keltler
ilk olarak m.ö 1200 civarlarında bir kültür olarak tarih sahnesine çıktığı düşünülen, antik çağa bir zamanlar damgasını vurmuş eski bir hint-avrupalı halk. bugünkü torunları irlandalılar, galler, iskoçlar, kernevekler, normandiya'daki britonlar ve ispanya'nın kuzeyindeki basklardır. her ne kadar günümüzde nispeten küçük sayılabilecek, irlanda ve iskoçya civarlarında varlıklarını ve kültürlerini devam ettirebilmiş olsalar da, zamanında anadolu'dan, balkanlar, orta avrupa, fransa, ve britanya'ya kadar geniş bir alana, çoğunlukla kabileler şeklinde yayılmışlardır. öyle ki, tarihteki ilk kelt devleti olma özelliğini taşıyan galatya krallığı da anadolu coğrafyasında kurulmuştur. roma devleti büyük bir imparatoluk haline dönüşmeden önce sık sık yağmalar ve baskınlar yapan bu halk, romalıları uzunca bir süre canından bezdirmiştir. hatta m.ö 390 yılında brennus isimli galyalı lider, roma'yı ele geçirip yakıp, yağmalamıştır. böylece roma tarihinde büyük bir trajedi bırakmıştır.
keltleri bitiren devlet ise yine roma'dan başkası değildir. keltler, sezar döneminde anavatanı olan galya'yı kaybederek en büyük darbeyi aldılar. tüm birleşik galya kabilelerin önderi vercingetorix, sayı üstünlüğüne rağmen alesia kentinde sezar tarafından kıstırılıp, ağır bir yenilgi alınca ise bizzat kendisi gidip sezar'a teslim oldu. imparator nero döneminde ise britanyalı keltlerin kadın önderi boudica, her ne kadar isyan etse de başarılı olamadı. ancak iskoçya'da kalan kaledonlar, coğrafi avantajın da desteğiyle yüzyıllarca kendilerini savunmayı başardılar. tabii ki roma istediği takdirde o toprakları da pekala alabilirdi, ancak dağlık ve değersiz iskoç topraklarıyla çok da ilgilenmediler. ara sıra gelen kaledon akınlarına karşı ise hadrian ve antonius döneminde iki büyük duvar inşa edildi. roma devleti yıkılıncaya kadar bu duvarlar sayesinde britanya'da ciddi bir tehdit yaşamadılar. bununla da birlikte geriye kalan kelt toplumları uzunca bir süre varlıklarını ve kültürlerini korumayı başardı. ta ki ingiltere'nin hakimiyeti altına girene kadar. ancak ingiliz hakimiyetinde kalan keltler, roma'dakiler gibi asimile olmadılar ve dillerini, kültürlerini muhafaza etmeyi günümüze kadar başardılar. 1919'da irlanda bağımsızlığını kazandı. uzun bir zaman dilimi boyunca, başka milletlerin altında yaşadıktan sonra kurulan ilk ülke oldu böylece. en genel hatlarıyla kelt toplumunun tarihi bu şekilde özetlenebilir.
zamanında belli ki çok savaşçı ve kana susamış bir millet imiş. hatta zaman zaman tanrılarına insan dahi kurban etmişlerdir.
ancak günümüzde tatlış, manyak ve viskiyle kafayı bozmuş bir millet haline gelmişler. bizzat irlanda'da bulunmuş biri olarak çok eğlenceli ve kafa insanlar olduklarını söyleyebilirim. tıpkı tarihte olduğu gibi, hareketli ve çılgın bir millet bu arkadaşlar. ayrıca çok güzel yerel müzikleri vardır. tıpkı kendileri gibi hareketli ve eğlenceli türden. velhasıl kelam, severiz kendilerini efendim.
edit: evet, alttaki arkadaşın da dediği gibi bask dili izole bir dil imiş. ancak kültürel ve genetik benzerlikleri çok büyük oranda iki millette de var. sanırım tarih boyunca keltlerle iç içe yaşamalarının bir getirisi. kapıyı tamamen kapatmamakla beraber ufak bir aralık bırakıyorum o yüzden. herkes araştırıp dilediğini sunsun valla.
keltleri bitiren devlet ise yine roma'dan başkası değildir. keltler, sezar döneminde anavatanı olan galya'yı kaybederek en büyük darbeyi aldılar. tüm birleşik galya kabilelerin önderi vercingetorix, sayı üstünlüğüne rağmen alesia kentinde sezar tarafından kıstırılıp, ağır bir yenilgi alınca ise bizzat kendisi gidip sezar'a teslim oldu. imparator nero döneminde ise britanyalı keltlerin kadın önderi boudica, her ne kadar isyan etse de başarılı olamadı. ancak iskoçya'da kalan kaledonlar, coğrafi avantajın da desteğiyle yüzyıllarca kendilerini savunmayı başardılar. tabii ki roma istediği takdirde o toprakları da pekala alabilirdi, ancak dağlık ve değersiz iskoç topraklarıyla çok da ilgilenmediler. ara sıra gelen kaledon akınlarına karşı ise hadrian ve antonius döneminde iki büyük duvar inşa edildi. roma devleti yıkılıncaya kadar bu duvarlar sayesinde britanya'da ciddi bir tehdit yaşamadılar. bununla da birlikte geriye kalan kelt toplumları uzunca bir süre varlıklarını ve kültürlerini korumayı başardı. ta ki ingiltere'nin hakimiyeti altına girene kadar. ancak ingiliz hakimiyetinde kalan keltler, roma'dakiler gibi asimile olmadılar ve dillerini, kültürlerini muhafaza etmeyi günümüze kadar başardılar. 1919'da irlanda bağımsızlığını kazandı. uzun bir zaman dilimi boyunca, başka milletlerin altında yaşadıktan sonra kurulan ilk ülke oldu böylece. en genel hatlarıyla kelt toplumunun tarihi bu şekilde özetlenebilir.
zamanında belli ki çok savaşçı ve kana susamış bir millet imiş. hatta zaman zaman tanrılarına insan dahi kurban etmişlerdir.
ancak günümüzde tatlış, manyak ve viskiyle kafayı bozmuş bir millet haline gelmişler. bizzat irlanda'da bulunmuş biri olarak çok eğlenceli ve kafa insanlar olduklarını söyleyebilirim. tıpkı tarihte olduğu gibi, hareketli ve çılgın bir millet bu arkadaşlar. ayrıca çok güzel yerel müzikleri vardır. tıpkı kendileri gibi hareketli ve eğlenceli türden. velhasıl kelam, severiz kendilerini efendim.
edit: evet, alttaki arkadaşın da dediği gibi bask dili izole bir dil imiş. ancak kültürel ve genetik benzerlikleri çok büyük oranda iki millette de var. sanırım tarih boyunca keltlerle iç içe yaşamalarının bir getirisi. kapıyı tamamen kapatmamakla beraber ufak bir aralık bırakıyorum o yüzden. herkes araştırıp dilediğini sunsun valla.
devamını gör...
islam barış dinidir
bir düşünce, bir din, bir ideoloji ne kadar güzel olursa olsun cahil bir grubun temsiline geçtiyse özünden kopup yozlaşmaktan başka gideceği yer yoktur.
ben kaynağından edindiğim bilgi ile özünde insanlara karşı baskıcı ve şiddet öneren bir yönü olmadığını düşünüyorum. ancak bir fikir onu taşıyan insanların kalitesi ve niyeti ile yükselir ya da alçalır.
ben kaynağından edindiğim bilgi ile özünde insanlara karşı baskıcı ve şiddet öneren bir yönü olmadığını düşünüyorum. ancak bir fikir onu taşıyan insanların kalitesi ve niyeti ile yükselir ya da alçalır.
devamını gör...
eş cinselliğe karşı çıkanları aşağılamaya kalkmak
daha önce prize benzetilmiştik bu sefer pillere benzetilmişiz. doğa kanunu filan diye zırvalamış ama doğada da eşcinsellik var o ne olacak?
(başlığı açan yazarın diğer tanımlarına baktım da kendini atatürk düşmanı olarak tanımlamış aktroll şikayet edip geçin.)
(başlığı açan yazarın diğer tanımlarına baktım da kendini atatürk düşmanı olarak tanımlamış aktroll şikayet edip geçin.)
devamını gör...
bağıra bağıra söylenebilecek şarkılar
devamını gör...
güzel bir kadının çapkın bakışlarına maruz kalmak
sokakta, iş yerinde, alışverişte çok hoş, alımlı bir kadının beğeni dolu bakışlarının öznesi olmak ya da olduğunu zannetmek. genelde 12 yılda bir evrenin bir hatası sonucu gerçekleşir.
devamını gör...
10 il için 2 hafta tam kapanma önerisi
tüm ülke için işin en başında yapılması gerekenin, birkaç il için alakasız bir zamanda önerilmesi durumu.
yazar yazar silerim ama aklımdan geçenleri anlatamam maalesef...
yazar yazar silerim ama aklımdan geçenleri anlatamam maalesef...
devamını gör...
raindrops keep falling on my head
burt bacharach ve hal david tarafından yazılan ve hall of fame mensubu b.j.thomas tarafından seslendirilen muhteşem şarkıdır.

sanatla ve edebiyatla ilgilenmenin en güzel yanlarından biri sanat türleri arasında geçiş yapabilme imkanıdır. bazı resimler sizi filmlere, o filmler sizi kitaplara, kitaplar sizi şarkılara, şarkılar da bambaşka yerlere taşıyabilir.
defalarca gerçekleştirdiğim bu yolculuklarda bir keşif gibi hissettiğim çok olmuştur kendimi. mesela slavoj zizek’in yamuk bakmak kitabı beni onlarca başka kitabı ve filme götürmüştü. bunlardan en önemlisi belki de saki’nin open window öyküsü idi. bu öykü de beni (bkz: open window (kısa film))’e taşımıştı. bunun gibi onlarca örnek verebilirim. ve bu örneklerden biri de bu harika şarkı.

mickybo ve ben filmine cnbc-e ekranlarında tamamen boş olduğum bir anda rastlayıp izlemeye başladığımda film beni anında içine almıştı ama daha güzel tarafı bu film beni butch cassidy ve the sundance kid filmine götürdü. bu filme de bayıldım ve film de beni 1969 yılında bu film için yapılmış olan raindrops keep falling on my head isimli şarkıya götürünce ister istemez b.j.thomas ile de tanışmış oldum. muhteşem döngü.


şarkının sözleri zorlukları aşmak için kendi kendine telkinde bulunan bir adamı anlatıyor. mutluluğun kendisini bulmasının uzun sürmeyeceğini düşünen bir adamın. hem sözleri hem müziği ile sabah uyanır uyanmaz dinlenebilecek bir şarkı.

sanatla ve edebiyatla ilgilenmenin en güzel yanlarından biri sanat türleri arasında geçiş yapabilme imkanıdır. bazı resimler sizi filmlere, o filmler sizi kitaplara, kitaplar sizi şarkılara, şarkılar da bambaşka yerlere taşıyabilir.
defalarca gerçekleştirdiğim bu yolculuklarda bir keşif gibi hissettiğim çok olmuştur kendimi. mesela slavoj zizek’in yamuk bakmak kitabı beni onlarca başka kitabı ve filme götürmüştü. bunlardan en önemlisi belki de saki’nin open window öyküsü idi. bu öykü de beni (bkz: open window (kısa film))’e taşımıştı. bunun gibi onlarca örnek verebilirim. ve bu örneklerden biri de bu harika şarkı.

mickybo ve ben filmine cnbc-e ekranlarında tamamen boş olduğum bir anda rastlayıp izlemeye başladığımda film beni anında içine almıştı ama daha güzel tarafı bu film beni butch cassidy ve the sundance kid filmine götürdü. bu filme de bayıldım ve film de beni 1969 yılında bu film için yapılmış olan raindrops keep falling on my head isimli şarkıya götürünce ister istemez b.j.thomas ile de tanışmış oldum. muhteşem döngü.


şarkının sözleri zorlukları aşmak için kendi kendine telkinde bulunan bir adamı anlatıyor. mutluluğun kendisini bulmasının uzun sürmeyeceğini düşünen bir adamın. hem sözleri hem müziği ile sabah uyanır uyanmaz dinlenebilecek bir şarkı.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın dostlar.
devamını gör...
bağıran baraka
harry potter evreninde bulunan ve perili olduğuna inanılan metruk binadır.

remus lupin'in hogwarts'da ki öğrencilik yıllarında kurt adam dönüşümünü gizleyebilmek, bir miktar da olsa konforlu hale getirebilmek ve hem kendisinin hem de çevresindekilerin güvende olmasını sağlamak amacı ile yaptırılmıştır. dönüşüm sonrası çıkardığı hırıltı, gürültü ve ulumalardan ötürü çevre halk köşkün perili olduğunu düşünmüş; bu durum dumbledore'un da işine gelerek söylentileri desteklemiştir.
girişi, hogwarts bahçesinde bulunan şamarcı söğüt'ün kökleri arasında bulunuyordu. hareketli bir ağaç olan şamarcı söğüt'e ulaşıp köklerinde bulunan budağa dokunarak ağacı hareketsiz kıldıktan sonra tünel girişi açılıyor ve görünür hale gelebiliyordu. öğrencilik yıllarında bu yol ile poppy pomfrey -madam- eşliğinde lupin tüm dolunay zamanlarını bu barakada geçirmişti. animagus olan sirius black, peter pettigrew ve james potter da zaman zaman lupin'e bu yol ile eşlik edebildiler.

azkaban tutsağı kitabında voldemort'a potterların yerinden ve harry'den bahsederek arkadaşlarına ihanet eden peter'i yakalamak amacı ile sirius, yıllarca fare olarak ron weasley'in yanında saklanan peter'i yakalayabilmek amacı ile ron'u barakaya sürüklemiş; gelişen olaylar neticesinde harry potter, sirius black'in vaftiz babası ve suçsuz olduğunu öğrenebilmişti.

remus lupin'in hogwarts'da ki öğrencilik yıllarında kurt adam dönüşümünü gizleyebilmek, bir miktar da olsa konforlu hale getirebilmek ve hem kendisinin hem de çevresindekilerin güvende olmasını sağlamak amacı ile yaptırılmıştır. dönüşüm sonrası çıkardığı hırıltı, gürültü ve ulumalardan ötürü çevre halk köşkün perili olduğunu düşünmüş; bu durum dumbledore'un da işine gelerek söylentileri desteklemiştir.
girişi, hogwarts bahçesinde bulunan şamarcı söğüt'ün kökleri arasında bulunuyordu. hareketli bir ağaç olan şamarcı söğüt'e ulaşıp köklerinde bulunan budağa dokunarak ağacı hareketsiz kıldıktan sonra tünel girişi açılıyor ve görünür hale gelebiliyordu. öğrencilik yıllarında bu yol ile poppy pomfrey -madam- eşliğinde lupin tüm dolunay zamanlarını bu barakada geçirmişti. animagus olan sirius black, peter pettigrew ve james potter da zaman zaman lupin'e bu yol ile eşlik edebildiler.

azkaban tutsağı kitabında voldemort'a potterların yerinden ve harry'den bahsederek arkadaşlarına ihanet eden peter'i yakalamak amacı ile sirius, yıllarca fare olarak ron weasley'in yanında saklanan peter'i yakalayabilmek amacı ile ron'u barakaya sürüklemiş; gelişen olaylar neticesinde harry potter, sirius black'in vaftiz babası ve suçsuz olduğunu öğrenebilmişti.
devamını gör...
salinui chueok
bir bong joon-ho filmidir.
bong joon-ho en iyi film, yabancı dilde en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi özgün senaryo dalında oscar kazanmış olan parasite filminin de yönetmeni ve o filmde çok etkileyici bir perfomans sergilemiş olan kang-ho song bu filmde de başrolde.

filmin senaryosu yine yönetmen tarafından 1986 - 1991 yılları arasında işlenen ve güney kore’nin ilk seri katil vakası sayılan bir olaydan hareketle yazılmış.
küçük bir bölgede işlenen cinayetleri çözmek için bölgeye gönderilen iki dedektif oradaki polislerle işbirliği yaparak katili yakalamak için uğraşırlar. hem dedektifler hem de polisler biraz tuhaftır ve çok da umursar görünmezler durumu, en azından başlangıçta.
tecavüz edildikten sonra kendi iç çamaşırları ile boğulmuş halde bulunan kadınları sayısı arttıkça işaretler bir seri katil vakasını gösterir ve her şey ciddiye biner.
filmin sonunda kang-ho song’un canlandırdığı dedektifin kameraya bakışına çok dikkat edin. zira katil film yayınlandığı esnada hala yakalanamamıştı ve bu bakış katile bir mesaj vermek için çekilmiş bir sahnenin en can alıcı anıdır.
bong joon-ho en iyi film, yabancı dilde en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi özgün senaryo dalında oscar kazanmış olan parasite filminin de yönetmeni ve o filmde çok etkileyici bir perfomans sergilemiş olan kang-ho song bu filmde de başrolde.

filmin senaryosu yine yönetmen tarafından 1986 - 1991 yılları arasında işlenen ve güney kore’nin ilk seri katil vakası sayılan bir olaydan hareketle yazılmış.
küçük bir bölgede işlenen cinayetleri çözmek için bölgeye gönderilen iki dedektif oradaki polislerle işbirliği yaparak katili yakalamak için uğraşırlar. hem dedektifler hem de polisler biraz tuhaftır ve çok da umursar görünmezler durumu, en azından başlangıçta.
tecavüz edildikten sonra kendi iç çamaşırları ile boğulmuş halde bulunan kadınları sayısı arttıkça işaretler bir seri katil vakasını gösterir ve her şey ciddiye biner.
filmin sonunda kang-ho song’un canlandırdığı dedektifin kameraya bakışına çok dikkat edin. zira katil film yayınlandığı esnada hala yakalanamamıştı ve bu bakış katile bir mesaj vermek için çekilmiş bir sahnenin en can alıcı anıdır.
devamını gör...
kendinle aran nasıl sorunsalı
bugün iyiyiz. bir mutluluk var hanımefendinin üzerinde. insanlara gerektiğinden fazla değer vermemeyi öğrenmeye başladık sonunda.* bu mutluluk çok sürer mi? sanmam. ama olsun be sözlük. gece çok güzel değil mi?
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının nefret ettikleri huyları
en küçük detayları bile fazla kafama takıyorum ; bu yüzden uykularım kaçıyor, sadece düşünüyorum ve o anı yaşayamıyorum. neden böyle söyledi , birini kırdım mı , beni yanlış mı anladılar , aramız mı bozuk acaba , keşke öyle söylemeseydim vs vs diye kim neyi, neden , nasıl yapmış diye düşün dur. zor iş valla .
devamını gör...
şükrü erbaş
"ne olurdu kokunun da fotoğrafı olsaydı
sesin fotoğrafı.
boşluğun fotoğrafı.
parmak uçlarındaki karıncanın
ruhtaki üşümenin . .
ölüm kimseyi bu kadar yalnız bırakmazdı..."
sesin fotoğrafı.
boşluğun fotoğrafı.
parmak uçlarındaki karıncanın
ruhtaki üşümenin . .
ölüm kimseyi bu kadar yalnız bırakmazdı..."
devamını gör...
duygusal acı ile fiziksel acının aynı olma olasılığı
her ikisi de diğerini bastırır, çünkü ikisi de diğerinin sırtına basarak zihne hücüm eder.
bence. aşk acısı çeken adamın testislerini sık bakalım.
her yanı sızlayarak yatan birine de sevdiğinin öldüğünü söyle.
gözlemle yavş**, her şeyi benden öğrenme.
bence. aşk acısı çeken adamın testislerini sık bakalım.
her yanı sızlayarak yatan birine de sevdiğinin öldüğünü söyle.
gözlemle yavş**, her şeyi benden öğrenme.
devamını gör...
sanat para için midir sanat için mi sorunsalı
sanatın var olabilmesi için yaratıcılığın önünün kesilmemesi gereklidir.
sanat halk içindir dendiği zaman bu sanatın halkın anlayacağı seviyede icra edilmesi anlamına gelir.
bu da yaratıcılığın önüne engel koymaktır aslında. çünkü iş bu noktaya geldiğinde, sanat belirli algı sınırları içine hapsedilmiş olur.
halbuki sanat bazen sanatçının bile algısının dışında bir yapıya sahiptir. bir dışa vurum olduğundan, ifade ettiği duyguların anlaşılması için yüzyıllar süren bir tecrübenin, birikerek aktarılması gerekebilir.
günümüzde ise sanat halk için midir yoksa sanat için midir, sorunsalı anlamını yitirmiştir. bunun nedeni ise günümüz dünyasında anlamların yeniden tanımlanmasıdır.
post-modernist tüketim döneminde tartışılması gereken soru ise artık, "sanat para için midir, yok sanat için mi"
makiniste göre, sanat her zaman sanat için olacaktır.
sanat halk içindir dendiği zaman bu sanatın halkın anlayacağı seviyede icra edilmesi anlamına gelir.
bu da yaratıcılığın önüne engel koymaktır aslında. çünkü iş bu noktaya geldiğinde, sanat belirli algı sınırları içine hapsedilmiş olur.
halbuki sanat bazen sanatçının bile algısının dışında bir yapıya sahiptir. bir dışa vurum olduğundan, ifade ettiği duyguların anlaşılması için yüzyıllar süren bir tecrübenin, birikerek aktarılması gerekebilir.
günümüzde ise sanat halk için midir yoksa sanat için midir, sorunsalı anlamını yitirmiştir. bunun nedeni ise günümüz dünyasında anlamların yeniden tanımlanmasıdır.
post-modernist tüketim döneminde tartışılması gereken soru ise artık, "sanat para için midir, yok sanat için mi"
makiniste göre, sanat her zaman sanat için olacaktır.
devamını gör...
yaş ilerledikçe artan şeyler
kırışıklıklar, yorgunluklar, yalnızlıklar...
unutkanlıklar, alınganlıklar...
unutkanlıklar, alınganlıklar...
devamını gör...
mutlu rolü yapmak
arkadaş çevresince müthiş bir ratinge sebep olacak ama kişiyi zamanla daha da dibe çekecek eylem, davranış.
devamını gör...


