normal sözlük'te anonim olmak
perdenin arkasında saklanırken alttan ayakları görünen çocuk gibi hissettirir bana. saklanmaya çalışsam da beni görün beni duyun; okuyorum, yazıyorum ben de varım, fark edin beni diyorum size çünkü
devamını gör...
hdp’nin ermeni soykırımı tweeti
kendileri dağda bayırda binlerce masum cana kıyarken iyi, atalarımız taa 100 sene önce savaş varken bizim olan toprakları geri alınca kötü. aynen.
devamını gör...
30 yaş altı yazarlar uçurulsun kampanyası
kafa sözlüğün kaliteli olması için zihniyetsiz yazarların uçurulması daha doğrudur. bu işleme başlık sahibi yazarımızdan başlanabilir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
bir kadın olarak korkuyorum. ölmekten değil de ıssız bir yerde bağrışlarımı kimsenin duymadığı bir yerde öldürülmekten korkuyorum..bedenime izinsizce dokunmalarından korkuyorum. haberlerde 1 dakika konum geçip sonra unutulup gideceğim binlerce kadın gibi. kimsenin aklına da gelmeyeceğim. bir iki kere ahlayıp vahlayacaklar sonra o elbiseyi giymeseymiş, gece geç saatte dışarı çıkmasaymış, makyaj yapmasaymış, elini öyle sallamasaymış. işte deli gibi korkuyorum bu çağın insanlarından.
devamını gör...
jaguar e-type
jaguar'ın 1961-1975 yılları arasında ürettiği efsanevi spor araba.. muhtemelen jaguar'ın ürettiği en meşhur, en bilinen, en spor araba da olabilir.. 240 km/h son hızıyla, 7 saniye civarında 0-100 değeri ile, monokok şasisiyle (ki o zamanlar çok yaygın değil), frenleriyle, ön arka bağımsız süspansiyonuyla oldukça kombine, hızlı, hafif bir spor arabaydı..

1955 yılında jaguar, d-type isimli yarış arabasıyla le-mans 24 saat yarışlarına girer ve 55'ten itibaren tam 3 kez üst üste bu yarışı kazanır.. bu başarısıyla oldukça büyük ün yapmış jaguar bunu paraya dökmek ister ve bu yarış araçları üzerinden insanların trafikte de kullanabilecekleri spor araç yapma fikri ile bu araç yapılır.. iyi ki de yapılmıştır..

araç o zamanlar yaygın olmayan monokok şasiye sahipti demiştik.. alttaki resimde görüldüğü üzere aracın ön tarafı profillerden yapılma kafesvari bir sistemden oluşuyor ve bu sistemde ön yürüyen aksam ve motor bulunuyor.. bu sistem ise monokok şaseye vidalarla bağlanıyor.. o zamanlar merdiven şase * yaygın iken bu aracın yapımında oldukça ileri görüşlü bir girişimde bulunulmuş ki, bu sayede aracın ağırlığı sadece 1315 kg idi.. günümüz süperspor otomobiller de bu şekilde yapılıyor, tek fark monokok şase ve profiller kompozit malzemeden yapılıyor..

e type 3 farklı tipte üretildi.. üstü açılmayan 2 koltuklu model, aynısının 4 koltuklu modeli ve üstü açılabilen yani "roadster" 2 koltuklu model.. 4 koltuklu olan modelinde tabi ki de o fazladan 2 koltuğu sığdırmak için daha uzun bir şase kullanılmış.. bu modeli 1966 yılında çıkmış..

tüm el yapımı araçlarda olduğu gibi bu araçlarda da farklılıklar mevcuttu ama üretildiği dönemde 1. seri*, 2. seri ve 3. seri vardır..
ama farklılıklar her araçta o kadar farklıydı ki series 1 ile series 2'yi ayırt etmek çok zordu.. bu araçların en pahalıları ve değerlileri de series 1'lerdi..

1961'den 1964'e kadar üretilen modellerde 3.8 litre sıralı 6 motor vardı.. bu motor xk150 modelindeki motor ile aynıydı.. 1965-1967 yılları arasındaki modellerde ise motor hacmi 4.2 litreye çıkarıldı ve güçte bir değişiklik olmadı ama torkta %10 civarında artış elde edildi.. zaten en değerli olanları ise bu modellerdir.. 265 hp güç, torku ise 325 nm'den 380 nm'ye çıkmıştı.. motor önceki motordan oldukça farklıydı ve bunun sonucu olarak gaz tepkileri vs. oldukça beğenildi..
3.8 litre

4.2 litre

series 2'de en büyük değişiklik farlardaki camların kaldırılması oldu.. buna ek olarak arka tamponda değişiklikler daha büyük sinyal lambalar, önde daha büyük bir hava girişi ve bu hava girişine yerleştirilmiş elektrikli soğutma fanlarıydı.. klima ve hidrolik direksiyon opsiyoneldi..

series 3'te motor da değişti ve 5.3 litre v12 motor konuldu.. bu motor aslında le-mans'ta yarışması için yapılmış bir yarış aracının motoruydu.. prototip olarak bir araç yapılmıştı ama iptal edildi, ardından motor 3. nesil e-type'a konuldu.. otomatik vites ve tel jantlar, biraz köşeli sayılabilecek bir ön ızgara bulunuyordu.. uzun olan şasi kullanıldı, kısa şase üretilmedi.. sadece 2+2 coupe ve roadster devam etti..

konsept tasarımları da vardır..
jaguar e-type low drag coupe: e-type tanıtıldıktan sonra "acaba daha fazla d-type ruhu katabilir miyiz bu araca?" düşüncesiyle yapılmış konsept bir model.. test için bir adet üretilmiş.. şasede çelik kullanılan normal e-type'ın aksine bunun şasesi komple alüminyumdan.. yani daha hafif.. daha hafif dış kaporta, daha eğimli ön cam, arka tekerin arkasındaki kaportada fren soğutması için hava kanalları yapıldı.. iç trim komple çıkarıldı ve sadece şanzıman tünelinin yalıtımı bırakıldı.. d-type'daki 3.8 litrelik motorun biraz daha oynanmış versiyonu kullanıldı..
1962 yılında bu araç yapıldı ve bir yıl sonra kendi yarışçıları dick protheroe'e satıldı.. kendisi vefat ettikten sonra da bir koleksiyoncuya satıldı..

lightweight e-type: low drag coupe modelinin üzerinden elde edilen tecrübeler ile üretilen özel bir modeldir.. sadece 20 adet üretilmiştir..
300 hp'lik modifiye edilmiş 3.8 litrelik motoru kısa vites oranlarına sahip 4 vitesli şanzımanla birlikte kullanılmıştır.. son modelleri 5 vitesli zf şanzımana sahiptir.. d-type'ın kazandığı le-mans gibi büyük organizasyonların aksine lightweight e-type, sahiplerinin katıldığı küçük yarışlarda oldukça başarılı olduğu söylenmektedir..

lightweight modelinden 18 adet üretilmesi gerekiyordu ancak 12 adet üretildi.. talep olmadığı için üretilmedi.. ancak şaseleri jaguar'ın elinde duruyordu ve kalan 6 şaseyi atmadı.. 2014 yılında jaguar heritage business üretmedikleri 6 aracı üretebileceklerini duyurdular.. tamamen eski zamanlarındaki yöntemlere bağlı kalarak, el yapımı bir şekilde üreteceklerini ve satış için önceliği koleksiyonculara vereceğini duyurdu..

1955 yılında jaguar, d-type isimli yarış arabasıyla le-mans 24 saat yarışlarına girer ve 55'ten itibaren tam 3 kez üst üste bu yarışı kazanır.. bu başarısıyla oldukça büyük ün yapmış jaguar bunu paraya dökmek ister ve bu yarış araçları üzerinden insanların trafikte de kullanabilecekleri spor araç yapma fikri ile bu araç yapılır.. iyi ki de yapılmıştır..

araç o zamanlar yaygın olmayan monokok şasiye sahipti demiştik.. alttaki resimde görüldüğü üzere aracın ön tarafı profillerden yapılma kafesvari bir sistemden oluşuyor ve bu sistemde ön yürüyen aksam ve motor bulunuyor.. bu sistem ise monokok şaseye vidalarla bağlanıyor.. o zamanlar merdiven şase * yaygın iken bu aracın yapımında oldukça ileri görüşlü bir girişimde bulunulmuş ki, bu sayede aracın ağırlığı sadece 1315 kg idi.. günümüz süperspor otomobiller de bu şekilde yapılıyor, tek fark monokok şase ve profiller kompozit malzemeden yapılıyor..

e type 3 farklı tipte üretildi.. üstü açılmayan 2 koltuklu model, aynısının 4 koltuklu modeli ve üstü açılabilen yani "roadster" 2 koltuklu model.. 4 koltuklu olan modelinde tabi ki de o fazladan 2 koltuğu sığdırmak için daha uzun bir şase kullanılmış.. bu modeli 1966 yılında çıkmış..

tüm el yapımı araçlarda olduğu gibi bu araçlarda da farklılıklar mevcuttu ama üretildiği dönemde 1. seri*, 2. seri ve 3. seri vardır..
ama farklılıklar her araçta o kadar farklıydı ki series 1 ile series 2'yi ayırt etmek çok zordu.. bu araçların en pahalıları ve değerlileri de series 1'lerdi..

1961'den 1964'e kadar üretilen modellerde 3.8 litre sıralı 6 motor vardı.. bu motor xk150 modelindeki motor ile aynıydı.. 1965-1967 yılları arasındaki modellerde ise motor hacmi 4.2 litreye çıkarıldı ve güçte bir değişiklik olmadı ama torkta %10 civarında artış elde edildi.. zaten en değerli olanları ise bu modellerdir.. 265 hp güç, torku ise 325 nm'den 380 nm'ye çıkmıştı.. motor önceki motordan oldukça farklıydı ve bunun sonucu olarak gaz tepkileri vs. oldukça beğenildi..
3.8 litre

4.2 litre

series 2'de en büyük değişiklik farlardaki camların kaldırılması oldu.. buna ek olarak arka tamponda değişiklikler daha büyük sinyal lambalar, önde daha büyük bir hava girişi ve bu hava girişine yerleştirilmiş elektrikli soğutma fanlarıydı.. klima ve hidrolik direksiyon opsiyoneldi..
series 3'te motor da değişti ve 5.3 litre v12 motor konuldu.. bu motor aslında le-mans'ta yarışması için yapılmış bir yarış aracının motoruydu.. prototip olarak bir araç yapılmıştı ama iptal edildi, ardından motor 3. nesil e-type'a konuldu.. otomatik vites ve tel jantlar, biraz köşeli sayılabilecek bir ön ızgara bulunuyordu.. uzun olan şasi kullanıldı, kısa şase üretilmedi.. sadece 2+2 coupe ve roadster devam etti..

konsept tasarımları da vardır..
jaguar e-type low drag coupe: e-type tanıtıldıktan sonra "acaba daha fazla d-type ruhu katabilir miyiz bu araca?" düşüncesiyle yapılmış konsept bir model.. test için bir adet üretilmiş.. şasede çelik kullanılan normal e-type'ın aksine bunun şasesi komple alüminyumdan.. yani daha hafif.. daha hafif dış kaporta, daha eğimli ön cam, arka tekerin arkasındaki kaportada fren soğutması için hava kanalları yapıldı.. iç trim komple çıkarıldı ve sadece şanzıman tünelinin yalıtımı bırakıldı.. d-type'daki 3.8 litrelik motorun biraz daha oynanmış versiyonu kullanıldı..
1962 yılında bu araç yapıldı ve bir yıl sonra kendi yarışçıları dick protheroe'e satıldı.. kendisi vefat ettikten sonra da bir koleksiyoncuya satıldı..

lightweight e-type: low drag coupe modelinin üzerinden elde edilen tecrübeler ile üretilen özel bir modeldir.. sadece 20 adet üretilmiştir..
300 hp'lik modifiye edilmiş 3.8 litrelik motoru kısa vites oranlarına sahip 4 vitesli şanzımanla birlikte kullanılmıştır.. son modelleri 5 vitesli zf şanzımana sahiptir.. d-type'ın kazandığı le-mans gibi büyük organizasyonların aksine lightweight e-type, sahiplerinin katıldığı küçük yarışlarda oldukça başarılı olduğu söylenmektedir..

lightweight modelinden 18 adet üretilmesi gerekiyordu ancak 12 adet üretildi.. talep olmadığı için üretilmedi.. ancak şaseleri jaguar'ın elinde duruyordu ve kalan 6 şaseyi atmadı.. 2014 yılında jaguar heritage business üretmedikleri 6 aracı üretebileceklerini duyurdular.. tamamen eski zamanlarındaki yöntemlere bağlı kalarak, el yapımı bir şekilde üreteceklerini ve satış için önceliği koleksiyonculara vereceğini duyurdu..
devamını gör...
yaş ilerledikçe artan şeyler
saçlardaki beyazlar.
devamını gör...
rurouni kenshin (yazar)
bu sabah karşılaştığım kötü bir haber profilinde gördüğüm 'kafa izninde' yazısı. o benim çok sevdiğim abimdi. her konuda bana destek oldu. her zaman yanımda oldu. yeri geldi yazılarımı eleştirdi, kendimi geliştirebilmeme yardımcı oldu. yeri geldi yazılarını eleştirmemi istedi. güldük eğlendik. şimdi kafa izninde her gün konuştuğum, muhabbetine doyamadığım abim. umarım en kısa zamanda geri gelir. bana takılmış en güzel lakabı* takan sevgili abicim seni ve o güzel yazılarını büyük bir umutla bekliyor olacağım*.
devamını gör...
nickaltına yazılınca mutlu olan yazar
sokakta gülümsediği bir yabancının karşılık verdiği andaki gibi bir his taşıyan yazardır.
devamını gör...
darbe başarısız plan
limonların başarısız planını beyaz perdeye döken film.
şu adresten izleyebilirsiniz.
şu adresten izleyebilirsiniz.
devamını gör...
stationary traveller
ingiliz rock grubu camel tarafından yapılmış inanılmaz bir enstrümental solo parçadır. anlamsızca gözlerinizden yaşlar da dökebilir, deli gibi ders de çalıştırabilir. buna şarkı karar verir.
ekleme: aynı zamanda sözlüğümüze katılmış, iyi yazan bir yazarın da mahlasıdır.
ekleme: aynı zamanda sözlüğümüze katılmış, iyi yazan bir yazarın da mahlasıdır.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
bir fotoğrafta kalmış eski arkadaşlara.....
kar yağar geceye
üşür sazın telleri, titrer
bir türkü çığırır
yorgun günlere...
gülümser yüzler
eşlik ederken türkülere
ve güzel günlere...
kar yağar geceye
üşür sazın telleri, titrer
bir türkü çığırır
yorgun günlere...
gülümser yüzler
eşlik ederken türkülere
ve güzel günlere...
devamını gör...
sürekli canım sıkılıyor ne yapsak diyen dost
sıkı can iyi olur çıkmaz desen bozulur. ne yapalım kardeşim canın sıkılıyorsa? sanki bi can sende var anasını satayım. *
devamını gör...
müslüman olan feminist
hristiyan ya da yahudi feminist olduğu gibi müslüman feministte olur ve bunların ateist ya da agnostik feministten farklı yoktur.
temel kutsal kitaplara baktığımızda hepsinde kadının yeri o günün koşullarını yansıtmaktadır. bugünkü anlamıyla kadın hakları ve eşitliğinden bahsedilemez.
ancak din sadece kitaplarla bağlı değildir. aynı kitabı temel alan, aynı dine sahip her ülkede, her şehirde, her köyde dinin algılanması farklıdır. çünkü din sadece kitapla ilgili değildir, o dinin uygulanışı kültüre bağlıdır.
kişisel anlamda ise sosyal kültürün etkisinin yanı sıra kişinin dini nasıl algıladığı ve yaşadığı söz konusudur. müslüman tanımını kişilik tanımlamasında hangi sıraya koyduğuyla ilgilidir.
dünyada ünlü pek çok müslüman aktivist var.
bana göre asıl tartışılması gereken din ve feminizm, kuranın ve feminizm, sosyal kültürel gruplar kapsamında islam ve feminizm konusudur. müslüman feminist, müslüman lezbiyen, müslüman sosyalist gibi başlıklar son derece anlamsız ve yüzeysel.
temel kutsal kitaplara baktığımızda hepsinde kadının yeri o günün koşullarını yansıtmaktadır. bugünkü anlamıyla kadın hakları ve eşitliğinden bahsedilemez.
ancak din sadece kitaplarla bağlı değildir. aynı kitabı temel alan, aynı dine sahip her ülkede, her şehirde, her köyde dinin algılanması farklıdır. çünkü din sadece kitapla ilgili değildir, o dinin uygulanışı kültüre bağlıdır.
kişisel anlamda ise sosyal kültürün etkisinin yanı sıra kişinin dini nasıl algıladığı ve yaşadığı söz konusudur. müslüman tanımını kişilik tanımlamasında hangi sıraya koyduğuyla ilgilidir.
dünyada ünlü pek çok müslüman aktivist var.
bana göre asıl tartışılması gereken din ve feminizm, kuranın ve feminizm, sosyal kültürel gruplar kapsamında islam ve feminizm konusudur. müslüman feminist, müslüman lezbiyen, müslüman sosyalist gibi başlıklar son derece anlamsız ve yüzeysel.
devamını gör...
belediyenin almanya'ya gönderdiği 43 kişinin geri dönmemesi
geri dönenlere solo test yapılsın.
devamını gör...
otobüsteyken kazaya bakmama elitizmi
yarım saat boyunca buna güldüm. ben meraklı gibi bakarım hiç o elitizme sahip değilim.. ayy çok güldüm.*
devamını gör...
ele güne karşı
mfö grubunun 11 parçadan oluşan albümüdür.
çok ilginç ve leziz bir albümdür.
bir albümde olması gereken her şey vardır 11 şarkının 11 tanesi farklı farklı ve güzeldir.
grubun ilk albümüdür ve mfö grubunun müzik kimliğini başta belirleyen bir albümdür çok değerli ve çok başarılıdır.
albümde en sevdiğim parça.
bu sabah yağmur var istanbul’da .
çok ilginç ve leziz bir albümdür.
bir albümde olması gereken her şey vardır 11 şarkının 11 tanesi farklı farklı ve güzeldir.
grubun ilk albümüdür ve mfö grubunun müzik kimliğini başta belirleyen bir albümdür çok değerli ve çok başarılıdır.
albümde en sevdiğim parça.
bu sabah yağmur var istanbul’da .
devamını gör...
fetterman kıyımı
bugünkü wyoming'in güneyinden montana'ya doğru yeni bir yol açmak isteyen a.b.d ordusu heryere yeni kaleler yapıyordu. bu bölge bizonların bol olduğu en iyi av bölgesiydi ve kızılderililer av bölgesinden ve yurtlarından geçen bu yola izin veremezdi.
kızılderililer her fırsatta ağaç kesen askerlere, yol yapan işçilere, yiyecek getiren konvoylara baskın yapıyorlardı. ama özellikle askerler her gün ağaç kesmeye gittiği için, on yada onbeş kızılderilinin saldırısına uğruyorlardı ama kaleden büyük bir birlik yardıma gelirse kızılderililer kaçıyorlardı.
21 aralık 1866'da iki oglala sioux, iki brule sioux, iki minneconjou sioux, iki cheyenne ve iki arapaho savaşçısı yine ağaç kesen askerlere saldırdı. yine a.b.d birliği peşlerine düştü ve yine kaçtılar. çılgın at, eğer hızlı kaçıp arayı açtıkları için beyazlar yavaşlarsa, atından iniyor, sanki bir problem varmış gibi davranıyordu. kızılderililerin durakladığını gören askerler yeniden hızla koşmaya başlıyordu. aslında yüzbaşı william fetterman, kale komutanından fazla ileri gitmemesi için kesin emir almıştı ama duraklayan, atından düşen kızılderilileri yakalama, öldürme arzusuyla ateş ederek atlarını koşturmaya devam ettiler.
askerler belli bir yere geldiğinde, birilerinin vahşi çığlıklar attığını duydular. bin sioux bir taraftan, bin cheyenne ve arapaho diğer taraftan saldırıya geçtiler. artık kaçacak yerleri yoktu, teker teker öldürülüyorlardı. sonunda bütün silahlar sustuğunda, birlikten hiç kimse sağ kalmamış, 81 a.b.d askeri parçalanmış vücutlarıyla yerde yatıyorlardı. a.b.d ordusunun büyük ovalar bölgesinde aldığı ilk büyük yenilgiydi.
kızılderililer her fırsatta ağaç kesen askerlere, yol yapan işçilere, yiyecek getiren konvoylara baskın yapıyorlardı. ama özellikle askerler her gün ağaç kesmeye gittiği için, on yada onbeş kızılderilinin saldırısına uğruyorlardı ama kaleden büyük bir birlik yardıma gelirse kızılderililer kaçıyorlardı.
21 aralık 1866'da iki oglala sioux, iki brule sioux, iki minneconjou sioux, iki cheyenne ve iki arapaho savaşçısı yine ağaç kesen askerlere saldırdı. yine a.b.d birliği peşlerine düştü ve yine kaçtılar. çılgın at, eğer hızlı kaçıp arayı açtıkları için beyazlar yavaşlarsa, atından iniyor, sanki bir problem varmış gibi davranıyordu. kızılderililerin durakladığını gören askerler yeniden hızla koşmaya başlıyordu. aslında yüzbaşı william fetterman, kale komutanından fazla ileri gitmemesi için kesin emir almıştı ama duraklayan, atından düşen kızılderilileri yakalama, öldürme arzusuyla ateş ederek atlarını koşturmaya devam ettiler.
askerler belli bir yere geldiğinde, birilerinin vahşi çığlıklar attığını duydular. bin sioux bir taraftan, bin cheyenne ve arapaho diğer taraftan saldırıya geçtiler. artık kaçacak yerleri yoktu, teker teker öldürülüyorlardı. sonunda bütün silahlar sustuğunda, birlikten hiç kimse sağ kalmamış, 81 a.b.d askeri parçalanmış vücutlarıyla yerde yatıyorlardı. a.b.d ordusunun büyük ovalar bölgesinde aldığı ilk büyük yenilgiydi.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının ruh halleri
uǝq ɯᴉʎᴉʎị
devamını gör...
