ingmar bergman
kendisinin hayranı olmakla birlikte ayni doğum gününe sahip olduğumuzu bilmek beni ayrı mutlu ediyordur. pek bir anlamı olmasa da ben çokça anlam yükledim doğrusu.
bunun dışında persona ve yedinci mühür gibi altında görünenden daha fazla anlam yatan filmlere imza atıp sinemaya büyük bir katkıda bulunduğu için minnetarım. filmlerinde tam olaya dahil oluyorken birden seyirci olduğunuzu hatırlatan ögelere yer veriyor olması da ayrı bir etkileyicidir.
bunun dışında persona ve yedinci mühür gibi altında görünenden daha fazla anlam yatan filmlere imza atıp sinemaya büyük bir katkıda bulunduğu için minnetarım. filmlerinde tam olaya dahil oluyorken birden seyirci olduğunuzu hatırlatan ögelere yer veriyor olması da ayrı bir etkileyicidir.
devamını gör...
rust cohle
true detective (dizi)’sinin birinci sezonunda, matthew mcconaughey tarafından canlandırılan, nic pizzolatto tarafından yaratılan karakterdir.
felsefi bir derinlikle yaratılan karakter, diziyi kült bir kalıba sokmuştur. her insan, ruhunun karanlık taraflarının bir kısmını görebilir bu karakterde. kendini pesimist olarak niteleyen karakter, dizinin akışı esnasında anlam arayışını sürdürür, aslında bu cevabı bulamayacağının da farkındadır.
dizi , rust cohle gibi derin karaktere sahip olmasına rağmen, sadece onun düşünceleri etrafında dönmez. sürükleyici bir ana hikâyeye sahiptir. senarist*, bu iki ana ögeyi* birbirinden koparmadan başarılı bir akışla sürdürerek büyük bir iş başarmıştır.
biri bana demişti ki, 'zaman düz bir çemberdir.' yaptığımız veya yapacağımız her şeyi tekrar yapacağız, tekrar o küçük çocuk ve kız o odada olacaklar. tekrar ve tekrar. sonsuza dek.
bence insan bilinci evrimde trajik bir şekilde ilerledi. çok fazla bilinçlendik. doğa kendinden bağımsız bir bakış açısı yarattı. bizler doğa kanunlarına göre var olmaması gereken yaratıklarız. hepimiz bir yanılsama içindeyken, duyusal deneyimler ve hislerin gelişimi sayesinde birey olduğumuzu sanan fakat, aslında bir hiç olan bireyleriz.
felsefi bir derinlikle yaratılan karakter, diziyi kült bir kalıba sokmuştur. her insan, ruhunun karanlık taraflarının bir kısmını görebilir bu karakterde. kendini pesimist olarak niteleyen karakter, dizinin akışı esnasında anlam arayışını sürdürür, aslında bu cevabı bulamayacağının da farkındadır.
dizi , rust cohle gibi derin karaktere sahip olmasına rağmen, sadece onun düşünceleri etrafında dönmez. sürükleyici bir ana hikâyeye sahiptir. senarist*, bu iki ana ögeyi* birbirinden koparmadan başarılı bir akışla sürdürerek büyük bir iş başarmıştır.
biri bana demişti ki, 'zaman düz bir çemberdir.' yaptığımız veya yapacağımız her şeyi tekrar yapacağız, tekrar o küçük çocuk ve kız o odada olacaklar. tekrar ve tekrar. sonsuza dek.
bence insan bilinci evrimde trajik bir şekilde ilerledi. çok fazla bilinçlendik. doğa kendinden bağımsız bir bakış açısı yarattı. bizler doğa kanunlarına göre var olmaması gereken yaratıklarız. hepimiz bir yanılsama içindeyken, duyusal deneyimler ve hislerin gelişimi sayesinde birey olduğumuzu sanan fakat, aslında bir hiç olan bireyleriz.
devamını gör...
zengin mutfağı
vasıf öngören'in 15-16 haziran işçi olayları ve sonrasını tek mekânda (bir fabrikatör ailesinin mutfağı) anlattığı oyunu. oyunu rahmetli başar sabuncu 1988'de sinemaya uyarlayıp filmi çekmişti ki, filmin sağcı türker inanoğlu yapımcılığında çekilmesi de ilginç. ayrıca hem filmde, hem şehir tiyatrolarında 1970'lerde sahnelenen ilk versiyonda hem de pandemi öncesi oynanan son halinde başrol aynıydı: şener şen.
15 haziran 1970'de tüm fabrikalarda greve giden işçiler, disk'i fiilen yasaklayan yeni sendika tasarısını protesto için istanbul'un her yerinde hayatı durdurur, yürüyüşe geçerler. eylemin devam ettiği 16 haziran'da kadıköy'e yönelen yürüyüş korteji, polis ve jandarma saldırısıyla 3 işçi ve bir esnafın ölümüyle kana bulanır (çatışmada bir de polis ölmüştür). böylece solcuların "devrim yakın meşaleleri yakın" diye moral topladığı, hükümetin sıkıyönetim ilanıyla rest çektiği ve fabrikatörlerin de birer birer yurtdışına çıkıp ancak ortalık sakinleşince döndüğü bir ortam oluşur. işte pehlivan lütfü'nün * aşçılık yaptığı köşkün sahipleri de bu furyada yurtdışına çıkmıştır. lütfü usta, evladı gibi sevdiği isimsiz hizmetçi kız*, kızın eğitim enstitüsünde okuyan fakir sözlüsü selim, abisi sendikacı olan şoför ahmet 15-16 haziran günleri atmosferinde seyircilere tanıtılır.
sıkıyönetim ilan edilip ev sahipleri döndükleri zaman, önüne gelene saldıran agresif bir alman kurdu getirirler. bir de, okul masraflarını çıkarmak için çalışması gereken selim'e bir iş bulurlar: muhbirlik edecek, aralarında kendi okul arkadaşlarının da bulunduğu solcuları ihbar ederek para ödülü alacaktır. selim başlangıçta korksa ve öldürdüğü insanlar yüzünden vicdan azabı duysa da zamanla alışacak, tam bir mahalle kabadayısına dönecektir. adı verilmemekle beraber selim'in ülkücü olduğu ima edilir.
12 mart sonrası azgın köpeğin önüne gelene saldırması lütfü ustayı canından bezdirir. zaten şoför ahmet'in abisinin de etkisiyle giderek sınıf bilinci oturmakta, kendini "baldırı çıplaklar"a yakın hissederken yıllardır sıdkı sadakatle bağlı olduğu ev sahibi kerim bey'e ve damadı gibi sevdiği selim'e sinirlenmektedir. derken köpek için hazırladığı kıymaya zehir koyar. "vatansever asil kurt paşa'nın" katillerini sherlock holmes titizliğiyle araştırmaya başlayan selim, en sonunda kendi nişanlısından şüphelenmeye başlar. sonra bir şekilde kızla selim nişanı atarlar. zaten kızın fabrikada çalışan solcu abisi de selim yüzünden ölmüştü galiba (burayı pek hatırlamıyorum).
kız işten ayrılıp abisinin fabrikasında iş bulur. kerim bey yeni köpekler alır, selim artık köşke iyice yerleşir ve arkadaşlarıyla yer içer... lütfü usta tüm bunlardan bıkmıştır. hele hele gazetede, hizmetçi kızın bir yürüyüşte selim'in yakasına yapışmış fotoğrafını görünce artık istifa ederek kendi sınıfına, proleterya arasına dönmeye karar verir. ama ahmet'in abisi "sen orada bize lazımsın, bize köşkten bilgi sızdıracaksın" diye kalmasını istemektedir.
film boyunca anlatıcı olarak aralardaki gelişmeleri seyirciye aktaran lütfü usta finalde başladığı yere döndüğü final sahnesinde seyirciye sorar: "ayrılmak mı zor, kalıp bu mutfakta hizmet etmek mi?"
15 haziran 1970'de tüm fabrikalarda greve giden işçiler, disk'i fiilen yasaklayan yeni sendika tasarısını protesto için istanbul'un her yerinde hayatı durdurur, yürüyüşe geçerler. eylemin devam ettiği 16 haziran'da kadıköy'e yönelen yürüyüş korteji, polis ve jandarma saldırısıyla 3 işçi ve bir esnafın ölümüyle kana bulanır (çatışmada bir de polis ölmüştür). böylece solcuların "devrim yakın meşaleleri yakın" diye moral topladığı, hükümetin sıkıyönetim ilanıyla rest çektiği ve fabrikatörlerin de birer birer yurtdışına çıkıp ancak ortalık sakinleşince döndüğü bir ortam oluşur. işte pehlivan lütfü'nün * aşçılık yaptığı köşkün sahipleri de bu furyada yurtdışına çıkmıştır. lütfü usta, evladı gibi sevdiği isimsiz hizmetçi kız*, kızın eğitim enstitüsünde okuyan fakir sözlüsü selim, abisi sendikacı olan şoför ahmet 15-16 haziran günleri atmosferinde seyircilere tanıtılır.
sıkıyönetim ilan edilip ev sahipleri döndükleri zaman, önüne gelene saldıran agresif bir alman kurdu getirirler. bir de, okul masraflarını çıkarmak için çalışması gereken selim'e bir iş bulurlar: muhbirlik edecek, aralarında kendi okul arkadaşlarının da bulunduğu solcuları ihbar ederek para ödülü alacaktır. selim başlangıçta korksa ve öldürdüğü insanlar yüzünden vicdan azabı duysa da zamanla alışacak, tam bir mahalle kabadayısına dönecektir. adı verilmemekle beraber selim'in ülkücü olduğu ima edilir.
12 mart sonrası azgın köpeğin önüne gelene saldırması lütfü ustayı canından bezdirir. zaten şoför ahmet'in abisinin de etkisiyle giderek sınıf bilinci oturmakta, kendini "baldırı çıplaklar"a yakın hissederken yıllardır sıdkı sadakatle bağlı olduğu ev sahibi kerim bey'e ve damadı gibi sevdiği selim'e sinirlenmektedir. derken köpek için hazırladığı kıymaya zehir koyar. "vatansever asil kurt paşa'nın" katillerini sherlock holmes titizliğiyle araştırmaya başlayan selim, en sonunda kendi nişanlısından şüphelenmeye başlar. sonra bir şekilde kızla selim nişanı atarlar. zaten kızın fabrikada çalışan solcu abisi de selim yüzünden ölmüştü galiba (burayı pek hatırlamıyorum).
kız işten ayrılıp abisinin fabrikasında iş bulur. kerim bey yeni köpekler alır, selim artık köşke iyice yerleşir ve arkadaşlarıyla yer içer... lütfü usta tüm bunlardan bıkmıştır. hele hele gazetede, hizmetçi kızın bir yürüyüşte selim'in yakasına yapışmış fotoğrafını görünce artık istifa ederek kendi sınıfına, proleterya arasına dönmeye karar verir. ama ahmet'in abisi "sen orada bize lazımsın, bize köşkten bilgi sızdıracaksın" diye kalmasını istemektedir.
film boyunca anlatıcı olarak aralardaki gelişmeleri seyirciye aktaran lütfü usta finalde başladığı yere döndüğü final sahnesinde seyirciye sorar: "ayrılmak mı zor, kalıp bu mutfakta hizmet etmek mi?"
devamını gör...
hatay milletvekili barış atay’ın polis tarafından tartaklanması
ülkede seçilmiş bir milletvekilini dövdürecek kadar arsızlaşmış bir hükümetle karşı karşıya olduğumuzu göstermiştir. ideolojik olarak nasıl baktığımızdan bağımsız olarak meclisimizde bizi temsil eden bir vekilin böyle muameleye maruz bırakılmasına tepki göstermemiz gerektiğini düşünüyorum. görüntüleri izlemek için buradan.
ekleme; arkadaşlar, olayı istediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz de bu kadar anlamsız yorumlar olmamış sanki. burada olay barış atay’ın samimiyeti değil, polis memurları tarafından tartaklanması. daha önce de dedim eğer bu gibi insanların terörist olduğunu düşünüyorsanız sahaya bizzat teşrif edersiniz. halkla beraber meşru protesto hakkınızı kullanırsınız. burada bir diğer mesele gencecik çocuklar sokaklarda linç edilirken onların seçtiği vekiller nerede? hadi hdp olaya karışsa protestoları illegal hale getiriyor diyeceksiniz. o halde hani iyi parti vekilleri? hani chp vekilleri? hem hiç bir şey yapmayıp hem de yapanları eleştirirseniz muhaliften çok iktidara payanda olan biri imajı çizmiş olursunuz. seçtiğiniz vekiller meclis lokantasında yemek yerken barış atay hiç olmazsa tarafını belli etmiş eleştirecekseniz onu değil katılmayan sözde muhalif vekilleri eleştirin.
gelen haklı uyarı üzerine ekleme; başlığı açarken kullandığım linç kelimesinin tam olarak gerçeği yansıtmadığını fark ettim. kusura bakmayın. linç edilmesi yerine tartaklanması daha uygun olur.
ekleme; arkadaşlar, olayı istediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz de bu kadar anlamsız yorumlar olmamış sanki. burada olay barış atay’ın samimiyeti değil, polis memurları tarafından tartaklanması. daha önce de dedim eğer bu gibi insanların terörist olduğunu düşünüyorsanız sahaya bizzat teşrif edersiniz. halkla beraber meşru protesto hakkınızı kullanırsınız. burada bir diğer mesele gencecik çocuklar sokaklarda linç edilirken onların seçtiği vekiller nerede? hadi hdp olaya karışsa protestoları illegal hale getiriyor diyeceksiniz. o halde hani iyi parti vekilleri? hani chp vekilleri? hem hiç bir şey yapmayıp hem de yapanları eleştirirseniz muhaliften çok iktidara payanda olan biri imajı çizmiş olursunuz. seçtiğiniz vekiller meclis lokantasında yemek yerken barış atay hiç olmazsa tarafını belli etmiş eleştirecekseniz onu değil katılmayan sözde muhalif vekilleri eleştirin.
gelen haklı uyarı üzerine ekleme; başlığı açarken kullandığım linç kelimesinin tam olarak gerçeği yansıtmadığını fark ettim. kusura bakmayın. linç edilmesi yerine tartaklanması daha uygun olur.
devamını gör...
z kuşağının tam bir geberik kuşak olması
kıyafet almak için girdiğim online sitede üç parça sepete ekleyince 200 lira oluyor mecbur silmek zorunda kalıyorum. gelecek ile ilgili bir ton kaygım var yarın ne olacağı belli değil üniversiteyi bitirince iş bulma ihtimalin yok denecek kadar az. markete gir çık minimum 100 tl. ne yapalım istersiniz? sizin gibi kulağımızı tıkayıp başımızı mı çevirelim ?hayatımızın her alanında yoksulluk varken. aç yatan milyonlarca aile varken. bi sonraki günün garantisi yokken.
edit:imla
edit:imla
devamını gör...
biten ilişkinin ardından yapılanlar
önce ağır üzülüyorum, baya bi dramatize ediyorum, ama öyle böyle değil, komik bi melankoli benimkisi, bir noktaya kitlenip, karanlıkta uyanık yatmalar filan :)))
sanırım çocukluğumuzda çok fazla televizyona maruz kaldığımızdan, öğrenilmiş tepkilerimiz var,
daha ileriki yaşlarda, (bende 40+)
aslında "kendi" halinizi "bulduğunuzda" yani sürekli izlemek, duymak, görmek durumunda bırakıldığınız ve otomatik olarak öğrendiğiniz şeyleri, aslında "kendi" nizin yapmayı tercih etmediğini görüyorsunuz...
işte bu yaşadığım melankoli gittikçe daha da kısa sürüyor, hele bir de hava güzelse :) değilse de :)
son 10 yıldır genelde tanışma ve başlangıç aşamasından öteye gidemediği için hiçbir deneme, ertesi gün filan, ufak bir "oh be" durumu yaşadığımı farkettim, resmen seviniyorum :) kendime kavuştuğum için..
hemen kahvemi alıp, atıyorum kendimi, kadıköy, moda, eskici antikacı, retro vitntage, bir de vapura binersem, karaköy, cihangir, tasarımcı dükkanları, hem yürüyorum, hem de bir yandan çay/kahve, tatlı tuzlu bir şeyler yiyorum, işler iyiyse bir doz da ayakkabı (antidepresan) alabilirsem, hiç bir şeyim kalmıyor :)
eve çok mutlu dönüyorum.
zaten benim bu güzergahımdaki dükkanlar ve sahipleri hatta müşterileri bile ahbabım olduğu için, en az bir aydır da beni görmedikleri için, akşama kadar, nerelerdesin, niye gelmiyorsun ne yaptın işlerin ne oldu, zayıflamışsın, şu saçının rengini değiştir noolur :) muhabbetleriyle, (saçım mavi filan değil, bakır rengi ama, benimkiler tekrar esmer olmamı istiyor :) bütün gazımı alıyorlar sağolsunlar,
şimdi yazınca farkettim, gerçekten yalnızken ne kadar mutluyum ya :)
tek başıma sağladığım huzuru aratmayacak birisi ile karşılaşmam çok zor galiba...
sanırım çocukluğumuzda çok fazla televizyona maruz kaldığımızdan, öğrenilmiş tepkilerimiz var,
daha ileriki yaşlarda, (bende 40+)
aslında "kendi" halinizi "bulduğunuzda" yani sürekli izlemek, duymak, görmek durumunda bırakıldığınız ve otomatik olarak öğrendiğiniz şeyleri, aslında "kendi" nizin yapmayı tercih etmediğini görüyorsunuz...
işte bu yaşadığım melankoli gittikçe daha da kısa sürüyor, hele bir de hava güzelse :) değilse de :)
son 10 yıldır genelde tanışma ve başlangıç aşamasından öteye gidemediği için hiçbir deneme, ertesi gün filan, ufak bir "oh be" durumu yaşadığımı farkettim, resmen seviniyorum :) kendime kavuştuğum için..
hemen kahvemi alıp, atıyorum kendimi, kadıköy, moda, eskici antikacı, retro vitntage, bir de vapura binersem, karaköy, cihangir, tasarımcı dükkanları, hem yürüyorum, hem de bir yandan çay/kahve, tatlı tuzlu bir şeyler yiyorum, işler iyiyse bir doz da ayakkabı (antidepresan) alabilirsem, hiç bir şeyim kalmıyor :)
eve çok mutlu dönüyorum.
zaten benim bu güzergahımdaki dükkanlar ve sahipleri hatta müşterileri bile ahbabım olduğu için, en az bir aydır da beni görmedikleri için, akşama kadar, nerelerdesin, niye gelmiyorsun ne yaptın işlerin ne oldu, zayıflamışsın, şu saçının rengini değiştir noolur :) muhabbetleriyle, (saçım mavi filan değil, bakır rengi ama, benimkiler tekrar esmer olmamı istiyor :) bütün gazımı alıyorlar sağolsunlar,
şimdi yazınca farkettim, gerçekten yalnızken ne kadar mutluyum ya :)
tek başıma sağladığım huzuru aratmayacak birisi ile karşılaşmam çok zor galiba...
devamını gör...
naughty girl
bir beyonce şarkısı. yıllar önce anlamını bilmediğim hâlde çok severek dinlerdim, hâlâ severek dinlerim. sözleri ayrı, klibi ayrı davetkardır. dinleyelimm
buyrunuz sözleri:
ı love to love you baby
ı love to love you baby
ı'm feelin' sexy
ı wanna hear you say my name boy
ıf you can reach me
you can feel my burning flame
ı'm feelin' kind of n-a-s-t-y ı just might take you home with me
baby the minute ı feel your energy
your vibe's just taken over me
start feelin' so crazy babe
lately, ı feel the funk coming over me
ı don't know what's gotten into me
the rhythm's got me feelin' so crazy babe
tonight ı'll be your naughty girl
ı'm callin' all my girls
we're gonna turn this party out
ı know you want my body
tonight ı'll be your naughty girl ı'm
callin' all my girls
ı see you look me up and down
and ı came to party
you're so sexy
tonight ı am all yours boy
the way your body
moves across the floor
you got me feelin n-a-s-t-y, ı just might take you home with me
baby the minute i feel your energy
the vibe's just taken over me
start feelin' so crazy babe
lately, ı feel the funk coming over me
ı don't know what's gotten into me
the rhythm's got me feelin' so crazy babe
tonight ı'll be your naughty girl
ı'm callin' all my girls
we're gonna turn this party out
ı know you want my body
tonight ı'll be your naughty girl ı'm
callin' all my girls
ı see you look me up and down
and ı came to party
ı love to love you baby (ı love to love you baby)
ı love to love you baby (ı love to love you baby)
ı love to love you baby (ı love to love you baby)
ı love to love you baby (ı love to love you baby)
tonight ı'll be your naughty girl
ı'm callin' all my girls
we're gonna turn this party out
ı know you want my body
tonight ı'll be your naughty girl ı'm
callin' all my girls
ı see you look me up and down
and ı came to party
tonight ı'll be your naughty girl (ı'll be you naughty girl)
ı'm callin' all my girls
we're gonna turn this party out
ı know you want my body
tonight ı'll be your naughty girl ı'm
callin' all my girls
ı see you look me up and down
and ı came to party
buyrunuz sözleri:
ı love to love you baby
ı love to love you baby
ı'm feelin' sexy
ı wanna hear you say my name boy
ıf you can reach me
you can feel my burning flame
ı'm feelin' kind of n-a-s-t-y ı just might take you home with me
baby the minute ı feel your energy
your vibe's just taken over me
start feelin' so crazy babe
lately, ı feel the funk coming over me
ı don't know what's gotten into me
the rhythm's got me feelin' so crazy babe
tonight ı'll be your naughty girl
ı'm callin' all my girls
we're gonna turn this party out
ı know you want my body
tonight ı'll be your naughty girl ı'm
callin' all my girls
ı see you look me up and down
and ı came to party
you're so sexy
tonight ı am all yours boy
the way your body
moves across the floor
you got me feelin n-a-s-t-y, ı just might take you home with me
baby the minute i feel your energy
the vibe's just taken over me
start feelin' so crazy babe
lately, ı feel the funk coming over me
ı don't know what's gotten into me
the rhythm's got me feelin' so crazy babe
tonight ı'll be your naughty girl
ı'm callin' all my girls
we're gonna turn this party out
ı know you want my body
tonight ı'll be your naughty girl ı'm
callin' all my girls
ı see you look me up and down
and ı came to party
ı love to love you baby (ı love to love you baby)
ı love to love you baby (ı love to love you baby)
ı love to love you baby (ı love to love you baby)
ı love to love you baby (ı love to love you baby)
tonight ı'll be your naughty girl
ı'm callin' all my girls
we're gonna turn this party out
ı know you want my body
tonight ı'll be your naughty girl ı'm
callin' all my girls
ı see you look me up and down
and ı came to party
tonight ı'll be your naughty girl (ı'll be you naughty girl)
ı'm callin' all my girls
we're gonna turn this party out
ı know you want my body
tonight ı'll be your naughty girl ı'm
callin' all my girls
ı see you look me up and down
and ı came to party
devamını gör...
kendinden büyük kadınlara aşık olmak
kendinden 20 yaş küçük kadınla evlenen zengine şaşırılmayan ülkemde kendinden büyük kadına aşık olana şaşırılan, doğru bulunmayan durumdur.
devamını gör...
iskilipli atıf hoca
bir yazar, laik devleti yıkmak için uğraştığını yazmış, laikliğin ilanı 1937.
bir yazar, şapka kanununa karşı isyan çıkaran bir lider olduğunu yazmış, ama isyanın adını yazmadığı için hangi isyanın lideri olduğunu öğrenemedik.
bir yazar, istiklal savaşı sırasında düşmanla işbirligi yaptığını yazmış, yani bu adamın vatan haini olduğu, düşman denize döküldükten 4 yıl sonra akıllarına gelmiş.
1 kasım 1925'te çıkan şapka kanunundan, bir buçuk yıl önce yazdığı "batı taklitçiliği ve şapka" adlı kitabı yüzünden mahkemeye çıkarılmış ve bu kitabı kanun çıkmadan önce yazdığı için bırakılmıştır. ama birileri kafayı taktı demekki, aynı suçlamayla yeniden mahkemeye çağrılmış ve savunma vermediği için suçlu görülüp asılmıştır.
bugün birileri, şapka giymediği için birilerinin asılmasının ne kadar saçma olduğunun farkında oldukları için başka bahaneler bulmaktalar.
bir yazar, şapka kanununa karşı isyan çıkaran bir lider olduğunu yazmış, ama isyanın adını yazmadığı için hangi isyanın lideri olduğunu öğrenemedik.
bir yazar, istiklal savaşı sırasında düşmanla işbirligi yaptığını yazmış, yani bu adamın vatan haini olduğu, düşman denize döküldükten 4 yıl sonra akıllarına gelmiş.
1 kasım 1925'te çıkan şapka kanunundan, bir buçuk yıl önce yazdığı "batı taklitçiliği ve şapka" adlı kitabı yüzünden mahkemeye çıkarılmış ve bu kitabı kanun çıkmadan önce yazdığı için bırakılmıştır. ama birileri kafayı taktı demekki, aynı suçlamayla yeniden mahkemeye çağrılmış ve savunma vermediği için suçlu görülüp asılmıştır.
bugün birileri, şapka giymediği için birilerinin asılmasının ne kadar saçma olduğunun farkında oldukları için başka bahaneler bulmaktalar.
devamını gör...
ekşi sözlük yazarlarının normal sözlük’e sallaması
normaldir. ekşi sözlüğün sallamadığı bir babannem kaldı zira.
şimdi ben orda da bulunan bir kişi olarak, her iki taraftada böyle kıyaslara girmeyi tercih etmiyorum. burada bulunuyorsam, tabii ki buranın bana göre olumlu yönlerinin olmasindandır.
ama tek diyebileceğim şey; çok ofansif bir şey olmadığı sürece ekşi sözlük başlıkları açmayın yahu. görünce ciddi itici geliyor. buranın tadını çıkartın.
şimdi ben orda da bulunan bir kişi olarak, her iki taraftada böyle kıyaslara girmeyi tercih etmiyorum. burada bulunuyorsam, tabii ki buranın bana göre olumlu yönlerinin olmasindandır.
ama tek diyebileceğim şey; çok ofansif bir şey olmadığı sürece ekşi sözlük başlıkları açmayın yahu. görünce ciddi itici geliyor. buranın tadını çıkartın.
devamını gör...
supportgirl
radyo yayını olmasa belki de sözlük ortamında nadiren tanıyacağımız yazar olacaktı, bahtı açık olsun.
devamını gör...
kafa sözsüzlük
devamını gör...
sevgiliden ayrılınan günün gecesi
bir takım ağır alkollü şahsiyetler için eşcinselliğin merak edildiği günün gecesi olabilir. "lan heteroyum tamam da, tersini denemeden nasıl emin olabilirim?" düşünceleriyle kişi nahoş bir durumla karşılaşıp, son saniye kaçışı yapmak durumunda kalabilir... ytd
merak hep iyi bir şey değildir sonuçta. özellikle belirli bir yaş grubunun üzerinde, belirli bir yaşam çizgisinde gidiyorsanız, bu saatten sonra bazı şeyleri somut olarak denemeseniz de olurdur...
özetle, alkolden uzak durulması gereken günün gecesidir. al kahveni otur evinde. kendi sessizliğinle. girişme bir şeylere.
devamını gör...
ölmeye verilen isimler
vakti gelmiş.
devamını gör...
ceza
nefretten de eskidir.
devamını gör...
her şey biter mi sorunsalı
biter.
devamını gör...
evreka
kelime anlamı buldum olan sözcük. tarihi rivayetlere göre arşimet; şekilsiz bir cismin hacminin, suya battığı anda su hacmindeki değişikliği bularak bulunabileceğini keşfettiğinde banyodan çıplak bir şekilde sokağa fırlamış ve sokaklarda koşarken bu ünlem sözcüğünü haykırmıştır.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük...
ama öyle, instagram hayatlarından gaza gelip de karşısına çıkan ilk fitness kulübüne üye olan, maaşının üçte ikisini protein tozlarına gömdüğü yetmezmiş gibi, marketten koli koli yumurta stoklayıp her sabah sarısını ayıklayarak 5'er 6'şar afiyetle gömen, sanki bana 872 yıldır deden, aileden gurmeymiş gibi akşamları mastercheff edasıyla tavuğunu kızartıp makarnasını haşlayan, haftanın 4 günü 5 tane dambıl kaldırdı diye bütün yaz-kış atletle dolaşan ve giydiği atletin açık yakasından, sakal makinesiyle kesildiği çok bariz göğüs kıllarının yeni çıkmaya başlayan sakal gibi görüntüsü ile gözlerimizi kanatan, benim de mensubu olduğum o iflah olmaz, o uslanmaz, o arlanmaz, o bench press'ci erkek ırkının hadsiz özgüveni gibi hadsiz bir günaydın değil elbet...
bıcır bıcır, sendromdan uzak, sizleri kızgın kumlardan serin sulara götürüp de suya değen ayağınızla birlikte kulağınıza çalınan 'cossssssssss' sesini, çalıştığınızın ofisin açık penceresinden esen serin bir rüzgarla size anımsatan bir günaydın...
aylık akbilli ama ter kokusundan uzak toplu taşımalarlı bir günaydın...
ama öyle, instagram hayatlarından gaza gelip de karşısına çıkan ilk fitness kulübüne üye olan, maaşının üçte ikisini protein tozlarına gömdüğü yetmezmiş gibi, marketten koli koli yumurta stoklayıp her sabah sarısını ayıklayarak 5'er 6'şar afiyetle gömen, sanki bana 872 yıldır deden, aileden gurmeymiş gibi akşamları mastercheff edasıyla tavuğunu kızartıp makarnasını haşlayan, haftanın 4 günü 5 tane dambıl kaldırdı diye bütün yaz-kış atletle dolaşan ve giydiği atletin açık yakasından, sakal makinesiyle kesildiği çok bariz göğüs kıllarının yeni çıkmaya başlayan sakal gibi görüntüsü ile gözlerimizi kanatan, benim de mensubu olduğum o iflah olmaz, o uslanmaz, o arlanmaz, o bench press'ci erkek ırkının hadsiz özgüveni gibi hadsiz bir günaydın değil elbet...
bıcır bıcır, sendromdan uzak, sizleri kızgın kumlardan serin sulara götürüp de suya değen ayağınızla birlikte kulağınıza çalınan 'cossssssssss' sesini, çalıştığınızın ofisin açık penceresinden esen serin bir rüzgarla size anımsatan bir günaydın...
aylık akbilli ama ter kokusundan uzak toplu taşımalarlı bir günaydın...
devamını gör...

