kafa sözlük
keşke daha önce kurulsaydı dediğim başarılı platform.ekşi denen rezillikte geçen zamana acıyorum.umarım çizgilerini bozmadan uzun yılları devirirler.
devamını gör...
geceye z kuşağının bilmediği bir bilgi bırak
cep telefonları ilk çıktığında, her mesaja 2 kontör giderdi. 'çağrı atmak' yerine göre nasılsın, seni düşünüyorum, iyi geceler, günaydın gibi anlamlara gelirdi.
devamını gör...
ehliyet
bugün sınavının son aşaması olan direksiyon sınavına gireceğim ve almaya hak kazanmayı umduğum belgedir.
edit: kazandım.
edit: kazandım.
devamını gör...
nefret edilen insan tipi
sürekli şikayet eden insan: ömür törpüsüdür. bu tip insanlar olumsuz duygulardan beslenirler. sürekli diğer insanları kendi başlarına gelen olumsuzluklar yüzünden suçlamakla kalmazlar; küçümseme, saldırganlık, hoşgörüsüzlük ve hatta şiddet içeren tutumlar da takınırlar.
bağırarak konuşan insanlar: bir de boş konuşuyorsa kesinlikle uzak durulması gereken insan tipidir. ağzına kürekle vurma isteği uyandırır.
sürekli kendinden bahseden insan: çoğunlukla narsist tiplerdir. yüksek özgüvene sahip gibi gözükseler de çok kırılgan bir özgüvene sahiplerdir. kendilerinden asla memnun değillerdir ve bu konuda kompleks geliştirmişlerdir. sürekli kendilerinden bahsetme sebepleri de budur. en küçük eleştiride bile sinirlenirler. iletişim kurmak işkencedir.
bağırarak konuşan insanlar: bir de boş konuşuyorsa kesinlikle uzak durulması gereken insan tipidir. ağzına kürekle vurma isteği uyandırır.
sürekli kendinden bahseden insan: çoğunlukla narsist tiplerdir. yüksek özgüvene sahip gibi gözükseler de çok kırılgan bir özgüvene sahiplerdir. kendilerinden asla memnun değillerdir ve bu konuda kompleks geliştirmişlerdir. sürekli kendilerinden bahsetme sebepleri de budur. en küçük eleştiride bile sinirlenirler. iletişim kurmak işkencedir.
devamını gör...
kibritçi kız
benim için anlatamayacağım kadar önemi olan, biraz zaman önce şans eseri ses kaydını duyduğum ve o andan itibaren hala aklımın içinde gezinen hikaye.
çocukken geceleri annemin koynuna girip, sayfa yerini ezberlediğim için hemen açtığım, ''babaannesini çok seviyormuş dimi anneee'' diye her hikaye sonunda sorduğum, hikaye hakkında konuşurken uyuyakaldığım kitaptır benim için.
çok korkardım yıldız kaydığı zaman. bir gün anneannemde kaldığım gece görmüştüm yıldız kaydığını. deli gibi ortalığı yıkmıştım. dayım gece 11'de anneme götürmüştü. anneme sarılınca yıldızın bizim için kaymadığını anlayabilmiştim, çocuk aklı işte... 3 sınıfta sanırım gece okumalarını bıraktık, haliyle bir köşeye atıldı kitap.
akciğer kanseriydi. krizleri geldiği zaman hastaneye gider en az 10 gün kalırdık. eskilerden konuşurken aklıma geldi kitap. sonraları hastaneye ne zaman gitsek mutlaka 1-2 gün sonra alırdım kitabı, bu sefer ben annemi koynuma yatırır okurdum.
gülerdi.
gülümserdi.
uzaklara bakarak sessizce uykuya dalardı.
burnundan nefes alışlarını parmağımla kontrol ederdim. yüzünü incelerdim. ne güzelsin be kadın!.. çocuğum gibi sever, öperdim saçlarını.
gel zaman git zaman,
benim kibritçi kızım yıl başı gecesi değil, yıl başına 5 gün kala kayan yıldızına bindi gitti.
aklımda onunla gitti zannettim. delirmek istedim. bomboş koştum uzun sahillerde. ben hiç böyle yanmadım. sanırım bundan sonra soğuk bir beden beni bu kadar yakamaz nefes aldığım sürece boyunca. bir çok defa sabaha karşı evden kaçıp mezarlığına gittim hikayeyi okudum. sanki annemle benim en güçlü bağım bu hikayeydi. ne biliyim bu hikaye sanki bir şeylerin hep zeminini hazırlamış gibiydi ta o zamanlardan.
güzel kadınımın simsiyah beline kadar saçları vardı ama kemoterapiden sonra kalmamıştı. ne zaman hatırlamıyorum, saçları çıktı kitabın içinden. bana onun bedeninden kalan en gerçek, en annem olan nesnem. ne zaman dokunsam, yüzüme doladığım saçları gelir elime.
ilginçtir ki kitabım hala annem kokuyor..
seni seviyorum caniçi.
çocukken geceleri annemin koynuna girip, sayfa yerini ezberlediğim için hemen açtığım, ''babaannesini çok seviyormuş dimi anneee'' diye her hikaye sonunda sorduğum, hikaye hakkında konuşurken uyuyakaldığım kitaptır benim için.
çok korkardım yıldız kaydığı zaman. bir gün anneannemde kaldığım gece görmüştüm yıldız kaydığını. deli gibi ortalığı yıkmıştım. dayım gece 11'de anneme götürmüştü. anneme sarılınca yıldızın bizim için kaymadığını anlayabilmiştim, çocuk aklı işte... 3 sınıfta sanırım gece okumalarını bıraktık, haliyle bir köşeye atıldı kitap.
akciğer kanseriydi. krizleri geldiği zaman hastaneye gider en az 10 gün kalırdık. eskilerden konuşurken aklıma geldi kitap. sonraları hastaneye ne zaman gitsek mutlaka 1-2 gün sonra alırdım kitabı, bu sefer ben annemi koynuma yatırır okurdum.
gülerdi.
gülümserdi.
uzaklara bakarak sessizce uykuya dalardı.
burnundan nefes alışlarını parmağımla kontrol ederdim. yüzünü incelerdim. ne güzelsin be kadın!.. çocuğum gibi sever, öperdim saçlarını.
gel zaman git zaman,
benim kibritçi kızım yıl başı gecesi değil, yıl başına 5 gün kala kayan yıldızına bindi gitti.
aklımda onunla gitti zannettim. delirmek istedim. bomboş koştum uzun sahillerde. ben hiç böyle yanmadım. sanırım bundan sonra soğuk bir beden beni bu kadar yakamaz nefes aldığım sürece boyunca. bir çok defa sabaha karşı evden kaçıp mezarlığına gittim hikayeyi okudum. sanki annemle benim en güçlü bağım bu hikayeydi. ne biliyim bu hikaye sanki bir şeylerin hep zeminini hazırlamış gibiydi ta o zamanlardan.
güzel kadınımın simsiyah beline kadar saçları vardı ama kemoterapiden sonra kalmamıştı. ne zaman hatırlamıyorum, saçları çıktı kitabın içinden. bana onun bedeninden kalan en gerçek, en annem olan nesnem. ne zaman dokunsam, yüzüme doladığım saçları gelir elime.
ilginçtir ki kitabım hala annem kokuyor..
seni seviyorum caniçi.
devamını gör...
özel okullar olmalı mı olmamalı mı sorunsalı
ben özel okulda da halen daha devlet okulunda da çalışmış biri olarak söylüyorum ki; aynı şekilde ders anlatıyor, aynı şekilde öğrenci ve veliyle iletişim kuruyorum. siz ne kadar paralarsanız paralayın kendinizi herkes kabı kadar alıyor bu hayatta. öğrenci de, veli de, sistemin kendisi de.
tek fark özel okul hep daha fazlasını isteyip sizi tüketirken, devlet okulunda ''işgüzar'' oluyorsunuz. ve yıllar sonra size hala ''işgüzar'' diyorlarsa doğru yoldasınız devam edin, atın denize balık bilmezse halik bilir.
tek fark özel okul hep daha fazlasını isteyip sizi tüketirken, devlet okulunda ''işgüzar'' oluyorsunuz. ve yıllar sonra size hala ''işgüzar'' diyorlarsa doğru yoldasınız devam edin, atın denize balık bilmezse halik bilir.
devamını gör...
normal sözlük’te tanıdık birilerine rastlamak
şahsen istemediğim durumdur.
devamını gör...
the matrix
birinci filmde herkesin hemen hatırlayacağı kırmızılı kadın metaforuna ayrı bir parantez açmak istediğim filmdir.
mopheus, neo’ya matrix simülasyonunun küçük bir kopyasında ilerlerken “gerçek olan” ile “algılanan” arasındaki farkı anlatıyor. bu sırada karşıdan gelen kırmızılı bir kadın neo’nun ilgisini çekiyor ve dikkati dağılıyor. çünkü çevredeki herkesten daha renkli daha canlı ve güzel... mopheus, neo'nun bu aldatmacaya takılacağını bildiği için ona "beni dinliyor musun yoksa kırmızılı kadına mı bakıyordun?" diye sorup tekrar bakmasını istiyor. neo kadına dönüp baktığında aslında onun "çekici bir kadın" olduğunu değil simülasyonu koruyan bir ajan olduğunu fark ediyor.
bu "kırmızılı kadın" metaforu ile görünen ve gerçeklik olarak addedilen sistemin arkasında farklı bir realitenin olduğu mesajı verilmek isteniyor. algılarımıza göre içinde bulunduğumuz evreni bir şekilde anlamlandırıp idrak ediyoruz. dokunup, görüp, kokladığımız şeyler, duyu organlarımızdan bir elektrik sinyali olarak geliyor ve beynimizde işlenip bir sonuca dönüşüyor. ancak algılarımızın ötesinde bir gerçekliğin olup olmadığını düşünmek aklımızın ucundan dahi geçmiyor. çünkü yaşam algımız, normlar, öğretilenler vs her neyse bizim algımızı bu şekilde programlıyor. belki de zihin gücümüzle erişebileceğimiz çok dafa farklı gerçeklikler varken "kırmızlı kadının" büyüsü aldatmacanın ötesine bakmamızı engelliyor.
kısacası boynumuzdaki zincirlerle mağaramızın duvarındaki yansımaları izleyip onlarla oyalanmak hepimizin hoşuna ve kolayına gidiyor.
mopheus, neo’ya matrix simülasyonunun küçük bir kopyasında ilerlerken “gerçek olan” ile “algılanan” arasındaki farkı anlatıyor. bu sırada karşıdan gelen kırmızılı bir kadın neo’nun ilgisini çekiyor ve dikkati dağılıyor. çünkü çevredeki herkesten daha renkli daha canlı ve güzel... mopheus, neo'nun bu aldatmacaya takılacağını bildiği için ona "beni dinliyor musun yoksa kırmızılı kadına mı bakıyordun?" diye sorup tekrar bakmasını istiyor. neo kadına dönüp baktığında aslında onun "çekici bir kadın" olduğunu değil simülasyonu koruyan bir ajan olduğunu fark ediyor.
bu "kırmızılı kadın" metaforu ile görünen ve gerçeklik olarak addedilen sistemin arkasında farklı bir realitenin olduğu mesajı verilmek isteniyor. algılarımıza göre içinde bulunduğumuz evreni bir şekilde anlamlandırıp idrak ediyoruz. dokunup, görüp, kokladığımız şeyler, duyu organlarımızdan bir elektrik sinyali olarak geliyor ve beynimizde işlenip bir sonuca dönüşüyor. ancak algılarımızın ötesinde bir gerçekliğin olup olmadığını düşünmek aklımızın ucundan dahi geçmiyor. çünkü yaşam algımız, normlar, öğretilenler vs her neyse bizim algımızı bu şekilde programlıyor. belki de zihin gücümüzle erişebileceğimiz çok dafa farklı gerçeklikler varken "kırmızlı kadının" büyüsü aldatmacanın ötesine bakmamızı engelliyor.
kısacası boynumuzdaki zincirlerle mağaramızın duvarındaki yansımaları izleyip onlarla oyalanmak hepimizin hoşuna ve kolayına gidiyor.
devamını gör...
makyajını sil tecavüzden kurtul
kafanı kes boşluktan kurtul
devamını gör...
bisiklet
(bkz: tolstoy) gibi 60lı yaşlarda sürmeyi planladığım araç. henüz beceremiyorum.
devamını gör...
16 yaşındaki çocuğa pitbulların saldırması
suç pitbull'ların sahibinin. zaten vahşi bir hayvan bakıyorsun, bari bağla, millete zarar vermesin.
bu pitbull sahipleri genelde aklı kıt insanlar oluyor. evet evet tanıyorum öyle birisini ve evet genelleme yapıyorum.
pitbull sahibi olmayı, güç göstergesi gibi görüyorlar. bunu hava atma aracı sanıyorlar. geri zekalılar. tabii ki hayvan sevelim ki ben bahçeli bir evim olsa, muhakkak köpek sahiplenirim. ama bu cins resmen katil. böyle şehrin ortasında beslenecek bir cins değil.
bu köpeklerden önce sahipleri geri zekalılıklarının cezasını çekmeli.
bu pitbull sahipleri genelde aklı kıt insanlar oluyor. evet evet tanıyorum öyle birisini ve evet genelleme yapıyorum.
pitbull sahibi olmayı, güç göstergesi gibi görüyorlar. bunu hava atma aracı sanıyorlar. geri zekalılar. tabii ki hayvan sevelim ki ben bahçeli bir evim olsa, muhakkak köpek sahiplenirim. ama bu cins resmen katil. böyle şehrin ortasında beslenecek bir cins değil.
bu köpeklerden önce sahipleri geri zekalılıklarının cezasını çekmeli.
devamını gör...
normal sözlük kelimelik turnuvası
arkadaşlar iyi akşamlar, bengarip ile beraber bu etkinliği yapmayı planlıyoruz. basit bir direkt eşleşmeli ve elemeli bir sistem olmasın dedik ve lig usulü olmasında karar verdik. toplam katılımcı sayısı 3 e bölünecek 3 ayrı grup olacak, grup üyeleri kendi aralarında 2 şer maç yapacak ve grubun ilk 3 ü gruptan çıkacak. çıkan 9 kişi yine bir grupta yine aralarında 2 şer maç yapacak ve 1. 2. 3. belli olacak.
1-2-3 olacak yazarlarımıza sembolik birer hediye düşünüyoruz. katılım süresini yarın akşam 22:00 olarak belirledik, o süreye kadar "kelimelik" kullanıcı adınızı, eksiksiz ve hatasız olarak bengarip e bildirmeniz gerekiyor, beni de alın diyen yazarlarda dahil kelimelikteki nikinizi bildirmeniz gerekiyor. maçları 72 saat üzerinden açarsak daha adil olur sanırım. ( iş güç) ama 72 saat diye oyunu yaymassak sevinirim. yapılan maçların sonucunu, taraflardan biri bu başlığa yazacak, hayır ben yenilmedim, ben yendim gibi itirazlar olursa, itiraz eden bir "ss" yollarsa sonuç anlaşılır. sonuçları bengarip tabloya girip yine bu başlık altında yayınlayacak.
bu arada bu başlığa yazdıklarımız yönetim tarafından flood olarak kabul edilmez ise seviniriz. sorularınız için ben ve bengarip yardımcı olacağız.
1-2-3 olacak yazarlarımıza sembolik birer hediye düşünüyoruz. katılım süresini yarın akşam 22:00 olarak belirledik, o süreye kadar "kelimelik" kullanıcı adınızı, eksiksiz ve hatasız olarak bengarip e bildirmeniz gerekiyor, beni de alın diyen yazarlarda dahil kelimelikteki nikinizi bildirmeniz gerekiyor. maçları 72 saat üzerinden açarsak daha adil olur sanırım. ( iş güç) ama 72 saat diye oyunu yaymassak sevinirim. yapılan maçların sonucunu, taraflardan biri bu başlığa yazacak, hayır ben yenilmedim, ben yendim gibi itirazlar olursa, itiraz eden bir "ss" yollarsa sonuç anlaşılır. sonuçları bengarip tabloya girip yine bu başlık altında yayınlayacak.
bu arada bu başlığa yazdıklarımız yönetim tarafından flood olarak kabul edilmez ise seviniriz. sorularınız için ben ve bengarip yardımcı olacağız.
devamını gör...
anın fotoğrafı
devamını gör...
hilal kaplan'ın yazlık saray savunması
bunları gerçekten ciddiye alıp okuyan var mı?
devamını gör...
meslek hayatınızda karşılaştığınız çarpıcı olaylar
malzeme siparişi vermek için aradığım kişinin telefonunu patronu açtı. "x bey lütfen" dedim. "x bey intihar etti, öldü" dedi adam. insan telefonda ne diyeceğini şaşırıyor. patronu da müşteri arar diye telefonu yanına almış. önce "abi şaka mı bu?" dedim. adam ciddi olduğunu söyleyince "nasıl oldu olay?" diyebildim.
telefonda birinin ölüm haberini hem de intihar olarak ölüm haberini almak çok acayipmiş. adam kendi kafasına sıkmış. o firmayı 2 hafta boyunca her aradığımda ne diyeceğimi düşündüm hep. ancak "yapabileceğimiz bir şey var mı?" diyebildim.
telefonda birinin ölüm haberini hem de intihar olarak ölüm haberini almak çok acayipmiş. adam kendi kafasına sıkmış. o firmayı 2 hafta boyunca her aradığımda ne diyeceğimi düşündüm hep. ancak "yapabileceğimiz bir şey var mı?" diyebildim.
devamını gör...
kendinle aran nasıl sorunsalı
kıl oluyorum şerefsize! mal geldi mal gidecek, üstüne üstlük bu üç kuruşluk dünyada üç kopeklik insanları kafaya takmıyor mu çıldırıyorum. erken ölecek haberi yok!
devamını gör...
nötr
yüksüz veya etkisiz gibi anlamlara gelen kelime.
devamını gör...


