30'unda metalci olmak
eee alma metalcinin ahını çıkar aheste aheste demişler. orada burada metalcilere salladınız salladınız şimdi imana geldiniz değil mi ? sizi köftehorlar sizi...
devamını gör...
cinnet geçirten yazım yanlışları
"eyer diyer felan" beni çıldırtan yanlışlar.
devamını gör...
kadınlar
mujeres - kadınlar
eduardo galeano
çev. süleyman doğru
(kitapla alakalı tuttuğum notlardan düzenlenmiştir)
kitabı, daha doğrusu eduardo galeano’yu keşfetmem -futbol ile alakalı yazdıklarını saymazsam- açık gazete sayesinde oldu. bir açık gazete geleneği olarak her programın başında galeano’nun kitaplarından bir bölüm okunuyor ve geçen yayın dönemindeki kitap mujeres idi. yine bir sabah ömer madra tarafından okunan şu pasaj ilgimi çekti:
plaza de mayo anneleri
1977, buenos aires
kendi evlatları tarafından dünyaya getirilmiş kadınlar olan plaza de mayo anneleri, bu trajedinin yunan korosunu oluşturuyorlar. kayıplarının fotoğraflarım havaya kaldırıp pembe hükümet sarayının önündeki piramidin etrafında kışlaları, karakolları ve kiliseleri dolaşırkenki inatçılıklarıyla dönüp dururken, gözleri onca gözyaşından kupkuru ve eskiden varken artık olmayanları ya da kim bilir belki de hâlâ olanları beklemekten umutlan kınlmış: "uyanıyor ve hayatta olduğunu hissediyorum," diyor içlerinden biri ve her biri. "sabah vakti geride kalırken umudum yavaş yavaş tükeniyor. öğlen olduğunda ölüyorum. akşama doğru diriliyorum. o zaman geleceğine yeniden inanıyor ve masaya onun için bir tabak koyuyorum, ama o yeniden ölüyor ve gece olduğunda umudum tamamen tükenmiş olarak uyuyakalıyorum. uyanıyor ve hayatta
olduğunu hissediyorum..."
onlara deliler diyorlar. normalde kimse onlardan bahsetmiyor. durum normale dönünce dolar ucuzluyor, aynı şekilde bazı insanlar da. deli şairler ölüme gidiyorlar, normal şairlerse kılıcı öpüp övgüler düzüyor ve sessizliğe gömülüyorlar. ekonomi bakanı çok normal bir şekilde afrika selvasında aslan ve zürafa avlarken, generaller buenos aires'in kenar mahallelerinde işçi avlıyorlar. yeni dil kurallan askeri diktatörlüğü ulusal yeniden yapılanma süreci olarak adlandırmaya mecbur ediyor.
***
(bkz: plaza de mayo anneleri)
***
erken dönem filozoflarının ve dinlerinin erkeğin tamamlanmamış hali olarak yorumladığı kadın kavramı, latin amerika’nın edebi yönünü dünyaya tanıtan eduardo galeano’nun çeşitli hikaye ve anektodlarıyla ele alınıyor. bu hikayeler daha çok galeano’nun yetiştiği ve anlatıcılığını üstlendiği kültür itibarıyla ispanyol ve maya kültürüyle harmanlanmış çeşitli halk öykülerini ve tarihte ataerkil düzenin karşısında kadın kimliğiyle ön plana çıkmış ve “bir erkeğin cesaret edemeyeceği” işlere “kalkışan” cesur kadınların kahramanlık öyküleri gibi çeşitli konulardan oluşuyor.
kitap boyunca galeano’nun üstlendiği rol anlatıcılık, yani metinsel olarak bir mesaj kaygısı çoğunlukla yok. ancak seçilen metinler öylesine dolu ki, insan okurken kadınları ve kadınların toplumdaki yerinin tarihte ne konumda olduğunu ve günümüzde bunun pek değişmediğini okura şok etkisiyle yansıtıyor.
tarih boyunca kadınların toplumun bir parçası olarak verdiği varlık mücadelesine kitaptaki öyküler aracılığıyla tanıklık ediyoruz. herkesin bildiğini değil de saklı olanı keşfetmek isteyen, bunun uğruna önüne konan engellere biat etmeyip canı pahasına bu mücadeleyi veren kadınlara birkaç satırlığına da olsa eşlik etmek heyecan verici.
eduardo galeano
çev. süleyman doğru
(kitapla alakalı tuttuğum notlardan düzenlenmiştir)
kitabı, daha doğrusu eduardo galeano’yu keşfetmem -futbol ile alakalı yazdıklarını saymazsam- açık gazete sayesinde oldu. bir açık gazete geleneği olarak her programın başında galeano’nun kitaplarından bir bölüm okunuyor ve geçen yayın dönemindeki kitap mujeres idi. yine bir sabah ömer madra tarafından okunan şu pasaj ilgimi çekti:
plaza de mayo anneleri
1977, buenos aires
kendi evlatları tarafından dünyaya getirilmiş kadınlar olan plaza de mayo anneleri, bu trajedinin yunan korosunu oluşturuyorlar. kayıplarının fotoğraflarım havaya kaldırıp pembe hükümet sarayının önündeki piramidin etrafında kışlaları, karakolları ve kiliseleri dolaşırkenki inatçılıklarıyla dönüp dururken, gözleri onca gözyaşından kupkuru ve eskiden varken artık olmayanları ya da kim bilir belki de hâlâ olanları beklemekten umutlan kınlmış: "uyanıyor ve hayatta olduğunu hissediyorum," diyor içlerinden biri ve her biri. "sabah vakti geride kalırken umudum yavaş yavaş tükeniyor. öğlen olduğunda ölüyorum. akşama doğru diriliyorum. o zaman geleceğine yeniden inanıyor ve masaya onun için bir tabak koyuyorum, ama o yeniden ölüyor ve gece olduğunda umudum tamamen tükenmiş olarak uyuyakalıyorum. uyanıyor ve hayatta
olduğunu hissediyorum..."
onlara deliler diyorlar. normalde kimse onlardan bahsetmiyor. durum normale dönünce dolar ucuzluyor, aynı şekilde bazı insanlar da. deli şairler ölüme gidiyorlar, normal şairlerse kılıcı öpüp övgüler düzüyor ve sessizliğe gömülüyorlar. ekonomi bakanı çok normal bir şekilde afrika selvasında aslan ve zürafa avlarken, generaller buenos aires'in kenar mahallelerinde işçi avlıyorlar. yeni dil kurallan askeri diktatörlüğü ulusal yeniden yapılanma süreci olarak adlandırmaya mecbur ediyor.
***
(bkz: plaza de mayo anneleri)
***
erken dönem filozoflarının ve dinlerinin erkeğin tamamlanmamış hali olarak yorumladığı kadın kavramı, latin amerika’nın edebi yönünü dünyaya tanıtan eduardo galeano’nun çeşitli hikaye ve anektodlarıyla ele alınıyor. bu hikayeler daha çok galeano’nun yetiştiği ve anlatıcılığını üstlendiği kültür itibarıyla ispanyol ve maya kültürüyle harmanlanmış çeşitli halk öykülerini ve tarihte ataerkil düzenin karşısında kadın kimliğiyle ön plana çıkmış ve “bir erkeğin cesaret edemeyeceği” işlere “kalkışan” cesur kadınların kahramanlık öyküleri gibi çeşitli konulardan oluşuyor.
kitap boyunca galeano’nun üstlendiği rol anlatıcılık, yani metinsel olarak bir mesaj kaygısı çoğunlukla yok. ancak seçilen metinler öylesine dolu ki, insan okurken kadınları ve kadınların toplumdaki yerinin tarihte ne konumda olduğunu ve günümüzde bunun pek değişmediğini okura şok etkisiyle yansıtıyor.
tarih boyunca kadınların toplumun bir parçası olarak verdiği varlık mücadelesine kitaptaki öyküler aracılığıyla tanıklık ediyoruz. herkesin bildiğini değil de saklı olanı keşfetmek isteyen, bunun uğruna önüne konan engellere biat etmeyip canı pahasına bu mücadeleyi veren kadınlara birkaç satırlığına da olsa eşlik etmek heyecan verici.
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
tarihteki en ilginç savaş, 1788 yılında sebeş savaşı’nda 10 bin kişilik avusturya ordusu kendi askerlerini osmanlı askeri sanıp öldürmüş. osmanlı daha savaş alanına gelmeden savaşı kazanmıştır.
-güler misin ağlar mısın? ben üzülmekle beraber o zamanlar nasıl bir savaş stratejisine sahip olduklarını merak etmiş bulunmaktayım.
-güler misin ağlar mısın? ben üzülmekle beraber o zamanlar nasıl bir savaş stratejisine sahip olduklarını merak etmiş bulunmaktayım.
devamını gör...
doğduğun aya göre temsil ettiğin çiçek
karanfil.
aşkı, cazibeyi ve üstünlüğü sembolize ediyor. soğuk bir ay olan ocak’ta renkli duruşu olan karanfiller, gölgelerine göre farklı şeyleri yansıtıyor.
aşkı, cazibeyi ve üstünlüğü sembolize ediyor. soğuk bir ay olan ocak’ta renkli duruşu olan karanfiller, gölgelerine göre farklı şeyleri yansıtıyor.
devamını gör...
8 nisan 2021 uyuşturucu kullanımında istanbul'un dünyada ikinci olması
istanbul üniversitesi cerrahpaşa, adli bilimler ve adli tıp enstitüsü akademisyenleri prof. dr. faruk aşıcıoğlu, dr. selda mercan, merve kuloğlu genç’in “atık sulardan uyuşturucu ve diğer psikoaktif maddelerin izlenmesi” başlıklı projelerinin sonuçları ortaya çıktı. water research dergisi’nde yayınlanan “istanbul’da geçici-zamana bağlı yasadışı uyuşturucu, alkol ve tütün eğilimlerinin araştırılması: 14 arıtma tesisinin atık su analizi” başlıklı makale, analiz edilen atık su üzerinden istanbul’daki uyuşturucu kullanım oranına ilişkin önemli bilgiler verdi. araştırma geçen yılın mart, haziran, eylül ve aralık dönemlerini kapsıyor.
listede ikinci sırada
araştırmada, dünyanın en büyük ülkelerinin kalabalık kentleri ile de karşılaştırmalı örneklere yer verildi. amsterdam, barselona, new york, münih, berlin, zürih, şangay gibi metropollerde kullanılan uyuşturucu çeşidi ve oranı istanbulla karşılaştırıldı. sonuçlara göre, istanbul esrar kullanımında 10 kentin yer aldığı listede barselona’dan sonra ikinci sırada yer aldı. eroin kullanımında da abd’nin new york kentinin ardından ikinci sırada yer alan istanbul, kokain kullanımında alt sıralarda yer alıyor. kokain tüketiminde ise istanbul başka kentlerin gerisinde yer alıyor. listede adana ise new york ve istanbul’dan sonra en fazla esrar kullanılan üçüncü il konumunda.
yaz döneminde arttı
çalışma verilerinde istanbul’da esrar, eroin, kokain, amfetamin, metamfetamin, ekstazi kullanım oranları ile dünya ülkeleri arasındaki farklar analiz edildi. araştırmaya göre istanbul’da en fazla kullanılan uyuşturucu türü esrar, en az tüketilen ise amfetamin olarak belirlendi. kenevir bitkisinden elde edilen ve psikoaktif etkiler yaratan esrarın, genellikle avrupa yakasında daha yoğun kullanıldığı tespit edildi. istanbul’da esrarın en çok kullanıldığı bölgeler, silivri, b. çekmece, çatalca’nın beylikdüzü, esenyurt, arnatuvköy, başakşehir, avcılar, bağcılar, bahçelievler ve bakırköy. anadolu yakasında ise kadıköy, ataşehir ve üsküdar’da esrar kullanımı diğer ilçelere göre yaygın. araştırma ayrıca esrar kullanımının, yaz aylarında ciddi artış gösterdiğini gösteriyor.
avrupa yakası yoğun
esrardan sonra en çok tüketilen uyuşturucu çeşidi ise eroin. oldukça güçlü bağımlılık yapıcı ve ölümcül olabilen eroinin kullanımı da avrupa yakasında daha yoğun. çalışmaya göre eroin en çok, esenyurt, arnatuvköy, başakşehir, avcılar, bakırköy bölgelerinde kullanılıyor. uyarıcı ve halüsinasyon özellikli psikoaktif sentetik madde metamfetamin kullanımında ise beylikdüzü, esenyurt, arnatuvköy öne çıkıyor. başakşehir’in önemli bölümü ve avcılar’da da metamfetamin kullanımına rastlanmış.
üzerinde bir resim ya da logo basılı tablet veya kapsüller halinde üretilen ekstazide ise anadolu yakası öne çıkıyor. üsküdar, ümraniye, çekmeköy ve ataşehir’in bir bölümü ile maltepe, sancaktepe, çekmeköy’de ekstazi kullanıldığı saptanmış. merkezi sinir sistemi üzerine uyuşturucu etkide bulunan kokainin kullanımına bakıldığında da beylikdüzü ve esenyurt başta olmak üzere tüm avrupa yakası öne çıkıyor.
en çok esrar kullanılan ilçeler
b.çekmece,
avcılar
çatalca
bağcılar
beylikdüzü
bahçelievler
esenyurt
bakırköy
arnatuvköy
silivri
başakşehir
en çok eroin kullanılan ilçeler
esenyurt
avcılar
esenyurt
avcılar
arnatuvköy
bakırköy
başakşehir
en çok ekstazi kullanılan ilçeler
üsküdar
ataşehir
ümraniye
maltepe
çekmeköy
sancaktepe
buradan
devamını gör...
türk ateisti
müslümanlar inandıkları ve içeriğine göre tüm yaşamını şekillendirdikleri kitabı okumuyorlar sorun yok. ama ateistler inanmadıkları kitabı okumuyorlar o halde cahiller öyle mi?
devamını gör...
tüm yazarların profilinde kurucu yazması
(bkz: yoldaş getir götürümü yapıyor o derece)
bir de hepimizin nickname'i mavi olsaydı ya. bu birazcık üzüştü.
bir de hepimizin nickname'i mavi olsaydı ya. bu birazcık üzüştü.
devamını gör...
tüh bu başlık da tutmadı
taşıma su ile değirmen dönmez..
devamını gör...
code civil
code napoleon veya napolyon yasaları olarak da bilinen 1804 tarihli fransız medeni kanunudur. kanun hazırlanırken roma hukuku ve islam fıkhından esinlenilmiştir. islam hukukunda özellikle imam malik ve imam şafii'nin görüşleri esas alınmıştır.
devamını gör...
çanakkale temalı cuma hutbesinde atatürk'e yer verilmemesi
diyanetin bir ciddiyeti kalmadığı için bir anlam ifade etmeyen hutbe.
şahsen bir müslüman olarak diyaneti tanımıyorum zira islam hiçbir kurumun tekelinde değildir. yarın iktidar değişir diyanetin söylemi de değişir zira hep böyle olagelmiştir.
ha gelelim bir yukardaki cahilin hezeyanlarına, illa uğraştırıyorlar insanı teyallam. birincisi sevgili cahil o fetva değil hutbe. ikincisi.
bir yarbay düşünün ki mereşale (liman von sanders) ters mobbing uyguluyor, bir yandan sanders'in sadece alman çıkarlarına hizmet eden stratejileriyle uğraşıyor bir yandan da emir beklemeden yarımadada kilit noktalara karşı taaruzlara başlıyor. hatta iş öyle bir noktaya geliyor ki sandersin tüm komutasındaki askerleri tarafından kendi emrine alıyor. mareşallik yetkilerini kullanan bir yarbay. conkbayırı düşüyor denilince conk bayırına gidiyor, anafartalar düşüyor denilince oradaki durumu toparlıyor, anzak koyundan ağır taaruzları kendisiyle anılacak olan kemal yerinden bir şekilde durduruyor.
yarbay olduğu doğrudur da kemal paşa'sız bir çanakkale direnişi ifadesi yanlıştır. o dönemdeki tüm subaylar çok iyi eğitimden geçiyordu, verilen emirleri, bu net ölüm bile olsa eksiksiz uygulaması gerektiğini hem vatani duygularla hem de stratejik olarak önemini kavrama yetilerine sahiplerdi. bu yüzden atatürk ve silah arkadaşları olarak anılması gerekmektedir. diyanetin hutbesi sanki geliboluda kendi kendine bir şeyler olmuş da kafir yurttan atılmış gibi yazılmış. ortda askeri bir harekat varsa harekatın kurucusu da anılır, yâd edilir, çünkü mustafa kemal paşa diyanetin o ecdad dediklerinin tam ortasında yer alıyor.
şahsen bir müslüman olarak diyaneti tanımıyorum zira islam hiçbir kurumun tekelinde değildir. yarın iktidar değişir diyanetin söylemi de değişir zira hep böyle olagelmiştir.
ha gelelim bir yukardaki cahilin hezeyanlarına, illa uğraştırıyorlar insanı teyallam. birincisi sevgili cahil o fetva değil hutbe. ikincisi.
bir yarbay düşünün ki mereşale (liman von sanders) ters mobbing uyguluyor, bir yandan sanders'in sadece alman çıkarlarına hizmet eden stratejileriyle uğraşıyor bir yandan da emir beklemeden yarımadada kilit noktalara karşı taaruzlara başlıyor. hatta iş öyle bir noktaya geliyor ki sandersin tüm komutasındaki askerleri tarafından kendi emrine alıyor. mareşallik yetkilerini kullanan bir yarbay. conkbayırı düşüyor denilince conk bayırına gidiyor, anafartalar düşüyor denilince oradaki durumu toparlıyor, anzak koyundan ağır taaruzları kendisiyle anılacak olan kemal yerinden bir şekilde durduruyor.
yarbay olduğu doğrudur da kemal paşa'sız bir çanakkale direnişi ifadesi yanlıştır. o dönemdeki tüm subaylar çok iyi eğitimden geçiyordu, verilen emirleri, bu net ölüm bile olsa eksiksiz uygulaması gerektiğini hem vatani duygularla hem de stratejik olarak önemini kavrama yetilerine sahiplerdi. bu yüzden atatürk ve silah arkadaşları olarak anılması gerekmektedir. diyanetin hutbesi sanki geliboluda kendi kendine bir şeyler olmuş da kafir yurttan atılmış gibi yazılmış. ortda askeri bir harekat varsa harekatın kurucusu da anılır, yâd edilir, çünkü mustafa kemal paşa diyanetin o ecdad dediklerinin tam ortasında yer alıyor.
devamını gör...
dünyanın tadının kaçmaya başladığı yıl
1891 çünkü rimbaud ölmüştü.
devamını gör...
eylül
açık ara en sevdiğim,keşke hiç bitmese dediğim güzel ay.
devamını gör...
800 tanıma ulaşmış ilk yazar
hayırlı olsun kardeş, yemeyip içmeyip tanım girdin ve hak ettin.
devamını gör...
kitap okurken müzik dinleyen insan
asla olamayacağım insan türüdür. dış seslerden rahatsız olmam tv açıkken bile kitap okurum ama müzik dinleyerek olmuyor ne bileyim
devamını gör...
ölmeye hazır değilim
2021 yılında çekimleri tamamlanan 21 şubat 2022 tarihinde netflix'e yüklenmiş olan orijinal ismi non mi uccidere veya don't kill me olan italyan yapımı gerilim ve korku filmidir. türkçe'ye çevrildiğinde ölmeye hazır değilim / beni öldürmeyin olarak çevrilmektedir. film 1 saat 38 dakika sürmektedir. filmin yönetmenliğini andrea de sica üstlenmiştir.

görselin kaynağı
başrollerinde ise bebeğim alice pagani ve rocco fasano bulunmaktadır. mirtina/ mirta rolünü alice pagani canlandırmaktadır. robin rolünü de rocco fasano canlandırmaktadır. robin ve mirta bir barda tanışıp sevgili olurlar. robin de robin şimdi yanii *

görselin kaynağı
filmin konusu ise mirta ve robin içinde benandanti denilen kimyasal sayesinde aşırı dozda uyuşturucu kullanıp, intihara kalkışırlar. robin öldükten sonra tekrardan dirileceklerini bilir fakat hiçbir şeyden haberi olmayan mirta bunu deneyimleyerek farketmek zorunda kalır. iki gencin yan yana cesetlerini gören mirta'nın ailesi, kızlarının öldüklerini öğrenince defin işlemlerine başlarlar. film de tam bu noktada başlamaktadır.
öldükten sonra tekrar dirilen mirta, mezarından çıkar ve evine gider. öldüğünün farkına varması, tekrardan dirilmesi, durumu kavraması biraz zaman alır. evde annesiyle karşılaşır. fakat annesi halüsinasyon gördüğünü düşünür. mirta bu seferde erkek arkadaşı robin ile birlikte kaldığı eve gider. babasının annesini bir başka kadınla aldattığını öğrenir. bu benandanti denilen kimyasalı kullanınca ölüp, tekrardan diriliyorsunuz fakat zombi olarak. benandanti denilen bu kimyasal/uyuşturucu tarikatlar tarafından hazırlanıp insanlara enjekte ediliyor. amaç güçlüleri bırakıp zayıfları öldürmek. aşırı ölüleri temizlemek. zombiye dönüşen mirta'nın peşinde luca bertozzi denilen bir adam var. elinde sürekli elektro şok ile geziyor* bilinenin aksine buradaki zombilerin beyinleri ölü değil, canlı. mirta'nın insan eti ve kanı tüketmezse bedeni değişiyor, hasta oluyor. gözbebekleri büyüyor. kolları ve vücüdu morarmaya başlıyor. ayrıca kurbanlarının canlı olması da önemli. genelde ilk kurbanlarının boynundan ya da midesinden başlayarak yiyor. kurbanları ölene kadar da onları yemeye devam ediyor.
tek kural ölüler ölüleri yiyemez ve bir zombiyi ikinci kez öldürmek çok zor. zombiyi yakalayıp, zincirlemek ve aç bırakıp çürümesini sağlayarak öldürmek mümkün.
robin'in öldükten sonra dirilmemesi mirta'yı üzer. erkek arkadaşının mezarına gider ve mezarı kazmaya başlar. fakat erkek arkadaşı robin'in mezarı boştur. robin ile mirta'nın karşılaşması ilginç. robin'in bencilliği yüzünden mirta'nın hayatını mahvoluyor.

görselin kaynağı
birinin hayatını sırf kendiniz için (canınız öyle istiyor) diye çalmak da bencilliğe dahil mi ? bence evet. robin'in gerçek yüzüyle karşılaşan mirta'nın artık kendi yoluna bakma vakti gelmiştir.
film ayrıca chiara palazzolo'nun 2012 yılında yayınladığı "non mi uccidere: la trilogia di mirta-luna" kitabından uyarlanmıştır.
beni bilen bilir. deli gibi alice pagani hayranıyımdır. fakat böyle iyi ve güzel bir oyuncuyu böyle bir filmde harcamak beni bir miktar üzdü. bu arada film de hiç olmadığı kadar cinsellik, çıplaklık ön planda. filmin bazı noktalarında inanılmaz mantık hataları var. özellikle vurulma sahneleri, sahneler arası geçişler de falan. filmi izleyin ama çok bi beklentiniz olmasın. imdb puanı 4.3. zaten yeni yayınlandı. sonu ise çok basit kalmış. film çekelim de film olması önemli değil gibi bakmışlar biraz. neyse çok kötüledim. sırf alice pagani için bile izlenir *
filmin fragmanı
filmin afişi

görselin kaynağı
başrollerinde ise bebeğim alice pagani ve rocco fasano bulunmaktadır. mirtina/ mirta rolünü alice pagani canlandırmaktadır. robin rolünü de rocco fasano canlandırmaktadır. robin ve mirta bir barda tanışıp sevgili olurlar. robin de robin şimdi yanii *

görselin kaynağı
filmin konusu ise mirta ve robin içinde benandanti denilen kimyasal sayesinde aşırı dozda uyuşturucu kullanıp, intihara kalkışırlar. robin öldükten sonra tekrardan dirileceklerini bilir fakat hiçbir şeyden haberi olmayan mirta bunu deneyimleyerek farketmek zorunda kalır. iki gencin yan yana cesetlerini gören mirta'nın ailesi, kızlarının öldüklerini öğrenince defin işlemlerine başlarlar. film de tam bu noktada başlamaktadır.
öldükten sonra tekrar dirilen mirta, mezarından çıkar ve evine gider. öldüğünün farkına varması, tekrardan dirilmesi, durumu kavraması biraz zaman alır. evde annesiyle karşılaşır. fakat annesi halüsinasyon gördüğünü düşünür. mirta bu seferde erkek arkadaşı robin ile birlikte kaldığı eve gider. babasının annesini bir başka kadınla aldattığını öğrenir. bu benandanti denilen kimyasalı kullanınca ölüp, tekrardan diriliyorsunuz fakat zombi olarak. benandanti denilen bu kimyasal/uyuşturucu tarikatlar tarafından hazırlanıp insanlara enjekte ediliyor. amaç güçlüleri bırakıp zayıfları öldürmek. aşırı ölüleri temizlemek. zombiye dönüşen mirta'nın peşinde luca bertozzi denilen bir adam var. elinde sürekli elektro şok ile geziyor* bilinenin aksine buradaki zombilerin beyinleri ölü değil, canlı. mirta'nın insan eti ve kanı tüketmezse bedeni değişiyor, hasta oluyor. gözbebekleri büyüyor. kolları ve vücüdu morarmaya başlıyor. ayrıca kurbanlarının canlı olması da önemli. genelde ilk kurbanlarının boynundan ya da midesinden başlayarak yiyor. kurbanları ölene kadar da onları yemeye devam ediyor.
tek kural ölüler ölüleri yiyemez ve bir zombiyi ikinci kez öldürmek çok zor. zombiyi yakalayıp, zincirlemek ve aç bırakıp çürümesini sağlayarak öldürmek mümkün.
robin'in öldükten sonra dirilmemesi mirta'yı üzer. erkek arkadaşının mezarına gider ve mezarı kazmaya başlar. fakat erkek arkadaşı robin'in mezarı boştur. robin ile mirta'nın karşılaşması ilginç. robin'in bencilliği yüzünden mirta'nın hayatını mahvoluyor.

görselin kaynağı
birinin hayatını sırf kendiniz için (canınız öyle istiyor) diye çalmak da bencilliğe dahil mi ? bence evet. robin'in gerçek yüzüyle karşılaşan mirta'nın artık kendi yoluna bakma vakti gelmiştir.
film ayrıca chiara palazzolo'nun 2012 yılında yayınladığı "non mi uccidere: la trilogia di mirta-luna" kitabından uyarlanmıştır.
beni bilen bilir. deli gibi alice pagani hayranıyımdır. fakat böyle iyi ve güzel bir oyuncuyu böyle bir filmde harcamak beni bir miktar üzdü. bu arada film de hiç olmadığı kadar cinsellik, çıplaklık ön planda. filmin bazı noktalarında inanılmaz mantık hataları var. özellikle vurulma sahneleri, sahneler arası geçişler de falan. filmi izleyin ama çok bi beklentiniz olmasın. imdb puanı 4.3. zaten yeni yayınlandı. sonu ise çok basit kalmış. film çekelim de film olması önemli değil gibi bakmışlar biraz. neyse çok kötüledim. sırf alice pagani için bile izlenir *
filmin fragmanı
filmin afişi
devamını gör...
eylül (mehmet rauf)
iç dünyamda derin iz bırakmış kitaplardan biri, hatta belki de birincisidir. kitabı okuduğumda sanıyorum ki ortaokul yıllarımda, çok genç bir yaştaydım, o yaşta okumuş olmamın da bu tesirde etkisi büyüktür diye düşünüyorum.
kitabın pek çok bölümü bir film sahnesi gibi yanıp sönüyor, ışıyor hafızamda.
suat'ın eldivenini yıllardır unutamadım misal, o paltonun cebine koyuluşu, yastığın altında bulunuşu hala gözümün önünde. bu yasak aşk ve aşklarını yaşama biçimleri, arzular beni affalattı.
şimdi anlıyorum ki aşk, arzu, tutku gibi kavramlar ile ilgili düşüncelerimin erginleşmesinde bu kitap yadsıyamayacağım bir yere sahip. psikolojik tahliller ise, bu konuda okuduğum ilk etraflı eser olması sebebiyle de algılarımı alt üst etmiş, bir taş durgun suya atıldığında nasıl yayılan ve genişleyen halklara neden oluyorsa, zihnimde benzer bir etki oluşturmuştu. o dönem manasını anlayamadığım, fakat dikkatle okuduğum pek çok duygu ve durumu döndürüp durmuştum zihnimde. mahiyetini bilmiyordum, bilsem de bildiğimi anlamıyordum. bazen öyle olur. insan yaşar, yaşadığı şeyin adını bilmez. adlandıramadığı şeyi bilmediğini zanneder. öyle bir eserdi.
romanın sona eriş biçimi beni öylesine etkiledi ki, yeniden yeniden yaktım o evi. ruhumda, aklımda, kalbimde yandı durdu. şüphem yok ki, hala bir yerlerde yangının ışıltısı varlığıma yansıyordur.
kitabın pek çok bölümü bir film sahnesi gibi yanıp sönüyor, ışıyor hafızamda.
suat'ın eldivenini yıllardır unutamadım misal, o paltonun cebine koyuluşu, yastığın altında bulunuşu hala gözümün önünde. bu yasak aşk ve aşklarını yaşama biçimleri, arzular beni affalattı.
romanın sona eriş biçimi beni öylesine etkiledi ki, yeniden yeniden yaktım o evi. ruhumda, aklımda, kalbimde yandı durdu. şüphem yok ki, hala bir yerlerde yangının ışıltısı varlığıma yansıyordur.
devamını gör...
yazarların başardıkları şeyler
bugün bohemian rhapsody solosunu öğrendim. göründüğü kadar zor değilmiş. sadece sağlam bend yapmak gerekiyor.
devamını gör...
bi bitmediniz dedirtenler
trendyol reklamları
devamını gör...
