attila ilhan
türk edebiyatının, aşkı en iyi anlatan ve aşkın çelişkilerle bezeli yönünü en iyi aktaran şairlerinden bir tanesidir. bana göre atilla ilhan bu konuda en iyisidir. aşka çoğu duygu içkindir, özlem, kıskançlık, öfke ve zaman zaman nefret. onun için gerçekten aşık olan biri, stabil bir ruh halinde olamaz ve bütünlüklü bir benliği karşısındaki insana yansıtamaz. bir gün onunla tekrar bir araya gelebilmek için her şeyini vermeye razıyken, bir diğer gün ise kendisini “kötü, karanlık, çirkin” biri olarak tanıtabilir. genellikle aşk ve delilik arasında kurulan ilişki de böyle bir durumdan neşet etmektedir ve aşık insanın ruh dalgalanmalarına işaret etmektedir. takdir edersiniz ki, kuvvetli bir duygu stabil bir şekilde yaşanamaz, ölçüsüz, ayarsız ve tekinsizdir. tıpkı atilla ilhan şiirlerinde olduğu üzere.
“aysel git başımdan ben sana göre değilim” diye başlayan şiiri, “aysel git başımdan seni seviyorum” diye biter, “vurdun kanıma girdin itirazım var” mısrasıyla başlayan şiiri “vurdun kanıma girdin kabulümsün” itirafıyla sonlanır. atilla ilhanın şiirlerinde hep kendisiyle savaşan bir adam vardır ve kendisini hiçbir zaman ötekinin benliğinde eritmeyen bir insanın portresini sunar bize. ötekiyle arasındaki mesafenin farkında olan ve kendisini o mesafeye konumlandırarak, farklı duygular arasında gidip gelen bir insanın haykırışlarını dinleriz. mesafe sadece fiziksel uzaklık demek değildir, mesafe bazen de aşk duygusunun neşet ettiği kaosun alanıdır. kişi kendisini ötekinin benliğinde eritmeye çalışınca, güvenli sular aşk olarak telakki ediliyor. bize güven veren insanla yaşadığımız, riskten ve belirsizlikten uzak ilişkiyi aşk sanıyoruz.
“mademki en büyük düşmanım kalbim benim kendimin, onu inkâr ediyorum kalbimi inkâr ediyorum.” diyor ya hüznün şairi. yani âşık olmak bazen o kalbi kazanmayı değil, yıkmayı da içerir. insan çelişik duyguların altında ezilirken kendine bir çıkış ararken o kalbi de parçalayabilir. ayrılığın da sevdaya dahil olduğunu bilen biri, o kişinin salt varlığını sever, o kişinin şahsında kendisini değil. bir insanın tinsel derinliği de çelişik duygularından anlaşılmaz mı zaten? tinsel derinlik farklı uçlarda salınmayı içerimlemez mi? hem öfkeyi hem pişmanlığı hem özlemi hem aşkı aynı anda hissetmek demek değil midir ruhsal derinlik. tinsel bir derinlik olmadan, gerçek bir aşk yaşanabilir mi?
modern insanın en büyük yanılgısı, aşkı tekinsizlikten, belirsizlikten, çelişkilerden azade kılmaya ve salt hoşnutluğa indirgemeye çalışmasıdır. belki de modern insanın güvenli suları aşk sanmasına tepki olarak tekrar ve tekrar atilla ilhanı okumak lazım. aşkın sadece iyilik ve sevgi pıtırcıklığı olmadığını, karanlık yönleri de içerimlediğini anlamak için onun şiirlerini okumak lazım. ve belki de ayrılığın da sevdaya dahil olduğunu idrak edebilmek ve aşkın yanımızda olanın varlığını değil, bizatihi onun varlığını sevmek olduğunu anlamak için hüznün şairini okumak lazım.
“aysel git başımdan ben sana göre değilim” diye başlayan şiiri, “aysel git başımdan seni seviyorum” diye biter, “vurdun kanıma girdin itirazım var” mısrasıyla başlayan şiiri “vurdun kanıma girdin kabulümsün” itirafıyla sonlanır. atilla ilhanın şiirlerinde hep kendisiyle savaşan bir adam vardır ve kendisini hiçbir zaman ötekinin benliğinde eritmeyen bir insanın portresini sunar bize. ötekiyle arasındaki mesafenin farkında olan ve kendisini o mesafeye konumlandırarak, farklı duygular arasında gidip gelen bir insanın haykırışlarını dinleriz. mesafe sadece fiziksel uzaklık demek değildir, mesafe bazen de aşk duygusunun neşet ettiği kaosun alanıdır. kişi kendisini ötekinin benliğinde eritmeye çalışınca, güvenli sular aşk olarak telakki ediliyor. bize güven veren insanla yaşadığımız, riskten ve belirsizlikten uzak ilişkiyi aşk sanıyoruz.
“mademki en büyük düşmanım kalbim benim kendimin, onu inkâr ediyorum kalbimi inkâr ediyorum.” diyor ya hüznün şairi. yani âşık olmak bazen o kalbi kazanmayı değil, yıkmayı da içerir. insan çelişik duyguların altında ezilirken kendine bir çıkış ararken o kalbi de parçalayabilir. ayrılığın da sevdaya dahil olduğunu bilen biri, o kişinin salt varlığını sever, o kişinin şahsında kendisini değil. bir insanın tinsel derinliği de çelişik duygularından anlaşılmaz mı zaten? tinsel derinlik farklı uçlarda salınmayı içerimlemez mi? hem öfkeyi hem pişmanlığı hem özlemi hem aşkı aynı anda hissetmek demek değil midir ruhsal derinlik. tinsel bir derinlik olmadan, gerçek bir aşk yaşanabilir mi?
modern insanın en büyük yanılgısı, aşkı tekinsizlikten, belirsizlikten, çelişkilerden azade kılmaya ve salt hoşnutluğa indirgemeye çalışmasıdır. belki de modern insanın güvenli suları aşk sanmasına tepki olarak tekrar ve tekrar atilla ilhanı okumak lazım. aşkın sadece iyilik ve sevgi pıtırcıklığı olmadığını, karanlık yönleri de içerimlediğini anlamak için onun şiirlerini okumak lazım. ve belki de ayrılığın da sevdaya dahil olduğunu idrak edebilmek ve aşkın yanımızda olanın varlığını değil, bizatihi onun varlığını sevmek olduğunu anlamak için hüznün şairini okumak lazım.
devamını gör...
muğla'da sevgilisi tarafından vurularak öldürülen 23 yaşındaki kadın
sorun değil unuturuz. neyi unutmadık ki? balık hafızalıyız biz. onat kutlar'ın dediği gibi biz unutuşun kolay ülkesindeyiz. bunu da unuturuz. istatistiklere katkı sağlayan bir sayıya dönüşmesine izin veririz. onlarca katili, tecavüzcüyü serbest bırakan hakimlerin adını unuttuğumuz gibi bunu da unuturuz. elini kolunu sallaya sallaya dışarıda dolaşabilsin diye böyle puştlar, unuturuz. adamın manyak olduğunu anlamamış mı deriz, aldatmıştır belki deriz, adam cinnet geçirmiş belli ki deriz biz deriz de deriz bunlar yoksa diyecek başka bir şeyler de buluruz elbet. bahane mi biter? öldüğü için suçlarız el birliği ile onu, neden olmasın. bir katili suçlamak yerine ölen birini suçlamak daha kolay ya! bayılırız zaten biz tanrıcılık oynamaya, kimin ölmeyi hak edip etmediğine biz karar veririz kendi kafamızda. en olmadı takım elbisesini üstüne geçirmiş çok pişmanım diyor diye adama güzelinden bir madalya bile veririz. unuturuz, önemli değil. bu kadıncağızın ismini de, muhtemelen adamı serbest bırakacak olan hakimin adını da, bu puştun suratını da unuturuz. yazık, unutuşun kolay ülkesindeyiz çünkü.
devamını gör...
kamelya çiçeği
kamelya çiçeği(japon gülü) çalı formunda çiçekli bitkidir. çok gösterişli,gül biçiminde, kokusuz ve beyaz sarı pembe kırmızı ve ebruli renkleri vardır. soğuğa karşı hassastır, kışın yapraklarını dökmez , nemi sever,direk güneşli bir yerde değil, yarı gölgeli bir yerde muhafaza edilmelidir. salon bitkisi olarak veya dış mekanda bahçede yetiştirebilir.
bu güzel çiçek, kusursuz aşkı anlatır. karşıdakine sadakat ve bağlılığı simgeler.
kokusuz olduğundan "güzel kokunuzu bu çiçeğe veriniz ki bu muhteşem çiçek kokunuz ile tamamlansın" mesajı verir.
yani "kaderim sizin elinizde" anlamı taşır.
bu güzel çiçek, kusursuz aşkı anlatır. karşıdakine sadakat ve bağlılığı simgeler.
kokusuz olduğundan "güzel kokunuzu bu çiçeğe veriniz ki bu muhteşem çiçek kokunuz ile tamamlansın" mesajı verir.
yani "kaderim sizin elinizde" anlamı taşır.
devamını gör...
yazarların yaşadıklarını hissettiği anlar
hiç beklemediğin anda beklemediğin güzel bir şeyin olduğu anlar.
devamını gör...
kız istemeye gidildiğinde artı puan kazandıran şeyler
damat bey olarak sizin, istenilecek kıza yani sevdiceğinize dünya ahiret bacı gözüyle bakmanız bunlardan biridir. daha evvel seviştiğiniz hissedilirse bir miktar soğuk rüzgarlar esebilir.
devamını gör...
filmle kitabı ayıran özellikler
böyle bir ayrım yapmaya gerek var mı bilmiyorum. lakin artık hemen hemen bütün kitapların filmi çekilmeye ve oturup film için ayrı bir senaryo yazılmaya üşenildiği için haliyle yönetmenler de mevcut konjonktürde popüler argümanlarla sinema alanında keşif yapmaya devam etmektedir. hal böyle olunca da konu hem olumlu hem de olumsuz eleştiriye kapı aralamaktadır.
kitapta ayrıntıları, göz-beyin koordinasyonu sağlar, zihin canlandırma için yoğun çaba sarf eder.
filmde ise; sahne, zihne mahal bırakmadan göz ve algıya hazır sunulmuştur bile, hayal gücüne mahal bırakmaz. lakin kitap, hayal perdesini zihne açık bırakır.
filmde birçok noktayı gözden kaçırırsınız, lakin kitap, ayrıntıyı sahnede değil satır aralarında verir. böylece okuyucu dikkati bağlamında kitaptan en iyi verimi alabilir...
filmin etkileme süresi, kitaptan çok daha kısa sürer, ancak kitap bu etkiyi daha yoğun hissettirir.
film bittiğinde unutulmaya başlar, lakin kitap ara verilebilerek devam edilegeldiği için unutulma hızı da haliyle daha yavaş olur. bunda; okumaya bağlı olarak, zihni harekete geçirmenin de etkili olduğu söylenebilir.
yine de belirtmeliyim ki, her kitap, filminden güzel olacak diye birşey yoktur. bazen filmi öyle bir çekiyorlar ki, kitapta, anlam bütünlüğünü bozan ve sıkan o atmosfer, filmde bir şahesere dönüşüyor. bu da elbette, senaryoya aktarımın ve yönetmenin profesyonelliğinin bir ürünüdür.
kitapta ayrıntıları, göz-beyin koordinasyonu sağlar, zihin canlandırma için yoğun çaba sarf eder.
filmde ise; sahne, zihne mahal bırakmadan göz ve algıya hazır sunulmuştur bile, hayal gücüne mahal bırakmaz. lakin kitap, hayal perdesini zihne açık bırakır.
filmde birçok noktayı gözden kaçırırsınız, lakin kitap, ayrıntıyı sahnede değil satır aralarında verir. böylece okuyucu dikkati bağlamında kitaptan en iyi verimi alabilir...
filmin etkileme süresi, kitaptan çok daha kısa sürer, ancak kitap bu etkiyi daha yoğun hissettirir.
film bittiğinde unutulmaya başlar, lakin kitap ara verilebilerek devam edilegeldiği için unutulma hızı da haliyle daha yavaş olur. bunda; okumaya bağlı olarak, zihni harekete geçirmenin de etkili olduğu söylenebilir.
yine de belirtmeliyim ki, her kitap, filminden güzel olacak diye birşey yoktur. bazen filmi öyle bir çekiyorlar ki, kitapta, anlam bütünlüğünü bozan ve sıkan o atmosfer, filmde bir şahesere dönüşüyor. bu da elbette, senaryoya aktarımın ve yönetmenin profesyonelliğinin bir ürünüdür.
devamını gör...
ice (yazar)
nickaltına yazmadığımı görünce fatihin öldüğünü öğrenen kenan komutan misali,
olamazz! olamazzzz! ola-mazzzzzz! diye bağırdığım yazar.
seçicidir tanımlarla alakalı, öyle bol kepçe beğeni yoook, ne yazdın sen gel bakalım buraya der. beğendiğine artı çentik atar. sık sık bildirimde görürüm mahlasını ve tebessüm ederim, sıkı bir okuyucudur. var olsundur.
olamazz! olamazzzz! ola-mazzzzzz! diye bağırdığım yazar.
seçicidir tanımlarla alakalı, öyle bol kepçe beğeni yoook, ne yazdın sen gel bakalım buraya der. beğendiğine artı çentik atar. sık sık bildirimde görürüm mahlasını ve tebessüm ederim, sıkı bir okuyucudur. var olsundur.
devamını gör...
şom ağızlı
t: söylediklerinin tam tersine riayet edilmesi gereken insan türü. genellikle anti-totemistlerdir, görmezden gelinmeleri gerekir. eğer söyledikleri iyi sonuçlar doğurursa kehanet konusunda otorite olurlar, kötü çıkarsa da "sen dedin diye olmadı" cümlesi suratlarına tokat gibi çarpılıp "p*şt" olarak yaftalanırlar. çevrelerince kötümser olarak addedilseler de kendilerini tam anlamıyla bir realist olarak tanımlarlar.
kabaca, "bu iş olur" der; olmaz, "olmaz" der; olur. üst seviye şom ağızlılar insanların canına bile kıyabilirler.
örnek olay:
derin kola çekirdek sohbetlerinde bir gün şom ağızlı bir insan* "agalar hayatlarımız biteviye, bari bizi üzecek bir şeyler olsa da duygu durumumuzda kıpırdanma olsa". aynı gece bir telefon gelir, "lan, kuzenim ölmüş".
bir başka örnek olay:
felsefi bir sohbet esnasında biri diğerine "agam, evlilik kesin değil mi?" diye sorar, "aynen kanka, kısmetse yazın dalgamıza bakacağız" diye cevap alır. ertesi günün sabahında bir mesaj gelir ansızın, "kanka, aldatıyormuş beni".
kabaca, "bu iş olur" der; olmaz, "olmaz" der; olur. üst seviye şom ağızlılar insanların canına bile kıyabilirler.
örnek olay:
derin kola çekirdek sohbetlerinde bir gün şom ağızlı bir insan* "agalar hayatlarımız biteviye, bari bizi üzecek bir şeyler olsa da duygu durumumuzda kıpırdanma olsa". aynı gece bir telefon gelir, "lan, kuzenim ölmüş".
bir başka örnek olay:
felsefi bir sohbet esnasında biri diğerine "agam, evlilik kesin değil mi?" diye sorar, "aynen kanka, kısmetse yazın dalgamıza bakacağız" diye cevap alır. ertesi günün sabahında bir mesaj gelir ansızın, "kanka, aldatıyormuş beni".
devamını gör...
normal sözlük
sözlüğün yeni ismi.
hayırlara vesile olmasını, cem karaca'nın şu meşhur parçasıyla dilediğim isimdir.
buradan
hayırlara vesile olmasını, cem karaca'nın şu meşhur parçasıyla dilediğim isimdir.
buradan
devamını gör...
gönül dağı
devamını gör...
yoldaş bakkal rozet önerileri
yeni sistem için önerilecek birtakım fikirler.
bence bilim insanları da eklenmeli.
bence bilim insanları da eklenmeli.
devamını gör...
ilginç etimolojik bağlantılar
çarmıh kelimesi farsçada kullanılan cahar ( dört ) ve mıh ( çivi) kelimelerinin birleşmesinden türemiştir. isa’nın çarmıha gerilmesi için ellerine ve ayaklarına saplanan çivileri ifade eder.
devamını gör...
çocuklarla girilen komik diyaloglar
yeğenimin annesine kumbarasından 50 tl verip kağıda anne 50 tl borç yazması! korkuyorum sözlük.(bkz: swh)
devamını gör...
boş bkz vermek
doldurulabilecek bir şeyse dolduruverin elinize yapışmaz. bazıları hayat hikayesini bkz olarak veriyor onları da yukarıdaki yazarın dediği gibi * içine yazın.
devamını gör...
ateistlerin sevilmemesi
herkes kendi inancını yaşayabilmeli normal şartlar altında. fakat müslümanlar, islamda çan eğrisi varmış gibi başkalarının günahlarına karışmakta bir numaradırlar. ama konu kendi dinlerine gelince ''sin binim inincimi niyi kirişiyirsin'' demekten öte gidemiyorlar.
devamını gör...
tanrının size verdiği en önemli yetenek
her işten biraz anlama ama hiçbir işi tam yapamama becerisi.
devamını gör...
memleketinin adını söylemeden anlat
içinde aynalı çarşı
ana ben gidiyom düşmana karşı
off gençliğim eyvah
ana ben gidiyom düşmana karşı
off gençliğim eyvah
devamını gör...
akp'ye hiç oy vermemiş insan
kendimle gurur duyduğum tek mesele... ömrüm boyunca vermedim ve vermeyeceğim.
devamını gör...
