firavun'un denizin yarıldığını gördüğü halde hz musa'yı takip etmeyi bırakmaması
aklımın ermediği hadise. koca firavunsun, koca ülkeyi yönetecek zekan var, sen git mal gibi ortadan ikiye yarıldığını gördüğün denize dal. halbuki bir durup düşünse belkide iman edip oracıkta mümin olacak. demek ki hırs insanı kör ediyor diye düşünüyorum. yazık etmiş kendine.
devamını gör...
nescafe
karanlık odamda komodinin üzerinde duran unutulmuş nescafe, çarptığım diğer bardak tarafından domino taşı gibi devrilip başucumu mahvetti, üstüne üstlük temizlerken de elimi kestim .az önce cereyan eden bu olaydan sonra bu başlıkta içimi dökmüş bulunuyorum.
devamını gör...
bir evi daha yaşanılır kılan detaylar
aile evindeyseniz eğer, kendinize ait bir oda olmasıdır. yalnız yaşıyorsanız da, az eşyalı ve tamamen açık, canlı renklerle döşenmiş bir ev. rengarenk de olabilir.* ve kesinlikle bir evcil hayvan. uyurken yanınıza gelmesi bile yeter.
devamını gör...
yazarların en köylü özelliği
direkt köyde yaşamam olur mu?
(bknz: keçiçobanı)
(bknz: keçiçobanı)
devamını gör...
erdoğan'ın bir sonraki seçimde kazanamayacak olması
ne fark eder. gelen de elinde semeriyle gelmeyecek mi ?
devamını gör...
aldatmayan erkeğin olmaması
erkek olmadığımı öğrendiğim başlık. aldatmak cinsiyet değil karakter meselesidir. o karakter yoksa kadını erkeği fark etmez aldatır. böyle salak genellemeler ile de söyleyen kendisini kandırır.
devamını gör...
nesimm
tanımlarımı oylaması üzerine kendisini yeni keşfettiğim ve bu konuda kendime kızdığım tatlı mı tatlı bi yazarımız. tanımları o kadar güzel, o kadar içten kii*.ayrıca kısacık sohbetimizde söylediği güzel sözlerle de çok mutlu etmiştir beni. bu kadar geç fark etmiş olmak benim hatam, özür dilerim kendisinden. umuyorum ki o güzel tanımlarından bizi hiç mahrum bırakmaz, hep yazmaya ve aramızda olmaya devam eder*.
devamını gör...
dopamin
insan sürekli haz duyduğu şeyleri yaparsa dopamin bağımlısı oluyormuş ve diğer yaptıklarına* odaklanamıyor, çabuk sıkılmaya başlıyormuş. özellikle ders çalışamayan ve eskiden çok kitap okuyan ama şimdi okurken sıkılan kişiler için beyhan budağın bu konuyla ilgili videosunu izlemenizi tavsiye ederim. ne diyor büyüklerimiz “her şeyin kararı”.
devamını gör...
çocuğunuz lgbt olsaydı tepkiniz ne olurdu
çocuğum heteroseksüel olsa ne hissedeceksem onu hissederdim. onu yargılamak haddim değil. ben sadece onun bu konuda elinden tutar destek olduğunu gösteririm. mutlu olması için elimden geleni yaparım. hatta ilişkisi olduğu kişilerle beni tanıştırmasını isterim. sık sık görüşürüm.
devamını gör...
ayrılık acısı geçer mi sorunsalı
bu tarz sorularda hemen aklıma reşat nuri gültekin'in "en uzun, en çaresiz geceni düşün. sabah olmadı mı?" sözü geliyor. her acı geçer vesselam.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının okumakta olduğu kitaplar
paul lafargue-tembellik hakkı.
devamını gör...
karizmatik bir dağ ismi
devamını gör...
öldürmeyip süründüren şeyler
(bkz: türk lirası)
devamını gör...
allah
islam inancı olanların tanrısı.
devamını gör...
italya başbakanı mario draghi’nin erdoğan’a diktatör demesi
italyan malı zannedilip bellona markası da boykot listesine alınır, ardından bellona gazetelere vallahi de billahi de kayseri firmasıyız diye ilan verir.
devamını gör...
islam ile hristiyanlık arasındaki en temel fark
hristiyanlıkta din insanların yaşamı çevresinde şekillenir, islamda insanların yaşamı dinin çevresinde şekillenir
devamını gör...
günlük sözlük dozu
sözlüğün bağımlısı olmuşuz arkadaş. bir gün az gireyim, tanım atmayayım, insanım değil mi? ama yok belli bir zamanımı burada harcamak zorundayım, yoksa rahat edemiyorum, bir yanım eksik kalıyor. günlük sözlük dozumu almadan yapamıyorum.
t: her gün sözlükte düzenli olarak geçirilen zaman diyebilirim sanırım. kötü alışkanlık gibi, bir başlayınca bırakamıyorsun. en azından ortam güzel.
t: her gün sözlükte düzenli olarak geçirilen zaman diyebilirim sanırım. kötü alışkanlık gibi, bir başlayınca bırakamıyorsun. en azından ortam güzel.
devamını gör...
anneliğin kutsallaştırılması
toplumların dahiyane buluşu, büyük kandırmaca. muazzam bir emeğin göz boyayan rahatlatıcı karşılığı.
biyolojik bir olay olan doğurma eylemi, beraberinde kadına çocuğu büyütme yükünün büyük kısmını veriyor. belki evrimsel açıdan bakıldığında birçok memeli türü de bu görevi anneye bırakıyor. aslında buraya kadar bir sorun görünmüyor. fakat insan, içgüdüleriyle savaşmaya başlayan bir bilince sahip olunca, işler insansı atalarının izinde kalamıyor.
evin içini çekip çeviren bir kadın ve dışarıda çalışan, maddi yükü sırtlayan bir erkekten oluşan ailede kadın görünmez oluyor, tek gayesi çocukları yetiştirmeye yöneliyor. aile, toplum ve devlet, yolunda gibi görünen bu düzenin bozulmaması adına müthiş bir kavram üretiyor. anneliğin kutsallığı. bu öyle bir kavram ki, en çok inanan, emeğine karşılık arayan anneler oluyor. bir çeşit savunma mekanizması. değerini yüceltecek bir tanım.
kutsiyet ağına düşmüş ve bunu içselleştirmiş olan kadın yüceltilirken, anne olamayan veya olmayan, kutsal mertebesine ulaşamayan kadın bunun baskısı altında eziliyor. baskının altından kalkamayan kadın üreyerek döngünün devamını sağlıyor. artık hayatını adaması gereken bir varlığa sahip olduğunda ise bu kandırmacanın devamını sağlayan role bürünüyor. çünkü buna ihtiyacı var ve emeğin bir karşılığı olmalı. böylece kutsallık kendini yeniden üretiyor.
üremeyi teşvik etmek devletin en önemli uğraşlarındandır. işçi, asker ve vergi ihtiyacı bitmeyecektir. cumhurbaşkanı “en az üç çocuk” diye boşuna bağırmıyor. dikkat edilirse bu konuşmaları da genellikle kadın kollarına yapıyor. onlara diyeceği şeyler bellidir. annelik kutsaldır. cennet annelerin ayakları altındadır.
anneliğin içgüdüsel olduğu tezi ise türümüz için artık tek gerçek değildir. tercihin olduğu bir yerde sadece içgüdüden bahsedemeyiz. eğitim ve üremenin ters orantılı bağıntısını kabul etmek durumundayız. eğitim arttıkça kutsallık azalmaya mahkumdur.
annelik kutsal değildir. cennet de anaların ayakları altında değildir. sadece biyolojik bir olaydır. fakat şu bir gerçek ki; yaşamını başka bir canlıya adamaya rıza kazandıran “kutsallık” buluşu büyük başarıdır.
biyolojik bir olay olan doğurma eylemi, beraberinde kadına çocuğu büyütme yükünün büyük kısmını veriyor. belki evrimsel açıdan bakıldığında birçok memeli türü de bu görevi anneye bırakıyor. aslında buraya kadar bir sorun görünmüyor. fakat insan, içgüdüleriyle savaşmaya başlayan bir bilince sahip olunca, işler insansı atalarının izinde kalamıyor.
evin içini çekip çeviren bir kadın ve dışarıda çalışan, maddi yükü sırtlayan bir erkekten oluşan ailede kadın görünmez oluyor, tek gayesi çocukları yetiştirmeye yöneliyor. aile, toplum ve devlet, yolunda gibi görünen bu düzenin bozulmaması adına müthiş bir kavram üretiyor. anneliğin kutsallığı. bu öyle bir kavram ki, en çok inanan, emeğine karşılık arayan anneler oluyor. bir çeşit savunma mekanizması. değerini yüceltecek bir tanım.
kutsiyet ağına düşmüş ve bunu içselleştirmiş olan kadın yüceltilirken, anne olamayan veya olmayan, kutsal mertebesine ulaşamayan kadın bunun baskısı altında eziliyor. baskının altından kalkamayan kadın üreyerek döngünün devamını sağlıyor. artık hayatını adaması gereken bir varlığa sahip olduğunda ise bu kandırmacanın devamını sağlayan role bürünüyor. çünkü buna ihtiyacı var ve emeğin bir karşılığı olmalı. böylece kutsallık kendini yeniden üretiyor.
üremeyi teşvik etmek devletin en önemli uğraşlarındandır. işçi, asker ve vergi ihtiyacı bitmeyecektir. cumhurbaşkanı “en az üç çocuk” diye boşuna bağırmıyor. dikkat edilirse bu konuşmaları da genellikle kadın kollarına yapıyor. onlara diyeceği şeyler bellidir. annelik kutsaldır. cennet annelerin ayakları altındadır.
anneliğin içgüdüsel olduğu tezi ise türümüz için artık tek gerçek değildir. tercihin olduğu bir yerde sadece içgüdüden bahsedemeyiz. eğitim ve üremenin ters orantılı bağıntısını kabul etmek durumundayız. eğitim arttıkça kutsallık azalmaya mahkumdur.
annelik kutsal değildir. cennet de anaların ayakları altında değildir. sadece biyolojik bir olaydır. fakat şu bir gerçek ki; yaşamını başka bir canlıya adamaya rıza kazandıran “kutsallık” buluşu büyük başarıdır.
devamını gör...

