sonuna kadar desteklediğim kampanyadır. şöyle yapan kadın, böyle olan erkek, şu kız, bu kız diye diye bütün ana sayfayı bu tarz başlıklar kaplıyor.
devamını gör...

taşınabilir daktilo, sarı renkte, hâlen çalışıyor.

dedem almanya'ya giden ilk kuşak işçilerdendi. yıllarını bir oto tamirhanesinde boyundan büyük lastikleri takıp çıkararak geçirdi. her zaman çok muntazam yaşamaya çalışan, işyerindeki üniforması dahil jilet gibi düzgün ve tertemiz giyinen biriydi. bir gün bile traşsız gördüğümü hatırlamıyorum. bu muntazam duruşu sofradan kişisel alışkanlıklarına kadar her aşamada belli olurdu hayatının, ilkokul mezunu olmasına rağmen kurduğu yazılı iletişimde bile. zamanında büyükanneme yazdığı mektupları ve kartpostalları bulup inci gibi el yazısına şaşkınlıkla bakakalmıştım. oradaki işçiliği sürerken resmi makamlara yazacağı dilekçeleri düzgün olsun diye gidip iyisinden çantalı bir daktilo almış, bugünün masaüstü bilgisayarları gibi. ülkeye kesin dönüş yaptıktan sonra bile sigorta kurumlarına, devlet dairelerine dilekçe yazacağı zamanlarda büyük bir ciddiyetle daktilosunu her zaman oturduğu koltuğun hemen yanında bulunan hafif yüksekçe kahve sehpasına yerleştirir, kapağını dikkatle açar, çok önemli bir evrak yazacakmış gibi kırık beyaz renkte kağıtla kopya kağıdını üst üste koyup ruloya yerleştirir ve dikkatle yazmaya başlardı. olur da hata yaparsa başka bir şey için kullanmak üzere o kağıtları ayrı bir dosyaya koyardı. yazıya dair her şeye o zamanlardan bu yana ilgi duymama rağmen nedense hiç "ben de yazabilir miyim?" dediğimi anımsamam, daktilonun tuşlarına basarkenki o ciddiyeti bende ilginç bir çekingenlik uyandırırdı hep. yazacağını yazdıktan sonra da aynı özenle daktilonun gereken ayarlamalarını kontrol eder, kapağını kapatır ve her zamanki yerine koyardı. dedemi 99 depreminden iki gün önce kaybettik, halen bir yerde aynı düzenle yaşadığını hayal etmek gelir ara ara içimden. büyükannemi de birkaç yıl önce kaybettikten sonra evi boşaltırken bu daktiloyu buldum. yazdığı müsvedde dosyası hiçbir yerden çıkmadı, ama o kırık beyaz kağıtlar, daktilonun tüm araç gereci çantasıyla birlikte oradaydı. şimdi bu daktilo benim ufak tefek çevirilerimi biraz silik bir mürekkeple aynı kağıtlara geçiriyor. onun kadar özenle kullanabilmem pek mümkün olmaz belki ama elimden geldiğince iyi bakmaya çalışıyorum kendisine. çünkü o daktilo tuşlarına basan eller serin yaz akşamlarında izmir'in ışıklarını birlikte izleyelim diye iki çift bardağa benim için soğuk süt, kendisine de bira doldururdu. balkonda içeceklerimizi yudumlarken sessizce manzarayı izler, tek sözcüğe ihtiyaç duymadan derin bir muhabbete dalardık.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

pazartesi sabahı kendimi akışta görmem şoku cem uzan'a hapis şokundan büyüktü bence.
ne kaçışı? işimiz var, laf dalaşına girelim diye mi bekleyecektim?
ne engeli? sadece kendim gibi düşünen insanları okumak istesem burada ne işim var?
ne ayıbı? ayıp konusunu hiç açmasak daha iyi değil mi?
bir şey söylerken tepkiye de hazır olmak gerek.
devamını gör...

kendisi genelde beni okumaz ve oylamaz eğlenceli bir şey yazmadıysam, bugün de yazdıklarıma baktım, eğlenceli değiller ama kendisi her nasılsa bugün beğenileriyle mutlu eden yazar oldu beni, şaşkınım rakun.

satranç oynayalım demiştik, turnuvayı gördük özendik, açarız botları yan tarafa, kendi tarzımızda oynarız dedik çat çat. sonra vazgeçtik, uno oynadık geçen. tüm kartları bitirip 'uno' deyince ben nasıl bir hırs yaptı bu, gözleri doldu. durur muyum hiç, anlık çektim fotoğrafını. her zaman kazanamazsın rakun, ayrıca kartları neden yedin ki *?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

o kadar zaman geçti hala...hep sevdim.

severus snape
devamını gör...

2 tanesini bilmiyorum, geri kalan 70'lik büyük günah her daim kabulüm..

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

abd'li ünlü rapçi. ölümünün ardından epey bi komplo teorisi üretilmiştir. halen yaşadığına inanan bir kesimde yok değil.
devamını gör...

sözlüğün naçizane demirbaşlarından. şahsımı 1 nisan şakası ile rahatsız etmiş olup gereken cevabı almıştır *
(bkz: biz bunun cevabını 15 temmuzda verdik)
komik ve güzel tanımlarıyla, yerinde tespitleriyle beni hep gülümsetmiş minnoş yazar. varlığıyla buraları kıymetlendirmeye devam etsin lütfen.
(bkz: şak diye 1 nisan şakası yapsam ne yapabilirsin ki)
(bkz: ona küçük süprüzler yapın)
devamını gör...

trabzon da tedavi edilip doğaya salınmasının akabin de yozgat’ta avcılar tarafından vurulan yakalı toy kuşundan sonra bitlis’te de yaralı bir toy kuşu bulundu. tedavisi yapıldıktan sonra doğal ortamına bırakılacak. bakalım ne kadar uçabilecek, bunu nerede, kim vuracak?
100 yıl da 3. kez görülen, nesli tükenmekte olan ve avlanması yasaklanarak kırmızı listeye alınan ürkek kuş.
devamını gör...

hiç gerek yoktur.
istediğim zaman kimseye sipariş vermeden nickaltı girdirebiliyorum.
yapmam gereken sadece o kişiyi sinirlendirmek.
hemen damlar nickaltıma.
devamını gör...

bunu sürekli belirtmemizin nedenini şekersiz içmeye başladığınızda anlarsınız ancak. yanlışlıkla bir tane şeker atılsa bile çok tatlı gelir, içilemez.
devamını gör...

mark twain kitabıdır.

hepimizden üç kulaç daha derinde yaşayan ve döneminin kuşkusuz en büyük yazarı sayılan, william faulkner’ın kendini ve diğer amerikan yazarlarını onun varisi saydığı bir yazardır mark twain. katı bir emperyalist olan twain bu görüşünü 180 derecelik bir dönüşle tersine çevirir. o artık bir anti- emperyalisttir. ama mark twain’i mark twain yapan özellik bence bunların hiçbiri değldir.

o, benim okurken en çok güldüğüm yazardır. mizahın edebiyatı sulandırmadan nasıl yapılacağını en usta şekilde kanıtlamıştır edebiyat alemine hem de daha 1900’lü yıllara bile gelmeden. bazı mizahi öyküleri okurken insan sadece komik olduğunu ya da öyle olması gerektiğini anlar ve başka bir tepki vermez ancak mark twain okurken net bir tepkiniz vardır. gülersiniz. bize anlatmak istediklerini doğrudan anlatmaktansa daha farklı bir yol seçer twain ve der ki; “bir kediyi kuyruğundan taşıyan bir adam başka bir şekilde öğrenilecek bir şeyi öğrenir.” twain insanları güldürmenin neşelenmek için yeterli ve geçerli bir yol olduğuna inanır.

“bir atın hikayesi” bir öykü kitabıdır ve içinde “ölüm zarı” diye bilinen ünlü öykü de vardır. bloga yazmak için tekrar ve farklı bir yayından okuduğum kitap çevirinin önemini de bana bir kez daha göstermiş oldu. mark twain’i kötü bir çeviriden okumayınız. bu ek bilgiden sonra kitaba dönebilirim. “ölüm zarı”nda küçük bir çocuğun babasını hayatını nasıl kurtardığını anlatırken militarizme de hafiften bir dokundurur. “alonzo fıtz clarence and rosannah ethelton’ın aşkı” öyküsü ise garip bir aşk hikayesidir ki telefon marifetiyle sürdürülen ve nihayete erdirilen bir aşkı anlatır. zamane aşklarının örnek alması gereken bir öyküdür. “bir yargılama”da da önce idam edilip sonra yargılanmak istenen bir adamın hikayesi vardır ki ben okurken ciddi kahkahalar savurdum. en uzun hikaye olan “bir atın hikayesi”nde buffalo bill’in atının ağzından dinlersiniz öyküyü çoğu zaman ve bu öyküde yine askeri bir ortamda geçer ve içinde de çok sevimli bir kız çocuğu vardır.

mark twain çok büyük bir yazar olduğunu zaten ölmeden önce kanıtlama şansına erişmiş bir yazardır. okunmasını tavsiye etmek haddim değil elbette ama kitaplarına ilginizi çekmeye cesaret edebilirim sanırım. size yabancı olmadığına emin olduğum bu yazarı bir kez daha anma fırsatı olarak sunuyorum bu kitabı.

mark twain’in sözleriyle bitiriyorum yazımı:
araştır, hayal et ve keşfet…
devamını gör...

her alanda bitter çikolatanın ezip gececegine inandigim versustur. bitter cikolatayi herkes sevmez bu dogrudur lakin, bu cikolatayi sevenler bilir ki, bir cikolatadan alinacak hazzın en top noktasini bitter verir. ustelik sagliklidir, en iyi antioksidanlardan biridir, kalp dostudur. gunde ufak bir miktar bile olsa tuketilmesi onerilir. ayrica kahvenin yanina en cok bu cikolata yakisir...
devamını gör...

kürtçe hırsız.
devamını gör...

nickaltı goygoylarında sözlük içi navigasyonu iyileştirerek kullanıcı deneyimini artıracak hede.
devamını gör...

son zamanlarda patlak veren ve ekşi sözlüğe de taşınmış olaylar hepimizin malumudur. bu sebepten bu olayları tekrardan özet geçmenin pek bir anlamı yoktur. neyse bu olaylar silsilesinde vardığım sonuç ise başlıkta belirtmiş olduğum durumdur. spawn isimli yazarımız hayatımızdaki en temel özgürlüklerinden birisi olan malafat görme özgürlüğünü kullanmak istemiş ve de bu özgürlükten de 8000 tanımlı yazarımız sayesinde yararlanmıştır. burada spawn isimli yazarımızın yapmış olduğu yanlış ise bu 8000 tanımlı yazarımızın kuyusunu kazmaktır. kendisinin yapması gereken bu yazara teşekkür edip çiçek göndermesiydi ama o bu yolu tercih etmiş bulunmaktadır. sonuçta, insanlar kendi vermiş olduğu kararlardan sorumludur değil mi?

bu olay ayrıca bize malafatların daha fazla gün yüzüne çıkması gerektiğini göstermiştir. malafatlar günün pek çok saatinde insan içine çıkmamaktadır. malafatların daha sık avlu izinlerine benzer bir şekilde hava alması gerekir. malafatlar üzerinde kurulan bu tahakküme çok karşı olduğumu belirtmek isterim. ayrıca hepimizin bildiği üzere batıda malafat görme hakları oldukça ilerledi ve ilerliyor. bu hak aynı zamanda batı ile olan entegrasyonumuz için de oldukça kritiktir.

sonuç olarak, spawn kardeşimiz oldukça idealist bir tutum takınıp özgürlüğünün peşinden gitmiştir yani hakkını aramıştır. bu sebepten dolayı linçlenmesini çok yanlış buluyorum.

edit: bir de spawn çok efendi yazardı ama fena bir kusuru vardı. kafa sözlük yazarları kendisine gereğinden fazla güveniyordu. ah be spawn pek çok kişiyi hayal kırıklığına uğrattın.

bak işte oluyor mu böyle:
#1247698
devamını gör...

ispanyolca’da görüşürüz bebeğim anlamına gelmektedir.1991 yılında yayımlanan (bkz: terminatör 2) filminde (bkz: arnold schwarzenegger)’in ölmeden önce söylediği bu replik, ikonikleşerek uzunca bir zaman hatırlarımızda kalmıştır.
devamını gör...

ardından beyin hücrelerim öldü, onlar bana sbs'de lazımdı diye ağlamama ve dershane pikniğindeki herkese rezil olmama sebebiyet veren acı hadise.
devamını gör...

kadına çalışma der . eve kendisi para getiriyor diye her gün kadını aşağılar ."senin karnını doyuruyorum "der.yok öyle dünya siz özgürlüğümüzü istemedikçe biz daha çok istiyoruz .
devamını gör...

sevgisini gösteremediğinde kendisi gibi olamadığını hisseden insandır aynı zamanda. enbisevdiklerimizi yüz yoğurmalı, ellemeli sarılmalı sevemeyeceksek ne yapacağım ben bu sevgiyi yav?! gerçekten de sevgimi gösteremediğim soğuk insanlarla bir müddet sonra iletişimi koparmış oluyorum istemsiz. çünkü nedense bu insanlar sevginin, sevilmenin karşılık verilmesi gereken bir şey, bir zorunluluk olduğunu düşünüyor. siz sevginizi gösterdiğinizde zoraki samimiyetsiz bir karşılık alıyorsunuz, öyle yapay bir tavır ki püüü bu ne yahu? hiç mi anan, baban yakın bir dostun, sevgilin seni sevmedi, kenara köşeye sıkıştırıp öpmeye çalışmadı, sarılcam diye boğmak istemedi evladım diye sorasım geliyor... böyle de olabilir çoğu insan sevgiyi ve sevilmeyi inanın bilmiyor zaten hep şaşkınlıkla karşılanıyorum* ancak sevginin değişim yaratma gücü var. ilk başlarda şaşıran insanlar zamanla öyle kıymetini biliyor ki bu sevilme halinin insan iyice tokatlamalı sevmek istiyor. * bazı insan da aşamıyor bunu duvar olmaya devam ediyor, üzücü vallahi...

bu insan için sürekli aldatılacaktır, örselenecektir vs entryleri giriliyor. siz çok yanlış anlıyorsunuz arkadaşlar: aldatılmak, kandırılmak vb tüm kötü şeylerin sorumluluğu size ait değil. siz sevginizi gösterdiğiniz için aldatılmıyorsunuz karşınızdaki insan karaktersiz bir yaratık olduğu için bu eylemi yapıyor. karşınızdaki insanların negatif eylemlerinin sorumluluğunu kendi üzerinize almayın çiçeklerim. biz enbisevdiklerimizi sevmelere, sarılmalara doyamamaya devam...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim