köyde hiç yaşamayanların bilemeyeceği şey
yine çoğu zaman olduğu gibi genellemişiz, vurmuşuz, kırmışız, savunmuşuz.
ben 3-4 senedir bir köyde yaşıyorum. buradaki insanların şehirde yaşayan insanlardan hiç bir farkı yok. burada da cahil, bencil, dar görüşlü, kötü niyetli ya da bilge, açık görüşlü, sağ duyulu insanlar var, aynı şehirde olduğu gibi. üst komşumuz; köpeklerini bağlıyor, çöpünü ormana atıyor. alt komşumuz köpeğine araba çarpıp öldüğü için göz yaşlarını tutamıyor. 2 farklı öğretmen var. birisi yan komşusuna eziyet ede ede köyden kaçmasına neden oldu, diğeri elinden geldiğince herkese yardım eder, doğayı çok sever. bir amca var, alzheimer belirtileri güçlendiği için doktoru bir köpek bakmasını tavsiye etmiş. karısı köpeklere uzaktan bakan bir kadınken, şimdi beraber uyuyorlarmış. 80 yaşında adam, köpeğin arkasından oyun oynayarak koşturuyor. yine bir başka karşı komşumuzun dedeleri molla, baya muhafazakar ama kızları evden ayrılmış ve yoga eğitmeni ve nü model olmuş.
demem o ki, genelleme yapmayın arkadaşlar, hayat o kadar genel değil ki, anlatmaya cümleler yetmez. sözlüğümüzde bile çeşit çeşit insan var. dışarıdan birisi kalkıp, 3-5 entry okuyup, sonra da "kafa sözlük'de çok politikmiş" dese, muhtemelen "ne alaka" gibi bir tepki veririz. tepkilerimizi "kendimize" dokunduğu zaman vermeyelim. empatinin değeri de buradan gelir. çoğunluk empati kurabilse zaten bu tarz genellemelere, kötülemelere ya da güzellemelere gerek duymaz.
daha önce köyde yaşamamış olanların bilemeyeceği şeylerden birisi de köy düğünü olabilir. köy düğünlerinde genelde 4 çeşit yemek yapılır ve yine genelde bunlar kuru fasulye ya da nohut, pilav, tatlı ve çorba şeklide olur. gelen herkese, garson gibi çalışan bir düğün sahibi tanıdığı yemek getirir ve herkes istediği kadar yiyebilir. onun dışında normal bir düğüne aşağı yukarı benzer.
bir keresinde 2 arkadaş çadır kurmak için bir ormana doğru yönelmiştik ve yolumuz bir köyün içinden geçiyordu. gün içinde de yürümekten yorulmuş ve acıkmıştık. köyden geçerken, düğün olduğunu fark ettik ve yırttık olum yırttık nidalarıyla düğüne doğru koşar adım yöneldik. düğün sahipleri muhafazakar bir aileydi, herkes kapalı ve uzun kıyafetler içerisindeydi. damat, düğün yapılan yerin girişinde, gelenlerin elini sıkarken biz de sıraya girdik o en kampçı tarzımızla. damada onu tanımadığımızı! hatta o köyden de olmadığımızı ama karnımızın çok aç olduğunu söyledik ve tebrik ettik tabi. bunların sırası ters de olmuş olabilir. damatta sağ olsun hemen bize yer ayarlayıp, birer tabak yemek vermişti.
işin özü; aileler, köyler, şehirler, ülkeler insanlardan oluşur ve insanlar birbirlerinden farklıdır.
ben 3-4 senedir bir köyde yaşıyorum. buradaki insanların şehirde yaşayan insanlardan hiç bir farkı yok. burada da cahil, bencil, dar görüşlü, kötü niyetli ya da bilge, açık görüşlü, sağ duyulu insanlar var, aynı şehirde olduğu gibi. üst komşumuz; köpeklerini bağlıyor, çöpünü ormana atıyor. alt komşumuz köpeğine araba çarpıp öldüğü için göz yaşlarını tutamıyor. 2 farklı öğretmen var. birisi yan komşusuna eziyet ede ede köyden kaçmasına neden oldu, diğeri elinden geldiğince herkese yardım eder, doğayı çok sever. bir amca var, alzheimer belirtileri güçlendiği için doktoru bir köpek bakmasını tavsiye etmiş. karısı köpeklere uzaktan bakan bir kadınken, şimdi beraber uyuyorlarmış. 80 yaşında adam, köpeğin arkasından oyun oynayarak koşturuyor. yine bir başka karşı komşumuzun dedeleri molla, baya muhafazakar ama kızları evden ayrılmış ve yoga eğitmeni ve nü model olmuş.
demem o ki, genelleme yapmayın arkadaşlar, hayat o kadar genel değil ki, anlatmaya cümleler yetmez. sözlüğümüzde bile çeşit çeşit insan var. dışarıdan birisi kalkıp, 3-5 entry okuyup, sonra da "kafa sözlük'de çok politikmiş" dese, muhtemelen "ne alaka" gibi bir tepki veririz. tepkilerimizi "kendimize" dokunduğu zaman vermeyelim. empatinin değeri de buradan gelir. çoğunluk empati kurabilse zaten bu tarz genellemelere, kötülemelere ya da güzellemelere gerek duymaz.
daha önce köyde yaşamamış olanların bilemeyeceği şeylerden birisi de köy düğünü olabilir. köy düğünlerinde genelde 4 çeşit yemek yapılır ve yine genelde bunlar kuru fasulye ya da nohut, pilav, tatlı ve çorba şeklide olur. gelen herkese, garson gibi çalışan bir düğün sahibi tanıdığı yemek getirir ve herkes istediği kadar yiyebilir. onun dışında normal bir düğüne aşağı yukarı benzer.
bir keresinde 2 arkadaş çadır kurmak için bir ormana doğru yönelmiştik ve yolumuz bir köyün içinden geçiyordu. gün içinde de yürümekten yorulmuş ve acıkmıştık. köyden geçerken, düğün olduğunu fark ettik ve yırttık olum yırttık nidalarıyla düğüne doğru koşar adım yöneldik. düğün sahipleri muhafazakar bir aileydi, herkes kapalı ve uzun kıyafetler içerisindeydi. damat, düğün yapılan yerin girişinde, gelenlerin elini sıkarken biz de sıraya girdik o en kampçı tarzımızla. damada onu tanımadığımızı! hatta o köyden de olmadığımızı ama karnımızın çok aç olduğunu söyledik ve tebrik ettik tabi. bunların sırası ters de olmuş olabilir. damatta sağ olsun hemen bize yer ayarlayıp, birer tabak yemek vermişti.
işin özü; aileler, köyler, şehirler, ülkeler insanlardan oluşur ve insanlar birbirlerinden farklıdır.
devamını gör...
ispanyolca
2008 den beri iş sebebi ile ispanya’ya gidip geliyorum. ispanyolca yı bu sebeple öğrenme şansım oldu. müthiş keyifli bir dil. bana çok keyif veriyor... öğrenmek isteyen herkese tavsiye ederim.
devamını gör...
en yakındaki kitabın 17. sayfasının 3. cümlesi
alıntı yapılan kitabın ismi ve yazarı da eksik edilmezse güllük gülistanlık olacak liste. cümleyi bir başına bırakınca öksüz kalıyor, ara tara bulunmuyor.
devamını gör...
the book of margery kempe
ingiliz mistik margery kempe tarafından yazılmış - daha doğrusu yazdırılmış- ingiliz edebiyatı'nın yüksek ihtimalle ilk otobiyografik eseri olan kitap. içeriğinden ötürü ruhani otobiyografi demek çok daha uygun olacaktır. zamanında üniversitedeyken alanında oldukça başarılı bir profesörümüz bu kitap için bir şizofrenin deli saçmaları yakıştırması yapmıştı. farklı bir görüşte olmamakla birlikte yine de dönemin şartlarını anlamaya yönelik ve margery kempe'in ruh halinin basit bir analizini yapmak için oldukça ideal bir okuma sağlıyor. yine aynı zamanda çağdaşlarının aksine bir rahibe olmayan margery kempe'in sıradan yaşantısında okuma yazma bilmediği halde bu manevi hac yolculuğunu yazıya geçirme çabası hayranlık uyandırıcı, pek tabii bence kendisi isa ile konuştuğunu düşünen histerik bir kadındı ama yine de ingiliz edebiyatına etkisi yadsınamaz. margery kempe bilinen tek eseri olan the book of margery kempe ile kendi döneminde kadın olmanın mücadelesinin de güzel bir örneğidir. çağdaşları gibi aziz ilan edilmese bile bugün bu eser ingiliz edebiyatının yapı taşlarından birine dönüşmüş durumda.
another time a great lord's men came to her and swore many great oaths, saying, "we have been told that you can tell us whether we shall be saved or damned."
she said, "yes, indeed ı can, for as long as you sweat such horrible oaths and knowingly break the command ment of god as you do and will not give up your sin, 1 dare well say you will be damned. and if you will be contrite and confess your sin, willingly do penance and give it up while you can, with no intention of returning to it, ı dare well say you will be saved."
"what, can you tell us nothing else but this?" "sirs," she said, "this is very good, it seems to me, and then they went away from her.
another time a great lord's men came to her and swore many great oaths, saying, "we have been told that you can tell us whether we shall be saved or damned."
she said, "yes, indeed ı can, for as long as you sweat such horrible oaths and knowingly break the command ment of god as you do and will not give up your sin, 1 dare well say you will be damned. and if you will be contrite and confess your sin, willingly do penance and give it up while you can, with no intention of returning to it, ı dare well say you will be saved."
"what, can you tell us nothing else but this?" "sirs," she said, "this is very good, it seems to me, and then they went away from her.
devamını gör...
şebnem ferah'ın en güzel şarkısı
tercih yapmak çok zor olsa da benim için budur:
devamını gör...
nasılsın sorusuna verilecek cevaplar
(bkz: iç güveysinden hallice)
devamını gör...
şiir alıntıları
ruhun mu ateş yoksa
o gözler mi alevden
bilmem bu yanardağ
ne biçim korla tutuştu
pervane olan kendini
gizler mi alevden
sen istedin ondan
bu gönül zorla tutuştu.
o gözler mi alevden
bilmem bu yanardağ
ne biçim korla tutuştu
pervane olan kendini
gizler mi alevden
sen istedin ondan
bu gönül zorla tutuştu.
devamını gör...
ayçiçek yağının 0,5 lt'lik ambalajda satılmaya başlandığı yeni türkiye
yok canım ne alakası var, biz bunu bekarlar için tasarladık diyeceklerdir.
devamını gör...
bir abinizin normal sözlük gözlemleri
eh işte katıldığım başlıktır.
öncelikle adam özenmiş değer vermiş fikir belirtmiş bir sayfa yazı ortaya çıkarmış hala adama şöyle yazmış bunu yanlış yazmış falan diyorlar gerçekten şaka gibi.
şimdi birisi doğru bir cümle söylediği zaman yaptığı yazım yanlışları o cümlenin doğruluğunu götürür mü ?
ama bu metin bir farkındalık yaratırken bence bir çözüm bulmalıdır.
şimdi bütün goy goy yapan insanlar günde 500 tanım giren yazarlar toplanıp yan tarafta başlık açalım ikiye bölünelim madem sonra birbirimize portakal fırlatırız.
insanların bir yere yaklaşım alanı farklılık gösterebiliyor.
mesela bazı insan buraya gerçek dünyadan kaçmak için geliyor siyaset gündem bunalıyor ve sıkılıyor o yüzden eğleneyim yazıyor ki çok normaldir kuralları ihlal etmediği sürece istediği gibi eğlenmeli insan.
bende uzun süredir gözlemlemelerime dayanarak burada bir yazar olarak şunları sormak ve söylemek istiyorum.
neden herkes bir şekilde çığırtkanlık yapmak yerine bir çözüm üretmeye çalışmıyor?
neden herkes adam akıllı başlıklar açıp sonra ilgi görmeyince pes ediyor ?
neden herkes son derece ciddi ve soğukkanlı takılmaya çalışıyor?
ben günde 500 tanım giren bir yazar olarak bir sürü inceleme yazısı yazdım ve hiç bir şekilde görülmedi görülmesin zaten.
son derece değerli bilgilerle donattım başlıkları tanımlar girdim ilgi görmedi görmesin zaten.
ben ilgi görmedi diye yazı yazmayı bırakayım mı?
öncelikle benden yaşça büyük bir abinin açtığı farkındalık başlığı için kendi adıma teşekkür ederim gerçekten ses çıkaran insanlar değerli insanlardır.
ama neden o adamı beğenen hak veren insanlar bir şeyler yapmıyorlar sıkılıp usanıp gidiyorlar.
herkes verimli başlıklar açsın madem herkes değerli tanımlar girsin herkes ciddi olsun madem.
çığırtkanlığa gelince en önde olanlar tuğla taşıyalım gelin dediğimizde hep geride kalıyorlar.
edebiyat topluluğunda insanlar kitap okuyorlar bu sözlüğe yorum giriyorlar ve ilgi görmüyorlar bıraksınlar mı yazmayı bırakalım mı yazmayı.
öncelikle bence haddim olmayarak mevzu tamamen böyledir.
ilgi istediği için yazı yazan yazarın yazarlığını seveyim.
tutsun diye yazsaydık atardık biz insan gibi önünüze koyuyoz.
öncelikle adam özenmiş değer vermiş fikir belirtmiş bir sayfa yazı ortaya çıkarmış hala adama şöyle yazmış bunu yanlış yazmış falan diyorlar gerçekten şaka gibi.
şimdi birisi doğru bir cümle söylediği zaman yaptığı yazım yanlışları o cümlenin doğruluğunu götürür mü ?
ama bu metin bir farkındalık yaratırken bence bir çözüm bulmalıdır.
şimdi bütün goy goy yapan insanlar günde 500 tanım giren yazarlar toplanıp yan tarafta başlık açalım ikiye bölünelim madem sonra birbirimize portakal fırlatırız.
insanların bir yere yaklaşım alanı farklılık gösterebiliyor.
mesela bazı insan buraya gerçek dünyadan kaçmak için geliyor siyaset gündem bunalıyor ve sıkılıyor o yüzden eğleneyim yazıyor ki çok normaldir kuralları ihlal etmediği sürece istediği gibi eğlenmeli insan.
bende uzun süredir gözlemlemelerime dayanarak burada bir yazar olarak şunları sormak ve söylemek istiyorum.
neden herkes bir şekilde çığırtkanlık yapmak yerine bir çözüm üretmeye çalışmıyor?
neden herkes adam akıllı başlıklar açıp sonra ilgi görmeyince pes ediyor ?
neden herkes son derece ciddi ve soğukkanlı takılmaya çalışıyor?
ben günde 500 tanım giren bir yazar olarak bir sürü inceleme yazısı yazdım ve hiç bir şekilde görülmedi görülmesin zaten.
son derece değerli bilgilerle donattım başlıkları tanımlar girdim ilgi görmedi görmesin zaten.
ben ilgi görmedi diye yazı yazmayı bırakayım mı?
öncelikle benden yaşça büyük bir abinin açtığı farkındalık başlığı için kendi adıma teşekkür ederim gerçekten ses çıkaran insanlar değerli insanlardır.
ama neden o adamı beğenen hak veren insanlar bir şeyler yapmıyorlar sıkılıp usanıp gidiyorlar.
herkes verimli başlıklar açsın madem herkes değerli tanımlar girsin herkes ciddi olsun madem.
çığırtkanlığa gelince en önde olanlar tuğla taşıyalım gelin dediğimizde hep geride kalıyorlar.
edebiyat topluluğunda insanlar kitap okuyorlar bu sözlüğe yorum giriyorlar ve ilgi görmüyorlar bıraksınlar mı yazmayı bırakalım mı yazmayı.
öncelikle bence haddim olmayarak mevzu tamamen böyledir.
ilgi istediği için yazı yazan yazarın yazarlığını seveyim.
tutsun diye yazsaydık atardık biz insan gibi önünüze koyuyoz.
devamını gör...
ezginin günlüğü
bugünün şarkısı :
...
"kar yağıyor bu gece,
öyle beyaz ki şehir.
anlamak bir ömür sürer
hayat niye kirlenir?"
...
...
"kar yağıyor bu gece,
öyle beyaz ki şehir.
anlamak bir ömür sürer
hayat niye kirlenir?"
...
devamını gör...
albus dumbledore (yazar)
süper tanımları olan yeni yazarımız. bugün başlıklarda sıkça karşılaştım tanımlarıyla. takibe alınası çok iyi bir yazar.
devamını gör...
yılmaz özdil
yazıları ile iktidar cephesini çok sert eleştiren gazetecidir. gezi olayları için düşünüldüğünde 1 gün için 1 saatliğine bile olsa o eylemlere canlı olarak katılmadığı bilinir. bu dediğim sebeple (bkz: işi bilen ama işe gitmeyen) biri olarak tanımlanabilir. ayrıca ülkede gazi mustafa kemal atatürk'ün ekmeğini en çok yiyen yazarlardan biridir.
devamını gör...
uçan balık
yüzgeçlerini kanat gibi kullanabilen, kendisini kovalayan avcı balıklardan kaçmak için yüzeye çıkıp planör gibi havalanıp süzülebilen bir balık türü. diğer balıklarda olmayan yetenek bunlarda vardır, hem yüzebilmek hem uçabilmek gibi. daha çok okyanuslarda yaşar, ülkemizde de akdeniz ve güney ege denizinde de görülebilir. kanatlanıp havalandıkları için bu ismi almışlardır. kaliforniya uçan balıkları diye de geçer. kırlangıçlar gibi kuyruğa sahiptir. yapı olarak kefal balığına benzerler ve sıcak denizleri tercih ederler. dişsiz olduklarından dolayı da planktonlarla beslenirler. sürü halinde yüzdüklerinden peşlerine büyük balık takılınca güçleri yetmediği zaman can havliyle su üstüne çıkarlar. bir ya da iki metre kadar yükseğe çıkıp tekrar denize dalan bu balık, bazen de havalanmasının faturasını kötü ödeyebilir. orkinos ve yunus gibi düşmanlarından kaçıp havalanırken ya balıkçı ağlarına takılırlar ya martılara yem olurlar ya da rüzgarın etkisiyle gemi güvertesine düşerler, havadan hediye misali yağdığı geminin aşçısının tavasına bir güzel yemek olurlar ya da havalanırken gagasıyla yakalayan deniz kuşlarına ziyafet olurlar.
devamını gör...
bir sır var gülüşünde
kırıka candır, bu şarkı onun en iyilerindendir, körfez dediği izmir'dir, zeybek dediği nikrizdir.
4 deliden de anca böyle güzel şarkı çıkar zaten, hiç ıskalamaz bizim çocuklar!
"suların mor rengine inerken hisli akşam bak
gurubu seyre dalar o kız penceresinden
martılarda çığlık var gidiyor diye akşam bak
gurubun teni titrer ela gözlerinde
bir sır var gülüşünde
bir sır var gülüşünde
okşarken saçlarını esen imbat rüzgarı
gülüşü karşı yamaç buğulu vadilerde
hayalinde nağmelerin o gülen dudakları
gülüşü şarkılaşır deniz köpüklerinde
bir sır var gülüşünde
bir sır var gülüşünde
mevsimlerden sonbahar bağ bozumu iklim şarap
yapraklar yeni düşmüş yüreğimde ince sızı
teselli eder beni karafakim dolu rakı
izmirde gurup vakti nikriz zeybek çalar
bir sır var gülüşünde
bir sır var gülüşünde"
spotify, izmir usulü!
4 deliden de anca böyle güzel şarkı çıkar zaten, hiç ıskalamaz bizim çocuklar!
"suların mor rengine inerken hisli akşam bak
gurubu seyre dalar o kız penceresinden
martılarda çığlık var gidiyor diye akşam bak
gurubun teni titrer ela gözlerinde
bir sır var gülüşünde
bir sır var gülüşünde
okşarken saçlarını esen imbat rüzgarı
gülüşü karşı yamaç buğulu vadilerde
hayalinde nağmelerin o gülen dudakları
gülüşü şarkılaşır deniz köpüklerinde
bir sır var gülüşünde
bir sır var gülüşünde
mevsimlerden sonbahar bağ bozumu iklim şarap
yapraklar yeni düşmüş yüreğimde ince sızı
teselli eder beni karafakim dolu rakı
izmirde gurup vakti nikriz zeybek çalar
bir sır var gülüşünde
bir sır var gülüşünde"
spotify, izmir usulü!
devamını gör...
ihtimaller perisi (yazar)
ne zamandır ben de bergene nick altı yazacam diyordum.
nasip bu güneymiş.
çok içten, çok keyifli tanımları var.
tarzı ile müsemma.
hürmetlerimizin karşılıklı olması da daha bir cici.
nasip bu güneymiş.
çok içten, çok keyifli tanımları var.
tarzı ile müsemma.
hürmetlerimizin karşılıklı olması da daha bir cici.
devamını gör...
günün sözü
kötü günülerin geçtiğini gördün,
her şeyin geçici olduğunu gördün,
yapamam dediklerini yaptın,
atlatamam dediklerini atlattın,
bittin zannettiğinde yeniden başladın
hiçbir şey gözünü korkutmasın!!!
her şey eskisinden daha güzel olacak...
_a.erel_
her şeyin geçici olduğunu gördün,
yapamam dediklerini yaptın,
atlatamam dediklerini atlattın,
bittin zannettiğinde yeniden başladın
hiçbir şey gözünü korkutmasın!!!
her şey eskisinden daha güzel olacak...
_a.erel_
devamını gör...
israil'in 3000 yıldır buradayız tweeti
filistler de en az 3250 yıldır kesintisiz oradalar diye cevaplanabilecek tweet.
filistler dünyadaki en eski otokton (yerli, yerleşik) kavimler arasındadır. 3250 yıl önce kuzeyden yunan anakarasına inen hint-avrupalıların (proto-yunan gruplar) baskısıyla, doğu akdenize hareketlenen (deniz kavimleri göçü) kavimlerden birisidir. girit veya yunan anakarasından gelmiş olabilirler. doğu akdenizde bulunan ve deniz kavimlerine ait olduğu düşünülen çömlekler, bu göçlerin daha da önce (günümüzden 3400 yıl önce) başlamış olabileceği düşündürmektedir.
israilliler ise 3000 yıl önce mısır’dan sürülerek vaadedilmiş topraklar olduğu bildirilen filistin’e geldiler. tevrat’ta aktarılan davut ve golyat hikayesindeki golyat filistlerin kahramanıdır. kendilerinden çok daha güçlü ve kalabalık olan filistleri 150-200 yıl boyunca devam eden mücadele sonucunda yendiler. ama asla bugünkü israil gibi büyük bir devlete sahip olamadılar. israilin kuzeyinde samaria (başkenti samaria) ve güneyinde yahudiya (başkenti kudüs) krallıklarını kurdular. asurlular, babiller ve romalılar tarafından bu topraklardan sürüldüler. filistler ise orada kalmaya devam ettiler.
yahudiler her fırsatta (örneğin babil kralı nabukadnezar’ın ölümünden sonra) geri dönmeye çalıştılar ve süleyman tapınağı’nı yeniden yaptılar.
edit: son paragraf ilavesi
filistler dünyadaki en eski otokton (yerli, yerleşik) kavimler arasındadır. 3250 yıl önce kuzeyden yunan anakarasına inen hint-avrupalıların (proto-yunan gruplar) baskısıyla, doğu akdenize hareketlenen (deniz kavimleri göçü) kavimlerden birisidir. girit veya yunan anakarasından gelmiş olabilirler. doğu akdenizde bulunan ve deniz kavimlerine ait olduğu düşünülen çömlekler, bu göçlerin daha da önce (günümüzden 3400 yıl önce) başlamış olabileceği düşündürmektedir.
israilliler ise 3000 yıl önce mısır’dan sürülerek vaadedilmiş topraklar olduğu bildirilen filistin’e geldiler. tevrat’ta aktarılan davut ve golyat hikayesindeki golyat filistlerin kahramanıdır. kendilerinden çok daha güçlü ve kalabalık olan filistleri 150-200 yıl boyunca devam eden mücadele sonucunda yendiler. ama asla bugünkü israil gibi büyük bir devlete sahip olamadılar. israilin kuzeyinde samaria (başkenti samaria) ve güneyinde yahudiya (başkenti kudüs) krallıklarını kurdular. asurlular, babiller ve romalılar tarafından bu topraklardan sürüldüler. filistler ise orada kalmaya devam ettiler.
yahudiler her fırsatta (örneğin babil kralı nabukadnezar’ın ölümünden sonra) geri dönmeye çalıştılar ve süleyman tapınağı’nı yeniden yaptılar.
edit: son paragraf ilavesi
devamını gör...
borçlanmak
mümkün olduğunca uzak durulması gereken durum.günümüz hayat şartlarında bazen çok zordur.hesapta olmayan giderler çıkar.bini aştığında kapatmak olanaksız olur.fazlası uykumu kaçırır.
devamını gör...
en sevilen nazım hikmet ran şiiri
delikanlım
iyi bak yıldızlara...
iyi bak yıldızlara...
devamını gör...