kadın adı var ise ak parti sayesinde
...buzdolabını 21.yy.da evimize getiren yüce gönüllüler, kadının da ya da kız mı demeliydim yok yok perdesiz ev afedersiniz müdürüm umumi ev miydi, rızası olan da şey miydi, aman bir kereden bir şey olmaz hem bademleme de osmanlı geleneği miydi, ay hepsi karıştı... bir kere de bizim paralarımızla yayın yapan hükümet kanalı aman devlet kanalı, şehit cenazelerini paylaşırken hükümetin yaptığı yolları övmüştü, nerden geldiyse aklıma, heyecanlandım bu özel insanlar anırınca aman anılınca...
devamını gör...
tartıştığı yeniçeri askerine benim öşür vergimle ulufe alıyorsun diyen osmanlı vatandaşı
devlet görevlisine atar gider yapan osmanlı tebaasıdır. çok fazla ileri gitmemesi gerekmektedir.
devamını gör...
lucifer (yazar)
reklamın iyisi kötüsü olmaz sloganının dibini sıyıran yazar. gündelik hayatla, edebiyatla, sanatla, sporla ilgili olan başlıklarda bile bu kadar tanım yok. yazan bir daha yazmış, yazmayan" noldu" diye bakmaya gelmiş, gelmişken yazmış da çıkmış sanki. ben takdir ediyorum kendisini tebrikler.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
reçine. at kılı. kavak ağacı. reçine. yorgan. çiş. reçine. yumurta. mutlu. sigara. reçine. çekirdek. tabak. kızgın. git. gideme. vazgeç. vazgeçeme. alış. alışama. sev. seveme. git. gideme. reçine. böcek. iğde çiçeği. ıhlamur.
incir ağacında sallanıp duran bir çocukluğu kurtarmak için emek. başarısız. ağaç kesilir. birinin penceresindeki dalları karlı erik. kökleri zihnine çullanmış ağaç. bir gün ağaç olmak için mi köklerinden kurtulmak isteyecek? şaşılırdı buna.
"okuyabilsek çok ilginç olabilirdi bence."
incir ağacında sallanıp duran bir çocukluğu kurtarmak için emek. başarısız. ağaç kesilir. birinin penceresindeki dalları karlı erik. kökleri zihnine çullanmış ağaç. bir gün ağaç olmak için mi köklerinden kurtulmak isteyecek? şaşılırdı buna.
"okuyabilsek çok ilginç olabilirdi bence."
devamını gör...
kitap okumak vs kitap dinlemek
her ikisini de yapıyorum her ikisinden de zevk alıyorum. dinlemeyi daha çok spor esnasında kulaklıktan, ya da trafikte kullanıyorum. vaktim ziyan olmamış oluyor. burada bir püf nokta var. kitap okurken dikkatiniz dağılınca nasıl kitabı bırakıyorsanız dinlerken de dikkatiniz dağılınca hemen kapatmanız lazım. öbür türlü kitabın ucu kaçıyor bir daha yakalanmıyor.
devamını gör...
z raporu
yakın bir arkadaşımın, gece 00.00’dan sonra, halen dışarıdaysa karısına düzenli olarak verdiği rapordur aynı zamanda.
devamını gör...
mezbiyenbirey
nasıl ya ?? inanamadığım bir durum, hemen nickaltı açılışını yapmam lazım. kendini geri planda tutmayı seven , sözlüğün ihtiyacı olan gizli cevher dediğimiz yazarlarımızdandır. tanımlarını bizden sakladığını düşünüyorum. bir süre sonra bu iletimi editleyeceğime emin olabilirsiniz.
ayrıca gece gece ne hakkınız vardı yıllarımı bende çalmaya. paylaşılır mı bu şarkı ya. #567941
daha çok tanım paylaşmanızı dört gözle bekliyorum, takipteyiz efendim.
elinize,yüreğinize sağlık.
ayrıca gece gece ne hakkınız vardı yıllarımı bende çalmaya. paylaşılır mı bu şarkı ya. #567941
daha çok tanım paylaşmanızı dört gözle bekliyorum, takipteyiz efendim.
elinize,yüreğinize sağlık.
devamını gör...
dühat-ı arab
eski arapların kabul ettiği dâhiler. aslında bazıları bu kişilere dâhi denmesini doğru bulmaz. ya da çok çok akıllı denmesini de. çünkü islâm aleminde daha birçok çok çok akıllı, dâhi denen kişiler vardı. ayrıca bazıları dühat-ı arab'dan olan kişilerden bazılarının incelendiğinde, dâhi seviyesinde olmadıklarının görüldüğünü söyler.
bu kişiler 4 veya 5 tanedir. o kişiler şunlardır:
muâviye bin ebû süfyân - emevî hilâfetinin kurucusu, sahâbî. acele davranmayıp, işlerin sonucunu beklemekte ve uslulukta dâhi olarak kabul edilmiştir. siyasî bir dehaya da sahip olduğu bazı araştırmacılar tarafından söylenir.
hz. amr bin âs - ünlü sahâbî, devlet adamı, mısır fâtihi. siyaset dâhisi olarak kabul edilmiştir.
hz. muğire bin şu'be - sahâbî ve emevî devlet adamı. ânında karar vermekte dâhi kabul edilmiştir.
ziyâd bin ebîh - emevîler dönemi ırak valisi. büyük küçük demeden her işte üstün görüşlü olmada dâhi kabul edilmiştir.
fakat bazıları hz. osman'ın şehid olduğu dönemde dâhilerin beş kişi olduğunu belirtmiştir. onlara göre ziyâd bin ebîh yerine hz. kays bin sa'd (sahâbî, ensarın ileri gelenlerinden, hz. muhammed'in sancaktarlarından) olmalıdır. ayrıca yine onlara göre listede hz. abdullah bin büdeyl (sahâbî) de olmalıdır.
aslında diğer kaynaklarda, kitaplarda da birçok kimseye dâhi denmiştir. mesela hz. ebû ubeyde bin cerrâh (hz. muhammed tarafından cennete girecekleri daha hayattayken kendilerine müjdelenen 10 sahâbî'den biri, kumandan sahâbî) kureyş dâhilerinden sayılmıştır. bundan ilave hz. ebu bekir (ilk müslümanlardan olan sahabe, 4 halife'nin birincisi) de kureyş dâhilerinden sayılmıştır.
ayrıca hz. hâlid bin velîd'e de (hz. muhammed'in seyfullah unvanı verdiği ünlü kumandan sahâbí) harp dahisi denebilir.
bu kişiler 4 veya 5 tanedir. o kişiler şunlardır:
muâviye bin ebû süfyân - emevî hilâfetinin kurucusu, sahâbî. acele davranmayıp, işlerin sonucunu beklemekte ve uslulukta dâhi olarak kabul edilmiştir. siyasî bir dehaya da sahip olduğu bazı araştırmacılar tarafından söylenir.
hz. amr bin âs - ünlü sahâbî, devlet adamı, mısır fâtihi. siyaset dâhisi olarak kabul edilmiştir.
hz. muğire bin şu'be - sahâbî ve emevî devlet adamı. ânında karar vermekte dâhi kabul edilmiştir.
ziyâd bin ebîh - emevîler dönemi ırak valisi. büyük küçük demeden her işte üstün görüşlü olmada dâhi kabul edilmiştir.
fakat bazıları hz. osman'ın şehid olduğu dönemde dâhilerin beş kişi olduğunu belirtmiştir. onlara göre ziyâd bin ebîh yerine hz. kays bin sa'd (sahâbî, ensarın ileri gelenlerinden, hz. muhammed'in sancaktarlarından) olmalıdır. ayrıca yine onlara göre listede hz. abdullah bin büdeyl (sahâbî) de olmalıdır.
aslında diğer kaynaklarda, kitaplarda da birçok kimseye dâhi denmiştir. mesela hz. ebû ubeyde bin cerrâh (hz. muhammed tarafından cennete girecekleri daha hayattayken kendilerine müjdelenen 10 sahâbî'den biri, kumandan sahâbî) kureyş dâhilerinden sayılmıştır. bundan ilave hz. ebu bekir (ilk müslümanlardan olan sahabe, 4 halife'nin birincisi) de kureyş dâhilerinden sayılmıştır.
ayrıca hz. hâlid bin velîd'e de (hz. muhammed'in seyfullah unvanı verdiği ünlü kumandan sahâbí) harp dahisi denebilir.
devamını gör...
sağlık bakanı’nın ölüm belgesi açıklaması
millet aşı kısmını geçti hastalığın hapını falan çıkarma derdinde bizimkilerde hala ölmüş gitmiş insanın istatistiğine ayar verme peşinde. yok, dün yazmıştım z kuşağının torunları belki az gün yüzü görür diye ama onu onların da torunu şeklinde iki kuşak daha revize ediyorum.
devamını gör...
b12 vitamini
yapısında merkez atom olarak kobalt bulunmasından ve hemoglobine benzemesinden ötürü diğer adı kobalamindir.
suda çözünen ve metabolik süreçlerde kullanılan bir vitamindir.
genellikle hayvansal gıdalardan alınır.
eksikliğinde megaloblastik anemi, unutkanlık, kalp çarpıntısı gibi bir çok sorun görülür.
suda çözünen ve metabolik süreçlerde kullanılan bir vitamindir.
genellikle hayvansal gıdalardan alınır.
eksikliğinde megaloblastik anemi, unutkanlık, kalp çarpıntısı gibi bir çok sorun görülür.
devamını gör...
para karşılığı tez yazdırırken dolandırılmak
jüriyi dolandıracak dolandırıcıyı dolandıran dolandırıcılar şeklinde tekerleme yapılabilecek hededir.
devamını gör...
dış güzelliğin önemini yitirdiği an
yazmayayım yazmayayım diyorum konuşturacaksın adamı sözlük!
dış güzelliğin önemini yitirdiği an, beraber şiir okuyabildiğin vakitlerle başlar. sonra, tüm marjinalliği kenara atıp fularları çıkarıp beraber saçmalayabildiğin anlar gelir, beraber saçmalayıp beraber eğlenebildiğin gülebildiğin zamanlar. birbirine anlayış gösterebildiğin o vakitler... beraber ağlayıp beraber gülebildiğin, birlikte dik durup birlikte düştüğün... dik dururken birbirinden güç aldığın; düştüğünde yargılamadığın, düştüğünde yargılanmayacağın sonra. bir olursun sevdiğin insanla, katışırsın. vakit gelir sevmek yetmez, hayran olursun. akıl hocan olur bazı, bazı sen onun akıl hocası olursun. sen sararsın onu bazı, bazı o seni sarar.
dış güzelliğin önemini yitirdiği an, beraber şiir okuyabildiğin vakitlerle başlar. sonra, tüm marjinalliği kenara atıp fularları çıkarıp beraber saçmalayabildiğin anlar gelir, beraber saçmalayıp beraber eğlenebildiğin gülebildiğin zamanlar. birbirine anlayış gösterebildiğin o vakitler... beraber ağlayıp beraber gülebildiğin, birlikte dik durup birlikte düştüğün... dik dururken birbirinden güç aldığın; düştüğünde yargılamadığın, düştüğünde yargılanmayacağın sonra. bir olursun sevdiğin insanla, katışırsın. vakit gelir sevmek yetmez, hayran olursun. akıl hocan olur bazı, bazı sen onun akıl hocası olursun. sen sararsın onu bazı, bazı o seni sarar.
devamını gör...
hazall
çok nazik ve tatlı bir şekilde mesajlarıma cevap vermekte, kendisine ilgi ve alakasından dolayı teşekkür ediyorum.
devamını gör...
maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi
türkiye koşullarına pek de uygun düşebilen bir teori değildir. zira level 1'i tamamlamadan diğer basamaklara geçilmek durumunda kalınmış ve her basamakta eksiklerle karşılaşılmıştır. ihtiyaçların önceliğe göre sıralandığı müphem piramit.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının okuduğunda ağladığı kitaplar
fareler ve insanlar.
beni kör kuyularda kitabında da o seviyeye gelip öfkeye donusturmustum üzüntümü.
beni kör kuyularda kitabında da o seviyeye gelip öfkeye donusturmustum üzüntümü.
devamını gör...
engelli biriyle evlenmemek
çocukluğumda aksini düşündüğüm eylemidir.
adı burcu'ydu. annesi oturduğumuz sitenin çocuk parkına getirir salıncakta sallardı. zihinsel engelliydi ve çok farklı bir enerjisi vardı. burcu ve annesiyle karşılaştığımda sokakta top oynuyorsam eğer soluklanma bahanesine durup onu seyrederdim. evdeysem, kimi zaman camdan sarkıp kimi zaman da gizliden gizliye perdenin kenarından onu izlerdim.
çok güzeldi, zihinsel engelini kavrayacak yaştaydım ama sallanırken savrulan saçları, öylesine saf kahkahaları ve inci gibi parlayan dişleriyle büyüsüne kapılıp giderdim. adını öğrendiğim gibi zamanla oturduğu apartmanı bile buldum. tesadüfen de olsa ona sitenin sınırları dışında denk gelmek beni çok sevindirmişti. çünkü her hafta annemle çıktığım pazartesi pazarının kurulduğu cadde üzerinde oturuyorlardı.
annesinin elinden tutup bizim parka sallanmaya geldiğinde, çok sefer deli divane olduğum topun peşinde koşmayı bıraktığımı hatırlıyorum. çünkü onun salıncakta sallanırken mutluluğunu görmek beni herşeyden alıkoyuyordu. balkondan annem seslense ve sevdiğim yemeği pişirdiğini söyleyip beni eve girmem için ikna etmeye çalışsa bile dönüp bakmazdım. güzel yüzlü burcu ve en büyük eğlencesi olan salıncakta sallanmasını izleyip onun mutluluğuna ortak olmak, herkesten gizlediğim tutkum haline gelmişti.
o zamanlar aklım evlilik mevzularına çok etmese de onunla bir hayat kurduğumu hayal ederdim. hayalimde hep mutluydu, gülüyordu ve ben de onun güzel yüzünü görüp huzurla doluyordum. çocuk aklımla bile acaba onu hayatım boyunca böyle güldürebilir miyim diye düşündüğüm, kendimce hayallere daldığım çok olurdu.
aradan çok uzun zaman geçti. aynı muhitte oturmama rağmen çocukluğuma dair unutmadığım bir karakter olan burcu'yu yıllar sonra tekrar gördüm. o ana kadar hiçbir şekilde karşıma çıkmamıştı. onu gördüğüm zaman bir koşu yanına gidip sarılmak istedim ama onun için yabancının tekiydim, hatta yanındaki annesi için de. içimden geldiği gibi ona asla sarılamayacağımı bilmek canımı çok yakmıştı.
askere gitmeden önce, birliğime katılmama 15, 20 gün varken zaman geçsin diye oturduğumuz yere yakın bir kafede garsonluk yaptım. burcu ve annesini en son orada gördüm. sanki onları ilk defa görüyorumuşcasına karşıladım, siparişlerini aldım ve servislerini açtım. annesi pizza istedi. ben de pizzayı çok severim.
belki de 15 yıl geçmişti anne ve kızı ilk gördüğüm günden beri. zaman onu değiştirmişti sanki. çocukluğumda göründüğünden daha durgun, belki biraz daha tedirgin ve huzursuz gibiydi. ya ben? ben de çocukluğumdaki gibi hayat dolu görünüyor muydum acaba dışarıdan? birazdan çok severek yiyeceği pizzasını ona götürürken hissiz gibi olduğumu hatırlıyorum. buz gibi.
ah be burcu. seni son gördüğümde ne hissedeceğimi bilemesem de bir zamanlar seni çok sevdiğimi söylemek isterdim. çocuk aklı mı derler yoksa çocuk kalbi mi bilmem. salıncakta sallanırkenki mutluluğunu her zaman olmasa da hep hatırlayacağım. bir sonraki yaşamda beraber sallanacağımızdan o kadar eminim ki. hem de en güneşli günlerde yine bizim sitenin parkında. umarım hayat senin için hep mutlu olduğun şekilde, annen için de biraz daha kolay geçmiştir.
adı burcu'ydu. annesi oturduğumuz sitenin çocuk parkına getirir salıncakta sallardı. zihinsel engelliydi ve çok farklı bir enerjisi vardı. burcu ve annesiyle karşılaştığımda sokakta top oynuyorsam eğer soluklanma bahanesine durup onu seyrederdim. evdeysem, kimi zaman camdan sarkıp kimi zaman da gizliden gizliye perdenin kenarından onu izlerdim.
çok güzeldi, zihinsel engelini kavrayacak yaştaydım ama sallanırken savrulan saçları, öylesine saf kahkahaları ve inci gibi parlayan dişleriyle büyüsüne kapılıp giderdim. adını öğrendiğim gibi zamanla oturduğu apartmanı bile buldum. tesadüfen de olsa ona sitenin sınırları dışında denk gelmek beni çok sevindirmişti. çünkü her hafta annemle çıktığım pazartesi pazarının kurulduğu cadde üzerinde oturuyorlardı.
annesinin elinden tutup bizim parka sallanmaya geldiğinde, çok sefer deli divane olduğum topun peşinde koşmayı bıraktığımı hatırlıyorum. çünkü onun salıncakta sallanırken mutluluğunu görmek beni herşeyden alıkoyuyordu. balkondan annem seslense ve sevdiğim yemeği pişirdiğini söyleyip beni eve girmem için ikna etmeye çalışsa bile dönüp bakmazdım. güzel yüzlü burcu ve en büyük eğlencesi olan salıncakta sallanmasını izleyip onun mutluluğuna ortak olmak, herkesten gizlediğim tutkum haline gelmişti.
o zamanlar aklım evlilik mevzularına çok etmese de onunla bir hayat kurduğumu hayal ederdim. hayalimde hep mutluydu, gülüyordu ve ben de onun güzel yüzünü görüp huzurla doluyordum. çocuk aklımla bile acaba onu hayatım boyunca böyle güldürebilir miyim diye düşündüğüm, kendimce hayallere daldığım çok olurdu.
aradan çok uzun zaman geçti. aynı muhitte oturmama rağmen çocukluğuma dair unutmadığım bir karakter olan burcu'yu yıllar sonra tekrar gördüm. o ana kadar hiçbir şekilde karşıma çıkmamıştı. onu gördüğüm zaman bir koşu yanına gidip sarılmak istedim ama onun için yabancının tekiydim, hatta yanındaki annesi için de. içimden geldiği gibi ona asla sarılamayacağımı bilmek canımı çok yakmıştı.
askere gitmeden önce, birliğime katılmama 15, 20 gün varken zaman geçsin diye oturduğumuz yere yakın bir kafede garsonluk yaptım. burcu ve annesini en son orada gördüm. sanki onları ilk defa görüyorumuşcasına karşıladım, siparişlerini aldım ve servislerini açtım. annesi pizza istedi. ben de pizzayı çok severim.
belki de 15 yıl geçmişti anne ve kızı ilk gördüğüm günden beri. zaman onu değiştirmişti sanki. çocukluğumda göründüğünden daha durgun, belki biraz daha tedirgin ve huzursuz gibiydi. ya ben? ben de çocukluğumdaki gibi hayat dolu görünüyor muydum acaba dışarıdan? birazdan çok severek yiyeceği pizzasını ona götürürken hissiz gibi olduğumu hatırlıyorum. buz gibi.
ah be burcu. seni son gördüğümde ne hissedeceğimi bilemesem de bir zamanlar seni çok sevdiğimi söylemek isterdim. çocuk aklı mı derler yoksa çocuk kalbi mi bilmem. salıncakta sallanırkenki mutluluğunu her zaman olmasa da hep hatırlayacağım. bir sonraki yaşamda beraber sallanacağımızdan o kadar eminim ki. hem de en güneşli günlerde yine bizim sitenin parkında. umarım hayat senin için hep mutlu olduğun şekilde, annen için de biraz daha kolay geçmiştir.
devamını gör...
sözlükte güzel kız olmaması
ben de yakışıklı erkek göremedim. demek ki sorun yok.
devamını gör...
çalıntı tanım girmek
her yazdığımız:
"bir parça daha mı linç algısı yaratır? ",
"yazsam mı, söz söylemeye hakkım var mı? "diye düşündüm durdum.
yukarıda intihalin kötü oluşuna dair hemen her girdiyi de beğendim. ama ne olursa olsun yanlış yapanı da hep birlikte taşlıyormuşuz gibi hissetikçe de kanım çekildi.
daha çok kırmadan, dökmeden, üzmeden...
"bir parça daha mı linç algısı yaratır? ",
"yazsam mı, söz söylemeye hakkım var mı? "diye düşündüm durdum.
yukarıda intihalin kötü oluşuna dair hemen her girdiyi de beğendim. ama ne olursa olsun yanlış yapanı da hep birlikte taşlıyormuşuz gibi hissetikçe de kanım çekildi.
daha çok kırmadan, dökmeden, üzmeden...
devamını gör...
gemileri yakmak
anlayana çok şey anlatan bir deyimdir.
şimdilerde herkesin ağzında sakız gibi olsa da aslında hem vazgeçiş hem arkaya bakmayış hem de çok üstün bir cesaret ister bu deyimi kullanmak ve eyleme geçirmek.
şimdilerde herkesin ağzında sakız gibi olsa da aslında hem vazgeçiş hem arkaya bakmayış hem de çok üstün bir cesaret ister bu deyimi kullanmak ve eyleme geçirmek.
devamını gör...
