madalyan kadar konuş diyen entel dantel yazar
beni en zayıf yerimden vurmuştur.
ne olmuş yani madalyam yoksa entrylerimi kopyalayıp yapıştırmadım ya.
ne olmuş yani madalyam yoksa entrylerimi kopyalayıp yapıştırmadım ya.
devamını gör...
kiloda artış fark edildiğinde yapılan ilk şey
sinirlerim bozulur. rahatlamak için abur cubur yerim.
devamını gör...
hissedilen yaş
şu sıra 70 falan. genelde 10-15 civarı.*
devamını gör...
renkli gözlü kadınlardaki çirkinlik oranının inanılmaz az olması
biz de o dediğinin erkeği için aynısını düşünüyoruz. sadece kadın yazmış eksik bırakmış başlığı.
başlığı açarken biraz kadınları da düşünün.
başlığı açarken biraz kadınları da düşünün.
devamını gör...
çocukken ezberlenen en saçma şeyler
üç kere a a a üç kere b b b üç kere a üç kere b alfabe elimin tersi eteğimin pilesi saçlarımın kurdelesi ay çok mersi çok çok mersi ben seni saat onda köşe başı çin lokantasında bekliyorum gelmezsen küsüyorum mektubunu kesiyorum yüzüğünü atıyorum ay ben bayılıyorum gelirsen ayılıyorum mektubunu okuyorum yüzüğünü takıyorum ay ben seni çok seviyoruumm
devamını gör...
sevgisizlikten canına kıyan gencin mektubu
sosyal medyanin ne kadar ikiyüzlü oldugunu bi kez daha anlıyoruz. bakiyorum yine herkes cok duyarli,cok üzülmüş.... burada bile bazen denk geldiğim yok fakir erkegi sadece annesi sever,sisman insan iticiligi,cirkin insan ozguveni vs tarzi basliklar acip insanlari dışlayan,ötekilestiren,öz guvenini yerle bir edip sosyal iliskilerini kopma noktasina getiren bizler değilmiş gibi gelmis ne kadar üzüldüğümüzu yaziyoruz... bazı yerlerde hemcinslerimin soyle yorumlara denk geldim; keske bi yerde denk gelseydik dertlesseydik yazmis... adam yaniniza saat sormaya gelse bile tipine,kıyafetine bakip muhatap bile olmayacaktiniz belki de. "dünya hassas kalpler icin cehennemdir" bazen bu sözü iliklerime kadar hissediyorum...
devamını gör...
ilk kimin aklına geldiği merak edilen şeyler
internetin ücretlendirilmesi.
devamını gör...
evrendeki en nadir şey
sizce nedir evrendeki en nadir şey ? uçsuz bucaksız, başı sonu görünmeyen, yalnızca %4-5 civarındaki kısmını görebiliyoruz dediğimiz kainattaki en nadir şey ne olabilir ?
altın mı ? gümüş mü ? elmas mı ? yakut mu ? safir mi ? zümrüt mü ? cevap bunlardan hiç biri değil... cevap; sadece ve sadece yaşamdır...
yaşam ya da hayat dediğimizde aklımıza ne geliyor ? sadece insanlar mı ? ya da sadece hayvanlar mı ? tabii ki de yaşam bunlarla sınırlı değil, yani olmamalı... bir ağaç da canlıdır, bir virüs de... bir ot da canlıdır, bir böcek de... hepsinin kendi içerisinde yaşamsal döngüsü vardır ve yaşam barındırır. nefes alır, solunum yapar, üretir veya tüketir. avlar ya da avlanır. bulaşır ya da kendi halinde yaşam sürmeye devam eder.
ahşap ile elması karşılaştıracak olursak eğer, hangisi daha değerlidir ? bir çoğumuzun cevabı tabii ki de elmas olacaktır. dünyamız üzerinde elmas çok çok değerli olsa da evren açısından hiç de değerli bir element değildir. elmasın yapı taşı, ham maddesi olan saf karbon evren'i incelediğimizde bol miktarda var zaten. sadece elmas yağan bir gezegen bile var, neptün. günün belli saatlerinde neptün'de olsaydınız gökten elmas yağdığını görebilirdiniz.
ama ağaç... nerede var ? su... nerede var ?
bünyesinde su ve ağaçları olan gezegenler tabii ki de vardır. dünyamız bunlardan biri ancak elmas yağan gezegenlere göre sayısı çok çok çok az ve hatta devede kulaktan daha az diyebileceğimiz kadar az bu gezegenler... insan olarak değer vermediğimiz, kesmekten, kırmaktan, yok etmekten hiç çekinmediğimiz ağaçlar veyahut boşa akıttığımız, döktüğümüz, arkamızı çevirip kirlenmesine müsaade ettiğimiz sular kainatın en değerli şeyleridir. evrenin her yerinde ahşap ve su elmastan çok daha değerli...
elmas örneği yetersiz mi geldi ? hat-p-7b isimli bir gezegen var. sizce bu gezegen bünyesinde ne barındırıyor ? açıklayayım; elmastan kat be kat daha değerli saf yakut, saf safir gibi değerli madenler var. hatta şunu da belirteyim ki, bahsettiğimiz bu gezegenin yüzeyi tamamı ile saf yakut ve saf safirin kaynağı olan bir yağ ile kaplı. yani havası, atmosferi dahi olmak üzere saf yakut ve safir. evrendeki böyle gezegenler için bu saydıklarımız tamamı ile değersiz.
ancak biz insanlar ve evren için ahşap dediğimiz ağaçlar, yaşamımızın kaynağı ve olmazsa olmazı olan su son derece önemli konumdalar. bir gezegende yaşayamadıktan sonra o gezegenin tamamı altın, elmas olsa neye yarar ? bir anlam ifade eder mi ki ? dünyamız sandığımızdan çok daha değerli... bildiğimiz evrende yaşam barındıran tek gezegen. başka yaşam barındıran gezegenler varsa dahi dünyamız kainatta nadir yerlerden biri... değeri elmas veya altınlarla ölçülmesi bizim değersizliğimizdir...
altın mı ? gümüş mü ? elmas mı ? yakut mu ? safir mi ? zümrüt mü ? cevap bunlardan hiç biri değil... cevap; sadece ve sadece yaşamdır...
yaşam ya da hayat dediğimizde aklımıza ne geliyor ? sadece insanlar mı ? ya da sadece hayvanlar mı ? tabii ki de yaşam bunlarla sınırlı değil, yani olmamalı... bir ağaç da canlıdır, bir virüs de... bir ot da canlıdır, bir böcek de... hepsinin kendi içerisinde yaşamsal döngüsü vardır ve yaşam barındırır. nefes alır, solunum yapar, üretir veya tüketir. avlar ya da avlanır. bulaşır ya da kendi halinde yaşam sürmeye devam eder.
ahşap ile elması karşılaştıracak olursak eğer, hangisi daha değerlidir ? bir çoğumuzun cevabı tabii ki de elmas olacaktır. dünyamız üzerinde elmas çok çok değerli olsa da evren açısından hiç de değerli bir element değildir. elmasın yapı taşı, ham maddesi olan saf karbon evren'i incelediğimizde bol miktarda var zaten. sadece elmas yağan bir gezegen bile var, neptün. günün belli saatlerinde neptün'de olsaydınız gökten elmas yağdığını görebilirdiniz.
ama ağaç... nerede var ? su... nerede var ?
bünyesinde su ve ağaçları olan gezegenler tabii ki de vardır. dünyamız bunlardan biri ancak elmas yağan gezegenlere göre sayısı çok çok çok az ve hatta devede kulaktan daha az diyebileceğimiz kadar az bu gezegenler... insan olarak değer vermediğimiz, kesmekten, kırmaktan, yok etmekten hiç çekinmediğimiz ağaçlar veyahut boşa akıttığımız, döktüğümüz, arkamızı çevirip kirlenmesine müsaade ettiğimiz sular kainatın en değerli şeyleridir. evrenin her yerinde ahşap ve su elmastan çok daha değerli...
elmas örneği yetersiz mi geldi ? hat-p-7b isimli bir gezegen var. sizce bu gezegen bünyesinde ne barındırıyor ? açıklayayım; elmastan kat be kat daha değerli saf yakut, saf safir gibi değerli madenler var. hatta şunu da belirteyim ki, bahsettiğimiz bu gezegenin yüzeyi tamamı ile saf yakut ve saf safirin kaynağı olan bir yağ ile kaplı. yani havası, atmosferi dahi olmak üzere saf yakut ve safir. evrendeki böyle gezegenler için bu saydıklarımız tamamı ile değersiz.
ancak biz insanlar ve evren için ahşap dediğimiz ağaçlar, yaşamımızın kaynağı ve olmazsa olmazı olan su son derece önemli konumdalar. bir gezegende yaşayamadıktan sonra o gezegenin tamamı altın, elmas olsa neye yarar ? bir anlam ifade eder mi ki ? dünyamız sandığımızdan çok daha değerli... bildiğimiz evrende yaşam barındıran tek gezegen. başka yaşam barındıran gezegenler varsa dahi dünyamız kainatta nadir yerlerden biri... değeri elmas veya altınlarla ölçülmesi bizim değersizliğimizdir...
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
"senin psikolojin bozuk. sürekli savunma modundasın, yanına yaklaşan ben dahil herkese kirpi gibi dikenlerini saplıyorsun, bu yıllardır böyle. değişeceğine inanmıyorum artık."
ee? diyorum, ne olacak yani şimdi?
" bilmiyorum" diyor, "ama ben devam edemem böyle."
tamam diyorum sen bilirsin.
ama devam ediyor, gitmiyor.
git demiyor.
kalıyoruz öyle.
kaldık öyle.
sarılıp uyuyoruz gece.
ertesi gün balık yiyoruz,
sen seversin diyor.
hafta da bir en az yemen lazım, ihmal ettim kusura bakma diyor.
başka şeyler de söylüyor ama dinlemiyorum artık esasen.
siz hatırlamazsınız muhtemelen, ben aklıma kazıdım. ne yazıyordu çiçeğin üzerindeki notta?
"söyleyemediğim hislerimin tercümanı olsun diye.."
söyleyemiyormuş ama söyledi işte.
söylediği gün yaseminimcimle aynı anda yaprak döktük.
ne olacaksa beraber olacak demiştim.
yazık oldu.
şimdi düşünüyorum, tam da şu an düşünüyorum. neden böyle biriyim peki ben? hep mi böyleydim, sonradan mı oldum? ne önemi var ki? oldum işte.
oldu işte.
ama sebepsiz değildi.
öylesine değildi.
açıklamadım, o da sormadı zaten.
yazık oldu.
teşekkürler.
ee? diyorum, ne olacak yani şimdi?
" bilmiyorum" diyor, "ama ben devam edemem böyle."
tamam diyorum sen bilirsin.
ama devam ediyor, gitmiyor.
git demiyor.
kalıyoruz öyle.
kaldık öyle.
sarılıp uyuyoruz gece.
ertesi gün balık yiyoruz,
sen seversin diyor.
hafta da bir en az yemen lazım, ihmal ettim kusura bakma diyor.
başka şeyler de söylüyor ama dinlemiyorum artık esasen.
siz hatırlamazsınız muhtemelen, ben aklıma kazıdım. ne yazıyordu çiçeğin üzerindeki notta?
"söyleyemediğim hislerimin tercümanı olsun diye.."
söyleyemiyormuş ama söyledi işte.
söylediği gün yaseminimcimle aynı anda yaprak döktük.
ne olacaksa beraber olacak demiştim.
yazık oldu.
şimdi düşünüyorum, tam da şu an düşünüyorum. neden böyle biriyim peki ben? hep mi böyleydim, sonradan mı oldum? ne önemi var ki? oldum işte.
oldu işte.
ama sebepsiz değildi.
öylesine değildi.
açıklamadım, o da sormadı zaten.
yazık oldu.
teşekkürler.
devamını gör...
en ucuz meyvenin 5 lira olması
tarımda o kadar da ilerde olmadığımızı gösterir. yok öyle değilse de paramızın bir değerinin kalmadığını gösterir.
az önce markete girdim. en ucuz meyve (bu mevsimde haliyle) portakal olmalı. ama o da ne? portakal 5 lira! onun da üç tanesi 1 kg geliyor. daha ucuz meyve var mı diye baktım, maalesef yoktu. peki bu durumda nasıl tarımda ileri bir ülke oluyoruz? biri bana anlatabilir mi?
az önce markete girdim. en ucuz meyve (bu mevsimde haliyle) portakal olmalı. ama o da ne? portakal 5 lira! onun da üç tanesi 1 kg geliyor. daha ucuz meyve var mı diye baktım, maalesef yoktu. peki bu durumda nasıl tarımda ileri bir ülke oluyoruz? biri bana anlatabilir mi?
devamını gör...
istanbul sözleşmesi feshini savunan egm açıklaması
yani insanlar sırf istanbul sözleşmesi var diye mi daha çok öldürüyormuş? *
o değil de bu adamı o kadar seven insan var. entrylere bakıyorum hep eleştiri ben asıl bu adamı seven ve destekleyenlerin yorumlarını merak ediyorum.
o değil de bu adamı o kadar seven insan var. entrylere bakıyorum hep eleştiri ben asıl bu adamı seven ve destekleyenlerin yorumlarını merak ediyorum.
devamını gör...
tam kapanma günlükleri
bahar mevsimi yerini hızlıca yaza bırakacak gibi.
bu sıcakta evde durulmaz. hadi markete gidelim. zaten herkes markete gidiyor.
şöyle kafa dinleyecek bir yer fena olmazdı.
biraz dolaştıktan sonra aradığım şeyi buluyorum.
iki arabanın geçebileceği bir sokak. kaldırıma bir bank koyulmuş. tam dedikodu yapmalık. kola-çekirdek de olur.
dedim ya sıcak diye. gölgede bir bank bulduğuma seviniyorum.
kulağımda kulaklık. müziksiz olmaz tabii. boş boş oturacak değilim ya.
acaba sait faik bizimle aynı dönemde yaşasaydı o da kulaklık bağımlısı olur muydu?
gözlem yaparken bir şeyler dinler miydi acaba?
neyse biz kendi gözlemimize odaklanalım.
bir apartman.
böylesini daha önce görmedim.
zeminden çatı katına kadar her daire farklı bir görünüme sahip.
dış sıvanın üstüne boya atılmamış. renk gri. zamanla çokça değişime uğramış gibi duruyor.
oturuyorum banka.
çatı katının penceresinden bir adam dışarıyı seyrediyor.
ama nasıl biliyor musunuz? iki elini pencerenin alt kenarlarına koymuş.
gözleri gökyüzünde. sanki bir gemi gelecek de hava kontrolü yapıyor.
çok ciddi. düşünceli.
içimden diyorum, bu adamda bir iş var.
sonra adam teras kısmına geçiyor.
o ara dikkatim dağılıyor.
çocuklarını gezdirmeye çıkan aileler falan...
tekrar baktığımda ise güvercinleri görüyorum.
meğer adam güvercin besliyormuş.
şimdi oldu diyorum.
düşünceli haller devam ediyor yalnız.
dikkatli şekilde güvercinleri izliyor adam.
ikinci katta yine bir adam. o da ellerini balkon demirlerine koymuş.
o da düşünceli. seyrediyor dışarıyı. baktığı tarafta park var. diğer taraf sokağa bakıyor zaten. ne diye o tarafa baksın.
bir süre sonra aşağıya iniyor. hala düşünceli. bir taraftan güneş de vuruyor. bir sağa bir sola yürümeye başlıyor.
abicim terleyeceksin bu sıcakta.
birini bekliyor desem kapanma zamanı kim beklenir ki? var bir derdi herhalde diyorum.
esas kimi unuttum ben?
bahsettiğim sokağa gelmeden bir tane yaşlı amca sandalyesinde oturuyordu.
öylesine, tek başına.
zaten bir şey gördüysem illa bir anlamı olacak değil mi?
yani o amca orda oturuyorsa boş boş oturamaz. kesin bir şey düşünüyordur.
kesin pişmanlıkları vardır.
bir acısı, hüznü.
vardır değil mi?
bu yazıda herkes düşünüyor.
artık başka ara sokaklara dalmanın vakti geldi.
bu arada bu satırları yazarken aklımdaniron maiden'dan empire of the cloudsgeçti.
bulutların imparatoru bu sefer güvercin besleyen adam olsun. güvercinlerle mutlu bir hayat geçirir umarım.
bu sıcakta evde durulmaz. hadi markete gidelim. zaten herkes markete gidiyor.
şöyle kafa dinleyecek bir yer fena olmazdı.
biraz dolaştıktan sonra aradığım şeyi buluyorum.
iki arabanın geçebileceği bir sokak. kaldırıma bir bank koyulmuş. tam dedikodu yapmalık. kola-çekirdek de olur.
dedim ya sıcak diye. gölgede bir bank bulduğuma seviniyorum.
kulağımda kulaklık. müziksiz olmaz tabii. boş boş oturacak değilim ya.
acaba sait faik bizimle aynı dönemde yaşasaydı o da kulaklık bağımlısı olur muydu?
gözlem yaparken bir şeyler dinler miydi acaba?
neyse biz kendi gözlemimize odaklanalım.
bir apartman.
böylesini daha önce görmedim.
zeminden çatı katına kadar her daire farklı bir görünüme sahip.
dış sıvanın üstüne boya atılmamış. renk gri. zamanla çokça değişime uğramış gibi duruyor.
oturuyorum banka.
çatı katının penceresinden bir adam dışarıyı seyrediyor.
ama nasıl biliyor musunuz? iki elini pencerenin alt kenarlarına koymuş.
gözleri gökyüzünde. sanki bir gemi gelecek de hava kontrolü yapıyor.
çok ciddi. düşünceli.
içimden diyorum, bu adamda bir iş var.
sonra adam teras kısmına geçiyor.
o ara dikkatim dağılıyor.
çocuklarını gezdirmeye çıkan aileler falan...
tekrar baktığımda ise güvercinleri görüyorum.
meğer adam güvercin besliyormuş.
şimdi oldu diyorum.
düşünceli haller devam ediyor yalnız.
dikkatli şekilde güvercinleri izliyor adam.
ikinci katta yine bir adam. o da ellerini balkon demirlerine koymuş.
o da düşünceli. seyrediyor dışarıyı. baktığı tarafta park var. diğer taraf sokağa bakıyor zaten. ne diye o tarafa baksın.
bir süre sonra aşağıya iniyor. hala düşünceli. bir taraftan güneş de vuruyor. bir sağa bir sola yürümeye başlıyor.
abicim terleyeceksin bu sıcakta.
birini bekliyor desem kapanma zamanı kim beklenir ki? var bir derdi herhalde diyorum.
esas kimi unuttum ben?
bahsettiğim sokağa gelmeden bir tane yaşlı amca sandalyesinde oturuyordu.
öylesine, tek başına.
zaten bir şey gördüysem illa bir anlamı olacak değil mi?
yani o amca orda oturuyorsa boş boş oturamaz. kesin bir şey düşünüyordur.
kesin pişmanlıkları vardır.
bir acısı, hüznü.
vardır değil mi?
bu yazıda herkes düşünüyor.
artık başka ara sokaklara dalmanın vakti geldi.
bu arada bu satırları yazarken aklımdaniron maiden'dan empire of the cloudsgeçti.
bulutların imparatoru bu sefer güvercin besleyen adam olsun. güvercinlerle mutlu bir hayat geçirir umarım.
devamını gör...
türk milletinin gereksiz kutsallaştırdığı şeyler
arapça.
devamını gör...
21 mart dünya şiir günü
1999'da unesco tarafından ilan edilen dünya şiir gününün amacı, evrensel, ulusal ve bölgesel şiir hareketlerine güç vermek ve şiire projektör çevirmektir.
en sevdiğimiz şiiri paylaşmanın tam da sırası,
sevgilerde
sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.
bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı.
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telâşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.
gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı
behçet necatigil
en sevdiğimiz şiiri paylaşmanın tam da sırası,
sevgilerde
sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.
bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı.
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telâşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.
gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı
behçet necatigil
devamını gör...
yks 2021

türk eğitim sistemi bir travmalar treni gibidir, vakti gelen sınav durağında biner ve beyni çalkalanıp da işsiz kalacağı son durağa gelince iner.
ben ilk yks’ye girenlerdenim, 2018 yılındaki. kasımda öğrendim yeni sınav sistemini, martta bir sınavım yoktu artık ve ilk iki ay tarih dersine çalışmakla çalışmamaka arasında kaldık. sınavın adıydı, tarihiydi derken akşamdan sabaha süren değişiklikleri izlerken sınava çalışıyordum, üstelik mezundum ve alan değiştirmiştim. derken seçimler yüzünden sınavım bir hafta ötelendi, sınava girmeden önce oy da verdim çok şükür.
pandemide öğrendiklerinizi özümsemeden bu sınavı kalp krizi ya da anevrizma geçirmeden atlattığınız için gönülden bir tebriği hak ediyorsunuz.
şu anda moralinizi hiçbir şey düzeltmez, bilirim. yönelteceğiniz sorular için de haklısınız sonuna dek, çünkü hiçbiriniz yarış atı değilsiniz ve bu rekabet sizden yaşayacağınız ilk gençlik yıllarınızı aldı. tek diyebileceğim haksızlıkla boğuşayım derken kendinizi hırpalamayın. çünkü değmeyecek
devamını gör...
günah dolu geceler yaşamak
(bkz: ttneti arayıp küfür etmek)
devamını gör...


