şenol güneş'in 19 yaşında besyolu bir çocuktan farklı olarak ikinci yarı için "yığ 11 kişiyi kendi ceza sahana, kontra ataktan gol atmaya çalış"tan öte bir planı olduğuna inanmak istediğim maç.
böyle olmaz. ilk golden sonra çözülür takım. ne kadar dayanabilirsin ki bu baskıya? italya olm karşındaki!
devamını gör...

türkiye'de 193 çeşit peynir üretimi yapılırken...
venezuela’dan kuş uçuşu 10500 km uzaktan,
hemde gemiyle 35 günde soğuk hava depolarında korumaya çalışarak , ürünün maliyetinden fazla navlun parası ödeyerek
"sıfır gümrükle" peynir getirmek için müthiş bir ticari zeka gerek…

sabah yazarı altınok'tan peynir ithalatı yorumu: venezuela'ya gittiğimde arepa'lardan atıştırmak için sabırsızlıkla uyanıyordum, umarım en kısa zamanda türkiye'ye gelir

nitekim gereken yapılmış:

türkiye, güney amerika ülkesi venezuela'dan sıfır gümrükle tarım ürünleri ithalatı yapacak. ithal edilebilecek ürünler arasında türkiye'de de üretilen taze peynir, pirinç, yulaf, ayçiçeği tohumu dahil çok sayıda ürün var. dışişleri bakanı mevlüt çavuşoğlu birkaç gün önce venezuela ziyaretinde bulunmuştu. venezuela menşeili bazı tarım ürünlerinin ithalatında tarife kontenjanı uygulanmasına ilişkin cumhurbaşkanı kararı dün yayımlandı.

buradan
sırayla gidelim :

sedat peker: kokain işini anlatayım. yeni güzergah kurmak için venezuela'ya kim gitti? binali yıldırım'ın oğlu erkan yıldırım. ocak ayında 4 gün, şubat ayında 4 gün venezuela'da kaldı.



venezuela'dan geçen seneye ait bir haber. güvenlik güçleri beyaz peynirin içine yerleştirilmiş kokain ele geçirmiş

buradan
bir zahmet parçaları birleştiriniz …
devamını gör...

20 li yaşların ortalarından sonra bu ilk o kelebek uçuşları, karında karıncalanma hissi daha kısa sürmeye başlıyor o eskiden olan her gördüğünde bu hislerin coşması falan kalmıyor ve insan böylelikle aldanıyor. veya yaştan ziyade çağımızda ilişkilerin pespaye bir hal alması da olabilir buna sebep.
devamını gör...

şaire sormuşlar
"bu hayattaki en büyük yokluk nedir?" diye
şair acı bir tebessümle cevaplamış:
"varlığına alıştığın bir insanın yokluğudur"
devamını gör...

elleriniz dert görmesin şimdiye kadar hiç + oysuz uyanmadım.
ne zaman girsem 15-16 bildirim 2-3 mesaj
fazlasında gözüm yok bu her sabah böyle kalsın yeter.
devamını gör...

13 nisan 1963 baku/azerbaycan dogumlu (bkz: fide) 13. dunya satranc sampiyonudur. tam adi garry kimovich kasparov'dur. kasparov soyadi annesinin ailesine aittir ki annesi elena kasparova ermeni, babasi moiseyevich weinstein musevi rustur.

garri 7 yasindayken, babasi trafik kazasi sonucu hayatini kaybetti. annesi ile birlikte dedesinin yanina tasindilar. satranc tutkunu dedesinin kendisine bu oyunu ogretmesi garri icin bir donum noktasi oldu.

baku'de ilk antrenoru olan (bkz: oleg privorotsky) garri hakkinda;
"baska yerlerde de yetenekli cocuklar vardir fakat ben boyle bir yetenegi ilk kez goruyorum" cumlesini soylemistir. daha sonra, eski dunya sampiyonu ve sovyet satrancinin babasi olan (bkz: mihail botvinnik) tarafindan (bkz: tuapse) sehrinde kurulu bulunan botvinnik satranc okulu'na kabul edildi. tuapse karadeniz kiyisindadir ve ayni zamanda eski dunya sampiyonu (bkz: vladimir kramnik)'in dogdugu sehirdir. zamaninda kramnik de bu okulda egitim aldi.

1979 yilinda, yugoslavya'da niksic turnuvasini kazandiktan sonra fide tarafindan ilk (bkz: elo) puani 2545 olarak aciklandi. 1980 yilinda dunya gencler sampiyonu oldu ve ayni yil gm (bkz: grandmaster) unvanini aldi. artik gözü, satranc daginin zirvesinde bulunan (bkz: anatoly karpov)'un tahtindaydi. 1984 yilinda aday maclari finalinde yaşlı kurt (bkz: vasily smyslov)'u eledikten sonra ayni yil karpov'un karşısına çıktı. fide tarafindan belirlenen kurala gore; beraberlikler sayilmayacak, ilk 6 galibiyeti alan dunya sampiyonu olacakti. 48 oyun oynandiktan ve mac 5-3 karpov lehine iken fide
baskani (bkz: florencio campomanes) (filipinler) tarafindan unvan maci durduruldu. gerekce; unvan macinin asiri uzamasi ve oyuncularin mental yorgunlugu idi. herhangi bir yorgunluk belirtisi gostermedigini ve oynayabilecegini belirten kasparov'un itirazi fide tarafindan reddedildi. ufak tefek bir bunyeye sahip olan ve bu macta 12 kg. kaybeden karpov ise hastahaneye kaldirildi. fide yeni kurallarla (24 mac uzerinden oynanacak, 12 puani gecen taraf sampiyon olacak. 12-12 esitlik halinde karpov unvanini koruyacak. satrancta galibiyete 1, beraberlige 0.5 puan verilir) 1985 yilinda dunya satranc sampiyonlugu unvan macini duzenleyecegini duyurdu. 1985'de yeni kurallarla duzenlenen bu maci 13-11 kazanan kasparov, unvani kazanan en genc (22 yasinda) oyuncu oldu. kasparov unvanini, 1986, 1987 ve 1990 yillarinda da karpov'a karsi korudu. hatta 1990 yilindaki mac 12-12 sonuclandi.

1993 yilinda tekrar karpov'la unvan macina cikmasi gereken kasparov'un fide ile yasadi gi anlasmazlik sonucu bu mac duzenlenemedi. ingiliz gm (bkz: nigel short) ile birlikte pca'yi (professional chess association) kurdu ve dunya sampiyonlugunu nigel short ile yapacagini duyurdu. fide ise yaptigi aciklamada 1993 dunya sampiyonlugu macinin anatoly karpov ile hollandali (bkz: jan timman) arasinda yapilacagini belirtti. karpov ve kasparov'un yaptiklari maclari kazanmasi sonucu, 1993 yilinda dunyada 2 adet dunya satranc sampiyonu olmasi gibi garip bir durum ortaya cikti. kendi sampiyonasini organize eden kasparov, 1995 yilinda world trade center'da yapilan macta gm (bkz: viswanathan anand)'i yenerek tekrar pca dunya satranc sampiyonlugu unvanini kazandi. 2000 yilina kadar bu unvani tasiyan kasparov, braingames sponsorlugunda duzenlenen macta gm vladimir kramnik'e yenilerek unvani kaybetti. fide bu maci tanimayacagini duyurdu ve aday maclari birincisi gm (bkz: alexander khalifman)'i dunya sampiyonu olarak ilan etti. 2005 yilinda duzenlenen ve sampiyon oldugu (bkz: linares) turnuvasindan sonra satranci biraktigini duyurdu. satranca veda ettigi sirada sahip oldugu 2851 elo puani ancak su andaki dunya sampiyonu (bkz: magnus carlsen) (2882) tarafindan gecilebildi.

(bkz: pussy riot) destekcisi ve sıkı bir (bkz: vladimir putin) muhalifidir. ayrica satranc zihinsel iskencedir sozu ile taninir.
devamını gör...

eski evlerde daha geniş olan şimdikilerde ise küçücük olan evin bir bölümü.
devamını gör...

bence insan sadece bir kere aşık olmaz. farklı zihin durumlarında, tekrar ve tekrar aşık olunabilir. yani bu, şu demek; sevdiğiniz bir insanı başka bir insanın yerine koyamazsınız. ya da birini sevdiğinizi düşündüğünüz zamanlardaki gibi bir başkasını sevemezsiniz. yaşanan ânâ güzelliğini veren daha önce yaşanmış olmasından çok, bir daha yaşanmayacak olmasıdır. böyle düşününce aşkın/aşık olmanın tek seferlik olmadığını biliriz. tamamiyle zihin durumunuzla alakalıdır.
devamını gör...

erkek bireye verdiğiniz tepkilere göre değişecektir.
kadın sıcak ve ilgili ise erkek birey bir o kadar kibar ve cesur bir şekilde atağa geçer. ama kadın ilgisiz ve umursamaz ise işte o zaman içlerindeki canavar ortaya çıkıyor ve karşısızda ilkokul sıralarında saçınızı çeken ve acı çekmenizden zevk alan o küçük sadist velet ortaya çıkıyor.
devamını gör...

"anadan doğma soyulan mahkûmun elleri ve ayakları sımsıkı bağlanır, cellâtlar mahkûmu makaralı iplerle çatıya kadar çeker ve bir anda çengellerin üzerine bırakırlardı. mahkûm düşme şekline göre başından, boynundan, gövdesinden, karnından yahut bacağından çengellerden birinin veya birkaçının üzerine saplanıp kalırdı. bazen derhal ölür, bazen de saatlerce ve hattâ günlerce feryâd ettikten sonra can verirdi."
kaynak: (reşad ekrem koçu’nun “istanbul ansiklopedisi”nden).
görseli

geçmişin en ağır idam biçimlerinden biri idi. devlete başkaldıran, zulüm ve hunharlık yapan ve sonradan diri olarak ele geçirilenler çengele vurulurlardı.
odunkapısı iskelesi civarında bulunan “çengel”, kalın kalaslardan yapılmış kulemsi bir ahşap çatı idi. üzerinde bir sıra değişik uzunlukta ve uçları yukarı doğru kıvrık çengeler vardı. mahkûmun adı ve işlediği ağır suçlar önceden dellâllar vasıtasıyla ilân edilir, bazı katı yürekli insanlar eğlenceye gider gibi çengel seyrine giderlerdi.
çengele atılanların kanlı cesedinden kaynaklanan bir deyim. eskiden beddua etmek için söylenir, “işkenceyle öldürsünler, çengele atsınlar ve bir tarafından çengele saplanıp çiçek gibi sarksın” demek istenirdi.
devamını gör...

konu başka olsa da o kadar doğru ki. daha güzel açıklanamazdı.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

filmdeki karakterlerin her birinin hayatın içinden olması, dialogların akıcılığı, sahnelerin görsel ve mana itibariyle bütünleşmesi, ve sürekli surette kulağa çalınan yaprak hışırtıları, yağmur sesi, toprak yolda adeta adım adım zihne kazınan ayak sesleri ve daha bir çok şey, izleyeni ister istemez filmin içine alıyor. belki de oyuncularla rollerin de örtüşmesinden mütevellit, bir film izler gibi değilde, birebir olayın içinde gibi hissettim kendimi. ve 3 saat adeta su gibi akıp gitti.

sinan ve hatice'nin çınar ağacının altındaki sohbetleri, bakışları, sonrasında hatice'nin rüzgarda salınan saçları, uçuşan çınar yaprakları ve aradaki ışık hüzmelerine kadar her bir ayrıntıya hayran oldum mesela! dialog kullanmadan da, bir sahneyle bütün hissin izleyiciye nasıl geçirileceği öyle güzel sergilenmişti ki çoğu yerde...

ip bağlı ağacın altında duran ve yüzü karınca ile dolu saçları ağarmış bebek ile, sinan'ın kuyuda kendini asmış hali ise, filmin olduğu kadar, baba ile oğulun hayatının da kısa bir özeti gibiydi. sadece bu iki sahne için bile, oturup uzun uzadıya konuşup sohbet edesi geliyor insanın. yazıya dökülemeyecek, ama dilin ucunda bekleyen ve akıp gidecek pek çok his uyandırıyor insan zihninde bu iki sahne!

ağacın altında yüzü karıncalı bebeği görünce , shakespear'in “doğarken ölmeye başlıyoruz.” sözü belirirken zihnimde, filmin bitişiyle, nietzsche’nin “insan dilediği kadar bilgisiyle şişinip dursun, dilediği kadar nesnel görünsün, boşuna! sonunda her zaman ancak kendi yaşam öyküsünü elde edecektir.” sözü döküldü dudaklarımdan.
devamını gör...

çerkeslerin katliam ve sürgün travmalarını dillendiren sözlerden biri.
bu o kadar derin bir travma ki birçok çerkes hala daha karadeniz’den çıkan balığı yemez.

1800’lerde çarlık rusya’nın çerkes ulusuna karşı işlediği soykırım, 19. yüzyılın en büyük soykırımıdır. sürgün edilenlerin sayısı bazı çerkes kaynaklarına göre dört milyon iken rus kaynaklarında da 300 bin civarındadır.

karadeniz’in kuzeyindeki anavatanlarını geride bırakıp göçenlerin hepsi ulaşamadı denizin güneyindeki osmanlı topraklarına. sürgün sırasında çerkeslerin üçte biri hayatını kaybetti; bir kısmı henüz deniz üzerindeyken bir kısmı da kıyıya ulaştıktan sonra açlıktan ya da tifo ve su çiçeği gibi bulaşıcı hastalıklardan.
tam da bu yüzden çerkeslere göre atalarına mezar olan karadeniz en çok onlara karadır.

hazır değinmişken, mayıs ayı çerkesler için yas ayıdır. hem anavatanlarından sürüldükleri hem de sığındıkları osmanlı imparatorluğu toprakları içinde yıllar sonra tekrar zorla göç ettirildikleri aydır.
devamını gör...

kesinlikle manevi bir hediyedir . kadınlar bazıları en azından ufak detaylara bayılıyorlar . pahalı bir hediyedense onu özel hissettiren onun farkında olduğunuzu belirten bir hediye en iyisidir (bence).
devamını gör...

eleştirmek. sürekli eleştirmek, aşağılamak, küçümsemek. bir iyi biziz, bir mükemmel kendimiziz. uç örnekler var kabul ama sabahtan akşama kahvede oturup dünya’yı kurtaran amca ile burada yazıp dünya’yı kurtaran yazarlar benim için aynı kategoride.
hayır bir şey yapın demiyorum da onu bunu küçümsemeyin.
söz meclisten dışarı.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
temsili değil.
devamını gör...

herkes rütbesini bilecek muhabbeti yakındır.
devamını gör...

an itibariyle "hi guys!" diyerek giriş yaptığım kulüptür. teşekkürler arkadaşlar, telefonumu çok fazla çaldığı için bir süre kapalı tutacağım maalesef, mazur görünüz.
devamını gör...

doğum yapmaktan aşırı derecede korkma durumudur ve bu fobi bazı kadınlarda hamilelikten hoşlanmama ve hatta iğrenme durumunu da içerebilir.

dünya genelinde kadınların yaklaşık %14'ünün bu fobiye sahip olduğu öngörülmektedir. aynı zamanda benim de sahip olduğuma inandığım fobidir. * kendi deneyimim üstünden konuşmak gerekirse, kendimi bildim bileli doğum ve hamilelikten hem çok korkarım hem de iğrenirim. bu durum öyle uç bir noktada ki, hamile kadın gördüğümde çoğunlukla başım dönüyor ve midem bulanıyor. neden bu fobiye sahip olduğumu ise hiç bilmiyorum. ama küçüklükten gelme olduğunu düşünürsek duyduğum korkunç hikayelerin bunda etkisi büyük diyebiliriz bence. onun dışında içinde bir canlının büyüdüğünü düşünmek korkunç geliyor. insanlar nasıl bu durumu mucizevi buluyorlar hiç anlamayacağım, çok korkunç çok. *

kendi deneyimimi bırakıp daha bilimsel kısma geçmek gerekirse, kadınların doğum ve doğum konusunda endişeli olmaları çok yaygındır. sancıların acısı, müdahaleler ve sürecin belirsizliği ile ilgili endişeler olağandışı değildir. ancak bazı kadınlar için doğum ve doğum korkusu o kadar büyük olabilir ki hamileliklerini gölgede bırakır ve günlük işleyişi etkiler.

tokofobi en uç noktasında şunlara yol açabilir:
* hamileliği önlemek için takıntılı bir şekilde doğum kontrol yöntemleri kullanımı
* hamileliği sona erdirme
* doktor randevularına gitmemek
* travma sonrası stres bozukluğu ve/veya diğer akıl sağlığı bozuklukları ve anne-bebek bağlanma zorlukları.

tokofobi iki şekilde görülür: birincil (daha önce bebek sahibi olmayan kadınlarda) ve ikincil (daha önce bebek sahibi olan kadınlar). önceki bir hamilelikte tokofobisi olan kadınların sonraki hamilelikte buna sahip olma olasılığı daha yüksektir ve bu da potansiyel bir anksiyete ve depresyon döngüsüne neden olur.
birincil tokofobi, daha önce doğum yapmamış kadınlarda görülür. bu kadınlar için doğum korkusu, cinsel istismar da dahil olmak üzere geçmişlerindeki travmatik deneyimlerden gelme eğilimindedir. aynı zamanda zor bir doğuma tanık olma veya doğumu utanç verici veya tehlikeli olarak tasvir eden hikayeleri dinlemek veya programları izlemekle de bağlantılı olabilir.

tokofobili kadınlar çok farklı köklerden ve geçmişten gelmektedirler. tokofobisi olan kadınların anksiyete, depresyon ve diğer akıl sağlığı sorunları ile ilgili zorluklar yaşama olasılığının daha yüksek olduğu açık olsa da, kimlerin etkilenebileceğini tahmin etmek zordur.

araştırmalar, durumu olan bazı kadınların hamilelikten tamamen kaçınmayı seçtiklerini veya kendilerini bu pozisyonda bulurlarsa hamileliklerini sonlandırmayı düşünebileceklerini ileri sürüyor. tokofobisi olan kadınlar, hamile kaldıklarında, gerçekten doğum yapma zorunluluğundan kaçınmak için sezaryen isteyebilirler.

bazı kadınlar gebeliğin kendisini, özellikle büyüyen şişlik ve bebeğin hareketlerini hissetme konusunda çok zor bulmaktadır. kaygı, uykusuzluk, uykusuzluk, yeme bozuklukları ve doğum öncesi depresyon veya artan doğum sonrası depresyon riski, tokofobinin sonuçları olarak tanımlanmıştır.

tokofobili bazı kadınların bebekleriyle daha az tatmin edici bir bağları olabilir. zor bir doğum deneyimi, kadınları tekrar hamile kalmaları durumunda doğumdan daha çok korkmalarına neden olabilir.

kaynak
devamını gör...

24 numara geçiyor mu abla.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim