ankara altındağ halkının öfkesi
açıkçası oh iyi olmuş diyemedim. aksi gibi evler taşlanırlen aklıma o evde çocuk var mı? ağlayan bebek o evde mi? soruları geldi. yağmalamak, kırmak, dökmek bize göre değil. zaten amaçlanan iç karışıklık daha sakin kalmakta yarar var.
siz çözüm bulamazsanız biz buluruz mantığı belki kabul ama yinede suçsuz insanlar varsa eğer o saldırılan yerlerde ya da onların mallarıysa o mallar yinede doğru değil. ben ürperdim izlerken. sorguladım doğru olan bu mu diye.
asıl tepki verilmesi gereken yerler o kadar başka ki. bugün avrupa kapılarını açsa koşa koşa gideceğiz bir çoğumuz ve eminim oraya çok az kısmımız uyum sağlayacağız. sivrileceğiz, istenmeyeceğiz ama yinede kalmak için elimizden geleni yapacağız. bugün bizim muhatabımız suriyeliler, afganlar değil. onlara kapılarını açanlar. avrupa bizim sayemizde huzurlu diyenler.
bu tacizler, tecavüzler, ölümler... kadınların koca avcılığı, erkeklerin pis sapık halleri, çocukların sokaktaki sefilliği ve sağda solda dilenmeleri... hiç birinin savunulacak yanı yok. ve bence iyi olanlar ya da nasıl söylesem görünürde bize zararı olmadığını düşündüklerimiz bile gitmeli. çünkü onların çoğalması 20-30 yıl sonra başka bir türkiye anlamına geliyor. belki de yeni türkiye denilen bu kim bilir?
hepsi bir an önce kendi memleketlerindeki güvenli bölgelere gönderilmeli. bizim pisliğimiz bize yetiyor zaten!
siz çözüm bulamazsanız biz buluruz mantığı belki kabul ama yinede suçsuz insanlar varsa eğer o saldırılan yerlerde ya da onların mallarıysa o mallar yinede doğru değil. ben ürperdim izlerken. sorguladım doğru olan bu mu diye.
asıl tepki verilmesi gereken yerler o kadar başka ki. bugün avrupa kapılarını açsa koşa koşa gideceğiz bir çoğumuz ve eminim oraya çok az kısmımız uyum sağlayacağız. sivrileceğiz, istenmeyeceğiz ama yinede kalmak için elimizden geleni yapacağız. bugün bizim muhatabımız suriyeliler, afganlar değil. onlara kapılarını açanlar. avrupa bizim sayemizde huzurlu diyenler.
bu tacizler, tecavüzler, ölümler... kadınların koca avcılığı, erkeklerin pis sapık halleri, çocukların sokaktaki sefilliği ve sağda solda dilenmeleri... hiç birinin savunulacak yanı yok. ve bence iyi olanlar ya da nasıl söylesem görünürde bize zararı olmadığını düşündüklerimiz bile gitmeli. çünkü onların çoğalması 20-30 yıl sonra başka bir türkiye anlamına geliyor. belki de yeni türkiye denilen bu kim bilir?
hepsi bir an önce kendi memleketlerindeki güvenli bölgelere gönderilmeli. bizim pisliğimiz bize yetiyor zaten!
devamını gör...
anna karenina
tolstoy'un harika kitaplarından bir tanesi.
roman şöyle başlıyor :
''bütün mutlu aileler birbirine benzer. bu sözü tersine çevirecek olursak, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir.''
roman şöyle başlıyor :
''bütün mutlu aileler birbirine benzer. bu sözü tersine çevirecek olursak, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir.''
devamını gör...
çocukken aşık olunca yapılanlar
derste saçını çekmek.
devamını gör...
psikolojik şiddet
fiziksel şiddetten çok daha tehlikeli ve yıkıcı olan şiddet türüdür.
vücut yarası geçer ama kalp yarası geçmezmiş.
vücut yarası geçer ama kalp yarası geçmezmiş.
devamını gör...
keşke bana yazılsaydı dediğiniz türkü
"güneşin yeryüzünü yaktığı gibi
gülüm senin gözlerine yanmışım."
"delirmişim sev de beni uslandır
ben aklımı gözlerine takmışım"
sen nasıl bir türküsün böyle...
gülüm senin gözlerine yanmışım."
"delirmişim sev de beni uslandır
ben aklımı gözlerine takmışım"
sen nasıl bir türküsün böyle...
devamını gör...
mandariinid
gürcü sinemacı zaza urushadze nin hem senaristliğini hem de yönetmenliğini yaptığı gürcüstan ve abazya savaşının ortasında kalan iki mandalina üreticisinin anlatıldığı muhteşem bir film...
baş rollerini mikheil meskhi , misha meskhi ve giorgi nakaszhidze paylaşıyor .87 dakika boyunca bir savaş hikayesi anlatılıyor...hollywood tarzı parıltılı savaş hikayeleri isteyenler için uygun bir film değil uyaralım...
margus: yakında burda olacaklar..
ivo: kimler?
margus: ruslar ve gürcüler...mandalinalar ağaçların üzerinde kalacak. bu savaşın adı ne biliyor musun? narenciye savaşı.
ivo: ne demek isitiyorsun?
margus: mandalinalarım üzerine bir savaş bu. toprak için savaşıyorlar. mandalinalarımın yetiştiği toprak parçası için.
baş rollerini mikheil meskhi , misha meskhi ve giorgi nakaszhidze paylaşıyor .87 dakika boyunca bir savaş hikayesi anlatılıyor...hollywood tarzı parıltılı savaş hikayeleri isteyenler için uygun bir film değil uyaralım...
margus: yakında burda olacaklar..
ivo: kimler?
margus: ruslar ve gürcüler...mandalinalar ağaçların üzerinde kalacak. bu savaşın adı ne biliyor musun? narenciye savaşı.
ivo: ne demek isitiyorsun?
margus: mandalinalarım üzerine bir savaş bu. toprak için savaşıyorlar. mandalinalarımın yetiştiği toprak parçası için.
devamını gör...
sayenizde
ercan saatçi'nin elinden çıkmış olmasına şaşırdığım efsane bir şarkıdır.
ne seveni ne de gideni
hepsinden vazgeçtim
aşklarım dillere düştü sayenizde
e buymuş aşk bestesi dedikleri
ne dünyayı yakarım ne de kırarım kadehleri
sevgiye inanmaz oldum sayenizde
tükenmiş delikanlı aşk dedikleri
ne gülerim ne de kızarım ne de arkasından ağlarım
yüreğim aşklara küstü sayenizde
e bıktım artık fahişe gönüllerden
ne okyanuslar kadar derin ne de gökyüzü kadar sakin
fikirler altüst oldu sayenizde
korktum artık çarkların dönüşünden
offf allahım offf
nedendir hep zorda sana gelişim
offf allahım offf
ofları tekerledim sayenizde
sevgiyi tükettim sayenizde
kendimi kaybettim sayenizde
nayraninininam sayenizde
ne seveni ne de gideni
hepsinden vazgeçtim
aşklarım dillere düştü sayenizde
e buymuş aşk bestesi dedikleri
ne dünyayı yakarım ne de kırarım kadehleri
sevgiye inanmaz oldum sayenizde
tükenmiş delikanlı aşk dedikleri
ne gülerim ne de kızarım ne de arkasından ağlarım
yüreğim aşklara küstü sayenizde
e bıktım artık fahişe gönüllerden
ne okyanuslar kadar derin ne de gökyüzü kadar sakin
fikirler altüst oldu sayenizde
korktum artık çarkların dönüşünden
offf allahım offf
nedendir hep zorda sana gelişim
offf allahım offf
ofları tekerledim sayenizde
sevgiyi tükettim sayenizde
kendimi kaybettim sayenizde
nayraninininam sayenizde
devamını gör...
istanbul'un yazılı olmayan kuralları
bu şehire aşina olanların bildiği kurallardır.
*kadıköy boğa heykelinde buluşacaksanız asla heykelin yanında durmamalısınız. iki tarafta heykeli gören bir yere geçer ve orada birbirlerini görüp buluşurlar.
*kadıköy, taksim, beşiktaş tarzı insanların kalabalık olduğu yerlerde mutant tipli bir ayakkabı boyacısı size yaklaşıp ayakkabınızı "içinden geldiği için" boyamak istiyorsa boyatmayın. para alana kadar bırakmaz.
