yazmayı bırakıp okuyabilirsiniz. şahsım bunu yapmakta. bazen insan gerçekten yazmak istemeyebiliyor bu durumda size kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. ben bu şekilde çok iyi, sizin tabirinizle "kaliteli" yazarlar tanıdım. ve daha önce yazmıştım tekrar yazayım; öncesinde sözlük tecrübesi olmayan yazarlar, nasıl yazacağınızı öğrenmek için okumanız gerekir. mutlaka bol bol okuyun. bu iyi bir yazar olabilmeniz için tek kriter, dediğim başlıktır.
devamını gör...

buralarda çok genç arkadaşlar var, onlar bilmez ama şöyle 15 yaşındayken cümlelerin altını çizdiğiniz kitap, 40 yaşındayken elinize geçtiğinde "vay benim gençliğim, neleri dert etmiş, neler onun yüreğini delip geçmiş, kitaptaki neleri içselleştirmiş" diye düşünüp bayağı hüzünleniyorsunuz... sanki 15 yaşınızdaki halinizden bugünlere ulaşmış bir mesaj gibi oluyor... tuhaf bir his..
devamını gör...

dorun, güç iş anlsmında ki kelime.

ramiz dayı’ nın aşağıda ki repliğini aklıma getirmiştir.



“mesele ölmek değil dost bildiğin en güvendiğin adamın eliyle ölmekmiş mesele. “
devamını gör...

ilk çin imparatoru qin shi huang tarafından, kendisine diğer hayatta eşlik etmek üzere yaptırılan, çeşitli figürlerden oluşan toprak ordu.

terakota, terrakota ya da terracotta, pişmiş toprak anlamına geliyor. bu koca ordu da askerleri, atları, müzisyenleri, akrobatları ve egzotik hayvanları ile pişmiş topraktan yapılmıştı.

bu koca ordunun içerisindeki her figürün kendine has yüz ifadesi, giysisi ve silahlarıyla insanlar görülsün diye yapılmamış olması oldukça şaşırtıcı.

ordu ilk yapıldığında, parlak, canlı renklerle boyandıkları ancak zamanla bu boyaların yavaş yavaş aşındığı ve geriye sadece toprak figürlerin kaldığı biliniyor.

askerlerin her birinin elinde gerçek silahlar olduğu ve eski çağlarda tüm bu silahların çalındığı tahmin ediliyor. zira yerinde duran birkaç tane var ve bunların keskin kenarlı, gerçek kılıçlar olduğu görülmüş.

bölgede yapılan kazılarda, terracotta olmayan başka heykellere, gerçek atların iskeletlerine ve orada çalışan işçilere ait olduğu düşünülen kemiklere de rastlanmış.

@gandalfın kırık asası'na katılıyorum ve artırıyorum: bu yaşıma geldim hâlâ ürpertici buluyorum bu heykelleri. sanırım bu tür heykellerin yahut oyuncak bebeklerin geceleri ansızın canlanıp manyağın önde gideni birer katile dönüşmelerini konu edinen filmlerden kalma bir travma bu.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gördüğünüzde yolunuzu değiştirmeniz gereken burç. ne anlaşılır ne yaşanır.
devamını gör...

iyiler kazanacak.
devamını gör...

uyuyun.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sözlükte ''kabul edilmesi için öne sürülen görüş, düşünce.'' anlamına gelen sözcüktür.

(bkz: teklif) kelimesi yerine de kullanılabilir.
devamını gör...

dikkatli ısır boğazında kalmasın, kart biri olabilir.
devamını gör...

(bkz: cingulomania)

bazen gerçekten sarılmaya ihtiyaç duyuyorum. sarılmak güvende hissettiriyor, ihtiyaç duyduğumuz güvende hissetmektir belki de.
devamını gör...

bu aralar beni yormayan ağrı.*
canım lansorum.
benim için en tatlı sabahlar onunla başlar.
devamını gör...

relax ukdesidir.

karikatürün ülkemizde önem kazanmaya başladığı yıllarda, yönetmen ve çizer suat yalaz tarafından hayat verilmiş bir çizgi roman karakteridir. 70'li yıllarda sinemaya da uyarlanmıştır bu karakter ama sanırım kara murat kadar ilgi görmemiştir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

akdeniz'de egeye göre daha çok bulunan, deniz zevkinizin içine edebilecek yumuşakçalar grubuna ait olan yaktı mı acıtan deniz canlısı.
devamını gör...

pandemi dönemi pek rastlamayabilirim belki ama sokakta röportaj yapanlara rastlamak son zamanlarda en büyük fobim. olur da denk gelir röportajın yanından geçmek zorunda kalırım, cahil yurdum insanının işsizlik yok vb. konuşmasını da duyarım, sonra “ sen önce dişlerini fırçalamayı öğren” teyzesine dönüşürüm, kendimi tutamayıp vatan haini olurum diye gerçekten çok korkuyorum. buna özgü bir fobi ismi bulunur mu acaba?
devamını gör...

sorsan herkes iyi(mi) dir.!!!
devamını gör...

(bkz: çok beklersiniz) mesut'u kurtardılar hakan'ın başı derde girdi. sıradaki başı belaya girecek ekip üyesine bahis açıyorum: benden ali'ye 10 bin papel oynar. tarafını seç beklemeye başla.
devamını gör...

1949 doğumlu japon yazar. yazmaya 1978'de bir beyzbol maçını izlerken karar vermiş. dünyaca ünlü ama japonlar tarafından eserlerinde amerikan kültürünü fazlaca barındırdığı için eleştiriliyor.
eserlerinde kedi, müzik, gizemli kadınlar, olağanüstü olaylar barındırır. size olayları ayrıntısıyla anlatır, karakterin yaptığı yemekten dinlediği parçanın adına, sigarasının markasına kadar detay verir, olay örgüsünü oluşturup kitaba sizi bağlar, sonunda sorularınızın yarısını cevaplamadan bırakır, kalakalırsınız. buna rağmen çoğu kitabını okuduğum ve bayıldığım yazar.

eserlerinden bazıları;
(bkz: imkansızın şarkısı)
(bkz: sahilde kafka)
(bkz: 1q84 serisi)
(bkz: zemberekkuşu'nun güncesi)
(bkz: kumandanı öldürmek)
devamını gör...

nicth nichts şarkıları da bir o kadar güzeldir.
devamını gör...

bakınız bu adam başka bir adam. değişik bir adam. karısının ölümünden sonra adam gibi almış eline gitarı. çalmış, sürekli çalmış, parmaklarını kanatana kadar çalmış. gitarla bütünleşene kadar durmadan çalmış. anlatılanlara göre bir kere duyduğu bir şarkıyı aradan zaman geçmiş olsa dahi hiç tereddütsüz çalar arkasından da şarkıya kendinden eklemeler yapar ve daha farklı şekilde yeniden yorumlarmış. adam cover işlerine o dönemde hızlı sürüm giriş yapmış anlayacağınız. sonrasında ilk iletide altının çizildiği gibi sırra kadem basmış. henüz öyle ahım şahım tanınmıyorken, bildiğiniz buhar olmuş adam. kimileri kayıp babasını aradığını söylemiş. kimileri hakkında başka başka dedikodular üretmiş. ama bilinen tek gerçek johnson'ın 1 sene kadar ortalardan kaybolduğu. sonrasında tekrar ortaya çıktığında herkesi hayretlere düşüren bir kalitede çalmaya başladığı fark edilmiş. adam bir senede virtüözlük mertebesine ulaşmış. hal böyle olunca mevzunun ortaya çıktığı yıllarda düşünülünce hakkındaki efsaneler almış yürümüş. derler ki; robert johnson bir gece yarısı canı sıkkınken ormanlık bir alana gitmiş, burada şeytanla karşılaşmış ve dünyanın en iyi blues virtüözü olabilmek için ruhunu şeytana satmış. bu antlaşma sonrası şeytan bey johnson'dan gitarını istemiş ve gitarı kendisi akort ederek, johson'a geri vermiş. bu akort etme stilini de johnson'a o gece bizzat kendisi öğretmiş. müzik şeytanın işi zaten. yani anlayacağınız johnson bu işleri temelden kapmış.

zaten şu dünyada farklı, yetenekli, üst düzey ne kadar adam/kadın varsa hepsi ruhunu şeytana satmıştır. ortalama değillerdir çünkü. başkadırlar, farklıdırlar ve bu farklılığın bir sebebi olmalıdır. ortalama insan içinse böyle adamlar tehlikelidir. bilineni, alışılmışı zorlayanı/aşanı yaftalarlar. çünkü bilmediklerinden ve farklılıklardan korkarlar. işte robert abimizin de başına bu gelmiştir. gitarını nasıl akort ettiğini çözemeyen diğer müzisyenler de, onun şeytanın müzisyeni olduğu şeklinde konuşmaya başlayıp, ipini çekmişler. tabi bunda robert abimizin de günahı yok değil. biraz kendine dönükmüş, kendisinin gitar çalışını dikkatle izleyen birini görünce çeker gidermiş. yeteneğinin/tekniğinin kopyalanmasını istemezmiş. bir de bazı şarkı isimleri faul. ''devil and me'' gibi * adam aslında ince görmüş ama kalın kafalara bir şeyleri sokmak zor olduğu için hakkında çıkan dedikodularda bu tarz şarkı isimleri referans olarak gösterilmiş.

neyse siz milleti boş verin ağızları torba değil ki büzesiniz. adam cidden büyük sanatçı. düşünün o dönemde şarkılarınızı kayıt etmeniz için şarkı başına 3 dakikanız var zira o dönemdeki kayıt cihazları daha fazla çalışırlarsa, aşırı ısınıp kendilerini imha ediyorlarmış. adam o zamana kadar yaptığı şarkıları bir otel odasında peşi sıra çalıp kayıt ediyor. tabi o zamanlar cepte para da pek yok. tek atımlık kurşunu var yani ve işi başladığı gibi bitiriyor. sekmez gitarından fırlayan en hızlısıymış hepsinin. bakın blues alemi onca büyük müzisyen gördü. john lee hooker, muddy waters, bb king, willie dixon vs. hepsi de büyük sanatçı. ama hiç birisi bu enteresan adamın ulaştığı efsane olma noktasına ulaşamadı. hepsi tanındı, hepsine saygı duyuldu ama robert johnson ismi kaldı bir şekilde tepelerde. hem de 27 yaşında ölmesine rağmen. deep purple,led zeppelin, bob dylan, zz top, b.b. king ve daha niceleri onun şarkılarını yeniden yorumladılar. yani dolaylı yoldan hepsi ruhunu şeytana sattı *

şuraya bir kaç şarkısını iliştirivereyim; yalnız bazı şarkı isimlerine dikkat *







devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim