mete yarar
sayın yarar. mete yarar.
devamını gör...
iğrendiren kokular
ne yaparsam yapayım sütün kokusuna dayanamıyorum. kusasım geliyor acayip şekilde.
bebekken nasi içmişim ben yaa.
bebekken nasi içmişim ben yaa.
devamını gör...
serf
hiçbir hakkı olmayan kölelerdir.
devamını gör...
black mirror
başarılı ingiliz distopik bilim kurgu dizisi.
benim en sevdiğim ve "underrated" olduğunu düşündüğüm bölüm (bkz: white bear)'dır efenim.
adlarını hatırlamamakla beraber en az beğendiğim bölümlerin de son sezonda olduğunu söyleyebilirim. hatta genel olarak netflix yapımı olmadan önceki ve sonraki bölümlerin kalite farkı çok barizdir diyebilirim.
benim en sevdiğim ve "underrated" olduğunu düşündüğüm bölüm (bkz: white bear)'dır efenim.
adlarını hatırlamamakla beraber en az beğendiğim bölümlerin de son sezonda olduğunu söyleyebilirim. hatta genel olarak netflix yapımı olmadan önceki ve sonraki bölümlerin kalite farkı çok barizdir diyebilirim.
devamını gör...
diş hassasiyeti
''diş hassasiyeti, dentin hassasiyeti veya kök hassasiyeti için kullanılan genel bir terimdir. sıcak, soğuk, tatlı, ekşi veya çok fazla asitli yiyecek ve içecekler; soğuk hava şartları dişlerinizin ağrımasına ya da hassaslaşmasına neden olur.''
son bir kaç aydır başıma gelen durum. insanın iştahını kesen ve modunu düşüren kötü bir şey.
son bir kaç aydır başıma gelen durum. insanın iştahını kesen ve modunu düşüren kötü bir şey.
devamını gör...
kalitesiz insanların övündükleri şeyler
zenginin malı züğürdün çenesini yorar misali başka kişilerin mal varlığını övüp övüp dilinden düşürmeyen insanlardır.
devamını gör...
corona göçü
corona virüs tedbirleri kapsamında alınan tam kapanma kararlarının hemen ardından görülen büyük şehirlerden küçük şehirlere, köylere, yazlıklara olan göçtür. kapanma süresi bitiminde de tam ters yöne yapılır.
devamını gör...
gülmek
ne haliniz varsa gülün!
devamını gör...
bir insanla ilişkiyi kesmek için yeterli sebepler
yeterince kullanılmak, aptal yerine konmak. insan insanı kullanır ama bunun hududunu aşarsan o götverenliğe girer
devamını gör...
fotoelektrik olay
öncelikle basit tanım ile başlamak gerekirse fotoelektrik olay ışığın (genellikle metal yoksa her atomda olabilir) metal bir yüzeyden elektron kopartması olayı.
ışık çarpıyor (bkz: güneş panelleri) elektron kopuyor ve elektrik oluşuyor. bu sadece düz mantık anlatımı.
einsten'ı herkes bilir. ve nobel ödülü sahibi olduğunu da. fakat herkes ''özel görelilik'' teoremiyle nobel sahibi olduğunu sanar. halbuki ''fotoelektrik etki'' ile nobel almıştır.
gelin biraz derinine inelim fotoelektrik olayının. her ışık (bundan sonra foton diye anılacak) bir frekansa dolasıyla enerjiye sahiptir. fotonlar bu enerjilerini bize renk olarak gösterirler.(biz öyle algılarız) aslında kızılötesi/mor ötesi vb tabirler buradan gelir. belli frekansın ötesi.
insan gözünün görebildiği renk skalasında kırmızı en düşük, mor en yüksek frekansa sahip renklerdir. ve bu fotonlar düştükleri yüzeylerdeki (basitçe anlatım) elektronlara çarparlar. bu elektron freni boşalmış fakat hızını hiç azaltmamış kamyon gibi atomun en dış ( örnek için geçerli. yoksa en dışı pas geçip iç katmandaki bir elektrona da denk gelebilir.) katmanındaki elektrona çarpar. momentum gereği bir saçılma (compton) oluşur. eğer fotonun enerjisi , elektronu çeken atom çekirdeğinin yani bağlanma enerjisinden büyük ise elektron bulunduğu katmandan fırlar. burada mühim olan şunun bilinmesidir. bir fotonun enerjisi ( frekansı ) ne kadar yüksek olursa olsun sadece bir elektron koparabilir. yani 1-1. peki nasıl daha fazla elektron koparabiliriz bu yüzeyden? şöyle ki efendim ; foton enerjisini arttırarak. ee hani bir elektron sadece bir foton ile kopuyordu? hemen izah edelim. aslında başta anlattıklarımız doğru fakat bu sistemler karşılıklı iki metal levha olduğu için fotonların düştüğü levhadan kopan elektronların karşı levhaya ulaşması gerekmekte. newton fiziğine göre hareket ancak enerjiyle mümkün. peki elektron bu enerjiyi nereden alacak. fotondan. foton çarpınca karşıya gitmeye mecali olmayan fotonlarımıza daha fazla enerji lazım. bu enerjiyi kırmızı ışık yerine daha yüksek enerjili mor ışığı tercih ederek sağlayabiliriz.
burada bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek istiyorum. yukarıdaki yazarlarımızdan birisi zahmet edip konuyu açıklamışlar. ellerine sağlık. fakat fotoelektrik olay sadece ''mor'' ışık için geçerli bir olay değildir. gelin formüllere bakalım
e(foton)=e(bağlanma)+e(elektron)(ev'elektrovolt) ''e=enerji''
formülde görüldüğü üzere fotonun enerjisi eşitmiş neye? elektronun kopma enerjisi +koptuktan sonra kazandığı enerjiye. burada sabit bir metal için yani sabit bir atom için e(bağlanma) değişmezdir. atıyorum x atomu için bu enerji 6 iken y atomu için bu enerji 4 olabilir. yani sayın yazarımızın dediği kırmızı renk fotonunun sökemediği elektronu mor söker değil. kırmızı renk fotonu başka ve daha düşük bağlanma enerjili bir atomun elektronunu sökebilir. yani kısaca her metalin elektronunu sökmek için belirli bir eşik değer var. her dalga boyunun (frekansın tersi)(1/frekans) bir enerjisi var. gücü yeterse söküyor yetmezse sökemiyor.
gelelim fotonun enerjisi (frekansı) artarsa ne oluyor? gene bir elektron söküyor. fakat artan enerjiyi elektrona kazandırıyor. yani hız kazandırıyor. karşılıklı duran levhalardan birinden kopan elektron diğer levhaya ulaşacak enerjiyi buluyor ve hoooop diğer levhaya çarpıyor. ne mi oluyor? elektrik akımı oluşmuş oluyor. güneş panellerindeki olay ise tamamen bundan ibaret.(tabi basitçe)
son olarak bu olayda fotonun dalga olarak değil tanecik olarak görüyoruz. eğer dalga özelliğinden faydalanarak bu etkiyi gerçekleştirseydi ; bir fotonun onlarca belkide yüzlere elektron kopartması gerekecekti. bunu şöyle düşünebiliriz. bir pompalı tüfekten çıkan saçmaların karşısındaki birçok hedefe isabet etmesi yerine. aynı silahın tek bir domdom kurşunu atması gibi. bir kurşun=bir hedef.
toparlayacak olursak: foton gelir elektrona çarpar , gücü yetiyorsa kopartır kopan elektron uçaaaar gider :)
kullanıldığı alanlar: sensörlü her şey! otomatik kapı ,fotoselli lambalar, güneş panelleri vb
minik bir örnek

bu yazı kendini güncelleyecektir.
edit1:
enerjinin küçük enerji paketleriyle yayılmasını (bkz: kuanta) ilk kez planck ortaya atmış. 1905 yılında einstein fotoelektrik olaylarını açıklarken planck'in kuanta fikrini kullanmış ve nobel ödülünü bu çalışmayla almış. yalnız einstein'ın fotoelektrik açıklamasına ilk karşı çıkanlardan biri planck imiş. böyle de ironik bir adam.
ışık çarpıyor (bkz: güneş panelleri) elektron kopuyor ve elektrik oluşuyor. bu sadece düz mantık anlatımı.
einsten'ı herkes bilir. ve nobel ödülü sahibi olduğunu da. fakat herkes ''özel görelilik'' teoremiyle nobel sahibi olduğunu sanar. halbuki ''fotoelektrik etki'' ile nobel almıştır.
gelin biraz derinine inelim fotoelektrik olayının. her ışık (bundan sonra foton diye anılacak) bir frekansa dolasıyla enerjiye sahiptir. fotonlar bu enerjilerini bize renk olarak gösterirler.(biz öyle algılarız) aslında kızılötesi/mor ötesi vb tabirler buradan gelir. belli frekansın ötesi.
insan gözünün görebildiği renk skalasında kırmızı en düşük, mor en yüksek frekansa sahip renklerdir. ve bu fotonlar düştükleri yüzeylerdeki (basitçe anlatım) elektronlara çarparlar. bu elektron freni boşalmış fakat hızını hiç azaltmamış kamyon gibi atomun en dış ( örnek için geçerli. yoksa en dışı pas geçip iç katmandaki bir elektrona da denk gelebilir.) katmanındaki elektrona çarpar. momentum gereği bir saçılma (compton) oluşur. eğer fotonun enerjisi , elektronu çeken atom çekirdeğinin yani bağlanma enerjisinden büyük ise elektron bulunduğu katmandan fırlar. burada mühim olan şunun bilinmesidir. bir fotonun enerjisi ( frekansı ) ne kadar yüksek olursa olsun sadece bir elektron koparabilir. yani 1-1. peki nasıl daha fazla elektron koparabiliriz bu yüzeyden? şöyle ki efendim ; foton enerjisini arttırarak. ee hani bir elektron sadece bir foton ile kopuyordu? hemen izah edelim. aslında başta anlattıklarımız doğru fakat bu sistemler karşılıklı iki metal levha olduğu için fotonların düştüğü levhadan kopan elektronların karşı levhaya ulaşması gerekmekte. newton fiziğine göre hareket ancak enerjiyle mümkün. peki elektron bu enerjiyi nereden alacak. fotondan. foton çarpınca karşıya gitmeye mecali olmayan fotonlarımıza daha fazla enerji lazım. bu enerjiyi kırmızı ışık yerine daha yüksek enerjili mor ışığı tercih ederek sağlayabiliriz.
burada bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek istiyorum. yukarıdaki yazarlarımızdan birisi zahmet edip konuyu açıklamışlar. ellerine sağlık. fakat fotoelektrik olay sadece ''mor'' ışık için geçerli bir olay değildir. gelin formüllere bakalım
e(foton)=e(bağlanma)+e(elektron)(ev'elektrovolt) ''e=enerji''
formülde görüldüğü üzere fotonun enerjisi eşitmiş neye? elektronun kopma enerjisi +koptuktan sonra kazandığı enerjiye. burada sabit bir metal için yani sabit bir atom için e(bağlanma) değişmezdir. atıyorum x atomu için bu enerji 6 iken y atomu için bu enerji 4 olabilir. yani sayın yazarımızın dediği kırmızı renk fotonunun sökemediği elektronu mor söker değil. kırmızı renk fotonu başka ve daha düşük bağlanma enerjili bir atomun elektronunu sökebilir. yani kısaca her metalin elektronunu sökmek için belirli bir eşik değer var. her dalga boyunun (frekansın tersi)(1/frekans) bir enerjisi var. gücü yeterse söküyor yetmezse sökemiyor.
gelelim fotonun enerjisi (frekansı) artarsa ne oluyor? gene bir elektron söküyor. fakat artan enerjiyi elektrona kazandırıyor. yani hız kazandırıyor. karşılıklı duran levhalardan birinden kopan elektron diğer levhaya ulaşacak enerjiyi buluyor ve hoooop diğer levhaya çarpıyor. ne mi oluyor? elektrik akımı oluşmuş oluyor. güneş panellerindeki olay ise tamamen bundan ibaret.(tabi basitçe)
son olarak bu olayda fotonun dalga olarak değil tanecik olarak görüyoruz. eğer dalga özelliğinden faydalanarak bu etkiyi gerçekleştirseydi ; bir fotonun onlarca belkide yüzlere elektron kopartması gerekecekti. bunu şöyle düşünebiliriz. bir pompalı tüfekten çıkan saçmaların karşısındaki birçok hedefe isabet etmesi yerine. aynı silahın tek bir domdom kurşunu atması gibi. bir kurşun=bir hedef.
toparlayacak olursak: foton gelir elektrona çarpar , gücü yetiyorsa kopartır kopan elektron uçaaaar gider :)
kullanıldığı alanlar: sensörlü her şey! otomatik kapı ,fotoselli lambalar, güneş panelleri vb
minik bir örnek

bu yazı kendini güncelleyecektir.
edit1:
enerjinin küçük enerji paketleriyle yayılmasını (bkz: kuanta) ilk kez planck ortaya atmış. 1905 yılında einstein fotoelektrik olaylarını açıklarken planck'in kuanta fikrini kullanmış ve nobel ödülünü bu çalışmayla almış. yalnız einstein'ın fotoelektrik açıklamasına ilk karşı çıkanlardan biri planck imiş. böyle de ironik bir adam.
devamını gör...
hayırlı sahurlar sözlük
böyün ramazanın 25. günü bildiğim kadarıyla,hayırlı sahurlar sözlük.
devamını gör...
annenin whatsapp kullanması
klavyesinden dolayı ne yazmak istediğini biz bulmaca çözer gibi çözerken bir gün o kadar düzgün yazmaya başladı ki, şok olduk. dedik n'oluyo yaa, hanımefendiciğim kendini aşarak mikrofonu keşfetmiş. *
devamını gör...
memento mori
geç orta çağ’daki ‘danse macabre’ gibi, herkes için bir çağrıdır. cinsiyetini, sınıfını ya da paranı pek dinlemez.
devamını gör...
betimleme
(bkz: sanatsal betimleme) ve (bkz: açıklayıcı betimleme) olarak ikiye ayrılan anlatım özelliğidir.
ayrıca sık sık (bkz: öyküleyici anlatım) ile karıştırılır.
farkları ise şudur: betimlemede hareket yani devinim yoktur, öykülemede yani öyküleyici anlatımda ise hareket yani devinim vardır.
ayrıca sık sık (bkz: öyküleyici anlatım) ile karıştırılır.
farkları ise şudur: betimlemede hareket yani devinim yoktur, öykülemede yani öyküleyici anlatımda ise hareket yani devinim vardır.
devamını gör...
unutulmayan magazin olayları
kaya çilingiroğlu'nun feraye isimli bir bağyan* ile portakallı ördek yedikten sonra, mekan çıkışı magazincilerin; “ferrariniz yeni mi kaya bey?" sorusuna "siz feraye'yi nerden tanıyorsunuz?" şeklinde soruyla cevap vermesi. "sarhoşken söylenenler ayıkken düşünülmüştür" ü destekler. sonrasında hülya avşar ile ayrılmışlardı.
devamını gör...
carl von clausewitz
1 haziran 1780, burg - 16 kasım 1831. kendisi savaşı "çok geniş bir düellodan başka bir şey değildir" olarak tanımlar ve magnum opus'u olan "savaş üzerine" eseri okuması ve anlaması bir hayli ilgi isteyen bir iş olsada, günümüzde neredeyse her ordunun akademik açıdan temelini oluşturur. büyük moltke (bkz: büyük moltke helmuth von), erich ludendorrf, gibi kişileri etkilemiş ve alman ordularını buna göre reform ettirmiştir. kendiside napolyon savaşlarında yer almış bir subay olarak, prusya ordusunun 1806 jena-auerstedt muharebesinde aşşağılayıcı bir yenilgiye uğramasını görmüş ve ayrıca bu muharebede fransızlara esir düşmüştür. prusya'ya geri döndükten sonra kendisini diğer reformcu generaller (yakın arkadaşı ve öğretmeni olan scharnhorst göz önünde bulundurlması gereken bir kişidir) ile prusya ordusunu reform etmeye adamıştır. 1812'de prusya napolyon'un rusya işgaline fransız tarafında katılmak zorunda kalınca, clausewitz vatanseverliğinden dolayı prusya ordusundan istifa etmiştir ve rus ordusuna napolyona karşı savaşmak için katılmış ve borodino muharebesinde yer almıştı hatta savaş ve barışta bile söz edilir. napolyon rusyadan geri çekilirken grand armée'ye dahil olan prusya krallığının gönderdiği prusyalı kolordusu, tauroggen antlaşması ile savaştan çekilmesinde clausewitz'in rolü büyüktür. napolyon rusya'dan geri çekilince rus-prusyalı lejyonu prusya ordusuna 1815'de entegre olunca prusya ordusuna albay olarak yeniden girmiştir. 1815 seferinde thielmann'ın kurmayı olmuş ve wavre muharebesinde bulunmuştur. 1818'de generalliğe terfi etmiştir. hayatının geri kalanın'da savaş üzerine eserini tamamlamıştır ama bu eserin ölümünden sonra karısı marie von clausewitz tarafından düzenlenip yayımlanmasını istemiştir. çağdaşlarından antoine henri jomini fransız ordusunun clausewitz'i olarak görülebilir ve bu iki kişi kitaplarında birbirlerinin teorilerine değinir ve eleştirirler. jomini'nin baş yapıtı olan savaş sanatı, clausewitz'in savaş üzerine eseriyle karşılaştırıldığında, jomini, genellikle orduya taktik ve kendisinin ortaya attığı grand taktik düzeyinde tavsiyeler verirken clausewitz'in eseri, savaşı felsefi açıdan inceler ve savaşa her türlü savaş biçimine uyarlanabilecek bir sistem vermeye çalışır.
devamını gör...
aniden gelen domatesli makarna yeme isteği
sabahın minik sürprizidir. kahvaltı niyetine de gider. yapmak lazım.
devamını gör...
36 numara ayakkabı giyen kadın
birçok yerde uygun numaralı ayakkabı bulamayan, bazen çocuk reyonuna bakmak zorunda kalan kadın. annem, teyzem, ablam...
bana bakmayın, ben 37'yim.
bana bakmayın, ben 37'yim.
devamını gör...
