iq
beş yıl önce 138 di. tüm çevrem hayatım boyunca çok zekisin dedi. bence zeka ile pratikliği karıştırıyor insanlar. iq testleri ne kadar ilmek ilmek ölçebilir ki beynin içini? ben alınmazdım ama gurur kırıcı bir şey olabilir bence. mantıklı davranabilmek, pratik olmak bence özelliktir zeka değil.
yine de şimdilerde kaç iq olduğumu öğrenmek isterim. sırf meraktan.
içilen onca sigara, uzun süre eğitim almamak, sağlıksız beslenmek etkiler mi bu ölçütü onu da bilmek isterim. nitekim; sonuç ne çıkarsa çıksın insan kendini sevmeli ama çok zekiyim, en mükemmel insan benim gibi böbürlenip, araştırmayı da elden bırakmamalı.
yine de şimdilerde kaç iq olduğumu öğrenmek isterim. sırf meraktan.
içilen onca sigara, uzun süre eğitim almamak, sağlıksız beslenmek etkiler mi bu ölçütü onu da bilmek isterim. nitekim; sonuç ne çıkarsa çıksın insan kendini sevmeli ama çok zekiyim, en mükemmel insan benim gibi böbürlenip, araştırmayı da elden bırakmamalı.
devamını gör...
georg cantor
tam adıyla georg ferdinand ludwig philipp cantor* ünlü alman matematikçidir. prof. dr. ali sinan sertöz'ün deyişiyle çağının ötesinde bir matematikçidir. bilim dünyasının "sıradışı" profesörü olarak anılır.
kümeler kuramının kurucusudur.kümeler arasında birebir eşlemenin önemini ortaya koymuştur, "sonsuz küme" kavramına matematiksel bir tanım getirmiş ve gerçel sayıların sonsuzluğunun doğal sayıların sonsuzluğundan "daha büyük" olduğunu ispatlamıştır. ayrıca kardinal sayı ve ordinal sayı kavramlarını ortaya atmış ve bu sayıların aritmetiğini tanımlamıştır. 1890 yılında alman matematik derneğini kurmuştur.
matematiğe olan ilgisi anlaşılınca matematik eğitimi almış- berlin üniversitesi'nin efsanevi matematikçileri olan kronecker, weierstrass ve kummer'dan- ve mezun olunca halle üniversitesi'nde göreve başlamıştır. zamanı gelip cantor sıradışı fikirlerini ortaya koyunca kronecker'ın en büyük düşmanı, weierstrass'ın da en büyük destekçilerinden olacağını kim bilebilirdi?

cantor'un zorlu serüveninin başlangıcı birebir ve örten fonksiyon kavramlarının çağının ötesinde bir anlayışla kullanmasıyla gerçekleşmiştir. sonsuz kümelerin farklı sayıda olabileceğini de bize cantor göstermiştir. hayal edip idrak etmesi güç gerçekten. cantor'un ne kadar özel biri olduğunu anlayabiliriz böylelikle.
uzaydaki nokta sayısı: sonsuzluğu saymaya başlayınca insan nerede duracağını bilemiyor. cantor bize sadece 0 ile 1 arasındaki reel sayıların miktarı ile düzlemdeki herhangi bir büyüklükte bir karenin içindeki nokta sayısının da aynı olduğunu söylüyor. yani bu nokta kümeleri arasında birebir ve örten bir fonksiyon kuruyor. insanlar daha bunu kabullenmeye çalışırken cantor daha ileri gidip aslında yaşadığımız üç boyutlu uzaydaki herhangi bir küpün ya da kürenin içindeki nokta sayısının da yine 0 ile 1 arasındaki reel sayılar kadar olduğunu gösteriyor. 1 adım sonra ne diyeceğini tahmin etmenin çaresizliği ile insanlar cantor'u dinliyor ve cantor n-boyutlu uzaydaki tüm noktaların sayısının da yine 0 ile 1 arasındaki reel sayılar kadar olduğunu söylüyor. ve bu insanlar 19. yüzyılda logaritma tabloları ile hesap yapmaya çalışan insanlar. cantor'u sevmemiş olmalarında şaşırtıcı bir yön yok. cantor'u çekemeyenlerin tek tesellisi cantor'un tam sayıların sayısı ile reel sayıların sayısı arasında kalan başka bir sonsuz sayı olup olmadığı problemini bir sonuca bağlayamadan ölmesidir.
cantor'dan geriye sonsuzluk kavramı ve kümeler kuramı kalmıştır. tüm kümelerin oluşturduğu bir kümenin alt kümeler kümesinin bu kümenin içine sığamayacağı gibi paradokslarla, matematikçilere kümeler kuramına ciddi belitler yardımıyla yaklaşmak gerektiğini öğretti. bugün kullandığımız zermelo-frankel küme belitlerinin ortaya çıkmasına yol açtı.
cantor küme kavramının ciddi bir şekilde ele alınması gerektiğini, ciddiye alınmazsa içinden çıkılmaz paradokslarla boğuşacağımız düşüncesini de ilk dile getiren kişi olmuştur. cantor insanların çığır açan fikirlerini kabul edeceğine inansa da eminim bu kadar geç ve ruh sağlığını kaybettireceğini düşünememiştir. kıskançlık, bağnazlık ve alışılmışın dışına çıkamama dönemin insanlarında çokça görülen bir durum olmuştur. gerçi dönem değişse de insanlar hala değişmez. neyse geç olsun güç olmasın diyerek kendimizi avutup duralım.

günümüzde, cantor'un fikirleri matematikçilerin büyük çoğunluğu tarafından doğru kabul edilmekte ve matematik tarihinin en önemli paradigma değişimlerinden biri olarak tanınmaktadır. david hilbert, "cantor'un yarattığı cennetten bizi kimse kovamayacaktır" diyerek cantor'un katkılarının önemini vurgulamıştır.
anladığımız üzere zamanında cantor bu fikirleri için yoğun bir şekilde eleştiri almıştır. insanlar cantor'un fikirlerine ayak uyduramamıştır. "çağının ötesinde bir matematikçi" kavramı tam anlamıyla cantor'a göre.
sonsuzluğun sınırında yalnız bir adam: georg cantor
sonsuzluğun ve modern matematiğin babası: georg cantor
ünlü matematikçi kronecker cantor için "hain, gençleri zehirleyen bir bilim şarlatanı" ifadelerini kullanmış, poincare ise "matematiği saran ağır bir hastalık" benzetmesini yaparak canım cartoncuğuma laf etmişlerdir. kimse kusura bakmasın hepsi kendisiler. yedirmem cantorcuğumu!!!
ayrıca din adamları da her zamanki gibi bilime ters olduklarından dolayı cantor'a karşı bir saldırı içerisindelerdi.
gösta mittag-leffler, dedekind, david hilbert ve weierstrass ise köstekçilere karşı cantor'un yanında durup destekçilerinden olmuşlardır. fakattt cantor artık dayanamadı ve depresyon yılları cantor için başlamış oldu. ölene kadar sık sık hastaneye yatacak ve sık sık tedavi görecekti artık cantor. ama hastaneden yazdığı mektuplarında hala sağlığına kavuşup bir an önce matematik çalışmayı düşlediğini yazar dururmuş canımın içi cantor. ama bir daha matematik çalışacak kadar sağlığı yerinde olamadı.. fakat boş durmayıp alman matematik derneğini kurdu. ah cantor.. ne hale getirdiler seni.
cantor ağır eleştirilere konu olduğunu ömrünün son gününe kadar duyduğu için kalbi kırık ayrıldı aramızdan. ama unutmasın ki adının geçtiği bir kümenin bugün ders kitaplarında yer aldığını ve bizlerin onu andığını. iyi ki var olmuşsun georg cantor.
(bkz: cantor teoremi)
unutmayın ki sevgili okurlar sonsuzluğa asla ulaşamayız.
zamanında bu yazıyı oluştururken bana destek olan ve anlamamı sağlayan sigma'ya teşekkürlerimi sunuyorum..
kaynak: 1
2)tübitak bilim ve teknik dergisi 2016 eylül* sayısı syf. 66-74 prof. dr. ali sinan sertöz (bilkent üniversitesi fen fakültesi matematik bölümü)
kümeler kuramının kurucusudur.kümeler arasında birebir eşlemenin önemini ortaya koymuştur, "sonsuz küme" kavramına matematiksel bir tanım getirmiş ve gerçel sayıların sonsuzluğunun doğal sayıların sonsuzluğundan "daha büyük" olduğunu ispatlamıştır. ayrıca kardinal sayı ve ordinal sayı kavramlarını ortaya atmış ve bu sayıların aritmetiğini tanımlamıştır. 1890 yılında alman matematik derneğini kurmuştur.
matematiğe olan ilgisi anlaşılınca matematik eğitimi almış- berlin üniversitesi'nin efsanevi matematikçileri olan kronecker, weierstrass ve kummer'dan- ve mezun olunca halle üniversitesi'nde göreve başlamıştır. zamanı gelip cantor sıradışı fikirlerini ortaya koyunca kronecker'ın en büyük düşmanı, weierstrass'ın da en büyük destekçilerinden olacağını kim bilebilirdi?

cantor'un zorlu serüveninin başlangıcı birebir ve örten fonksiyon kavramlarının çağının ötesinde bir anlayışla kullanmasıyla gerçekleşmiştir. sonsuz kümelerin farklı sayıda olabileceğini de bize cantor göstermiştir. hayal edip idrak etmesi güç gerçekten. cantor'un ne kadar özel biri olduğunu anlayabiliriz böylelikle.
uzaydaki nokta sayısı: sonsuzluğu saymaya başlayınca insan nerede duracağını bilemiyor. cantor bize sadece 0 ile 1 arasındaki reel sayıların miktarı ile düzlemdeki herhangi bir büyüklükte bir karenin içindeki nokta sayısının da aynı olduğunu söylüyor. yani bu nokta kümeleri arasında birebir ve örten bir fonksiyon kuruyor. insanlar daha bunu kabullenmeye çalışırken cantor daha ileri gidip aslında yaşadığımız üç boyutlu uzaydaki herhangi bir küpün ya da kürenin içindeki nokta sayısının da yine 0 ile 1 arasındaki reel sayılar kadar olduğunu gösteriyor. 1 adım sonra ne diyeceğini tahmin etmenin çaresizliği ile insanlar cantor'u dinliyor ve cantor n-boyutlu uzaydaki tüm noktaların sayısının da yine 0 ile 1 arasındaki reel sayılar kadar olduğunu söylüyor. ve bu insanlar 19. yüzyılda logaritma tabloları ile hesap yapmaya çalışan insanlar. cantor'u sevmemiş olmalarında şaşırtıcı bir yön yok. cantor'u çekemeyenlerin tek tesellisi cantor'un tam sayıların sayısı ile reel sayıların sayısı arasında kalan başka bir sonsuz sayı olup olmadığı problemini bir sonuca bağlayamadan ölmesidir.
cantor'dan geriye sonsuzluk kavramı ve kümeler kuramı kalmıştır. tüm kümelerin oluşturduğu bir kümenin alt kümeler kümesinin bu kümenin içine sığamayacağı gibi paradokslarla, matematikçilere kümeler kuramına ciddi belitler yardımıyla yaklaşmak gerektiğini öğretti. bugün kullandığımız zermelo-frankel küme belitlerinin ortaya çıkmasına yol açtı.
cantor küme kavramının ciddi bir şekilde ele alınması gerektiğini, ciddiye alınmazsa içinden çıkılmaz paradokslarla boğuşacağımız düşüncesini de ilk dile getiren kişi olmuştur. cantor insanların çığır açan fikirlerini kabul edeceğine inansa da eminim bu kadar geç ve ruh sağlığını kaybettireceğini düşünememiştir. kıskançlık, bağnazlık ve alışılmışın dışına çıkamama dönemin insanlarında çokça görülen bir durum olmuştur. gerçi dönem değişse de insanlar hala değişmez. neyse geç olsun güç olmasın diyerek kendimizi avutup duralım.

günümüzde, cantor'un fikirleri matematikçilerin büyük çoğunluğu tarafından doğru kabul edilmekte ve matematik tarihinin en önemli paradigma değişimlerinden biri olarak tanınmaktadır. david hilbert, "cantor'un yarattığı cennetten bizi kimse kovamayacaktır" diyerek cantor'un katkılarının önemini vurgulamıştır.
anladığımız üzere zamanında cantor bu fikirleri için yoğun bir şekilde eleştiri almıştır. insanlar cantor'un fikirlerine ayak uyduramamıştır. "çağının ötesinde bir matematikçi" kavramı tam anlamıyla cantor'a göre.
sonsuzluğun sınırında yalnız bir adam: georg cantor
sonsuzluğun ve modern matematiğin babası: georg cantor
ünlü matematikçi kronecker cantor için "hain, gençleri zehirleyen bir bilim şarlatanı" ifadelerini kullanmış, poincare ise "matematiği saran ağır bir hastalık" benzetmesini yaparak canım cartoncuğuma laf etmişlerdir. kimse kusura bakmasın hepsi kendisiler. yedirmem cantorcuğumu!!!
ayrıca din adamları da her zamanki gibi bilime ters olduklarından dolayı cantor'a karşı bir saldırı içerisindelerdi.
gösta mittag-leffler, dedekind, david hilbert ve weierstrass ise köstekçilere karşı cantor'un yanında durup destekçilerinden olmuşlardır. fakattt cantor artık dayanamadı ve depresyon yılları cantor için başlamış oldu. ölene kadar sık sık hastaneye yatacak ve sık sık tedavi görecekti artık cantor. ama hastaneden yazdığı mektuplarında hala sağlığına kavuşup bir an önce matematik çalışmayı düşlediğini yazar dururmuş canımın içi cantor. ama bir daha matematik çalışacak kadar sağlığı yerinde olamadı.. fakat boş durmayıp alman matematik derneğini kurdu. ah cantor.. ne hale getirdiler seni.
cantor ağır eleştirilere konu olduğunu ömrünün son gününe kadar duyduğu için kalbi kırık ayrıldı aramızdan. ama unutmasın ki adının geçtiği bir kümenin bugün ders kitaplarında yer aldığını ve bizlerin onu andığını. iyi ki var olmuşsun georg cantor.
(bkz: cantor teoremi)
unutmayın ki sevgili okurlar sonsuzluğa asla ulaşamayız.
zamanında bu yazıyı oluştururken bana destek olan ve anlamamı sağlayan sigma'ya teşekkürlerimi sunuyorum..
kaynak: 1
2)tübitak bilim ve teknik dergisi 2016 eylül* sayısı syf. 66-74 prof. dr. ali sinan sertöz (bilkent üniversitesi fen fakültesi matematik bölümü)
devamını gör...
lucifer (yazar)
efendi efendi! #517551 bir bakalım şu tanıma.; yer meksika, sene 1968... tommie smith ve john carlos podyumda. siyah eldivenlerini takmışlar ve kara panter selamını milletin gözüne gözüne çakmışlar! insanlık tarihinin en özgürlükçü hareketi olarak tanımlamış lucifer bunu. güzelde yapmış.
itiraf et luci, sol cenaha giydirirken aslında gizliden gizliye bir aşk yaşıyorsun. platonik bir aşk. sevip de kavuşamamanın verdiği öfke bütün bünyeni titretiyor. bu yüzden yakaladığın yerden vuruyorsun sola. aşk ve nefret arasındaki ince çizgide gidip geliyorsun. bu aşk seni parça parça yiyip bitiriyor. uykuların kaçıyor. o yüzden geceleri bambaşka bir adam oluyorsun. dönüşüm geçiriyorsun. bünyen bu iki duyguyu aynı anda taşıma yükünü kaldıramıyor. olsun geçecek bu günler. bir gün tüm sevip de kavuşamayanlar hasretle kucaklaşacak ve sen o gün özgürleşeceksin. zincirlerinden kurtulacak ve ışığa doğru yürüyeceksin. en nihayetinde ışık getireceksin insanlara.
mevzuyu buraya not düştükten sonra devam edelim. şimdi çoklarının bana kızacağı ya da tepki göstereceği bazı şeyler yazacağım için peşinen ne yazdığımı biliyorum deyip şerhimi koyayım. *
lucifer samimiyetsizliğe öfkeli. gıcık oluyor adam. bunu lisanı münasibince anlatsa, kimsenin umurunda olmayacak. kimseden reaksiyon alamayacak. insanlar okuyacak ve geçecekler. zira siz insanların edimlerine dair eleştirilerinizi efendi bir şekilde yazdığınızda/söylediğinizde, başınıza bu gelir. okurlar, dinlerler belki, hak bile verirler ama onları rahatsız etmeyi, onları huzursuz etmeyi başaramazsınız. adam bu noktayı çözmüş. aslında bu yüzden yılmış. yılgınlıktan doğan çözümü de reaksiyon almak üzerine kurmuş. arkadaş efendi gibi anlatıyoruz da ne oluyor demiş, kendince tanımları ve başlıkları ile vermiş odunu.
ha şu kısım mühim; bazı tanımlarını okurken gelişine 90'a çaktığını düşünüyorum. üç bant oynamış, tersten ince görmüş diyorum. yetenekli vesselam. ama bazı tanımlarında gazdan ayağını çekmeyi unutuyor, kaptırıyor gidiyor. misal o hareketleri bana dokuz kusurlu hareketten biri gibi geliyor, çalıyorum penaltıyı, onlardan çok haz etmiyorum. lakin dediğim gibi reaksiyonu alması için sinir uçları ile oynaması lazım. kimileri kendisinden nefret ediyor, kimleri ona gülüyor. ama zülfi yâre dokunduğu tanımlarında aslında ayna tutuyor. insanları rahatsız eden kısımda bu.
cinsiyetçi başlıkları yada gazdan ayağını çekemediği o anlar yüzünden de hepsi gümbürtüye gidiyor. oysa adamın elinde bir ayna var. zamanında kendi elinde kırılmış, parça parça tutuyor herkese. bunu güzellikle yapsa kimse umursamayacak. ifrit olmayacak, gıcık olmayacak, öfkelenmeyecek ve doğal olarak üzerinde durmayacak. kendince geliştirdiği bu yöntemle ve kendi üzerinden harladığı nefretle turnusol olmuş adam.
evet bu kadar cümleyi herkesin troll dediği adam için kuruyorum. **
sözlükte benim için iki tane lucifer var. birini seviyorum. diğerinden haz etmiyorum. genelde de ilk lucifer'in tanımlarını okuyorum. ikincinin yaptıklarına pek takılmıyorum. zira biliyorum ki, insanların onda yarattığı huzursuzluğu onlara gerisin geri iade etmek istiyor.
naçizane derim ki, ayna tuttuğu kısımlara odaklanın. diğer yansıttığı lucifer'ın pek hükmü yok.
bakın iddia ediyorum; bu adam efendi huylu bir adamdır. kalkıp burada açtığı cinsiyetçi başlıkların gerçek yaşamda, izdüşümünü fiiliyata dökenlerle sorunu yoksa ve onlara tepki göstermiyorsa bende hiç bir şey bilmiyorum. kabuğu bunca sene boşa parlatmışız demek ki...
yanılıyor da olabilirim lakin gözlemlediklerim ve hissettiklerim bunlar.
itiraf et luci, sol cenaha giydirirken aslında gizliden gizliye bir aşk yaşıyorsun. platonik bir aşk. sevip de kavuşamamanın verdiği öfke bütün bünyeni titretiyor. bu yüzden yakaladığın yerden vuruyorsun sola. aşk ve nefret arasındaki ince çizgide gidip geliyorsun. bu aşk seni parça parça yiyip bitiriyor. uykuların kaçıyor. o yüzden geceleri bambaşka bir adam oluyorsun. dönüşüm geçiriyorsun. bünyen bu iki duyguyu aynı anda taşıma yükünü kaldıramıyor. olsun geçecek bu günler. bir gün tüm sevip de kavuşamayanlar hasretle kucaklaşacak ve sen o gün özgürleşeceksin. zincirlerinden kurtulacak ve ışığa doğru yürüyeceksin. en nihayetinde ışık getireceksin insanlara.
mevzuyu buraya not düştükten sonra devam edelim. şimdi çoklarının bana kızacağı ya da tepki göstereceği bazı şeyler yazacağım için peşinen ne yazdığımı biliyorum deyip şerhimi koyayım. *
lucifer samimiyetsizliğe öfkeli. gıcık oluyor adam. bunu lisanı münasibince anlatsa, kimsenin umurunda olmayacak. kimseden reaksiyon alamayacak. insanlar okuyacak ve geçecekler. zira siz insanların edimlerine dair eleştirilerinizi efendi bir şekilde yazdığınızda/söylediğinizde, başınıza bu gelir. okurlar, dinlerler belki, hak bile verirler ama onları rahatsız etmeyi, onları huzursuz etmeyi başaramazsınız. adam bu noktayı çözmüş. aslında bu yüzden yılmış. yılgınlıktan doğan çözümü de reaksiyon almak üzerine kurmuş. arkadaş efendi gibi anlatıyoruz da ne oluyor demiş, kendince tanımları ve başlıkları ile vermiş odunu.
