kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
*
devamını gör...

"yeğenim" kelimesidir.

ne zaman "yeğenim" kelimesini duysam +50 yaş malum partili dayılar geliyor aklıma.
(bkz: ehonomi çok iyi yeğenim)
devamını gör...

allah kimseyi pudingi ekmekle yicek kadar aç bırakmasın...
devamını gör...

zamanlaması berbat bir aydınlanma anı. o an için belli etmeyip ses tonunuzu yavaçca azaltın. sonra müsait bir zamanda itiraf edersiniz. kerizliğe gerek yok.
devamını gör...

ıngilizce overfitting olarak geçmektedir. en temel hali ile makine öğrenmesi sırasında oluşturduğumuz modelin çalışılan veri seti üzerinde muhteşem sonuçlar verip, hiç görmediği yeni veri setleri ile yapılan tahminlerde hata payı yüksek tahminler yapması durumudur.
devamını gör...

kedi maması. ne zaman nerede yemek yiyeceği belli mi olur. işimizi sağlama alalım.
devamını gör...

yeni bi stil deneyelim dedik*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

tdk. aşırma.
yaygınlaşan dijital paylaşım platformları ile yepyeni cepheleri açılan eylem; sosyal medya, içerik ve haber paylaşım portalları gibi. sözlük gibi platformlarda bireysel araştırmalarımız sonucu girdiğimiz bilgi içerikli entryler aslında her birimizi gönüllü birer içerik üreticisi yapıyor. işte bu noktada her birimiz için intihale maruz kalma tehlikesi doğuyor. örneğin twitter'da aslı size ait olan bir tweetin başkası tarafından atılıp sizden daha fazla etkileşim alması dahi bir intihal.
hatırlayanlar olacaktır, stumbleupon diye çok güzel bir web sitesi vardı. her stumble tuşuna bastığınızda sizi önceden belirlediğiniz ilgi alanları doğrultusunda yeni bir web sitesine yönlendirirdi. ben de burada ilgimi çeken içerikleri hiçbir edinim sağlamadan ve birkaç farklı ek kaynaktan faydalanarak türkçeleştirirdim. bunu da o zaman aktif kullanıcısı olduğum sözlükte kaynaklarımı belirterek paylaşırdım. bir gün yine ilgimi çeken bir konuda bir içeriğe denk geldim. öncesinde herhangi bir türkçe portalda yayınlanmış mı diye kontrol ettim. yayınlanmadığını görünce de yine birkaç farklı kaynaktan olayı araştırıp olayı her yönünden ele alan uzunca bir entry paylaştım.
birkaç hafta sonraydı sanırım bir sosyal medya platformunda bir arkadaşımın konuyla ilgili paylaşımını gördüm. paylaşım, beş sene önce şimdikinden daha ünlü bile olsa hala ünlü sayılabilecek bir içerik paylaşım platformuna aitti. "aa," dedim, "benden farklı biri de denk gelmiş."
onun konuyu nasıl ele aldığını görmek için içeriği açtım. cümlelerimi birebir kopyaladığı yetmezmiş gibi kaynak olarak da beni değil, entrymin sonunda gösterdiğim kaynakları yazmıştı. çok da önemli değil zira bu tarz gönüllü içerik üreticiliği yaptığımız platformlarda yazdığımızda bunları da göze almış oluyoruz bir nevi. ancak yine de insan üzerinde hatırı sayılır bir zaman ve emek harcadığı ve karşılığında hiçbir edinim sağlamadığı bir şeyin üzerinden, başkası onu sadece kopyalayıp yapıştırarak bir edinim sağladığında kötü hissediyor; enayi gibi işte.
devamını gör...

bir takuya okada kısa animasyon filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
okullar ne işe yarar? bir öğretmen olarak söylüyorum: şu anki haliyle gençlerin enerjisini kapalı alanlara hapsedip onları sıradan insanlar haline getirmeye ve hayallerini, zekalarını, yeteneklerini törpülemeye.

ölümüyle dünyayı çok eksik bırakan sir ken robinson’ın da dediği gibi okullar yaratıcılığı öldürmekten başka bir işe yaramıyor. yaramayacak da bu haliyle devam ederse.

düşünsenize gençleri kocaman binalara koyup hangi saatte ilgilerinin hangi konu üzerinde olacağına karar veriyoruz ve onlardan da eksiksiz bir itaatle bunları kabul etmelerini bekliyoruz. ne zaman hangi spora ilgi duyacağı, ne zaman hangi dil ile ilgileneceği, ne zaman hangi işlemi yapması gerektiği hep önceden belirlenmiş. mesela o gün kendini ingilizce konuşacak havada hissetmeyen bir çocuğa sürekli what time is it oğlum diye sormak hangi mantığın ürünü. manasız gelmiyor mu size de?

bir de şunu düşünelim birlikte. karşısındaki öğrencinin derdini tasasını, hayallerini ümitlerini, anlattıklarını anlatamadıklarını yalnızca yüzde on oranında anlayan öğretmenler çocuklara yüz üzerinden not veriyor. delirmek işten değil. her zaman istisnalar vardır ve onların başımızın tacı ama derste borsa takip eden öğretmene yüz üzerinden kaç verelim?

büyük insan sir ken robinson’ın zihnime ışık gibi doğan tespitine göre dünyadaki bütün eğitim sistemleri sanayi devrimine göre tasarlanmış ama artık buharlı gemiler yok. bir şeylerin değişmesi lazım değil mi? sanayi devrimi bir tren gibi geçmesin çocukların üzerinden. onlar isyan edince önlerinde duramayacağız.

children
devamını gör...

tüm mal varlığım cebimde olan.
devamını gör...

bu bilgi kimin işine yarar bilmem ama 1996.

başlık başıma kalmaya!
devamını gör...

klm uçağının sefer öncesi amsterdam seferini yapabilmek için yakıt ikmali yapması ve deposu full olması nedeniyle son anda yaptığı kalkış hamlesi işe yaramamıştır.

klm kaptan pilotu uzun süreli uçuş tecrübesine(27 yıl,11700 saat) sahip bir pilottu aynı zamanda uçuş eğitmeni ve klm'nin reklam yüzüydü. kuleden onay çıkmadan böyle sisli bir havada kalkış yapması neredeyse imkansızdı. bu noktada kule personelinin havacılık terminolojisine uygun olmayan cevaplarının olayı bu noktaya taşıdığını düşünebiliriz. yardımcı pilot kalkış için izin istiyor kule personeli ''okey, .... '' şeklinde konuşmayı devam ettiriyor ve özetle kendilerine dönüş yapacağını biraz beklemelerini istiyor fakat tek frekansla hem klm hem panam uçağıyla konuşulduğu için klm uçağı okey kısmında sonrasını cızırtı şeklinde alıyor. bu nedenle kalkış için hız yükseltiyor. sis yüzünden 300 metreye kadar düşen görüş açısı nedeniyle hala pistte bulunan panam uçağını ancak o mesafede görüyor. o anda panam uçağının pilotu pistten ayrılmak için motorlara yüklenirken klm de son bir umut uçağın burnunu kaldırarak havalanmak istiyor. her ne kadar uçağın burnu havalansa da motor ve iniş takımları ile birlikte sağ kanat kısmı panam uçağını paramparça ediyor ve ağzına kadar dolu olan yakıt deposunun patlamasıyla korkunç bir faciaya neden oluyor. yani düşünün o kadar yakıt varmış ki çıkan yangınları akşama kadar söndürememişler. sonuç olarak havacılık tarihinin en büyük kazası tamamen insan hatasından kaynaklı ve üstelik uçaklar havalanmamış iken gerçekleşiyor. ne kadar ironik.
devamını gör...

cem karaca - bu son olsun
arkamda bıraktıklarıma benden son hediye, son öğüt, son sesleniş olur hem.

t: yazarların son yolculuğunda çalınmasını istediği şarkıların paylaşıldığı başlık.
devamını gör...

nickimin anlamını yazma bahanesiyle kendi nickaltımı açma edepsizliği yapıp kurtulduğum durum.

nickaltı açılacaksa onu da biz yaparız.
devamını gör...

istediğin kadar güzel ol faydası yok. o yine de gidip insta’da cıbıldak kadın sayfaları beğeniyor. kalbime bomba düştü resmen.
devamını gör...

farklı bir kültüre sahibim. ailem türkiye'ye göç edeli pek uzun zaman olmamış. anaerkil bir topluluk içinde büyüdüm. olayı tamamen tarafsız gözler ile inceleme şansım var bence.

türkiye'de kadın olmak zor. cinayete kurban gidiyorsun o adamı seçmeselermiş diyorlar, tecavüze uğruyorsun o saatte orada ne işi varmış? türkiye'de genellikle erkekler suçsuz bulunuyor ki ne iğrenç bir sistem bu anlamış değilim.

çoğu erkek net olarak çakal. bunu böyle kabul etmek lazım. adamla tanışıyorsun, son derece efendi, iyi eğitimli, anlayışlı ve maço olmaktan uzak bir tavırla yaklaşıyor. hediyeler, güzel sözler, üstün bir anlayış gören kadın kaçınılmaz şekilde aşık oluyor. aha düştü avcumun içine diyen erkeğin kadına gerçek yüzünü gösterdiği bir an geliyor sonra. ilgiyi çekiyor, maço tarafı açığa çıkıyor, küfürler başlıyor ve işler şiddete kadar uzanıyor. kadın aslında hiç tanımadığı bir adama aşık olduğu için iyice şaşırmış oluyor ve kafa karışıklığı yüzünden doğru kararları vermesi uzun sürüyor. yani kadınların çoğu efendi görünen erkeklere aşık oluyor ve maço erkeklerden şiddet görüyorlar.

yani kadınlar ilk başta bahsedilen erkek tipine düşüyor çoğunlukla ama ilişkiyi sürdürdüğü erkek tipi tam tersi haline geliyor. konu bu. çoğu arkadaşım bunu yaşıyor. çoğu kaba, şiddet düşkünü ve iğrenç erkek tipi seçiyor gibi görünüyor böyle olunca. alakası yok. tecrübesizliklerinin kurbanı oluyor. anormal gelmiyor bana bu. hayatları boyunca hep erkeklerden kaçarak büyüdüler çünkü ailelerinden korkuyorlardı. karşılarına çıkan ilk erkeğe düşüyorlar ve iyi kötü ayrımı olmadığı için olaylar üzücü yerlere ulaşıyor.

ben olaya çok genel baktım. sahiden efendiliğini koruyabilen erkek varsa ve tercih edilmiyorsa onu farklı şekilde değerlendirmek gerekiyor. bir insan sadece efendi ve iyi olduğu için tercih edilmeli mi? birkaç özellik tercih edilmesi için yeterli mi? ya da elbette tercihi maço olan ve şiddetten hoşlanan azınlık vardır, bunlar tüm türk kadınını etiketlemek için yeterli mi? sonuçta bunlar karışık konular. bence öyle.
devamını gör...

sözlüğümüzün melekleri arasına adını altın harflerle yazdırmış yazarımızdır. hem okuyup beğenerek, hem de formata uyarak çok güzel tanımlar girmesiyle birçok yazarın sevdikleri arasına girmiştir. tanımların da, beğenilerin de sözlüğümüzden hiç eksik olmasın sevgili yazar.
devamını gör...

kışın yağışlı geçen astropikal ikliminden ve tanıtıcı ağacından dolayı akdeniz ikliminin bir başka ismi.
devamını gör...


namık kemal, 2 aralık 1888 tarihinde sakız adası’nda hayatını kaybetmiştir. yaşamı boyunca edebi tür olarak fransız edebiyatı’nın etkisinde kalırken, edebiyat dili olarak divan edebiyatı’nı kullanmıştır. namık kemal, “sanat halk içindir” görüşünü savunmuştur.
[[alıntı]]
namık kemal
tanzimat edebiyatının en hareketli ve heyecanlı ismidir.
vatan şairi olarak tanınır.
edebiyatta hürriyet kavramını ilk kullanan şairdir. şiirlerinde “hürriyet,
vatan, kanun, hak, adalet” kavramlarını işlemiştir. hürriyet kasidesi, vatan
şarkısı ve vatan mersiyesi bu konuları içerir.

fakat o da sonradan divan edebiyatını eleştirmiştir.
[[alıntı]]
ziya paşa’nın harabat’ına
karşı tahrib-i harabat’ı yazarak eskiye olan tepkisini ortaya koymuştur.
şinasi’nin kurduğu tasvir-i efkâr’ı, şinasi paris’e kaçınca namık kemal
çıkarmaya başladı.
daha sonra kendisi de ziya paşa ile paris’e kaçarak orada
hürriyet gazetesini çıkardı. istanbul'a döndükten sonra ibret gazetesini
çıkardı.
eserlerinde romantizmin etkisi görülür.


" vatan şairi" olarak ün yapmış vatanın salahiyetini batı teknolojik ilerlemisinde aramış, bunun için çok çalışmış ve sürgünler ile mükafaatlandırılmıştır. vatan şairi olmasına rağmen vatandan uzak bir yerde ölmüş( sakız adası) daha sonra çankkale' ye getirilmitir.


namık kemal, 2 aralık 1888 tarihinde sakız adası’nda hayatını kaybetmiştir. yaşamı boyunca edebi tür olarak fransız edebiyatı’nın etkisinde kalırken, edebiyat dili olarak divan edebiyatı’nı kullanmıştır. namık kemal, “sanat halk içindir” görüşünü savunmuştur.

türk edebiyatında ilk tarihi roman "cezmi"
ilk edebi roman "intibah
ilk oynanan piyes "vatan yahut silistre
ilk eleştiri "tahrib-i harabat ve onun devamı takip" gibi eselerlerle edebiyatımızdaki birçok yeniliğin öncüsü olmuştur.


namık kemal eserleri:

• vatan yahut silistre

• gülnihal

• akif bey

• zavallı çocuk

• kara bela

• celaleddin harzemşah

• cezmi

• intibah

• devr-i istila

• barika-i zafer

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

uzun süre mısırlıların nüfuzu altında yaşayan, doğu akdeniz kıyıları ile lübnan dağları arasındaki bölgede egemenlik kurmuş olan bir ilk çağ uygarlığıdır.

denizcilik alanında oldukça gelişmişlerdir. bunun sonucu olarak ticarette de oldukça başarılı olmuşlardır.

akdeniz kıyılarında ticaret kolonileri kurarak akdeniz uygarlıkları arasında etkileşim yaşanmasını sağlamışlardır.


kaynak: tarih notlarım.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim