efsuncu baba
hüseyin rahmi gürpınar'ın türk edebiyat klasikleri serisinde bulunan bir kitabıdır.
kitabın yazım tarihi 1924'tür.
türkiye iş bankası kültür yayınları günümüz türkçesiyle yayınını yapmıştır bu güzel romanın.
efsuncu baba büyüyle, simyayla, tılsımla uğraşan; define aramak, madeni altına çevirmek, yıldıznamelerden alemin sırrını çözmek gibi heveslere kapılmış bir zat-ı muhteremdir. batıl inanışların peşinden sürüklenen, her adımını bu hurafelere göre atan bir karakterimiz vardır kitabımızda. her bulduğu define haritasının peşinden koşar. edirnekapı ve topkapı arasında gömülü olduğuna inandığı hazinenin anahtarı binbirdirek'te bulunmaktadır ve romanımız binbirdirek üzerinde anlatımlarla devam eder. romanımızın ana anlatımın da iki ermeni delikanlı (kirkor ve agop) mevcut ve romanın büyük bir kısmında seslendirmeler anlatımlar ve roman akışı bu karakterler üzerinden işler.
bu tarz türk edebiyatı klasiklerinde aslında beni en çok heyecanlandıran kısım eski dönem tabirler, kelimeler, farklı dillerden romanlara işlenen kelimeler, günümüzde kullanmayı bıraktığımız kelimeler.
efsuncu baba romanında da bu tarz kelimeler oldukça mevcut.
kısaca yazmak gerekirse
devr-i dilara - "en güzel devir" , "en hoş zaman" anlamında, ıı. meşrutiyet devri için kullanılan niteleme
ahbar - ermenice "erkek kardeş"
meskürat - sikke haline getirilmiş madeni paralar, akçeler.
bızdık - küçük çocuk (erm.)
huddam - cin çağıran hocaların belli dualar okuayarak kendilerine bağladıkları ve istedikleri hizmeti gördürdükleri cin veya cinler
itikafa - bir yere kapanıp dışarıya çıkmadan yalnızca ibadetle meşgul olma
saka tebeşiri - osmanlı'da su hizmeti veren sakalar, getirdikleri suyun hesabını evin kapısına tebeşirle işaretleyerek tutarlar.
cism-i latif - beş duyuyla kavranamayan cin, peri, melek vb bedensiz varlıklar
arşın- eskiden kullanılan ve yaklaşık 68 santimetreye denk gelen uzunluk ölçüsü
ilmü'l-kehane - kehanet, gaipten haber verme ilmi
ilmü'l-havass - manevi tesir, efsunlama, büyücülük ilmi
ilmü'r-raky - yükselme ilmi
ilmü'l-azaim - kötü şeyleri def etmek için yazılan dualar ilmi
...
son olarak, vapurda, metroda veya sahil kenarında çay yudumlarken "bir çırpıda" tabiriyle okunabilecek akıcı, keyifli bir klasik romanımızdır.
kitabın yazım tarihi 1924'tür.
türkiye iş bankası kültür yayınları günümüz türkçesiyle yayınını yapmıştır bu güzel romanın.
efsuncu baba büyüyle, simyayla, tılsımla uğraşan; define aramak, madeni altına çevirmek, yıldıznamelerden alemin sırrını çözmek gibi heveslere kapılmış bir zat-ı muhteremdir. batıl inanışların peşinden sürüklenen, her adımını bu hurafelere göre atan bir karakterimiz vardır kitabımızda. her bulduğu define haritasının peşinden koşar. edirnekapı ve topkapı arasında gömülü olduğuna inandığı hazinenin anahtarı binbirdirek'te bulunmaktadır ve romanımız binbirdirek üzerinde anlatımlarla devam eder. romanımızın ana anlatımın da iki ermeni delikanlı (kirkor ve agop) mevcut ve romanın büyük bir kısmında seslendirmeler anlatımlar ve roman akışı bu karakterler üzerinden işler.
bu tarz türk edebiyatı klasiklerinde aslında beni en çok heyecanlandıran kısım eski dönem tabirler, kelimeler, farklı dillerden romanlara işlenen kelimeler, günümüzde kullanmayı bıraktığımız kelimeler.
efsuncu baba romanında da bu tarz kelimeler oldukça mevcut.
kısaca yazmak gerekirse
devr-i dilara - "en güzel devir" , "en hoş zaman" anlamında, ıı. meşrutiyet devri için kullanılan niteleme
ahbar - ermenice "erkek kardeş"
meskürat - sikke haline getirilmiş madeni paralar, akçeler.
bızdık - küçük çocuk (erm.)
huddam - cin çağıran hocaların belli dualar okuayarak kendilerine bağladıkları ve istedikleri hizmeti gördürdükleri cin veya cinler
itikafa - bir yere kapanıp dışarıya çıkmadan yalnızca ibadetle meşgul olma
saka tebeşiri - osmanlı'da su hizmeti veren sakalar, getirdikleri suyun hesabını evin kapısına tebeşirle işaretleyerek tutarlar.
cism-i latif - beş duyuyla kavranamayan cin, peri, melek vb bedensiz varlıklar
arşın- eskiden kullanılan ve yaklaşık 68 santimetreye denk gelen uzunluk ölçüsü
ilmü'l-kehane - kehanet, gaipten haber verme ilmi
ilmü'l-havass - manevi tesir, efsunlama, büyücülük ilmi
ilmü'r-raky - yükselme ilmi
ilmü'l-azaim - kötü şeyleri def etmek için yazılan dualar ilmi
...
son olarak, vapurda, metroda veya sahil kenarında çay yudumlarken "bir çırpıda" tabiriyle okunabilecek akıcı, keyifli bir klasik romanımızdır.
devamını gör...
yavuz turgul
türk sinema tarihinin en efsane senarist ve yönetmenlerinden biridir.
şener şen özellikle son zamanlar da sadece onunla çalışıyor.
5-6 yılda bir senaryo yazıyor ama filmi ses getiriyor.
şener şen özellikle son zamanlar da sadece onunla çalışıyor.
5-6 yılda bir senaryo yazıyor ama filmi ses getiriyor.
devamını gör...
işsizler iş beğenmiyor
cüzdanı kaba olan sığırların kurduğu cümledir.
devamını gör...
işsizlik
istihdam alanı yaratılmaması sonucu bireylere yüklenilen sıfat.
haziran 2018' de mezun oldum. askerlik ile beraber 2 seneyi geçti işsizliğim. 2020 kpss hazırlandım ancak istediğim puanı alamadım. özel sektör deneyim istiyor. deneyim yok. ya da referans isteniyor. yeni başlayan çalışana asgari ücret teklif ediliyor. olağan haftalık çalışma saatlerinin üzerinde çalışma saatleri sunuluyor. devlet istihdam alanı yaratmıyor. üniversiteden mezun olmak artık kriter olarak sayılmıyor. üniversite bitirmenin yanında kendinizi geliştirmeniz isteniyor, program bilmeniz isteniyor, tecrübe şartı aranıyor, az maaş veriliyor, esnek çalışma saatleri sunuluyor. sonra gençler iş beğenmiyor deniliyor. çalışanların birçoğu da mezun olduğu bölümün dışındaki işlerde çalışıyor. insan ister istemez umutsuzluğa ve boşluğa düşüyor. insan bir süre geçtikten sonra ne iş olsa çalışırım demeye başlıyor. kenarda para biriktiririm veya hobilerim için paramı kullanayım fikirlerini kenara bırakıp artık sırf bir işe yaradığını hissetmek adına karnını doyurmak uğruna asgari ücretle bir yerlerde işe giriyorlar. artık doğru ile yanlış birbirine girmiş durumda. istihdam mı yaratılmıyor biz mi iş beğenmiyoruz? bizler mi sertifika almadığımız için, hem okuyup hem tecrübe edinmediğimiz için işsiziz? ilkokuldan beri hayatım sınavlarlz geçti hala daha sınavlarla cebelleşiyorum. velhasıl sınavlara girmekle bitmiyor. arz talep dengesinin sağlanması gerekiyor artık bir şekilde. bu sağlanana kadar bizim hayatımız geçip gidiyor.
edit: kötünün örnek olarak gösterilmesi zaten durumun gözler önüne serilmesine yetiyor. ben istiyorum ki herkes iyi şartlarda çalışsın, verdiği emeğin karşılığını alabilsin. iş sahibi olmaktaki amaç yalnızca para kazanmak değildir. türlü türlü işler yapılabilir. önemli olan insanın yıllarını verdiği, dirsek çürüttüğü, emek harcadığı, sevdiği meslekte çalışabilmesi. yeri geliyor evde geçirilen vakitten daha fazla vakit işte geçiyor. eşinizin çocuğunuzun yüzünü gördüğünüzden çok iş arkadaşlarınızın yüzünü görüyorsunuz. bu yüzden insanların çalışma koşullarının iyi olmasını istemesinde herhangi bir sakınca yok. sunulan çözüm önerisi insanların kendisini geliştirmesi mi? bunun işsizliğe çözüm olması mümkün değildir. bu toplumu değil bireyleri kurtarır. herkes üniversite okusun, herkes sertifika alsın, herkes tecrübe edinsin. bir sonraki işe alma kriteri ne olacak peki? suyun altında 10 dakika nefessiz kalabilmek mi? sistemin insanları yarış atı gibi kullanmasının önüne geçmek gerekli. bu süreç böyle devam ettikçe yarın başka yetkinlikler istenecek ertesi gün başka yetkinlikler. böyle devam ettiği sürece işsizlik sorunu hep bir sorun olarak kalmaya devam edecektir. bu bireysel bir sorun değildir.
memurlar yatıyor algısını genelleme yapmayı da doğru bulmuyorum. birçok memur da yoğun mesai harcayarak evlerine ekmek götürüyor. polis de doktor da bir memur. yatıyor diyebilir miyiz? ayrıca kimi insanların hayali gayet tabii memur olmak olabilir. bu hayalin; memuriyetin "memur olayım da yatayım." zihniyetinden kaynaklandığı anlamına gelmez. bu söylediğim böyle düşünenlerin olmadığı anlamına da gelmez.
iş bulamamaktan veya bana sunulan işlerden mızmızlandığımda yok. kendimi geliştirmeyip iş bana altın tepside sunulsun diye de bir isteğim yok. her insan gibi benimde hatalarım eksiklerim var. ancak bu sorunun çözülmesi için benim veya herhangi birinin ekstra çaba sarfetmesi yetmez, yetmeyecek. benim canım yanmazsa başkasının canı yanacak. bencilce değil kolektif olarak düşünmemiz gerek.
haziran 2018' de mezun oldum. askerlik ile beraber 2 seneyi geçti işsizliğim. 2020 kpss hazırlandım ancak istediğim puanı alamadım. özel sektör deneyim istiyor. deneyim yok. ya da referans isteniyor. yeni başlayan çalışana asgari ücret teklif ediliyor. olağan haftalık çalışma saatlerinin üzerinde çalışma saatleri sunuluyor. devlet istihdam alanı yaratmıyor. üniversiteden mezun olmak artık kriter olarak sayılmıyor. üniversite bitirmenin yanında kendinizi geliştirmeniz isteniyor, program bilmeniz isteniyor, tecrübe şartı aranıyor, az maaş veriliyor, esnek çalışma saatleri sunuluyor. sonra gençler iş beğenmiyor deniliyor. çalışanların birçoğu da mezun olduğu bölümün dışındaki işlerde çalışıyor. insan ister istemez umutsuzluğa ve boşluğa düşüyor. insan bir süre geçtikten sonra ne iş olsa çalışırım demeye başlıyor. kenarda para biriktiririm veya hobilerim için paramı kullanayım fikirlerini kenara bırakıp artık sırf bir işe yaradığını hissetmek adına karnını doyurmak uğruna asgari ücretle bir yerlerde işe giriyorlar. artık doğru ile yanlış birbirine girmiş durumda. istihdam mı yaratılmıyor biz mi iş beğenmiyoruz? bizler mi sertifika almadığımız için, hem okuyup hem tecrübe edinmediğimiz için işsiziz? ilkokuldan beri hayatım sınavlarlz geçti hala daha sınavlarla cebelleşiyorum. velhasıl sınavlara girmekle bitmiyor. arz talep dengesinin sağlanması gerekiyor artık bir şekilde. bu sağlanana kadar bizim hayatımız geçip gidiyor.
edit: kötünün örnek olarak gösterilmesi zaten durumun gözler önüne serilmesine yetiyor. ben istiyorum ki herkes iyi şartlarda çalışsın, verdiği emeğin karşılığını alabilsin. iş sahibi olmaktaki amaç yalnızca para kazanmak değildir. türlü türlü işler yapılabilir. önemli olan insanın yıllarını verdiği, dirsek çürüttüğü, emek harcadığı, sevdiği meslekte çalışabilmesi. yeri geliyor evde geçirilen vakitten daha fazla vakit işte geçiyor. eşinizin çocuğunuzun yüzünü gördüğünüzden çok iş arkadaşlarınızın yüzünü görüyorsunuz. bu yüzden insanların çalışma koşullarının iyi olmasını istemesinde herhangi bir sakınca yok. sunulan çözüm önerisi insanların kendisini geliştirmesi mi? bunun işsizliğe çözüm olması mümkün değildir. bu toplumu değil bireyleri kurtarır. herkes üniversite okusun, herkes sertifika alsın, herkes tecrübe edinsin. bir sonraki işe alma kriteri ne olacak peki? suyun altında 10 dakika nefessiz kalabilmek mi? sistemin insanları yarış atı gibi kullanmasının önüne geçmek gerekli. bu süreç böyle devam ettikçe yarın başka yetkinlikler istenecek ertesi gün başka yetkinlikler. böyle devam ettiği sürece işsizlik sorunu hep bir sorun olarak kalmaya devam edecektir. bu bireysel bir sorun değildir.
memurlar yatıyor algısını genelleme yapmayı da doğru bulmuyorum. birçok memur da yoğun mesai harcayarak evlerine ekmek götürüyor. polis de doktor da bir memur. yatıyor diyebilir miyiz? ayrıca kimi insanların hayali gayet tabii memur olmak olabilir. bu hayalin; memuriyetin "memur olayım da yatayım." zihniyetinden kaynaklandığı anlamına gelmez. bu söylediğim böyle düşünenlerin olmadığı anlamına da gelmez.
iş bulamamaktan veya bana sunulan işlerden mızmızlandığımda yok. kendimi geliştirmeyip iş bana altın tepside sunulsun diye de bir isteğim yok. her insan gibi benimde hatalarım eksiklerim var. ancak bu sorunun çözülmesi için benim veya herhangi birinin ekstra çaba sarfetmesi yetmez, yetmeyecek. benim canım yanmazsa başkasının canı yanacak. bencilce değil kolektif olarak düşünmemiz gerek.
devamını gör...
kele beylik vermişler önce tarağı yasaklamış
bulunduğu makamın hakkını veremeyen kişileri anlatan cümledir.
devamını gör...
otobandakiyanlizdusakabin
bir çok insanın nedense takıntı haline getirdiği "yalnız" kelimesi nickinde yanlış yazıldığı için bir çok yazarın sinirini bozan yazar tanesi.
can sıkıntısından nicki böyledir. "yalnız" kelimesini yanlış yazan her insanı dövmek istediğiniz bu zamanda elbet nasıl yazıldığını biliyordur.
aldığı bir çok mesajdan dolayı bu tanımı yazmak zorunda hissetmiştir.*
can sıkıntısından nicki böyledir. "yalnız" kelimesini yanlış yazan her insanı dövmek istediğiniz bu zamanda elbet nasıl yazıldığını biliyordur.
aldığı bir çok mesajdan dolayı bu tanımı yazmak zorunda hissetmiştir.*
devamını gör...
twitter’a hikaye özelliği gelmesi
cok lazimmis gibi eklenilen, twitter’in kalite fisini cekecek ozellik.
kurulus sekli yazarak paylasimda bulunulacak mikroblog sitesiyken, belki de bu ozellik nedeniyle link kaydirmali hikayeler yigini haline gelecek.
instagram’da bolca karsimiza cikan “new post” hikayeleri, burada karsimiza “new tweet” olarak cikmasa bari.
kurulus sekli yazarak paylasimda bulunulacak mikroblog sitesiyken, belki de bu ozellik nedeniyle link kaydirmali hikayeler yigini haline gelecek.
instagram’da bolca karsimiza cikan “new post” hikayeleri, burada karsimiza “new tweet” olarak cikmasa bari.
devamını gör...
nagehan alçı'nın öğretmenleri suçlaması
bu kapanma öncesi okullar teker teker kapatıldı koronadan dolayı sınıflar öğretmenler hep birbirine bulaştırdı ve bölgesel olarak okulların bazıları kapatıldı. bir çok aile çocuklar yüzünden corona oldu.
bunları görmezden gelip hala okul demeyi doğru bulmuyorum.
hem milli eğitim bakanimiz dunyanin en iyi online eğitim uygulaması eba dır diyor. nagihan abla yoksa sen ak partiye karşı mi geliyorsun *
ey nagihan alçı sen kimsin ya
bunları görmezden gelip hala okul demeyi doğru bulmuyorum.
hem milli eğitim bakanimiz dunyanin en iyi online eğitim uygulaması eba dır diyor. nagihan abla yoksa sen ak partiye karşı mi geliyorsun *
ey nagihan alçı sen kimsin ya
devamını gör...
engellenen yazarın hala tanımlarınızı artılaması
tavşan dağa küsmüş dağın haberi yoktur durumu bu.
belki tanımları değerlendirirken yazara göre değilde beğenisine göre değerlendirme yapıyordur. yani misal ben bazen akışta tanım okurken yazara dikkat bile etmiyorum. şimdi beni engellemiş sayın yazar ben nereden bileyim yani hem engellese kaç yazar o tanım o fikir benim için doğru ve beğenilesiyse beğenirim. kime ne?
biri beni kedi paylaşıyorum ve onun girdiği başlığa farklı fikirde bir tanım girdim diye engellemişti. ve bunu alalen yazmıştı yine aynı başlığa. sonra bir süre başlıklardan bana gönderme yapmaya devam etti. ki bu kişiyle bir merhabamız birbirimizin tanımlarını okumuşluğumuz bile yok. hani bu nefret nereden geliyor bilmiyorum. onun girdiği tanımı fark bile etmeden o a demişken ben b demişim. sonra profiline girip bu arkadaş bana niye saldırdı diye baktığımda anladım ki mesaj atacaktım beni engellediğini gördüm. gerçekten engellemişti yani. neyse baktım bir süre bu da yetmemiş uzun bir süre bana gönderme yapıyor sonra ben o gün dellendim (aslında o gün çok zor bir gün geçirmiştim ve sözlüğe girdiğimde olayı görünce patlama noktam olmuştu. yoksa normalde yine gülüp geçmem gerekiyordu. gerçi uzun soluklu bir meseleydi aynı durumu daha öncede yapmıştı bunun etkiside büyük.) ve buna devam edersen bir sonraki adresim nickaltın olacak yazdım. ve ilginçtir ki hiç alakasız kişiler kendi üstüne alındı ya da üzerine vazife kabul etti bu sözü. ya da kendilerince dalga geçmeye çalıştılar. gördüm ve güldüm bunlara. hiçbirine cevap bile vermedim. o kişiyle aramda olan durum çok başkaydı ona sinirlenme olayım onun tavrı vs işte. ama diğerlerinin tepkileri bir hayli komik geldi ki. aralarında sevdiğim yazarlar bile vardı. o kişi olmak üzere hiçbirini enellemedim. gerek duymadım çünkü burayı onlar kadar ciddiye almıyorum. yo yo sözlüğü değil. evet sözlüğü pek ciddiye alıyorum ve seviyorum ama bu tavırla, artık onun adı ciddiye almak mı nedir bilemiyorum? bu tavırla yaklaşamıyorum sözlüğe ve tanımlara.
hah alemler ya milleti kolluyorlar kim ne demiş neye ne tepki vermiş. milletin tanımlarına göndermeler falan sürekli başkalarını eleştirme çabaları gülünesi durumlar. hani her şeyin en iyisini ben biliyorum havası, bir kasmalar çocuk çocuk hareketler. ego yarışları, tanımlar üzerinden had bildirme ama diğer yandan had bilmeme olayları. yaşlarına vereyim diyorum? aman verdim gitti hahaha.
bu arada o beni engelleyen vatandaş uçmağa gitmiş. üzüldüm yani duyunca ama sürekli oraya buraya saldırmanın sonu bu. diğerlerine duyurular.
az sakin olun, kasmayın, kastırmayın ya da öte de oynayın...
saygılar... *
belki tanımları değerlendirirken yazara göre değilde beğenisine göre değerlendirme yapıyordur. yani misal ben bazen akışta tanım okurken yazara dikkat bile etmiyorum. şimdi beni engellemiş sayın yazar ben nereden bileyim yani hem engellese kaç yazar o tanım o fikir benim için doğru ve beğenilesiyse beğenirim. kime ne?
biri beni kedi paylaşıyorum ve onun girdiği başlığa farklı fikirde bir tanım girdim diye engellemişti. ve bunu alalen yazmıştı yine aynı başlığa. sonra bir süre başlıklardan bana gönderme yapmaya devam etti. ki bu kişiyle bir merhabamız birbirimizin tanımlarını okumuşluğumuz bile yok. hani bu nefret nereden geliyor bilmiyorum. onun girdiği tanımı fark bile etmeden o a demişken ben b demişim. sonra profiline girip bu arkadaş bana niye saldırdı diye baktığımda anladım ki mesaj atacaktım beni engellediğini gördüm. gerçekten engellemişti yani. neyse baktım bir süre bu da yetmemiş uzun bir süre bana gönderme yapıyor sonra ben o gün dellendim (aslında o gün çok zor bir gün geçirmiştim ve sözlüğe girdiğimde olayı görünce patlama noktam olmuştu. yoksa normalde yine gülüp geçmem gerekiyordu. gerçi uzun soluklu bir meseleydi aynı durumu daha öncede yapmıştı bunun etkiside büyük.) ve buna devam edersen bir sonraki adresim nickaltın olacak yazdım. ve ilginçtir ki hiç alakasız kişiler kendi üstüne alındı ya da üzerine vazife kabul etti bu sözü. ya da kendilerince dalga geçmeye çalıştılar. gördüm ve güldüm bunlara. hiçbirine cevap bile vermedim. o kişiyle aramda olan durum çok başkaydı ona sinirlenme olayım onun tavrı vs işte. ama diğerlerinin tepkileri bir hayli komik geldi ki. aralarında sevdiğim yazarlar bile vardı. o kişi olmak üzere hiçbirini enellemedim. gerek duymadım çünkü burayı onlar kadar ciddiye almıyorum. yo yo sözlüğü değil. evet sözlüğü pek ciddiye alıyorum ve seviyorum ama bu tavırla, artık onun adı ciddiye almak mı nedir bilemiyorum? bu tavırla yaklaşamıyorum sözlüğe ve tanımlara.
hah alemler ya milleti kolluyorlar kim ne demiş neye ne tepki vermiş. milletin tanımlarına göndermeler falan sürekli başkalarını eleştirme çabaları gülünesi durumlar. hani her şeyin en iyisini ben biliyorum havası, bir kasmalar çocuk çocuk hareketler. ego yarışları, tanımlar üzerinden had bildirme ama diğer yandan had bilmeme olayları. yaşlarına vereyim diyorum? aman verdim gitti hahaha.
bu arada o beni engelleyen vatandaş uçmağa gitmiş. üzüldüm yani duyunca ama sürekli oraya buraya saldırmanın sonu bu. diğerlerine duyurular.
az sakin olun, kasmayın, kastırmayın ya da öte de oynayın...
saygılar... *
devamını gör...
kitaplarla ilgili takıntılar
evden hangi amaçla çıkarsam çıkayım yanıma 3 kitap alırım her zaman. bir tanesi o an okumakta olduğum kitaptır ki bu çok normal bence. ikincisi sıraya koyduğum, elimdeki kitap bitince başlayacağım kitaptır ki bu da fazlasıyla normal. üçüncüsü de eğer herhangi bir nedenden dolayı - sel, deprem, terörist saldırı, zombi istilası vs. - bir yerde mahsur kalırsam diye tedbir olarak ki bence bu da bir yere kadar normal.
devamını gör...
tanımını beğendiğin yazarın beğenileriyle geri dönmesi
çağımızın son nezaket kırıntılarıdır.
devamını gör...
aramadan başlık açanlar ceza alsın kampanyası
aramadan başlık açanlar zorla radyo programına çıkarılsın ve aramazsan arama yar şarkısını söylesin. bence çok anlamlı..
devamını gör...
şiir bilen şiir okuyan şiirden konuşabilen yazarlar lokali
keşke herkes şiir ruhlu olsa diyorum. ne güzel olurdu. havada mis gibi şiirler uçuşurdu. toplanıp çay içerken şiirler hakkında münakaşa etmemiz gereken konular var.
devamını gör...
kuzu no honkai
tamamen boş beleş bir animedir. konusu şudur.
iki tane velet bulunmakta, bunlar öğretmenlerine aşık, bir gün bu veletlerden biri "lan madem hocalarımıza yavşıyamıyoruz, gel biz manita olalım." diyor ve sıkıcılıkla dolu bölümler başlıyor.
bölümlerinin mantığı seviş + psikolojik dram kas + ağla ve seviş + aldatarak seviş olarak ilerlerken, anime size hiçbir şey sunmuyor.
karakterlerin ses sanatçılar ve çizimler çöp değil en azından, buna bir lafım yok fakat zaten anime 23 dakikaysa 15 dk çok az hareket görüyoruz, kısaca 15 dk boyunca resim izliyoruz desem yeridir.
finaline doğru merakla gidiyorum, üst düzey bir final yapsalar bile (ki bu yapıtta nasıl bir final çıkabilir a** dedirtmiştir) puanıma pek bir etkisi olmayacak.
çünkü animede ne olay örgüsü var, ne bir düşünce var, araya ufak psikolojik durumları açıklayan sahneler sokuşturulmuş olsa bile, izleyicilerin anlamadığına yemin edebilirim.
velhasıl kelam, güzel bir anime değildir. turkanimedeki 1k olan beğenisine bakmayın. mal puanıda aynı oranda abartıdır.
seviş + seviş + daha çok seviş animesi. puan yakında eklenecektir.
iki tane velet bulunmakta, bunlar öğretmenlerine aşık, bir gün bu veletlerden biri "lan madem hocalarımıza yavşıyamıyoruz, gel biz manita olalım." diyor ve sıkıcılıkla dolu bölümler başlıyor.
bölümlerinin mantığı seviş + psikolojik dram kas + ağla ve seviş + aldatarak seviş olarak ilerlerken, anime size hiçbir şey sunmuyor.
karakterlerin ses sanatçılar ve çizimler çöp değil en azından, buna bir lafım yok fakat zaten anime 23 dakikaysa 15 dk çok az hareket görüyoruz, kısaca 15 dk boyunca resim izliyoruz desem yeridir.
finaline doğru merakla gidiyorum, üst düzey bir final yapsalar bile (ki bu yapıtta nasıl bir final çıkabilir a** dedirtmiştir) puanıma pek bir etkisi olmayacak.
çünkü animede ne olay örgüsü var, ne bir düşünce var, araya ufak psikolojik durumları açıklayan sahneler sokuşturulmuş olsa bile, izleyicilerin anlamadığına yemin edebilirim.
velhasıl kelam, güzel bir anime değildir. turkanimedeki 1k olan beğenisine bakmayın. mal puanıda aynı oranda abartıdır.
seviş + seviş + daha çok seviş animesi. puan yakında eklenecektir.
devamını gör...
bir filmde başrol olsanız ne olurdu sorunsalı
ayla.
pulp fiction
matrix.
pulp fiction
matrix.
devamını gör...
yazım hatalarını linçlemek
demet akalın' la benim türkçem aynı değilse, o veya yazım hatası yapmayı ısrarla sürdüren biri, neden benimle aynı kefeye konsun?
sen yazım hatası yap diye icat edilmedi bu alfabe. gerekirse kelimelerin önünde takımını giyeceksin. biraz saygı !
sen yazım hatası yap diye icat edilmedi bu alfabe. gerekirse kelimelerin önünde takımını giyeceksin. biraz saygı !
devamını gör...
şermin
tevfik fikret'in 1914 yılında çocuklar için yazdığı şiirlerden oluşan ve aynı yıl yayımlanmış olan şiir kitabı. ayrıca şairin son eseridir.
devamını gör...
özlemek bahsi
bugün haftalardır goremedigim babamı ziyarete gittigim için ilk kısmını dinleyemedigim radyo programı konusu.
yol boyu düşündüm ama özlemek bahsini.
insan kendini güvende hissettiği yeri ve kendine güvendiği anları özlüyor en çok. bir de kafasında hiç bir pürüz, sorumluluk, iş,güç olmadan uyuyabildigi geceleri özlüyor.
annem hep; "gündüzleri peşinizde kostugum yetmiyor gibi gece olup kafamı yastığa koyunca aklım birinizde kalbim birinizde oluyor. hiç huzurlu uykum yok." derdi. şimdi ben de gözlerim yorgunluktan kapanırken bir yandan uykuya yenik düşmemeye çalışırken diğer yandan yarın yapılacak onlarca işi,.sorumluluklarını ustlendigim.insanları, verdiğim sozleri düşünüyorum. sadece kendim için yaşadığım ve tek derdimin kendim olduğu günleri zaman zaman özlüyorum.
yol boyu düşündüm ama özlemek bahsini.
insan kendini güvende hissettiği yeri ve kendine güvendiği anları özlüyor en çok. bir de kafasında hiç bir pürüz, sorumluluk, iş,güç olmadan uyuyabildigi geceleri özlüyor.
annem hep; "gündüzleri peşinizde kostugum yetmiyor gibi gece olup kafamı yastığa koyunca aklım birinizde kalbim birinizde oluyor. hiç huzurlu uykum yok." derdi. şimdi ben de gözlerim yorgunluktan kapanırken bir yandan uykuya yenik düşmemeye çalışırken diğer yandan yarın yapılacak onlarca işi,.sorumluluklarını ustlendigim.insanları, verdiğim sozleri düşünüyorum. sadece kendim için yaşadığım ve tek derdimin kendim olduğu günleri zaman zaman özlüyorum.
devamını gör...
bütün erkekler aynısınız diyen kadın
benim ne suçm var ben evde teleğvizion izloom
devamını gör...