depresyon belirtileri
aydınlık yerlerin rahatsızlık vermeye başlaması, gülme yetisini kaybetmek, neden yalnızım neden yanımda kimse yok gibi sorular sormak.
devamını gör...
şahsiyet
izlediğim en kaliteli yapımlardan biri. ayrıca şahsiyete benzer bir mini dizi arayanlara yine haluk bilginer'in başrol oynadığı masum'u öneririm.
devamını gör...
normal sözlük'teki aile ortamı
benim muhtemelen yine tek çocuk olacağım aile ortamıdır.
devamını gör...
agnostik
yaratıcıyla ilgilenmeyen olarak bilinse de bu yanlış bir tanımdır. yaratıcının varlığıyla ilgilenmeyen apateizm dir. agnostik bir kişi işe tanrının varlığının bilinemeyeceğini savunur.
devamını gör...
bir genç kızın gizli defteri
ipek ongun tarafından yazılmış 12 serilik kitap.
bizim nesilin çocuklarının çoğu okumuştur.
sözlüklerde hakkında yapılan yorumları okudum.
bir kimsede demiyor ki evet iyi ki okudum, güzel kitaplardı. herkes eleştirmek için yazmış. kimisi bu kitapları okuduğu için pişmanlık duyuyormuş neden ki? çoğumuz okuma alışkanlığını bu seri sayesinde kazandık. bunun için bile yazarın başarısı takdir edilmeli. ne anlatsaydı ipek ongun? ben 13 yaşında bir çocukken tabii ki hayatla ilgili iç karartıcı durumları değil hayatın can alıcı ve güzel yönlerini okumak isteyecektim. gerçek hayata birebir uygunlukta yazılan kitapların ilgi çekeceğini mi düşünüyorsunuz? birisi sizin veya benim hayatımı olduğu gibi hiç değiştirmeden kitap haline getirse kim okur? edebi dil olmasa, değişik ve sürükleyici olaylar olmasa o eser sevilir mi?
şahsım adıma konuşmak gerekirse serra'nın hikayesindeki aile bağlarını ve arkadaşlık ilişkilerini okurken içim ısınıyordu. ipek ongun iyiyi, kötüyü, doğruyu, yanlışı nasıl anlayacağımızı serra'nın hikayesinden ve hayatındaki insanlar üzerinden anlattı. bunu da doğrudan öğüt verir gibi değil dolaylı olarak hikayelere serpiştirerek yaptı.
ilk kitapta bahsedilen cosby ailesi dizisindeki cosby babanın yıllar sonra tecavüzcü çıkması ipek ongun'a kapak olmuştur yazanlar var bazı sözlüklerde.
neden kapak olsun ki? bu nasıl bir bakış açısı ben anlamadım.
adamın gerçek hayattaki halinden bize ne? serra'nın hayalindeki baba imajını bill cosby'de bulmasını anlatmış yazar. ve bunu da öyle güzel nahif şekilde yapmış ki serra'yı arkadaşı gibi dinleyen, onun sorunlarını kendi kendine çözmesi için yol gösteren, ama asla şunu yapmalısın bunu yapmalısın demeyen bir baba hayalini kelimelere dökmüş.
saçma kitaplar mı? her şey toz pembe mi? çok mu elit bir bakış açısı vardı yazarın?
bir eser yazıldıysa tabii ki eleştirilir.
ama ben yapılan eleştirilerin mantıklı dayanaklarını göremedim.
12-17 yaşlarımda dünya klasiklerini okumak bana hiç cazip gelmediği için anlayabileceğim dilde yazılan bu seriyi okumayı tercih ettim ve okuduğum için asla pişmanlık duymuyorum.
bizim nesilin çocuklarının çoğu okumuştur.
sözlüklerde hakkında yapılan yorumları okudum.
bir kimsede demiyor ki evet iyi ki okudum, güzel kitaplardı. herkes eleştirmek için yazmış. kimisi bu kitapları okuduğu için pişmanlık duyuyormuş neden ki? çoğumuz okuma alışkanlığını bu seri sayesinde kazandık. bunun için bile yazarın başarısı takdir edilmeli. ne anlatsaydı ipek ongun? ben 13 yaşında bir çocukken tabii ki hayatla ilgili iç karartıcı durumları değil hayatın can alıcı ve güzel yönlerini okumak isteyecektim. gerçek hayata birebir uygunlukta yazılan kitapların ilgi çekeceğini mi düşünüyorsunuz? birisi sizin veya benim hayatımı olduğu gibi hiç değiştirmeden kitap haline getirse kim okur? edebi dil olmasa, değişik ve sürükleyici olaylar olmasa o eser sevilir mi?
şahsım adıma konuşmak gerekirse serra'nın hikayesindeki aile bağlarını ve arkadaşlık ilişkilerini okurken içim ısınıyordu. ipek ongun iyiyi, kötüyü, doğruyu, yanlışı nasıl anlayacağımızı serra'nın hikayesinden ve hayatındaki insanlar üzerinden anlattı. bunu da doğrudan öğüt verir gibi değil dolaylı olarak hikayelere serpiştirerek yaptı.
ilk kitapta bahsedilen cosby ailesi dizisindeki cosby babanın yıllar sonra tecavüzcü çıkması ipek ongun'a kapak olmuştur yazanlar var bazı sözlüklerde.
neden kapak olsun ki? bu nasıl bir bakış açısı ben anlamadım.
adamın gerçek hayattaki halinden bize ne? serra'nın hayalindeki baba imajını bill cosby'de bulmasını anlatmış yazar. ve bunu da öyle güzel nahif şekilde yapmış ki serra'yı arkadaşı gibi dinleyen, onun sorunlarını kendi kendine çözmesi için yol gösteren, ama asla şunu yapmalısın bunu yapmalısın demeyen bir baba hayalini kelimelere dökmüş.
saçma kitaplar mı? her şey toz pembe mi? çok mu elit bir bakış açısı vardı yazarın?
bir eser yazıldıysa tabii ki eleştirilir.
ama ben yapılan eleştirilerin mantıklı dayanaklarını göremedim.
12-17 yaşlarımda dünya klasiklerini okumak bana hiç cazip gelmediği için anlayabileceğim dilde yazılan bu seriyi okumayı tercih ettim ve okuduğum için asla pişmanlık duymuyorum.
devamını gör...
kendime not
harekete geç.(reklam slagonı gibi oldu)
devamını gör...
marketlerin ellerini taşın altına koyması gerekiyor
ya siz ne utanmaz ne arlanmaz iğrenç varlıklarsınız. herkese şunu yapın bunu yapın diyeceğinize gidin sarayın örtülü ödenekten ödenen günlük bilmem kaç milyonluk giderini sorgulayın.
halk sabretsin, halk elini taşın altına soksun, halk döviz bozdursun, altın almasın ama o yaladıkların lüks hayatlarından zerre taviz vermesin öyle mi? hoşt ulan..
halk sabretsin, halk elini taşın altına soksun, halk döviz bozdursun, altın almasın ama o yaladıkların lüks hayatlarından zerre taviz vermesin öyle mi? hoşt ulan..
devamını gör...
bir evi daha yaşanılır kılan detaylar
her akşam oturulup yemek yenilen sofra, ev halkının yemek sonrası oturup "benim köşem" diyebileceği bir alan, mutlu çıkmış, 32 diş sırıtılmış çerçeveli fotoğraflar, herkesin katıldığı hoş sohbetler, en sevilen televizyon programını meyve ve çerez tabakları izlemek, iyi geceler/ günaydın, günün nasıl geçti? soruları, sabah kahvaltı sırasında edilen o ekmek kavgaları...
sevdiğin insanların olduğu her yer yaşanabilirdir aslında. yeter ki bu anların kıymetini bilelim. yaşama imkanımız varken doya doya yaşayalım.
