kafa sözlük yazarlarının aklının başka yerde olması nedeniyle başlarına gelen dalgınlık hikayelerinden oluşan başlık.

ben bir seferinde elimdeki çöple epeyce bir yol katetmiştim. çöpü elimde bildiğin çanta gibi taşımışım. * ohoo nerelere gittik. ne yokuşlar aştık. yaya geçidinde bekledik. sonra kırmızıda durduk. bekledik ki yeşil sırası bize gelsin. en son otobüse binmeye ramak kalmıştı ve o gerçekle yüzleşmiştim. çöpü nereye sokacağımı bilemedim o an. * aniden karşıma çıkan konteynırı görünce koşa koşa gittim. yıllardır görmediğin aşkını görsen o denli sevinmezsin. zaten elimde çöple onu da görmeyeyim yani. bazen otobüse çöple binsem ne olurdu diye düşünüp gülmekten kendimi alamıyorum. *
devamını gör...

anadolu'nun çeşitli bölgelerinde yaşam süren, hayatlarını davul zurna çalarak sürdüren göçebe topluluk. kırşehir'de bulunan "abdallar köyü" de bu topluluktan oluşmuştur.
devamını gör...

dümdüz olan insandır. asla ama asla başkalarının fikirleri onun için önemli değildir. çevremde sayısız örneği vardır. yapacak iş bulamayıp ona buna sarıp ortalık karıştırırlar.
devamını gör...

sönmüş mum, eski sararmış kitap sayfası, yastığım, yağmurdan sonraki toprak kokusu...
devamını gör...

biz ondan hiç vazgeçmedik.

kazım koyuncu - işte gidiyorum

geceye gelsin

buradan
devamını gör...

masallama olarak da isimlendirilebilen bellekteki boşlukları gerçek dışı öykülerle doldurma durumudur.
sıklıkla korsakoff psikozu, demans ve frontal lob hastalıklarında görülür.
devamını gör...

mitolojiyi çok seven biri olarak merakla beklediğim radyo programı.
edit: beklentimi karşılayan bir program oldu. öyküler günün anlam ve önemini çok güzel özetlediler.
devamını gör...

başlıkta ismi geçen yazarlar zaten ''binlerce iyi yazar''ın arasında fakat başlıktaki isimler ''bestseller'' olduğu için kendilerine fazlaca haksızlık yapılıyor.

bestseller, yapaylıktan başka bir şey değildir. özellikle romanı bestseller'la boğmaya çalışmak, yazarlarına büyük haksızlıktır. bir ara benim de rahatsız olduğum, ''kahve- kürk mantolu madonna'' tayfası çıkmıştı. şu an bir kitapçıya gidin, sabahattin ali'nin kitapları her yerde en çok satanlar. neden? doyumsuz tüketicilerden dolayı. tamam, kıyafette, arabada, ev eşyasında yarışa giriyorsunuz ve sahip olmak istiyorsunuz ve bunu göstermek istiyorsunuz fakat bu yapay kültürü kitaplar için oluşturmak büyük haksızlık. ön yargı oluşturuyor çünkü. sabahattin ali'nin kitapları en çok satılanlarda olmayı zaten hak ediyor çünkü bize, biz insanlara ne olduğumuzu söylüyor. her insan bundan farklı şeyler çıkarıyor.

yazarlar bu kadar değerli eserleri, bize ne olduğumuzu gösteren eserleri instagram'da kahve ile story olarak paylaşın diye yazmamış. insanda ister istemez ön yargı oluşturabiliyor fazlaca bahsedilen şeyler. çünkü ''abartıldığı'' düşünülüyor. oysa daha demin verdiğim örnekte bahsettiğim isim olan sabahattin ali, yazıları yüzünden birçok zorluktan geçmiş, hatta dolaylı yoldan yazdıkları yüzünden ne yazık ki katledilmiş bir isim. eğer saygısızlık yapmak istenmiyorsa, kitapları tüketim çılgınlığından uzak tutulmalı, ve gerçekten, gerçek manada okunmalı. ''kahve- kürk mantolu madonna'' fotoğraf karesi, yani sırf çok okunuyor diye alıp da okuduğunu gösterme isteğinden uzak durarak okunmalı.
devamını gör...

o zaman güzel ve gerçekten yaşanmış bir olayı alıntılayarak bu başlığa güzel bir tanımla katkıda bulunalım.

--- alıntı ---

çok ilginç bir yazışma bu; belki daha önce okumuş olanlarınız vardır. fakat internette dolaşan bu yazıyı sizlerle paylaşmaktan kendimi alamadım. adam, dünyanın en ünlü finans şirketlerinden birinin başkanı olabilir. ama burada “güzin abla”lık yapıyor. hem de çok yerinde ve tam benlik bir cevap veriyor, zengin koca peşindeki kıza. bu sıkıntılı günlerde biraz gülümsemek hiç de fena olmayacak sanırım.

dünyanın en büyük finans şirketlerinden j.p. morgan’ın ceo’su james dimon, zengin koca avcısı bir kızın attığı elektronik postaya bakın nasıl cevap veriyor.
önce kızın j.p. morgan’a yolladığı elektronik postaya bir göz atalım:
“sayın morgan, size karşı dürüst olacağım. bu yıl 25 yaşına giriyorum. çok güzelim, iyi bir stilim var ve kaliteli şeyleri severim. yıllık geliri en az 500 bin dolar veya daha fazla olan bir adamla evlenmek istiyorum.
açgözlü olduğumu düşünebilirsiniz, fakat new york’ta yıllık geliri 1 milyon dolar olan insanlar maalesef orta sınıf sayılıyor. çok şey istemiyorum.
sizin sitenizde yıllık geliri 500 bin dolar veya daha fazla olan birileri var mı? hepiniz evli misiniz? bu konuları merak ediyor ve sormak istiyorum, sizin gibi zengin insanlarla evlenmek için ne yapmam gerek?
bugüne kadar birlikte olduğum erkekler arasında en zengini yılda 250 bin dolar kazanıyordu. central park’ın batı yakasında, yüksek bütçeli rezidanslarda yaşamak isteyen biri için yıllık 250 bin dolar yeterli değil.
size alçak gönüllülükle soruyorum;
1) zengin bekârlar nerede takılır? (lütfen bar, restoran, spor salonu, kulüp vs. gibi mekânların isimlerini ve adreslerini yazar mısınız?)
2) hangi yaş kategorisine odaklanmalıyım? 3) çoğu zenginin eşleri neden ortalama güzellikte? birkaç kızla tanıştım; güzel veya ilgi çekici değiller ama zengin erkeklerle evlenebilmişler.
4) kimin karınız, kimin yalnızca sevgiliniz olabileceğine nasıl karar veriyorsunuz? benim hedefim evlenmek. zengin bir adamla evlenebilmek için ne yapmalıyım?”
saygılarımla
bayan güzel


işte dımon’un kıza yanıtı

“sevgili bayan güzel, yazınızı büyük bir ilgiyle okudum. tahmin ediyorum ki sizin gibi aynı soruları soran pek çok genç kız vardır.
lütfen profesyonel bir yatırımcı olarak durumunuzu analiz etmeme izin verin. benim yıllık gelirim 500 bin doların üzerinde, sizin kriterlerinize uyuyor, bu sebeple zamanınızı boş yere çalmadığımı umut ediyorum.
bir işadamı gözünden bakarsak, sizinle evlenmek kötü bir fikir. nedeni ise çok basit, lütfen açıklamama izin verin.
detayları bir kenara bırakırsak, yapmaya çalıştığınız şey ‘güzellik’ ile ‘para’ ikilisini takas etmek: a kişisi güzelliği sağlar, b kişisi de bunun için ödeme yapar, gayet adil.
fakat burada ölümcül bir problem var; sizin güzelliğiniz kaybolacak ama benim param iyi bir sebep olmadıkça tükenmeyecek.
aslına bakarsanız, benim gelirim yıldan yıla artabilir, ancak siz yıldan yıla güzelleşemezsiniz. bu sebeple, ekonomik açıdan bakarsak, ben değer kazanan bir varlıkken siz değer kaybeden bir varlıksınız. hem de sıradan bir değer kaybı değil, katlanarak artan bir değer kaybı.
eğer güzellik sizin tek varlığınızsa, değeriniz 10 yıl sonra çok daha düşük olacak.
wall street’te kullandığımız bir terimden yola çıkarsak, sizin için ‘takas pozisyonu’ diyebiliriz, ‘satın al ve bekle’ değil.
sizi satın almak iyi bir fikir değil, bu sebeple kiralamayı tercih ederim. çünkü alışveriş değeri düşen bir şeyi uzun süre elde tutmak hiç de akıllıca değildir. şüphesiz; aynı şey sizin istediğiniz evlilik için de geçerli.
bu yazdıklarım size zalimce geliyorsa bir de şöyle düşünün; tüm paramı kaybetseydim, beni terk etmez miydiniz? aynı şekilde güzelliğinizi kaybettiğinizde, benim de çıkış yolunu bulmam gerekmez mi?
yıllık geliri 500 bin doların üstünde olan insanlar aptal değil; sizinle yalnızca çıkarız ama evlenmeyiz. size, zengin bir adamla evlenme fikrini unutmanızı öneririm.
bu arada, yılda 500 bin dolar kazanan o zengin siz olabilirsiniz. zira o kadar parayı kazanmak, zengin bir aptal bulabilme ihtimalinizden daha yüksek.”
ceo j.p. morgan

--- alıntı --- kaynak burdan buyrunuz

evet adam resmen seni napayım. zaten ben zenginim kiralarım on sene sonra bi daha kiralarım demiş. yani güzel hanımlar boşverin zengin kocayı falan, çalışın çabalayın emek verin kendi ayaklarınızın üzerinde durun. başkalarının attığı temellerin üzerinde durmayın. zengin kadın bulurum diye gezen hemcinslerime zaten tek kelime etmeyeceğim. (bkz: suratınıza tükürmek isterdim,ama ondan da anlamazsınız ki siz)
devamını gör...

(bkz: böbrek taşı) ağrısı.evlerden ırak .
devamını gör...

cornetto’nun israil malı öğrenenlerin anlık tepkisi:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

film kategorisine, imdb-100'de 8,5' la en iyilerde 41. sırada yer alan léon: the professional'a ait bir rozet de eklenebilir. şöyle bir şey önerebilirim.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

neşeli günler'de palavracı, eğlenceli amca karakteri.

benim da var böyle bir amcam,
ben küçükken hollanda hikayeleri anlatır, justin timberlake dinlerdi.

efendim bir gün bu amcam çatı işçiliği yapıyor, keser, çivi sesleri... o sırada telefon geliyor, arayan sevgilisi.
kadın bu sesler ne diye sorarkan, şöyle diyor amcam, "villamda tadilat var da.."

yine bir dönem amcam otelde çalışıyor, o sırada bir kadınla tanışıyor, kadına, villası tadilatta olduğu için otelde kaldığını söylüyor. şu an çocuğu var o kadından, ancak villa.. villa yok, kirada oturuyor.

biraz da psikolojisi bozuktur, ben küçükken babannemin evinde eline bir ip alıp banyoya kendini asmaya gitmişti, kapıyı da kilitlemiş, kapı önünde yalvarıyordum yapma amca diye, oysa dik dursa kafası tavana vuruyor.

lakabı da doktor, hatırlarım, babannemin evinde, ocaklığın üzerinde, yılın doktoru nobeli oscarı ödülü var sembolik olarak.
devamını gör...

bir (bkz: ümit yaşar oğuzcan) şiiridir.

seninle yaşanacak bir aşkın öyküsünü
bir giz gibi derinden dün yaşattı gözlerin
sunduğu sevinçlerle o eşsiz bahar günü
yemyeşil bir adaktı, bir murattı gözlerin.
acılar uzaklarda, mutluluklarsa yakın
bir kaç saat içinde kaç yıldı yaşattığın
gözlerime sevgiyle bakarken, bana aşkın
ölümsüz olduğunu hatırlattı gözlerin.
içimde tek sen vardın, düşüncemde yalnız sen
birbirimizden uzak yaşadığımız o
en güzel yıllarımızı elemle düşünürken
hem ağladı sessizce, hem ağlattı gözlerin.
devamını gör...

publilius syrus'un dilimize düşünceler olarak çevrilmiş sentences -ağırlıklı olarak sentences de publius cyrus olarak bilinir- isimli koleksiyonunda geçen latince deyiş. türkçe'ye çevrilmiş 4 varyasyonu bulunsa bile orijinale en yakın hali: "en büyük sefalet, başka bir iradeye bağlı yaşamaktır." olarak çevrilen versiyonudur. bendeki baskıda - les fables d'avianus'da da oldukça başarılı bir iş çıkarmış olan jules chenu çevirisi, bundan ötürü gandalfgillerden tarafından şiddetle önerilmektedir- 84. sayfada yer almakta. bir yaşamın ne kadar uzun sürdüğü değil o yaşamın ne kadarını kendi düşüncelerimiz doğrultusunda yaşadığımız önem arz eder. hep bir engel, bir çıkmaz ve boyun eğme durumu olacaktır şüphesiz ve kimine göre bu bazen biraz da gereklidir ama eğer bir seçim varsa ortada; insanın kendi aklından başka bir iradeye boyun eğip, başka birinin arzuları doğrultusunda yaşaması kadar üzücü bir sefalet söz konusu olamaz. syrus belki yazarken bunları kast etmiyordu ve ben bütünü ile yanlış anladım ki bu daima ihtimal dahilindedir ama bu yine de bir insanın bir başkasının düşünceleri altında bir başkasının hayatını yaşamasının ne denli kabul edilemez olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir.

meraklısı için kitabın tamamı: books.google.co.in/books?id...
devamını gör...

abd'de suç oranını düşürmek amacıyla yılın bir günü tüm suçların yasal olduğu "arınma gününü" anlatan, film serisi de olan 2 sezonluk dizi.

film ve dizi bakımından güzel bir distopya konusu. (güzel derken distopyanın konusu güzel. yoksa aa hadi böyle gün yapılsın suç oranları düşsün vs. ciddi olarak yorumlamayacağım bile. zaten dizide de zenginlerin zevkine insan öldürdükleri güne dönüşüyor. gene bir bok buluyorlar bunlar. ama bak o kadın hareketini tuttum dizide, aferin ablalar. arınma gününde tam takım ekipmanlarla devriye atarak özsavunma uyguluyorlar, kadınları koruyorlar.)
hem filmlerde (ilk film belki hariç) hem de dizide ana konuyu güzel bir şekilde işleyemediklerini düşünüyorum. dizinin 2. sezonu arınma gününün öncesini anlattığı için hayal kırıklığı yaratan ilk sezonundan sonra ikinciyi de izlemek istedim. genellikle bir şeyi yarım bırakmamaya gayret ediyorum. bir de derin diyaloglar olmayan bazı dizileri listening geliştirme bakımından feda ediyorum. bu diziyi de öyle seçmiştim. neyse işte film serisini izledikten birkaç yıl sonra diziyi de merak ederek başladım. film ve konu hoşunuza gittiyse vakit geçirmek için izleyebilirsiniz. ikinci sezon diziye giren, kontrol birimindeki esme karakterini çok etkileyici buldum. hoş ve güçlü bir kadın. ben onu tutuyorum. onun dışında o sarı kafalı genç çocuğa ayar oldum. özellikle o çilek satıcısı adamı öldürdüğü için o kadar üzüldüm ve sinirlendim ki. (2.sezon 3.bölümdü sanırım) tatlı tontiş amca sana ne güzel davranıyor, şefkatle yaklaşmış sen gidip adama ne yapıyorsun... yazıklar olsun .....(burası küfür) orada diziyi bırakacaktım. neyse vakit geçirmelik dizi diyerek bitiriyorum.
devamını gör...

güle güle kullanın diyen satıcıya size de demek.
devamını gör...

ciğerlerime hiç saygım olmadığından içinde bulunmadığım kümedir.

ha sana saygım var dostum, havanı kirletmemek için azami çaba sarfederim ama kalkıp kendi ciğerimin önünde ceket ilikleyecek değilim. asıl ciğerimin bana saygısı varsa karşımda düzgün otursun! bi şişmeler, bi havalanmalar, manalı manalı öksürmeler... ciğersin sen, kendine gel! bensiz hiçsin be hiç!

ciğerim de ne güzel hitapmış. kullanayım bunu.
devamını gör...

çayı çaycıda değil çaydanlıkta yapıyor. tadı aynı olmuyormuş. ne fark ederrr!?
devamını gör...

çevreme söyleyemediklerimi içimde kalanları başka insanların sesimi duymasını sağlamak, beni iyi hissettiriyor.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli portakal radyo renk modu online yazarlar kütüphaneden kitap talep et kulüpler normal sözlük rehberi puan tablosu sıkça sorulan sorular yönetim kadrosu istatistikler iletişim