babanın en iyi olduğu konu
çok güzel soğan doğrar
devamını gör...
herkes yanlış biliyor diye bile bile yanlış yazmak
(bkz: bir de bayıl istersen feriha)
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının takipçi sayıları
bugün itibarı ile 278 takipçi.
teşekkürler sevgili kafa sözlük ailesi.
beni izlemeye devam edin.
teşekkürler sevgili kafa sözlük ailesi.
beni izlemeye devam edin.
devamını gör...
clytie (yazar)
bu zamana kadar nickaltına tanım girmediğime inanamıyorum. kendisi sözlükte en sevdiğim yazarlardan biri. eğlenceli gifleri ve renkli kişiliği var. ayrıca ince minnoş parmakları olduğu bilgisi de geldi.
seviyorum seni clytie.*
seviyorum seni clytie.*
devamını gör...
yoldaş benjamin franklin vs kafa sözlük diye bir yer varmış üye olucam lan
tercih hakkımı vs'den yana kullanıyorum.*
devamını gör...
mastürbasyon
ergenlikte yeme, içme kadar zorunlu hale gelen aktivite.
devamını gör...
amelie
şu anda kaç çift orgazm oluyor?
14!
14!
devamını gör...
165 cm erkek
benden 7 cm uzun olan karşı cins. babamın “boyu uzun olanın aklı kısa olur “diyerek beni motive etmesiyle o da kendini motive edebilir
devamını gör...
berthe morisot
tam adı berthe marie pauline morisot olan 1841-1895 yılları arasında yaşamış fransız izlenimci ressam. sanat tarihindeki kadınlarda sık sık gördüğümüz gibi, morsiot da varlıklı bir aileye doğmuştur. ailesinde birçok sanatçı olması da kariyerinin başlamasına ve ilerlemesine vesile olmuştur.
ressamın ilk resim öğretmeni joseph guichard, bir kadın olarak ressamlık kariyerine devam etmesinin neredeyse imkansız olduğunu söylese de morisot asla pes etmemiş ve azimle yoluna devam etmiştir.
kariyerine çoğu ressam gibi louvre'daki eserleri kopyalayarak başlamıştır. louvre'da geçirdiği zaman sayesinde de edouard manet ve claude monet gibi sanatçılarla tanışmış ve izlenimcilik akımının önemli bir parçası haline gelmiştir. ilerleyen yıllarda edouard manet'nin kardeşi eugene manet ile evlendi.
kadın bir sanatçı olduğu için morisot'un resimleri, zarafeti ve hafifliği nedeniyle erkek eleştirmenler tarafından sık sık fazla kadınsı olmakla eleştirildi ve sürekli narin gibi sıfatlarla anıldı. oysaki aynı tarzda eser veren erkek meslektaşlarının resimleri çoğunlukla özgün ve çığır açıcı gibi güçlü sıfatlarla nitelendiriliyordu.
1890'da morisot, bir sanatçı olarak ciddiye alınma mücadeleleri hakkında bir deftere şunları yazdı: "tüm istediğim eşitlik iken bir kadına eşit olarak davranan bir erkek olduğunu sanmıyorum. fakat biliyorum ki ben de onlar kadar değerliyim."
morisot, kariyerinin ilk yıllarında diğer izlenimciler gibi resmindeki nesneleri açık havada gerçek halleriyle gözlemleyerek resim yaptı. 1880 civarında, o sırada edouard manet ve eva gonzalès'in de denediği bir teknik olan astarsız tuvaller üzerinde resim yapmaya başladı ve zaten hafif, belli belirsiz olan fırça darbeleri daha da gevşek hale geldi.
morisot'un resimlerinde sık sık yaşadığı zorlukları ve ikilemleri görürüz. ait olduğunu sınıfın ve toplumun kadınlardan bekledikleriyle kendi istekleri, olduğu kişi sürekli çakışıyordu.
aradan onlarca yıl geçmesine rağmen kadınların maruz kaldıkları zorlukların pek de değişmemiş olması morisot'un hayatını okudukça beni daha da derinden sarsıyor.
kız kardeşi ve yeğenini resmettiği the cradle adlı eseri.

woman at her toilette

view of paris from the trocadero: bu eserde morisot korkuluklara dayanmış iki kadını resmetmiş. o yıllarda fransa'daki bir kadının yanında bir erkek olmadan dışarı çıkması bile hoş karşılanmıyordu. bu iki kadının tek başlarına paris manzarasına karşı dayandığı demirler, özgürlüklerinin nasıl kısıtlandığına bir sembol oluşturuyor.
ressamın ilk resim öğretmeni joseph guichard, bir kadın olarak ressamlık kariyerine devam etmesinin neredeyse imkansız olduğunu söylese de morisot asla pes etmemiş ve azimle yoluna devam etmiştir.
kariyerine çoğu ressam gibi louvre'daki eserleri kopyalayarak başlamıştır. louvre'da geçirdiği zaman sayesinde de edouard manet ve claude monet gibi sanatçılarla tanışmış ve izlenimcilik akımının önemli bir parçası haline gelmiştir. ilerleyen yıllarda edouard manet'nin kardeşi eugene manet ile evlendi.
kadın bir sanatçı olduğu için morisot'un resimleri, zarafeti ve hafifliği nedeniyle erkek eleştirmenler tarafından sık sık fazla kadınsı olmakla eleştirildi ve sürekli narin gibi sıfatlarla anıldı. oysaki aynı tarzda eser veren erkek meslektaşlarının resimleri çoğunlukla özgün ve çığır açıcı gibi güçlü sıfatlarla nitelendiriliyordu.
1890'da morisot, bir sanatçı olarak ciddiye alınma mücadeleleri hakkında bir deftere şunları yazdı: "tüm istediğim eşitlik iken bir kadına eşit olarak davranan bir erkek olduğunu sanmıyorum. fakat biliyorum ki ben de onlar kadar değerliyim."
morisot, kariyerinin ilk yıllarında diğer izlenimciler gibi resmindeki nesneleri açık havada gerçek halleriyle gözlemleyerek resim yaptı. 1880 civarında, o sırada edouard manet ve eva gonzalès'in de denediği bir teknik olan astarsız tuvaller üzerinde resim yapmaya başladı ve zaten hafif, belli belirsiz olan fırça darbeleri daha da gevşek hale geldi.
morisot'un resimlerinde sık sık yaşadığı zorlukları ve ikilemleri görürüz. ait olduğunu sınıfın ve toplumun kadınlardan bekledikleriyle kendi istekleri, olduğu kişi sürekli çakışıyordu.
aradan onlarca yıl geçmesine rağmen kadınların maruz kaldıkları zorlukların pek de değişmemiş olması morisot'un hayatını okudukça beni daha da derinden sarsıyor.
kız kardeşi ve yeğenini resmettiği the cradle adlı eseri.

woman at her toilette

view of paris from the trocadero: bu eserde morisot korkuluklara dayanmış iki kadını resmetmiş. o yıllarda fransa'daki bir kadının yanında bir erkek olmadan dışarı çıkması bile hoş karşılanmıyordu. bu iki kadının tek başlarına paris manzarasına karşı dayandığı demirler, özgürlüklerinin nasıl kısıtlandığına bir sembol oluşturuyor.
devamını gör...
göz teması kuramayan insan
otizm belirtilerinden birini yaşayan insan olma ihtimali yüksektir.
yıllar önce ilk buluşma sırasında gözlerime o kadar dikkatli bakmamasını söylediğim biri yüzünden anksiyete krizi geçirmiştim. gözlerini kırpmadan bakıyordu. hâlâ düşündüğüm zaman kalbime öküz oturuyor gibi hissediyorum. rahatsız olduğumu söylediğim halde o şekilde dakikalarca bakmasının travmasını hâlâ üzerimden atamadım. kendimi bir kafese kapatılmış gibi hissediyorum. şu an bile. ne kadar basit görünüyor ama benim için nasıl yıkıcı.
ne yazık ki çoğunluk bu şekilde göz teması kuruyor. dünya üzerinde sadece kendilerinin yaşadığını zanneden, otizmlilerin sosyal hayatin içinde olduğunu fark etmeyen tipler. otizmlilerin empati yapamadığını düşünerek onları öteki olarak görüp 2021 yılında bile hâlâ sosyal hayata dair öğrenilmiş bilgilerini guncellemekten aciz bir topluluk ile yaşıyoruz. korkunç bir durum. kendileri empati yapabiliyor olsalar mesela bu surekli göz teması saçmalığına son verebilirlerdi diye düşünüyorum. çünkü bir taraf nörolojik sebepler nedenli göz teması kuramıyor. eee senin için sürekli göz teması kurmamak sorun değilse neden vahşi hayvan gibi bakıyorsun?
ya da vücuduna dokunulmasindan oldukça rahatsız olan bir kalabalık varken neden konuşurken insanlara dokunuyorsun? bunlar aslında sahiden üzerinde durulması lazım mevzular.
yani gençler bir insan sizinle sürekli göz teması kuramıyorsa avına saldıracak vahşi hayvan gibi bakmayın. siz de ara ara gözlerinizi kaçırın. sosyal iletişim sizin bildiğiniz kurallardan oluşmuyor. sürekli göz teması kurmadan iletişim kurabilir, anlaşabilir, hatta gözlerinize ayda bir bakabilen birine aşık bile olabilirsiniz. yine bir insanın göz teması kuramaması onu yalancı ya da güvenilmez biri yapmaz. sadece sağlıklı göz teması kuramayan insan yapar. karşılıklı göz kaçırmak bu kadar zor olmamalı. bir otizmli ısrarla gözlerine bakan birinin olduğu ortamdan kaçamadığı zaman sabaha kadar ağlıyor. yani senin mutlaka göz göze geleceğiz takıntın bir otizmlinin akıl sağlığından daha önemli değil.
valla biraz gelişmiş bir ülke olsaydık şu basit bilgi öğle kuşağında kamu spotu olarak yayınlanırdı. çünkü ben göz teması kurmayan insanların güvenilmez bulunmasından ve hımmm çakala bak diyip iyice göz teması kurulmasından çok sıkıldım. göze bakarak o insanın ne kadar dolandırıcı olabileceğini anlayacağını zannediyor insanlar. bunlar sahiden garip şeyler.
yıllar önce ilk buluşma sırasında gözlerime o kadar dikkatli bakmamasını söylediğim biri yüzünden anksiyete krizi geçirmiştim. gözlerini kırpmadan bakıyordu. hâlâ düşündüğüm zaman kalbime öküz oturuyor gibi hissediyorum. rahatsız olduğumu söylediğim halde o şekilde dakikalarca bakmasının travmasını hâlâ üzerimden atamadım. kendimi bir kafese kapatılmış gibi hissediyorum. şu an bile. ne kadar basit görünüyor ama benim için nasıl yıkıcı.
ne yazık ki çoğunluk bu şekilde göz teması kuruyor. dünya üzerinde sadece kendilerinin yaşadığını zanneden, otizmlilerin sosyal hayatin içinde olduğunu fark etmeyen tipler. otizmlilerin empati yapamadığını düşünerek onları öteki olarak görüp 2021 yılında bile hâlâ sosyal hayata dair öğrenilmiş bilgilerini guncellemekten aciz bir topluluk ile yaşıyoruz. korkunç bir durum. kendileri empati yapabiliyor olsalar mesela bu surekli göz teması saçmalığına son verebilirlerdi diye düşünüyorum. çünkü bir taraf nörolojik sebepler nedenli göz teması kuramıyor. eee senin için sürekli göz teması kurmamak sorun değilse neden vahşi hayvan gibi bakıyorsun?
ya da vücuduna dokunulmasindan oldukça rahatsız olan bir kalabalık varken neden konuşurken insanlara dokunuyorsun? bunlar aslında sahiden üzerinde durulması lazım mevzular.
yani gençler bir insan sizinle sürekli göz teması kuramıyorsa avına saldıracak vahşi hayvan gibi bakmayın. siz de ara ara gözlerinizi kaçırın. sosyal iletişim sizin bildiğiniz kurallardan oluşmuyor. sürekli göz teması kurmadan iletişim kurabilir, anlaşabilir, hatta gözlerinize ayda bir bakabilen birine aşık bile olabilirsiniz. yine bir insanın göz teması kuramaması onu yalancı ya da güvenilmez biri yapmaz. sadece sağlıklı göz teması kuramayan insan yapar. karşılıklı göz kaçırmak bu kadar zor olmamalı. bir otizmli ısrarla gözlerine bakan birinin olduğu ortamdan kaçamadığı zaman sabaha kadar ağlıyor. yani senin mutlaka göz göze geleceğiz takıntın bir otizmlinin akıl sağlığından daha önemli değil.
valla biraz gelişmiş bir ülke olsaydık şu basit bilgi öğle kuşağında kamu spotu olarak yayınlanırdı. çünkü ben göz teması kurmayan insanların güvenilmez bulunmasından ve hımmm çakala bak diyip iyice göz teması kurulmasından çok sıkıldım. göze bakarak o insanın ne kadar dolandırıcı olabileceğini anlayacağını zannediyor insanlar. bunlar sahiden garip şeyler.
devamını gör...
napıyorsun sorusuna verilecek en ilginç cevap
küçük çocuklara “napıyorsun?” diye sorduğumda verdikleri cevaplardır.
-napıyorsun bakalım umut?
-hiç bişi yapmıyorum...
gerçekten çocukların kafası ilginç çalışıyor biz yetişkinlere göre. biz o anla ilgili bir şeyler anlatmaya çalışırız ya da saçmalarız ama çocuklar gerçekçi ve bir o kadar da ilginç oluyorlar...
-napıyorsun bakalım umut?
-hiç bişi yapmıyorum...
gerçekten çocukların kafası ilginç çalışıyor biz yetişkinlere göre. biz o anla ilgili bir şeyler anlatmaya çalışırız ya da saçmalarız ama çocuklar gerçekçi ve bir o kadar da ilginç oluyorlar...
devamını gör...
herr holz
kendi ismimim altına bir daha yazmam umuyorum. ama illa ki cevap hakkı doğuyor.
birincisi pkk ile bir alakam yok.
bunu ispat etmeye çalışmayacağım zira hukukta iddianın sahibi iddiayı ispatla mükelleftir.
gelelim asıl mevzuya.
sizin derdiniz benim ideolojik yaklaşımım değildir. ben bir anarşistim. bu çağda anarşist olmak elbette kolay değil. o yüzden olabildiğince anarşist diyelim.
sizin derdiniz sizi iyi ifşa ediyor oluşum.
rte, süslü süleylan, akepe, mehape... kilit kelimeler bunlar.
bunlar hakkında yazdığım hiç bir şeyi silmedim. bakabilirsiniz. peki bunlar hakkında yazdığım her hangi bir yazımı yalanlayabilecek, çürütebilecek bir yiğit var mı burada?
şu yazdığın yalandır, iftiradır diyebilir misiniz?
yok. o yüzden her zamanki gibi ucuz olan yolu seçtiniz.
adam hoşunuza gitmiyor mu?
pkkhühühüh
fedöööhhhh
hayınnn....
vatan.
bayrak.
din.....
yemezler oğlum yemezler.
benim üzerimden aklanmak olmaz.
benimle uğraşan bir kaç kişi var ki yazdıkları ortada.
alenen ışid sempatizanlığı yapıyorlar. kimse de bir şey demesin diye süslü süleyman gibi rol yapıyorlar. bakın bizim kutsala dil uzattı bla bla bla....
ayrıca hakkımda yazmak isterim ki;
ben bilime inanırım, sizin dininize değil.
ben fizikçilere, felsefecilere, iktisatçılara, matematikçilere ve ressamlara inanırım, sizin peygamber dediğiniz kişilere değil.
ben hür irademe inanırım, sizin bilmem neye bağladığınız şeylere değil.
ben dünyadaki bir ağacı kendimden kıymetsiz görmem asla. sizin gibi "insan yaratılanların en şereflisidir" yalanına değil.
ben eşitliğe inanırım, sizin gibi iki kadının şahitliği bir erkeğinkine eşittire değil.
boşuna uğraşmayın.
sizin iman ettiğiniz kuranı sizden çok okudum. sizi sizden daha iyi tanıyan biriyim. sizin içinizde büyüdüm. her türlü riyakarlığınızı, sahtekarlığınızı, hile ve oyununuzu sizin kadar iyi biliyorum.
siz gidin cüppeli hocanız gelsin kısacasası.
birincisi pkk ile bir alakam yok.
bunu ispat etmeye çalışmayacağım zira hukukta iddianın sahibi iddiayı ispatla mükelleftir.
gelelim asıl mevzuya.
sizin derdiniz benim ideolojik yaklaşımım değildir. ben bir anarşistim. bu çağda anarşist olmak elbette kolay değil. o yüzden olabildiğince anarşist diyelim.
sizin derdiniz sizi iyi ifşa ediyor oluşum.
rte, süslü süleylan, akepe, mehape... kilit kelimeler bunlar.
bunlar hakkında yazdığım hiç bir şeyi silmedim. bakabilirsiniz. peki bunlar hakkında yazdığım her hangi bir yazımı yalanlayabilecek, çürütebilecek bir yiğit var mı burada?
şu yazdığın yalandır, iftiradır diyebilir misiniz?
yok. o yüzden her zamanki gibi ucuz olan yolu seçtiniz.
adam hoşunuza gitmiyor mu?
pkkhühühüh
fedöööhhhh
hayınnn....
vatan.
bayrak.
din.....
yemezler oğlum yemezler.
benim üzerimden aklanmak olmaz.
benimle uğraşan bir kaç kişi var ki yazdıkları ortada.
alenen ışid sempatizanlığı yapıyorlar. kimse de bir şey demesin diye süslü süleyman gibi rol yapıyorlar. bakın bizim kutsala dil uzattı bla bla bla....
ayrıca hakkımda yazmak isterim ki;
ben bilime inanırım, sizin dininize değil.
ben fizikçilere, felsefecilere, iktisatçılara, matematikçilere ve ressamlara inanırım, sizin peygamber dediğiniz kişilere değil.
ben hür irademe inanırım, sizin bilmem neye bağladığınız şeylere değil.
ben dünyadaki bir ağacı kendimden kıymetsiz görmem asla. sizin gibi "insan yaratılanların en şereflisidir" yalanına değil.
ben eşitliğe inanırım, sizin gibi iki kadının şahitliği bir erkeğinkine eşittire değil.
boşuna uğraşmayın.
sizin iman ettiğiniz kuranı sizden çok okudum. sizi sizden daha iyi tanıyan biriyim. sizin içinizde büyüdüm. her türlü riyakarlığınızı, sahtekarlığınızı, hile ve oyununuzu sizin kadar iyi biliyorum.
siz gidin cüppeli hocanız gelsin kısacasası.
devamını gör...
türk bayrağının kökeni
roma ile zerre kadar alakası olmayan cezayir , pakistan , libya , malezya , mortitanya ve daha pek çok ülke bayrağında hilal sembolünü kullanır . sebebi hilalin islamı temsil etmesidir . diyelim ki libya ve cezayir osmanlı torpağı olduğu için ay ve yıldıza sahip . pakistan , malezya ve mortianya da mı osmanlı toprağıydı?
yıldıza gelecek olursak , yıldızın türklüğü temsil ettiği 1000 yıllık kaynaklarda dahi vardır , özbekistan ve türkmenistan bayrakları örnek olarak verebiliriz , hatta azerbaycan bayrağındaki 8 köşeli yıldızın da her kolunun ayrı bir türk boyunu temsil ettiği rivayet edilir .
kısacası 1400 yıl önce gelmiş bir dinin sancağı olan hilali , 500 yıl önce fethedilen romadan kalma bir sembol olarak görmek mantık dışıdır ,
hilal ve yıldızın romadan kalma bir sembol olduğuna inanmak tarih bilmemezliktir .
yıldıza gelecek olursak , yıldızın türklüğü temsil ettiği 1000 yıllık kaynaklarda dahi vardır , özbekistan ve türkmenistan bayrakları örnek olarak verebiliriz , hatta azerbaycan bayrağındaki 8 köşeli yıldızın da her kolunun ayrı bir türk boyunu temsil ettiği rivayet edilir .
kısacası 1400 yıl önce gelmiş bir dinin sancağı olan hilali , 500 yıl önce fethedilen romadan kalma bir sembol olarak görmek mantık dışıdır ,
hilal ve yıldızın romadan kalma bir sembol olduğuna inanmak tarih bilmemezliktir .
devamını gör...
corona biterken sözlüğün entübe olması
öhöm! evet dostlar, uzun zamandır sosyal mecra olarak nerdeyse tek kullandığım mecra burası. kısa çalışma zamanıma denk geldi kaydım, öyle bir birikim kusma yaşadım aldı başını gitti tanımlar. akabinde rutinim, ufak kaçamak keyfim oldu tanımlar yazmak. bir tanımımı zoraki yazmadım, net. tamam çok boş tanımım vardır sırf eleştiri amaçlı ama herkesin tarzı başka. ama şu an sözlük bana kör düğüm gibi hissettiriyor. yahu 2-3 gün girmiyorum, hala stoğa girmeyen ürün gibi yazacak başlık yok! daha burası şenlenmeden gidildi discord sunucuları panayırları kuruldu. ok tamam ben de dahil oldum ama baktım sunucu değil, george orwell 1984 özeti! big brother is watching us modu. onu geçtim adliye koridoru gibi, mübaşir lazım eğleneceğin platformu bulman için. kıssadan hisse ben burada yazmayı çok seviyorum, elimden geleni yaptığımı da profilimden anlarsınız ama terkedilmiş viran eylediniz burayı! yapmayın etmeyin.
devamını gör...
sığmazam
türk şiirinin en çoşkun kalemi olan nesimi'nin çağları aşan şiiri.
bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam
cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam
kevn ü mekândır âyetim zâta gider bidâyetim
sen bu nişân ile beni bil ki nişâne sığmazam
kimse gümân ü zann ile olmadı hakk ile biliş
hakkı bilen bilir ki ben zann ü gümâna sığmazam
sûrete bak vü ma'nîyi sûret içinde tanı kim
cism ile cân benim velî cism ile câna sığmazam
hem sadefim hem inciyim haşr ü sırât
bunca kumâş ü raht ile ben bu dükâna sığmazam
genc-i nihân benim ben uş ayn-ı ayân benim ben uş
gevher-i kân benim ben uş bahr ile kâna sığmazam
arş ile ferş ü kâf ü nûn bende bulundu cümle çün
kes sözünü uzatma kim şerh u beyâna sığmazam
gerçi muhît-i a'zâmım adım âdem durur âdemim
dâr ile kün fekân benim ben mu mekâna sığmazam
cân ile hem cihân benim dehr ile hem zamân benim
gör bu latifeyi ki ben dehr ü zamâna sığmazam
encüm ile felek benim vahy ile melek benim
çek dilini vü epsem ol ben bu lisâna sığmazam
zerre benim güneş benim çâr ile penc ü şeş benim
sûreti gör beyân ile çünkü beyâna sığmazam
zât ileyim sıfât ile kadr ileyim berât ile
gül-şekerim nebât ile piste-dehâna sığmazam
şehd ile hem şeker hem şems benim kamer benim
rûh-ı revân bağışlarım rûh-ı revâna sığmazam
tîr benim kemân benim pîr benim civân benim
devlet-i câvidan benim îne vü âna sığmazam
yer ü gökü düzen benim geri dönüp bozan benim
cümle yazı yazan benim ben bu dîvâna sığmazam
nâra yanan şecer benim çarha çıkar hacer benim
gör bu odun zebânesin ben bu zebâne sığmazam
gerçi bugün nesîmîyim hâşîmîyim kureyşîyim
bundan uludur âyetim âyet ü şâna sığmazam.
bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam
cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam
kevn ü mekândır âyetim zâta gider bidâyetim
sen bu nişân ile beni bil ki nişâne sığmazam
kimse gümân ü zann ile olmadı hakk ile biliş
hakkı bilen bilir ki ben zann ü gümâna sığmazam
sûrete bak vü ma'nîyi sûret içinde tanı kim
cism ile cân benim velî cism ile câna sığmazam
hem sadefim hem inciyim haşr ü sırât
bunca kumâş ü raht ile ben bu dükâna sığmazam
genc-i nihân benim ben uş ayn-ı ayân benim ben uş
gevher-i kân benim ben uş bahr ile kâna sığmazam
arş ile ferş ü kâf ü nûn bende bulundu cümle çün
kes sözünü uzatma kim şerh u beyâna sığmazam
gerçi muhît-i a'zâmım adım âdem durur âdemim
dâr ile kün fekân benim ben mu mekâna sığmazam
cân ile hem cihân benim dehr ile hem zamân benim
gör bu latifeyi ki ben dehr ü zamâna sığmazam
encüm ile felek benim vahy ile melek benim
çek dilini vü epsem ol ben bu lisâna sığmazam
zerre benim güneş benim çâr ile penc ü şeş benim
sûreti gör beyân ile çünkü beyâna sığmazam
zât ileyim sıfât ile kadr ileyim berât ile
gül-şekerim nebât ile piste-dehâna sığmazam
şehd ile hem şeker hem şems benim kamer benim
rûh-ı revân bağışlarım rûh-ı revâna sığmazam
tîr benim kemân benim pîr benim civân benim
devlet-i câvidan benim îne vü âna sığmazam
yer ü gökü düzen benim geri dönüp bozan benim
cümle yazı yazan benim ben bu dîvâna sığmazam
nâra yanan şecer benim çarha çıkar hacer benim
gör bu odun zebânesin ben bu zebâne sığmazam
gerçi bugün nesîmîyim hâşîmîyim kureyşîyim
bundan uludur âyetim âyet ü şâna sığmazam.
devamını gör...
özür dilerim
insanlarin agzina sakiz olmus soz obegi.
ozur dileyince her seyin normale donecegi, hayata gulluk gulistanlik devam edilecegi ongoruluyor nedense.
ozur dilenecek bir davranista bulunulduysa, o davranisin tekrar etmemesi gerekir mantiken. etmiyorsa zaten ozur dilemeye gerek yok ama ediyorsa bosa agzini yoruyorsun demektir.
en ufak tartismada ya da olayda ozur dilenince anlamini da yitiriyor ayrica ya. abi niye surekli ozur diliyorsunuz? yap-ozur dile-onarilsin dongusu beni cok yoruyor cok.
ha ozur dilenip tekrar ayni davranisa maruz birakilma da kisinin kendi enayiligi, sorry not sorry.
dilemeyin olm her seyden ozur, degeri kalsin bazi seylerin.
ozur dileyince her seyin normale donecegi, hayata gulluk gulistanlik devam edilecegi ongoruluyor nedense.
ozur dilenecek bir davranista bulunulduysa, o davranisin tekrar etmemesi gerekir mantiken. etmiyorsa zaten ozur dilemeye gerek yok ama ediyorsa bosa agzini yoruyorsun demektir.
en ufak tartismada ya da olayda ozur dilenince anlamini da yitiriyor ayrica ya. abi niye surekli ozur diliyorsunuz? yap-ozur dile-onarilsin dongusu beni cok yoruyor cok.
ha ozur dilenip tekrar ayni davranisa maruz birakilma da kisinin kendi enayiligi, sorry not sorry.
dilemeyin olm her seyden ozur, degeri kalsin bazi seylerin.
devamını gör...
asla anneme uçan tekme atmayacağım gerçeği
karnında iken annesine tekme attığını bilmeyen yazar beyanı.
devamını gör...
fakirlerin hala yaşıyor olabilmesi
bu hayatı istediğini yaparak zenginler,daima şükrederek fakirler yaşıyor zaten.ortadirek hep yarım hep eksik.
devamını gör...
açıklama ve anlama
açıklama ve anlama, tüm bilimler için önem arz eden ve iç içe olan faaliyetlerdir. insan, doğası gereği tabiatıyla bilmek, anlamak ister. bunun bir adım sonrası da açıklamadır. anlama ve açıklama eylemleri, asırlardır insanları meşgul eden ve diğer canlılardan keskin bir şekilde ayıran sayılı olgulardan birisi olmuştur. bu iki faaliyetin benzer olduğu yönleri kolayca görebiliriz. mesela, ikisi de insanî merakın bir ürünüdür. aristoteles’in sözünde belirttiği gibi “bütün insanlar doğal olarak bilmek ister.” iki faaliyet de birbiri olmadan çok şey ifade etmez. çünkü anlayıp açıklayamayan insan, bilgiyi yayamayacak ve lokal bir aydınlanma ile sınırlı kalınacaktır. bir diğer yandan açıklama zaten anlamadan yapılamayacağı için tezat olacak örneği düşünemeyiz bile. çağlar ilerledikçe ve bilim de artık günümüzdeki haline bürünmeye başladıkça artık bu iki eylem farklı manalar kazanmıştır. çünkü bilimler artık dallanıp budaklanmaya ve metotları da ayrışmaya başlamıştır. örnek olarak doğa bilimleri ve sosyal bilimleri vermemiz mümkündür. sosyal bilimlerin metotları, doğa bilimlerinden ayrıştığı için “bilim” kavramı da tartışılabilir olmuştur ve benim okuduğum kaynaklara göre sosyal bilimlerden bilim unvanının alınmasını yeğleyen pozitivist bir kitle de oluşmuştur. fakat yüzyıllar önce böyle bir ayrım yoktu ve açıklama, anlama faaliyetleri de yüzeysel bir şekilde değerlendirilebilirdi. ancak şu an bilimlere göre bu tür bir ayrım yapmamız mümkündür ve yapılıyor. açıklama, daha çok doğa bilimleri ile özdeşleştirilirken; anlama faaliyeti ise sosyal bilimlerle özdeşleştirilmektedir. bunun sebebi bu bilimlerin ortaya çıkış sebepleridir. sosyal bilimlerin var olma sebebinin anlamak, doğa bilimlerinin ise olan olayları açıklamak olduğunu görebiliyoruz. bu keskin ayrım, açıklama ve anlamanın eskiye nazaran modern dünyada yapılmakta olan ayrımını gözler önüne seren bir ayrımdır. yani kısaca günümüzde açıklama ve anlamanın ayrıştığı nokta, bilimlerin ve bilim yapanların motivasyonları ve var olma nedenleridir. elbette ki bu sadece benim açımdan ve çok küçük bir pencereden bakılarak yapılmış bir yorumdur. ancak yapılan farklı yorumların oluşturacağı senteze bir katkı da bizi doğruya bir basamak daha yaklaştıracaktır.
devamını gör...