ha şu kısım mühim; bazı tanımlarını okurken gelişine 90'a çaktığını düşünüyorum. üç bant oynamış, tersten ince görmüş diyorum. yetenekli vesselam. ama bazı tanımlarında gazdan ayağını çekmeyi unutuyor, kaptırıyor gidiyor. misal o hareketleri bana dokuz kusurlu hareketten biri gibi geliyor, çalıyorum penaltıyı, onlardan çok haz etmiyorum. lakin dediğim gibi reaksiyonu alması için sinir uçları ile oynaması lazım. kimileri kendisinden nefret ediyor, kimleri ona gülüyor. ama zülfi yâre dokunduğu tanımlarında aslında ayna tutuyor. insanları rahatsız eden kısımda bu.
cinsiyetçi başlıkları yada gazdan ayağını çekemediği o anlar yüzünden de hepsi gümbürtüye gidiyor. oysa adamın elinde bir ayna var. zamanında kendi elinde kırılmış, parça parça tutuyor herkese. bunu güzellikle yapsa kimse umursamayacak. ifrit olmayacak, gıcık olmayacak, öfkelenmeyecek ve doğal olarak üzerinde durmayacak. kendince geliştirdiği bu yöntemle ve kendi üzerinden harladığı nefretle turnusol olmuş adam.
evet bu kadar cümleyi herkesin troll dediği adam için kuruyorum. **
sözlükte benim için iki tane lucifer var. birini seviyorum. diğerinden haz etmiyorum. genelde de ilk lucifer'in tanımlarını okuyorum. ikincinin yaptıklarına pek takılmıyorum. zira biliyorum ki, insanların onda yarattığı huzursuzluğu onlara gerisin geri iade etmek istiyor.
naçizane derim ki, ayna tuttuğu kısımlara odaklanın. diğer yansıttığı lucifer'ın pek hükmü yok.
bakın iddia ediyorum; bu adam efendi huylu bir adamdır. kalkıp burada açtığı cinsiyetçi başlıkların gerçek yaşamda, izdüşümünü fiiliyata dökenlerle sorunu yoksa ve onlara tepki göstermiyorsa bende hiç bir şey bilmiyorum. kabuğu bunca sene boşa parlatmışız demek ki...
yanılıyor da olabilirim lakin gözlemlediklerim ve hissettiklerim bunlar.
devamını gör...
renkli mahlasın yazarları tahrik etmesi
proleterin yüzü gülür mü?
devamını gör...
üç nokta
üç nokta aşktır.
her nokta gizli bir ahtır.
seviyorum deyip haykıramamaktır.
boğazda düğümlenen iki çift sözdür.
dilin lal, gönlün melal olduğu andır.
gözlerden süzülmeyen iki damla gözyaşıdır.
hissedilen fakat bir türlü yazılamayandır.
kelimelerin kifayetsiz kaldığı andır.
üç nokta; bitmeyendir, bitemeyendir...
~mevlana
her nokta gizli bir ahtır.
seviyorum deyip haykıramamaktır.
boğazda düğümlenen iki çift sözdür.
dilin lal, gönlün melal olduğu andır.
gözlerden süzülmeyen iki damla gözyaşıdır.
hissedilen fakat bir türlü yazılamayandır.
kelimelerin kifayetsiz kaldığı andır.
üç nokta; bitmeyendir, bitemeyendir...
~mevlana
devamını gör...
forumsal başlık önerileri
benim neyim eksik diyerek forumsal bir başlık açmak istedim. bilgi başlıkları gibi birkaç entry ile kalmasın, tanım dolsun. popüler olsun. içinde birkaç pic olsun. ama aklıma özgün bir şey gelmedi. sözlükte hep beraber buluruz bir şeyler diye düşündüm.
gereklilikler.
1. ekşiden arak olmasın.
2. uludağdan arak olmasın.
2. politik/siyasi olmasın.
3. cinsiyetçi olmasın.
4. din içerikli olmasın.
5. sorunsal olmasın.
6. versus olmasın.
(tüm bunları göz önüne alınca benim bulamamam normal. )
haydi imeceye
not: siz bkz verin, ben açarım başlıkları sırayla.*
gereklilikler.
1. ekşiden arak olmasın.
2. uludağdan arak olmasın.
2. politik/siyasi olmasın.
3. cinsiyetçi olmasın.
4. din içerikli olmasın.
5. sorunsal olmasın.
6. versus olmasın.
(tüm bunları göz önüne alınca benim bulamamam normal. )
haydi imeceye
not: siz bkz verin, ben açarım başlıkları sırayla.*
devamını gör...
öyle birine aşık ol ki
seni haketsin.
devamını gör...
korkuluk
hiç bir korkuluğu kurt suretinde yapmamışlar, ayı gibi leopar gibi de yapmamışlar. zannederim ki insandan daha korkuncunu bulamamışlar.
thomas hobbes
thomas hobbes
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
yapalım bir atışma bugünlük,
sizin yaptığınızın adı bücürlük,
aşıklar da pek fenaymış,
lakin yoktur onlarda özgünlük.
sizin yaptığınızın adı bücürlük,
aşıklar da pek fenaymış,
lakin yoktur onlarda özgünlük.
devamını gör...
deliksiz uyku
yatmadan en az 2 saat önce teknolojik cihazlardan uzak durmanız, en az 2 saat önceden yemek yemeyi ve sıvı alımını kesmiş olmanız durumunda olabilecek olan durumdur. ha bir de karanlık ve sessiz bir ortam gerekir.
şartlarını sağlamak oldukça zor olsa da bir gecelik deliksiz uyku en az 4 gecelik bölünen uykuya denktir bence.
şartlarını sağlamak oldukça zor olsa da bir gecelik deliksiz uyku en az 4 gecelik bölünen uykuya denktir bence.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
bizler doğmadık henüz, ölemedik de... okumadık, yazmadık, söylemedik daha sözümüzü. insan'ı ve bize insanlığımızı hatırlatan bir kaç güzel yüz, bir kaç sıcak ruh görünce uyanır gibi oluyoruz. kulağımıza kurşunla üflüyor yaşam, yaşamı. bu bizim kusurumuz. yaşamadık henüz. bu dünyada görünür olmadan öncesini hatırlayan ve vatanını özler gibi özleyen kaç kişi var?
insan'ı arıyoruz, hatalarıyla, eksikleriyle ama illa ki onuruyla, kavgasıyla... içimizde ve dışımızda. şiir'in de orada olduğunu farz bilerek.
acılar, üzüntüler, zorluklar insanın kabuğu kadar. kabuğumuz ince ancak dayanırız. dayanağımız aslımızdır.
insan'ı arıyoruz, hatalarıyla, eksikleriyle ama illa ki onuruyla, kavgasıyla... içimizde ve dışımızda. şiir'in de orada olduğunu farz bilerek.
acılar, üzüntüler, zorluklar insanın kabuğu kadar. kabuğumuz ince ancak dayanırız. dayanağımız aslımızdır.
devamını gör...
neyzen tevfik
neyzen tevfik; para, mal, ün gibi büyük çoğunlukça önemsenen şeyleri bir yana itelemiş; ayağına dolanan ve çoklarının düşlerini dolduran şeyler için tüm güçlerini seferber ettikleri olanakları ezerek geçmişti. bilinçli ya da sezgisel olarak yakınılan düzen, disiplin, otorite, kural gibi ölçü ve ölçütlere sırtını dönerek kendince yaşamıştı.bir taşlama ustası olmak kolay değildir tabii.
her zaman memnun olduğu içkili, neyli berduş hayat onun için felsefî bir tercihtir.
hazır cevaplılığıyla bilinen şair'in şöyle de bir hikayesi vardır:
neyzen, çalarken mi neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun zaman mı çalarsın? maliye bakanı hakkında yolsuzluk dedikodularının dolaştığı bir dönemidir. neyzen: “maliye vekili değilim ki, çalarken zevk alayım.
her zaman memnun olduğu içkili, neyli berduş hayat onun için felsefî bir tercihtir.
hazır cevaplılığıyla bilinen şair'in şöyle de bir hikayesi vardır:
neyzen, çalarken mi neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun zaman mı çalarsın? maliye bakanı hakkında yolsuzluk dedikodularının dolaştığı bir dönemidir. neyzen: “maliye vekili değilim ki, çalarken zevk alayım.
devamını gör...
güne iyi başlatan şeyler
pencereden iceri bakan bir karga.
devamını gör...
powerbank'e türkçe isim önerileri
çok oturgaçlı doldurgaç.
devamını gör...
bundan öte ayrılık var
yine bir gece trigonometri çözerken dilime dolanan, sözü ve müziğiyle insanın burnunun direğini sızlatan güzelim şarkı.
ahmet kaya, adeta emanet edercesine bir programda 20 saniye mırıldanıyor. ona ait başka kayıt bildiğim kadarıyla mevcut değil maalesef. burdan ulaşabilirsiniz;
lakin özgür tüzer de "iki gözüm ahmet" filmi için çok güzel seslendiriyor. bu iki sesi ayırmak zor gerçekten. buyrunuz lütfen;
kulak için sanat sundum size. bir de göz için sunayım.
bu da sözleri;
yüce dağların ardında kaldı hayallerimiz
bu şehirde yine ölüm var
karanlıklar çöktü yine sevgilerde sahteymiş
bu gönlümde yine hüzün var
yüreğimi yakıyorsun o güzel gözlerinle
bakışlarında bir ümit var
sürgün edildiğim yerde kanatlarım kırıldı
esen yelde senin kokun var
bundan böyle yolu yok kolların çürüdü
bundan öte karanlık var
sen beni anlamadın gözünü kan bürümüş
bundan öte ayrılık var
ahmet kaya, adeta emanet edercesine bir programda 20 saniye mırıldanıyor. ona ait başka kayıt bildiğim kadarıyla mevcut değil maalesef. burdan ulaşabilirsiniz;
lakin özgür tüzer de "iki gözüm ahmet" filmi için çok güzel seslendiriyor. bu iki sesi ayırmak zor gerçekten. buyrunuz lütfen;
kulak için sanat sundum size. bir de göz için sunayım.
bu da sözleri;
yüce dağların ardında kaldı hayallerimiz
bu şehirde yine ölüm var
karanlıklar çöktü yine sevgilerde sahteymiş
bu gönlümde yine hüzün var
yüreğimi yakıyorsun o güzel gözlerinle
bakışlarında bir ümit var
sürgün edildiğim yerde kanatlarım kırıldı
esen yelde senin kokun var
bundan böyle yolu yok kolların çürüdü
bundan öte karanlık var
sen beni anlamadın gözünü kan bürümüş
bundan öte ayrılık var
devamını gör...
hanımına masaj yapan erkek
başlık ve altına yazılanlar nasıl bir kafanın ürünüyse artık, başkalarının özel hayatı için "yapmayın" falan diyor...
normalde böyle başlıklara yazmamak prensibimdir ama artık cidden şunu yaoan erkek bunu yapan kadın başlıklarından gına geldi. suç teşkil etmediği müddetçe kim ne isterse yapar bu kadar basit. kaldı ki bu, özel hayat.
bizim millet de bayılıyor ya özel hayat konusunda tavsiye vermeye. ikili ilişkiler hakkında bu kadar konuşup da bu konuda bu kadar başarısız olan başka bir millet yoktur bence.
ayrıca hanım ne alüminyum? şu, eşleri tanımlamak için kullanılan "hanım, bey, karı, koca" kelimelerini toptan yok etmek lazım aslında da malum, dil zihniyetin sebebi olmaktan ziyade; sonucu.
tanım: saçma sapan bir başlık.
normalde böyle başlıklara yazmamak prensibimdir ama artık cidden şunu yaoan erkek bunu yapan kadın başlıklarından gına geldi. suç teşkil etmediği müddetçe kim ne isterse yapar bu kadar basit. kaldı ki bu, özel hayat.
bizim millet de bayılıyor ya özel hayat konusunda tavsiye vermeye. ikili ilişkiler hakkında bu kadar konuşup da bu konuda bu kadar başarısız olan başka bir millet yoktur bence.
ayrıca hanım ne alüminyum? şu, eşleri tanımlamak için kullanılan "hanım, bey, karı, koca" kelimelerini toptan yok etmek lazım aslında da malum, dil zihniyetin sebebi olmaktan ziyade; sonucu.
tanım: saçma sapan bir başlık.
devamını gör...
20 mart 2021 merkez bankası başkanı naci ağbal'ın görevden alınması
gece gece tüm tuşlara basıyorlar.
devamını gör...
ölüdeniz
en favori ve etkileyici plajlarımızdan olan ve fethiye'de bulunan ölüdeniz, bir alman gazetesi tarafından dünyanın en güzel plajı seçilmişti. çevresi kapalı bir gölü andıran ölüdeniz'in suyu çok dingin ve sığ olsa da su seviyesi sürekli olarak alçalıp yükseliyor. bu sebepten de deniz berrak ve tertemiz kalıyor.
devamını gör...
lise arkadaşlığı vs üniversite arkadaşlığı
üniversitede herkes kendi çıkarlarının peşinde oluyor o yüzden lise arkadaşlığı.
devamını gör...
