tolga çevik - kırbaç ve dvd.
devamını gör...

(bkz: alüminyum onların çok ayıp ediyorlar)
devamını gör...

mark twain kitabıdır.

mark twain, ruh halinize bağlı olmaksızın her an okunabilecek bir yazar. mark twain bambaşka bir adam. onu okumak her zaman büyük bir keyif. adını duyduğum zaman bile mutlu olduğum bir adam. o bir edebiyat kahramanı, hem de süperinden.

hadleyburg’ü yozlaştıran adam, “ lekesiz aklın sonsuz ışıltısına” bir örnek bence. mark twain’in pırıl pırıl dehasından damıtılmış bir öykü. dehasını gözümüze sokmak için uğraşmadan yazmış kitabı. gösteriş yapmadan yazmış. tevazu içinde yazmış.

kitaptaki hikaye beni çok derinden etkiledi. hadleyburg kenti namuslu, ahlaklı, dürüst olmakla övünen, önde gelen bazı ailelerin göz kamaştıran erdemleri ile ünlü bir kenttir. ve belki de sonsuza kadar öyle kalacaktır. ta ki günün birinden ordan geçen bir yolcuya yapılan bir haksızlığa, ve bu haksızlık sonrası o adam intikam almaya karar verene kadar. bu adamın intikamı kente kötülük yapmak şeklinde olmayacaktır. sadece içlerinde saklı gerçeği ortaya çıkarmakla yetinecektir intikam isteyen bu yabancı.

meraklısı için yazıyorum bu son paragrafı. herkes okumak zorunda değil elbette. bu öykü bana iki farklı yapıtı hatırlattı. bir tanesi, burgazadaya gittiğinizde adanın girişinde sizi karşılayan büyük yazar sait faik abasıyanık’ın “ sinağrit baba” öyküsü. bu öykü üniversite yıllarımda muazzam bir anıma da kaynaklık etmiştir. ( anıyı sizinle paylaşmayacağım. ) sanki iki öykü arasında derin paralellikler var gibi. ikincisi ise, ingiliz olmasına rağmen filmleriyle beni güldürebilen, dünyanın en büyük “ nerd”lerinden biri olan simon pegg’in “ hot fuzz” filmi. benzerlikler çok sevimli bence. okuyun, izleyin, keyif alacaksınız...
devamını gör...

fareden biraz daha büyük, beyaz, oldukça keskin dişleri olan, türkçede "sıçan" olarak da adlandırılan bir hayvandır. bilimsel deneylerde sıklıkla kullanılırlar.
devamını gör...

sevmek insanca bir şey, ancak insanca sevmeyi bilmek lazım!
genç werther’in acıları, johann wolfgang von goethe
devamını gör...

keşke içimde tutmasaydım o kadar, salsaydım kendimi. kötü olsaydım, iğrenç olsaydım, gülünç duruma düşseydim ama içime atmasaydım. sessiz biri olmak çok zor.
devamını gör...

her şeyin çok hızlı geliştiği, yazarların kudurmuş gibi başlık açıp entry girdiği bir sözlük şu anda.
devamını gör...

yılmaz erdoğan'ın yaşayabilme ihtimali diye bir şiiri vardır, şöyle der;

/...
çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
... /

yolun sonunda maalesef ki büyüdük bir çoğumuz ve o yol o kadar kısaydı ki, hiç ama hiç doyamadık.

ama yine de, tüm olumsuzluklara rağmen sokaklarda oynayan, arsa nedir bilen, mahalle maçı kavgasının tadını çıkaran çocuklardık.

hiç bilgisayarımız olmadı, hiç çalmadı cep telefonumuz eve gel diye, saati ve zamanı açlık ve sokak lambalarının yanma zamanına göre bilirdik, bir de "baban geldi, sen nerdesin, öldürecek seni çabuk eve gel" diyen balkondan seslenen anne sesiyle.
devamını gör...

kefe sözlük. daha kibar, daha küfürsüz.
devamını gör...

abdülcanbazın bisikleti.
devamını gör...

doğal sakinleştiricilerin başında gelir.
devamını gör...

sadık kaldığı birisi vardır.
devamını gör...

poğaça yapan kadınlara azıcık yardım edilseydi,yapıldığı takdir edilseydi gelecek nesile aktarılacaktı.ama ne oldu kızlar çilekeş annelerini gördüler her gün lezzetli yemek yapan annelerine kötü davranıldığını o yüzden dediler biz ezilmiycez,sömürülmüycez yapmıycaz poğaça börek çalışıcaz para kazanıcaz.şimdilerde çalışmayan kıza aa
neden çalışmıyorsun diye soruyorlar poğaça börek yapıyormusun diye sormuyorlar.üzdünüz hamur işi bilen kadınları.
devamını gör...

konuşmayı unutmuş biri olabilir. insan konuşmaya konuşmaya unutuyor haliyle ve konuşmak isteyince de kelimeler birbirine girebiliyor. bu da konuşma fobisini doğuruyor.
gerçekten acı bir durum.
devamını gör...

yaprak sarması
devamını gör...

elimde değil. başlığı açınca bakıyorum kim ne yazmış diye sonra beğeniyorum yani. bence bunda bir sakınca yok.*
devamını gör...

baş rolünde sam karakteriyle sean penn'i gördüğümüz 2001 yapımı amerikan dram filmi. insanı hem üzen hem de umutla dolduran çok güzel bir film olduğunu düşünüyorum.


sam'in kişisel dünyası karışıklıklarla dolu. zorlu bir dünyada yeni doğmuş bir bebekle yapayalnız kalıyor. yedi yaşındaki bir çocuğun zekasına sahip olmasına rağmen, çocuğunu büyütmeyi başarıyor, bu da onun özverisini ve sabrını gösteriyor. çoğu zaman zihinsel yetenekleri açısından diğer yetişkinlerden biraz geride olduğunu biliyor ve hissediyor, ancak yine çoğu zaman bu durumun cesaretini kırmasına izin vermiyor.
sam'in en güçlü ve en güzel özelliği, insanları nasıl daha iyi hissettireceğini, onları nasıl motive edeceğini bilmesi. lucy "zorluk*" kelimesini okuyamadığında (daha doğrusu okumak istemediğinde) ona kelimeyi okutmak için tam da söylemesi gerekenleri söylüyor.

ıt makes me happy hearing you read. yeah, it makes me happy when you're reading.

samin aynı zamanda zihinsel durumunun getirdiği çok katı bir rutin anlayışı var. her hafta yaptığı bazı etkinlikler var ve onları asla bozmak istemiyor, bunun nedeni büyük olasılıkla tanıdık ortamlarda yabancı olduklarından daha rahat hissetmesidir.

seneler önce bu filmi ilk izlediğimde zihinsel engelli insanlara dair bir fikrim olmadığını fark etmiştim. hayatımda hiç zihinsel engelli bireyler olmadı. zaman geçtikçe de sam gibi insanların hayatını görebildiğim tek yer bu tarz filmler ve belgeseller oldu. insanlara zihinsel engelli birinin de çok şey başarabileceğini anlatmasıyla çok değerli bir film olduğunu düşünüyorum. filmde sadece sam değil, farklı engelleri olan arkadaşları da bana bu bireylerin bir topluma, farklı insanlarla dolu, hobileri ve meslekleri olan bir hayata sahip olabileceğini gösterdi. tabii ki filmlerde engelli insanların yaşadıkları zorluklar gerçek hayattaki gibi gösterilmiyor ama bu filmler engellilerin hayatlarına dair bir fikir vermesi ve farkındalık yaratması açısından önemli diye düşünüyorum.
devamını gör...

burnu kanayan erkeğin burnuna peçete tıkayan kız kadar çekici olmasada idare eder.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yeşil atlas dergisiydi galiba,hayvancığı çok sevdim elimden geldiğince resmettim.
devamını gör...

şiir eyleme uymaz. eylemin önünde yer alır. *
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim