kan kardeşler : malcolm x ve muhammed ali

belgesel işini harika bir şekilde yapan netflix'in belgeselidir. yine bir belgesel yine netflix ve yine nefis.
belgesel tesadüf eseri karşılaşıp dost olan muhammed ali ve malcolm x in hayatını anlatıyor. ikilinin dostluğu ve onları bir araya getiren bağı işliyor.
1 saat 35 dakika süren belgeselin yönetmenliğini marcus a clarke yapıyor. senaryo koltuğunda ise johhny smith ve randy roberts oturuyor.
bir tarafta tarihin en efsane boksörlerinden olan muhammed ali diğer tarafta insan hakları aktivisti malcolm x. bu ikiliyi birleştiren inanç ve görüş belgeselde anlatılıyor.
ikilinin hayatları kısa kısa ve teker teker anlatılıyor sonra birleştiriliyor. dönemin amerika'sı, beyazların üstünlüğü, siyahlara yapılan zorbalıklar, hiç yayınlanmamış görüntüler belgeselde anlatılıyor.
muhammed ali ve malcolm x in dünya için ne kadar çaba gösterdiği ve o dönem ne kadar ses getirdikleri gösteriliyor. çok güzel ve çok hoş bir belgeseldi.
kullanılan görüntüler ve müzikler güzeldi. senaryo ve kurgu güzeldi. anlatım ve konuklar çok iyiydi.
muhammed alinin müslüman olma aşaması ve müslüman olduktan sonra yaşadığı zorbalıklar gerçekten izlerken kötü hissettirdi. malcolm x ve dostluğu sonrasında aralarının bozulması izlerken moralimi bozdu. keşke araları bozulmasaydı. belgesel ayrı iki tarafın neden aralarının bozulduğunu ve küstüklerini anlatıyor. sonuç olarak belgesel o döneme ve ikiliye dair her şeyi teker teker anlatıyor. konuklarla, görüntülerle, röportajlarla seyirciye aktarıyor.
belgeselde beni en etkileyen kısımlar ise muhammed alinin final maçına çıkarken gerilmesi ve yanına malcolm x in gelip destek olması. malcolm x in 7. sıra ve 7. koltuğa oturması ve maçın 7. rauntta son bulması.
ayrıca malcolm x e düzenlenen suikast ve evine yapılan bombalı saldırı belgeselde etkilendiğim kısımlardı.
bir belgesel izleyip bu kadar şeye hakim olmak ve onları görüntüleriyle görmek gerçekten hoşuma gitti. güzel bir senaryo güzel bir kurgu olunca iyice keyif aldım. herkese tavsiye ederim. belgesel sevenler kaçırmasın.
devamını gör...
sadece namaz kılarak cennete gideceğine inanan insan
öncelikle şunu söylemek isterim ki her şey allah'ın taktiridir.
amma velakin allah c.diyor kiki ben kulumun samimi olanını severim.
kıldığımız namazların yaradan allah tarafından yüzümüze çarpılmasını ihtimalide vardır.
cennet namaz oruç merhamet kul hakkı yememek vs gibi şartlar için geçerlidir.
yaradılanı severim yaradandan ötürü diyeceksin kendine merhametli olacaksın ihtiyacı olana bir ağaç'da olsa bir hayvanda olsa insanda olsa elinden geleni yapacaksın ihtiyacı olanını görmeden geçip gidersen bu merhamete sığmaz.
bir cana kıymayacaksın insan olur hayvan olur canı veren canı alacaktır bunun yetkin yoktur. yüzünü dahi görmediğin hakkında hiçbir şey bilmediğin ya da bildiğin bir insana kâfir diyemezsin mesela.
işte bunların hepsini boş geçip sadece namaz kılarak cenneti hayal etmek işi zora sokar.
amma velakin allah c.diyor kiki ben kulumun samimi olanını severim.
kıldığımız namazların yaradan allah tarafından yüzümüze çarpılmasını ihtimalide vardır.
cennet namaz oruç merhamet kul hakkı yememek vs gibi şartlar için geçerlidir.
yaradılanı severim yaradandan ötürü diyeceksin kendine merhametli olacaksın ihtiyacı olana bir ağaç'da olsa bir hayvanda olsa insanda olsa elinden geleni yapacaksın ihtiyacı olanını görmeden geçip gidersen bu merhamete sığmaz.
bir cana kıymayacaksın insan olur hayvan olur canı veren canı alacaktır bunun yetkin yoktur. yüzünü dahi görmediğin hakkında hiçbir şey bilmediğin ya da bildiğin bir insana kâfir diyemezsin mesela.
işte bunların hepsini boş geçip sadece namaz kılarak cenneti hayal etmek işi zora sokar.
devamını gör...
aslen nerelisin terör örgütü
bir anımı aklıma getiren başlık.
çok uymuyor ama idare edin.
*
bir gün trabzonda geziyoruz arkadaşlarla.
çilek satan birini görünce durduk.
çilek alacaz, okuyoruz abi ,öğrenciyiz ktü'de dedik.
indirim istedik.
adamda neresindensiniz, dedi
içinden dedim gayri ihtiyari.
adamda güldü bizde güldük.
her muhabbete de olmuyor abi diyemedik.
indirimli çilekleri güle güle yedik.
çok uymuyor ama idare edin.
*
bir gün trabzonda geziyoruz arkadaşlarla.
çilek satan birini görünce durduk.
çilek alacaz, okuyoruz abi ,öğrenciyiz ktü'de dedik.
indirim istedik.
adamda neresindensiniz, dedi
içinden dedim gayri ihtiyari.
adamda güldü bizde güldük.
her muhabbete de olmuyor abi diyemedik.
indirimli çilekleri güle güle yedik.
devamını gör...
normal sözlük'ü çağrıştıran kelimeler
devamını gör...
mantis karidesi
dünyanın en güçlü yumruğuna sahip hayvanı olarak bilinir.
mantis karidesleri, avladıkları canlılara attıkları yumruklarıyla tanınırlar. attıkları yumruklar saniyede 23 metre hıza* erişebilir. bu ani yer değiştirme sonucunda o kadar güçlü bir basınç dalgası oluşur ki yumruğun etrafındaki su buharlaşır. mantis karidesinin bir saldırısının bir insanın göz kırpmasından 50 kat daha hızlı olduğu söylenir.
ilgili videoda özellikle 2.08 ile 2.24 dakikaları arasında karidesin yumruklarını görebilirsiniz.
mantis karidesleri, avladıkları canlılara attıkları yumruklarıyla tanınırlar. attıkları yumruklar saniyede 23 metre hıza* erişebilir. bu ani yer değiştirme sonucunda o kadar güçlü bir basınç dalgası oluşur ki yumruğun etrafındaki su buharlaşır. mantis karidesinin bir saldırısının bir insanın göz kırpmasından 50 kat daha hızlı olduğu söylenir.
ilgili videoda özellikle 2.08 ile 2.24 dakikaları arasında karidesin yumruklarını görebilirsiniz.
devamını gör...
2 bira içince sarhoş olan insan
alkol'e karşı fazla tolerans geliştirmemis bünye ye sahip olan insandır.sanslidir aynı zamanda.
devamını gör...
malya ovası katliamı
lan bırak konuyu gayet güzel özetlemiş. tabi böyle güzel konuları işleyen yazarlar olunca, insan yazma konusunda şevke geliyor. ha mevzu yine beklenen ilgiyi görmemiş orası ayrı. ama bu tarz başlıkların bu sözlükte yer alması en azından benim adıma sevindirici. böyle böyle sözlüğün, sözlük olma vasfını sağlarsınız. aslına bakarsanız malya ovası katliamı bugünlerimizi de süzebilmek açısından çok önemli bir kilometre taşıdır. hani bazı arkadaşlar burada çok fazla siyaset konuşulmuyor diye gönül koyuyorlar ya işin esası siz tarihi adam gibi konuşamazsanız, tarih üzerine gerekli okumaları ve değerlendirmeleri yapmazsanız, konuştuğunuz her şeyin altı boş kalır. evvela insanların siyaset konulabilmesi için tarihi anlamda bir doygunluğa ulaşmaları gerekir ki, mevzular üzerine adam gibi analizler yapılabilsin. neyse tanımları eyyorlama enstitüsü girizgâhını da yaptığıma göre mevzuya geleyim.
bakın bu olay, türkmenlerin anadolu coğrafyasında yaşadığı elim olayların başlangıç noktası olarak nitelenebilir. farklı ve küçük bazı olaylar olmuştur ancak bu yaşanan katliam ve sonrasında gelişecek olaylar bırakın selçuklunun geleceğini, osmanlı'yı dahi ciddi anlamda etkilemiş ve hatta bugünlerimize dahi sirayet etmiştir. saray entrikaları sadece osmanlı'da yoktu. devşirme sultanlar da öyle. selçuklu sarayın da da varlardı. misal giyaseddin'in annesi bizans tekfurunun kızıdır ve özellikle oğlunun başa geçebilmesi açısından alâeddin'i zehirlediğinden bahsedilir. sonrasında giyaseddin malum olduğu üzere gürcü bir prensesle evlenir. ipler annesinin ve veziri saadettin köpek'in elindedir. türkmenlerin yayıldığı otlaklar ellerinden alınır ve soylu diyebileceğimiz bir takım zevata peşkeş çekilir. sonrasında vergi yükü iyice arttırılır. bu durumlar türkmenler açısından kabul edilebilecek şeyler değildir.
tabi bu arada bir takımın zevatın hayranlıkla yad ettiği mevlana efendide bu düzen içerisinde keyfine bakıp saraya yaltaklanmakla meşguldü. bunu nereden biliyoruz? hacı bektaş'ın bu saray soytarısına karşı yazdığı dizelerden. anadolu halkı inim inim inlerken, bu beyzade hacı bektaş'ın tabiriyle topaç gibi dönmektedir! bundan sonra gelişen olayları lan bırak zaten çok güzel anlatmış, o konuda tekrara düşmek istemiyorum. ama şunun altını çizmekte fayda var. baba ishak'ın cansız bedenini bir bayrak gibi hunharca amasya kalesinin direğine çekenler, moğol kılıçları ile kellelerini kaybettiler. sap döndü keser döndü gün geldi hesap döndü! bu konuyla ilgili geniş bilgi almak isterseniz durali yılmaz hocanın bu mevzu ile ilgili yazdıklarını okuyup, mevzuyu kafanızda netleştirebilirsiniz.
osmanlıyı nasıl etkiledi peki? aslında bu sorunun da cevabı çok basit. hani akif diyor ya; ''tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi''. osmanlı selçuklu'nun yaşadıklarından ibret almamıştır. kendi kuruluşunda temel harç olan türkmenleri ve yörükleri bir zaman sonra elinin tersi ile kenara itmiştir. yahu osmanlının kuruluşunda birilerinin hoşuna gitmese de tengrici türklerin büyük emeği vardır. misal ertuğrul gazi'nin silah arkadaşı isa sofi tengrici bir türktür ve şaman geleneklerine göre yaşayıp, can vermiştir. osmanlı selçuklu'nun düştüğü hatanın birebir aynısına düşmüştür. zaten işin aslına bakarsanız türk devleti olarak nitelenip, türk unsurlara eza çektiren bir yönetim anlayışından bahsediyoruz burada. bakın şimdilerde bazılarının farklı anlamlar yüklediği gevheri'nin ''dağlara gel!'' adlı eseri türkmen katliamları vesilesiyle kaleme alınmıştır. ha keza dadaloğlu ferman padişahınsa dağlar bizimdir diyerek yine türkmenlerin gördüğü zulme tepkisini vermiştir.
türkmenlerin osmanlı için söylediği ;
şalvarı şaltak osmanlı
eğeri kaltak osmanlı
ekende yok biçende yok
yiyende ortak osmanlı!
sözleri de türkmenlerin osmanlıya bakış açısının göstergesidir. ha buradaki kaltak kelimesi bildiğiniz anlamı taşımıyor. onun da altını çizmek lazım. şimdi çıkıp ona da laf etmeye kalkacaklar olur, onun da şerhini önden koyalım. çıplak, püskülsüz, eyer manasında kullanılmış orada. neyse tıpkı selçuklu'da olduğu osmanlı'da da devletin harcı olması gereken türk ve türkmen unsurlar dışlanıp, eziyet gördükçe devlet dinamikliğini ve vermesi gereken aidiyet hissini kaybetmiştir. tabi bugün güneydoğu sorunu için de türkmen tarihine bakmanız yeterli olacaktır. yavuz'un çıkarttığı fetvalar, idrisi bitlisinin anlatıları, katliama uğrayan ve kendi topraklarından zorunlu olarak göç ettirilen türkmenlerin dramını konuşmak kimsenin işine gelmez. tabi anadolu coğrafyası yığınla türkmen isyanı gördü ve geçirdi hepsini ayrı ayrı incelemek ve ele almak gerekir.
ez cümle; anadolu coğrafyasında varlığını sürdüren bir türk devletinin nasıl yönetilmesi veyahut yönetilmemesi gerektiğinin yanıtları türkmen tarihinde ve türkmenlerin yaşadıkları dramlarda saklıdır. yine tarih ders alınmadığı için tekerrür etmektedir. umarız insanımız kendi tarihini okuyup, anlayıp, buna göre reaksiyon verecek bir noktaya gelir. yoksa yandı gülüm keten helva.
bakın bu olay, türkmenlerin anadolu coğrafyasında yaşadığı elim olayların başlangıç noktası olarak nitelenebilir. farklı ve küçük bazı olaylar olmuştur ancak bu yaşanan katliam ve sonrasında gelişecek olaylar bırakın selçuklunun geleceğini, osmanlı'yı dahi ciddi anlamda etkilemiş ve hatta bugünlerimize dahi sirayet etmiştir. saray entrikaları sadece osmanlı'da yoktu. devşirme sultanlar da öyle. selçuklu sarayın da da varlardı. misal giyaseddin'in annesi bizans tekfurunun kızıdır ve özellikle oğlunun başa geçebilmesi açısından alâeddin'i zehirlediğinden bahsedilir. sonrasında giyaseddin malum olduğu üzere gürcü bir prensesle evlenir. ipler annesinin ve veziri saadettin köpek'in elindedir. türkmenlerin yayıldığı otlaklar ellerinden alınır ve soylu diyebileceğimiz bir takım zevata peşkeş çekilir. sonrasında vergi yükü iyice arttırılır. bu durumlar türkmenler açısından kabul edilebilecek şeyler değildir.
tabi bu arada bir takımın zevatın hayranlıkla yad ettiği mevlana efendide bu düzen içerisinde keyfine bakıp saraya yaltaklanmakla meşguldü. bunu nereden biliyoruz? hacı bektaş'ın bu saray soytarısına karşı yazdığı dizelerden. anadolu halkı inim inim inlerken, bu beyzade hacı bektaş'ın tabiriyle topaç gibi dönmektedir! bundan sonra gelişen olayları lan bırak zaten çok güzel anlatmış, o konuda tekrara düşmek istemiyorum. ama şunun altını çizmekte fayda var. baba ishak'ın cansız bedenini bir bayrak gibi hunharca amasya kalesinin direğine çekenler, moğol kılıçları ile kellelerini kaybettiler. sap döndü keser döndü gün geldi hesap döndü! bu konuyla ilgili geniş bilgi almak isterseniz durali yılmaz hocanın bu mevzu ile ilgili yazdıklarını okuyup, mevzuyu kafanızda netleştirebilirsiniz.
osmanlıyı nasıl etkiledi peki? aslında bu sorunun da cevabı çok basit. hani akif diyor ya; ''tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi''. osmanlı selçuklu'nun yaşadıklarından ibret almamıştır. kendi kuruluşunda temel harç olan türkmenleri ve yörükleri bir zaman sonra elinin tersi ile kenara itmiştir. yahu osmanlının kuruluşunda birilerinin hoşuna gitmese de tengrici türklerin büyük emeği vardır. misal ertuğrul gazi'nin silah arkadaşı isa sofi tengrici bir türktür ve şaman geleneklerine göre yaşayıp, can vermiştir. osmanlı selçuklu'nun düştüğü hatanın birebir aynısına düşmüştür. zaten işin aslına bakarsanız türk devleti olarak nitelenip, türk unsurlara eza çektiren bir yönetim anlayışından bahsediyoruz burada. bakın şimdilerde bazılarının farklı anlamlar yüklediği gevheri'nin ''dağlara gel!'' adlı eseri türkmen katliamları vesilesiyle kaleme alınmıştır. ha keza dadaloğlu ferman padişahınsa dağlar bizimdir diyerek yine türkmenlerin gördüğü zulme tepkisini vermiştir.
türkmenlerin osmanlı için söylediği ;
şalvarı şaltak osmanlı
eğeri kaltak osmanlı
ekende yok biçende yok
yiyende ortak osmanlı!
sözleri de türkmenlerin osmanlıya bakış açısının göstergesidir. ha buradaki kaltak kelimesi bildiğiniz anlamı taşımıyor. onun da altını çizmek lazım. şimdi çıkıp ona da laf etmeye kalkacaklar olur, onun da şerhini önden koyalım. çıplak, püskülsüz, eyer manasında kullanılmış orada. neyse tıpkı selçuklu'da olduğu osmanlı'da da devletin harcı olması gereken türk ve türkmen unsurlar dışlanıp, eziyet gördükçe devlet dinamikliğini ve vermesi gereken aidiyet hissini kaybetmiştir. tabi bugün güneydoğu sorunu için de türkmen tarihine bakmanız yeterli olacaktır. yavuz'un çıkarttığı fetvalar, idrisi bitlisinin anlatıları, katliama uğrayan ve kendi topraklarından zorunlu olarak göç ettirilen türkmenlerin dramını konuşmak kimsenin işine gelmez. tabi anadolu coğrafyası yığınla türkmen isyanı gördü ve geçirdi hepsini ayrı ayrı incelemek ve ele almak gerekir.
ez cümle; anadolu coğrafyasında varlığını sürdüren bir türk devletinin nasıl yönetilmesi veyahut yönetilmemesi gerektiğinin yanıtları türkmen tarihinde ve türkmenlerin yaşadıkları dramlarda saklıdır. yine tarih ders alınmadığı için tekerrür etmektedir. umarız insanımız kendi tarihini okuyup, anlayıp, buna göre reaksiyon verecek bir noktaya gelir. yoksa yandı gülüm keten helva.
devamını gör...
nar çiçeği
çayı da yapılır. antioksidan etkilidir.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
hüznün çok kıyısındaydım ben. şimdi yeniden çok özlediğim o insanlarla * bir arada hissedecek olmak iyi geldi. güzel dost iyi ol, çok iyi ol. *
devamını gör...
koronavirüs tedavisi gören hastanın oksijen tüpüyle arkadaşını öldürmesi
haberden;
''abd'nin california eyaletinde yeni tip koronavirüs (kovid-19) tedavisi gören kişi, aynı odayı paylaştığı diğer hastayı oksijen tüpüyle öldürdü.
los angeles polisi, cinayet ve nefret suçuyla suçlanan 37 yaşındaki jesse martinez'in, 82 yaşındaki oda arkadaşı dua etmeye başlayınca sinirlerinin bozulduğu yönünde ifade verdiğini açıkladı.''
haber linki
''abd'nin california eyaletinde yeni tip koronavirüs (kovid-19) tedavisi gören kişi, aynı odayı paylaştığı diğer hastayı oksijen tüpüyle öldürdü.
los angeles polisi, cinayet ve nefret suçuyla suçlanan 37 yaşındaki jesse martinez'in, 82 yaşındaki oda arkadaşı dua etmeye başlayınca sinirlerinin bozulduğu yönünde ifade verdiğini açıkladı.''
haber linki
devamını gör...
the lady of shalott
1832'de yayınlanmış, viktorya dönemi şairi alfred tennyson şiiridir. nedense stil olarak bana romantik dönem coleridge şiirlerini anımsatır. bana göre keats'in the eve of saint agnes ve coleridge'in the rime of the ancient mariner ile aynı antolojiye konulsa hayatta sırıtmaz. romantik dönemdeki medievalism ilgisini görebiliriz. konusuna gelecek olursak lady of shalott'un acıklı hikayesi yürekleri dağlar. lady bir kuleye hapsedilmiş ve lanetlenmiş bir kadıncağızdır. bütün gün dokumaktan başka bişey yapamaz, budur laneti, ancak yansımasından camelot kalesi görünen bir aynadan görür dünyayı. zavallı lady yine böyle devam ederken gününe kral arthur'un bıçkın şövalyelerinden lancelot'u görür yansımasından, aşık olur tutamaz kendisini ve bakar dışarı, ayna kırılır lanet başlar. shalott dışarı çıksa ölecektir, fakat duramaz da artık bütün gün dokuyarak, lancelot'u görmek ister. atlar bir sandala ölümüne gittiğini bile bile şarkılar söyleyerek camelot'un yolunu tutar fakat ne yazık ki vuslata eremeden boğularak hayatını kaybeder. cesedi ulaşır ancak. shalott leydisinin bu acıklı öyküsü 1888'de john william waterhouse'a ilham olmuştur ve kendisi tarafından da resmedilmiştir, ki bu resim bir süredir masaüstü arka planımdır hatta. bilmiyorum türkçe çevirisine nasıl ulaşılır fakat okuyabilecek olanlar için orjinali buradan
devamını gör...
ahirette organların dile gelmesi
sünnetli penisin neler diyeceğini merak ettiğim hede.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
devamını gör...
bir gecede cahil kalmak
cahil kaldığını düşünen diriliş ertuğrul tayfası hızlıca osmanlıca kurslarına gidip aradaki açığı kapatsınlar dediğim başlıktır. kayıp balık memo isimli yazar zaten fazlasıyla açıklamış durumu.
edit: tanımda yer alan osmanlıca ifadesiyle alfabe kastedilmiştir.
edit: tanımda yer alan osmanlıca ifadesiyle alfabe kastedilmiştir.
devamını gör...
nicholai rosicky
evet, her platformun kendi kuralları vardır, bunlar o platforma üye olurken kişiye yazılı olarak bildirilir. bu kuralların dışına çıkanlar uyarılır, ısrar edenler uzaklaştırılır. bu kurallara "itaat etmek" yazarın kendi tercihidir fakat, bazı kuralları sindirebilmek inanın insanın kendi elinde olmayabiliyor.
"alıntı" konusunda hassas birisiyim. hayatım boyunca başkasının tek bir yazısını bile üzerinde değişiklikler yaparak kendi yazımmış gibi sunmadım. kendimi bildim bileli takip ettiğim alanlarda bol bol okumaya, araştırma yapmaya, bilgilerimi güncel tutmaya, sahip olduğum bilgilerin üzerine kendimce yorum katmaya ve bunları basit bir dille anlatmaya çalıştım.
daha önce yazdığım yerlerde hiçbir problem yaşamamış olsam da, davet üzerine buraya geldim. benim için bulunduğum yerin adı, formatı, kuralları, niteliği, niceliği, özgünlüğü hiçbir zaman ön planda olmadı. üç beş kişinin bulunduğu yerlerde de keyifle yazdım ama, başka yerlerden buraya taşınan yazıların "alıntı" ibaresi içine alınmasını bir türlü sindiremedim.
burada yazmaya ara verdim ve sonra yine yazmaya başladım. çok kısa süre içinde harika insanlar keşfettim. içim okuma ve yazma hevesiyle dolup taştı. sonra yine "alıntı" kuralına tosladım. çok çaba gösterdim, inanın çok uğraştım ama, yine sindiremedim. kendi profilime girdiğimde alt alta "alıntı", "alıntı", "alıntı", ... ibaresini gördükçe kendi yazdığım yazılardan soğuyorum. kendi kendimden bir şeyler çalmışım duygusuna kapılıyorum, yazma hevesimi kaybediyorum. belki de problem sadece bendedir. fakat "özgünlük" konusunda da söyleyeceklerim var.
öncelikle format olarak kimse özgünlük iddiasında bulunamaz. sözlüksel oluşumların formatı bellidir. içerik olarak özgünlük iddiasında bulunulabilir fakat, özgünlüğü yine yanlış yerden yakalıyoruz. herhangi bir yazının sadece burada paylaşılmış olması burayı şeklen özgün kılar. burayı tercih olarak ön plana çıkaran, farklı ve özgün kılan sahip olduğunuz harika yazarlardır. yoksa zaten kısa süre önce kafa sözlük değil miydi burası? logo olarak da alpay erdem karakteri "turuncu top canavarı"nı anımsatmıyor muydu? lütfen hassas kalpleri incitmeyin...
"alıntı" konusunda hassas birisiyim. hayatım boyunca başkasının tek bir yazısını bile üzerinde değişiklikler yaparak kendi yazımmış gibi sunmadım. kendimi bildim bileli takip ettiğim alanlarda bol bol okumaya, araştırma yapmaya, bilgilerimi güncel tutmaya, sahip olduğum bilgilerin üzerine kendimce yorum katmaya ve bunları basit bir dille anlatmaya çalıştım.
daha önce yazdığım yerlerde hiçbir problem yaşamamış olsam da, davet üzerine buraya geldim. benim için bulunduğum yerin adı, formatı, kuralları, niteliği, niceliği, özgünlüğü hiçbir zaman ön planda olmadı. üç beş kişinin bulunduğu yerlerde de keyifle yazdım ama, başka yerlerden buraya taşınan yazıların "alıntı" ibaresi içine alınmasını bir türlü sindiremedim.
burada yazmaya ara verdim ve sonra yine yazmaya başladım. çok kısa süre içinde harika insanlar keşfettim. içim okuma ve yazma hevesiyle dolup taştı. sonra yine "alıntı" kuralına tosladım. çok çaba gösterdim, inanın çok uğraştım ama, yine sindiremedim. kendi profilime girdiğimde alt alta "alıntı", "alıntı", "alıntı", ... ibaresini gördükçe kendi yazdığım yazılardan soğuyorum. kendi kendimden bir şeyler çalmışım duygusuna kapılıyorum, yazma hevesimi kaybediyorum. belki de problem sadece bendedir. fakat "özgünlük" konusunda da söyleyeceklerim var.
öncelikle format olarak kimse özgünlük iddiasında bulunamaz. sözlüksel oluşumların formatı bellidir. içerik olarak özgünlük iddiasında bulunulabilir fakat, özgünlüğü yine yanlış yerden yakalıyoruz. herhangi bir yazının sadece burada paylaşılmış olması burayı şeklen özgün kılar. burayı tercih olarak ön plana çıkaran, farklı ve özgün kılan sahip olduğunuz harika yazarlardır. yoksa zaten kısa süre önce kafa sözlük değil miydi burası? logo olarak da alpay erdem karakteri "turuncu top canavarı"nı anımsatmıyor muydu? lütfen hassas kalpleri incitmeyin...
devamını gör...
hz. muhammed
enbiya suresi 107. ayette gectigi gibi alemlere rahmet olarak gönderilen son peygamberdir. ayni zamanda kurduğu islam devletiyle kendisi bir devlet adamidir.
devamını gör...
tordesillas antlaşması
ukde bırakan: sigma
1494 yılında portekiz ve ispanya arasında imzalanan antlaşmadır. antlaşmaya göre keşfedilen yerler ilgili ülkeler arasında paylaşılacaktır.*

antlaşma metni

resim kaynağı 1, resim kaynağı 2
1494 yılında portekiz ve ispanya arasında imzalanan antlaşmadır. antlaşmaya göre keşfedilen yerler ilgili ülkeler arasında paylaşılacaktır.*

antlaşma metni

resim kaynağı 1, resim kaynağı 2
devamını gör...
istanbul'da yaşayanların başka şehirlerde yaşayanları insan yerine koymaması
doğma büyüme istanbul'luyum. her gün dışarı çıktığımda kendime acıyorum, zavallı gibi bu şehirde yaşadığım aklıma geliyor. bir an önce terk etmek istiyorum bu keşmekeşi. yaşanacak bir yer değil yeminle.
devamını gör...
sözlük yazarlarının alkolik olduğu gerçeği
ben de inançlı bir insan olduğum için hayatımda hiç içmiş bir insan değilim ama kardeşim buradan da ne güzel bira, rakı fotoğrafı deyip kendini tekel bayisine atan 20li yaşlarındaki insanlar dönüp bir kendilerini sorgulasınlar.
millet alkolikse, alkolik. bunu yargılaması kimseye düşmez. aynı birinin dindarları yargılaması gibi. haddimiz olmayan şeyleri bir türlü kavrayamıyoruz.
millet alkolikse, alkolik. bunu yargılaması kimseye düşmez. aynı birinin dindarları yargılaması gibi. haddimiz olmayan şeyleri bir türlü kavrayamıyoruz.
devamını gör...
aktrollerin #adayımızkılıçdaroğlu tagı açması
şu anda twitter gündeminde yer alandır.
şaka maka adamın aday olmasını kendisinden başka bir tek akp'liler istiyor. bir ana muhalefet lideri için bundan daha rezil bir durum olamaz.
şaka maka adamın aday olmasını kendisinden başka bir tek akp'liler istiyor. bir ana muhalefet lideri için bundan daha rezil bir durum olamaz.
devamını gör...