yazarlara göre iyiliğin tanımı
tam olarak nietzsche'nin dediği gibi:
"ne çok gülmüşümdür, keskin pençeleri olmadığı için kendilerini iyi zanneden zayıflara."
iyi dediklerimizin kimi iyi olmak zorundadır, kimi sahiden iyidir. kimine ne yaparsan yap kötü olmazsın, kimine ne yaparsan yap yaranamazsın.
iyi ve kötü tanımı menfaat ve çıkarların olduğu bu dünyada yapılamaz maalesef. 7 milyarlık dünyada cennetin vaadedilmediği bir tane din bile yok benim bildiğim?
"ne çok gülmüşümdür, keskin pençeleri olmadığı için kendilerini iyi zanneden zayıflara."
iyi dediklerimizin kimi iyi olmak zorundadır, kimi sahiden iyidir. kimine ne yaparsan yap kötü olmazsın, kimine ne yaparsan yap yaranamazsın.
iyi ve kötü tanımı menfaat ve çıkarların olduğu bu dünyada yapılamaz maalesef. 7 milyarlık dünyada cennetin vaadedilmediği bir tane din bile yok benim bildiğim?
devamını gör...
hipokalemi
serum potasyum düzeyinin 3.5 meq/l altında olması durumudur.
neden olarak yetersiz alım,ishal,kusma,pilor stenozu,11-beta hidroksilaz enzim eksikliği,renal tubuler asidoz tip1 ve 2,amfoterisin b,sisplatin gibi ilaçlar sebep olabilir.
ekg bulguları önem arz eder bunlar; t dalgasında silinme,pr aralığında uzama,qrs aralığında genişleme,st depresyonu ve u dalgası görülmesidir.
tedavi olarak asemptomatik hastalarda oral potasyum verilmektedir.
kritik durumlarda ise santral benden ekg monitarizasyonu altında infüzyon yoluyla verilmektedir.
neden olarak yetersiz alım,ishal,kusma,pilor stenozu,11-beta hidroksilaz enzim eksikliği,renal tubuler asidoz tip1 ve 2,amfoterisin b,sisplatin gibi ilaçlar sebep olabilir.
ekg bulguları önem arz eder bunlar; t dalgasında silinme,pr aralığında uzama,qrs aralığında genişleme,st depresyonu ve u dalgası görülmesidir.
tedavi olarak asemptomatik hastalarda oral potasyum verilmektedir.
kritik durumlarda ise santral benden ekg monitarizasyonu altında infüzyon yoluyla verilmektedir.
devamını gör...
deli rolü yapmak
normal davran kanka seninki geliyor sözünden sonraki tüm tavır ve hareketler bütünüdür.
devamını gör...
yazarların normal sözlük’te yazma nedenleri
"yazdım, yazmasam ağlayacaktım"
turgut uyar/palyaço
turgut uyar/palyaço
devamını gör...
dönüşüm
franz kafka tarafından yazılmış olağanüstü bir eserdir.
kitabın baş kahramanı olan gregor samsa'nın bir sabah uyandığında bir böceğe dönüşmesi ile başlar.
bilirsiniz bu kitap başlangıcı çok bilindik bir başlangıçtır.
böceğe dönüşmesinin ardından başta kendinden korkar.biraz daha zorlaşmıştır hayat onun için. daha ilk başlarda kendini ailesine göstermese de olayın anlaşılması için gregor kendini gösterir. anne, babası ve kardeşinin korkması üzerine gregor artık kendini göstermez.
kardeşi, odayı temizlemek için ve yemek vermek için odaya girdiğinde kendisini saklar onlar korkmasın diye, rahatsız olmasın diye...
zamanla gregor artık sınırları açmaya başlıyor ve artık görünmek istiyordu. ailesinin bu durum karşısında tepkileri oluyor. baştan beri onun 'gregor' olduğunu düşünen kardeşi bile artık inanmıyordu bu halinden sonra.
eğer o gregor samsa olsaydı düşünceli davranıp kendini gözler önünden çekerdi diye düşünür artık.
gregor onların istediği gibi davranmayınca artık pislik, mikrop muamelesi görür.
her ne kadar bir böcek olsa da onun hala duyguları vardı
dışlandığını hissediyor ve artık bedenindeki ağrılar artıyor, ona fazla geliyordu. hareket etmesi zorlaşıyordu...
kitap bir gün gregor'un hareketsiz bedeninin bulunması ile son buluyor*
daha derinlere inilecek olursa bu kitapta gizli bir ayrıntı da vardır.
: zamanla toplum için; çalışmayan, işe yaramayan ve dediklerinin tersine doğru giden biri olursan böcek gibi olursun.
tam bir böcek gibi olur, dışlanırsın ve zamanla acılarının içinde ölürsün...
ah gregor çok şey yaşadın sen;
acı çektin, dışladın, aileni kaybettin...
kitabın baş kahramanı olan gregor samsa'nın bir sabah uyandığında bir böceğe dönüşmesi ile başlar.
bilirsiniz bu kitap başlangıcı çok bilindik bir başlangıçtır.
böceğe dönüşmesinin ardından başta kendinden korkar.biraz daha zorlaşmıştır hayat onun için. daha ilk başlarda kendini ailesine göstermese de olayın anlaşılması için gregor kendini gösterir. anne, babası ve kardeşinin korkması üzerine gregor artık kendini göstermez.
kardeşi, odayı temizlemek için ve yemek vermek için odaya girdiğinde kendisini saklar onlar korkmasın diye, rahatsız olmasın diye...
zamanla gregor artık sınırları açmaya başlıyor ve artık görünmek istiyordu. ailesinin bu durum karşısında tepkileri oluyor. baştan beri onun 'gregor' olduğunu düşünen kardeşi bile artık inanmıyordu bu halinden sonra.
eğer o gregor samsa olsaydı düşünceli davranıp kendini gözler önünden çekerdi diye düşünür artık.
gregor onların istediği gibi davranmayınca artık pislik, mikrop muamelesi görür.
her ne kadar bir böcek olsa da onun hala duyguları vardı
dışlandığını hissediyor ve artık bedenindeki ağrılar artıyor, ona fazla geliyordu. hareket etmesi zorlaşıyordu...
kitap bir gün gregor'un hareketsiz bedeninin bulunması ile son buluyor*
daha derinlere inilecek olursa bu kitapta gizli bir ayrıntı da vardır.
: zamanla toplum için; çalışmayan, işe yaramayan ve dediklerinin tersine doğru giden biri olursan böcek gibi olursun.
tam bir böcek gibi olur, dışlanırsın ve zamanla acılarının içinde ölürsün...
ah gregor çok şey yaşadın sen;
acı çektin, dışladın, aileni kaybettin...
devamını gör...
normal sözlük'ün sabahçı yazarları
erken uyanınca daha düzenli bir hayatım oluyor gerçekten tavsiye edilir
devamını gör...
acı
hayatta kalmamızı ve öğrenmemizi sağlayan yegâne olgu.
acı kendi içinde kabaca 3'e ayrılıyor ama bu acıların sınırları çok net değildir baştan söyleyeyim.
fiziksel acı en basit anlatımla şudur; herhangi bir yerinize dışsal veya içsel bir zarar gelirse ve vücut bütünlüğünüz bozulmaya uğrarsa sinir hücreleri beyninize bunu iletir ve sizi o eylemden uzak tutmaya çalışır neticesinde acı çekeriz. örneğin ateşe değerseniz ateşe değme durumunuzun devam etmemesi için acı çekersiniz ve bu teması sonlandırırsınız.
psikolojik / zihinsel acı bu acı da fiziksel acıya benzer. temel ihtiyaçlarınıza herhangi bir saldırı olduğunda -seks, yemek, barınma- beyniniz size bu durumu bildirir ve sonucunda acı çekmiş olursunuz. farz-ı misal sevgilinizden ayrıldınız üreme -seks- ihtiyacınız zarar görür ve beyniniz size bu durumun devam etmemesi için acı çektirir ya sevgilinize dönersiniz yâda başka bir sevgili bulursunuz. *buradaki sevgili fuckbuddy de olabilir. lovebuddy de olabilir. pavyondaki veya striptiz kulübündeki insan da olabilir.
duygudaşlık/sempati acısı; bu da evrimsel bir tepki. diğer ikisine benzer ama daha kapsamlısıdır. sadece bireysel değil türsel bir acıdır. televizyon izlerken biri birine vurduğunda dişlerimizi sıkmamız vs bu sebeptendir. diğer memelilerde de vardır. bütün primatlar refleks olarak bunu yapar. insan yavrusunu sahiplenen goril vs... ayna nöronlar karşınızda gördüğünüz acıyı sizde simule ederek türünüzü bazen de canlılığı korumak için yaşanan durumun devamlılığını bitirmek için tepki yaratır: acı çektirir. tecavüze, şiddete gösterdiğimiz tepki bu acı sebebiyledir.
başta dediğim gibi bu acılar kesin sınırlarla ayrılmaz. ortak özelliklerinden bazıları şunlardır; uzun süre maruz kalırsanız duyarsızlaşırsınız. yıllarca yumruğunuz üzerinde şınav çekerseniz yumruk bölgesindeki sinir hücreleri ölür veya yavaşlar ve artık yumruk attığınızda canınız yanmaz. muay-thai dövüşçülerinin kaval kemiği de aynı şekilde low-kick atmaktan acı çekemez olur.
psikolojik acıya da uzun süre maruz kalındığında beklentilerinizden vazgeçmenize sebep olur ve acı süreçlerini hissetmemize sebep olur. hayatları boyunca birçok insan kaybetmiş insanların -genelde yaşlılar- ölümle yeni tanışan insanlara göre -genelde gençler - daha az acı çekmesini sebebi de budur. biz ise buna halk arasında "güç " deriz. psikolojik dayanıklılık -résilience - ile karıştırılmaması gerekir.
duygudaşlık/sempatik acı ise neredeyse hissedilemez konuma gelmiştir. güdümleme ve bilgi çarpıtma ile binlerce insanın ölümü küçük puntolarla yazılır, 5 dakikalık haber videoları ile izlettirilir. biz de bunun sonucunda acıyla uzlaşırız ve türümüzü korumamız için çektiğimiz acıyı hissedemeyiz. kısacası türümüze ihanet ederiz. daha fazla kaynak isteyen duygudaşlık acısı ve ayna nöron konusuna bakabilir. kropotkin'in etik anlayışına bakabilir.
acı kendi içinde kabaca 3'e ayrılıyor ama bu acıların sınırları çok net değildir baştan söyleyeyim.
fiziksel acı en basit anlatımla şudur; herhangi bir yerinize dışsal veya içsel bir zarar gelirse ve vücut bütünlüğünüz bozulmaya uğrarsa sinir hücreleri beyninize bunu iletir ve sizi o eylemden uzak tutmaya çalışır neticesinde acı çekeriz. örneğin ateşe değerseniz ateşe değme durumunuzun devam etmemesi için acı çekersiniz ve bu teması sonlandırırsınız.
psikolojik / zihinsel acı bu acı da fiziksel acıya benzer. temel ihtiyaçlarınıza herhangi bir saldırı olduğunda -seks, yemek, barınma- beyniniz size bu durumu bildirir ve sonucunda acı çekmiş olursunuz. farz-ı misal sevgilinizden ayrıldınız üreme -seks- ihtiyacınız zarar görür ve beyniniz size bu durumun devam etmemesi için acı çektirir ya sevgilinize dönersiniz yâda başka bir sevgili bulursunuz. *buradaki sevgili fuckbuddy de olabilir. lovebuddy de olabilir. pavyondaki veya striptiz kulübündeki insan da olabilir.
duygudaşlık/sempati acısı; bu da evrimsel bir tepki. diğer ikisine benzer ama daha kapsamlısıdır. sadece bireysel değil türsel bir acıdır. televizyon izlerken biri birine vurduğunda dişlerimizi sıkmamız vs bu sebeptendir. diğer memelilerde de vardır. bütün primatlar refleks olarak bunu yapar. insan yavrusunu sahiplenen goril vs... ayna nöronlar karşınızda gördüğünüz acıyı sizde simule ederek türünüzü bazen de canlılığı korumak için yaşanan durumun devamlılığını bitirmek için tepki yaratır: acı çektirir. tecavüze, şiddete gösterdiğimiz tepki bu acı sebebiyledir.
başta dediğim gibi bu acılar kesin sınırlarla ayrılmaz. ortak özelliklerinden bazıları şunlardır; uzun süre maruz kalırsanız duyarsızlaşırsınız. yıllarca yumruğunuz üzerinde şınav çekerseniz yumruk bölgesindeki sinir hücreleri ölür veya yavaşlar ve artık yumruk attığınızda canınız yanmaz. muay-thai dövüşçülerinin kaval kemiği de aynı şekilde low-kick atmaktan acı çekemez olur.
psikolojik acıya da uzun süre maruz kalındığında beklentilerinizden vazgeçmenize sebep olur ve acı süreçlerini hissetmemize sebep olur. hayatları boyunca birçok insan kaybetmiş insanların -genelde yaşlılar- ölümle yeni tanışan insanlara göre -genelde gençler - daha az acı çekmesini sebebi de budur. biz ise buna halk arasında "güç " deriz. psikolojik dayanıklılık -résilience - ile karıştırılmaması gerekir.
duygudaşlık/sempatik acı ise neredeyse hissedilemez konuma gelmiştir. güdümleme ve bilgi çarpıtma ile binlerce insanın ölümü küçük puntolarla yazılır, 5 dakikalık haber videoları ile izlettirilir. biz de bunun sonucunda acıyla uzlaşırız ve türümüzü korumamız için çektiğimiz acıyı hissedemeyiz. kısacası türümüze ihanet ederiz. daha fazla kaynak isteyen duygudaşlık acısı ve ayna nöron konusuna bakabilir. kropotkin'in etik anlayışına bakabilir.
devamını gör...
ortoreksiya nervoza
orto kelimesi düz, doğru; oreksi iştah anlamına gelir. ortoreksiya nevrozası olan bireyler sağlıklı yiyecekleri saplantı haline getirmiş durumdadırlar. sosyal hayatlarında seçimlerinden dolayı yargılanmaktan korktukları için bu yeme bozukluğu bireyin sosyal hayatını tehlikeye atar. birey yalnız kalmak ister. eğer sağlıklı bir seçim yapamazlarsa suçluluk duyarlar ve bunun sonucu olarak kendisini cezalandırmak ister. arındırıcı olduğuna inandığı oruçlar tutarlar veya katı bir diyet uygularlar.
devamını gör...
sinemada sinir bozan durumlar
film başladıktan sonra onur konuğu edasıyla salona girip yerini arama derdine düşenler.
devamını gör...
kısa şiirler
biriyle el ele verince her sıkıntıyı aşamazsınız ama o elin sizi asla bırakmayacağını da bilirsiniz. sevgi; tam olarak budur işte. yangının ortasında serinleten bir damla sudur...
devamını gör...
insanın içini hoş yapan kokular
tam, yarım saat demlenmiş çayın kokusu.
rengi tavşan kanından az açık renkte olacak.
yanına tatlı bir atıştırmalık.
sonrası, fincan fincan, hoş eder içimi.
rengi tavşan kanından az açık renkte olacak.
yanına tatlı bir atıştırmalık.
sonrası, fincan fincan, hoş eder içimi.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
bana iyi gelmeyen alışkanlıklarımı değiştirmeye karar verdim. onlardan yavaş yavaş vazgeçeceğim.
bi de hepimizin sonu hayırlı olsun.
üzgünüm. elim varmıyor bazı şeyleri yok etmeye.
hazır hissettiğim zaman yapacağım. o zaman daha iyi olur diye düşünüyorum. şimdi yapamam yaparsam üzüleceğim biliyorum.
bi de hepimizin sonu hayırlı olsun.
üzgünüm. elim varmıyor bazı şeyleri yok etmeye.
hazır hissettiğim zaman yapacağım. o zaman daha iyi olur diye düşünüyorum. şimdi yapamam yaparsam üzüleceğim biliyorum.
devamını gör...
zamanı durdurmak istenen anlar
çok sevdiğim birine sarıldığım an. böyle kalp atışlarının senkronize olduğunu hissettiğim, kokusunu içine çektiğim an zaman dursun. hatta bazen diyorum ki öleceksem bu an olsun.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının içini ısıtan şeyler
mercimek çorbası.
ez evvel içtim. sıçan gibi ıslanmıştım yağmurda. anında ısıttı harika birşey yahu bu.
ez evvel içtim. sıçan gibi ıslanmıştım yağmurda. anında ısıttı harika birşey yahu bu.
devamını gör...
sfumato
rönesans resmindeki dört temel teknikten biridir. renk ve tonların buharlaşarak birbirine karışması ve böylece konturların görünmez olmasını sağlayan, buğulu bir gölgelemeyi ifade eder. çoğunlukla aydınlıktan karanlığa geçişlerde kullanılır.
devamını gör...
normal sözlük'te çaylaklık
saatin 00.00 ı geçmesi ve yılın son günü olması sebebi ile 1 günlüğüne zaman kavramı ortadan kaldırıldı. nasıl mı?
sözlüğe kayıt oldun.
normal sözlük formatı ve kurallarına uygun 5 tanım girdin.
herhangi birine mesaj atmana gerek yok. beklemek de yok. çat diye yazarsın.
lakin format mühim, 5 tanım yazdım verin yazarlığımı demek olmaz.
kalın sağlıcakla.
sözlüğe kayıt oldun.
normal sözlük formatı ve kurallarına uygun 5 tanım girdin.
herhangi birine mesaj atmana gerek yok. beklemek de yok. çat diye yazarsın.
lakin format mühim, 5 tanım yazdım verin yazarlığımı demek olmaz.
kalın sağlıcakla.
devamını gör...
yağmur başlayınca duygulanmak
çok duygusal olan insanların başına geliyordur bence. nerede bi yağmur nerede bi gözyaşı biz oradayız.
devamını gör...
beyblade (manga)
sonradan birçok serisi çıkmış olsa da ele alacağım yapım 2000 yılında çıkış yapan orijinal beyblade'dir. yapımın 51 bölüm boyunca vurgulamak istediği şey arkadaşlığın ve oynanan oyundan keyif almanın önemidir. beyblade denen zımbırtıyı yerli ağızla ele alacak olursak da sanırım 'topaç' diyebilirim. ancak bazı beybladelerin içinde kutsal canavarlar bulunmaktadır. bu kutsal canavarlar karşılaşma esnasında ortaya çıkar ve kendilerine has yetenekleriyle rakibi alt etmeye çalışır. yapımda ise 5 adet önemli karakter vardır. bunlar: kinomiya takao, (ana karakter.) kai hiwatari, (havalı çocukların favori karakteri.) max mizuhara, ray kon ve bilgiç'tir. (gözlüklü küçük beyblade oyuncusu olmayan velet.) yapımda karakterler önce japonya'da ülke genelinde düzenlenen turnuvaya katılır. turnuvayı takao kazanır, kai ise ikinci olur. ray ve max'le beraber ilk 4'e giren oyuncuların sırası belli olur. bu dörtlü bundan sonra "japon takımı" olarak anılacaktır. bilgiç ise oyuncuların beybladelerine bakım yapmak, tamir etmek, rakibi analiz etmek amacıyla japon takımı'na teknik sorumlu olarak dahil olur. oluşan bu ekip akabinde düzenlenen asya turnuvası'na katılır. orada şampiyon olup avrupa turnuvası'na doğru emin adımlarla ilerlerler. her ne kadar belli başlı zorluklar yaşamış olsalar da avrupa turnuvası'nı da kazanırlar. (kazanamasalar çizgi film biter olum, dimi?) bu turnuvanın ardından da dünya turnuvası'na katılırlar. burada finalde karşılaşacakları rakip "rus takımı"dır. rus takımı son derece acımasız, çirkef, ancak bir o kadar da güçlü oyunculardan oluşmaktadır. kutsal canavarları da kendileri gibi kötü niyetlidir. ancak yazının başında da belirttiğim gibi kazanmamın formülü arkadaşlıktır. bu nedenle ruslar hariç tüm rakipleri ile bir ittifak oluştururlar. çünkü her ne kadar birbirlerine düşman gibi gözükseler de hepsinin ortak amacı beyblade oynamak, beybladeleri korumak ve yaygınlaştırmaktır. rusların kötü emellerine beyblade gibi masum bir unsuru alet etmek istemezler. ayrıca söylemeden edemeyeceğim, ruslara karşı oluşturulan bu ittifaktan ben bi nato kokusu almadım diyemem. (senaristin aklına gerçekten nato gelmiş midir onu bilemiyorum.) devam edecek olursam hepinizin tahmin edebileceği üzere japon takımı'mız rus takımı'nı alevli meyve tabağı edasıyla döndürerek evire çevire tokatlamıştır. (bu kadar kolay olmadı tabii. benim algıma gelmeyin.) ayrıca neredeyse 40-45 bölüm boyunca bir kez yüzü gülmeyen ve takım arkadaşlarına değer vermeyen kai, son bölümlerde ana fikre son derece uygun bir kişiliğe bürünmüştür. tüm yönleriyle ele alamamış olsam da önemli bir kısmını anlatmış olduğum bu yapımın yeri benim için çok ayrıdır. ankara dışkapı'da rus pazarı (ulan yine mi ruslar!) denen yerden çakma beybladeler alıp beraber kırılana kadar tepside döndürdüğümüz alper adlı arkadaşıma selamlar. maddi anlamda düze çıktığım bir vakit birkaç orijinal beyblade ve tepsi olmayan bir arena almayı düşünmekteyim.
devamını gör...