dile getirilmesi yasak olandır.
şimdi ismini vermeyeceğim bir çaylak, dün 16 karma puan ile yazar yapıldı ve bunu gündeme getirmek istesem de açtığım başlıklar sansüre uğradı. bakınıza tıklayıp gör. (bkz: sözlüğün ekşimesi)

üstüne basıyorum, çaylak kayırıp tanıdığını, sevdiğini yazar yapan ekşi sözlüğe bir başkaldırı olarak çıkmış kafa sözlüğün bu kayırma olayına karışması hiç hoş olmadı.

moderasyon benimle iletişime geçti ve "davetiye çıkardığımı" söyledi. bu durumun istisnai olduğunu bildirdi, ben de ona kendi koydukları sınırlara uymaları gerektiğini bildirdim. bu yüzden 12 ocak saat gece 01:00 civarında sessizce 24 saat uzaklaştırıldım. bir arkadaş daha aynı dakika uzaklaştırıldı aynı konuya ses çıkardığı için (bkz: foo)

kendimizi eleştirerek ileri gidebiliriz, yücelterek değil.

edit: başlık sol'dan düşürülmüştür.
devamını gör...

bazı dayılarda bu koku tene öyle işlemiştir ki,koku olmaktan çıkmış farklı boyuta ulaşmıştır.sanırsınız ki son duşunu 1985'te almıştır.
devamını gör...

bir heykel, bir bina, sabitlenen bir an, bir giysi, bir hareket, değişim-dönüşüm, sonu olan-biten bir şey sanat eseri olabiliyorsa yaşamlarımız neden olmasın? yaşamımıza katacağımız; estetik, zarafet, farklılık, bilinç, özgünlük gibi katmanlarla onu sanatsal açıdan da değerli yapamaz mıyız? yaşam sürecimiz sanatsal olabilir mi?
devamını gör...

hırsını alamamış, içinde kalmış. iki kere daha terk etse, üç-beş kere patlatsa rahatlar.
devamını gör...

inanması güç olan bir kaynaktan size herhangi bir mesaj gelirse bu mesaja inanmazsınız. fakat aradan zaman geçtikten sonra mesajı hatırlayıp, kaynağını unutmanız onun inandırıcılığını arttırır.

kavramı ortaya atan kişi psikolog carl hovland'dır. anlatmak istediği şey sizin o an yalnızca mesajı hatırlamanız ve "evet, böyle bir şey görmüştüm." demenizdir. kaynak umurunuzda olmaz.
devamını gör...

ben eskiden bunun "bir anda" olduğuna inanmazdım. sonra bir anda fark ettim aşık olduğumu. yıllarca sözümona taş kestirdiğimiz kalbimizi eritip, toz konduramadığımız yalnızlığımıza anında sırt döndürebiliyormuş. güçlü bir şey bu. üzerine konuşacağız, bu işleri iyi bilenler arasında bir dertleşme olacak. biralarımız ve çerezimiz hazır; alkol ve müzik de etkisini gösterdiğine göre başlayalım.

ilk olarak, insan aşık olduğunu gün boyunca onu düşünüp, işlerini, odağını ertelemeye başladığında anlıyor. sözgelimi akşam oyun oynayacaksınız ya da film izleyeceksiniz. hiç şansı yok. çıkarsınız balkona, yakarsınız bir sigara ve onu düşünürsünüz. herkesin hayalleri farklı farklıdır ama her biri titizlikle işlenir. adım adım kurgularsın sahneleri. yanlış olan, tutarsız olan bir durum olursa durdurursun mesela hayali. orayı düzenlersin, tekrar tekrar oynatırsın. otobüs durağında sarılmışsındır. orada olmaz, otobüs ve insanlar vardır. o halde otobüs durağının biraz ilerisinde sarılırsın, daha rahattır. olmayacak şeyleri de düzenlersin. öpersin mesela. haha, hop dedik! daha erkendir a.koyim. daha 2 ay geçmiştir ve öpmek için erkendir. hemen geri sararsın, öpücük yoktur. sadece sarılmak yeter de artar bile. allah bereket versin. bir bakmışsın hava kararmış, 1 saattir aynı yere bakmışsın ya da şarkı listenin sonuna gelinmiştir. sigara paketinin dibi görünmüştür; ne hayaller üflenmiştir gökyüzüne. nefistir gerçekten. çok güçlüdür.

allah bereket versindir aslında. eh, bu kadarı yetmelidir neticede. yetmez. bir kadın vardır; bedenen orada değildir ama oradadır. heyecan bastırıyordur sürekli. mutlusundur işte. lakin yetmez. aşk, benlikten bilince buram buram akar. o durmak istese sen durmazsın. "ben biraz uzanacağım, bugün erken uyuyacağım" der kaçarsın. sonra 3 saat geçer, kalkar bir sigara içersin. ne oldu ? "uyku tutmadı a.koyim, kafamız bozuk." haha. kafa falan bozuk değildir, "sevdiğim kadını düşünmek için biraz yalnız kalmak istedim" diyemezsin. aşk biraz özeldir neticede. akıtırsın aşkı her zerrene. bir noktadan sonra bilinç alarm vermeye başlar. hayallerden alınan haz, yerini ızdıraba bırakmaya başlar. bunun sebebi şudur abicim: o ellerini tuttuğun, sarıldığın insanın hayalinde yarattığı duygunun gerçeğini istiyorsun. bu kadar basit. net bir şey. o hissin bir imitasyonunu kafanda kurgulayıp yaşamak yetmiyor insana işte lan. bu kadar basit a.koyim.

işte bu noktada arızaya bağlıyoruz. çünkü hayalimizde kadın, biz ona sarılmak istediğimizde sarılıyordur. çünkü biz öyle istemişizdir. lakin gerçekler farklıdır. gerçek nedir biliyor musunuz ? "bu akşam beraber yemek yiyelim mi ?" bile diyememektir. haha, bu kadar uzaktır işte hayallerle gerçekler. sonra diyelim ki yemeğe çıktık. öyle bir duygusal ortam olur ki davet kabulu tamamen nezakettendir. telefon eldedir, biz sohbet ederken birileriyle konuşulmaktadır. taksi durağına yürüdük. "hadi görüşürüz" deyip kapıyı vurup girer. haha, eve kıçından vurulmuş gibi topallayarak dönersin.

bazıları, hayal dünyası ile gerçek arasında bir ilişki kurar. gerçekler acıdır maalesef, bunu bilirler. o yüzden o günün kurgusunu, kendi hayallerinden ziyade karşısındakinin davranışlarından yapar. basit bir ortamda, birer dal sigara içilmiştir. mevzu basittir. 10 dakikadır toplasan. lakin dakikada bir mesaj için telefona bakılıyordur. nedir bu ya a.koyim. sen, onun gözlerinden başka bir yere baktığın zamanlarda dahi "dön hadi, konu aç, onu dinleyeceğin, onun da konuşacağı bir şey bul aptal herif" diye kendine kızarken, o başka bir insana cevap yetiştirmektedir. senin için adil değildir ama gerçektir. sen onu, o başkasını.

bu sahneye bakarsın, o akşam yemeği davetini düşünürsün. vay anasınıdır ya. altı üstü 2 saat beraber oturup sohbet etmektir bütün mesele. işin içine duygular, başka başka hayal kırıklıkları, umutsuzluklar girince bir anda imkansız gelir o basit yemek. basit bir yürüyüşün arkasından bir sarılma; çok uzaktır artık senden. kendi kendine gelin güvey olmuşsundur kaç gecedir. hiçbirinde aklına bile gelmemişsindir belki. kendin çalıp oynamışsındır. kendi kendini aldatmışsındır.

hepsini bir toparlarsın. "peki" dersin. "bu işler böyleymiş, bizim haddimize değilmiş." artık kenardasındır, kenarı kabullenmişsindir. mücadele yoktur, cesaret yoktur ortada. bir yandan da eskisi gibi yalnızlığınla mutlu değilsindir artık. seni kucağından bir anda bırakmıştır ve tutmasını istediğin insan da tutmamıştır. sen düşerken, o bunu görürken, başka yöne bakmıştır işte. şimdi ne yalnızlık tutar elini ne de aşk. ikisinde terk edip gitmiştir kısacık bir sürede, sahipsiz kalmışsındır. düşüp, paramparça olursun.

bir kenarda, yavaş yavaş kırılan parçalarını toplamaya başlarsın. ilk bir iki gün geçer, biraz toparlanma var gibidir. üçüncü gün, zihnini aldatmaya gücünün kalmadığı zaman, bir anda tüm sahneyi görürsün. parçaların her yerdedir. çok yükselmiş ve büyük düşmüşsündür. artık zaman lazımdır, yine, yeniden zamana sığınırsın.


bu aşkın kavuşulduğu versiyonunu hiç deneyimlemedim. deneyimleyemediğim şeyi de yazamam. ben aşkın, acısını yaşayanlarla konuşabilirim ancak.
devamını gör...

orjinal dilinde forushande, türkçe çevirisiyle satıcı
iranlı ünlü yönetmen asghar farhadi'ye yabancı dilde en iyi film oscar'ını getiren 2016 yapımı bir başyapıt.
[ilk oscar'ı; a separation (film)]

farhadi sineması özgünlüğünü; aktardığı sade hikâyeleri, etkileyici bir şekilde yansıtmasıyla alıyor.
yaşadıkları topluma nazaranla daha entelektüel sayılabilen evli çift rana ve emad'ın başlarına gelen bir olayla, hayatlarının nasıl değiştiğini konu ediniyor.
iyinin ve kötünün birbirine karıştığı, ahlâki sorgulamaların ince ince işlendiği bu yapımı izlerken zamanı unutup, üçüncü bir göz olarak filmde hissedeceksiniz kendinizi.
devamını gör...

sayısal loto, milli piyango ve devletin elindeyken en ilgi gören oyundu. milli piyango önce varlık fonu'na devredildi. bu fon, sayıştay denetiminde ve ihale yasası kapsamında değil. böyle olunca da sayısal loto, demirören - sisal grubuna özelleştirme yoluyla kolayca satıldı. satıştan sonra da ismi çılgın sayısal loto yapıldı, sistemi değiştirildi. devletin elindeyken 49 rakam arasından 6 rakam bilmek gerekirken, özele geçince 90 rakam arasından 6 bilmek gerekti. bu yüzden haftalardır kazanan çıkmıyor. şimdi bilen çıkmayınca şirketin kasasında biriken para çoğalıyor. devletin elindeyken yapılmayan sistem değişikliği özele geçince yapıldı.
devamını gör...

yeni anayasa geçirme formülü:
1-toplumun genelinde rahatsızlık uyandıran maddelerinde değiştirilmesini taahhüt et,
2-toplumun genelinde umut uyandırmanın önündeki maddeleri kaldır, zıttı maddeler ekle,
3-anayasa değişikliğinde olmayan ancak yök gibi çoğu insanın rahatsızlık duyduğu "cunta kurumlarının" kaldırılacağını vaat et,
4-kendi istediğin maddeleri ve çıkarına maddeleri ekle,


sonuç: yetmez ama evet! ve popüler desteklemeler ile anayasayı geçir.

senaryosunun uygulanacağını düşündüren sözdür. bunlar hep yapıldı!
devamını gör...

ya çok seviyoruz, ya nefret ediyoruz. ya çok mutluyuz, ya çok diplerde. ya feministsin ya kadın düşmanı olmalısın. ya atatürk seversin ya osmanlı. taraf olmazsan, bertaraf olursun mantığı var çoğumuzda. önyargılarımız sağolsun beynimizde öyle bir kodlama yapmış ki* bir yazıyla, bir kıyafetle, bir davranışla karakter analizi yapıp o insanı kafamızda kötü ya da iyi olduğuna hemen karar veriyoruz.
bizim ülkemizin insanlarının bunu yapmaya ne kadar meyilli olduğunu kutuplaşmalardan rahatça görebiliyoruz.
t. ülkede sakin, ılıman, siyah ve beyaz dışında grilerin de olabileceğini düşünen insan sayısının az olmasına yakarış.
devamını gör...

böyle başlıklar açarak insanların başkalaştırılması, sınıflandırılması çok gereksiz. boyu 1.55 tir , yani?
devamını gör...

kendinden çok başkalarının düşüncelerini önemsemek
devamını gör...

reis çıkar, "yine birileri şov peşinde" der. %50 yi mansur başkan'ın şov yaptığına inandırır.

ülkede hiçbir şey değişmez; sadece bizim hoşumuza gider, konu kapanır, perde iner. umarım gençler aradaki farkı anlayabiliyorlardır.
devamını gör...

bilgi, inansam da inanmasam da gerçektir. hata varsa değişir ve güncellenir. yeni gerçekler oluşturulur.
inanç ise bir şeyin olup olmamasından bağımsızdır.
örnek verecek olursam. canlının en küçük yapı birimi hücredir. bu bir bilgidir. doğruluğu kanıtlanmıştır. inanmak veya inanmamak bunu yok saymaz.
inanç ise bütün somut şeylerden bağımsızdır. kanıta ihtiyaç yoktur. inanırsan vardır.
devamını gör...

yeni tanıştığım insanların istisnasız hepsinin çok iyi kalpli olduğunu düşünüyorum. bu nedenle zamanla yediğim darbeler beni daha çok yaralıyor. akıllanıyor muyum? hayır. bu konuda asla iflah olmuyorum.
devamını gör...

(bkz: what goes around comes around)
devamını gör...

bulgaristan göçmeni bir ailede doğduğumdan tüm hayatım boyunca çevremden dinlediğim zırıltı. kimisi direk göçmenler pinti der. kimi yumuşatır, ''göçmenlerde pek bir tutumlu canım'' der. pinti mi tutumlu mu orasını size bırakıyorum. benim bu başlıkta değinmek istediğim husus işin arka planı.

1877-1878(93 harbi) sonrasında balkan toprakları kademe kademe osmanlı'nın elinden çıkmaya başladı. haliyle balkanlar genelinde bulgaristan özelinde, bölgede yaşayan türkler için karabulutlar semaları kapladı.

ilk olarak psikolojik şok oluştu. düşünün hakim etnik unsurken azınlık konumuna düşüyorsunuz. haliyle anavatana göç etmek aklınızda yer ediveriyor. yeni bağımsızlık kazanmış ateşli bulgar milliyetçileri sizi işinizden etmeye, köyünüzden sürmeye başlıyor.

böyle bir ortamda har vurup harman savuramazsınız elbette. napacaksınız, sürekli birikim. boru mu ilk fırsatta göç edecek, anavatanda sıfırdan başlayacaksınız hayata.

birde işin sosyalist eğitim boyutu var. 1945'ten sonra bulgaristan krallığı yıkıldı. bulgaristan halk cumhuriyeti kuruldu. ve bulgaristan komünist partisi liderliğinde sosyalist rejime geçildi. okuyup, araştıran veya o dönemi yaşayanlar iyi bilir. sosyalist sistem har vurup harman savurmaya karşıdır. özünde ürettiğin kadar tüketmek vardır.

böyle bir eğitim sisteminde yetişip, serbest piyasanın hakim olduğu bir ülkeye göç edince haliyle tutumlu veya cimri ifadelerine maruz kalıyorsunuz.

toparlarsak; travmanın yarattığı bir tutumluluk vardır. aldıkları eğitim sisteminden gelen ekonomi ile ilintili kalıp davranışları vardır.
devamını gör...

"hoşgeldiniz" dediğiniz anda sizi esir alan kişidir.
devamını gör...

ülkemizde müze ler , soyulmaya, yağmalama, orijinal eserleri sahteleri ile değiştirmeye, hazinelerimizi yurtdışına satma ya,üs olarak kullanılan yerlerdir.
dürüst, namuslu müze müdürlerini tenzih ederim.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim