kezbanların ortak özelliği
normal insanlara göre aslında "kezban" diye adlandırılmamaları. ama genelde reddettikleri eli nasır tutmuş tipler tarafıından "kezban" şeklinde yaftalanmaları.
devamını gör...
piyano pasta
isminin piyano pasta olmasının nedeni, siyah ve beyaz renkli olmasından kaynaklanıyor.(yani en azından ben öyle düşünüyorum )
hazırsak malzemeleri sayıyorum,
keki için:
- 3 tane yumurta
- 1 su bardağı toz şeker
- 1 su bardağı un
- yarım su bardağı süt
- yarım su bardağı sıvı yağ
- 2 yemek kaşığı kakao
- 1 paket kabartma tozu
- 1 paket vanilya
kreması için:
- 3 su bardağı süt
- 4 yemek kaşığı un
- 4-5 yemek kaşığı toz şeker
- 1 paket vanilya
- 1 kutu krema
keki ıslatmak için:
- 1,5 su bardağı süt
- 2 tatlı kaşığı kakao
- 1 tatlı kaşığı kahve
ve en son üzerine serpmek için:
2 yemek kaşığı kakao
eveeettt yumurta ve toz şekerimizi iyice çırpıyoruz. valla benim mikserim yoktur onun için de bileğine kuvvet hobaaa3434 diyerekten başladım tel çırpıcıyla çırpmaya.
önce sıvı malzelerimizi, sonra da kuru malzemelerimizi ekleyerek çırpma işlemine devam ediyoruz.
yeterince çırptıktan sonra; yağlanmış orta boy fırın tepsimize döküp, kendilerini pişmek üzere 175 derecelik fırınımıza gönderiyoruz.
kekimiz fırında pişmeye dursun, biz kremamızı hazırlamaya başlayalım.
un, süt ve şekeri tenceremize alıyor ve kaynayana kadar karıştırıyoruz.(topaklanmasını istemeyiz değil mi )
hafiften kaynamaya ve göz göz olmaya başlayınca; kendilerini ocaktan alıyor ve bir paket vanilyayı ekliyoruz.
ara ara karıştırarak ılımasını bekliyoruz.
ılıdıktan sonra; 1 kutu kremamızı ekliyor ve tekrardan bileğine kuvvet diyerekten 5-6 dakika karıştırıyoruz.
e artık kekimiz pişmiştir. kekimizi fırından alıyor ve çatalla deliyoruz.
kekimizi ıslatmak için; süt, kakao ve kahveyi karıştırıyoruz. sonra bir güzel kekimizi ıslatıyoruz.
biraz soğuyunca, kremamızı kekimizin üzerine spatula yardımıyla güzelce yayıyoruz. (neyse ki spatulam var)
sonra iki yemek kaşığı kakaomuzu şeritler halinde serpiyoruz.
buzdolabında ne kadar çok dinlenirse, o kadar lezzetli oluyor kendileri ama ben biraz sabırsız olduğum için yarım saat ancak bekleyebiliyorum.
siz en az 3-4 saat bekletin efendim.*
bu aşamadan sonra ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz o kadarını da söylemeyeyim yani.
afiiiyeett olsun*
yalnız yazmak, yapmaktan daha zor oldu.*
hazırsak malzemeleri sayıyorum,
keki için:
- 3 tane yumurta
- 1 su bardağı toz şeker
- 1 su bardağı un
- yarım su bardağı süt
- yarım su bardağı sıvı yağ
- 2 yemek kaşığı kakao
- 1 paket kabartma tozu
- 1 paket vanilya
kreması için:
- 3 su bardağı süt
- 4 yemek kaşığı un
- 4-5 yemek kaşığı toz şeker
- 1 paket vanilya
- 1 kutu krema
keki ıslatmak için:
- 1,5 su bardağı süt
- 2 tatlı kaşığı kakao
- 1 tatlı kaşığı kahve
ve en son üzerine serpmek için:
2 yemek kaşığı kakao
eveeettt yumurta ve toz şekerimizi iyice çırpıyoruz. valla benim mikserim yoktur onun için de bileğine kuvvet hobaaa3434 diyerekten başladım tel çırpıcıyla çırpmaya.
önce sıvı malzelerimizi, sonra da kuru malzemelerimizi ekleyerek çırpma işlemine devam ediyoruz.
yeterince çırptıktan sonra; yağlanmış orta boy fırın tepsimize döküp, kendilerini pişmek üzere 175 derecelik fırınımıza gönderiyoruz.
kekimiz fırında pişmeye dursun, biz kremamızı hazırlamaya başlayalım.
un, süt ve şekeri tenceremize alıyor ve kaynayana kadar karıştırıyoruz.(topaklanmasını istemeyiz değil mi )
hafiften kaynamaya ve göz göz olmaya başlayınca; kendilerini ocaktan alıyor ve bir paket vanilyayı ekliyoruz.
ara ara karıştırarak ılımasını bekliyoruz.
ılıdıktan sonra; 1 kutu kremamızı ekliyor ve tekrardan bileğine kuvvet diyerekten 5-6 dakika karıştırıyoruz.
e artık kekimiz pişmiştir. kekimizi fırından alıyor ve çatalla deliyoruz.
kekimizi ıslatmak için; süt, kakao ve kahveyi karıştırıyoruz. sonra bir güzel kekimizi ıslatıyoruz.
biraz soğuyunca, kremamızı kekimizin üzerine spatula yardımıyla güzelce yayıyoruz. (neyse ki spatulam var)
sonra iki yemek kaşığı kakaomuzu şeritler halinde serpiyoruz.
buzdolabında ne kadar çok dinlenirse, o kadar lezzetli oluyor kendileri ama ben biraz sabırsız olduğum için yarım saat ancak bekleyebiliyorum.
siz en az 3-4 saat bekletin efendim.*
bu aşamadan sonra ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz o kadarını da söylemeyeyim yani.
afiiiyeett olsun*
yalnız yazmak, yapmaktan daha zor oldu.*
devamını gör...
ülkü ocakları ne işe yarıyor sorunsalı
döğüşte adam toplanılan yer.
devamını gör...
enver aysever'in günlük 13 bin 250 tl'ye yazarlık dersi verdiği iddiası
simge farklı, yandaş farklı, usul aynı. çok moralimi bozuyor bu tarz haberler herkes mi ahlaksız arkadaş... kimseden en azından yolsuzluk yapmayacak kadar ahlâklı olmasını bekleyemiyecek miyiz? harbiden toprakta mı bir bozukluk var. hani filozof "komşumuzu öldürmediğimiz için iyi komşu sayılmayız" diyor ya; yolsuzluk yapmasalar adam kayırmasalar aziz ilan edeceğiz ama yok. rezil insanlar.
devamını gör...
anın fotoğrafı
bazı insanlar vardır, sever sevdiğini belli eder. sana dair her şeye değer verir. senin olan ne varsa alır bağrına basar.. canım dostum da öyle işte! kızıma sevgi işlemiş. *
baş ucuna astık hemen. nerede olursak olalım bu salıncaktaki minik kız hep bizimle olacak. senin kalbimizdeki yerin gibi onun da yeri değişmeyecek..
baş ucuna astık hemen. nerede olursak olalım bu salıncaktaki minik kız hep bizimle olacak. senin kalbimizdeki yerin gibi onun da yeri değişmeyecek..

devamını gör...
nabza göre şerbet vermek
bir olayın içine girdiğiniz de olayları gözlemleyip, olayın akışına göre hareket etmektir.
devamını gör...
ismail
bu ne perhiz?
what is this?
aman ismail
can't touch this
what is this?
aman ismail
can't touch this
devamını gör...
istanbul sözleşmesi'nden çekilmemizi onaylayan yüzde yirmi altılık kesim
metropoll araştırma şirketinin anketine göre türkiye'nin istanbul sözleşmesinden çekilmesini %26'lık kesim onaylıyor. onaylamayanlar arasında %81 oran ile saadet partililer de var.
kaynak
bir kadın öldürülürse kucağında ufacık bebeğiyle ya da çocuğunun gözleri önünde sorumlusu sizsiniz.
bir kadın öldürülürse, kendisini üç beş kuruşa elin adamlarını satan kocasının ellerinde sorumlusu sizsiniz.
bir kadın öldürülürse yolda yürürken, evine girerken henüz hayalleri bile büyümemiş iken, sorumlusu sizsiniz.
bir kız çocuğu evlendirilirse oyuncakları kendisine küçülmeden sorumlusu sizsiniz.
öldürülen her bir kadının sorumlusu sizsiniz yine sizsiniz!
hepinizin elleri kanlı hepiniz katilsiniz!
kaynak
bir kadın öldürülürse kucağında ufacık bebeğiyle ya da çocuğunun gözleri önünde sorumlusu sizsiniz.
bir kadın öldürülürse, kendisini üç beş kuruşa elin adamlarını satan kocasının ellerinde sorumlusu sizsiniz.
bir kadın öldürülürse yolda yürürken, evine girerken henüz hayalleri bile büyümemiş iken, sorumlusu sizsiniz.
bir kız çocuğu evlendirilirse oyuncakları kendisine küçülmeden sorumlusu sizsiniz.
öldürülen her bir kadının sorumlusu sizsiniz yine sizsiniz!
hepinizin elleri kanlı hepiniz katilsiniz!
devamını gör...
hissedilen yaş
ruh yaşı denen nane. ruh yaşlanmıyor diyorlardı da, doğruymuş. bunu ancak yaş aldıkça anladığımızı düşünüyorum. ve bu ruh yaşı gerçekten insanı kandırıyor. dağı oyacak istek var ama yapacak güç yok. yoksa hep, her türlü yaş 17 yani.
devamını gör...
23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı
...tanrı türk çocuğuna çok bayramlar göstersin!...
kutlu olsun bayramımız.
şu minnoşları hatırlayalım.
kutlu olsun bayramımız.
şu minnoşları hatırlayalım.
devamını gör...
oğuz atay
"kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor."
devamını gör...
shinrin-yoku
1982 yılında japon hükümeti tarafından; şehirde yaşayan insanların şehir hayatının getirdiği stres ve gerginlik düzeylerini azaltmak için orman banyosu anlamına gelen "shinrin -yoku" kavramını ortaya çıkardı. orman banyosu " biz doğanın bir parçasıyız ve bu bağlantıyı hissetmek için derin bir temasa ihtiyacımız var." düşüncesinden yola çıkar. insanların doğaya dönüşünü ve doğayla bütünleşerek rahatlamasını amaç edinmiştir.
devamını gör...
alt yazılı film vs dublaj film
kesinlikle alt yazı. dublaj ne kadar kaliteli olsa da filmdeki duyguları ve olayları yaşayan insanların ses tonları daha samimi geliyor bana. ayrıca yabancı filmlerin türkçe dublajlarını izlerken bir türlü odaklanamıyorum. ağzının şekli başka bir şey, çıkan ses başka.
devamını gör...
cinsel seksli başlıkların açılmasının asıl amacı
şu cinsel seksi ne zaman görsem gülüyorum. elimde değil.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının uzmanlık alanları
tercüme, edebiyat, rock and roll ve görsel.
devamını gör...
dolmuşa binmek zorunda kalan zenginlerin ifadesiz yüzleri
çokça dolmuş kullanan bir insan olarak defalarca şahit olduğum ifadedir. rahatsız edici boyuta varmadığı sürece ben de onlara aynı kayıtsızlıkla yaklaşırım ama eğer bu kayıtsızlık aşağılama evresine doğru kayarsa mutlaka öyle ya da böyle huzurlarını kaçırmak için elimden geleni yaparım. çünkü herkes bilmelidir ki yakarsa dünyayı garipler yakar.
bunun bir aşağılık kompleksi itirafı olduğunu düşünebilirsiniz. bence düşünün de. ilk paragrafı okuyup da böyle düşünmeyen varsa hemen düşünsün. çünkü bence bu bir aşağılık kompleksi. cebimde ne kadar para olursa olsun ruhumdaki garibandan kurtulamıyorum ben. hala beyaz örtülü masaları olan lokantalarda oturmam mesela. pringles almaktan korkuyorum hala. çünkü pringles yiyen insanlar zengindir bana göre. ben yemem. alacak param yok değil ama alsam da bir yatırım aracı olarak kullanmak olur amacım. arkadaşlarımla bir yerlere gidince param yoksa “ bugün biriniz bana yemek ısmarlayın, hiç param yok” diyemem. zenginler bunu kolayca söylüyor. özeniyorum. ne zaman bir yere gitsek topluca hesabı ben öderim, çünkü benim ruhum fakir.
bugün dolmuşta cam kenarında oturmuş elektrik direklerini sayarken dolmuş durdu ve içeriye bembeyaz zengin saçları olan, zengin bir deri mont giymiş, zengin bir güneş gözlüğü takmış, zengin parfüm kokusunu içeri salan bir adamla; onun elini tutarak dolmuşa binen zengin sarısı saçları olan, en az elini tuttuğu adamınki kadar zengin bir deri mont giymiş, zengin kokuları yayan, zengin bir yürüyüşü de olan bir kadın girdi.
ben zengin olmadığım için önce onların zengin olduğunu anlamadım ama sonra sundukları veriler ışığında zengin oldukları kanısına vardım. adam zengin bir havayla elini cebine attı ve biraz para çıkardı. ben de elimi cebime attım hemen. benim cebimde kesinlikle daha çok para vardı ama zengin olan oydu çünkü benim zihnimde bir gecekondu mahallesi var.
on lira uzatıp iki kişi almasını istedi şoförden. ben bir kişi almasını istemiştim. yine ben fakir o zengin. keşke ben de iki kişi deseydim bindiğimde, sonuçta şoför nerden anlayacak tek olduğumu. neyse işte demedim ve yine fakir oldum.
bindikleri andan itibaren yüz ifadelerini özellikle izledim bu zengin çiftin. tam bir kayıtsızlık. derin bir ifadesizlik. sanki dolmuşta onlardan başkası yok. o kadar zenginler ki birbirleriyle bile konuşmadılar. ifadeleri bozulmasın diye sağa sola bile dönmediler. ama ben yüz ifadelerindeki kayıtsızlıktan çok şey okudum. arabalarını servise bıraktıkları için binmişlerdi dolmuşa, normalde hiç binmezlerdi, alışkın da değillerdi. bir daha da kolay kolay binmezlerdi. sanayiden bindikleri için bunu anlamak kolaydı belki. ama hissettim işte böyle olduğunu. ben arabamı wolksvagen servisine bırakmıştım. talihsizlik işte. onlar zengindi, ben fakir.
o yüz ifadesini ben de denedim ama benim yüzümde son sigarasını tersinden yakmış bir insanın şaşkın bir ifadesi gibi durdu. hiç yakışmadı bana. belki zihnime bir gün bir piyango vurur da ben de zengin olurum. çıkmaz demeyeyim şansımı deneyeyim.
bunun bir aşağılık kompleksi itirafı olduğunu düşünebilirsiniz. bence düşünün de. ilk paragrafı okuyup da böyle düşünmeyen varsa hemen düşünsün. çünkü bence bu bir aşağılık kompleksi. cebimde ne kadar para olursa olsun ruhumdaki garibandan kurtulamıyorum ben. hala beyaz örtülü masaları olan lokantalarda oturmam mesela. pringles almaktan korkuyorum hala. çünkü pringles yiyen insanlar zengindir bana göre. ben yemem. alacak param yok değil ama alsam da bir yatırım aracı olarak kullanmak olur amacım. arkadaşlarımla bir yerlere gidince param yoksa “ bugün biriniz bana yemek ısmarlayın, hiç param yok” diyemem. zenginler bunu kolayca söylüyor. özeniyorum. ne zaman bir yere gitsek topluca hesabı ben öderim, çünkü benim ruhum fakir.
bugün dolmuşta cam kenarında oturmuş elektrik direklerini sayarken dolmuş durdu ve içeriye bembeyaz zengin saçları olan, zengin bir deri mont giymiş, zengin bir güneş gözlüğü takmış, zengin parfüm kokusunu içeri salan bir adamla; onun elini tutarak dolmuşa binen zengin sarısı saçları olan, en az elini tuttuğu adamınki kadar zengin bir deri mont giymiş, zengin kokuları yayan, zengin bir yürüyüşü de olan bir kadın girdi.
ben zengin olmadığım için önce onların zengin olduğunu anlamadım ama sonra sundukları veriler ışığında zengin oldukları kanısına vardım. adam zengin bir havayla elini cebine attı ve biraz para çıkardı. ben de elimi cebime attım hemen. benim cebimde kesinlikle daha çok para vardı ama zengin olan oydu çünkü benim zihnimde bir gecekondu mahallesi var.
on lira uzatıp iki kişi almasını istedi şoförden. ben bir kişi almasını istemiştim. yine ben fakir o zengin. keşke ben de iki kişi deseydim bindiğimde, sonuçta şoför nerden anlayacak tek olduğumu. neyse işte demedim ve yine fakir oldum.
bindikleri andan itibaren yüz ifadelerini özellikle izledim bu zengin çiftin. tam bir kayıtsızlık. derin bir ifadesizlik. sanki dolmuşta onlardan başkası yok. o kadar zenginler ki birbirleriyle bile konuşmadılar. ifadeleri bozulmasın diye sağa sola bile dönmediler. ama ben yüz ifadelerindeki kayıtsızlıktan çok şey okudum. arabalarını servise bıraktıkları için binmişlerdi dolmuşa, normalde hiç binmezlerdi, alışkın da değillerdi. bir daha da kolay kolay binmezlerdi. sanayiden bindikleri için bunu anlamak kolaydı belki. ama hissettim işte böyle olduğunu. ben arabamı wolksvagen servisine bırakmıştım. talihsizlik işte. onlar zengindi, ben fakir.
o yüz ifadesini ben de denedim ama benim yüzümde son sigarasını tersinden yakmış bir insanın şaşkın bir ifadesi gibi durdu. hiç yakışmadı bana. belki zihnime bir gün bir piyango vurur da ben de zengin olurum. çıkmaz demeyeyim şansımı deneyeyim.
devamını gör...
ateistlerin zeka seviyesi
ateist olduğumdan beri kendimi daha zeki hissediyorum itirafını yapmama sebep olan başlık.
devamını gör...
hypatia
iskenderiyeli astronom ve matematikçi theon'un kızı, bilimi ile olduğu kadar güzelliği ile de ünlü olan filozof, matematikçi ve astronomdur.
atina'da eğitimini tamamladıktan sonra iskenderiye'ye yerleşmiş ve orda bir okul açmıştır. platon, aristo gibi büyük filozoflar üzerine halka açık dersler vermiştir. en önemli öğrencisi synesius'tur. sonradan büyük bir filozof olan bu öğrencisi ona hayranlığını ve ilmine duyduğu takdiri bildiren pek çok mektup yazmıştır. hypatia'nın eserlerinden hiçbiri günümüze ulaşmamıştır lakin bu mektupların bir kısmı bugüne kadar gelmiştir.
dönemin valisi orestes de hypatia'dan özel dersler almıştır. ilerleyen zamanlarda vali orestes'in hypatia'ya aşık olduğu bilinmektedir. hypatia da o dönemde ilk hristiyanlarca büyük ölçüde putperestlik ile özdeşleşen bir bilimi simgeliyordu. bu nedenle iskenderiye'de hristiyanlar ve hristiyan olmayanlar arasındaki gerginlikte öne çıkan bir isim haline gelmiştir. o yıllardaki piskopos cyril, hypatia'yı hedef göstererek incil'den alıntılar yapmıştır. bu durum da gün geçtikçe halkı kışkırtmaktadır. vali orestes de bu nefretin önüne geçmeye çalışarak hypatia'yı himayesine almıştır. nitekim bu nefretin önüne geçememiş, hypatia kıpti bir hristiyan çetesi tarafından taşlanarak öldürülmüştür.
vahşice öldürülen hypatia arkasında bir düşünce devrimi ve bilime büyük katkılar bırakmıştır. onun bırakmış olduğu katkılar, gök cisimleri sınıflandırılması, hidrometre icadında, sıvıların yoğunluğunun bulunmasında etkili olmuştur.
aritmetik üzerine 13 ciltlik bir yorum ve astronominin kanunları isimli bir eser yazmıştır.
atina'da eğitimini tamamladıktan sonra iskenderiye'ye yerleşmiş ve orda bir okul açmıştır. platon, aristo gibi büyük filozoflar üzerine halka açık dersler vermiştir. en önemli öğrencisi synesius'tur. sonradan büyük bir filozof olan bu öğrencisi ona hayranlığını ve ilmine duyduğu takdiri bildiren pek çok mektup yazmıştır. hypatia'nın eserlerinden hiçbiri günümüze ulaşmamıştır lakin bu mektupların bir kısmı bugüne kadar gelmiştir.
dönemin valisi orestes de hypatia'dan özel dersler almıştır. ilerleyen zamanlarda vali orestes'in hypatia'ya aşık olduğu bilinmektedir. hypatia da o dönemde ilk hristiyanlarca büyük ölçüde putperestlik ile özdeşleşen bir bilimi simgeliyordu. bu nedenle iskenderiye'de hristiyanlar ve hristiyan olmayanlar arasındaki gerginlikte öne çıkan bir isim haline gelmiştir. o yıllardaki piskopos cyril, hypatia'yı hedef göstererek incil'den alıntılar yapmıştır. bu durum da gün geçtikçe halkı kışkırtmaktadır. vali orestes de bu nefretin önüne geçmeye çalışarak hypatia'yı himayesine almıştır. nitekim bu nefretin önüne geçememiş, hypatia kıpti bir hristiyan çetesi tarafından taşlanarak öldürülmüştür.
vahşice öldürülen hypatia arkasında bir düşünce devrimi ve bilime büyük katkılar bırakmıştır. onun bırakmış olduğu katkılar, gök cisimleri sınıflandırılması, hidrometre icadında, sıvıların yoğunluğunun bulunmasında etkili olmuştur.
aritmetik üzerine 13 ciltlik bir yorum ve astronominin kanunları isimli bir eser yazmıştır.
devamını gör...
neşet ertaş'ın ibo'ya verdiği ayar
üstteki link patlamış yenisini bırakalım. neşet ertaş türkü söylerken ibrahim tatlıses sürekli araya girip neşet ertaş'ı kızdırıyor. videonun sonlarına doğru neşet ertaş ibo'ya adeta toprak atıyor.
devamını gör...