tanrının varlığı ya da yokluğu benim en çok merak ettiğim şeydir. hatta hayatımdaki en önemli sorudur. yaşayacağımız hayat kaç sene ki? yetmiş, seksen, yüz sene olsa ne olur? öleceğimiz, toprağa karışacağımız kesindir.

öldükten sonra yaşam var mı? ya da hepten yok mu olacağız?

yaşamak, var olmak en temel güdümüz. yok olmayı kim ister ki? bu durumda ölümden sonra yaşamaya başka formda da olsa devam edip etmeyeceğim merakını hiç bir dürtü bastıramaz.

bu merakı giderecek kesin bilgi tabi ki kimsede yok. evet tanrıya işte bu noktada inanmak istiyorum. inanç meselesi. tanrıya isteyen inanır isteyen inanmaz derler. iş okadar basit değil. bir şeye inanman için kıymetli delil lazım. istemekle olmuyor.

dinin kanaat önderleri, tanrının yollamış olduğu mesajı dünyevi çıkarları uğruna eklemelerle, saptırmalarla yozlaştırmış olsa da, nakledilmiş bu uydurma öğretileri ana akım topluluklar sorgulamadan kabul etmiş olsa da bu beni ilgilendirmez. beni bir kalıba sokamaz.

tüm ön kabüllerden arınıp, tanrının varlığını ve indirdiği kitabı kendimce biriktirdiğim deliller ile kabul ediyor, inanıyorum.

karşısına çıktığım zaman ona diyeceğim şey şu, kitabını okudum bana verdiğin şuur ile doğru bulduğum yöne gittim.
devamını gör...

benim için saygılı olmayı özümsemiş insan.

sevgi münferittir, değişkendir, öyle olması da gerekir. ama her halde saygısından ödün vermeyen; özellikle de sevmediği, itiraz ettiği durumlarda da saygısını koruyan insan benim en kıymetlimdir.
devamını gör...

son zamanlarda izlediğim en kaliteli dizilerden biriydi.
oyunculuklar zaten muhteşem ama beni en çok etkileyen şey küçük detaylardı, çok iyi gözlemler yapılmış ve çok güzel yansıtılmış.
özellikle bi sahne o kadar doğal geldi ki durdurup fotosunu çektim, çok hoşuma gitti :)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
instagramda karşıma çıkan bir tespit. bir arada şalvarlar modaydı.
kapitalizm>diğer tüm değerler
devamını gör...

demirören'e geçtiğinden beri adım atmadığım mağaza.
devamını gör...

şiir programı sıkıştırılsın gece geç saatlere. okuyanın hakkını vermesi ve ses tonunun uygun olması şart elbette. dinleyince bir huzur geliverirse belki gider mışıl mışıl uyuruz. uykuya düşman yaşamak pek yorucu oluyor.
devamını gör...

gereksiz samimiyetlere girmeden işimize bakalım kardeşim boş muhabbete gerek yok sana ayıracak fazladan 3 saniyem yok anlasana.
devamını gör...

detroit şehrinde bir kına gecesine konuk oluyormuş hissitini yaşatan şahane bir kadının programı.
devamını gör...

insan hayatı, hep mutluluklar içinde geçmiyor. hep acılar içinde de yüzmüyoruz...

günün gecesi var, gündüzü var. acısı var, tatlısı var. hepsi insan için ve hepsinin bir anlamı var...

onun için fazla takılıp kalmayın!..
devamını gör...

kimse çalışmak istemiyor, çünkü çalışınca hakkını alamıyor, bu yüzden ne kadar kaytarırsa o kadar kar zannediyor,

benim hep gözlemlediğim bir şeydir bu, özellikle pandemi döneminde, boş dükkanlarda, akşama kadar oturup maaşını almaya alışan mağaza çalışanlarında da gördüm, bir mağazaya giriyorsunuz, bir kere girdiğiniz anda suratındaki öfkeyi görebilirsiniz, zaten size hissettiriyorlar, sonra eğer bir de soru sorarsanız, vay halinize, size suratınıza bakmadan, ağzının içinde yuvarlayarak zorla klişe bir cevabı yapıştırıyor resmen, ve gitmenizi istiyor, çünkü oturmaya devam edecek, çünkü sen onun rahatını bozdun, çünkü sadece maaş almak için orada, çünkü patronu ona değer vermiyor, onun emeğinin, katkısının filan da farkında değil, bunun hissettirilmediği bir çalışanda patronundan böyle intikam alıyor,

resmi dairelerde daha da kötü, dikkat edin kimse yüzünüze bakarak dinlemez, ciddiyet yoktur, taksi şoförleri deseniz öyledir, sadece gideceğiniz yerle ilgilenir, o da ne kadar para alacağını hesaplamak için, zaten kısa mesafeyse bir küfür etmediği kalır,

ben bir de çay içmekle de ilgili olduğunu düşünüyorum, sürekli çay içen bir millet olarak, 24 saat keyif yapma peşindeyiz, çay tansiyonu düşürür, vücuda su kaybettirir, çok fazla su içme kültürümüz de yok, hep bir rehavet, ve atalet içindeyiz, bende çok çay içerim, özellikle günde 2-3 defa taze sırf bergamuttan demlenmiş çay içerim, mesela bir ara yine beslenme düzenimi değiştirmiştim ve bu manasızca çay içme durumumu değiştirmeye çalıştım, zaten tansiyonum 5-10 , kansızlık var tabi bu kadar çay içmeye, bir dönem sadece sabah içiyordum, çayı azaltınca su içmeye de başladım, önceden hiç su içmeden 2-3 gün geçirebiliyordum, size sonuçları söyleyeyim tansiyonum 7-11 ve 8-12 olmaya başladı, çünkü fiziksel olarak daha çok ayakta durmaya başladım, enerjim yükseldi, verimliliğim arttı vs. şu anda yapamıyorum ama tekrar deniycem,
demem o ki her şey türk insanının mizacıyla, alışkanlıklarıyla alakalı, bunlar hep birbirini etkiliyor, hep bir şey için çalışmak öğretiliyor, sadece para için çalışmaz insan, neden çalışırız, nasıl çalışmalıyız, bu bilinci maalesef etrafımızdaki rol modellerimizden ne öğreniyoruz, ne de görüyoruz, o yüzden çalışma kültürü de oluşmuyor insanlarda.
devamını gör...

bir dinazorun anıları - gezileri, isimli kitabı efsanedir. kendiyle hiç korkmadan alay edebilen bir kadın. anılarını öyle güzel anlatmış ki, her cümlesi hâlâ aklımda. kırgın çiçekler dizisindeki hediye( hedoş) nin de öz be annesidir ayrıca. okunmalı. okutulmalı. çevirileri de öyle.
devamını gör...

baktım olmuyor böyle, ben de sevdim gitti...
devamını gör...


"hiçbir toplum yetenekli çocuklarını harcayacak lükse sahip değildir."
-bir ömür nasıl yaşanır, s. 171, ilber ortaylı, söyleşi: yenal bilgici, 27. baskı, kronik kitap.


daha erken okusam hayatımı daha farklı biçimlendirebileceğim, söyleşi türünde bir eser. kitapta kişinin öneri olarak değerlendirebilecekleri kısır değil, her yaşama bir biçimde uyarlanabilecek nitelikte. bunun yanında ilber ortaylı gibi dünyayı görmüş, ciddi anlamda sokak sokak arşınlamış bir insandan dünya insanlarına ve türk insanına dair tespitler okumak kıymetli. bir hızlı tüketim kitabı değil benim için. bir kitabı okumak yalnız göz ile sözcükleri taramaktan ibaret değil nihayetinde ki bu kitapta yüzü aşkın müzik, kitap, isim, gezi önerisi var. ben bunları araştırmadan, en azından %25'ine hakim olmadan bir değerlendirmede de bulunamam zaten.

bu kitapta yer alan çoğu öneri bence çoğu insanın daha önce duymadığı, bilmediği şeyler değil. zaten mesele kimsenin keşfetmediği bir şeyle karşılaşmak değil. neyi neden yapacağız ve ne işe yarayacak? bu kitap benim gözümde daha çok bunun üzerine kurulu. bilmeden, özüne inmeden verilmiş önerilerden çok daha fazlası var. her şeyden önce niçin tarih öğrenelim, şiir, edebiyat bilelim gibi -ne yazık ki ülke insanının uzak olduğu- konulara değinilmiş. ne yapmak gerektiğini, nasıl bir yol tayin etmenin ihtiyaç olduğunu söyleyecek çok insan vardır fakat bu biçimde önerilere az rastlanacağını düşünüyorum.

özellikle ebeveynler için iyi bir kaynak kitap olduğunu düşünüyorum. bu tarzda bir kitapla karşılaşmanın, okumanın da bir yaşı var. en nihayetinde 5 yaşında bir çocuğun bu kitabı alıp okuyup da ben şunu öğreneyim demesi zor, bu sayıyı 16 yaşa kadar çıkarabilirim. bu yaştaki genç insanların bu eserden yararlanmasının yolu bana kalırsa ebeveynleri, idealist öğretmenleri sayesinde sağlanabilir. genç yaşlar için çok ciddi öneri ve tespitleri var. gerçi sadece genç bireylere değil hayatın her evresindeki insanlara hitap edecek bir kitap.

kitapta ilber ortaylı'nın tanıdığı, bildiği çok çeşitli alanlarda uzman şahsiyetler ve kurumlardan bahsediliyor ki pek çoğu internette araştırılarak ulaşılabilecek isimler değil. tarih, basın, müzik, müzecilik gibi alanlarda öğrenim görenler için istifade edebilecekleri müthiş bir kaynak bence. bir de es geçmem çok büyük bir haksızlık olacaktır, idealist öğretmenlerin bu kitaptan elde edebileceği çok değerli kazanımlar olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...

yeni hastane yapıp eskisini kapatmak ve yeni hastane yapmakla övünmek dünyanın en saçma olayıdır dedirten haber.
devamını gör...

islam'a göre tasavvufta vahdet-i vücut(her şey tanrıdır evren tanrının kendisidir) ve vahdeti şühud(bu daha panenteizm yani tanrı hem evrenin kendisidir hem de başka bir şeydir) diye de geçer fakat ehl-i sünnete göre kafirdirler.
panteizm uyarılmış ateizmdir, deizm sulandırılmış teizmdir.
-richard dawkins
devamını gör...

pame'nin bu haftaki bölümünde "ortak şarkılar" var.

her iki tarafta da bilinen, bestecilerin ve şarkıcıların birbirinden devşirdiği "bu şarkı bana bir yerden tanıdık geliyor" dedirten *, hatta "yok artık bu da mı" dediğimiz yunanca şarkılarla bir bilemediniz bir buçuk saat boyunca sözlük radyosunda yayında olacağım. yer yer kült eserleri de dinleyebileceğiniz programda ara ara zevzeklik etme ihtimalimiz olsa da genel olarak kim kimden ne (ç)almış konusunda da çeşitli kanıtlarla biraz ahkam keseceğiz hep birlikte.

"pame" bu akşam saat 22:30'da sözlüğümüzün biricik radyosunda yayında! bekleriz.
radyo.kafasozluk.com/

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

nba gelmiş geçmiş en iyi basketbol ligidir ,euroleuge ise avrupadaki en iyi takımların buluştuğu lig. sertlik olarak nba her zaman avrupa basketbolundan da serttir . nedeni gayet belli avrupadan draft olup tutunamayan nice oyuncu var halbuki sertliğe alışkın olmaları gerekir ama görüldüğü gibi değil . nba senede 82 maç oynayan bir lig ve her zaman hazır olmalısınız yoksa barınamazsınız .

geçen sezondan güzel bir nba savunma derleme videosu bırakıyorum, iyi seyirler.

devamını gör...

toplumumuzda çok ciddi bir problem olduğunu düşündüğüm sanrıdır. olaya sadece parti bazında bakmak da doğru değil; herhangi bir konuda da insanlar sırf damgalanmamak adına haksızlık dahi olsa ses çıkaramıyorlar. öylece durup izliyorlar olan biteni. halbuki sosyal bilimlerde mutlak doğru diye bir kavram yoktur. yani benim doğru bildiğim aslında kesin doğru bilgi değil ve her an yanlışlanabilir ya da tam tersi benim yanlış bildiğim ansızın doğrulanabilir. insanların çoğu ne yazık ki bu bilinçten yoksunlar ve böylece karşısındakini kolaycana fişlemekten bir an bile geri durmuyorlar.

insanların bir diğer hezeyanı da herkesin illa bir fırkayı savunmak zorunda oluşudur. bir şeyi eleştirirsin ''ne yani x daha mı iyi? ona mı verelim? yani oyumuzu'' diyorlar. kimseye vermek zorunda değilsin. kimseye vermeden de bir fikir sahibi olabilirsin. bunu anlayamıyorlar.

aslında bu noksanlığın kaynağı her şeyde olduğu gibi yine yeniden aile faktörüdür. hangimiz çocukken ebeveynlerimize bir fikir sunduğumuzda ''kim verdi sana bu aklı? hep o x arkadaşın yüzünden değil mi?'' azarını işitmemiştir ki? aslında fark etmeden fişlenmeye daha ailede başlıyoruz. hem de kendi annelerimiz, babalarımız tarafındandan.
devamını gör...

eğer bir gün duyarsanız ki sözlükten celebrant çok zengin olmuş, bilin ki haram yemiştir. rabbim o günleri bize gösterir inşallah.*
devamını gör...

kendime saygim yok yiyecegi. zamansiz akla dususleri insani surundurur, hatta aglatir, eyleme dokulmezse ruyada gorme garantili. cengel kokoreci olsa da gomsek.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim