özgüvensiz olma çünkü seni özünden ayırırlar.
devamını gör...

yüz yıldır laiklik adı altında bu memleketin kadınları kahvehane kültüründen mahrum bırakıldı. milyonlarca kahvehane ata erkil zihniyetin t.şş.q kokusuna terk edildi. bunu bize reva gören oryantalist zihniyete şunu sormak istiyorum, avrupada hangi ülkede cinsiyete özel çay kahve içilebilecek sexsist bir mekan görülmüştür ülkemiz dışında.

yok.

çünkü dibine kadar ataerkil ve testesterona dayalı bir eşitsizlikle yetiştirildik. kadınların elinden yancılık gibi bir hayat tecrübesi çalındı. gerçek bir anadolu kahvehanesinde 101 oynayıp batağın dibine vuramayan kadınlarımızın hali ortada hepsi küçük bir prenses ve pelinsuya dönüştü. erkek hegemon bir toplumda kadınların elinden çalınan kahvehane kültürünü iadei itibar etmek suretiyle cinsiyetsiz kahvehaneler için sosyal adalet savaşını başlatıyorum. her destek daha özgür bir yarının filizlenmesi demektir. saygılarımla.
devamını gör...

bazı müzik enstrümanları kadının elinde daha estetik durur. arp, çello ya da bas gitar gibi. bas gitarı konuşturan kadınlara tarafımdan bir saygı duruşu. bazıları dünyaca ünlü isimlerle çalışmış, bazıları solo artist ve şarkıcı aynı zamanda. ve çok yetenekliler.

carol kaye: the beach boys, monkees, the doors, neil diamond, simon and garfunkel, nancy sinatra, frank zappa gibi devlerle çalışmış, film ve dizi müzikleri yapmış, on binden fazla kayıtta çalmış emektar müzisyen.


gail ann dorsey: david bowie, lenny kravitz


d’arcy wretzky: the smashing pumpkins


melissa auf der maur: hole, the smashing pumpkins


nicole fiorentino: the smashing pumpkins, bizou


hillary woods: jj72


nik west: prince


divinity roxx: beyonce


mohini dey


tal wilkenfeld: jeff beck


esperanza spalding


ıda nielsen: prince, 3rdeyegirl


meshell ndegeocello


rhonda smith: jeff beck, prince


yolanda charles


kinga glyk


buket doran- şebnem ferah


cemre kabaş- koray candemir


saya gray


tanya o’callaghan


frescia belmar


lucy clifford


marta altesa- youtube’da yaptığı cover’larla tanınıp jamiraquai ile çaldı
devamını gör...

6.his
gecenin 3' ünde yalnız başına ağlarken, telefonla babanın araması. yaşanmıştır. "oğlum uyuyamadım bir sıkıntın mı var?" bu soruyu ömrüm boyunca unutmayacağım.
devamını gör...

500 yıl önce, babür (hindistan ve çevresinde kurulmuş olan, türk-moğol kökenli bir devlet. ürdünlüler bu devlete, "moğol sultanlığı", bâbürlüler kendileri ise "gurakani" derler) imparatoru ekber şah tarafından kurulmuş olan din. dinin amacı, islam, zerdüştlük, budizm, hristiyanlık gibi dinleri birleştirmektir. ekber şah önceleri müslümandı, daha sonra imparatorluğunun birlik içerisinde olmasını istedi ve bunun içinde tüm dinleri birleştirmek adına daha önce hiç görülmemiş bir plan yaptı. bunu gerçekleştirebilmek için de, tüm dinlerden alimleri kendine bağlamaya çalışıyordu. ekber şah, daha sonra zerdüşt oldu ve sarayında ateş yaktırdı. ekber şah, diğer dinlerin temsilcilerini de sarayında bulundurdu. incil öğrenmek istedi, ülkesinde hristiyanların kiliseler kurmalarına izin verdi fakat hristiyan olmadı.

ekber şah, dünya barışını müslümanlara kabul ettirmeye çalışma planları yaptı. bu planı için de, o dönemde halk arasında yayılmış mehdilik fikrini kullandı. ekber şah önce bir ibadethane yaptırdı. bu ibadethaneye farklı konularda tartışmak için sünni ve şii büyüklerini çağırdı. büyüklerin birbirleriyle anlaşamadıkları görüldü, böylelikle müslümanların bu büyüklere güvenleri azaldı. daha sonra hristiyanlar, zerdüştler ve hinduistler davet edildi. hatta ekber şah, burda islam hakkında karşıt görüşler bile bildirebilirsiniz dedi onlara. onlar, "yönettiğiniz bu yüce imparatorluğa islâm gibi bir din uymuyor! islâm, bedevi ulusuna gelmiş bir din! kur'an allah kelâmı (haşa) değildir! vahiy akıl dışıdır!" gibi sözler ettiler. şunu da söyleyeyim ki, bu sözleri eden kişiler, ateşe tapanlar, tanrının oğlu olduğunu zanneden insanlar ve ineği selamlayan insanlardı. yani onlara göre, bunlar mantıklı fakat monoteizm mantıksızdı.

daha sonraları, ekber şahın ilahi bir rütbeye yüceltildiğine dair bir hutbe okunarak, zamanının müctehidi ilan ediliyor. ekber şahın yakın dostu olan, ekber şah zerdüştlüğe meylettiği zamanlarda ekber şahın emriyle sarayında ateş yakan kişi yani ebül-fazl'a göre, ekber şah zamanının imamıydı. yani ekber şah hangi mezhebi seçse, insanlar mecburen o mezhepten olmalıydılar. hatta ünlü bir şeyh de diyor ki, ekber şah, insan-ı kâmildir. kendisine bir lakap veriliyor, hatta dinin, ona itaati emrettiği söyleniyor. insanlar buna inansın diye de, hadisler uyduruluyor. ekber şahın da artık bir dini vardı, hatta takipçileri kendisine secde bile etmişlerdi. brahmanlardan bazıları, ekber şah, tanrının şekli vişnunun dünyada büründüğü şekildir diyerekten onu hindu ilahı yaptılar.

ekber şaha karşı, imam-ı rabbâni çok mücadele etti. ekber şahı eleştirdi, böylece ekber şahın dininin yayılması önlenildi. fakat üst yöneticiler arasında bu din yayıldı.

imam-ı rabbani, açık bir şekilde değil de, üstü kapalı olarak, eserinde ekber şaha "zamanımızdaki bir zalim" diye hitap etmiş, onu hindistanda islam dininin en büyük ülkülerinden olan inekleri kesmeyi yasaklamakla suçlamış, müslümanların camiilerini ve mezarlarını mahvetmekle suçlamış, ayrıca kafirlerin tapınaklarını ve bayramlarını yüceltmekle suçlamıştır.
devamını gör...

tarih sahnesinden çekileli 100 yılı geçmiş olan bir hanedan.

halen torunu olduğunu iddia eden, ama aslında emrinde çalışan marabaların torunları olan tipler mevcut.
devamını gör...

şeker portakalı.
devamını gör...

sigma isimli yazar arkadaşımızın ukdesi.

sözlükte ''zenginlik, servet'' gibi anlamlara gelen sözcüktür.
devamını gör...

demiri bir hecenin sıcağında eriyor iken gördüm
bir somunu bölünce silkinen gökyüzünü
su içtiğim tas bana "merhaba" dedi, duydum
duydum yağmurların gövdemden ağdığını.
sen ol küçük bir kıvrımdan bir heceden
aşk için bir vaha değil aşka otağ yaratan.
sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları
bir harfin başlattığı yangın ile söndür
beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım...
devamını gör...

yazılarını takip ettiğim ve takdir ettiğim yazarımız.
devamını gör...

bunu yılmaz güney bardak ile nebahat çehre üzerinde zorla uygulamıştır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


keskiner, ‘yapımcısı olduğunuz 'eşrefpaşalılar' (1966) filminin bir sahnesinde yılmaz güney'in, nebahat çehre'nin kafasına bardak koyup nişan aldığı doğru mu?’ sorusunu ise şöyle cevaplamıştı: ‘sinema tarihçileri bunun bir efsaneden ibaret olduğunu söyler. ama doğru! yılmaz o gün benden 3 silahından birini, içinde gerçek kurşun olanı istedi.

nebahat bu sırada ağlıyor, titriyor ve 'yılmaz imkanı yok oynamam. sahici kurşun kullanma, yalvarırım! ben canımı sokakta bulmadım. yanlış bir harekette ölebilirim' diye sevdiği adama ağlayarak yalvarıyordu. yılmaz umursamadı. bardağı nebahat'ın kafasına koydu. sonra 20 metre uzaklaştı. sette ölüm sessizliği vardı.

korkudan herkes nefesini tutmuş, duvarın dibinde titreyen nebahat'a bakıyordu. zavallı kız kurbanlık koyun gibiydi. yılmaz tetiğe bastı, bardak tuzla buz oldu. nebahat başladı ağlamaya... yılmaz onu zor sakinleştirdi. deniz kenarına götürüp bir şeyler söyledi.




kaynak
devamını gör...

akademik başarıdan çok açtığı pankartlarla gündeme gelen üniversite.
devamını gör...

böyle küçük göz boyamalara inanıp sulanan tüm arkadaşları gülerek selamlıyorum. adamlar mesut özil doğu türkistan paylaşımı yaptı diye herifi oynatmadılar liglerinde, şimdi de "aa maçı durdurmuşlar, ne kadar saygılı ne kadar hoş görülü insanlar bu ingilizler :))" dememiz bekleniyor sanırım. yok hocam öyle, demokrasiyi ortadoğuya getiren amerika'nın da tüm dünyayı sömüren ingiltere'nin de bu tatlış hareketlerine kanmıyorum.
devamını gör...

benim artık dimağım almıyor ülkede yaşananları ama en çok üzen şey de bunların bir "kadının" sözlerinin olması.
su götürmez bi gerçeği yok saymanız ve üstüne üstlük bunlara maruz kalan insanların iffeti, namusu hakkında atıp tutmanız gerçekten midemi bulandırıyor, duygularımı ve öfkemi kelimelerle ifade edemiyorum.
bu sözleri ben unutmayacağım siz de unutmayın.
devamını gör...

kendi yaşadıklarını başkası yaşamış gibi anlatmak
devamını gör...

ticaret ile uğraşan venedik cumhuriyeti'nde başkent venedik'e gelen gemiler salgın hastalık bulaşmasın diye 40 gün şehir açıklarında bekletilirmiş. karantina kelimesi de italyanca "kırk" anlamına gelen "quaranta" kelimesinden gelir.
devamını gör...

sağlıklı olması.
devamını gör...

müdürün odasına sürekli "dosyalara" bakması için alımlı genç bir kadın gider. çiçek dilligil'in annesi belkıs dilligil ise buna bozulur.
-neyim eksik şu sıska karıdan? diye sorar.
mülayim bıyık altından gülerek yanıtlar:
-eksik değil fazlan var.

güç mulayimin eline geçince, dosyalara bakmak için, etine dolgun kadın belkıs dilligil'i çağırdığı o anı hiç unutmam.

adaleti "kendince" her yerde tahsis eder bizim korkusuz korkak.
devamını gör...

noel baba denilmesini istemiyormuş artık noel birey diyecekmişiz, trip atıyor kendince.
devamını gör...

biz onu dutlukta bulduk özür dileriz . yine güldürdü hep güldürüyor, çaylaklara özel bir bölüm olmuş sevdim yahu!! *
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim