planck sabiti
tarihte ilk kez '' e = h.f '' şeklinde formülize edilen bir fizik sabitidir. farklı formülleri de vardır. madde, ışık, atomaltı ve atom aksiyonunun kuantumu için kullanılır. ısim babası max planck'dır. özellikle quantum dünyasında öncüdür.
ayrıca ;
(bkz: planck uzunluğu)
ayrıca ;
(bkz: planck uzunluğu)
devamını gör...
cahildim dünyanın rengine kandım
ukdeyi bırakan: aslındapekmez
neşet ertaş'a ait ahirim sensin adlı türkünün giriş cümlesi. leyla'sından ayrıldıktan sonra yazdığı pek çok türküden birisidir.
neşet ertaş'a ait ahirim sensin adlı türkünün giriş cümlesi. leyla'sından ayrıldıktan sonra yazdığı pek çok türküden birisidir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının okumakta olduğu kitaplar
devamını gör...
yazarların öğrenmek istediği dil
tatlı dil ,yılanı deliğinden çıkaran.
devamını gör...
zdzislaw beksinski
1929-2005 yılları arasında yaşamış polonyalı sürrealist-distopik-gotik ressam.
önce fotoğrafçılıkla ilgilenmiş, rüyaları fotoğraflamak istediği için resme geçmiştir.
eserleri korkunçtur. görebileceğiniz en karanlık kabusların fotoğrafının çekilmiş hali gibidir. hem korkutur hem kendine hayran bırakır.
eserlerinin hiç birine isim vermemiştir.
76 yaşında, bakıcısının oğlu tarafından borç vermeyi reddettiği için bıçaklanarak öldürülmüştür.
eserlerini incelemek isterseniz buradan.
verdiği röportajları izlemek için buradan.
kendisini ve ailesini anlatan ''the last family'' (ostatnia rodzia) filmini de önermiş olayım.
önce fotoğrafçılıkla ilgilenmiş, rüyaları fotoğraflamak istediği için resme geçmiştir.
eserleri korkunçtur. görebileceğiniz en karanlık kabusların fotoğrafının çekilmiş hali gibidir. hem korkutur hem kendine hayran bırakır.
eserlerinin hiç birine isim vermemiştir.
76 yaşında, bakıcısının oğlu tarafından borç vermeyi reddettiği için bıçaklanarak öldürülmüştür.
eserlerini incelemek isterseniz buradan.
verdiği röportajları izlemek için buradan.
kendisini ve ailesini anlatan ''the last family'' (ostatnia rodzia) filmini de önermiş olayım.
devamını gör...
fahrenheit 451
distopik evrenler ele alan eserler arasında çok farklı bir konu seçmiş gibi görünse de aslında insanlık tarihinde sık sık karşılaşılan bir durumu anlatıyor. iskenderiye kütüphanesi'nden, ortaçağ kilisesine, yunus'un şiirlerini hırsla yakan molla kasım'dan, 80 darbesinde korkudan kendi kitaplarını yakanlara kadar hep var olan bir durum.
okurken yeter artık "yangın vaaar!" diye bağırasım gelen kitap.
okurken yeter artık "yangın vaaar!" diye bağırasım gelen kitap.
devamını gör...
30'unda metalci olmak
aramıza hoşgeldiniz arkadaşlar. ortalama 20 senedir metal müzik dinliyorum, dinleyeceğim de. hell yeah *
devamını gör...
kedi
beslediğiniz zaman siz evinizde kedi besliyormuşsunuz gibi değil de sanki o evinde insan besliyormuş gibi takılan tatlı bir ruh hastası.
devamını gör...
müslüman yazarlara sorular
başka bir ülkede, kültürde doğsaydın yinede müslüman olacak mıydın ? “ya gardaşım allah bana akıl vermiş yine araştırır doğruyu bulurdum mehehe” diyorsanız başka dinleri ne kadar araştırdınız ? mesela incili yada başka kutsal kitapları okudunuz mu ? yada başka bir din hakkında ne kadar şey biliyorsunuz ? yok eğer zaten doğru olan din islam ise ve bu apaçık ortada ise neden çocukların küçük yaşlardan itibaren beynini yıkıyorsunuz yada özellikle bu dini dayatıyorsunuz ? her şey apaçık ortada değil mi ? bırakın bakalım büyüyünce yine islamı seçecekler mi ?
devamını gör...
geyikli gece
turgut uyar'ın bu enfes şiirinin tamamı şöyledir:
halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta
her şey naylondandı o kadar
ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
ama geyikli geceyi bulmadan önce
hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk
geyikli geceyi hep bilmelisiniz
yeşil ve yabani uzak ormanlarda
güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
hepimizi vakitten kurtaracak
bir yandan toprağı sürdük
bir yandan kaybolduk
gladyatörlerden ve dişlilerden
ve büyük şehirlerden
gizleyerek yahut döğüşerek
geyikli geceyi kurtardık
evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
üç güvercin görsek meksika geliyordu aklımıza
caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
bilir bilmez geyikli gece yüzünden
"geyikli gecenin arkası ağaç
ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
çatal boynuzlarında soğuk ayışığı"
ister istemez aşkları hatırlatır
eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
şimdi de var biliyorum
bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
dağlarda geyikli gecelerin en güzeli
hiçbir şey umurumda değil diyorum
aşktan ve umuttan başka
bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor
biliyorum gemiler götüremez
neonlar ve teoriler ısıtamaz yanını yöresini
örneğin manastır'da oturur içerdik iki kişi
ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
koltukaltlarımız gitgide tatlı gelirdi
geyikli gecenin karanlığında
aldatıldığımız önemli değildi yoksa
herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
gümüş semaverleri ve eski şeyleri
salt yadsımak için sevmiyorduk
kötüydük de ondan mi diyeceksiniz
ne iyiydik ne kötüydük
durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
başta ve sonda ayrı ayrı olduğumuzdandı
ama ne varsa geyikli gecede idi
bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan
bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
büyük otellerin önünde garipsiyorduk
çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
yahut bir adam bıçaklasak
yahut sokaklara tükürsek
ama en iyisi çeker giderdik
gider geyikli gecede uyurduk
"geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
imdat ateşleri gibi ürkek telaşlı
sultan hançerleri gibi ayışığında
bir yanında üstüste üstüste kayalar
öbür yanında ben"
ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
eskimiş şeylerle avunamıyoruz
domino taşları ve soğuk ikindiler
çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
gölgemiz tortop ayakucumuzda
sevinsek de sonunu biliyoruz
borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
bir bardak şarabı kendim için içiyorum
"halbuki geyikli gece ormanda
keskin mavi ve hışırtılı
geyikli geceye geçiyorum"
uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta
her şey naylondandı o kadar
ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
ama geyikli geceyi bulmadan önce
hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk
geyikli geceyi hep bilmelisiniz
yeşil ve yabani uzak ormanlarda
güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
hepimizi vakitten kurtaracak
bir yandan toprağı sürdük
bir yandan kaybolduk
gladyatörlerden ve dişlilerden
ve büyük şehirlerden
gizleyerek yahut döğüşerek
geyikli geceyi kurtardık
evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
üç güvercin görsek meksika geliyordu aklımıza
caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
bilir bilmez geyikli gece yüzünden
"geyikli gecenin arkası ağaç
ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
çatal boynuzlarında soğuk ayışığı"
ister istemez aşkları hatırlatır
eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
şimdi de var biliyorum
bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
dağlarda geyikli gecelerin en güzeli
hiçbir şey umurumda değil diyorum
aşktan ve umuttan başka
bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor
biliyorum gemiler götüremez
neonlar ve teoriler ısıtamaz yanını yöresini
örneğin manastır'da oturur içerdik iki kişi
ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
koltukaltlarımız gitgide tatlı gelirdi
geyikli gecenin karanlığında
aldatıldığımız önemli değildi yoksa
herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
gümüş semaverleri ve eski şeyleri
salt yadsımak için sevmiyorduk
kötüydük de ondan mi diyeceksiniz
ne iyiydik ne kötüydük
durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
başta ve sonda ayrı ayrı olduğumuzdandı
ama ne varsa geyikli gecede idi
bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan
bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
büyük otellerin önünde garipsiyorduk
çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
yahut bir adam bıçaklasak
yahut sokaklara tükürsek
ama en iyisi çeker giderdik
gider geyikli gecede uyurduk
"geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
imdat ateşleri gibi ürkek telaşlı
sultan hançerleri gibi ayışığında
bir yanında üstüste üstüste kayalar
öbür yanında ben"
ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
eskimiş şeylerle avunamıyoruz
domino taşları ve soğuk ikindiler
çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
gölgemiz tortop ayakucumuzda
sevinsek de sonunu biliyoruz
borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
bir bardak şarabı kendim için içiyorum
"halbuki geyikli gece ormanda
keskin mavi ve hışırtılı
geyikli geceye geçiyorum"
uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
devamını gör...
birine geç kalmak
önce kendinize geç kalmayın bence. tecrübeyle sabittir birine geç kalmamak adına koşar da koşarsınız ne geriye ne ileriye bakmadan kendi hayatınızı hiçe sayarak durmadan onun için koşarsınız en sonunda baktığınızda görülen manzara ne ona yetişebilmişsiniz ne kendinize.. bu doğrusal bir çizgi ile düşünülürse tam olarak o sizden çok ilerde siz geridesiniz ve en önemlisi kendi hayat çizginizden tamamen sapmışsınız. bu manzarayla karşılaşmamak adına tavsiyem önce kendinize geç kalmayın çünkü bunun geri dönüşü asla olmayacaktır. ( benim için olmadı) karşınızda bulunan kişi sizinle olmak isterse emin olun zaten sizin zaman çizginize eşlik edecektir sizi mutlaka bulacaktır.
devamını gör...
supportgirl ile çocuk istismarı radyo yayını
sevgili normal sözlük ailesi merhabalar,
türkiye'de son yıllarda çocuk istismarı vakalarında istikrarlı artış söz konusudur. okulların açılması ile birlikte çocukların güvenli alanlarından daha uzun süre uzakta kalması ve daha fazla yabancı insan ile muhattap olması sebebiyle vakaların daha da artması olasıdır.
yukarıda bahsettiğim sebepler ötürü yakınlarımızda ki çocukların istismara maruz kalıp kalmadığı hakkında fikir sahibi olmak;
dışarıya karşı kendini koruması için temel farkındalıkları kazandırmak,
istismar türlerine hakim olmak,
istismarla baş etme yöntemlerini biliyor olmak,
istismar riskini karşın kendini güvene almak,
çocuğun doğduğu andan itibaren yetişkin olana kadar ailelerin dikkat etmesi gereken yaklaşımlar,
ve daha nice konuyu detaylı şekilde irdelediğim bir program yapmak istemekteyim. daha önceleri sevgili yazalarlarımızdan (bkz: coldboy) ile bu konu üzerine bir yayın gerçekleştirmiştik ve epey faydalı olmuştu. bu sebeple eski yayın kaydını dinledikten sonra sizlerin sorularını elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım.
programa katılmak isteyen,
fikir ve önerisi olan,
sorusu olan herkes başlık altına yazarak programa katılım sağlayabilecektir.
planlanan program 22.09.21 tarihinde (çarşamba günü) türkiye saati ile 21.30 civarı bailayacaktır.
program öncesinde sizlere faydalı olacağını düşündüğüm girdileri başlığın altına bırakıyor olacağım. başlığın güncel olarak takip etmeyi unutmayınız.
(bkz: bacha bazi)
(bkz: civciv çıkarma)
(bkz: köçek)
türkiye'de son yıllarda çocuk istismarı vakalarında istikrarlı artış söz konusudur. okulların açılması ile birlikte çocukların güvenli alanlarından daha uzun süre uzakta kalması ve daha fazla yabancı insan ile muhattap olması sebebiyle vakaların daha da artması olasıdır.
yukarıda bahsettiğim sebepler ötürü yakınlarımızda ki çocukların istismara maruz kalıp kalmadığı hakkında fikir sahibi olmak;
dışarıya karşı kendini koruması için temel farkındalıkları kazandırmak,
istismar türlerine hakim olmak,
istismarla baş etme yöntemlerini biliyor olmak,
istismar riskini karşın kendini güvene almak,
çocuğun doğduğu andan itibaren yetişkin olana kadar ailelerin dikkat etmesi gereken yaklaşımlar,
ve daha nice konuyu detaylı şekilde irdelediğim bir program yapmak istemekteyim. daha önceleri sevgili yazalarlarımızdan (bkz: coldboy) ile bu konu üzerine bir yayın gerçekleştirmiştik ve epey faydalı olmuştu. bu sebeple eski yayın kaydını dinledikten sonra sizlerin sorularını elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım.
programa katılmak isteyen,
fikir ve önerisi olan,
sorusu olan herkes başlık altına yazarak programa katılım sağlayabilecektir.
planlanan program 22.09.21 tarihinde (çarşamba günü) türkiye saati ile 21.30 civarı bailayacaktır.
program öncesinde sizlere faydalı olacağını düşündüğüm girdileri başlığın altına bırakıyor olacağım. başlığın güncel olarak takip etmeyi unutmayınız.
(bkz: bacha bazi)
(bkz: civciv çıkarma)
(bkz: köçek)
devamını gör...
alabama'da üzerine meteor düşmesi sonucu yaralanan kadın
kendisi alabama'nın sylacauga kentinde yaşayan bayan ann hodges'tir.

olay 1954 günü meydana geliyor. ann hodges, öğle vakti güzellik uykusundayken çatısından içeriye yaklaşık 4 kilogram ağırlığında bir meteor giriyor. kadın korkuyla ve acıyla uyanıp acıyan yerlerine bakıyor. durumu fark eden komşuları yanına koşup neler olup bittiğini, kırmızı bir alevin evinden içeriye girdiğini, bunun ne olduğunu soruyorlar.
sonrasında çağrılan jeolog bunun bir gök taşı olduğunu ancak olayın milyonda bir gibi yüksek ihtimalli bir olay olduğunu söylüyor. e tabii başta kimse ona inanmıyor. uçak düştü, uçağın parçası düştü, sovyetler yaptı gibi tonla bahane uyduruluyor. sonuç değişmiyor elbette, gök taşı, gök taşı olarak kalıyor.

olay 1954 günü meydana geliyor. ann hodges, öğle vakti güzellik uykusundayken çatısından içeriye yaklaşık 4 kilogram ağırlığında bir meteor giriyor. kadın korkuyla ve acıyla uyanıp acıyan yerlerine bakıyor. durumu fark eden komşuları yanına koşup neler olup bittiğini, kırmızı bir alevin evinden içeriye girdiğini, bunun ne olduğunu soruyorlar.
sonrasında çağrılan jeolog bunun bir gök taşı olduğunu ancak olayın milyonda bir gibi yüksek ihtimalli bir olay olduğunu söylüyor. e tabii başta kimse ona inanmıyor. uçak düştü, uçağın parçası düştü, sovyetler yaptı gibi tonla bahane uyduruluyor. sonuç değişmiyor elbette, gök taşı, gök taşı olarak kalıyor.
devamını gör...
yaşından küçük göstermek
çok kötü bir şey. bir de güya ileride faydası olacakmış. istemiyorum kardeşim. üniversite üçe giderken lise son gibi göstermek istemiyorum.
devamını gör...
şeker portakalı
jose mauro de vasconcelos tarafından 1968 yılında yazılan, yazarın kendi çocukluğundan izler taşıyan ve 12 günde yazdığı romanın adıdır.
daha sonradan yazdığı, güneşi uyandıralım ve delifişek romanları ile 3'lü bir seri halini almıştır.
2012 yılında marcos bernstein yönetmenliğinde sinemaya uyarlanmıştır.
daha sonradan yazdığı, güneşi uyandıralım ve delifişek romanları ile 3'lü bir seri halini almıştır.
2012 yılında marcos bernstein yönetmenliğinde sinemaya uyarlanmıştır.
devamını gör...
intihar girişiminde bulunan sözlük yazarı
yakınım olsun ya da olmasın, herhangi bir durumda ben yardıma hazırım.
devamını gör...
kırkyama
bu bir thedansözkiller ukdesidir.
kırkpare olarak ta ifade edilir.
fakirliğin gözü kör olsun efenim, fakirin, fukaranın elbiselerini uzun zaman giymeleri üzerine elbiselerde yırtılır. peki elbiseler atılır mı? tabi ki hayır ... ''yama'' adında elbiselerin ömrünü uzatan metod kullanılır. sevgili dostlar bu ''yama'' ev ekonomisi dehaları olan kadınların aklına ''ulan ben bunu birleştirirsem harika battaniye olur'' düşüncesini doğurur. bu birleştirilen kumaşların, görsel olarak harika bir desen oluşturması ise ''kırkyama sanatı''nın doğmasına sebep olur.
çeşitli ''küçük'' kumaşların birleştirilerek farklı şekillerde dikilmesi ile elde edilen bir sanata kırkyama denir.
mesele burada ''arta kalan'' kumaşların rastgele dikilmesi değildir; onu ''sanat'' yapan şey yaratılan desenlerdir.
örtü, giyim, battaniye, çanta, şapka, nevresim, yastık, yatak örtüsü hatta mobilya döşemelerinde kullanılmaktadır.
yoksulluğun var olduğu tüm yıllarda var olan yama işi, özellikle 1929 buhranıyla birlikte artış gösterdi.
sevgili dostlar, 1929- 1939 yılında yoksul kadınların un çuvallarından çocuklarına elbise diktiğini fark eden bazı un fabrikaları çiçekli çuvallar ürettiler. bunu yoksulluğun boyutunu anlayabilmeniz için yazıyorum.
''
''
''
''
özellikle büyük savaşlardan sonra artış gösteren kırkyama, ikinci dünya savaşı sonlarında artık bir moda akımı haline gelecektir.
adına da patchwork deniliyor.
inanmayacaksınız romare bearden diye bir adam var ve 1970'te yaptığı kırkyama, new york modern sanatlar müzesinde sergilenmektedir.
ahanda şu;
''
''
bitti mi? bir çok alanda uygulanmaya başlamıştır kırkyama...
bunlardan en önemlisi kırkyamayı seramik sanatına uygulayanzoe hillyard'tır.
kim derdi ki, yokluğun, yoksulluğun sembolü olan ''yama'' müzelerde milyonlar ödenen bir sanat akımı olacak...
hey gidi hey...
''
''
kırkpare olarak ta ifade edilir.
fakirliğin gözü kör olsun efenim, fakirin, fukaranın elbiselerini uzun zaman giymeleri üzerine elbiselerde yırtılır. peki elbiseler atılır mı? tabi ki hayır ... ''yama'' adında elbiselerin ömrünü uzatan metod kullanılır. sevgili dostlar bu ''yama'' ev ekonomisi dehaları olan kadınların aklına ''ulan ben bunu birleştirirsem harika battaniye olur'' düşüncesini doğurur. bu birleştirilen kumaşların, görsel olarak harika bir desen oluşturması ise ''kırkyama sanatı''nın doğmasına sebep olur.
çeşitli ''küçük'' kumaşların birleştirilerek farklı şekillerde dikilmesi ile elde edilen bir sanata kırkyama denir.
mesele burada ''arta kalan'' kumaşların rastgele dikilmesi değildir; onu ''sanat'' yapan şey yaratılan desenlerdir.
örtü, giyim, battaniye, çanta, şapka, nevresim, yastık, yatak örtüsü hatta mobilya döşemelerinde kullanılmaktadır.
yoksulluğun var olduğu tüm yıllarda var olan yama işi, özellikle 1929 buhranıyla birlikte artış gösterdi.
sevgili dostlar, 1929- 1939 yılında yoksul kadınların un çuvallarından çocuklarına elbise diktiğini fark eden bazı un fabrikaları çiçekli çuvallar ürettiler. bunu yoksulluğun boyutunu anlayabilmeniz için yazıyorum.
''
''''
''özellikle büyük savaşlardan sonra artış gösteren kırkyama, ikinci dünya savaşı sonlarında artık bir moda akımı haline gelecektir.
adına da patchwork deniliyor.
inanmayacaksınız romare bearden diye bir adam var ve 1970'te yaptığı kırkyama, new york modern sanatlar müzesinde sergilenmektedir.
ahanda şu;
''
''bitti mi? bir çok alanda uygulanmaya başlamıştır kırkyama...
bunlardan en önemlisi kırkyamayı seramik sanatına uygulayanzoe hillyard'tır.
kim derdi ki, yokluğun, yoksulluğun sembolü olan ''yama'' müzelerde milyonlar ödenen bir sanat akımı olacak...
hey gidi hey...
''
''
devamını gör...


