öz güveni azaltan şeyler
insanın kendine olan güvenini azaltan şeylerdir. mesela kötü giyinmek ve cepte para olmaması bunların başında gelir.
devamını gör...
normal sözlük dizi ve film kulübü korku filmi festivali
28 temmuz çarşamba günü, saat 22.00'de başlayacak olan festivaldir.
festivalin tanıtım fragmanı da buradadır ; streamable.com/ph5tlh
festival kapsamında izlenecek filmlerin listesi aşağıdadır ;
1. the blair witch project
2.christine
3.suspiria
4.scream
5.hellraiser
6.the faculty
7.killer klowns from outer space
8.poltergeist
9.pet cemetery
10.you're next
11.funny games
12.texas chainsaw
13.i know what you did last summer
14.collector
15.the exorcist
herkesi bekliyoruz, ön sıralardan yerlerinizi almanız dileğiyle.
festivalin tanıtım fragmanı da buradadır ; streamable.com/ph5tlh
festival kapsamında izlenecek filmlerin listesi aşağıdadır ;
1. the blair witch project
2.christine
3.suspiria
4.scream
5.hellraiser
6.the faculty
7.killer klowns from outer space
8.poltergeist
9.pet cemetery
10.you're next
11.funny games
12.texas chainsaw
13.i know what you did last summer
14.collector
15.the exorcist
herkesi bekliyoruz, ön sıralardan yerlerinizi almanız dileğiyle.
devamını gör...
springbok
güney afrika'da bulunan, bizim keseli ceylan dediğimiz antilop'tur.
çok yükseğe ve uzağa sıçrayarak, çok hızlı koşabilen bir hayvandır.
güney afrika cumhuriyeti'nin rugby milli takımına ismini verir.
çok yükseğe ve uzağa sıçrayarak, çok hızlı koşabilen bir hayvandır.
güney afrika cumhuriyeti'nin rugby milli takımına ismini verir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
benliğimin altına süpürdüğüm heves ve kalp kırıklıkları, benliğimi aşmaya yüz tutmuş durumda. yüzümde kocaman gülümseyen bir maske, maskenin ardında ise ağlayan küçük bir kız saklı. saklanmaya o kadar alışmış ki, bir gün biri saklandığı yerden onu bulacak diye ödü kopuyor. gerçek hayatla arasına öyle bir duvar örmüş ki bir penceresi bile yok dışarı bakmak için. kapısı yok. karanlığa gömülü bırakmış kendini. hayal edin şimdi; karanlık bir odada beyaz elbiseli küçük bir kız çocuğu köşede oturmuş. beyaz elbisesi karanlığın içindeki masumluğu niteleyen tek şey. dizlerini kendine çekmiş başını yaslamak için. çünkü biliyor ki kendinden başka hiç kimse yok dayanabileceği. gücünü içindeki güçsüzlüğü yenerek elde etmiş. ama o kadar kırgın ki herkese. kendine bile küsmüş. ağzı bıçak açmıyor. düşünüyor düşünüyor düşünüyor... hem kurtulmayı ölesiye istiyor. hem de bu alışkanlığı bir gün bozulursa diye çok korkuyor. ya bir gün kırarsa duvarlarını o zaman ne olacak? ya karanlığa aşıksa? ya sevmezse gün ışığını?
devamını gör...
emine erdoğan’ın bu yaşına kadar hiç turşu kurmamış olması
mango kurutmaktan ona zamanı kalmamıştır hanımefendinin sonuçta mango daha önemli
hem ne o öyle fakir fakir
hem ne o öyle fakir fakir
devamını gör...
inanmak
inanmak fıtrattan gelir. *güce tapmak ayrı şeydir, inanmak ayrı şeydir.
eğer inanmak; kişinin noksanlık veya zayıflığından kaynaklanıyor olsa idi, kendinden güçlü olan herkese veya herşey inanma ihtiyacı hasıl olurdu.
oysa inanmak öyle bir şeydir ki; bazen çok güçlü şeylere karşı direnç göstermeyi göze almaktır. bazen de çok zayıf olan düşünceleri benimsemektir.
eğer inanmak; kişinin noksanlık veya zayıflığından kaynaklanıyor olsa idi, kendinden güçlü olan herkese veya herşey inanma ihtiyacı hasıl olurdu.
oysa inanmak öyle bir şeydir ki; bazen çok güçlü şeylere karşı direnç göstermeyi göze almaktır. bazen de çok zayıf olan düşünceleri benimsemektir.
devamını gör...
toplu taşıma araçlarında gıcık olunan tipler
devamını gör...
bocalamak
aslen bir yelkencilik terimidir. rüzgarda sürüklenmek, yalpalamak anlamına gelir. insani boyutta 'kafası karışmış' anlamında da kullanılabilmektedir.
devamını gör...
dondurma kabından sarma çıkması
şanslı olduğunu anlayıp tanımlarına yansıtan canım yazarların toplandığı başlıktır.
çok şanslı insanlarsınız siz ya. biz de biber salçası çıkıyor. moralim sifir sifir sifir. *
çok şanslı insanlarsınız siz ya. biz de biber salçası çıkıyor. moralim sifir sifir sifir. *
devamını gör...
ruh eşini bulamamak
yusuf abinin aylak adamda anlattığı gibidir benim gözümde ruh eşi muhabbeti.
yarımsındır, yarım olduğunu bilirsin. yarın olduğunu da bilirsin, hissedersin. içten içe beklersin, hatta bazen harekete bile geçersin.
bulmak istersin. ama kimseye söylemezsin, belki kendine bile.
çünkü iyi bilirsin, anlamazlar.
“sustu. konuşmak gereksizdi. bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. biliyordu; anlamazlardı.”
yarımsındır, yarım olduğunu bilirsin. yarın olduğunu da bilirsin, hissedersin. içten içe beklersin, hatta bazen harekete bile geçersin.
bulmak istersin. ama kimseye söylemezsin, belki kendine bile.
çünkü iyi bilirsin, anlamazlar.
“sustu. konuşmak gereksizdi. bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. biliyordu; anlamazlardı.”
devamını gör...
fakirin bir şey aldığını gösterince başına bir şey gelmesi
katıldığım durum. negatif bakışın/enerjinin nesneleri ve insanları etkilediğine içten içe inanıyorum .
bu konudaki teorim ise şu ;
zenginin etrafındakiler zaten zengin yada gelir uçurumu fazla değil bu yüzden zenginin kendi çevresindekiler zengini fazla kıskanıp hasetlenmiyor.
örneğin zengin 100 birim paralık bir şey alıyor zenginin etrafındakilerin ekonomik durumu 80 -70 birimlik aynı şeyden almaya yetiyor bu yüzden kışkançlık ve nagatif enerjide düşük kalıyor. ancak fakir ordan burdan kısıp , borçla, krediyle 100 birim paralık bir şey aldığında etrafındaki insanların onun muadiline bile ulaşacak paraları yok ,belki hayatları boyuncada olmayacak bu yüzden kıskançlık ve negatif enerji daha fazla oluyor ve nazar değiyor.
bu konudaki teorim ise şu ;
zenginin etrafındakiler zaten zengin yada gelir uçurumu fazla değil bu yüzden zenginin kendi çevresindekiler zengini fazla kıskanıp hasetlenmiyor.
örneğin zengin 100 birim paralık bir şey alıyor zenginin etrafındakilerin ekonomik durumu 80 -70 birimlik aynı şeyden almaya yetiyor bu yüzden kışkançlık ve nagatif enerjide düşük kalıyor. ancak fakir ordan burdan kısıp , borçla, krediyle 100 birim paralık bir şey aldığında etrafındaki insanların onun muadiline bile ulaşacak paraları yok ,belki hayatları boyuncada olmayacak bu yüzden kıskançlık ve negatif enerji daha fazla oluyor ve nazar değiyor.
devamını gör...
mitolojik bir bilgi bırak
fayton isminin antik yunan mitolojisine dayandığını biliyor muydunuz?
babası helios'un yerine bir gün için güneş arabasını süren phaeton*, büyük bir karmaşaya sebep olmuş, sonunda da zeus'un fırlattığı yıldırımla ölmüştür. bu şekilde faytonlara adını vermiştir.
babası helios'un yerine bir gün için güneş arabasını süren phaeton*, büyük bir karmaşaya sebep olmuş, sonunda da zeus'un fırlattığı yıldırımla ölmüştür. bu şekilde faytonlara adını vermiştir.
devamını gör...
türk halkının en bilgili olduğu konu
din
herkes kendi dinini oluşturmuş, haliyle en iyisini yine kendileri biliyor.
herkes kendi dinini oluşturmuş, haliyle en iyisini yine kendileri biliyor.
devamını gör...
kitap okuyan sevgili
büyük şanstır.
kalk çay koy diyen biriyle, sizinle kitaplar hakkında sohbet eden biri aynı olabilir mi hiç?
kalk çay koy diyen biriyle, sizinle kitaplar hakkında sohbet eden biri aynı olabilir mi hiç?
devamını gör...
kendime not
5 sene önce de salaktın simdi de salaksın üzülüyorum ki 5 sene sonra da salak olacaksın.
devamını gör...
erkeklerin güzel göründüğünü sandığı şeyler
param var tavırları. yapmayın hemcinslerim. lütfen.
devamını gör...
normal sözlük'ü çağrıştıran kelimeler
(bkz: format kuralları)
devamını gör...
feminizm
avrupa'da sonunun geldiğini, okuduğum makaleler ve girdiğim illegal sitelerden anlayabildiğim, amerika'daki sonunu ise; gerçekten merak ettiğim, fransız ihtilali sonrası gelişen sanayi devrimi endeksli düşünce sistemi ve eylemler bütünüdür.
hemen yazılan makalelerin içeriğinin, çocuk çağından beri kadını ön plana alan sistemleri eleştirmekle işe başlayıp bunu bilimsel temellere dayandırma güdümünde olduğunu belirtmeliyim. uzmanlar; erkek çocukların manevi olarak ezilerek büyütüldüğünün, dolayısıyla da yaşama bir sıfır yenik başlayan erkek çocuklarda, ileriki yaşamlarında ortaya çıkan ve daha büyük boyutlara varan özgüven problemleri, varoluş kaygısı, içe kapanıklık, kendini eksik görme gibi sorunlardan uzun uzun bahsetmektedir. hatta bunları çeşitli verilere de dayandırarak bilimsel tüm etkinliklerini ortaya koyuyorken, nesillerinin de tehlikede olduğunun altını çizmektedirler.
cinsiyet ayrımı göstermeksizin, yani hem kadın hem de erkek uzmanların, yazdıklarından yola çıkarak makalelerde: kendi eğitim sistemleri ve çalışma hayatları eleştirilirken, halkın buna bakış açısının da kendileriyle özdeşik olduğunu anlamanız hiç zor olmamakta.
ki oluşmuş bir kalıpları da var aslında onlarda: oprahsın zaten hadi yürü kızım... işte kadının, bu denli feminist bir yaklaşımla yüreklendirilerek yaşama atılması nedeniyle erkek benliğinin, hoşlandığı kadından, kendini fazlasıyla eksik görme ya da sıradan bir açılamama halinin, aslında hiç de sıradan olmadığı ve nesillerinin tehlikede olduğunu açıklıyor ve buna tarihi seyir içerisinde doğum, evlilik ve erkek bireylerden elde edilen verileri de ekleyerek tek tek kanıtlıyorlar.
açıkçası alanım olması halinde bu makaleleri zevkle çevirip bizim sahte feminist dünyasına duyurmayı çok istiyorum lakin alanım dışı ancak ilgim içi. böyle giderse yeni bir üniversite okumaktan ve klinik psikolog hatta kazanabilmem halinde psikiyatri alanlarına yönelmem ihtimal dahilinde görünüyor...
benim yaşam tecrübelerimden gördüğüm kadarıyla; salt bir feminist etkinlikle çocuk yetiştirmek yahut eğitim vermek yerine -ki kendim de yetiştirilirken bu feminizm etkisine çevremdeki hanımlardan bayağı bi'katkı (!) sağlandı- iyi ve kötü olguların salt iyi ve salt kötü ekseninden sıyırarak öğretilmesi gerektiğini düşünüyorum. örneğin erkek eğitiminde; baskıdan, güçlü görünmenin ağlamak, şiddet, mutfaktan uzak kalmak ve yahut çapkınlık gibi itemlerden uzak kalınarak yapılması ile pekiştirileceğini düşünüyorum. yine kadın eğitiminde hanımlara, güçlü olmanın fiziki, maddi hatta psikolojik bir etmene değil, erkek-kadın paylaşımcı yaklaşımdan ve yardımlaşmadan geçtiği öğretilmeli. hatta her erkeği kötü görmek yerine, insanı insan görüp, cinsiyet ayırmaksınızın yaklaşmakla ne feminizme gerek kalacağı ne de kadın cinayetlerinin ve baskılarının devam edeceği kanaatindeyim. ah bir de eğitimi eğitimcilere bıraksalar her şey çok daha güzel olacak ancak bizde eğitim maliyeden işletmeden ve iktisattan geçmekte.
hemen yazılan makalelerin içeriğinin, çocuk çağından beri kadını ön plana alan sistemleri eleştirmekle işe başlayıp bunu bilimsel temellere dayandırma güdümünde olduğunu belirtmeliyim. uzmanlar; erkek çocukların manevi olarak ezilerek büyütüldüğünün, dolayısıyla da yaşama bir sıfır yenik başlayan erkek çocuklarda, ileriki yaşamlarında ortaya çıkan ve daha büyük boyutlara varan özgüven problemleri, varoluş kaygısı, içe kapanıklık, kendini eksik görme gibi sorunlardan uzun uzun bahsetmektedir. hatta bunları çeşitli verilere de dayandırarak bilimsel tüm etkinliklerini ortaya koyuyorken, nesillerinin de tehlikede olduğunun altını çizmektedirler.
cinsiyet ayrımı göstermeksizin, yani hem kadın hem de erkek uzmanların, yazdıklarından yola çıkarak makalelerde: kendi eğitim sistemleri ve çalışma hayatları eleştirilirken, halkın buna bakış açısının da kendileriyle özdeşik olduğunu anlamanız hiç zor olmamakta.
ki oluşmuş bir kalıpları da var aslında onlarda: oprahsın zaten hadi yürü kızım... işte kadının, bu denli feminist bir yaklaşımla yüreklendirilerek yaşama atılması nedeniyle erkek benliğinin, hoşlandığı kadından, kendini fazlasıyla eksik görme ya da sıradan bir açılamama halinin, aslında hiç de sıradan olmadığı ve nesillerinin tehlikede olduğunu açıklıyor ve buna tarihi seyir içerisinde doğum, evlilik ve erkek bireylerden elde edilen verileri de ekleyerek tek tek kanıtlıyorlar.
açıkçası alanım olması halinde bu makaleleri zevkle çevirip bizim sahte feminist dünyasına duyurmayı çok istiyorum lakin alanım dışı ancak ilgim içi. böyle giderse yeni bir üniversite okumaktan ve klinik psikolog hatta kazanabilmem halinde psikiyatri alanlarına yönelmem ihtimal dahilinde görünüyor...
benim yaşam tecrübelerimden gördüğüm kadarıyla; salt bir feminist etkinlikle çocuk yetiştirmek yahut eğitim vermek yerine -ki kendim de yetiştirilirken bu feminizm etkisine çevremdeki hanımlardan bayağı bi'katkı (!) sağlandı- iyi ve kötü olguların salt iyi ve salt kötü ekseninden sıyırarak öğretilmesi gerektiğini düşünüyorum. örneğin erkek eğitiminde; baskıdan, güçlü görünmenin ağlamak, şiddet, mutfaktan uzak kalmak ve yahut çapkınlık gibi itemlerden uzak kalınarak yapılması ile pekiştirileceğini düşünüyorum. yine kadın eğitiminde hanımlara, güçlü olmanın fiziki, maddi hatta psikolojik bir etmene değil, erkek-kadın paylaşımcı yaklaşımdan ve yardımlaşmadan geçtiği öğretilmeli. hatta her erkeği kötü görmek yerine, insanı insan görüp, cinsiyet ayırmaksınızın yaklaşmakla ne feminizme gerek kalacağı ne de kadın cinayetlerinin ve baskılarının devam edeceği kanaatindeyim. ah bir de eğitimi eğitimcilere bıraksalar her şey çok daha güzel olacak ancak bizde eğitim maliyeden işletmeden ve iktisattan geçmekte.
devamını gör...

