günde minimum 4 bardak sütsüz şekersiz ve apacı halde tüketen birisi olarak şeyhliğine adaylığımı koyduğum tarikattır.
devamını gör...

hayranı olduğum mimaridir. türk kültüründe olmayan yapılardır. ama beni benden alır. küçüklükten beri de bir şato ya da katedral gezme hayalim vardır. şato olarak tabiki transilvanyadaki voyvoda şatosuna gitmek isterim. biraz tepede ve çıkacağım diye dizlerim iflas edebilir ama olsun.


edit:
öncelikle gotik adı 16. yy'da ilk olarak italyan sanatçı (bkz: giorgio vasari) tarafından roma imparatorluğu nu yıkan got ların mimarlığını küçümsemek için barbarların eseri anlamında gotik adını kullanılmıştır.
gelelim gotik mimariye.
gotik mimari; ortaçağın ortalarından sonuna kadar kullanılan bir mimari stildir. aslında sadece mimari alanda değil müzik, sanat, resim gibi bir çok alanda adı geçer gotik'in.
romanesk mimarisi nin dönüşümüdür. bu mimariler, ilkel, karanlık ve soğuktur.
zamanla yerini rönesans stiline bırakmıştır. gotik mimarinin ilk örneği st denis bazilikasıdır. gotik özellikler çoğunlukla avrupada, gökyüzüne kadar uzanan katedral lerde ve bazı kiliselerde görülmektedir. katedrallerin görkemli ve büyük yapı olmalarının amacı ise tanrıyı yüceltmeleri, hristiyanlığı yaymak ve piskoposların gücünü göstermeyi istemek dışında diğer bir amacı da bu mimarileri olabildiğince yüksek tutup, hristiyanlığın üstünlüğünü herkese göstermektir. böylelikle katedraller şehrin nerdeyse birçok yerinden kolaylıkla görülebilir. yaratık şeklinde heykelciklerikleri karakteristik özelliklerinden biridir. bu heykelcikler mimarilerin çatılarında, kemerlerinin üstünde ve bahçelerinde bulunur. kemer demişken, takdir edersiniz ki uzun yapıları ayakta tutmak ve gökyüzüne kadar uzatmak için güçlü kemerlere ihtiyaç vardır. kemeleri de gotik mimariye uyması için uçlarını sivri ve dantel işlemesine benzeyen işlemeler ile süslenmiştir. ortaya benim gibi bir çok insanda hayranlık bırakan bir çok eser çıkmıştır.
devamını gör...

az evvel bir yazara yanaklarından öpüyorum dedim o da mod bana sarktı dedi.

işte böyle yazmaktır. yazacaksanız yani böyle yazın yürüyün koşun hatta.
devamını gör...

30 gün falan önemli değil. renk yeşil. hem de kötü bir yeşil. almak istiyorum elim gitmiyor.
devamını gör...

tamam artık tek böbrekle idare ederiz mecbur.
devamını gör...

murat yalçın tarafından yazılan, 1998 baskısında anlatı, sonrasında roman olarak farklı yayınevleri tarafından yayınlanan kitap. özellikle başlangıçta parantez içine alınmış harfler, söz oyunları dikkat çekiyor ve ister istemez enis batur'u da hatırlatıyor. ki geçmişte birlikte çalıştıkları bilinen bir gerçek. ancak bu oyunları bu kitapta sevdiğimi söyleyemeyeceğim.

kitapta pek çok yazardan alıntılar mevcut, zaman zaman anlatıcı bu yazarlara da sataşmayı ihmal etmiyor, yeri geldi mi onlara hesap dahi soruyor. farklı yazarlarla tanışmak için alıntılar güzel. okuyucu olarak her birine yetişmek ve anlamak güç olsa da yazarın neyden bahsettiğini bildiği, anlatısında bir temele dayandığı açık. edebi olarak kendini ne kadar iyi beslediğini yazarı tanımadan bu kitaptan dahi görmek mümkün.

kitap boyunca üzerinde durulan birkaç imge var fakat söylemeliyim ki bende bir imgelem doğmadı. yazılan her şey ardı ardına bir karmaşa içinde adeta bir bombardımana dönüşüyor. mizahın gölgesinde güzel noktalara dokunuluyor fakat yine de bir şeylerin eksikliğini duydum bu kitapta. yine de hakkında bir karara varmak için son sayfayı bitirinceye kadar bekledim.


"dalından bu sabah düşmüş taze ceviz kokusu yaymasını, ellere kına olup yakılmasını isterdim yazdıklarımın. benimki çiğ, acı ekşi."


kaynak: hafif metro günleri, murat yalçın, can yayınları, 1. basım.
devamını gör...

hiç böyle bir yeteneğim olmadı. elinize kaleminize sağlık.
devamını gör...

günaydınnnnnn, 30 ağustos zafer bayramımız kutlu olsun...
devamını gör...

alfa sevgilidir olum bu. reis diyecek samimiyeti kurduysanız reisi kaçırmayın derim. reis hitabınıza 'başqan' diye karşılık veriyorsa da alın nikahı basın kardolar. daha fazla kekolaşmadan burayı terk edem de bizim reisle iki goygoy çevirem.
devamını gör...

"onu, sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
titreme daha fazla kalbim.

bağışla kendini artık onu da
bırak gitsin.
bırak gitsin.

o senin ezel gününden kaderin
sen onu nasılsa bin kere daha
seveceksin"
devamını gör...

sandığınız kadar aptal değiliz. hatta birçoğumuz, bize önyargıyla yaklaşan kişilerden daha akıllıyız.
devamını gör...

antipatik kişilerdir.
daha doğru düzgün muhabbet etmeden fotoğraf isteme cesareti gösterebilir ve bu cesaretini de gösterdiği için kendisini piksel piksel yakınlaştırıp dövmek gerekir.
"fotoğraf atsana, boydan atsana, atsana " cümlesiyle adeta sinirlerinizi bozabilir bu zat-ı boy'cular.
insanların bu fotoğraf isteme olayında genel olarak anlamadığı şey, fotoğraf atmak isteyen insan siz fotoğraf atsana diye isteyip darlamadan da atar.
canı fotoğraf atmak isterse de atar,atar yani malum zat'a anlatır gibi anlatılmalı belki ama atarr yani ataarr !!.
bu kadar sert tepki veren yazarınızın da en sinir olduğu harekettir.

sosyal medyasini resim atölyesine çevirip, profili 350 fotografla donatılmış sosyal medya kullanicisindan da,"hala fotoğraf ister hem de boydan. sanki sırf bunun için kodlanmış insan evlatları.
(bkz: sorgusuz sualsiz engellenmesi gereken insancıklar)
devamını gör...

güzel kurgu ama çok ütopik. gerçekleşmesi için mucize gerekli dostlar.
devamını gör...

annem ve babam bir de jiro bey ve jan hanım.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ilkini hatırlamıyorum ama toplam 32 kişi oldu.herkes haddini bilecek.bazıları işi gücü bırakmış kimi bozsam derdinde.yerim senin ukalalığını!
devamını gör...

hristiyan misyonerlik yapıyor, müslümanlar dine ısındırmak için zekat veriyor,ama ateistler fikirlerini söyleyip, doğru bildiklerini paylaşınca sorun oluyor.

t:yorumumun yukarıda olduğu konu
devamını gör...

sosyoloji ve psikoloji ile iç içe olan bir bölüm okuduğumdan ikisini seçerim. sosyoloji daha eğlenceli geliyor ama yine de zor..
devamını gör...

en sık yaptığım ve iyi yaptığımı düşündüğüm tatlıdır. bir kaç püf noktası bulunmakla birlikte, ben de deneme yanılmayla bana göre en ideal ölçüyü buldum. basitçe tarifi şöyle:

200 ml’lik bardak için;

1 su bardağı silme irmik
1 su bardağından 1 cm eksik şeker
1,5 su bardağı süt
yarım su bardağından biraz az sıvı yağ( tereyağlı çok ağır oluyor ve zeytinyağı ile gevrekleşmiyor)
ceviz veya dolmalık fıstık.

hazırlanışı: bir tencerede sütle şeker konup, orta ateşte şeker iyice eriyene kadar karıştırılır. eridikten sonra soğuması için bir kenara alınır. yağ ile irmik, teflon bir tencereye alınır ve spatulayla ezile ezile kavrulur. sürekli karıştırmanız gerekiyor, yoksa bazıları çok pişerken bazıları beyaz kalabiliyor. rengi bi tık koyulaşınca cevizi veya fıstığı ekleyip beraber kavurmaya devam edin. bana göre ideal renk sütlü çikolata rengidir. artık irmik tane tane ayrılmaktadır. aman ayrımı iyi yapın ki yanmasın. sonra yavaşça ve bir yandan karıştırarak şekerli süt karışımını ekleyin. sonra karıştırmaya devam edin. bir süre sonra pilav gibi çekecektir. çektikten sonra bir iki daha çevirip altını kapatın. spatula ile arasında hava yolları yapıp, üstüne havlu peçete koyup kapağını kapayın ki demlensin.

10 dk kadar sonra, kapağı açıp yine ezerek iyice karıştırın. sonra kaseye koyup arasına dondurma da ekleyip şekillendirin. üzerine tarçın da iyi gitmektedir.

not: kimi tariflerde süt yerine su konur ya da karıştırılır. o zaman yoğun tadı kayboluyor.

afiyet olsun.
devamını gör...

iğrenç bir olaydır.
benim önceki yaşantılarımın partnerimi ilgilendirmediği gibi partnerimin önceki yaşantıları da beni ilgilendirmez. cinsel tecrübesi olmayan insan istemek de kendi beceriksizliğini kapatmak istemekten başka bir şey değildir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim