günaydın sözlük!
bu haftayı yeni bir heyecanla kapıyorum. heyecanlıyım, gerginim, pek mutlu değil gibiyim, ne hissettiğimi bilemiyorum. neler olduğunu akşama anlatırım. sen bana bol şans dile sözlükcüğüm.
musmutlu sabahlar, kovalamasın atlar*.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

içeriği bambaşka olsa bile ismi ile aklıma william shakespeare'in hamlet'inden bir sahne getiren cemal safi şiiri. şiirde rüyaların varlığı bir lütuf sayılırken ve hasreti bir parça törpülerken, shakespeare aynı cümleler ile farklı bir hikaye anlatır bize. bundandır ki ne zaman safi'nin dizelerine denk gelsem aynı cümleler hem zehir hem ilaç gibi hissettirir.

"o god, ı could be bound in a nutshell, and count myself a king of infinite space – were it not that ı have bad dreams."
(oh tanrım , bir fındık kabuğunun içinde kısılı kalsaydım,
yine de sayardım kendimi sonsuz boşluğun efendisi!
yeter ki görmeyeyim şu kötü rüyaları.)

not: genelde çevirilerde kullanımı şu şekildedir:

"rüyalarım olmasa , bir fındık kabuğu içinde tıkılı kalsam bile kendimi sonsuz boşluğun efendisi sayabilirdim."
devamını gör...

"the meeting of two personalities is like the contact of two chemical substances: if there is any reaction, both are transformed." sözünün sahibi isviçreli psikiyatrist. aynı zamanda freud'un da öğrencisidir ve analitik psikolojinin kurucusudur.
devamını gör...

klasisizm
akıl ve sağduyu ön planda
sanat için sanat anlayışı vardır
dış dünya önemli değildir, onlar için doğa bireyin iç dünyasıdır.
sanat için sanat anlayışı olduğu için seçkin bir dil kullanılmış.
yunan ve latin edebiyatının hala etkisindedir o yüzden de mitolojiden faydalanmışlardır.
roman geri planda kalmış tiyatro ön plandadır.
temsilcileri la fontaine, fenelon, pascal, ahmet vefik paşa, şinasi
şinasi de zaten fenelondan çeviri yaparak edebiyata kazandırıyor.

romantizm
klasisizme tepki olarak doğmuştur
duygu, hayal ve kişisellik ön planda
seçilen kahramanlar ya çok iyi ya çok kötü
sınıf ayrımı yok her sınıftan insanı anlatmış
toplum için sanat anlayışı vardır
toplum için sanat anlayışı olduğu için de klasisizme göre dili daha yalın
temsilcileri victor hugo, goethe, voltaire, namık kemal, ahmet mithat efendi
victor hugo cromwel adlı oyunun ön sözünde romantizm akımından bahsetmiştir.

realizm
romantizme tepki olarak doğmuştur ,
tarafsızlardır
gözlem gücü çok önemlidir
yaşamın gerçeklerini dile getirirler
roman ve hikaye de öne çıkmıştır
sanat için sanat anlayışı vardır
temsilcileri tolstoy, balzac, çehov, gogol, ömer seyfettin, halit ziya uşaklıgil, memduh şevket esendal

natüralizm
realizm akımının ileri hali denilebilir bir akıma tepki olarak doğmamıştır.
deney, soya çekime göre yazmışlardır
doğayı taklit etme çabaları var
roman adeta bir deneydir ve ona göre şekillenir
her şeyi sansürsüzce anlatırlar
temsilcileri emile zola, hüseyin rahmi gürpınar
hüseyin rahmi gürpınar'ın yazdığı kuyruklu yıldız altında bir izdivaç bu akıma örnek olarak verilebilir kitabın adından da anlaşılacağı üzere olay bir kuyruklu yıldız altında gerçekleşiyor.

parnasizm
bir şiir akımıdır
realizimin şiire yansımış halidir
biçim güzelliği herşeyden üstündür
realizimde olduğu gibi sanat için sanat anlayışı vardır
temsilcileri tevfik fikret, gautier, cenap şahabettin, yahya kemal beyatlı

sembolizim
parnasizm akımına bir tepkidir
şiirde ahenk unsurları vardır
şiir anlaşılması zordur çünkü bir anlam kapalılığı söz konusudur.
şiir anlaşılmak için hissedilmek için yazılır
sanat için sanat
çok ünlü olan ahmet haşim'in kaleme aldığı kaldırımlar şiiri buna örnek gösterilebilir, şiirdeki kaldırımlar hayatı simgeler
temsilcileri mallarme, cenap şahabettin, ahmet haşim, ahmed hamdi tampınar, cahit sıtkı tarancı.

kaynak olarak kendi ders notlarımı yorumlayarak yazdım, sürrealizm akımını ele almadım zaten adından da belli oluyor gerçeküstücülük olan akım rüya, bilinçaltı gibi konulara değiniyor.
devamını gör...

çok güzel ve dokunaklı olmuş. umarım başta sel felaketinde zarar gören bozkurt ilçemiz olmak üzere sözlüğün yardım edebileceği başka yerler olur.
devamını gör...

cahit külebi'nin şiiri, (şiirin sonunda, şairin kendi ağzından hikayesi vardır).

senin dudakların pembe
ellerin beyaz,
al tut ellerimi bebek
tut biraz!

benim doğduğum köylerde
ceviz ağaçları yoktu,
ben bu yüzden serinliğe hasretim
okşa biraz!

benim doğduğum köylerde
buğday tarlaları yoktu,
dağıt saçlarını bebek
savur biraz!

benim doğduğum köyleri
akşamları eşkıyalar basardı.
ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
konuş biraz!

benim doğduğum köylerde
kuzey rüzgârları eserdi,
ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
öp biraz!

sen türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
benim doğduğum köyler de güzeldi,
sen de anlat doğduğun yerleri,
anlat biraz!

şairin kendi ağzından hikaye şiirinin hikayesi:


şiir benim daima kafamda uzun süre içide yaşayarak oluşur. ama hikaye şiirim birdenbire yazılmıştır. anadolu’da bir yerdeyiz. okul eve yakın, bitişik. eşim süreyya bir çocuk doğurdu, ali denen çocuğu. süreyya okuldan gelir terli terli emzirirdi ali’yi. yoksulduk, parasızdık. süreyyayla bir konuda tartıştık. sonra o okula dersine gitti. tarih öğretmeniydi. ben okuldan bazı belgeleri temize çekmek için getirdiğim ödünç daktiloyla oturdum bu şiiri yazdım. öyle daktiloya takılı kalmış.
*
hep aslında sahip olduğum şeye “değilim”, olan şeye “yoktur” diye yazmışım aslında. benim doğduğum köyler türkiye’nin en güzel ceviz ağaçlarını olduğu yerdi, ceviz tarlaları içinde doğdum desem yeridir. gülmesini de bilen insanların arasında yaşadım.
ama gerçekten de dudaklarım hep çatlak çatlaktır. hep krem almışımdır ömrüm boyunca!”
devamını gör...

doktor olmak isterdim. insanları iyileştirmeyi, onlara yardım etmeyi çok severdim küçükken. hatta babamla hep doktorculuk oynardık. sözde babam hasta, ben de onun doktoru olurdum. oyununu oynamak bile çok zevkli gelirdi o zamanlar. ve o zamandan şimdiye hiçbir şey değişmedi.
(bkz: var bir hayalimiz)
(bkz: hayırlısı be gülüm)
devamını gör...

yoğun kırmızı et görmeye dayanamam.ekranda ya da yazılı basında karşılaşırsam hemen sayfayı-kanalı değiştiririm.mezbaha,et deposu gibi yerlere bırakın girmeyi, yanına yaklaşamam. çocukluktan gelen bir korku.bazen rüyalarıma da girer.haliyle kurban bayramlarımdan tiksinirim.kasap önünden geçmem,mecbursam camekana bakmadan hızlıca geçerim.dışarıdan bakınca saçma,komik gelebilir ama sıkıntısını yaşayan bilir.
devamını gör...

