hasan vezir
türk futbol tarihinin en ilginç hadiselerinden birinin kahramanı olmuş eski futbolcudur.
hasan vezir futbol hayatına rizespor’da başlayıp daha sonra 1. lige çıkıp şampiyon olacak olan trabzonspor’a transfer olmuştur. trabzonspor’un şampiyonluğuna en azından biraz katkı yapmış olan hasan burdan da fenerbahçe’ye transfer olur.

fenerbahçe’nin 103 golle şampiyon olduğu efsane sezonda tam 19 gol atan hasan kendisini de efsane saydırmanın eşiğine kadar gelmiştir.
özellikle de 4-3 biten unutulmaz fenerbahçe-galatasaray derbisinde attığı üç golle. o zamanlar açık kanalda yayınlanan maçı küçük bir galatasaray fanatiği olarak izlerken galatasaray ilk yarıyı 3-0 önde kapayınca ben de topumu alıp okul bahçesine gitmiştim nasılsa kazandık diyerek. ancak ikinci yarı 4 gol atan fenerbahçe’nin maçı kazandığını akşam eve gidince öğrenecek ve hüngür hüngür ağlayacaktım.

bu maçtan sonra olaylar bambaşka bir boyuta dönüyor hasan için. ergun gürsoy hasan’a transfer teklifi yapmak için yemeğe çağırıp akşam eve bırakmayı teklif ediyor. daha sonra da hasan’ı arabaya atıp kaçırıyor. hasan kulübünden izinsiz ayrılmaya gönüllü olmasa da hem galatasaray’ın verdiği ücret hem de gürsoy’un uyanıklığı ile galatasaray’a imza atıyor.

futbolcu kaçırmak bir moda haline geldiği için bu olaylar çokça tekrarlansa da hasan vezir olayı efsane olmayı hak ediyor. zira transferden sonraki ilk maç hasan eski takımına gol atıp mağlup olmasına neden olunca bazı kişiler tarafından evi basılıp kapıcısı bıçaklanıyor. protestolar bir türlü son bulmuyor. galatasaray’da tutunamayan hasan ise sıradan bir takımda futbolu bırakıp kabuğuna çekiliyor.
kendisini en son benim de futbol oynadığım halı sahada 9-10 maçında gördüm. her hafta kendi maçımdan bir saat önce gidip hasan vezir’i izleme keyfine eriştim ve söyleyebilirim ki hala çok büyük futbolcu.
maalesef ki eski ve büyük futbolcu şu sıralar kanser tedavisi görmekte.
hasan vezir futbol hayatına rizespor’da başlayıp daha sonra 1. lige çıkıp şampiyon olacak olan trabzonspor’a transfer olmuştur. trabzonspor’un şampiyonluğuna en azından biraz katkı yapmış olan hasan burdan da fenerbahçe’ye transfer olur.

fenerbahçe’nin 103 golle şampiyon olduğu efsane sezonda tam 19 gol atan hasan kendisini de efsane saydırmanın eşiğine kadar gelmiştir.
özellikle de 4-3 biten unutulmaz fenerbahçe-galatasaray derbisinde attığı üç golle. o zamanlar açık kanalda yayınlanan maçı küçük bir galatasaray fanatiği olarak izlerken galatasaray ilk yarıyı 3-0 önde kapayınca ben de topumu alıp okul bahçesine gitmiştim nasılsa kazandık diyerek. ancak ikinci yarı 4 gol atan fenerbahçe’nin maçı kazandığını akşam eve gidince öğrenecek ve hüngür hüngür ağlayacaktım.

bu maçtan sonra olaylar bambaşka bir boyuta dönüyor hasan için. ergun gürsoy hasan’a transfer teklifi yapmak için yemeğe çağırıp akşam eve bırakmayı teklif ediyor. daha sonra da hasan’ı arabaya atıp kaçırıyor. hasan kulübünden izinsiz ayrılmaya gönüllü olmasa da hem galatasaray’ın verdiği ücret hem de gürsoy’un uyanıklığı ile galatasaray’a imza atıyor.

