adidas hastalığı.
(bkz: aids)
devamını gör...


bana öyle geliyor ki milen kundera'nın, kadın ruhundan anlama konusunda tanrı vergisi bir yeteneği var. avuçları içinde çaresizce yatan biz kadınların ruhunu kalemiyle didik didik ediyor, içimizdeki derin arzuları, ümitsizliği, yaşama ya da yaşamama isteğini görüyor. çoğu erkek için kadınlar hep aynıdır, aynı şekilde düşünür , aynı şeyleri ister vs... ama o bunun doğru olmadığını romanlarında o kadar güzel inceliyor ki , üstelik kadınlara düşman ya da kadınlardan kaçan bir yazar değil, aksine romanlarında kadın karakter sayısı daha fazla, onlar üzerinden kadına ve insana dair düşüncelerini aktarması daha yoğun. bir yazının ona ait olup olmadığını anlamak ise hiç güç değil, tema hep aynı, mekan ve zaman bile değişmiyor. zaten amacının da bir olayı anlatmak olduğunu düşünmüyorum. normal,sıradan ve kısa olaylar üzerinden hayata ve insana dair evrensel gerçekler. onun kitaplarını okumak, sanki senden daha olgun olan iç sesinle sohbet etmek gibi bir duygu.
devamını gör...

yakuza35.
devamını gör...

edebiyatının yapılmaması gereken durumdur.
devamını gör...

küçümsüyorsa, küçülüyordur. kitapları takı niyetine alıyor, ziynet eşyası gibi sergiliyordur.

görsel şovun birinci hamur kağıda basılmış yürüyen halidir. kendini ilk ve tek basım zannetmek de cabası...

bu tarz insanların önsözünü bile okumamak lazım.

fırsatınız varsa kapaklarını dahi açmayın pişman olursunuz.
devamını gör...

şahsen ferdi özbeğen'den dinlemeyi tercih ederim. kaybedenler klübü isimli film ile tanıdığım efsane bir şarkı.

devamını gör...

başrollerinde vince vaughn ve jennifer aniston'ın oynadığı 2006 yapımı film. romantik komedi olarak nitelendirilse de bence komedi değil, dram filmi gibi bir şey. isminden de anlaşıldığı üzere film ayrılığı anlatıyor. ayrılık ve ayrılıkta kadın ve erkek tarafının neler yaşadığını anlatıyor diye özetlenebilir hatta.

filmin konusu için,



chicago’da yaşayan brooke meyers, yeterince olgun olmayan erkek arkadaşı gary grobowski tarafından hak ettiği saygıyı görmediğini ve ihmal edildiğini hissetmektedir. ondan ayrılarak, kendisini özletmeyi planlar. ancak evden kim gidecektir? her ikisi de bu noktada direnç gösterince ev bir savaş alanına döner. yaşantıları çekilmez hale gelince aileleri de müdahele etmeye başlarlar.





filmde ayrılığın hem kadın hem erkek gözünden nasıl göründüğü iyi işlenmiş. tabii eski film, yine romantik film klişelerini barındırsa da diğer romantik komediler gibi değil çünkü ayrılığın gerçekçi yanını göstermeyi başarmış gibi.

erkeklerin ilgisiz halleri, kadınların tüm ilgiyi kendi üzerine çekmek istemesi... erkeklerin ev işlerine laf söylenmedikçe yardım etmemesi ama kadınların ev işlerinin ortak yapılması gereken işler olarak görmesi...*

birtakım anlaşmazlıklar ve hop, ayrılık!

ayrılık sonrası muhakkak birilerinin geri döneceğine inanılıyor tabii ki bu filmde de gerçek hayatta olduğu gibi ama yine gerçek hayatta olduğu gibi bazı girişimler olsa da herkes yoluna gidiyor sonunda.



her zamanki romantik film önerilerim gibi bunu da boş vaktinizde izlemenizi önerebilirim. bu arada filmin imdb puanı 5,8 ve bence jennifer aniston çok güzel bir kadın.*
devamını gör...

2020 yılının temmuzuna ışınlanmak isterdim. hayatımda geçirdiğim en güzel tatillerden hatta günlerden birisiydi. hiçbiri ailem olmasa da beni hayatta gerçekten şanslı hissettiren çok tatlı bi grup insanla mükemmel bi gün yaşamıştım. istediğim her şey ordaydı. öyle bi an için gerçekten çok fazla şeyden vazgeçebilirim sanırım şuan. en kısa zamanda tekrarını yaşamayı umuyorum fazlasıyla*.
devamını gör...

kendini aklamak için bu iğrenç konuyu bile malzeme yapan ss beyanı.
devamını gör...

(bkz: cem karaca)
ölmeden önce döneklikle suçluyorlardı, şimdi kimsenin ağzını bıçak açmıyor.
devamını gör...

hayatınıza biri girdiğinde ailenizi, arkadaşlarınızı ihmal etmek bu listede en başı çeker. akabin de bireysel hobi ve sosyalliğin ortadan kalkması, siyam ikizi gibi yapışık yaşama gelir. çiftler birbirine yaşam alanı bırakmalı, birey olduklarını unutup her şeyi birlikte yapma güdüsünden sıyrılmalı ancak o zaman monotonluktan uzak ve daha kalıcı bir beraberlik sağlanabilir.
devamını gör...

"eğer bir aptala laf anlatmaya çalışırsan, dışarıdan bakanlar 2 aptalın sohbet ettiğini sanar."
devamını gör...

dünya edebiyatının dev isimlerinden, bir yazardan daha fazlası olan, faust gibi bir başyapıt yazarak edebiyatı olduğundan daha yüksek bir yere taşıyan johann wolfgang von goethe’nin bu dünyadaki görevini tamamlayıp ayrılmak üzereyken sarf ettiği son sözleridir.

1832 yılında görevinin yapmış olmanın verdiği huzurla dünyadan ayrılmak üzereyken söyler bu sözleri büyük yazar. bu sözlerin fiziksel olarak muhattabı yardımcısıdır aslında.

ancak bazı insanlar ne yaparlarsa yapsınlar, yaptıkları şeyi nasıl ve ne amaçla yaparlarsa yapsınlar ortaya mutlaka bir sanat eseri, üzerinde düşünülecek bir felsefi ve edebi bir şaheser çıkarırlar.

goethe de benim için kesinlikle böyle bir insandır. nietzsche’nin übermensch dediği adamdır o. yazdığı her cümlenin derin bir anlamı olduğunu düşündürür. sanki edebi bir mükemmellik örneğidir büyük yazar.

bunları neden söyledim? çünkü yazar ölmeden önce bu sözleri gözlerindeki görme kaybı yüzünden yardımcısında perdeleri açmasını istediği için söylemişti. sadece dünyayı son kez daha aydınlık görmek için.

ama yazarın bu sözleri edebi ve ilahi ışığın peşinden koşmuş bir yazar için göründüğünden daha da anlamlı bir şeydi aslında.

bazı geceler, eğer dolunay varsa perdelerinizi aralık bırakıp goethe okumayı deneyin bence. yazara borcumuzu belki böyle öderiz.
devamını gör...

tamam dış görünüş önemli değil diyoruz ama güzel kadınların/ yakışıklı erkeklerin hayata 1-0 önde başladığı, kapıların onlara hep daha kolay açıldığı da gün gibi ortada.
devamını gör...

1 aydır kullandığım maske. maskenin kulağa gelen tarafı yumuşak ve güzel lakin maskenin alt tarafı biraz gevşek gibi keza burun kısmı da öyle.
devamını gör...

çok felsefik bir neden aramaya gerek yok, canı istemediği içindir.
devamını gör...

bir diyalog esnasında karşısındaki kişiye saygısızca aklına ve ağzına gelen her şeyi söyleyen kişi, bunun karşılığında karşısındaki kişiden de hiç hoşuna gitmeyecek şeyler duyabilir, anlamına gelen söz.

bir örnek;

zengin ve şımarık bir adam, dar bir yolda filozof diyojen ile karşılaşır. tiksintiyle diyojen'e bakar ve şöyle der:
- ben bir serseriye yol vermem.
diyojen kenara çekilerek cevaplar:
- ama ben veririm.
devamını gör...

hocam aykut uç yiyo
devamını gör...

unutulanların yerine konulan geçici elemanım. asıl sahibi geldiği anda şutlanıyorum. (bkz: xay=şey)
devamını gör...

"benim hastalığım yalnızca şu ki, tüm şehirde yirmi yılda sadece tek bir akıllı adam buldum, o da bir deli ! "
anton çehov - altıncı koğuş .
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim