bilirbilmezler
gustav flaubert romanıdır.
flaubert’i nasıl bilirdiniz? bilir miydiniz? evet, flaubert madam bovary’nin yazarıdır, hatta flaubert madam bovary’dir ama sanki çok daha iyi bir roman olan bilirbilmezler’e ve bu romanın pek muhterem kahramanları françois denys bartholomée bouvard ve juste romain cyrille pécuchet’ye biraz haksızlık ediyoruz.
bouvard ve pecuchet bir bankta otururkeh tanışır ve kaynaşırlar bouvard yüklü mirasını alır, pecuchet emekli olur ve büyük bir ev satın alıp oraya yerleşirler zira kahramanlarımızın çok derin ve dünyayı sarsacak bazı planları vardır. hiç bir konuda tam bir bilgiye sahip değillerdir, bir broşürden öğrendikleri kadarıyla botanikle uğraşabilirler ya da cansız mankenler üzerinde anatomi incelemeliryle uğraşabilirler. her şeyi yapabilir muhterem kahramanlarımız ama hiç bir şey yapamazlar.
onlarca alanda çabaladıktan sonra yapabilecekleri en iyi şeyi yaparlar ve kopyalama işine girerler. romanımızın çevirmeni olan ve yetinmeyip bir de önsöz yazan tahsin yücel bu kopyalama işinin çeviri sanatının doğumu olduğunu ima eder. ona göre bu roman “çevirmenlerin romanıdır”.
flaubert iki küçük burjuva kahramanı aracılığı ile dönemin sanat, siyaset ve bilim dünyasına farklı bir gözle bakmamızı sağlar…
flaubert’i nasıl bilirdiniz? bilir miydiniz? evet, flaubert madam bovary’nin yazarıdır, hatta flaubert madam bovary’dir ama sanki çok daha iyi bir roman olan bilirbilmezler’e ve bu romanın pek muhterem kahramanları françois denys bartholomée bouvard ve juste romain cyrille pécuchet’ye biraz haksızlık ediyoruz.
bouvard ve pecuchet bir bankta otururkeh tanışır ve kaynaşırlar bouvard yüklü mirasını alır, pecuchet emekli olur ve büyük bir ev satın alıp oraya yerleşirler zira kahramanlarımızın çok derin ve dünyayı sarsacak bazı planları vardır. hiç bir konuda tam bir bilgiye sahip değillerdir, bir broşürden öğrendikleri kadarıyla botanikle uğraşabilirler ya da cansız mankenler üzerinde anatomi incelemeliryle uğraşabilirler. her şeyi yapabilir muhterem kahramanlarımız ama hiç bir şey yapamazlar.
onlarca alanda çabaladıktan sonra yapabilecekleri en iyi şeyi yaparlar ve kopyalama işine girerler. romanımızın çevirmeni olan ve yetinmeyip bir de önsöz yazan tahsin yücel bu kopyalama işinin çeviri sanatının doğumu olduğunu ima eder. ona göre bu roman “çevirmenlerin romanıdır”.
flaubert iki küçük burjuva kahramanı aracılığı ile dönemin sanat, siyaset ve bilim dünyasına farklı bir gözle bakmamızı sağlar…
devamını gör...
ölümün en iyi tanımı
unutulacaksın."seni tanıyan son kişi öldüğünde hiç doğmamış olacaksın"
devamını gör...
az bilinen görgü kuralları
katlanmış bir kağıdı, herhangi bir evrağı açarken, para sayarken veya para verirken, kitap/dergi vb. bir matbu sayfası çevirirken parmak yalanmaz.
devamını gör...
kinizm
günümüz dünyasında kinikleri ve kinizm akımını, başka insanların yaşadığı acı ve kötü olaylara karşı üç maymunu oynama yani duyarsız olan ve bu duyarsızlık hali olarak tanımlayabiliriz. yani dünyanın bir tarafı, açlık ve sefaletle çevriliyken diğer tarafının, varlık ve obeziteyle semrilmesine karşı duyarsız kalınması durumu... dünyanın bir bölgesinde savaşlar ve silahlar konuşurken diğer kısmının, mutluluk, heyecan ve havai fişeklerle donatılması, ilk kısmın ikinci kısma karşı üç maymunu oynayıp, görmeyip, duymayıp bilmiyor oluşu. ..
ancak kinizm kökeninde, bu galatı meşhurluğundan çok farklı olmak suretiyle; dünyadan el, etek çekmek manasında bir felsefi akımdır. m. ö. 400 yılı civarında sokrates'in öğrencisi antisthenes tarafından ortaya atılmıştır. başlangıcıyla ilgili anlatılan anekdot ise sokrates'e atfedilir. şöyle ki; sokrates, bir gün pazarda gezerken çok bunalmış ve birden pazarın orta yerinde burada ihtiyacım olmayan ne çok şey var?.. diye bağırmıştır. ancak o sustuğunda hayat yine kaldığı yerden devam etmiştir. ta ki antisthenes'e kadar.
antisthenes bu akımı başlattığında, mutluluğun, maddi anlamda lüks kavramından, siyasetten, iktidardan ve iktidar olmaktan hatta hatta sağlıktan bile bağımsız olduğunun altını çizmiştir. onun öğrencisi diogenes ise en ünlü kiniktir ve bu akımın duyulmasını sağlayan filozoftur. sahip olduğu bir fıçı, bir hırka, ekmek torbası ve bir değnek dışında hiçbir şeyi yoktur. ancak çok da mutludur.
hakkında anlatılan birçok anekdot olmakla birlikte onu anlamamızı sağlayan en ünlü anekdot* şudur: bir gün ünlü komutan büyük iskender bu garip ama mutlu adamı ziyarete gelir ve bir ihtiyacı olup olmadığını sorar. diogenes'in cevabı ise tam da beklendiği şekilde güneşimden çekil olur. onun bu tavrı da gösteriyor ki koskaca komutan ve büyük bir kral olan iskender'den daha mutlu olmak için ihtiyacı olan hiçbir şey yoktur. hatta buradan hareketle gölge etme başka ihsan istemez sözünün doğduğu rivayet olunur. bu anlamda bu kinik yaşamını bizdeki tasavvuf ehlinin yaşadığı zühd hayatına benzetebiliriz.
kiniklere göre; insan mutlu olma yolunda sağlık konusunu da dert etmemeli, ağrılara aldırmamalıdır. hatta buradan hareketle en başta anlattığım duyarsız olma durumu da ortaya çıkmış ve başka insanların yaşadığı olumsuzluk ve acılara da aldırış etmemeyi geliştirmişlerdir. bu da zamanla üç maymunu oynamak ve sessiz kalıp hayata devam etmek olarak karşımızda bir ayna gibi dikilmiştir.
işte bu noktada da tasavvuf ehlinin yaşadığı zühd hayatından ayrılır ve hatta tasavvuf düşüncesiyle taban tabana zıttır.
ancak kinizm kökeninde, bu galatı meşhurluğundan çok farklı olmak suretiyle; dünyadan el, etek çekmek manasında bir felsefi akımdır. m. ö. 400 yılı civarında sokrates'in öğrencisi antisthenes tarafından ortaya atılmıştır. başlangıcıyla ilgili anlatılan anekdot ise sokrates'e atfedilir. şöyle ki; sokrates, bir gün pazarda gezerken çok bunalmış ve birden pazarın orta yerinde burada ihtiyacım olmayan ne çok şey var?.. diye bağırmıştır. ancak o sustuğunda hayat yine kaldığı yerden devam etmiştir. ta ki antisthenes'e kadar.
antisthenes bu akımı başlattığında, mutluluğun, maddi anlamda lüks kavramından, siyasetten, iktidardan ve iktidar olmaktan hatta hatta sağlıktan bile bağımsız olduğunun altını çizmiştir. onun öğrencisi diogenes ise en ünlü kiniktir ve bu akımın duyulmasını sağlayan filozoftur. sahip olduğu bir fıçı, bir hırka, ekmek torbası ve bir değnek dışında hiçbir şeyi yoktur. ancak çok da mutludur.
hakkında anlatılan birçok anekdot olmakla birlikte onu anlamamızı sağlayan en ünlü anekdot* şudur: bir gün ünlü komutan büyük iskender bu garip ama mutlu adamı ziyarete gelir ve bir ihtiyacı olup olmadığını sorar. diogenes'in cevabı ise tam da beklendiği şekilde güneşimden çekil olur. onun bu tavrı da gösteriyor ki koskaca komutan ve büyük bir kral olan iskender'den daha mutlu olmak için ihtiyacı olan hiçbir şey yoktur. hatta buradan hareketle gölge etme başka ihsan istemez sözünün doğduğu rivayet olunur. bu anlamda bu kinik yaşamını bizdeki tasavvuf ehlinin yaşadığı zühd hayatına benzetebiliriz.
kiniklere göre; insan mutlu olma yolunda sağlık konusunu da dert etmemeli, ağrılara aldırmamalıdır. hatta buradan hareketle en başta anlattığım duyarsız olma durumu da ortaya çıkmış ve başka insanların yaşadığı olumsuzluk ve acılara da aldırış etmemeyi geliştirmişlerdir. bu da zamanla üç maymunu oynamak ve sessiz kalıp hayata devam etmek olarak karşımızda bir ayna gibi dikilmiştir.
işte bu noktada da tasavvuf ehlinin yaşadığı zühd hayatından ayrılır ve hatta tasavvuf düşüncesiyle taban tabana zıttır.
devamını gör...
yalnızlığın en çok dokunduğu an
herkes gibi acını ve üzüntünü paylaşmak isteyip kimseyi bulamadığın an demek isterdim ama ben çay ve kahveden dert yanmak istiyorum size. bir kahveyi tek başınıza çok rahat içersiniz ve o yalnızlık size muhteşem bir huzur verir fakat çay öylemi, en küçük demlikte bile demlesen ince belli bardakla içiyorsan tek başına demliğin dibini göremiyorsun. o demlikte kalan çayı çöpe döktüğüm an yalnızlığın bana en çok dokunduğu andır...
devamını gör...
kafa sözlük
ben çok sözlükte yazdım. ama burası kadar nezih bir ortam sanırım hiçbir yerde yok.* kızları çok candan, erkekleri çok efendi.iki kişi hariç *hepsi mükemmeller.
devamını gör...
madalyalı yazarlar özelliğinin gelmesi
kafa sözlük' e yeni gelen bir özellik.
sevişme madalyası varsa hemen istiyorum.
sevişme madalyası varsa hemen istiyorum.
devamını gör...
hermes trismegistus
"kendinizi dinleyin ve uzay ile zaman'ın sonsuzluğunun içine bakın. yıldızların şarkısı, sayıların sesi, kürelerin uyumu orada yankılanmaktadır.
her güneş, tanrı'nın bir düşüncesidir ve her gezegen ise bu düşüncenin aldığı bir biçimdir. ey ruhlar! binbir zorluk çekerek yedi gezegenin ve onların onların yedi göğünün yollarından aşağıya inip tekrar yukarı çıkmanızın nedeni işte bu ilahi düşünceyi tanımak içindir.
yıldızlar ne yapmaktadır? sayılar ne demektedir? küreler neyi dönüp dolandırmaktadır? ey kayıp ya da kurtarılmış ruhlar, onlar sizin yazgılarınız hakkında konuşmakta, şarkı söylemekte ve düşünmektedirler!"
her güneş, tanrı'nın bir düşüncesidir ve her gezegen ise bu düşüncenin aldığı bir biçimdir. ey ruhlar! binbir zorluk çekerek yedi gezegenin ve onların onların yedi göğünün yollarından aşağıya inip tekrar yukarı çıkmanızın nedeni işte bu ilahi düşünceyi tanımak içindir.
yıldızlar ne yapmaktadır? sayılar ne demektedir? küreler neyi dönüp dolandırmaktadır? ey kayıp ya da kurtarılmış ruhlar, onlar sizin yazgılarınız hakkında konuşmakta, şarkı söylemekte ve düşünmektedirler!"
devamını gör...
cem adrian
gerçek adı cem filiz’dir. yugoslav kökenli türk müzisyen, söz yazarı, yapımcı ve yazardır.
devamını gör...
karşımdakine saygım yok davranışları
yüzüne bakmadan konuşmak.
devamını gör...
kitap sayfalarını ayraç niyetine katlayan insan
ayraçları; kitap sayfalarının aralarına girmiş, orantısız güç olarak gören bir ben değil, herkesin yaptığı güzide eylemdir. hele ki kitap bana aitse...
caaanım kitabın, arkadaşım olmasından mütevellit, kıvırır, evirir çevirir, iyice haşır neşir olurum. onu özüme alır, içime katar, evrenimde yoğururum...
kalkıp içinden düşecek bir şeyi*, kaldığım yeri belirleyecek bir madde olarak görmedim, görmüyorum... aksine aramıza girmiş bir üçüncü şahıs olarak gördüm görüyorum, göreceğim....kitapları da - eşyalar gibi- tanrılaştırmaktan vazgeçin artık... vazgeçin ki üretebilelim, büyüyebilelim...
insanoğlu kendini; kendi kıskacından çıkaramadığı, çıkarmaya çalışanı da tu kaka saydığı müddetçe, bu büyük üretkensizlik buhranı bitmeyecek ve insan denilen varlık, evrimini tamamlayıp, tanrısına dönüp tanrım bak sen beni yarattın, ben de bana, başka tanrılar yarattımdan öteye geçemeyecek... tanrı insanı yaftalamamış sonsuz bir irade yetkisi tanımışken, siz kim oluyor da pardon, onu bunu öteleyiveriyorsunuz?..
caaanım kitabın, arkadaşım olmasından mütevellit, kıvırır, evirir çevirir, iyice haşır neşir olurum. onu özüme alır, içime katar, evrenimde yoğururum...
kalkıp içinden düşecek bir şeyi*, kaldığım yeri belirleyecek bir madde olarak görmedim, görmüyorum... aksine aramıza girmiş bir üçüncü şahıs olarak gördüm görüyorum, göreceğim....kitapları da - eşyalar gibi- tanrılaştırmaktan vazgeçin artık... vazgeçin ki üretebilelim, büyüyebilelim...
insanoğlu kendini; kendi kıskacından çıkaramadığı, çıkarmaya çalışanı da tu kaka saydığı müddetçe, bu büyük üretkensizlik buhranı bitmeyecek ve insan denilen varlık, evrimini tamamlayıp, tanrısına dönüp tanrım bak sen beni yarattın, ben de bana, başka tanrılar yarattımdan öteye geçemeyecek... tanrı insanı yaftalamamış sonsuz bir irade yetkisi tanımışken, siz kim oluyor da pardon, onu bunu öteleyiveriyorsunuz?..
devamını gör...
jilet yiyen kız
kızıl insanlara yollanmak üzere yazılmış şiir. ahmet kaya aynı adla şarkı olarak söylemiştir.
"o kızı nerede nasıl görsem
aklımı başımdan alır ağzı
saçları şıra köpüğü desem
kaşları bıçak izi kırmızı
yakut pulları mı? bu ne görkem
kanlı gözbebeklerindeki yazı
beni nasıl büyüledi bilmem
kirpikleri örümcek kırmızı
..."
aynı zamanda güzel bir kullanıcı adı olabilir.
"o kızı nerede nasıl görsem
aklımı başımdan alır ağzı
saçları şıra köpüğü desem
kaşları bıçak izi kırmızı
yakut pulları mı? bu ne görkem
kanlı gözbebeklerindeki yazı
beni nasıl büyüledi bilmem
kirpikleri örümcek kırmızı
..."
aynı zamanda güzel bir kullanıcı adı olabilir.
devamını gör...
bursa'da yatıra tapulu malım deyip içine yatan adam
vatandaşı olmasan aslında eğlenceli ülke.
devamını gör...
kız yurdunda yaşanan tuhaf olaylar
çöpte çiçekler olması
sinir krizi geçiren herkese ambulans gelmesi
anons etmeden yurdun her yerinde yaşlı göbekli bıyıklı adamların dolaşması
sinir krizi geçiren herkese ambulans gelmesi
anons etmeden yurdun her yerinde yaşlı göbekli bıyıklı adamların dolaşması
devamını gör...
5 yıl önce sıradan olup şimdi lüks olan şeyler
hepsi yazılacak olsa destan olacak olan şeylerdir. birkaç tanesini yazayım:
1) tereyağı.
2) alkol ürünleri.
3) ev almak.
4) kredi ve nakit avans kullanmak.
5) araba almak.
6) iyi kalitede bir bilgisayar almak.
7) 'amiral gemisi' diye tabir edilen telefonlardan birini almak.
8) benzin, mazot gibi yakıtları almak.
9) giyim ürünleri almak.
10) dergi almak.
11) ciltli kitap almak.
12) orta kalitede bir parfüm almak.
13) iyi kalitede bir kulaklık almak.
14) deodorant, roll on gibi kozmetik ürünleri almak.
15) iyi bir markadan iyi bir diş macunu almak.
şimdilik aklıma gelenler bunlar sayın yazarlar.
1) tereyağı.
2) alkol ürünleri.
3) ev almak.
4) kredi ve nakit avans kullanmak.
5) araba almak.
6) iyi kalitede bir bilgisayar almak.
7) 'amiral gemisi' diye tabir edilen telefonlardan birini almak.
8) benzin, mazot gibi yakıtları almak.
9) giyim ürünleri almak.
10) dergi almak.
11) ciltli kitap almak.
12) orta kalitede bir parfüm almak.
13) iyi kalitede bir kulaklık almak.
14) deodorant, roll on gibi kozmetik ürünleri almak.
15) iyi bir markadan iyi bir diş macunu almak.
şimdilik aklıma gelenler bunlar sayın yazarlar.
devamını gör...
küfreden kadın
küfür eden erkekten farkı yoktur. küfür eden erkeği itici görüyorsanız kadını da o şekilde görebilirsiniz sorun olmaz.
devamını gör...
unutkanlığın zararları
ben gerçekten unutkan bi insanım ve bu durumun beni en rahatsız eden yanı sevdiğim insanların ya da daha yeni tanışmış olsam bile değer verdiğim insanların anlattığı şeyi unutmam ve onların da bu durumu yanlış anlayıp değer vermediğim, umursamadığım için unuttuğumu sanması. gerçekten çok üzülüyorum bu duruma açıklıyorum da kendimi ama tanıdıktan bi süre sonra anlıyolar zaten gerçekten unutkan olduğunu ve olayın sadece onunla ilgili olmadığını*
devamını gör...
başörtülü akademisyen neşenur akkaya'ya çirkin saldırı
yanıltıcı içeriğe sahip bir başlık değildir zira ilk tanımda "kanada'da" diye belirtilmemektedir. kanada'daki terör saldırısıyla karşılaştırıldığı için o şekilde başlamaktadır.
bu çirkin saldırı, kutuplaşmanın toplumda ne derece ilerlediğini gösteriyor. artık orta halli kimse yok, yalnızca iki kutup var. ve bu kutuplar son günlerde birbirlerine sıkça saldırmaya başladı. insanların sakinleşip ne yaptıklarını bir düşünmeleri gerekiyor. gerçi kafası biraz çalışsa türbanlı olmanın araştırma görevlisi olmaya engel olamayacağını ve zottirik bir kişilik olarak birini bir yerde isteyip istememe hakkının olmadığını görürdü. neyse.
bu çirkin saldırı, kutuplaşmanın toplumda ne derece ilerlediğini gösteriyor. artık orta halli kimse yok, yalnızca iki kutup var. ve bu kutuplar son günlerde birbirlerine sıkça saldırmaya başladı. insanların sakinleşip ne yaptıklarını bir düşünmeleri gerekiyor. gerçi kafası biraz çalışsa türbanlı olmanın araştırma görevlisi olmaya engel olamayacağını ve zottirik bir kişilik olarak birini bir yerde isteyip istememe hakkının olmadığını görürdü. neyse.
devamını gör...