sevdiğin insanların olduğu her yer yaşanabilirdir aslında. yeter ki bu anların kıymetini bilelim. yaşama imkanımız varken doya doya yaşayalım.
devamını gör...
erkek olsaydım
ayakta işerdim.
devamını gör...
ne mutlu kürtüm diyene
ne mutlu insanım, her millete karşı anlayışlı ve vicdanlı.
devamını gör...
normal sözlük instagram hesabı
bu ınstagram hesabından kafa yazarlar karşılıklı takipleşsin kampanyası başlatıyorum.
devamını gör...
mckybo and me
bir terry loane filmidir.
küçükken hangi çizgi filmi izlesek hemen bir karakter seçerdik ve o olurduk filmin etkisi geçene kadar. ninja kaplumbağalar’da ben raphael’i, transformers’da optimus prime’ı, thunder cats’de tigera’yı seçmiştim mesela. her bölümden sonra sanki macerayı kendim yaşamış gibi hissederdim.

büyüdükçe de aslında bu etki azalmadı sanki. ölü ozanlar derneği ve stand and deliver filmleri mesleğimi olumlu yönde etkileyerek bana model oldular. gerçekten dövüş kulübünü izleyip böyle bir kulüp kurma hevesine kapılmayan var mıdır aramızda?
bu filmde de butch cassidy ve the sundance kid filmini kaçak olarak girip izledikten sonra onların karakterlerine bürünen bir sekiz biri dokuz yaşında iki delikanlı kanun kaçağının hikayesini izliyoruz.

farklı yerlerden gelmelerine rağmen aralarında güçlü bir bağ olan bu iki arkadaş izledikleri filmin de etkisinde kalarak yaşlı bir adamı öldürüldükleri yanılsamasına kapılıp tıpkı hayran oldukları iki kanun kaçağı gibi kaçak hayatı yaşamaya karar verirler.
bu yolculukta başlarına gelmeyen kalmaz ama başlarına gelen her şey her nasılsa izledikleri film ile bir yerde, bir şekilde bağlantılıdır. harika bir macera sizi de kendisiyle birlikte sürükleyecektir bu filmle birlikte.

bu arada tanımı bitirmeden önce iki şey söylemem gerek;
1. bu çocuklardan biri katolik biri protestandır ve olaylar 1970 yılında irlanda’da geçmektedir.
2. mickeybo ve ben’i izlemeden önce butch cassidy and the sundance kid’i mutlaka izleyin.
küçükken hangi çizgi filmi izlesek hemen bir karakter seçerdik ve o olurduk filmin etkisi geçene kadar. ninja kaplumbağalar’da ben raphael’i, transformers’da optimus prime’ı, thunder cats’de tigera’yı seçmiştim mesela. her bölümden sonra sanki macerayı kendim yaşamış gibi hissederdim.

büyüdükçe de aslında bu etki azalmadı sanki. ölü ozanlar derneği ve stand and deliver filmleri mesleğimi olumlu yönde etkileyerek bana model oldular. gerçekten dövüş kulübünü izleyip böyle bir kulüp kurma hevesine kapılmayan var mıdır aramızda?
bu filmde de butch cassidy ve the sundance kid filmini kaçak olarak girip izledikten sonra onların karakterlerine bürünen bir sekiz biri dokuz yaşında iki delikanlı kanun kaçağının hikayesini izliyoruz.

farklı yerlerden gelmelerine rağmen aralarında güçlü bir bağ olan bu iki arkadaş izledikleri filmin de etkisinde kalarak yaşlı bir adamı öldürüldükleri yanılsamasına kapılıp tıpkı hayran oldukları iki kanun kaçağı gibi kaçak hayatı yaşamaya karar verirler.
bu yolculukta başlarına gelmeyen kalmaz ama başlarına gelen her şey her nasılsa izledikleri film ile bir yerde, bir şekilde bağlantılıdır. harika bir macera sizi de kendisiyle birlikte sürükleyecektir bu filmle birlikte.

bu arada tanımı bitirmeden önce iki şey söylemem gerek;
1. bu çocuklardan biri katolik biri protestandır ve olaylar 1970 yılında irlanda’da geçmektedir.
2. mickeybo ve ben’i izlemeden önce butch cassidy and the sundance kid’i mutlaka izleyin.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şu an ihtiyacı olan şey
käthe kollwitz, "head of a child in its mother's hands", 9.1 cm x 9.2 cm, kağıt üzerine kurşun kalem, 1900.
devamını gör...
geceye bir 90'lar şarkısı bırak
soner arıca-gözbebeğimsin.
devamını gör...
nasıl sevilmek isterdiniz sorunsalı
ay seçebiliyor muyuz bir de?
devamını gör...
bir zamanlar moda olan şimdi yüzüne bakmadığımız şeyler
moda rağbet edilen, beğenilen ve uygulanan şeyse şayet kibarlık, nezaket bir dönem modaydı. şimdi eziklik olarak görülüyor.
devamını gör...
cesaria evora
1941-2011 yılları arasında yaşamış ses sanatçısıdır. asıl vatanı bir afrika ülkesi olancape verde'dir. müzisyen bir aileden gelmesine rağmen babasını erken kaybetmiş olması sebebiyle çocukluğunun uzun bir bölümünü yetiştirme yurtlarında geçirmek zorunda kalmıştır. çorap ve ayakkabı giymeksizin sahne alması sebebiyle; ''çıplak ayaklı diva'' lakabını almıştır. şehrinde ki barlarda bir süre sahne aldıktan sonra fransa'ya yerleşmiş ve fransızca şarkılar yazıp söylemeye başlamıştır. ölmeden önce son günlerini geçirmek istediği ülkesi için yazdığı şarkı ise en bilinenlerinden; ''sodade'' isimli şarkıdır.
kulaklarınızın pasını silmek için bir iki eserini bırakalım;
salif keita & cesaria evora - yamore
cesaria evora- petit pays*
cesaria evora- besame mucho
kulaklarınızın pasını silmek için bir iki eserini bırakalım;
salif keita & cesaria evora - yamore
cesaria evora- petit pays*
cesaria evora- besame mucho
devamını gör...
the gangster, the cop, the devil
2019 güney kore aksiyon gerilim filmi.
yönetmenliğini, lee won-tae' nin yaptığı filmin oyunculuğunu, çok sevdiğim bir aktör olan, ma dong-seok (gangster), kim mu-yeol (polis), kim sung-kyu( seri katil) olarak paylaşıyor.
ma dong ile sung kyu daha önce, the outlaws (2017)yılında oynamıştı.
bundan sonrasını spoi takıntısı olanlar okumasın.
''
''
insanların arabalarına arkadan çarpıp oracıkta sayısız bıçak darbesi ile öldüren seri katilimiz, şanssız bir günde, bıçaklara aşina olan gangsterin arabasına arkadan çarparak, onu öldürmeye çalışır.
ancak gangster, 3 bıçak darbesi almasına rağmen hayatta kalır. ancak gangsterler için itibar her şeydir. bu sebeple seri katili yakalayıp cezasını kesmezse, işleri yolunda gitmeyecektir.
bir polis memuru ise, son zamanlarda artan bıçaklama olaylarının, seri katil işi olduğunu söyler ancak kimse onu takmamaktadır.
böylece olayın tek tanığı olan gangsterle, iş birliğine girişir.
hem iş birliği yapar, hem de suçluyu öldürmek isteyen gangsterden önce davranıp, suçluyu yakalayıp adalete teslim etmek ister. bu sebeple aralarında bir yarışta olacaktır.
filmin vermek istediği bir mesaj filan yok, güzel bir aksiyon...
vakit geçirmelik efem.
yönetmenliğini, lee won-tae' nin yaptığı filmin oyunculuğunu, çok sevdiğim bir aktör olan, ma dong-seok (gangster), kim mu-yeol (polis), kim sung-kyu( seri katil) olarak paylaşıyor.
ma dong ile sung kyu daha önce, the outlaws (2017)yılında oynamıştı.
bundan sonrasını spoi takıntısı olanlar okumasın.
''
''insanların arabalarına arkadan çarpıp oracıkta sayısız bıçak darbesi ile öldüren seri katilimiz, şanssız bir günde, bıçaklara aşina olan gangsterin arabasına arkadan çarparak, onu öldürmeye çalışır.
ancak gangster, 3 bıçak darbesi almasına rağmen hayatta kalır. ancak gangsterler için itibar her şeydir. bu sebeple seri katili yakalayıp cezasını kesmezse, işleri yolunda gitmeyecektir.
bir polis memuru ise, son zamanlarda artan bıçaklama olaylarının, seri katil işi olduğunu söyler ancak kimse onu takmamaktadır.
böylece olayın tek tanığı olan gangsterle, iş birliğine girişir.
hem iş birliği yapar, hem de suçluyu öldürmek isteyen gangsterden önce davranıp, suçluyu yakalayıp adalete teslim etmek ister. bu sebeple aralarında bir yarışta olacaktır.
filmin vermek istediği bir mesaj filan yok, güzel bir aksiyon...
vakit geçirmelik efem.
devamını gör...
türkiye sadece mustafa kemal atatürk'ündür
mustafa kemal atatürk, kendisi bile böyle bir yaklaşım sergilememiş ,
' türkiye türk'lerindir' demiştir.
bu tür başlıklar, iyi niyetle de açılsa, kötü niyetlilerin eline malzeme vermekten başka bir işe yaramaz...
' türkiye türk'lerindir' demiştir.
bu tür başlıklar, iyi niyetle de açılsa, kötü niyetlilerin eline malzeme vermekten başka bir işe yaramaz...
devamını gör...
uzaya gönderilen türkçe mesaj
nasa 1977 yılında uzaya gönderilmek üzere içinde neredeyse tüm dünyanın dillerinden mesajlar ve müzikler dolu altın plaklar hazırladı ve uydulara insanlarla ilgili bilgilerde eklendi. bu plaklar ve bilgiler voyager 1 ve voyager 2 isimli uydulara konuldu. bu projenin amacı uyduların gittikleri yerlere dünya ilgili bilgileri taşımaktı.
olur da bir gün uzayda farklı canlılara rastlanılırsa niyetiyle.
bu mesajların içinde tabi ki türkçe bir mesaj da vardı. bu mesajı söyleyen bir türk değildi.
arkeolog peter ian kuniholm'dan türkçe bir mesaj seslendirmesi istenir.
kürsümün başkanı antik yunanca, latince ve galce selamlamalarını yeni kaydetmişti. koridorda karşılaştık, 'sen de gidip türkçe bir şeyler söyler misin' dedi".
kuniholm, mesajında uzaylılara şöyle seslenir, "sayın türkçe bilen arkadaşlarımız, sabah şerifleriniz hayrolsun".
türkçe mesaj:
bu video da 55 dilden selamlama mesajını dinleyebilirsiniz:
olur da bir gün uzayda farklı canlılara rastlanılırsa niyetiyle.
bu mesajların içinde tabi ki türkçe bir mesaj da vardı. bu mesajı söyleyen bir türk değildi.
arkeolog peter ian kuniholm'dan türkçe bir mesaj seslendirmesi istenir.
kürsümün başkanı antik yunanca, latince ve galce selamlamalarını yeni kaydetmişti. koridorda karşılaştık, 'sen de gidip türkçe bir şeyler söyler misin' dedi".
kuniholm, mesajında uzaylılara şöyle seslenir, "sayın türkçe bilen arkadaşlarımız, sabah şerifleriniz hayrolsun".
türkçe mesaj:
bu video da 55 dilden selamlama mesajını dinleyebilirsiniz:
devamını gör...