etrafındaki diğer ülkelere göre küçük ama çok delikanlı, yürek yemiş insanların yaşadığı bir ülkedir. 1865 - 1870 arasında brezilya, arjantin ve bolivya'ya karşı savaştılar. hatta yetişkin her üç erkekten ikisi bu savaşta öldü.
devamını gör...

sürekli kısmını bilemesem de fikirlerimizin değişmesi oldukça normal ve hatta gayet olumlu bir durumdur. fikirleri değişmeyen birisi dogmatik ve fanatiktir. yeniliğe kapalıdır. fikirleri değişen, aslında böyle de olabilir diyen kişiler gelişime ayak uyduran, kendini geliştirebilen kimselerdir.
devamını gör...

"gerçekten ihtiyaç duyulan şey, yaşama yönelik tutumumuzdaki temel bir değişmeydi. yaşamdan ne beklediğimizin gerçekten önemli olmadığını, asıl önemli olan şeyin yaşamın bizden ne beklediği olduğunu öğrenmemiz ve dahası umutsuz insanlara öğretmemiz gerekiyordu. yaşamın anlamı hakkında sorular sormayı bırakmamız, bunun yerine kendimizi yaşam tarafından her gün, her saat sorgulanan biri olarak düşünmemiz gerekirdi. yanıtımızın konuşma ya da meditasyondan değil, doğru eylemden ve doğru yaşam biçiminden oluşması gerekiyordu. nihai anlamda yaşam, sorunlara doğru çözümler bulmak ve her birey için kesintisiz olarak koyduğu görevleri yerine getirme sorumluluğunu almak anlamına gelir. " v. e. f.

'insanın anlam arayışı' avusturyalı psikiyatrist viktor e. frankl tarafından yazılmıştır.
insanlık dışı toplama kamplarında uzun süre kalan bir tutuklu olarak kendini 'çıplak varoluşa soyunmuş' olarak bulan frankl deneyimlerinden yola çıkarak varoluşçu analiz' i kendine özgü yorumlayışı ile logoterapiyi keşfetmesini sağlayan deneyimlerini bu kitapta aktarır.
frankl," freud ve adler"den sonra sahasının en önemli isimleri arasında sayılmasını da bu kitaba borçludur.
frankl'in babası, annesi, kardeşi ve karısı bu toplama kamplarında ölmüş ya da gaz fırınlarına gönderilmiştir. kız kardeşi hariç tüm ailesi ölen, saygınlığını ve tüm değerlerini kaybeden, açlık ve soğukla sürekli mücadele etmek zorunda kalan ve sürekli imha edilmeyi bekleyen biri olarak 'yaşamı sürdürülmeye değer' bulabilen bir adamın anıları aktarılır kitapta.
yazar kitabını 9 günde yazmış ve kesinlikle edebi bir değer kaygısı ile yazmamıştır ki ilk basımda da adı geçmemiştir. hatta bu konuda, yazdığım onca eser arasından kendi ismimle bastırmadığım bir kitabın bana ün kazandırması benim açımdan şaşırtıcıdır, der.
frankl; bu kitapta daha önce defalarca anlatılan büyük dehşetleri değil, yaşanan küçük acıları aktarmak istediğini ifade etmiştir. ve kitapta şu sorunun yanıtı verilmek istenmiştir: "ortalama bir tutuklunun zihninde canlandığı şekilde, bir toplama kampındaki gündelik yaşam nasıl bir şeydi?"

kitabı okurken yaşanan onca zorluğa rağmen insanın hayata nasıl tutunduğunu , nelere direnebileceğini ve ne kadar zalimleşebileceğini çıplak bir şekilde fark ediyoruz. dilinin yalınlığı ve üslubun akıcılığı ise konuya uzak olanları bile içine çekiyor.
beni en çok etkileyen ise vazgeçişin simgesinin bir dal sigara olmasıydı sanırım. ya da vazgeçmeye karar verenlerin mücadeleyi bırakırken orada inanılmaz değerli olan, son sigarayı yakarak ölümü beklemeye başladığını ilan etmesiydi.
devamını gör...

