kılıçdaroğlu'nu tehdit eden çakıcı'nın ifadesi
ben de söverken hakaret değil ikaz mahiyetinde sövüyorum, hukuken suç değilmiş demek.
devamını gör...
yazarların en sevmediği ay
dolunaydır.
devamını gör...
zazaca şarkılar
bugünlerde sürekli beynimin içinde çalan şarkı.*
devamını gör...
kktc'nin kuruluşunun 38. yıl dönümü kutlu olsun
kktc'nin bağımsızlığı için canını ortaya koyan tüm şehit ve gazilerimizi minnetle anıyoruz.
devamını gör...
yaz sıcaklarında serinlemek için tavsiyeler
evdeyseniz tüm balkon kapılarini, pencereleri saat 11.00 civarı kapatıp evin ışıklık ya da apartman boşluğu denilen kısıma bakan pencerelerini açarak dışarıdaki sıcaktan evi korumak.
dışarıya çıkarken kısa kollu üst giysiler yerine oldukça ince ve uzun kollu (şile bezi vb kumaşlardan yapılmış)
giysiler tercih ederek güneşten korunmak.
serinlemek için dondurma ve limonata gibi şekerli ve susatan gıdalar yerine soğuk kahve, ayran, maden suyu gibi şekersiz içecekleri tercih etmek.
dışarıya çıkmadan önce ılık bir duş almak.
dışarıya çıkarken kısa kollu üst giysiler yerine oldukça ince ve uzun kollu (şile bezi vb kumaşlardan yapılmış)
giysiler tercih ederek güneşten korunmak.
serinlemek için dondurma ve limonata gibi şekerli ve susatan gıdalar yerine soğuk kahve, ayran, maden suyu gibi şekersiz içecekleri tercih etmek.
dışarıya çıkmadan önce ılık bir duş almak.
devamını gör...
fransızca cümle bırak
partir, c'est mourir un peu..
gitmek birazda ölmektir...
gitmek birazda ölmektir...
devamını gör...
evrenin bir yazılım olma ihtimali
gah çıkarım gökyüzüne
seyrederim alemi
gah inerim yeryüzüne
seyreder alem beni.
(bkz: kul nesimi)
makro alemden mikro aleme, mikro alemden makro aleme insan.
bir de şu gelsin muhyiddin ibn arabi'den;
''evren bizim zindanımızdır. ona hükmettiğimizi zannederiz.
oysa onun kayıtsızlığından faydalanarak varoluruz.''
insan sınırlı algı kapasitesi ve sınırlı zihinsel yetileri ile bu konuyu çözemez. sadece teoriler üretir.
(şu an için ileride ne olur bilemeyiz)
bazıları akla çok yakın gibidir, bazıları da çok uzak. zaman tek yönlü akıyor bizim algılarımızda ve sadece 3 boyutlu olarak algılıyoruz çevreyi ve doğayı.
şimdilik bu kadar ama güzel bir konudur, kafa yormak lazım gelir.
seyrederim alemi
gah inerim yeryüzüne
seyreder alem beni.
(bkz: kul nesimi)
makro alemden mikro aleme, mikro alemden makro aleme insan.
bir de şu gelsin muhyiddin ibn arabi'den;
''evren bizim zindanımızdır. ona hükmettiğimizi zannederiz.
oysa onun kayıtsızlığından faydalanarak varoluruz.''
insan sınırlı algı kapasitesi ve sınırlı zihinsel yetileri ile bu konuyu çözemez. sadece teoriler üretir.
(şu an için ileride ne olur bilemeyiz)
bazıları akla çok yakın gibidir, bazıları da çok uzak. zaman tek yönlü akıyor bizim algılarımızda ve sadece 3 boyutlu olarak algılıyoruz çevreyi ve doğayı.
şimdilik bu kadar ama güzel bir konudur, kafa yormak lazım gelir.
devamını gör...
kapalı çarşı'da saygı duruşunda yürüyen adamın dövülmesi
saygı duruşunda bulunmayana küfür edip, saldırmaya çalışmak nedir? nasıl bir kişi senin saygı duruşunda bulunmanı engelleyemeyecekse sen de geçip gitmesine bir şey diyemezsin. bu kadar mutlak olmaya gerek yok. dahası saygı duruşu, marş falan kalmamış ortada zaten .madem bu kadar önemli en büyük saygısızlığı da saldırmaya çalışan kişi yapmış. işin mantık boyutundansa simgesel boyutuna fazlaca takılan bir milletiz bence. bu da gelenekçi bir toplum olmamızdan ileri geliyor.
devamını gör...
gideceği yere kadar eşlik etmek
hep yaptığım ama bir kere olsun bana yapılmayandır. ayıp ya, şu kızı bir kere mutlu etmediniz. oysaki uncacık şeyle bile mutlu olabilen bir kadınım...
devamını gör...
adem'in yaratılışı

orijinali adı (bkz: creazione di adamo) olup (bkz: michelangelo) tarafından 1511-1512(?) yılında/yıllarında (bkz: sistine şapeli)'nin tavanına çizilmiştir. rönesans dönemi eserleri arasında en çok bilinenlerdendir. boyutları 2.80m × 5.7m'dir.
tanrının, adem'e ruh üflediği, eski ahit'deki öykünün boya ve alçılarla tavana yapılmış bir resimdir. tabloyu çapraz biçimde ayırdığımız zaman soldaki parça cennet bahçesini (bkz: garden of eden) temsil eder. yeşil boyalı kısımlar çimleri, mavi boyalı kısımlar ise dağları betimler.
tanrının yaşlı ve sakallı, beyaz bir elbise giydiği görülürken, adem'in çıplak oluşu dikkat çekmektedir. tanrının sağ kolu ile adem'in sol kolunun uzanış benzerliği, tanrının insan suretinde kendini yansıttığını akla getiriyor. incil'de tanrının insanı kendi suretiyle yarattığı belirtilmiştir. dolayasıyla tanrının insan görünümünde (aslında insan tanrı görünümünde) olması pek de şaşırtıcı değildir. tanrının parmağı ile adem'in parmağı arasındaki boşluk ise (bkz: altın oran)dır.
tanrının dirseğinde görülen kadın (ki diğerlerine göre daha detaylı ve özenli çizilmiştir), gnostikler tarafından genellikle sophia, hristiyanlar tarafından da tanrının yaratmayı düşündüğü bir sonraki varlığı yani havva'yı resmettiği söylenir. aşağıya uzanan yeşil kurdele ise beşeri hayatı temsil ediyor.
parmakların birbirine temas etmemesini ise tanrının adem'e doğru uzandığı ve adem'in yaşamı aldığını işaret ediyor. henüz yaratılmakta olan adem parmağını kaldıramayacak kadar güçsüz, tanrı ise yasam veren, enerji ve güç dolu olarak görünüyor. yine tanrının bulunduğu bölüm bir beyin, bir akıl şeklinde tasvir ediliyor.
devamını gör...
balgat
ankara çankaya'da bulunan bir semt. normalde balgat merkezinin biraz yukarısında yer alan bölgesinde yaklaşık 10 yıl öncesine kadar gecekondu fazlacaydı. fakat sonra bunlar tek tek yıkılıp, yerine görece lüks binalar yapıldı. balgat'ın merkezinde yer alan binalar ise eski yapıdır ama konum nedeniyle lüks binalarla yarışacak şekilde kira ve satılık fiyatlandırması vardır.
birçok siyasi parti merkezi ve devlet dairesi içinde bulunur. balgat'ın bitip bahçeli'nin başladığı noktada bakanlıkların bir çoğuna yürüme mesafesi olduğu için memur semti demek yerinde olacaktır sanırım.
devlet daireleri haricinde artık binalarda daireler dahi ofise dönmeye başladıkca baya hareketli bir semt olduğu söylenebilir. bu durumdan dolayıdır ki, çalışanlara alternatif olacak bir sürü lokanta/restoran bulunur.
çevresi plaza/gökdelenlerle çevrili hale gelmesi semtin değerini sayısal olarak arttırır.
yani aslında kısaca, çalışan semti desek sırıtmaz.
ulaşım da her yere alternatif bolluğuyla kolay. şartları zorlarsanız kızılay'a yürünmesi imkansız değil.
sevdiğim için bir miktar övmüş olabilirim. hakkında olumsuz düşünenler de olabilir.
edit: ayrıca, yakın geçmişte sağ sol olaylarından dolayı bir katliam yaşanmıştır burada. balgat katliamı ya da kahvehane baskını olarak bilinir.
balgat katliamı, 10 ağustos 1978 günü ankara'nın balgat semtinde saat 21 sıralarında sol görüşlü kişilerin bulunduğu dört kahvehaneye bir otomobilden otomatik silahlarla yaylım ateşi açıldı. açılan ateş sonucu dört kişi öldü, ikisi ağır on bir kişi yaralandı.[1] yapılan incelemede, bıçakla yaralamadan sanık mustafa pehlivanoğlu ile silah tehdidi ve silah teşhirinden sabıkalı haydar şahin adlı kişilerin kahvehaneye ateş açan kişiler oldukları saptandı.[2] haydar şahin olaydan bir süre sonra ölü bulundu. yargılaması yapılan mustafa pehlivanoğlu ise idam cezasına çarptırıldı. dosyası türkiye büyük millet meclisine gönderildi. 12 eylül darbesi'nden sonra yönetime gelen kenan evren başkanlığındaki millî güvenlik konseyi, 6 ekim 1980'de pehlivanoğlu'nun idamını onayladı ve pehlivanoğlu 7 ekim 1980'de asılarak idam edildi.
kaynak: wikipedia
birçok siyasi parti merkezi ve devlet dairesi içinde bulunur. balgat'ın bitip bahçeli'nin başladığı noktada bakanlıkların bir çoğuna yürüme mesafesi olduğu için memur semti demek yerinde olacaktır sanırım.
devlet daireleri haricinde artık binalarda daireler dahi ofise dönmeye başladıkca baya hareketli bir semt olduğu söylenebilir. bu durumdan dolayıdır ki, çalışanlara alternatif olacak bir sürü lokanta/restoran bulunur.
çevresi plaza/gökdelenlerle çevrili hale gelmesi semtin değerini sayısal olarak arttırır.
yani aslında kısaca, çalışan semti desek sırıtmaz.
ulaşım da her yere alternatif bolluğuyla kolay. şartları zorlarsanız kızılay'a yürünmesi imkansız değil.
sevdiğim için bir miktar övmüş olabilirim. hakkında olumsuz düşünenler de olabilir.
edit: ayrıca, yakın geçmişte sağ sol olaylarından dolayı bir katliam yaşanmıştır burada. balgat katliamı ya da kahvehane baskını olarak bilinir.
balgat katliamı, 10 ağustos 1978 günü ankara'nın balgat semtinde saat 21 sıralarında sol görüşlü kişilerin bulunduğu dört kahvehaneye bir otomobilden otomatik silahlarla yaylım ateşi açıldı. açılan ateş sonucu dört kişi öldü, ikisi ağır on bir kişi yaralandı.[1] yapılan incelemede, bıçakla yaralamadan sanık mustafa pehlivanoğlu ile silah tehdidi ve silah teşhirinden sabıkalı haydar şahin adlı kişilerin kahvehaneye ateş açan kişiler oldukları saptandı.[2] haydar şahin olaydan bir süre sonra ölü bulundu. yargılaması yapılan mustafa pehlivanoğlu ise idam cezasına çarptırıldı. dosyası türkiye büyük millet meclisine gönderildi. 12 eylül darbesi'nden sonra yönetime gelen kenan evren başkanlığındaki millî güvenlik konseyi, 6 ekim 1980'de pehlivanoğlu'nun idamını onayladı ve pehlivanoğlu 7 ekim 1980'de asılarak idam edildi.
kaynak: wikipedia
devamını gör...
22 ocak 2022 sedef kabaş'ın cumhurbaşkanına hakaret etmesi
mesleğim gereği büyükbaş hayvanlarla haşır neşir bir insan olarak, bu canlılar yaklaşık sizin 5 katınız ağırlığında, çoğu da aslında istemediği hiçbir şeyi yaptıramayacağınız güçtedir. insanlar tarafından, dışkısına kadar sömürüldüğü, bazen dövüldüğü, yeri gelince öldürüldüğü halde bu gücü asla onlara karşı kullanmaz. garip bir şekilde hayatını insanlar için heba eder. moderatörü yaptığı yanlış benzetme yüzünden kınıyorum. bahsi geçen kişinin bu canlılarla uzaktan yakından bir benzerliği yoktur.
devamını gör...
kanser hastası çocuklara yardım etkinliği
ne kadar hoş bir etkinlik!
güzel çocuklarımıza ulaşsın onlara bolca neşe ve gülücük olsun,moral olsun.
küçücük de olsa bir katkımız olduysa ne mutlu.
güzel çocuklarımıza ulaşsın onlara bolca neşe ve gülücük olsun,moral olsun.
küçücük de olsa bir katkımız olduysa ne mutlu.
devamını gör...
eleştiri kabul etmeyen insan
yine benim. eleştiri dinlemem. hatta eleştiren insanla görüşmeyi kestiğim görülmüş şeydir.
kendimi bildim bileli hep bir şeyleri sorguluyorum. bir kalem üzerine bile uzun süre düşündüğüm oldu. daha ergenlik döneminde sosyal ilişkiler konusunda kendime belirli kurallar koyup onları madde madde yazmıştım. dışına çıkmaya yeni başladım. hep kurallarım oldu. onlara uyacak kadar iradeli oldum. kendimi çok eleştirdim, düzeltmeye çalıştım, bazılarını düzeltemedim. kafamın iyi çalıştığını düşünüyorum. her şeyi ama her şeyi sorguluyorum.
ve tuvaletten çıkmadan önce elini yıkamayı bilmeyen biri gelip bana bir şeyler öğretmeye çalışıyor. daha çocuğuna fayda sağlayamamış, çocuğunun bile nefretini kazanmış biri bana ilişkiler üzerine akıl veriyor. 3. kez boşanmış bana flört üzerine ahlak dersi veriyor. erkeklerle konuşma günah diyor. sanki kocaları gökten nur içinde önüne düştü kadının.
böyle hadsizleri çekemiyorum. kibirli biriyim zaten, bunu da kabul ediyorum. istiyorum ki karşıma benden daha çok sorgulamış, daha zeki biri çıksın, desin ki bu doğru değil. oturup doğru ve yanlış üzerine konuşalım. eleştiri yaptığı konu hakkında hayır öyle değil dediğim zaman savunma yapamayacak bir tip ile neyi paylaşabilirim? daha önemlisi neden tartışmalıyım?
yıllar önce bir arkadaşım civciv dedi hayat korkarak yaşanmaz. böyle korkak gibi kaçıp duramazsın. ona o gün daha çok saygı duyup daha yakın davranmaya başlamıştım. çünkü benimle ilgili sahiden doğru, değiştiremediğim bir şey üzerine yorum yapmıştı. korkmadan yaşıyordu hayatı, ondan öğrenecek çok şeyim olduğu için peşine takıldım. çok soru sordum, kendi cevaplarımı onun cevapları yüzünden epey sorguladım.
böyle insanlar az. beni eleştirdiği şeyi kendileri yapıyor insanlar. sonra benden anlayış bekliyorlar. ya da onları dinlememi istiyorlar. bu yanlış.
bizim türk insanı her şeyi doğru bilir. bi de şunu düşünmek lazım. ben başkalarını eleştiricek haddi kendimde neden buluyorum? ben kendimi düzeltmek yerine neden başkalarını düzeltmeye çalışıyorum? kimse mükemmel değilse ben yine mükemmel değilim, o zaman neden kendi yanlışlarım gözüme batmıyor, başkaları gözüme batıyor?
herkes eleştiri kabul etmeyen insanı sorguluyor çünkü kimse kendini sorgulamıyor. durum bu.
kendimi bildim bileli hep bir şeyleri sorguluyorum. bir kalem üzerine bile uzun süre düşündüğüm oldu. daha ergenlik döneminde sosyal ilişkiler konusunda kendime belirli kurallar koyup onları madde madde yazmıştım. dışına çıkmaya yeni başladım. hep kurallarım oldu. onlara uyacak kadar iradeli oldum. kendimi çok eleştirdim, düzeltmeye çalıştım, bazılarını düzeltemedim. kafamın iyi çalıştığını düşünüyorum. her şeyi ama her şeyi sorguluyorum.
ve tuvaletten çıkmadan önce elini yıkamayı bilmeyen biri gelip bana bir şeyler öğretmeye çalışıyor. daha çocuğuna fayda sağlayamamış, çocuğunun bile nefretini kazanmış biri bana ilişkiler üzerine akıl veriyor. 3. kez boşanmış bana flört üzerine ahlak dersi veriyor. erkeklerle konuşma günah diyor. sanki kocaları gökten nur içinde önüne düştü kadının.
böyle hadsizleri çekemiyorum. kibirli biriyim zaten, bunu da kabul ediyorum. istiyorum ki karşıma benden daha çok sorgulamış, daha zeki biri çıksın, desin ki bu doğru değil. oturup doğru ve yanlış üzerine konuşalım. eleştiri yaptığı konu hakkında hayır öyle değil dediğim zaman savunma yapamayacak bir tip ile neyi paylaşabilirim? daha önemlisi neden tartışmalıyım?
yıllar önce bir arkadaşım civciv dedi hayat korkarak yaşanmaz. böyle korkak gibi kaçıp duramazsın. ona o gün daha çok saygı duyup daha yakın davranmaya başlamıştım. çünkü benimle ilgili sahiden doğru, değiştiremediğim bir şey üzerine yorum yapmıştı. korkmadan yaşıyordu hayatı, ondan öğrenecek çok şeyim olduğu için peşine takıldım. çok soru sordum, kendi cevaplarımı onun cevapları yüzünden epey sorguladım.
böyle insanlar az. beni eleştirdiği şeyi kendileri yapıyor insanlar. sonra benden anlayış bekliyorlar. ya da onları dinlememi istiyorlar. bu yanlış.
bizim türk insanı her şeyi doğru bilir. bi de şunu düşünmek lazım. ben başkalarını eleştiricek haddi kendimde neden buluyorum? ben kendimi düzeltmek yerine neden başkalarını düzeltmeye çalışıyorum? kimse mükemmel değilse ben yine mükemmel değilim, o zaman neden kendi yanlışlarım gözüme batmıyor, başkaları gözüme batıyor?
herkes eleştiri kabul etmeyen insanı sorguluyor çünkü kimse kendini sorgulamıyor. durum bu.
devamını gör...
türkçeden türkçeye çeviri şiirler
"şiir, öyle ayrı bir dildir ki başka hiçbir dile çevrilemez, hatta yazılmış göründüğü dile bile." der jean cocteau. bu başlığa en uygun cümlelerden biri budur zannımca.
ay karanlık şiirinde geçen,
maviye
maviye çalar gözlerin…
dizeler için, “bu iki mısra var ya, belki bir on yıl değil, daha fazla, çok daha fazla bekledi.” der ahmed arif. bir başka dilde nasıl bulur insan aynı şiiri, birkaç sözcük uğruna on yıllar beklemeyi? eksilir o şiir. bu sebeple, sırf bir şiiri ana dilinde okuyabilmek için yeni diller öğrenmek heyecan veriyor bana.
şiiri, bizzat şairi çevirse dahi, o şiir başka bir şiir olmuştur artık.
ay karanlık şiirinde geçen,
maviye
maviye çalar gözlerin…
dizeler için, “bu iki mısra var ya, belki bir on yıl değil, daha fazla, çok daha fazla bekledi.” der ahmed arif. bir başka dilde nasıl bulur insan aynı şiiri, birkaç sözcük uğruna on yıllar beklemeyi? eksilir o şiir. bu sebeple, sırf bir şiiri ana dilinde okuyabilmek için yeni diller öğrenmek heyecan veriyor bana.
şiiri, bizzat şairi çevirse dahi, o şiir başka bir şiir olmuştur artık.
devamını gör...
i am melting lannn melting
kendisine bir miktar kırgınım ama bu ağzını yüzünü yemeyeceğim anlamına gelmiyor. yiyim, yine küserim.. şunun tatlılığına baaaak!
devamını gör...
hayvan beslemenin saçma olması
şimdi şuraya insanların sahipsiz hayvanlara çektirdiği eziyetleri sıralarım da değmezsiniz.
devamını gör...
fransız kadın güzelliği
stillerinden kaynaklı bir güzellikleri olduğunu düşünüyorum. makyaj yapmak olsun kıyafetleri olsun kendilerine yakışanı yapıyorlar bu da güzellik katıyor.
devamını gör...
yazarların çocukken en sevdiği çizgi film
devamını gör...
hoşlanılan kızın özgür bey bir parça ekmek var mı midem kazındı demesi
kızın sizli bizli kinayeli konuştuğunu gösterir.
oturmuşum ps oynuyorum, ilgi bulamadı tabii evin içinde dolaşıyor.
"özgür beeey! bakıyorum pek misafirperversiniz!"
"hmmss..." ps'e gömülmüşüm duymuyorum.
"özgür beeey! bir parça ekmek var mı midem kazındıııı!"
"git bak kızım buzdolabı orada, kek vardı!"
"gıcık şeyyy..."
oturmuşum ps oynuyorum, ilgi bulamadı tabii evin içinde dolaşıyor.
"özgür beeey! bakıyorum pek misafirperversiniz!"
"hmmss..." ps'e gömülmüşüm duymuyorum.
"özgür beeey! bir parça ekmek var mı midem kazındıııı!"
"git bak kızım buzdolabı orada, kek vardı!"
"gıcık şeyyy..."
devamını gör...