ne zaman gitti tren (yazar)
elimde mikrofonumla ''hoş geldiniz niz niz niz niz'' dediğim çiçeği burnunda kafa sözlük yazarı.
devamını gör...
kokuların insanı geçmişe götürmesi
(bkz: koku hafızası) başlığında da değinilmiş.
ama yine de tanım girelim: birçok insan gibi bilimsel tezlerden önce farkına vardığımız bilgidir.
orhan veli gibi şairler de farkındaydı, belki de baharın baş döndüren kokusundan öte anılar örseledi birçok kişiyi.
(bkz: beni bu havalar mahvetti)
edit: imla vs.
ama yine de tanım girelim: birçok insan gibi bilimsel tezlerden önce farkına vardığımız bilgidir.
orhan veli gibi şairler de farkındaydı, belki de baharın baş döndüren kokusundan öte anılar örseledi birçok kişiyi.
(bkz: beni bu havalar mahvetti)
edit: imla vs.
devamını gör...
yazarların cep telefonu duvar kağıtları
devamını gör...
kankaların zorbalığı
sözlükte sık sık görebileceğiniz zorbalık türlerin biridir bu. genellikle şöyle gelişir; şirinlerden hallice bir yazarın yanından yöresinden gecip minnoş yüreğini hoplatıp zıplatırsanız eğer, kankaları devreye girer ilgili minnoşu muhafazaları altına alırlar evet. şimdi böyleleri kendilerine aşırı minnoş, iyi niyetli sevgi pıtırcıkları falan zannedeler ama kendilerinden olmayanı, kendi gibi düşünmeyeni dışladıkları için asıl zorba kendilerinin olduklarınını idrak falan edemezler. neden edemezler ego! eleştiriyi hazmettirmeyen de yazanı bir olup sindirtmeleri de ego! aslında ufak bir sır vereyim mi? böylelerinin dostlukları, kendi kuyruklarına yanlışlıkla bastıkları kadardır. çıkarlarının çeliştikleri noktada usluplarının tavırlarının doksan derece değiştiğini çok net kavrayabilirsiniz.
siz böyle yazarlardan olmayın e mi kuzularım? hakkıyla eleştiriyi de bilin, eleştirildiğinizde takınacağınız tavrı da. hatta şunu tavsiye edeyim; egonuzu yenin, eleştirilmeyi kabullenin. buradanın da sadece sosyal bir platform olduğunu unutmayın. ufak bir not daha. çok minnoş olmayın (görünmeye çalışmayın mı deseydim?) çok samimiyetsiz, vıcık vıcık bir his uyandırıyor. batıyor, eğrelti duruyor.gerçekten bakın. sanki giyilmiş çok yünlü bir kazağın içi gıcıklatması gibi bir his.
siz böyle yazarlardan olmayın e mi kuzularım? hakkıyla eleştiriyi de bilin, eleştirildiğinizde takınacağınız tavrı da. hatta şunu tavsiye edeyim; egonuzu yenin, eleştirilmeyi kabullenin. buradanın da sadece sosyal bir platform olduğunu unutmayın. ufak bir not daha. çok minnoş olmayın (görünmeye çalışmayın mı deseydim?) çok samimiyetsiz, vıcık vıcık bir his uyandırıyor. batıyor, eğrelti duruyor.gerçekten bakın. sanki giyilmiş çok yünlü bir kazağın içi gıcıklatması gibi bir his.
devamını gör...
the good place
öldükten sonra ne olacak sorusuna fantastik bir bakış açısı sunan amerikalı mizah dizisi. 13'er bölümden 4 sezon sürüyor ve her bölüm 20 dakika.
ölümden sonrasını telifli hikayesi yapmış bütün dini yazıtlardan daha somut bir öbür dünya evreninde ahlak ve etik felsefesiyle temellendirilmiş bir hikayeyi eğlenerek takip edebilirsiniz. ama bence asıl mevzusu başkadır efendim bu dizinin:
düşünün ki bir ilgi alanınız var. adı da fışırtı olsun. bu ilgi alanınızda kazandığınız kabiliyetler sizi daha iyi biri yaptı ve siz de bunu herkesin bilmesini istiyorsunuz. tabi ki fışırtı ilgi çekici bir konu değil ve arkadaşlarınız da sizin yemek ve içki sofralarında fışırtıyı anlatmanızdan bıktı. çünkü o anlayabilmek için çok emek harcanması gereken, özümsenmesi zor bir yol. aslında bir disiplin de denilebilir. siz de gidiyorsunuz fışırtıyı herkesin kolayca hazmedebileceği bir formatın dekoruna yerleştiriyorsunuz. artık sizi dinlemek istemeyen arkadaşlarınız o formatı sömürüp size "fışırtı neymiş abi yaa" demeye geliyorlar.
evet "the good place" de tam olarak böyle bir şey. aslında bir felsefe başlangıç paketi. 72 bölümde 70 tane felsefe kitabından bahsediliyor ve o kitapların kritiklerinin yapıldığı replikler var. biraz hikayeden sızdırdım ama olsun. rahat bir zamanımda diziyi tekrar izleyeceğim. ama ondan önce hızlı bir taramayla hangi bölümde hangi kitap konuşuluyor onun listesini tutacağım. önce kitap sonra bölüm. bölükpörçük felsefe okumalarından öteye gidemeyen bana felsefe disiplini kazandıracak olan bu diziye şükran borçluyum.
ölümden sonrasını telifli hikayesi yapmış bütün dini yazıtlardan daha somut bir öbür dünya evreninde ahlak ve etik felsefesiyle temellendirilmiş bir hikayeyi eğlenerek takip edebilirsiniz. ama bence asıl mevzusu başkadır efendim bu dizinin:
düşünün ki bir ilgi alanınız var. adı da fışırtı olsun. bu ilgi alanınızda kazandığınız kabiliyetler sizi daha iyi biri yaptı ve siz de bunu herkesin bilmesini istiyorsunuz. tabi ki fışırtı ilgi çekici bir konu değil ve arkadaşlarınız da sizin yemek ve içki sofralarında fışırtıyı anlatmanızdan bıktı. çünkü o anlayabilmek için çok emek harcanması gereken, özümsenmesi zor bir yol. aslında bir disiplin de denilebilir. siz de gidiyorsunuz fışırtıyı herkesin kolayca hazmedebileceği bir formatın dekoruna yerleştiriyorsunuz. artık sizi dinlemek istemeyen arkadaşlarınız o formatı sömürüp size "fışırtı neymiş abi yaa" demeye geliyorlar.
evet "the good place" de tam olarak böyle bir şey. aslında bir felsefe başlangıç paketi. 72 bölümde 70 tane felsefe kitabından bahsediliyor ve o kitapların kritiklerinin yapıldığı replikler var. biraz hikayeden sızdırdım ama olsun. rahat bir zamanımda diziyi tekrar izleyeceğim. ama ondan önce hızlı bir taramayla hangi bölümde hangi kitap konuşuluyor onun listesini tutacağım. önce kitap sonra bölüm. bölükpörçük felsefe okumalarından öteye gidemeyen bana felsefe disiplini kazandıracak olan bu diziye şükran borçluyum.
devamını gör...
yazarları en çok süründüren hastalık
sayesinde fit kaldığım midemin nazları niyazları.
devamını gör...
istanbul
istanbul hem çok sevdiğim hemde ürktüğüm şehir. ya seni bıraktığım gibi bulamassam. hatıralarımdaki mutlu günler, gülen insanlar ya hala orada değilse! sularına teslim ettiğim delikanlı ya çıkmazsa geldiğimde karşıma sokaklarında! hüznüm... dalgaların ağlatırsa ya yine beni! ben seni uzaktan seveyim... hayalimde geleyim... hem huzurum hem huzursuzluğum...
devamını gör...
ülkenin geri kalmışlık belirtileri
sene oldu 2021 hala ramazanda sokakta su içenlerin vs dayak yediğini duyuyoruz..geri kalmışlıktan ziyade daha da yozlaşıyor gibi sanki ülke.
devamını gör...
türk kadınlarının kendini prenses zannetmesi
bunu söyleyen/onaylayan bir erkek arkadaşım evlendi ve kız çocuğu sahibi oldu. kızını "prensesim" diye seviyordu en son görüştüğümde...
devamını gör...
1 kelimelik hikayeler
aşk.*
edit: yıldız güncellenmiştir.
edit: yıldız güncellenmiştir.
devamını gör...
thomas cromwell
8. henry döneminde, asil bir aileden gelmediği halde hızla yükselerek önemli mevkilere kapağı atmayı başaran devlet adamı. başta kralın genel sekreterliği olmak üzere çok önemli görevlerde yer aldı.
asil bir aileden gelmediği için, asiller tarafından alay konusu haline gelen ve hiç sevilmeyen cromwell, kardinal thomas wolsey, devlet adamlığına ek olarak bir yazar ve de son derece dindar bir adam olan thomas more, kralın bir dönem gözdesi olan anne boleyn gibi önemli isimlerin idamlarındaki gizli eldi.
cromwell, kral üzerindeki etkisini, yoluna çıkanların kral tarafından idam edilmesine neden olarak kötüye kullanıyordu. örneğin anne boleyn ile arası, başlarda oldukça iyi iken ve aragonlu catherine'in felaketine neden olan olaylarda boleyn kızını desteklerken, daha sonra boleyn kızının da güç hırsı nedeniyle çatışan çıkarları sonucunda, onun idamına giden yolu da cromwell açmıştı.
kral anne boleyn ve jane seymour ile olan evliliklerinden sonra seymour'ın ölümüyle beraber bir kez daha yalnız kaldığında, cromwell yine devreye girmişti. cleves dükünün kızı clevesli anne'i krala eş olarak tavsiye etmiş ve kızın saraya getirilmesine vesile olmuştu. fakat kral anne'i yakından görünce ondan hiç hoşlanmadığı için başta cromwell olmak üzere, kızı tavsiye eden herkes kralın gözünden düşmüştü.
cromwell'in, kralın gözünde kaybettiği irtifa, asillerin işine gelmişti ve altını yavaş yavaş oyarak onun idamına giden süreci hızlandırdılar.
cromwell işlediği kötülüklerin bedelini oldukça ağır ödemiş diyebilirim. infaz günü geldiğinde beklenen, her zamanki gibi, celladın tek vuruşta kişinin kafasını bedeninden, olabildiğince acısız şekilde ayırmasıydı. fakat asiller cellat ile gizlice anlaştılar. infaz anında cellat, cromwell'in sırtına, başına ve çeşitli farklı yerlerine defalarca kez vurdu ve bedeninde üst üste derin yaralar açtı. adam uzun ve acılı bir süreç sonunda ancak ölebildi.
***
the tudors (dizi), bu konulara meraklı olanlara tavsiye edebileceğim güzel bir dizi. saray hayatının hiç de heves edilecek bir şey olmadığını gözler önüne sermesi bakımından da önemli yapımlardan sadece biridir bana göre.
asil bir aileden gelmediği için, asiller tarafından alay konusu haline gelen ve hiç sevilmeyen cromwell, kardinal thomas wolsey, devlet adamlığına ek olarak bir yazar ve de son derece dindar bir adam olan thomas more, kralın bir dönem gözdesi olan anne boleyn gibi önemli isimlerin idamlarındaki gizli eldi.
cromwell, kral üzerindeki etkisini, yoluna çıkanların kral tarafından idam edilmesine neden olarak kötüye kullanıyordu. örneğin anne boleyn ile arası, başlarda oldukça iyi iken ve aragonlu catherine'in felaketine neden olan olaylarda boleyn kızını desteklerken, daha sonra boleyn kızının da güç hırsı nedeniyle çatışan çıkarları sonucunda, onun idamına giden yolu da cromwell açmıştı.
kral anne boleyn ve jane seymour ile olan evliliklerinden sonra seymour'ın ölümüyle beraber bir kez daha yalnız kaldığında, cromwell yine devreye girmişti. cleves dükünün kızı clevesli anne'i krala eş olarak tavsiye etmiş ve kızın saraya getirilmesine vesile olmuştu. fakat kral anne'i yakından görünce ondan hiç hoşlanmadığı için başta cromwell olmak üzere, kızı tavsiye eden herkes kralın gözünden düşmüştü.
cromwell'in, kralın gözünde kaybettiği irtifa, asillerin işine gelmişti ve altını yavaş yavaş oyarak onun idamına giden süreci hızlandırdılar.
cromwell işlediği kötülüklerin bedelini oldukça ağır ödemiş diyebilirim. infaz günü geldiğinde beklenen, her zamanki gibi, celladın tek vuruşta kişinin kafasını bedeninden, olabildiğince acısız şekilde ayırmasıydı. fakat asiller cellat ile gizlice anlaştılar. infaz anında cellat, cromwell'in sırtına, başına ve çeşitli farklı yerlerine defalarca kez vurdu ve bedeninde üst üste derin yaralar açtı. adam uzun ve acılı bir süreç sonunda ancak ölebildi.
***
the tudors (dizi), bu konulara meraklı olanlara tavsiye edebileceğim güzel bir dizi. saray hayatının hiç de heves edilecek bir şey olmadığını gözler önüne sermesi bakımından da önemli yapımlardan sadece biridir bana göre.
devamını gör...
ateist kaplumbağa
yeni arkadaş bulunca tospik tarafından terk edilen niloya gibi hüzünlü hissettim.
tospik, tospik canım arkadaşım
hiç yalnız bırakmadım hep yanındayım
tospik, tospik sen çok sevimlisin
seni çok sevdiğimi bilmelisin
kendine arkadaş bulmuşsun
beni ne çabuk unutmuşsun. nereye...
nereye gidiyorsun tospik'im
nereye gidiyorsun...
tospik, tospik canım arkadaşım
gitme birlikte oyun oynayalım
tospik, tospik canım arkadaşım
gidersen eğer kimle oynayacağım...
*
tospik, tospik canım arkadaşım
hiç yalnız bırakmadım hep yanındayım
tospik, tospik sen çok sevimlisin
seni çok sevdiğimi bilmelisin
kendine arkadaş bulmuşsun
beni ne çabuk unutmuşsun. nereye...
nereye gidiyorsun tospik'im
nereye gidiyorsun...
tospik, tospik canım arkadaşım
gitme birlikte oyun oynayalım
tospik, tospik canım arkadaşım
gidersen eğer kimle oynayacağım...
devamını gör...
bal porsuğu (yazar)
söylenenlere göre benim girdim yüzümden uçurulan yazar.
entry: #661883
kaynak: #786876
sil deseydin silerdim bu kadar tantana yaratmaya gerek var mıydı? senin yazılarını alt tarafı beğenmedim. fazla romantik buldum. girdim iki satır hakaretsiz yazı yazmışım. bu kadar mı kırılgansınız gerçekten ? minnacık bir eleştiriyi kaldıramayacak kadar mı egoistsiniz ? sağı solu tehdit edecek kadar mı önemsiyorsunuz internetteki bir yorumu ? acınası. gerçekten acınası ya. bu kadar insanı uğraştırdığına değdi mi? bir mesaj atamadın mı kaldır diye? ne oldu egon mu izin vermedi benden bir şey istemeye? yoksa zaten istediğimi yaptırırım diye mi hiç sorma gereği duymadın ?
aaa doğru demi herkesin seni beğenmesi gerekiyordu ? mükemmel nickaltını kirletmişim. tüh.
neyse bir şarkı göndereyim bal porsuğu kardeşime. sen seversin böyle saf romantizmi.
yoldaş almaya geldi seni benden*
entry: #661883
kaynak: #786876
sil deseydin silerdim bu kadar tantana yaratmaya gerek var mıydı? senin yazılarını alt tarafı beğenmedim. fazla romantik buldum. girdim iki satır hakaretsiz yazı yazmışım. bu kadar mı kırılgansınız gerçekten ? minnacık bir eleştiriyi kaldıramayacak kadar mı egoistsiniz ? sağı solu tehdit edecek kadar mı önemsiyorsunuz internetteki bir yorumu ? acınası. gerçekten acınası ya. bu kadar insanı uğraştırdığına değdi mi? bir mesaj atamadın mı kaldır diye? ne oldu egon mu izin vermedi benden bir şey istemeye? yoksa zaten istediğimi yaptırırım diye mi hiç sorma gereği duymadın ?
aaa doğru demi herkesin seni beğenmesi gerekiyordu ? mükemmel nickaltını kirletmişim. tüh.
neyse bir şarkı göndereyim bal porsuğu kardeşime. sen seversin böyle saf romantizmi.
yoldaş almaya geldi seni benden*
devamını gör...
yazarların uyumama sebepleri
gündeme bakarsanız anlarsınız.
devamını gör...
bal porsuğu (yazar)
profilini yeni gezdim cidden sözlüğün hakkını veren yazarlardan. bigi içerikli tanımlarıyla ve kendine has üslubuyla iyi bir yazar profili oluşturuyor. böyle devam et koca yürekli yazar, müthişsin.
devamını gör...
yazarların unutamadıkları dizi replikleri
gozlerimin onunde birbirlerini seviyorlar...
devamını gör...
abibliofobi
literatürde her şeyi okuyup tüketmekten ve okuyacak bir şey bulamamaktan duyulan korku demektir.
benim içinse aksine o kadar eser varken hepsini okuyamayacağım stresiyle yaşıyorum.
benim içinse aksine o kadar eser varken hepsini okuyamayacağım stresiyle yaşıyorum.
devamını gör...