şarap; hem kalbe yararlı hem soğuk ayaklara. için ısının, yanında bir de şiir kitabı okuyun.
devamını gör...

içten, samimi, sıcak tanımlar. birebir çok diyaloğum olmadı ama olmasını isteyeceğim nadir yazarlardan. sevgiyle kalınız efem.
devamını gör...

bunun tek bir anlami vardir: yazıyor olmak için yazmak.
devamını gör...

the notebook
devamını gör...

kısaca "ahlaki davranışlar tanrı tarafından emredildiği için mi ahlakidir, yoksa ahlaki olduğu için mi tanrı tarafından emredilmiştir" sorusundan oluşan bir ikilemdir. bu soru din felsefesinin temel sorularından birisidir. bu soruyu "bir şey tanrı iyi dediği için mi iyidir, yoksa zaten iyi olduğu için mi tanrı o şeye iyi demektedir" şeklinde de sorabiliriz.

eğer birinci seçeneği kabul edersek, iyiliğin ve kötülüğün tek mutlak kriteri olarak tanrı'yı kabul ederiz. yani hiçbir şey kendiliğinden iyi ya da kötü olmadığını kabul etmiş oluruz. yani iyi şeylerin kendiliğinden bir anlamı yoktur ve tanrı bunları iyi kabul ettiği için iyidir demek zorunda kalırız. bu noktada gelen eleştiriler ise ilahi emirlerin keyfi olduğudur. "tanrı x yerine neden y'yi emretmiştir?" sorusunun cevabı sadece "çünkü tanrı öyle istiyor" olacaktır. bu noktada bir de david hume tarafından ortaya atılmış olgu-değer problemi eleştirisi vardır. david hume bulgusunu şöyle açıklar: "şimdiye kadar karşılaştığım bütün ahlak sistemlerinde şuna tanık oldum. ahlakçı, belli bir yere kadar normal bir biçimde akıl yürütmeye koyulmakta fakat sonunda tanrının varlığına veya insani faaliyetlere ilişkin bir dizi yargılara varmaktadır. burada insanı hayrete düşüren bir husus vardır. şöyle ki, varılan sonuçlara ilişkin ifadelerde “…dır” (is) veya “değildir” (is not) gibi yer alması gereken bağlantılar yerine zorunluluk ve ödev bildiren ifadeleri ("meli" veya "malı" takılarıyla ifade edilen fiilleri) görmekteyiz. son derece önemli olan bu değişikliğin nasıl olduğunu açıklamak mümkün değildir. her şeyden önce bu değişiklik yeni bir ilişkiyi dile getirmektedir. bunun bir gerekçesi olmalıdır. bu yeni ilişki, kendisinden tam anlamıyla farklı olan yargılardan nasıl doğmaktadır?" burda anlatılan problem sonucunda olay tamamen tanrı x'i yapmamı istiyor o halde x'i yapmalıyım durumuna dönüşmesidir. yani olgudan değere geçiş söz konusudur. burdaki geçiş ise keyfilik olarak adlandırılmıştır.

şayet ikinci seçeneği kabul edersek, bir şey kendiliğinden iyi olduğu için tanrı ona iyi demiştir olarak kabul ederiz. bu da tanrı'nın iradesinden bağımsız bir iyilik kötülük kavramı ortaya çıkarır. her şeyi tanrı yaratmış olsa da, yarattığı şeylerin iyi ya da kötü olması tanrı'ya bağlı değildir bu görüşe göre. yarattıklarının bazıları kendiliğinden iyi veya kötüdür. bu durum da temellendirmede sorunlar ortaya çıkarır. burda düşünmemiz gereken ise eğer tanrı'nın emirlerinden bağımsız ahlaki kurallar var ise, bu da tanrı'nın hakimiyetinin sınırsız olmadığını ortaya çıkarır. bu da tanrı'dan bağımsız ahlaki kuralların varlığının bir de bu kuralı ortaya koyanlar olacağını gösterir bizlere. teizmin temel argümanlarından birisi tanrısız bir ahlaki düzenin imkansız olduğudur. eğer bu seçeneği kabul edersek, bu da bizleri tanrısız ahlaki kurallarının varlığına ulaştırır.

mesela bir şeyin iyi veya kötü olması tanrı'ya bağlıdır seçeneğini kabul ettikten sonra, tanrı mutlak iyidir, kötü buyurmaz demek de bir mantık hatası ortaya çıkarır. çünkü ilk seçenekte bir şeyin kötü olmasının tanrı'ya bağlı olduğunu kabul etmiştik. diğer seçenekte kötü buyurmaz demek ortaya bir çelişki çıkarır.

iki durumda da mutlak iyinin tanımına ulaşamayız. ilk seçenekte tanrı iyi dediği için iyidir olarak kabul ederiz, ikinci seçenekte ise iyi olduğu için tanrı emretmiştir deriz.
devamını gör...

absürt komedi gibi , alman faşizmi ve hitlerin her alman çocuğunun kafasında var oluşunu konu edinen bol göndermeli, vicdanlara sığmayan yakın yy'ın dev mesajlarının içerildiği geçtiğimiz yıl oscar adayı bir taika waititi filmi. bir uyarlama filmi olduğunu biliyorum fakat kitabı okumadım, bilmem. film güzeldi izlenir arkadaşlar (+).
ayrıca;
--! spoiler !--

katil uşak.

--! spoiler !--
devamını gör...

beni iki gündür süründüren şey. geberiyorum kalp ağrısından, huzursuz hissetmekten. bilmesem gerçek olmadığını ağrının kıyamet koparırdım öyle şiddetli. velhasıl iyi gelebilicek önerisi olan varsa bir mesaj kadar uzağınızdayım.
devamını gör...

en yakın arkadaşımla seneler boyu her gece bahçede sallanırken söylediğimiz, söylerken deli gibi eğlenip güldüğümüz şarkı.. bir temmuz günü ve saat gecenin 10'u, biz en yakın arkadaşımla bahçede sallanıyoruz ve bir yandan sessiz olmaya çalışırken aynı binada oturduğumuz ve arada takıldığımız çocukları düşünerek bu şarkıyı söylüyoruz.. sonra bizim eve gelip annesini arıyoruz ve yalvara yalvara bizde kalması için izin alıyoruz... bu şarkı bana hep eski yaz gecelerini hatırlatır.
devamını gör...

kara sevda, melankoli durumu anlamına gelen kelime.
devamını gör...

devlet bünyesinde 3-6 yaş arası çocukların bilişsel, psikomotor, sosyal-duygusal, dil ve öz bakım gelişim alanındaki becerilerini geliştirecek etkinlikler planlayarak çocukların ilkokul düzeyine hazır olmasını sağlayan, okul öncesi eğitim öğretmenliği programından mezun olan kişilerin aldığı ünvandır.

tüm tecrübelerini devlette çalıştığı 12 yıl süresince edinen bir öğretmen olarak seçimimden hiç pişman olmadığım mesleğim. bölümü okuyan ya da atanmayı bekleyen meslektaşlarıma tavsiyem; her meslek grubunda olduğu gibi bizim aramızda da işini layığıyla yapmayan, tüm gün boyunca çocukları oyuncaklarla-boyamalarla kendi halinde bırakan ya da sırf velilere bu şekilde yaranacağını düşündüğü için çocuklara sürekli kes yapıştır sanat etkinlikleriyle gün bitiren arkadaşlarımız varsa çocuklarla deneyler, dramalar yapan, alan gezilerine çıkan, sınıfında imkanı (internet, projeksiyon makinası) olup teknolojiyi aktif bir şekilde kullanan arkadaşlarımız da var, ki sizlerin de onlardan biri olmak için hiçbir eksiğiniz yok. öyle şanslıyız ki en masum, en meraklı yaş grubuyla çalışıyoruz ve onlara katacağımız her bilgi ve davranış bizleri de iyileştiriyor, gelecek adına umutlandırıyor. atasını tanıyan, ülkemiz için yaptıklarını, önemini bilen bir nesli yetiştirmek ilk olarak bizim sorumluluğumuzda.
devamını gör...

yeryüzüne bıraktığım ağırlık çok büyük.
bir kurtulsam, bir dünya hafifler.
devamını gör...

sana da bi nickaltı gireyim hadi. küsme sonra. eksik kalınca huysuzlaşırsın falan nolurr nolmaz.

cinsiyetinden bağımsız olmayarak seviyorum summer'ı da mesela erkek olsaydı, direkt engellemece. sevmem hocalarım ben erkekleri.

summer'a bakıyorsun sihir gibi kadın.

kraliçem bugün nasılsınız falan diyorum, yanaklarımdan makas alıyor.

çok başka bir his bu çocuklar.
devamını gör...

rahmetli dedemin vakt-i zamanında, "ne yap et, sakın yaşlanma!" diyerek nasihat ettiğidir.
devamını gör...

genellikle evde kendime hazırladığım, çaydan sonra sevdiğim ikinci içecektir.
devamını gör...

hayat siyah ve beyazdan ibaret değil.herkesin kendine göre yasantilari deneyimleri farklı.başına gelip de bu başlığa yazanlar varsa eyvallah ama yaşamadığım bi olayla ilgili asla kesin konuşamam.
devamını gör...

55 yıldır sözlük yazarıyım. kendi kardeşinin sevgilisine nick altında övgü yazdığı için yazar hesabı kapatan admin gördüm. her türlü hilenin hurdanın döndüğü yerdir sözlükler. çok da beklentiye girmeden yazın. vakit geçiriyoruz işte. sözlük alt tarafı.

(bkz: sözlük bana karı bul lan allahlı)
devamını gör...

mutlu bireylere sahip olan ilişkidir.
zira mutlu ilişki olmaz. ilişki olur, içindeki bireyler mutlu ya da mutsuz olur. eğer siz hayata güzel bir pencereden bakmıyorsanız ve de kendi kendinize mutlu değilseniz haliyle ilişki esnasında da mutluluğu yaşayamayacaksınızdır.

bir örnek vermek istiyorum kuzenimin 7 yıllık bir ilişkisi vardı. o kadar zaman geçti diye de artık evlenelim diye düşünüyorlardı. ama sürekli bir ayrılıp barışma halindeydiler. ve birlikte (her ne kadar onlar aksini söyleseler de) mutlu değillerdi. yalnızken bizim canımız sıkılıyor deyip her organizasyona bizi de davet ediyorlardı.
kendilerine - birbirlerine tahammülü kalmamış insanlar eğlenmek için medeti, başkalarında arıyordu. şundan bahsetmiyorum grupla daha güzel olan, daha çok eğlenilen aktiviteler de elbette var ama başbaşa olmak istenilmez hale geldiyse bu artık kurtarılamaz bir hal almıştır. bunun eskimekle ilgili olduğunu düşünüyordum. bir gün sordum, ne zamandır böyle? eee biz en başından beri böyleyiz, yanıtını aldım. yani onlar mutlu olmayı bilmedikleri için eksikliğinin de farkında değildi.

kanaatimce birini ayrı kaldığında özlüyorsan, planlarına severek dahil ediyorsan ve de o da bunlara isteyerek dahil oluyorsa işte orada mutlu insanlar ve doğru bir ilişki vardır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim