her başlığın altına hayırlı forumlar yazan tip
daha önce uçurulmuş olan bir tiptir o.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
gecenin karanlığı ruhuna da çökmüş, kendine bile itiraf etmekten çekindiği, o mutlak son önünde onu bekliyordu. başka çaresi yoktu , vazgeçecekti. uğruna feda ettiği her şey, gösterdiği azim, mücadele hırsı, hepsi ama hepsi aslında koca bir hiçten başka bir şey değildi. "mücadele ettim, savaştım ama olmadı" zırvalığından oldum olası hep nefret etmişti. başaramamıştı işte! en acısı kendine kaybetmişti ve bunu kabullenme olgunu göstermekten imtina edemezdi. istese bile gururuna söz geçiremezdi.hem kaçınılmaz sonu ertelemek neye ve kime yarardı?
tam da o gece, diyeti son nefesini verirken aklından bunları geçiriyordu.önünde onu bekleyen minik muzlu pastalar olağanca tazelikleri ve mis gibi kokuları ile denizkızları misali güzellikleri ile onu baştan çıkarıyordu .ve sonunda ruhunun işkencesi bitti. birkaç tanesini yangından mal kaçırırmışcasına tek lokmada gömerken, mutluluğun, insanın küçük zevklerinde saklı olduğunu fark etmenin ayrıcalığında bir daha diyete tövbe etmişti.
tam da o gece, diyeti son nefesini verirken aklından bunları geçiriyordu.önünde onu bekleyen minik muzlu pastalar olağanca tazelikleri ve mis gibi kokuları ile denizkızları misali güzellikleri ile onu baştan çıkarıyordu .ve sonunda ruhunun işkencesi bitti. birkaç tanesini yangından mal kaçırırmışcasına tek lokmada gömerken, mutluluğun, insanın küçük zevklerinde saklı olduğunu fark etmenin ayrıcalığında bir daha diyete tövbe etmişti.
devamını gör...
bir başkadır
bugün itibariyle 3 bölümünü izlediğim şahsiyet dizisi sonrasında en beğendiğim türk dizisi olan yapım. öykü karayelin ilk bölümdeki oyunculuğuna şapka çıkarıyorum. yönetmenin kadrajları harika. yukarı açılar, simetriler, yansımalar ile harika kompozisyonları var. kimi yerlerde durdurup ne fotoğrafına baktım durdum. ince vurgular, detaylar çok yerinde olmuş. bitirince yeni eklemeler yapacağım.
devamını gör...
devlet planlama teşkilatı
devlet planlama teşkilatı'nın kuruluşu, 30 eylül 1960 tarihinde tbmm'de onaylanmış ve 5 ekim 1960 tarihli, 10621 sayılı t.c resmi gazetesinde ilan edilmiştir.
27 mayıs 1960 askeri müdahalesinin ardından yönetimi ele geçiren milli birlik komitesi , çoğunluğu sivillerin oluşturduğu bir bakanlar kurulu kurmuştur. profesörlerin oluşturduğu bilim kurulu, anayasa hazırlamakla görevlendirilmiştir. bu anayasanın bir ürünü olan devlet planlama teşkilatı, başbakanlığa bağlı olarak kurulmuştur.
görevleri
a memleketin tabii, beşeri ve iktisadi her türlü kaynak ve imkanlarını tam bir şekilde tesbit ederek takip edilecek iktisadi ve sosyal politikayı ve hedefleri tayinde hükümete yardımcı olmak;
b muhtelif bakanlıkların iktisadi politikayı ilgilendiren faaliyetlerinde koordinasyonu temin etmek için tavsiyelerde bulunmak ve bu hususlarda müşavirlik yapmak;
c hükümetçe kabul edilen hedefleri gerçekleştirecek uzun ve kısa vadeli planları hazırlamak;
d planların başarı ile uygulanabilmesi için ilgili daire ve müesseselere mahalli idarelerin kuruluş ve işleyişinin ıslahı hususunda tavsiyelerde bulunmak;
e planın uygulanmasını takip etmek, değerlendirmek ve gerekli hallerde planda değişiklik yapmak;
f özel sektörün faaliyetlerini planın hedef ve gayelerine uygun bir şekilde teşvik ve tanzim edecek tedbirleri tavsiye etmek.
buradan
*27 mayıs 1960-6 ocak 1961 arasında geçen dönem askeri rejimin kontrolünde olduğu için olağanüstü hal şartlarında geçici anayasa ile yürütülmüştür. 9 temmuz 1961 tarihinde, kurucu meclis tarafından hazırlanan anayasa, halk oylamasına sunulmuştur. halkın yüzde 60.4'ü tarafından kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. 15 ekim 1961 tarihinde yapılan genel seçimle birlikte, sivil demokrasiye adım atılmıştır. demokrat parti'nin devamı olan adalet partisi ve chp tarafından kurulan koalisyon hükümeti dönemi yaşanmıştır.
devlet planlama teşkilatı kurulur kurulmaz, kalkınma planlarına hemen başlanılmasa da yönetici kadrosu ve elemanları ekonomi alanında tahsil görmüş, yalçın küçük, güngör uras, hikmet çetin gibi kişilerden oluşuyordu. kuruluşundan itibaren geçen iki yıl süresince, sistem oluşturulmaya çalışılmıştır. oluşturulan sisteme göre; 15 yıllık bir perspektif için 5'er yıllık planlar hazırlanmıştır. her sene sonunda kontrol edilecek planlar, nüfus artış hızları ve şehirlerin büyüme oranlarına göre belirlenmiştir.
buradan
1961 anayasasındaaçıkça belirtildiği üzereplanlı kalkınma modeli hedef olarak belirlenmiştir. birinci beş yıllık kalkınma planı, 1963-1977 yılları için uygulanmaya konulmuştur. birinci plandan beklenilen verim alınmıştır.
türkiye cumhuriyet'i, ''planlı kalkınma'' modeline yabancı değildir. 1930 yılında, atatürk tarafından beş yıllık planlı kalkınma modeli hazırlanmış, 1934-1938 yılında uygulanmıştır. 1930'lu dönemde, dünyayı sarmış olan ekonomik buhranın etkisiyle gümrük duvarları yükselmiş, devletçilik ilkesi benimsenmiştir. 1963 yılında ise devlet ile özel sermayenin birlikte çalışabileceği bir karma ekonomi modelibenimsenmiştir.
ilhan tekeli ,devlet planlama teşkilatı'nın kuruluşunu ve 1961 anayasasının ruhunu şöyle tanımlamaktadır:
1961 anayasası ile gelen sosyal devlet, refah devleti anlayışı ve ülke ekonomisinin planlı olması ilkesi, beraberinde devlet planlama teşkilatı'nın kurulmasını getirdi. bu anlayış ülkede genel olarak bilimsel araştırmalara dayanan planlı yaklaşımlara verilen önemi arttırdı. (bkz: istanbul'un planlanmasının ve gelişmesinin öyküsü)
1963 yılında uygulamaya konan birinci beş yıllık kalkınma planı beklenilen verimi sağlamıştır.
1965 yılında yapılan genel seçim ile birlikte demokrat partinin ruhunun ve ideallerinin devamı olan adalet partisini başında bulunan süleyman demirel tek başına iktidara gelmiştir.
süleyman demirel , adnan menderes döneminde devlet su işlerinin başkanı olarak demokrat partisinin anlayışı ile yetişmiş bir bürokrattır. bu dönemde başbakan olan süleyman demirel, turgut özal'ı devlet planlama teşkilatı'nın müsteşarı olarak atamıştır. teşkilatta turgut özal'ın getirdiği diğer bazı isimler ise şunlardır:
beşir atalay, temel karamollaoğlu, hasan celal güzel swh
devlet planlama teşkilatı , yalnızca birinci beş yıllık kalkınma planda anayasa'da belirtildiği çalışabilmiştir.
2011 yılına kadar faaliyette kalsa da aslında turgut özal müsteşarlığı dönemi boyunca yani ikinci beş yıllık kalkınma planı ile birlikte esneklikler göstermeye başladı. örneğin; ikinci beş yıllık kalkınma planında karayolları için ayrılan bütçe belirli olmasına rağmen; süleyman demirel, adnan menderes dönemi'nin projesi olan boğaz köprüsü için bütçeyi aşan projeyi uygulamaya koymuştur. ikinci beş yıllık kalkınma planı dönemi tamamlanmadan 1971 muhtırası yürürlüğe kanmış, planlanan bütçeleri aşacak dış borçlar alınmıştır. sonrası zaten tufan, ımf ülkemizin içinden geçmiştir. 70 cente nasıl mı muhtaç kaldık ?
27 mayıs 1960 askeri müdahalesinin ardından yönetimi ele geçiren milli birlik komitesi , çoğunluğu sivillerin oluşturduğu bir bakanlar kurulu kurmuştur. profesörlerin oluşturduğu bilim kurulu, anayasa hazırlamakla görevlendirilmiştir. bu anayasanın bir ürünü olan devlet planlama teşkilatı, başbakanlığa bağlı olarak kurulmuştur.
görevleri
a memleketin tabii, beşeri ve iktisadi her türlü kaynak ve imkanlarını tam bir şekilde tesbit ederek takip edilecek iktisadi ve sosyal politikayı ve hedefleri tayinde hükümete yardımcı olmak;
b muhtelif bakanlıkların iktisadi politikayı ilgilendiren faaliyetlerinde koordinasyonu temin etmek için tavsiyelerde bulunmak ve bu hususlarda müşavirlik yapmak;
c hükümetçe kabul edilen hedefleri gerçekleştirecek uzun ve kısa vadeli planları hazırlamak;
d planların başarı ile uygulanabilmesi için ilgili daire ve müesseselere mahalli idarelerin kuruluş ve işleyişinin ıslahı hususunda tavsiyelerde bulunmak;
e planın uygulanmasını takip etmek, değerlendirmek ve gerekli hallerde planda değişiklik yapmak;
f özel sektörün faaliyetlerini planın hedef ve gayelerine uygun bir şekilde teşvik ve tanzim edecek tedbirleri tavsiye etmek.
buradan
*27 mayıs 1960-6 ocak 1961 arasında geçen dönem askeri rejimin kontrolünde olduğu için olağanüstü hal şartlarında geçici anayasa ile yürütülmüştür. 9 temmuz 1961 tarihinde, kurucu meclis tarafından hazırlanan anayasa, halk oylamasına sunulmuştur. halkın yüzde 60.4'ü tarafından kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. 15 ekim 1961 tarihinde yapılan genel seçimle birlikte, sivil demokrasiye adım atılmıştır. demokrat parti'nin devamı olan adalet partisi ve chp tarafından kurulan koalisyon hükümeti dönemi yaşanmıştır.
devlet planlama teşkilatı kurulur kurulmaz, kalkınma planlarına hemen başlanılmasa da yönetici kadrosu ve elemanları ekonomi alanında tahsil görmüş, yalçın küçük, güngör uras, hikmet çetin gibi kişilerden oluşuyordu. kuruluşundan itibaren geçen iki yıl süresince, sistem oluşturulmaya çalışılmıştır. oluşturulan sisteme göre; 15 yıllık bir perspektif için 5'er yıllık planlar hazırlanmıştır. her sene sonunda kontrol edilecek planlar, nüfus artış hızları ve şehirlerin büyüme oranlarına göre belirlenmiştir.
buradan
1961 anayasasındaaçıkça belirtildiği üzereplanlı kalkınma modeli hedef olarak belirlenmiştir. birinci beş yıllık kalkınma planı, 1963-1977 yılları için uygulanmaya konulmuştur. birinci plandan beklenilen verim alınmıştır.
türkiye cumhuriyet'i, ''planlı kalkınma'' modeline yabancı değildir. 1930 yılında, atatürk tarafından beş yıllık planlı kalkınma modeli hazırlanmış, 1934-1938 yılında uygulanmıştır. 1930'lu dönemde, dünyayı sarmış olan ekonomik buhranın etkisiyle gümrük duvarları yükselmiş, devletçilik ilkesi benimsenmiştir. 1963 yılında ise devlet ile özel sermayenin birlikte çalışabileceği bir karma ekonomi modelibenimsenmiştir.
ilhan tekeli ,devlet planlama teşkilatı'nın kuruluşunu ve 1961 anayasasının ruhunu şöyle tanımlamaktadır:
1961 anayasası ile gelen sosyal devlet, refah devleti anlayışı ve ülke ekonomisinin planlı olması ilkesi, beraberinde devlet planlama teşkilatı'nın kurulmasını getirdi. bu anlayış ülkede genel olarak bilimsel araştırmalara dayanan planlı yaklaşımlara verilen önemi arttırdı. (bkz: istanbul'un planlanmasının ve gelişmesinin öyküsü)
1963 yılında uygulamaya konan birinci beş yıllık kalkınma planı beklenilen verimi sağlamıştır.
1965 yılında yapılan genel seçim ile birlikte demokrat partinin ruhunun ve ideallerinin devamı olan adalet partisini başında bulunan süleyman demirel tek başına iktidara gelmiştir.
süleyman demirel , adnan menderes döneminde devlet su işlerinin başkanı olarak demokrat partisinin anlayışı ile yetişmiş bir bürokrattır. bu dönemde başbakan olan süleyman demirel, turgut özal'ı devlet planlama teşkilatı'nın müsteşarı olarak atamıştır. teşkilatta turgut özal'ın getirdiği diğer bazı isimler ise şunlardır:
beşir atalay, temel karamollaoğlu, hasan celal güzel swh
devlet planlama teşkilatı , yalnızca birinci beş yıllık kalkınma planda anayasa'da belirtildiği çalışabilmiştir.
2011 yılına kadar faaliyette kalsa da aslında turgut özal müsteşarlığı dönemi boyunca yani ikinci beş yıllık kalkınma planı ile birlikte esneklikler göstermeye başladı. örneğin; ikinci beş yıllık kalkınma planında karayolları için ayrılan bütçe belirli olmasına rağmen; süleyman demirel, adnan menderes dönemi'nin projesi olan boğaz köprüsü için bütçeyi aşan projeyi uygulamaya koymuştur. ikinci beş yıllık kalkınma planı dönemi tamamlanmadan 1971 muhtırası yürürlüğe kanmış, planlanan bütçeleri aşacak dış borçlar alınmıştır. sonrası zaten tufan, ımf ülkemizin içinden geçmiştir. 70 cente nasıl mı muhtaç kaldık ?
devamını gör...
çalışma masanızdaki en ilginç şey
çim adam. evet büyümedim hâlâ çim adamımın saçlarını tarıyorum.
devamını gör...
2002 yılındaymış gibi yazmak
agu bugu cugu
evet 2002'de bir bebeydim... vurmayın lütfen 19 yaşındayım artık
evet 2002'de bir bebeydim... vurmayın lütfen 19 yaşındayım artık
devamını gör...
geceye korku hikayesi bırak
mobil veri açıkken youtube sabaha kadar açık kalmıştı... hincimeyse bunu uyanıp kahvaltı yaptıktan çok sonra fark edecekti. evet, saate bakmak için de duvarı kullanıyordu, telefonu değil. ertesi gün bu salaklığı yaptığı için yetkili operatör hekimleri, ameliyat tarihi için arayacaklardı...

devamını gör...
capgras sendromu
capgras sendromu en kısa tanımıyla; tanıdık kişilerin yerine, onlara çok benzeyen sahtekarların geçmiş olduğuna dair sanrılarla karakterize bir sendromdur. bu sendrom nadir olarak görülür ve daha çok şizofreni kavramı içinde yer alır. beyinde hayalet görüntüler ortaya çıkar.
devamını gör...
yazarların şu an dinledikleri şarkı
sabret sonu aynı değil!
söylüyorum.
dinle, rüyaların her gün aynı,
olmayacak!
söylüyorum.
dinle, rüyaların her gün aynı,
olmayacak!
devamını gör...
normal sözlük yönetimine açık çağrı
sayın sözlük yöneticileri,sevgili sözlük yazarları ve değerli yoldaşlar;
ben tartarus.1 şubat 2021 tarihinde sözlüğe giriş yaptım. bu sözlüğü ekşide gördüm ve içimde bir umut belirdi. ekşinin kalabalık,sıkışık,abaza ortamından buraya gelince resmen oksijen zehirlenmesi yaşadım. acayip heveslendim çünkü 2 yıldır çaylaklığımın bitmesini beklediğim ekşide sadece 20.000 sıra ilerleyebilmiştim. burda ise 10 entry girdiğim gibi değerlendirmeye alınıp yazar olabilirdim. hemen entryler girmeye başladım. içerde bir kültür oluşumu gördüm ve bu benim umutlarımı tavana çıkardı. ama farkettiğim bir şey vardı. yazarlar çok negatifti. ben de diğer yazarlar gibi uzun uzun yazamadığım için "komik yazar" kalıbına oturmaya çalıştım. kısa ve güldüren entryler girmeye çalıştım. ilk gün böyle geçti. sonra bazı yazarlara ve moderatörlere mesaj atıp ne kadar sürede yazar olabilirim sorusunu sordum. yazarlardan gelen mesajlar beni çok şaşırttı. çünkü ben kaydolmadan sadece bir kaç hafta önce çaylaklık sistemi gelmişti ve yazarlar hiç çaylak olmamıştı. ilk çaylaklardan olmak fena değildi düşününce. moderatörler ise değerlendirmeye alacaklarını söylediler. ben de yazmaya devam ettim ve herhalde bir kaç güne olurum dedim. ama şuan üzerinden 1 hafta geçince bir umutsuzluğa kapıldım. acaba değerlendirme olmadı mı?
yoksa değerlendirme oldu da red mi edildim? peki niye hiç bildirim gelmedi? biliyorum,belki çok iyi bir yazar olamayacağım. belki uzun uzun yorum yazamayacağım. ama fikirlerimi özgürce paylaşmak istediğim platformda kısıtlanmak çok kötü bir şey. çok beğendiğim bir entryi beğenemiyorum."çaylaklar oy kullanamaz!".başlık açmaya çalıştığımda ukde bırakmaya zorlanıyorum."çaylaklar başlık açamaz!".evet,belki bu kurallar trollerin türememesi için ama eğer yazar alımı hızlanmazsa kuralcı izlenimler doğurur. hem benden önceki kullanıcıların çaylak olmadan direk yazar olması hem de benden sadece 1 saat önce hesap açmış kişilerin çoğunu yazar oduğunu keşfetmem benim çok zoruma gitti. burda bir haksızlık yaşandığını düşünmüyorum. buraya ekşideki gibi ezilmiş olarak kalmaktansa,herkese fikirlerimin özgürce ulaşmasını sağlamak için geldim ama her geçen gün ümitlerim azalıyor. her gün kafa sözlüğe girip yazar olduğum bildiriminin gelmesini bekliyorum.
sözlük kullanıcılarına soruyorum.sizce yanlış yaptığım şey ne?
şimdiden yardım edenlere ve küfredenlere teşekkür ediyorum.
ben tartarus.1 şubat 2021 tarihinde sözlüğe giriş yaptım. bu sözlüğü ekşide gördüm ve içimde bir umut belirdi. ekşinin kalabalık,sıkışık,abaza ortamından buraya gelince resmen oksijen zehirlenmesi yaşadım. acayip heveslendim çünkü 2 yıldır çaylaklığımın bitmesini beklediğim ekşide sadece 20.000 sıra ilerleyebilmiştim. burda ise 10 entry girdiğim gibi değerlendirmeye alınıp yazar olabilirdim. hemen entryler girmeye başladım. içerde bir kültür oluşumu gördüm ve bu benim umutlarımı tavana çıkardı. ama farkettiğim bir şey vardı. yazarlar çok negatifti. ben de diğer yazarlar gibi uzun uzun yazamadığım için "komik yazar" kalıbına oturmaya çalıştım. kısa ve güldüren entryler girmeye çalıştım. ilk gün böyle geçti. sonra bazı yazarlara ve moderatörlere mesaj atıp ne kadar sürede yazar olabilirim sorusunu sordum. yazarlardan gelen mesajlar beni çok şaşırttı. çünkü ben kaydolmadan sadece bir kaç hafta önce çaylaklık sistemi gelmişti ve yazarlar hiç çaylak olmamıştı. ilk çaylaklardan olmak fena değildi düşününce. moderatörler ise değerlendirmeye alacaklarını söylediler. ben de yazmaya devam ettim ve herhalde bir kaç güne olurum dedim. ama şuan üzerinden 1 hafta geçince bir umutsuzluğa kapıldım. acaba değerlendirme olmadı mı?
yoksa değerlendirme oldu da red mi edildim? peki niye hiç bildirim gelmedi? biliyorum,belki çok iyi bir yazar olamayacağım. belki uzun uzun yorum yazamayacağım. ama fikirlerimi özgürce paylaşmak istediğim platformda kısıtlanmak çok kötü bir şey. çok beğendiğim bir entryi beğenemiyorum."çaylaklar oy kullanamaz!".başlık açmaya çalıştığımda ukde bırakmaya zorlanıyorum."çaylaklar başlık açamaz!".evet,belki bu kurallar trollerin türememesi için ama eğer yazar alımı hızlanmazsa kuralcı izlenimler doğurur. hem benden önceki kullanıcıların çaylak olmadan direk yazar olması hem de benden sadece 1 saat önce hesap açmış kişilerin çoğunu yazar oduğunu keşfetmem benim çok zoruma gitti. burda bir haksızlık yaşandığını düşünmüyorum. buraya ekşideki gibi ezilmiş olarak kalmaktansa,herkese fikirlerimin özgürce ulaşmasını sağlamak için geldim ama her geçen gün ümitlerim azalıyor. her gün kafa sözlüğe girip yazar olduğum bildiriminin gelmesini bekliyorum.
sözlük kullanıcılarına soruyorum.sizce yanlış yaptığım şey ne?
şimdiden yardım edenlere ve küfredenlere teşekkür ediyorum.
devamını gör...
once in a bluemoon
(bkz: isabet olmuş)
devamını gör...
1 litre sütün 9 liraya dayanması
ineğe sorsan o bile fiyatı abartılı buldum der yani öyle bir garabet içinde yaşıyoruz.
devamını gör...
muğla'da sevgilisi tarafından vurularak öldürülen 23 yaşındaki kadın
sorun değil unuturuz. neyi unutmadık ki? balık hafızalıyız biz. onat kutlar'ın dediği gibi biz unutuşun kolay ülkesindeyiz. bunu da unuturuz. istatistiklere katkı sağlayan bir sayıya dönüşmesine izin veririz. onlarca katili, tecavüzcüyü serbest bırakan hakimlerin adını unuttuğumuz gibi bunu da unuturuz. elini kolunu sallaya sallaya dışarıda dolaşabilsin diye böyle puştlar, unuturuz. adamın manyak olduğunu anlamamış mı deriz, aldatmıştır belki deriz, adam cinnet geçirmiş belli ki deriz biz deriz de deriz bunlar yoksa diyecek başka bir şeyler de buluruz elbet. bahane mi biter? öldüğü için suçlarız el birliği ile onu, neden olmasın. bir katili suçlamak yerine ölen birini suçlamak daha kolay ya! bayılırız zaten biz tanrıcılık oynamaya, kimin ölmeyi hak edip etmediğine biz karar veririz kendi kafamızda. en olmadı takım elbisesini üstüne geçirmiş çok pişmanım diyor diye adama güzelinden bir madalya bile veririz. unuturuz, önemli değil. bu kadıncağızın ismini de, muhtemelen adamı serbest bırakacak olan hakimin adını da, bu puştun suratını da unuturuz. yazık, unutuşun kolay ülkesindeyiz çünkü.
devamını gör...
the tomorrow war
tanım: gelecekte yaşanan bir uzaylı istilasını durdurmak için zaman makinesi ile geçmişe dönüp asker topladıktan sonra tekrar geleceğe dönülerek savaşılmasını anlatan aksiyon filmi.
yorum: öncelikle filim aksiyon dolu. zaten aksiyon filmi öncelikle bunu bir aradan çıkaralım.
oyunculara gelir isek baş rol parks&rec den tanıdığımız chris pratt.
kendisini komedik yapımların ardından guardians of the galaxy nin başını çektiği bir çok aksiyon yapımında gördük ve daha da sevdik.
daha sonra chuck dizisi ile hayatımıza giren, dexter abinin ve şahsımında gönlünü çalan yvonne strahovski var.
ideal kadın dendi mi aklıma gelen bir kaç figürden biri olur kendileri.*
ve son dönem gözdelerimden betty gilpin.
tabi bir çok yapımdan gözümüzün ısırdığı bir çok ünlü daha. yani kadro güzel.
oyunculara ve cgı a bakıldığında bütçe hakkında da bir fikrimiz oluşuyor tabi.
fakat her zaman derim. bir yapımı efsane yapan oyuncular veya oyunculuklar değildir. çekim yapılan alanlar veya bütçede değildir. açıkçası çalışan ekibin tecrübesi de önemli değildir.
bir yapımı efsane yapan tek şey senaryodur. sanırım man from earth ve primer gibi yapımları örnek vererek bu savı yeterince desteklemiş olurum.
filimde iyi bir aksiyon/sci-fi filiminden beklenilecek her şey var. gerginliği alacak ufak komiklikler, güzel kadınlar ve yakışıklı erkekler, patlamalar, hiç bir dayanağı olmayan bilimsel kurgular ve bol bol cgı.
tek eleştirim ise senaryonun tutarsızlıklar ve deus ex machina çıkışlar ile dolu olması.
yani koca bütçen var, daha önce sağlam işler yapmış oyuncular ve arkanda amazon stüdyoları var.
illaki iyi bir yazar ekibini karşılayabilirsin. tamam, lego filimlerinin yönetmenini koymuşsun koltuğa ona da lafım yok ama senaryo neden bu kadar saçma.
adamlar gelecekten geçmişe geliyor, milyonlarca insanı alıp geleceğe götürüp savaştırıp geri getiriyor, ama zamansal bir paradoks yaşanmıyor. ne anladık o zaman back to the future serisinden, ne aladık darktan. saçma sapan hareketler yapıyorlar karakterler, anlamsız motivasonları var. sonunda da olabilecek en saçma sonuç çıkıyor karşımıza.
az biraz zaman ayrılsa plot hole falan kalmaz, harika bir yapım olurmuş. yani o kadar basit mantık hataları ki şurada iki üç kişi birleşsek iki günde mantıklı açıklamalar ile yamalarız senaryoyu.
belki de bilerek böyle yazmış olabilirler tabi o da bir seçenek.
şu pandemi döneminde iyice bunaldı insanlar, fazla düşündürmeden yormadan sıkmadan bol bol patlama ve çatışma ve cgi ile insanların kafasını boşaltmak istemiş de olabilirler.
genel olarak fena sayılmaz, boş vakit varsa kafa dağıtmak için izlenilebilir.
sağlam bir uzaylı istilası filmi izlemek isteyenlere 1988 yapımı they live isimli efsane bir film önerebilirim.
yorum: öncelikle filim aksiyon dolu. zaten aksiyon filmi öncelikle bunu bir aradan çıkaralım.
oyunculara gelir isek baş rol parks&rec den tanıdığımız chris pratt.
kendisini komedik yapımların ardından guardians of the galaxy nin başını çektiği bir çok aksiyon yapımında gördük ve daha da sevdik.
daha sonra chuck dizisi ile hayatımıza giren, dexter abinin ve şahsımında gönlünü çalan yvonne strahovski var.
ideal kadın dendi mi aklıma gelen bir kaç figürden biri olur kendileri.*
ve son dönem gözdelerimden betty gilpin.
tabi bir çok yapımdan gözümüzün ısırdığı bir çok ünlü daha. yani kadro güzel.
oyunculara ve cgı a bakıldığında bütçe hakkında da bir fikrimiz oluşuyor tabi.
fakat her zaman derim. bir yapımı efsane yapan oyuncular veya oyunculuklar değildir. çekim yapılan alanlar veya bütçede değildir. açıkçası çalışan ekibin tecrübesi de önemli değildir.
bir yapımı efsane yapan tek şey senaryodur. sanırım man from earth ve primer gibi yapımları örnek vererek bu savı yeterince desteklemiş olurum.
filimde iyi bir aksiyon/sci-fi filiminden beklenilecek her şey var. gerginliği alacak ufak komiklikler, güzel kadınlar ve yakışıklı erkekler, patlamalar, hiç bir dayanağı olmayan bilimsel kurgular ve bol bol cgı.
tek eleştirim ise senaryonun tutarsızlıklar ve deus ex machina çıkışlar ile dolu olması.
yani koca bütçen var, daha önce sağlam işler yapmış oyuncular ve arkanda amazon stüdyoları var.
illaki iyi bir yazar ekibini karşılayabilirsin. tamam, lego filimlerinin yönetmenini koymuşsun koltuğa ona da lafım yok ama senaryo neden bu kadar saçma.
adamlar gelecekten geçmişe geliyor, milyonlarca insanı alıp geleceğe götürüp savaştırıp geri getiriyor, ama zamansal bir paradoks yaşanmıyor. ne anladık o zaman back to the future serisinden, ne aladık darktan. saçma sapan hareketler yapıyorlar karakterler, anlamsız motivasonları var. sonunda da olabilecek en saçma sonuç çıkıyor karşımıza.
az biraz zaman ayrılsa plot hole falan kalmaz, harika bir yapım olurmuş. yani o kadar basit mantık hataları ki şurada iki üç kişi birleşsek iki günde mantıklı açıklamalar ile yamalarız senaryoyu.
belki de bilerek böyle yazmış olabilirler tabi o da bir seçenek.
şu pandemi döneminde iyice bunaldı insanlar, fazla düşündürmeden yormadan sıkmadan bol bol patlama ve çatışma ve cgi ile insanların kafasını boşaltmak istemiş de olabilirler.
genel olarak fena sayılmaz, boş vakit varsa kafa dağıtmak için izlenilebilir.
sağlam bir uzaylı istilası filmi izlemek isteyenlere 1988 yapımı they live isimli efsane bir film önerebilirim.
devamını gör...
geceye nazım hikmet'ten bir şiir bırak
sarışın bir kurda benziyordu.
ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
kocatepe'den afyon ovasına atlayacaktı.
ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
kocatepe'den afyon ovasına atlayacaktı.
devamını gör...
rusların en başarılı olduğu konular
(bkz: içmek)*
devamını gör...
din
en kârlı ticaret sektörüdür. özellikle cehalet ile kombine edildiğinde krallar gibi yaşatır.
devamını gör...
kurtarıcı isa heykeli

brezilya'nın rio de janeiro şehrinde bulunan 30 metre boyundaki heykeldir. heykelin yapımına brezilya'nın bağımsızlığın 100. yılı olan 1922 yılında başlanıp, 1931'de açılmıştır. heitor silva costa tarafından tasarlanmıştır. fransız heykeltıraş paul landowski tarafından beş yılda üretilmiştir.

7 temmuz 2007 tarihinde, dünyanın yeni yedi harikası'ndan biri olarak seçilmiştir. yılda bir milyona yakın turist tarafından ziyaret edilmektedir.
devamını gör...