hayır çünkü üstüne tabaka koyunca sinekler kanatlarını kullanamaz ve hepsi niyazi olur. bu sorunu da hallettim. allah razı olsun benden. valla maşallah bana ya.
devamını gör...

içimde mânâsız bir sıkıntı var. deli gibi ağlamak istiyorum. bağırarak hem de.
devamını gör...

nezaket.
net nezaket. cümle içinde çok basit bir kelime gibi gözüken 'nezaket', olduğunda dünyanın en güzel şeyi iken olmadığında bir iç sızısı. sevdiğiniz birinden her gün dayak yemekten bir farkı olmayan bir süre sonra da içinizdeki sevgiyi kazıya kazıya söküp alan bir meziyetsizliktir nezaketsizlik. öküzlük ile doğallığın birbirine karıştırıldığı ülkemde de öyle zor bulunuyor ki.
devamını gör...

tebrikler.

en az merhaba ben x bey sorularınızı cevaplıyorum başlığı kadar mühim bir başlık. güzel.

ps: arkadaşa karşı nötrüm.
devamını gör...

babamın anneme söylediğini hiç duymadım. ama babam her gün işe gider ve kahvaltı vakti annemi arar. bugün ne yedin, düzgünce bişeyler ye ihmal etme der. annem hastaysa gün içinde yine arar. akşam gelirken mandalina gibi şeyler alır. iyileşmezse hastaneye gidelim diyip götürür, başında bekler. annem şehir dışında yaşayan ablamın yanına gidince ne zaman geliyorsun diye arar. geliş saati yaklaşınca erkenden havaalanına gider. bekleyeceğini bile bile gider. evde duramaz koca adam. bu adam seni seviyorum demese de olur. öyle değil mi?
devamını gör...

bildiğim kadarıyla kusturulmaması gereken kişidir. yanlışlıkla tiner içen bir arkadaşı kusturmaya çalışmıştık. ambulansı aradığımızda kesinlikle kusturmamalısınız demişti. kusarsa, yeniden boğazı tahriş edeceğinden bahsetmişti.
devamını gör...

kendi halinde yazan, iyi birine benzeyen yazar. artık profilleri tek tek, uzun uzun incelemeye vakit bulamadığımdan, yazılarına denk geldikçe çıkardığım sonuç bu. umuyorum ki yanılmıyor olayım ve sözlüğün aklı başında, uzun soluklu yazarlarından biri olsun.
devamını gör...

sadece 2 yöntem vardır.
ya hızla oradan uzaklaşacaksınız ya da oradan uzaklaşana kadar siz de çirkef biri gibi davranacaksınız. başka çaresi yok.

ben yerine göre her iki yöntemi de kullanıyorum. ikisi de etkili oluyor ama çirkef biri gibi davranmaya mecbur kalınca kısa süreliğine kendimden nefret ediyorum.
devamını gör...

alkışlar onun için: daniel plainview! i drink your milkshake! i drink it up! everyday! daniel day-lewis, daniel plainview rolünde! *
kusursuzdu oyunculuklar, kusursuz.

there will be blood, günümüze ışık tutan fakat bu ışığın aslında ne kadar da karanlık olduğunu gösteren bir film. bir dram veyahut bir trajedi. din-ideoloji çatışması, kilise-devlet çatışması, yoksulluk-varsıllık, sevgi-nefret, iyilik ve kötülük! baba ve oğul! hakikat bilgisi! her şeyi anlatıyor. o halde teması nedir diye sorulabilir mi? bilemiyorum. fakat insan ruhunu duyumsuyor bu film ile birlikte. çünkü çok gerçek. hayatın kendisi. dokunaklı, nefret edilesice, sevilesice bir şey bu! kan dökülecek, kan!

düşünmek için zaman istiyorum bu tanımı yazmaya... hakkında bir şey söylemeye cesaret de etmek istemiyorum aslında. ama ilk tanımın şerefine, yazacağım yine de.

daniel plainview'da kendimi gördüğümü söyleyeceğim. herkes de bunu söyleyecektir kendi için belki. aslında onun iyi ve kötü bir insan olup olmadığını kim bilebilirdi? içten içe yalnızlığını biliyor ve çabalıyor delirmemek için. ama kötücüllüğü açığa çıkıyor. kim isterdi cinayet işlemek, tek varlığı olan sevdiğini terk etmek? kimse istemezdi. ama kendi çıkarı için yapmak zorundaydı. paul thomas anderson mükemmel bir iş çıkarmış. romanından esinlenilen upton sinclair için de söyleyebiliriz bunu. (bkz: oil!)

filmin müziklerini jonny greenwood yapmıştır. aşağıda alıntılardan sonra birkaçını paylaşacağım. müzik o kadar uygundu, o kadar güzel yedirilmişti ki filmin nasıl geçtiğini anlayamadım. buradan da magnolia (film)'ya selam olsun. alıntıları doğrudan imdb'den paylaşacağım.

henry ve daniel arasında geçen konuşma:

--- alıntı ---

plainview: are you an angry man, henry?

henry brands: about what?

plainview: are you envious? d'you get envious?

henry brands: i don't think so. no.

plainview: i have a competition in me. i want no one else to succeed. i hate most people.

henry brands: that part of me is gone. working and not succeeding- all my, uh... failures has left me, uh... i just don't... care.

plainview: well, if it's in me, it's in you. there are times when i... i look at people and i see nothing worth liking. i want to earn enough money i can get away from everyone.

henry brands: what will you do about your boy?

plainview: i don't know. uhhhh, maybe it'll change. does your sound come back to you? i don't know. maybe no one knows that. a doctor might not know that.

henry brands: where's his mother?

plainview: i don't want to talk about those things. i see the worst in people, henry. i don't need to look past seeing them to get all i need. i've built up my hatreds over the years, little by little. having you here gives me a second breath of life. i can't keep doing this on my own... with these, umm... people.

--- alıntı ---

daniel ve eli. final:

--- alıntı ---

eli sunday: why are you talking about paul?

plainview: i did what your brother couldn't.

eli sunday: don't say this to me.

plainview: i broke you and i beat you. it was paul who told me about you. he's the prophet. he's the smart one. he knew what was there and he found me to take it out of the ground, and you know what the funny thing is? listen... listen... listen... i paid him ten thousand dollars, cash in hand, just like that. he has his own company now. a prosperous little business. three wells producing. five thousand dollars a week.

[eli cries]

plainview: stop crying, you sniveling ass! stop your nonsense. you're just the afterbirth, eli.

eli sunday: no...

plainview: you slithered out of your mother's filth.

eli sunday: no.

plainview: they should have put you in a glass jar on a mantlepiece. where were you when paul was suckling at his mother's teat? where were you? who was nursing you, poor eli? one of bandy's sows? that land has been had. nothing you can do about it. it's gone. it's had.

eli sunday: if you would just take...

plainview: you lose.

eli sunday: ...this lease, daniel...

plainview: drainage! drainage, eli, you boy. drained dry. ı'm so sorry. here, if you have a milkshake, and i have a milkshake, and i have a straw. there it is, that's a straw, you see? watch it. now, my straw reaches acroooooooss the room and starts to drink your milkshake. i... drink... your... milkshake!

[sucking sound]

plainview: i drink it up!

eli sunday: don't bully me, daniel!

[daniel roars and throws eli across the room]

plainview: did you think your song and dance and your superstition would help you, eli? i am the third revelation! i am who the lord has chosen!

--- alıntı ---

prospector's arrive (soundtrack), bazı sahnelerle birlikte:



oil (soundtrack):

devamını gör...

önce ülkenin bu hale nasıl geldiğini araştırır ve öğrenirdi sonra da biricik vatanımızı yeniden layık olduğu konuma getirmenin yollarını bulurdu.
devamını gör...

(bkz: beklenmedik yazardan beklenmedik başlık)
devamını gör...

pek beğenemediğim yazı fontudur. umarım font seçmemize olanak sağlayan bir sistem getirebilirler. böylelikle eskiye dönebiliriz!
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim