minimalizm
gereksiz kalabalıktan uzak sade bir yaşamdır.
bu kalabalık basit bir şekilde insan, eşya, kıyafet gibi düşünülebilir.
bu kalabalık basit bir şekilde insan, eşya, kıyafet gibi düşünülebilir.
devamını gör...
güne bir kadın yalanı bırak
sen benim hayatımın anlamısin.. külliyen yalan.. bak bir çocuk dogursun anlamı mi yoksa yanlısı mi?!? o zaman anlarsın meseleyi..
devamını gör...
normal sözlük'ten biriyle evlenmek
sözlükten kazandığınız kitapları da çeyizinize koyarsınız.
devamını gör...
6 ocak 2021 melih bulu'nun eylemciler ile görüşmesi
gorevlendirilmis kisiyle dalga gecilmesi cok anlamsiz. adami begenirsiniz begenmezsiniz, karsiniza gelmis insanca, arkadasca size birseyler anlatmaya calismis. ogrencilerin genel tutumu son derece saygisiz. istediginiz kadar hakli olun haksiz duruma dusurmussunuz kendiniz.
protesto edilmesi gereken kisi belli de onu yapmaya cesareti yok tabi kimsenin. he ben bu rektorun yerinde olsam bu kadar seyden sonra direk istifa ederim de, istifa edince basina neler gelecegini de bi dusunmek lazim.
protesto edilmesi gereken kisi belli de onu yapmaya cesareti yok tabi kimsenin. he ben bu rektorun yerinde olsam bu kadar seyden sonra direk istifa ederim de, istifa edince basina neler gelecegini de bi dusunmek lazim.
devamını gör...
anın fotoğrafı
sizi temin ederim ki, bir şeyleri çözmeye takıntılı değilim. o kelimenin fotoya çıktığı saniye tamamen tesadüf. bu arada oynayan film how to train your dragon.
devamını gör...
insanların yapmadıklarını başkasından beklemesi
anlaşılması güç taraflarımızdan biri.
- kendimizi sevmezken sevilmeyi beklemek,
- kendimizi anlatmazken, hissimizi anlatmaya üşenirken anlaşılmayı beklemek,
- kimseye anlayış göstermezken hoşgörü beklemek
- kimse için fedakarlık yapmazken fedakarlık beklemek,
gibi. edilgenliği bırakıp etken olmayı seçersek hayat daha güzel ve anlamlı olacaktır.
- kendimizi sevmezken sevilmeyi beklemek,
- kendimizi anlatmazken, hissimizi anlatmaya üşenirken anlaşılmayı beklemek,
- kimseye anlayış göstermezken hoşgörü beklemek
- kimse için fedakarlık yapmazken fedakarlık beklemek,
gibi. edilgenliği bırakıp etken olmayı seçersek hayat daha güzel ve anlamlı olacaktır.
devamını gör...
ferhan şensoy
adam gibi yaşadı, adam gibi öldü. hepimizi bekleyen malûm sona ya da başlangıca doğru yelken açtı. artık gerçekten demirin tuncuna kaldık
devamını gör...
şizofreni
kronik bir ruhsal rahatsızlık. şizofreni de aslında ms, migren gibi beyin hastalığı. ama aile içindeki olaylar, kişinin maruz kaldığı birtakım olumsuz yaşantılar, hastalığın başlamasında hatta gidişinde epeyce belirli olabiliyor. hastalığın oluşmasında biyolojik, genetik, sosyal, çevresel ve psikolojik faktörlerin de etkisi bulunmaktadır. hastalık akut ve kronik belirtiler diye ikiye ayrılıyor.
belirtileri alevlenme ve yatışma dönemi olarak da tanımlayabiliriz.
alevlenme döneminde rahatsızlık yükselirken, yatışma döneminde de düşüşe geçer. hasta, banyo yapmak ve tıraş olmak gibi önemli gereksinimlerini karşılamaz. hasta, takip edildiğini, başarısının engellenmesi için kasten gürültü çıkarıldığını, kendisine tehditlerde bulunulduğunu düşünür. hasta, kendisine talimat veren, hakaret ve tehdit eden sesler duyduğunu anlatır. kafasından geçen düşüncelerin başkaları tarafından duyulduğunu sanır. uyanıkken başkasının fark etmediği görüntüler, hayaller, suretler gördüğünü söyler, hatta bu görüntü ve seslere göre hareket edip, onlardan gelen talimatları uygulamaya çalışır. bazen televizyonda hayatının gösterildiğini, alt yazıda kendisinden söz edildiğini ya da spikerin başkalarının anlayamayacağı şekilde kendisine mesajlar verdiğini söyler. çevreden kendisine zarar vermek isteyenlerin olduğunu iddia ederler, izlenme endişesiyle evden çıkmazlar.
belirtileri alevlenme ve yatışma dönemi olarak da tanımlayabiliriz.
alevlenme döneminde rahatsızlık yükselirken, yatışma döneminde de düşüşe geçer. hasta, banyo yapmak ve tıraş olmak gibi önemli gereksinimlerini karşılamaz. hasta, takip edildiğini, başarısının engellenmesi için kasten gürültü çıkarıldığını, kendisine tehditlerde bulunulduğunu düşünür. hasta, kendisine talimat veren, hakaret ve tehdit eden sesler duyduğunu anlatır. kafasından geçen düşüncelerin başkaları tarafından duyulduğunu sanır. uyanıkken başkasının fark etmediği görüntüler, hayaller, suretler gördüğünü söyler, hatta bu görüntü ve seslere göre hareket edip, onlardan gelen talimatları uygulamaya çalışır. bazen televizyonda hayatının gösterildiğini, alt yazıda kendisinden söz edildiğini ya da spikerin başkalarının anlayamayacağı şekilde kendisine mesajlar verdiğini söyler. çevreden kendisine zarar vermek isteyenlerin olduğunu iddia ederler, izlenme endişesiyle evden çıkmazlar.
devamını gör...
normal sözlük’te yazan 89 yaşındaki yazar
bence hepimizi kekliyor.
t: şakacı bir yazar.
t: şakacı bir yazar.
devamını gör...
bilderberg toplantıları
council on foreign relations orgutunun avrupa ulkelerinde yaptiklari toplantilardir denilebilir. bilderberg toplantilari veya bilderberg grubu olarak da bilinmektedir. dunya capinda taninan is adamlari, siyasetciler, buyuk sirket ceo'lari, bankacilar, ulkelerin ordularindan mensup kisiler katilir. katilimcilarin ucte ikisi avrupa ulkelerinden, geri kalan kisimin ise kuzey amerika kitasi'ndandir. resmi kaynaklara gore gerceklestirilen ilk toplanti 1954 yilindadir. kuruculari ise david rockeffeller, lord denis healey ve joseph retinger'tir. "bilderberg" ismini ise toplantinin yapildigi otelden geldigi bilinmektedir. grubun toplanti icerisinde ele alinan (sozde) konular ise avrupa ve amerika kitasi arasindaki iliskiler, teknolojik gelismeler, global sorunlar, cin-iran-rusya gibi sorun gorulen ulkelerin durumu gibi meseleler. toplantilar senede bir kere yapilir ve yaklasik uc gun surmektedir. en bilindik katilimcilardan bazilari ise b. clinton, george bush, tony blair gibi eski devlet yoneticileridir.
olusmus bu grup icin tipki cfr gibi komplo teorileri de uretilmektedir. yazdigim meseleler disinda grubun "yeni dunya duzenine" yon vermek amacli toplanip projeler tasarladiklari teorisyenler tarafindan soylenir. aslinda bu teoriler cok da supriz degil cunku bu toplantiya katilanlarin listesi basinla paylasilmaz. katilimcilar genellikler gizli geldigi gibi gizlice ayrilirlar. toplantiya dair basin aciklamasi yapilmaz, not alinmaz, elle tutulur bir rapor yada belge bulundurulmaz. konusulanlar yuzeysel olarak katilimcilar tarafindan basina aktarilabilir fakat fikirlerin nereden ve kimden geldigi paylasilamaz... olusan teorilerin bir diger nedeni ise 1955'te basina sizdirilmis gizli bir belge. iceriginde ise 2009 yilinda hedeflenen avrupa birligi planlari yer almakta-ymis. toplantilar 1957, 1975 ve 2007 yillari icerisinde turkiye'de yapilmistir. turkiye'den katilan kesim ise genellikle koç holding yonetimi mensuplaridir...
olusmus bu grup icin tipki cfr gibi komplo teorileri de uretilmektedir. yazdigim meseleler disinda grubun "yeni dunya duzenine" yon vermek amacli toplanip projeler tasarladiklari teorisyenler tarafindan soylenir. aslinda bu teoriler cok da supriz degil cunku bu toplantiya katilanlarin listesi basinla paylasilmaz. katilimcilar genellikler gizli geldigi gibi gizlice ayrilirlar. toplantiya dair basin aciklamasi yapilmaz, not alinmaz, elle tutulur bir rapor yada belge bulundurulmaz. konusulanlar yuzeysel olarak katilimcilar tarafindan basina aktarilabilir fakat fikirlerin nereden ve kimden geldigi paylasilamaz... olusan teorilerin bir diger nedeni ise 1955'te basina sizdirilmis gizli bir belge. iceriginde ise 2009 yilinda hedeflenen avrupa birligi planlari yer almakta-ymis. toplantilar 1957, 1975 ve 2007 yillari icerisinde turkiye'de yapilmistir. turkiye'den katilan kesim ise genellikle koç holding yonetimi mensuplaridir...
devamını gör...
zaman zaman gelen neden yaşıyorum hissi
nedense bende gitmeyen histir.
devamını gör...
mikrodalgada ısıtılan yemeklerin çabuk soğuması
bu zamana kadar benim kendi hüsnükuruntum sandığım gerçektir. tesadüfen rastladığım bu bilgi ile yalnız veya deli olmadığımı öğrenince pek bir mutlu oldum
şu sebeplerle olurmuş efenim - benim hızlı basit çeviri/özetim yerine orijinal kısa yazıyı okumak isteyenler için tıktık
1) mikrodalgada yemeği koyduğunuz kabın ısınmaması, bu nedenle çıkardığınızda yemeğin yavaş yavaş da olsa kabı ısıtmaya başlayarak soğuması. oysa yemeği tavada veya fırında ısıtırsanız tencere/tepsi de ısınacak, hatta ısıtma işlemi bittikten sonra yemeğe yavaş yavaş ısı vermeye devam edecek
2) katı veya yoğun yemeklerin eşit bir şekilde ısınmaması, ortalarda soğuk kısımlar kalması. yine yemeği çıkardıktan sonra sıcak taraflardan bu ortalardaki soğuk tarafları ısı akışı devam ediyor
3) mikrodalgada ısıtılan yiyecek ve içeceklerin genelde miktarının normalden daha düşük ama yüzey alanının az çok aynı olması, doğal olarak sıcaklığının daha çok çabuk düşmesi
şu sebeplerle olurmuş efenim - benim hızlı basit çeviri/özetim yerine orijinal kısa yazıyı okumak isteyenler için tıktık
1) mikrodalgada yemeği koyduğunuz kabın ısınmaması, bu nedenle çıkardığınızda yemeğin yavaş yavaş da olsa kabı ısıtmaya başlayarak soğuması. oysa yemeği tavada veya fırında ısıtırsanız tencere/tepsi de ısınacak, hatta ısıtma işlemi bittikten sonra yemeğe yavaş yavaş ısı vermeye devam edecek
2) katı veya yoğun yemeklerin eşit bir şekilde ısınmaması, ortalarda soğuk kısımlar kalması. yine yemeği çıkardıktan sonra sıcak taraflardan bu ortalardaki soğuk tarafları ısı akışı devam ediyor
3) mikrodalgada ısıtılan yiyecek ve içeceklerin genelde miktarının normalden daha düşük ama yüzey alanının az çok aynı olması, doğal olarak sıcaklığının daha çok çabuk düşmesi
devamını gör...
şarkılarda sorulan en zor soru
memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak?
zülfü livaneli-karlı kayın ormanı
zülfü livaneli-karlı kayın ormanı
devamını gör...
how i met your mother'dan akılda kalanlar
hev yuu met ted ?
devamını gör...
kedi vs köpek
işte o aranan tartışma, işte o zehir... çoğu kişi sadakatinden ötürü köpekleri tercih eder, lakin şunu bilmekte fayda vardır dostlarım; yeah dogs are cool, but cats never work for police.
devamını gör...
