geceye bir söz bırak
tanrı, size istediğiniz insanları değil,ihtiyacınız olan insanları verir. öyle ki bu insanlar size yardım edecek, sizi incitecek, size acı verecek, sizi terk edecek, sizi sevecek ve olmanız gereken insan olabilmenizi sağlayacaktır.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
mirkelam her gece
haluk levent yollarda bulurum seni
serdar ortaç zakkum çiçekleri
kenan doğulu romayı da yakarım
çalabilirsen musmutlu olurum.
haluk levent yollarda bulurum seni
serdar ortaç zakkum çiçekleri
kenan doğulu romayı da yakarım
çalabilirsen musmutlu olurum.
devamını gör...
mandelştam'ın son günleri
lübnan asıllı fransız yazar ve şair venus khoury-ghata imzalı bir roman.
romanda; 1933 tarihinde stalin 'e yönelik yazdığı bir şiir yüzünden hayatı karartılan rus şair ve denemeci osip mandelştam 'ın sürgündeki son zamanları anlatılmaktadır. *
romanda; şairin çektiği yokluklar, her an yaşadığı yakalanma korkusu, iç hesaplaşmaları, aklının oynadığı oyunlar, dostlarının ona sırt çevirmesi, eşinin* o' nun yanında dik bir duruş sergilemesi, yaşadığı her ne varsa hepsi akıcı bir biçimde işlenmiş.
kitaptan şairin sürgünde olduğu halde her şeye rağmen şiir yazmaktan vazgeçemediğini gizli saklı yazdığı şiirleri dostlarına yollamak ya da - karısıyla beraber-ezberlemek suretiyle korumaya çalıştığını öğreniyoruz. nadejda'nın, bir eş/arkadaş/ sırdaş ve yoldaş olarak yaptığı her türlü fedakarlıklar çok takdir edilesi. o dönem insanlar birbirini reddederken o şairin yanında durmayı tercih etmiş. *
bu arada kitabın sonunda - zaman zaman bazı dizelerinin verildiği- şiirin tamamını görmek/okumak mümkün.
belki kitabın yazarının da şair olmasından dolayı dil ve anlatım çok iyiydi.okuyucu sıkılmadan sürgünde ve toplama kampında yaşanan hadiseler ustaca aktarılmış.*
bu arada kitapta - atlama olmasın- osip 'in sürgününe tanık olan arkadaşı olan pasternak*... gibi simalardan/yazarlardan da söz ediliyor.
yaşıyoruz, ama hissetmiyoruz artık bastığımız toprağı.
" cesedimi alırsın sadece, senin için yazdığım şiir beni yaşatacak.
detaylı bilgi için :
www.yapikrediyayinlari.com....
romanda; 1933 tarihinde stalin 'e yönelik yazdığı bir şiir yüzünden hayatı karartılan rus şair ve denemeci osip mandelştam 'ın sürgündeki son zamanları anlatılmaktadır. *
romanda; şairin çektiği yokluklar, her an yaşadığı yakalanma korkusu, iç hesaplaşmaları, aklının oynadığı oyunlar, dostlarının ona sırt çevirmesi, eşinin* o' nun yanında dik bir duruş sergilemesi, yaşadığı her ne varsa hepsi akıcı bir biçimde işlenmiş.
kitaptan şairin sürgünde olduğu halde her şeye rağmen şiir yazmaktan vazgeçemediğini gizli saklı yazdığı şiirleri dostlarına yollamak ya da - karısıyla beraber-ezberlemek suretiyle korumaya çalıştığını öğreniyoruz. nadejda'nın, bir eş/arkadaş/ sırdaş ve yoldaş olarak yaptığı her türlü fedakarlıklar çok takdir edilesi. o dönem insanlar birbirini reddederken o şairin yanında durmayı tercih etmiş. *
bu arada kitabın sonunda - zaman zaman bazı dizelerinin verildiği- şiirin tamamını görmek/okumak mümkün.
belki kitabın yazarının da şair olmasından dolayı dil ve anlatım çok iyiydi.okuyucu sıkılmadan sürgünde ve toplama kampında yaşanan hadiseler ustaca aktarılmış.*
bu arada kitapta - atlama olmasın- osip 'in sürgününe tanık olan arkadaşı olan pasternak*... gibi simalardan/yazarlardan da söz ediliyor.
yaşıyoruz, ama hissetmiyoruz artık bastığımız toprağı.
" cesedimi alırsın sadece, senin için yazdığım şiir beni yaşatacak.
detaylı bilgi için :
www.yapikrediyayinlari.com....
devamını gör...
ceren hindistan'ın fakiri ne yapayım demesi
kadın dürüst şekilde cevap vermiş.
doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovmak, bize iki yüzlü değil dürüst insanlar lazım, takkiye yapmamış kadın helal olsun.
doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovmak, bize iki yüzlü değil dürüst insanlar lazım, takkiye yapmamış kadın helal olsun.
devamını gör...
geceye bir şarkı sözü bırak
“aramızda dağlar yollar yıllar var iken
beni sana sımsıkı sarılı görenler olmuş
sargın yaprakmışım dallarına
yangın toprakmışım yağmurlarına
türkü olmuşsun, umudummuşsun
sevdama yarınlarıma”
yeni türkü’den dinlemek isterseniz buyursunlar efenim
beni sana sımsıkı sarılı görenler olmuş
sargın yaprakmışım dallarına
yangın toprakmışım yağmurlarına
türkü olmuşsun, umudummuşsun
sevdama yarınlarıma”
yeni türkü’den dinlemek isterseniz buyursunlar efenim
devamını gör...
unutulmayan magazin olayları
seda sayan'ın canlı yayında "ben çocuğumun doğumundan sonra yemin ediyorum disipline girmiş bir kadın olarak, sen kimsin beni yargılıyorsun? sen kimsin? " diye başlayan uzuuun bir nutuk çekmesi.
devamını gör...
güzel kadın vs zeki kadın
bir kadının hem güzel hem zeki olamayacağını düşünmüş(!) yazar müsveddelerini gösteren başlık.
ayrıca neye göre güzellik, kime göre zeka?
ayrıca neye göre güzellik, kime göre zeka?
devamını gör...
türkiye'nin 2023'te süper güç olması
2023’te çağ atlayacak bu ülke çağ! ama geriye doğru.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının hissettikleri
tedavülden kalkmış para gibi hissettiriyor hayat bazen insana;
adın var ama değerin yok,
senden bir şey olmuyor, yetkili merci dışında imha da edilemiyorsun.
olsa olsa nostaljik bir hatıra diye saklanırsın, bin yılda bir yüzüne bakılır.
o da eski liralar, delikli kuruşlar gibi itibar bekleme yani,
gereksiz bir gereklilik gibi...
adın var ama değerin yok,
senden bir şey olmuyor, yetkili merci dışında imha da edilemiyorsun.
olsa olsa nostaljik bir hatıra diye saklanırsın, bin yılda bir yüzüne bakılır.
o da eski liralar, delikli kuruşlar gibi itibar bekleme yani,
gereksiz bir gereklilik gibi...
devamını gör...
aşk 101
2. sezonunu az önce bitirdiğim dizi. yukarda arkadaşlar dizi hakkında bilgi vermiş o yüzden direkt yorumlamaya geçiyorum.
bu sezonu ilk sezona göre daha basit, özenilmemiş buldum ama yine de sıkılmadan tek oturuşta izledim. şaka yapmıyorum bölümlerde ara bile vermeden 8 saat boyunca oturup izledim.
bazı bölümleri çok iyi bazı bölümleri çok basit buldum. açıkçası çok fazla gereksiz sahne vardı zaten bölümü 50 dakikalık dizi çekiyorsunuz biraz daha doldurulabilirdi diye düşündüm. yine de yansıttıkları doksanlar havası, soundtrack güzeldi.
ilk olarak osman'ın eşcinsel karakter olduğu iddialarından sonra, üstünü kapatmak amaçlı heteroseksüel ilişki yaşattıklarını düşünüyorum. yaratılan ilişki bana göre basitti. içime işlemedi, ama burcu ve kemal hocanın uzak mesafe ilişkisi yaşayıp her gün birbirlerini aramak için sabırsızlıkla bekledikleri telefon sahnelerinde duygusallaştım.
ikinci olarak bazı sahnelerde günümüz jargonları kullanılıyordu gözüme batmadı değil. dikkat edilebilirdi diye düşünüyorum. zira 90lı yıllarda kimsenin ''valla kemal'in de kokteylini içmeyen de ne biliyim'' gibi bir cümle kuracağını sanmıyorum.
gözüme batan detaylardan sonra biraz da güzel detaylardan bahsetmek istiyorum özellikle sınav stresi, o dönemin korkunçluğu, öğrencilere yapılan ayrımcılık ve baskı çok güzel anlatılmıştı. o dönemleri atlattığım için bir kez daha şükrettim izlerken. sadece isyan sahnesini abartı buldum.
dizi boyunca sinan'ın sahnelerinde üzüldüm de üzüldüm özellikle yangın sahnesinde bıkmışlığını üzüntüsünü hissettikçe karnıma yumru oturdu bi tık ağlamış olabilirim.
yetişkin hallerinin olduğu sahneler de çok hoşuma gitti. açıkçası o deli divane aşktan sonra eda ve kerem'in evlenmiş olabileceğini düşünüyordum. ışık ve sinan'ın evlenmesi şaşırttı çünkü sinan'ın sahnelerinden sonra kafasına sıkma ihtimalinin yüksek olduğu kanısına varmıştım kendimce. sonuç olarak güzel diziydi tadında ve güzel bitti ama ben güzel sonlardan hoşlanan bi insan değilim vurucu bir darbe bekledim gelmedi. olsun. en azından tadında bitirdiler.
bu sezonu ilk sezona göre daha basit, özenilmemiş buldum ama yine de sıkılmadan tek oturuşta izledim. şaka yapmıyorum bölümlerde ara bile vermeden 8 saat boyunca oturup izledim.
bazı bölümleri çok iyi bazı bölümleri çok basit buldum. açıkçası çok fazla gereksiz sahne vardı zaten bölümü 50 dakikalık dizi çekiyorsunuz biraz daha doldurulabilirdi diye düşündüm. yine de yansıttıkları doksanlar havası, soundtrack güzeldi.
ilk olarak osman'ın eşcinsel karakter olduğu iddialarından sonra, üstünü kapatmak amaçlı heteroseksüel ilişki yaşattıklarını düşünüyorum. yaratılan ilişki bana göre basitti. içime işlemedi, ama burcu ve kemal hocanın uzak mesafe ilişkisi yaşayıp her gün birbirlerini aramak için sabırsızlıkla bekledikleri telefon sahnelerinde duygusallaştım.
ikinci olarak bazı sahnelerde günümüz jargonları kullanılıyordu gözüme batmadı değil. dikkat edilebilirdi diye düşünüyorum. zira 90lı yıllarda kimsenin ''valla kemal'in de kokteylini içmeyen de ne biliyim'' gibi bir cümle kuracağını sanmıyorum.
gözüme batan detaylardan sonra biraz da güzel detaylardan bahsetmek istiyorum özellikle sınav stresi, o dönemin korkunçluğu, öğrencilere yapılan ayrımcılık ve baskı çok güzel anlatılmıştı. o dönemleri atlattığım için bir kez daha şükrettim izlerken. sadece isyan sahnesini abartı buldum.
dizi boyunca sinan'ın sahnelerinde üzüldüm de üzüldüm özellikle yangın sahnesinde bıkmışlığını üzüntüsünü hissettikçe karnıma yumru oturdu bi tık ağlamış olabilirim.
yetişkin hallerinin olduğu sahneler de çok hoşuma gitti. açıkçası o deli divane aşktan sonra eda ve kerem'in evlenmiş olabileceğini düşünüyordum. ışık ve sinan'ın evlenmesi şaşırttı çünkü sinan'ın sahnelerinden sonra kafasına sıkma ihtimalinin yüksek olduğu kanısına varmıştım kendimce. sonuç olarak güzel diziydi tadında ve güzel bitti ama ben güzel sonlardan hoşlanan bi insan değilim vurucu bir darbe bekledim gelmedi. olsun. en azından tadında bitirdiler.
devamını gör...
dubleks evde yaşamanın zorlukları
eğer bir gün duyarsanız ki sözlükten celebrant çok zengin olmuş, bilin ki haram yemiştir. rabbim o günleri bize gösterir inşallah.*
devamını gör...
hayatından boş arkadaşları çıkarta çıkarta hiçbir arkadaşının kalmaması
ister boş olsun, ister dolu, insanın sonu her zaman yalnızlıktır, kim olursa olsun.
siz çıkarmasanız da hayatınızdan, insanlar kendileri giderler zaman içinde.
derler ya su akar yolunu bulur diye.
şu hayatta hepimiz tek gelir tek gideriz, sadece yaşarken insanlara değeriz. onlarda bize değer,temas eder.
bazı temaslar uzun sürer bazısı da çok kısa.
ama zamanla hepsi biter.
ömür biter.
siz çıkarmasanız da hayatınızdan, insanlar kendileri giderler zaman içinde.
derler ya su akar yolunu bulur diye.
şu hayatta hepimiz tek gelir tek gideriz, sadece yaşarken insanlara değeriz. onlarda bize değer,temas eder.
bazı temaslar uzun sürer bazısı da çok kısa.
ama zamanla hepsi biter.
ömür biter.
devamını gör...
ateistlerin zeka seviyesi
eğer dindar bir çevrenin içinde doğduysa hemen kabullenmek yerine sorguladığı için zeka seviyelerinin ortalama üstü olduğunu düşünüyorum. aslında zeka seviyesi demek doğru değil, düşünme kabiliyeti ve aklı kullanma diyelim. başlık toksik bu arada.
devamını gör...
pinball 1973
bu kitapta murakami, murakami oluyor. fare ilk defa ortaya çıkıyor. murakami’nin karmaşık ama akışkan düş dünyasına giriş yapıyoruz bu romanla.
içinde bulunduğumuz çağ internet çağı diye niteleyerek hata yaptığımız bir çağ. aslında ona sanal oyunlar çağı demek daha doğru olur. zira bu oyunlar insanların zihnini ele geçirip onları sanal bir gerçeklik dünyasına davet edip dışarı çıkmalarına izin vermiyor. gerçeklik algımız yerle bir oluyor sanal oyunlar yüzünden.
bir gün kardeşimin zoruyla bir bilgisayar oyunu oynamak zorunda kalmış ve hüzünle hatırlarım ki bundan büyük keyif almıştım. oyunda araba hırsızlığı yaparak farklı görevleri yerine getirmek gerekiyordu. saatlerce oyunu oynadıktan sonra dışarı çıkmam gerekti ve bir sahil köyünde oturduğumuz evden ilçe merkezine yürüyerek gitmeye karar verdim ama bir süre sonra sıcağın altında yürümenin ne kadar mantıksız bir karar olduğunu fark ettim. o sırada aklımdan şu düşünce geçti: “ bir araba durdurayım, sahibinin ağzını kırayım ve arabayı alıp bu sıcakta yürümekten kurtulayım.” ve sonra korkuyla fark ettim düşündüğüm şeyin vahşiliğini ve sonra bir şey daha fark ettim; bu oyunu saatlerce, günlerce oynayan insanlar var. oyunlar bağımlılık yapar ve bu sanıldığı kadar zararsız bir şey değildir insanlık için.
pinball ise daha zararsız bir oyun. anlaşılması güç olabilir ama her makinenin kendi içinde derin bir felsefesi da vardır. ama bir pinball makinesine tutkuyla bağlanmak, bir tür bağımlılık geliştirmek her şeyi kökünden değiştirebilir.
topu yerleştirin ve fırlatın.
içinde bulunduğumuz çağ internet çağı diye niteleyerek hata yaptığımız bir çağ. aslında ona sanal oyunlar çağı demek daha doğru olur. zira bu oyunlar insanların zihnini ele geçirip onları sanal bir gerçeklik dünyasına davet edip dışarı çıkmalarına izin vermiyor. gerçeklik algımız yerle bir oluyor sanal oyunlar yüzünden.
bir gün kardeşimin zoruyla bir bilgisayar oyunu oynamak zorunda kalmış ve hüzünle hatırlarım ki bundan büyük keyif almıştım. oyunda araba hırsızlığı yaparak farklı görevleri yerine getirmek gerekiyordu. saatlerce oyunu oynadıktan sonra dışarı çıkmam gerekti ve bir sahil köyünde oturduğumuz evden ilçe merkezine yürüyerek gitmeye karar verdim ama bir süre sonra sıcağın altında yürümenin ne kadar mantıksız bir karar olduğunu fark ettim. o sırada aklımdan şu düşünce geçti: “ bir araba durdurayım, sahibinin ağzını kırayım ve arabayı alıp bu sıcakta yürümekten kurtulayım.” ve sonra korkuyla fark ettim düşündüğüm şeyin vahşiliğini ve sonra bir şey daha fark ettim; bu oyunu saatlerce, günlerce oynayan insanlar var. oyunlar bağımlılık yapar ve bu sanıldığı kadar zararsız bir şey değildir insanlık için.
pinball ise daha zararsız bir oyun. anlaşılması güç olabilir ama her makinenin kendi içinde derin bir felsefesi da vardır. ama bir pinball makinesine tutkuyla bağlanmak, bir tür bağımlılık geliştirmek her şeyi kökünden değiştirebilir.
topu yerleştirin ve fırlatın.
devamını gör...
kreator
1982 yılında essen'de kurulan alman thrash metal grubudur. ulan bu harikulade grubun başlığı niye açılmadı bu zamana kadar? vallahi yine sizi şiddetle kınıyorum ya. her neyse gelelim bu amcalarımıza. kendileri thrash metal dendi mi akla gelen ilk gruplardan olurlar çünkü bana göre tarzları dışına çıkmayan, işlerini hakkıyla yapan ve başarıdan başarıya koşan insanlar bunlar… tarihleri de eskidir, bu zamana kadar da yamulmuyorsam 33 tane albüm yapmışlardır.
tarihi eski olan gruplara genellikle üyeler katılır, ayrılır bunlar çok bilindik şeyler. kreator’dan da zaman zaman ayrılanlar katılanlar olmuştur. misal grubun eski üyesi olan roberto "rob" fioretti grubun kurucularındandır ama anlaşmazlık nedeniyle kurucusu olduğu gruptan 10 sene sonra ayrılmıştır. halbuki kreator’u kreator yapanlardan birisiydi, bayağı bi emek vermişti lakin ayrılmış işte. yalnız azizim adamın bir gitar çalışı var elinde oynatıyor adeta, şarkıyı şahlandırıyor, ahengine ahenk katıyor. bu adam nasıl unutulur be? unutulmaz tabi.
neyse grubun bir sürü güzel albümü var seçin beğenin alın ama ben şuraya favorim olanları koymak istiyorum; violent revolution, coma of souls, endless pain, endorama, enemy of god, hordes of chaos, violence unleashed, phantom antichrist gibi gibi. vallahi bu albümler on numara beş yıldızdır şiddetle tavsiye ederim thrash metal tutkunlarına, pişman olmazsınız yani.
grubun vokalinin ayrı güzel ses rengi var, bunu kreator hayranı olmayan azılı nu metalciler bile söyler çünkü adamın sesi ilginç derecede marilyn manson’a benziyor ya. bilmem bana öyle geliyor belki de.
dipnot: kendilerine groove metal, endüstriyel metal yapıyor diyenlere halt etmişsiniz diyorum. bal gibi de adamlar thrash metal yapıyorlar anasını satıyım. şarkılarını iyi dinleyin yeter. sevgiler saygılar olsun, keşke hep albüm yapsanız da dinlesek be… seviyorum sizi almanlar. *
tarihi eski olan gruplara genellikle üyeler katılır, ayrılır bunlar çok bilindik şeyler. kreator’dan da zaman zaman ayrılanlar katılanlar olmuştur. misal grubun eski üyesi olan roberto "rob" fioretti grubun kurucularındandır ama anlaşmazlık nedeniyle kurucusu olduğu gruptan 10 sene sonra ayrılmıştır. halbuki kreator’u kreator yapanlardan birisiydi, bayağı bi emek vermişti lakin ayrılmış işte. yalnız azizim adamın bir gitar çalışı var elinde oynatıyor adeta, şarkıyı şahlandırıyor, ahengine ahenk katıyor. bu adam nasıl unutulur be? unutulmaz tabi.
neyse grubun bir sürü güzel albümü var seçin beğenin alın ama ben şuraya favorim olanları koymak istiyorum; violent revolution, coma of souls, endless pain, endorama, enemy of god, hordes of chaos, violence unleashed, phantom antichrist gibi gibi. vallahi bu albümler on numara beş yıldızdır şiddetle tavsiye ederim thrash metal tutkunlarına, pişman olmazsınız yani.
grubun vokalinin ayrı güzel ses rengi var, bunu kreator hayranı olmayan azılı nu metalciler bile söyler çünkü adamın sesi ilginç derecede marilyn manson’a benziyor ya. bilmem bana öyle geliyor belki de.
dipnot: kendilerine groove metal, endüstriyel metal yapıyor diyenlere halt etmişsiniz diyorum. bal gibi de adamlar thrash metal yapıyorlar anasını satıyım. şarkılarını iyi dinleyin yeter. sevgiler saygılar olsun, keşke hep albüm yapsanız da dinlesek be… seviyorum sizi almanlar. *
devamını gör...
kederli bir akşam vakti domestic hıyar tanımları okumak
bazen kendi yazdığını unutup "lan ne diyo bu manyak?" diye düşünen bir adama yüklenecek fazla sorumluluk içerir, tavsiye edilmez.*
devamını gör...
aydilge'nin ibrahim tatlıses eleştirisi
aydilge'nin ibrahim tatlıses'in hoş olmayan ve kadın düşmanlığı barındıran birtakım söylemleri sebebiyle yaptığı eleştiri.
--- alıntı ---
"ibrahim tatlıses'i neden sevmek zorundayız? neden sevmediğini söyleyenler, elitist olmakla ya da prim yapmakla suçlanıyor? neden türkiye'nin en büyük sesi olduğunu kabul etmek zorunda herkes? 'kadın dediğin dayak da yemeli' diyen biri için neden müzik ayrı kişilik ayrı şeklinde bakmak zorundayız? isteyen öyle baksa, isteyen sevse, isteyen sevmese olmaz mı? neden ibrahim tatlıses dinlediğini itiraf etmek diye bir mevzu var? gizli gizli herkesin dinlediği, utandığı için bunu sakladığı fikri nereden çıktı? sevmeyenler neden haddini bilmeli?"
--- alıntı ---
haberin tamamı
--- alıntı ---
"ibrahim tatlıses'i neden sevmek zorundayız? neden sevmediğini söyleyenler, elitist olmakla ya da prim yapmakla suçlanıyor? neden türkiye'nin en büyük sesi olduğunu kabul etmek zorunda herkes? 'kadın dediğin dayak da yemeli' diyen biri için neden müzik ayrı kişilik ayrı şeklinde bakmak zorundayız? isteyen öyle baksa, isteyen sevse, isteyen sevmese olmaz mı? neden ibrahim tatlıses dinlediğini itiraf etmek diye bir mevzu var? gizli gizli herkesin dinlediği, utandığı için bunu sakladığı fikri nereden çıktı? sevmeyenler neden haddini bilmeli?"
--- alıntı ---
haberin tamamı
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
devamını gör...
ebeveynlerin kabullenemedikleri gerçekler
1. entry her şeyi özetlemiş işte. çocuğunun birey olduğunu kabul edemiyor aileler. ne saçma bir şeydir bu? sanki onlar bizim yaşımızda hiç olmamış gibi...
devamını gör...