izmir denince akla gelenler
çekirdeğe çiğdem
simide gevrek demeleri
herhangi bir yerde otururken yanınıza sokulan ve korkmayan kediler
oluk oluk medeniyet
aşırı güzel bir şehir olduğu gerçeği.
simide gevrek demeleri
herhangi bir yerde otururken yanınıza sokulan ve korkmayan kediler
oluk oluk medeniyet
aşırı güzel bir şehir olduğu gerçeği.
devamını gör...
kişide kaçma isteği uyandıran muhabbetler
karşımdaki kişinin devamlı kendini anlatması, hiç bana nasılsın diye sormaması ve beni dinlememesi, lafı bir şekilde kendisine getirmesi. bana değersiz hissettirir bu durum. sanki onun varlığını değerini pekiştirme ihtiyacını karşılamaktan başka bir işlevim yokmuş gibi gelir.
devamını gör...
kitaplarda en sinir bozan durum
dipnotlar,
küçük punto,
sürekli yuceltilen kahramanlastirilan ana karakter,
yeşilçam filmi gibi herkesin mutlu olduğu sonlar
ilkokul öğrencisinin bile tahmin edebileceği kurgular.
ahmet ümit kitaplari bunların çoğunda ipi göğüsler.
küçük punto,
sürekli yuceltilen kahramanlastirilan ana karakter,
yeşilçam filmi gibi herkesin mutlu olduğu sonlar
ilkokul öğrencisinin bile tahmin edebileceği kurgular.
ahmet ümit kitaplari bunların çoğunda ipi göğüsler.
devamını gör...
sen kimsin lan çıkışına verilebilecek en etkili yanıt
+sen kimsin lan?
-araştırmanı öneririm...
-araştırmanı öneririm...
devamını gör...
denizli'de çöpte bulunan atatürk posterleri
beyinsizin tekinin yaptığı saygısızlıktır. barış manço'dan gelsin:
altın çöpe düşse, değerini kaybeder mi?
tenekeyi parlatsak hiç, çeyrek altın eder mi?
altın çöpe düşse, değerini kaybeder mi?
tenekeyi parlatsak hiç, çeyrek altın eder mi?
devamını gör...
eurovision'a tekrar katılma durumunda türkiye'yi temsil edecek sanatçı
olum şebnem ferah'a kaç kere teklif gitmiş kabul etmemiş ekolünden olduğumdan oyumu şebnem ferah'tan yana kullanmak istiyorum.
devamını gör...
olric
yazarın tercihi iç sesi ötekileştirmek ve hatta ona efendi olmak olmuş.
oysa iç ses ne yaşıyorsak, ne hissediyorsak, ne düşünüyorsak yani biz neysek o'dur. öyle her zaman da en iyisini, en doğrusunu söylemez, söyleyemez çünkü. tıpkı bizim gibi.
kendimizle yapacağımız en iyi muhabbet kendimize karşı en dürüst olabildiğimizdir.
bir olric'e efendi olmaktan korusun beni tanrı!
oysa iç ses ne yaşıyorsak, ne hissediyorsak, ne düşünüyorsak yani biz neysek o'dur. öyle her zaman da en iyisini, en doğrusunu söylemez, söyleyemez çünkü. tıpkı bizim gibi.
kendimizle yapacağımız en iyi muhabbet kendimize karşı en dürüst olabildiğimizdir.
bir olric'e efendi olmaktan korusun beni tanrı!
devamını gör...
oğlak burcunun hor görülmesi
hah bir oğlak tarafından hor görülmüş kişilerin ağlanma duvarı burası zaar.
kendileri bizzat herkesle muhattap olmaz, çizgileri ve sınırları vardır. yılış yılış tiplere alışkınsanız bu durum size soğuk nevalelik olarak gelebilir.
espiri anlayışı biraz zekayla orantılıdır. ota b.ka gülmek yerine zeka ve mantık ararlar. misal belden aşağı yapılan ya da birilerini aşağılayarak yapılan esprilere gülmez. zeka arar zeka her şeyde zeka arar.
hemen karar vermez. ölçer, biçer, tartar. misal hayatına girmiş 2, 3 oğlakla tutup 'üüüü oğlaklar benim saçımı çekti, tavuğuma kış dedi hepsi pis b.klu, tü kaka' demez.
mantık insanıdır mantığı olmayana ağır gelebilir hahaha.
sevgiler...
kendileri bizzat herkesle muhattap olmaz, çizgileri ve sınırları vardır. yılış yılış tiplere alışkınsanız bu durum size soğuk nevalelik olarak gelebilir.
espiri anlayışı biraz zekayla orantılıdır. ota b.ka gülmek yerine zeka ve mantık ararlar. misal belden aşağı yapılan ya da birilerini aşağılayarak yapılan esprilere gülmez. zeka arar zeka her şeyde zeka arar.
hemen karar vermez. ölçer, biçer, tartar. misal hayatına girmiş 2, 3 oğlakla tutup 'üüüü oğlaklar benim saçımı çekti, tavuğuma kış dedi hepsi pis b.klu, tü kaka' demez.
mantık insanıdır mantığı olmayana ağır gelebilir hahaha.
sevgiler...
devamını gör...
pratfall etkisi
mükemmellikten uzaklaştıkça sevilme olasılığınızın arttığını ortaya koyan bir psikolojik araştırmadır.
bu etkiye göre, hatalardan kaçan "mükemmel insan", bir ulaşılmazlık havası yaratmakta. bu durum da hata yapanların daha sempatik gelmesini ve daha çok sevilmesini sağlıyor. yani sakarlıkların ve hataların insanlar tarafından içten ve doğal olarak algılandığını ortaya koymaktadır.
bu etkiye göre, hatalardan kaçan "mükemmel insan", bir ulaşılmazlık havası yaratmakta. bu durum da hata yapanların daha sempatik gelmesini ve daha çok sevilmesini sağlıyor. yani sakarlıkların ve hataların insanlar tarafından içten ve doğal olarak algılandığını ortaya koymaktadır.
devamını gör...
nötr hissetmek
duygular insan beyninde limbik sistemden kaynaklanır, hisler ise beynin ön lobundan meydana gelirler. hisler soyut düşünceden kaynaklanırken, duygular doğuştan gelir ve genetiksel olarak evrim sonucu belirlenirler. insanlarda ki duygu sayıları kısıtlı olmasına karşın sahip olunabilecek his sayısında sınır yoktur.
duygular hızla gelip geçtiği için vücudun bir başka değerlendirme mekanizması vardır; hisler.. duygular hislerin kalıntılarını temsil ederler. duygu ve his arasında ki en belirgin fark hissin yavaş yavaş gelişmesidir. kaldı ki günlerce, haftalarca, aylarca hatta yıllar boyu mevcut olabilirler ve değişebilirler.
duygular doğuştan gelen temel alarm ve motivasyon sistemidir. sevinç, öfke, korku, şaşkınlık ve üzüntü gibi durumlar karşısında kişiyi hareket etmeye ya da hareketi sonlandırmaya teşvik eder. hisler ise kişiyi, rahatsızlık veya tatsızlık hissiyatına son vermek için neler yapılabileceği üzerine düşünmeye sevk eder.
şimdiii, nedir bu nötr hissetmek.?
hissizleşme ya da hissetmeme değildir öncelikle. duygusuzluk halidir sadece. gerçekleşen, yaşanılan, karşımıza çıkan hiç bir şeyi, duygu değişikliği yaratacak kadar değerli bulmama durumudur. olguların ya da bireylerin artık anlam taşımamasıdır. kısaca her şeye karşı hiç bir şey hissetmeme halidir. 'hissetmeme değildir dedin, şimdi de hiç bir şey hissetmeme halidir diyorsun' diyenler çıkacaktır. evet burada 'hiç bir hey hissetmeme' derken de 'hiç bir şey'i hissetme hissiyatı söz konusudur zaten. hissizliğin verdiği kekremsi bir histir nötrizm*.
nötrizm, artık bu beni aşıyor dediğimiz noktada, saldım çayıra mevlam kayıra diyebilmektir. 'bilinmez olan belki de en güzel olana gebedir' cümlesi ile yüzleşebilmektir. resmin tamamına bakınca, ilerde anlayacağım bütün bunları niye yaşadığımı diye düşünebilmektir. en temizinden derin bir nefes alıp, boşluğa, sessizliğe, iç dinginliğine ruhu bırakmak ve hep bir şeyleri oldurmaya çalışmaktan vazgeçmektir. hayatımızın gelgitlerini olduğu gibi, verebilecekleriyle, iyisiyle kötüsüyle gerçek anlamda kabul edebilmektir. bir ermiş bilgeliğiyle sessiz sakin kalabilmek, her şeye rağmen gülümseyebilmektir. bu bir pes ediş değildir, sadece kabulleniş ve olana direnmeyi bırakıştır. biraz daha anlayışlı, biraz daha çocuksu, biraz daha esnek olarak anın getirdiklerini bütünüyle yaşayabilmektir.
cümle olarak ''ben mutsuz değilim sadece mutlu olmayı umursamıyorum''* şeklinde söylendiğinde daha bir anlaşılır oluyor anlatmak istediğim.
her daim zirvede hissedilen ancak sıfır noktasında bir tutum sergilenen, delilik ve dahiliğin arasında, ölümle yaşamın kıyısında, tezatların tam ortasında bir yaklaşım nötr bakış açısı. ne mutlu ne mutsuz, tam ortası ama biraz melankolik, tepkisiz, ağır başlı ve karanlık oluyor bu nötrlük.
öncelikle geçmişle zihnimizde kurduğumuz köprülerden kurtulup, olan her olayı karşımıza çıkan her cümleyi öncesiz dinleyebilmekten geçiyor sanırım bunun yolu. geçmişi unutup o ana odaklanmaktan geçiyor belki de. en son ne oluyor, ne söyleniyor, ne soruluyorsa sadece ona odaklanmaktan geçiyor. bunu başarmaya başladığımızda bizi en çok etkileyen empati kabiliyetimizden uzaklaşmış, stresi ve belirsizliği daha iyi yönetmeye başlamış oluruz. yani geçmişten hiç bir bilgi ve duyguyu bir sonra ki cümleye, düşünceye taşımadığımız için objektiflik katsayımız artış olur bir nevi. bu da bize çok negatif durumlar karşısında bile hızlıca süreci aşmamızı, verdiği sakinlikle fırtınanın tam ortasında çözüme ulaşmamızı sağlar..
osho ne güzel söylemiş;
'hayattaki en büyük cesaret hayatın sana sunduğu her şeyi kabul etmektir.' ve devam etmiş;
'hayatın karanlık koridorlarında dolaşarak kişinin gözleri alışkanlık kazanır ve kişi karanlıkta bile ışığı görmeye başlar. gündüz vakti ışığı görmek güzeldir. ama en karanlık gecede de gözlerin alışkınsa, oradaki saklı gündüzü görebilirsin, güzellik oradadır. en karanlık gecede sabahı görebilirsen, o zaman güzellik vardır, o zaman başarmışsındır. eğer en alçakta, en yükseği görebiliyorsan, eğer cehennemde bile bir cennet yaratabiliyorsan, hayatın sanatçısı haline gelmişsindir.'
duygular hızla gelip geçtiği için vücudun bir başka değerlendirme mekanizması vardır; hisler.. duygular hislerin kalıntılarını temsil ederler. duygu ve his arasında ki en belirgin fark hissin yavaş yavaş gelişmesidir. kaldı ki günlerce, haftalarca, aylarca hatta yıllar boyu mevcut olabilirler ve değişebilirler.
duygular doğuştan gelen temel alarm ve motivasyon sistemidir. sevinç, öfke, korku, şaşkınlık ve üzüntü gibi durumlar karşısında kişiyi hareket etmeye ya da hareketi sonlandırmaya teşvik eder. hisler ise kişiyi, rahatsızlık veya tatsızlık hissiyatına son vermek için neler yapılabileceği üzerine düşünmeye sevk eder.
şimdiii, nedir bu nötr hissetmek.?
hissizleşme ya da hissetmeme değildir öncelikle. duygusuzluk halidir sadece. gerçekleşen, yaşanılan, karşımıza çıkan hiç bir şeyi, duygu değişikliği yaratacak kadar değerli bulmama durumudur. olguların ya da bireylerin artık anlam taşımamasıdır. kısaca her şeye karşı hiç bir şey hissetmeme halidir. 'hissetmeme değildir dedin, şimdi de hiç bir şey hissetmeme halidir diyorsun' diyenler çıkacaktır. evet burada 'hiç bir hey hissetmeme' derken de 'hiç bir şey'i hissetme hissiyatı söz konusudur zaten. hissizliğin verdiği kekremsi bir histir nötrizm*.
nötrizm, artık bu beni aşıyor dediğimiz noktada, saldım çayıra mevlam kayıra diyebilmektir. 'bilinmez olan belki de en güzel olana gebedir' cümlesi ile yüzleşebilmektir. resmin tamamına bakınca, ilerde anlayacağım bütün bunları niye yaşadığımı diye düşünebilmektir. en temizinden derin bir nefes alıp, boşluğa, sessizliğe, iç dinginliğine ruhu bırakmak ve hep bir şeyleri oldurmaya çalışmaktan vazgeçmektir. hayatımızın gelgitlerini olduğu gibi, verebilecekleriyle, iyisiyle kötüsüyle gerçek anlamda kabul edebilmektir. bir ermiş bilgeliğiyle sessiz sakin kalabilmek, her şeye rağmen gülümseyebilmektir. bu bir pes ediş değildir, sadece kabulleniş ve olana direnmeyi bırakıştır. biraz daha anlayışlı, biraz daha çocuksu, biraz daha esnek olarak anın getirdiklerini bütünüyle yaşayabilmektir.
cümle olarak ''ben mutsuz değilim sadece mutlu olmayı umursamıyorum''* şeklinde söylendiğinde daha bir anlaşılır oluyor anlatmak istediğim.
her daim zirvede hissedilen ancak sıfır noktasında bir tutum sergilenen, delilik ve dahiliğin arasında, ölümle yaşamın kıyısında, tezatların tam ortasında bir yaklaşım nötr bakış açısı. ne mutlu ne mutsuz, tam ortası ama biraz melankolik, tepkisiz, ağır başlı ve karanlık oluyor bu nötrlük.
öncelikle geçmişle zihnimizde kurduğumuz köprülerden kurtulup, olan her olayı karşımıza çıkan her cümleyi öncesiz dinleyebilmekten geçiyor sanırım bunun yolu. geçmişi unutup o ana odaklanmaktan geçiyor belki de. en son ne oluyor, ne söyleniyor, ne soruluyorsa sadece ona odaklanmaktan geçiyor. bunu başarmaya başladığımızda bizi en çok etkileyen empati kabiliyetimizden uzaklaşmış, stresi ve belirsizliği daha iyi yönetmeye başlamış oluruz. yani geçmişten hiç bir bilgi ve duyguyu bir sonra ki cümleye, düşünceye taşımadığımız için objektiflik katsayımız artış olur bir nevi. bu da bize çok negatif durumlar karşısında bile hızlıca süreci aşmamızı, verdiği sakinlikle fırtınanın tam ortasında çözüme ulaşmamızı sağlar..
osho ne güzel söylemiş;
'hayattaki en büyük cesaret hayatın sana sunduğu her şeyi kabul etmektir.' ve devam etmiş;
'hayatın karanlık koridorlarında dolaşarak kişinin gözleri alışkanlık kazanır ve kişi karanlıkta bile ışığı görmeye başlar. gündüz vakti ışığı görmek güzeldir. ama en karanlık gecede de gözlerin alışkınsa, oradaki saklı gündüzü görebilirsin, güzellik oradadır. en karanlık gecede sabahı görebilirsen, o zaman güzellik vardır, o zaman başarmışsındır. eğer en alçakta, en yükseği görebiliyorsan, eğer cehennemde bile bir cennet yaratabiliyorsan, hayatın sanatçısı haline gelmişsindir.'
devamını gör...
underrated
bir şeye veya kimseye hak ettiğinden az kıymet biçildiğini anlatma biçimidir. hem sitem hem de "keşke" içermektedir.
örnek kullanımı için: "ghost grubu gelmiş geçmiş en underrated gruptur."
örnek kullanımı için: "ghost grubu gelmiş geçmiş en underrated gruptur."
devamını gör...
marcus garvey
malcolm x'in babasıda bu adamın destekçisidir. onlara göre bütün siyahlar beyazlardan ayrılıp, jamaika yada afrikaya dönmeli ve siyahların devleti kurulmalıdır.
devamını gör...
gereksiz yere pahalı olan şeyler
su... beleş olması gereken
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının nicklerinin hikayesi
bilenler bilir first person shooter kategorisinde bilgisayar oyunları vardır. oynayan kişinin gözünden olayları izlediğiniz ve içinde yer aldığınız ateşli silahla atış yaptığınız oyunlardır.
bu oyunlarda aynı gerçek hayatta olduğu gibi vücudun farklı bölgelerine isabet eden mermilerin öldürücü gücü değişkenlik gösterir.
işte head ( baş) shot (atış) headshot başa isabet eden atış demek.
hem gerçek hayatta hem de oyunlarda başa isabet eden kurşunlar miğfer olmadığında %99 öldürücüdür. bazen sıyırıp geçtiği de olur ama çoğunlukla bu da travma yaratır ve anında ölmeseniz bile travma sonrası artan kafa içi basınç bir noktadan sonra sizi öldürür.
sözlüğün adı kafa sözlük olunca oradan aklıma geldi. bir de ölüm var. bu headshot da bir anda öldüğünüz gerçeğini hatırlatıyor.
(bkz: ölüm de var)
bu oyunlarda aynı gerçek hayatta olduğu gibi vücudun farklı bölgelerine isabet eden mermilerin öldürücü gücü değişkenlik gösterir.
işte head ( baş) shot (atış) headshot başa isabet eden atış demek.
hem gerçek hayatta hem de oyunlarda başa isabet eden kurşunlar miğfer olmadığında %99 öldürücüdür. bazen sıyırıp geçtiği de olur ama çoğunlukla bu da travma yaratır ve anında ölmeseniz bile travma sonrası artan kafa içi basınç bir noktadan sonra sizi öldürür.
sözlüğün adı kafa sözlük olunca oradan aklıma geldi. bir de ölüm var. bu headshot da bir anda öldüğünüz gerçeğini hatırlatıyor.
(bkz: ölüm de var)
devamını gör...
dün gece sözlükte yaşanan ahlaksız olay
15 yazarı göz altına almışlar diyorlar, umarım bizi de almazlar.
devamını gör...
alemdar mustafa paşa
1755 yılında hotin'de doğdu. babası rusçuk yeniçerilerinden hacı hasan ağa’dır. önce yeniçeri ocağı’na intisap etti. daha sonra rusçuk’ta hayvancılık ve ziraatla uğraşmaya başladı. bu sırada yörenin en güçlü âyanı olan tirsinikli ismâil ağa’nın hizmetine girdi. kabiliyeti sayesinde kısa zamanda yükseldi. kethüdâsı sıfatı ile onun bütün faaliyetlerinde başlıca yardımcısı oldu. lakabı, tirsinikli’nin bayraktarlığını yapmış olmasından gelmektedir.
uzun süre ruscuk ayanlığı hizmetinde bulundu. padişah 3.selim'e aşırı derecede bağlı biri olarak bilinirdi. kabakçı mustafa isyanı ile birlikte 3.selim tahttan indirilip yerine 4. mustafa tahta geçirildiğinde ruscuk'tan kendisine bağlı olan birliklerle istanbula geldi. amacı 3.selim'i tekrar tahta çıkarmak ve düzeni sağlamaktı. fakat mustafa paşa istanbula henüz vardığı sırada 4.mustafa alelacele bir kararla sultan selim ile şehzade mahmud'un ölüm emirlerini verdi. sultan selim'in ölümü osmanlı tarihinde büyük lekelerden biridir. niye diye soracak olursanız tarihte ilk defa osmanlı hanedanın'dan biri kılıç ile yüzü ortadan ikiye yarılmak suretiyle öldürülmüştür.
bostancılar sultan selim'i öldürdükten sonra şehzade mahmud'u aradılar fakat şehzade mahmud haremde kadınlar ve harem ağaları tarafından gizlendi. 4.mustafa'nı amacı kendisinden başka tahta namzet birini bırakmamaktı.
tüm bunlar olurken alemdar mustafa paşa saraya emrindeki birlikler ile birlikte varmıştı. fakat sultan selimi kurtarmak için geç kalmıştı. alemdar mustafa paşa şehrin tüm önemli noktalarına adamlarını yerleştirdi. sultan mustafa tahttan indirildi, yerine ölümden son anda kurtulan şehzade mahmud geçirildi. kabakçı mustafa yakalanıp idam edildi. bu sırada yeniçeriler istediklerini yaptıramayacaklarını bildikleri alemdar mustafa paşa ve sultan mahmud'u alt edip yeniden planla yapıyordu. alemdar paşa bu planlardan haberdar oldu ve 4.mustafa bir sabah vakti alelacele belinden kuşağı çekilerek boğduruldu. çatlak sesler kesilmişti.
2. mahmud tarafından sadrazamlığa atanan alemdar mustafa paşa ilk iş olarak 3. selim'in katlinde payı olanları cezalandırdı ve ele başlarını öldürttü. eylül 1808'de istanbul'a aralarında serezli ismail bey, kalyoncu mustafa, cebbarzade süleyman bey, karaosmanoğlu vb rumeli ve anadolu ayanları çağrıldı.
istanbul şehri, ayanların milis güçleri ile doldu. ayanlar çağlayan kasrı'nda bir "meşveret-i amme" denilen toplantıya katıldılar. sadrazam alemdar mustafa paşa bu toplantıda konuşma yaparak merkezi hükûmetin ayanların nüfuzlarını kendi bölgelerinde meşru olduğunu kabul edeceğini belirtti. buna karşılık ayanlar padişahın her emrine uyacaklarına ve istenildiği zaman ona askeri yardım sağlayacaklarına söz vermeleri gerekmekteydi. 29 eylül 1808'de bu koşullar bir belgeye konulup sened-i ittifak adı verilen bu belge ayanlar tarafından imzalandı. bu belge bir taraftan merkezi otoriteyi kuvvetlendirmekle beraber padişahın teorik mutlak iktidarına gölge düşürmekteydi. aynı zamanda merkezi otoritenin askeri konularda bile ayanlara bağlı olduğunu içermekteydi.
alemdar mustafa paşa'nın sadrazamlık döneminde istanbul'da barınan adamlarının yağmalara karışması, halka kabakçı mustafa isyancılarını aratır olması halk arasında huzursuzluk yaratmış, ona olan güveni sarsmıştı.
sened-i ittifak ise ıı. mahmud'a "padişahın otoritesinin kısıtlandığı" yönünde duyurulmuş, padişah paşaya karşı kışkırtılmıştı.
alemdar mustafa paşa'nın yeniçeriler'in "kendilerine alternatif olduğu düşüncesiyle" karşı çıktığı nizam-ı cedit'i (sekban-i cedit olarak farklı isimle de olsa yeniden kurması, yeniçeri ocaklarında yolsuzluk tespiti yapmaya kalkışması onların da düşmanlığını kazanmasına yetmişti.
alemdar vakası adı verilen yeniçeri isyanının ilk gününde isyancı yeniçeriler, alemdar'ın kalmakta olduğu bâbıâli'yi bastılar. sekbanların karşı koyması üzerine de ateşe verdiler. saraydan yardım gelmeyince umudunu yitiren alemdar barut mahzenini ateşleyerek içeri girmeye çalışan 1000'e yakın yeniçeriden 600 kadarıyla birlikte öldü.
yeniçeriler yangından sonra onun ölüsünü bularak günlerce istanbul'da dolaştırdılar; sonra parçalayıp yedikule dışındaki bir kör kuyuya attılar. alemdar'ın kemikleri yeniçeri ocağı'nın ilgasından sonra oradan çıkartılarak yedikule surları civarına gömülmüştür. 2.meşrutiyet'in ilanından sonra da zeynep sultan camii haziresine nakledilmiştir.
yılmaz "öztuna'nın büyük türkiye tarihi" ansiklopedilerinden yardım alınarak yazılmıştır.
uzun süre ruscuk ayanlığı hizmetinde bulundu. padişah 3.selim'e aşırı derecede bağlı biri olarak bilinirdi. kabakçı mustafa isyanı ile birlikte 3.selim tahttan indirilip yerine 4. mustafa tahta geçirildiğinde ruscuk'tan kendisine bağlı olan birliklerle istanbula geldi. amacı 3.selim'i tekrar tahta çıkarmak ve düzeni sağlamaktı. fakat mustafa paşa istanbula henüz vardığı sırada 4.mustafa alelacele bir kararla sultan selim ile şehzade mahmud'un ölüm emirlerini verdi. sultan selim'in ölümü osmanlı tarihinde büyük lekelerden biridir. niye diye soracak olursanız tarihte ilk defa osmanlı hanedanın'dan biri kılıç ile yüzü ortadan ikiye yarılmak suretiyle öldürülmüştür.
bostancılar sultan selim'i öldürdükten sonra şehzade mahmud'u aradılar fakat şehzade mahmud haremde kadınlar ve harem ağaları tarafından gizlendi. 4.mustafa'nı amacı kendisinden başka tahta namzet birini bırakmamaktı.
tüm bunlar olurken alemdar mustafa paşa saraya emrindeki birlikler ile birlikte varmıştı. fakat sultan selimi kurtarmak için geç kalmıştı. alemdar mustafa paşa şehrin tüm önemli noktalarına adamlarını yerleştirdi. sultan mustafa tahttan indirildi, yerine ölümden son anda kurtulan şehzade mahmud geçirildi. kabakçı mustafa yakalanıp idam edildi. bu sırada yeniçeriler istediklerini yaptıramayacaklarını bildikleri alemdar mustafa paşa ve sultan mahmud'u alt edip yeniden planla yapıyordu. alemdar paşa bu planlardan haberdar oldu ve 4.mustafa bir sabah vakti alelacele belinden kuşağı çekilerek boğduruldu. çatlak sesler kesilmişti.
2. mahmud tarafından sadrazamlığa atanan alemdar mustafa paşa ilk iş olarak 3. selim'in katlinde payı olanları cezalandırdı ve ele başlarını öldürttü. eylül 1808'de istanbul'a aralarında serezli ismail bey, kalyoncu mustafa, cebbarzade süleyman bey, karaosmanoğlu vb rumeli ve anadolu ayanları çağrıldı.
istanbul şehri, ayanların milis güçleri ile doldu. ayanlar çağlayan kasrı'nda bir "meşveret-i amme" denilen toplantıya katıldılar. sadrazam alemdar mustafa paşa bu toplantıda konuşma yaparak merkezi hükûmetin ayanların nüfuzlarını kendi bölgelerinde meşru olduğunu kabul edeceğini belirtti. buna karşılık ayanlar padişahın her emrine uyacaklarına ve istenildiği zaman ona askeri yardım sağlayacaklarına söz vermeleri gerekmekteydi. 29 eylül 1808'de bu koşullar bir belgeye konulup sened-i ittifak adı verilen bu belge ayanlar tarafından imzalandı. bu belge bir taraftan merkezi otoriteyi kuvvetlendirmekle beraber padişahın teorik mutlak iktidarına gölge düşürmekteydi. aynı zamanda merkezi otoritenin askeri konularda bile ayanlara bağlı olduğunu içermekteydi.
alemdar mustafa paşa'nın sadrazamlık döneminde istanbul'da barınan adamlarının yağmalara karışması, halka kabakçı mustafa isyancılarını aratır olması halk arasında huzursuzluk yaratmış, ona olan güveni sarsmıştı.
sened-i ittifak ise ıı. mahmud'a "padişahın otoritesinin kısıtlandığı" yönünde duyurulmuş, padişah paşaya karşı kışkırtılmıştı.
alemdar mustafa paşa'nın yeniçeriler'in "kendilerine alternatif olduğu düşüncesiyle" karşı çıktığı nizam-ı cedit'i (sekban-i cedit olarak farklı isimle de olsa yeniden kurması, yeniçeri ocaklarında yolsuzluk tespiti yapmaya kalkışması onların da düşmanlığını kazanmasına yetmişti.
alemdar vakası adı verilen yeniçeri isyanının ilk gününde isyancı yeniçeriler, alemdar'ın kalmakta olduğu bâbıâli'yi bastılar. sekbanların karşı koyması üzerine de ateşe verdiler. saraydan yardım gelmeyince umudunu yitiren alemdar barut mahzenini ateşleyerek içeri girmeye çalışan 1000'e yakın yeniçeriden 600 kadarıyla birlikte öldü.
yeniçeriler yangından sonra onun ölüsünü bularak günlerce istanbul'da dolaştırdılar; sonra parçalayıp yedikule dışındaki bir kör kuyuya attılar. alemdar'ın kemikleri yeniçeri ocağı'nın ilgasından sonra oradan çıkartılarak yedikule surları civarına gömülmüştür. 2.meşrutiyet'in ilanından sonra da zeynep sultan camii haziresine nakledilmiştir.
yılmaz "öztuna'nın büyük türkiye tarihi" ansiklopedilerinden yardım alınarak yazılmıştır.
devamını gör...
erkeklerin sevişmek için söylediği yalanlar
'ben normalde hiçbir kadınla bu kadar hızlı yakınlaşmamıştım, sen farklısın.'
'normalde istemem ama bir fotoğraf atsan keşke.'
'bebeğim, şimdiye kadar gördüğüm en iyi fizik seninki.'
'diğer erkekler gibi değilim ben, yatağa atmak için yalanlar da söyleyebilirdim ama sana çok dürüstüm.'
böyle uzar gider.
'normalde istemem ama bir fotoğraf atsan keşke.'
'bebeğim, şimdiye kadar gördüğüm en iyi fizik seninki.'
'diğer erkekler gibi değilim ben, yatağa atmak için yalanlar da söyleyebilirdim ama sana çok dürüstüm.'
böyle uzar gider.
devamını gör...
sözlükte yazar kovalamak
sevilen kafa sözlük yazarının başlıklara girdikten sonra sağ bölümde aranıp onun tanımının aranması. sözlüğün sol üst bölümünde yer alan takip seçeneğine girip arada acaba nerde yazmış, ne yazmış diye tanımları kurcalamak.
devamını gör...

