döngüsel çoklu evren modeli
çoklu evrenler kuramı içerisindeki alt başlıklardan biri.
bunu anlamak için önce zar çoklu evren modeli başlığına göz atmanızda fayda var çünkü bu model, zar evrenlerin çarpışma ihtimali ile ilgili.
evrende gördüğümüz her şey hareketli. bu durumda, zar evrenlerin hareketli olmasının önünde de bir engel yok. uzay içerisinde farklı yönlere doğru yönelmiş olan bu evrenler birbirlerine doğru hareket edip çarpışırsa ne olur?
yanıtımız net olmasa da kesin olarak söyleyebileceğimiz bir şey var: ortaya çok büyük miktarda bir enerji çıkar. tabii bunun sonucunda da çarpışan bu evrenler bütünlüklerini koruyamayıp dağılacaktır. bu bize big bang teorisi olarak da bilinen büyük patlama'yı hatırlatır. yani büyük bir enerjiyle gerçekleşen devasa (2 evren boyutunda) bir çarpışmada önce her şey en ufak parçacıklarına ayrılır, sonra bu parçacıklar yeniden etkileşime girerek evrende gördüğümüz yapıları (galaksiler, yıldızlar vs) oluşturur. buna, teorik fizikçiler "büyük yapışma" adını verir.
çarpışmalar sonucunda yapısal olarak dağılan eski evrenlerden, sürekli olarak yenileri oluşur. bu da ortaya tekrarlanan bir süreç, yani bir döngü çıkarır. modelin ismi de buradan gelir. bu model doğruysa "büyük patlama'dan önce ne vardı?" sorusunun yanıtına da bir parça ışık tutulmuş olur.
bunu anlamak için önce zar çoklu evren modeli başlığına göz atmanızda fayda var çünkü bu model, zar evrenlerin çarpışma ihtimali ile ilgili.
evrende gördüğümüz her şey hareketli. bu durumda, zar evrenlerin hareketli olmasının önünde de bir engel yok. uzay içerisinde farklı yönlere doğru yönelmiş olan bu evrenler birbirlerine doğru hareket edip çarpışırsa ne olur?
yanıtımız net olmasa da kesin olarak söyleyebileceğimiz bir şey var: ortaya çok büyük miktarda bir enerji çıkar. tabii bunun sonucunda da çarpışan bu evrenler bütünlüklerini koruyamayıp dağılacaktır. bu bize big bang teorisi olarak da bilinen büyük patlama'yı hatırlatır. yani büyük bir enerjiyle gerçekleşen devasa (2 evren boyutunda) bir çarpışmada önce her şey en ufak parçacıklarına ayrılır, sonra bu parçacıklar yeniden etkileşime girerek evrende gördüğümüz yapıları (galaksiler, yıldızlar vs) oluşturur. buna, teorik fizikçiler "büyük yapışma" adını verir.
çarpışmalar sonucunda yapısal olarak dağılan eski evrenlerden, sürekli olarak yenileri oluşur. bu da ortaya tekrarlanan bir süreç, yani bir döngü çıkarır. modelin ismi de buradan gelir. bu model doğruysa "büyük patlama'dan önce ne vardı?" sorusunun yanıtına da bir parça ışık tutulmuş olur.
devamını gör...
ruh eşini bulamamak
aldatilacaksin.. boş yere arama.. zahmet etme..
devamını gör...
sözlükteki durgunluğun sebebi özelde fingirdeşen yazarlardır
sözlüğün yüz karaları.
hakikati olan bir görüş. bence %101 doğru.
biz demiyoruz ki fingirdeşmeyin, o da lazım tabii ki, gençsiniz hakkınız. hatta şekstik bile yapabilirsiniz ay kim karışır?
ama o başlığa yazma bu başlığa yazma, başlık açma, bir devinim sağlama, sonra sözlüğün nimetlerinden faide sağla.
var mı lan 3 kuruşa 5 köfte be!?
derhal entry girin, derhal.
hadi.
hakikati olan bir görüş. bence %101 doğru.
biz demiyoruz ki fingirdeşmeyin, o da lazım tabii ki, gençsiniz hakkınız. hatta şekstik bile yapabilirsiniz ay kim karışır?
ama o başlığa yazma bu başlığa yazma, başlık açma, bir devinim sağlama, sonra sözlüğün nimetlerinden faide sağla.
var mı lan 3 kuruşa 5 köfte be!?
derhal entry girin, derhal.
hadi.
devamını gör...
kapalı çarşı'da saygı duruşunda yürüyen adamın dövülmesi
bak bak sümüklü liberallere bak sen!
atatürk'ü eleştirebilirmişiz(lütufları için teşekkürlerimizi sunuyoruz!) ama bu saygı duruşu kurtuluş savaşı'nı simgeliyormuş, esnaf çok hassasmış(bkz: benim esnafım işini bilir), onun için 9'u 5 geçe adamın teki yoldan geçince mağdur oluyormuş, bilmem neymiş... ondan sonra pembe popolu falan demiş bebişimiz, hahahahah, pempe popolu sensin, sümüklü burjuva çocuğu...
buradan görüldüğü üzere narin bünyesini rahata alan bir liberal, hobi olarak her türlü çıkıntılığı yapma serbestisine sahiptir. omurgasız olmasının yanı sıra kişisel hukukunda tek taraflı olarak ölçüsüzdür. liberal, ''her türlü'' şiddete karşıdır ama işine gelmeyen şiddeti görmezden gelir hatta destekler. liberal, ''medeni''dir. liberal, ''devlet gücüne karşı'' kişi hak ve özgürlüklerinden yana olduğunu iddia etmekle beraber işine gelirse bir şiddet tekeli olan devletten aman dilemekte gecikmez(bkz: ordu göreve) (bkz: genç subaylar rahatsız) çünkü tımarhaneler, hapishaneler, mahkemeler ve kışlalar usulünce var olduğu müddetçe kaybedeceği şeylerin garanti altında olduğunu bilir. ancak poposunun rahatı bozulacak olursa bütün çıkıntılıklarını törpüleyip statükoya dört elle sarıldığını görmek kaçınılmaz hale gelir. kısaca ve özce liberal, güleryüzlü muhafazakardan başka bir şey değildir. çünkü deformasyon olmadan reformasyon olmaz. anarşi şimdi!
atatürk'ü eleştirebilirmişiz(lütufları için teşekkürlerimizi sunuyoruz!) ama bu saygı duruşu kurtuluş savaşı'nı simgeliyormuş, esnaf çok hassasmış(bkz: benim esnafım işini bilir), onun için 9'u 5 geçe adamın teki yoldan geçince mağdur oluyormuş, bilmem neymiş... ondan sonra pembe popolu falan demiş bebişimiz, hahahahah, pempe popolu sensin, sümüklü burjuva çocuğu...
buradan görüldüğü üzere narin bünyesini rahata alan bir liberal, hobi olarak her türlü çıkıntılığı yapma serbestisine sahiptir. omurgasız olmasının yanı sıra kişisel hukukunda tek taraflı olarak ölçüsüzdür. liberal, ''her türlü'' şiddete karşıdır ama işine gelmeyen şiddeti görmezden gelir hatta destekler. liberal, ''medeni''dir. liberal, ''devlet gücüne karşı'' kişi hak ve özgürlüklerinden yana olduğunu iddia etmekle beraber işine gelirse bir şiddet tekeli olan devletten aman dilemekte gecikmez(bkz: ordu göreve) (bkz: genç subaylar rahatsız) çünkü tımarhaneler, hapishaneler, mahkemeler ve kışlalar usulünce var olduğu müddetçe kaybedeceği şeylerin garanti altında olduğunu bilir. ancak poposunun rahatı bozulacak olursa bütün çıkıntılıklarını törpüleyip statükoya dört elle sarıldığını görmek kaçınılmaz hale gelir. kısaca ve özce liberal, güleryüzlü muhafazakardan başka bir şey değildir. çünkü deformasyon olmadan reformasyon olmaz. anarşi şimdi!
devamını gör...
2250 yılında normal sözlük başlıkları
2250 bit artık.
devamını gör...
muhafazakar ailenin kızı olmak
hayatı cehennem eden durumdur...
ne giyindiğine, nereye gittiğine, nasıl göründüğüne,nasıl güldüğüne, nasıl oturduğuna, nasıl konuştuğuna, kısaca her şeyine karışırlar.
imamhatipe gönderilip, daha sonrasında 450 puanla 350 puanlık kız lisesine gönderildim. yıllardır gördüğüm kapanma baskısı da cabası... yeter artık yeter diye bağırmak istiyorum.
geçen başka bir muhafazakar ailede doğmuş bir kızın yazdıklarına denk gelmiştim. kız kısaca "bu zihniyet bana bir hayat borçlu" diyordu. aynen öyle...
ne giyindiğine, nereye gittiğine, nasıl göründüğüne,nasıl güldüğüne, nasıl oturduğuna, nasıl konuştuğuna, kısaca her şeyine karışırlar.
imamhatipe gönderilip, daha sonrasında 450 puanla 350 puanlık kız lisesine gönderildim. yıllardır gördüğüm kapanma baskısı da cabası... yeter artık yeter diye bağırmak istiyorum.
geçen başka bir muhafazakar ailede doğmuş bir kızın yazdıklarına denk gelmiştim. kız kısaca "bu zihniyet bana bir hayat borçlu" diyordu. aynen öyle...
devamını gör...
tanju özcan gibilere inat göçmenler yurttaşımız olacak
göçmenler artık nüfusumuzun önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. her geçen gün sayısı da artmaktır. aslında ülkemiz için olay çok ciddidir. ancak belli bir grup bunu ırkçılık ve hümanizm konusuna indirgeyip rahatsız olanları yaftalamaktadır.
yaşam standartlarının ve demokrasinin gelişmiş düzeyde olduğu avrupa ülkeleri de bize resmen sen göçmenleri tut biz sana yardım edelim şeklinde tavır gösteriyorlar. oysa ki dünyada bir dram varsa ve insanlar bundan kaçıyorsa bu dünyanın sorunudur. kusura bakmasınlar ama bu yükün altına herkes girmeli. avrupa liderlerinin göçmen açıklamaları bize hakaret niteliğindedir.
bu kimseye yapılmış ırkçılık değildir. ülkenin bu yükü taşıyıp taşıyamaması sorunudur.
göçmen olarak alman gelse , ingiliz gelse onlara da aynı bakış açısı ile bakacak mısınız? diyerek alenen ırkçı demek istemektedirler.
bu suçlama yanlıştır. her ülke sorumluluk alıp olaya insani şekilde yaklaşsaydı ve ülkemizde en fazla bir milyon civarı göçmen olsaydı bu sorunlar yaşanır mıydı? neredeyse ülkemizde 10 milyona yakın göçmen var. hatta sayısı bilinmiyor. her gün artıyor. ne zaman sonlanacak da belli değil. yılda bir milyon çocuk doğuyor. aklınız almıyor mu? bir alman ile afganın intibası farklıdır kabul ederim. ancak 5-10 milyon alman, ingiliz gelse emin olun onlara da buna benzer tepki gösterilecekti.
amerikayı da göçmenler kurdu diyerek bize akıl verilmektedir.
şaka mısınız? amerikaya göçmen olarak gidenlerin kıta yerlilerine ne yaptığını biliyor musunuz? kıta da neredeyse kızıl derili bırakmadılar. böyle bir örnek olabilir mi?
göçmenler giderse sanayi çöker diye iddiada bulunanlar var. ben böyle çok işveren gördüm. bu ne demek biliyor musunuz? sigorta primi vs ödemeden uzun saatlerce az ücrete çalıştırdıkları göçmenlerin getirdiği kazançtan olma korkusu. bu da bir ırkçılık değil mi?
işin gerçeği geleceğimiz ve çocuklarımız için endişe içerisindeyim. ben bu insanları tanımıyorum. ancak eğitim seviyesinin neredeyse sıfır olduğu sürekli baskı altındaki coğrafyalardan akın akın çoğunluğu genç erkek gruplar halinde geliyorlar. cebinde parası, entel takılan, yalıda oturan, çok bilmiş kişilerin yaptığı hümanistlik yalanı umrumda değil. biz zaten tonlarca vergi verirken sağlık sigortaları yaptırırken, mültecilere milyarlarca usd yardım yapılmasına, bedava üniversite, bedava hastane hizmeti verilmesi gibi ayrıcalıklara zaten insanlık adına ses etmemişiz. aynı hümanizmi yunan polisinin sınırda yaptığı muamelelere de gösterseydiniz.
bonus:
yaşam standartlarının ve demokrasinin gelişmiş düzeyde olduğu avrupa ülkeleri de bize resmen sen göçmenleri tut biz sana yardım edelim şeklinde tavır gösteriyorlar. oysa ki dünyada bir dram varsa ve insanlar bundan kaçıyorsa bu dünyanın sorunudur. kusura bakmasınlar ama bu yükün altına herkes girmeli. avrupa liderlerinin göçmen açıklamaları bize hakaret niteliğindedir.
bu kimseye yapılmış ırkçılık değildir. ülkenin bu yükü taşıyıp taşıyamaması sorunudur.
göçmen olarak alman gelse , ingiliz gelse onlara da aynı bakış açısı ile bakacak mısınız? diyerek alenen ırkçı demek istemektedirler.
bu suçlama yanlıştır. her ülke sorumluluk alıp olaya insani şekilde yaklaşsaydı ve ülkemizde en fazla bir milyon civarı göçmen olsaydı bu sorunlar yaşanır mıydı? neredeyse ülkemizde 10 milyona yakın göçmen var. hatta sayısı bilinmiyor. her gün artıyor. ne zaman sonlanacak da belli değil. yılda bir milyon çocuk doğuyor. aklınız almıyor mu? bir alman ile afganın intibası farklıdır kabul ederim. ancak 5-10 milyon alman, ingiliz gelse emin olun onlara da buna benzer tepki gösterilecekti.
amerikayı da göçmenler kurdu diyerek bize akıl verilmektedir.
şaka mısınız? amerikaya göçmen olarak gidenlerin kıta yerlilerine ne yaptığını biliyor musunuz? kıta da neredeyse kızıl derili bırakmadılar. böyle bir örnek olabilir mi?
göçmenler giderse sanayi çöker diye iddiada bulunanlar var. ben böyle çok işveren gördüm. bu ne demek biliyor musunuz? sigorta primi vs ödemeden uzun saatlerce az ücrete çalıştırdıkları göçmenlerin getirdiği kazançtan olma korkusu. bu da bir ırkçılık değil mi?
işin gerçeği geleceğimiz ve çocuklarımız için endişe içerisindeyim. ben bu insanları tanımıyorum. ancak eğitim seviyesinin neredeyse sıfır olduğu sürekli baskı altındaki coğrafyalardan akın akın çoğunluğu genç erkek gruplar halinde geliyorlar. cebinde parası, entel takılan, yalıda oturan, çok bilmiş kişilerin yaptığı hümanistlik yalanı umrumda değil. biz zaten tonlarca vergi verirken sağlık sigortaları yaptırırken, mültecilere milyarlarca usd yardım yapılmasına, bedava üniversite, bedava hastane hizmeti verilmesi gibi ayrıcalıklara zaten insanlık adına ses etmemişiz. aynı hümanizmi yunan polisinin sınırda yaptığı muamelelere de gösterseydiniz.
bonus:
devamını gör...
şuh ve seksi bir kadın olmak
sırf bu yüzden dışarıya çıkmak istemiyorum. bir çıkıyorum tüm gözler benim üzerimde. lanet olsun ya, pisliksiniz erkekler.
devamını gör...
yapılmış en aptalca dalgınlık
para çekip kartı alıp gitmem. benden sonra para çekmeye gelen adamlar soruşturuyor sonra yoldan geçen biri benim deyip almış, banka görüntüleri izletmek için çağırdığında gördüm. sonradan izleyince kendini kötü hissettiriyor insana.
devamını gör...
makinist ile son istasyon radyo yayını
ikinci sezon heyecanıdır bu. sezon tatilinden dönen radyonun ilk gününde sevdiğim programın olması ekstra mutlu etti ve elbette orada olacağım. ıyi yayınlar hepimize madem.
devamını gör...
heves kırmak için yaratılmış insan
bu insanlar genelde kendileri bir baltaya sap olamadıklarından olanların da hevesini kırıp iç rahatlatırlar. ruh emiciler de denebilir. görüldüğü yerde koşarak kaçmanızı tavsiye ederim.
devamını gör...
spider-man: no way home
bugün sinemada spoiler yemeden izlemeyi başarabildiğim müthiş filmdir.
filmi şöyle özetleyebilirim. müthiş, harika, inanılmaz, muazzam, süper.
bu işlerin içerisindeyseniz yani marvel seviyorsanız tatmin olacaksınız.
film tatmin etme üzerine kurulmuş bir film. biz seyircimizi tatmin edeceğiz, sinemadan memnun olarak çıkacaklar diye yemin etmişler.
ben marvel filmlerini çok izleyen veya çok seven birisi değilim. tabii konuya hakimim arada sırada izliyorum ama manyağı değilim. çok memnun kaldım.
filmin detayına veya içine aşağıda gireceğim. bu kısım gitmeden fikir edinmek isteyenlere spoiler vermeden övmek amacıylaydı.
gidin izleyin memnun olacaksınız.
abiiiii manyaklar. ne izlettiniz lan bize. 3 efsane spider man aynı filmde. hem duygusal hem komik sahnelerle beraber izliyoruz.
tobey ve andrew geldikten sonra film başka bir mevzuya dönüşüyor. maalesef filmden önce bu ikilinin geleceğini çok fazla hissettirdiler. strateji olarak yapmak zorundalardı ama keşke yapmasalardı.
düşünsenize hiçbir şekilde geleceklerini bilmiyorsunuz. isimleri bile geçmemiş. sinemadasınız çat diye karşınıza çıkıyor. aldığım keyfin 50 kat fazlasını alırdım.
film fanların istediği her şeyi veriyor. senaryo namına vurucu hiçbir şey olmadığını düşünüyorum. senaryoyu fanlar yazmış gibiydi, doyurucu ve tatmin edici.
sahneler bunu çok iyi gösteriyordu. andrew karakterinin mc yi tuttuğu sahneyi herhangi bir fan yazardı mesela.
tobey abim çok yaşlanmış. buruk bir sevinçle izledim. 2002 senesine geri döndüm.
bütün kötü karakterleri tekrar görmek keyifli hissettirdi.
ha tabii filmin çok fazla mantıksız tarafı var. bunlar göze batmıyor. sizi rahatsız etmiyor, çünkü müthiş bir şey izliyorsunuz. üç tane spider man karşınızda duruyor ve keyif almaya bakıyorsunuz.
mesela koskoca dr strange bir veledi dinleyip öyle hareketler yapmaz abi.
koskoca dr strange bir çocuk bir şeyler diyor diye büyüyü karıştırmaz.
koskoca dr strange nasıl o çocuğa yenilip 12 saat orada hapis kalıyor. bunlar mantıksız taraflardı.
tabii umurumda olmadı. çok keyif aldım. çok mutlu oldum.
hem heyecanlandırdı, hem güldürdü, hem duygulandırdı. daha ne olsun.
filmi şöyle özetleyebilirim. müthiş, harika, inanılmaz, muazzam, süper.
bu işlerin içerisindeyseniz yani marvel seviyorsanız tatmin olacaksınız.
film tatmin etme üzerine kurulmuş bir film. biz seyircimizi tatmin edeceğiz, sinemadan memnun olarak çıkacaklar diye yemin etmişler.
ben marvel filmlerini çok izleyen veya çok seven birisi değilim. tabii konuya hakimim arada sırada izliyorum ama manyağı değilim. çok memnun kaldım.
filmin detayına veya içine aşağıda gireceğim. bu kısım gitmeden fikir edinmek isteyenlere spoiler vermeden övmek amacıylaydı.
gidin izleyin memnun olacaksınız.
abiiiii manyaklar. ne izlettiniz lan bize. 3 efsane spider man aynı filmde. hem duygusal hem komik sahnelerle beraber izliyoruz.
tobey ve andrew geldikten sonra film başka bir mevzuya dönüşüyor. maalesef filmden önce bu ikilinin geleceğini çok fazla hissettirdiler. strateji olarak yapmak zorundalardı ama keşke yapmasalardı.
düşünsenize hiçbir şekilde geleceklerini bilmiyorsunuz. isimleri bile geçmemiş. sinemadasınız çat diye karşınıza çıkıyor. aldığım keyfin 50 kat fazlasını alırdım.
film fanların istediği her şeyi veriyor. senaryo namına vurucu hiçbir şey olmadığını düşünüyorum. senaryoyu fanlar yazmış gibiydi, doyurucu ve tatmin edici.
sahneler bunu çok iyi gösteriyordu. andrew karakterinin mc yi tuttuğu sahneyi herhangi bir fan yazardı mesela.
tobey abim çok yaşlanmış. buruk bir sevinçle izledim. 2002 senesine geri döndüm.
bütün kötü karakterleri tekrar görmek keyifli hissettirdi.
ha tabii filmin çok fazla mantıksız tarafı var. bunlar göze batmıyor. sizi rahatsız etmiyor, çünkü müthiş bir şey izliyorsunuz. üç tane spider man karşınızda duruyor ve keyif almaya bakıyorsunuz.
mesela koskoca dr strange bir veledi dinleyip öyle hareketler yapmaz abi.
koskoca dr strange bir çocuk bir şeyler diyor diye büyüyü karıştırmaz.
koskoca dr strange nasıl o çocuğa yenilip 12 saat orada hapis kalıyor. bunlar mantıksız taraflardı.
tabii umurumda olmadı. çok keyif aldım. çok mutlu oldum.
hem heyecanlandırdı, hem güldürdü, hem duygulandırdı. daha ne olsun.
devamını gör...
insana kendini güvende hissettiren şeyler
volvo.
devamını gör...
ölüme en çok yaklaştığınız an
kronolojik olarak:
5 yaşında eniştemin arabasında çarşıya giderken arkamızdan kamyon çarpması, o zamanlar airbag ne arar arabada, pestil olan arabadan sadece hafif çiziklerle çıkartmışlar beni. enişte sizlere ömür.
16 yaşında 99 depremi, binanın benim olduğum kısmının üzerine yıkılması sonucu 2 saat sonra enkazdan kendi çabalarımla çıkmam. arka kısımda olan yatak odalarında uyuyanlara hiçbir şey olmamıştı(4. kata kadar olmamıştı, alt kattakiler sizlere ömür).
25 yaşında motorsiklet kazası, 3 ay yoğun bakım. beyin sarsıntısı kötü azizim.
günümüz: hipertansiyon. her an ölüm riski oluşturan meret. ilaç kullandığım halde 17/11.
günümüz: türkiye’de yaşamak.
5 yaşında eniştemin arabasında çarşıya giderken arkamızdan kamyon çarpması, o zamanlar airbag ne arar arabada, pestil olan arabadan sadece hafif çiziklerle çıkartmışlar beni. enişte sizlere ömür.
16 yaşında 99 depremi, binanın benim olduğum kısmının üzerine yıkılması sonucu 2 saat sonra enkazdan kendi çabalarımla çıkmam. arka kısımda olan yatak odalarında uyuyanlara hiçbir şey olmamıştı(4. kata kadar olmamıştı, alt kattakiler sizlere ömür).
25 yaşında motorsiklet kazası, 3 ay yoğun bakım. beyin sarsıntısı kötü azizim.
günümüz: hipertansiyon. her an ölüm riski oluşturan meret. ilaç kullandığım halde 17/11.
günümüz: türkiye’de yaşamak.
devamını gör...
yeni bir insanla tanışmaya üşenmek
bende pandeminin yıktığı bir ozellik. yeni insanlarla tanisalim artik, herkesle tanisiyim :')
devamını gör...
yeni bir ilişkiye başlamanın önündeki en büyük engel
bir ilişkiye başlamak istememek olabilir. ne kadar sürerse sürsün her biten ilişki insanın yüreğinde acı bir tat bırakır. bazen ilişki yaşamamak yaşamaktan daha iyi gelir insana.
devamını gör...
koskoca sözlükte öğretmen olmaması
buradayım efendim. atanamamış, akademik kariyer yapan türk dili ve edebiyatı öğretmeni olarak sözlüğe her gün uğruyorum.
devamını gör...
ölüm kapısı serisi
margaret weis ve tracy hickman'ın kaleminden çıkan muazzam kurgu seri. bana göre çerezlik falan değildir. zira gerek öykü gerekse karakterler üzerinde inanılmaz ayrıntıcı davranmışlar. bilinen fantastik kurgu öykülerin dışına çıkan bir anlatıma sahip olması ve buna ek olarak ırklar özelinde ortaya koydukları yenilikler ziyadesiyle taktire şayan. ayrıca bu seri ile kurgu dünyasına iki baba karakter hediye etmiş olmaları da cabası; haplo ve alfred (cohen)... bununla birlikte serinin en güzel yanlarından birisi, kurgu ile mitolojinin uyumlu bir şekilde harmanlamış olması. yaratılış, çekişme, yıkım vesaire bunlar dünya mitolojilerindeki pek çok örnekle o kadar güzel harmanlanıp, serinin kurgusunun içine yerleştirilmiş ki, önce fizban olup şapka çıkartıyor sonra zifnab olup şapkayı tersinden kafanıza geçiriyorsunuz. tabi seride şimdi benim yaptığım benzetme gibi bazı ince nüanslarda var. bunları görebilmek ve anlayabilmek içinde ejderha mızrağı serisine hâkim olmanız lazım. oradaki temel noktaları bilmiyorsanız ve o evrene uzaksanız, pek çok göndermeyi anlamayabilirsiniz. kanımca serinin tek eksik noktası da burası. yani weiss ve hickman'ın yarattığı ejderha mızrağı kurgusundan bağımsız olarak bu seriyi okumaya kalktığınızda bazı noktaların kafanızda oturmaması söz konusu olabilir. bu durumda seriyi diğer seriden bağımsız olarak okuyanlar/okumak isteyenler açısından, doğal olarak sıkıntılı bir hale sokuyor.
çok fazla ipucu vermek istemediğim için konuya dair çok fazla kelam etmeyeceğim zira hikâye nakış gibi işlendiği için hikâyenin herhangi bir kısmından dahi bahsetsek, serinin tüm keyfini kaçırabiliriz. ama şunun altını çizmem lazım; patryn- sartan çekişmesi dünya tarihine, mitolojilere ve inanç dünyasına dair inanılmaz göndermeler içeriyor. tabi bunu yaparken de yukarıda da bahsettiğim gibi iki tane çok sağlam karakteri tabiri caizse zımba gibi kullanıyor. özellikle haplo karakteri melnibone'lu elric, drizzt d'ourden ve raistlin majere karakterlerinden sonra fantastik kurgu dünyasında gördüğüm en komplike karakter. alfred karakteri de çok sağlam bir karakter ancak haplo'nun durduğu yer, yolculuğu, iç çekişmeleri, yüzleşmeleri ve daha nice ekstra tutum ve tavrı onu farklı bir noktaya koymama sebep oluyor.
hülasa; bu seri fantastik kurgu dünyasına hediye edilmiş, farklı bir yol ve anlayışla yazılmış bir seridir. fantastik kurgu kitaplara ilgisi olan insanların muhakkak okuması gerektiğini düşünürüm. ancak söylediğim gibi en azından ejderha mızrağı serisinin temel hikayesini okuduktan, hikâyeye ve karakterlere hâkim olduktan sonra bu kurguyu okumaya başlamanızda fayda var. o zaman seriden alacağınız haz çok daha fazla olur. bazı göndermelere fransız kalmadığınızda her şey yerli yerine tam olarak oturuyor zaten.
çok fazla ipucu vermek istemediğim için konuya dair çok fazla kelam etmeyeceğim zira hikâye nakış gibi işlendiği için hikâyenin herhangi bir kısmından dahi bahsetsek, serinin tüm keyfini kaçırabiliriz. ama şunun altını çizmem lazım; patryn- sartan çekişmesi dünya tarihine, mitolojilere ve inanç dünyasına dair inanılmaz göndermeler içeriyor. tabi bunu yaparken de yukarıda da bahsettiğim gibi iki tane çok sağlam karakteri tabiri caizse zımba gibi kullanıyor. özellikle haplo karakteri melnibone'lu elric, drizzt d'ourden ve raistlin majere karakterlerinden sonra fantastik kurgu dünyasında gördüğüm en komplike karakter. alfred karakteri de çok sağlam bir karakter ancak haplo'nun durduğu yer, yolculuğu, iç çekişmeleri, yüzleşmeleri ve daha nice ekstra tutum ve tavrı onu farklı bir noktaya koymama sebep oluyor.
hülasa; bu seri fantastik kurgu dünyasına hediye edilmiş, farklı bir yol ve anlayışla yazılmış bir seridir. fantastik kurgu kitaplara ilgisi olan insanların muhakkak okuması gerektiğini düşünürüm. ancak söylediğim gibi en azından ejderha mızrağı serisinin temel hikayesini okuduktan, hikâyeye ve karakterlere hâkim olduktan sonra bu kurguyu okumaya başlamanızda fayda var. o zaman seriden alacağınız haz çok daha fazla olur. bazı göndermelere fransız kalmadığınızda her şey yerli yerine tam olarak oturuyor zaten.
devamını gör...
