kadıköy’de donarak ölen evsiz
--- alıntı ---
zulümler yağmur gibi yağmaya başlayınca
"dur!" diyen olmaz artık,
cinayetler üst üste yığılmaya başlayınca görülmez oluverirler.
çekilen acılar dayanılmaz olunca duyulmaz artık
hiçbir çığlık.
çığlıklar da yaz yağmuru gibi yağar
--- alıntı ---
brecht'in çok sevdiğim bir şiirinin son dizeleri...
bu tarz ölümler o kadar çok artmaya başladı ki, görünmez oldular artık. insanlar kanıksıyor.
önemsemiyorlar demek istemiyorum, o bana bile zül geliyor lakin vicdanlarının sesini susturmak için, bambaşka mevzulara meylediyorlar.
duyulmuyor artık bu sessiz çığlıklar, kulaklarımızı tıkadığımızdan değil, o kadar çoğaldı ki ayırt edemiyoruz, en yüksek perdeden olanını bile kısa bir süre algılıyor. sonrasında yolumuza devam ediyoruz.
onlar ölüyor, bu tarz ölümlerle birlikte bizimde bir parça insanlığımız ölüyor. yukarıda bir arkadaşın söylediği gibi 4 duvara sığdıramadıgımız canları, 4 kolluya ne kadar kolay sığdırır olduk...
bugünde utandık bakalım insanlığımızdan, utanabildiğimize şükreder konuma geldik ya, asıl acı veren kısım o.
zulümler yağmur gibi yağmaya başlayınca
"dur!" diyen olmaz artık,
cinayetler üst üste yığılmaya başlayınca görülmez oluverirler.
çekilen acılar dayanılmaz olunca duyulmaz artık
hiçbir çığlık.
çığlıklar da yaz yağmuru gibi yağar
--- alıntı ---
brecht'in çok sevdiğim bir şiirinin son dizeleri...
bu tarz ölümler o kadar çok artmaya başladı ki, görünmez oldular artık. insanlar kanıksıyor.
önemsemiyorlar demek istemiyorum, o bana bile zül geliyor lakin vicdanlarının sesini susturmak için, bambaşka mevzulara meylediyorlar.
duyulmuyor artık bu sessiz çığlıklar, kulaklarımızı tıkadığımızdan değil, o kadar çoğaldı ki ayırt edemiyoruz, en yüksek perdeden olanını bile kısa bir süre algılıyor. sonrasında yolumuza devam ediyoruz.
onlar ölüyor, bu tarz ölümlerle birlikte bizimde bir parça insanlığımız ölüyor. yukarıda bir arkadaşın söylediği gibi 4 duvara sığdıramadıgımız canları, 4 kolluya ne kadar kolay sığdırır olduk...
bugünde utandık bakalım insanlığımızdan, utanabildiğimize şükreder konuma geldik ya, asıl acı veren kısım o.
devamını gör...
3 ocak 2021 bakan koca'nın sma açıklaması
ahlak sınırının aşıldığı yer milli piyangodan varlık fonuna devredilen 75 milyon türk lirasının çocuklara harcanmak istemesi mi acaba diye düşündüren açıklama. anlamadım ben.
devamını gör...
paylaştığı fotoğraflar ile fakirlik güzellemesi yapan tipler
marx'a göre bu güzellemeler egemen ideolojinin alt sınıfta yanlış bilinç yaratarak haline razı olmasını ve aynı zamanda mahkum olduğunun da farkında olmasını pekiştirmesi için yapılır, din ve kültür yanlış bilinç yaratma hususunda birincil silahtır.
haricinde başka bir örnek: türk dizilerinde zenginlerin hayatı hep kaos içinde geçerken fakirler sobanın başında birbirine bıçakla elma uzatıp gülüşürler, karınları açtır fakat keyifleri yerindedir.
şimdi, bu paylaşılan fotoğraflar ile güzelleme yapan şayet fakir ise mis gibi halinden memnun olması sağlanmıştır. ha görece maddi durumu yerinde ise o paylaştığı fotoğraftaki ortamlara girince max. durabileceği gün sayısı 2-3 günü geçmez, onun "otantik" olarak nitelendirdiği durumlar, koşullar yalnızca görmekten ibarettir, yaşamak söz konusu değildir.
niye bu kadar uzattıysam, özetle bunlar hep kapitalizmin oyunları. teşekkürler.
haricinde başka bir örnek: türk dizilerinde zenginlerin hayatı hep kaos içinde geçerken fakirler sobanın başında birbirine bıçakla elma uzatıp gülüşürler, karınları açtır fakat keyifleri yerindedir.
şimdi, bu paylaşılan fotoğraflar ile güzelleme yapan şayet fakir ise mis gibi halinden memnun olması sağlanmıştır. ha görece maddi durumu yerinde ise o paylaştığı fotoğraftaki ortamlara girince max. durabileceği gün sayısı 2-3 günü geçmez, onun "otantik" olarak nitelendirdiği durumlar, koşullar yalnızca görmekten ibarettir, yaşamak söz konusu değildir.
niye bu kadar uzattıysam, özetle bunlar hep kapitalizmin oyunları. teşekkürler.
devamını gör...
parasite
hikayesi harika olmayan film. sınıf farklılıklarını da hep söylendiği gibi ustaca işlememiş bana kalırsa. gerçekçi değil ve neredeyse fantastiğe kaçıyor birçok sahnesi. fakat detaylar hoş ve çekimler harika. hani bazı yiyecekler olur, yediğinde hoşuna gitmez ama sonra tekrar denemek istersin. tekrar tekrar denersin en sonunda seversin. bu filmi de izledim, neden izledim ki dedim, gerilim filmi olmamasına rağmen çok germişti çünkü. şimdi bir daha izlemek istiyorum, monosodyum glutamat etkisi yaptı bende. özellikle o zili çalmadan önceki sahnenin renkleri, kameranın açısı falan bilemiyorum altan. bence bayağı iyi.
--! spoiler !--
karakterlerin isimlerini hatırlamıyorum ama baba olan karakterle ilgili annenin bir sorun oldu mu hamam böceği gibi kaçar dediği sahnede kadına kızmıştım. ama adam harbiden de zengin adamı bıçakladı ve sonra da kızının cesedi bile soğumamışken tıpkı bir böcek gibi kaçtı ortamdan. ve o kaçış sahnesini öyle bir çekmişler ki gerçekten bir böceğin kayboluşunu izliyorsun sanki. sonra o şeftali alerjisi olan kadına kurdukları komplo da amaca ulaşmak için önemsiz bir araç gibi ama filmdeki en ilginç şeylerden biriydi. yönetmenin üniversitede arkadaşının şeftali alerjisi varmış sanırım, bu fikir aklına oradan gelmiş. böyle okumuştum bir yerde.
--! spoiler !--
ya mesela günlük hayatta birinin saçma bir davranışını görürsün ya da biri bir laf söyler komik olur ya da bir cümle sende bir çağrışım yapar ve bunların hepsi bir anda kafanda bir hikayenin parçası olur, bunu kesinlikle yazmalıyım dersin. ya da filmini çeksem şöyle yapardım dersin. demez misin? ben diyorum. bu film de biraz öyle gibi geldi bana. yani overrated değil bence.
--! spoiler !--
karakterlerin isimlerini hatırlamıyorum ama baba olan karakterle ilgili annenin bir sorun oldu mu hamam böceği gibi kaçar dediği sahnede kadına kızmıştım. ama adam harbiden de zengin adamı bıçakladı ve sonra da kızının cesedi bile soğumamışken tıpkı bir böcek gibi kaçtı ortamdan. ve o kaçış sahnesini öyle bir çekmişler ki gerçekten bir böceğin kayboluşunu izliyorsun sanki. sonra o şeftali alerjisi olan kadına kurdukları komplo da amaca ulaşmak için önemsiz bir araç gibi ama filmdeki en ilginç şeylerden biriydi. yönetmenin üniversitede arkadaşının şeftali alerjisi varmış sanırım, bu fikir aklına oradan gelmiş. böyle okumuştum bir yerde.
--! spoiler !--
ya mesela günlük hayatta birinin saçma bir davranışını görürsün ya da biri bir laf söyler komik olur ya da bir cümle sende bir çağrışım yapar ve bunların hepsi bir anda kafanda bir hikayenin parçası olur, bunu kesinlikle yazmalıyım dersin. ya da filmini çeksem şöyle yapardım dersin. demez misin? ben diyorum. bu film de biraz öyle gibi geldi bana. yani overrated değil bence.
devamını gör...
koronafobi
son 8 ayda hayatımıza giren psikolojik rahatsızlık durumu. sarılamazsın, öpüşemezsin, dokunamazsın, yiyemezsin, gidemezsin gibi aktivite kısıtı yaratan durumların yanı sıra yarın nasıl olacak, işimi kaybeder miyim, acaba hasta mıyım, aşı ne zaman bulunur gibi soruları da beraberinde getirmiş olan hepimizin az çok mustarip olduğu yeni normal.
devamını gör...
normal sözlük için öneriler
yazdığımız bir tanım etiketlendiğinde bildirim alsak güzel olabilir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en sevdiği yemek
hiç yemek seçme alışkanlığım yoktur ama soframın sultanı pirinç pilavıdır efendim.
rahmetli anneannem küçük bir çocukken, "sana tosya' dan kız bulacağım, babasının evinden getirir yersin, yetişemiyorum artık ben" derdi. yani şöyle anlatayım "en sevme" meselesini de, yeni pişmiş olsun kahvaltı saatinde bile tüketebilirim, o kadar severim.
rahmetli anneannem küçük bir çocukken, "sana tosya' dan kız bulacağım, babasının evinden getirir yersin, yetişemiyorum artık ben" derdi. yani şöyle anlatayım "en sevme" meselesini de, yeni pişmiş olsun kahvaltı saatinde bile tüketebilirim, o kadar severim.
devamını gör...
türkiye’de yapılabilecek en ucuz hobi
evde şarkı söylemek, duştan başlamak ilk kural. sonra da dans videolarını açıp dans etmek.
devamını gör...
şahmeran efsanesi
hiç yaşlanmadığına inanılan, üstü insan altı yılan olan mitolojik varlık.
ayrıca elin üzerinden bileğe uzanan bilekliğin adıdır.
ayrıca elin üzerinden bileğe uzanan bilekliğin adıdır.
devamını gör...
128 milyar doların buhar olması
devlet teamüllerine aykırı bir şekilde sosyal medyadaki sayfasından istifa ederek kayıplara karışan ekonomiden sorumlu damat bakanın gidişinin üzerinden günler, aylar geçmesine rağmen hesabı verilemeyen durumdur. cevaplanmamış sorular:
-128 milyar dolar nerede?
-merkez bankası rezervlerine ne oldu?
-varlık fonuna ne oldu?
-128 milyar dolar nerede?
-merkez bankası rezervlerine ne oldu?
-varlık fonuna ne oldu?
devamını gör...
kitapları pahalı bulup iphone kullanan insan
arkadaşlar, ne alakası var arkadaşlar?
kitapların pahalı olmasından her vatandaş şikayet etmeli. çünkü kitabın ederi içindeki bilgilerle belirlenmiyor. insanlar, paraları olmadığı için değil, kitap fiyatlari fahiş olduğu için isyandalar. insan ister iphone kullanır, ister tuşlu telefon; bu onun maddi herhangi bir konuda fikir beyan etmesine engel olamaz. sokak röportajlarında biri ekonomi ile ilgili eleştiri yaptığı an ortaya çıkıp "telefonunu göster" diyen tiplerin burada da olacağını düşünmezdim.
not: iphone kullanmıyorum. ekonomiyi ve ürünlerin fiyatlarını özgürce eleştirebilmek için kullanmayacağım da. nasıl olsa kimse "hesap cüzdanını göster" demiyor.*
kitapların pahalı olmasından her vatandaş şikayet etmeli. çünkü kitabın ederi içindeki bilgilerle belirlenmiyor. insanlar, paraları olmadığı için değil, kitap fiyatlari fahiş olduğu için isyandalar. insan ister iphone kullanır, ister tuşlu telefon; bu onun maddi herhangi bir konuda fikir beyan etmesine engel olamaz. sokak röportajlarında biri ekonomi ile ilgili eleştiri yaptığı an ortaya çıkıp "telefonunu göster" diyen tiplerin burada da olacağını düşünmezdim.
not: iphone kullanmıyorum. ekonomiyi ve ürünlerin fiyatlarını özgürce eleştirebilmek için kullanmayacağım da. nasıl olsa kimse "hesap cüzdanını göster" demiyor.*
devamını gör...
en pisi pisine ölen ünlü
oya aydoğan*
boğazına patates kızartması kaçmıştı.
boğazına patates kızartması kaçmıştı.
devamını gör...
tatlım tatlım
2017 yılında çekilmiş yönetmen ve senaristliğini yılmaz erdoğan'ın yaptığı romantik komedi filmidir.
haybeden gerçeküstü aşk'ın filme çevrilmiş halidir.
başrollerde,
aylin kontente
bülent emrah parlak
büşra pekin
çağlar çorumlu
fatih artman
gupse özay
serkan keskin
şebnem bozoklu
4 çiftin ilişki başlangıcı, gelişmesi ve bitmeye yaklaşmasını ele alıyor. ilişkilerin zorluklarına, benzerliklerine ve ayrılıklarına değiniyor. aslında değişik bir bakış açısı denebilir. zamanınız bolsa ve yahu ne izlesem derseniz izleyebilirsiniz. tabi romantik komedi türünü seviyorsanız yoksa hiç yaklaşmayın.
ben izlerken keyif almıştım açıkçası zaten komedi filmlerinden çok bir beklentim yok. bir iki güldürsün o ara kafamı başka şeylerle oyalasın yeter. genelde bu tarz filmleri canım sıkkınken açayım da oynasın modundayken izliyorum. ee beğenirsem ne ala. kadroyu seviyorum zaten ekip güzel. atom parçalansın bende bilgi sahibi olayım demiyorsanız izleyin. abi romantik komedi işte ya ne gibi bir beklentiniz var bilmiyorum ama açın bakın sarmadıysa kapatın.
bu arada filmin müziği ara ara dilime takılır. çok az bir bölümünü biliyor olmama rağmen saatlerce üzerime yapışır. müzik iyi müzik güzel müziğe laf yok.
iyi seyirler...
haybeden gerçeküstü aşk'ın filme çevrilmiş halidir.
başrollerde,
aylin kontente
bülent emrah parlak
büşra pekin
çağlar çorumlu
fatih artman
gupse özay
serkan keskin
şebnem bozoklu
4 çiftin ilişki başlangıcı, gelişmesi ve bitmeye yaklaşmasını ele alıyor. ilişkilerin zorluklarına, benzerliklerine ve ayrılıklarına değiniyor. aslında değişik bir bakış açısı denebilir. zamanınız bolsa ve yahu ne izlesem derseniz izleyebilirsiniz. tabi romantik komedi türünü seviyorsanız yoksa hiç yaklaşmayın.
ben izlerken keyif almıştım açıkçası zaten komedi filmlerinden çok bir beklentim yok. bir iki güldürsün o ara kafamı başka şeylerle oyalasın yeter. genelde bu tarz filmleri canım sıkkınken açayım da oynasın modundayken izliyorum. ee beğenirsem ne ala. kadroyu seviyorum zaten ekip güzel. atom parçalansın bende bilgi sahibi olayım demiyorsanız izleyin. abi romantik komedi işte ya ne gibi bir beklentiniz var bilmiyorum ama açın bakın sarmadıysa kapatın.
bu arada filmin müziği ara ara dilime takılır. çok az bir bölümünü biliyor olmama rağmen saatlerce üzerime yapışır. müzik iyi müzik güzel müziğe laf yok.
iyi seyirler...
devamını gör...
çılgın at
buradaki en dramatik nokta belirtildiği üzere ''küçük dev adam''ın ihanetidir.
rivayet odur ki, kara tepeleri ve bazı toprakları, amerikalılara satmak için robinson kalesi'nde toplanan diğer kızılderili şeflerine çılgın at tarafından şu mesaj gönderilir ; ''kara tepeler'i satmaya kalkışacak ilk reisi öldüreceğim.''
haberi taşıyan kişi ise bizzat ''küçük dev adam''dır. kendisine ne kadar güvendiği buradan anlaşılıyor. ne yazık ki, en güvendiği dostu ve yoldaşı ölümünde büyük rol oynadı.
aslında ''küçük dev adam''ın onu öldürmek istemediği, sadece kontrol altında tutmak istediği de söylenir. fakat her ne olursa olsun, çılgın at onun tarafından zapt edilmek istenirken öldürüldü. sanıyorum bu durum ihanetin boyutunu asla değiştirmeyecektir.
zaten o dönem özelinde duruma bakarsanız, benzer pek çok örnek görürsünüz. örneğin geronimo'nun en yakın dostlarından birisi olan ''naiche'' de daha sonra rezervasyon polisi olmuştur. onun durumu her ne kadar ''küçük dev adam'' kadar ibretlik olmasa da, kızılderili kabilelerinin bağımsızlıklarını sürdürebilmesi için savaşan büyük liderlerin beraber savaştığı pek çok savaşçının bu şekilde bir dönüşüme uğradığı ve beyaz adamın kaleyi içten ele geçirdiği rahatça görülebilir.
kara tepeler'de 1941'den bu yana yükselen ''rushmore dağı anıtı''her ne kadar lakota topraklarının ruhunu kirletiyor olsa da, çılgın at'ın ruhu ''sevgili yurdum benim. göz dikmeye kalkan sana, duyar sesini bu tüfeğin.'' nidaları ile o topraklarda dolaşıyor. ''çılgın at anıtı'' tam olarak tamamlanıp yükseldiğinde ise, çılgın at'ın işaret parmağı, o toprakların asıl sahibinin kim olduğunu, o 4 kafadara sonsuza dek hatırlatacak...
çılgın at'la ilgili türkiye'de rahatça ulaşabileceğiniz kaynak mike sajna'nın yazdığı ''çılgın at efsanenin ardındaki yaşam'' adlı kitaptır. genel manada biyografisini orada bulabilirsiniz. okunmaya değer bir kitaptır.
rivayet odur ki, kara tepeleri ve bazı toprakları, amerikalılara satmak için robinson kalesi'nde toplanan diğer kızılderili şeflerine çılgın at tarafından şu mesaj gönderilir ; ''kara tepeler'i satmaya kalkışacak ilk reisi öldüreceğim.''
haberi taşıyan kişi ise bizzat ''küçük dev adam''dır. kendisine ne kadar güvendiği buradan anlaşılıyor. ne yazık ki, en güvendiği dostu ve yoldaşı ölümünde büyük rol oynadı.
aslında ''küçük dev adam''ın onu öldürmek istemediği, sadece kontrol altında tutmak istediği de söylenir. fakat her ne olursa olsun, çılgın at onun tarafından zapt edilmek istenirken öldürüldü. sanıyorum bu durum ihanetin boyutunu asla değiştirmeyecektir.
zaten o dönem özelinde duruma bakarsanız, benzer pek çok örnek görürsünüz. örneğin geronimo'nun en yakın dostlarından birisi olan ''naiche'' de daha sonra rezervasyon polisi olmuştur. onun durumu her ne kadar ''küçük dev adam'' kadar ibretlik olmasa da, kızılderili kabilelerinin bağımsızlıklarını sürdürebilmesi için savaşan büyük liderlerin beraber savaştığı pek çok savaşçının bu şekilde bir dönüşüme uğradığı ve beyaz adamın kaleyi içten ele geçirdiği rahatça görülebilir.
kara tepeler'de 1941'den bu yana yükselen ''rushmore dağı anıtı''her ne kadar lakota topraklarının ruhunu kirletiyor olsa da, çılgın at'ın ruhu ''sevgili yurdum benim. göz dikmeye kalkan sana, duyar sesini bu tüfeğin.'' nidaları ile o topraklarda dolaşıyor. ''çılgın at anıtı'' tam olarak tamamlanıp yükseldiğinde ise, çılgın at'ın işaret parmağı, o toprakların asıl sahibinin kim olduğunu, o 4 kafadara sonsuza dek hatırlatacak...
çılgın at'la ilgili türkiye'de rahatça ulaşabileceğiniz kaynak mike sajna'nın yazdığı ''çılgın at efsanenin ardındaki yaşam'' adlı kitaptır. genel manada biyografisini orada bulabilirsiniz. okunmaya değer bir kitaptır.
devamını gör...
internetten hastalık araştırmak
sonucunda kendinize kanser teşhisi koyduğunuz durumdur.
devamını gör...
tanrısız ahlak
‘’birbirimizi anlamamız için dürüst olmalıyız…’’
sanırım en çok bu cümle çekmişti kitabın içine beni. ya da inananlar için ‘’tanrıdan’’ gelen , inanmayanlar için ise ‘’tercihlerimiz’’den kaynaklı çektiğimiz acılar hepimiz için gerçekten de yeni bir karakter inşa ediyor olabileceğine inandığım için de olabilir, emin değilim…
cehennem olmadan da ahlaklı olmanın nedenleri olabilir mi sorusuna cevap aradığım zamanlardan birinde edinip okuduğum bir kitap ‘’tanrısız ahlak’’
felsefe profesörü walter sinnot armstrong, “tanrısız ahlak” isimli bu kitabıyla, ‘zarar esaslı seküler ahlak’ teorisini, ‘kutsal emir’ teorisine yeğ tutan bir makale kaleme alıyor...
‘ayrıntı’ yayınlarının 4.basımından okudum.
aslına bakarsak, kitap içerisinde islamiyet’ten hiç bahsedilmiyor dersem; pek de yalan söylemiş olmam. aldığım notlara da baktığımda, sadece 14. sayfada 1-2 cümle ile islam’a dokunmuş sadece... yazar içerisinde bulunduğu hristiyan kültürünü ve amerika coğrafyasını esas aldığından olsa gerek...
bazı konularda argümanlarını sağlam bulsam da, konu ile ilgili referans alınabilecek bir metin olduğunu düşünmüyorum.
bir agnostik olduğumu göz önünde bulundurduğumda agnostiklerin ve ateistlerin, deistlere karşı tutumlarında çok fazla agresif oldukları konusunda da yazarla hemfikirim. ama bir şey diyordu ki kitapta, bu hemfikirliliğimde tutumumu değiştirmeye gerek duymamamın özeti gibiydi:
‘’her şeyi ciddiye alan adamın anahtarı, her şeyi komikliğe vuran adamdır...’’
ilgililerinin göz atmasında yine de fayda görüyorum...
sanırım en çok bu cümle çekmişti kitabın içine beni. ya da inananlar için ‘’tanrıdan’’ gelen , inanmayanlar için ise ‘’tercihlerimiz’’den kaynaklı çektiğimiz acılar hepimiz için gerçekten de yeni bir karakter inşa ediyor olabileceğine inandığım için de olabilir, emin değilim…
cehennem olmadan da ahlaklı olmanın nedenleri olabilir mi sorusuna cevap aradığım zamanlardan birinde edinip okuduğum bir kitap ‘’tanrısız ahlak’’
felsefe profesörü walter sinnot armstrong, “tanrısız ahlak” isimli bu kitabıyla, ‘zarar esaslı seküler ahlak’ teorisini, ‘kutsal emir’ teorisine yeğ tutan bir makale kaleme alıyor...
‘ayrıntı’ yayınlarının 4.basımından okudum.
aslına bakarsak, kitap içerisinde islamiyet’ten hiç bahsedilmiyor dersem; pek de yalan söylemiş olmam. aldığım notlara da baktığımda, sadece 14. sayfada 1-2 cümle ile islam’a dokunmuş sadece... yazar içerisinde bulunduğu hristiyan kültürünü ve amerika coğrafyasını esas aldığından olsa gerek...
bazı konularda argümanlarını sağlam bulsam da, konu ile ilgili referans alınabilecek bir metin olduğunu düşünmüyorum.
bir agnostik olduğumu göz önünde bulundurduğumda agnostiklerin ve ateistlerin, deistlere karşı tutumlarında çok fazla agresif oldukları konusunda da yazarla hemfikirim. ama bir şey diyordu ki kitapta, bu hemfikirliliğimde tutumumu değiştirmeye gerek duymamamın özeti gibiydi:
‘’her şeyi ciddiye alan adamın anahtarı, her şeyi komikliğe vuran adamdır...’’
ilgililerinin göz atmasında yine de fayda görüyorum...
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının burçları
burçlara inanmıyorum diyeceğim ama bütün yengeçler mi duygusal olur arkadaş!
devamını gör...
boş a4 kağıdının fotokopisini çekerek sonsuz kağıt üretmek
kağıt üretmiş olmuyoruz. üretilmiş kağıdı, boş boş makineden geçirerek, ısıtmış oluyoruz. bazen ironi, ilgi çekme vs. şeklinde yazılmış şeylere cevap verme huyumun önüne geçemiyorum. bu konuda kendimi törpülemem gerekiyor.
devamını gör...
zartoşt
bize her yeri oynayan, omurgasız insanlar değil, dik duran, fikirlerini savunan, hiç kimsenin kişilik haklarına saldırmaya'n, kutsal bildiğimiz annelerimizi karıştırmaya n yazarlara ve fikirlerine ihtiyacımız var, zartoşt bu yazarlardan biri.
lütfen haksızlık yapmayın, yukarda çok güzel kendini ifade etmiş zaten.
lütfen haksızlık yapmayın, yukarda çok güzel kendini ifade etmiş zaten.
devamını gör...
skyler white
kaç yıllık kocamın o kadar değiştiğini görsem ben de ağlar kaçarım. kadın haklı
devamını gör...