hollywood filmlerinde eğer kahramanın yolu mahkemeye düşüyorsa bu sözü duymamamız imkan dahilinde değildir. daha önce objection your honor başlığında yazdığım gibi bu başlık da olmazsa olmazdır.

bu replikten hemen önce afili avukat sanık sandalyesinde oturan ve zengin, zeki ve inanılmaz havalı avukatın zekası karşısında titremekte olan tanığa çok sıradan sorular sorarak tanığın kendine güvenmeye başlayarak gardını düşürmesini sağlar.

ama avukat kendine güvenmektedir hala, bu her halinden bellidir. tanığa hiç bakmadan salonda dolaşır, arada bir saygıdeğer jüri üyeleri ile cilveleşir, savunma makamına nanik yapar ve tekrar tanık sandalyesinin önüne gelir.

hala özgüveni yerinde olan tanık sağlı sollu sorularla sersemletildikten sonra o en can alıcı soru gelir. tanığın hiç beklemediği soru klişe filmlerde “ olay anında sizi miss. perkins’in evinin yakınlarında gören bir tanığımız var, buna ne dersiniz gibi bir soru?”, daha sıra dışı fimlerde ise “ maktulün elmalı turta sevdiğini biliyoruz, günlüğe yazmış, siz de en son amasya’da tatil yapmışsınız, bu tatilin amacı neydi?” gibi saçma sapan ama herkesin zekice bulduğu bir sorudur.

işte bu can alıcı soru ile jüriye şüphe, iddia rakip avukata korku veren avukatımız yargıça döner, italyan takım elbisesini düzeltir, önünü ilikler ve kol düğmelerini yeni gelin gibi ışıldayarak “ no further questions your honor” der.

zaten ağanın sorusu üzerine soru olmaz.
devamını gör...

iflah olmaz bir teröristim lanet olsun.
devamını gör...

sokak temizlikçileri.
otobüs host ları.
avm temizlikçileri (özellikle wc) temizlikçileri.
satış elemanları.
bally'ciler, tinerciler.
garsonlar.

normal sıradan, yani gündelik her yerde karşılaşabileceğiniz insan ile sohbet etmek olasıdır, ama bu arkadaşlar gerek toplum gerek çevre dışından bir şekilde asimile edilip görmezden gelinir genelde.
sıradan olan bizlerin hepimizin bir hikayesi gibi onlarında kendine özgü, ders nitelikte hikayeleri olur.
sıradan insanlara oranla sohbetleri daha samimidir, çünkü yalan söyleme gereği pek duymazlar, ve kendini kabul ettirip kanıtlama eyleminde bulunmazlar.
toplumun onları görmezden gelinmesinin yanında, onlarda bunun etkisi ile sışlanmışlık hissi yüzlerine vurmuştur.
devamını gör...

hiç bir kadın hic bir erkeği
ve hiç bir erkek hiç bir kadını
bu biçim, bu biçim sevmedi
yokluğu ekmeğe katık edip
sevgiyi açlığa eklemedi
gözyaşlarının hiç bir teki
bu biçim düşmedi
böylesine dolu dolu dolu ağlamadı
hiç bir kucakta, hiç bir baş
ve hiç bir elveda bugüne dek
bu biçim söylenmedi
hiç bir akşam o akşam gibi
kanarcasına batmadı o güneş
ve hiç bir güneş onlari bir daha
bu biçim, bu biçim, bu biçim görmedi
hiç bir kadın dedim ya hiç bir erkeği
ve hiç bir erkek hiç bir kadını
bu biçim, bu biçim, bu biçim sevmedi
devamını gör...

herkes tatildeyken ben ve annem:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

alex karonis, alex jeremy ve joel best tarafından çekilen bir kısa animasyon filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
yaş aldıkça ve planlanan hayat gerçekleşmedikçe insanların içinde büyük bir boşluk oluşur. bu boşluk devasa bir kara delik gibi büyüdükçe büyür ve insanın içindeki yaşama sevinci benzeri her şeyi alıp götürür. artık geriye sadece karamsarlık kalmıştır ve bir türlü gelmeyen ölümü beklemek.

filmde tıkanma ve tutulma yaşayan ve artık istediği gibi yazmayan artık genç de olmayan bir yazarın yanına şişe şişe viski alarak balık avına çıkmasını izliyoruz. bir süre sonra yazar başarısız birkaç denemeden sonra oltasını kaybeder ve umudu da tükenir ta ki yanına küçük bir kuş gelene kadar. bundan sonrası ise acılı ve şeffaf bir yüzleşme.

filmdeki karakter yetmiş yıllık hayatına yedi yüz yıllık bir yaşam sığdıran amerikalı yazar ve oyuncu sterling hayden’dan esinlenilerek yaratılmıştır. hayden yazarlık ve oyunculuğun yanı sıra bir kaptandır da aynı zamanda. ve bu kısa filmde kullanılan ses de kendisine aittir. bu ses 1983 yılında yani yazar ölmeden üç yıl önce çekilen pharos of chaos belgeselinden alınmıştır.

the albatross
devamını gör...

eserlerinden biri hababam sınıfı filminin çekildiği çamlıca kız lisesi olan mimardır.
devamını gör...

hayvanlar, mikroorganizmalar ve hatta bitkilerde dahi sentezlenen melatonin hormonu biyoritmi düzenlenmesinin yanı sıra güçlü bir antioksidan özelliği taşımaktadır. memelilerde yalnızca beyindeki epifiz bezi tarafından sentezlenen bu hormon antioksidan özelliği sayesinde kanser baskılayıcı bir faktör olarak tanımlanır. melatonin sentezi ve salgısı üzerinde doğrudan etki gösteren başlıca fiziksel etmenlerden biri ışıktır. yapılan çalışmalar canlıların gececil ya da gündüzcül olmasına bağlı olmaksızın melatonin üretimini geceleri gerçekleştirdiğini göstermektedir. karanlıkta sentezlenen hormon kısa süre içerisinde kan ve serebrospinal sıvıya geçerek bütün vücutta yayılır. melatoninin karanlığa bağlı olarak sentezlenmesi retinadan gelen sinyallere bağlı olarak anterior hipotalamusta bulunan süprakiazmatik çekirdek (scn) ismi verilen bölge tarafından yönetilir.

karanlık-ışık döngüsüne bağlı olarak değişen melatonin sinyali hücrelere, dokulara ve organlara günün hangi vakti olduğu bilgisini taşır. melatonin, sentezinin merkezi biyolojik saat (scn) tarafından yönetilmesi nedeni ile en güvenilir ve istikrarlı periferal zamanlama molekülüdür. ışığın varlığında süprakiazmatik çekirdek epifize melatonin salgısını baskılayacak sinyaller gönderirken, ışığın yokluğunda ise melatonin sentezini arttıracak sinyal gönderir. memelilerde melatonin ritminin sinyal mekanizması incelendiğinde clock (saat) genleri (clock, bmal1, cry1, cry2, cry3, per1 ve per2) olarak isimlendirilen bir dizi genin süprakiazmatik çekirdek ve epifizdeki 24 saatlik ekspresyonuna bağlı olduğu görülmektedir. sirkadiyen saat ve bu saatin ritmine bağlı fizyolojik olaylar clock genlerinin ekspresyonuna bağlıdır. fizyolojik ya da farmakolojik düzeyine bağlı olmaksızın uyku kontrolü, sirkadyen ritim, retinal fizyoloji, mevsimsel üreme aktivitesi, kanser gelişimi, immün aktivite, antioksidan ve serbest radikal indirgeme, kemik metabolizması ve gastrointestinal fizyoloji gibi birçok faklı fizyolojik süreçte rol oynamaktadır.
devamını gör...

43 yaşında beyin gliomundan vefa etmiş yazardır. ölümünden 1-2 ay önce de şunları söylemiştir: “düşüncem geç gelişti, biraz geç başladım, biraz da erken bırakmak durumunda kalıyorum.”
devamını gör...

tanrının varlığı kanıtlanabilir olsaydı ve kanıtlansaydı bu bir bilimsel gerçek olurdu ve hepimiz buna inanmak değil, bu gerçeği kabul etmek zorunda kalırdık. inanmak da tam buradan geliyor işte. yeni tanrı kavramının ilk ortaya atıldığı günden beri, bu bilinemezdir. hiçbir bilimsel dayanağı yoktur.
devamını gör...

1981 üniversite reformundan önceki yıllarda, türk yükseköğretim sistemi beş tür kurumdan oluşmaktaydı:

(1) üniversiteler,
(2) milli eğitim bakanlığı'na bağlı akademiler,
(3) bir kısmı diğer bakanlıklara, çoğu milli eğitim bakanlığı'na bağlı iki yıllık meslek yüksekokulları ile konservatuvarlar,
(4) milli eğitim bakanlığı'na bağlı üç yıllık eğitim enstitüleri,
(5) mektupla öğretim yapan yaykur

yükseköğretimin tüm düzeyleri için etkili ve koordineli bir merkezi plânlamanın olmaması, özellikle de altmışlı ve yetmişli yıllarda yükseköğretim kurumlarının sayısı, çeşidi ve öğrenci sayıları ile başka bir çok hususta gözlenen hızlı artış nedeniyle yukarıda belirtilen yükseköğretim sistemi bir süre sonra başarısızlık ve yozlaşma işaretleri vermeye başlamıştır. bunlara ek olarak 1960-80 arasında ortaya çıkan siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlar, yükseköğretimdeki kötüye gidişi daha da artırmıştır. bu nedenle yetmişli yılların sonunda köklü bir reform kaçınılmaz hale gelmiş ve sonunda 1981 reformu yürürlüğe konmuştur.

yükseköğretim, 1981'de çıkarılan 2547 sayılı yükseköğretim kanunu ile akademik, kurumsal ve idari yönden yeniden yapılanma sürecine girmiştir. bu kanunla ülkemizdeki tüm yükseköğretim kurumları yükseköğretim kurulu (yök) çatısı altında toplanmış, akademiler üniversitelere, eğitim enstitüleri eğitim fakültelerine dönüştürülmüş ve konservatuvarlar ile meslek yüksekokulları üniversitelere bağlanmıştır. böylece, söz konusu kanun hükümleri ve anayasa'nın 130. ve 131. maddeleriyle kendisine verilen görev ve yetkiler çerçevesinde özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olan yükseköğretim kurulu, tüm yükseköğretimden sorumlu tek kuruluş haline gelmiştir.

türk yükseköğretim sistemi 1982 yılı itibarıyla yirmiyedi üniversite ile bunlara bağlı fakülte, enstitü, yüksekokul, konservatuvar ve yüksekokullarından oluşan birleşik bir yapıya dönüştürülmüştür. bu meyanda, yaykur'un işlevleri anadolu üniversitesi'ne devredilmiştir.

ezcümle, üniversite meselesi 1960'lı yıllarda başlayan ve 1980 askeri darbesine kadar 20 yıl boyunca süren öğrenci hareketleri, akademinin siyasallaşması vb nedenlerle 1980 darbesinden sonra üniversitelerin raptı zapt altına alınması amacıyla çıkarılan 2547 sayılı kanunun cumhurbaşkanına verdiği yetkiye dayanır. (2547 sayılı kanunda defalarca değişiklik yapılmış ancak rektörlerin atanması konusunda herhangi bir değişiklik olmamıştır.)

rivayet odur ki, dönemin devlet başkanı kenan evren, rektörlerin atanması işinin cumhurbaşkanınca yapılmasını istememiş ancak etrafındaki "kraldan çok kralcı" olan tayfa, bu yetkinin cumhurbaşkanına ait olmasının uygun olacağını söyleyerek kendisini ikna etmiştir.

o gün bugündür türkiye'de rektörleri cumhurbaşkanı atamıştır. kanunun değişmediği sürece de rektörler bu şekilde atanmaya devam edecek, her (yeni) rektör atamasında (cumhurbaşkanı kim olursa olsun) siyasal biat/akademik liyakat tartışmaları olacaktır.
devamını gör...

dert anlatan değil de derdi bitmeyen, gamlı, tasalı, yüzü asık olanın her iki cinsi de çekilmediği için olan durum.
herkesi çekerim diyen çekiciye gitsinler bir zahmet.
devamını gör...

yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947

diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948

bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...
nazım hikmet
devamını gör...

#782887 no'lu, meaksi'nin tanımına istinaden: hemcinslerimin aksine, güldüren erkeklerden hoşlanmıyorum, sırf hoşlanıyorum diye de esprilerine gülmüyorum.*
devamını gör...

varsa böyle bir detay (ki bence yok ), bir erkeği kezban yapan detaylar da diyebiliriz o zaman. bunu diyenlere boka bakar gibi bakmak istiyorum.
devamını gör...

kendimizi geliştirmek için kitap okuma alışkanlığı kazanmamız gerekiyor.

rene descartes der ki,
iyi kitaplar okumak, geçmiş yüzyılların en seçkin zekalarıyla sohbet etmek gibidir."
devamını gör...

korkutur.
devamını gör...

pek diyalog değil. zira biz konuşamadık fazla.

5 yaşındaki kızım düğün fotoğraflarımızı görüp, beni niye çağırmadınız diye ortalığı birbirine kattı. hiç bir açıklamayı da kabul ettiremedik kendisine.
devamını gör...

"erdoğan, yasama organı meclis’in kendi kontrolüne sokulduğu, denge, denetim ve fren sistemi olmayan, tek adam diktatörlüğü, tahtsız ve taçsız sultanlık peşinde koşmaktadır"

"recep tayyip erdoğan tipi başkanlık sistemi türkiye'nin bölünme reçetesidir"

"milliyetçiliği ayaklar altına alan inkarcıdan cumhurbaşkanı olmayacaktır"

"bizi en çok rahatsız eden ise erdoğan'ın yeminin sayısız çiğnemesidir. tekrar hatırlatıyorum. tbmm'de yaptığı tarafsızlık yeminini namus ve şerefi üzerine etmişti. şu sorunun cevabını bilen söylesin. namus ve şeref üzerine yemin ederken namus ve şereften ne anlamaktadır? şeref gibi derdi olmayanın türkiye'nin şerefini savunması beyhudedir."

"bugün adaletsiz, ahlaksız ve maneviyatsız yönetim işsizliği çözmek için en ufak çaba göstermemektedir. başbakan için varsın türk gençliği kahvehaneleri doldursun. bunlar önemsizdir. önemli olan bakan çocuklarının çalıntı paralarla geleceklerinin garantiye alınmasıdır. bilal'in karun kadar zenginleşmesi, soygunlarla küpünü taşırması ve bilo ağa seviyesine terfi etmesidir"

bahçeli bunların hepsini cumhurbaşkanı'na söylemiştir zamanında. şimdilerde cumhurbaşkanı'nın neresine gireceğini şaşırmış durumda. eğer bahçeli tutarlıysa, ben de amerika başkanıyım.
devamını gör...

öyle sempatik birisi ki, uyuklaması bile bilim kokuyor. normal halk insanı davranışları, çay içişi vb. kendisine ba-yı-lı-yo-rum. (bunu okusaydı cahil cahil konuşma derdi)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim