yazarların asla yapmam dediği bir şey
ya hayır ya. asla dediğim ne varsa kesin birgün yaparım. biliyorum çünkü kendimi. o yüzden ağzımı açmıycam.
devamını gör...
gel gör beni aşk neyledi
bir yunus emre şiiri. bu şiiri dorian pek güzel şekilde rock müziğe adapte etmiştir. bakınız;
dorian-gel gör beni
iş bu entry epey uzun nitelikte olup yunus emre ve başka bir şarkı da yer alan bir sözlerdeki kadın-erkek metaforunu inceleyecektir. neden erkek sürekli bir kadını kovalar, arar? bu erkek ve kadın ile asıl anlatılmak istenen nedir? kadın neden böyle bir arayış içine girmez bu irdelenecektir. çok çok uzun bir entry olacak olup, okuması vakit alacaktır. bilgilerinize.
yunus emren'nin şiiri şu şekildedir;
ben yürürüm yana yana
aşk boyadı beni kana
ne âkilem ne divane
gel gör beni aşk neyledi
gâh eserim yeller gibi
gâh tozarım yollar gibi
gâh akarım seller gibi
gel gör beni aşk neyledi
akar suların çağlarım
dertli ciğerim dağlarım
şeyhim anuban ağlarım
gel gör beni aşk neyledi
ya elim al kaldır beni
ya vaslına erdir beni
çok ağlattın güldür beni
gel gör beni aşk neyledi
ben yürürüm ilden ile
şeyh anarım dilden dile
gurbette halim kim bile
gel gör beni aşk neyledi
mecnun oluban yürürüm
ol yâri düşte görürüm
uyanıp melûl olurum
gel gör beni aşk neyledi
miskin yunus biçareyim
baştan ayağa yareyim
dost elinde avareyim
gel gör beni aşk neyledi
aynı zamanda metropolis'in de bir şarkısıdır.
metropolis - gel gör beni
melis danişmend - gel gör beni (metropolis)
gel gör beni
bu aşk neyledi
yine dönmedim
bak ölmedim
sen bıçak sırtı
kemiklerime dayalı
ben biley taşı
satılmış bir ruh sana
dar bu yol, gidilmiyor
bastığım yer bir var bir yok
gel de gör, zehir bu yol
kaç milattır anlayan yok
tepemde cellat zaman
elim kolum bağlı
koparsa kopsun başım
zaten yerde aklım
ben bir seferi adam
sen o vazgeçilmez kadın
bak şimdi her şey talan
ömür yalan dolan
gel gör beni
bu aşk neyledi
gel gör beni
aşkın zehir gibi
yunus emre şiirinden farklı sözlere sahip ancak; o bağlamda düşünürseniz bu şarkıyı da benzer anlamlar çıkarmak mümkün. metropolis şarkısında da yunus emre şiirinde şu özellik dikkatimi çeker. yunus diyor ki;
mecnun oluban yürürüm
ol yâri düşte görürüm
metropolis ise;
ben bir seferi adam
sen o vazgeçilmez kadın
bu iki kısımda da görürürüz ki bir erkek bir yari, vazgeçilmez bir kadını aramaktadır. tasavvufta bu arayış pek sık karşımıza çıkar. peki ama hiç düşündük mü neden hep bir erkek bir kadını, bir aşkı arar, kovalar durur? neden kadın kişi ya da şair bu aşkın peşine düşmez?
(bkz: gönül tekin) hocamızın simurg'un kanadı isimli kitabını okuyorum bir süredir. gönül hocamızın divan edebiyatı, tasavvuf edebiyatı ve çağatay edebiyatı ile sümer mitleri arasındaki bağlantıyı inceleyen makalelerinden oluşan bir kitapta şöyle bir makalesi mevcut; feyzi çelebi'nin şem ü pervanesi. 17. yüzyıl'da feyzi çelebi'nin yazdığı bu mesneviyi incelerken; feyzi'nin bu mesnevide kullandığı sanatların, mitlerin daha önce yaşamış tasavvuf alimlerindeki izini süren gönül hocamız şöyle ilginç şeyler anlatır bize. 1200'lü yıllarda mevlana ile çağdaş sayılabilecek yıllarda yaşayan, kübrevi tarikatı mensubu necmeddin-i daye'nin yazdığı mirsadü'l ibad mine'l-mebde ile l-mead isimli eserini inceler önce gönül hocamız. onun inceleme notlarında bu kadın-erkek olayı ile ilgili bölümlerin bir kısmını aynen yazıyorum. copy paste değil, alın teri. bu arada makale 100 küsür sayfalık bir makale, tamamını okumak isteyen kitabı satın alıp makaleye erişebilir.
".... necmeddin-i daye''ye göre göre bütün mahlukatların(alemlerin, yani kainatın) yaratılmasının sebebi insandır. insanın yaratılma sebebi kalbidir. kalbin yaratılmasının sebebi ise marifettir.
marifet ise allah'ın insan emanetidir(33:72 "biz emaneti... ve dağlara teklif ettik, onlar bunu yüklenmekten çekindiler... onu insan yüklendi"). çünkü bu emaneti yalnız insan taşıyabilir. marifet dinin içinde gizlidir. insan ne kadar dindar olursa marifetten o kadar çok hissesi olur. şu halde marifet dinin meyvesidir ve bu meyve yalnızca insanın kalbinde meydana gelir...
...görüldüğü gibi kalp bütün görünen ve görünmeyen alemlerin özünü kendinde toplamıştır, yani kainatta ne varsa onun bir paraleli insanın kalbinde bulunmaktadır. bu yüzden de marifeti ancak kalp bilebilir. insanın vücudundaki hiçbir başka organ marifeti, dolayısıyla imanı da taşıyamaz. şu halde insanın görünen ve görünmeyen alemleri bilmesi için insan ruhunun bedende cisim bulması ve kalbin teşekkül etmesi gerektir. çünkü daye'ye göre insandaki bilgi organları ancak insan ruhunun beden bulması ile mükemmelleşecektir. ancak o zaman marifet tam olarak bilinecektir. şu halde nasıl dış dünyayı bilmek için gereken organları, yani görme, işitme, dokunma, tatma, koklama olarak beş duygu varsa, görünmeyen ruhi alemi(batın) bilmek için de ayrı bilme organları bulunmaktadır. bunlar nefis, akıl, kalp, sır, ruh ve hafi olmak üzere beş tanedir"
bu kısımdan sonra gönül hocamız, daye'ye göre batini bize gösterecek bu beş organı anlatır. derecelerini, işlevlerini vs anlatır uzun uzun. fakat yukarıdaki paragrafta anladığımız üzere;
marifetin yani allah'ı bilmenin ve onunla bir olabilmenin yolu ruh ve bedenin uyumlu bir şekilde bir olması, ikisinin de birbirini eğitmesi, dizginlemesi gerekir. ve bu ikisi birbirini doğru bir şekilde bulmayı arzuladığı, aradığı aşikar. tıpkı yunus'un aradığı gibi. peki neden erkek-kadın metaforu var sürekli. bakalım necmeddin-i daye nasıl açıklamış bunu. bu arada şunu da söylemeden geçemem; gönül hoca hem feyzi'nin eserini hem de necmeddin'in eserini paragraf paragraf orijinal metininden inceler bu kitapta. dipnotlar da konu ile ilgili yazılmış başka makaleleri, başka tasavvuf alimlerinin eserlerini ve yorumlarını da bize kaynak olarak verir. neyse geçelim, eril-dişil olayına.
".... necmeddin-i daye'ye göre nefis insanın en büyük düşmanıdır. onu terbiye etmek savaşların en büyüğüdür. ama nefsini terbiye eden sonunda nefsini tanır ve nefsini tanıyan da allah'ı bilir."
gördüğümüz üzere nefis hem düşmanımız hem de sırra, marifete vakıf olmamız için vazgeçilmez bir unsur.
"ancak terslik şuradadır ki nefis bilinmeyince terbiye edilmez. nefsin terbiyesi tam olarak başarılamazsa allah'ın bilgisine erişilemez....
.... bu nefsin yeri insanın kalbi olmakla birlikte o kalpten çıkarak insanın bütün vücudunu sarar...
...bu durumda insanın vücudunu hayatta tutan bütün hayati güçler nefsin içinde toplanıyor. bütün istekler, çoğalma içgüdüsü, kendini koruma içgüdüsü, zevk alma vs. ve bu güçlerle ilgili pratik akıl yani insan egosunun menfaatlerini düşünen ve isteyen akıl, nefsi meydana getiriyor."
yeni nefis hem allah'ı bilmemiz için hem de yaşamamız için vazgeçilmez derecede önemli bir kavram. çünkü nefis olmazsa hayatını devam ettiremeyeceksin ve yine allah'ı, sırrı, marifeti bilemeyeceksin. yukardaki pasajdan sonra, insan ve hayvan nefsinin farkından (kalıcılık vasfı) bahsedilir, nefsin bedenle beraber ölmeyip canlı kaldığı ve cennet-cehenneme gidişinden bahsedilir. nefsin neden baki kaldığını ise necmeddin şöyle açıklar;
"... insan nefsinin bir parçası alem-i ervahtan (ruhlar dünyasından) gelmiştir. işte önceliği olmayan, yani allah tarafından sonradan yaratılmış olan ruhlar alemi ve melekut alemi bakidir. allah ruhlar aleminden ruhu kendi nefsiyle insanın bedenine üflediği için (15:29), ruh bedene girdiğinde, yani ruh bedenle izdivaç kıldığından(evlendiğinden) nefs beka sıfatını kazanmış oldu. bu şuna benzer; bir erkek olarak düşünülen ruh-can) bir kadın olarak düşünülen bir bedenle evlendiği zaman onlardan iki çocuk doğar. bunlardan biri kız, biri erkektir. kız, nefs olup annesi bedene, erkek kalp olup babası ruha benzer. beden su ve topraktan yani en aşağı seviyede olan maddeden yaratıldığı için anneye benzeyen nefs, kötülüklerle doludur. ama babası ruh olduğu için, kendisinde ruhun sıfatı olan beka sıfatı bulunmaktadır."
necmeddin-i daye ve gönül hocamız daha sonra nefsin terbiyesini inceler. ardından feyzi'nin eseri ve sümerdeki karşılıkları incelenir detaylı olarak.
fakat anlayacağımız üzere; mecnun'un, yunus'un, nice tasavvuf ehlinin aradığı o çok güzel, mükemmel ve "vazgeçilmez" kadın nefstir. onsuz sırra, marifete, allah'ı bilmeye ulaşılamaz. çünkü hem çok güzeldir hem de yaşamımızı devam ettirmemize yarayan bütün özellikleri ihtiva eder. insanın varoluş amacı da o marifeti ve allah'ı bilmek olduğu için de bu nefsi bir şekilde dizginleyip var ederek o sırra vakıf olmaya çalışmadır. nefsin annesi olan beden, ruhtan sonra topraktan yaratıldığı için daha aşağıda ve kötülüklerle dolu iken. babası olan ruh; allah'ın nefesinin bir tezahürü olup daha önce yaratıldığı için herrhangi bir kötülük barındırmaz. çünkü allah mutlak olarak iyidir.
bu hikaye adem ve havva'nın hikayesine de benzemekte. adem de önce yaratılmıştır ve herhangi bir kötülük barındırmaz. ne zamanki sonra yaratılan kadın gelir; günah başlar.
dorian-gel gör beni
iş bu entry epey uzun nitelikte olup yunus emre ve başka bir şarkı da yer alan bir sözlerdeki kadın-erkek metaforunu inceleyecektir. neden erkek sürekli bir kadını kovalar, arar? bu erkek ve kadın ile asıl anlatılmak istenen nedir? kadın neden böyle bir arayış içine girmez bu irdelenecektir. çok çok uzun bir entry olacak olup, okuması vakit alacaktır. bilgilerinize.
yunus emren'nin şiiri şu şekildedir;
ben yürürüm yana yana
aşk boyadı beni kana
ne âkilem ne divane
gel gör beni aşk neyledi
gâh eserim yeller gibi
gâh tozarım yollar gibi
gâh akarım seller gibi
gel gör beni aşk neyledi
akar suların çağlarım
dertli ciğerim dağlarım
şeyhim anuban ağlarım
gel gör beni aşk neyledi
ya elim al kaldır beni
ya vaslına erdir beni
çok ağlattın güldür beni
gel gör beni aşk neyledi
ben yürürüm ilden ile
şeyh anarım dilden dile
gurbette halim kim bile
gel gör beni aşk neyledi
mecnun oluban yürürüm
ol yâri düşte görürüm
uyanıp melûl olurum
gel gör beni aşk neyledi
miskin yunus biçareyim
baştan ayağa yareyim
dost elinde avareyim
gel gör beni aşk neyledi
aynı zamanda metropolis'in de bir şarkısıdır.
metropolis - gel gör beni
melis danişmend - gel gör beni (metropolis)
gel gör beni
bu aşk neyledi
yine dönmedim
bak ölmedim
sen bıçak sırtı
kemiklerime dayalı
ben biley taşı
satılmış bir ruh sana
dar bu yol, gidilmiyor
bastığım yer bir var bir yok
gel de gör, zehir bu yol
kaç milattır anlayan yok
tepemde cellat zaman
elim kolum bağlı
koparsa kopsun başım
zaten yerde aklım
ben bir seferi adam
sen o vazgeçilmez kadın
bak şimdi her şey talan
ömür yalan dolan
gel gör beni
bu aşk neyledi
gel gör beni
aşkın zehir gibi
yunus emre şiirinden farklı sözlere sahip ancak; o bağlamda düşünürseniz bu şarkıyı da benzer anlamlar çıkarmak mümkün. metropolis şarkısında da yunus emre şiirinde şu özellik dikkatimi çeker. yunus diyor ki;
mecnun oluban yürürüm
ol yâri düşte görürüm
metropolis ise;
ben bir seferi adam
sen o vazgeçilmez kadın
bu iki kısımda da görürürüz ki bir erkek bir yari, vazgeçilmez bir kadını aramaktadır. tasavvufta bu arayış pek sık karşımıza çıkar. peki ama hiç düşündük mü neden hep bir erkek bir kadını, bir aşkı arar, kovalar durur? neden kadın kişi ya da şair bu aşkın peşine düşmez?
(bkz: gönül tekin) hocamızın simurg'un kanadı isimli kitabını okuyorum bir süredir. gönül hocamızın divan edebiyatı, tasavvuf edebiyatı ve çağatay edebiyatı ile sümer mitleri arasındaki bağlantıyı inceleyen makalelerinden oluşan bir kitapta şöyle bir makalesi mevcut; feyzi çelebi'nin şem ü pervanesi. 17. yüzyıl'da feyzi çelebi'nin yazdığı bu mesneviyi incelerken; feyzi'nin bu mesnevide kullandığı sanatların, mitlerin daha önce yaşamış tasavvuf alimlerindeki izini süren gönül hocamız şöyle ilginç şeyler anlatır bize. 1200'lü yıllarda mevlana ile çağdaş sayılabilecek yıllarda yaşayan, kübrevi tarikatı mensubu necmeddin-i daye'nin yazdığı mirsadü'l ibad mine'l-mebde ile l-mead isimli eserini inceler önce gönül hocamız. onun inceleme notlarında bu kadın-erkek olayı ile ilgili bölümlerin bir kısmını aynen yazıyorum. copy paste değil, alın teri. bu arada makale 100 küsür sayfalık bir makale, tamamını okumak isteyen kitabı satın alıp makaleye erişebilir.
".... necmeddin-i daye''ye göre göre bütün mahlukatların(alemlerin, yani kainatın) yaratılmasının sebebi insandır. insanın yaratılma sebebi kalbidir. kalbin yaratılmasının sebebi ise marifettir.
marifet ise allah'ın insan emanetidir(33:72 "biz emaneti... ve dağlara teklif ettik, onlar bunu yüklenmekten çekindiler... onu insan yüklendi"). çünkü bu emaneti yalnız insan taşıyabilir. marifet dinin içinde gizlidir. insan ne kadar dindar olursa marifetten o kadar çok hissesi olur. şu halde marifet dinin meyvesidir ve bu meyve yalnızca insanın kalbinde meydana gelir...
...görüldüğü gibi kalp bütün görünen ve görünmeyen alemlerin özünü kendinde toplamıştır, yani kainatta ne varsa onun bir paraleli insanın kalbinde bulunmaktadır. bu yüzden de marifeti ancak kalp bilebilir. insanın vücudundaki hiçbir başka organ marifeti, dolayısıyla imanı da taşıyamaz. şu halde insanın görünen ve görünmeyen alemleri bilmesi için insan ruhunun bedende cisim bulması ve kalbin teşekkül etmesi gerektir. çünkü daye'ye göre insandaki bilgi organları ancak insan ruhunun beden bulması ile mükemmelleşecektir. ancak o zaman marifet tam olarak bilinecektir. şu halde nasıl dış dünyayı bilmek için gereken organları, yani görme, işitme, dokunma, tatma, koklama olarak beş duygu varsa, görünmeyen ruhi alemi(batın) bilmek için de ayrı bilme organları bulunmaktadır. bunlar nefis, akıl, kalp, sır, ruh ve hafi olmak üzere beş tanedir"
bu kısımdan sonra gönül hocamız, daye'ye göre batini bize gösterecek bu beş organı anlatır. derecelerini, işlevlerini vs anlatır uzun uzun. fakat yukarıdaki paragrafta anladığımız üzere;
marifetin yani allah'ı bilmenin ve onunla bir olabilmenin yolu ruh ve bedenin uyumlu bir şekilde bir olması, ikisinin de birbirini eğitmesi, dizginlemesi gerekir. ve bu ikisi birbirini doğru bir şekilde bulmayı arzuladığı, aradığı aşikar. tıpkı yunus'un aradığı gibi. peki neden erkek-kadın metaforu var sürekli. bakalım necmeddin-i daye nasıl açıklamış bunu. bu arada şunu da söylemeden geçemem; gönül hoca hem feyzi'nin eserini hem de necmeddin'in eserini paragraf paragraf orijinal metininden inceler bu kitapta. dipnotlar da konu ile ilgili yazılmış başka makaleleri, başka tasavvuf alimlerinin eserlerini ve yorumlarını da bize kaynak olarak verir. neyse geçelim, eril-dişil olayına.
".... necmeddin-i daye'ye göre nefis insanın en büyük düşmanıdır. onu terbiye etmek savaşların en büyüğüdür. ama nefsini terbiye eden sonunda nefsini tanır ve nefsini tanıyan da allah'ı bilir."
gördüğümüz üzere nefis hem düşmanımız hem de sırra, marifete vakıf olmamız için vazgeçilmez bir unsur.
"ancak terslik şuradadır ki nefis bilinmeyince terbiye edilmez. nefsin terbiyesi tam olarak başarılamazsa allah'ın bilgisine erişilemez....
.... bu nefsin yeri insanın kalbi olmakla birlikte o kalpten çıkarak insanın bütün vücudunu sarar...
...bu durumda insanın vücudunu hayatta tutan bütün hayati güçler nefsin içinde toplanıyor. bütün istekler, çoğalma içgüdüsü, kendini koruma içgüdüsü, zevk alma vs. ve bu güçlerle ilgili pratik akıl yani insan egosunun menfaatlerini düşünen ve isteyen akıl, nefsi meydana getiriyor."
yeni nefis hem allah'ı bilmemiz için hem de yaşamamız için vazgeçilmez derecede önemli bir kavram. çünkü nefis olmazsa hayatını devam ettiremeyeceksin ve yine allah'ı, sırrı, marifeti bilemeyeceksin. yukardaki pasajdan sonra, insan ve hayvan nefsinin farkından (kalıcılık vasfı) bahsedilir, nefsin bedenle beraber ölmeyip canlı kaldığı ve cennet-cehenneme gidişinden bahsedilir. nefsin neden baki kaldığını ise necmeddin şöyle açıklar;
"... insan nefsinin bir parçası alem-i ervahtan (ruhlar dünyasından) gelmiştir. işte önceliği olmayan, yani allah tarafından sonradan yaratılmış olan ruhlar alemi ve melekut alemi bakidir. allah ruhlar aleminden ruhu kendi nefsiyle insanın bedenine üflediği için (15:29), ruh bedene girdiğinde, yani ruh bedenle izdivaç kıldığından(evlendiğinden) nefs beka sıfatını kazanmış oldu. bu şuna benzer; bir erkek olarak düşünülen ruh-can) bir kadın olarak düşünülen bir bedenle evlendiği zaman onlardan iki çocuk doğar. bunlardan biri kız, biri erkektir. kız, nefs olup annesi bedene, erkek kalp olup babası ruha benzer. beden su ve topraktan yani en aşağı seviyede olan maddeden yaratıldığı için anneye benzeyen nefs, kötülüklerle doludur. ama babası ruh olduğu için, kendisinde ruhun sıfatı olan beka sıfatı bulunmaktadır."
necmeddin-i daye ve gönül hocamız daha sonra nefsin terbiyesini inceler. ardından feyzi'nin eseri ve sümerdeki karşılıkları incelenir detaylı olarak.
fakat anlayacağımız üzere; mecnun'un, yunus'un, nice tasavvuf ehlinin aradığı o çok güzel, mükemmel ve "vazgeçilmez" kadın nefstir. onsuz sırra, marifete, allah'ı bilmeye ulaşılamaz. çünkü hem çok güzeldir hem de yaşamımızı devam ettirmemize yarayan bütün özellikleri ihtiva eder. insanın varoluş amacı da o marifeti ve allah'ı bilmek olduğu için de bu nefsi bir şekilde dizginleyip var ederek o sırra vakıf olmaya çalışmadır. nefsin annesi olan beden, ruhtan sonra topraktan yaratıldığı için daha aşağıda ve kötülüklerle dolu iken. babası olan ruh; allah'ın nefesinin bir tezahürü olup daha önce yaratıldığı için herrhangi bir kötülük barındırmaz. çünkü allah mutlak olarak iyidir.
bu hikaye adem ve havva'nın hikayesine de benzemekte. adem de önce yaratılmıştır ve herhangi bir kötülük barındırmaz. ne zamanki sonra yaratılan kadın gelir; günah başlar.
devamını gör...
ilişkide yapılan yanlışlar
aramayanı aramak, sormayanı sormak, sürekli buluşalım diyen taraf olmak. sevdiğini belli etmek. canınıza okurlar sonra. hiç gerek yok. herkese geldiği kadar gitmek lazım.
devamını gör...
öğrenci yurdunda vahşet
gerçekten ne diyeceğimi bilemediğim. insanın kanının donduğu olaylardan biri. ne için yaptı acaba. hastaya oraya neden alınmış diye sormazlar mı.
devamını gör...
sevilme ihtiyacı
gerçekten, eksikliğini çok ağır hissettiğim ihtiyaçtır
çok mu şey ister ki insan ?
ne olur yani, yüzüme gülen bir çift göz olsa, bir çift el okşasa saçlarımı.
yanındayken yüreğim sıcacık olsa.
sevilmek çok mu pahalı bir şey ? nedir acaba bedeli ? ben ödemeye hazırım.
yeter ki ömrümün geriye kalmış olan, ağaçtaki yaprak misali kalan kısmı huzurla geçsin.
ama yook. özür dilerim kader.
çok mu şey ister ki insan ?
ne olur yani, yüzüme gülen bir çift göz olsa, bir çift el okşasa saçlarımı.
yanındayken yüreğim sıcacık olsa.
sevilmek çok mu pahalı bir şey ? nedir acaba bedeli ? ben ödemeye hazırım.
yeter ki ömrümün geriye kalmış olan, ağaçtaki yaprak misali kalan kısmı huzurla geçsin.
ama yook. özür dilerim kader.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
şiir değeri taşıdığını sanmam karaladığım ya da saçmaladığım bir şeyler demek daha doğru olur.
yol uzun,
yolculukta ise inişler çıkışlar
düze varış ya da yokuşlar
bitişe daha çok var
ama,
dinlenecek durağım da var
durağa varmaya kalmış
tek bir yokuş
adımlarım yorgun ve yavaş
ama tam tepeye doğru
nefes nefese kalmış,
son bir gayretle koyulmuş
yürüyorum yukarı doğru
varacağım durak,
ana kucağı misali
dinlendirir mi beni
kim bilir belki uzunca kalır
belki de görüp geçerim uzaktan..
yol uzun,
yolculukta ise inişler çıkışlar
düze varış ya da yokuşlar
bitişe daha çok var
ama,
dinlenecek durağım da var
durağa varmaya kalmış
tek bir yokuş
adımlarım yorgun ve yavaş
ama tam tepeye doğru
nefes nefese kalmış,
son bir gayretle koyulmuş
yürüyorum yukarı doğru
varacağım durak,
ana kucağı misali
dinlendirir mi beni
kim bilir belki uzunca kalır
belki de görüp geçerim uzaktan..
devamını gör...
atakum
güzel bir sahile sahip olsa da rant uğruna katledilen samsun'un merkez ilçesi.
devamını gör...
rurouni kenshin (yazar)
ooo hoş gelmiş sefalar getirmiş' yazarı,
'o eski halinden eser yok şimdi' yazarına nickaltı şey etmiş gelir gelmez.
artık pek nickaltı girmiyor, girsemde eski tadı almıyorum. sen yokken buralarda neler neler oldu biliyor musun?
hem sözlük genelinde hem kendi iç dünyamda yaşadığım akıl dışı olaylar neticesinde 'sen hayırdır kızım' samimiyetiyle iletişim kurulamadığını gördüm ve fiona'dan ya da ya da nebahat ablalıktan başka bir şeye evrildim. henüz isim koyamadım sen nasılsa bulursun bir şeyler.
'fiona fiona' dedin bir shrek bulduk kendimize. az kalsın böyle olacakken,

böyle olduk.

şuan bu pozisyonda bekleşiyoruz.
neyse sağlık olsun diyeceğim ama sağlıkta olmadı.

canım oğlum çok hasta. 10 gündür veteriner veteriner geziyoruz. en son gittiğimiz klinik corona teşhisi koydu.
yani diyeceğim pek keyfimiz yok. ama sizi gördüğümüze pek mutlu olduk. uzun yıllar olmuş gibi sanki. özlemişiz, buralardaki ilk arkadaşım. beni boşver sen anlat.
nasılsın?
sevgiler, saygılar...
'o eski halinden eser yok şimdi' yazarına nickaltı şey etmiş gelir gelmez.
artık pek nickaltı girmiyor, girsemde eski tadı almıyorum. sen yokken buralarda neler neler oldu biliyor musun?
hem sözlük genelinde hem kendi iç dünyamda yaşadığım akıl dışı olaylar neticesinde 'sen hayırdır kızım' samimiyetiyle iletişim kurulamadığını gördüm ve fiona'dan ya da ya da nebahat ablalıktan başka bir şeye evrildim. henüz isim koyamadım sen nasılsa bulursun bir şeyler.
'fiona fiona' dedin bir shrek bulduk kendimize. az kalsın böyle olacakken,

böyle olduk.

şuan bu pozisyonda bekleşiyoruz.
neyse sağlık olsun diyeceğim ama sağlıkta olmadı.

canım oğlum çok hasta. 10 gündür veteriner veteriner geziyoruz. en son gittiğimiz klinik corona teşhisi koydu.
yani diyeceğim pek keyfimiz yok. ama sizi gördüğümüze pek mutlu olduk. uzun yıllar olmuş gibi sanki. özlemişiz, buralardaki ilk arkadaşım. beni boşver sen anlat.
nasılsın?
sevgiler, saygılar...
devamını gör...
ilk buluşmaya tırla gelen erkek
uzun yol şoförüdür.
devamını gör...
lisedeki sıra arkadaşlığı
yeri gelir ekmeğini bölüşürsün, yeri gelir silgini... derslerde sıkıldığınız zamanda can yoldaşı olur size kendisi. tenefüslerde çay veya kahve ikilisiyle edilen on dakikalık kısa bir zaman sıkıştırılan sohbetler bir başkadır tabi. moralinizin bozulduğuna tanık olan ilk insandır. modunuz düştüğü an anlar.
benim sıra arkadaşım böyleydi, hâlâ da böyle. aradan seneler geçti ama bırakmadık birbirimizi. canım dostum hep var ol.
benim sıra arkadaşım böyleydi, hâlâ da böyle. aradan seneler geçti ama bırakmadık birbirimizi. canım dostum hep var ol.
devamını gör...
karmaşık sayılar
nefret ettiğim ve zaten soğuk olduğum matematikten daha da soğumam yol açan matematik konusudur.
devamını gör...
sözlükteki ateistleri müslüman yapacak bilgi
1366 tanesi dikey ve 768 tanesi düşey pixeller, sonsuz derecede paralel değildir. paralel gördüğümüz şeyler yanılsamadır. misal, tanrı olgusu gibi.
edit: beyin böyle tatlı şakaları, kandırmaları, pandik atmaları sever ve tanrı olduğuna sizi de ikna eder diyerek kapışmaya hazır olduğum hede.
edit: beyin böyle tatlı şakaları, kandırmaları, pandik atmaları sever ve tanrı olduğuna sizi de ikna eder diyerek kapışmaya hazır olduğum hede.
devamını gör...
meriçlerle uğraşmaya son vermem
ermolettin isimli yazar arkadaşımızın bu derece evrim geçirebileceğini asla ve kat-a tahmin edemezdim.
gerçi meriç lakabını bana yapıştırdı öyle vazgeçti, canı sağolsun.
ama bu meriç dili ve edebiyatının tarihçesi ile alakalı bir ara hasbihal etmek isterim kendisiyle.*
gerçi meriç lakabını bana yapıştırdı öyle vazgeçti, canı sağolsun.
ama bu meriç dili ve edebiyatının tarihçesi ile alakalı bir ara hasbihal etmek isterim kendisiyle.*
devamını gör...
yazarlar moderatör olsa yapacakları icraatlar
vallahi dostlar iki başlık düzenliyorum şurada ama o bile bazen yoruyor beni. bir de moderatorleri düşünemiyorum bile. hepsine çokca kolay gelsin, davulun sesi uzaktan hoş geliyor dostlar, kanmayın...
devamını gör...
saniyelik salaklıklar
sokağa çıkma yasağının olduğu gün ekmek almak için evimin hemen yanındaki fırın pastane tarzı bi yere gitmiştim ve görünce canım tatlı çekmişti ondan da almak istediğimi söyledim ve “paket olsun lütfen” dedim. yaklaşık bir 5 saniye sonra o günün sokağa çıkma yasağı olduğu bir gün olduğunu ve zaten sadece paket olarak alabileceğimi anlayıp biraz utanarak çıkmıştım ordan*.
devamını gör...
sürekli tanım silmek
bağımlılığa dönüştüğünü düşündüğüm eylem. bir ara bende de vardı. sonra bir arkadaşım* taslak kaydetmemi önerdi. çok mantıklı geldi. neredeyse tüm başlıklarda taslağım var şu an. hem tanım girdim hem de kimseler görmedi.
devamını gör...
küfrederek övmek
futbolcu frikikten gol atmış. kahramanımız " vay, bilmem neyini ne ettiğimin çocuğuna bak, nasıl da attı o golü oradan öyle" diye övgüsünü bile sövgü yapıyor.
devamını gör...
ayın en çalışkan 10 yazarı hakkında ne dediler
benim burada yazdıklarımda, dört yanlış bir doğruyu götürüyor sanırım. hep stabil, 70'ler 80'ler. saatlerce online olmama rağmen, bu kadarını başarabildiğim için önce kendimi sonra ilk 10'a giren sözlük canavarlarını tebrik ediyorum.
devamını gör...
sex life
2021 yılında netflix'te 8 bölüm olarak yayımlanmış, bölümlerini ikişer bölüm şeklinde patricia rozema, jessika borsiczky, samira radsi ve sheree folkson yönetmenliğini resheida brady senaristliğini üstlendiği +18 ve drama dizisidir.
2016 yılında günlük olarak yazılıp yayımlanan easton’ın evlenmeden önceki hayatı ve ilişkileriyle ilgili 'dövmeli kötü çocuklar' olarak bahsettiği 4 erkek arkadaşıyla yaşadığı dolu dizgin, seks ön planlı ve özgür olduğu hayatını anlattığı '44 chapters about 4 men' adlı kitabından uyarlanmıştur. başlangıçta aynı temel konulara değinen dizi ve kitap zamanla farklı yollara gitmiştir.
billie, (sarah shahi) cooper'la (mike vogel) olan evliliğinde kendi içinde sorunlar yaşamaya başlar. bir çoğuna göre mükemmele yakın bir hayatı olmasına rağmen kendi içinde bazı tatminsizlikler yaşar. 2 çocuklu bir anne olan billie evliliğini ve kendini sorgulamaya başlar. hayatına heyecan katmak adına eski sevgilisiyle yaşadığı deneyimleri günlüğüne yazmaya başlar. fantaziler üretir ve hayatını daha yaşanılır bir hale getirmeye çalışır. cooper bu günlüğü okur ve tüm hayatı başına yıkılır. öz güvenini kaybeder eşine olan daha doğrusu eşinin kendisine olan sevgisini sorgulamaya başlar. ve düşer brad'in (adam demos) peşine. anlamaya çalışır onda fazla olan ne diye. (hahah duş sahnesine pek gülmüştüm mesela) sonra bu günlüğü billie'nin sasha'ya (margaret odette) dediği gibi 'kullanma kılavuzu' olarak kullanmaya başlar. noktası noktasına uygulamaya başlar ve bu öz güvenini çok daha baltalar.
alabildiğine seks olan bu dizi evliliğin cinsel yönden zayıfladığında olabilecekleri gözler önüne sermeye çalışıyor. özellikle kadının çocuklardan sonra yaşadığı ruhsal değişimleri ve hayatı sorgulamaya başlamasını konu alıyor. cinselliğin önemini vurgularken mide bulandırıcı olaylara da imza atar mı atar. özellikle sasha ve billie'nin dostluk dedikleri bu ilişki bana biraz fazla zorlama gibi geldi. yani tamam bende bir çok konuda biraz daha geniş bir insanım ama aralarındaki bu ilişkinin sağlıksızlığı genişliğin, arkadaşlığın pek ötesinde gibi. bir süre sonra çok fazla zorlama ve abartıya girdi gibi geldi bana. evet başlarda ilgimi çekti değinmeye çalıştığı konuları beğendim ama devamında ki kaş yaparken göz çıkarma halleri beni irite etti.
dizinin yaratıcısı stacy rukeyser ve neredeyse tüm ekip kadın. bu ekiple çalışılmasının en büyük nedeni kadın bakış açısını televizyonlara yansıtmak ve dizinin konusuna tamamiyle kadınlar tarafından kurulan ekiple değinmek.
yani açıkçası deminde dediğim gibi benim için fazla zorlama bir dizi. özellikle son sahne yani bitiş anı fazlasıyla saçmaydı. o kadar diren o kadar alttan al o kadar uğraş o kadar yapıcı ol yıkılan yuvayı kurtar son dakika kendini brad'in kollarına at peh peh peh... yani sanırım yeni bir sezon çekilecek ve heyecanı devam ettirmeye çalıştılar. yani böyle bunalım olmaz olsun. ne lohusalıkmış arkadaş. evet bir birliktelikte cinsellik önemli ama bunu yıllar geçip çoluk çocuğa karıştıktan sonra anlamazsın değil mi? serseri sevgilisini unutmak için evlenip mükemmel bir evliliği alt üst etmek ve evliliği kurtarmak için denenen akıl almaz genişlikler. doğu-batı sentezi bir evlilik gibi. komik ötesi komik.
neyse efem belki siz beğenirsiniz. çerezlik bir dizi olarak düşünebilir ve izleyebilirsiniz.
iyi seyirler...
2016 yılında günlük olarak yazılıp yayımlanan easton’ın evlenmeden önceki hayatı ve ilişkileriyle ilgili 'dövmeli kötü çocuklar' olarak bahsettiği 4 erkek arkadaşıyla yaşadığı dolu dizgin, seks ön planlı ve özgür olduğu hayatını anlattığı '44 chapters about 4 men' adlı kitabından uyarlanmıştur. başlangıçta aynı temel konulara değinen dizi ve kitap zamanla farklı yollara gitmiştir.
billie, (sarah shahi) cooper'la (mike vogel) olan evliliğinde kendi içinde sorunlar yaşamaya başlar. bir çoğuna göre mükemmele yakın bir hayatı olmasına rağmen kendi içinde bazı tatminsizlikler yaşar. 2 çocuklu bir anne olan billie evliliğini ve kendini sorgulamaya başlar. hayatına heyecan katmak adına eski sevgilisiyle yaşadığı deneyimleri günlüğüne yazmaya başlar. fantaziler üretir ve hayatını daha yaşanılır bir hale getirmeye çalışır. cooper bu günlüğü okur ve tüm hayatı başına yıkılır. öz güvenini kaybeder eşine olan daha doğrusu eşinin kendisine olan sevgisini sorgulamaya başlar. ve düşer brad'in (adam demos) peşine. anlamaya çalışır onda fazla olan ne diye. (hahah duş sahnesine pek gülmüştüm mesela) sonra bu günlüğü billie'nin sasha'ya (margaret odette) dediği gibi 'kullanma kılavuzu' olarak kullanmaya başlar. noktası noktasına uygulamaya başlar ve bu öz güvenini çok daha baltalar.
alabildiğine seks olan bu dizi evliliğin cinsel yönden zayıfladığında olabilecekleri gözler önüne sermeye çalışıyor. özellikle kadının çocuklardan sonra yaşadığı ruhsal değişimleri ve hayatı sorgulamaya başlamasını konu alıyor. cinselliğin önemini vurgularken mide bulandırıcı olaylara da imza atar mı atar. özellikle sasha ve billie'nin dostluk dedikleri bu ilişki bana biraz fazla zorlama gibi geldi. yani tamam bende bir çok konuda biraz daha geniş bir insanım ama aralarındaki bu ilişkinin sağlıksızlığı genişliğin, arkadaşlığın pek ötesinde gibi. bir süre sonra çok fazla zorlama ve abartıya girdi gibi geldi bana. evet başlarda ilgimi çekti değinmeye çalıştığı konuları beğendim ama devamında ki kaş yaparken göz çıkarma halleri beni irite etti.
dizinin yaratıcısı stacy rukeyser ve neredeyse tüm ekip kadın. bu ekiple çalışılmasının en büyük nedeni kadın bakış açısını televizyonlara yansıtmak ve dizinin konusuna tamamiyle kadınlar tarafından kurulan ekiple değinmek.
yani açıkçası deminde dediğim gibi benim için fazla zorlama bir dizi. özellikle son sahne yani bitiş anı fazlasıyla saçmaydı. o kadar diren o kadar alttan al o kadar uğraş o kadar yapıcı ol yıkılan yuvayı kurtar son dakika kendini brad'in kollarına at peh peh peh... yani sanırım yeni bir sezon çekilecek ve heyecanı devam ettirmeye çalıştılar. yani böyle bunalım olmaz olsun. ne lohusalıkmış arkadaş. evet bir birliktelikte cinsellik önemli ama bunu yıllar geçip çoluk çocuğa karıştıktan sonra anlamazsın değil mi? serseri sevgilisini unutmak için evlenip mükemmel bir evliliği alt üst etmek ve evliliği kurtarmak için denenen akıl almaz genişlikler. doğu-batı sentezi bir evlilik gibi. komik ötesi komik.
neyse efem belki siz beğenirsiniz. çerezlik bir dizi olarak düşünebilir ve izleyebilirsiniz.
iyi seyirler...
devamını gör...
