koca sözlüğün 4008 yazarla dönmesi
bana hep aynı yazarlar yazıyomuşuz gibi geliyor. sanki 10-15 kişilik bir grup arkadaş oturup öyle konuşuyormuşuz gibi hissediyorum burda.
devamını gör...
freud purosu
takibe daha önce neden almadığımı anlayamadığım yazar kişisi .
devamını gör...
sözlük yazarlarının söylemek istedikleri
hiç üzgün değilim. üzgün olsam kendime üzülürüm anca.
ilklerde zor olabilir ama gereken müdahaleleri yaparak atlatırım. neler geçmedi ki? her şey geçer, her şey biter ama yaşatılan hisler hele ki üzüntüler, gözyaşları çivinin tahtada bıraktığı iz misali kalacaktır. arada küçük tebessümler de olur illaki...
hem ne demiş dostoyveski :"insanın ruhunu yücelten acı, ucuz bir mutluluktan daha değerlidir. insanların saadet kadar felakete de ihtiyacı vardır."
ruhumdaki acı felakat o zaman,yapmış olduğun bir zelzele...ruhum sana karşı ıstırap içinde ama nefret edemiyorum ki . hem nefret etmek için sebep yok olsa bile neden senin yüzünden kendime zulüm çektirmeyin ki. şunu anladım, sen de ben de hiç anlamadık birbirimizi,buna eminim. çok az arada. farklılık güzeldir dedim, olabilir dedim, tolere ettim, sabrettik sen de aynı ama yok senin yaşadıkların, düşünce tarzın çok farklı. ben buna anlam veremiyorum.
sevdik evet ama toksin bir hal aldı giderek. toksin durumları nereye kadar halının altına süpürebilirdik, en sonunda çok daha fenası olabilirdi gerçi olabildiğince fena oldu ya.
sen bana hiçbir zaman ne yaşattığını, ne kadar paramparça olduğumu bilmeyeceksin.
algın sadece kendinde. ikili yaşadığımız bu durumu bile benim adıma kararlarla sonlandırdın. ne acayipsin!
"ben ne yapıyorum?" diye hiç sordun mu şahsına, sanmıyorum. sormuş olsan bile hayır o yaptı hata, o çok...
sen görmek istemedin, inanmadın. oysa rahatsız olduğun şey için rica etsen yapardım, çok basit gözümde. sen beni hiç düşündüğüm gibi görmemişsin ki. beni ben olarak değil, kafanda kurduğun yaşatılanlara göre algıladın. negatif durum çoktu ama sevgimiz var deyip tutunduk ama o da bir yere kadarmış. sevgi her şeyin üstesinden gelir sanırdım, gelmezmiş. her şey için çok teşekkür ederim. öğrendim, ders aldım.
seni tanıyamamışım sen de beni. tüm her şey ölecek. şimdi sen de herkes gibi olacakmışsın meğer. ben seni öyle ol diye bu kalbe alıp sevmemiştim de her neyse.
hayatta olanları tiyatro gibi düşünüp seyirci koltuğunda yerimi aldım.
ilklerde zor olabilir ama gereken müdahaleleri yaparak atlatırım. neler geçmedi ki? her şey geçer, her şey biter ama yaşatılan hisler hele ki üzüntüler, gözyaşları çivinin tahtada bıraktığı iz misali kalacaktır. arada küçük tebessümler de olur illaki...
hem ne demiş dostoyveski :"insanın ruhunu yücelten acı, ucuz bir mutluluktan daha değerlidir. insanların saadet kadar felakete de ihtiyacı vardır."
ruhumdaki acı felakat o zaman,yapmış olduğun bir zelzele...ruhum sana karşı ıstırap içinde ama nefret edemiyorum ki . hem nefret etmek için sebep yok olsa bile neden senin yüzünden kendime zulüm çektirmeyin ki. şunu anladım, sen de ben de hiç anlamadık birbirimizi,buna eminim. çok az arada. farklılık güzeldir dedim, olabilir dedim, tolere ettim, sabrettik sen de aynı ama yok senin yaşadıkların, düşünce tarzın çok farklı. ben buna anlam veremiyorum.
sevdik evet ama toksin bir hal aldı giderek. toksin durumları nereye kadar halının altına süpürebilirdik, en sonunda çok daha fenası olabilirdi gerçi olabildiğince fena oldu ya.
sen bana hiçbir zaman ne yaşattığını, ne kadar paramparça olduğumu bilmeyeceksin.
algın sadece kendinde. ikili yaşadığımız bu durumu bile benim adıma kararlarla sonlandırdın. ne acayipsin!
"ben ne yapıyorum?" diye hiç sordun mu şahsına, sanmıyorum. sormuş olsan bile hayır o yaptı hata, o çok...
sen görmek istemedin, inanmadın. oysa rahatsız olduğun şey için rica etsen yapardım, çok basit gözümde. sen beni hiç düşündüğüm gibi görmemişsin ki. beni ben olarak değil, kafanda kurduğun yaşatılanlara göre algıladın. negatif durum çoktu ama sevgimiz var deyip tutunduk ama o da bir yere kadarmış. sevgi her şeyin üstesinden gelir sanırdım, gelmezmiş. her şey için çok teşekkür ederim. öğrendim, ders aldım.
seni tanıyamamışım sen de beni. tüm her şey ölecek. şimdi sen de herkes gibi olacakmışsın meğer. ben seni öyle ol diye bu kalbe alıp sevmemiştim de her neyse.
hayatta olanları tiyatro gibi düşünüp seyirci koltuğunda yerimi aldım.
devamını gör...
yazarların okumayı sevdiği dergiler
7 yıllık abonelik ile (bkz: popular science) ve (bkz: kafa)
devamını gör...
yaş ilerledikçe katlanılması zor şeyler
insanlar...
devamını gör...
bu başlıkta kendimizi kandırıyoruz
türk ekonomisi sürekli büyüyen , gelişen , tüm paydaşlara çokomel desteği veren bir ekonomidir.
devamını gör...
normal sözlük için öneriler
son günlerde sözlük genelinde bulunan gergin ortam sebebiyle, sözlüğün bir yazarı olarak bu başlığa yazma sorumluluğu hissettim.
benim gözümde kafa sözlük, çeşitli diğer sözlük yönetimlerinin yanlış politikaları ve yazar kalitesinin düşüklüğünden dem vurarak ortaya çıkmış; bir tepkinin somutlaştırılmış hali. lakin bu yalnızca çıkışı, ilerleyişinde yine bu yolu izlemek zorunda değil. bazen düzeni sağlamak için yanlış yapmak da gerekir.
yönetimin yaptığı büyük bir iş var ortada. gerek yoldaş'ın almış olduğu radikal kararın güçlüğü, iko'nun teknik anlamda yaptıkları olsun, gerek diğer moderasyon ekibinin kendi alanlarındaki sorumluluklarını yerine getirmesi olsun. bunların hepsine saygı duyuyorum. duymadığım gün burada olmam zaten.
ama gel görelim, sözlükteki huzur ortamını korumak adına taviz verdikleri davranışlar huzursuzluğun asıl sebebi. evet, teoride burası düşüncelerimizi özgürce ifade edebileceğimiz ve günlük hayatın stresinden uzak vakit geçirebileceğimiz bir sanal ortam. ütopik anlamda çok güzel olsa da, realiteye döndüğümüzde anlaşmazlıklar ve taşkınlıklar hep yaşanır. bence tahammül sınırlarını biraz daha aşağı çekmeli, aman tadımız kaçmasın davranışlarını sürdürmemeliler.
eğer bu şekilde davranılırsa eleştiri yağmuruna tutulacak, evet. kendi eleştirdikleri zihniyetten bir farkları kalmayacak, hayır. orada bir duracaksınız işte. diğer platformlarda görünmezden hallice olup, sesini duyuramayan kimseler, burada küçük de olsa bir kitlenin yazdıklarını okuduğunu, yer yer beğendiğini ve hatta interaktif ilişkilere girdiğini görünce şımarıp hadsizlik yapıyorlar. her şeyin bir sınırı var. kaç yaşında insanlara hak ve özgürlüğün tanımını yazacak değiliz sonuçta.
burada mevzubahis fikir ayrılıkları yaşanması ve bu konuda ortaya çıkan zıtlıklar değil. bunlar özgür düşüncenin güzel yanları zaten. burada olay, moderasyonun sabrının denenmesi. arkadaşlar, siz sanıyor musunuz ki bu insanların sınırını görüp, ona göre sınırlarda geziyorsunuz? siz o sınıra her yaklaştığınızda, nirengi biraz daha yukarıya çıkıyor. nafile çabalarınız yalnızca sözlük yazarlarının göz zevkini bozuyor, o kadar. insan yerine konulup tepki aldınız diye ateşi harlayıp durmayın. yangınlar içinde uyanırsınız.
sözlük, evet güzel sözcük. bu konuda da birkaç sözüm var.
şimdi öncelikle burası bir sözlük, yani her ne kadar etkileşim halinde olan bir sözlük olup yazarların güzel düşünceleri, anıları ve yorumlarına yer veriliyor olsa da temel amaçlarından biri de bilgi platformu olarak kullanılmaya açık olması. eğer her dilediğinizi, dilediğiniz jargonla ifade edebileceğiniz bir ortam hayaliniz varsa bulunduğunuz muhitlerin kıraathaneleri, ucuz publarına ya da evinin kapısını aralayıp dışarıya çıkacak kadar bile özgüveniniz yoksa forumlar başta olmak üzere bu amaca hizmet eden siber platformlara yönelebilirsiniz.
moderasyonun daha büyük bir kitleye hitap etmek istemesini nedeniyle bazı şeyleri haddinden fazla tolere ettiği açık. haklılar çünkü buraya büyük bir emek vermişler/veriyorlar ve haliyle emeklerinin layık olduğu karşılığı da somut olarak görmek istiyorlar. insanların iyi niyetini suistimal etmeyin. şu kafadaki insanların içten içe aşağılanmaya ve baskı görmeye eğilimli olduğunu izah etmek istemiyorum. ki inanın ederim, yapmayın.
gelelim küfür hususuna. küfür etmeden alttan alttan birbirini hakaret yağmuruna tutan çok insan var. hatta ben de bu yazarlardan biriyim. nefret söylemi, birkaç küfürden çok daha kötü bu konuda anlaşalım. iki taviz verirseniz üçüncüsünü isteyecek, görmezden gelseniz tepenize çıkacak şebeklerin eğlencesi olmayın. değmez, değmiyor. hiçbir zaman da değmeyecek.
e madem öyle, madem böyle durumlar da var, neden yasak? şimdi küfür etmek yasak evet, harika. küfür, işte bu seviyesizler yüzünden yasak. bildikleri küfür ve hakaretleri çıkardığınızda on yedi kelimeden oluşan dağarcıklarıyla cümle kurup kendilerini ifade etmeleri oldukça zorlaşan ilgili kitlenin bundan rahatsızlık duymasının yegane sebebi de bu. ben de isterim yeri geldiğinde rahat rahat küfür kullanabileyim ama işte bazen katı kurallar almak gerekiyor. bu ülkede samimiyet çizgilerinden ve sağlıklı iletişimden bihaber, hödük gelmiş hödük gidecek insan sayısı hiç de azımsanacak düzeyde değil. o yüzden yasak.
önünüze gelen emekçiye alenen hakaret edemezsiniz. o insanlar sizin yazdıklarınızı görüyor, belki aralarında konuşuyor ve uygun olan dönüte beraber karar veriyorlar. sağda solda anasına sövseniz gıkı çıkmayan site yöneticileri var ya, rahat olduklarından değil; onların gözünde karıncadan farksız olduğunuzdan tepkisiz kalıyorlar. yazdıklarınızın hiçbirinden haberdar bile değiller. burada gördüğünüz değer burnunuzu o kadar kaldırmasın.
en nihayetinde bir sanal ortam deyip umursamayanlarınız da, buraya herhangi bir siteden daha çok değer verenleriniz de elbet vardır. değer gördüğünüz yerde saltanatınız yoktur arkadaşlar. onun bir parçasısınızdır ve sizi bütünün içinde gören bir topluluğa karşı bu kadar duyarsız olmamak gerekir. bilirsiniz, kan gitmeyen kol kangren olur. kangren de kesip atılır. sonra sağda solda gözyaşlarınızla mektuplar yazarsınız da dönüp okuyan olmaz.
"küçük, sevimli bir tatil kasabası" diyoruz ya... en iyi ihtimalde biter sizin tatil, önceki değer görmediğiniz ve varlığınızın bir anlam ifade etmediği yerlerde karalamaya devam edersiniz. size yalnızca bir sayı gözüyle bakmayan herkese temel seviyede de olsa bir saygınız olsun. yoksa bir yazar eksik, bir yazar fazla. "kafa" rahatlar.
saygılarımla.
benim gözümde kafa sözlük, çeşitli diğer sözlük yönetimlerinin yanlış politikaları ve yazar kalitesinin düşüklüğünden dem vurarak ortaya çıkmış; bir tepkinin somutlaştırılmış hali. lakin bu yalnızca çıkışı, ilerleyişinde yine bu yolu izlemek zorunda değil. bazen düzeni sağlamak için yanlış yapmak da gerekir.
yönetimin yaptığı büyük bir iş var ortada. gerek yoldaş'ın almış olduğu radikal kararın güçlüğü, iko'nun teknik anlamda yaptıkları olsun, gerek diğer moderasyon ekibinin kendi alanlarındaki sorumluluklarını yerine getirmesi olsun. bunların hepsine saygı duyuyorum. duymadığım gün burada olmam zaten.
ama gel görelim, sözlükteki huzur ortamını korumak adına taviz verdikleri davranışlar huzursuzluğun asıl sebebi. evet, teoride burası düşüncelerimizi özgürce ifade edebileceğimiz ve günlük hayatın stresinden uzak vakit geçirebileceğimiz bir sanal ortam. ütopik anlamda çok güzel olsa da, realiteye döndüğümüzde anlaşmazlıklar ve taşkınlıklar hep yaşanır. bence tahammül sınırlarını biraz daha aşağı çekmeli, aman tadımız kaçmasın davranışlarını sürdürmemeliler.
eğer bu şekilde davranılırsa eleştiri yağmuruna tutulacak, evet. kendi eleştirdikleri zihniyetten bir farkları kalmayacak, hayır. orada bir duracaksınız işte. diğer platformlarda görünmezden hallice olup, sesini duyuramayan kimseler, burada küçük de olsa bir kitlenin yazdıklarını okuduğunu, yer yer beğendiğini ve hatta interaktif ilişkilere girdiğini görünce şımarıp hadsizlik yapıyorlar. her şeyin bir sınırı var. kaç yaşında insanlara hak ve özgürlüğün tanımını yazacak değiliz sonuçta.
burada mevzubahis fikir ayrılıkları yaşanması ve bu konuda ortaya çıkan zıtlıklar değil. bunlar özgür düşüncenin güzel yanları zaten. burada olay, moderasyonun sabrının denenmesi. arkadaşlar, siz sanıyor musunuz ki bu insanların sınırını görüp, ona göre sınırlarda geziyorsunuz? siz o sınıra her yaklaştığınızda, nirengi biraz daha yukarıya çıkıyor. nafile çabalarınız yalnızca sözlük yazarlarının göz zevkini bozuyor, o kadar. insan yerine konulup tepki aldınız diye ateşi harlayıp durmayın. yangınlar içinde uyanırsınız.
sözlük, evet güzel sözcük. bu konuda da birkaç sözüm var.
şimdi öncelikle burası bir sözlük, yani her ne kadar etkileşim halinde olan bir sözlük olup yazarların güzel düşünceleri, anıları ve yorumlarına yer veriliyor olsa da temel amaçlarından biri de bilgi platformu olarak kullanılmaya açık olması. eğer her dilediğinizi, dilediğiniz jargonla ifade edebileceğiniz bir ortam hayaliniz varsa bulunduğunuz muhitlerin kıraathaneleri, ucuz publarına ya da evinin kapısını aralayıp dışarıya çıkacak kadar bile özgüveniniz yoksa forumlar başta olmak üzere bu amaca hizmet eden siber platformlara yönelebilirsiniz.
moderasyonun daha büyük bir kitleye hitap etmek istemesini nedeniyle bazı şeyleri haddinden fazla tolere ettiği açık. haklılar çünkü buraya büyük bir emek vermişler/veriyorlar ve haliyle emeklerinin layık olduğu karşılığı da somut olarak görmek istiyorlar. insanların iyi niyetini suistimal etmeyin. şu kafadaki insanların içten içe aşağılanmaya ve baskı görmeye eğilimli olduğunu izah etmek istemiyorum. ki inanın ederim, yapmayın.
gelelim küfür hususuna. küfür etmeden alttan alttan birbirini hakaret yağmuruna tutan çok insan var. hatta ben de bu yazarlardan biriyim. nefret söylemi, birkaç küfürden çok daha kötü bu konuda anlaşalım. iki taviz verirseniz üçüncüsünü isteyecek, görmezden gelseniz tepenize çıkacak şebeklerin eğlencesi olmayın. değmez, değmiyor. hiçbir zaman da değmeyecek.
e madem öyle, madem böyle durumlar da var, neden yasak? şimdi küfür etmek yasak evet, harika. küfür, işte bu seviyesizler yüzünden yasak. bildikleri küfür ve hakaretleri çıkardığınızda on yedi kelimeden oluşan dağarcıklarıyla cümle kurup kendilerini ifade etmeleri oldukça zorlaşan ilgili kitlenin bundan rahatsızlık duymasının yegane sebebi de bu. ben de isterim yeri geldiğinde rahat rahat küfür kullanabileyim ama işte bazen katı kurallar almak gerekiyor. bu ülkede samimiyet çizgilerinden ve sağlıklı iletişimden bihaber, hödük gelmiş hödük gidecek insan sayısı hiç de azımsanacak düzeyde değil. o yüzden yasak.
önünüze gelen emekçiye alenen hakaret edemezsiniz. o insanlar sizin yazdıklarınızı görüyor, belki aralarında konuşuyor ve uygun olan dönüte beraber karar veriyorlar. sağda solda anasına sövseniz gıkı çıkmayan site yöneticileri var ya, rahat olduklarından değil; onların gözünde karıncadan farksız olduğunuzdan tepkisiz kalıyorlar. yazdıklarınızın hiçbirinden haberdar bile değiller. burada gördüğünüz değer burnunuzu o kadar kaldırmasın.
en nihayetinde bir sanal ortam deyip umursamayanlarınız da, buraya herhangi bir siteden daha çok değer verenleriniz de elbet vardır. değer gördüğünüz yerde saltanatınız yoktur arkadaşlar. onun bir parçasısınızdır ve sizi bütünün içinde gören bir topluluğa karşı bu kadar duyarsız olmamak gerekir. bilirsiniz, kan gitmeyen kol kangren olur. kangren de kesip atılır. sonra sağda solda gözyaşlarınızla mektuplar yazarsınız da dönüp okuyan olmaz.
"küçük, sevimli bir tatil kasabası" diyoruz ya... en iyi ihtimalde biter sizin tatil, önceki değer görmediğiniz ve varlığınızın bir anlam ifade etmediği yerlerde karalamaya devam edersiniz. size yalnızca bir sayı gözüyle bakmayan herkese temel seviyede de olsa bir saygınız olsun. yoksa bir yazar eksik, bir yazar fazla. "kafa" rahatlar.
saygılarımla.
devamını gör...
gece uyanıp kedinin parlayan gözlerini görmek
gece yolda giderken karşıdan gelen aracın farlarının selektör yapması gibi, kedi de ben burdayım, dikkat et, çarpışmayalım diyerekten gözleri ile selektör yapıyor.
devamını gör...
kaşkolnikov
bir alt katmanım olan atmosfere karşı ilgisinden dolayı ve hiç bir ülkenin umrunda bile olmayan iklim değişikliğini önemseyerek konu ile ilgili aydınlatıcı tanımlarıyla takdirimi kazanan yazardır.
sevgili kaşkolnikov hakkındaki düşüncelerime geçmeden önce, sözlükteki nick6 kullanımı ile ilgili bir kaç kelam etmek istiyorum, yüksek müsaadelerinizle.
yazarlara nick6 yazmamaya kararlıydım efendim. ta ki nick6nın bana göre çok yanlış kullanıldığını görene kadar.
sevgililerin birbirlerine mesaj göndermeleri mi dersiniz, kankaların birbirlerine selam vermeleri mi derseniz, bazı yazarların ilgi çekmeye
çalışmaları mı dersiniz? denizkızları mı dersiniz, kuşlar mı dersiniz? heeyy ne duruyorsunuz be atın kendinizi denize.
evet efendim ne ararsanız var son zamanların nickaltlarında. ayrıca akışı gereksiz yere meşgul etmesi de cabası.
ben de bu duruma tepki olarak tanımlarını okumaktan, zevk aldığım yazarlar için nick6 yazmaya karar verdim.
bu karardan sonra ilk olarak sevgili hunidaşım kuzguncaktaki vişneye yazdığımı belirterek buradan kendisine selam ederim. kendileri, vişnelerini ve hunisini bizden esirgemesin efendim.
evet yine bir hunidaş a nickaltı yazmaktan mutluluk duyuyorum efendim.
o cinsiyetsiz tanım yazmayı becerebilen nadir yazarlardan. tanımları, öncelikle ben insanım diye bas bas bağırıyor. duyun bu sesi efendim. bu tür yazarları okumak hoşuma gidiyor.
onun çok yönlü ve sanatçı bir ruha sahip olduğunu hissedebiliyorum.
o tam bir kitap kurdu. swann'ların tarafını okuyan, dosto hayranı bir kitap sevgilisi.
manilerinde bile insan kırmaktan uzak.
insan gibi bir insan.
sevgili kaşkolnikov hakkındaki düşüncelerime geçmeden önce, sözlükteki nick6 kullanımı ile ilgili bir kaç kelam etmek istiyorum, yüksek müsaadelerinizle.
yazarlara nick6 yazmamaya kararlıydım efendim. ta ki nick6nın bana göre çok yanlış kullanıldığını görene kadar.
sevgililerin birbirlerine mesaj göndermeleri mi dersiniz, kankaların birbirlerine selam vermeleri mi derseniz, bazı yazarların ilgi çekmeye
çalışmaları mı dersiniz? denizkızları mı dersiniz, kuşlar mı dersiniz? heeyy ne duruyorsunuz be atın kendinizi denize.
evet efendim ne ararsanız var son zamanların nickaltlarında. ayrıca akışı gereksiz yere meşgul etmesi de cabası.
ben de bu duruma tepki olarak tanımlarını okumaktan, zevk aldığım yazarlar için nick6 yazmaya karar verdim.
bu karardan sonra ilk olarak sevgili hunidaşım kuzguncaktaki vişneye yazdığımı belirterek buradan kendisine selam ederim. kendileri, vişnelerini ve hunisini bizden esirgemesin efendim.
evet yine bir hunidaş a nickaltı yazmaktan mutluluk duyuyorum efendim.
o cinsiyetsiz tanım yazmayı becerebilen nadir yazarlardan. tanımları, öncelikle ben insanım diye bas bas bağırıyor. duyun bu sesi efendim. bu tür yazarları okumak hoşuma gidiyor.
onun çok yönlü ve sanatçı bir ruha sahip olduğunu hissedebiliyorum.
o tam bir kitap kurdu. swann'ların tarafını okuyan, dosto hayranı bir kitap sevgilisi.
manilerinde bile insan kırmaktan uzak.
insan gibi bir insan.
devamını gör...
darbımesel
devamını gör...
tabii lan manyak mısın
genelde kolpacı itemidir.
devamını gör...
arkadaşının arkadaşın olmadığını anladığın an
o ana kadar ne yaşandı, içinde ne yaşadın da arkadaşsınız zannettin diye sorarlar insana.
arkadaşlık dediğin şey platonik yaşanmaz ki. öyle yaşadıysa zaten, onun arkadaşın olmaması çok da şaşırılmayacak bir şey.
arkadaşlık dediğin şey platonik yaşanmaz ki. öyle yaşadıysa zaten, onun arkadaşın olmaması çok da şaşırılmayacak bir şey.
devamını gör...
engerek dünya
(bkz: banu kırbağ)'ın 1998 yılı türküler yolladım sana adlı kasetinden pek bilinmeyen ancak diğer şarkılarıyla eşdeğer güzellikte olan manidar şarkısıdır.
" selam sana ölümlerin yolcusu,
bu yolda da gül kokuyor nefesin,
selam sana düşüncenin tutsağı,
döşeğinde bile gürlüyor sesin,
aç kaldın, susuz kaldın,
gelecek günler için,
bedenini adadın insanca yaşam için,
anılacak şiirlerde, türkülerde o sesin,
anılacak sevgilerde, yüreklerde o ismin
ah ne acı o ne büyük bir yalnızlık,
ölüm bile ağlıyor, yollar bize karanlık,
ah ne acı bu ne keder,
bu ne insafsız engerek dünyaymış meğer! "
" selam sana ölümlerin yolcusu,
bu yolda da gül kokuyor nefesin,
selam sana düşüncenin tutsağı,
döşeğinde bile gürlüyor sesin,
aç kaldın, susuz kaldın,
gelecek günler için,
bedenini adadın insanca yaşam için,
anılacak şiirlerde, türkülerde o sesin,
anılacak sevgilerde, yüreklerde o ismin
ah ne acı o ne büyük bir yalnızlık,
ölüm bile ağlıyor, yollar bize karanlık,
ah ne acı bu ne keder,
bu ne insafsız engerek dünyaymış meğer! "
devamını gör...
by the sea
devamını gör...
akp bilecik kongresi küfür skandalı
kahkaha atarak güldüğüm komik olay.
en kötü kongreniz böyle olsun.
en kötü kongreniz böyle olsun.
devamını gör...
suriyeliler hakkındaki yalanlar
ben hazırlıkta okurken bizim hazırlığa yabancı öğrenci kontenjanı ile sınavsız gelen, türkçe öğrendikten sonra tıp fakültesine devam edecek biriyle bizzat tanıştım.
yani sınavsız üniversite yok diyenlere gülümsüyorum.
yani sınavsız üniversite yok diyenlere gülümsüyorum.
devamını gör...
1000. tanımı girince sözlükte patlayan konfetiler
yalan haber arkadaşlar seri yayalım.
işsiz bir yazarın (piii bu bana çok uydu ya la.) yemeyip, içmeyip, gece gündüz, sözlükte yatıp kalkıp ulaşacağını sandığı eğlence. (asosyalim arkadaşlar tek eğlencem o konfetiler olacaktı.)
bu konuyu kime şikayet ediyoruz arkadaşlar bilen beni turunculasın?
hahahah.
işsiz bir yazarın (piii bu bana çok uydu ya la.) yemeyip, içmeyip, gece gündüz, sözlükte yatıp kalkıp ulaşacağını sandığı eğlence. (asosyalim arkadaşlar tek eğlencem o konfetiler olacaktı.)
bu konuyu kime şikayet ediyoruz arkadaşlar bilen beni turunculasın?
hahahah.
devamını gör...



