türk korku filmleri için "cin" furyasını başlatan (büyü filminin hemen ardından), japonya’da sayısız kısa film ve prodüksiyona imza atmış ve uluslararası ödüller almış sinemacı hasan karacadağ filmidir. korkunçlu mudur derseniz, şimdi korkmazsınız ancak ben ilk izlediğimde korkmak için tüm şartları sağladığımdan, sabaha kadar paranoyağa bağlayıp uyuyamamıştım ahaha ne günlerdi ya.
size de anlatayım, ben gibi cevval yürekli, kendisini korkutmak için "bööh" diye aniden karşısına çıkmanızdan ve gece yarısı gizli numaradan arayıp "bir hafta içinde öleceksin" diyerek nefes dinletmenizden daha çok şey yapmanız gereken bu kadına, nasıl üç buçuk attırabildi bu ecünnülü film:

yıl 2005-2006 olsa gerek, o sıralar yalnız yaşıyorum, taze üniversite öğrencisiyim ve okuluma yardımcı olması için yalvar yakar bizimkilere aldırdığım laptobumu okul harici her şey için kullanıyorum. canım, biricik toshiba laptobuma yapışık yaşadığım, görmemişin laptobu olduğu ve cd kiralayarak film izlenebilen yıllar işte o zamanlar.

neyse, girdim cdciye, doymuşum batı'nın zombili, şeytan çıkarmalı filmlerine artık istifralara dayanmışım, yeni tatlar arıyorum. cdci abi "şöyle yerli yeni bi film var, bak bi istersen korkusevere gider" deyince, hemen atladım. neymiş o öyle "dabbe, dabbet-ül arz, ecünnü aaa" derken, kendimi "ne kadar korkacağım bundan?" diye test etmeye karar verdim, hay vermez olaydım.
(film, kuran-ı kerim'de neml suresi'nde geçen, din alimlerinin ne olduğu hakkında ortak bir zeminde buluşamadığı dabbe'tül arz'ı konu ediniyor ve onu internet ağı olarak yorumluyor)

bir korku filminden tam verim almak için yapılabilecek her şeyi yaptım:
1) tek başına ol (check)
2) gecenin bir yarısını seç, saat bir buçuğu filan geçsin (check)
3) ışıkları tamamen kapa (check)
4) kulaklık kullan ve sesi sona ver (check)
5) ekranın dibine gir (check)
6) cin gibi yaratıkların varlığı konusunda 21. yyda dahi şüphelere açık ol (check) *

rahat batması yaşadığım o gece, tüm bu şartları sağlayıp, filmi koydum ve izlemeye başladım. bir de gerçek hikaye gibi vermezler mi? (gerçek olaydır, gerçeklerden esinlenilmiştir diye bir ibare de çakmıyorlar mı oraya, korkmayacaksan da korkacağın oluveriyor işte)
kaç farklı sahnesinde, kaç ani seste görüntüde yerimden zıpladım bilmiyorum ama yemekte olduğum popcorn ağzımdan başka her yerime girmişti tövbest.

filmi bir noktadan sonra gözlerimi kısarak izlemeyi tamamlamış, ardından yerimden fırlayıp evin bütün ışıklarını nas-felak okuya okuya açmıştım. aman tonrem uyuyamamış sabahı etmiş ve kiraladığım cdyi hemen götürerek "abi sen bana zombilerden, şeytan çıkarmalardan, hayaletlerden testereli katillerden vermeye devam et, hiç karıştırmayalım biz ecünnüleri" demiştim.

ha sonra durdu, akıllandı mı bu kız? hayır.
musallat, el cin, dabbe serisi allah ne verdiyse izlemeye devam ettim; ancak benimle birlikte izlemeleri için kendilerini kandırabildiğim arkadaşlarımın omuzlarını korkudan ısıra ısıra.
korkmazsınız da yine de tek başınıza izlemeyin efenim, nolur nolmaz.
devamını gör...

bir çok var. ama en önemlisi;
attila ilhan'la göz göze gelmem ve bana gülümsemesiydi. donmuş kalmıştım. hatırladıkça gözlerim yaşarır. toprağı bol olsun.
devamını gör...

çıkmaz diye düşünülerek girilen antalya bölgesi tayininin kısa sürede çıkması. bütün şansımı burda harcamış olduğumu düşünüyorum haliyle de.
devamını gör...

küfür etme ücretleri , açıklandı mı?
devamını gör...

eczanede çalıştığım yıllar; meşhur 2000 yazı herşey çok güzelken.

gece nöbetteyiz, yazlık yer olduğu için yaz geceleri nöbetlerde oldukça yoğun geçmekte. yine o yoğunlukta artık gecenin ilerleyen saatlerinde eczanenin bir köşesinde toplandık dinlenip muhabbet ediyoruz. o sırada bir müşteri geldi. arkadaş hemen atıldı ben bakarım diye. buyrun dedi. adam "okey" istedi. ama bizim arkadaş gecenin yorgunluğundan olacak orkidlerin olduğu tarafa yöneldi. ben bir bombanın geldiğini hissettim. orkidlere elini uzatttı tam dönüp adama verecekken bir anda durdu ve bizi yere seren o soruyu sordu. abi kanatlı mı? kanatsız mı? adamın şaşkınlığına mı gülersin, arkadaşın şapşallığına mı. adam cevap veremedi. arkadaş olayı çözmeye çalışıyor. ben yerde gülüyorum.
devamını gör...

çok sevdiğim, sık sık izlediğim çok eğlenceli komedi filmidir. şimdi bu filmi inceleyeceğiz çünkü bu filmde dolaylı yoldan gördüğümüz bir takım kaypaklıkları yönetmenimiz bize net bir şekilde göstermiştir. inceleyeceğimiz kişi ise hacerdir, uzak durmamız gereken bir kadın tipidir.

hacer, zabıtanın(şener şen) evinde hizmetçilik yapan bir kadındır. zabıta, hacere hastadır, onu kuş sütüyle besleyecektir, evinin hanımı yapacaktır ancak annesi engel olmaktadır. hacerin ise ne zabıta şakir ne de kuş sütü umrunda değildir. ait olduğu sınıfı terk etmek isteyen, artık temizliklere gitmek istemeyen, evinin hanımı olmak isteyen, bunu da güzelliğini kullanarak yapabilecek olan bir kadındır. sınıf atlamak için de önündeki en iyi seçenek zabıta olduğu için yapar; bunu söylememin sebebini ilerde anlayacağız.

ülkedeki erkeklerin ısrarla görmek istemediği bir şey vardır; kendilerinde olduğu gibi kadına da sevginin yetmesi gerektiğini düşünürler. lakin gerçekler çok farklıdır. kadınlar genellikle, her insan gibi parayı da gücü de severler ve iyi bir eş, hayatta kadının önüne pek fazla çıkmayacak bir sınıf atlama basamağıdır. önlerine bu tip bir sınıf atlama imkanı doğarsa bunu değerlendirmekte müthiş soğukkanlı davranırlar. sözgelimi eli yüzü düzgün bir sayıştay hakiminin karşısında bir muhasebeci olarak durmak çok zordur. istisnalar elbette vardır ancak kadınlar bu konuda sevgiyi de hayalleri de harcamaktan çekinmezler. işte bunu bilen yönetmen, bu kaypaklığı hacer üzerinden anlatır.

hacer, zabıtayla evlenmek için muhteşem temiz bir adamı, yozgat'ın şefaatli ilçesinden doğma hakiki halk çocuğu, belediyenin 2548 yaka numaralı temizlik işçisi apti şakrak'ı kullanır. bunu da zabıtayla kavga ettikten hemen sonra, öfkeyle yapar. hiç umrunda değildir apti'nin duyguları, o bu blöf için duygularıyla oynanacak adamdır, salladır, nihayetinde bir çöpçü parçasıdır, kendi sınıfında bir insandır. bu hain karının aklından bunlar geçerken, apti şakrak hacer'in komşuyla konuşmasına kulak misafiri olmuştur ve o çok nahif, sevgi dolu yüreğiyle şu cümleleri söylemekte ve sevinçle koşturmaktadır: (bkz: parka gidecekmiş iki gözümün çiçeği)

hacer vicdansızı, parkta tahteravalli ile sallanırken bile isteye apti'yle kesişir, kur yapar. zaten kendisi biliyordur ki apti ona aşıktır, istediği anda evlenecektir. kendi evlenme isteği de gerçekçi olsun, onu kullandığını, blöfe yem ettiğini anlamasın diye bu kesişmeyi yapar. neticede apti çocuklar gibi sevinerek el arabasını sürerken, bir paçavra gibi atılmadan önceki ipek kumaş değeri verilmişliği yaşar. apti istemeye gider, gelir, düğün için hazırlanır; bol bol yemek yer, guvvetli olması lazımdır. diğer taraftaysa hacer, zabıtay'a kavga ayağına iş atar. zabıta blöfü yemiştir ve anasıyla kavga etmiştir; yakında istemeye geleceklerdir. hacer amacına ulaşmıştır.

hacerin ailesi, hacerin özetidir adeta. kurnazdırlar, kaypaktırlar, hayatta bir duruşları yoktur; para neredeyse orada olmak isterler, tıpkı çoğumuz gibi. kızı zabıtaya verirken aptiyi ayazda bekletirler. apti şakrak ise tam olarak aşık bir türk erkeğidir. hahaha, evet tam olarak o salaktır çünkü "demek ki adet böyle, damadı ayazda kıçı donana kadar bekletiyorlar" der. bu, boku yediğini, çoktan kıçına teneke bağlandığını anlayan erkeğin son reddedişidir. giderken en azından çiçeğiyle çikolatasını ister, bu da üstüne içilen soğuk sudur.

apti şakrak daha sonra sahneye çıkar ve yıldızı parlar. artık apti şakrak'ın afişleri sokakları süslemektedir. işte hacer kancığı ve ailesinin tüm kaypaklığı, tüm pisliği bu afişleri gördükleri anda ortaya çıkar. önce hacerin babası ve kardeşleri görürler afişleri. daha iki gün öncesinde namussuz diye kovaladıkları, "koskoca zabıta varken çöpçü parçasına kız mı vereceğiz" dedikleri adam hakkında şunları söylerler: "baba, çöpçü şarkıcı olmuş" "eski eniştemiz buba, bir de vuracaktır herifi" babaları ise vurucu sözleri söyler: "vah vaaaah, bizim gızın da hiç şansı yokmuş be, şimdi bu ne para kırar biliyon mu. tüh be kaçırdık adamı elimizden" ve devam eder; (bkz: bayağı da güzel adammış bu eski damadım ya)

sonra arkalarından zabıta ve hacer gelmektedir, şakir "korkma artık, bir zabıta amirinin kolları arasındasın, çöpçü de kimmiş" derken hacer gururlu ve mutludur, ta ki afişleri görene kadar. haha, gerçekten harika bir sahnedir burası. ayşen gruda ise benim nazarımda muhteşem bir oyuncudur. sahnenin hakkını vermiştir doğrusu, buram buram kahpeliği hissedersiniz hacerin suratında. hacerin bir anda ağzı düğümlenir, dizlerinin bağı çözülür ve o korkunç cümleyi söyler: bak şu çöpçünün bana yaptığı işe.

peki bu lanet olası çöpçü hacer kancığına ne yapmıştır da böyle hüngür hüngür ağlamaktadır ? yaptığı şey şudur: hacer güzelliğiyle sınıf atlamak için bir seçim yaparken, o ait olduğu sınıfı terk etmiş ve hacerin seçtiği sınıftan daha yukarıda bir yere yükselmiştir. bunu nasıl yapmıştır, hacer buna inanılmaz içerler. yataklara düşer, eve erzakla gelen nişanlısını apar topar evden kovdurur ve "ben senin değerini bilemedim" diye ağlar. sonunda da yüz verilmeyince belediye zabıtasıyla evlenip hayatını mahveder.

hacer gibiler böyledir. paraya ve güce taparlar. bazı kadınların sosyal medyada, çevrenizde güce ve paraya olan sevgilerini, nasıl kelime oyunlarıyla sevgi, saygı, merhamet gibi kavramların altına gizlediklerini görebilirsiniz. evet olay budur. sevgi dediğiniz şey kadınların bir kısmı için hiçbir bok değildir. yalnızca daha iyi bir yaşama açılan kapının göstermelik anahtarıdır sevgi. bazı erkekler de buna inanırlar. apti şakraktırlar onlar.

velhasıl, yönetmen bize kadınların bir kısmının, uzak durulması gereken bir kısmının kısa bir özetini göstermiştir. harika bir filmdir gerçekten.
devamını gör...

bulgur pilavını ekmekle yerim.
devamını gör...

yüksek sesle uyandırılmak . ses tonunda kızgınlık ,kişide sinirlilik olmasa bile benim yerimden sıçrayarak uyarmama neden oluyor.
devamını gör...

hiçbir yere gitmeyen bir şeyle karşılaştığımızda ne hissetmemiz gerektiğini bilemiyoruz çoğu zaman. gökyüzü gibi bir şeyle baş etmekte zorlandığımız kadar bizi zorlayan başka hiçbir şey yok dünya ahalisi olarak.

mesela araç kullanırken kırmızı ışıkta durmanızı fırsat bilip cama yapışan o çocuklar, hani gökyüzü gibi hiçbir yere gitmeyen. tam ne hissediyoruz o anda? ya da bir şey hissediyor muyuz? sorumlu davranış ne olur böyle bir durumda? onlara para vermek mi vermemek mi?

ya da sosyal medyada dolanırken içimizde ahlaki bir seppukuya neden olan tedavisi mümkün ama maddi açıdan imkansız bir hastalıkla mücadele eden çocukları gördüğümüzde ne yapmalıyız? elbette elimizden geleni yapacağız ama bunun vicdan azabını gerçekten biz mi çekmeliyiz? yoksa sese duyarlı, fotoselli devlet yetkililerine ihtiyaç duyuyor muyuz artık?

çocuklukla ilgili hepimizin aklında bir şeyler dolaşıyor elbette ama sahipsiz kalmış, zorla çalıştırılan, hastalıkla mücadele eden çocuklar için elimizden ne gelecek? anlık çözümlerler mi uğraşalım yoksa onları gerçekten kurtaracak bir çözüm mü arayalım?

bilemiyorum, gerçekten bilemiyorum. siz bir okuyun isterseniz bu kitabı.
devamını gör...

rakıdır.
devamını gör...

apartman boşluğu radyo yayınındaki hamam köşesinin intro müziğidir.
devamını gör...

para verip istediğiniz harflerde eğer daha satılmamışsa alabilirsiniz. genellikle sıfır ya da segmenti yüksek arabaların plakalarına bakarak sıkça oynadığım tahmin oyunu.özellikle bmv’ler de “aga” sıkça alınıyor. galiba kullananlar kendilerini ağa gibi hissediyorlar. *
devamını gör...

"kadın bir erkeğe varmaz, kadın bir erkeğe verilmez ve bir erkek bir kızı almaz. almak, vermek; bu tabirler kadını kıymetten düşüren, ona ahkar mahiyeti veren şeylerdir. ve her şeyden evvel bu zihniyeti kadınlarımız kafalarından çıkarmalıdır. bilmelidirler ki iki cins birbiriyle hayatlarını birleştirirken yuvaya getirdikleri aynı kıymette şeylerdir ve koca mal sahibi değil, hayat ortağı demektir. bu hukuk müsavatı kadınlarımızın şuurunda yer ettikten sonra onların kuvvetli ve hakiki bir insan olmak için dimağı ve fikri sahada da yükselmek isteyecekleri tabiidir. memleketimizin kadın ve erkeklerini, biri diğerini sürükleyen ve taşıyan değil, el ele ve aynı tempoda yürüyen iki mahluk olarak göreceğimiz günün uzak olmamasını dilerim."*

aklıma ilk bu sözler geldi. şahsen bu paragrafta en çok ilk cümleye katılıyorum. kadın bir erkeğe verilmez ya da ona varmaz. hatta zaten aslında kız istemede kadının fikri sorulmaksızın direkt babaya hitap edilmesi de saygıdan dolayı gösterilse de çok doğru değil aslında. ama şöyle bir şey var ki bu eski bir adet. o zamanki mantığı çok da kötü ya da aslında o zamanki mantığı işte kadınları bir malmış gibi alıp verelim olayı değildi bence. yani ben öyle olduğunu düşünüyorum. sadece büyüklere saygıdan gibi duruyor bu adet. ki zaten artık çok fazla da bir numarası kalmadı. zaten babalar değil esasında kadınlar karar veriyor yollarını birleştirmek istedikleri erkeğe. erkek de aynı şekilde. bu yüzden bu kadar büyütmeye gerek yok aslında. hani öyle eskilerden bir adet ve kötü yorumlanmadığı sürece ve kötü bir şekilde uygulanmadığı sürece çok da büyük bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum. bence asıl sıkıntı zihniyette. yukarıdaki yazıda olduğu gibi bir kadının alınıp verilebileceği gibi bir zihniyet varsa asıl sorun orada. ve eğer bu adet o zihniyetlerce yanlış yorumlanıyorsa işte sıkıntı burada. yoksa artık bu adeti böyle görmeye gerek yok. formalite gibi gelip geçiliyor. bunu nasıl yorumladığınıza bağlı. hem biraz da tanışmak olsun maksat. yoksa karar zaten verilmiş. o yüzden de önemli olan adetler değil önemli olan zihniyet. bu adete de bu kadar çok takmayın derim. sonuçta artık bunun çok da bir önemi de kalmadı. ister bu adeti yerine getirin ister getirmeyin. ama artık o kadar değeri ve önemi de kalmadığı için aşağılama gibi bir durum da yok aslında. siz sadece sabahattin ali'nin sözlerine dikkat edin derim*.
devamını gör...
(tematik)

taşıtların bir dizi halinde emniyetle seyredebilmeleri için ayrılmış olan taşıt yolu bölümüdür.
devamını gör...

bir proteinin saflığını ölçmede en yaygın kullanılan yöntemdir.
devamını gör...

karşımdaki kişinin devamlı kendini anlatması, hiç bana nasılsın diye sormaması ve beni dinlememesi, lafı bir şekilde kendisine getirmesi. bana değersiz hissettirir bu durum. sanki onun varlığını değerini pekiştirme ihtiyacını karşılamaktan başka bir işlevim yokmuş gibi gelir.
devamını gör...

(bkz: predatör)

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

swh.
devamını gör...

yağmur duası varken ses dalgası da neymiş? icat çıkarmayın küçük insanlar!
devamını gör...

kalbimizi durdurmadık ya yetmez mi?
devamını gör...

emeğe saygı cümlesinin karşılığıdır bu herif.

sözlükte yaşayan bir yazardır. yaşıyor. yaşadığını belli ediyor. hayalet değil bazı yazarlar gibi. çatır çutur yazıyor yazarken artı oyunu atıyor. öyle her tanıma artıyı koymuyor. beğendiği tanımlara saplıyor geçiyor. seviyorum kendisini. iyi yazar.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim