günaydın sözlük
günaydın alnından ensesine kadar başının üstündeki gök mavi olanlar. günaydın turuncu olanlar ki turuncunun hiç bir şeyle kafiyeli olmadığını bile bile. günaydın sakla samanı gelir zamanıcılar ve varki yiyirumcular. günaydın ayakları yerden kesilmişler ve yere kök salmışlar. günaydın azıcık aşım kaygısız başımcılar ve rabbbena hep banacılar. ve en sevdiğimin sözü üzerine yaya geçitlerine öncelik tanıyan şoförlere teşekkürler.
devamını gör...
yaz dizisi
genelde içi boş olan. sakar ofis çalışanı kadın, zengin şereften yoksun ama özünde iyi bir insan olan patron gibi tiplemeleriyle tanınan anlamsız dizilerdir.
devamını gör...
cenin pozisyonu
depreme yakalananların hayatta kalmalarını sağlayan yatış pozisyonu.
devamını gör...
bal porsuğu (yazar)
artık altının girdi yazılmaması için kitlenmesi gereken nickaltı. sayın yazarda girdiği onca kaliteli tanımların ardından böyle bir sürü tartışma ile burada ki yazarlık kariyerini bırakmak istemezdi, isteseydi kendisine yakışmazdı.
allahtan durumum vardı da tüm girdileri okudum* hoş sohbetli ve güzel entryleri olan bir yazardı okumayı severdim kendisini, yarım saat sonra yazsa yine okurum ancak tarafları okan bayülgen sunuculuğunda kapıştırmaya çalışmanın kimseye faydası yok. hatta konu ile hiç alakası olmayan yazarları sırf uyuşmuyorsunuz diye dahil etmeye çalışmak ve alakasız alakasız hedef göstermekte ayrıca çok gereksiz.
allahtan durumum vardı da tüm girdileri okudum* hoş sohbetli ve güzel entryleri olan bir yazardı okumayı severdim kendisini, yarım saat sonra yazsa yine okurum ancak tarafları okan bayülgen sunuculuğunda kapıştırmaya çalışmanın kimseye faydası yok. hatta konu ile hiç alakası olmayan yazarları sırf uyuşmuyorsunuz diye dahil etmeye çalışmak ve alakasız alakasız hedef göstermekte ayrıca çok gereksiz.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük...
ama öyle, bir sahil yürüyüşü sonrasında karnınız çok acıkmış, hemen yanı başınızda sizinle yürüyen sevdiceğinize ''ne yiyelim?'' diye sormuşsunuz da, tüm boşvermişliği ve umursamazlığıyla ''fark etmez'' cevabı almışsınız gibi sinir katsayınızı artıran bir günaydın değil elbet...
'ne yiyelim' diye sorulduğunda, 'sen ne yemek istersin?' sorusu sorulmuş gibi bir günaydın...
o'nu, yanınızda yürürken, size çaktırmadan adımlarınızı denk getirmeye çalışırken yakalamışsınız gibi bir günaydın...
ekstradan, bi'de meriç günaydını vereyim size bugün sevgili sözlük ahalisi:
her kadına çok yakışan o efil efil, çiçekli elbiselerin yakıştığı gibi sözlüğe yakışan birbirinden güzel, birbirinden alımlı, birbirinden işveli, sözlüğün hanfinileri !!
hepinize ayrı ayrı günaydın...
insanların yazını kışa çeviren, mensubu olduğum o küresel ısınmacı tuhaf cins; size de günaydın...
ama öyle hepinize toptan, bir tane günaydın...
ama öyle, bir sahil yürüyüşü sonrasında karnınız çok acıkmış, hemen yanı başınızda sizinle yürüyen sevdiceğinize ''ne yiyelim?'' diye sormuşsunuz da, tüm boşvermişliği ve umursamazlığıyla ''fark etmez'' cevabı almışsınız gibi sinir katsayınızı artıran bir günaydın değil elbet...
'ne yiyelim' diye sorulduğunda, 'sen ne yemek istersin?' sorusu sorulmuş gibi bir günaydın...
o'nu, yanınızda yürürken, size çaktırmadan adımlarınızı denk getirmeye çalışırken yakalamışsınız gibi bir günaydın...
ekstradan, bi'de meriç günaydını vereyim size bugün sevgili sözlük ahalisi:
her kadına çok yakışan o efil efil, çiçekli elbiselerin yakıştığı gibi sözlüğe yakışan birbirinden güzel, birbirinden alımlı, birbirinden işveli, sözlüğün hanfinileri !!
hepinize ayrı ayrı günaydın...
insanların yazını kışa çeviren, mensubu olduğum o küresel ısınmacı tuhaf cins; size de günaydın...
ama öyle hepinize toptan, bir tane günaydın...
devamını gör...
teknoloji ve tasarım dersi
genellikle uyuz hocalar tarafından verilen derstir. en azından benim gördüğüm kadarıyla.
ama eğer değer verilirse oldukça yararlı olabilecek bir derstir. belki de geleceğin tasarımcıları bu dersin dikkate alınmaması ve hocaların uyuz olması sebebiyle boşlukta kayboluyor.
ama eğer değer verilirse oldukça yararlı olabilecek bir derstir. belki de geleceğin tasarımcıları bu dersin dikkate alınmaması ve hocaların uyuz olması sebebiyle boşlukta kayboluyor.
devamını gör...
kuan
mistik. ömer hayyam rubaileri, santur ve didgeridoo birleşimi; çok özel
devamını gör...
nasreddin hoca
eşeğe ters bindiğine inanılan konya akşehir'li aksakallı bilge gandalff dedemizdir. göle maya çalma hikayesi bir nesile umut olmuştur. bir de " sanane " adlı içinden derin ders çıkarılması gereken fıkrası vardır.
nasreddin hoca bir gün yolda yürüyüşe cıkmış.
yanından geçen adam hocaya " hocam az önce burdan bir adam elinde bir tepsi baklavayla geçti " demiş. hoca banane demiş. adam " ama hocam senin eve doğru gidiyordu " demiş. hoca e o zaman sanane demiş.
nasreddin hoca bir gün yolda yürüyüşe cıkmış.
yanından geçen adam hocaya " hocam az önce burdan bir adam elinde bir tepsi baklavayla geçti " demiş. hoca banane demiş. adam " ama hocam senin eve doğru gidiyordu " demiş. hoca e o zaman sanane demiş.
devamını gör...
(tematik)
kadın ve erkeğin arkadaş olması
karma eğitim görmüşseniz ve ortadoğu'nun vasat ülkesinde değilseniz normaldir gayet.
devamını gör...
bir öz eleştiri yap
insanlara fazla değer ver... şaka.
kıskanç biriyim ben. kabullenene kadar 26 yıl geçti zaman içinde törpülendi de aslında ama madem öz eleştiri. söyledim gitti.
bir de gereğinden fazla umursamaz olabiliyorum özellikle ikili ilişkilerde.
bu kadar yeter. gidip boşluğa bakayım biraz.
kıskanç biriyim ben. kabullenene kadar 26 yıl geçti zaman içinde törpülendi de aslında ama madem öz eleştiri. söyledim gitti.
bir de gereğinden fazla umursamaz olabiliyorum özellikle ikili ilişkilerde.
bu kadar yeter. gidip boşluğa bakayım biraz.
devamını gör...
normal sözlük'teki aile ortamı
ilk tanımı heady'ye ait olan başlık. trolllerle ilgili kısım hariç imzamı atarım tanımına*.
aile nitelemesi abartılı gelebilir ama biraz mübalağadan zarar gelmez*.
not editi: başlığı açan yazar da farkındadır ihtilafların, yine de olaylara güzel bakmak ve bu başlığı açmak istemiş olabilir. imzamı atarım dediysem, bu bir temenniyi yansıtıyor işte...
aile nitelemesi abartılı gelebilir ama biraz mübalağadan zarar gelmez*.
not editi: başlığı açan yazar da farkındadır ihtilafların, yine de olaylara güzel bakmak ve bu başlığı açmak istemiş olabilir. imzamı atarım dediysem, bu bir temenniyi yansıtıyor işte...
devamını gör...
jakob van gunten
bir robert walser kitabıdır.
robert walser pek tanınmaz nedense türkiye’deki okurlar arasında, bir kafka değildir mesela; birj.m.coetzee, bir robert musil, bir alfred döblin de değildir. ama size iyi bir haberin var, walser bu isimlerini hepsini etkilemiş dev bir yazardır. yakın zamanda bu yazarımızın tanınması için yeni bir tanım yazmaya karar verdim.
şimdi ise jakob van gunten ile tanışmadan önce onunla ilgili bazı fikirler edinme zamanı. zira eğer okuyacağınız bir roman ile ilgili önceden bir bilginiz yoksa o romanın hakkını veremeyebilirsiniz. bunu hiç istemeyiz.
robert walser’den etkilenen ve onlarca büyük yazarı etkileyen franz kafka’nın bavulunu alıp amerika’ya gitmeye karar veren kahramanı karl rossmann henüz 16 yaşındadır. j.d.salinger’ın kalplerde taht kurmuş olmasına rağmen bir türlü insanlarla uyum içinde yaşamayı başaramayan kahramanı holden caufield da bir önce bahsettiğimiz kahramanla aynı yaştadır. mark haddon’ın özel bir çocuk olan harika dedektifi christopher boone ise henüz 15 yaşındadır. tabii ki benim edebiyat tanrı’larımdan biri olan mark twain’in gözlerimizin önünde, bir ırmak yolculuğu ile büyüyen kahramanı huckleberry finn ise 13 yaşındadır.
sanki jose saramago’nun bütün isimler kitabında kaybolmuş gibi bir girizgah yaptığımın farkındayım tanıma ama başka türlüsü elimden gelmiyor çünkü jakob van gunten’in bu dev kahramanlardan yaşça büyük olduğunu ve 17 yaşında olduğunu belirtmek için bu uzun paragrafa ihtiyacım vardı.
evet, jakob van gunten 17 yaşındadır ve uşak olmak için eğitim alınan bir erkek okuluna kendi isteği ile başvurup orda eğitim almaya başlar. isminden de anlaşılacağı üzere* jakob soylu bir aileye mensuptur.
gittiği okul başlarda çok disiplinli bir okul gibi görünür, okul müdürü otoriter bir figür gibidir ama kitabın derinlerine gömüldükçe hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlayacaktır okurlar.
jakob okuldaki çocuklara ne davranış ve düşünce tarzı olarak ne de kendine gelecek için koyduğu hedefler çerçevesinde benzerlik gösterir. jakob farklı bir çocuktur ve bu fark okul müdürü ile olan ilişkisinde de kendini göstermeye başlayacaktır zamanla.
diğer karakterlerle ilişkisi de çok yoğundur jakob’un. yakın arkadaşı kraus, okul müdür bay benjamenta’nın kız kardeşi ve romanda ortaya çıkan diğer karakterler; hepsi jakob’un kibirili duruşunu etkiliyor ya da bundan etkileniyor.
roman kesinlikle okunması gereken bir başyapıt.
robert walser pek tanınmaz nedense türkiye’deki okurlar arasında, bir kafka değildir mesela; birj.m.coetzee, bir robert musil, bir alfred döblin de değildir. ama size iyi bir haberin var, walser bu isimlerini hepsini etkilemiş dev bir yazardır. yakın zamanda bu yazarımızın tanınması için yeni bir tanım yazmaya karar verdim.
şimdi ise jakob van gunten ile tanışmadan önce onunla ilgili bazı fikirler edinme zamanı. zira eğer okuyacağınız bir roman ile ilgili önceden bir bilginiz yoksa o romanın hakkını veremeyebilirsiniz. bunu hiç istemeyiz.
robert walser’den etkilenen ve onlarca büyük yazarı etkileyen franz kafka’nın bavulunu alıp amerika’ya gitmeye karar veren kahramanı karl rossmann henüz 16 yaşındadır. j.d.salinger’ın kalplerde taht kurmuş olmasına rağmen bir türlü insanlarla uyum içinde yaşamayı başaramayan kahramanı holden caufield da bir önce bahsettiğimiz kahramanla aynı yaştadır. mark haddon’ın özel bir çocuk olan harika dedektifi christopher boone ise henüz 15 yaşındadır. tabii ki benim edebiyat tanrı’larımdan biri olan mark twain’in gözlerimizin önünde, bir ırmak yolculuğu ile büyüyen kahramanı huckleberry finn ise 13 yaşındadır.
sanki jose saramago’nun bütün isimler kitabında kaybolmuş gibi bir girizgah yaptığımın farkındayım tanıma ama başka türlüsü elimden gelmiyor çünkü jakob van gunten’in bu dev kahramanlardan yaşça büyük olduğunu ve 17 yaşında olduğunu belirtmek için bu uzun paragrafa ihtiyacım vardı.
evet, jakob van gunten 17 yaşındadır ve uşak olmak için eğitim alınan bir erkek okuluna kendi isteği ile başvurup orda eğitim almaya başlar. isminden de anlaşılacağı üzere* jakob soylu bir aileye mensuptur.
gittiği okul başlarda çok disiplinli bir okul gibi görünür, okul müdürü otoriter bir figür gibidir ama kitabın derinlerine gömüldükçe hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlayacaktır okurlar.
jakob okuldaki çocuklara ne davranış ve düşünce tarzı olarak ne de kendine gelecek için koyduğu hedefler çerçevesinde benzerlik gösterir. jakob farklı bir çocuktur ve bu fark okul müdürü ile olan ilişkisinde de kendini göstermeye başlayacaktır zamanla.
diğer karakterlerle ilişkisi de çok yoğundur jakob’un. yakın arkadaşı kraus, okul müdür bay benjamenta’nın kız kardeşi ve romanda ortaya çıkan diğer karakterler; hepsi jakob’un kibirili duruşunu etkiliyor ya da bundan etkileniyor.
roman kesinlikle okunması gereken bir başyapıt.
devamını gör...
klasik dikotomi
klasik (liberal) iktisatçılar göre para yansızdır diğer bir deyişle nötrdür. para ekonomik ilişkilerin üzerini örten adeta bir peçedir. asıl olan malla malın değişimidir (trampa ekonomisi). dolayısıyla para bu değişime aracılık etmektedir. bu yüzden parasal ilişkiler reel ilişkileri etkilemez. bu duruma klasik diktomi ya da ikiye bölünmüşlük adı verilir. klasik, piyasa yanlısı, iktisatçılara göre para yalnızca işlem (mübadele) güdüsüyle talep edilmektedir.
devamını gör...
mültecilerin oy kullanması
muhalefet partilerin kesinlikle üzerinde durması gereken olaydır. bunlara tc vatandaşlığı verilirse ülkenin kaderini oynayıp akp ye oy verecekler. zaten çoğu şeriatçı ve arap olduğu için başka partiye oy vermez. türkiye cumhuriyeti vatandaşlığı kesinlikle verilmemesi lazım.
devamını gör...
yazarları tanımlayan renk
efenim her yazarımız bir renktir gözümde her rengin kendine özgü bir zerafeti ve güzelliği vardır. farklı renklerin uyumu degil midir ahengi sağlayan? bakalım hangi yazarlar hangi ruh halinde.
mavi,yeşil ve sarı.
mavi,yeşil ve sarı.
devamını gör...
yaşam süresini kısaltan bir şey
kimsesizlik ve yalnızlıktır kesinlikle, boşa geçen bir ömür çarçabuk biter ve sonlandığında geriye dönüp bakıldığında koca bir hiçlik görülür.
devamını gör...


