portakal hamamı radyo yayını
+ hayatında başını belaya sokan bir özelliğin ?
- "libido."
boys right ? jsjs
- "libido."
boys right ? jsjs
devamını gör...
bulantı
varoluşçu felsefenin en önemli isimlerinden jean paul sartre’ın heybetli romanıdır.
modern zamanın içinde azgın bir nehrin kucağında sırılsıklam sürüklenirken ve bu hıza, bu gidişata, bu kargaşaya ayak uyduramazken ve de kendi içimizde bile çok kuvvetli, bir o kadar da etkili dalgaları zapt etmeye çalışırken hissettiğimiz, hissedebileceğimiz duygu bulantıdır.
yaşamaya başladığımız, o acı veren ilk nefesi aldığımız andan itibaren bulantı kendini göstermeye başlar. düşünme yetimiz kuvvetlenmeye başladıktan sonra ise dünyayı daha saydam bir halde görmeye başlarız. kazandığımız bu şeffaf bakış içimizde ağır ağır baş gösteren bir varoluş sancısına neden olur. bulantı artar, arttıkça artık yadsınamaz bir gerçekliğe dönüşür, nerdeyse elle tutulabilir bile hale gelir.
jean paul sartre dünyaya karşı hissedebileceğimiz tek duygunun bulantı olduğunu söyler.
romanın baş kişisi roquentin sadece dünyaya karşı hissetmekle kalmaz bulantıyı, kendine karşı da derin bir bulantı hissi ile kıvranmaktadır. ve kendine karşı duyduğu bulantı sadece ruhsal değil aynı zamanda da fizikseldir de.
roquentin günlüğüne her şeyi tek tek not eder, bireysellik arayışı içinde toplumdan kopuşunu gün be gün izleriz. roquentin çağdaş insanın bir prototipidir belki de, belki de çağdaş insanın ta kendisi.
modern zamanın içinde azgın bir nehrin kucağında sırılsıklam sürüklenirken ve bu hıza, bu gidişata, bu kargaşaya ayak uyduramazken ve de kendi içimizde bile çok kuvvetli, bir o kadar da etkili dalgaları zapt etmeye çalışırken hissettiğimiz, hissedebileceğimiz duygu bulantıdır.
yaşamaya başladığımız, o acı veren ilk nefesi aldığımız andan itibaren bulantı kendini göstermeye başlar. düşünme yetimiz kuvvetlenmeye başladıktan sonra ise dünyayı daha saydam bir halde görmeye başlarız. kazandığımız bu şeffaf bakış içimizde ağır ağır baş gösteren bir varoluş sancısına neden olur. bulantı artar, arttıkça artık yadsınamaz bir gerçekliğe dönüşür, nerdeyse elle tutulabilir bile hale gelir.
jean paul sartre dünyaya karşı hissedebileceğimiz tek duygunun bulantı olduğunu söyler.
romanın baş kişisi roquentin sadece dünyaya karşı hissetmekle kalmaz bulantıyı, kendine karşı da derin bir bulantı hissi ile kıvranmaktadır. ve kendine karşı duyduğu bulantı sadece ruhsal değil aynı zamanda da fizikseldir de.
roquentin günlüğüne her şeyi tek tek not eder, bireysellik arayışı içinde toplumdan kopuşunu gün be gün izleriz. roquentin çağdaş insanın bir prototipidir belki de, belki de çağdaş insanın ta kendisi.
devamını gör...
baekdu dağı
aktif bir yanardağ olan baekdu dağı, kuzey kore'nin en yüksek dağıdır. dağın yükseltisi 2744 metredir. son patlamasının 1903 yılında olduğu söylenir.
devamını gör...
psikolojik şiddet
fiziksel şiddetten daha beterdir. çünkü fiziksel şiddette aldığınız zarar zamanla iyileşir. ancak psikolojik şiddet iyileşmez, tam aksine büyür, yeşerir, yuva yapar içinize. içten içe kemirir. o korku içinize girdi mi çıkarması mümkün değil.
devamını gör...
kabullenildiğinde olgunlaştıran acı gerçekler
ölümdür.
en yakınını gözden çıkarmak; pişmenin en büyük belirtisidir.
çocuğun olur. ona bakarken bir gün öleceği gerçeği aklına gelir. ben ondan önce öleyim dersin. gözden çıkarmak zor gelir, ama gerçek budur.
anne/baban hastalanır, bir süre çırpınır didinirsin. sonra çaresizliğin tokat gibi yüzüne çarpar. gözden çıkarmak zor gelir, ama gerçek budur.
en yakınını gözden çıkarmak; pişmenin en büyük belirtisidir.
çocuğun olur. ona bakarken bir gün öleceği gerçeği aklına gelir. ben ondan önce öleyim dersin. gözden çıkarmak zor gelir, ama gerçek budur.
anne/baban hastalanır, bir süre çırpınır didinirsin. sonra çaresizliğin tokat gibi yüzüne çarpar. gözden çıkarmak zor gelir, ama gerçek budur.
devamını gör...
rasim öztekin
şans kapıyı kırınca'nın jose ricardo'su, pardon'un muzaffer'i, g.o.r.a'nın bob marley faruk 'u,seksenler'in fehmi babası. kariyerine sayısız dizi-film sığdırmış, onlarca ödül almış işine aşık bir tiyatro ustası.türk tiyatrosunun kavuklusu.
yaklaşık bir saat kadar önce yummuş gözlerini.huzur içinde uyu,yurdun cennet olsun.
yaklaşık bir saat kadar önce yummuş gözlerini.huzur içinde uyu,yurdun cennet olsun.
devamını gör...
nazi filmleri
ben de çok severek ve üzülerek izlerim bu filmleri. hatta 'piyanist' filmi benim 1 numaranın tek sahibidir. 1 numara emekli olmuştur.
schindler'in listesi
piyanist
çiçero
gibi filmler hoşunuza gidebilir.
schindler'in listesi
piyanist
çiçero
gibi filmler hoşunuza gidebilir.
devamını gör...
yazarların karantinada kendi için yaptığı en faydalı şey
italyanca ve python öğrenmeye başlamak. ikisinden de müthiş keyif alıyorum, günlerimi bunlarla geçirmesem bayağı boşlukta hissederdim muhtemelen.
devamını gör...
3 mayıs türkçülük günü
kafatası üfürüp milliyetçilik pazarlamak, yetmez gibi gün biçmek! cidden çok komik ya, faşist dendiğinde de anırmak, enteresan işler. ben de bakınıp ingilizcilik veya almancılık gününe yetişeyim. ilkel ırkçılık nedir, nasıl pazarlanır net örneği, danimarkacılıkta görüşelim birgün mutlaka, çakma hitler sevdalıları sizi.*
devamını gör...
kan ağlamak
yuğ törenlerinin ayrılmaz bir parçası, ölenin arkasından yapılacak en cesur ve olgunca hareket, ölüm törenine teşrif eden her türk'ün yapması beklenen rituel ve göz altına atılan derince bir kesiğin göz yaşlarının karışmasından doğan acı.
günümüzde bir ise bir deyim.
günümüzde bir ise bir deyim.
devamını gör...
ibrahim melih gökçek
psikoloji biliminde kendisine ne denir merak ettiğim, ankara'nın ex başkanı.
büyük puntolarla, o kadar çok mansur yavaş twiiti atıyor ki, muhtemelen gece rüyasında da mansur yavaş'ı görüyordur. takıntılı aşık gibi tabiri caizse.
twitter'da da yorumları sınırlandırmış yazamadım şunu, içimde kalmasın.
#mansur gündem olmuş twitter'da, bakiyim dedim, ard arda bir sürü gökçek twiti. yüreğim daraldı, en son interneti felan komple kapatacaktım neredeyse. hayır eleştir onda da değilim ama takıntı haline getirmek nedir?
kendisiyle nasıl yaşıyor acaba?
büyük puntolarla, o kadar çok mansur yavaş twiiti atıyor ki, muhtemelen gece rüyasında da mansur yavaş'ı görüyordur. takıntılı aşık gibi tabiri caizse.
twitter'da da yorumları sınırlandırmış yazamadım şunu, içimde kalmasın.
#mansur gündem olmuş twitter'da, bakiyim dedim, ard arda bir sürü gökçek twiti. yüreğim daraldı, en son interneti felan komple kapatacaktım neredeyse. hayır eleştir onda da değilim ama takıntı haline getirmek nedir?
kendisiyle nasıl yaşıyor acaba?
devamını gör...
hayatı çizgi film tadında yaşamak
büyümeyeceeeem diye dolanıp durduğum bu hayatta, yaşamaya çalıştığım şekil tam olarak budur
devamını gör...
her adımında biss sesi çıkaran yaşlılar
yılan gibi tıslayarak giden eli öpülesi tontişlerdir.
devamını gör...
palto (öykü)
gogol'un paltosu.
paltoların en meşhuru. en yenisisi, en havalısı, en güzeli...
akakiy akayiyeviç hikaye'nin baş kahramanı. meşhur palto'nun sahibi. bahtsız, kederli bir hayatın içinde altın gibi parlayan karakter. o örnek bir insan. o çok değerli. hayatın sildiği, insanların sadece dış görünüşe önem verdiği bir zamanda yaşamaya çalışan bir insan. mesleğine kendini adayan, yaptığı işin ehli, para ile yıldızı barışmayan akakiy. bayıldım bu karaktere. gogol onu ne kadar dibe soksa o kadar yukarı çıkarmış. akakiy her anlatımda kutsal bir varlığa büründü bir yıldıza dönüştü. sabrı, aza kanaatı, kimseye benzememesi onu iyi yaptı. biliyoruz ki bu hikayeler de iyiler kazanmaz ama gogol zorla kazandırttı. intikamını aldı.
rus edebiyat'ının mihenk taşı gogol'un anlatımındaki mizahi tat damağınızda uzun bir süre kalıyor. insanların vahşiliği, aşağılık kompleksi, güç deneylerini nefretle okuyorsunuz. o insanlardan tiksiniyorsunuz. vicdanı tartmadan yaşamanın yaşamak olmadığını o duyguyu hissettiğinde uykuların nasıl kaçıverildiğini şıp deyip anlayabiliyorsun. zavallı olan kadersiz akakiy değil zalim insanoğluydu. akakiy, yaşamındaki, ruhundaki eksikliği koca bir boşluk duygusuyla kapatmaya çalışıyordu. onun kimseye zararı yoktu.
kader bir paltoyu layık görmedi ona. hortlak değil de tolstoy'un insan ne ile yaşar hikayesindeki melek olsaydı bari. zalımlarrr
kitabın ciğerimi parçalayan haykırışı:
rahat bırakın, ne diye üzüyorsunuz beni?
paltoların en meşhuru. en yenisisi, en havalısı, en güzeli...
akakiy akayiyeviç hikaye'nin baş kahramanı. meşhur palto'nun sahibi. bahtsız, kederli bir hayatın içinde altın gibi parlayan karakter. o örnek bir insan. o çok değerli. hayatın sildiği, insanların sadece dış görünüşe önem verdiği bir zamanda yaşamaya çalışan bir insan. mesleğine kendini adayan, yaptığı işin ehli, para ile yıldızı barışmayan akakiy. bayıldım bu karaktere. gogol onu ne kadar dibe soksa o kadar yukarı çıkarmış. akakiy her anlatımda kutsal bir varlığa büründü bir yıldıza dönüştü. sabrı, aza kanaatı, kimseye benzememesi onu iyi yaptı. biliyoruz ki bu hikayeler de iyiler kazanmaz ama gogol zorla kazandırttı. intikamını aldı.
rus edebiyat'ının mihenk taşı gogol'un anlatımındaki mizahi tat damağınızda uzun bir süre kalıyor. insanların vahşiliği, aşağılık kompleksi, güç deneylerini nefretle okuyorsunuz. o insanlardan tiksiniyorsunuz. vicdanı tartmadan yaşamanın yaşamak olmadığını o duyguyu hissettiğinde uykuların nasıl kaçıverildiğini şıp deyip anlayabiliyorsun. zavallı olan kadersiz akakiy değil zalim insanoğluydu. akakiy, yaşamındaki, ruhundaki eksikliği koca bir boşluk duygusuyla kapatmaya çalışıyordu. onun kimseye zararı yoktu.
kader bir paltoyu layık görmedi ona. hortlak değil de tolstoy'un insan ne ile yaşar hikayesindeki melek olsaydı bari. zalımlarrr
kitabın ciğerimi parçalayan haykırışı:
rahat bırakın, ne diye üzüyorsunuz beni?
devamını gör...
devlet halk için mi halk devlet için mi var sorunsalı
günümüz türkiye'sinin tartışması gereken bir sorunsal.
bence devlet halk için varken bazılarına göre halk devlet için vardır denilmekte peki ama neden
ben tek kişi doğa da istediğim gibi yaşayabilirim evet yaşarım. devlet ise ben,sen,siz,onlar,bunlar ve şunlar olmasa yaşayabilir mi hayır. hayır devlet ben olmadan yaşayamaz o yüzden devlet halk için vardır diyorum , 'sen sus vatan haini!' diyorlar . e ama ben olmasam benim vergim olmasa senin vergin olmasa devlet nasıl ayakta dursun diyorum , ' şükür bizim allahımız var' diyorlar.
ben bir insanım ve düşüncelerim var bir kitap yazmalıyım . kitabımı yazdım aa devlet vergi kesmiş, olsun!
ben bir insanım ve yeteneklerim var bir müzik yapmalıyım. müziğimi yaptım aa devlet vergi kesmiş, olsun!
ben bir insanım ve özgürce yaşamak istiyorum özgürce gezmek istiyorum . özgürce yaşayamadım ve özgürce gezemedim ama neden vergi den dolayı araba alamamış yine vergi den dolayı bir bilet alamamışım...
ben bir insanım ve özgürce düşüncelerimi beyan etmek istiyorum. yapamadım çünkü dönemin hükümeti ile ters düştüğüm için içerdeyim!
devleti besleyen, büyüten ve geliştiren halktır. halk olmazsa o devlet yok olur, halk olmazsa o devlet yerin dibine girer!
(bkz: devlet halk için vardır)
bence devlet halk için varken bazılarına göre halk devlet için vardır denilmekte peki ama neden
ben tek kişi doğa da istediğim gibi yaşayabilirim evet yaşarım. devlet ise ben,sen,siz,onlar,bunlar ve şunlar olmasa yaşayabilir mi hayır. hayır devlet ben olmadan yaşayamaz o yüzden devlet halk için vardır diyorum , 'sen sus vatan haini!' diyorlar . e ama ben olmasam benim vergim olmasa senin vergin olmasa devlet nasıl ayakta dursun diyorum , ' şükür bizim allahımız var' diyorlar.
ben bir insanım ve düşüncelerim var bir kitap yazmalıyım . kitabımı yazdım aa devlet vergi kesmiş, olsun!
ben bir insanım ve yeteneklerim var bir müzik yapmalıyım. müziğimi yaptım aa devlet vergi kesmiş, olsun!
ben bir insanım ve özgürce yaşamak istiyorum özgürce gezmek istiyorum . özgürce yaşayamadım ve özgürce gezemedim ama neden vergi den dolayı araba alamamış yine vergi den dolayı bir bilet alamamışım...
ben bir insanım ve özgürce düşüncelerimi beyan etmek istiyorum. yapamadım çünkü dönemin hükümeti ile ters düştüğüm için içerdeyim!
devleti besleyen, büyüten ve geliştiren halktır. halk olmazsa o devlet yok olur, halk olmazsa o devlet yerin dibine girer!
(bkz: devlet halk için vardır)
devamını gör...
seri oylamaya karşılık gelmeyince oyları geri alan tip
"bir şeyi de menfaatsiz yap be" dedigim, etkileşim bağımlısı, sospoyat olabileceğini düşündüğüm yazar kişisidir.
devamını gör...
süt verdiğim kedinin duvardan üzerime jeff hardy atlayışı yapması
bir ara kedi çöpten sıçrayarak korkuttu beni. tabi ben cumali koçovalı intikamımı alırım. üç sokak boyunca kovaladım o kediyi. sonra dönüp ağam napıyoz biz dedi ben de ne bilim gaza geldim dedim. olaysız dağıldık sonra.
devamını gör...