türk mitolojisi
temel olarak tengricilik kökeninden izler taşır, sonradan islamiyetin kitleler halinde kabulü ile islami ögelerle birleşmiştir. bunun yanında mitolojinin taşıdığı mistisizm vardır bu da şamanizm kültüründen kaynaklanmaktadır. şamanizm için konuşacak olursak ise, türk'ün pagan sistemi demek tabir-i caiz ise yanlış olmaz. bozkurt destanı türk mitolojisinin en eski efsanelerinden birisidir. bunların yanı sıra, ergenekon, oğuz, manas, alp er tunga destanları örnek olarak sayılabilir. islami ögelerle bütün olan efsanelere örnek verecek olursak anadolu kültürüyle iç içe olan dede korkut hikayelerini örnek olarak gösterebiliriz. saygılar.
devamını gör...
başka yaşamların avukatıyız
başka yaşamların avukatıyız ...
evet yanlış okumadınız!..
başka yaşamları savunur, konu bize geldiğinde bir türlü kendi savunmamızda kıyam duramayız.
halbuki kendi yaşamımıza -en çok hakeden bu nadide metafora- tutup bir söylem geliştirmeyiz...
nedense dönüp kendi içimize bakamayız.. en ufak bir içe yönelme halinde dahi, ani bir etkiyle, büyük bir bencillik gelir...
esasen, talep olmadıkça, kaplumbağa misali kendi kabuklamızda yaşasak... yahut bir ıstakoz misali daraldıkça başka kabuklara geçsek... olmaz mı? ..
hiç olmadı yılan gibi her bahar, bir başka deriye evrilsek...
tı tı tıı... yılan dedim değil mi? bu örnek hiç yakışmadı... hatta fıtraten zorunuza gitti.... oysa zehrini akıtıp kısmetinin peşinden koşmak dışında, kimseye bir zararı dokunmayan zavallı bir varlığı, ekmek veren eli ısıran bir insana benzetmek, ancak bize yakışırdı. biz.. insanoğluna...
yakıştı da...
oturup bir insanı, zavallı bir hayvana benzeterek, hemen herkesin gözünde, o hayvanı, bir çırpıda zalim konumuna eriştiriverdik.
peki üzerimize vazife miydi?..
sanmam.. ama bu kez sagopa kajmer misali pek sanmam, hiç sanmam.
elimi çektim altından taşın.
kurtuldu ezilen parmaklarım.
ama canım hala yanıyor
avutsun bahaneler! bahaneler ahh
avutsun... çünkü yine üzerimize vazife olmayan bambaşka yaşamların avukatı olduk: yılanın, belki de haklı bir varoluşsal sancısını, tutup kendi mahkememize konduruverdik..
sahi..
yine üzerimize vazife miydi?..
evet yanlış okumadınız!..
başka yaşamları savunur, konu bize geldiğinde bir türlü kendi savunmamızda kıyam duramayız.
halbuki kendi yaşamımıza -en çok hakeden bu nadide metafora- tutup bir söylem geliştirmeyiz...
nedense dönüp kendi içimize bakamayız.. en ufak bir içe yönelme halinde dahi, ani bir etkiyle, büyük bir bencillik gelir...
esasen, talep olmadıkça, kaplumbağa misali kendi kabuklamızda yaşasak... yahut bir ıstakoz misali daraldıkça başka kabuklara geçsek... olmaz mı? ..
hiç olmadı yılan gibi her bahar, bir başka deriye evrilsek...
tı tı tıı... yılan dedim değil mi? bu örnek hiç yakışmadı... hatta fıtraten zorunuza gitti.... oysa zehrini akıtıp kısmetinin peşinden koşmak dışında, kimseye bir zararı dokunmayan zavallı bir varlığı, ekmek veren eli ısıran bir insana benzetmek, ancak bize yakışırdı. biz.. insanoğluna...
yakıştı da...
oturup bir insanı, zavallı bir hayvana benzeterek, hemen herkesin gözünde, o hayvanı, bir çırpıda zalim konumuna eriştiriverdik.
peki üzerimize vazife miydi?..
sanmam.. ama bu kez sagopa kajmer misali pek sanmam, hiç sanmam.
elimi çektim altından taşın.
kurtuldu ezilen parmaklarım.
ama canım hala yanıyor
avutsun bahaneler! bahaneler ahh
avutsun... çünkü yine üzerimize vazife olmayan bambaşka yaşamların avukatı olduk: yılanın, belki de haklı bir varoluşsal sancısını, tutup kendi mahkememize konduruverdik..
sahi..
yine üzerimize vazife miydi?..
devamını gör...


