kendine saygısı. umudu. hayalleri.
devamını gör...

"...ağaçların acıyı hissedebildiğini, hafızaları olduğunu ve ebeveyn ağaçların çocuklarıyla birlikte yaşadığını öğrendiğinizde, artık onları
sanki sıradan bir işmiş gibi devasa makinelerle kesip hayatlarını altüst edemiyorsunuz. "
ağaçların gizli yaşamı-peter wohlleben
devamını gör...

uzun vadede en çok yapmak istediğim zor bir iştir. kendimce bir yol haritası çizdim, belki bunu isteyenlere bakış açısı olur diye paylaşmak istiyorum.

bunu yapmak için öncelikle bol bol okumak gerekiyor. ancak okumaktan kastım, şu kadar kitap okumak değil. bunu yaparak hiçbir yere varamayız. "bir ayda dört kitap bitirdim" diyen bir insanın yaklaşımı bana hiçbir zaman anlamlı gelmedi. bir insanın okuduğu şeyler, ilgi alanından, merakından bağımsız olursa orada çıkacak tek sonuç verimsizlik olur. içselleştirerek, anlam vererek okunan bir kitap size dört kitaptan fazlasını kazandırır. bu benim cılız bir analizim olabilir ancak bakış açımı şöyle somutlaştırmak istiyorum, karar size kalmış:

sözgelimi ayda dört kitap okumuş bir adamın, eğer ki rastgele seçilmiş dört kitapsa veya bu işi nitelikten ziyade nicelik açısından değerlendiriyorsa ulaşacağı sonuç şu olur: bindokuzyüzseksendört harika bir distopya doğrusu! evet, tam olarak böyle olur. yüzeysel kalır, kurgu çok kısa zamanda kaybolur, size kalan üç beş etkileyici sahne, hayal dünyasındaki bir miktar gelişim ve size verdiği haz. işte bu kadar. ancak, yine sözgelimi aşkı anlamlandırmak isteyen bir adamın vadideki zambak okuması ile alacağı sonuç şu olur: okuduktan sonra geçen on yıldan sonra bile "aşk, bir tutkudur; tahayyül ötesi bir şeydir, insanın diğer tüm düşüncelerini, hayallerini, tutkularını, maddi manevi tüm tasarrufunu bir paçavra gibi fırlatıp atabileceği bir güçtür; ah, benim minik henriette'im. bu yüzden içselleştirilerek okunan, merak duygusuyla yola çıkılan okumaların verimi yüksektir. ben buna, biraz da mühendislik yaklaşımıyla şöyle bir yöntem geliştirdim:

öncelikle yazacağımız romanın kurgu temelli mi olacağı yoksa gündelik yaşama bol atıfta bulunulan, duyguları, insan olmayı, yaşamı anlatan, kurgu yönü ağır basmayan bir roman mı olacağını seçeceğiz. ben bu konuda daha çok ikinci seçeneği değerli buldum. okuma yaparken de bu yönde kendimi geliştirmeye karar verdim. bu yüzden de kurgu temelli, örneğin seferad gibi romanlar bana film izlemiş hissi verirler. eğer bir celine paragrafına benzer bir çözümleme bulamazsam, romandan uzaklaşırım. gözlerim sürekli "hadi abi, başla artık şov yapmaya" diyerek o girizgahı arar.

bu konuda da fante, celine, proust gibi üstadları örnek alıyorum. yukarıda söylediğim gibi "işte bu, baba sen busun ya" derim. daha önce de söylemiştim, genellikle fenerbahçenin 90. dakikada gol atıp kazanmasına sevindiğim gibi, çocukça bir sevgi kaplar içimi; baş parmağımı öpüp havaya kaldırarak "sen bu hayata rastgele gelmiş olamazsın, sen bu dünyaya ait olamazsın" gibi şeyler söylerim. bu adamlar benim dostum abi, bu adamlar benim ulu önderlerim. bol bol dostoyevski, turgenyev, tolstoy, gorki, goethe, balzac, zola, canetti, camus vs. vs. okudum. oralardan da çok farklı bakış açıları ve yaklaşımlar öğrendim. ancak ulu önder celine, fante ve proust temelli bir görüşü tercih ettim. felsefi bir temel de bence olmazsa olmaz. bu yüzden schopenhauer okudum bol bol. 2. dünya savaşı, insanlarda birçok insanı duyguyu tanımlama, hatırlama ya da yok etme fırsatı verdiği için hitler almanyasını, mao çin'ini, stalin rusyasını okudum ansiklopedilerden, belgesellerden o savaşı, sefaleti hissetmeye çalıştım ve sonuçta bir savaş karşıtı olmayı, savaşın bizden çaldıklarını anlamaya birazck yaklaştım. ilerleyen zamanlarda, ekonomik özgürlüğümle beraber felsefeye daha da eğilmeyi düşünüyorum. özellikle freud ve jung gibi psikoloji alanında çalışmalar yapan üstadlara da başvurmak elzem. başkaları da ona göre tercihini yapacaktır.

şimdi bunun diğer aşaması yazmak. yazmak için de öncelikle denemeler, kendi bakış açınızla yorumlamalar yapmamız gerekiyor. benim entrylerimi okuyanlar varsa, mutlaka bir duyguyu, bir olayı, kişiyi kapsamlı bir şekilde ele almaya çalıştığımı görürler. genellikle entrylerim de küçük pasajlar şeklinde oluyor.

yine son olarak çok önemli olduğunu düşündüğüm, bir konuya dikkat çekeceğim. bana göre, kendi yaşamına, çevresine, çevresinde dönen dramlara, hayal kırıklıklarına, hüzünlere, ızdıraplara kayıtsız kalmış bir insan kitap falan yazamaz. o yüzden yaşanılan olayları "bunu yapan maldır, net" ya da "seven insan bunu yapar, gerisi boştur" "aldatan namussuzdur, bu kadar" gibi sığ, iğrenç bir şekilde değerlendirmemeye dikkat ettim. ortada bir şerefsizlik varsa da bu şerefsizliğin sebeplerini, sonuçlarını düşünmeye özen gösteririm. bir de bu konularda sevgili dostlarıma vereceğim en önemli tavsiye, insanları dinlemek olur. bol bol yaşlıları dinlerim. kendi dedemi ananemi, arkadaşlarımın büyüklerini denk geldiğim anda çay demleyip saatlerce dinlerim. hiçbir zaman yaşayamayacağınız tecrübeleri de bu şekilde empati gücünüz oranında deneyimleyebiliyorsunuz. örneğin; benim dedem 1970 yılında ırak felluce'ye çalışmaya gitmiş. 6 aylık sürecin her detayını defalarca dinledim. bir yol hikayesini, yola çıktıkları saatten mercedes otobüsün modeline kadar, bu yolculukta hissettiği duyguları, sınırı geçerken hissettiklerini, orada çalışan işçi sınıfının davranışlarını, hikayelerini hepsini dinledim.

bunlar size müthiş tecrübeler katıyor inanın, mutlaka yaşlıları, deneyimi nispetinde başından bir iş geçmiş insanları dinleyin. tüm bunları sentezleyecek beyniniz. sonuçlar çok güzel oluyor, inanın farkı hissediyorsunuz. bir konuda gayet normal bir konuşma yapıyorsunuz ve karşılığında "ya sen nasıl böyle konuşabiliyorsun" diyor insanlar. o sentezi beyninize bırakın, şovunu yapacaktır. hepimize iyi okumalar dilerim, inşallah bir gün istediğimiz şeyleri yapabiliriz.
devamını gör...

celal şengör, ilber ortaylı, fatih altaylı ve erol mütercimler...

artık siyaset din felsefe tarih konuşalım derken menemen tavada yanar herhalde. gerçi fatih bu işlere meraklı gibi wp fotoğrafında ıstakoz yaparkenki pozu vardı...
devamını gör...

erişkinlerde nazal polip'in (halk tarafından burun eti olarak bilinebilir) en sık nedenidir.
devamını gör...

voca.ro/15zK5SuczBpl
ne sen bulutsun ne de ben yağmur..
devamını gör...

günaydın sözlük.

bugün böyle kuru kuru bir günaydın yazıp çıkasım var. keyfim yok. o kadar soğuk ki hava sabaha doğru burnum donmuş. evin suyu bile donmuş.

donmayacağınız bir gün geçirmeniz dileğiyle.

gidip kendimi sobanın üstüne asacağım. ateşin bol olsun whis diye whis'leyen hanginiz?
devamını gör...

önlenemez. tarih boyunca bu böyle olmuştur. bu yüzdendir ki marx din kitlelerin afyonudur demiştir. birileri daima bir dini, ilahi veya değil veyahut kendi kurduğu, istismar edecek ve amacına ulaşmada güvenli bir yol olarak kullanacaktır. çünkü kutsallara sırt yaslamak son derece huzur vericidir. hem bu durumda makyavelizmin iki temel iktidarda kalma yolu birden uygulanabilmektedir. çünkü dinlerle hem korku hem sevgi sağlanabilir.

bu demek değildir ki dinler yalan. inanç kişiseldir. ancak dinler, insanlık tarihi boyunca olduğu gibi son insana dek istismar edilecektir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

her gün hakkında daha önce sözlükten uzaklaştırılan psg kullanıcı adlı yazar olduğuna dair bilgiler paylaşılan yazar. zaten bunu anlamak için öyle çok bir şey yapmaya da gerek yok. adam/kadın zaten bıraktığı yerden aynı başlıklara ve passat güzellemelerine devam ediyor. tanınmamak gibi bir derdi yok yani. o yüzden bir hafiye edasıyla psg olduğuna dair şiirlere, imalara gerek var mı? bilemedim gerçekten. *

bir kere daha sözlükten uzaklaştırılana ya da kendi uzaklaşana kadar -eğer olacaksa- yazmaya devam edecek ve devam etmesi de gereken yazar. sonuçta yeni kullanıcı adı ile kayıt olduktan sonra çaylaklık dönemi geçirdi ve yazdıkları yönetim kontrolünden geçerek yazar yapıldı. sahi öyle yapıldı değil mi? *
devamını gör...

ben de diyordum ne zaman dış güçlere bağlanacak olay diye lakin anında akp’li vekil enes kara’nın ölümünden için, dış güçlerin ülkemiz içindeki oyunları demiş. bunlar cemaatlere laf söyletmemek için türlü şaklabanlık yapmaya devam etsinler sonra o cemaatlerden tekme yiyince iş işten geçmiş olacak… insan gerçekten hayret ediyor be, valla bak…


tbmm’de basın toplantısı düzenleyen akp'li karahocagil, gazetecilerin enes kara ile ilgili bir sorusuna “böyle baskılar doğru değil. cemaatlere mal etmek de doğru değil. cemaatlerde bir tane oluyorsa, ailelerde onlarca oluyor. kumar oynayan, içki içen ailelerde onlarca oluyor. onlar hiç gündeme gelmiyor ama burada enes kara üzerinden cemaatlere, müslümanlara vurma gayreti içerisinde. tek amaç, ‘müslümanlara nasıl vururuz’un hesabı. biz, bunu, gençlerimize ‘dış güçler’ deyince de biraz zorlarına gidiyor ama bu bir gerçek. dış güçlerin ülkemiz içindeki oyunları' dedi.


kaynak; onedio.com/haber/akp-li-vek...
devamını gör...

--- alıntı ---

rom ile ispanya – amerika savaşı sırasında tanışan amerikan askerleri, küba’yı işgal ettikleri sırada bir barda toplanırlar. daha önce rom içen bir asker barmene seslenir! “bana bir kola ve rom ver!”

barmen kola ve romu karıştırır, üzerine bir dilim de limon ekler. askerler bu içkiyi o kadar çok severler ki “yaşasın cuba!” yani “cuba libre” diye bağırırlar. hikaye ne kadar doğrudur bilinmez ama cuba libre’nin enfes tadı tartışılmaz bir gerçek.

malzemeler

4 cl kola
4 cl rom (bacardi veya havana club)
kırık buz
lime – yeşil limon

--- alıntı --- buradan
devamını gör...

muhammed peygamber'den sonra en fazla ilme sahip olduğu anlatılan halife.

zülfikar'dan keskin kılıç, ali'den büyük yiğit yoktur.” yazar kılıcının üzerinde.
devamını gör...

yabancı bir memlekete gidildiğinde adres sorma konusunda akla gelmesi gereken meslek erbabı. bu meslek erbapları mahallesinden caddesine, sokağından kapı numarasına kadar her türlü ayrıntıya hakimlerdir.
devamını gör...

aşırı kitap düşkünlüğü olarak tanımlayabileceğimiz bibliyomani, kitap toplama ve biriktirmenin çok ciddi bir seviyeye ulaştığı obsesif kompülsif bir hastalıktır.

bu terimi ilk kullanan kişi dr. john ferriar'dır. ferriar bu sözcüğü, 150 binden fazla kitapla dolu sekiz evi ve yaklaşık 100 bin sterline mal olmuş bir kitap koleksiyonu bulunan richard heber için kullanmıştır.

bibliyomanlar, kitapları okumak için satın almazlar. onlar için kitap satın almak bir arzudur. ve bunun için her şeyi yapabilirler. cinayet işleyen bibliyoman hastaları bile kayıtlara geçmiştir.

bibliyomanlar, kitaplar konusunda çeşitli amaç ve isteklere sahip olabilirler. kimi bibliyomanlar kitapları kokusu için toplar, kimileri kapaklarına hayrandır, kimileri yazınsal mirası korumak için toplar, kimileri mal varlığının ve gücünün sembolü olarak toplar, kimileri özel olarak ilgilendikleri alanla ilgili yazılmış kitapları toplar. sonuç olarak istek farklı olsa da amaç aynıdır: kitap toplamak.

tarihin en ünlü kitap hırsızı, bir bibliyoman olan stephen blumberg’tir. akıl hastası da olan stephen blumberg yirmi yılda 20 bin kitap, 11 bin de tarihi yazı çalmıştır. aslında para kazanmak amacıyla sık sık antika eşyalar çalan stephen çaldığı kitapları hiç satmamıştır.

yine ünlü bir bibliyoman da thomas phillipps (1792-1872). ölümünde 160.000 kitap ve el yazması içeren koleksiyonu vardır.
devamını gör...

66. selam olsun hepsine, gözlerinizden öpüyorum.
devamını gör...

#742784 kuş ölür sen uçuşu hatırla.
devamını gör...

çaylaklık geleli 24 saat dolmadan “ama ben yazarım, sen çaylaksın haddini bil!” -ciler de türemiş burada da. sen okumuyor olabilirsin ama ben okuyorum o okuyor, ne olacak? zaman farkıyla üyelik alıp yazar olanlarında usta- çırak zihniyetine sahip olması da bir tuhaf. hem yazmadan, okunmadan nasıl yazar olacak çaylaklar? bekleyerek mi?
devamını gör...

bir seviyede olması ile beraber aşırı irite olduğum durum yahu bu adamlara tapan arkadaşlara sesleniyorum? o bindiği lüks araçlar senin paran. toplum sözleşmeni unutmayın (bkz: toplum sözleşmesi)
devamını gör...

sonuna yetiştim ama beğendim, kendi aralarındaki makaradan keyif aldıkları için, dinlemek de eğlenceliydi, halil sezai nin o şarkısındaki atarlı sözlere aynen bende öyle takılmıştım, kafalar aynı demekki :)

bir sonraki muhabbetlerini merak ediyor insan, bu böyle olmuş, tamamdır.

*tuvalet muhabbeti de fazla rahattı..
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim