11 kasım 1938 cumhurbaşkanlığı seçimi
mustafa kemal atatürk, 10 kasım 1938'de yaşama veda ettiğinde halk büyük bir yasın içerisindeydi. mustafa kemal, ''milletin kurtarıcısı'' itibarına sahipti ve bu itibar ancak tek bir kişiye ait olabilirdi. her ne kadar halk, ata'sını kaybetmenin hüznünü yaşasa da bir sonraki cumhurbaşkanının kim olması gerektiğini düşünüyor ve kimin olacağını merak ediyordu. 11 kasım'da ismet inönü cumhurbaşkanı seçildi.
dönemin zihniyetini daha iyi anlayabilmek için 10-11 kasım 1938'de yayınlanan bazı gazeteleri buradan inceledim. incelememi paylaşacak olursam:
ulus, 13 son teşrin 1938, ''istanbul gazeteleri cumhurreisi inönü'ne sütunlar tahsis ediyorlar'' adlı haber yazısında, birçok gazeteden yazarların düşüncelerine yer verilmiş. yunus nadi, ''atatürk’ün prensiplerini en iyi bilen inönü, büyük şef'in eserini olduğu gibi devam ettirecek, en seçkin devlet adamımızdır'' derken, muhittin birgen, inönü için ''rejimin bütün kuvvetlerini tanır ve bunları daha kuvvetlendirmek için neler yapılmak gerektiğini bilir. bütün bunlara en iyi ve en doğru olarak o vakıftır.'' diyor. bu yazılara göre, ismet inönü'nün atatürk'ün silah arkadaşı olması, öncesinde de birçok sorumluluklar gerektiren görevlerde yer almış olması, halkın içine biraz da olsa su serpen bir olay gibi görünüyor. ona saygı duyup büyük bir ümit besliyorlar.
yeni mersin, 15 ikinci teşrin 1938, ''türkiye'de reisicumhur intihabatı ve dünya matbuatı'' adlı haberde, bulgaristan, sovyet rusya gibi devletlerin, inönü'nün cumhurbaşkanı seçilmesini büyük bir sevinçle karşıladıklarından bahsedilmiş. ayrıca, inönü'nün sadece türkiye'de değil birçok dış devlette de saygın bir kişiliğe sahip olduğu eklenmiş.
bu iki gazeteye ve buraya yazmadığım birkaç gazeteye de baktığımda inönü ile ilgili herhangi bir olumsuz yazı görmedim. aslında o dönemde inönü'yü eleştiren bir kesimin olduğunu biliyorum fakat haberlerde/ köşe yazılarında bu görev için ismet inönü'nün uygun olduğu belirtilmiş.
dönemin zihniyetini daha iyi anlayabilmek için 10-11 kasım 1938'de yayınlanan bazı gazeteleri buradan inceledim. incelememi paylaşacak olursam:
ulus, 13 son teşrin 1938, ''istanbul gazeteleri cumhurreisi inönü'ne sütunlar tahsis ediyorlar'' adlı haber yazısında, birçok gazeteden yazarların düşüncelerine yer verilmiş. yunus nadi, ''atatürk’ün prensiplerini en iyi bilen inönü, büyük şef'in eserini olduğu gibi devam ettirecek, en seçkin devlet adamımızdır'' derken, muhittin birgen, inönü için ''rejimin bütün kuvvetlerini tanır ve bunları daha kuvvetlendirmek için neler yapılmak gerektiğini bilir. bütün bunlara en iyi ve en doğru olarak o vakıftır.'' diyor. bu yazılara göre, ismet inönü'nün atatürk'ün silah arkadaşı olması, öncesinde de birçok sorumluluklar gerektiren görevlerde yer almış olması, halkın içine biraz da olsa su serpen bir olay gibi görünüyor. ona saygı duyup büyük bir ümit besliyorlar.
yeni mersin, 15 ikinci teşrin 1938, ''türkiye'de reisicumhur intihabatı ve dünya matbuatı'' adlı haberde, bulgaristan, sovyet rusya gibi devletlerin, inönü'nün cumhurbaşkanı seçilmesini büyük bir sevinçle karşıladıklarından bahsedilmiş. ayrıca, inönü'nün sadece türkiye'de değil birçok dış devlette de saygın bir kişiliğe sahip olduğu eklenmiş.
bu iki gazeteye ve buraya yazmadığım birkaç gazeteye de baktığımda inönü ile ilgili herhangi bir olumsuz yazı görmedim. aslında o dönemde inönü'yü eleştiren bir kesimin olduğunu biliyorum fakat haberlerde/ köşe yazılarında bu görev için ismet inönü'nün uygun olduğu belirtilmiş.
devamını gör...
zeki demirkubuz
tüm filmlerinde başrol olarak kötülüğü oynatan, insan mayasının kötülükle yoğrulduğunu iliklerimize kadar hissettiren hatta bu konuda fıröyde (freud) rahmet okutturan, beşiktaş maçını kaçırmamak uğruna ödül törenine gitmeyen, peşi sıra çektiği filmler hakkında karanlık üstüne öyküler başlığı altında çokça goygoy yapılınca ... sizin karanlığınızı deyip kafasındaki filmi çekmeyen, türk sinemasında söyleyecek daha çok sözü olduğunu düşündüğüm güzide yönetmen.
devamını gör...
muhabbet etmesini bilmeyen insan
heyecanlı kişilik yapısına sahip olabilir, bu yüzden kendini iyi ifade edemez, haliyle muhabbet etmesini bilmeyen insan kategorisine girer.
devamını gör...
kılıçdaroğlu'nun türkiye'deki işsizlik sorununa bulduğu çözüm
haberi eksik, işinize geldiği gibi veriyorsunuz. neden böyle bir şey demiş açıklamadan, yazının içinden bir cümle seçip sözde aklınızla dalga geçtiğinizi sanıyorsunuz. zaten insanlarda okuma, araştırma yeteneği olmadığı için * sazan gibi konuya atlayıp dalga geçtiklerini sanıyor bazıları da.
birçok işi kendi başınıza yapmaya çalışıyorsunuz. neden bir yardımcınız yok, milletvekillerinin 3 tane danışmanı var. belediye başkanlarımızın özel kalem müdürleri ve altta çalışan bir kadrosu var. muhtarlar için bari yanına bir kişi verin. 10 milyon işsizimiz var. her muhtarlığa bir kişi, özel kalem müdürü olarak atanırsa mesele biter. siz kazanamadığınız zaman, başka biri muhtar olduğu zaman muhtarlıktaki düşüncenin ve bürokrasinin sürdürülmesi açısından böyle bir kişiye ihtiyaç var. oradaki kişi, yeni muhtar seçilip geldiği zaman eski muhtar zamanında şu dosyalar, şu sorunlar vardı diye anlatacak. bu söylediklerim hayal değil, olması gereken.
çok ta absürt bir öneri olmamış bence.
chp genel müdürü diyerek * bir insanı aşağıladığını sanmak ta ancak sizin mizah anlayışınıza sığar.
edit1: haberin eksik verildiğini iddia etmiyorum, haber eksik verildi diyorum ve delil sunuyorum.
edit2: muhtarlar kanunda, kamu görevlisi olarak geçerler. yani 657 ye tabi devlet memuru değillerdir, muhtara atanacak yardımcı da devlet memuru olmayacaktır.
muhtarların kamu görevlisi olarak değerlendirilmelerinin sebebi; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri ve izlenecek usulü belirleyen 4483 sayılı memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanması hakkında kanun ile 5237 sayılı türk ceza kanununda da köy ve mahalle muhtarlarının kamu görevlisi olarak zikredilir.
yani muhtarlar da devlet memurları gibi görevi kötüye kullanmaktan yargılanabilsin diye onlara kamu görevlisi sıfatı verilmiştir.
birçok işi kendi başınıza yapmaya çalışıyorsunuz. neden bir yardımcınız yok, milletvekillerinin 3 tane danışmanı var. belediye başkanlarımızın özel kalem müdürleri ve altta çalışan bir kadrosu var. muhtarlar için bari yanına bir kişi verin. 10 milyon işsizimiz var. her muhtarlığa bir kişi, özel kalem müdürü olarak atanırsa mesele biter. siz kazanamadığınız zaman, başka biri muhtar olduğu zaman muhtarlıktaki düşüncenin ve bürokrasinin sürdürülmesi açısından böyle bir kişiye ihtiyaç var. oradaki kişi, yeni muhtar seçilip geldiği zaman eski muhtar zamanında şu dosyalar, şu sorunlar vardı diye anlatacak. bu söylediklerim hayal değil, olması gereken.
çok ta absürt bir öneri olmamış bence.
chp genel müdürü diyerek * bir insanı aşağıladığını sanmak ta ancak sizin mizah anlayışınıza sığar.
edit1: haberin eksik verildiğini iddia etmiyorum, haber eksik verildi diyorum ve delil sunuyorum.
edit2: muhtarlar kanunda, kamu görevlisi olarak geçerler. yani 657 ye tabi devlet memuru değillerdir, muhtara atanacak yardımcı da devlet memuru olmayacaktır.
muhtarların kamu görevlisi olarak değerlendirilmelerinin sebebi; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri ve izlenecek usulü belirleyen 4483 sayılı memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanması hakkında kanun ile 5237 sayılı türk ceza kanununda da köy ve mahalle muhtarlarının kamu görevlisi olarak zikredilir.
yani muhtarlar da devlet memurları gibi görevi kötüye kullanmaktan yargılanabilsin diye onlara kamu görevlisi sıfatı verilmiştir.
devamını gör...
sevilmeyen biri sevmeyi bilebilir mi sorusu
ona sevmeyi öğretebilecek biri ile karşılaşacak kadar şanslı ve bunu anlayabilecek kadar akıllı ve kıymet bilen biri ise evet.
devamını gör...
şu an hissettiğiniz burukluğun sebebi
uyumam gerekiyor.sabaha yığınla iş beni bekliyor. uyuyamıyorum.*
devamını gör...
bipolar duygudurum bozukluğu
13 senedir debelendiğim hastalıktır. kötü olan ömürlük olmasıdır.
devamını gör...
leylim ley
memleketim olan şehirde bir düğünde bu şarkı çalındığı için kavga çıkmış ortalık karışmıştı. müzisyen dayak yemişti. sonradan öğrendim ki o düğün ülkücü diye adlandırılan kişilerin düğünüymüş ve leylim ley sol cenaha yakın bir şarkıymış. cehalet cidden kötü birşey.
devamını gör...
celal şengör’ün öğrencisini taciz etmesi
rezalet bir video olduğu için kendi söylemini başlık açtım. modlar daha mantıklı şekilde başlığı düzeltebilirler.
buradan
buradan
devamını gör...
küresel ısınma etkisi
bizim televizyonlarda her sene, özellikle bu aylarda, hava sıcaklığının mevsim normalleri üzerinde seyrettiğinden, bilmem kaç yılın rekoru kırıldığından bahseder. kimse demez neden böyle oluyor, neden havalar dengesiz bir şekilde ısınıyor.
çünkü o haberleri kimse izleme; biz kendimizi kurtarma peşindeyiz, gelecek nesiller umurumuzda değil.
bir kaç sene öncesine kadar hatırlıyorum, yılbaşı akşamı bir metre kar olurdu yerde. hatta kartopu savaşıyla yeni yıla girerdik.
ben eskişehir'deyim, ayazıyla meşhurdur ankara gibi. ama bugün baya güneş var, sanki bahar havası.
çünkü o haberleri kimse izleme; biz kendimizi kurtarma peşindeyiz, gelecek nesiller umurumuzda değil.
bir kaç sene öncesine kadar hatırlıyorum, yılbaşı akşamı bir metre kar olurdu yerde. hatta kartopu savaşıyla yeni yıla girerdik.
ben eskişehir'deyim, ayazıyla meşhurdur ankara gibi. ama bugün baya güneş var, sanki bahar havası.
devamını gör...
köyde yaşama isteği
ara ara hepimize gelen istekdir.
en azından benim için gerçekleştirmesi pek zordur, metropolün göbeğinde doğup buraların havasını soluyan, kargaşası ile beslenen insanların yapabileceği iş değildir.
40 yaşına kadar bu metropol hepimizi yıpratır, içimizden geçer anca öyle düşünürüz.
en azından benim için gerçekleştirmesi pek zordur, metropolün göbeğinde doğup buraların havasını soluyan, kargaşası ile beslenen insanların yapabileceği iş değildir.
40 yaşına kadar bu metropol hepimizi yıpratır, içimizden geçer anca öyle düşünürüz.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının meslekleri
uzaktan öğrenci
devamını gör...
geceye bir söz bırak
hiç kimseyi, rüyanda görecek kadar sevme.
çünkü o zaman uyusan da geçmez...*
çünkü o zaman uyusan da geçmez...*
devamını gör...
evlenmek
bağımsız ve yalnızlığı seven insan için bir tür intihar etme şeklidir.
çünkü türkiye'de biriyle evlenince ailesi ile de evleniyorsun. parası onlardan çıkmasa bile mesela gelinlik alırken orada oluyorlar. iç çamaşırı alışverişi sırasında bile oradalar. kız arkadaşların ile bu alışverişe çıkmak istersen anında kötü gelin ilan ediliyorsun. eşya alışverişi sırasında yine gelmek isterler çünkü sen onların gözünde adamın eşi değilsin, adamın parasını sonuna kadar harcamaya gayret eden birisin. pahalı şeyler seçmemen için başında beklemeyi uyanıklık zanneden tipler çoğu. kendi eşyalarına bile sen karar veremiyorsun. kendi paranla alabildiğin eşyalar konusunda söz sahibisin bi. onu da bak bak ucuzuna kaçmış diyip dedikodu malzemesi yaparlar.
düğün istemezsen ve diretirsen sırf bunca zamandır düğün düğün gezip taktıkları altınlar ve paralar geri gelmeyecek diye bir şekilde oğullarını doldurup sizi ayırma hakkını kendilerinde bulabilirler mesela. çünkü sen onlara göre 30 bin değerinde bile değilsin. 30 bin daha önemli. aşk, sevgi, doğmamış çocuklar falan öyle çok önemli değil onlar için. evlilik eşittir para. hatta düğün günü bile damadın parasından kapmaya çalışır çoğu. gelini evden çıkarmak ve pasta yedirmek için bile para vermek zorundadır damat.
evlenmeyi bir şekilde başarabilirsen geçmiş olsun. o güne kadar anasından teyzesine kadar söz hakkı olduğunu düşünen bunca insan beraber yaşamaya başlıyorsunuz çünkü. en ufak ses çıkarıp dişlerini gösterirsen işleri çok korkunç noktalara götürüp oraya baba evinden tatile gelmişsin gibi rahatça seni boşanmaya bile zorlayabilirler.
ha tabii çoğunluk islerin bu kadar korkunç olmadığını iddia edecektir. ben görüyorum mesela arkadaşları, 40 kişiyle takı, gelinlik ve eşya alışverişine gidiyor, ses çıkarmıyor, sorun haliyle yaşamıyor. ama benim gibi arkadaş siz kimsiniz de bu kadar benim hayatımın içindesiniz ben anlamıyorum diye en başta noktayı koyan insanlar çok rahat görüyor evlilik denen kabusu. evlilik türkiye şartlarında bireysel algılanmıyor, hatta iki kişilik yine yaşanmıyor.
daha fenası iyi bir meslek sahibi olan, iyi okullarda eğitim almış, maaşı ile gurur duyan tipler ne zaman işler evlilik yoluna gitse ortadoğulu tarafını ortaya çıkarıyor. benim annem o tabii alışverişe gelecek seninle diyor. kayınvalidenin yanında kırmızı ipli don falan bakarken buluyorsun kendini. kayınpeder oturup koltuk rahat mı falan bakıyor, yoh diyor bunu alma, şu daha iyi.
bu yüzden civciv evlensek mi denildiği zaman saçma saçma konuşma diyorum. çünkü saçma.
çünkü türkiye'de biriyle evlenince ailesi ile de evleniyorsun. parası onlardan çıkmasa bile mesela gelinlik alırken orada oluyorlar. iç çamaşırı alışverişi sırasında bile oradalar. kız arkadaşların ile bu alışverişe çıkmak istersen anında kötü gelin ilan ediliyorsun. eşya alışverişi sırasında yine gelmek isterler çünkü sen onların gözünde adamın eşi değilsin, adamın parasını sonuna kadar harcamaya gayret eden birisin. pahalı şeyler seçmemen için başında beklemeyi uyanıklık zanneden tipler çoğu. kendi eşyalarına bile sen karar veremiyorsun. kendi paranla alabildiğin eşyalar konusunda söz sahibisin bi. onu da bak bak ucuzuna kaçmış diyip dedikodu malzemesi yaparlar.
düğün istemezsen ve diretirsen sırf bunca zamandır düğün düğün gezip taktıkları altınlar ve paralar geri gelmeyecek diye bir şekilde oğullarını doldurup sizi ayırma hakkını kendilerinde bulabilirler mesela. çünkü sen onlara göre 30 bin değerinde bile değilsin. 30 bin daha önemli. aşk, sevgi, doğmamış çocuklar falan öyle çok önemli değil onlar için. evlilik eşittir para. hatta düğün günü bile damadın parasından kapmaya çalışır çoğu. gelini evden çıkarmak ve pasta yedirmek için bile para vermek zorundadır damat.
evlenmeyi bir şekilde başarabilirsen geçmiş olsun. o güne kadar anasından teyzesine kadar söz hakkı olduğunu düşünen bunca insan beraber yaşamaya başlıyorsunuz çünkü. en ufak ses çıkarıp dişlerini gösterirsen işleri çok korkunç noktalara götürüp oraya baba evinden tatile gelmişsin gibi rahatça seni boşanmaya bile zorlayabilirler.
ha tabii çoğunluk islerin bu kadar korkunç olmadığını iddia edecektir. ben görüyorum mesela arkadaşları, 40 kişiyle takı, gelinlik ve eşya alışverişine gidiyor, ses çıkarmıyor, sorun haliyle yaşamıyor. ama benim gibi arkadaş siz kimsiniz de bu kadar benim hayatımın içindesiniz ben anlamıyorum diye en başta noktayı koyan insanlar çok rahat görüyor evlilik denen kabusu. evlilik türkiye şartlarında bireysel algılanmıyor, hatta iki kişilik yine yaşanmıyor.
daha fenası iyi bir meslek sahibi olan, iyi okullarda eğitim almış, maaşı ile gurur duyan tipler ne zaman işler evlilik yoluna gitse ortadoğulu tarafını ortaya çıkarıyor. benim annem o tabii alışverişe gelecek seninle diyor. kayınvalidenin yanında kırmızı ipli don falan bakarken buluyorsun kendini. kayınpeder oturup koltuk rahat mı falan bakıyor, yoh diyor bunu alma, şu daha iyi.
bu yüzden civciv evlensek mi denildiği zaman saçma saçma konuşma diyorum. çünkü saçma.
devamını gör...
the amazing world of gumball
gumball, cartoon network televizyon kanalında yayınlanmış; gumball adında bir ortaokul öğrencisi ve kardeşi darwin'i konu edinen çizgi dizidir. esprilerinin bazen çocuklar için değil bizler için yazıldığı hissine kapıldığım, mizahi öğeleri yüksek yapımdır.
devamını gör...
sztuka kochania historia michaliny wislockiej
polonyalı jinekolog michalina wislocka’nın hayatını anlatan biyografik dram filmi. film izlerken insanı üzmekle kalmayıp geriyor aynı zamanda. başrolde magdalena boczarska isimli çok güzel bir kadın var, aşık ediyor kendine.
filmin konusu için,
sevme sanatı, imkansızı başaran bir kadının, michalina wislocka'nın hikayesidir. muhafazakarlığı ve yaygın cehaleti bir kenara atan wislocka bütün ülkenin cinsel hayatını kökten değiştirir. hem de sadece bir kitapla.
filmin başında üç kişilik bir ilişkiye sıcak bakan doktorun sonradan sonraya sevgiyi paylaşamadığını görmek ve daha da önemlisi filmin sonlarına doğru kendini yine saçma bir üç kişilik ilişki içerisinde bulması çok üzücüydü.
aynı zamanda dönemin zorlukları, insanların cinselliğe dair bakış açısı, kadınların zaman ve mekan fark etmeksizin ezildiği gerçeği filmde güzel işlenmişti.
kitap yayınlandıktan sonra söyleşide bir soru yöneltiliyor doktora ve şöyle bir diyalog gerçekleşiyor
-kitabı kendi tecrübelerinize dayanarak mı yazdınız?
+kör bir insan renkler üzerine kitap yazamaz.
sanırım filmin en güzel anı buydu benim için.
günümüzde cinsellikle ilgili şeyleri konuşmak hala tabu sayılıyorken ve seks sadece erkekler için var olan bir şeymiş gibi düşünülüp buna göre hareket ediliyorken bu filmi izlemek böyle düşünen kişiler için biraz da olsa faydalı olacaktır diye düşünüyorum.
filmin konusu için,
sevme sanatı, imkansızı başaran bir kadının, michalina wislocka'nın hikayesidir. muhafazakarlığı ve yaygın cehaleti bir kenara atan wislocka bütün ülkenin cinsel hayatını kökten değiştirir. hem de sadece bir kitapla.
filmin başında üç kişilik bir ilişkiye sıcak bakan doktorun sonradan sonraya sevgiyi paylaşamadığını görmek ve daha da önemlisi filmin sonlarına doğru kendini yine saçma bir üç kişilik ilişki içerisinde bulması çok üzücüydü.
aynı zamanda dönemin zorlukları, insanların cinselliğe dair bakış açısı, kadınların zaman ve mekan fark etmeksizin ezildiği gerçeği filmde güzel işlenmişti.
kitap yayınlandıktan sonra söyleşide bir soru yöneltiliyor doktora ve şöyle bir diyalog gerçekleşiyor
-kitabı kendi tecrübelerinize dayanarak mı yazdınız?
+kör bir insan renkler üzerine kitap yazamaz.
sanırım filmin en güzel anı buydu benim için.
günümüzde cinsellikle ilgili şeyleri konuşmak hala tabu sayılıyorken ve seks sadece erkekler için var olan bir şeymiş gibi düşünülüp buna göre hareket ediliyorken bu filmi izlemek böyle düşünen kişiler için biraz da olsa faydalı olacaktır diye düşünüyorum.
devamını gör...
iz bırakan kitap cümleleri
insanların büyük çoğunluğu, düşen bir yaprak gibidir, kapılıp gider rüzgârın önüne, havada süzülür, dönüp durur, sağa sola yalpalar vurarak iner yere. pek az kişi de vardır, yıldızlara benzer, belli bir yörüngede ilerler durur, hiçbir rüzgâr varamaz yanlarına, kendi yasalarını ve izleyecekleri yolu kendi içlerinde taşırlar.
-siddhartha/hermann hesse
-siddhartha/hermann hesse
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
anneniz eşiniz, arkadaşınız, sevgiliniz, fuckbuddyniz, farketmez; bir kadınla içki içerken, daima cheer yaparken kadının kadehi sizinkinden yüksekte olmalıdır. küçük snub nüanslar...
devamını gör...