futbolcu kaçırmak bir moda haline geldiği için bu olaylar çokça tekrarlansa da hasan vezir olayı efsane olmayı hak ediyor. zira transferden sonraki ilk maç hasan eski takımına gol atıp mağlup olmasına neden olunca bazı kişiler tarafından evi basılıp kapıcısı bıçaklanıyor. protestolar bir türlü son bulmuyor. galatasaray’da tutunamayan hasan ise sıradan bir takımda futbolu bırakıp kabuğuna çekiliyor.
kendisini en son benim de futbol oynadığım halı sahada 9-10 maçında gördüm. her hafta kendi maçımdan bir saat önce gidip hasan vezir’i izleme keyfine eriştim ve söyleyebilirim ki hala çok büyük futbolcu.
maalesef ki eski ve büyük futbolcu şu sıralar kanser tedavisi görmekte.
devamını gör...
yös'e girmeden eczacı olup atanan suriyeli
kendi ülkemizde 2. sınıf vatandaşız. suriyelisi, turisti bizden iyi. kendi ülkenin gençleri maddi manevi yıllarını versin. öğretmen adayları kpss saçmalığı yüzünden intihar etsin. doktorlar uzmanlık için tus'la kafayı yesin. bir sürü başka bölüm mezunları işsiz evde otursun. elin ülkesindeki hop diye gelip memur olsun . memurluk sınavı için kurs, özel ders, kitap parası veren insanlar var, psikolojisi bozulup 1 yılını veriyor da kazanamıyor. bir türk öğretmenlik ,memurluk kazansa bile soruşturma vs derken birkaç ay sonra göreve başlayabiliyor, bu kişi 15 günde.
devamını gör...
arif'in manchester'a attığı gol
internette ararken bambaşka alemlere sürükleneceğiniz ya da bambaşka şeyler izlerken kendinizi videosunda bulacağınız gol.
işte o gol:
kullanılışı için (bkz: arif'in manchester'a attığı golü arıyordum)
işte o gol:
kullanılışı için (bkz: arif'in manchester'a attığı golü arıyordum)
devamını gör...
aşk sektörünün bitmesi
aşk bir sektör müydü! öyle görünüyorsa bitmesi yerinde olmuş.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının son 3 yıl içindeki gelişimleri
2017 - cok iyi bir işim vardı. yüksek maaşım ile yaşıyordum.
2018 - aralık ayında rahatsızlandım, 11 gün hastanede yattım
2019 - engelli raporu aldım.
2020 - emekli oldum.
2021 - emeklilik hayatım başladı.
2018 - aralık ayında rahatsızlandım, 11 gün hastanede yattım
2019 - engelli raporu aldım.
2020 - emekli oldum.
2021 - emeklilik hayatım başladı.
devamını gör...
tanım sözlük içindir vs tanım artı içindir vs tanım bedava kitap içindir
tanım fikirlerimi olabildiğince ifade edebilmek içindir. tanımlarım, okunup hakkımda bir fikir sahibi olunsun diyedir. artık kusurum varsa affola.
devamını gör...
haçlı seferleri
birinci haçlı seferi; (aklımda kaldığı kadarıyla)
tarih 1096 yılını gösterirken anadolu selçukluların baskılarından bıkmış olan bizans imparatoru aleksios batı hristiyan dünyasından askeri yardım ister. (yıllarca moğolunuz ayrı dert, türkünüz ayrı dert, iki dakka rahat bırakın kardeşim diye bıkmıştır)
batı ülkeleri önce pek rağbet etmez, kim uğraşıcak şimdi elin bizanlısıyla, türkleriyle filan diye ses etmezler. aleksios hemen (günümüzde de rağbet gören) din kartını ortaya atar ve papa'dan da yardım ister. papa da boş durur mu?? atlar hemen orta yere, doğudaki ortodoks hristiyanları da kendisini desteklemelerini sağlamak için fransa'da konsül toplar.
orada başlar "eeyyy hristiyan alemi... kudüs'ü en iyi biz biliriz biiizzz, ıstavroz çıkarmayı sizden öğrenecek değiliz" diye konuşmalara. bu çağrılara kutsal roma-germen imparatorluğu filan pek kulak asmaz. ne haliniz varsa görün,bizim başımızı didiklemeyin derler. e tabi bunu duyan ingilizler de pek sallamazlar, "siz önce bi gidin bakın bakalım neymiş ne değilmiş ona göre ilerde bakarız" derler.
bu çağrılara anca öyle ufak kontluklar, prenslikler, ne idüğü belirsiz ufak tefek dükalıklar filan cevap verirler. "oğlum aşağı mahallede kavga varmış koş lan koş" diye atılırlar orta yere.
bizans imparatoru aleksios askeri yardım filan diye elini ovuşturup beklerken bir anda sürüler halinde ag parti yardım kamyonuna tosunu konduran ahali gibi haçlı askerleri akın etmeye başlarlar.
e haliyle aleksios da tırsmaya başlar "napıcaz olm bunları, hepsi izbandut gibi doluştular bizans'ın içine. karımıza kızımıza, türbanlı bacımıza sarkacaklar , camiye ayakkabılarıyla girip bira mira içecekler" diye.
biraz düşünür aleksios, hemen kafayı toparlar bizans işi çözüm bulur. öyle gelen izbandut sürülerinin başındaki kazmalara der ki "hacı öyle bedavadan geçiş yok, her gelen bizim askerlerimizin rehberliğinde belli noktalarda konaklayacak, yemekti iaşeydi filan herkes cebinden alman usulü ödeyecek. bak size pazarlar kurdum, oradan alın işte ne istiyorsanız. konstantinapol'e gelenler de önce elimi eteğimi öpecek, sonra geçecek. anadolu'da kaybettiğim eski toprakları da ele geçirirse bir kısımını bana verecek" der.
hem ayranım dökülmesin hem belim incinmesin diye şart koşar bu elemanlara.
haçlılar konstantinapolis sınırına geldiğinde "hoopp nereye hacı, öyle her elini kolunu sallayan giremez buralara, başhekimin emri var,geçemen" diye şehre sokulmazlar. önce gidip imparatora bağlılık yemini ettirilirler sonra hızlı bir şekilde gemilerle boğazdan karşıya geçirilerek anadolu topraklarına salınırlar.
bu haçlılar öyle toplu halde gelmezler. orta çağ milletleri her hıyarım var diyene tuzu benden demedikleri için dalga dalga ilerlerler. misal, önce halk haçlı hareketi dediğimiz köylülerden ve küçük soylulardan oluşanlar dalarlar bizans kapılarına, daha sonra baronların ve daha büyük soyluların askerleri gelirler.
anadolu'ya geçerler, ilk önce iznik'i alıp bizans'a verirler. daha sonra anadolu içlerine doğru devam ettiler. anadolu içlerinde gerek türk'lerin gerilla savaşımsı saldırıları, gerek arazinin yaz aylarındaki çoraklığı derken baya kırılırlar antakya'ya gelene kadar.
antakya ele geçirilir uzun kuşatmalardan sonra, diğer yandan burayı geçtikten sonra kudüs'ü ele geçirirler. kudüs'ü ele geçirdikten sonra birbirlerine düşerler, sen mi yöneticen ben mi yöneticem diye diye. en son kudüs krallığını kurarlar ama bunun yönetimi iyice karışıktır.
tarih 1096 yılını gösterirken anadolu selçukluların baskılarından bıkmış olan bizans imparatoru aleksios batı hristiyan dünyasından askeri yardım ister. (yıllarca moğolunuz ayrı dert, türkünüz ayrı dert, iki dakka rahat bırakın kardeşim diye bıkmıştır)
batı ülkeleri önce pek rağbet etmez, kim uğraşıcak şimdi elin bizanlısıyla, türkleriyle filan diye ses etmezler. aleksios hemen (günümüzde de rağbet gören) din kartını ortaya atar ve papa'dan da yardım ister. papa da boş durur mu?? atlar hemen orta yere, doğudaki ortodoks hristiyanları da kendisini desteklemelerini sağlamak için fransa'da konsül toplar.
orada başlar "eeyyy hristiyan alemi... kudüs'ü en iyi biz biliriz biiizzz, ıstavroz çıkarmayı sizden öğrenecek değiliz" diye konuşmalara. bu çağrılara kutsal roma-germen imparatorluğu filan pek kulak asmaz. ne haliniz varsa görün,bizim başımızı didiklemeyin derler. e tabi bunu duyan ingilizler de pek sallamazlar, "siz önce bi gidin bakın bakalım neymiş ne değilmiş ona göre ilerde bakarız" derler.
bu çağrılara anca öyle ufak kontluklar, prenslikler, ne idüğü belirsiz ufak tefek dükalıklar filan cevap verirler. "oğlum aşağı mahallede kavga varmış koş lan koş" diye atılırlar orta yere.
bizans imparatoru aleksios askeri yardım filan diye elini ovuşturup beklerken bir anda sürüler halinde ag parti yardım kamyonuna tosunu konduran ahali gibi haçlı askerleri akın etmeye başlarlar.
e haliyle aleksios da tırsmaya başlar "napıcaz olm bunları, hepsi izbandut gibi doluştular bizans'ın içine. karımıza kızımıza, türbanlı bacımıza sarkacaklar , camiye ayakkabılarıyla girip bira mira içecekler" diye.
biraz düşünür aleksios, hemen kafayı toparlar bizans işi çözüm bulur. öyle gelen izbandut sürülerinin başındaki kazmalara der ki "hacı öyle bedavadan geçiş yok, her gelen bizim askerlerimizin rehberliğinde belli noktalarda konaklayacak, yemekti iaşeydi filan herkes cebinden alman usulü ödeyecek. bak size pazarlar kurdum, oradan alın işte ne istiyorsanız. konstantinapol'e gelenler de önce elimi eteğimi öpecek, sonra geçecek. anadolu'da kaybettiğim eski toprakları da ele geçirirse bir kısımını bana verecek" der.
hem ayranım dökülmesin hem belim incinmesin diye şart koşar bu elemanlara.
haçlılar konstantinapolis sınırına geldiğinde "hoopp nereye hacı, öyle her elini kolunu sallayan giremez buralara, başhekimin emri var,geçemen" diye şehre sokulmazlar. önce gidip imparatora bağlılık yemini ettirilirler sonra hızlı bir şekilde gemilerle boğazdan karşıya geçirilerek anadolu topraklarına salınırlar.
bu haçlılar öyle toplu halde gelmezler. orta çağ milletleri her hıyarım var diyene tuzu benden demedikleri için dalga dalga ilerlerler. misal, önce halk haçlı hareketi dediğimiz köylülerden ve küçük soylulardan oluşanlar dalarlar bizans kapılarına, daha sonra baronların ve daha büyük soyluların askerleri gelirler.
anadolu'ya geçerler, ilk önce iznik'i alıp bizans'a verirler. daha sonra anadolu içlerine doğru devam ettiler. anadolu içlerinde gerek türk'lerin gerilla savaşımsı saldırıları, gerek arazinin yaz aylarındaki çoraklığı derken baya kırılırlar antakya'ya gelene kadar.
antakya ele geçirilir uzun kuşatmalardan sonra, diğer yandan burayı geçtikten sonra kudüs'ü ele geçirirler. kudüs'ü ele geçirdikten sonra birbirlerine düşerler, sen mi yöneticen ben mi yöneticem diye diye. en son kudüs krallığını kurarlar ama bunun yönetimi iyice karışıktır.
devamını gör...
maske takmanın olumlu yönleri
çirkinliğimi örtmesi. gözlerimi ön plana çıkartması. bir nebze olsun iğrendiğim tipleri görmüyorum.
devamını gör...
kısa şiirler
sevinme.
çünkü bu limanda kaybettiğim ilk gemi sen değilsin.
şunu da unutma; rıhtımda kalanı değil, çekip gideni vurur fırtına!
küçük iskender
çünkü bu limanda kaybettiğim ilk gemi sen değilsin.
şunu da unutma; rıhtımda kalanı değil, çekip gideni vurur fırtına!
küçük iskender
devamını gör...
entel feridun
"yine seks hikayesi mi yazıyorsun feridun abi" sorusuna muhatap olan genel kültür seviyesi yüksek kişi.
devamını gör...
ajax cape town
güney afrika cumhuriyeti'nin cape town şehrinin futbol takımıdır. hollanda'daki ajax takımının desteğiyle kurulmuştur. maçlarını, 2010 dünya kupası için cape town'da yapılan stadyumda oynuyor.
devamını gör...
gir içeri kır dizini dön önüne kız sıdıka
her ne kadar okumaktan ziyade izlemeyi seven bir toplum olduğumuz için çoğu kişi dizi nedeniyle haberdar olmuşsa da varlığından, aslında atilla atalay'ın sıdıka adlı 1994 tarihli kitabının baş karakteri olan genç kıza hitap cümlesi.
kırmızıkedi. com'dan alıntı:
--- alıntı ---
bir “atilla atalay kitabı”, yani yalın, derinlikli, mizahi, hüzünlü, efendi ve fırlama bir kitap. tam 48 “sıdıka”, beş öykülük “öpücük balığı” ve uzun öykü “fabrıga”... “fabrıga”, karabük demir çelik fabrikaları’dır ve “fabrıga”, bir karabük emekçisinin, emiroğlu’nun hayat hikayesidir.
emiroğlu da “fabrıgacık” atilla atalay’ın dedesi; yani yaşanmış bir hayat hikayesi... ekonomik akla uygun olanla insani olanın giderek daha derinden çeliştiği bir dönemin hem güncel hem uzun ömürlü değerlendirmesi...
--- alıntı ---
mesela "freud der ki..." gibi bir cümleye başladığında "freud deme anneye!" şeklinde tepkilerle karşılaşırdı sıdıka. ortaokuldan bir arkadaşımla birlikte okur, kahkahalara boğulurduk.
kırmızıkedi. com'dan alıntı:
--- alıntı ---
bir “atilla atalay kitabı”, yani yalın, derinlikli, mizahi, hüzünlü, efendi ve fırlama bir kitap. tam 48 “sıdıka”, beş öykülük “öpücük balığı” ve uzun öykü “fabrıga”... “fabrıga”, karabük demir çelik fabrikaları’dır ve “fabrıga”, bir karabük emekçisinin, emiroğlu’nun hayat hikayesidir.
emiroğlu da “fabrıgacık” atilla atalay’ın dedesi; yani yaşanmış bir hayat hikayesi... ekonomik akla uygun olanla insani olanın giderek daha derinden çeliştiği bir dönemin hem güncel hem uzun ömürlü değerlendirmesi...
--- alıntı ---
mesela "freud der ki..." gibi bir cümleye başladığında "freud deme anneye!" şeklinde tepkilerle karşılaşırdı sıdıka. ortaokuldan bir arkadaşımla birlikte okur, kahkahalara boğulurduk.
devamını gör...
alüminyum
alüminyum temel vücuda giriş yolu sindirim sistemidir. su ise alüminyumu en fazla taşıma potansiyeline sahip etkendir. sindirim sisteminden direk kana geçen alüminyum miktarı % 1’den azdır. alüminyumun bugüne kadar saptanan en önemli etkisi sinir sistemi üzerinedir. alüminyumun güçlü bir nörotoksik madde olduğunu gösteren ilk çalışmalar deneyseldir ve geçmişleri 100 yıla dayanmaktadır. 1965 yılında yapılan tavşan deneyleri, alüminyum ile alzheimer arasında ilişki olabileceğini düşündürmüştür. 1973 yılında ise ad hastalarının beyinlerinde alüminyum miktarının artmış olduğu gösterilmiştir. dünyanın farklı bölgelerinde yapılan epidemiyolojik çalışmalarda ise içme sularındaki alüminyum seviyesi ile alzheimer hastalığı, demans veya kognitif hasarlanma arasında ilişki saptanmıştır. post-mortem çalışmalarda alzheımer, amyotrofik lateral skleroz ve parkinson gibi hastalıklarda beyinde al miktarının artmış olduğu gözlenmiştir.
devamını gör...
moldova
osmanlı devleti'nin boğdan olarak adlandırdığı topraklarda bugün varlığını sürdüren ülke.
devamını gör...
akrabaların normal sözlük'ü keşfetmesi
vaziyet alınacak durum kafa izninde.
devamını gör...
hasret
direc-t şarkısı.
"hasret, beni yordun sanma.
sancım, geçer elbet zamanla."
"hasret, beni yordun sanma.
sancım, geçer elbet zamanla."
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
çirkinleşmek
bir olayı anlatırken savunurken haddinizi aştığınız oldu mu? kesin farketmediniz bir anda köpürdüğünüz. üstelik size göre çok haklısınız, bu uğurda ne yaparsanız yapın en haklı sizsiniz. o an karşıdan hamle geldi yaşasın daha da çok hırçınlaşabilirsiniz.
çünkü her zaman en haklı biziz..
ağzınızda ne varsa çıkardığınız ortaya. bir ayna olsa karşınızda bu ben miyim deyip çeki düzen verecek frenleyeceksiniz kendinizi. çünkü herkes aynaya baktığında güzel görünmek ister.

kim bu ayna'nın karşındaki bağıran, çağıran ağzında küfürler savuran. üslubu yok, çamura yatmış bir yandan sana fırlatmış. karşındaki değil be savaştığın, içindekine sahip çıkamıyorsun. tüm kötücülleri dışarı çıkarıp ona buna bulaştırmak derdin. mikrop saçıyor senin içindeki dalgacı, herkes'ten nefret eden, ego'sunu dizginleyemeyen küçük canavar. önce seni yuttu şimdi av'ı peşinde.
neden nefret'i tercih ettin?
sevgi'yi istediğin zamanlardaki masum haline yapılan ihanetler çok canını yaktı. beni yaktı sen de, siz de yanın derdiyse mesele, açmadan ağzını bir düşünmelisin, indirmeye çalıştığın belki bir masum canıdır.
çirkinlikte sevgi gibi bulaşıcı. bağırana önce ağlayarak tepki verirsin, ürperirsin. sonra gaddarlaşır sende bağırmaya başlarsın. güzelliklere olan inancını kaybettiğinde tüm teslimiyetin çirkinliklere olacak. iyi düşün... güzel düşün.. bekle .. sen iyiysen senin dünyanda bir şeyler değişmek zorunda. olacak, olacak...
bir olayı anlatırken savunurken haddinizi aştığınız oldu mu? kesin farketmediniz bir anda köpürdüğünüz. üstelik size göre çok haklısınız, bu uğurda ne yaparsanız yapın en haklı sizsiniz. o an karşıdan hamle geldi yaşasın daha da çok hırçınlaşabilirsiniz.
çünkü her zaman en haklı biziz..
ağzınızda ne varsa çıkardığınız ortaya. bir ayna olsa karşınızda bu ben miyim deyip çeki düzen verecek frenleyeceksiniz kendinizi. çünkü herkes aynaya baktığında güzel görünmek ister.

kim bu ayna'nın karşındaki bağıran, çağıran ağzında küfürler savuran. üslubu yok, çamura yatmış bir yandan sana fırlatmış. karşındaki değil be savaştığın, içindekine sahip çıkamıyorsun. tüm kötücülleri dışarı çıkarıp ona buna bulaştırmak derdin. mikrop saçıyor senin içindeki dalgacı, herkes'ten nefret eden, ego'sunu dizginleyemeyen küçük canavar. önce seni yuttu şimdi av'ı peşinde.
neden nefret'i tercih ettin?
sevgi'yi istediğin zamanlardaki masum haline yapılan ihanetler çok canını yaktı. beni yaktı sen de, siz de yanın derdiyse mesele, açmadan ağzını bir düşünmelisin, indirmeye çalıştığın belki bir masum canıdır.
çirkinlikte sevgi gibi bulaşıcı. bağırana önce ağlayarak tepki verirsin, ürperirsin. sonra gaddarlaşır sende bağırmaya başlarsın. güzelliklere olan inancını kaybettiğinde tüm teslimiyetin çirkinliklere olacak. iyi düşün... güzel düşün.. bekle .. sen iyiysen senin dünyanda bir şeyler değişmek zorunda. olacak, olacak...
devamını gör...
kol kesmek
eskiden hırsızlık yapan insanlara karşı uygulanan bir yaptırımdır.
hırsızlık yapan kişi hangi kolu ile hırsızlık yapmışsa o kolu kesilirmiş.
hırsızlık yapan kişi hangi kolu ile hırsızlık yapmışsa o kolu kesilirmiş.
devamını gör...

