eşi tarafından yüzü parçalanan ukraynalı genç kadın
sırf bu tarz haberler yüzünden on sene önce haber vs. okumayı bıraktım.
devamını gör...
almaktan en çok haz duyulan mesajlar
hesabınıza para geldi
devamını gör...
happyendless
çok karamsar bir isme sahip, 1998'de litvanya vilnius'ta kurulmuş elektronik müzik grubu. aslında elektronik müziği farklı tarzlarla birleştirdikleri için tam olarak da elektronik müzik grubu diyemeyiz, çünkü rock, hip hop, folk, vs tatlar da sunuyor. bu yüzden herhangi bir şarkısıyla keşfedip de başka şarkılarını dinlediğinizde belki yadırgayabilirsiniz ama tarzlarını belli bir kalıba sıkıştırmamaları bence güzel bir şey. iki şarkıyla happyendless'ı gelin hep beraber keşfedelim.
ikinci şarkının bir video klibi yok ama "zero 2" isimli bir filmin müziği olarak ödül de almış. zero 2 isimli filmi de izlenecekler listeme aldım ben. buyrun, iyi dinlemeler ve iyi geceler.
ikinci şarkının bir video klibi yok ama "zero 2" isimli bir filmin müziği olarak ödül de almış. zero 2 isimli filmi de izlenecekler listeme aldım ben. buyrun, iyi dinlemeler ve iyi geceler.
devamını gör...
her düşünceye saygı duyulur mu sorunsalı
duyuluyormuş gibi yapılır ama içerden ne fırtınalar kopar.
devamını gör...
son feci bisiklet
harikalar yaratan, genelde "bu kız" ve "bikinisinde astronomi" ile tanınan müzik grubu.
modern zamanlar
zaman yok
gece
rahatsız vals
pazar ve ertesi
modern zamanlar
zaman yok
gece
rahatsız vals
pazar ve ertesi
devamını gör...
yazarların an itibarıyla düşündüğü şey
ne zamana buluşacağız arkadaşlarla, bunu düşünüyorum.
evden tiksiniyorum artık. *
evden tiksiniyorum artık. *
devamını gör...
yazarların problemlerini çözme şekli
bir defaya mahsus denerim çözmek için. oldu oldu olmadı sırada ki yeni problemler .
devamını gör...
kuşlar da gitti
yaşar kemal’in kalemi okurların burnuna buram buram kokan anadolu’yu getirir, bu koku bazen özlemledir, bazen hüzünledir tıpkı “üç anadolu efsanesi” adlı eserinde olduğu gibi. kuşlar da gitti eserinde durum farklı, burada anadolu yerine istanbul’un o duru ve kirli kokusunu alıyorsunuz ister istemez. kokusu ile sınırlı da kalmıyor, gürültüsünü, kargaşasını, kalabalığını da okuyarak yaşıyorsunuz. sultanahmet’i, yeşilköy’ü, karaköy’ü, florya’yı, eminönü’nü ben de gezdim adeta. mahmut ile ben de ağıtlar yaktım, üzüldüm, suçluluk duydum, yeri geldi kahkaha attım. romanın kısa olmasına aldanmayın, okurları insanlık hakkında epey düşündürtmeye sevk ediyor bu eser.
büyük uğraşlarla yakaladıkları kuşları, tıkış tıkış kafesler içerisinde istanbul’un semtlerinde, kiliselerinde, cami önlerinde “azat buzat, beni cennet kapısında gözet” nidalarıyla satmaya çalışan üç fukara garip gençler, günler geçtikçe fark ederleri ki; artık kimseler ne kuş almak ne de onları azat etmek istemektedirler. insanlar öyle bir hale gelmiştir ki göz gözü görmez, konu komşu birbirine selam vermez olmuştur. şehir hayatında insanlar büyük bir koşuşturma içerisindedirler, bu koşuşturma insanları giderek insanlıktan çıkarmaktadır. istanbul’da betonlaşmalar günden güne çoğalmakta, doğa ana ise giderek gözler önünde yitip gitmektedir. insanlığın geldiği noktayı kuşlar üzerinden ne kadar vahşi, merhametsiz, bencil olmaya başladığımızın hikayesini okuyoruz, kuşlar da gitti eserinde.
alıntılar
• “bu dünyada tekmil yaratıklar birbirlerinin dilinden anlarlar.”
• “yadigar malın hiçbir şeyle değeri ölçülemez.”
• “o zamanlar insanlar, daha iyiydiler denemez, kim bilir, ama daha başkaydılar. belki de kuşları daha çok seviyorlardır. belki de yürekleri yufka, daha acımayla, daha sevgiyle doluydular. belki de doğaya daha yakındılar, kim bilir…”
• “seher yeli ormandan, denizden, çekmece gölünden, dört bir yandan efiliyor, insanın içini yuyup arıtıyor, bir tüy gibi insanı yeyniltip uçuracakmış gibi dünyayı sevinçle dolduruyordu.”
büyük uğraşlarla yakaladıkları kuşları, tıkış tıkış kafesler içerisinde istanbul’un semtlerinde, kiliselerinde, cami önlerinde “azat buzat, beni cennet kapısında gözet” nidalarıyla satmaya çalışan üç fukara garip gençler, günler geçtikçe fark ederleri ki; artık kimseler ne kuş almak ne de onları azat etmek istemektedirler. insanlar öyle bir hale gelmiştir ki göz gözü görmez, konu komşu birbirine selam vermez olmuştur. şehir hayatında insanlar büyük bir koşuşturma içerisindedirler, bu koşuşturma insanları giderek insanlıktan çıkarmaktadır. istanbul’da betonlaşmalar günden güne çoğalmakta, doğa ana ise giderek gözler önünde yitip gitmektedir. insanlığın geldiği noktayı kuşlar üzerinden ne kadar vahşi, merhametsiz, bencil olmaya başladığımızın hikayesini okuyoruz, kuşlar da gitti eserinde.
alıntılar
• “bu dünyada tekmil yaratıklar birbirlerinin dilinden anlarlar.”
• “yadigar malın hiçbir şeyle değeri ölçülemez.”
• “o zamanlar insanlar, daha iyiydiler denemez, kim bilir, ama daha başkaydılar. belki de kuşları daha çok seviyorlardır. belki de yürekleri yufka, daha acımayla, daha sevgiyle doluydular. belki de doğaya daha yakındılar, kim bilir…”
• “seher yeli ormandan, denizden, çekmece gölünden, dört bir yandan efiliyor, insanın içini yuyup arıtıyor, bir tüy gibi insanı yeyniltip uçuracakmış gibi dünyayı sevinçle dolduruyordu.”
devamını gör...
yazarların normal sözlük’te yazma nedenleri
maaşı iyi. gününü geçirmezler, yatırırlar hesaba. ssk yok ama yemek var. gece mesaisine kalanlara da ayrıca tantuni ısmarlıyorlar. daha ne olsun?
devamını gör...
sözlüğün en sevilen yazarı
en dediği için tek bir yazar demek gerektiğini düşünüyorum. sevdiğim çok kişi var ama hidano benim sözlük yoldaşım oldu bu kısa süreçte.* geri dönmesini bekliyorum sözlüğe.
devamını gör...
yalnızlığın en iyi tanımı
yalnızlığı soruyorlar; yalnızlık bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.
(bkz: cemal süreya)
(bkz: cemal süreya)
devamını gör...
aynada kendini uzun uzun incelemek
ben sadece incelemiyorum, uzun uzun konuşup kendimle dertleşiyorum. bana en iyi ben iyi gelirim.
devamını gör...
güne normal sözlük’ten gelen artı oy bildirimi ile başlamak
ufak bir şey de olsa insanı gülümseten durum.
rekor 146'ydı. bir daha görebileceğimi sanmıyorum o sayıyı.
oy verenlerin ellerine sağlık.
rekor 146'ydı. bir daha görebileceğimi sanmıyorum o sayıyı.
oy verenlerin ellerine sağlık.
devamını gör...
öpesin diye elini ağzınıza sokmaya çalışan akraba
prensip olarak el öpmüyorum zaten. ananem ve dedem hariç tabi. ve hiç hoş bir durum değil ayrıca.
devamını gör...
polen alerjisi
mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları yüzünden bitki örtüsü artık her zamankinden erken uyanmaya başlıyor. açan çiçeklerle beraber polen seviyeleri de artıyor.
özellikle mart ayından başlayarak, mayıs ayını da içini alan mevsimde çayır ve ağaç polenleri havada uçuşmaya başlar. bu, bölgelere göre de değişkenlik gösterip temmuz ayına kadar da sürebilir. polenler, rüzgar ve böcekler aracılığıyla kilometrelerce uzağa taşınabilirler. bir taraftan bitkilerin üremesine faydası olurken, diğer yandan alerji hassaslığı olan kişilere zararı dokunur.
alerjilerde, nöbetler halinde astım ve nefes darlığı, burunda kaşıntı ve nezle durumu, gözde yanma, kaşıntı, akıntı şikayetleri ortaya çıkar. rüzgarlı ve güneşli havalarda şikayetler giderek artar.
polen tanecikleri alerjiye sebep olan etken bir maddeye sahiptirler. bitkilerden üreyen binlerce polen tanesi yüz kadar olanı, astımı tetikler, bahar nezlesine yol açar.
polen alerjisi, zamanında anne sütü ile yeterince beslenememiş kişilerde ortaya çıkıyor. bir de kalıtsal olarak ailede saman nezlesi, ürtiker, egzama, astım ve ilaç alerjisi olanlarda da bu tür hastalıklar ortaya çıkabiliyor.
özellikle mart ayından başlayarak, mayıs ayını da içini alan mevsimde çayır ve ağaç polenleri havada uçuşmaya başlar. bu, bölgelere göre de değişkenlik gösterip temmuz ayına kadar da sürebilir. polenler, rüzgar ve böcekler aracılığıyla kilometrelerce uzağa taşınabilirler. bir taraftan bitkilerin üremesine faydası olurken, diğer yandan alerji hassaslığı olan kişilere zararı dokunur.
alerjilerde, nöbetler halinde astım ve nefes darlığı, burunda kaşıntı ve nezle durumu, gözde yanma, kaşıntı, akıntı şikayetleri ortaya çıkar. rüzgarlı ve güneşli havalarda şikayetler giderek artar.
polen tanecikleri alerjiye sebep olan etken bir maddeye sahiptirler. bitkilerden üreyen binlerce polen tanesi yüz kadar olanı, astımı tetikler, bahar nezlesine yol açar.
polen alerjisi, zamanında anne sütü ile yeterince beslenememiş kişilerde ortaya çıkıyor. bir de kalıtsal olarak ailede saman nezlesi, ürtiker, egzama, astım ve ilaç alerjisi olanlarda da bu tür hastalıklar ortaya çıkabiliyor.
devamını gör...
insan olmak
hayatta her şey olabilirsin; fakat mühim olan hayatın içinde "insan" olabilmektir.
' şems-i tebrizi'
' şems-i tebrizi'
devamını gör...
bitmeyen kavga
(bkz: bitmeyen kavga)
john steinbeck'in 1930ların işçi sınıfı mücadelesini anlattığı kitabıdır.
" adı joy'du. kızıllardandı. anladınız değil mi ? bir kızıldı o. sizin gibilerin her zaman yeterli aşı ve kuru bir yatağı olması gerektiğine inananlardandı. kendisi için hiçbir şey istemezdi. o bir kızıldı." mac haykırdı. " ne olduğunu iyi anladınız mı ? pisliğin biri, devletin gözünde tehlikeli kişiydi. yüzüne dikkat edeniniz oldu mu bilmem, dövülmekten yamyassı olmuştu. aynasızlar kızıl diye onu bu hale koymuşlardı. elleri kırıktı, çenesi paramparçaydı. bir grev sırasında ön safta yeni gelen işçileri engellemeye çalışırken kırmışlardı çenesini. sonra onu içeri tıktılar. doktor geldi, onu görünce " lanet olası bir kızılı tedavi etmem," deyip çekip gitti. joy dağılmış çenesiyle orada öylece yatıyordu. tehlikeli biriydi doğru, çünkü sizin gibilerin karnı iyice doysun istiyordu." sesi gitgide alçaldı. uzman gözüyle etrafı inceledi. yüzlerin gerildiğini, ne dediğini duymak için herkesin kulak kabartarak öne doğru eğildiklerini görebiliyordu. "evet, tanırdım onu." sonra birden sesini yükseltti. " peki siz onun için ne yapacaksınız? onu ıslak bir çukura atıp üstünü çamurla mı örteceksiniz? sonra da arkanızı dönüp gideceksiniz, öyle mi ?"
kalabalığın içinde bir kadın hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
"o sizin için savaşıyordu," diye bağırdı mac. " bunu unutacak mısınız!"
kalabalıktaki işçilerden biri " tanrı aşkına, asla!" diye haykırdı.
mac bastırıyordu. " onu vurup öldürmelerine seyirci mi kalacaksınız?"
bu defa sesler koro halinde yükseldi. " haaa-yııııır!"
mac sesini alçalttı. " çamur çukuruna atıverip gidecek misiniz yoksa?"
"haaa-yııır!" artık bedenler hafifçe dalgalanmaya başlamıştı.
" kavgası sizin içindi. onu unutacak mısınız?"
"haaa-yııır!"
"şimdi yürüyerek kasabanın içinden geçeceğiz. o lanet olası aynasızların bizi durdurmalarına izin verecek misiniz?"
ortalık gürledi. " haaa-yııır!" kalabalık aynı tempoda dalgalandı. toparlanıp gereken cevaba hazırdılar.
mac bu defa ritmi bozdu. kalabalıktakiler şaşırmıştı. mac alçak sesle," bu ufacık tefecik adam hepimizin ruhudur," dedi.
"onun için dua etmeyeceğiz. onun duaya ihtiyacı yok. bizim de duayla işimiz yok. şimdi bize sopa lazım!" sy 196
"sanırım bu grevi kaybedeceğiz. fakat burada o kadar gürültü koparttık ki ,herhalde pamukta greve gerek kalmayacak. şimdi gazeteler bizim olay çıkardığımızı yazıyor. ama biz işçilere bir arada mücadele etmeyi öğrettik ; işçilerin bir araya geldiğinde gittikçe daha büyük , daha büyük bir kitle haline gelebildiğini gösterdik ,anlıyor musun? kaybetsek ne çıkar ki ? yaklaşık bin işçi burada nasıl greve gidildiğini öğrendi. bütün işçilere bir arada mücadele etmenin gerekliliğini öğrettiğimizde belki... belki torgas vadisi , bu vadinin büyük kısmı üç kişinin elinde kalmayacak artık . bir işçi daldan elma kopardı diye hapse girmeyecek ,anlıyor musun ? fiyatı yüksek tutmak için elmaları nehre dökemeyecekler . hele senin ve benim gibi insanların bağırsaklarını çalıştırmak için elmaya ihtiyacı varken , anlıyor musun ? bütüne bakmalısın london , yalnızca bu küçük greve değil." sy 244
steinbeck bu romanda özellikle örgütlü hareket etmenin önemine vurgu yapıyor. tek tek işçilerin karakterlerinin düşüncelerin çok önemli olmadığını ama büyük gruplar halinde hepsinin farklı tek bir kimliğe büründüğünü gösteriyor. bunu sağlamak için ana karakterlerimiz mac ile jimin propagandalarını bol bol görüyoruz. hatta bir bölümde mac, joya grup içinde propaganda yapmaktan vazgeçmesini ve kendi adamlarımız birbirlerini ikna etmeye daha fazla zaman harcıyor diye sitem etmesini okuyoruz. mac yine bir bölümde şartların kabul edilmeyerek grevin olabildiğince uzamasını ister, bu sayede işçiler nasıl örgütlü eylem yapılır, nasıl grev yapılır bunları daha iyi kavrayacaklarına inanır. onun için önemli olan mücadeleyi kazanmak ya da kaybetmek değildir, ki zaten kaybetmek söz konusu değildir. önemli olan mücadelenin sürekli daha büyük örgütlü gruplar halinde verilmesidir.
john steinbeck'in 1930ların işçi sınıfı mücadelesini anlattığı kitabıdır.
" adı joy'du. kızıllardandı. anladınız değil mi ? bir kızıldı o. sizin gibilerin her zaman yeterli aşı ve kuru bir yatağı olması gerektiğine inananlardandı. kendisi için hiçbir şey istemezdi. o bir kızıldı." mac haykırdı. " ne olduğunu iyi anladınız mı ? pisliğin biri, devletin gözünde tehlikeli kişiydi. yüzüne dikkat edeniniz oldu mu bilmem, dövülmekten yamyassı olmuştu. aynasızlar kızıl diye onu bu hale koymuşlardı. elleri kırıktı, çenesi paramparçaydı. bir grev sırasında ön safta yeni gelen işçileri engellemeye çalışırken kırmışlardı çenesini. sonra onu içeri tıktılar. doktor geldi, onu görünce " lanet olası bir kızılı tedavi etmem," deyip çekip gitti. joy dağılmış çenesiyle orada öylece yatıyordu. tehlikeli biriydi doğru, çünkü sizin gibilerin karnı iyice doysun istiyordu." sesi gitgide alçaldı. uzman gözüyle etrafı inceledi. yüzlerin gerildiğini, ne dediğini duymak için herkesin kulak kabartarak öne doğru eğildiklerini görebiliyordu. "evet, tanırdım onu." sonra birden sesini yükseltti. " peki siz onun için ne yapacaksınız? onu ıslak bir çukura atıp üstünü çamurla mı örteceksiniz? sonra da arkanızı dönüp gideceksiniz, öyle mi ?"
kalabalığın içinde bir kadın hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
"o sizin için savaşıyordu," diye bağırdı mac. " bunu unutacak mısınız!"
kalabalıktaki işçilerden biri " tanrı aşkına, asla!" diye haykırdı.
mac bastırıyordu. " onu vurup öldürmelerine seyirci mi kalacaksınız?"
bu defa sesler koro halinde yükseldi. " haaa-yııııır!"
mac sesini alçalttı. " çamur çukuruna atıverip gidecek misiniz yoksa?"
"haaa-yııır!" artık bedenler hafifçe dalgalanmaya başlamıştı.
" kavgası sizin içindi. onu unutacak mısınız?"
"haaa-yııır!"
"şimdi yürüyerek kasabanın içinden geçeceğiz. o lanet olası aynasızların bizi durdurmalarına izin verecek misiniz?"
ortalık gürledi. " haaa-yııır!" kalabalık aynı tempoda dalgalandı. toparlanıp gereken cevaba hazırdılar.
mac bu defa ritmi bozdu. kalabalıktakiler şaşırmıştı. mac alçak sesle," bu ufacık tefecik adam hepimizin ruhudur," dedi.
"onun için dua etmeyeceğiz. onun duaya ihtiyacı yok. bizim de duayla işimiz yok. şimdi bize sopa lazım!" sy 196
"sanırım bu grevi kaybedeceğiz. fakat burada o kadar gürültü koparttık ki ,herhalde pamukta greve gerek kalmayacak. şimdi gazeteler bizim olay çıkardığımızı yazıyor. ama biz işçilere bir arada mücadele etmeyi öğrettik ; işçilerin bir araya geldiğinde gittikçe daha büyük , daha büyük bir kitle haline gelebildiğini gösterdik ,anlıyor musun? kaybetsek ne çıkar ki ? yaklaşık bin işçi burada nasıl greve gidildiğini öğrendi. bütün işçilere bir arada mücadele etmenin gerekliliğini öğrettiğimizde belki... belki torgas vadisi , bu vadinin büyük kısmı üç kişinin elinde kalmayacak artık . bir işçi daldan elma kopardı diye hapse girmeyecek ,anlıyor musun ? fiyatı yüksek tutmak için elmaları nehre dökemeyecekler . hele senin ve benim gibi insanların bağırsaklarını çalıştırmak için elmaya ihtiyacı varken , anlıyor musun ? bütüne bakmalısın london , yalnızca bu küçük greve değil." sy 244
steinbeck bu romanda özellikle örgütlü hareket etmenin önemine vurgu yapıyor. tek tek işçilerin karakterlerinin düşüncelerin çok önemli olmadığını ama büyük gruplar halinde hepsinin farklı tek bir kimliğe büründüğünü gösteriyor. bunu sağlamak için ana karakterlerimiz mac ile jimin propagandalarını bol bol görüyoruz. hatta bir bölümde mac, joya grup içinde propaganda yapmaktan vazgeçmesini ve kendi adamlarımız birbirlerini ikna etmeye daha fazla zaman harcıyor diye sitem etmesini okuyoruz. mac yine bir bölümde şartların kabul edilmeyerek grevin olabildiğince uzamasını ister, bu sayede işçiler nasıl örgütlü eylem yapılır, nasıl grev yapılır bunları daha iyi kavrayacaklarına inanır. onun için önemli olan mücadeleyi kazanmak ya da kaybetmek değildir, ki zaten kaybetmek söz konusu değildir. önemli olan mücadelenin sürekli daha büyük örgütlü gruplar halinde verilmesidir.
devamını gör...
beşik ulemalığı
osmanlı devletinin gerileme döneminde gerilemesini daha da hızlandırmış ve hazineyi de epey zarara uğratmış bir uygulama. şöyle ki: bir alimin çocuğu olduğu zaman nasılsa alimin çocuğu da alim olur mantığı ile ulema ilan edilip maaş bağlanır. çocuk büyüdüğünde görevi hazırdır. babadan oğula geçen ulemalıktır. liyakat gerektirmez.
devamını gör...
9 haziran 2021 biraya zam gelmesi
(bkz: bıhtım yav) *
devamını gör...
