ilk bilgisayar kullanımında yapılan mallıklar
sene 99. matrix filmi yeni çıkmış. herkes çılgın atıyor filmle ilgili. tüm okul bundan bahsediyor.
ben tabii daha hipsterlık icat edilmeden hipsterlığın temsili olabilecek uyuz bi tipim o zamanlar. dolayısıyla filme gitmedim.
neyse bi tane de arkadaşım var, sürekli filmden bahsediyor ve izlemem için bana baskı yapıyor. en sonunda sırf bunun çenesinden kurtulmak için lanet olsun diyip sinemaya gittim. ancak ve ancak film vizyondan kalkmış. o zamanlar tabii hdfilmcehennemi falan yok. öyle girip bir tıkla karşınıza tüm filmler, diziler serilmiyor. gittim bir şekilde filmin cdsini buldum kiraladım. evde emektar bir masaüstü bilgisayarım var 20 cm tüplü ekranda izleyeceğim. izleyeceğim ama bir türlü oynatamadım dosyayı. neyse bu işlerden az buçuk anlayan üst komşumuzun oğlunu çağırdım. işte bir o cdyi takıyor bir bu cdyi takıyor, çıkarıyor bir şeyler yapıyor falan (çok da anlamıyormuş demek ki) tam artık ümidi kesmişken çat diye film açıldı. hah dedim tamam, ellemiyim hiç bozulmasın. başladım izlemeye.
filmle ilgili de bir sürü felsefi tartışmalar dönüyor, arkadaşım sürekli diyor ki ilk başta hiç bir şey anlaşılmıyor, sonunda anlıyorsun falan fıstık. ben de bi taraftan izliyorum bi taraftan düşünüyorum ulan neyini anlamamışlar ki her şey bariz işte diye. kendimi çok zeki falan buluyorum derken birden cast akmaya başladı...
meğer ikinci cd'yi izlemişim...
sonra uslu uslu ilk cd'yi izledim.
ben tabii daha hipsterlık icat edilmeden hipsterlığın temsili olabilecek uyuz bi tipim o zamanlar. dolayısıyla filme gitmedim.
neyse bi tane de arkadaşım var, sürekli filmden bahsediyor ve izlemem için bana baskı yapıyor. en sonunda sırf bunun çenesinden kurtulmak için lanet olsun diyip sinemaya gittim. ancak ve ancak film vizyondan kalkmış. o zamanlar tabii hdfilmcehennemi falan yok. öyle girip bir tıkla karşınıza tüm filmler, diziler serilmiyor. gittim bir şekilde filmin cdsini buldum kiraladım. evde emektar bir masaüstü bilgisayarım var 20 cm tüplü ekranda izleyeceğim. izleyeceğim ama bir türlü oynatamadım dosyayı. neyse bu işlerden az buçuk anlayan üst komşumuzun oğlunu çağırdım. işte bir o cdyi takıyor bir bu cdyi takıyor, çıkarıyor bir şeyler yapıyor falan (çok da anlamıyormuş demek ki) tam artık ümidi kesmişken çat diye film açıldı. hah dedim tamam, ellemiyim hiç bozulmasın. başladım izlemeye.
filmle ilgili de bir sürü felsefi tartışmalar dönüyor, arkadaşım sürekli diyor ki ilk başta hiç bir şey anlaşılmıyor, sonunda anlıyorsun falan fıstık. ben de bi taraftan izliyorum bi taraftan düşünüyorum ulan neyini anlamamışlar ki her şey bariz işte diye. kendimi çok zeki falan buluyorum derken birden cast akmaya başladı...
meğer ikinci cd'yi izlemişim...
sonra uslu uslu ilk cd'yi izledim.
devamını gör...
at hırsızı (yazar)
sohbeti güzeldir, büyük fenerbahçelidir. kendisi sempati duyduğum ve yazdıklarını severek okuduğum yazarlardan bir tanesidir.
devamını gör...
kısa boylu erkeklerin agresif olması
bir kursa gidiyorum iki aydır falan.
orada bir arkadaş var ismi mehmet. ilk başta samimi, candan görünen ama içinde gizlediği aşağılık kompleksini sonradan ortaya çıkaran biri.
bir erkek arkadaşla benim aramı bozmak için ortaya türlü nifak tohumları attı ama başaramadı, başaramadıkça daha da bilendi daha da agresifleşti.
geçen gün diğer arkadaşlar konuşuyordu, kendisiyle muhatap olmasam bile aynı ortamda bulunduğumuz için ister istemez söylediklerini duyabiliyordum.
maalesef kendisinden daha da soğudum.
bu kadar agresiflik ve özgüvensizlik sadece kendisine zarar verir ama farkında değil.
orada bir arkadaş var ismi mehmet. ilk başta samimi, candan görünen ama içinde gizlediği aşağılık kompleksini sonradan ortaya çıkaran biri.
bir erkek arkadaşla benim aramı bozmak için ortaya türlü nifak tohumları attı ama başaramadı, başaramadıkça daha da bilendi daha da agresifleşti.
geçen gün diğer arkadaşlar konuşuyordu, kendisiyle muhatap olmasam bile aynı ortamda bulunduğumuz için ister istemez söylediklerini duyabiliyordum.
maalesef kendisinden daha da soğudum.
bu kadar agresiflik ve özgüvensizlik sadece kendisine zarar verir ama farkında değil.
devamını gör...
bayram namazının camilerde kılınacak olması
konu islam dini olunca akan sular duruyor onlar için. yasak masak hak getire.
devamını gör...
patates püresi
baharatladıktan sonra içine kaşar koyarak küçük toplar haline getirmek suretiyle galetaya batırdığımız sonrasında kızgın yağda bir güzel kızarttığımızda çok lezzetli olan bu tarifin ana maddesi.
devamını gör...
sözlük yazarlarının sosyal hayatları
devamını gör...
aşı karşıtlığı
asi karsitligi kalibini covid -19 asisi olarak baz alip yaziyorum. gordugum kadariyla bunun uc temel nedeni var;
1- hukumetlerin saglik sistemi konusunda guven kirmalari, buna dunya saglik sistemini bile dahil edebiliriz,
2-asilarin piyasaya yeni cikmasi, farkli bir teknolojiyle uretilmeleri, yan etkileri konusunda kayda deger net bir bilgi verilmemesi,
3- "asilarla bizi cipleyeceklermis" gibi bir soylentinin etrafta dolanmasi.
1- hukumetlerin saglik sistemi konusunda guven kirmalari, buna dunya saglik sistemini bile dahil edebiliriz,
2-asilarin piyasaya yeni cikmasi, farkli bir teknolojiyle uretilmeleri, yan etkileri konusunda kayda deger net bir bilgi verilmemesi,
3- "asilarla bizi cipleyeceklermis" gibi bir soylentinin etrafta dolanmasi.
devamını gör...
1. nesil
1. nesil olarak, anı olması için bu platformda olmaktan mutlu olduğumu not etmek istediğim başlık . gelecek yıllara kayıt olsun.
devamını gör...
varmış gibi görünen ama aslında var olmayan şeyler
eşitlik.
devamını gör...
din istismarını önlemenin yolları
dincilerden ve o dinciler üzerinden dine saldıran ateistlerden; onların siyasetlerinden, sistemlerinden, standartlarından, okullarından, sanatlarından, edebiyatlarından, kurum ve kuruluşlarından.. bütün ahlaki değerlerinden ve dinlerinden uzak durarak.
devamını gör...
dualizm
insan zihninin kategorik olmasından kaynaklanan düşünce biçimi.
dışımızdaki dünyayı tanımlamak anlamak ve onunla beraber yaşayabilmek için zihnimiz, hemen hemen her şeyi ikiye ayırır. bu düalite kişiden kişiye, toplumdan topluma ve zamandan zamana farklılık gösterebilir.
postmodern dünyada anlamın, konuşmanın ve iletişimin derrida, foucault gibi düşünürler tarafından yok edilmesinden sonra bugünün insanları anlam arama gayesini yitirdi. bir yandan bütün hikâyeler ve anlatılar önemli hale gelirken bir yandan da hepsinin önemi yıprandı. bunun faydaları, zararları başka bir girdinin konusu olsun. bugünün anlam karmaşasının çözümünü ise biz çağdaş insanlar tıpkı modern insanlar gibi tıpkı premodern insanlar gibi düalitede bulduk.
her birimiz hayatı farklı bir düalite üzerinden anlamlandırmaya çalışıyoruz. genelde de bunu perspektifimize göre hayatın temel çatışması neyse onun üzerinden tanımlıyoruz. temel çatışma inanç ise konumumuza göre karşıdakini “yobaz” ya da “kâfir” olarak nitelendiriyoruz. eğer çatışma 2022 türkiye’si politikası ise yine konumuza göre “çomar” ya da “terörist” olarak tanımlıyoruz. toplumsal yaşamın merkezini ekonomi tabanlı okuyorsak da “proleter” ve “burjuva”. daha ben-merkezci insanlar ise “ben” ve “öteki” olarak ayırıyor. kültürel sermaye ve perspektif genişledikçe, kültür konusunda uzmanlık arttıkça dünya birden “kültür” ve “doğa” düalitesine göre yorumlanıyor. doğu dinlerine(yaşayış şekillerine) olan ilgi yüksekse ve biraz da spiritüel yaşam pratiklerine aşinaysanız “ying” ve “yang” kendini gösterebilir. new age zımbırtılarıyla ilgileniyorsanız enerjiyi “eril” ve “dişil” olarak algılarsınız. mitolojik arka plan sizin için önemliyse “düzen” ve “kaos”, psikoloji önemliyse “bilinç” ve “bilinçdışı” vs.. özgürlükçü ve devletçi, komünist ve faşist, insan ve dünyanın geri kalanı, tanrı ve evrenin geri kalanı... gündelik hayatta ise bunların çok daha genele yayılmış halini sözlüklerde, twitterda orada burada “kadın” ve “erkek” üzerine olan konuşmalarda görüyoruz. herhangi bir şeyi pazarlarken de hep bu ikilikler kullanılır. bizi, bu düalitelerde var olmamız için sattıkları şeye ihtiyacımız olduğu fikriyle manipüle etmeye çalışırlar.
zannımca bu düaliteler ne kadar çok şeyi kapsarsa ve ne kadar çok şeyi anlamlandırmamızda işimize yararsa o kadar kullanışlılar. bütünlüklü bir evren tasarımı içinse zaruriler.
kendini tanımak istiyorsan –eğer öyle bir şeyin mümkün olduğuna inanıyorsan- şu soruyu sormalısın: “ben etrafımı ve kendimi hangi ikilikler üzerinden tanımlıyorum?”
dışımızdaki dünyayı tanımlamak anlamak ve onunla beraber yaşayabilmek için zihnimiz, hemen hemen her şeyi ikiye ayırır. bu düalite kişiden kişiye, toplumdan topluma ve zamandan zamana farklılık gösterebilir.
postmodern dünyada anlamın, konuşmanın ve iletişimin derrida, foucault gibi düşünürler tarafından yok edilmesinden sonra bugünün insanları anlam arama gayesini yitirdi. bir yandan bütün hikâyeler ve anlatılar önemli hale gelirken bir yandan da hepsinin önemi yıprandı. bunun faydaları, zararları başka bir girdinin konusu olsun. bugünün anlam karmaşasının çözümünü ise biz çağdaş insanlar tıpkı modern insanlar gibi tıpkı premodern insanlar gibi düalitede bulduk.
her birimiz hayatı farklı bir düalite üzerinden anlamlandırmaya çalışıyoruz. genelde de bunu perspektifimize göre hayatın temel çatışması neyse onun üzerinden tanımlıyoruz. temel çatışma inanç ise konumumuza göre karşıdakini “yobaz” ya da “kâfir” olarak nitelendiriyoruz. eğer çatışma 2022 türkiye’si politikası ise yine konumuza göre “çomar” ya da “terörist” olarak tanımlıyoruz. toplumsal yaşamın merkezini ekonomi tabanlı okuyorsak da “proleter” ve “burjuva”. daha ben-merkezci insanlar ise “ben” ve “öteki” olarak ayırıyor. kültürel sermaye ve perspektif genişledikçe, kültür konusunda uzmanlık arttıkça dünya birden “kültür” ve “doğa” düalitesine göre yorumlanıyor. doğu dinlerine(yaşayış şekillerine) olan ilgi yüksekse ve biraz da spiritüel yaşam pratiklerine aşinaysanız “ying” ve “yang” kendini gösterebilir. new age zımbırtılarıyla ilgileniyorsanız enerjiyi “eril” ve “dişil” olarak algılarsınız. mitolojik arka plan sizin için önemliyse “düzen” ve “kaos”, psikoloji önemliyse “bilinç” ve “bilinçdışı” vs.. özgürlükçü ve devletçi, komünist ve faşist, insan ve dünyanın geri kalanı, tanrı ve evrenin geri kalanı... gündelik hayatta ise bunların çok daha genele yayılmış halini sözlüklerde, twitterda orada burada “kadın” ve “erkek” üzerine olan konuşmalarda görüyoruz. herhangi bir şeyi pazarlarken de hep bu ikilikler kullanılır. bizi, bu düalitelerde var olmamız için sattıkları şeye ihtiyacımız olduğu fikriyle manipüle etmeye çalışırlar.
zannımca bu düaliteler ne kadar çok şeyi kapsarsa ve ne kadar çok şeyi anlamlandırmamızda işimize yararsa o kadar kullanışlılar. bütünlüklü bir evren tasarımı içinse zaruriler.
kendini tanımak istiyorsan –eğer öyle bir şeyin mümkün olduğuna inanıyorsan- şu soruyu sormalısın: “ben etrafımı ve kendimi hangi ikilikler üzerinden tanımlıyorum?”
devamını gör...
sevgiyi bir cümleyle tanımla
"gerçek sevgi sabırdır, her şeye dayanır."*
bir cümle dendiği için sözün ilk cümlesini koydum ama tam halini de şuraya bırakayım:
"gerçek sevgi sabırdır, her şeye dayanır.
affeder, çabalar, gerektiğinde susar, kabullenir ama asla bitmez."
bir cümle dendiği için sözün ilk cümlesini koydum ama tam halini de şuraya bırakayım:
"gerçek sevgi sabırdır, her şeye dayanır.
affeder, çabalar, gerektiğinde susar, kabullenir ama asla bitmez."
devamını gör...
askıda rozet kampanyası
rozeti olmayan yazarlarımiza bilhassa çaylak kardeşlerimize destek babında, zenginden alıp fakire vermek olarak gördüğüm hoş kampanya.
devamını gör...
atmosfer
insan solunumu için oksijen önemli bir gaz olsa da atmosferin çoğunluğu azot gazından oluşur.
devamını gör...
üniversitede yaşanmış en büyük pişmanlık
daha fazla gezmek, daha çok görmek isterdim...
devamını gör...
aile bakanı'nın 23 nisan'da koltuğuna oturan çocuğa davranışı
ramazan ayındaki gereksiz hassasiyet beklentisinin geldiği son durumdur. *
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
uzun bir süre sonra ilk defa maskemi indirerek geziyorum. bunu yaparken bugün güzel olduğumu tekrar fark ettim.. . *
devamını gör...
ölmenin en kötü yanı
mezara girecek olmaktır. cidden ölen insanları o daracık yere koymaya gerek var mı? tamam biliyorum gerek var, eğer gömmezsek ortalık ölü bedenlerden ve leş kokusundan yaşanmaz hale gelir. ama en azından mezarları daha geniş yapabiliriz diye düşünüyorum. çünkü çok dar, ben orada yaşayamam*.
devamını gör...
kapitalizmi anlatan en iyi söz
upton sinclair in (bkz: the jungle) (şikago mezbahalari) romanında geçen söz: “ evet, burada domuzun çığlığından başka her şeyini kullanıyorlar.”
ötesi yok benim için.
ötesi yok benim için.
devamını gör...
doğmadan önce neredeydik sorunsalı
'sen potakalda vitaminken' diye bir cümle vardı bir ara.
bana çok şirin gelir bu cümle. lütfen ben potakalda vitamin olabilir miyim? çok erken bir talep bu farkındayım. hahah canım ben ya.
bana çok şirin gelir bu cümle. lütfen ben potakalda vitamin olabilir miyim? çok erken bir talep bu farkındayım. hahah canım ben ya.
devamını gör...