her ne kadar sözlüğe yeniden gelinse alınacak nick gibi bir isim olsa da gerçekten var olan, 1890 doğumlu victor lustig adındaki dolandırıcılar kralı.

lustig zaten önceden de ufak tefek dolandırıcılıklar yapan bir tipmiş. bir gün gazetelerde eyfel kulesi'nin bakımının son derece masraflı olduğuna ve bu nedenle de yıkılması gerektiğine dair bir haber görmüş. kafasında bir ampul yanan lustig, hurda ticareti yapan kişilerle hemen iletişime geçmiş ve kendisini hükümet adına bir yetkili gibi tanıtarak, halkın tepkisini çekmemek adına, kendileriyle gizli bir toplantı yapmak istediğini söylemiş.

tüccarlar ne olduğunu bilmedikleri için toplantı yerine gitmişler. lustig eski kulağı kesiklerden olduğu için, içlerinde en saf olanı gözüne kestirerek ihaleyi ona bırakmış. bir de üzerine, işin herhangi bir pürüz çıkmadan hallolmasını istiyorsa, bazı yetkililere rüşvet vermesi gerekeceğini söyleyerek adamı katmerli dolandırmış.

bunu da sorunsuz halleden lustig paraları almış ve ortadan kaybolmuş. bir süre saklandığı yerde kıyametin kopmasını beklemişse de beklentisi boşa çıkmış çünkü dolandırılan adamcağız utancından polise bile gidememiş.

***

lustig bu durumdan yüz bulmuş ve aynı işe bir kez daha kalkışmış. fakat bu sefer çetin cevize çattığından, kaçtığı amerika'da yakalanarak bir zamanların meşhur alcatraz hapishanesi'ne gönderilmiş ve ölene dek orada kalmış.
devamını gör...

aa bu listede varım sanırım. **
devamını gör...

siyasette ve futbolda fanatizm gerek olmadığı.
sonuçta herkes aynı düşünmek zorunda değil.
siyaset futboldan başka konuşulacak çok daha güzel konular var. ve bu konular konuşulduğunda öfke tartışma değil muhabbet oluyor.
devamını gör...

sözlükte takılıp maç saatini bekliyor. (bkz: 17 ocak 2021 beşiktaş galatasaray maçı)
devamını gör...

(bkz: ateş seni çağırıyor)
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

deniz bugun çok güzel.
devamını gör...

tatil dönüşü yoldan 20 kiloluk bir bal kabağı almıştım. iyiki almışım. canım sıkıldıkça o balkondan bu balkona, mutfaktan salona yuvarlamak suretiyle yer değiştirip duruyorum. banada eğlence oluyor. olmadı pikniğe götürür fotoğraf çekerim daha olmadı bir kazan kabak çorbası yapar konu komşuya veririm daha olmadı kabak tatlısı yapar hayrıma dağıtırım.
devamını gör...

okumayanlar için en başta söylemeli ki nietzsche’nin gerçek yaşamıyla bir ilgisi yoktur. nietzsche nezdinde bir kurmacadır. ama okurken sanki nietzsche gerçekten bunları yaşamış , psikanalitik gerçekten böyle gelişmeye başlamış gibi hissedebilirsiniz. kitap boyunca nietzsche ne zaman ağlayacak diye bekledim. bir psikiyatristin kaleminden çıkma bir kitaptır. en temel düzeyde psikanalitik ve felsefeyi böyle kurmaca haline getirmek bence güzel bir iş olmuş. okuması zevkli bir kitap :)
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
beni ziyarete gelmiş sevgili dostum.
devamını gör...

sürekli bi şeylerin fotoğraflarını istiyolar arkadaşlar,dikkatli olun dediğim başlık.
devamını gör...

bir çin efsanesine göre, milattan önce çin imparatorunun tesadüfen önündeki kaynayan suya kurutulmuş çay yaprağı düşerek içeceğe dönüştüğünü söylüyor. buna dair bir kanıt yok ama inanmak da inanmamak da serbest. ama çin'den çıkma olduğu kesin. çünkü çin'in güneyi myanmar, tayland, vietnam gibi güneydoğu asya ülkeleri, çay bitkisinin anavatanı. bölge çok yağışlı, nemli, aşırı soğuk olmayan, belirli güneş ışığı alan bir iklime sahip. bu özellikler de ülkemizde doğu karadeniz bölümünde bulunduğu için, çay bitkisi burada da var. bu iklimin dışındaki yerlerde o yüzden çay bitkisi yetişemiyor. daha önce bursa havalisinde ekimi yapılmış denemek için ama iklim koşullarından dolayı tutmamış.
devamını gör...

iyi gün dostu olduğunu ispat etmiş insandır. hayatınızdan çıkıp gittiği için şükretmeniz gerekir. en nihayetinde o insan er ya da geç kendini belli edecekti zaten, ne kadar erken o kadar iyi.
devamını gör...

hangi tanımda adımı göreceğim diye başlığa her baktığımda ben;*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

william wollaston tarafından tasarlanmış olan latince'de aydınlık oda anlamına gelen kavram.

lakin benim an itibarı ile yaptığım tanımla pek bir işim yok. şimdilik sizin de olmasın.

zira camera lucida denince benim aklıma roland barthes'in kendi seçtiği fotoğraflar üzerinden yaptığı yorumları barındıran ve bu fotoğraflar hakkında hislerinin tercümesini yaptığı kitabı geliyor. evet hislerini tercüme etmiş. çok fazla teknik zımbırtı barındırmıyor. zaten kitabı güzel kılan noktada bu. yani bana göre öyle. beyefendi işin özüne inmiş. şimdi ben bu kitabı size kesinlikle tavsiye etmiyorum. sadece başlığını açtım. zira fi tarihinde bu kitabı tavsiye ettiğim arkadaşlarımdan enteresan geri dönüşler almam sonrasında, bu kitapla ilgili tavsiye işini bıraktım. tepkilerin geneli şevkimi kırdığı için kitabı tavsiye işinden malulen emekli oldum diyebilirim. bir kaç güzel geri dönüşte aldım lakin ekseriyetin kitabın dilini çok ağır bulması ve çok yorucu olduğunu söylemeleri sonrasında *, ne haliniz varsa görün dedim ve haklı isyanımla birlikte kabuğuma çekildim. ha ben kitabı tavsiye etmiyorum ama siz kalkar okursunuz beğenirsiniz falan o zaman ben tavsiye etmiş sayılırım. aksi durumda sorumluluk kabul etmem zira sorumluluk reddi anlamında yazılabilecek en uzun şerhi yazdım ve bunu işin en başında yaptım. bu yüzden günah benden gitti.

işe arka kapak ile başlayalım;


fotoğraf edebiyatının iki başyapıtından biri sayılan camera lucida, aynı zamanda roland barthes'in en bireysel ve kurgusal yapıtı. camera lucida'da fotoğrafın ne olduğu sorusuna yanıt ararken, fotoğraf ile ölüm -belki de yaklaşmakta olan kendi ölümü- arasındaki ilişkiyi de ortaya çıkarmıştır. barthes kitap tamamlandıktan kısa bir süre sonra ölmüştür. fotoğraf üzerine yazma tutkumun açığa çıkardığı bu karmaşa ve ikilem, aslında sürekli olarak çektiğim bir sıkıntıyla ilgiliydi: biri anlatımcı, diğeri eleştirel iki dil arasında savrulan bir özne olmanın sıkıntısı.

sonrasında kitaptan bir kaç fotoğraf ve bölüm paylaşayım;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
barthes fotoğrafın altına şu sözleri iliştirmiş; ''benim inatla gördüğüm şey bir çocuğun bozuk dişleri...''

benim burada inatla gördüğüm şey ise; gülümseyen yüzler. fotoğrafa ilk baktığımda odaklandığım şey bu oldu. o silah nereden çıktı? onu ilk başta görmemişim bile. küçük italya adlı fotoğrafı william klein 1954 yılında çekmiş olmasaydı. bu silahın fotoğrafa sonradan eklenmiş olduğuna yemin edebilirdim ve başım ağrımazdı. yine ederim yine ağrımaz ama kaynak verdik ayıp olur.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
koen wessing'in nikaragua, 1979 tarihli fotoğrafının altına ise şu yorumu iliştirmiş; ''hemen anladım ki onun varlığı, dünyaya ait olmadığı için heterojen kalan iki süreksiz elemanın birlikte var olmasından geliyordu...''

fotoğraf ile ilgili yorumu da şöyle;


bu tekil karakterli boşlukta ara sıra ( ama ne yazık ki çok ender olarak) bir ''ayrıntı'' beni kendine çeker. onun biricik varlığının okumamı değiştirdiğini ve gözümde daha yüksek bir değerle belirtilmiş yeni bir fotoğrafa baktığımı hissederim. bu ayrıntı punctum'dur.

studium ile punctum (eğer oradaysa) arasında bir bağıntı kuralı koymak olası değildir. tek söylenebilecek şey, bunun bir birlikte bulunmama sorunu olduğudur. wessing, nikaragualı askerleri fotoğraflarken arkadan geçen rahibeler ''orada bulunuvermişlerdi'' gerçeklik bakış açısından (ki, bu belkide işletici'nin gerçekliğidir) tüm bir raslantısallık ayrıntının varlığını açıklar: latin amerika ülkelerinde kurulan kilise, hemşire olarak dolaşmalarına izin verilen rahibeler, vb. ancak benim izleyici bakış açımdan ayrıntı, bir şans eseri olarak ve karşılık beklemeden sunulmuştur; sahne, yaratıcı bir mantığa uygun olarak ''düzenlenmemiştir'' fotoğraf kuşkusuz ikilidir, ancak bu ikilik hiçbir biçimde klasik söylemdeki gibi bir ''gelişmenin'' motoru değildir. punctum'u algılamak için hiç bir çözümleme benim işime yaramaz. (ancak daha sonra da göreceğimiz gibi, bazen bellek işe yarayabilir): görüntünün, onu yakından incelememe gerek kalmayacak kadar (zaten bu bir işe yaramazdı) büyük olması yeterlidir; öyle ki, şu sayfaya konduğunda tam şuraya, gözlerimin içine almalıyım onu.

camera lucida/altıkırkbeş yayın/1996/ sayfa: 46/47

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
a. kertesz: köpek yavrusu. paris, 1928

bu fotoğrafa da şu notu iliştirmiş; ''aslında o hiçbir şeye bakmıyor: sevgisini ve korkusunu içinde saklıyor...''

kitap bu şekilde düşünceler ve yorumlar, kendisi ile konuşmalar şeklinde geçip gidiyor. tabi kitapta işin teknik kısmından çok fazla bahsedilmiyor dediğimi hatırlatmam lazım. sonra hani teknikten bahsedilmiyordu deyip yine benim kabuğuma zeval getirirsiniz falan o riske de giremem.

yalnız sıfır risk ile bir kitap tanıtımı yaptığım için de kendimi tebrik ediyorum. işi tereyağından kıl çeker gibi hallettim vallahi. gerisi size kalmış. elçiye zeval olmaz...
devamını gör...

hiç eskimeyen ve bana göre mirkelam'ın en güzel, en tatlı şarkılarından biridir.


ahu gözlüm
güzel yüzlüm
bana biraz güler misin?
aşk mı, laf mı yaşananlar?
gözlerime bakıp söyler misin?

fallara kalmış geleceğine
gözyaşı dökersin
gül gibi yâre döneceğine
daha çok beklersin
ellerini ver (yâr)
saçlarını aç (yâr)
al beni koynuna (sar)
kuşları kondur eteğine de
bir kapa bir aç yâr

yaptın, ettin
gittin, bittim
bir kaderi
sen mahvettin
atsan olmaz
satsan olmaz
bir sevda var bende
tutsan durmaz

fallara kalmış geleceğine
gözyaşı dökersin
gül gibi yâre…
devamını gör...

gerek yok. çünkü kafa sözlük zaten büyük ve güzel bir oluşum.
devamını gör...

genelde kadın, binlerce insan avrupa ve amerika'da cadı sayılıp öldürülse bile, massachusetts eyaletinin salem kasabası belkide en meşhur olaydır.
1692 yılında, iki tane ergen kızın çırpınarak krize girmesi üzerine, bu kızlara büyü yapıldığı iddia edilmiş ve bunun için birkaç aykırı tipli kadına soruşturma açılmış.
cadı olduklarını itiraf ederlerse idamdan kurtulabilirler umuduyla, her sorguya çekilen bir başkasının cadı olduğunu "itiraf" etmiş. işler o kadar büyümüş ki artık ihbar edecek "potansiyel cadı" kalmayınca, en sonunda mahkemeyi yürüten hakimler ve şehrin valisi falan cadı olmakla suçlanmış.
tabi işin ucu "önemli insanlara" gelince, durun artık yahu ne yapıyoruz biz demişler ve yeniden mahkeme yapıp, alt tabakadaki sıradan 20 kişiyi idam etmişler.
bu olayın etkisi uzun süre sürmüş ve soğuk savaş yıllarında mccarthy'nin komünistleri fişleme uygulamaları cadı avı olarak anılmıştır.
devamını gör...

inanılmaz bir sinemadır.
1997 yapımı cennetin çocukları
1999 yapımı cennetin rengi/allah 'ın rengi
2004 yapımı kaplumbağalar da uçar

filmlerini izlemeniz tavsiyemdir. fakat hepsi bol miktarda dram içerir dikkat ediniz. moraliniz çok yüksekse sizi diplere düşürür, zaten moraliniz bozuksa daha da dibe çeker haberiniz olsun. fakat mutlaka izleyiniz.
devamını gör...

gençlik travmalarla büyüyor.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim