arada sırada radyo yayını
yeni yayın döneminin yeni programlarından biri, öncelikle hayırlısı olsun ve bir kez daha teşekkürler gomercan!
meja hanımefendiye iki sorum olacak, yayın arkadaşı ortayı yaptığı için gol atmam farz oldu.
lucifer beyefendi yukarda "soruları olan varsa eklerse başlığa, yayında soyunup cevaplayabilirim." demiş, siz kendisinin yeterli olamadığı / yorulduğu / mola verdiği anlarda elinizi taşın altına aynı şartlarda koyacak mısınız?
ikinci sorum ise, niye yeşillendi fındık dalları?
sabırsızlıkla bekliyorum efendim sorularımın cevabını, alnımın ortasında 3. gözüm açıldı açılmak üzere, lütfen yardımcı olun.
meja hanımefendiye iki sorum olacak, yayın arkadaşı ortayı yaptığı için gol atmam farz oldu.
lucifer beyefendi yukarda "soruları olan varsa eklerse başlığa, yayında soyunup cevaplayabilirim." demiş, siz kendisinin yeterli olamadığı / yorulduğu / mola verdiği anlarda elinizi taşın altına aynı şartlarda koyacak mısınız?
ikinci sorum ise, niye yeşillendi fındık dalları?
sabırsızlıkla bekliyorum efendim sorularımın cevabını, alnımın ortasında 3. gözüm açıldı açılmak üzere, lütfen yardımcı olun.
devamını gör...
erdoğan'ın liderliğinde milletin safında yer alacağım
kardeşim kavun değil ki insan bu dibini koklayıp da seçesin. yolun açık olsun hacı abi, umarım tez zamanda a6 bineceğin güce kavuşursun.
devamını gör...
tayt giymenin toplumda normal karşılanması
tayt giymenin bile anormal karşılanması türk toplumu olarak ne kadar vahim bir durumda olduğumuzun göstergesi aslında. tayt giyme, elbise giyme, etek giyme, pantalon giyme... ne giyelim çarşaf mı?
devamını gör...
pycharm
oldukça gelişmiş bir python geliştirme ortamı.
başlarda çok seviyordum ama garip garip huyları var bu programın. yazıyorum ve çalıştırıyorum kodu. hata da vermiyor, çıktı da üretmiyor. idle ile deneyince normal şekilde çıktı alıyorum. sanırım program ayarlarıyla ilgili bilmediğim bir yanlışlık var ve düzeltemediğim için programı kullanmak işkence oldu benim için.
bir ara oturup tüm menülerini kurcalamak şart oldu...
başlarda çok seviyordum ama garip garip huyları var bu programın. yazıyorum ve çalıştırıyorum kodu. hata da vermiyor, çıktı da üretmiyor. idle ile deneyince normal şekilde çıktı alıyorum. sanırım program ayarlarıyla ilgili bilmediğim bir yanlışlık var ve düzeltemediğim için programı kullanmak işkence oldu benim için.
bir ara oturup tüm menülerini kurcalamak şart oldu...
devamını gör...
sevmek ne uzun kelime
cemal süreya’nın sevilen bir şiiridir. birçok insanın sayfalarca yazarak anlatamadığını tek cümleyle anlatmıştır:
"sevmek ne uzun kelime" diyerek.
dokunulmasa da, görülmese de;
kalpte yer verilir bazısına,
nedensiz...
sen; aklım ve kalbim arasında kalan,
en güzel çaresizliğimsin.
gerçi aklıma bile gelmiyorsun artık.
o kadar kalbimdesin ki...
gözlerinin kahvesinden koy ömrüme,
kırk yılın hatırına "sen" kalayım.
"sevmek" ne uzun kelime...
şimdi açsam pencereyi de beklesem.
sen gelsen, olmaz ya hani geliversen.
hiçbir şey sormasan,
hiçbir şey söylemesen,
sussan,
sussam,
sussak.
"sevmek ne uzun kelime" diyerek.
dokunulmasa da, görülmese de;
kalpte yer verilir bazısına,
nedensiz...
sen; aklım ve kalbim arasında kalan,
en güzel çaresizliğimsin.
gerçi aklıma bile gelmiyorsun artık.
o kadar kalbimdesin ki...
gözlerinin kahvesinden koy ömrüme,
kırk yılın hatırına "sen" kalayım.
"sevmek" ne uzun kelime...
şimdi açsam pencereyi de beklesem.
sen gelsen, olmaz ya hani geliversen.
hiçbir şey sormasan,
hiçbir şey söylemesen,
sussan,
sussam,
sussak.
devamını gör...
kaytsz
benim nick atımdan bile daha boş bir nick altı olan yazar
devamını gör...
kırıcı olmaktan korkmak
--- alıntı ---
bir yalan avutacağına seni, bırak doğrular incitsin
--- alıntı ---
eğer inciten doğrular değilse incitmeyin gönülleri. bırakın incitmeyi birini mutlu etmek mutlu olmaktan daha çok keyif verir insana. bir tebessüm de siz kondurun sevgiye susuz kalmış gönüllerin dudaklarına.
bir yalan avutacağına seni, bırak doğrular incitsin
--- alıntı ---
eğer inciten doğrular değilse incitmeyin gönülleri. bırakın incitmeyi birini mutlu etmek mutlu olmaktan daha çok keyif verir insana. bir tebessüm de siz kondurun sevgiye susuz kalmış gönüllerin dudaklarına.
devamını gör...
rüzgar gibi geçti
amerikan sinemasının belki de en başarılı filmidir. ona bu sıfat yakışıyor; zira toplumsal ve siyasi konuları perdeye yansıtış şeklinde çok ciddi sorunlar ve tuhaflıklar olmasına rağmen yıllardır listelerin başını çeken, inanılmaz bir ticari getirisi olan, ve törenden 10 oscar ile dönen bir film tüm bunları başarmışsa, "en başarılı film" olmaması için de bir sebep yok benim bakışımla.
neden ciddi sorunları ve tuhaflıkları olduğu konusuna gelinirse...gone with the wind, bilindiği üzere planında iç savaş'ın işlendiği, yaklaşık dört saat uzunluğunda bir film. fakat film boyunca kölelik sistemi yanlısı güney, hak verilmesi gereken taraf olarak yüceltiliyorken; kölelik karşıtı kuzey resmen çarmıha geriliyor. savaşın yıkıcı etkilerinin sadece güney'in uğradığı yıkım ve şiddet üzerinden gösterilişi, filmin tarihi açıdan objektiflik kavramından hayli uzaklaşmasına sebep oluyor. iç savaş, karakterlerin yaşadığı duygusal değişimler ve gelgitlerin arkasına yedirilmiş vaziyette; lakin savaşta verilen kayıplar, filmin romantik komedi unsurlarına yem edilmiş bir nevi. misal, scarlett'ın ashley'e nispet olsun diye evlenmiş olduğu charles'ın savaşta ölmesi, scarlett için sadece siyahlar giymek zorunda kalacağı önemsiz bir yas gününün sebebi olarak aktarılıyor.
en temel sorunlardan biri, ırkçılık. gone with the wind, margaret mitchell'ın kaleme aldığı romanın uyarlaması. ve roman, basıldığı ilk dönemde, içinde çokça ırkçı söylem bulunduğu için fazlasıyla tepki çekmişti. filmin yönetmenleri (ismen bir yönetmen geçmesine rağmen, filmde aslında iki yönetmen çalıştı. film yönetilmesi açısından bir "sinir krizi" olduğu için ilk ilk yönetmen bir yerden sonra bırakıp filmden çekilmişti ve ikincisi de çekilmek üzereydi) her ne kadar ırkçı yaklaşımları filmden uzak tutmaya çabalasa da, film bu etkiden tamamen sıyrılamamıştı. bir sahnede babası scarlett'a "alt sınıfa, bilhassa siyahilere karşı acımasız olman gerek" tavsiyesini veriyor. bir başka sahnede, siyahi bir hizmetçi scarlett'tan dayak yiyor. (salt filmde değil, ödül töreninde dahi siyahi ayrımcılığı yapılmıştı. hattie mcdaniel, mammy rolüyle oscar alan ilk siyahi oyuncu olmuştu; fakat törende rol arkadaşlarının yanında oturmasına müsaade edilmemişti.)
çıkarcı, yalancı, umarsız ve bencil bir karakter olan scarlett'ın, filmin sonuna dek dört ayağının üstüne düşmesi ve bunun hep bir başkasının ölümüyle, iflasıyla ya da yalnız kalmasıyla gerçekleşmesi seyirciyi biraz huzursuz etse de, final sahnesi çok tatmin edici. scarlett'ın bu tavırlarına, elindekinin kıymetini o gitmeden asla anlayamayan karakterine daha fazla dayanamayan rhett, evi terk eder. kapıdan çıkmak üzereyken, scarlett gözyaşları içerisinde onu durdurur ve o giderse kendisinin ne yapacağını sorar. aldığı cevap hala bile sinema tarihinin en ikonik repliklerinden biridir: frankly my dear, i don't give a damn! ayrıca bu sahnenin aynısı yahut çok benzerleri, pek çok yapımda yeniden canlandırılmış; bir nevi filme selam çakılmıştır.
filmi izlediğimde henüz lisedeydim, sinemayı yeni yeni keşfettiğim yıllardı. belki de bu yüzden -biraz da bir filmi okumak konusunda şimdiye kıyasla daha fazla olan cahilliğimden-pek sevmiştim şahsi olarak. moralim bozuk olduğunda yahut uyuyamadığımda soluğu bu filmde alırdım. benim için anlamı büyük olan bir film. müzikleri de çok hoştur. max steiner'ın bestelerini içeren albümü buradan dinleyebilirsiniz.
neden ciddi sorunları ve tuhaflıkları olduğu konusuna gelinirse...gone with the wind, bilindiği üzere planında iç savaş'ın işlendiği, yaklaşık dört saat uzunluğunda bir film. fakat film boyunca kölelik sistemi yanlısı güney, hak verilmesi gereken taraf olarak yüceltiliyorken; kölelik karşıtı kuzey resmen çarmıha geriliyor. savaşın yıkıcı etkilerinin sadece güney'in uğradığı yıkım ve şiddet üzerinden gösterilişi, filmin tarihi açıdan objektiflik kavramından hayli uzaklaşmasına sebep oluyor. iç savaş, karakterlerin yaşadığı duygusal değişimler ve gelgitlerin arkasına yedirilmiş vaziyette; lakin savaşta verilen kayıplar, filmin romantik komedi unsurlarına yem edilmiş bir nevi. misal, scarlett'ın ashley'e nispet olsun diye evlenmiş olduğu charles'ın savaşta ölmesi, scarlett için sadece siyahlar giymek zorunda kalacağı önemsiz bir yas gününün sebebi olarak aktarılıyor.
en temel sorunlardan biri, ırkçılık. gone with the wind, margaret mitchell'ın kaleme aldığı romanın uyarlaması. ve roman, basıldığı ilk dönemde, içinde çokça ırkçı söylem bulunduğu için fazlasıyla tepki çekmişti. filmin yönetmenleri (ismen bir yönetmen geçmesine rağmen, filmde aslında iki yönetmen çalıştı. film yönetilmesi açısından bir "sinir krizi" olduğu için ilk ilk yönetmen bir yerden sonra bırakıp filmden çekilmişti ve ikincisi de çekilmek üzereydi) her ne kadar ırkçı yaklaşımları filmden uzak tutmaya çabalasa da, film bu etkiden tamamen sıyrılamamıştı. bir sahnede babası scarlett'a "alt sınıfa, bilhassa siyahilere karşı acımasız olman gerek" tavsiyesini veriyor. bir başka sahnede, siyahi bir hizmetçi scarlett'tan dayak yiyor. (salt filmde değil, ödül töreninde dahi siyahi ayrımcılığı yapılmıştı. hattie mcdaniel, mammy rolüyle oscar alan ilk siyahi oyuncu olmuştu; fakat törende rol arkadaşlarının yanında oturmasına müsaade edilmemişti.)
çıkarcı, yalancı, umarsız ve bencil bir karakter olan scarlett'ın, filmin sonuna dek dört ayağının üstüne düşmesi ve bunun hep bir başkasının ölümüyle, iflasıyla ya da yalnız kalmasıyla gerçekleşmesi seyirciyi biraz huzursuz etse de, final sahnesi çok tatmin edici. scarlett'ın bu tavırlarına, elindekinin kıymetini o gitmeden asla anlayamayan karakterine daha fazla dayanamayan rhett, evi terk eder. kapıdan çıkmak üzereyken, scarlett gözyaşları içerisinde onu durdurur ve o giderse kendisinin ne yapacağını sorar. aldığı cevap hala bile sinema tarihinin en ikonik repliklerinden biridir: frankly my dear, i don't give a damn! ayrıca bu sahnenin aynısı yahut çok benzerleri, pek çok yapımda yeniden canlandırılmış; bir nevi filme selam çakılmıştır.
filmi izlediğimde henüz lisedeydim, sinemayı yeni yeni keşfettiğim yıllardı. belki de bu yüzden -biraz da bir filmi okumak konusunda şimdiye kıyasla daha fazla olan cahilliğimden-pek sevmiştim şahsi olarak. moralim bozuk olduğunda yahut uyuyamadığımda soluğu bu filmde alırdım. benim için anlamı büyük olan bir film. müzikleri de çok hoştur. max steiner'ın bestelerini içeren albümü buradan dinleyebilirsiniz.
devamını gör...
üfürükçüye 700 bin tl kaptırmak
ya dolar olsaydı
devamını gör...
çocukken hayal edilen tanrı şekli
alaaddin'in sihirli lambasındaki cin.
küçükken çıktığında anneme bizi bu mu yarattı her istediğini yapıyor çocuğun demiştim.aslında 4 yaşındaki bir çocuk için mantıklı düşünmüşüm.teknik olarak cin yaratıp yok edebiliyor. bugün bile aklıma bazen o gelir .
araştırırken baktım will smith alaaddin filminde oynuyormuş.tanrı=will smith ???
küçükken çıktığında anneme bizi bu mu yarattı her istediğini yapıyor çocuğun demiştim.aslında 4 yaşındaki bir çocuk için mantıklı düşünmüşüm.teknik olarak cin yaratıp yok edebiliyor. bugün bile aklıma bazen o gelir .
araştırırken baktım will smith alaaddin filminde oynuyormuş.tanrı=will smith ???
devamını gör...
felsefeden anlayan kadın vs mantı yapabilen kadın
ikisini de yapamayan kız
(me)
(me)
devamını gör...
üniversiteyi şehir dışında okumak
kesinlikle şehir dışında okunması gerektiğini düşünüyorum. 18 yaşına kadar ailenin yanında kalmak bile hayata geç atılmak demekken üstüne üniversiteyi de onların yanında okumak bence bir kayıptır. artık kendi sorumluluklarımızı üstlenmemiz gereken yaşta sorumlulukları aileye yüklemek gibi geliyor bana. maddi durumu olmayanları / ailesine bakmak zorunda olanları bunun dışında tutuyorum elbette.
devamını gör...
filtre kahve
''tanrı suyu yarattı, insanoğlu filtre kahveyi''
devamını gör...
sarı mercimek
nişasta ve demir açısından zengin, kabuksuz bir mercimek türü. haşlandığı zaman kolayca dağılabilen yapısından dolayı çorba ve püre yapımında kullanılır. diğer mercimek türü olan kırmızı mercimeğe göre de daha baskın bir tadı vardır. çorbası da kırmızı mercimek çorbasına göre daha lezzetlidir. orijinal bir genetik yapıya sahip olan sarı mercimek, uzun süre taze durabilir ve lokantaların da bir numaralı çorba malzemesi olarak tercih edilir.
lifli ve bol proteinli yapıya sahip olup, sodyum, bakır, çinko, fosfor, kalsiyum yönünden zengin bir besindir. türkiye'de yetişme bölgesi olarak batı anadolu'da ve genel olarak kütahya, uşak, manisa topraklarında üretimi sağlanır. türkiye'de yıllık 500 bin tona ulaşan rakamlarda sarı mercimek üretimi yapılıyor. kalori değeri yüksek ve enerji verici özelliği vardır. vücuda ve zihne kuvvet verir. bağışıklık sistemini güçlendirir. gözlere ve kansızlık sorununa faydası vardır. kandaki kolesterol miktarını düşürür ve kan akışını hızlandırır. kalp ve damar hastalıkları ile diyabet gibi hastalıklardan korunmaya yardımcı olur. kalp krizi riskini en aza indirir. bağırsakları çalıştırır ve kabızlığı önler. saymakla bitmeyen çok yararları vardır.
lifli ve bol proteinli yapıya sahip olup, sodyum, bakır, çinko, fosfor, kalsiyum yönünden zengin bir besindir. türkiye'de yetişme bölgesi olarak batı anadolu'da ve genel olarak kütahya, uşak, manisa topraklarında üretimi sağlanır. türkiye'de yıllık 500 bin tona ulaşan rakamlarda sarı mercimek üretimi yapılıyor. kalori değeri yüksek ve enerji verici özelliği vardır. vücuda ve zihne kuvvet verir. bağışıklık sistemini güçlendirir. gözlere ve kansızlık sorununa faydası vardır. kandaki kolesterol miktarını düşürür ve kan akışını hızlandırır. kalp ve damar hastalıkları ile diyabet gibi hastalıklardan korunmaya yardımcı olur. kalp krizi riskini en aza indirir. bağırsakları çalıştırır ve kabızlığı önler. saymakla bitmeyen çok yararları vardır.
devamını gör...
çektiği dandik dundik fotoğrafları sanat eseri sanan tip
devamını gör...
tebdil-i kıyafet ekiplerimiz vatandaşlarımızın arasında
padişah mısınız hocam siz?
devamını gör...