters yönde bana doğru yürüdüğünü gördüğümde sıra dışı bir şey yoktu. üşüdüğümüz için ikimiz de güzelce sarılmıştık, bu yüzden ilk başta yüzünü göremedim. boyuna göre, ilkokul çağında, muhtemelen 4. veya 5. sınıfta olduğunu anladım. lisemin karşısında bir ilkokul olduğu için bu bana şaşırtıcı gelmedi ... ama bu kız okullardan tam tersi yöne gidiyordu.

belki de bir şeyi unutmuş ve onu almak için eve gitmesi gerektiğini düşündüm, ama bu garip aşinalık duygusunu bir türlü atamadım. yürürken kaldırıma bakarak başı aşağı yürüdü. zor bir ev hayatı nedeniyle daha gençken böyle yürürdüm, ancak 7-8 sınıfa geldiğimde bunu yapmayı bıraktım.

birbirimize yaklaştığımızda, paltoyu tanıdım: onun yaşındayken sahip olduğum aynı parlak siyah paltoyu giyiyordu. aynı lacivert kadife pantolon. aynı spor ayakkabılar.

geçerken bana baktı ve kanım dondu ve bütün saçlar boynumda dikilmeye başladı. yüzüme bakıyordum. sağ yanağımda çok farklı bir şekilde düzenlenmiş üç ben var ve onlara sahipti.

onu "hissedemedim". biri odada yanınızda olduğunda veya yanınızda yürürken, fiziksel varlıklarını nasıl hissedebileceğinizi biliyor musunuz? ona sahip değildi.

gerçek görünüyordu. kendini gerçek hissetmedi . onun ayak seslerini bile duyamadım, sadece benimki. bana çok üzgün bir bakış attı ama hiçbir şey söylemedi ve durmadı ya da yavaşlamadı. sadece bana baktı ve sonra kaldırıma geri döndü. birbirimizi geçtik.

başka ne yapacağımı bilmeden adım atmaya devam ettim, çünkü bu noktada tamamen korkutulmuş, şaşkın ve şoktan uyuşmuştum. sonunda geri dönmeye cesaret ettiğimde, gitmişti. kayboldu. yolun her iki tarafında da tarlalar vardı, bu yüzden eğer iki yönden de dönmüş olsaydı, yine de açıkça görülebilirdi. gerçek olsaydı, bu.

okula giden yolun geri kalanını ben koştum. öğretmenim, üç uzun blok koşmama rağmen gerçekten solgun olduğumu söyledi. hemşireyi görmemi istedi ama sınıftan ayrılmak istemedim. bu gerçekten öğretmenimi biraz korkuttu çünkü sınıftan çıkıp, elimden gelirse hastalanarak eve sıçrayacak bir çocuktum.

bu güne kadar hala merak ediyorum. ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. bunun zihnin hilesi olduğunu ancak anlayabiliyorum. reçete almadım. ben içmedim asla uyuşturucu almadım. kahve bile içmedim.

daha önce hiç böyle halüsinasyon görmedim.
devamını gör...

sonbahar mevsimlerin şahıdır
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

benimki uykusuzluktan. az önce öğretmenin yüzüne bakarak uyudum sanırım.*
devamını gör...

keşkelerle.
devamını gör...

melek gibi melektir, tanımlarımı okumasa da olur ne de olsa artı oy, artı oydur. bir artı oy da 0,75 karma puana eşittir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kesinlikle tesadüf değildir. şimdi arapça alfabenin sadece ilk 4 harfini okuyun (sağdan başlayarak)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

size tanıdık geldi mi? elif, be, te, se. evet bts.

ama bts'de elif geçmiyor ki diyebilirsiniz, evet geçmiyor. buradaki elif, kpop dinleyen kardeşlerimizi ifade ediyor. her şey birbiriyle bağlantılı. eyyy islam sen ne ileri görüşlü, ne yüce bir dinsin?

şimdi de, "ulan kpop bts'den mi ibaret" diyecekler için de, bts en büyük kpop fandomuna sahip gruptur.

yani konudan bağımsız olarak bu yazdıklarımdan, allahın neden kuran'ı arapça indirdiğini ve kpop dinlemenin neden ilahi dinlemekten hiçbir farkı olmadığını çıkarabilirsiniz.
devamını gör...

ne yapacağım sana mı kaldı?
devamını gör...

prometheus komplike bir isyancıydı.

sadece ateşi çalmadı, aklı insanla buluşturdu.

tanrılar katına ait olan düşünme gücü ayrıcalığına son verdi.

bu sebepledir ki; aynı zamanda eşitlikçi ve imtiyaz karşıtıydı.

akıl insana düşünme gücünü verdi. sorgulama ve değerlendirme yetisini kazandırdı.

önceleri olympos tanrıları tarafından sürü gibi güdülen insan profili, yerini prometheus ’un yakmış olduğu isyan ateşi ile başkaldıran insan profiline bıraktı.

başkaldırı…

ne gerçeklikler dünyasında ne de ondan beslenmiş olan mitolojik dünyada, sevilen bir kavram değildi!

tüm egemenlerin en korkulu rüyasıydı…

erk sahibi asla, egemenlik alanını terk etmek istemez.

zeus içinde öyle oldu. prometheus’u egemenlik alanına müdahale etmeye çalışan bir işgüzar olarak gördü.

egemenler kumpası pek severler, onların iktidarları dümen mekanizmasının başarılı olduğu oranda devam eder.

zeus’ta bunu biliyordu ve böylece pandora çıktı ortaya… kumpaslı egemenler dünyasının görünürde sunulan ilk güzelliği (!)

prometheus ’un kardeşi epimetheus ’la evlendirildi.

egemenlerin kendilerine baş kaldıranların, aile fertlerini kullanarak, intikam almaya başlaması da bu dönemlere rastlar.

oysa gücü elinde bulunduranların hilelerini çok iyi bilen prometheus çok zaman öncesinde uyarmıştı kardeşini.

''zeus’tan ve diğerlerinden gelecek hiçbir armağanı kabul etme!'' demişti.

epimetheus onu dinlemedi. pandora’yı görünce prometheus ’un uyarılarını unuttu.

zaaf…

egemenlerin hep kullandığı zayıf yanımızın adı…

her ne kadar zincirlerinden boşanan prometheus ’un adıyla başlasa da hikâye, genel de epimetheus ’la biter…

işte isyanın ve başkaldırının makûs talihi de gelir tam bu noktaya dayanır.

bu talihi değiştirmenin yolu, prometheus gibi isyan ateşi yakanların ortaya çıkmasını dilemekten çok, yakılan ateşin sönmesine izin vermeyecek olanların, çoğalmasını sağlamaktır.

yoksa ateş göğe kadar uzanmış olsa dahi bir epimetheus çıkar ve her şey tuzla buz olur!
devamını gör...

üst edit: karambol kalbimdesin.
üst not: son feci mars'ın daha önce hiç kimse hakkında böyle konuşmadığını bilenler, lütfen anlayışla okuyun.

açılın, linç yiyenler ikinci kulüpten aktarıyorum;

arkadaşlar iyice güneşe bırakılan dondurma kıvamına gelmişiz bence ya. *
bahsi geçen kişiyi ben de çok fazla sever, halini hatrını sorardım ancak kendisi bu değeri tek bir mesajıyla bitirdi. siz inanıyor musunuz ki fazla muhabbet tez ayrılık getirmesin? ve size şu kadarını söyleyeyim; yoldaş ne dediyse doğru çünkü şahsı "izin verseydim" bana da "hadi yazma"ya kadar giden şeyler derdi. bizatihi yaşadım ve birinci elden anlatıyorum;

bal porsuğu başlığına bir yazar arkadaş ironi biçiminde bal porsuğu'nu öven bir entry girmişti. ben bunu oyladım. ardından gelen kutumda özetle "o yazar beni kötüledi, oyunu kaldır, söylediğim (burası önemli) diğer yazarlar da oyunu kaldırdı." manasına gelen bir mesaj attı.
bu ne demek oluyor? ithamlar doğru. eğer direkt yaşamış olmasaydım gelip tek harf bile yazmazdım ama burada yoldaş kesinlikle haklı. her bildiğimiz, maalesef ki bildiğimiz gibi çıkmıyor.

"hepimizin nickaltında sayıp söven var, ne yapalım, moderasyonun başını mı şişirelim sil de sil diye? bu adamlar zaten işlerini yapmıyorlar mı? hem meyve veren ağaç taşlanır deyip kenara çekilmemek neden?" diyor, bu başlığa elveda diyorum.
••

hoşça kalın bal porsuğu. sözlük ve ben emeklerinizi unutmadı ancak bu hareketler asla size yakışmıyordu. emek verdiğiniz için kendi adıma teşekkür ediyorum.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim