kapının önüne bırakılan güller
sık yapılırsa tadı kaçar. arada yapılırsa tadından yenmez. ben bir ara o kadar abartmıştım ki, sevgilim o güllerin parasıyla 5 tane lahmacun gömerdik demişti.
devamını gör...
sosyal fobi testi
aşağıdaki linkten yapılabilecek testtir. sonuçlar e-mail olarak gönderilmektedir.
npistanbul.com/liebowitz-so...
elbette bu tür testler tek başına teşhis koyma bakımından değil bir uzmana danışmanın gerekliliği açısından dikkate alınmalıdır.
npistanbul.com/liebowitz-so...
elbette bu tür testler tek başına teşhis koyma bakımından değil bir uzmana danışmanın gerekliliği açısından dikkate alınmalıdır.
devamını gör...
geceye bir söz bırak
" nankör insan, her şeyin fiyatını bilen hiçbir şeyin değerini bilmeyen kimsedir. "
oscar wilde .
oscar wilde .
devamını gör...
kalbinizi en çok kıran cümle
söylememem gerekendir. aksi halde 'buradan kırınız' diye minval vermiş olurum.
devamını gör...
goodkafas meet the mods
sabah sabah yataktan düşecektim kahkaha atarken, ya bu nasıl özgün mizahtir sağolasın kadıköy beyefendisi.*
devamını gör...
kitsch
endüstri devrimi sonrası almanya'da ucuz ve popüler resimleri veya eskizleri betimlemek için kullanılmış bir sözcük. zamanla başka dillerde çevirisi yapılmaksızın kendine yer bulan karmaşık bir kavrama dönüştü. bazılarına göre çirkinliği ve bayağılığı kavramsallaştırıp güzelin mertebesine erişiyor, bazılarına göre güzelin tanımını sarsarak kendine alan açıyor.
devamını gör...
bahriyeli
türk silahli kuvvetlerinin genelkurmay catisina bağlı olan ülkenin denizlerden gelen tehlikelerine karşı düşmanlarını caydırıcı sekilde tehdit edecek güçte olan deniz gücüdür.
askerliğimi önce iskenderun sonra ankara'da deniz kuvvetleri komutanlığında bahriyeli olarak yaptım. surekli maruz kaldığım soru ankara'da deniz mi vardı. bahriyeli olmak ayrıcalıktır.
askerliğimi önce iskenderun sonra ankara'da deniz kuvvetleri komutanlığında bahriyeli olarak yaptım. surekli maruz kaldığım soru ankara'da deniz mi vardı. bahriyeli olmak ayrıcalıktır.
devamını gör...
mutlu olmanın yolları
aklıma bile gelmeyen, çoktan unutulan anlar silsilesi.
devamını gör...
yazarların favori şampuan markaları
şampuan kullanmadığım için marka veremeyeceğim başlıktır.
şampuan yerine ayvalık vakıflar köy tipi saf zeytinyağı sabunu kullanıyorum.
şampuan yerine ayvalık vakıflar köy tipi saf zeytinyağı sabunu kullanıyorum.
devamını gör...
kızılay'ın depo depo mal satması
ihtiyaç sahiplerine dağıtılması gereken onbinlerce adet mont, kazak, pantolon gibi giysileri semt pazarlarında satmakla suçlanan kişilerin tutuklanma hadisesi.
toplanan ürünlerin, türk kızılayı sancaktepe şubesi’nin eski koordinatörü emrah aytar’ın, pazarcılık yapan babası ismail hakkı aytar eliyle semt pazarlarında sattığı iddia edildi.
kaynak
toplanan ürünlerin, türk kızılayı sancaktepe şubesi’nin eski koordinatörü emrah aytar’ın, pazarcılık yapan babası ismail hakkı aytar eliyle semt pazarlarında sattığı iddia edildi.
kaynak
devamını gör...
yakuza
aslı 17 yy japonya'sına dayanan 2 gruptan oluşur.
tekiya ve bakuto
tekiya;
festivallerde mallarını satan tüccarlardan oluşan bir grup, bazı tekiyalar diğer tekiyaların fedaisi olarak çalışıyor ve böylelikle ilk haraç çeteleri oluşuyor.
bukato;
kumarbazlardan oluşan gruptur. köy ve kasabaların yanına casinolar kurup tefecilik yaptılar. tabi ''tahsilat'' için kaba kuvvette gerekiyordu.
yakuza'ın etimolojik kökeni bukatolara dayanır.
bir kumar var adı oichokabu bu oyunda 19 sayıyı elde etmek gerekiyor.
ya-8
ku-9
za-3
20 eder ve bu gelebilecek en kötü eldir. işte bu ''kötü el'' yakuza ile bütünleşti.
günümüzde ise dört yakuza çetesi vardır. yamaguchi-gumi, sumiyoshi-kai, inagawa-kai ve aizukotetsu-kai çetelerinin toplamda
yaklaşık 100 bin üyesinin olduğu düşünülüyor.
yakuzaların dövmeleri bir kimlik belgesidir. onların güç ve dayanıklılığını temsil eden dekoratif onur belgeleridir.
başlarında oyabun denilen bir patron bulunur ve priamit şeklinde organize olurlar. kendi içlerinde hiyerarşileri olan ritüelleri bulunan bir örgüttür. usta çırak ilişkileri yani senpai-kohaionlar için önemlidir.
oyabun (patron) evebeyn , kabun(çocuk) gibi koruyuculukta içerir. bu sayede yakuza, birliğini sağlar patrona sadakat, güç ve sistemsel birlik sağlanır.
''
''
tekiya ve bakuto
tekiya;
festivallerde mallarını satan tüccarlardan oluşan bir grup, bazı tekiyalar diğer tekiyaların fedaisi olarak çalışıyor ve böylelikle ilk haraç çeteleri oluşuyor.
bukato;
kumarbazlardan oluşan gruptur. köy ve kasabaların yanına casinolar kurup tefecilik yaptılar. tabi ''tahsilat'' için kaba kuvvette gerekiyordu.
yakuza'ın etimolojik kökeni bukatolara dayanır.
bir kumar var adı oichokabu bu oyunda 19 sayıyı elde etmek gerekiyor.
ya-8
ku-9
za-3
20 eder ve bu gelebilecek en kötü eldir. işte bu ''kötü el'' yakuza ile bütünleşti.
günümüzde ise dört yakuza çetesi vardır. yamaguchi-gumi, sumiyoshi-kai, inagawa-kai ve aizukotetsu-kai çetelerinin toplamda
yaklaşık 100 bin üyesinin olduğu düşünülüyor.
yakuzaların dövmeleri bir kimlik belgesidir. onların güç ve dayanıklılığını temsil eden dekoratif onur belgeleridir.
başlarında oyabun denilen bir patron bulunur ve priamit şeklinde organize olurlar. kendi içlerinde hiyerarşileri olan ritüelleri bulunan bir örgüttür. usta çırak ilişkileri yani senpai-kohaionlar için önemlidir.
oyabun (patron) evebeyn , kabun(çocuk) gibi koruyuculukta içerir. bu sayede yakuza, birliğini sağlar patrona sadakat, güç ve sistemsel birlik sağlanır.
''
''
devamını gör...
martin eden
#151936
daha önce linkini verdiğim john barleycorn başlığında, jack london'dan alıntı yaparak şu ifadeleri kullanmıştım,
"roman karakterlerinden biri olan martin eden'in eğitimini çok çabuk tamamlaması eleştirmenlerin itirazına yol açmıştır. derme çatma bir okul öğremine sahip bir denizciyi üç yıl içinde başarılı bir yazar haline getirmiştim. eleştirmenler bunun imkansız olduğunu söyler. oysa ben martin eden'in ta kendisiydim"
öncelikle bunu akılda tutmak gerekiyor, martin eden dediğimiz kişi, jack london'un ta kendisidir. iki şey dikkatimi çekiyor bu romanda, birincisi akademik çevrelerde dahi, jack london'un sosyalizm eleştirisi yaptığına dair bir yanılgı mevcut. ikinci ise ruth morse analizi.
jack london bilindiği üzere sosyalist bir isim ve martin eden üzerinden sosyalizmi değil, tam tersi olarak martin'i aşırı bireyselci tavrı ile felakete adım adım sürüklüyor. martin eden'in ölümü, bireyselligin dolasiyla kişinin gerçek bir ölümüdür. sosyalizmi eleştiren london değil, tüm hayatını bireyselesmenin üzerine kuran martin eden yapıyor. ve hayatın her alanında kollektiflesmeye küçümsemeyle bakıyor ki, aksi nasıl mümkün olur?