*sahilde elinde tavşan olan garip birisini görürseniz uzaklaşın. tavşanı sevdiğiniz için sizden para isteyebilir.
*çok kısa vaktinizi alabilir miyim? diye soran birine asla var demeyin. sizden ya para istiyordur ya da dolaylı yoldan para istiyordur.
*bildiğiniz bir ürünü farklı bir yerden alacaksanız ya da bilmediğiniz bir ürünü yine aşina olmadığınız bir yerden alacaksanız "bu ne kadar?" gibi bir soru sormayın. az çok fiyatını biliyorsanız; "bunun fiyatı şu muydu?" ya da "bu ne kadardı?" gibi bildiğinizi varsayan şekilde sorun. yoksa iki katı fiyatına kitlerler.
*moda sahile giderken 2 bira mı alsam 3 mü? diye düşünmeyin. 3 alın.
*maç günleri olabildiğince yer üstü ulaşımdan uzak durun.
*bir yerde robocop gibi polisler görürseniz orada ya bir olay olmuştur ya da olacaktır ona göre hazırlıklı olun.
*karşıdan karşıya geçerken minibüsçü ve taksilere güvenmeyin. yavaşlamazlar.
*sarı dolmuşlara biner binmez (ilk duraktan biniyorsanız) şoför koltukta yoksa şoför geldiğinde hemen parayı uzatmayın özellikle arkada oturuyorsanız. çünkü öndeki de henüz uzatmamıştır ve uyuz olur. fakat bana ne diyorsanız devam edin.
*otobüse ilk bindiğinizde bir yer boşaldıysa daha siz binerken hemen geçip oraya oturmayın. sizden önce ayakta olanların oturmasını bekleyin. bu aslında çok basit, yazılı olmayan bir görgü kuralı fakat çoğu öküz buna uymaz. siz öküz olmayın.
*dükkanın önünde sığır gibi bağıran gıda işletmelerine girmeyin. hem yemekleri kötüdür hem de çomarlardır.
*kampanya yazan her hangi bir şeyden uzak durun.
*fazla akbili olan var mı? sorusuna kayıtsız kalmayın. yarın sizin ki bitecek. az insan olun.
*minibüse (özellikle sabah) asla ama asla 200 tl vermeyin.
*otobüse at sokmayın. çünkü sığmazlar. binin.
*taksim'e gitmeyin. oranın istanbul ile bir alakası kalmadı.
*galata kulesi ve kız kulesi tamamen overrated'dır. boşuna gitmeyin.
*midyeci ahmet overrated.
*taksiye biniyorsanız kesinlikle ama kesinlikle telefondan harita açın. çünkü asla gidecekleri yeri bilmezler. geçen gün kadıköy'de bir taksici "ortaköy neredeydi? mecidiyeköy'ün altı mı?" dedi. 70 iq'larıyla sizi kandırmaya çalışırlar. bir de asla bilmiyorsanız bile gideceğiniz yeri biliyormuş gibi bir hava takının.
*bilmediğiniz bir yere gidiyorsunuz ve minibüçüye söylediniz. o size hatırlatacağını söyledi diye güvenmeyin. yolculardan birine sorun daha sorumlu hissederler kendilerini. minibüsçüye kaldıysanız da shrek gibi minibüsçüyü delirtene kadar defalarca sorun. geldik mieeeee?
*bir şeyin önünde sıra varsa sosyal medyada popüler olmuştur ve yüzeysel bir yerdir. asla oraya girmeyin. sıraya da girmeyin komik gözüküyor.
*adalarda'ki faytonlara asla binmeyin.
*tanımadığınız insanlara asla güvenmeyin. her bok çıkabilir.
*birisi yolunuzu kesip "yanlış anlama dilenci değilim" ile cümleye giriş yapıyorsa sinyalcidir. bu da dilenci olduğunu gösterir. çelişki dolu insanlarla muhattap olmayın.
*yürürken önünüze bakın malak gibi yürümeyin her yer insan.
*anadolu yakasında e5 yakayı sosyoekonomik olarak bıçak gibi ikiye böler. 500 metrede çevrenizin nasıl değiştiğine şaşırırsınız. gezilecek, gidilecek yerler sahile bakan taraftadır. oturulacak yerlerde tabii ki. paranız yeterse...
*dudullu'ya gitmeyin.
*yağmurlu günlerde kaldırımın yola bakan tarafından yürümeyin.
*kimseyle gereksiz muhabbete girmeyin deli dolu.
*bir deli görürseniz de sizin de deli olduğunuzu ona hissettirin. tırsak durmayın. ağzınıza sıçar.
*arabanız varsa başkasının evinin önüne park etmeyin. olay çıkar.
*kadıköy rıhtım tarafında yemek yemeyin. çok sarhoş değilseniz :)
*gece içtikten sonra ayık 24'e gidebilirsiniz. çorbaları güzeldir. (lokasyon kadıköy)
*karaköy'deki hipster kafelere gitmeyin. bohem adı altında özenti dolu leş gibi bir ortamda bir çay ve tatlıya 50 tl verip götünüze baka baka çıkarsınız.
* her yerden benzin almayın.
*sahilde bisiklet yolundan yürümeyin. üsküdar'dakine bakmayın o göstermelik. orada asla bisiklete binmeyin. hatta üsküdar'a gitmeyin bile bence.
*marmaray'da, sirkeci'de indiyseniz asla merdivenleri kullanmayın. khazad-dumgibi kazmışlar. asansörü kullanın.
*öğleden sonra simit alacaksanız asla "simitler taze geldi, akşam simidi" gibi teranelere inanmayın. yok öyle bir şey.
*kadıköy osmanağa camiinin oradaki durakların arkasında oturmayın. orada hep sapık amcalar oturur.
*aynı şekilde semtin yabancısıysanız haldun taner'in çaprazındaki tuvaletin olduğu parktan geçecekseniz olabildiğince hızlıca geçin. haldun taner yanındaki heykelin yanındaki parkta da oturmayın.
*içip içip sokaklara işemeyin diyecem ama yapacaksınız.
*kadıköy boğa heykelinde buluşacaksanız asla heykelin yanında durmamalısınız. iki tarafta heykeli gören bir yere geçer ve orada birbirlerini görüp buluşurlar.
*kadıköy, taksim, beşiktaş tarzı insanların kalabalık olduğu yerlerde mutant tipli bir ayakkabı boyacısı size yaklaşıp ayakkabınızı "içinden geldiği için" boyamak istiyorsa boyatmayın. para alana kadar bırakmaz.
*sahilde elinde tavşan olan garip birisini görürseniz uzaklaşın. tavşanı sevdiğiniz için sizden para isteyebilir.
*çok kısa vaktinizi alabilir miyim? diye soran birine asla var demeyin. sizden ya para istiyordur ya da dolaylı yoldan para istiyordur.
*bildiğiniz bir ürünü farklı bir yerden alacaksanız ya da bilmediğiniz bir ürünü yine aşina olmadığınız bir yerden alacaksanız "bu ne kadar?" gibi bir soru sormayın. az çok fiyatını biliyorsanız; "bunun fiyatı şu muydu?" ya da "bu ne kadardı?" gibi bildiğinizi varsayan şekilde sorun. yoksa iki katı fiyatına kitlerler.
*moda sahile giderken 2 bira mı alsam 3 mü? diye düşünmeyin. 3 alın.
*maç günleri olabildiğince yer üstü ulaşımdan uzak durun.
*bir yerde robocop gibi polisler görürseniz orada ya bir olay olmuştur ya da olacaktır ona göre hazırlıklı olun.
*karşıdan karşıya geçerken minibüsçü ve taksilere güvenmeyin. yavaşlamazlar.
*sarı dolmuşlara biner binmez (ilk duraktan biniyorsanız) şoför koltukta yoksa şoför geldiğinde hemen parayı uzatmayın özellikle arkada oturuyorsanız. çünkü öndeki de henüz uzatmamıştır ve uyuz olur. fakat bana ne diyorsanız devam edin.
*otobüse ilk bindiğinizde bir yer boşaldıysa daha siz binerken hemen geçip oraya oturmayın. sizden önce ayakta olanların oturmasını bekleyin. bu aslında çok basit, yazılı olmayan bir görgü kuralı fakat çoğu öküz buna uymaz. siz öküz olmayın.
*dükkanın önünde sığır gibi bağıran gıda işletmelerine girmeyin. hem yemekleri kötüdür hem de çomarlardır.
*kampanya yazan her hangi bir şeyden uzak durun.
*fazla akbili olan var mı? sorusuna kayıtsız kalmayın. yarın sizin ki bitecek. az insan olun.
*minibüse (özellikle sabah) asla ama asla 200 tl vermeyin.
*otobüse at sokmayın. çünkü sığmazlar. binin.
*taksim'e gitmeyin. oranın istanbul ile bir alakası kalmadı.
*galata kulesi ve kız kulesi tamamen overrated'dır. boşuna gitmeyin.
*midyeci ahmet overrated.
*taksiye biniyorsanız kesinlikle ama kesinlikle telefondan harita açın. çünkü asla gidecekleri yeri bilmezler. geçen gün kadıköy'de bir taksici "ortaköy neredeydi? mecidiyeköy'ün altı mı?" dedi. 70 iq'larıyla sizi kandırmaya çalışırlar. bir de asla bilmiyorsanız bile gideceğiniz yeri biliyormuş gibi bir hava takının.
*bilmediğiniz bir yere gidiyorsunuz ve minibüçüye söylediniz. o size hatırlatacağını söyledi diye güvenmeyin. yolculardan birine sorun daha sorumlu hissederler kendilerini. minibüsçüye kaldıysanız da shrek gibi minibüsçüyü delirtene kadar defalarca sorun. geldik mieeeee?
*bir şeyin önünde sıra varsa sosyal medyada popüler olmuştur ve yüzeysel bir yerdir. asla oraya girmeyin. sıraya da girmeyin komik gözüküyor.
*adalarda'ki faytonlara asla binmeyin.
*tanımadığınız insanlara asla güvenmeyin. her bok çıkabilir.
*birisi yolunuzu kesip "yanlış anlama dilenci değilim" ile cümleye giriş yapıyorsa sinyalcidir. bu da dilenci olduğunu gösterir. çelişki dolu insanlarla muhattap olmayın.
*yürürken önünüze bakın malak gibi yürümeyin her yer insan.
*anadolu yakasında e5 yakayı sosyoekonomik olarak bıçak gibi ikiye böler. 500 metrede çevrenizin nasıl değiştiğine şaşırırsınız. gezilecek, gidilecek yerler sahile bakan taraftadır. oturulacak yerlerde tabii ki. paranız yeterse...
*dudullu'ya gitmeyin.
*yağmurlu günlerde kaldırımın yola bakan tarafından yürümeyin.
*kimseyle gereksiz muhabbete girmeyin deli dolu.
*bir deli görürseniz de sizin de deli olduğunuzu ona hissettirin. tırsak durmayın. ağzınıza sıçar.
*arabanız varsa başkasının evinin önüne park etmeyin. olay çıkar.
*kadıköy rıhtım tarafında yemek yemeyin. çok sarhoş değilseniz :)
*gece içtikten sonra ayık 24'e gidebilirsiniz. çorbaları güzeldir. (lokasyon kadıköy)
*karaköy'deki hipster kafelere gitmeyin. bohem adı altında özenti dolu leş gibi bir ortamda bir çay ve tatlıya 50 tl verip götünüze baka baka çıkarsınız.
* her yerden benzin almayın.
*sahilde bisiklet yolundan yürümeyin. üsküdar'dakine bakmayın o göstermelik. orada asla bisiklete binmeyin. hatta üsküdar'a gitmeyin bile bence.
*marmaray'da, sirkeci'de indiyseniz asla merdivenleri kullanmayın. khazad-dumgibi kazmışlar. asansörü kullanın.
*öğleden sonra simit alacaksanız asla "simitler taze geldi, akşam simidi" gibi teranelere inanmayın. yok öyle bir şey.
*kadıköy osmanağa camiinin oradaki durakların arkasında oturmayın. orada hep sapık amcalar oturur.
*aynı şekilde semtin yabancısıysanız haldun taner'in çaprazındaki tuvaletin olduğu parktan geçecekseniz olabildiğince hızlıca geçin. haldun taner yanındaki heykelin yanındaki parkta da oturmayın.
*içip içip sokaklara işemeyin diyecem ama yapacaksınız.
devamını gör...
çocukluğun geçtiği sokaklarda yıllar sonra yürümek
geçenlerde gittim o sokağa. evimiz yıkılmıştı mesela. o tek katlı evler yerine büyük gökdelenler vardı. güneşten, oyun oynarken gözümüzü açamadığımıız sokaklarda büyük binaların gölgesi vardı sadece. futbol oynadığım kum sahayı tamamen yabani otlar şarmıstı, büyük ihtimalle oraya da yeni binalar dikmeyi planlıyorlar.
tüm çocukluğum geçti gözümün önünden dostlar. oynadığım oyunlar, okul çıkışı arkadaşlar ile eve gelişim, o zamanki halim. sonra gerçek dünyaya döndüm bir an. her yer olabildiğince gri ve soğuk. hayatımızdaki renkleri kaybediyoruz dostlar. geriye ise sadece siyah ve beyaz kalıyor, bir de bunların birleşmesiyle oluşan gri.
tüm çocukluğum geçti gözümün önünden dostlar. oynadığım oyunlar, okul çıkışı arkadaşlar ile eve gelişim, o zamanki halim. sonra gerçek dünyaya döndüm bir an. her yer olabildiğince gri ve soğuk. hayatımızdaki renkleri kaybediyoruz dostlar. geriye ise sadece siyah ve beyaz kalıyor, bir de bunların birleşmesiyle oluşan gri.
devamını gör...
yoldaş benjamin levent gültekin podcast'i
hakkında pek bilgim yoktu bu podcast'e kadar. kendi tavsiyesi üzerine videoyu durdurup hakkında google araması yaptım. sonra da videoya devam etmedim zaten. sözlük için podcast fikri güzel olsa da başlangıç için biraz değişik bir seçim olmuş. ne diyelim hayırlı olsun. en azından emek verdiğin için bir teşekkürü hak ediyorsun yoldaş.
bir yanlış anlaşılma olursa da 2029 gibi falan ironi yaptım derim. *
bir yanlış anlaşılma olursa da 2029 gibi falan ironi yaptım derim. *
devamını gör...
yazarların duyduğu reddedilme cümleleri
"ben ne diyeceğimi bilemiyorum şuan, çok şaşırdım, bunu beklemiyordum. sonra konuşalım mı whis?"
(bir daha konuşamadılar).
(bir daha konuşamadılar).
devamını gör...
la bu modlar size ne etti
hepsi iyi güzel insanlar. ama (bkz: hi my i run) bazılarına çalı süpürgesi ile saldırmış olabilir diye düşünüyorum.
devamını gör...
bekaretin hala bir sorun olabilmesi
beyni fahişe olan insanların aşamadığı sorundur.
devamını gör...
resveratrol
antienflamatuar ve cok guclu bir antioksidan ozelligi bulunan maddedir. wikipedia'da yer alan bilgiye gore, aktioksidan ozelligi e vitamininden 50 kat, c vitamininden 30 kat fazladir. icerigin tibben faydalari da cok degil, henuz yakin gecmiste bulunmustur. ozellikle orta asya kitasi'da insanlarin bu icerikten oldukca yararlandigi bilinmektedir.
resveratrol maddesi ozellikle meyvelerin dis kabugunda bakteri, mantar, sicak, soguk gibi dis faktorlere karsi uretilen koruyucu bir maddedir. dogal kosullarda, yaylalarda tamamen organik sartlarda yetisen urunlerde daha guclu bulunmaktadir. yapilan bazi bilimsel arastirmalara gore, kalp ve damar hastaliklarinda riski en aza indirgemekte oldukca basarilidir. kanserle mucadelede keza tercih edilmesi gereken iceriklerin basinda gelir. parkinson ve alzhemier gibi rahatsizlarda da olumlu sonuclari yapilan calismalarca gozlemlenmistir. ayrica antioksidan ozelligiyle serbest radikallere karsi gercekten iyi bir savascidir. anti aging etkisini de unutmamak gerekli. bu yuzden "guzellik iksiri" olarak da adlandirilir hatta.
icerik en cok siyah uzum kabugunda, kirmizi uzumun cekirdeginde, asmasinin kok ve sapinda, kirmizi sarapta, ananasta, yaban mersininde ve de yer fistiginda bol miktarda yer alir. bu tur besinlerden alinabilecegi gibi, tipki vitaminler gibi kapsul sekilinde takviye olarak da tuketmek mumkun. bir de kozmetik sektorunde cilt icin serum ve krem iceriginde bu madde sikca kullanilir. ozellikle anti aging olarak nitelendirilen urunlerin vazgecilmez icerigidir. cildi aydinlatma da, ince kirisiklik ve cizgileri doldurma da, kolajen uretimini tetikleme de oldukca basarilidir. c vitamini icerikli serum-krem kullaniliyorsa resveratrol icerigiyle kombinlendiginde gozle gorulur degisimleri elde etmek daha hizli olacaktir. ozellikle the ordinary'nin resveratrol %3 serumunu siddetle tavsiye edebilirim...
resveratrol maddesi ozellikle meyvelerin dis kabugunda bakteri, mantar, sicak, soguk gibi dis faktorlere karsi uretilen koruyucu bir maddedir. dogal kosullarda, yaylalarda tamamen organik sartlarda yetisen urunlerde daha guclu bulunmaktadir. yapilan bazi bilimsel arastirmalara gore, kalp ve damar hastaliklarinda riski en aza indirgemekte oldukca basarilidir. kanserle mucadelede keza tercih edilmesi gereken iceriklerin basinda gelir. parkinson ve alzhemier gibi rahatsizlarda da olumlu sonuclari yapilan calismalarca gozlemlenmistir. ayrica antioksidan ozelligiyle serbest radikallere karsi gercekten iyi bir savascidir. anti aging etkisini de unutmamak gerekli. bu yuzden "guzellik iksiri" olarak da adlandirilir hatta.
icerik en cok siyah uzum kabugunda, kirmizi uzumun cekirdeginde, asmasinin kok ve sapinda, kirmizi sarapta, ananasta, yaban mersininde ve de yer fistiginda bol miktarda yer alir. bu tur besinlerden alinabilecegi gibi, tipki vitaminler gibi kapsul sekilinde takviye olarak da tuketmek mumkun. bir de kozmetik sektorunde cilt icin serum ve krem iceriginde bu madde sikca kullanilir. ozellikle anti aging olarak nitelendirilen urunlerin vazgecilmez icerigidir. cildi aydinlatma da, ince kirisiklik ve cizgileri doldurma da, kolajen uretimini tetikleme de oldukca basarilidir. c vitamini icerikli serum-krem kullaniliyorsa resveratrol icerigiyle kombinlendiginde gozle gorulur degisimleri elde etmek daha hizli olacaktir. ozellikle the ordinary'nin resveratrol %3 serumunu siddetle tavsiye edebilirim...
devamını gör...
google sürekli olarak duruyor hatası
bu sabah başıma gelen bir sorun. ekranda 2 saniyede bir bu uyarı çıkıyor. google uygulamasını devre dışı bıraktım şimdilik sorun durdu. sanırım bir güncelleme yayınlanması gerekiyor. genel olarak başka kişilerde de gördüm.
devamını gör...
manhattan
şimdi gökdelenlerin dolu olduğu bu yer eski raritan toprağıdır.
bugünkü new york city'e ilk gelen beyazlar, hollanda'lılar, bu topraklara new amsterdam demişlerdi. onlar geldiğinde manhattan'da, raritan isimli kızılderili kabilesi yaşıyormuş ve beyazların bazı hediyeleri karşılığında buraya yerleşmesine izin vermişler. beyazlar çoğaldıkça problemler artmış ve raritan'lar hollanda'lılar tarafından katliama uğramışlar.
bugünkü new york city'e ilk gelen beyazlar, hollanda'lılar, bu topraklara new amsterdam demişlerdi. onlar geldiğinde manhattan'da, raritan isimli kızılderili kabilesi yaşıyormuş ve beyazların bazı hediyeleri karşılığında buraya yerleşmesine izin vermişler. beyazlar çoğaldıkça problemler artmış ve raritan'lar hollanda'lılar tarafından katliama uğramışlar.
devamını gör...
resilience
ingilizce dayanıklılık anlamına gelen fakat psikolojik anlamında kullanımı daha önemli hale gelmiş bir farkındalık, bir hayat görüşüdür. bozulduktan sonra eski hale gelme kabiliyeti, hayatta eğilip büküldükten sonra tekrar eskiye dönme becerisidir. yeterince resilient olabilmiş olan herkes gündelik hayat anlamında sonsuz güçlüdür. sonradan kazanabilen ve acı tecrübelerle pekiştirilen, hayata karşı daha güçlü ve dayanıklı olabilme kabiliyetidir efendim bu kelime.
endişeli psikoloğa göre bu görüşün oluşmasında etkili olan yegane faktör ve kıstaslardan bazıları ise şunlardır.
hayatın anlamı: yaşadıklarımızdan sonra büyük resme odaklanabilmek, o an yaşanan ne olursa olsun bunun büyük resme odaklanma konusunda bize verdiği nedir düşüncesine haiz olmak.
meşguliyet: hep meşgul kalabilmek. mevcut yürüttüğümüz iş dışında beynimizi hep aktive edebilmek. sürekli yeni beyinsel ağlar ile beyni canlı tutabilmek. ayrıca ahmed hamdi tanpınar'in da söylediği gibi " meşguliyet en güzel tedavidir." cümlesinin önemi bu noktada daha iyi anlaşılıyor.
farkındalık: tek kelimeyle şükretmek. sahip olduklarımızın bilincinde olup bunu şükür ile her gün pekiştirmek.
bu 3 noktayı hayatımızın merkezine koyup bir bakış açısı haline getirdiğimiz zaman hem olaylara bakış açimiz değişecek hem olaylardan etkilenme derecemiz azalacak hem de düştüysek kalkarız daha ölmedik ya diyebileceğiz.
daha fazlası için (bkz: endişeli psikolog)
endişeli psikoloğa göre bu görüşün oluşmasında etkili olan yegane faktör ve kıstaslardan bazıları ise şunlardır.
hayatın anlamı: yaşadıklarımızdan sonra büyük resme odaklanabilmek, o an yaşanan ne olursa olsun bunun büyük resme odaklanma konusunda bize verdiği nedir düşüncesine haiz olmak.
meşguliyet: hep meşgul kalabilmek. mevcut yürüttüğümüz iş dışında beynimizi hep aktive edebilmek. sürekli yeni beyinsel ağlar ile beyni canlı tutabilmek. ayrıca ahmed hamdi tanpınar'in da söylediği gibi " meşguliyet en güzel tedavidir." cümlesinin önemi bu noktada daha iyi anlaşılıyor.
farkındalık: tek kelimeyle şükretmek. sahip olduklarımızın bilincinde olup bunu şükür ile her gün pekiştirmek.
bu 3 noktayı hayatımızın merkezine koyup bir bakış açısı haline getirdiğimiz zaman hem olaylara bakış açimiz değişecek hem olaylardan etkilenme derecemiz azalacak hem de düştüysek kalkarız daha ölmedik ya diyebileceğiz.
daha fazlası için (bkz: endişeli psikolog)
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının hobileri
teklif yapmak.
devamını gör...
gençlerden oy almak için yapılan saçmalıklar
ağızları ile kuş mu tuttular?
eğer tutmuşlar ise belki gençlerden oy alırlar, ama diğer türlü kendi çocuklarımdan ve etrafımdaki gençlerden biliyorum imkansız oy almaları.
zaten bu kadar gençleri ezen bir sistem, eğitim, işsizlikten ve yasaklardan sonra bunlara oy verecek gencin aklından şüphe ederim.
keşke gerçekten , gençlere, ilim , bilim, fen, ile kaliteli eğitim ile oy isteseler di.
çözüm yerine hep sorun yaratan bir yönetim , hangi yüz ile oy ister.
eğer tutmuşlar ise belki gençlerden oy alırlar, ama diğer türlü kendi çocuklarımdan ve etrafımdaki gençlerden biliyorum imkansız oy almaları.
zaten bu kadar gençleri ezen bir sistem, eğitim, işsizlikten ve yasaklardan sonra bunlara oy verecek gencin aklından şüphe ederim.
keşke gerçekten , gençlere, ilim , bilim, fen, ile kaliteli eğitim ile oy isteseler di.
çözüm yerine hep sorun yaratan bir yönetim , hangi yüz ile oy ister.
devamını gör...
