kiliseler ve liseler
hip-hop piyasasına kesinlikle farklı bir soluk getiren sadece kendi blogları üzerinden şarkı paylaşan bu işten para kazanmak istemeyen gruptur.
üniversite öğrencisi olan bu arkadaşların nasıl bir kafası nasıl bir tarzı var senelerdir çözemedim çok ama çok iyiler.
felaket iyiler.
kendileri yakın zamanda şöyle bir açıklama yapmışlar.
--- alıntı ---
selâm,
internet üzerinde yalnızca bir blogdan ibaretiz. ne youtube ne twitter ne facebook ne ınstagram ne soundcloud ne spotify ne gmail ne de diğer başka mecralarda hesabımız vardır. adımıza açılmış onlarca hesabın hiçbirisi bize ait değildir. sizlere, yaptığımız işleri ulaştırabilmemiz için bize veri sağlayan tek mecra bu blog, yani wordpress. bize veri sağladıkları için karşılık olarak reklâm geliriyle kazanç sağlayan bir mecra burası, diğer tüm internet siteleri gibi. reklâm gelirinin helâl olmadığını bilmemize, bu gelirle -en başından beri olduğu gibi- alışveriş içerisinde bulunmama gayretimize, fakat yine de üzerimizden böyle bir gelir elde ettiklerinden haberdar olmamıza rağmen size bu işlerimizi ulaştırabilmenin başka bir yolunu bulamadık ve internette ‘olmak’ mecburiyetinde kaldık. bundan sonraki bütün işlerimizi buradan paylaşacağız. eğer isterseniz abone olabilirsiniz. abonelik için sadece e-posta adresinizin olması yeterli, siteye üye olmanıza lüzum yok -hatta mümkünse üye olmayın. ziyaret de etmeyin. buradan paylaşacağımız her şey doğrudan e-posta adresinize gelecek ve hâlihazırda oradan da okuyup dinleyebileceksiniz. paylaştığımız şarkı, albüm ve kitapları indirmenizi tavsiye ediyoruz. yaptığımız albümler ve albüm dışı şarkılar blog içerisinde mevcut. yalnızca nerede aptallar mübarek, şairler deliyse albümünü yüklemedik. zira bu albümü, hitâma erdirilmiş hâliyle tekrar paylaşacağız.
sağlıcakla kalın.”
--- alıntı ---
gel beraber varoluşluğun varoşluğundan geçelim.
üniversite öğrencisi olan bu arkadaşların nasıl bir kafası nasıl bir tarzı var senelerdir çözemedim çok ama çok iyiler.
felaket iyiler.
kendileri yakın zamanda şöyle bir açıklama yapmışlar.
--- alıntı ---
selâm,
internet üzerinde yalnızca bir blogdan ibaretiz. ne youtube ne twitter ne facebook ne ınstagram ne soundcloud ne spotify ne gmail ne de diğer başka mecralarda hesabımız vardır. adımıza açılmış onlarca hesabın hiçbirisi bize ait değildir. sizlere, yaptığımız işleri ulaştırabilmemiz için bize veri sağlayan tek mecra bu blog, yani wordpress. bize veri sağladıkları için karşılık olarak reklâm geliriyle kazanç sağlayan bir mecra burası, diğer tüm internet siteleri gibi. reklâm gelirinin helâl olmadığını bilmemize, bu gelirle -en başından beri olduğu gibi- alışveriş içerisinde bulunmama gayretimize, fakat yine de üzerimizden böyle bir gelir elde ettiklerinden haberdar olmamıza rağmen size bu işlerimizi ulaştırabilmenin başka bir yolunu bulamadık ve internette ‘olmak’ mecburiyetinde kaldık. bundan sonraki bütün işlerimizi buradan paylaşacağız. eğer isterseniz abone olabilirsiniz. abonelik için sadece e-posta adresinizin olması yeterli, siteye üye olmanıza lüzum yok -hatta mümkünse üye olmayın. ziyaret de etmeyin. buradan paylaşacağımız her şey doğrudan e-posta adresinize gelecek ve hâlihazırda oradan da okuyup dinleyebileceksiniz. paylaştığımız şarkı, albüm ve kitapları indirmenizi tavsiye ediyoruz. yaptığımız albümler ve albüm dışı şarkılar blog içerisinde mevcut. yalnızca nerede aptallar mübarek, şairler deliyse albümünü yüklemedik. zira bu albümü, hitâma erdirilmiş hâliyle tekrar paylaşacağız.
sağlıcakla kalın.”
--- alıntı ---
gel beraber varoluşluğun varoşluğundan geçelim.
devamını gör...
kaderin cilvesi
легендарный фильм новогодних ночей. я до этого смотрел по частям, потому что фильм длится примерно три часа. а сегодня, со своей женой на конец-то досмотрели до конца. какой по душе, теплый фильм. классно. советую всем смотреть.
başlıktaki 6. entryde film ile ilgili bilgileri vermiş anjelika arkadaşımız. türkçeye "kaderin cilvesi veya sıhhatler olsun" şeklinde çevirebileceğimiz çok sıcak bir yılbaşı filmi. izlemenizi tavsiye ederim.
başlıktaki 6. entryde film ile ilgili bilgileri vermiş anjelika arkadaşımız. türkçeye "kaderin cilvesi veya sıhhatler olsun" şeklinde çevirebileceğimiz çok sıcak bir yılbaşı filmi. izlemenizi tavsiye ederim.
devamını gör...
dalgın
çevresinde olanlara idrak edemeyen ya da dikkatini belli bir konuya yoğunlaştıramayan demektir.
devamını gör...
aribert heim
doktor ölüm lakaplı bu canavarı anlatması zordur. sözlük yazarı 10pele detaylı bir tanım yapmış. mutlaka okuyun. #1054041
mauthausen ölüm kampında binlerce kişiye tıbbi deneyler yaparak öldüren bir canidir. ek bir bilgi olarak şunu yazayım. bu kasabın soyadı “heim” ev, yuva, vatan anlamına gelir. “heim/atlos” ise vatansız anlamında türkçeye çevrilir.
bu cani, ikinci dünya savaşının sonunda tutuklanır. ancak bir fırsatını bulur ve kaçar. yazar 10pele nin tanımında belirttiği gibi mısır’a yerleşir ve kimliğini gizlemek için müslüman olur. yani binlerce kişiyi ırkçı düşünceleri yüzünden öldüren “heim” bir “heimatlos” olur. mısır’da ölür ama ölmek kelimesi bu cani için çok nahif kalır. gebermiştir.
mauthausen ölüm kampında binlerce kişiye tıbbi deneyler yaparak öldüren bir canidir. ek bir bilgi olarak şunu yazayım. bu kasabın soyadı “heim” ev, yuva, vatan anlamına gelir. “heim/atlos” ise vatansız anlamında türkçeye çevrilir.
bu cani, ikinci dünya savaşının sonunda tutuklanır. ancak bir fırsatını bulur ve kaçar. yazar 10pele nin tanımında belirttiği gibi mısır’a yerleşir ve kimliğini gizlemek için müslüman olur. yani binlerce kişiyi ırkçı düşünceleri yüzünden öldüren “heim” bir “heimatlos” olur. mısır’da ölür ama ölmek kelimesi bu cani için çok nahif kalır. gebermiştir.
devamını gör...
iz bırakan kitap cümleleri
insan önce evinde mutlu olmalı. ilk önce evinde kabul görmeli, çünkü öyle olmadığında hayatı boyunca hep kabul göreceği yerler arıyor. böyle yetişenler fazla iyi, fazla fedakar insanlara dönüşüyor. çok sevmelerinin nedeni de kabul görme ihtiyaçları yüzünden oluyor. ait olmak istediği yere ödediği kira misali, kendinden fazla fazla veriyor. çıkarımlarım size çok acımasız gelebilir ama belki de sırf bu gerçeklerden kaçtığımız için bu denli acı çekiyoruz. yoksa insan sevmekten neden yorulsun ki?*
devamını gör...
başlık aratmadan başlık açmak
hayy başlığı açan parmaklarına sağlık yazar arkadaşım, sen açmasan ben açacaktım şimdi bu başlığı.. lütfen acaba bu başlık açılmış mı diye kontrol edip aratmadan başlık açmayın arkadaşlar
devamını gör...
uzaktan seviyorum seni
cemal süreya'ya ait sanılan bir şiirdir. üstteki yazarımız da bütün şiirlerinin derlendiği sevda sözleri kitabında rastlamadığını söylemiş. normaldir çünkü onun değil.
malumatfuruş'un analizine göre şiirin gerçek sahibi bilinmemektedir.
kaynak
malumatfuruş'un analizine göre şiirin gerçek sahibi bilinmemektedir.
kaynak
devamını gör...
insanı yoran şeyler
bilmem kaç günlük karantina şeysi. millet yattığı yerden maaşını alırken benim çalıştığım yerden almam bir miktar üzücü ve yorucu evet.
devamını gör...
heinrich heine
heine ile yollarımız bonn üniversitesindeyken kesişmişti. çok ateşli zamanlardı. kargaşa tavan yapmıştı. zeki, nazik ve duyarlı bir adamdı. tüm o siyasi kargaşanın içerisinde aşk acısı çekmeyi ihmal etmiyordu. monarşik psikopatların gözü üzerimizdeydi. hani özgürlük türküleri falan çığırıyoruz biz o dönemlerde ama tüm bunlara rağmen iki kadeh yuvarladığında ''ah amalie güzel amelie'' demeyi hiç ihmal etmedi. tabi bu iç dökümlerinde içkinin etkisinin olduğu yadsınamaz bir gerçek. doğrusunu söylemek gerekirse benim kadar iyi içemiyordu. genellikle üçüncü kadehten sonra biraz sapıtma eğilimleri gösteriyordu. lakin o kadar kusur kadı kızında da olur.
aslında bu adamın hukuk fakültesine kaydolması tamamen yeni gelişmekte olan kapitalist sisteme ayak uyduramaması ile alakalı. amcasının bankasında tabiri caizse resmen balon gibi şişmiş şişmiş patlamış! basmış gelmiş bizim fakülteye. tabi ben şimdi adamın özelini çok fazla ifşa etmeyeceğim. gençken bir arada vakit geçirmiş ve birlikte mücadele etmiş olmamız, bu muazzam beyne dair her şeyi anlatacağım anlamını taşımaz. zaten sonrasında yollarımız ayrıldı bastı gitti göttingen üniversitesine. tabi bağı hiç koparmadık arada mektuplaşıyorduk falan. netice de birlikte mahpusluğumuz bile oldu. mahpusluk unutulmaz. o da çok uzun sürmemişti ama havasını atmak bir başka oluyor, dostluk bağları da farklı gelişiyor. kendisinin kariyerini uzaktan takip eder hale gelmiştik. biz hergeleliğe devam ederken o adam oldu zannediyorduk. zira yazıyor çiziyor üretiyordu. iki tane trajedi yazmış, milleti kendine hayran bırakmıştı. sonra bir haber geldi. bizim kafadan kontak, amelie'nin nişanlandığını öğrenip kayışı koparmış, adamın birini düelloya davet etmiş. eminim ki, yine üç kadehten fazla içmiştir. yoksa böyle şeyler yapmazdı. okuldan altı ay uzaklaştırma vermişler buna. atladı yanıma geldi, bir kaç gün birlikte takıldık. peşi sıra amcası geldi. tabiri caizse baskın verdi bize. aldı götürdü adamı. koca adamı kolundan tuttuğu gibi sürükleye sürükleye götürdü, tek laf edemedik iyi mi? sonra bende kafamda kurdum kurdum söylendim herifin arkasından. diyemedik ya la! repliği eşliğinde kadehleri yuvarlamaya devam ettim. o olaydan sonra bunu berlin üniversitesine kaydettirmiş amcası. böyle bir adamın bir türlü dikiş tutturamıyor olmasına akıl sır erdiremiyordum. hani bizde toplu iğne bile yok. dikiş atmaya kalksak bırak tutturmayı, tutanı da bozarız. ama bu adam öyle biri değildi ki... neyse çok fazla hayıflanıyordum o dönemler kendisi için. sanki babamın oğlu. ama ben duyarlı adamım ne yapayım işte engel olamıyorum kendime.
gitmiş orada hegel ile tanışmış. şaka değil yani. bildiğimiz hegel. hani başlığını falan açıyor ve üzerine yazıyorsunuz ya burada. hah işte o ünlü olanı. bir şiir kitabı yazmış dillere destan. adı ''gedichte''... aslına bakarsanız ben pek beğenmedim. zira adamın potansiyelini biliyorum. daha iyilerini yazabilir diye düşündüm. ya da kendimi kandırıyordum, basit dost kıskançlığı krizine girmiştim. yediğim, içtiğim ayrı gitmeyen adam, taş gibi şiir kitabı çıkarmıştı. bu sefer kirişi kırdı diyordum ki, yine rahat durmamış yahudilerle falan takılmaya başlamış. derneklerine üye olmuş. yahu diyorum içimden bu adamın böyle şeylerle pek ilgisi yoktur. ne yapmak, nereye varmak istemektedir? yaptıklarını toplasam 40 eder mi? falan fişman diye düşünürken, dernekten de ayrılmış bizimki. adam maymun iştahlı yemin ederim. o ara bana bir mektubu geldi. yeni bir kitaba başladım bu sefer roman yazıyorum dedi. ulan şiir yaz sen! senin romanla ne işin olur dedim. yok dedi üzerine çok çalıştım. derin analizler yaptım. muazzam olacak. ne oldu dersiniz? adını bile koyduğu kitabı bitiremedi. ''bacherach hahamı'' böylece yalan oldu. yani maymun iştahlı derken bir şey biliyoruz da söylüyoruz. siz bana bu konuda itimat edin.
sonra bu maymun iştahlılığı o bunaldığı, gerim gerim gerildiği evine dönmesine sebep oldu. berlin de kesmedi bizim heine'ı die heimkher'ı * orada yazmaya başlamış. bir kaç örnek göndermişti bana ama ben kitabı bitireceğinden emin değildim. utandırdı kerata beni. sonra yine duramadı yerinde. bak tosbağa dedi ben akademiye gideceğim ama bu yahudilik işi sıkıntı. protestan ol o zaman oğlum dedim, adamlar nasıl olsa her yeri tutmuş. böylece sıkılmazsan istediğin noktaya gelirsin dedim. önerimi dinledi ve protestan oldu iyi mi? oysa vallahi de billahi de tillahi de şaka yapmıştım.
sonra uzun süre görüşmedik. o ara julius campe ile tanışmış. adamda şeytan tüyü var yemin ederim. nerede şöyle kelli felli adam var illa yolları kesişiyor. duydum ki o aralar romantizmi de bırakmış. demek ki, amelie'yi gömmüş artık diye sevindim. adam bildiğiniz alaycı, hiciv eden bir mizahşöre dönüşmüş. sonra adamın paris yılları başladı tabi biz iyice koptuk. ben o sıralarda halen hukuk guguk diye debelenip duruyorum. çok sıkıcıyım ona göre yani.
paris'te enteresan işlere girişti bizimki. sosyalist olma yolunda ilerliyordu resmen. paris'ten almanya'ya ışık tutuyorlardı. projektörü tuttular tavşanın gözüne gözüne... öyle bir sosyal sorumluluk dalgası anlayacağınız. ama bizimki yaptığını bozmaya bayılır. yine yapmış yapacağını. işçi sınıfının parlayan yıldızı börne'ye giydirmeye başlamış yazılarında. hal böyle olunca da çekti şimşekleri üzerine. ama durmadı devam etti. şeytan tüyü var bu herifte demiştim hatırlarsanız, bana bir mektup daha yazdı o ara. marx'la tanışmış. yuh artık dedim ya! şeytanın tüyü müsün kendisi misin? nesin? diye yazdım. sadece gülmüş buna ve eklemiş; kitap bitti? ulan diyorum hangi kitap bitti. ''bacherah hahamı''nı bitirmiş. ben onu unutalı yıllar olmuştu. böyle ara ara mektuplaştık. sonra felç geçirdi bizimki. içim yandı elbette. atladım gittim. kendisini son görüşümde bu oldu. 8 sene kendi deyimiyle yatak-mezarda yattı. sonra ebediyete intikal etti. monmartre mezarlığındaki defin törenine katıldım. neden bilmem ama herkes gittikten sonra açtım iki elimi ruhuna bir fatiha okudum. yahudi miydi? protestan mıydı? karar veremeyince üçüncü bir yol olsun istedim herhalde kendimce.
yukarıda ozgur1ey onun ünlü sözünü yazmış; ''kitapların yakıldığı yerde, sonunda insanlar da yakılır'' işte bu sözü yüzünden naziler ilk onun kitaplarını yaktılar ya, yanarım yanarım ona yanarım. işte böylece dostumuzu yad etmiş olduk. huzur içinde uyusun.
aslında bu adamın hukuk fakültesine kaydolması tamamen yeni gelişmekte olan kapitalist sisteme ayak uyduramaması ile alakalı. amcasının bankasında tabiri caizse resmen balon gibi şişmiş şişmiş patlamış! basmış gelmiş bizim fakülteye. tabi ben şimdi adamın özelini çok fazla ifşa etmeyeceğim. gençken bir arada vakit geçirmiş ve birlikte mücadele etmiş olmamız, bu muazzam beyne dair her şeyi anlatacağım anlamını taşımaz. zaten sonrasında yollarımız ayrıldı bastı gitti göttingen üniversitesine. tabi bağı hiç koparmadık arada mektuplaşıyorduk falan. netice de birlikte mahpusluğumuz bile oldu. mahpusluk unutulmaz. o da çok uzun sürmemişti ama havasını atmak bir başka oluyor, dostluk bağları da farklı gelişiyor. kendisinin kariyerini uzaktan takip eder hale gelmiştik. biz hergeleliğe devam ederken o adam oldu zannediyorduk. zira yazıyor çiziyor üretiyordu. iki tane trajedi yazmış, milleti kendine hayran bırakmıştı. sonra bir haber geldi. bizim kafadan kontak, amelie'nin nişanlandığını öğrenip kayışı koparmış, adamın birini düelloya davet etmiş. eminim ki, yine üç kadehten fazla içmiştir. yoksa böyle şeyler yapmazdı. okuldan altı ay uzaklaştırma vermişler buna. atladı yanıma geldi, bir kaç gün birlikte takıldık. peşi sıra amcası geldi. tabiri caizse baskın verdi bize. aldı götürdü adamı. koca adamı kolundan tuttuğu gibi sürükleye sürükleye götürdü, tek laf edemedik iyi mi? sonra bende kafamda kurdum kurdum söylendim herifin arkasından. diyemedik ya la! repliği eşliğinde kadehleri yuvarlamaya devam ettim. o olaydan sonra bunu berlin üniversitesine kaydettirmiş amcası. böyle bir adamın bir türlü dikiş tutturamıyor olmasına akıl sır erdiremiyordum. hani bizde toplu iğne bile yok. dikiş atmaya kalksak bırak tutturmayı, tutanı da bozarız. ama bu adam öyle biri değildi ki... neyse çok fazla hayıflanıyordum o dönemler kendisi için. sanki babamın oğlu. ama ben duyarlı adamım ne yapayım işte engel olamıyorum kendime.
gitmiş orada hegel ile tanışmış. şaka değil yani. bildiğimiz hegel. hani başlığını falan açıyor ve üzerine yazıyorsunuz ya burada. hah işte o ünlü olanı. bir şiir kitabı yazmış dillere destan. adı ''gedichte''... aslına bakarsanız ben pek beğenmedim. zira adamın potansiyelini biliyorum. daha iyilerini yazabilir diye düşündüm. ya da kendimi kandırıyordum, basit dost kıskançlığı krizine girmiştim. yediğim, içtiğim ayrı gitmeyen adam, taş gibi şiir kitabı çıkarmıştı. bu sefer kirişi kırdı diyordum ki, yine rahat durmamış yahudilerle falan takılmaya başlamış. derneklerine üye olmuş. yahu diyorum içimden bu adamın böyle şeylerle pek ilgisi yoktur. ne yapmak, nereye varmak istemektedir? yaptıklarını toplasam 40 eder mi? falan fişman diye düşünürken, dernekten de ayrılmış bizimki. adam maymun iştahlı yemin ederim. o ara bana bir mektubu geldi. yeni bir kitaba başladım bu sefer roman yazıyorum dedi. ulan şiir yaz sen! senin romanla ne işin olur dedim. yok dedi üzerine çok çalıştım. derin analizler yaptım. muazzam olacak. ne oldu dersiniz? adını bile koyduğu kitabı bitiremedi. ''bacherach hahamı'' böylece yalan oldu. yani maymun iştahlı derken bir şey biliyoruz da söylüyoruz. siz bana bu konuda itimat edin.
sonra bu maymun iştahlılığı o bunaldığı, gerim gerim gerildiği evine dönmesine sebep oldu. berlin de kesmedi bizim heine'ı die heimkher'ı * orada yazmaya başlamış. bir kaç örnek göndermişti bana ama ben kitabı bitireceğinden emin değildim. utandırdı kerata beni. sonra yine duramadı yerinde. bak tosbağa dedi ben akademiye gideceğim ama bu yahudilik işi sıkıntı. protestan ol o zaman oğlum dedim, adamlar nasıl olsa her yeri tutmuş. böylece sıkılmazsan istediğin noktaya gelirsin dedim. önerimi dinledi ve protestan oldu iyi mi? oysa vallahi de billahi de tillahi de şaka yapmıştım.
sonra uzun süre görüşmedik. o ara julius campe ile tanışmış. adamda şeytan tüyü var yemin ederim. nerede şöyle kelli felli adam var illa yolları kesişiyor. duydum ki o aralar romantizmi de bırakmış. demek ki, amelie'yi gömmüş artık diye sevindim. adam bildiğiniz alaycı, hiciv eden bir mizahşöre dönüşmüş. sonra adamın paris yılları başladı tabi biz iyice koptuk. ben o sıralarda halen hukuk guguk diye debelenip duruyorum. çok sıkıcıyım ona göre yani.
paris'te enteresan işlere girişti bizimki. sosyalist olma yolunda ilerliyordu resmen. paris'ten almanya'ya ışık tutuyorlardı. projektörü tuttular tavşanın gözüne gözüne... öyle bir sosyal sorumluluk dalgası anlayacağınız. ama bizimki yaptığını bozmaya bayılır. yine yapmış yapacağını. işçi sınıfının parlayan yıldızı börne'ye giydirmeye başlamış yazılarında. hal böyle olunca da çekti şimşekleri üzerine. ama durmadı devam etti. şeytan tüyü var bu herifte demiştim hatırlarsanız, bana bir mektup daha yazdı o ara. marx'la tanışmış. yuh artık dedim ya! şeytanın tüyü müsün kendisi misin? nesin? diye yazdım. sadece gülmüş buna ve eklemiş; kitap bitti? ulan diyorum hangi kitap bitti. ''bacherah hahamı''nı bitirmiş. ben onu unutalı yıllar olmuştu. böyle ara ara mektuplaştık. sonra felç geçirdi bizimki. içim yandı elbette. atladım gittim. kendisini son görüşümde bu oldu. 8 sene kendi deyimiyle yatak-mezarda yattı. sonra ebediyete intikal etti. monmartre mezarlığındaki defin törenine katıldım. neden bilmem ama herkes gittikten sonra açtım iki elimi ruhuna bir fatiha okudum. yahudi miydi? protestan mıydı? karar veremeyince üçüncü bir yol olsun istedim herhalde kendimce.
yukarıda ozgur1ey onun ünlü sözünü yazmış; ''kitapların yakıldığı yerde, sonunda insanlar da yakılır'' işte bu sözü yüzünden naziler ilk onun kitaplarını yaktılar ya, yanarım yanarım ona yanarım. işte böylece dostumuzu yad etmiş olduk. huzur içinde uyusun.
devamını gör...
hatıra olsun diye saklanan garip nesneler
annemin hala sakladığı göbek kordonumun içinde olduğunu düşündüğüm garip nesneler kategorisi.
devamını gör...
okuduğun kitaptan bir alıntı bırak
nereye gideceğini bilmiyorsan gideceğin yönünde önemi yok, alice harikalar diyarında
devamını gör...
depresyonla başa çıkma yöntemleri
iyice ağlamak, bağırmak kendini yormak. daha sonra rahatlatıcı müzik dinleyip buradan yorgana sarılıp gözlerini yummak.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en yaşlı özelliği
üzerimdeki kıyafet bile beni sıkıyor, rahatsız oluyorum. hep pamuklu, tam pamuklu şeyler giymeye çalışıyorum. naylon karışımı ürünler asla kullanamıyorum. ufunet bastı gene. fındık kabuğunun içindeyim arkadaşlar...
son cümle babannemden yadigâr bir cümledir.
son cümle babannemden yadigâr bir cümledir.
devamını gör...
enagrup'a göre 2020 enflasyon oranının yüzde 36.72 olması
prof. dr. veysel ulusoy yönetimindeki akademisyenlerin oluşturduğu enagrup, 2020 aralık ayında enflasyonu yüzde 4.08 olarak ölçtüğünü bildirdi.
tüik ise aralık ayı tüketici enflasyonunun sade yüzde 1.25 olduğunu beyan etti.
yıllık enflasyon açıklamasında da anlaşılacağı üzere açıklanan 2 veride birbirini tutmuyor.
enagrup, yıllık enflasyonu yüzde 36,72 açıklarken
tüik yıllık enflasyonu yüzde 14.6 diye duyurdu.
memur ve emekli maaşlarına yapılacak zamlar tüik'in açıkladığı veriler temel alınarak hazırlanıyor.
ayrıntılar buradan
tüik ise aralık ayı tüketici enflasyonunun sade yüzde 1.25 olduğunu beyan etti.
yıllık enflasyon açıklamasında da anlaşılacağı üzere açıklanan 2 veride birbirini tutmuyor.
enagrup, yıllık enflasyonu yüzde 36,72 açıklarken
tüik yıllık enflasyonu yüzde 14.6 diye duyurdu.
memur ve emekli maaşlarına yapılacak zamlar tüik'in açıkladığı veriler temel alınarak hazırlanıyor.
ayrıntılar buradan
devamını gör...
intiharın eşiğinde olmak
kısır döngüye girer insan. bu hâlde oldukça daha çok acı çeker,her şey daha da ters gider. bunların sonucunda da ölmeyi daha da çok ister. altta yatan sorunların ciddiyetine göre bu durum çok daha kötüleşebiliyor. bu bataklıktan nasıl çıkılır hiç bilmiyorum. belki de yeterince güçlü olamadığım için çıkamıyorum. intiharın asla olmamasını savunuyorum bir noktada cinayet çünkü ama kendi canına kıymak da bazı insanlar için çok kolay maalesef.
devamını gör...
spontane radyo yayını
koşarak eve gitme sebebim olan yayın. sokağa çıkma yasağı başladığı için degil bu yayın başladığı için gidiyorum eve, evet.
siz de gelsenize!
siz de gelsenize!
devamını gör...
geyikli gece
devamını gör...


