ilginç bir soru cümlesi.

ben hep görüyorum bunları. mesela iki gün önce havaalanına gidecektim. bir taksi çağırdım, eve geldi. tam bineceğim, hop karşımda bir ruhani varlık. kaş göz yapıyor bana binme gibisinden. ne diyorsun konuşsana dedim. taksici bana bakıyor garip garip. abi kusura bakma dedim, benim eve dönmem gerekiyor. taksici küfretti bana tabii.
taksici gidince dedim konuş niye bindirmedin taksiye. dedi ki buradan havaalanına dünya kadar para yazar. yazık değil mi? gel şuradan otobüse bin, oradan metrobüs. mecidiyeköy'de inip h-2 numaralı otobüse bineceksin, havalanındasın.
dedim tamam senin dediğin gibi olsun. sonra kaçırdım tabi uçağı. bir daha çıksın karşıma beyzbol sopasıyla girişicem kendisine.
devamını gör...

insanın suratına tokat gibi tebessüm çarpan şarkıdır.
müziğin üstünde usul usul yürüyen sözler sizi mest eder.
bu şarkıyı dinlerken ihya olmamak ne mümkün değerli dostum ivan değil mi.
devamını gör...

bu filmi niye çektiniz arkadaşlar çok merak ediyorum. yaa bir filmin bir konusu, izleyiciye hissettirmek istedikleri olur değil mi. yok ya bomboş izledik öyle. türü romantikmiş ben romantizm namına bir şey göremedim. ne anlatmak istiyor, anneliği mi, aşkı mı, hastalık psikolojisini mi. o kadar boş o kadar yavan diyaloglar ki, senaristin ilk senaryosu sanırım. dünyanın bir ucunda ki norveç dizisinde (love & anarchy) bile kendime ait bir şeyler buluyorum ama bu film bulunduğum ülkede çekiliyor, bana ait bize ait hiçbir şey yok. ikisi de netflix yapımı üstelik. amerikan romantik komedilere özenilmiş bir senaryo. marjinal ve farklı olmak demek tuvalet kağıdı üzerinden romantizm çevirmek değildir. filmde samimi ve gerçekçi tek bir sahne bile yok. keza başroller çok zorlama rol yapmış. aslı enver kötü oyuncu değil ama doğallık ve doğal oyunculuk arasında sürekli gidip geliyor sınırı koruyamıyor. bu da duyguyu hissettiremiyor seyirciye. kaan urgancıoğlu ise hala ben niye bu kadar popüler oldum kafasından çıkamamış bir şekilde oynuyor. iki sevilen popüler oyuncuyu alıp siz durun yeter demişler gibi. wattpadten bile bundan daha iyi senaryolar çıkar. bana ne oluyorsa böyle sinema eleştirmeni gibi eleştirdim ama yaa iki saatimizi vermişiz filme yazık. bir şey hissedelim ne bileyim en azından film bitince bir gülümseme bıraksın, yok.
devamını gör...

mercan kayalıklarının halka şeklini alarak ortası deniz olan adalar oluşturmasına verilen isimdir.
devamını gör...

geçmişte yaşamış ve bugün yaşamakta olan türklerin dilini, folklorünü araştıran bir bilim dalı. tahmin edilebileceği üzere batı'da, fransa'da, 1795 yılında doğmuştur. oradan rusya ve macaristan'a geçiyor ve bu iki ülke çok uzun dönem türkolojinin başkenti oluyor. türkolojinin türkiye'deki serüveni de atatürk döneminde türk dili tetkik cemiyeti ve türk tarih tetkik cemiyeti'nin kurulmasıyla başlamıştır. osmanlı'da ahmet vefik paşa, ali suavi gibi tanzimat aydınlarının hatta ve hatta kaşgarlı mahmut'un da türklük üzerine çalışmaları olmuş ama bunlar modern anlamda türkoloji örneği sayılmamaktadır.

günümüzde elli yedi ülkede türkoloji enstitüleri mevcuttur. türkiye ne yazık ki istenilen seviyede değildir ve tarihimizi yabancılardan öğrenmek gibi gülünç bir durumun içerisindeyiz.
devamını gör...

türkçe'de gül ağacı olarak da bilinen bir ağaçtır. enstruman yapımında kullanılır.
ses özellikleri açısından brezilya, madagaskar gül ağaçları ve yine aynı familyadan gelen cocobolo üst düzey klasik ve flamenko gitarların gövdesinde en çok tercih edilen türleridir. bu ağaçla yapılan ud ve tanbur enfes sesler üretir.
devamını gör...

sıklıkla el ve ayakların küçük kemiklerini tutan,hyalin kıkırdak üreten benign tümörlerdir.
intraosseoz(kemik içi) kıkırdak tümörlerinden en sık görülen tümördür.
multipl enkondromla karakterize rahatsızlıklara ollier hastalığı ve mafucci sendromu örnek olarak verilebilir.
devamını gör...

çocuk olmayı özledim üzüntü yok, stres yok, aşırı düşünme yok, kalp kırıklığı yok.*
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

69 6d 61 6d 20 68 61 74 69 70 6c 65 72 20 6b 61 70 61 74 69 6c 73 69 6e 21
devamını gör...

devamını gör...

bipolar bozukluğu olan birisi ile ilişki yaşamakla hiçbir sorunu olmayan ben ciddiye alırım.
devamını gör...

taşa oturma çocuğun olmaz ilerdee..
devamını gör...

ağlamak, mutluluk hormonu salgılamamızı sağlıyormuş. şimdi ağlamak istesem ağlayamam, mutluluk var ya işin içinde. ne pis bünyem var.
devamını gör...

hayvanlar değil. hayvancılık zarar veriyor. yani insanlar zarar veriyor aslında. ancak hayvancılığın verdiği zarar fabrika, otomobillerin verdiği zarardan daha fazla.
devamını gör...

(bkz: kuzguncuktaki vişne)
devamını gör...

nereye attığımı bilmediğim telefonumu bulup, gelen bilirimlere bakmak.
devamını gör...

olur olmadık vakitte çıt eden televizyon.
devamını gör...

belki de biraz geç rastladım sana ama her şey geç gelmiyor mu yurdumuza?

cemal süreya
devamını gör...

           karanlıkta yürüyordu adam. küçük bir ışık gözlerine değdi. tanıdık bir melodiyi duydu.
"sen, özgür dingin başın, yine artmış yaşın
uzakta yalnız tek arkadaşım"
sözlerini duydu, can bonomo'dan. severdi bu şarkıyı. ensesinde hissettiği nefesle yürümeye devam etti. kadın konuşuyordu bir yandan "lütfen hazır diyene dek açma." gülümsedi onun bu çocuksu telaşına.

            kadın biraz heyecanlıydı çünkü günlerdir düşünmüş ve birlikte oldukları, ilk doğum gününde her şeyi listelemiş; anlattıklarından, okuduklarından yola çıkıp çok çaba göstermişti. yine de tedirgindi. içten içe yeterli olamayacağını düşünüyordu. adam, uzun zamandır hissetmediği bir huzuru yaşatmıştı. sonunda yeniden birine güvenmişti.
sesi, gülüşü, kelime seçimi, konuşmasındaki üslup. kimi zaman saran sarmalayan kimi zaman okşayan...
her iki yanına da dokunuyordu adam. kırılgan ve kadınsı. etkilenmişti kadın. belki de haklıydı adam, sesine aşık olmuştu da her şey, o söylediğinde farklı bir renge bürünüyordu. hayattan uzak, hayale yakın.
             nihayet "hadi aç artık."dedi kadın. adam masaya baktı. edip'in sesini duydu 'masa da masaymış ha'...
kadın; masaya çocukluğunun anılarını, en çok kırıldığı yerlerden öptüğü yara izlerini, şefkatsiz kaldığı her gün için bir sarmalanmayı, anlaşılmak istediği her bir gün için telakkiyi, tutkuyu, arzuyu, sevgiyi, mutluluğu bırakmıştı. ha bir de çok sevdiği limonlu cheesecake ile portakallı keki. bir de tam ortada yüreğini gördü kadının.
"iyi ki doğdun sevgili." dedi kadın.
çevirdi adamın yüzünü tuttu parmak uçlarıyla. gözlerine baktı.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim