sürekli bir mahşer hali
ayhan geçgin, behçet çelik ve barış bıçakçı’nın yazışmalarından oluşan kurbağalara inanıyorum isimli kitapta behçet çelik’in 27 kasım 2014 tarihli e-mailinde kullandığı bir sözdür.
bu cümle ile yazar içinde bulunduğumuz dünyayı nefis bir şekilde açıklamıştır bence. sürekli bir mahşer hali.
mahşer günü herkesin kendi derdine düşeceği gün olarak tasvir edilir her zaman. göz gözü görmez bir kargaşa, yalvaranlar, hesap vermek için bekleyenler, gururla sıraları gelsin diye kendinden emin etrafını izleyenler ya da her nasıl olacaksa artık.
ama dünya zaten tam da öyle bir yer şu an. kimse kimsenin umrunda değil. herkes kendi derdine düşmüş, kendini kurtarmak peşinde. herkes en kısa yoldan kendi cennetine ulaşmak için didinmekte, cennet inşası ile uğraşanlar binlercesini cehenneme itmekte.
herkesi kendi kurtuluşuna odaklanmışken elbette ki göz gözü görmez bir karmaşa halinde yuvarlanan bir toz yumağı gibi ilerlemekte insan ırkı. inanmazsan toza sor.
metaverse’ün gelişiyle de cennetten arazi satışları resmî olarak başlamış oldu. hayata bize güzel vallahi.
tek eksiğimiz sırat köprüsü. ondan da düşmek için fazla acelemiz yok.
sürekli bir mahşer halinin verdiği bencillik ve merhametsizlikle sıratta oluşan trafiğe girmemek için köprüden önceki son çıkışımızı arıyoruz cümleten.
bu cümle ile yazar içinde bulunduğumuz dünyayı nefis bir şekilde açıklamıştır bence. sürekli bir mahşer hali.
mahşer günü herkesin kendi derdine düşeceği gün olarak tasvir edilir her zaman. göz gözü görmez bir kargaşa, yalvaranlar, hesap vermek için bekleyenler, gururla sıraları gelsin diye kendinden emin etrafını izleyenler ya da her nasıl olacaksa artık.
ama dünya zaten tam da öyle bir yer şu an. kimse kimsenin umrunda değil. herkes kendi derdine düşmüş, kendini kurtarmak peşinde. herkes en kısa yoldan kendi cennetine ulaşmak için didinmekte, cennet inşası ile uğraşanlar binlercesini cehenneme itmekte.
herkesi kendi kurtuluşuna odaklanmışken elbette ki göz gözü görmez bir karmaşa halinde yuvarlanan bir toz yumağı gibi ilerlemekte insan ırkı. inanmazsan toza sor.
metaverse’ün gelişiyle de cennetten arazi satışları resmî olarak başlamış oldu. hayata bize güzel vallahi.
tek eksiğimiz sırat köprüsü. ondan da düşmek için fazla acelemiz yok.
sürekli bir mahşer halinin verdiği bencillik ve merhametsizlikle sıratta oluşan trafiğe girmemek için köprüden önceki son çıkışımızı arıyoruz cümleten.
devamını gör...
ekonomisi en iyi olan ülkenin türkiye olması
(bkz: tabii lan manyak mısın)
(bkz: susun deli konuşuyor konuş deli)
t: olma ihtimali obama'nın çıplak bir şekilde bir sonraki çorum belediye başkanlığı seçimine aday olmasını açıklamasından daha düşük olan hede.
düdüt: şu ana kadar girdiğim en iyi tanım oldu.
(bkz: susun deli konuşuyor konuş deli)
t: olma ihtimali obama'nın çıplak bir şekilde bir sonraki çorum belediye başkanlığı seçimine aday olmasını açıklamasından daha düşük olan hede.
düdüt: şu ana kadar girdiğim en iyi tanım oldu.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
bir derviş'in yalın ayak yürüdüğü yollarda ahenkle dans eden kaynak suyu'nun soğukluğunun ürpertisi. kendine getirir, içini titretir. bu yeni doğmuş bir insan evladının merhaba deyişidir hayata. mimoza çiceklerine dolanan kaderin dikenlere takılacağı, kanayacağını kestirememenin verdiği rahatlıkla gerilir. o an ki huzur. sadece o anlık. geriye dönüp tekrar tekrar hatırlanacak çiceklerden taç yapma sanatın.
bir çığlığın müziğe dönüştüğü doğa kucak açmış seni beklemekte. ona söyle yine geleceğim. kabul vahşiliğin altındaki anne şefkatin. derviş'in ermeye çalıştığı o yerlere basmadım. denkleşmekti niyetim huzurlu bir kalbe derken yolumdan sapmadım. anlat ona içimdeki fırtınaları,kimseyi basite almayan yüce ruha. bir toz tanesinin toprağa karışmasını bekleyen sıradanlıkta olmayanlara seslenirim. gittiğiniz o yollarda aydınlık kervanlara karışmanız dileğiyle..
bir çığlığın müziğe dönüştüğü doğa kucak açmış seni beklemekte. ona söyle yine geleceğim. kabul vahşiliğin altındaki anne şefkatin. derviş'in ermeye çalıştığı o yerlere basmadım. denkleşmekti niyetim huzurlu bir kalbe derken yolumdan sapmadım. anlat ona içimdeki fırtınaları,kimseyi basite almayan yüce ruha. bir toz tanesinin toprağa karışmasını bekleyen sıradanlıkta olmayanlara seslenirim. gittiğiniz o yollarda aydınlık kervanlara karışmanız dileğiyle..
devamını gör...
fuckbuddy ile yapılabilecek aktiviteler
bizim ülkede, aşık olup babasından isteme çabaları hahahah. fuckbuddym di evimin direği oldu xd. lan biriniz kayserili diğeriniz antepli fuckbuddy sizin neyinize allah'ın patlıcanlı gözlemeleri.
devamını gör...
milas'ta alevlerin termik santrale ulaşması
#1186300
orada yanacak 40 bin ton kömürün yol açacağı çevre sorunlarını daha sonra münasip bir yerimize sokarız değil mi?
santralin sahibi limak. onlar nasıl olsa sigortadan parasını alır. sigorta ogm'den, ogm vergilerden. bakın. yine giren bize girdi.
orada yanacak 40 bin ton kömürün yol açacağı çevre sorunlarını daha sonra münasip bir yerimize sokarız değil mi?
santralin sahibi limak. onlar nasıl olsa sigortadan parasını alır. sigorta ogm'den, ogm vergilerden. bakın. yine giren bize girdi.
devamını gör...
tipsiz erkeği yakışıklı gösterecek bir şey
(bkz: zekâ)
zeka varsa o adamla oturur konuşursun,tartışırsın, şaklaşırsın. her zaman da çekicidir. tip bile bu yoksa değersizdir.
zeka varsa o adamla oturur konuşursun,tartışırsın, şaklaşırsın. her zaman da çekicidir. tip bile bu yoksa değersizdir.
devamını gör...
çinli siyah yarasa çiçeği
dünyada az bilinen çinli siyah yarasa çiçeği sıcak iklimleri seven ve soğuk havalarda iç mekana alınması gereken bir bitki türüdür. bu bitkiler 25 ile 30 cm büyüklüğünden 70 cm’e kadar uzamaktadır.
devamını gör...
esra erol'daki çarpık hayatlar
programa katılmanın ön koşulu, anlamlı cümle kuramıyor olmak galiba. az önce şöyle bir cümle duydum "ablacım ben evli değilim, eşimi arayıp sorabilirsiniz"
devamını gör...
tuba büyüküstün
asi dizisiyle tanıdığım tuğba büyüküstün bir çok sektörde başarıya imza atmıştır. saçlarını lösemili çocuklar için bağışlamış olması sevindirici bir örnek olmuştur.
devamını gör...
britanya imparatorluğu
tarihte geniş topraklara hükmeden bir çok imparatorluk var olsa da ingilterenin durumu daha farklı. birbirinden bu kadar kopuk büyük toprak parçalarını anlık haberleşme sağlayan iletişim araçlarının olmadığı zamanlarda uzunca süre idare edebilmek kaba kuvvetin yanında kültürel olarak da nüfuz etmek müthiş bir kurumsallık, devlet örgütlenmesi ve bağlılık gerektirir.
daha eskilerde ceneviz veya venedik gibi kopuk topraklarda kolonileşen ülkeler ya da ispanya ve fransa da benzer yapıya sahip. yine de ingiltere kadar başarılı değiller.
düşünsenize kanada, avustralya, mısır, güney afrika, guyana gibi her biri ayrı ayrı uçlarda olan ülkeler. birinden birine gitmek aylar sürüyor.
daha eskilerde ceneviz veya venedik gibi kopuk topraklarda kolonileşen ülkeler ya da ispanya ve fransa da benzer yapıya sahip. yine de ingiltere kadar başarılı değiller.
düşünsenize kanada, avustralya, mısır, güney afrika, guyana gibi her biri ayrı ayrı uçlarda olan ülkeler. birinden birine gitmek aylar sürüyor.
devamını gör...
90'larda çocuk olmak
her açıdan farkli olmaktır.
- elektriğin her yerde olmadığı dönem ile internetle(ne adsli? 185 aramasi ile) tee zibilyon kilometre uzaktaki insanlarla konuşulabilen döneme hızlı geçiş yapan en adaptif nesildir.
- sokakta oynarken yorulunca hic tanımadığı halde herhangi bir kapiyi çalıp bir bardak su istendiği ve asla geri çevrilmediği dönemi gören nesildir.
- cocuk oyunlarının fiziksel aktiviteye dayalı olduğu, simiiiiiittt, ortada sıçan, saklambaç, kovalambac, yakalanbac, gibi uyduruk türevlerde isimlerin oynandığı ve aksam ezanı ile anında bitirilen oyunlari bilfiil oynamış nesildir.
- hicbir yazılı kurala dayanmayan mahalle maçları kurallarını ezbere bilen nesildir.( misal : kaleden kaleye gol olmaz, penaltı boş kaleye ters dönerek topukla atılır. hele hele top seninse ve henüz huysuz bir ihtiyar tarafından kesilmemişse kuralları sen koyarsın. net.. velev ki kesildiyse de kesik toplar kafaya geçirilip baslik yapilirdi.
- denize giden mahalle çocuğunun bunu ispatlamak icin asla keselenmedigini bilen ve ölü derileri arkadaşlarının yaninda çıkardığında tiksinilmeyecegini bilen nesildir.
-bakkalin rafında kurumuş turbo sakızların bile tatlı geldiği nesildir.
- pıringıls cipsini ilk defa star gazetesinin ilk baskisinda hediye olarak vermesiyle yemiş, star ve show tvnin ve daha da küçükken trt2'nin ve trt3'un açılışına şahit olmuş, uzaktan kumanda teknolojisinin yaygınlaşmasına kadar evde yakından kumanda görevini layıkıyla ifa etmiş, karincali goruntulerde ise catiya cikan babaya camdan oldu olmadı diye seslenen nesildir.
- bayramlarda elinde poşetle kapı kapı gezip topladığı şekerlerle dişlerini çürüten, nadiren de olsa verilen mendil ya da paraları iç etmeden annesine getiren nesildir.
- atari kelimesinin "atarlanmak" fiiline ait bir fiil çekimi olmadığını bilen, şimdilerin yazılımcı ya da hackerlarini yetiştiren nesildir.
-80 darbesinin soğukluğunu ailesi tarafından "asker ve polislerden korkutularak" yaşamaya devam etmiş , bu sebeple belki de antimilitarist ve antisiyaset güdülenmiş, hala ezbere "andımızı" okuyabilecek nesildir.
- şimdilerde bu yaziyi okuyup bıyık altından sırıtan ve yanindaki çocuğuna bakıp "keske sizlerin de bu imkanı olsaydı yavrum" diye iç geçiren şimdilerde "y" 'ye dönüşmüş, zamanın z kuşağı nesildir.
- elektriğin her yerde olmadığı dönem ile internetle(ne adsli? 185 aramasi ile) tee zibilyon kilometre uzaktaki insanlarla konuşulabilen döneme hızlı geçiş yapan en adaptif nesildir.
- sokakta oynarken yorulunca hic tanımadığı halde herhangi bir kapiyi çalıp bir bardak su istendiği ve asla geri çevrilmediği dönemi gören nesildir.
- cocuk oyunlarının fiziksel aktiviteye dayalı olduğu, simiiiiiittt, ortada sıçan, saklambaç, kovalambac, yakalanbac, gibi uyduruk türevlerde isimlerin oynandığı ve aksam ezanı ile anında bitirilen oyunlari bilfiil oynamış nesildir.
- hicbir yazılı kurala dayanmayan mahalle maçları kurallarını ezbere bilen nesildir.( misal : kaleden kaleye gol olmaz, penaltı boş kaleye ters dönerek topukla atılır. hele hele top seninse ve henüz huysuz bir ihtiyar tarafından kesilmemişse kuralları sen koyarsın. net.. velev ki kesildiyse de kesik toplar kafaya geçirilip baslik yapilirdi.
- denize giden mahalle çocuğunun bunu ispatlamak icin asla keselenmedigini bilen ve ölü derileri arkadaşlarının yaninda çıkardığında tiksinilmeyecegini bilen nesildir.
-bakkalin rafında kurumuş turbo sakızların bile tatlı geldiği nesildir.
- pıringıls cipsini ilk defa star gazetesinin ilk baskisinda hediye olarak vermesiyle yemiş, star ve show tvnin ve daha da küçükken trt2'nin ve trt3'un açılışına şahit olmuş, uzaktan kumanda teknolojisinin yaygınlaşmasına kadar evde yakından kumanda görevini layıkıyla ifa etmiş, karincali goruntulerde ise catiya cikan babaya camdan oldu olmadı diye seslenen nesildir.
- bayramlarda elinde poşetle kapı kapı gezip topladığı şekerlerle dişlerini çürüten, nadiren de olsa verilen mendil ya da paraları iç etmeden annesine getiren nesildir.
- atari kelimesinin "atarlanmak" fiiline ait bir fiil çekimi olmadığını bilen, şimdilerin yazılımcı ya da hackerlarini yetiştiren nesildir.
-80 darbesinin soğukluğunu ailesi tarafından "asker ve polislerden korkutularak" yaşamaya devam etmiş , bu sebeple belki de antimilitarist ve antisiyaset güdülenmiş, hala ezbere "andımızı" okuyabilecek nesildir.
- şimdilerde bu yaziyi okuyup bıyık altından sırıtan ve yanindaki çocuğuna bakıp "keske sizlerin de bu imkanı olsaydı yavrum" diye iç geçiren şimdilerde "y" 'ye dönüşmüş, zamanın z kuşağı nesildir.
devamını gör...
hazall
panikle bir sorunumu çözmek amacıyla yazdığım sevgili moderatördür. kendisi çok ama çok yardımsever ve tatlıdır tersini düşünen insan değildir net.
devamını gör...
işçi b.’nin öyküleri
işçi b’nin hikayeleri, peter maiwald tarafından kaleme alınan kısacık öykülerdir, aslında şiirlerdir.
türkçe’ye yılmaz onay tarafından çevrilen kitap, bir solukta okunabilecek kadar hacimsiz görünse bile aslında nitelik olarak oldukça hacimli bir kitaptır.
işçi b. kıvrak zekalı ve hazırcevap biridir. çok eğlenceli olmasına rağmen sivri diliyle seni düşünmeye iteceğini garanti edebilirim. yüzünde bir gülümseme belirecek bazen ama düşünmeye başlayınca b.’nin söylediklerini gülümsemenin niteliği yavaş yavaş değişecek.
hikayeler almanya ekseninde dönüyor görünse de b.’yi brian’nın kısaltması olarak düşünürsen amerika’da, bünyamin’in kısaltması olarak düşünürsen türkiye’de ve başka kısaltmalarla başka ülkelerde geçiyormuş gibi düşünebilirsin.
işçi b. kardeşleri hakkında -işçiler, sömürülenler- fikirler ileri sürer, kurtuluş yolları bulur. nüktedan uslubuyla çözümler üretir. bir papazla, bir yazarla ya da patronuyla tartışırken görebilirsin b.’yi ve mutlukla b.’nin galibiyetini alkışlayabilirsin.
işçi b.’; “ güzel günler gelmez bize,biz güzel günlere yürümedikçe” der.
“haber şöyle geldi işçi b’ye, o memlekette durum umutsuz. işçi b. sordu: – orada hiçbir işçi yaşamıyor mu?”
işçi b. kardeşlerine sonsuz bir güven besler, onların sömürü düzenini yıkacaklarına inancı tamdır. işte bu söyledikleri de bunu kanıtıdır.
işçi b.’ye “siyasetle ilgilenir misin diye sorulduğunda”, “ilgilenir misin ekmekle, suyla.” diye yanıtlar. işçi b. siyasetin tam göbeğindedir, ama bilinçsiz bir inananış değildir bu. temeli olan, güçlü bir inançtır.
günümüz roman yazarlarına ve köşelerine sinmiş yazarcıklara da söyleyecekleri vardır b.’nin. bunlardan biri b.’ye “ben zaten az kişi için yazarım”der.işçi b. bunu bilmektedir ve duraksamaz;”biliyorum, yayınevi patronları için yazarsınız, değil mi?”
işçi b. büyük bir ihtimalle çıkardığı dergi yüzünden alman komünist partisi’nden atılmış olan peter maiwald’ın kendisidir.
türkçe’ye yılmaz onay tarafından çevrilen kitap, bir solukta okunabilecek kadar hacimsiz görünse bile aslında nitelik olarak oldukça hacimli bir kitaptır.
işçi b. kıvrak zekalı ve hazırcevap biridir. çok eğlenceli olmasına rağmen sivri diliyle seni düşünmeye iteceğini garanti edebilirim. yüzünde bir gülümseme belirecek bazen ama düşünmeye başlayınca b.’nin söylediklerini gülümsemenin niteliği yavaş yavaş değişecek.
hikayeler almanya ekseninde dönüyor görünse de b.’yi brian’nın kısaltması olarak düşünürsen amerika’da, bünyamin’in kısaltması olarak düşünürsen türkiye’de ve başka kısaltmalarla başka ülkelerde geçiyormuş gibi düşünebilirsin.
işçi b. kardeşleri hakkında -işçiler, sömürülenler- fikirler ileri sürer, kurtuluş yolları bulur. nüktedan uslubuyla çözümler üretir. bir papazla, bir yazarla ya da patronuyla tartışırken görebilirsin b.’yi ve mutlukla b.’nin galibiyetini alkışlayabilirsin.
işçi b.’; “ güzel günler gelmez bize,biz güzel günlere yürümedikçe” der.
“haber şöyle geldi işçi b’ye, o memlekette durum umutsuz. işçi b. sordu: – orada hiçbir işçi yaşamıyor mu?”
işçi b. kardeşlerine sonsuz bir güven besler, onların sömürü düzenini yıkacaklarına inancı tamdır. işte bu söyledikleri de bunu kanıtıdır.
işçi b.’ye “siyasetle ilgilenir misin diye sorulduğunda”, “ilgilenir misin ekmekle, suyla.” diye yanıtlar. işçi b. siyasetin tam göbeğindedir, ama bilinçsiz bir inananış değildir bu. temeli olan, güçlü bir inançtır.
günümüz roman yazarlarına ve köşelerine sinmiş yazarcıklara da söyleyecekleri vardır b.’nin. bunlardan biri b.’ye “ben zaten az kişi için yazarım”der.işçi b. bunu bilmektedir ve duraksamaz;”biliyorum, yayınevi patronları için yazarsınız, değil mi?”
işçi b. büyük bir ihtimalle çıkardığı dergi yüzünden alman komünist partisi’nden atılmış olan peter maiwald’ın kendisidir.
devamını gör...
hamam böceğini sırt üstü çevirip izlemek
ayıp hareket, gerçi hayvan düzelecem diye kaslanıp gelip gece yatağınıza yanaşıp sizi ters yatırmasın. *
devamını gör...
8 femmes
-spoiler içerir-
2002 yılında sinemaya giren, françois ozon'un yönetmenliğini yaptığı, kara komedi ve müzikal tarzda çekilen bir fransız filmidir. catherine deneuve, fanny ardant, ısabelle huppert, danielle darrieux, emmanuelle beart, firmine richard, virginie ledoyen, ludivine sagnier başrollerdir. filmin adından da anlaşılacağı üzere, 8 kadını tek bir evde, tek bir olayda toplayıp anlatır. hepsini bir araya getirense evin tek erkeği olan, gaby'nin kocası marcel'dir.
marcel, hizmetli olan louise adlı kadın tarafından odasında ölü bulunur. evde bulunan kadınların hepsi bir katil olduğu düşüncesiyle korkarlar. ve evde yaşanan olaylar da bunu doğrular görünmektedir: telefonun bağlı olduğu kablo kesilmiş, araba çalışamaz hale getirilmiş ve malikânenin dış kapısı kitlenmiştir. hepsi evde mahkum kalmıştır. bu süre boyunca, hepsini ayrı müziklerle anlatıldığına şahit oluruz. gaby ve augustine'nin annesi kocasından nefret ettiği için onu öldürmüştür. aynı şekilde gaby de kocasını sevmemektedir. augustine ise bekar ama evlenmek için can atan bir kadındır. gaby'nin kızlarından olan suzon, üniversite için gittiği yerde bir erkek arkadaş edinmiş ve ondan hamile kalmıştır. diğer kızı catherine, hemen büyümek ve ailedeki en küçük birey olduğu için yaşadığı baskıyı üzerinden atmak istemektedir. marcel'in kızkardeşi pierrette'nin kardeşiyle ilişkisi vardır. aynı zamanda evin hizmetlisi louise'nin de. diğer hizmetli madame chanel'in ise pierrette ile ilişkisi vardır. kısacası evdeki herkes birbiriyle tuhaf şekilde bağlantılıdır. hatta hepsinin kendisinde saklı birer sırrı vardır. ve günün sonunda hepsi sırlarını tek tek açıklamak zorunda kalır. kadınların hezeyanlarını, bastırılmışlıklarının sürüklediği her durumu birer birer önümüze serer bu film.
-spoiler içerir-
2002 yılında sinemaya giren, françois ozon'un yönetmenliğini yaptığı, kara komedi ve müzikal tarzda çekilen bir fransız filmidir. catherine deneuve, fanny ardant, ısabelle huppert, danielle darrieux, emmanuelle beart, firmine richard, virginie ledoyen, ludivine sagnier başrollerdir. filmin adından da anlaşılacağı üzere, 8 kadını tek bir evde, tek bir olayda toplayıp anlatır. hepsini bir araya getirense evin tek erkeği olan, gaby'nin kocası marcel'dir.
marcel, hizmetli olan louise adlı kadın tarafından odasında ölü bulunur. evde bulunan kadınların hepsi bir katil olduğu düşüncesiyle korkarlar. ve evde yaşanan olaylar da bunu doğrular görünmektedir: telefonun bağlı olduğu kablo kesilmiş, araba çalışamaz hale getirilmiş ve malikânenin dış kapısı kitlenmiştir. hepsi evde mahkum kalmıştır. bu süre boyunca, hepsini ayrı müziklerle anlatıldığına şahit oluruz. gaby ve augustine'nin annesi kocasından nefret ettiği için onu öldürmüştür. aynı şekilde gaby de kocasını sevmemektedir. augustine ise bekar ama evlenmek için can atan bir kadındır. gaby'nin kızlarından olan suzon, üniversite için gittiği yerde bir erkek arkadaş edinmiş ve ondan hamile kalmıştır. diğer kızı catherine, hemen büyümek ve ailedeki en küçük birey olduğu için yaşadığı baskıyı üzerinden atmak istemektedir. marcel'in kızkardeşi pierrette'nin kardeşiyle ilişkisi vardır. aynı zamanda evin hizmetlisi louise'nin de. diğer hizmetli madame chanel'in ise pierrette ile ilişkisi vardır. kısacası evdeki herkes birbiriyle tuhaf şekilde bağlantılıdır. hatta hepsinin kendisinde saklı birer sırrı vardır. ve günün sonunda hepsi sırlarını tek tek açıklamak zorunda kalır. kadınların hezeyanlarını, bastırılmışlıklarının sürüklediği her durumu birer birer önümüze serer bu film.
-spoiler içerir-
devamını gör...
yazlık kışlık kıyafet değişimi
aslında sevdiğim aktivitedir ama bu sene yaparken, beni hüzünlendiren bir aktivite oldu. yazı severim, yazlık kıyafetlerin inceliği, rahatlığı ve yazın enerjisi beni mutlu eder. ama bu sene her birini çıkartıp, dolaba yerleştirirken, bunların hangilerini giyebileceğim acaba? bunları giyip, dışarı çıkabilecek miyim acaba? düşünceleri arasında koydum yerlerine. kışlıkları kaldırırken de, eşofman ve sweetler dışında diğerlerinin giyilmeden, tekrar kaldırıldıklarını fark etmek üzdü.
zaten bir tek evden çıkmayanın, tatile gitmeyenin ben olduğu düşüncesi beni hayli üzüp, korkuturken, bu yaz hiçbir yere gidememe fikri beni çok üzdü. umarım gerçekten vaka sayıları düşer ve az da olsa nefes alabiliriz.
zaten bir tek evden çıkmayanın, tatile gitmeyenin ben olduğu düşüncesi beni hayli üzüp, korkuturken, bu yaz hiçbir yere gidememe fikri beni çok üzdü. umarım gerçekten vaka sayıları düşer ve az da olsa nefes alabiliriz.
devamını gör...



