türkiye'de eğitim sisteminin başarısız olma nedenleri
(1) neredeyse her milli eğitim bakanı değişikliğinde milli eğitimde reform adı altında köklü değişiklikler yapılması, bir önce yapılan değişikliklerin sonuçlarını görmeden yeni bir sistemin "şakkadanak" hayata geçirilmesi.
(2) türkiye’deki öğretmenlerin moralinin düşük, (uluslararası) ortalamanın altında olması.
(3) öğretmenlerin içeriğe, yönetime katılımının zayıf olması. (pisa verilerine göre öğretmenlerin özerkliğinde sonuncuyuz.)
(4) çocukların evlerinde de çoğu zaman zengin öğrenme kaynaklarının olmaması. (bir başka deyişle ab ülkeleri arasında, ailenin sosyo ekonomik statüsünden, kullandığı kelime haznesine, gelir ve mesleğine kadar pek çok başlıkta sonuncu sırada olmamız. pisa’ya katılan öğrencilerin verdiği cevaplara göre türkiye’de evinde 100'den fazla kitap olan öğrencilerin oranı yüzde 18. evlerin yarısından fazlasında 25’ten az kitap var. bunun başarıya etkisini rakamlar kanıtlıyor. evinde 10 kitap olan öğrenciler evlerinde 200 kitap olanlara göre fende 87, matematikte 108 puan daha düşük başarı gösteriyor. 108 puan farkı demek iki buçuk öğrenme yılı geride olmak demek. tatillerde veya okul dışı zamanlarda kitap okuyan, müzeleri gezen, deneyler yapan, yaz okullarına katılan çocuklar öğrendiklerini bir sonraki yıla taşıyor ve daha başarılı oluyor.)
(5) yapılan son reformlarda eleştirel düşünme, problem çözme, yaratıcı düşünme gibi becerilerin kazandırılacağı bir müfredat oluşturulmasına rağmen bunun kağıt üzerinde kalması, hayata geçirilememesi.
(6) her okulun şartlarının eşit olmaması. örneğin, kimi okullarda sınıflar kalabalık kimilerinde daha az öğrenci olması. (yine pisa verilerinden kıyaslama yapacak olursak, türkiye’de 15 yaşındaki öğrencilerin okuduğu okullarda ortalama sınıf mevcudu 44 kişi. avrupa’da en kalabalık sınıflar bizde. finlandiya’da sınıflar 20 kişilik. ab ortalaması 25. öğretmen başına düşen öğrenci sayısı arttıkça başarı düşüyor. müfredatın uygulanamamasında okullarda kaynak eksikliği sorunun da payı var. deney gereçleri, kütüphane çok eksik. okulların kütüphanesi pek çok şeyin göstergesidir oysa. pisa‘ya katılan öğrencilerin okuduğu okullarda 5 binin üzerinde kitabı olan kütüphane oranı yüzde bir. güney kore’de bu oran yüzde 92. pisa’da fen ve matematikte başarı sıralamasında ilk üçte olan singapur’da ise bu oran yüzde 77.)
(7) üniversiteye girişte uygulanan sınav sistemimizin (test) bu başarısızlıkta çok etkili olması. (örneğin pisa sadece çoktan seçmeli test olsa türkiye oecd ortalamasını yakalardı. türkiye'de çocuklar test çözmeyi biliyor. ancak test, bildiğini tekrarlama üzerine. bir anlamda biz hafızayı ölçüyoruz. bilgiyi kullanmayı, sentez yapmayı, olmayan bir şeyi ortaya koymayı ölçmüyoruz. liseye ve üniversiteye geçişte de sınavlar olacaktır, bu kaçınılmazdır. ancak sorun, sınavların niteliğidir. koyduğunuz sınav sistemi eğitim sistemini mıknatıs gibi oraya çeker. yani siz test yöntemi ile ortaya ezber sorular koyarsanız, eğitim ezbere olur. bizim sınavlarımız hayal gücünü, vizyonunu, deney yapma becerisini ölçmeyen sınavlar. çocuklara sınavlarda google’dan bulacakları ve daha sonra da unutacakları şeyler soruluyor.)
(8) okul öncesi eğitime katılımda yüksek bir oran yakalanamamış olması. (pisa’ya katılan öğrencilerin yüzde 29’u okul öncesi eğitim almış. okul öncesi eğitim alan ve almayan öğrenciler arasında 60 puanlık fark var. yani okul öncesi eğitim alanlar 60 puan daha fazla almış sınavlarda. okul öncesi eğitim alan öğrenci her zaman pek çok anlamda daha önde oluyor.)
(9) dünyada yeni bir ekonomik düzen kurulmuş olması ve adına "bilgi ekonomisi" denen bu düzende artık doğal kaynaklar, tarımsal kaynaklar, jeopolitik kaynaklar kadar önemli olan başka bir girdinin de "yüksek beceri seviyesine sahip bireyler" olması. (hayal gücü yüksek, muhakeme kabiliyetine sahip, analiz ve sentez yapabilen ve yeni fikir ve düşünceleri ortaya koyan bireyler bu yeni ekonominin taşıyıcıları olarak görünmesi.)
(10) türkiye'nin fen ve matematikte pisa'da çuvallamasının üzerine düşünülüyor olunsa bile çözüm üretil(e)memesi, üretilse bile hayata geçiril(e)memesi. (okul öncesinden itibaren yaparak, proje bazlı öğrenme, yazın deneylerle uğraşacakları ortamlar sunmak lazım. aslında sorun çözüm bulmak değil. çözümü hayata geçirme noktası. burada da en somut söylenebilecek şey reform yapma şeklini değiştirmek gerektiği. "içeriğe şunu koyayım" demenin anlamı yok. zaten bunlar denenmiş ve içeriğe konmuş. uygulamada neden olmuyor, niye başarı sağlanamıyor buna bakmalıdır.)
(11) ilköğretimde sınıfta kalmanın kaldırılmış olması.
(12) toplam eğitim-öğretim sürecinin sonunda öğrencinin temel düzeyde bile olsa yabancı dil bilgisine hakim olmamasına rağmen mezun olması. (bkz: öğrenciye 12 yılda ingilizce öğretemeyen sistem)
(13) branş öğretmenlerinin alanlarında yetersizlikleri (bkz: ingilizce bilmeyen ingilizce öğretmenim oldu). örneğin, ösym tarafından açıklanan 2017 yılında yapılan öğretmenlik alan bilgisi testi (öabt) raporuna göre bu sınavda her bölüm için adaylara alanlarında 50’şer soru yöneltilmiş ancak türkçe öğretmenliği testinde iki soru iptal edildiği için bu testin ortalaması 48 soru üzerinden hesaplanmıştır. buna göre testlerde en düşük başarı 11.82 ortalamayla fen bilimleri/fen ve teknoloji öğretmenliğinde, en yüksek ortalama ise 34.88 ile psikolojik danışma ve rehberlik öğretmenliğinde gerçekleşmiştir. sosyal bilgiler, tarih, coğrafya, biyoloji, ingilizce ile sınıf öğretmenliği alan testlerinde hesaplanan ortalama değerleri 21 ile 25 arasında değişmiştir. türkçe, din kültürü ve ahlak bilgisi, psikolojik danışma ve rehberlik ile okul öncesi öğretmenlikleri alan testlerinin ortalama değerleri ise, 25’in üzerinde çıkmıştır. daha açık bir ifade ile öabt'ye giren fen bilimleri öğretmen adaylarının kendilerine yöneltilen soruların yaklaşık yüzde 80'ini bilmediği; sosyal bilgiler, tarih, coğrafya, biyoloji, ingilizce ile sınıf öğretmenliği alan testlerinde hesaplanan ortalama değerleri 21 ile 25 arasında değişmesi nedeniyle bu alanlardaki öğretmen adaylarının da alanlarının yüzde 75'ine hakim olmadığı/bilmediği öne sürülebilecektir.
ezcümle, son 18 yıllık kesintisiz tek parti iktidarında bile toplam 6 kez milli eğitim bakanı değişikliğinin yapıldığı , gelen her yeni bakanın reformlar yapmak üzere kolları sıvadığı göz önünde bulundurulursa "neden başarısızız?" sorusu üzerine düşünmek için daha çok nedenimiz olduğu görülecektir.
not: söz konusu maddeler zaman içinde güncellenecek ve yeni maddeler eklenecektir.
(2) türkiye’deki öğretmenlerin moralinin düşük, (uluslararası) ortalamanın altında olması.
(3) öğretmenlerin içeriğe, yönetime katılımının zayıf olması. (pisa verilerine göre öğretmenlerin özerkliğinde sonuncuyuz.)
(4) çocukların evlerinde de çoğu zaman zengin öğrenme kaynaklarının olmaması. (bir başka deyişle ab ülkeleri arasında, ailenin sosyo ekonomik statüsünden, kullandığı kelime haznesine, gelir ve mesleğine kadar pek çok başlıkta sonuncu sırada olmamız. pisa’ya katılan öğrencilerin verdiği cevaplara göre türkiye’de evinde 100'den fazla kitap olan öğrencilerin oranı yüzde 18. evlerin yarısından fazlasında 25’ten az kitap var. bunun başarıya etkisini rakamlar kanıtlıyor. evinde 10 kitap olan öğrenciler evlerinde 200 kitap olanlara göre fende 87, matematikte 108 puan daha düşük başarı gösteriyor. 108 puan farkı demek iki buçuk öğrenme yılı geride olmak demek. tatillerde veya okul dışı zamanlarda kitap okuyan, müzeleri gezen, deneyler yapan, yaz okullarına katılan çocuklar öğrendiklerini bir sonraki yıla taşıyor ve daha başarılı oluyor.)
(5) yapılan son reformlarda eleştirel düşünme, problem çözme, yaratıcı düşünme gibi becerilerin kazandırılacağı bir müfredat oluşturulmasına rağmen bunun kağıt üzerinde kalması, hayata geçirilememesi.
(6) her okulun şartlarının eşit olmaması. örneğin, kimi okullarda sınıflar kalabalık kimilerinde daha az öğrenci olması. (yine pisa verilerinden kıyaslama yapacak olursak, türkiye’de 15 yaşındaki öğrencilerin okuduğu okullarda ortalama sınıf mevcudu 44 kişi. avrupa’da en kalabalık sınıflar bizde. finlandiya’da sınıflar 20 kişilik. ab ortalaması 25. öğretmen başına düşen öğrenci sayısı arttıkça başarı düşüyor. müfredatın uygulanamamasında okullarda kaynak eksikliği sorunun da payı var. deney gereçleri, kütüphane çok eksik. okulların kütüphanesi pek çok şeyin göstergesidir oysa. pisa‘ya katılan öğrencilerin okuduğu okullarda 5 binin üzerinde kitabı olan kütüphane oranı yüzde bir. güney kore’de bu oran yüzde 92. pisa’da fen ve matematikte başarı sıralamasında ilk üçte olan singapur’da ise bu oran yüzde 77.)
(7) üniversiteye girişte uygulanan sınav sistemimizin (test) bu başarısızlıkta çok etkili olması. (örneğin pisa sadece çoktan seçmeli test olsa türkiye oecd ortalamasını yakalardı. türkiye'de çocuklar test çözmeyi biliyor. ancak test, bildiğini tekrarlama üzerine. bir anlamda biz hafızayı ölçüyoruz. bilgiyi kullanmayı, sentez yapmayı, olmayan bir şeyi ortaya koymayı ölçmüyoruz. liseye ve üniversiteye geçişte de sınavlar olacaktır, bu kaçınılmazdır. ancak sorun, sınavların niteliğidir. koyduğunuz sınav sistemi eğitim sistemini mıknatıs gibi oraya çeker. yani siz test yöntemi ile ortaya ezber sorular koyarsanız, eğitim ezbere olur. bizim sınavlarımız hayal gücünü, vizyonunu, deney yapma becerisini ölçmeyen sınavlar. çocuklara sınavlarda google’dan bulacakları ve daha sonra da unutacakları şeyler soruluyor.)
(8) okul öncesi eğitime katılımda yüksek bir oran yakalanamamış olması. (pisa’ya katılan öğrencilerin yüzde 29’u okul öncesi eğitim almış. okul öncesi eğitim alan ve almayan öğrenciler arasında 60 puanlık fark var. yani okul öncesi eğitim alanlar 60 puan daha fazla almış sınavlarda. okul öncesi eğitim alan öğrenci her zaman pek çok anlamda daha önde oluyor.)
(9) dünyada yeni bir ekonomik düzen kurulmuş olması ve adına "bilgi ekonomisi" denen bu düzende artık doğal kaynaklar, tarımsal kaynaklar, jeopolitik kaynaklar kadar önemli olan başka bir girdinin de "yüksek beceri seviyesine sahip bireyler" olması. (hayal gücü yüksek, muhakeme kabiliyetine sahip, analiz ve sentez yapabilen ve yeni fikir ve düşünceleri ortaya koyan bireyler bu yeni ekonominin taşıyıcıları olarak görünmesi.)
(10) türkiye'nin fen ve matematikte pisa'da çuvallamasının üzerine düşünülüyor olunsa bile çözüm üretil(e)memesi, üretilse bile hayata geçiril(e)memesi. (okul öncesinden itibaren yaparak, proje bazlı öğrenme, yazın deneylerle uğraşacakları ortamlar sunmak lazım. aslında sorun çözüm bulmak değil. çözümü hayata geçirme noktası. burada da en somut söylenebilecek şey reform yapma şeklini değiştirmek gerektiği. "içeriğe şunu koyayım" demenin anlamı yok. zaten bunlar denenmiş ve içeriğe konmuş. uygulamada neden olmuyor, niye başarı sağlanamıyor buna bakmalıdır.)
(11) ilköğretimde sınıfta kalmanın kaldırılmış olması.
(12) toplam eğitim-öğretim sürecinin sonunda öğrencinin temel düzeyde bile olsa yabancı dil bilgisine hakim olmamasına rağmen mezun olması. (bkz: öğrenciye 12 yılda ingilizce öğretemeyen sistem)
(13) branş öğretmenlerinin alanlarında yetersizlikleri (bkz: ingilizce bilmeyen ingilizce öğretmenim oldu). örneğin, ösym tarafından açıklanan 2017 yılında yapılan öğretmenlik alan bilgisi testi (öabt) raporuna göre bu sınavda her bölüm için adaylara alanlarında 50’şer soru yöneltilmiş ancak türkçe öğretmenliği testinde iki soru iptal edildiği için bu testin ortalaması 48 soru üzerinden hesaplanmıştır. buna göre testlerde en düşük başarı 11.82 ortalamayla fen bilimleri/fen ve teknoloji öğretmenliğinde, en yüksek ortalama ise 34.88 ile psikolojik danışma ve rehberlik öğretmenliğinde gerçekleşmiştir. sosyal bilgiler, tarih, coğrafya, biyoloji, ingilizce ile sınıf öğretmenliği alan testlerinde hesaplanan ortalama değerleri 21 ile 25 arasında değişmiştir. türkçe, din kültürü ve ahlak bilgisi, psikolojik danışma ve rehberlik ile okul öncesi öğretmenlikleri alan testlerinin ortalama değerleri ise, 25’in üzerinde çıkmıştır. daha açık bir ifade ile öabt'ye giren fen bilimleri öğretmen adaylarının kendilerine yöneltilen soruların yaklaşık yüzde 80'ini bilmediği; sosyal bilgiler, tarih, coğrafya, biyoloji, ingilizce ile sınıf öğretmenliği alan testlerinde hesaplanan ortalama değerleri 21 ile 25 arasında değişmesi nedeniyle bu alanlardaki öğretmen adaylarının da alanlarının yüzde 75'ine hakim olmadığı/bilmediği öne sürülebilecektir.
ezcümle, son 18 yıllık kesintisiz tek parti iktidarında bile toplam 6 kez milli eğitim bakanı değişikliğinin yapıldığı , gelen her yeni bakanın reformlar yapmak üzere kolları sıvadığı göz önünde bulundurulursa "neden başarısızız?" sorusu üzerine düşünmek için daha çok nedenimiz olduğu görülecektir.
not: söz konusu maddeler zaman içinde güncellenecek ve yeni maddeler eklenecektir.
devamını gör...
thomas samuel kuhn
hem fizikçi hem bilim tarihçisi, hem de bilim felsefecisi.* the structure of scientific* revolutions adlı eseriyle çığır açmıştır. bu kitapla ''paradigma'' kavramını sadece felsefenin değil, tüm akademinin gündemine sokmuştur. the copernican revolution* ve the road since structure* the essential tension* türkeye çevrilen eserleridir. black-body theory and the quantum discontinuity* hala çevrilmedi malesef.
kuhn deyince akla gelen bilimsel devrimlerin yapısı ve paradigma kavramıdır. bu kitabında klasik bilim anlayışına saldıran kuhn, bilimin ''paradigma'' değişiklikleriyle süregeldiğini ve bunun bi ilerleme olmadığını ileri sürmüştür. ilerleme(progress), tekamül ve evrilmedir. bilimde meydana gelen paradigma değişiklikleri, sadece hakim olan gözlem öncesi yargı ve değerlerin değişmesiyle ilgilidir. bir tekamül söz konusu değildir. daha önce kabul görmemiş teorik anlayışlar yeni paradigmalarda kabul görebilir olduğunu da bilim tarihinde görmüştür. buradaki ilhamını da alexandre koyre'den alır.
kopernik devrimi'nde de bahsettiği üzere, kuhn, aristo kozmolojisi üzerinde de sık sık düşünür ve ''saçma''lığını anlamlandıramazmış. böyle ütopik bi evren kuhn'a saçma gelip de, aristo gibi bi dehaya nasıl makul gözükebilir diye düşünmeye devam ederken bir epifaniyle birlikte, bunun bir ''değer'' farkı olduğunu idrak ediyor. paradigmaları açıklayan değerler arasında asla bi objektiflik yoktur kuhn'a göre. yani kısaca, kuantum teorisi, newtonyen anlayıştan daha iyi bi açıklama sunmaz bize. sadece farklı bi bakış açısıdır. işte bu tespitler bilim dünyasını sonu gelmez bi tartışmaya itmiş bulundu can yazarlar.
edit: yapı'dan sonraki yol adlı kitabında itiraf ettiği üzere, ömrünün kalanını bir kuhniyen olarak geçirmemiştir.
kuhn deyince akla gelen bilimsel devrimlerin yapısı ve paradigma kavramıdır. bu kitabında klasik bilim anlayışına saldıran kuhn, bilimin ''paradigma'' değişiklikleriyle süregeldiğini ve bunun bi ilerleme olmadığını ileri sürmüştür. ilerleme(progress), tekamül ve evrilmedir. bilimde meydana gelen paradigma değişiklikleri, sadece hakim olan gözlem öncesi yargı ve değerlerin değişmesiyle ilgilidir. bir tekamül söz konusu değildir. daha önce kabul görmemiş teorik anlayışlar yeni paradigmalarda kabul görebilir olduğunu da bilim tarihinde görmüştür. buradaki ilhamını da alexandre koyre'den alır.
kopernik devrimi'nde de bahsettiği üzere, kuhn, aristo kozmolojisi üzerinde de sık sık düşünür ve ''saçma''lığını anlamlandıramazmış. böyle ütopik bi evren kuhn'a saçma gelip de, aristo gibi bi dehaya nasıl makul gözükebilir diye düşünmeye devam ederken bir epifaniyle birlikte, bunun bir ''değer'' farkı olduğunu idrak ediyor. paradigmaları açıklayan değerler arasında asla bi objektiflik yoktur kuhn'a göre. yani kısaca, kuantum teorisi, newtonyen anlayıştan daha iyi bi açıklama sunmaz bize. sadece farklı bi bakış açısıdır. işte bu tespitler bilim dünyasını sonu gelmez bi tartışmaya itmiş bulundu can yazarlar.
edit: yapı'dan sonraki yol adlı kitabında itiraf ettiği üzere, ömrünün kalanını bir kuhniyen olarak geçirmemiştir.
devamını gör...
âşık
ozan-baksı geleneğinin ortadan kalkması ile anadolu'da gelişen aşık edebiyatına mensup kişerin alaylı bir şekilde öğrenip icra ettikleri meslek.
aşıklar şiirlerini genellikle dörtlük düzeneğinde; yedili, sekizi ve on birli hece ölçüsü ile söylerler.
mahlasları ile tanınırlar ve de şiirlerini saz eşliğinde söylerler.
köroğlu, karacaoğlan, dadaloğlu, aşık veysel öne çıkan aşıklardandır.
sazlı, sözlü aşık veysel'den 'atam' için seslendirilmiş bir örneği şuraya bırakayım.
okumak isteyenler için de.
ağlayalım atatürk'e
bütün dünya kan ağladı
başbuğ olmuştu mülke
geldi ecel can ağladı
şüphesiz bu dünya fani
tanrı'nın aslanı hani
insi cinsi cem'i mahluk
hepsi birden ağladı
doğu batı cenup şimal
aman tanrım bu nasıl hal
atatürk'e erdi zeval
amir memur altın kürsü
yas çekip mebsan* ağladı
iskender-i zülkarneyin
çalışmadı bunca leğin
her millet atatürk deyin
cemiyet-i akvam ağladı
atatürk'ün eserleri
söylenecek bundan geri
bütün dünyanın her yeri
ah çekti vatan ağladı
fabrikalar icat etti
atalığın ispat etti
varlığın türk'e terk etti
döndü çark devran ağladı
bu ne kuvvet bu ne kudret
vardı bunda bir hikmet
bütün türkler inönü ismet
gözlerinden kan ağladı
tren hattı tayyareler
türkler giydi hep karalar
semerkand'ı buhara'lar
işitti her yan ağladı
siz sağ olun türk gençleri
çalışanlar kalmaz geri
mareşal fevzi'nin askerleri
ordular teğmen ağladı
zannetme ağlayan gülmez
aslan yatağı boş kalmaz
yalınız gidenler gelmez
felek-el mevt'in elinden
her gelen insan ağladı
uzatma veysel bu sözü
dayanmaz herkesin özü
koruyalım yurdumuzu
dost değil düşman ağladı
a. v. ş.
aşıklar şiirlerini genellikle dörtlük düzeneğinde; yedili, sekizi ve on birli hece ölçüsü ile söylerler.
mahlasları ile tanınırlar ve de şiirlerini saz eşliğinde söylerler.
köroğlu, karacaoğlan, dadaloğlu, aşık veysel öne çıkan aşıklardandır.
sazlı, sözlü aşık veysel'den 'atam' için seslendirilmiş bir örneği şuraya bırakayım.
okumak isteyenler için de.
ağlayalım atatürk'e
bütün dünya kan ağladı
başbuğ olmuştu mülke
geldi ecel can ağladı
şüphesiz bu dünya fani
tanrı'nın aslanı hani
insi cinsi cem'i mahluk
hepsi birden ağladı
doğu batı cenup şimal
aman tanrım bu nasıl hal
atatürk'e erdi zeval
amir memur altın kürsü
yas çekip mebsan* ağladı
iskender-i zülkarneyin
çalışmadı bunca leğin
her millet atatürk deyin
cemiyet-i akvam ağladı
atatürk'ün eserleri
söylenecek bundan geri
bütün dünyanın her yeri
ah çekti vatan ağladı
fabrikalar icat etti
atalığın ispat etti
varlığın türk'e terk etti
döndü çark devran ağladı
bu ne kuvvet bu ne kudret
vardı bunda bir hikmet
bütün türkler inönü ismet
gözlerinden kan ağladı
tren hattı tayyareler
türkler giydi hep karalar
semerkand'ı buhara'lar
işitti her yan ağladı
siz sağ olun türk gençleri
çalışanlar kalmaz geri
mareşal fevzi'nin askerleri
ordular teğmen ağladı
zannetme ağlayan gülmez
aslan yatağı boş kalmaz
yalınız gidenler gelmez
felek-el mevt'in elinden
her gelen insan ağladı
uzatma veysel bu sözü
dayanmaz herkesin özü
koruyalım yurdumuzu
dost değil düşman ağladı
a. v. ş.
devamını gör...
whisper (yazar)
tanımlarını okurken çok eğlendiğim, sözlüğe yakışan, kafa bir yazar olduğunu düşünüyorum. tanımların bol olsun whisper.
devamını gör...
yeni tanışılan kişinin şizofreni tedavisi olduğunu öğrenmek
lise sonda okul değiştirmiştim. sınıfımızdan bir arkadaşımızda şizofreni görülüyormuş raporu varmış vs bilmiyordum tabi. çocuk derslerde bazen "beni almaya geldiler kapının ordalar" falan diye bağırırdı tam da sağımda oturuyordu bir defasında sıramı tutup fırlatmıştı biraz tırsıyordum başlarda. diğer sınıftakiler korkuyordu ondan ama biz korkmuyorduk, zamanla ben de alıştım zaten. bazen ilaçlarını düzenli almayınca halüsinasyonları artıyor dışardan ürkütücü bir hale geliyordu. bazen çok keyifli olurdu herkesle sohbet ederdi iyi çocuktu çok severdim. sınıftakilerle sınav yaklaştıkça iyice kanıksadık onun bu durumunu. çocuk ara sıra cama çıkar kuş oldum ben falan derdi. sınıftan a kişisi b'ye "ya şunu camdan alsana şu testi çözeyim bir sonrakine ben alırım." şeklinde diyaloglar dönmekteydi.
devamını gör...
okunur korkusuyla günlük tutamayanlar
lisede çıktığım kızın, benden de bahsettiği günlüğünü okuyan babasının hışmına uğramamdan dolayı yersiz bir korku olmadığını düşünüyorum.
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
eski insanların nüfus cüzdanına "kafa kağıdı" demesinin sebebi; nüfus cüzdanının ilk kullanıldığı zamanlarda (1863), insanların fesinin altında taşımayı tercih etmesindendir.
tanım: birtakım bilgiler paylaşılan başlık.
tanım: birtakım bilgiler paylaşılan başlık.
devamını gör...
sürekli gelecekteki güzel günleri beklemek
gelecekse neden olmasın. bekleriz.
devamını gör...
ceza hukukunda içtima kuralları
tdk'ya göre içtima: birleştirme ,toplama anlamına gelen arapça kökenli bir sözcüktür.
ceza hukukunda ise bazen suçları ,bazen de cezaları birleştirmeyi ifade eden teknik bir hukuk terimidir.
ceza hukuku ve ceza yargılamalarında temel prensip, fiil kadar suç olduğu ve suç kadar da ceza gerektiği yaklaşımıdır.ancak öyle durumlar vardır ki, bazen tek bir fiille birden fazla suç işlemiş olursunuz ya da birden fazla fiille sadece tek bir suç işlemiş sayılırsınız.peki bu gibi durumlar nelerdir ve cezalandırmalar nasıl yapılacaktır? bu soruya cevap vermek ve daha somut hale getirebilmek için zincirleme suç, birleşik suç, fikri içtima ve gerçek içtima kavramlarını kabaca açıklayıp örneklendirelim.
zincirleme suç ,türk ceza kanununda 43.maddede düzenlenir.burda fail, bir suçu, aynı kişiye karşı birden fazla kez ve aynı suçun icrası kapsamında işlemektedir.ancak ayrı ayrı değil söz konusu tek suçtan cezalandırılmaktadır.yani kanun,burda suçları içtima etmekte(toplamakta) ve tek bir cezaya hükmetmektedir.
örneğin: hırsız, bir kişinin konutuna öğlen vakti girmiş ,arabanın yedek anahtarını çalmış, bir kaç saat sonra da kişinin ofisinin önüne gelip arabayı çalarak kaçmıştır. . anahtarı ve arabayı çalan hırsız iki farklı hırsızlık suçu işlemiş gibi görünmektedir.ancak hırsız, aynı suçun(hırsızlık)icrası kapsamında ,aynı kişiye karşı ,farklı zamanlarda işlediğinden ortada tek suç olduğu kabul edilir ve fail tek bir hırsızlık suçundan cezalandırılır. dediğimiz gibi burada suçlar toplanarak tek bir suça indirilmiştir ve tek bir cezaya hükmedilecektir.
birleşik suçta, biri diğerinin unsurunu veya nitelikli halini oluşturan iki veya daha fazla suç söz konusudur.bunlar birleşerek yeni bir suça vücud verir.birleşen suçlar yeni suçun içinde tabiri caizse adeta erimektedir. fail ,birleşen suçlardan ayrı ayrı değil,yalnızca oluşan yeni suçtan ceza alacaktır.
örnek verelim: cebir ve tehdit tck 'da ayrı ayrı düzenlenmiş farklı nitelikte suçlardır.yağma suçu ise cebir veya tehditle bir kişinin elinden malının zorla alınmasıdır. yağma yapan berke, aslında cebir ve tehdit suçlarını da işlemektedir.çünkü yağma suçunun unsurları malı zorla almanın cebir veya tehditle gerçekleştirilmesidir.ancak berke bu durumdan yırtmakta ve yalnızca yağma suçundan ceza almaktadır.berke boş yere sevinmemelidir.çünkü 6 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası alacaktır.
fikri içtima ise ikiye ayrılır: aynı neviden fikri içtima ve farklı neviden fikri içtima.
kanunumuz 44. maddede fikri içtima başlığı altında sadece farklı neviden fikri içtimayı düzenlemiştir.farklı neviden fikri içtimada fail tek bir fiil(tek hareket) ile birden fazla suçun oluşmasına sebebiyet vermektedir. hemen bir örnek verelim:
ingiliz subayı edward, savaşta çok canını yakan gazi revolversiz ittihatçıya kin güder. revolverini artık kullanmadığını bildiğinden cesaret alarak silahını çeker ve arabasında ışıkta bekleyen revolversizin başına doğru ateş eder.kurşun ön camı parçalar ve revolversizin omzuna isabet eder.. burada edward tek bir fiille(ateş etmek) hem kasten öldürmeye teşebbüs, hem kasten yaralama hem de mala zarar verme suçunu işlemiştir. fikri içtima kuralı gereği bu suçlardan en ağır cezayı gerektiren suç hangisiyse o suçtan tek bir ceza alacaktır.kasten öldürme ,kasten yaralama ve işkence gibi suçlarda kanun gereği fikri içtima değil gerçek içtima( cezaların birleştirilmesi) uygulanacağı için edward kasten öldürmeye teşebbüs ve kasten yaralama suçları bakımından ayrı ayrı ceza alacaktır.mala zarar verme suçunda ise ceza almayacaktır.
böylelikle yukarıdaki örnekte gerçek içtimadan da bahsetmiş olduk.cezaları bu sefer ayrı ayrı topladık ve faile birleştirerek verdik.
aynı neviden fikri içtima ise zincirleme suçun tanımlandığı maddenin ikinci fıkrasında açıklanmıştır. özel bir başlığı yoktur. burada fail tek bir fiille birden fazla kişiye karşı aynı suçu işliyor.
örneğin: akşam üstü kahvehaneye giren hamdullah amca alkolün de etkisiyle içerdekilere ''hepiniz yavşaksınız,hepinizin sülalesinin silkeleyim''[(bkz: silkelemek)] diye bağırıyor.tek fiille 30 kişiye hakaret ediyor.elbette aynı neviden fikri içtima hükümleri (43/2)uygulanacak ve hamdullah amcaya tek bir hakaret suçundan ceza verilecektir.aksi halde gerçek içtima uygulansaydı 30×2 yıldan 60 yıl ceza alacaktı. yazık,hamdullah amcaya bu kadarı fazla olurdu.
ceza hukukunda ise bazen suçları ,bazen de cezaları birleştirmeyi ifade eden teknik bir hukuk terimidir.
ceza hukuku ve ceza yargılamalarında temel prensip, fiil kadar suç olduğu ve suç kadar da ceza gerektiği yaklaşımıdır.ancak öyle durumlar vardır ki, bazen tek bir fiille birden fazla suç işlemiş olursunuz ya da birden fazla fiille sadece tek bir suç işlemiş sayılırsınız.peki bu gibi durumlar nelerdir ve cezalandırmalar nasıl yapılacaktır? bu soruya cevap vermek ve daha somut hale getirebilmek için zincirleme suç, birleşik suç, fikri içtima ve gerçek içtima kavramlarını kabaca açıklayıp örneklendirelim.
zincirleme suç ,türk ceza kanununda 43.maddede düzenlenir.burda fail, bir suçu, aynı kişiye karşı birden fazla kez ve aynı suçun icrası kapsamında işlemektedir.ancak ayrı ayrı değil söz konusu tek suçtan cezalandırılmaktadır.yani kanun,burda suçları içtima etmekte(toplamakta) ve tek bir cezaya hükmetmektedir.
örneğin: hırsız, bir kişinin konutuna öğlen vakti girmiş ,arabanın yedek anahtarını çalmış, bir kaç saat sonra da kişinin ofisinin önüne gelip arabayı çalarak kaçmıştır. . anahtarı ve arabayı çalan hırsız iki farklı hırsızlık suçu işlemiş gibi görünmektedir.ancak hırsız, aynı suçun(hırsızlık)icrası kapsamında ,aynı kişiye karşı ,farklı zamanlarda işlediğinden ortada tek suç olduğu kabul edilir ve fail tek bir hırsızlık suçundan cezalandırılır. dediğimiz gibi burada suçlar toplanarak tek bir suça indirilmiştir ve tek bir cezaya hükmedilecektir.
birleşik suçta, biri diğerinin unsurunu veya nitelikli halini oluşturan iki veya daha fazla suç söz konusudur.bunlar birleşerek yeni bir suça vücud verir.birleşen suçlar yeni suçun içinde tabiri caizse adeta erimektedir. fail ,birleşen suçlardan ayrı ayrı değil,yalnızca oluşan yeni suçtan ceza alacaktır.
örnek verelim: cebir ve tehdit tck 'da ayrı ayrı düzenlenmiş farklı nitelikte suçlardır.yağma suçu ise cebir veya tehditle bir kişinin elinden malının zorla alınmasıdır. yağma yapan berke, aslında cebir ve tehdit suçlarını da işlemektedir.çünkü yağma suçunun unsurları malı zorla almanın cebir veya tehditle gerçekleştirilmesidir.ancak berke bu durumdan yırtmakta ve yalnızca yağma suçundan ceza almaktadır.berke boş yere sevinmemelidir.çünkü 6 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası alacaktır.
fikri içtima ise ikiye ayrılır: aynı neviden fikri içtima ve farklı neviden fikri içtima.
kanunumuz 44. maddede fikri içtima başlığı altında sadece farklı neviden fikri içtimayı düzenlemiştir.farklı neviden fikri içtimada fail tek bir fiil(tek hareket) ile birden fazla suçun oluşmasına sebebiyet vermektedir. hemen bir örnek verelim:
ingiliz subayı edward, savaşta çok canını yakan gazi revolversiz ittihatçıya kin güder. revolverini artık kullanmadığını bildiğinden cesaret alarak silahını çeker ve arabasında ışıkta bekleyen revolversizin başına doğru ateş eder.kurşun ön camı parçalar ve revolversizin omzuna isabet eder.. burada edward tek bir fiille(ateş etmek) hem kasten öldürmeye teşebbüs, hem kasten yaralama hem de mala zarar verme suçunu işlemiştir. fikri içtima kuralı gereği bu suçlardan en ağır cezayı gerektiren suç hangisiyse o suçtan tek bir ceza alacaktır.kasten öldürme ,kasten yaralama ve işkence gibi suçlarda kanun gereği fikri içtima değil gerçek içtima( cezaların birleştirilmesi) uygulanacağı için edward kasten öldürmeye teşebbüs ve kasten yaralama suçları bakımından ayrı ayrı ceza alacaktır.mala zarar verme suçunda ise ceza almayacaktır.
böylelikle yukarıdaki örnekte gerçek içtimadan da bahsetmiş olduk.cezaları bu sefer ayrı ayrı topladık ve faile birleştirerek verdik.
aynı neviden fikri içtima ise zincirleme suçun tanımlandığı maddenin ikinci fıkrasında açıklanmıştır. özel bir başlığı yoktur. burada fail tek bir fiille birden fazla kişiye karşı aynı suçu işliyor.
örneğin: akşam üstü kahvehaneye giren hamdullah amca alkolün de etkisiyle içerdekilere ''hepiniz yavşaksınız,hepinizin sülalesinin silkeleyim''[(bkz: silkelemek)] diye bağırıyor.tek fiille 30 kişiye hakaret ediyor.elbette aynı neviden fikri içtima hükümleri (43/2)uygulanacak ve hamdullah amcaya tek bir hakaret suçundan ceza verilecektir.aksi halde gerçek içtima uygulansaydı 30×2 yıldan 60 yıl ceza alacaktı. yazık,hamdullah amcaya bu kadarı fazla olurdu.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
boşandım dün gece.
deniz ile rüzgâr da bir yere kadar yanyana idare ediyormuş, sıkıldım.
öyle çabuk ve öyle çok sıkılıyorum ki artık, anlatamam.
tek istediğim evim, türkan, gece ve ben.
olursa bahçede hanımeli, olmazsa ona da can sağlığı.
sabah evden çıkıp ekmek alacak kadar derman, tek kişilik yemeğin tuzunu düşünecek kadar yaşam zevki, bunu daha önce okuyayım diyebileceğim bir kaç kitap.
ve bol bol müzik, şarkılar, şarkılarım.
insan lüzumsuz, insan gereksiz, insanlar ben dahil hepsi mallık abidesi.
insanlara laf anlatmaktansa kaldırım taşı ile dertleşirim bin kat iyi.
ne diyordum? hah, sıkıldım.
tek kişilik şarkılar dardır diyorum ama tek kişilik şarkılara tutunarak devam edeceğiz artık yola, çünkü şarkıları aynı kulakla duyacak insanlara yol verdim ya da onlar bana yol verdiler.
hof, bak, yazarken bile sıkıldım iyi mi?
ne diyeyim, ne güzeldik oysa biz?
deniz ile rüzgâr da bir yere kadar yanyana idare ediyormuş, sıkıldım.
öyle çabuk ve öyle çok sıkılıyorum ki artık, anlatamam.
tek istediğim evim, türkan, gece ve ben.
olursa bahçede hanımeli, olmazsa ona da can sağlığı.
sabah evden çıkıp ekmek alacak kadar derman, tek kişilik yemeğin tuzunu düşünecek kadar yaşam zevki, bunu daha önce okuyayım diyebileceğim bir kaç kitap.
ve bol bol müzik, şarkılar, şarkılarım.
insan lüzumsuz, insan gereksiz, insanlar ben dahil hepsi mallık abidesi.
insanlara laf anlatmaktansa kaldırım taşı ile dertleşirim bin kat iyi.
ne diyordum? hah, sıkıldım.
tek kişilik şarkılar dardır diyorum ama tek kişilik şarkılara tutunarak devam edeceğiz artık yola, çünkü şarkıları aynı kulakla duyacak insanlara yol verdim ya da onlar bana yol verdiler.
hof, bak, yazarken bile sıkıldım iyi mi?
ne diyeyim, ne güzeldik oysa biz?
devamını gör...
insan haklarını icat eden ülke
fransa'dır 1789 yılında bu meseleleri meclisinde konuşmuş ve insanların temel haklarının olduğunu resmen kabul etmişlerdir.(!)
böyle bir olayda öncü olup, sonra sayısız soykırımlar yaparsan ne derler sana? "ele verir talkını kendi yutar salkımı"
fransa insan haklarını kabul ettikten sonra neler yaptı?
-cezayirde 132 yıllık işgalde 1 milyonda fazla insan öldürdüler kaynak
-1994 yılında ruanda'da 100 gün içinde 800.000 insan öldürdüler. sömürgecilik bu dönemde fiilen yasak olduğundan katliam hükümet eli ile yapılmıştır ama hükümetin şuanki afganistan hükümetinin amerika ile münasebeti ne ise ruanda hükümetinin fransa ile münasebeti aynıdır kaynak
-300 yıl boyunca afrika kıtasının 3 de 1'ini sömürgelerinde tuttular şuan dahi sistemi değişmiş ve bazı haklar tanıyıp hükümetleri istedikleri kişilerden getirmek suretiyle bu sömürge devam etmektedir, mesela cezayirdekiler fransa'ya sürekli göç halindedir ve fransa'da alt kadame işlerde düşük ücretle çalışırlar.
ironik.
böyle bir olayda öncü olup, sonra sayısız soykırımlar yaparsan ne derler sana? "ele verir talkını kendi yutar salkımı"
fransa insan haklarını kabul ettikten sonra neler yaptı?
-cezayirde 132 yıllık işgalde 1 milyonda fazla insan öldürdüler kaynak
-1994 yılında ruanda'da 100 gün içinde 800.000 insan öldürdüler. sömürgecilik bu dönemde fiilen yasak olduğundan katliam hükümet eli ile yapılmıştır ama hükümetin şuanki afganistan hükümetinin amerika ile münasebeti ne ise ruanda hükümetinin fransa ile münasebeti aynıdır kaynak
-300 yıl boyunca afrika kıtasının 3 de 1'ini sömürgelerinde tuttular şuan dahi sistemi değişmiş ve bazı haklar tanıyıp hükümetleri istedikleri kişilerden getirmek suretiyle bu sömürge devam etmektedir, mesela cezayirdekiler fransa'ya sürekli göç halindedir ve fransa'da alt kadame işlerde düşük ücretle çalışırlar.
ironik.
devamını gör...
çernobil santrali patlarken telefonundan maçkolik iddia oranlarına bakan başmühendis
osmanlı imparatorluğu çökerken saraydakilerin survivor izlemesi gibi bişeydir.
devamını gör...
aynı nehirde iki kez yıkanılmaz
herakleitos değişmeyen tek şey değişim yasasıdır demiş ve bu yasaya logos demiştir. her şey akıyor ve bir nehirde iki defa yıkanılamaz diyerek desteklemiştir.
devamını gör...
pargalı ibrahim paşa
ı. süleyman saltanatı döneminde 27 haziran 1523 - 15 mart 1536 arasında sadrazamlık yapan, önemli siyasal ve askerî olaylarda rol oynayan osmanlı devlet adamı.
muhteşem süleyman döneminin aktörlerinden ikinci adam. tarihsel süreçte baktığımızda başarılı olan liderler etraflarında başarılı kişiler bulundurmuştur. pargalı bunlardan biridir. mısır valisinin isyanının bastırılmasından mohaç'a katkıda bulunmuştur. 13 yıl boyunca imparatorluğun ikinci adamı olmaktan kibre kapıldığı söylenebilir ki bu da onun sonunu hazırlayan gelişmelerden biridir.
muhteşem süleyman döneminin aktörlerinden ikinci adam. tarihsel süreçte baktığımızda başarılı olan liderler etraflarında başarılı kişiler bulundurmuştur. pargalı bunlardan biridir. mısır valisinin isyanının bastırılmasından mohaç'a katkıda bulunmuştur. 13 yıl boyunca imparatorluğun ikinci adamı olmaktan kibre kapıldığı söylenebilir ki bu da onun sonunu hazırlayan gelişmelerden biridir.
devamını gör...
albert einstein
derin futbol programında "einstein adam mıdır? " tartışmasına konu olan fizikçidir.
buradan
buradan
devamını gör...
27 mayıs 2021 dolar kurunun tarihi rekor kırması
titanic misali, gemi batarken g*tü kalkarmış.
devamını gör...
yazarların şu an olmak istedikleri yerler
cennette olmak isterdim acizliğime sığınarak
devamını gör...
dyna blaster
eskiden atari salonlarında kollu makinelerde oynanan bir oyundur.

öğrencilik yıllarımda okula gelip bizim 9 kişilik ekibimizden kimseyi okulda bulamadığım zaman nerde olduklarından adım gibi emin olurdum. hemen bir dolmuşa atlayıp hugo land’e gider ve bizim ekibi dyna blaster başında ellerinde jetonla beklerken bulurdum.

çok önemli bir oyundu bizim için. kimin oyunu ilk olarak bitireceği daha da önemliydi. spoiler olmayacaksa söyleyeyim ben oyunu bitirmeyi başaran üçüncü kişi olabilmiştim.
oyunun temel mantık çok basit: belirli noktalara bomba koyarak düşmanları yok etmeye çalışırken bir yandan da hayatta kalmanız gerekiyor. bir labirentin içinde çıkılan yolculuk elbette ki geçilen her turla biraz daha zorlaşırken oyun hızı da turdan tura artmaktadır. koyulan bombaların gücünü, menzilini doğru ayarlamak ve kendi koyduğunuz bombalarla ölmemek turlar ilerledikçe daha zor ama daha heyecanlı bir hal alacaktır.

oyunun bendeki hatırası çok büyük ve unutulmaz. oyun daha sonra bomberman adıyla atari oyunu ve bilgisayar oyunu olarak da tasarlandı ve o zamandan bu zamana hala tutkuyla oynamaya devam eden insanlar var.

öğrencilik yıllarımda okula gelip bizim 9 kişilik ekibimizden kimseyi okulda bulamadığım zaman nerde olduklarından adım gibi emin olurdum. hemen bir dolmuşa atlayıp hugo land’e gider ve bizim ekibi dyna blaster başında ellerinde jetonla beklerken bulurdum.

çok önemli bir oyundu bizim için. kimin oyunu ilk olarak bitireceği daha da önemliydi. spoiler olmayacaksa söyleyeyim ben oyunu bitirmeyi başaran üçüncü kişi olabilmiştim.
oyunun temel mantık çok basit: belirli noktalara bomba koyarak düşmanları yok etmeye çalışırken bir yandan da hayatta kalmanız gerekiyor. bir labirentin içinde çıkılan yolculuk elbette ki geçilen her turla biraz daha zorlaşırken oyun hızı da turdan tura artmaktadır. koyulan bombaların gücünü, menzilini doğru ayarlamak ve kendi koyduğunuz bombalarla ölmemek turlar ilerledikçe daha zor ama daha heyecanlı bir hal alacaktır.

oyunun bendeki hatırası çok büyük ve unutulmaz. oyun daha sonra bomberman adıyla atari oyunu ve bilgisayar oyunu olarak da tasarlandı ve o zamandan bu zamana hala tutkuyla oynamaya devam eden insanlar var.
devamını gör...
demet akalın'ın skandal paylaşımı
demet akalın'ın göz göre göre madrid metrosunu, nişantaşı metro olarak paylaşması durumudur. murat ongun, durumu izah etmesine rağmen paylaşımın kaldırılmaması veya edit geçilmemesi ayrı bir komedidir. demet hanım ne yapmak nereye varmak istemektedir ?
demet akalın link
murat ongun cevap
demet akalın link
murat ongun cevap
devamını gör...