ruth morse, tam da bu anlamda eden'in sınıf atamasının bir aracı, eden'in egosunu onun üzerinden tanimlayacağı bir prototip. eden ruth'u gerçek anlamda hiçbir zaman sevmedi, ruth eden'in yükseleceği bir basamaktan başka bir şey değildi. bu nedenle, sürekli olarak ruth'un temsil ettiği anlam dünyasına dahil olup bu şekilde o dünyanın içine girmek istiyordu. ruth ısrarla "babamın yanında ise başla, yazarlığa sonra devam edersin" demesini ısrarla, ruth'un temsil ettiği şeyin anlamını bilmesinden dolayı redediyordu. martin eden, ruth'un dünyasına muzaffer bir komutan edasıyla girmek isterken aslında, kendi sonunu da hazırlıyordu. kendini tüketirken ruth'a olan "duygularını da" tüketti ki, bu duygu aslında hiçbir zaman olmamıştı. peki neydi martin'i huzursuz eden şey?
martin eden, kaba saba, oturup kalkmayı bilmeyen, doğru düzgün okuma yazması da olmayan bir denizciyken ruth morse ile tanışıyor. şimdi şöyle bir şey var, bu durumda bir ilişkiyi ruth'un sevgisine rağmen sürdürmek mümkün değil ki, london bunun notlarını ilistiriyor. martin zeki birisi ve kendini geliştirmede, bu dünyanın içinde bir sel gibi gelip geçeceğini ve en nihayetinde sahadan mağlup ayrılacağını biliyor. kim bilir, belki de başından beri, hayalini kurduğu motivasyon kaynağı ruth idi. ruth bu noktada bir prototip oluşturuyor, ruth ya da rose farketmiyor. bana göre martin'in aradığı tek şey bir motivasyon kaynadığıydı ve ona, bu alfabeyi öğretecek birisi. hatırlayın, neredeyse ruth martin'e okuma yazmayı baştan öğretti ve bunu büyük bir sabırla yaptı. büyük bir sabırla, martin'in hedefine ulaşmasını bekledi, martin'i ne küçük gördü ne de aşağıladı. martin hedefine ulaştığında, ruth artık kendisi için bir anlam ifade etmiyordu. çünkü okuyucunun son derece yanlış anladığı bir şey var o da şu, martin son derece bireyselci, bu tavır ruth'u tuketmesine neden oluyor. ortada ruth'un ihanetini gösteren hiçbir şey yok, martin büyüyor, büyüyor, büyüyor ve ölüyor.
daha önce linkini verdiğim john barleycorn başlığında, jack london'dan alıntı yaparak şu ifadeleri kullanmıştım,
"roman karakterlerinden biri olan martin eden'in eğitimini çok çabuk tamamlaması eleştirmenlerin itirazına yol açmıştır. derme çatma bir okul öğremine sahip bir denizciyi üç yıl içinde başarılı bir yazar haline getirmiştim. eleştirmenler bunun imkansız olduğunu söyler. oysa ben martin eden'in ta kendisiydim"
öncelikle bunu akılda tutmak gerekiyor, martin eden dediğimiz kişi, jack london'un ta kendisidir. iki şey dikkatimi çekiyor bu romanda, birincisi akademik çevrelerde dahi, jack london'un sosyalizm eleştirisi yaptığına dair bir yanılgı mevcut. ikinci ise ruth morse analizi.
jack london bilindiği üzere sosyalist bir isim ve martin eden üzerinden sosyalizmi değil, tam tersi olarak martin'i aşırı bireyselci tavrı ile felakete adım adım sürüklüyor. martin eden'in ölümü, bireyselligin dolasiyla kişinin gerçek bir ölümüdür. sosyalizmi eleştiren london değil, tüm hayatını bireyselesmenin üzerine kuran martin eden yapıyor. ve hayatın her alanında kollektiflesmeye küçümsemeyle bakıyor ki, aksi nasıl mümkün olur?
ruth morse, tam da bu anlamda eden'in sınıf atamasının bir aracı, eden'in egosunu onun üzerinden tanimlayacağı bir prototip. eden ruth'u gerçek anlamda hiçbir zaman sevmedi, ruth eden'in yükseleceği bir basamaktan başka bir şey değildi. bu nedenle, sürekli olarak ruth'un temsil ettiği anlam dünyasına dahil olup bu şekilde o dünyanın içine girmek istiyordu. ruth ısrarla "babamın yanında ise başla, yazarlığa sonra devam edersin" demesini ısrarla, ruth'un temsil ettiği şeyin anlamını bilmesinden dolayı redediyordu. martin eden, ruth'un dünyasına muzaffer bir komutan edasıyla girmek isterken aslında, kendi sonunu da hazırlıyordu. kendini tüketirken ruth'a olan "duygularını da" tüketti ki, bu duygu aslında hiçbir zaman olmamıştı. peki neydi martin'i huzursuz eden şey?
martin eden, kaba saba, oturup kalkmayı bilmeyen, doğru düzgün okuma yazması da olmayan bir denizciyken ruth morse ile tanışıyor. şimdi şöyle bir şey var, bu durumda bir ilişkiyi ruth'un sevgisine rağmen sürdürmek mümkün değil ki, london bunun notlarını ilistiriyor. martin zeki birisi ve kendini geliştirmede, bu dünyanın içinde bir sel gibi gelip geçeceğini ve en nihayetinde sahadan mağlup ayrılacağını biliyor. kim bilir, belki de başından beri, hayalini kurduğu motivasyon kaynağı ruth idi. ruth bu noktada bir prototip oluşturuyor, ruth ya da rose farketmiyor. bana göre martin'in aradığı tek şey bir motivasyon kaynadığıydı ve ona, bu alfabeyi öğretecek birisi. hatırlayın, neredeyse ruth martin'e okuma yazmayı baştan öğretti ve bunu büyük bir sabırla yaptı. büyük bir sabırla, martin'in hedefine ulaşmasını bekledi, martin'i ne küçük gördü ne de aşağıladı. martin hedefine ulaştığında, ruth artık kendisi için bir anlam ifade etmiyordu. çünkü okuyucunun son derece yanlış anladığı bir şey var o da şu, martin son derece bireyselci, bu tavır ruth'u tuketmesine neden oluyor. ortada ruth'un ihanetini gösteren hiçbir şey yok, martin büyüyor, büyüyor, büyüyor ve ölüyor.
devamını gör...
lgbti birey
lezbiyen, gay, biseksüel, transgender, interseks vb. cinsel yönelimlere sahip insanlardır. lgbti bireyi sıradan eşcinsellerden ayıran en önemli özellik politik bilince sahip olmaları ve kamusal hakları için sivil toplum faaliyetlerinde bulunmalarıdır.
devamını gör...
geceye cevabı olmayan bir soru bırak
edit: silerler bu entry’i be dostum. neyse dursun şimdilik. bence güzeldi tam denk gelmişti. (u: (:)
devamını gör...
niğde gazozu
üretim yeri (bkz: niğde) organize sanayi bölgesindedir. küçücük bir imalathane idi. şimdi ise maşallah gerçek bir fabrika oldu.
eskiden ince uzun depozitolu olan şişelerde üretilirdi ve tadı gerçekten çok farklı ve lezzetliydi. şimdi ise ufak şişelerde eski lezzetinden biraz uzak ama hala şahane olan frambuaz aromalı bir gazoz.
düzeltme: maşallah(maaşallah)
eskiden ince uzun depozitolu olan şişelerde üretilirdi ve tadı gerçekten çok farklı ve lezzetliydi. şimdi ise ufak şişelerde eski lezzetinden biraz uzak ama hala şahane olan frambuaz aromalı bir gazoz.
düzeltme: maşallah(maaşallah)
devamını gör...
atatürk düşmanı olmak
öncelikle hiç kimse hiç kimseye karşı zorla sevgi veya saygı duymak zorunda değildir bu bir bu ülkede bir dinin peygamberine dâhi küfür edildiği zaman sesiniz bu kadar yüksek çıkmıyor ama konu atatürk olduğu zaman sesiniz kesilmiyor ne hikmetse birisi de yazmış ki bize özgürlüğü bahşeden kişiymiş ve biz gerici dinci grup oluyormuşuz siz müslümanları cahil mi zannediyorsunuz konu osmanlı olunca haremden-kaldı ki orayı sadece zevk ve sefa yeri zannedecek kadar geri kafalısınız- padişahlardan öyleydi böyleydi diye dem vurursunuz siz ecdadınıza saygı duymadıkça hani atatürk ülkeyi kurtardı ya hangi ülkeyi kurtardı kim bu toprakları türk ve müslüman toprağı haline getirdi diye düşünmek gerek bir fatih sultan mehmet’in portresi bir bakanın odasında asılı olsa gericilik diye adlandırıyorsunuz ya biz de insanları putlaştırmak olarak görüyoruz zira kitabım nutuk peygamberim atatürk diyen insanları da bizzat tanıyor biliyorum bu yüzden birbirimize saygı duymadığımız sürece asla bir olamayız ve biz asırlarca tek yürek olarak yaşayan soyu türk olan insanlarız bu yüzden lütfen saygı duymayı öğrenin ki karşınızdaki insanlardan da size saygı duyulmasını bekleyin .
devamını gör...
target
jakstat isimli yazar arkadaşımızın ukdesi.
''hedef, nişan alınan şey'' anlamına gelen ingilizce sözcüktür.
''hedef, nişan alınan şey'' anlamına gelen ingilizce sözcüktür.
devamını gör...

