ben değil vücudum yapıyor, ders çalışacağımı anladığı an mide bulantısı ve hafakan basma hissi oluşturuyor sağolsun.
devamını gör...

seni çok özlediğimi taaa sabahtan kalma bayat kahveden bir yudum alınca hatırladım....*
devamını gör...

deniz kenarındaki bankta oturup kahve içmek.
devamını gör...

aklıma akıcı bir şekilde saçmalayan adamı getiren başlıktır.

devamını gör...

kadıköy ve maltepe ilçe sınırlarını ayıran, bostancı ile küçükyalı arasında bulunan bir yer ismidir.
devamını gör...

(bkz: herkes)

toplu taşımayı sevmiyorum ben komple.*
devamını gör...

risale-i nur denilen zırvalığı allah'tan vahiy alarak yazdığını iddia eden şizofren ruh hastası. kuran'da kendisinden bahsedildiğini de iddia eder. sözler köşkü, hayalhanem, mesken, çınaraltı, nygma gibi youtube kanallarının şeyhidir.
devamını gör...

- çamlıca tepesine görkemli kilise açılışı
- gezicilerin ayakkabılarla kiliseye girmesi rezaleti
devamını gör...

türk resmine batılı anlamda figür'ü getiren ilk ressam 'dır
devamını gör...

divan şiirinin olmazsa olmazıdır. önce divan şiiri için çok kısaca:

birkaçı dışında çoğu divan şairimizin sadece bir divanı vardır. koskoca nedim, dasdaracık bir cildin içinde başlar ve biter. eğer bu divan’ın da sık sık tekrarlanan bölümlerini, padişah ya da vezire yaranmak için sulandırılmış kısımlarını çıkarırsanız ya da sırf biçime uygun gelsin diye şişirilmiş bölümlerini saymazsanız, geriye birkaç beyit, birkaç dize kaldığını görürsünüz. bu durum çoğu divan şairi için aynıdır.
'divan şiiri'ne adını veren divanlar, kasidelerle (-->padişah ya da vezire yaranmak için sulandırılmış kısımlarla) başlar. bu kasidelerin de çeşitleri ve divana konulma sıraları vardır. bir divan şairinin iyi bir şair olup olmadığı ise kendisinin de en çok önemsediği 'gazel'lerine bakarak anlaşılır. sözlük yazarlarının divan şiirini örneklemek için seçtiği beyitlerin neredeyse tamamı 'gazel' beyitleridir.

şimdi bu ön açıklamalardan sonra, 'mazmun'a yeniden dönecek olursak; ortak islam kültürü içinde, kalıp ölçülerle ((gbkz: aruz)), kalıp nazım şekilleri ile ve ortak hayal dünyası içinde 'özgün' şiire rastlamak cidden zordur.
kurallar, yüzlerce yıl öncesinden belirlenmiş, sınırlar çizilmiştir.

yukarıda sözünü ettiğimiz 'gazel'ler divan şiirinde şairlerin, özgünlüklerini, yaratıcılıklarını, yeteneklerini konuşturacakları, gösterecekleri tek alandır diyebiliriz. gazellerin ana teması bilindiği gibi 'aşk'tır. bu aşk, dünyevi bir aşk da olabilir, ilahi bir aşk da. her ne olursa olsun, 'aşk' anlatılacağı zaman, anlatılacak bir sevgili de var demektir. öyleyse 'sevgili' divan şiirinde nasıl anlatılır?

mazmunlarla. evet, mazmun dediğimiz, her hayali önceden belirlenmiş benzetmelerin oluşturduğu mazmunlarla.

-namık kemal'in tanzimat şiiri'nde yenilik yaparken eleştirdiği ve belirttiği gibi- eğer şairlerin anlattıkları kağıda resim olarak çizilse, karşılaşılacak 'sevgili' bir 'gulyabani' gibidir: çirkin ve korkunç, kesinlikle gerçek olmayan.

nedir en çok kullanılan mazmunlar; kaş, yay gibidir, kirpik oktur, gözler ateş saçar, boy öyle uzundur ki, selvi ağacı yanında halt etsin, bel kopacak kadar incedir, saçlar ya yılandır ya hristiyan keşişlerinin cübbelerine bağladıkları kuşaktır, dinden çıkarır, ağız zaten yoktur........bu böyle devam eder.

konu çok uzun ve kapsamlı. oysa amacım bilimsel bir makale oluşturmak değil, yalnızca bu konudaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak, ey sevgili okur. bu nedenle, bu konuya ilişkin, 'namık kemal'in divan şiiri üzerine düşüncelerini irdeleyen bir yüksek lisans makalesi'ni de şuraya bırakayım ve aradan çekileyim.
buradan
devamını gör...

romatoid artrit+splenomegali (dalağın büyümesi)+ nötropeni birlikteliği sonucu oluşan hastalıktır.
(bkz: romatoid artrit)
devamını gör...

sen romada romanını okumaya devam et ve gerisine karışma.
devamını gör...

gümüldür / izmir
sincapla saklambaç

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

aslında kuzey amerika'da "kızılderili kadın" anlamında kullanılan bir kelimeydi.
ama sonradan, ırkçı beyazlar tarafından, kızılderili bir kadınla evlenip, kızılderililerle birlikte yaşayan beyaz erkekleri aşağılamak için kullanılmıştır.
a.b.d askerleri bazı kabilelere saldırdığında "squaw"lar beyaz oldukları için kurtulmuşlar ama bazı saldırılarda "madem kızılderili seviyorsunuz sizde ölün" mantığıyla katledilmişlerdir.
sand creek katliamı
devamını gör...

tanımları oldukça ilgi çekici olan yazar arkadaşımızdır. sağ olsunlar beğenilerini de eksik etmezler.

takipteyiz efendim.
devamını gör...

en ufak bir nahoş kokuyu, yemekteki en ufak ağır ya da sası kokuyu alan ya da "ne kadar güzel poğaça/pasta koktu..." dediğinde, çevresindekilerin "ne pastası ya?" diye bakındığı insandır.

bendeniz, bu gruba dahilim.
devamını gör...

ayrılık bir kimseden, bir şeyden, bir yerden ayrı kalmak, gitmek, uzaklaşmaktır...
öyleyse;
"madem ayrılacaktık, neden gözlerime takılıp yüreğime düştün?"
devamını gör...

inanmadığın, sevmediğin bir şey hakkında normal bir şekilde konuşabilir, hakaret olmadan eleştirebilirsin ama dalga geçip, şakası yapılmamalıdır. herkesin hassas olduğu konu başkadır ve kimse kendi değerleriyle dalga geçilmesini istemez. sana göre saçma olan birşey, başkası için çok önemli olabilir.
devamını gör...

ikindi vakti. pazarın en zevkli olduğu vakit.
gökyüzünde mavinin en güzel tonu.
hiçbir şey almayacak olsanız bile öylesine gezilebilir bu vakitte.
yine de biraz kalabalık.

pazarların en güzel tarafı da normalde bir araya gelmeyecek insanları görebilmek.
çeşit çeşit insan.
farkındalar mıydı acaba bir arada olduklarından?
menfaatti onları bir arada tutan.
menfaatleriydi o an tek düşündükleri.
masum bir menfaat ama.
'yok yok burdan almayalım baksana şu portakallara biraz küçükler, hem ucuzmuş, ekşi çıkar bir de... hiç gerek yok' tadında bir menfaatti.
keşke bütün menfaatler portakalın ekşiliğine endeksli olsaydı*.
bu küçük menfaatlerin arasında gezmek güzeldi.
ama bu küçük menfaatler bazen toplumsal bilinçaltının ortaya çıkmasına sebep oluyordu.


artık alacağını almış, rahat rahat dönüş yolundaydı.
solundaki tezgahta ise bir pazarlık dönüyordu.
kadın elindeki bozuk iki lirayı uzatmıştı. isteği çok basitti.
iki liralık karnabahar istiyordu.
pazarcı ise üçe tamamlayayım mı dedi.
kadın iki liralık istediğini söyledi. pazarcıda bir cesaret vardı.
tamamlayayım işte üç liraya, uğraştırma beni.
kadın bu sefer açıklama yapma gereği hissetti, ne yapayım o kadarını ihtiyacım olmayanı alacağım da nolacak!
bir lira için anlamsız bir diyaloğa girmişlerdi. pazarcının sesi yükselmeye başlamıştı.
kadının naifliğinden, yanında bir erkek olmayışından, yalnız alışverişe çıkmasından faydalanıyordu. elbette bunu bilinçsizce yapıyordu.
kadınsa karşısındakinin ne yaptığını anlayamamıştı. neden bağırıyordu ki? altı üstü bir karnabahar istemişti.
aslında biraz üste çıksa, biraz ses tonunu sertleştirse pazarcı geri adım atacaktı.
ama o kadının bunu yapmasına imkan yoktu sanki. o kadar çaresizdi ki. kim bilir kimden öğrenmişti bu sessizliği, bu hakkını arayamayışı.
işin tuhafı pazarcı, kadına bağırıyordu resmen ve onlarca insan sadece seyrediyordu. halbuki o kadın onlar için yabancı olmasaydı kıyametler kopardı.
ama bu güne kadar böyle gelinmişti. o an yaşanacaktı.
kadının çaresiz ısrarı sonucu pazarcı geri adım attı. iki liralık karnabahar alınmıştı.
bu kadar tantanaya gerek var mıydı?
bir lira için değer miydi? o karnabaharlar zaten parçalar halindeydi.
dönüş yolu kötü bir sürprizle sonuçlanmıştı.

menfaatlerin kesiştiği beyaz bir sebzeydi karnabahar.
devamını gör...

ne dertler varmış be dedirten başlık.her gece ,her saat ve her gün bunu düşünürüm *
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim