o kişi o işi yapmayacaksa da buna vesile olmak.
devamını gör...


evet, güzelsiniz. ama boşsunuz. sizin için kimse yaşamını feda etmez. yoldan geçen herhangi biri, benim gülümün de size benzediğini söyleyebilir. ama benim gülüm sizin her birinizden çok daha önemlidir çünkü ben onu suladım ve onu camdan bir korunakla korudum. önüne bir perde gererek rüzgârın onu üşütmesini engelledim. tırtılları onun için öldürdüm ( ama birkaç tanesini kelebek olmaları için bıraktım). onun şikâyetlerini, övünmelerini dinledim ve bazen de suskunluklarına katlandım çünkü o benim gülüm.


demiştir küçük prens. bizler de zaman zaman hayatımıza dokunan renkli şeylere anlamlar yüklemeye başlarız. sarıp sarmalar aklımızın içinde camdan bir korunağa bırakırız. zaman geçtikçe nasıl olduğunu anlamadan onlar için perdeler gerer özenle bakarız. önemli olan renkli olmaları değildir, güzel olmaları da. önemli olan ona harcadığımız zaman ve zamanlara kattığımız değerli anlamlardır. işte bunlar bizim gülümüz yapar.


kelebeklerle tanışmak istiyorsam, bir iki tırtıla katlanmayı öğrenmek zorundayım.


şimdiye kadar hep küçük prensin güle bakışından bahsettik. onun kalbinden ve hislerinden, peki ya gül? gül içinde o kadar önemli mi küçük prens bu bir muamma şimdilik. onu yaşama isteğiyle dolduran güle duyduğu sevgi ve ilgi, karşılıksız. onun için bu sorun olmamalı, pek çok zorluk gibi…


“günaydın,” dedi küçük prens. açmış güllerle dolu bir bahçenin önündeydi. “günaydın,” dedi güller. küçük prens onlara baktı uzun uzun; kendi çiçeğine benziyorlardı. “kimsiniz?” diye sordu şaşkınlıkla. “biz gülleriz,” dedi güller. birden küçük prensin içi üzüntüyle doldu. çiçeği ona evrende başka bir eşi benzeri bulunmadığını söylemişti. oysa işte burada, tek bir bahçede beş bin tane birden vardı!


şaşırmıştır, küçük prens. şimdiye kadar ki bu masum, nazik, çıkarsız sevgisi gördükleri karşısında anlamsızlaşmıştır. bu durumda onca gül kendisininkine benzerken ne yapacaktır prensimiz? anlamsız mıdır artık sevgisi ya da gülü. şimdi diğer güllere bakıyordur. kafası benim yorumumca gidip gelir, özel hislerinin yüzeyselliği karşısında içi hüzünle dolar. çünkü tek bir gülü sever küçük prens ona özen gösterir ve onun fanusu vardır yalnızca.


3. “ölene kadar sorumlusun gönül bağı kurduğun her şeyden” dedi tilki…


bu alıntımız gülden çok tilkiyle bağıntılı olsa da işin özü aynı gibi duruyor. tilki prensimize bağlanmadan önce sorumluluğunu almayı şart koşar ve ilgisini gelip geçici istemez. kendini adayabilmesi için adanmışlık ve bağlılık ister. bu noktadan sonra önceki alıntımıza bağlayabiliriz ki prensimiz gülüne kendini adamıştır. niceliğinin önemi yoktur güllerin, kalpteki niteliktir onu ayıran.


hâlbuki aradıkları tek bir gülde ya da bir yudum suda olabilir.


bunca bilgelikten ve öğrenmişlikten sonra tek isteği gülüne dönmektir. mutluluğu minnacık bir bedende saklıdır. başvurduğu yol ne kadar amacını sağlayacaktır kendisi de bilmez ancak o gülüne dönmek uğruna ulaşamayacağını bilse de nefesinden vazgeçer.

sevgi de böylesi bir basitliğe sahiptir.
devamını gör...

system of a down demiş biri, dislike seçeneği yok mu burada?
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

insanı telefona kitler. sms gelir, bildirim sesi duyulur, kesin yazdı dersin, bir bakarsın ki, çiçeksepeti mesaj atmış, bir bakarsın ki digitürk ödemeyi hatırlatıyor...

lanet olsun...
devamını gör...

takip ettiğim, tanımlarını beğendiğim ama hiç diyalog kurmadığımı fark ettiğim yazar.

neden bilmiyorum şuan düşünüyorum vahhali cevap yok. hiç utanmamışım da bir selam vermezken. ara ara beğenirim favlarım, ara ara beğenir favlar sanırım bizim selamlaşmamız bu olmuş.
mottomuz bu zannımca. *
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

efendim kalitesinden ödün vermeyen. sağlam, severek takip ettiğim yazarlardan.
saygılar, sevgiler, selamlar sayın yazar. *
devamını gör...

kendisi çok ama çok tatlı, sohbeti de en az tanımları kadar güzel olan bi yazar. bazen bilgi dolu bazen de esprili tanımlarını gerçekten keyif alarak okuyorum. ayrıca oylarıyla da çok mutlu ediyor beni. tanım sayısının gayet fazla olmasına rağmen hala keşfedilmediğini düşünüyorum kendisinin ama nolursa olsun umarım çok uzun bi süre daha yazmaya ve aramızda olmaya devam eder. hep mutlu olmasını diliyorumm*.
devamını gör...

özel jet bulamadığım için bütün biletlerini satın aldığım uçakta seyahat etmek zorunda olmak
devamını gör...


“mona rosa. siyah güller, ak güller.
geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
kanadı kırık kuş merhamet ister.
ah senin yüzünden kana batacak.
mona rosa. siyah güller, ak güller.
ulur aya karşı kirli çakallar,
ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
mona rosa bugün bende bir hal var.
yağmur iri iri düşer toprağa,
ulur aya karşı kirli çakallar.
açma pencereni perdeleri çek,
mona rosa seni görmemeliyim.
bir bakışın ölmem için yetecek.
anla mona rosa ben bir deliyim.
açma pencereni perdeleri çek.
zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
bende çıkar güneş aydınlığına.
bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
seni hatırlatır her zaman bana.
zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.
zambaklar en ıssız yerlerde açar
ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
ışıksız ruhumu sallar da durur.
zambaklar en ıssız yerlerde açar.
ellerin, ellerin ve parmakların
bir nar çiçeğini eziyor gibi.
ellerinden belli olur bir kadın,
denizin dibinde geziyor gibi.
ellerin, ellerin ve parmakların.
zaman ne de çabuk geçiyor mona.
saat onikidir söndü lambalar
uyu da turnalar girsin rüyana,
bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
zaman ne de çabuk geçiyor mona.
akşamları gelir incir kuşları,
konarlar bahçemin incirlerine.
kiminin rengi ak kiminin sarı.
ah beni vursalar bir kuş yerine.
akşamları gelir incir kuşları.
ki ben mona rosa bulurum seni
incir kuşlarının bakışlarında.
hayatla doldurur bu boş yelkeni.
o masum bakışların su kenarında.
ki ben mona rosa bulurum seni.
kırgın kırgın bakma yüzüme rosa.
henüz dinlemedin benden türküler.
benim aşkım uymaz öyle her saza.
en güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
kırgın kırgın bakma yüzüme rosa.
artık inan bana muhacir kızı,
dinle ve kabul et itirafımı.
bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
alev alev sardı her tarafımı.
artık inan bana muhacir kızı.
yağmurdan sonra büyürmüş başak,
meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
bir gün gözlerimin ta içine bak
anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
yağmurdan sonra büyürmüş başak.
altın bilezikler o kokulu ten
cevap versin bu kuş tüyüne.
bir tüy ki can verir gülümsesen,
bir tüy ki kapalı geceye güne.
altın bilezikler o kokulu ten.
mona rosa. siyah güller, ak güller.
geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
kanadı kırık kuş merhamet ister,
ah senin yüzünden kana batacak.
mona rosa. siyah güller, ak güller.”

sezai karakoç şiiri.
devamını gör...

okan bayülgen in uykusuzlar kulübünün post truth bölümünü izleyince dikkatimi çekti, aslında söylediği şeyler, çok önemli konular, ama adam o kadar mimiksiz ve tonlamasız konuşuyorki, birazda donuk bir tipi var ama muazzam bir zeka, muazzam bir vizyon var o belli, yalnız kendisini dinletmesi için, diksiyon konusunu da halletmesi lazım, hakkında yazılanlara bakınca, konuşması herkesin dikkatini çekmiş, bende izlediğim ve okuduğum herşeyden sıkıldığım şu günlerde, boş modern sohbetler video serisine başladım, gerçekten nefes almadan izleniyor dinleniyor, dinledikçe her cümlesinden birşeyler öğreniyorsunuz, çünkü sizi bekletmiyor, içinden bir cümle çıkaracağınız 30 dakikalık bir konuşmayı dinlemiyorsunuz, her cümlesi esas mevzuyu söylüyor, normalde bende bir fikri, düşünceyi anlatan bir yazı yazıyorsam, tekrar okurum, gereksiz cümleleri çıkarırım, komple yazdığım cümlelerin hepsi bir şey söylesin isterim ama bu hemen olmaz,

bu adam konuşurken üst üste çok anlamlı, derin cümleler kuruyor, durup iyice anlamak üzerine düşünmek gerekiyor, yani hakkında hep yazılan, "sanki kitap okuyor gibi konuşması var" lafı, normalde insanların okuyup yazıp üzerine çalışıp, düzeltip, kontrol edip sunduğu kitapları düşünün, bu adamın normal konuşması bu seviyede, boş modern sohbetlerde de soru soruluyor, bir saniye filan düşünüyor, sonra tarihten giriyor, romanlardan örnek veriyor, magazinden bile haberi var, e tabi bu kadar zekaya, komikmiş de,

bugün izlediğim bir bölümde, mutlaka siyasete atılacağını söyledi, çok mutlu oldum, neden böyle genç akıllı insanlar siyasete girmiyorki zaten,

aşkla ilgili bir bölümde de o kadar iddialı konuştuki kendiside iddialı olduğunu belirterek, bilimsel olarak bir konuda bu kadar çok bilgi sahibi olmanın, uygulayabildiği anlamına gelmediğini ve kadınların kendisine aşırı ilgisinin olduğunu da belirtip, "ben zannettiğiniz gibi biri değilim" dedi, hemde baya detaylı belirtmesi dikkatimi çekmişti, sonra öğrendimki aslan burcuymuş, yine de bir aslan erkeğine göre gayet mütevazı birisi, şu diksiyonunu biraz düzeltse ve birazda kımıldasa konuşurken, daha çok insana ulaşacağını düşünüyorum, çünkü gözünü kırpmıyor, put gibi,
kişisel bir sempatisi, cazibesi de yok, ben çekici olmayan, güzel yada çirkin hiç farketmez, alımlı, gösterişli olmayan bir aslan burcu insanına ilk defa rastlıyorum doğrusu,

ama kafası süper, iki gündür izliyorum, dinliyorum, yarın koşa koşa gidip, nitche nin güç istenci kitabını alıcam, roman hiç sevmem, michel diye bir adamın soyadını unuttum "değişme" diye bir romanını tavsiye etti, feci halde merak ettim, bana bunları not alıp yazdırdı, beynim yandı açıkcası, kafasını çok beğendim, bu aralar yalın alpay mode on durumundayım, ve huyum kurusun kusana kadar izlerim okurum ederim, öyle rahatlarım.

25.04.2021
edit : +4 gündür izliyorum videolarını, sinan canan da benim gibi ağzı açık izlerken buluyormuş kendini (gerçek anlamda)
bu adamın karşısına oturmak için, söylediklerini bir defada anlayacak hızda bir algı lazım, karşısına oturanlara da bakıyorum, tamamını anlamıyorlar, çünkü çok uzun ve çok fiilli, dallı budaklı cümleler kuruyor, adam herkesten ileride... bayaa ilerde bir yerde,
birde çok ürkütücü, sabit standart bir ifadesi var, ama çok da sevecen birisi galiba, program partneri bay ilker için çok tatlı bir veda yazısı yazmış, beraber çektikleri videolarda da sık sık çok iyi arkadaş olduklarını, kendisini ve dostuklarını çok sevdiğini belirtiyor, zaten flu tv den ayrılmayı da istememiş, çok ilgi gördüğü ve oluşan potansiyeli kendi hesabına kullanmak varken... bir videoda kendisini romantik bohemlere yakın bulduğunu söylemişti, ben pek ihtimal vermemiştim ama, öyle görünüyor,

bugün atölye çalışmalarına baktım, online şeylerden pek hoşlanmıyorum ama en yakın zamanda kendisiyle tanışmak ve beyin fırtınası yapma isteği uyandırdı bende, çok enteresandır, merak ettiği araştırdığı bir konunun peşinde değilse, isimler ve başlıklar, rakamlar hiç aklında kalmıyormuş benim gibi, yalnız herkeste aynı şaşkınlık, kendisine birşey sorulduğunda, hiç düşünmeden, ara vermeden, o cevap hazırmı orda, bu konuda bir araştırmam olmadı daha önce, bunu hiç düşünmemiştim daha önce diyor, ama böyle bir sesli düşünmek yok yani, adamın normal muhabbetini kaydet, yaz, bastır, kitap olarak sat, o içerde, kafada neler varki, bunlar böyle "kolay" ve bu kadar "hızlı" yazıcıdan çıkar gibi... nasıl yani ya dedirtiyor insana... bir videosunda bazen bir hafta, bir şekilde hasbelkader, hiç kimseyle konuşmadığı zamanlar oluyormuş, ve bu bir kere iki kere değil, çok sık oluyormuş, bugün bir paylaşımında el yazısını gördüm, amatör olarak ilgilenmiştim bir ara, biraz inceliycem, abarttım bende farkındayım ama, insan dinlerken, sürekli bilgi akan bir şelalenin altında gibi hissediyor kendini, hani bir yeriniz ağrıyordur filan, birisi size biraz masaj yapıyım der, ve masaj da ne tatlı bir şeydir, hiç bitmesin istersiniz, ama o insanın sürekli o masajı sürdürmesi gerekir, yorucudur, işte tamda bunun gibi, bu adamın masaj yaparken sıfır enerji sarfettiğini düşünün, hem masaj yapan, hem hiç yorulmayan birisi gibi, sürekli bana masaj yapılıyormuş, yada her saniye çikolata yiyormuşum gibi hissettiriyor, bütün vücudu kas yapmış birinin ağırlıkları çok kolay kaldırması gibi, çok kolay ve hızlı düşünüyor, beyninin heryerini kullanıyor onu anladım, ama o biyonik tavır, o çok soğuk görünüyor, birini dinlerken donuyor, sanırım dinlediği şeylere tam odaklandığı için, şimdi yazarken aklıma geldi, uzaylı olabilir diye düşünüyorum (ciddi)

serdar kuzuloğlu ve agah aydın ı geçti şu an bende, ama açık konuşayım, yalın alpay ı biraz dinleyip ara verip, anlayıp düşünüp, sindire sindire devam etmek gerekiyor, çünkü cümleleri uzadıkça ağırlaşıyor, ve gerçekten onun konuşması benim algımdan hızlı, tamam o anlattığı şeyleri zaten biliyorda, ben çoğunu ilk defa duyuyorum, bu arada bir sürü kelime, bir sürü yeni kavram öğrendim, yoruldum sözlük yeminlen yoruldum, ama doymadım, bazen insan ne aradığını onu bulunca anlarmış ya, o hesap, bu yalın efendi, zaten karışık olan kafamı iyice açtı, şimdi serdar kuzuloğlu yavaş geliyor bana, az geliyor, benim çıta fena bir yerde değildi zaten, hayatım da, az zordu, çok iyi oldu, tamda güzel oldu böyle, süper oldu, farkı görürsünüz yeni tanımlarımda, az uzun yazıyordum, şimdi artık, sayfalarca, tanımlarca yazarım, görüyormusunuz yine sözlüğe yarayacak bu kadar mesai, helal olsun, yarasın :)

edit 2 : üstün zeka olarak doğduğunu bilmeyen yoktur heralde, zekası sanırım 7 yaşında en son 171 e çıkmış birisi, üniversiteyi bitirdiğimde iş bulamadım diyor bir sohbetinin arasında, dondum kaldım inanamıyorum, çağrı merkezinde çalışmış, iktisat mezunu, tarih sosyoloji yüksek lisanslı, doktoralı bir insan, bin tane kitabı okumuş "anlamış" bir insanın donanımı, yetkinliği, iş görüşmesinde nasıl farkedilmez, iş nasıl ona teklif edilmez... yine videolarından birinde, kendisine yeni gelir kaynakları yaratmak için senaryo atölyesine katılmış, ve orada biz fanilerden çok çok ileride bir yerde olduğu farkedilmiş,

gerçekten çocukluğundan itibaren, zekası, kapasitesi üstün bir insanın yanına, türkiye de sadece haber yapmak için gidiliyor, 7 yaşındaki çocuğa, ehe ühe şunu biliyomusun, bunu biliyomusun diye sormaktan öteye gidemeyen bir magazin için gidiliyor, her işin magazinini çıkarmakta ustayız, böyle bir insanın sıradışı durumu için sağlıklı bir destek yok, çünkü öyle bir bilinç yok, kendisi bile diyorki, "normal insandan tek farkım veriler arası daha çok bağlantı kurmam, bu kadarcık şey için afişe edilecek bir şey yok bence" veri dediği de normal bir insanın hayatı boyunca okuduğu kitabı 7 yaşında yemiş içmişlik... veri dediği uzay, hızlı bağlantı dediği de, mesela bir soru soruyorsunuz, yazıcıdan kitabı çıkıyor çıtır çıtır, o yani, veriler arası hızlı bağlantıya indirgemek zorunda bırakılmış... inşallah hepimizden intikam alır...
devamını gör...

engelli bir bireye ya da yanında engelli bir birey olan insana bön bön acıyarak bakılmaması.
devamını gör...

edit : yalnız iyi yürüdü entry.
alın lan fotoğraf sizin köpeğiniz olsun.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hoş tanımları olan ve takibe aldığım yazar arkadaşımızdır.

nice güzel tanımlara.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

herkes benim sinirli, asabi, sert mizaçlı, umursamaz, değer bilmez, vurdum duymaz, umursamaz biri olarak bilir.
ama aslında ruhumun ve kalbimin ne derece ezildiğini acı çektiğini bilmezler göremezler.
onları dualarımın ve rüyalarımın ötesin de cennet kadar iyilikler dilediğimi bilmezler. bilemeyecekler.

ah, şu kahrolası sert karakter yapısı ve inat gururu.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

eksileri hemen, artıları ileride hissedilen, toplamda büyük faydası olan eylemdir.
devamını gör...

kumsaldaki bir kum tanesi sadece. böyle haberleri gördükçe kaçırılıp satılan milyon tane çocuğun olduğu gerçeğini hatırlıyor insan. hatırladıkça da aldığı her nefesten vicdan azabı duyuyor. sonsuza dek cehennemin dibinden çıkamazlar umarım.
devamını gör...

halkın taleplerine önem veren ve bu yolda emin adımlarla yürüyen yazardır

onun için her artı oy bir "yürü beee" ile eşdeğerdir.
devamını gör...

hayatımın en umutsuz zamanlarından birindeydim, geçen yıl bu zamanlarda. yalnızdım, mutsuz ve de çirkindim. bir anda bir sebep ortaya çıktı ve sinop'ta buldum kendimi. tek başıma* bir haftalık nefis bir tatil. hayatımın en eğlenceli en keyifli zamanlarıydı diyebilirim. yeri geldi tek başıma bütün bir şehri alt üst ettim.* yeri geldi 65 yaş üstü dostlarla* uzuuun ve sağlıklı akşam yemekleri yedim. ölmüş arkadaşlarını anıp, kah üzüldüler kah o takma dişleriyle tatlı tatlı gülümsediler. ve tabii ki bu fotoğrafın konusu, hayatımda ilk kez motora bindim. kendimi öyle özgür hissettim ki o an, tamam ya dedim. halledemeyeceğim hiçbir şey yok. motorla, ülkenin en kuzeyine, en ucuna gittim. işte bu ülke bu kadar dedim. hayat da bu kadar. böyle günlerin hatrına bile olsa yaşamalı insan. devam etmeli. benim için çok kıymetlidir bu yüzden bu fotoğraf.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim