otağ
ateş anlamına gelen ot/od sözcüğünden türemedir. tam olarak oda kelimesinin arkaik biçimidir. odak ve ocak kelimeleri de bu kelimenin evrilmiş hâlidir. tüm bu sözcüklerin tüketilmesindeki temel mantık ise eski türklerin yurtlarının (yurt=çadır) odağında (merkezinde) tüten ve yurda hayat veren ocağın odudur.
devamını gör...
psikedelik rock
asit rock olarak da bilinmektedir.
türkçemize saykodelik rock olarak yerleşmiş olan rock müzik türüdür.
1960'ların ortalarında amerika birleşik devletleri ve kanada'da gelişen ham ve enerjik bir rock and roll tarzı olan garaj punk hareketinden gelişmiş ve pek çok müzik tarzına ilham veren blues etkisiyle ortaya çıkmış bu müzik türü, progressive rock* ile benzerlik taşımasına rağmen enstrümantal ve vokal olarak çok farklı ezgiler barındırması ile daha derin ruhsal motiflere, doğaçlamalara yer verir ve dinleyenin üzerinde gerçeküstü bir his bırakmasıyla pek çok müzik türünden ayrılır.
zihin değiştirme ve halüsinasyon görme gibi etkileri olan lsd* ve meskalin* benzeri maddelerin etkisinde icra edilen bir müzik tarzıdır. kişinin bireysellikten ve zamandan uzaklaşma hissini uyandırıp, gerçeklerden kopmasına neden olur.
bu tarzın ilk örnekleri jefferson airplane grubunun white rabbit ve somebody to love parçaları kabul edilir. the doors, the beatles, jimi hendrix ve pink floyd da bu müzik tarzını icra etmişlerdir.
türkiye de bu müziği icra edenlerden başı çeken bazıları; barış manço, erkin koray, cem karaca, selda bağcan, moğollar ve üç hüreldir. bu akımın günümüzdeki en büyük ve en önemli temsilcilerinin başında da altın gün vardır.
türkçemize saykodelik rock olarak yerleşmiş olan rock müzik türüdür.
1960'ların ortalarında amerika birleşik devletleri ve kanada'da gelişen ham ve enerjik bir rock and roll tarzı olan garaj punk hareketinden gelişmiş ve pek çok müzik tarzına ilham veren blues etkisiyle ortaya çıkmış bu müzik türü, progressive rock* ile benzerlik taşımasına rağmen enstrümantal ve vokal olarak çok farklı ezgiler barındırması ile daha derin ruhsal motiflere, doğaçlamalara yer verir ve dinleyenin üzerinde gerçeküstü bir his bırakmasıyla pek çok müzik türünden ayrılır.
zihin değiştirme ve halüsinasyon görme gibi etkileri olan lsd* ve meskalin* benzeri maddelerin etkisinde icra edilen bir müzik tarzıdır. kişinin bireysellikten ve zamandan uzaklaşma hissini uyandırıp, gerçeklerden kopmasına neden olur.
bu tarzın ilk örnekleri jefferson airplane grubunun white rabbit ve somebody to love parçaları kabul edilir. the doors, the beatles, jimi hendrix ve pink floyd da bu müzik tarzını icra etmişlerdir.
türkiye de bu müziği icra edenlerden başı çeken bazıları; barış manço, erkin koray, cem karaca, selda bağcan, moğollar ve üç hüreldir. bu akımın günümüzdeki en büyük ve en önemli temsilcilerinin başında da altın gün vardır.
devamını gör...
crop top modası
bir tweet görmüştüm "her şeyi crop yapıyorlar işe giderken ne giyeceğiz?" diye. bu kadar haklı bir isyan daha duymadım. kumaş pantolonun üstüne crop gömlek* mi giyelim gerçekten? en uyuz olduğum da crop hırkalar. ben hırka giyiyorsam belimi falan örtsün sıcak tutsun isterim yani bu neden crop? delireceğim.
devamını gör...
yazarların unutamadığı film replikleri
birisi bana yardım edebilir mi? çünkü içimden geldiği gibi davranıyorum!
günaydın! olur ya belki sizi göremem; iyi günler, iyi akşamlar ve iyi geceler!
the truman show
günaydın! olur ya belki sizi göremem; iyi günler, iyi akşamlar ve iyi geceler!
the truman show
devamını gör...
fuzzy lee
tiz moderatör yapın diyeceğim kardeş.
sözlükte bana abla diye mesaj yazan ilk yazar. sevdirdi kendini.
sözlükte bana abla diye mesaj yazan ilk yazar. sevdirdi kendini.
devamını gör...
jackson pollock
1912-1956 tarihleri arasında yaşamış. ressamdır, resimlerini, klasik olarak tuval üzerine fırça darbeleri ile yapmak yerine, tuvali yere koyarak veya duvara yaslayarak damlatma tekniği (drip painting) ile yapmıştır.
benimsediği soyut dışavurumculuk hareketi, ikinci dünya savaşının ardından amerikada başlamış, klasik resim tarzından farklı olarak anarşik, asi ve hatta nihilist bir imaja sahip olan bir akımdır.
ilginç kişiliği, alkol sorunları ve henüz 44 yaşındayken bir trafik kazasında hayatını kaybetmesi nedeniyle ünü öldükten sonra daha da artmıştır.
şu ana kadar satılan en pahalı tablolar listesinde 5. sırada olan eser kendisine aittir. yaklaşık 162 milyon dolara satılmış olan eserin adı no: 5, 1948 olup aşağıdaki gibidir.

kaynak: en pahalı tablolar listesi
benimsediği soyut dışavurumculuk hareketi, ikinci dünya savaşının ardından amerikada başlamış, klasik resim tarzından farklı olarak anarşik, asi ve hatta nihilist bir imaja sahip olan bir akımdır.
ilginç kişiliği, alkol sorunları ve henüz 44 yaşındayken bir trafik kazasında hayatını kaybetmesi nedeniyle ünü öldükten sonra daha da artmıştır.
şu ana kadar satılan en pahalı tablolar listesinde 5. sırada olan eser kendisine aittir. yaklaşık 162 milyon dolara satılmış olan eserin adı no: 5, 1948 olup aşağıdaki gibidir.

kaynak: en pahalı tablolar listesi
devamını gör...
animasyon film önerileri
ratatuille, karmakarışık, ters yüz, vall-e, yukarı bak.
devamını gör...
türkiye'nin düzelmesinin tek yolu
keşke tc numarası olan herkes, insanlık sınavına sokulsa, ve herkes geçer not alana kadar tekrar tekrar sınava girse,
belki bu şekilde öğrenirler, okumak zorunda kalırlarsa öğrenirler...
okumayı anlamayı öğrenirler, düşünmeyi öğrenirler, okuma yazma öğretmek yeterli değil, düşünmeyi anlamayı öğretmek lazım,
herkes eğitim demiş de, eğitim evet ama ne eğitimi... eğitimi düzelttin verdin, ee.. güya eğittiğin kişi öğrenecekmi, anlayacakmı, uygulayacak cesareti bulacakmı...
insanlar varlıklarının farkında değil, kimse önce ailesine karşı bile sınırlarını bilmiyor, koruyamıyor,
"bir insana fiziksel olarak tecavüz edilmesi ile kişisel haklarına tecavüz edilmesi aynı yaraları açar..."
nerede okuduğumu kimin söylediğini unuttum ama tam olarak böyle, nihan kaya büyük ihtimalle
dolayısıyla her zaman söylediğim bir şey var, biz saygı adı altında, maalesef sömürülmek için "kandırıldık"
bize sürekli saygı adı altında, büyüklere yaşlılara, anaya babaya, öğretmene, müdüre, milletvekiline, bakana, cumhurbaşkanına, saygı diye başlayarak, söyledikleri herşeyin altında, bizim haklarımıza tecavüz vardı,
saygıyı, bize saygı göstererek, öğretmediler... bir şekilde anne, baba, öğretmen, müdür, bakan vs olanların hepsi, saygıyı "menfaati" için kullandı, çünkü toplumda bu mevkilere tapılıyor, ve hepsi de sonuna kadar kullanıyor, hala, maalesef bu bilinçsiz kesimin yeni nesil çocuklarının çocukları da böyle yetişiyor, çok da değişen bir şey yok...
genelde hiçbir yerde otorite kuramayan insanlar, yada çok kolay mevki sahibi olmuş insanlar, eşlerini ve çocuklarını da maddi manevi yönetme eğiliminde oluyorlar, (bir şekilde eğitimi ve yeterliliği olmadan, küçük yaşta devlet memuru olup, haketmeden yetki sahibi olan, kolay para kazanan kişiler gibi, evlenmek ve çocuk yapmak dışında ürettiği hiçbir değer olmayan, olsada farkedilmeyen annelerimiz gibi)
anne baba da olsa kimse kimsenin yerine düşünme, karar verme hakkına sahip değildir, türkiyede ailelerdeki en önemli sorun, iyiliğini düşünme adı altında, çocukları "rahat bırakmamalarıdır"
çocuklar "kendisi olma"nın ne olduğunu öğrenemiyor, bilmiyor, çünkü rahat bırakılmıyor... baskıyı "normal" bir şey olarak tanıyor çocuklar, ve rahatsız edilmeye alışıyorlar, baskıya alışıyorlar, mecbur olduklarını öğreniyorlar, çünkü başka bir alternatif görmüyorlar, hep içinden düşünüyor, fikrini söylemek saygısızlık olarak öğretiliyor...
önce evde, sonra okulda, sonra işyerinde susuyor, bu böyle devam ediyor...
dar gelirli de böyle, zengin aile de böyle bence, çünkü anne babaların kendi kişisel hayatları yok, anne babalık, geçim/gelir dışında bireysel bir hayatları, mevzuları yok, kendilerini tanımaya, vakitleri, halleri de olmamış zaten, karakterleri oturmamış...
şuraya gelicem, dolayısıyla çocukluktan itibaren, kişisel haklarının gasp edilmesini normal bir şey olarak öğreniyor çocuklar, ev dışında da sesini çıkaramıyor, yeni kuşaklarda da bir fark göremiyorum, dışarıda polis durdurduğu zaman, bize ne sorabilir, nelere hakkı yok bilmiyoruz, evde de bilmiyoruz, dışarıda da bilmiyoruz...
çünkü çocuklara ikinci sınıf insan muamelesi yapılıyor, bize ilk öğretilen şey "susmak" hep öğretilen şey "söz dinlemek" ve sözü sorgulamamak, çünkü devam edecek tartışmaya tahammül yok...
çocuklar ciddiye alınmıyor, çocuklara saygı duyulmuyor, ama bolca isteniyor, sınırsız, koşulsuz, bedelsiz, sürekli saygı isteniyor... hemde zorla... çünkü alışmışlar ekmeğini yemeye...
çocuklar saygı görmenin ne olduğunu öğrenmiyor, hatta saygı gördüğünde tanımıyor, zayıflık zannediyor, şımarıyor, kendini şaşırıyor doğal olarak ve gördüğünde de ilk yaptığı şey suistimal etmek oluyor, bunu fırsat olarak görüyor, çünkü kendisine öyle davranılarak büyümüş...
bütün televizyon kanallarının yayınlarını durdurup ekrandanmı okumalı, ülke genelinde elektriği kesip, camilerdenmi bağırmalı bilmiyorum, ama okuldaki eğitimle olacak iş değil bu, eğitim veren insanlarda da bu bilinç yok, herkeste bir bekleyiş, herkeste bir oturduğu yerden söylenmek, bir şeyler oluyor ve onun üzerine konuşuluyor, herkes yorum yapıyor, hep vakit kaybı, ya bu damızlık çoğunluğun dinlediği hocalardan birini konuşturmak lazım, yada yine bu ahalinin dinlediği bir hocanın adıyla kitap basıp dağıtmak lazım, çünkü fanatikler, din konusunda da fanatikler, ben bakıyorum dindar insanlara 7/24 bir dua okuma hali, o da anlayarak değil, öyle görünmek için, göstere göstere ibadet ediyorlar, onu da bilinçli yapmıyorlarki, bakınız futbol fanatikliği de, ekonomik durumdan bağımsız, çok fazladır, genel olarak fanatik olma hali sapkın bir ruh halidir, zaten sağlıklı bir insan bence hiçbirşeyin fanatiği olmaz, ordan anlayın işte...
evet resmen, tamda manipülasyon yapmaktan bahsediyorum, başka yolu yok, onlara muhalefet olarak yaklaşıp konuşunca, kapatıyorlar devreleri, nereyi dinliyorlarsa, nerden anlıyorlarsa, maalesef oralardan girmek zorundayız, bir övüp, bir allah peygamber diyip, bir bunlar zaten senin hakkın ne bu kadar minnet ediyorsun, elektrik faturanın yarısından fazlası vergi dememiz lazım,
bazen diyorumki ülkedeki akp lileri omuzlarından tutup silkeleyip şunları söylesek;
"bana bak, sen var ya, tek başına, hakları olan bir insansın, sen varsın, herkes seni görmek zorunda, kimse sen yokmuşsun gibi davranamaz, hiçbirşey yapmasanda, oy vermesende, kendi sınırların var, sen değerlisin, annenin babanın sana değer verme mecburiyeti var, menfaatsiz... sen çocuklarına değer vermek zorundasın, menfaatsiz, verdiklerini aldıklarını hesaplamadan, sahip olduğun ev araba eşyayı düşünmeden, insan olarak kendi varlığına saygı duyman, kendine değer vermen ve haklarının farkında olman lazım, kimse senden üstün değil, kimse hiçbir makamla, altın koltukları, sarayları haketmiyor, kimse kimseden büyük değil, kimsenin kıldığı namaz için senin sevinmen gerekmiyor, senin kıldığın namaza rt nin bir katkısı yok, ak parti giderse, kuran okumak yasaklanmıycak, kimse kuran okuyor diye oy vermen gerekmiyor, zaten senin hakkın olanı, senden aldıkları parayla, sana lütfeder gibi veriyorlar, kendi sınırlarını çiz, farket, ve oradaki özgürlüğüne kimsenin senden izinsiz yaklaşmasına bile izin verme..."
şimdi yazınca daha iyi anladım, hep düşünüyorum bunları ama, gerçekten de işimiz çok zor, açlıkla, yoklukla bile, nelere sebep olduklarının farkında olmayan insanların, değişmesi çok zor, ama imkansız değil,
benim önerim büyük bir sivil itaatsizlik düşünmek, bulmak, yapmak...
ama akıllıca bir hareket olması lazım, malum iktidarın elinde, gözünün üstünde kaşın var bile diyerek, hatta hiçbirşey demeyerek bile tutuklama kozu var..
baya akıllıca bir hareket olması lazım...
çok "ince" olmak lazım...
tanıdığınız "ince" karakterli insanlar varsa onlara sorun, bazı insanlar gerçekten çok "ince" oluyor... ben hatırı sayılır "incelikler"le karşılaştım hayatım boyunca, ama yinede kafam öyle çalışmıyor, bunların hakkından gelmek için "ince"nin önde gideni olmak lazım , bi düşünün bakalım, sonu silivride bitmeyecek bir hareket...
edit:
ince ; argoda ihanet eden, yarı yolda bırakan, satan anlamında kullanılan küfürün yerine koyduğum kelime, cinsel tercih anlamında değildir.
(daha iyi anlatan başka sıfat bulamadığım için, kullandığım tek küfür olan kelimenin kendimce şıklaştırmaya çalıştığım hali)
belki bu şekilde öğrenirler, okumak zorunda kalırlarsa öğrenirler...
okumayı anlamayı öğrenirler, düşünmeyi öğrenirler, okuma yazma öğretmek yeterli değil, düşünmeyi anlamayı öğretmek lazım,
herkes eğitim demiş de, eğitim evet ama ne eğitimi... eğitimi düzelttin verdin, ee.. güya eğittiğin kişi öğrenecekmi, anlayacakmı, uygulayacak cesareti bulacakmı...
insanlar varlıklarının farkında değil, kimse önce ailesine karşı bile sınırlarını bilmiyor, koruyamıyor,
"bir insana fiziksel olarak tecavüz edilmesi ile kişisel haklarına tecavüz edilmesi aynı yaraları açar..."
nerede okuduğumu kimin söylediğini unuttum ama tam olarak böyle, nihan kaya büyük ihtimalle
dolayısıyla her zaman söylediğim bir şey var, biz saygı adı altında, maalesef sömürülmek için "kandırıldık"
bize sürekli saygı adı altında, büyüklere yaşlılara, anaya babaya, öğretmene, müdüre, milletvekiline, bakana, cumhurbaşkanına, saygı diye başlayarak, söyledikleri herşeyin altında, bizim haklarımıza tecavüz vardı,
saygıyı, bize saygı göstererek, öğretmediler... bir şekilde anne, baba, öğretmen, müdür, bakan vs olanların hepsi, saygıyı "menfaati" için kullandı, çünkü toplumda bu mevkilere tapılıyor, ve hepsi de sonuna kadar kullanıyor, hala, maalesef bu bilinçsiz kesimin yeni nesil çocuklarının çocukları da böyle yetişiyor, çok da değişen bir şey yok...
genelde hiçbir yerde otorite kuramayan insanlar, yada çok kolay mevki sahibi olmuş insanlar, eşlerini ve çocuklarını da maddi manevi yönetme eğiliminde oluyorlar, (bir şekilde eğitimi ve yeterliliği olmadan, küçük yaşta devlet memuru olup, haketmeden yetki sahibi olan, kolay para kazanan kişiler gibi, evlenmek ve çocuk yapmak dışında ürettiği hiçbir değer olmayan, olsada farkedilmeyen annelerimiz gibi)
anne baba da olsa kimse kimsenin yerine düşünme, karar verme hakkına sahip değildir, türkiyede ailelerdeki en önemli sorun, iyiliğini düşünme adı altında, çocukları "rahat bırakmamalarıdır"
çocuklar "kendisi olma"nın ne olduğunu öğrenemiyor, bilmiyor, çünkü rahat bırakılmıyor... baskıyı "normal" bir şey olarak tanıyor çocuklar, ve rahatsız edilmeye alışıyorlar, baskıya alışıyorlar, mecbur olduklarını öğreniyorlar, çünkü başka bir alternatif görmüyorlar, hep içinden düşünüyor, fikrini söylemek saygısızlık olarak öğretiliyor...
önce evde, sonra okulda, sonra işyerinde susuyor, bu böyle devam ediyor...
dar gelirli de böyle, zengin aile de böyle bence, çünkü anne babaların kendi kişisel hayatları yok, anne babalık, geçim/gelir dışında bireysel bir hayatları, mevzuları yok, kendilerini tanımaya, vakitleri, halleri de olmamış zaten, karakterleri oturmamış...
şuraya gelicem, dolayısıyla çocukluktan itibaren, kişisel haklarının gasp edilmesini normal bir şey olarak öğreniyor çocuklar, ev dışında da sesini çıkaramıyor, yeni kuşaklarda da bir fark göremiyorum, dışarıda polis durdurduğu zaman, bize ne sorabilir, nelere hakkı yok bilmiyoruz, evde de bilmiyoruz, dışarıda da bilmiyoruz...
çünkü çocuklara ikinci sınıf insan muamelesi yapılıyor, bize ilk öğretilen şey "susmak" hep öğretilen şey "söz dinlemek" ve sözü sorgulamamak, çünkü devam edecek tartışmaya tahammül yok...
çocuklar ciddiye alınmıyor, çocuklara saygı duyulmuyor, ama bolca isteniyor, sınırsız, koşulsuz, bedelsiz, sürekli saygı isteniyor... hemde zorla... çünkü alışmışlar ekmeğini yemeye...
çocuklar saygı görmenin ne olduğunu öğrenmiyor, hatta saygı gördüğünde tanımıyor, zayıflık zannediyor, şımarıyor, kendini şaşırıyor doğal olarak ve gördüğünde de ilk yaptığı şey suistimal etmek oluyor, bunu fırsat olarak görüyor, çünkü kendisine öyle davranılarak büyümüş...
bütün televizyon kanallarının yayınlarını durdurup ekrandanmı okumalı, ülke genelinde elektriği kesip, camilerdenmi bağırmalı bilmiyorum, ama okuldaki eğitimle olacak iş değil bu, eğitim veren insanlarda da bu bilinç yok, herkeste bir bekleyiş, herkeste bir oturduğu yerden söylenmek, bir şeyler oluyor ve onun üzerine konuşuluyor, herkes yorum yapıyor, hep vakit kaybı, ya bu damızlık çoğunluğun dinlediği hocalardan birini konuşturmak lazım, yada yine bu ahalinin dinlediği bir hocanın adıyla kitap basıp dağıtmak lazım, çünkü fanatikler, din konusunda da fanatikler, ben bakıyorum dindar insanlara 7/24 bir dua okuma hali, o da anlayarak değil, öyle görünmek için, göstere göstere ibadet ediyorlar, onu da bilinçli yapmıyorlarki, bakınız futbol fanatikliği de, ekonomik durumdan bağımsız, çok fazladır, genel olarak fanatik olma hali sapkın bir ruh halidir, zaten sağlıklı bir insan bence hiçbirşeyin fanatiği olmaz, ordan anlayın işte...
evet resmen, tamda manipülasyon yapmaktan bahsediyorum, başka yolu yok, onlara muhalefet olarak yaklaşıp konuşunca, kapatıyorlar devreleri, nereyi dinliyorlarsa, nerden anlıyorlarsa, maalesef oralardan girmek zorundayız, bir övüp, bir allah peygamber diyip, bir bunlar zaten senin hakkın ne bu kadar minnet ediyorsun, elektrik faturanın yarısından fazlası vergi dememiz lazım,
bazen diyorumki ülkedeki akp lileri omuzlarından tutup silkeleyip şunları söylesek;
"bana bak, sen var ya, tek başına, hakları olan bir insansın, sen varsın, herkes seni görmek zorunda, kimse sen yokmuşsun gibi davranamaz, hiçbirşey yapmasanda, oy vermesende, kendi sınırların var, sen değerlisin, annenin babanın sana değer verme mecburiyeti var, menfaatsiz... sen çocuklarına değer vermek zorundasın, menfaatsiz, verdiklerini aldıklarını hesaplamadan, sahip olduğun ev araba eşyayı düşünmeden, insan olarak kendi varlığına saygı duyman, kendine değer vermen ve haklarının farkında olman lazım, kimse senden üstün değil, kimse hiçbir makamla, altın koltukları, sarayları haketmiyor, kimse kimseden büyük değil, kimsenin kıldığı namaz için senin sevinmen gerekmiyor, senin kıldığın namaza rt nin bir katkısı yok, ak parti giderse, kuran okumak yasaklanmıycak, kimse kuran okuyor diye oy vermen gerekmiyor, zaten senin hakkın olanı, senden aldıkları parayla, sana lütfeder gibi veriyorlar, kendi sınırlarını çiz, farket, ve oradaki özgürlüğüne kimsenin senden izinsiz yaklaşmasına bile izin verme..."
şimdi yazınca daha iyi anladım, hep düşünüyorum bunları ama, gerçekten de işimiz çok zor, açlıkla, yoklukla bile, nelere sebep olduklarının farkında olmayan insanların, değişmesi çok zor, ama imkansız değil,
benim önerim büyük bir sivil itaatsizlik düşünmek, bulmak, yapmak...
ama akıllıca bir hareket olması lazım, malum iktidarın elinde, gözünün üstünde kaşın var bile diyerek, hatta hiçbirşey demeyerek bile tutuklama kozu var..
baya akıllıca bir hareket olması lazım...
çok "ince" olmak lazım...
tanıdığınız "ince" karakterli insanlar varsa onlara sorun, bazı insanlar gerçekten çok "ince" oluyor... ben hatırı sayılır "incelikler"le karşılaştım hayatım boyunca, ama yinede kafam öyle çalışmıyor, bunların hakkından gelmek için "ince"nin önde gideni olmak lazım , bi düşünün bakalım, sonu silivride bitmeyecek bir hareket...
edit:
ince ; argoda ihanet eden, yarı yolda bırakan, satan anlamında kullanılan küfürün yerine koyduğum kelime, cinsel tercih anlamında değildir.
(daha iyi anlatan başka sıfat bulamadığım için, kullandığım tek küfür olan kelimenin kendimce şıklaştırmaya çalıştığım hali)
devamını gör...
ülkeler sözlük yazarı olsaydı alacakları nickler
türkiye- şahsım
devamını gör...
toy story
dünyanın en güzel animasyon film serilerinden. ilk filmi pixar'ın ilk uzun metrajlı filmi olarak 1995 yılında çıktı. 4 film de biraz bakmaya başladığınızda başından kalkamayacağınız kadar güzeldir. kaç yaşına geldim hala kardeşimi izlerken görünce yanına gidip izliyorum.
duyguları çok güzel hissettirir, karakterlerin üzüntüleri, korkuları, mutlu anları... hepsini yaşamış gibi hissedersiniz. bütün karakterler birbirinden tatlıdır.
söylemeden olmaz
-to infinity and beyond!
duyguları çok güzel hissettirir, karakterlerin üzüntüleri, korkuları, mutlu anları... hepsini yaşamış gibi hissedersiniz. bütün karakterler birbirinden tatlıdır.
söylemeden olmaz
-to infinity and beyond!
devamını gör...
ev erkeği
idealimdir eşim çalışsın ben ev işlerini yapayım böyle oluyorsa. çocuğu emzirmek dışında her işin altından kalkabileceğimi düşünüyorum.
devamını gör...
sorunlu aile hayatı
kişiyi ruhsal olarak çöküntüye uğratan durumdur sorunlu aile hayatı. mutsuzluğu, acıyı çok yakından tanıdıkları için hiçbir şey kolay kolay yıkmaz onları çünkü daha acısını yaşamışlardır, bilmişlerdir, görmüşlerdir. olgun olurlar. küçük mutlulukları bilirler. ve inanırlar ki kendi ailesini seçemedikleri için oluşturacak oldukları aileyi özenle seçer, çabalarlar.
devamını gör...
mezar taşına yazılması istenen söz
benim için var olmayan söz. ölüp gitmişim, ne yazdığından bana ne o saatten sonra!
dağa taşa bir şey yazdırmaktansa adımı tarihe (özellikle bilim tarihine) güzel bir şekilde yazdırmayı tercih ederim.
dağa taşa bir şey yazdırmaktansa adımı tarihe (özellikle bilim tarihine) güzel bir şekilde yazdırmayı tercih ederim.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
ağustosa kadar olmayacak olmasına çok kırıldığım yayın, çok çok kırıldığım yayın, en çok kırıldığım yayın.*
devamını gör...
normal sözlük'ün artık çok bozması
eskisi gibi yazasım gelmiyor, sevdiğim yazarlar gidiyor. kalite gittikçe düşüyor. hepsinin toplamı; sözlük istediğim gibi bir yer olmaktan uzaklaşıyor.
evet burayı güzelleştirmek bizim elimizde fakat artık ben yoruldum müsait olanlara el veriyorum.
saniyesinde bir sürü beğeni aldığına göre böyle düşünen insanlar var. ciddiye alır mısınız bilmem.
evet burayı güzelleştirmek bizim elimizde fakat artık ben yoruldum müsait olanlara el veriyorum.
saniyesinde bir sürü beğeni aldığına göre böyle düşünen insanlar var. ciddiye alır mısınız bilmem.
devamını gör...
normal sözlük’teki meriç sorunsalı
ara ara denk geldiğim başlıklar da ve tanımlarda gördüğüm kelime, "meriç". medir bu meriç olayı? bu meriçler kimler kardeşim? çıksınlar ortaya yahu.
devamını gör...


