tanrı egoist midir sorunsalı
eğer varsa hakkında bildiklerimize göre sadece egoist değil aynı zamanda narsist de.
devamını gör...
you shall not pass
yüzüklerin efendisi serisinin ilk filmi olan yüzük kardeşliği'nde geçen gandalf'ın efsane repliğidir.
devamını gör...
youtube kanalı açmak
önce kanadaya git. kanada göçmenlik şartlarından ilki kanadaya gider gitmez youtube kanalı açmaktır
devamını gör...
bedelli askerlik yapıp erkeğim diye dolaşmak
enteresan tespitimsi gerçekten.
günlük hayatta "erkeğim diye dolaşmak" gibi garip bir çaba sarfettiğimi zaten hatırlamıyorum da bundan sonra daha dikkat ederim ayol.
günlük hayatta "erkeğim diye dolaşmak" gibi garip bir çaba sarfettiğimi zaten hatırlamıyorum da bundan sonra daha dikkat ederim ayol.
devamını gör...
sözlükte takılmanın insan gelişimine katkıları
kasmadan yazmak. yazdıkça kasmak. kastıkça yazamamak. o değil de ne kadar bilgisiz bir insanım ben dedirtiyor takılmak ama yayma potansiyeli yüksek bünyelerde bu farkındalık bir halta yaramıyor.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaaaydınn hepinize.
sanki araba da gidiyomuşum, camı açmışım, keko gibi elimi dışarı uzatmışım da kuş dışkısına değmişim gibi heves kaçıran bi gün. çok aç, huysuz ve naletim şuan da. tek kelimelik özetle hangry. gününüz güzel geçsin, güzel insanlar.
sanki araba da gidiyomuşum, camı açmışım, keko gibi elimi dışarı uzatmışım da kuş dışkısına değmişim gibi heves kaçıran bi gün. çok aç, huysuz ve naletim şuan da. tek kelimelik özetle hangry. gününüz güzel geçsin, güzel insanlar.
devamını gör...
felipe massa
ferrariye en çok yakışan pilottu. herkes bir ayrton senna çıkar mı diye bekledi ama olmadı.
devamını gör...
linç kültürü
sözlükte mesela kafa yönetimini mi linçleyeceksin? hemen “lucifer” kalıbını kullanıyoruz.
ahlaki değerlerden yoksun “lucifer” denen trolle müsemma gösteren yönetimden zaten...
yazar mı linçlenecek? hoop “lucifer” gibi iğrenç tanımları olan...
akp mi linçlenecek? getir luciyi millet zihniyet görsün.
entel sözlüğü mü terk etti? ulan lucifer allah belanı versin.
abisi çıldırdınız mı naptınız. neymişim lan ben.
ahlaki değerlerden yoksun “lucifer” denen trolle müsemma gösteren yönetimden zaten...
yazar mı linçlenecek? hoop “lucifer” gibi iğrenç tanımları olan...
akp mi linçlenecek? getir luciyi millet zihniyet görsün.
entel sözlüğü mü terk etti? ulan lucifer allah belanı versin.
abisi çıldırdınız mı naptınız. neymişim lan ben.
devamını gör...
türklerin başarılı olduğu alanlar
devamını gör...
atatürk olmak
kurtardığın insanlar tarafından nefret edilmeyi göze almak demektir.
düşünmekten kafanda saç kalmamasıdır. gözlerin bozulmasıdır. her şeye üzülmekten 60 ' ı göremeden göçüp gitmektir.
efendiler, yarın cumhuriyeti kuracaĝız deyip , yarın cumhuriyeti kurmaktır. atatürk, cumhuriyettir. atatürk olmak zordur.
düşünmekten kafanda saç kalmamasıdır. gözlerin bozulmasıdır. her şeye üzülmekten 60 ' ı göremeden göçüp gitmektir.
efendiler, yarın cumhuriyeti kuracaĝız deyip , yarın cumhuriyeti kurmaktır. atatürk, cumhuriyettir. atatürk olmak zordur.
devamını gör...
nabizade nazım
asıl adı ahmet nazım olan nabizade nazım; 1862 yılında nişantaşı’nda dünyaya gelmiş, çok küçük yaşta annesini ve babasını kaybetmiş, üvey anneler ve dadıların elinde büyümüş bir yazardır. salıpazarı feyziye ve beşiktaş askerî rüşdiyelerinde okumuş, buradan mühendishâne-i berrî idâdîsi’ne geçmiştir. 1884 yılında topçu mülâzım-ı sânîsi olarak girdiği erkân-ı harbiyye sınıfından 1887’de yüzbaşı rütbesiyle mezun olmuştur. bir süre mekteb-i harbiye'de matematik, topografya ve istihkam dersleri vermiştir. suriye'de, manastır'da, kaş'ta askeri görevler almıştır. 1891 yılında evlenmiştir, ancak evliliğinin ilk aylarında kemik veremi hastalığı dolayısıyla hayatını kaybetmiştir.
nabizade nazım'ın ilk yazısı 1880'de, nazım yalnızca 18 yaşındayken mühendishâne mektebi şâkirdânından a. nâzım imzasıyla vakit’te yayımlanır. mirat-ı alem, maarif, manzara berk, hazine-i evrak ve servet-i fünun dergilerinde ve tercüman-ı hakikat, mürüvvet gazetelerinde yazıları ve eserleri yayımlanmıştır.
1886 yılı öncesinde batılı tarzda şiirler yazsa da sonrasında yaşadığı dönemin genel temayülüne aykırı olarak sade ve doğal bir dille kaleme aldığı hikayeleri yayımlamaya başlamıştır. ilk uzun hikayesini-eser adı yadigarlarım'dır, eserde nazım kendi aşk hayatını ve biraz da çocukluk yıllarını anlatır-1886’da yayımlayan nazım, ölümüne kadar 7 uzun hikaye yayımlama fırsatı bulmuştur. uzun hikayelerinin yanında, 2 romanı, 3 şiiri ve dergi/gazetelerde yayımlanmış bir sürü eseri bulunur.
1890’ların istanbul’unu konu edindiği-aynı zamanda türk edebiyatının ilk psikolojik roman denemesi olan- zehra romanı ve köylülerin zor yaşam şartlarını ele aldığı karabibik adlı romanıyla türk edebiyatında realizm ve natüralizmin ilk temsilcilerinden biri olmuştur. realist/natüralist roman yazma sebebini karabibik romanı için yazdığı önsözde şöyle açıklar:
...
emile zola gibi, alphonse daudet gibi realistlerin yani gerçekçilerin romanları hep ahlaksızlıklarla doludur zannedenler, şu karabibik’i okuduklarında bu fikirlerini düzelteceklerdir sanırım. bu tarz romancıların gayeleri, insanlık olaylarını sadece insan yönünden inceleyip anlatmaktır.
...
hikaye kahramanlarını kendi düşüncelerince, kendi dillerince konuşturmak geçerli kurallardan olmasından dolayı ben de konuşmaları o doğal şekliyle kaleme aldım. böylece dilimize ve edebiyatımıza küçük bir hizmette bulundum sanırım. düşünceme göre dil her tarafta incelenmeli ve toplanıp bir araya getirilmelidir. ancak bu şekilde dilimiz düzeltilip iyileştirilebilir.
erken yaşta ölmeseydi muhtemelen çok daha güzel ve nitelikli eserlerini okuyabileceğimiz biraz ayran gönüllü, ama yeni şeyler deneyen ve yazılarını göz açıp kapayıncaya kadar okutan müthiş bir dili olan bir yazardı nabizade nazım. şu sıralar en sevdiğim yazarlardan biri olması sebebiyle bu bilgi tanımını yazmak istedim. nazım’ın eserlerini okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
nabizade nazım'ın ilk yazısı 1880'de, nazım yalnızca 18 yaşındayken mühendishâne mektebi şâkirdânından a. nâzım imzasıyla vakit’te yayımlanır. mirat-ı alem, maarif, manzara berk, hazine-i evrak ve servet-i fünun dergilerinde ve tercüman-ı hakikat, mürüvvet gazetelerinde yazıları ve eserleri yayımlanmıştır.
1886 yılı öncesinde batılı tarzda şiirler yazsa da sonrasında yaşadığı dönemin genel temayülüne aykırı olarak sade ve doğal bir dille kaleme aldığı hikayeleri yayımlamaya başlamıştır. ilk uzun hikayesini-eser adı yadigarlarım'dır, eserde nazım kendi aşk hayatını ve biraz da çocukluk yıllarını anlatır-1886’da yayımlayan nazım, ölümüne kadar 7 uzun hikaye yayımlama fırsatı bulmuştur. uzun hikayelerinin yanında, 2 romanı, 3 şiiri ve dergi/gazetelerde yayımlanmış bir sürü eseri bulunur.
1890’ların istanbul’unu konu edindiği-aynı zamanda türk edebiyatının ilk psikolojik roman denemesi olan- zehra romanı ve köylülerin zor yaşam şartlarını ele aldığı karabibik adlı romanıyla türk edebiyatında realizm ve natüralizmin ilk temsilcilerinden biri olmuştur. realist/natüralist roman yazma sebebini karabibik romanı için yazdığı önsözde şöyle açıklar:
...
emile zola gibi, alphonse daudet gibi realistlerin yani gerçekçilerin romanları hep ahlaksızlıklarla doludur zannedenler, şu karabibik’i okuduklarında bu fikirlerini düzelteceklerdir sanırım. bu tarz romancıların gayeleri, insanlık olaylarını sadece insan yönünden inceleyip anlatmaktır.
...
hikaye kahramanlarını kendi düşüncelerince, kendi dillerince konuşturmak geçerli kurallardan olmasından dolayı ben de konuşmaları o doğal şekliyle kaleme aldım. böylece dilimize ve edebiyatımıza küçük bir hizmette bulundum sanırım. düşünceme göre dil her tarafta incelenmeli ve toplanıp bir araya getirilmelidir. ancak bu şekilde dilimiz düzeltilip iyileştirilebilir.
erken yaşta ölmeseydi muhtemelen çok daha güzel ve nitelikli eserlerini okuyabileceğimiz biraz ayran gönüllü, ama yeni şeyler deneyen ve yazılarını göz açıp kapayıncaya kadar okutan müthiş bir dili olan bir yazardı nabizade nazım. şu sıralar en sevdiğim yazarlardan biri olması sebebiyle bu bilgi tanımını yazmak istedim. nazım’ın eserlerini okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
devamını gör...
kız yurdunda yaşanan tuhaf olaylar
arkadaşım kil maskesi almıştı 4 arkadaş maskeyi yaptık yüzümüzü yıkadık ve yüzümüz yanıp kızarmaya başlamıştı gece gece hastaneye gittik kil maskesini alan arkadaşıma bir şey olmamıştı bize bakıp ağlıyordu biz serum alırken onu sakinleştirmeye çalışıyorduk .
devamını gör...
normal sözlük evcil dost sahiplendirme veri tabanı
arkadaşlar, bir kedim var ve başka bir kediyi sokakta gerçekten yalnız buldum ölecek gibiydi. aldık onu içeriye miyav miyav otsun diye ama o resmen terör estiriyor evde. kedide sıkıntı yok ama benim kedi ile anlaşamıyor ve tüm ev bunların battle royal arenasına döndü. istanbul kartal tarafından sahiplenmek isteyen varsa iletişime geçebilir. üstüne 100 tl ben mama bağışı yaparim.
devamını gör...
tercih edilmiş yalnızlık
seçenekler içinde son tercihim olan yalnızlık türü.
devamını gör...
erkeklerin gizemli konuşma sebebi
cool olduğumuzu zannediyoruz ha ben yapmıyorum da hemcinslerimi yalnız bırakmayam dedim.(bkz: swh)
devamını gör...
ayakta uyutulmak
sadece yalanlarla değil, biri sizi duyguları ve düşünceleriyle de ayakta uyutabilir. tabii paradoksal bir şekilde yine yalana çıkıyor yolumuz ama olsun. sonuçta yalan dil işi, duygu kalp, düşünce akıl işidir. *
işi (tabir-i caizse menfaati) bitene dek baş tacısınızdır, sonrası ise "sen değiştinler, neden böyle oldunlar"
hissettiğini yanlış ifade eder, asıl duygusunu gizler. sonra geçmiş olsun. affedersiniz enayi yerine konmuşsunuzdur çoktan, r.i.p.
işi (tabir-i caizse menfaati) bitene dek baş tacısınızdır, sonrası ise "sen değiştinler, neden böyle oldunlar"
hissettiğini yanlış ifade eder, asıl duygusunu gizler. sonra geçmiş olsun. affedersiniz enayi yerine konmuşsunuzdur çoktan, r.i.p.
devamını gör...
lizbon'a gece treni
"insan kendiyle ilgili gerçeği ancak kendi bulabilir"sözüyle yola çıkan baş kahraman, bir gece treniyle bilmediği bir ülkenin kollarına atar kendini. ruh'un nereye gittiğinin sorgulamasını yapmaksızın tuhaf bir macera'ya sürükler sizi.ya kendimi kaybetmek istersem?
hepimiz küçük parçalardan oluşuruz, bu parçalar öyle şekilsiz, öyle farklıdırlar ki birbirlerinden, her biri her an canının istediğini yapar.
hayatın gerçekliğini rastlantılara dayandıran yazar geç kalınmışlık duygusunu yok ederek bizi hayal gücümüzle baş başa bırakıyor.merakla başlayan hikaye iç yolculuğun tamamlanmasıyla son buluyor. pascal mercier 'in çok sıcak bir anlatımı var. yol ve arayış hikayelerini sevenlere tavsiye ederim.
hepimiz küçük parçalardan oluşuruz, bu parçalar öyle şekilsiz, öyle farklıdırlar ki birbirlerinden, her biri her an canının istediğini yapar.
hayatın gerçekliğini rastlantılara dayandıran yazar geç kalınmışlık duygusunu yok ederek bizi hayal gücümüzle baş başa bırakıyor.merakla başlayan hikaye iç yolculuğun tamamlanmasıyla son buluyor. pascal mercier 'in çok sıcak bir anlatımı var. yol ve arayış hikayelerini sevenlere tavsiye ederim.
devamını gör...
jane austen
winston churchill'in başucundan eksik etmediği söylenen külliyatın sahibi yazardır jane austen. kendisi ingiliz edebiyatında shakespeare'den sonraki en ünlü isimdir. onun hemen tüm romanlarını okumuş olmakla birlikte en beğendiğim ve diğerlerinden gerek edebi anlamda gerek mantık açısından nispeten kaliteli bulduğum eseri 'emma' dır. zaten emma üzerine pek çok dizi-film yapılmıştır, birçoğunu izledim gayet başarılı yapımlar olduklarını söyleyebilirim*.
austen'ın gerçekten de sıkıcı bir dili vardır bazı eserlerinde. buna northanger abbey iyi bir örnek olabilir. her satırda bir olay olmasını, bir gizem kapısının aralanmasını beklersiniz ama olaylar oldukça sade bir şekilde akıp gider. dişe dokunur bir olay, sohbet, macera yaşanmadan bir de bakmışsınız ki kitap bitmiş. buradaki mantıksızlık ise, yazarın bizi aslında hiç yaşanmayacak olan bir maceranın beklentisine sokmuş olmasıdır.
austen'ın en bilinir eseri olan gurur ve önyargı ise tesadüfler silsilesinden ibaret, mantıkla son derece çelişen bir kurguya sahiptir. hatta o derecedir ki eğer bu tesadüflerden bir tanesi bile olmasa , ana kahramanlarımız hiçbir zaman kavuşamayacaktır. zaten bilinenin aksine buradaki durum öyle büyük bir aşk hikayesi de değildir. kitapta elizabeth kendi ağzıyla darcy için aşk gibi kuvvetli bir duygu beslemediğini söylemektedir zihninde. yapılan evliliklerin tamamen maddi statü kazanabilmek için yapıldığı ise zaten bahsedilmeye gerek bile olmayan bir mevzudur. burada kesinlikle beyefendilerin iyi karakterli veya yakışıklı olmasına değil; ne kadar zengin olduğuna bakılarak onların evlilik teklifi kabul edilir, kızlar ve aileleri tarafından.
fakat austen'ın bazı eserleri de vardır ki onlardaki durum kadın-erkek ilişkilerini aşmış, satır aralarında hayata dair önemli mesajlar sunar hale gelmiştir. örneğin 'ikna' romanında bu durum özellikle göze çarpar fikrimce. burada başkahraman uzun zaman yalnız yaşamayı tercih etmiş bir karakter olduğu için, çeşitli sorgulamalar yaparken bulursunuz kendinizi, onunla birlikte. bu romanın da diğerlerine kıyasla nispeten heyecanlı bir havası olduğu söylenebilir.
jane austen'ın sahip olduğu bu şöhreti aslında hakedip haketmediğini çokça düşünmüşümdür. ama şunu da göz önünde bulundurmak lazımdır ki kendisinin yaşadığı dönem olan 18-19. yüzyıl ingiltere'sinde bir kadın yazar olmak, ismini gizleyerek mahlas kullanmak yoluyla da olsa tek başına bir romancı olarak geniş kitlelerin beğenisini kazanmak büyük bir iştir. belki de şöhretinin asıl dikkate alınması gereken noktası romanlarından ziyade burasıdır.
bu arada austen'ın hep aynı tarz konuları işleyen romanlar kaleme almasının bir sebebi vardır. kendisi hiç evlenmemiştir fakat o da büyük bir aşk hikayesi yaşamıştır. elbette sonu mutsuz bitmiştir ancak bu tecrübesi, ölümsüz eserleri edebiyat dünyasına kazandırmasına, özellikle de gurur ve önyargı'yı, vesile olmuştur. becoming jane isimli filmde de kendi romanlarının bir karakteri gibi yaşadığı bu harika hikaye anlatılır. başrolünde ise anne hathaway ve james mcavoy yer almıştır.
austen'ın gerçekten de sıkıcı bir dili vardır bazı eserlerinde. buna northanger abbey iyi bir örnek olabilir. her satırda bir olay olmasını, bir gizem kapısının aralanmasını beklersiniz ama olaylar oldukça sade bir şekilde akıp gider. dişe dokunur bir olay, sohbet, macera yaşanmadan bir de bakmışsınız ki kitap bitmiş. buradaki mantıksızlık ise, yazarın bizi aslında hiç yaşanmayacak olan bir maceranın beklentisine sokmuş olmasıdır.
austen'ın en bilinir eseri olan gurur ve önyargı ise tesadüfler silsilesinden ibaret, mantıkla son derece çelişen bir kurguya sahiptir. hatta o derecedir ki eğer bu tesadüflerden bir tanesi bile olmasa , ana kahramanlarımız hiçbir zaman kavuşamayacaktır. zaten bilinenin aksine buradaki durum öyle büyük bir aşk hikayesi de değildir. kitapta elizabeth kendi ağzıyla darcy için aşk gibi kuvvetli bir duygu beslemediğini söylemektedir zihninde. yapılan evliliklerin tamamen maddi statü kazanabilmek için yapıldığı ise zaten bahsedilmeye gerek bile olmayan bir mevzudur. burada kesinlikle beyefendilerin iyi karakterli veya yakışıklı olmasına değil; ne kadar zengin olduğuna bakılarak onların evlilik teklifi kabul edilir, kızlar ve aileleri tarafından.
fakat austen'ın bazı eserleri de vardır ki onlardaki durum kadın-erkek ilişkilerini aşmış, satır aralarında hayata dair önemli mesajlar sunar hale gelmiştir. örneğin 'ikna' romanında bu durum özellikle göze çarpar fikrimce. burada başkahraman uzun zaman yalnız yaşamayı tercih etmiş bir karakter olduğu için, çeşitli sorgulamalar yaparken bulursunuz kendinizi, onunla birlikte. bu romanın da diğerlerine kıyasla nispeten heyecanlı bir havası olduğu söylenebilir.
jane austen'ın sahip olduğu bu şöhreti aslında hakedip haketmediğini çokça düşünmüşümdür. ama şunu da göz önünde bulundurmak lazımdır ki kendisinin yaşadığı dönem olan 18-19. yüzyıl ingiltere'sinde bir kadın yazar olmak, ismini gizleyerek mahlas kullanmak yoluyla da olsa tek başına bir romancı olarak geniş kitlelerin beğenisini kazanmak büyük bir iştir. belki de şöhretinin asıl dikkate alınması gereken noktası romanlarından ziyade burasıdır.
bu arada austen'ın hep aynı tarz konuları işleyen romanlar kaleme almasının bir sebebi vardır. kendisi hiç evlenmemiştir fakat o da büyük bir aşk hikayesi yaşamıştır. elbette sonu mutsuz bitmiştir ancak bu tecrübesi, ölümsüz eserleri edebiyat dünyasına kazandırmasına, özellikle de gurur ve önyargı'yı, vesile olmuştur. becoming jane isimli filmde de kendi romanlarının bir karakteri gibi yaşadığı bu harika hikaye anlatılır. başrolünde ise anne hathaway ve james mcavoy yer almıştır.
devamını gör...

