edebiyat dedikoduları
yahya kemal, dostlarından birine:
-"bu akşam, yemeği benimle yer misin?" diye sorunca, arkadaşı:
-"hay hay! çok memnun olurum, hiçbir mazeretim yok." der. yahya kemal ise gülümseyerek:
-"iyi öyleyse, bu akşam size geliyorum."
-"bu akşam, yemeği benimle yer misin?" diye sorunca, arkadaşı:
-"hay hay! çok memnun olurum, hiçbir mazeretim yok." der. yahya kemal ise gülümseyerek:
-"iyi öyleyse, bu akşam size geliyorum."
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en yaşlı özelliği
cehenneme bile gitsem ayaklarım ve belim üşür.
devamını gör...
social justice warrior
siyasal islam kadar tehlikelidir. kendi gibi düşünmeyen herkese düşman bir güruhtur.
devamını gör...
beğeni alınca mutlu olan yazar
ben olandır efendim.
yazdığım tanımların dikkate alınıp, üstüne beğenilmesi beni çok motive ediyor.
(bkz: ilgi manyağı)
yazdığım tanımların dikkate alınıp, üstüne beğenilmesi beni çok motive ediyor.
(bkz: ilgi manyağı)
devamını gör...
harita sevenler için web siteleri
bugün amme hizmetine doyamadım*. haritada yer ezberlemekle sorunu olanlar için. şu siteyi ısrarla öneriyorum. türkiye illerinden, başkentlere hatta bayraklara kadar birçok oyun var.
seterra
seterra
devamını gör...
geceye bir şarkı sözü bırak
"...inanmadın bana
gözlerimin içine baka baka
denedim defalarca
sana anlatmaya
susturdun beni de
küstürdün hayataa..."
gözlerimin içine baka baka
denedim defalarca
sana anlatmaya
susturdun beni de
küstürdün hayataa..."
devamını gör...
random gülmek
bir türlü hoşuma gidemedi. yahu klayvenim üzerinde kedi dolaşıyormuş gibi gülmekte neyin nesi.
devamını gör...
kiloda artış fark edildiğinde yapılan ilk şey
sinirlerim bozulur. rahatlamak için abur cubur yerim.
devamını gör...
imamoğlu’nun ellerini bağlaması bana göre suçtur
bence bakanlar her gittiği yerde izlenmeli. her hareketleri incelemeye alınmalı. belki soylu'nun da bahsettiği gibi suç teşkil eden hareketleri vardır. gün içerisinde acaba kaç kere suç işliyorlar merak ediliyor.olmadı eller arkaya nasıl ve hangi koşulda bağlanmalı bir genelge yayınlasınlar.(bkz: 1984) bırakın bu işleri ki bakan bırakmıştı en son ne oldu sonra belki ellerin nasıl bağlanacağını öğretmiş olabilirler.
devamını gör...
6 kelimelik otobiyografi
doğdum, büyüdüm, hayal kurdum, vazgeçtim, öldüm.
devamını gör...
sevgisizlikten canına kıyan gencin mektubu
canımı çok acıtan mektuptur. çok ama çok üzüldüm.
bu mektupla görüyoruz ki sevgi yemek gibi su gibi hava gibi bir fizyolojik ihtiyaç aslında. bundan mahrum kaldığımızda yoksunluğunu çekiyor ve bir süre sonra dayanamıyoruz.
şu mektubu yazan çocuk azıcık sevilse ruhu iyileşir, hayata dönerdi. gerçekten çok üzdü bu mektup beni, şu saatten sonra ne söylesem boş.
bu mektupla görüyoruz ki sevgi yemek gibi su gibi hava gibi bir fizyolojik ihtiyaç aslında. bundan mahrum kaldığımızda yoksunluğunu çekiyor ve bir süre sonra dayanamıyoruz.
şu mektubu yazan çocuk azıcık sevilse ruhu iyileşir, hayata dönerdi. gerçekten çok üzdü bu mektup beni, şu saatten sonra ne söylesem boş.
devamını gör...
türbanın islamda olmadığı gerçeği
yüzlerce yıldır herkes yanlış anlamış ama neyseki bazı ateistler bize gerçek islamı gösteriyor.
devamını gör...
kalıcı güzellik müzesi
güzellik algılarını sorgulayan ve birçok gelenekte yer alan güzellik kavramına ışık tutan bu müze malezya malakka’da bulunuyor.

güzellik anlayışı tarih boyunca büyük değişimlere maruz kalmıştır.
rönesans dönemi kadınlarının o dönemin güzellik simgesi sayılan beyaz bir tene sahip olabilmek için; beyazlatma iddialı kimyasalları içtiğini, beyazlatıcı krem ve pudra kullandıklarını, venedik sirüsü olarak adlandırılan ve beyaz kurşundan yapılan kimyasal sıvıyı derilerine sürdüklerini öğrenince şaşırırız.
o dönemde kadının zayıf olması, hastalıklı veya maddi durumunun kötü olmasına bir işaretti.
kilolu olması kadını güzel yapan bir özellikti.
kalıcı güzellik müzesi - museum of enduring beauty gezerken akla ralph waldo emerson’un sözü gelir.
“güzelliği bulmak için tüm dünyayı dolaşsak da onu içimizde taşımıyorsak, asla bulamayız”.

güzellik anlayışı tarih boyunca büyük değişimlere maruz kalmıştır.
rönesans dönemi kadınlarının o dönemin güzellik simgesi sayılan beyaz bir tene sahip olabilmek için; beyazlatma iddialı kimyasalları içtiğini, beyazlatıcı krem ve pudra kullandıklarını, venedik sirüsü olarak adlandırılan ve beyaz kurşundan yapılan kimyasal sıvıyı derilerine sürdüklerini öğrenince şaşırırız.
o dönemde kadının zayıf olması, hastalıklı veya maddi durumunun kötü olmasına bir işaretti.
kilolu olması kadını güzel yapan bir özellikti.
kalıcı güzellik müzesi - museum of enduring beauty gezerken akla ralph waldo emerson’un sözü gelir.
“güzelliği bulmak için tüm dünyayı dolaşsak da onu içimizde taşımıyorsak, asla bulamayız”.
devamını gör...
istanbul'da öğrenci olmak
nefes alırken cebimden 50 tl gidiyor.... bu kadar söyleyeceklerim....
devamını gör...
inançla alay etmek
inanmayana saygı duymamak kadar yobaz bir harekettir.
devamını gör...
sözlüğün azalarak bitmesi
saat: 5:30'da bitmiş. ilginç valla.
hâlbuki ben dün akşam tası, tarağı toplamıştım.
hâlbuki ben dün akşam tası, tarağı toplamıştım.
devamını gör...
whoopsie daisies
ingilizcede, karşılaşılan beklenmedik bir durum anında ağızdan insiyaki olarak çıkan bir nidadır.
farklı kullanımları olsa da benim en sevdiğim hali başlıkta kullandığım halidir. çok yaygın bir kullanım olmasa da insanların aklında ve kullanım dağarcığında mevcut olmaya devam eder. genelde çok eski bir nida olarak kabul gören whoopsie daisies sözünün bir zamanlar küçük kızlar tarafından kullanıldığı genel kabul görür.
benim bu sözcükle tanışmam o dönemki kız arkadaşımla notting hill filmine gitmemiz ve bu filmin ardından etrafımızda kimsenin kullanmadığı bu nidayı kullanmaya başlamamızla oldu.
filmin bir bölümünde, sanırım gizlice parka girmeye çalıştıkları sahnede düşmek üzere olan hugh grant bu sözü kullanır ve söz julia roberts’a eski moda, komik ama bir o kadar da sevimli gelir. kız arkadaşımla ayrılma konuşması yaptığımız gün elimdeki taşlarla oynarken sağa sola attığım taşlardan biri önünde oturduğumuz kilisenin camına gelmiş ve ben istemeden whoopsie daisies dediğimden kız arkadaşımın gözleri dolmuştu, üzücü ama hatırlamaya değer bir anıdır benim için.
bu sözü ilk olarak 1711 yılında hayranlığımı anlatmaya kelimlerin yetmeyeceği mütevazı bir teklif öyküsünün yazarı jonathan swift’in up adazy şeklinde kullandığı iddia edilir:
come, stand away, let me rise: patrick take away the candle. ıs there a good fire!—so—up adazy. at night.—mr. harley did not sit down till six….
farklı kullanımları olsa da benim en sevdiğim hali başlıkta kullandığım halidir. çok yaygın bir kullanım olmasa da insanların aklında ve kullanım dağarcığında mevcut olmaya devam eder. genelde çok eski bir nida olarak kabul gören whoopsie daisies sözünün bir zamanlar küçük kızlar tarafından kullanıldığı genel kabul görür.
benim bu sözcükle tanışmam o dönemki kız arkadaşımla notting hill filmine gitmemiz ve bu filmin ardından etrafımızda kimsenin kullanmadığı bu nidayı kullanmaya başlamamızla oldu.
filmin bir bölümünde, sanırım gizlice parka girmeye çalıştıkları sahnede düşmek üzere olan hugh grant bu sözü kullanır ve söz julia roberts’a eski moda, komik ama bir o kadar da sevimli gelir. kız arkadaşımla ayrılma konuşması yaptığımız gün elimdeki taşlarla oynarken sağa sola attığım taşlardan biri önünde oturduğumuz kilisenin camına gelmiş ve ben istemeden whoopsie daisies dediğimden kız arkadaşımın gözleri dolmuştu, üzücü ama hatırlamaya değer bir anıdır benim için.
bu sözü ilk olarak 1711 yılında hayranlığımı anlatmaya kelimlerin yetmeyeceği mütevazı bir teklif öyküsünün yazarı jonathan swift’in up adazy şeklinde kullandığı iddia edilir:
come, stand away, let me rise: patrick take away the candle. ıs there a good fire!—so—up adazy. at night.—mr. harley did not sit down till six….
devamını gör...
şafak türküsü
bugün daha bir mânâlı daha bir yaralayıcı çalıyor sanki.
annem 1 saat önce ameliyata girdi, ameliyathanenin önündeki son sözü ben sana etimle kemiğimle hakkımı helal ettim, kardeşlerine de söyle dedi.
cevap veremedim, yutkunamadım, içimde kaldı.
oturdum bir köşe de bu şarkıyı dinliyorum şimdi, belki anama diyemedim ama buraya yazabilirim sanırım. senin hakkın ödenmez annem, o mübarek ellerinden tekrar tekrar öperim.
seni emanetlerini kaybetmeyen allah'a emanet ettim. ne olur anne bir de sen koyup gitme beni, lütfen..
annem 1 saat önce ameliyata girdi, ameliyathanenin önündeki son sözü ben sana etimle kemiğimle hakkımı helal ettim, kardeşlerine de söyle dedi.
cevap veremedim, yutkunamadım, içimde kaldı.
oturdum bir köşe de bu şarkıyı dinliyorum şimdi, belki anama diyemedim ama buraya yazabilirim sanırım. senin hakkın ödenmez annem, o mübarek ellerinden tekrar tekrar öperim.
seni emanetlerini kaybetmeyen allah'a emanet ettim. ne olur anne bir de sen koyup gitme beni, lütfen..
devamını gör...
hedonizm
en üstün iyiliğin "haz" olduğunu ileri süren bir felsefi akımdır. bu bağlamda ahlaki eylemlerin amacı hazdır. haz da kişiyi mutlu eder. hedonizme göre bir eylem haz getiriyorsa iyi ve doğru bir eylemdir. hedonistler insanın doğası gereği acıdan kaçtığını bu yüzden de davranışlarımızın hazza yönelik olmasını söyler.
devamını gör...
