pozitif, umutlu*, yapıcı ve iyi anlaşabildiğim herkesi* severim.
devamını gör...

nazi düşüncesinde yirminci yüzyılın başlarında patlak vermiş saf ırk, üstün ırk anlamına gelen kavramdır.

ayrıca;
yüzlerce dil ve lehçe içeren dünyanın en büyük dil ailesi olan hint-avrupa dil ailesine bağlı, hint-iran dilleri konuşmuş halkların kendilerini tanımlamak ve bölgede ki diğer halklardan ayırt etmek için kullandıkları bir terimdir.
devamını gör...

grinin benim için hayata denk düşen fazlaca uzun biraz gereksiz anlamı:

soluk bir kartpostalın arkasına heyecanla yazılmış birkaç cümleyi düşünmekten kendimi bir türlü kurtaramıyorum. nasıl oluyor da elimizin altında ağır bir tahakkümle hükmettiğimiz onca şey birden grileşerek uzaklaşan bir hatıraya dönüşüveriyor. fotoğraflara, mevsimlere ve ihtiyar yüzlere baktıkça bu hayatın asıl rengi griymiş gibi geliyor bana. insan nerde, nasıl ve kiminle olursa olsun bir yanı her zaman mat ve gri. bana kalırsa hatıra dediğimiz; o bazen naif bazen unutulası, bazen garip ve ince bir tılsıma dönüşen geçmiş zaman vakalarının bir rengi varsa gri olmalı. çünkü ben gri renge ihtiyatla baktığım zaman, çocukluğumun geçtiği sokak gözlerimin önünden uzun uzun ilerleyerek toprak bir top sahasına dönüşüyor. ben yalnız kendim dönüp herhangi bir şeye baktığım zaman neyi geçiriyorsam aklımdan, hayatı ve hatıraları onunla tanımlıyorum. bir renge böyle bir yükü yüklemenin haksızlığı beni ürkütmüyor. çünkü beyaz, yalnız ve sadece beyaz olması ile tüm kirlerin günahını üzerine almışken, griye elbette ne hissettiğini sormayacaklar. fakat bir soruyu yine de tereddütsüz cevaplayamıyorum: kapıdan adımını atar atmaz sokağın pisliğini üstüne yüklenmek mi, artık temiz kalmışlığı hafızalarda dahi hatrı sayılacak kadar tartışılır bir sokağın bizatihi kendisini sırtlamak mı? hangisi, çocukluk arkadaşımızın yere düşmesine artık üzülmeyecek kadar içindekini yitirmek kadar ağır? tam burda; bir gece yarısı aslında modern insanlığın hiç de derdi olmayan bir renk üzerine kafa patlatmanın cevabını buluyorum. bu cevap diğer tüm cevaplarımdan farklı hiçbir yola açılmıyor. insan; bir renk, bir başka insan, bir ağaç, gökyüzü, küfürlü bir duvar, hatta kırık bir şemsiye gördüğünde aynı cevabı bulduğu için duraksıyor: ömrümüz çok çabuk grileşiyor. hıçkırmaktan boğazının yırtılması da sevinç naralarından sesinin kısılması da bir süre sonra gözlerinin önünde aynı eksik, aynı soğuk, aynı soluk renge dönüşüyor. o zaman, yalnızca bir renge değil aslında bir ömre kafa patlattığını nihai netice olarak anlıyor insan. fakat griden ve ömrümden bağımsız olarak ısrarla soruyorum: yalnızca bir rengi yahut yalnızca bir kartpostalı gecelerce düşünüp kafa patlatsaydım ve bu; ne bir ömür yahut daha mühim veya gereksiz herhangi bir şey anlamına gelmeseydi, yani ben sırf modern dünya gündemini hiç meşgul etmeyen çok küçük ve zavallı bir şey için beynimin çeperlerini acımasızca kazımış olsaydım, bundan utanacak mıydım? yani ben kendimi paraladığım her neyse; insanlar nazarında kıymetli olduğunda mı vaktimi ve beynimi boşa harcamamış olacaktım? ben, yalnızca bir rengi bu kadar düşünmüş olmanın, insanlar tarafından hoyratça kınanacağı düşüncesinin verdiği eziklikle mi "aslında bu kendimi paraladığım yalnızca bir renk değildir" diye izaha ihtiyaç duyuyor ve yazıyor ve yazıyorum?

gri, kartpostal veya her neyse. insan düşündükçe çıldıran, çıldırdıkça insana düşman olan bir varlıktan başka şey değil. dönüp dolaşıp insana gelen bu kaçıncı lakırdı. üstelik ömür acımasızca grileşirken.
gri, ömrümüzü fütursuzca tüketirken anılarımızı emanet ettiğimiz güzide renk.
devamını gör...

şans diye bir şey olmadığını iddia eden düşünce teorisidir. laplace'ın şeytanı, pierre-simon laplace tarafından 1814'te yayınlanan bir makalede ilk kez belirtilmiştir.
hiçbir şeyin belirsiz olmadığını, her şeyin kendinden önceki bir sebenin sonucu olduğunu savunur.
örneğin bir parayı havaya attığımızda, yazı mı tura mı geleceği şansa değil bazı sebeplere bağlıdır bu görüşe göre. elimizin parayı tutuş şekli, paranın büyüklüğü, ortamın ısısı, rüzgarın hızı ve yönü ayrıca paraya uygulanan kuvvete bağlı olduğu savunulur. bu etmenleri göz önüne alarak bir sonuca ulaşabileceğimiz belirtilir. tabi insan beyninin bütün bu değişkenleri göz önüne alıp değerlendirebilmesi mümkün mü orası da ayrı bir araştırma konusu.
devamını gör...

fişini takıp açılmasını beklemek. daha ötesi yok sanırım.
devamını gör...

(bkz: beynimizin %100 ünü kullanırsak ne olur)
t:işte aradığım kafa, gerçek bir nasa astronotu bakış açısı.
devamını gör...

içinde hala yarınlara dair umut taşıyanlarınız varsa eğer.. sizi gerçekten kutluyorum.
ben tükettim.
bünyem bütün bu olanları kaldırmıyor.
yazıklar olsun size. başka sözüm yok.
devamını gör...

ankaralı dostum ahmet izan ağabeyin geçmişteki mizahi çalışması.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kim çekti bilmiyorum ama keşke ben çekmiş olsaydım.
devamını gör...

akp genel başkanı recep tayyip erdoğan'ın dört çocuğundan biri.****

fakat kendisinden yıllardır doğru düzgün bir haber alınamıyor. haber kanallarında, gazetelerde yıllardır haberi çıkmıyor. nerede olduğu, ne yaptığı, çocuğu olup olmadığı bilinmiyor. yüzü bile bilinmiyor çünkü son yıllara ait bir fotoğrafı bile yok. hatta çoğu insan kendisinin varlığından bile haberdar değil.

kendisi hakkında bilinenler şunlar:
11 mayıs 1998'de 34 abr 93 plakalı opel marka otomobil ile yaptığı trafik kazası (!) sonucu sevim tanürek'in ölümüne sebep oldu. burak erdoğan'ın, olay tarihi itibarı ile ehliyetsiz olduğu iddia edildi. fakat bu kaza (!) sonucu sevim tanürek 8'de 8 kusurlu bulundu, burak erdoğan ise kusursuz bulundu. burak erdoğan hakkında kusursuzluk raporu veren adli tıp kurumu ihtisas dairesi'nin başındaki eyüp çakmak, türkiye denizcilik işletmeleri a.ş.'ye genel müdür oldu. burak erdoğan ise kazadan sonra ingiltere'ye gitti.

2000 yılında kasımpaşa deniz hastanesi'nden aldığı çürük raporu sayesinde askerlikten muaf oldu. rapor hiçbir zaman ortaya çıkmadı. burak erdoğan'ın testis kanseri olduğu iddia edildi.

2007 yılında önce bir "gemicik" satın aldı. ardından üstün ticaret zekası (!) sayesinde büyük bir armatör oldu. günümüzde burak erdoğan'ın mb denizcilik adlı şirketin ve büyük bir gemi filosunun sahibi olduğu biliniyor.

(bkz: sevim tanürek)
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bunlarla ilgili enteresan bilgiler mevcut. misal draugr'ların yeniden canlanabilmesi bazılarına göre tamamen intikam temelli oluyor. yani yaşarken bu ruhcağızın bir haksızlığa uğramış olması lazım ki, yeniden dirilip, intikamını alabilsin. ha biraz kantarın topuzunu kaçırıyorlarmış orası ayrı mesele. intikam aldıkları kişinin etini misler gibi parçalayıp, kanını içiyorlarmış. et yeme ve kan içme yönünden bizim yalmavuz'a bayağı bir benziyorlar. ha unutmadan bunlarda yalmavuz gibi şekil değiştirebiliyorlar ki, bu kadar benzerlik kadı kızında bile olmaz diyesim geldi. aradaki tek fark; bu abilerin/ablaların zombi olması. aslında bu tarz örnekler mitolojiler arasındaki geçişkenliği de net bir şekilde ortaya koyuyor. draugr ve yalmavuz arasındaki benzerlik gibi tanrılar ve yaratıklar bazında da yığınla benzerlik bulabiliyorsunuz.

draugr'lar kan içtikleri için doğal olarak vampir sınıfına dahil oluyorlar. ha birde kurbanları canlı yedikleri için yamyam oluyorlar. toparlarsak zombi, yamyam, vampir karışımı bir canlı olarak tanımlayabiliriz.. * özetle çok yönlü bir canavar.

ilk tanımda belirtilen diğer husus içinse yine farklı şeyler söyleniyor. bu arkadaşların hazine koruyuculuğu yapması için necromancer'lar tarafından uyandırılıp, kendilerine görev tevdi edilmesi lazım geliyormuş. şu başı boş gezenleri herhalde görev bilincinden uzak sorumsuz draugr'lar olsa gerek. * artı bazıları bu arkadaşların tekrar öldürülemediğini söylese de, parça pinçik edildiklerinde ikinci ölümü tattıklarına dair genel bir kanı mevcut. neyse odin düşmanımın başına vermesin. sıkıntılı durumlar bunlar.
devamını gör...

doğru ilacı versin, doğru tedaviyi uygulasın, isterse "babacık" bile diyebilir diyerek katıldığım başlık..
devamını gör...

fırtınayı görmeden nereden bileceksin ne kadar dayanıklısın?
bırak bi sarssın seni,
yere düş, hatta savrul,
köklerini oynatsın yerinden,
gör bi bakalım ne kadar sağlam kalacaksın?
sonra toparlanırsın yeniden.
ama baştan teslim olursan alır istediği yere götürür seni,
tam da yapmak istediği gibi...
izin verecek misin sahi?
devamını gör...

ankara devlet tiyatrosu tarafından ilk kez 2013-2014 sezonunda sahnelenen, başrolünde erdinç doğan'ın harikalar yarattığı tek kişilik dev bir oyun. sahnede izlemesi başka güzeldi elbette ya, bu akşam evde izlemeyi de dört gözle bekletir insana. çok özlediğimiz sahnelere birazcık da olsa erişebilmek belki mümkün olur diye.
devamını gör...

feministlerin bence mücadele etmesi gereken daha önemli konular var. ataerki sistem bunlardan biri ve biliyorum elbette bu konuda çalışmaları var fakat bilinçsizce ve tek sorunları ''bayan'' kelimesiymiş gibi davranan kişileri anlamıyorum.

savunmaları ''bay'dan türeme'' olunca yetersiz kalıyor, fakat şu tanımımdaki gibi #95881 bir açıklama getirseler bence daha anlaşılır ve mantıklı olabilir. günümüzde çoğu feminist kendini ve feminizm amaçlarını yanlış aktarıyor çünkü feminizm'i tam olarak bilmediklerini düşünüyorum. sırf bu yüzden amacı ''cinsiyetçiliğe karşı savaşmak'' olan bir hareket, ataerki medya ile de birleşince yanlış anlaşılıyor. olan bence feminizm'i hakkı ile temsil eden kişilere oluyor.
devamını gör...

uzay aracına bağladığı köpeği sürükleyen kişi ay yolunda yakalandı.

bazı köfteler teknoloji gelişince , insanlığın da gelişeceğini ümit ediyor , tuhaf.
devamını gör...

türk sanat müziği sanatçısı, 1963 doğumlu sanatçı yakalandığı kemik iliği kanserine yenik düşerek bugün hayatını kaybetmiş.

benim için "gel gönlümü yerden yere vurma güzel ne olursun" şarkısı hiç ondan güzel söyleyen yoktu.
devamını gör...

sürekli yaptığım ve kendime engel olamadığım eylem, seviyorum kardeşim fikrimi beğenen insanların fikirlerine bakmayı
devamını gör...

atanmak
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim