fast convoy
2016, fransız yapımı, aksiyon ve gerilim filmi.

güney avrupa'dan kuzey avrupa'ya uyuşturucu taşımakta olan bir konvoyun, kaçırılan bir turist olayı yüzünden bozulan işlerinin hikayesini anlatıyor.
film, adından da anlaşılacağı üzere çoğunlukla araba içerisinde ve yolda geçiyor.
illegal işler yapan bir çetenin, yolda başına gelebilecek olayların konu edildiği filmin senaryosunu yann brion'la birlikte yazan frédéric schoendoerffer, aynı zamanda filmin yönetmen koltuğunda da yer almıştır.
eleştirmenlerden 10 üzerinden, 5.4imdb puanlık oy alan film, 1 milyon*un üzerinde hasılat yapmış ve beklediği ilgiyi görmememiştir. benden 7.4 gibi bir oy aldı. ancak henüz orijinal dilde izlemedim. zira türkçe dublaj kötüydü.
buna rağmen içerikse; ilgili eleştirenlerin abarttığı kadar da kötü olmadığını belirtmeliyim zira bu tarz filmleri sevmememe rağmen denk geldiği anda, ekran başından kalkamadım. gerilim sahneleri iyi verilmiş ve karakterler kendilerini yansıtma konusunda başarılı ancak filmin, aceleye gelmiş gibi bir hali var. klasik amerikan klişelerinin filmde yer alması, filmi pek de hoş kılmıyor. zaten eleştirilmesindeki yegane sebep de bu: eğreti duruyor.
ancak vakit öldürmek için, bölgeyi ve fransa'nın kozmopolit yapısını anlamak için yine bile izlenebilir. çünkü filmde sadece fransızlar yok. hem oyuncu anlamında hem de roller dağıtılırken bu kozmopolit senkron göz önünde tutulmuş ve filmde müslümanlara da yer verilmiş. yani film tam olarak günümüz fransasının* bir özetidir diyebiliriz. bu bağlamda benim de, bölgeyi analiz etmem açısından hayli ilgimi çektiğini söyleyebilirim.
oyunculara gelecek olursak şöyle sıralayabiliriz: benoit magimel-alex rolünde, reem kherici-nadia rolünde, tevfik jallab-imad rolünde, mehdi belemli-elyes rolünde, emir el-kacem- yasin rolünde, leon garel-remi dit wahib rolünde, sofian khammes-reda rolünde ve foed amara-macit rolünde karşımıza çıkmaktadır.
filmle ilgili bir diğer sorunsa; normalde hızlı giden konvoy ya da hızlı konvoy olarak karşımıza çıkan fransızca tercümesinin, filmin gösterime girdiği bazı ülkelerde, sadece konvoy adıyla anılması olmuştur. burada en garip eleştiri kanada'dan gelmiş. bu da yorumlar arasında garip bir kafa karışıklığı olarak akılları kurcalamakta hatta bence basbayağı tebessüm ettirmektedir. yahu le convoi olsa nolur, fast konvoy olsa nolur? neticede konvoy mu? konvoy. tamam bitti. konu kapandı. zaten böyle şeylere takılına takılına film sektöründe bi amerika olunamıyor.*
filmin söz konusu tartışmaya sebep olan afişi ise şu şekildedir:

japonya afişi* şöyleyken:

benim en sevdiğim ki filmi en iyi anlatan afiş dvd afişi olmuş ve şu şekildedir:

bu arada film, bizde de le convoi şeklinde yayınlanmış ve konvoy adıyla çevrilmiş ancak kanımca bu fazla da üzerinde durulması gereken mevzu değil, zira içerik daha önemli.
izleyeceklere şimdiden iyi seyirler dilerim.

güney avrupa'dan kuzey avrupa'ya uyuşturucu taşımakta olan bir konvoyun, kaçırılan bir turist olayı yüzünden bozulan işlerinin hikayesini anlatıyor.
film, adından da anlaşılacağı üzere çoğunlukla araba içerisinde ve yolda geçiyor.
illegal işler yapan bir çetenin, yolda başına gelebilecek olayların konu edildiği filmin senaryosunu yann brion'la birlikte yazan frédéric schoendoerffer, aynı zamanda filmin yönetmen koltuğunda da yer almıştır.
eleştirmenlerden 10 üzerinden, 5.4imdb puanlık oy alan film, 1 milyon*un üzerinde hasılat yapmış ve beklediği ilgiyi görmememiştir. benden 7.4 gibi bir oy aldı. ancak henüz orijinal dilde izlemedim. zira türkçe dublaj kötüydü.
buna rağmen içerikse; ilgili eleştirenlerin abarttığı kadar da kötü olmadığını belirtmeliyim zira bu tarz filmleri sevmememe rağmen denk geldiği anda, ekran başından kalkamadım. gerilim sahneleri iyi verilmiş ve karakterler kendilerini yansıtma konusunda başarılı ancak filmin, aceleye gelmiş gibi bir hali var. klasik amerikan klişelerinin filmde yer alması, filmi pek de hoş kılmıyor. zaten eleştirilmesindeki yegane sebep de bu: eğreti duruyor.
ancak vakit öldürmek için, bölgeyi ve fransa'nın kozmopolit yapısını anlamak için yine bile izlenebilir. çünkü filmde sadece fransızlar yok. hem oyuncu anlamında hem de roller dağıtılırken bu kozmopolit senkron göz önünde tutulmuş ve filmde müslümanlara da yer verilmiş. yani film tam olarak günümüz fransasının* bir özetidir diyebiliriz. bu bağlamda benim de, bölgeyi analiz etmem açısından hayli ilgimi çektiğini söyleyebilirim.
oyunculara gelecek olursak şöyle sıralayabiliriz: benoit magimel-alex rolünde, reem kherici-nadia rolünde, tevfik jallab-imad rolünde, mehdi belemli-elyes rolünde, emir el-kacem- yasin rolünde, leon garel-remi dit wahib rolünde, sofian khammes-reda rolünde ve foed amara-macit rolünde karşımıza çıkmaktadır.
filmle ilgili bir diğer sorunsa; normalde hızlı giden konvoy ya da hızlı konvoy olarak karşımıza çıkan fransızca tercümesinin, filmin gösterime girdiği bazı ülkelerde, sadece konvoy adıyla anılması olmuştur. burada en garip eleştiri kanada'dan gelmiş. bu da yorumlar arasında garip bir kafa karışıklığı olarak akılları kurcalamakta hatta bence basbayağı tebessüm ettirmektedir. yahu le convoi olsa nolur, fast konvoy olsa nolur? neticede konvoy mu? konvoy. tamam bitti. konu kapandı. zaten böyle şeylere takılına takılına film sektöründe bi amerika olunamıyor.*
filmin söz konusu tartışmaya sebep olan afişi ise şu şekildedir:

japonya afişi* şöyleyken:

benim en sevdiğim ki filmi en iyi anlatan afiş dvd afişi olmuş ve şu şekildedir:

bu arada film, bizde de le convoi şeklinde yayınlanmış ve konvoy adıyla çevrilmiş ancak kanımca bu fazla da üzerinde durulması gereken mevzu değil, zira içerik daha önemli.
izleyeceklere şimdiden iyi seyirler dilerim.
devamını gör...
koku
eş seçiminde etkileri olan bir duyu.
`major histocompatibility complex` (`mhc`) (doku uyumu) genlerinin farklılığı insan eş seçiminde etkili. mhc genlerinin bulunduğu genetik lokusta kokuyla ilgili genler de var. bir mhc kodlanırken onun çevresindeki koku reseptörleri de kodlanıyor demek ki. paket program gibi düşünün.
erkeklere 2 gün süreyle t-shirt giydirip sonra bu t-shirtleri alıp kadınlara koklatıyorlar. kadınlardan t-shirtlerin kokusuna göre çekiciliğini puanlamasını istiyorlar. sonuç olarak kadınlar kendilerinden farklı `human leukocyte antigen` (`hla`) (mhc ile aynı şey) taşıyan erkeklerin kokusunu daha çekici buluyor. üstüne üstlük, bu kokuların sahiplerini şu anki ya da geçmişte ciddi düşündükeri partnerlerine benzetiyorlar kaynak: rspb.royalsocietypublishing....
aynı deneyi erkeklerle de gerçekleştiriyorlar. ama kadın kokusunun farklı olup olmamasının cinsel yönelimle alakası olmadığını buluyorlar kaynak: beheco.oxfordjournals.org/c...
sonuç: "bu adamdan iyi baba olur mu" sorusuna kadınlar erkekleri koklayarak ulaşabiliyor. farklı genler taşıyan bireyler birbirlerine güzel kokarken benzer genleri taşıyanlar kötü kokuyormuş. farklı genleri taşıyan insanların çiftleşmesinden ise gen havuzu çeşitlenir, genetik varyasyon artar, immün sistem daha güçlü kuvvetli olur az hasta olursunuz. altında yatan sebep özetle bu. tamamen evrimsel bir mekanizma.
`major histocompatibility complex` (`mhc`) (doku uyumu) genlerinin farklılığı insan eş seçiminde etkili. mhc genlerinin bulunduğu genetik lokusta kokuyla ilgili genler de var. bir mhc kodlanırken onun çevresindeki koku reseptörleri de kodlanıyor demek ki. paket program gibi düşünün.
erkeklere 2 gün süreyle t-shirt giydirip sonra bu t-shirtleri alıp kadınlara koklatıyorlar. kadınlardan t-shirtlerin kokusuna göre çekiciliğini puanlamasını istiyorlar. sonuç olarak kadınlar kendilerinden farklı `human leukocyte antigen` (`hla`) (mhc ile aynı şey) taşıyan erkeklerin kokusunu daha çekici buluyor. üstüne üstlük, bu kokuların sahiplerini şu anki ya da geçmişte ciddi düşündükeri partnerlerine benzetiyorlar kaynak: rspb.royalsocietypublishing....
aynı deneyi erkeklerle de gerçekleştiriyorlar. ama kadın kokusunun farklı olup olmamasının cinsel yönelimle alakası olmadığını buluyorlar kaynak: beheco.oxfordjournals.org/c...
sonuç: "bu adamdan iyi baba olur mu" sorusuna kadınlar erkekleri koklayarak ulaşabiliyor. farklı genler taşıyan bireyler birbirlerine güzel kokarken benzer genleri taşıyanlar kötü kokuyormuş. farklı genleri taşıyan insanların çiftleşmesinden ise gen havuzu çeşitlenir, genetik varyasyon artar, immün sistem daha güçlü kuvvetli olur az hasta olursunuz. altında yatan sebep özetle bu. tamamen evrimsel bir mekanizma.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
yine bir bahar günü
ama bu sefer hava kapalı
güneş yok
rüzgar da var
şu gelen beyaz bulutlar
baktıkça içini açan
rüzgarla dans eden,
dağıtsalar kara bulutları
ne zormuş seni görmek
kelimelere sığdırmak
imgelerde saklamak
sayın gökyüzü
benimle neden konuşuyorsun
biraz sussan mı?
yok efendim
senin sözünü dinlemem
sen beni dinle...
ama bu sefer hava kapalı
güneş yok
rüzgar da var
şu gelen beyaz bulutlar
baktıkça içini açan
rüzgarla dans eden,
dağıtsalar kara bulutları
ne zormuş seni görmek
kelimelere sığdırmak
imgelerde saklamak
sayın gökyüzü
benimle neden konuşuyorsun
biraz sussan mı?
yok efendim
senin sözünü dinlemem
sen beni dinle...
devamını gör...
duyulunca mutlu eden sözler
yemek hazır.
devamını gör...
adil ve hasan
benim adil bir cengaver olduğumu söylemek istediğim başlık.
devamını gör...
kum zambağı
deniz kenarında kumul habitatlarda yetişebilen ender ve nadide bir bitki türü. ağustos ve ekim aylarında çiçek açıyor.
devamını gör...
beklemesi keyif veren kuyruklar
benim için olmayan kuyruktur. sabırsız bir insan olduğum için beklemek de bir hayli zor oluyor. sevmediğim bir şey için bekliyorsam ölüm zaten, sevdiğim bir şey için bekliyorsam da heyecandan yerimde duramam beklemek daha bile zor olur.
devamını gör...
kadınların aynada fotoğraf çekme sebebi
kadınların demeyelim, genç erkekler de yapıyor zira.
bizim asansör tam poz vermelik, değerlendirmeyelim mi?
bizim asansör tam poz vermelik, değerlendirmeyelim mi?
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
ben bu başlığı solda her gördüğümde, "devleti şu kadar hortumladım, birilerini böyle dolandırdım, şu fenalıkları yaptım" gibi itiraflar görmek umuduyla geliyorum ama tek gördüğüm; "kahvaltıda çiköfte yedim, midemde kelebekler uçuşuyor, mouse un pili bitti" gibi itiraflar oluyor. bunca yıllık ömrümde yaşamadığım kadar hayal kırıklığı yaşadım burada.
devamını gör...
daft punk
bana göre en iyi elektronik müzik grubudur. sözsüz parçaları en iyi sözlerden daha çok şey anlatır insana. çok yetenekli iki kişiden oluşur grup. dediklerine göre insanlar içinde utandiklarindan kasklarini çıkarmazlar.
devamını gör...
kedisi olan yazarlar birliği
devamını gör...
nestle'den yarısı boş kutulu bayram sürprizi
kaynak
nestle'nin bayram çikolatalarının kutusunun yarısının boş olması sosyal medyada gündem olmuş.
nestle'nin bayram çikolatalarının kutusunun yarısının boş olması sosyal medyada gündem olmuş.
devamını gör...
yazarların yakın gelecekteki hayali
okulu bitirmek.
devamını gör...
maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi
maslow, tüm dünyada kabul görmüş ihtiyaçlar hiyerarşisinde gıda,güven,sevme, sevilme ve ait olma ihtiyacı gerçekleşmemiş birey ve toplumların bir sonraki level olan kendini gerçekleştirme aşamasına geçemeyeceğini vurgular.
toplumlar da bireyler gibi temel ihtiyaçlara sahiptirler. bazılarımıza göre refah günler bazılarımıza göre medeniyet inşası dediğimiz bu yolculukta, sınırsız ihtiyaca yetersiz cevap bölümünde boğulmuş durumdayız.
toplumlar da bireyler gibi temel ihtiyaçlara sahiptirler. bazılarımıza göre refah günler bazılarımıza göre medeniyet inşası dediğimiz bu yolculukta, sınırsız ihtiyaca yetersiz cevap bölümünde boğulmuş durumdayız.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının hissettikleri
uzun zamandır canımı sıkan bir konuyu kökten hallettim o yüzden çok huzurluyum. umarım bu huzur kalıcı olur.
devamını gör...
yks 2021
bittiğine kimsenin tahmin edemeyeceği kadar şükrettiğim, sonunda sözlüğüme kavuşmama fırsat veren dünyanın en gereksiz ve saçma sınavı.
ek:sonunda döndüümmm*
ek:sonunda döndüümmm*
devamını gör...
asılacak kadın
gerçek bir olaydan esinlenerek pınar kür tarafından yazılmış ve 1979'da basılmış eser. melek adında genç bir kadının kocasını öldürdüğü suçlamasıyla yargılanma sürecini konu alıyor. kitapta 3 anlatıcı bulunuyor: hakim, melek ve melek'in sevgilisi yalçın. tamamen bilinç akışı tekniğiyle yazılmış ve her anlatıcının bölümü sosyo-kültürel seviyelerine çok uygun bir şekilde oluşturulmuş. noktalama işaretlerinin kullanımı, kelime seçimleri, yazım hataları, düşünceler arasındaki geçişlerin hepsi anlatıcıların birbirlerinden ne kadar farklı olduğunu gözler önüne seriyor. okurken gerçekten karşınızda o karakterler var ve onların ağzından dinliyormuşsunuz gibi.
melek bu toplumdaki ezilmiş birçok kadının temsili niteliğinde. eğitim görememiş, eziyet edilmiş ve çocuk yaştan beri birilerine hizmet etmesi için görevlendirilmiş. melek'i kimse dinlememiş, sözlerine kulak vermemiş. sapık bir adamla evlendirildiğinde kendini savunamayacak kadar bastırılmış bir kadın. öyle ki mahkemede kendini ifade edemiyor bile ve ön yargılarının esiri olmuş kadın düşmanı hakimin kafasında yargılanıyor acımasızca. ilginçtir ki bu kadar gerçekçi karakterlerin ve olayların olduğu bir kitap basıldığı dönem absürt sebeplerle yasaklanmış.
kitap daha sonra aynı isimle filme de uyarlanmış. açıkçası kitabı okuyan birinin o filmden aynı tadı alması imkansız. kendi başına iyi bir film olabilir ama şahsi görüşüm kitabın seviyesine asla erişemeyeceği.
melek bu toplumdaki ezilmiş birçok kadının temsili niteliğinde. eğitim görememiş, eziyet edilmiş ve çocuk yaştan beri birilerine hizmet etmesi için görevlendirilmiş. melek'i kimse dinlememiş, sözlerine kulak vermemiş. sapık bir adamla evlendirildiğinde kendini savunamayacak kadar bastırılmış bir kadın. öyle ki mahkemede kendini ifade edemiyor bile ve ön yargılarının esiri olmuş kadın düşmanı hakimin kafasında yargılanıyor acımasızca. ilginçtir ki bu kadar gerçekçi karakterlerin ve olayların olduğu bir kitap basıldığı dönem absürt sebeplerle yasaklanmış.
kitap daha sonra aynı isimle filme de uyarlanmış. açıkçası kitabı okuyan birinin o filmden aynı tadı alması imkansız. kendi başına iyi bir film olabilir ama şahsi görüşüm kitabın seviyesine asla erişemeyeceği.
devamını gör...
bacağı kesilen mahra melin'in hayatını kaybetmesi
allah rahmet eylesin, ben de çocukken kulübesine zincirlenmesine rağmen bir köpeğin havlamasından korkup annemin elini bırakıp caddeye fırlamıştım ve bir araba bana çarpmamak için son anda fren sıkıp hayatımı bağışlamıştı. çok ufaktım, hayal meyal hatırlıyorum.
o günden sonra travma yerine köpekleri ve kedileri katlanarak sevmeye devam ettim. çocukkende köpeklere bir düşmanlık beslemenin aptallık olduğunun farkındaydım. sonuçta bunlar birer hayvan, bizim gibi zekaları yok. içgüdüsel hareket ediyorlar. bir köpeğe bakıyorsun sahibi saldırgan beslemiş çevreye saldırıyor, diğerine bakıyorsun süt kuzusu gibi. kediden kaçıyor falan.
sokak köpeklerini sistematik şekilde azaltmanın ve bir sorun olmaktan çıkartmanın yolu devletin ve belediyelerin adam gibi kısırlaştırma yapması ve artık insanların para için sürekli köpek üretmesini engellemektir.
evcil hayvan sektörü, kayıtlı ve kayıtsız şekilde sokak hayvanlarının sayısını arttırmaya devam ediyor ve bir çok kişi bir hevesle evine köpek alıp, iki işeyip, pisleyince sokağa atıyor. bunlar engellenmediği sürece bu sorun devam edecektir.
sokağa hayvanını atana denetim yok, ceza yok, kısırlaştırma ise olması gerekenin onda biri seviyede.
bu ölen kızımız, köpekten kaçarken değil de yolda yürürken de kamyon çarpabilirdi fakat ortada bir ihmal var. devlet ise bu işe bütçe ayırmak yerine ya görmezden geliyor ya da hiçbir vicdana sığmayacak şekilde ölüm barınaklarına gönderiyor köpekleri. işkence ediliyor, zehirlenerek katlediliyor.
niye? çünkü diğer yöntemler için ceplerinden para çıkacak. bu ölen kızın vebali bu işe doğru düzgün bütçe ayırmayan, köpek üretimine engel olmayan, satışına mani olamayan belediyeler ve devletindir.
o günden sonra travma yerine köpekleri ve kedileri katlanarak sevmeye devam ettim. çocukkende köpeklere bir düşmanlık beslemenin aptallık olduğunun farkındaydım. sonuçta bunlar birer hayvan, bizim gibi zekaları yok. içgüdüsel hareket ediyorlar. bir köpeğe bakıyorsun sahibi saldırgan beslemiş çevreye saldırıyor, diğerine bakıyorsun süt kuzusu gibi. kediden kaçıyor falan.
sokak köpeklerini sistematik şekilde azaltmanın ve bir sorun olmaktan çıkartmanın yolu devletin ve belediyelerin adam gibi kısırlaştırma yapması ve artık insanların para için sürekli köpek üretmesini engellemektir.
evcil hayvan sektörü, kayıtlı ve kayıtsız şekilde sokak hayvanlarının sayısını arttırmaya devam ediyor ve bir çok kişi bir hevesle evine köpek alıp, iki işeyip, pisleyince sokağa atıyor. bunlar engellenmediği sürece bu sorun devam edecektir.
sokağa hayvanını atana denetim yok, ceza yok, kısırlaştırma ise olması gerekenin onda biri seviyede.
bu ölen kızımız, köpekten kaçarken değil de yolda yürürken de kamyon çarpabilirdi fakat ortada bir ihmal var. devlet ise bu işe bütçe ayırmak yerine ya görmezden geliyor ya da hiçbir vicdana sığmayacak şekilde ölüm barınaklarına gönderiyor köpekleri. işkence ediliyor, zehirlenerek katlediliyor.
niye? çünkü diğer yöntemler için ceplerinden para çıkacak. bu ölen kızın vebali bu işe doğru düzgün bütçe ayırmayan, köpek üretimine engel olmayan, satışına mani olamayan belediyeler ve devletindir.
devamını gör...
tutunamayanlar
oğuz atay'ın ilk romanı olup 1970 yılında trt roman ödülü'nü kazanmıştır. oğuz atay'ın 20. ölüm yıldönümünde unesco tarafından 20. yy türk edebiyatı'nın en seçkin eseri olarak seçilmiştir. hürriyet pazar tarafından oluşturulan yüz kişilik jüri tarafından belirlenen "türk edebiyatının gelmiş geçmiş en iyi 100 romanı" listesinde ikinci sıraya yer almıştır.
kullanılan dil, anlatım tarzı ve biçimsel özellikleri ile türk edebiyatı'nda bir devrim olma özelliği taşımaktadır.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
aşırı derecede yalnız kalmak, unutulmak, hiç adımın anılmamasını, bulunduğum yerden gitmek, tek başıma kitap okumak, dergi okumak, kendimce ne yapmak istiyorsam onu yapmak, bu 2, 5 yılda olanların rüya olmasını istiyorum ama olmayacak biliyorum.
yalnızlık, etrafında insan olmaması değil bana göre. içimizdeki arkadaşımızın, kendimizin hiç konuşmaması.
arkadaşın, dostun olmuş çok güzel o ayrı. en iyi, en çok gelişime ihtiyacı olan içimizdeki arkadaşımız. bana bi iyi bi kötü şeyler diyor. kötü şeyler deyince iyi olan resmen direniyor ve inanın bana kazanıyor. iyiler kazanmaz, derler bi de içimdeki iyi ses kazandı işte.
...
bazı güzel duygular bazı güzel insanlarla tatlı bir mazi olarak kalacak. ön yargımdan galiba bir daha öyle şeyler hissedemeyeceğimi, hissetsem de karşımdaki insanların iyi, kötü ne düşüneceğini bilmediğim için uzak duracağım. insanlar hiç de düşündüğümüz gibi değil. düşünce tarzımız onu belirlememeli aslında. o kişi karakteri, huyu ve davranışları ile bir bütün. o davranışlar aslında düşünmemizi sağlıyor ama aslolan varlığı, bazen onu görmek daha önemli. kendi yorumumuzu katmadan kişi tanımak daha iyi galiba.
...
yalnızlık, etrafında insan olmaması değil bana göre. içimizdeki arkadaşımızın, kendimizin hiç konuşmaması.
arkadaşın, dostun olmuş çok güzel o ayrı. en iyi, en çok gelişime ihtiyacı olan içimizdeki arkadaşımız. bana bi iyi bi kötü şeyler diyor. kötü şeyler deyince iyi olan resmen direniyor ve inanın bana kazanıyor. iyiler kazanmaz, derler bi de içimdeki iyi ses kazandı işte.
...
bazı güzel duygular bazı güzel insanlarla tatlı bir mazi olarak kalacak. ön yargımdan galiba bir daha öyle şeyler hissedemeyeceğimi, hissetsem de karşımdaki insanların iyi, kötü ne düşüneceğini bilmediğim için uzak duracağım. insanlar hiç de düşündüğümüz gibi değil. düşünce tarzımız onu belirlememeli aslında. o kişi karakteri, huyu ve davranışları ile bir bütün. o davranışlar aslında düşünmemizi sağlıyor ama aslolan varlığı, bazen onu görmek daha önemli. kendi yorumumuzu katmadan kişi tanımak daha iyi galiba.
...
devamını gör...