tam bu gün konuştuğum arkadaşın* içinde olduğu hal.
arkadaşı her gün gördüğüm için, öylesine,
-nasılsın, diye sordum.
-çok iyi sayılmaz, bu gün boşandım,
deyince,
-hadi ya tüm profil resimlerinde yanyanasınız ama, dedim
-medeni bir şekilde ayrıldık, dedi
aynı evde kalacaklarmış adam ev buluna kadar.
devamını gör...

altınızda veya üstünüz de çalışan hiç kimse ile gereksiz yakınlık ve samimiyet kurulmaması. aksi halde; üstünüzde çalışan amir veya müdürünüz, iş tanımınızda olmayan birçok sorumluluğu size yıkmak isteyebilir, altınızda çalışan sekreter- çaycı artık her kimse, bir işi yapmasını istediğinizde mırın kırın edebilir. bu ayarlamayı yapamayan biri olarak zamanında çaycı ablamızdan çay- kahve istemeye utanır, her defasında gider kendim alırdım. o da, bir defa demezdi ki; “neden zahmet ediyorsun ben getiririm.” yapmayın, herkes iş tanımının görev ve sorumluluklarını yerine getirecek. fazla iyi niyet sömürüye davetiye çıkartıyor malesef. neyse ki geç de olsa akıllandım.
devamını gör...

içine düştüğüm hazin durum. bir çeşit motivasyon kaybı. hevessizlik. anlamsızlık.
devamını gör...

kötü bir zamana denk gelen ama teknolojinin tüm nimetleri emirlerine amade olduğu için bir o kadar da şanslı olan kuşaktır. bundan sonrası bireyin kendisine kalmış: vezir de olmak rezil de olmak kendi ellerinde. ortası yok.
devamını gör...

öncelikle hilal ve yıldızlı bayrak 1453 haziranından beri osmanlı tarafından kullanılır. aynı zamanda bayrağın dinle yada ırkla bir ilgisi yoktur tamamen doğu roma'nın konstantinapolis şehrinin resmi bayraģıdır. hatta doģu roma imparatorluģunun paralarıda üzerinde ay-yıldız şeklinde tasarlanmıştır. buradan görebilirsiniz. bu durumda akif mükemmel edebi sanatlı şaheserini isevi geçmişe mi yazmış oldu?

daha sonra "garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar" dizesi örnek verilmiş ancak ne hikmetse sadece garp kelimesinden yola cıkılıp barbar falan denmiş:) burada kıtanın tamamını okursanız eğer tamamen batının güclü silahları olsada dogunun iman gücü vardıra getirilmiş bir anlam bulursunuz. ki arama moturuna yazın en salak sitede bile burdaki yazarların yorumlarını bulamassınız. öyle çileden çıkarıcı yani.

sonuç olarak insanları o zavallı kücük beyinlerinizle itham etmeden önce bir düsünün bunlar acaba dogru mu diye. hayatınızda safahat bile okumamış hatta elinize bile almamış olup, burada lise yılları sòz sanatlarından falan bahsedemezsiniz. evet bende dönemin şartlarında yapılabilen en iyi marş budur ve degistirmek belki emeğe saygısızlık olur diye düsünüyorum ama bu, şöyle harika bisey böyle kriptolu bişey falan demeyi gerektirmiyor. hatta verdiğiniz intihalli tez yazan iktidar yalakalarının kaleminden cıkan bilgileri vermemenizi öneririm cünkü gerçeģini bir bilen çıkar :)

not: halil inalcık ve ilber ortaylı osmanlıları müslüman romalılar olarak tanımlar. bunu da belgelere dayandırarak yaparlar. arşivlere gidip araştırmadan sadece kitap alarak bu bilgileri öğrenebilir ve hatta anlatabilirsiniz bile. belki dini deyim kullanıp laf sokuşturarak komik olduğunuzu düsünmenizi de engeller.
devamını gör...

göz kapağı inflamasyonudur. enfeksiyon ya da dermatit nedeniyle oluşabilir.
devamını gör...

en çok bilinen hamlet tiradı olsa bile ona bu ağırlığı veren cümlenin kendisinden ziyade daha sonra william shakespeare tarafından kaleme alınanlardır özünde. ölümden sonrasına duyulan insancıl korku ve yaşamın katlanılmaz ağırlığı arasında bin çeşit ızdırabı sırtlayan insanın kederli kabullenişidir bu cümleler. yaşamak denilen trajediyi katlanılabilir kılan ölüm fikridir ama ölümün belirsizliği fikrini katlanılabilir kılan da yaşamaktır; en azından öyle diyor hamlet. ölüm için yaşama katlanır yaşam için ölüme tahammül ederiz, tüm karmaşanın ana nedeni özünde bu çıkmazdır. bundan ötürü bu tirad başlı başına shakespeare'in dehasının özetidir aslında; aynı cümleler ile siyah ve beyaz kadar zıt iki düşünceyi de aktarabildiği için. şöyle devam ediyor o meşhur tirad:



olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!
düşüncemizin katlanması mı güzel
zalim kaderin yumruklarına, oklarına
yoksa diretip bela denizlerine karşı
dur, yeter demesi mi?
ölmek, uyumak sadece!
düşünün ki uyumakla yalnız
bitebilir bütün acıları yüreğin,
çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
çünkü, o ölüm uykularında
sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine
sevgisinin kepaze edilmesine
kanunların bu kadar yavaş
yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
kötülere kul olmasına iyi insanın
bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
kim ister bütün bunlara katlanmak
ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
ölümden sonraki bir şeyden korkmasa
o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
ürkütmese yüreğini?
bilmediğimiz belalara atılmaktansa
çektiklerine razı etmese insanları?
bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
yürekten gelenin doğal rengini.
ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
yollarını değiştirip bu yüzden
bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.


yazıldığı dilde ise aşağı yukarı bu şekildedir:


to be, or not to be, that is the question:
whether 'tis nobler in the mind to suffer
the slings and arrows of outrageous fortune,
or to take arms against a sea of troubles
and by opposing end them. to die—to sleep,
no more; and by a sleep to say we end
the heart-ache and the thousand natural shocks
that flesh is heir to: 'tis a consummation
devoutly to be wish'd. to die, to sleep;
to sleep, perchance to dream—ay, there's the rub:
for in that sleep of death what dreams may come,
when we have shuffled off this mortal coil,
must give us pause—there's the respect
that makes calamity of so long life.
for who would bear the whips and scorns of time,
th'oppressor's wrong, the proud man's contumely,
the pangs of dispriz'd love, the law's delay,
the insolence of office, and the spurns
that patient merit of th'unworthy takes,
when he himself might his quietus make
with a bare bodkin? who would fardels bear,
to grunt and sweat under a weary life,
but that the dread of something after death,
the undiscovere'd country, from whose bourn
no traveller returns, puzzles the will,
and makes us rather bear those ills we have
than fly to others that we know not of?
thus conscience does make cowards of us all,
and thus the native hue of resolution
ıs sicklied o'er with the pale cast of thought,
and enterprises of great pitch and moment
with this regard their currents turn awry
and lose the name of action.

devamını gör...

özündü ayamaysın = özünde utangaç , çekingen olma.
devamını gör...

motivasyon eksikliği bir işe başlayamama, başladığı işi bitireme, başarısız olacağını düşünme ve erteleme ile başlar. tembelleşme sürecini hızlandırır. kronik motivasyon eksikliğinin sonucu ise depresyondur. kişi olumsuz düşüncelerin parçası olmuştur.

belirtileri; mod düşüklüğü, ilgi kaybı ve zevk alamama. özellikle konfor alanında yetişen bireylerin dış dünya'ya adım attığında istediğini bulamaması ve hayal kırıklığıyla karşılaşma duygusu bu eksikliği fazlasıyla hissettirir. buna ilave genel ülke şartlarıda eklenince isteksiz, ruhsuz ve mutsuz bir insan profilini oluşturuyorsun. kurtuluş ise tabii ki bizim elimizde. sürekli savaşacak ve yeni çözümler bulacak enerjimiz daim olmalı.

motivasyon gel gel yamacıma gel ihtiyacım var sana.
devamını gör...

erkeklerin erilliğinden başka derdi olmamasına kızan islamcı kadınların icadı olan feminizm.
bir dönemdir, bir akımdır.
ihtiyacı olana göredir.
ihtiyacı olmayan kullanmasın.
ihtiyacı olana versin.
devamını gör...

kesinlikle sağlıklı ve hijyenik bulmadığım durumdur. misafir terliği var evet ama her misafir gittikten sonra o terliklerin yıkandığını sanmıyorum. kaldırılıyor vestiyere doğru. özellikle tüylü, pamukluysa daha kötü. kimsenin evinde terlik giymem. yaz kış farketmez. kış aylarında çantam da ev ayakkabısı taşırım birine gittiğimde. yazın da zaten sıcak tercih etmem. kendi evimde misafir terliklerim plastik olanlardandır. kendi terliklerimi ayrı bir göze koyarım. misafir terliklerini her kullanımdan sonra makinaya atarım. olması gereken de bu bence.
devamını gör...

1963 yılında yeni zellandalı yarış pilotu bruce mclaren tarafından kurulan formula 1 tarihinin en eski ikinci yarış takımı ve aynı zamanda spor otomobiller üreten ingiliz firmasıdır.. şirketin merkezi ingiltere'nin woking şehrindedir.. tarihine bakıldığında formula 1'de ferrari'den sonra en başarılı ikinci takımdır.. 182 yarış galibiyeti, 8 sürücü şampiyonu ve 8 takım şampiyonluğu bulunmaktadır.. sadece formula 1'de değil, amerika'da ve diğer ülkelerde yerel/ulusal organizasyonlarda aktif olarak katılmış ve başarılar elde etmiştir..
yıllar içinde mclaren logosunun değişimi;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
takım kurulduktan sonra ilk formula 1 galibiyetini 1968 belçika grandprix'inde (spa) almış olsalar da, ilk yıldızlarının parlaması canadian-american challenge cup (can-am) isimli 1966'dan 1987'ye kadar sürmüş olan organizasyonda gerçekleşir.. bu şampiyonayı 1967-1971 yılları arasında resmen domine etmişlerdir..
bruce mclaren 1970 yılında can-am yarışları için yaptıkları mclaren m8d isimli aracı test ederken kaza yapıp hayatını kaybetmesi üzerine teddy mayer (kendisinin yarışçı geçmişi yoktur, hep yöneticilik yapmıştır) takımın başına geçmiştir ve bu galibiyetlere ek olarak bu yıllarda indianapolis 500 galibiyetleri de elde edilmiştir..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kuruluş hikayesine değinmek gerekirse;
bruce mclaren team cooper isimli formula 1 takımında pilot olarak çalışmaktaydı.. başarılı bir pilot iken australian tasmanian series yarış organizasyonuna katılmak istiyordu.. ama söz konusu organizasyon için kurallarla belirtilmiş 2.5 litrelik motorlar kullanılması gerekirken takım patronu john cooper 1.5 litrelik formula 1 standartlarına göre yapılmış motorlarını kullanmakta ısrar etmişti.. fikir ayrılığına düşen bruce mclaren reis oradan çıkmış ve formula 1'de beraber yarıştığı timmy mayer ile kendi yarış takımını kurup cooper'dan araç tedarik edip kendine göre yapıp yarışlara katılmaya başlamış.. 1964 yılında tasmanian series'te şampiyon olmuş ama takım arkadaşı timmy mayer son yarışta kaza yapıp hayatını kaybetmiş ve ortaklığı kardeşi teddy mayer ile devam etmiştir..
kullandığı formula 1 araçlarının renkleri genelde şöyledir:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
formula 1'e 1966 yılında girmiş olsalar da indy 500'de kullandıkları v8 motoruyla çok da başarılı olamamışlar ve yarış sırasında sıkıntılar yaşamışlardır.. 2 yıl sonra yeni araçlarında cosworth'un geliştirdiği yılları domine etmiş meşhur dfv motoruna geçtikten sonra 1968 yılında spa'da ilk galibiyetlerini almışlardır..
bahsi geçen yeni araç ise bir mclaren m7a'dır..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
1968 yılında can-am aracı dikkat çeksin diye turuncuya boyamış ve başarılarında bu rengin uğurlu olduğuna inanınca formula 1 aracını da bu renge boyamıştır.. bundan sonraki formula 1 araçları da genel olarak turuncu tema'da olmuştur..
ilk takım şampiyonluğu 1974 yılında gelir.. ek olarak bu yılda malboro sponsorluğu başlar..
1981'de ron dennis project four racing takımı ile birleştikten sonra en başarılı yılları başlar.. porsche ve honda motorları ile 7 pilot şampiyonluğu (bu şampiyonlar 1 adet niki lauda, 3 adet alain prost, ve 3 adet ayrton senna) ve 6 takımlar şampiyonluğu kazanılır.. 1990'lı yılların ortasına kadar dominant olan mclaren takımı honda'nın formula 1'den çekilmesiyle 3 yıl kadar dominantlığını kaybetmiş olsa da 1998'de mercedes motoruna geçmeleriyle, adrian newey gibi formula 1'in en başarılı mühendislerinden birini bünyelerine almalarıyla ve mika hakkinen ile birlikte 1998-1999 yıllarında tekrar şampiyon olmuşlar ve 2008'de luis hamilton ile son şampiyonluğunu alana kadar formula 1'de kafaya oynayan takımlardan biri olmuşlardır..

günümüzde formula 1'in yanı sıra hala aktif olarak indicar'da ve formula e'de de yer almaktadır..

formula 1 tarihine ek olarak mclaren 1992 yılında dünya'nın en hızlı seri üretim yol otomobili olan mclaren f1 otomobilini yapmış 1998 yılında 386 km/h hız yaparak bu rekora sahip olmuştur.. bu araçta bmw motoru bulunmaktadır ve lemans için yapılan mclaren f1 gtr versiyonu ile 1995 yılında le mans 24 saat yarışını kazanmıştır..
devamını gör...

zühd sahibi olanlara verilen isim. kısacası; haramdan korkan, kaçan ve yaklaşmayan, bununla da kalmayıp helal olan şeylere de şüphe ile yaklaşan kişilerdir zahidler.

* peygamber efendimizin karpuz yemesiyle alakalı hiç bir rivayet olmadığından dolayı, karpuzun tadını bilmeyen ve ağzına koymayan zahidler vardır tarihte. hayret edilesidir.
devamını gör...

bal yerine reçel yapan arıdan bekliyorduk ama atak olan kayseri oldu*

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gandalf'ın torunu olduğu iddia edilen yazar arkadaşımız, valinor'daki irmo bahçelerinde doğmuştur. kendisini büyük dedesinin de üstadı olan nienna yetiştirmiş; ''bak evladım senin bu deden biraz dengesiz, o yüzden seni sağlam yetiştirelim ki, orta dünyanın başına başka bir durum gelirse, kurtarıcı rolüne sen soyunursun'' demek suretiyle kendisini rohan düzlüklerine bırakmıştır.

burada bir süre gezinen ve yılkılarla vakit geçiren yazarımız. herhangi bir atraksiyon yaşayamayınca, çareyi ''gölge yele'''ye sataşmakta bulmuş, çıkan tartışma sonucunda da oradan ayrılmıştır. derler ki, bu olaydan sonra irmo çok dertlenmiş ''dedesi kılıklı, ne olacak! '' diye iç geçirerek, bir daha büyücü yetiştirmemeye karar vermiş ve tövbekar olmuştur.

yazarımız kendisine olan güveni boşa çıkarmakla kalmamış, orta dünyayı terk etmiş ve farklı diyarlara yelken açmıştır. daha da fenası koca orta dünyanın yükünü gariban bir tosbağanın sırtına yüklemiştir. orta dünya ahalisi dedesi gibi onu da halen 5. günün şafağında gelecek diye beklemekte olup, aradan geçen 5555 günün farkına bile varmamıştır.

ha geldi ha gelecek beklentisi sürerken, aragorn vefat etmiş. gimli emekli olmuş. legolas ise prim gününün dolmasını beklemeye başlamıştır. her şey bir kenara sauron tevbe edip, mordor'da seracılık işine girmiş, shire'a meyve sebze ihraç eder hale gelmiştir.

tabi görevin benim gibi bir tosbağaya tevdi edilmesi yüzünden yaşanan aksaklıkların da bizatihi sorumlusu kendisidir.

ben her ne kadar kendi hız sınırlarımı aşmış olsam dahi tüm bu gelişmelerin yaşanmasını engellemem mümkün olmadı. ağır aksak bir şekilde mevzuya dahil olduğumda yani 5555. günün şafağında, balrog'u alan dol guldur'u çoktan geçmişti.

kamuoyunun bu gerçeği bilmesi gerektiğini düşündüğüm için kendimi gelişmeleri aktarmakla mükellef hissettim.

siz yine de kendisini tüm bu hatalarına rağmen okumaya devam ediniz. belki aslına rücu eder de büyücü olduğunu hatırlar. eru'dan umut kesilmez.
devamını gör...

diğer insanların sizin hakkınızdaki beklenti ve düşüncelerinin performansınızı büyük ölçüde değiştirdiğini öne sürer. robert rosenthal tarafından ortaya atılmıştır.

robert rosenthal tarafından yapılan bir deneyin sonucunda, öğrencilerin okul performansının öğretmenlerin onlar üzerindeki beklentisi ile doğru orantılı olduğu ortaya çıkıyor.

california ilköğretim okulunda yapılan deneyde, öğrenciler bir ıq testine tabi tutuluyorlar ve öğrencilerin birbirine yakın puanlar aldığı sonuçlar sadece deney yetkilileri tarafından biliniyor. yetkililer gruptan rasgele birkaç çocuk seçerek, öğrencilere bahsetmeme kaydı ile, öğretmenlere bu çocukların çok yüksek puanlar aldıklarını ve ileride çok başarılı olacaklarını anlatıyorlar. halbuki başarılı olacaklarını iddia ettikleri çocukların ıq puanları sınıfın ortalamasında ve öğretmenlerin gerçek test sonuçları hakkında bilgileri yok.

bir yılın ardından testler tekrarlanıyor ve 1 ile 2 sınıf öğrencilerinden, öğretmenlere övülenlerin sınıfın ortalamasına göre çok daha fazla ilerleme kaydettikleri gözlemleniyor. özellikle ufak yaşlarda, öğretmenlerin öğrencilerin potansiyelleri üzerine olan düşünceleri, öğrencilere karşı davranışlarını ve yaklaşımlarını etkileyerek, çocukların daha başarılı olmasını sağladığı ortaya çıkıyor.

robert rosenthal’a göre çocukların bu gelişimi öğretmenlerin davranışlarındaki bilinçli ve bilinçsiz 4 faktöre bağlı.

1-) ortam

öğretmenler gelişme potansiyeli olan öğrencilere hem sözel hem de davranış olarak daha sıcak bir öğrenme ortamı sunarlar.

2-) öğretme miktarı

öğretmenler, öğrenme potansiyeli olduğuna inandıkları öğrencilere daha fazla bilgi ve malzeme sunarlar.

3-) cevap fırsatı

bu öğrencilere daha çok parmak kaldırma, cevap verme ve daha uzun konuşma fırsatı sunulduğu için, dahil olmayan sessiz öğrencilere göre çok daha fazla gelişme fırsatı bulurlar.

4-) geri bildirim

bu maddenin yarısı, seçilmiş öğrencilerin yaptıkları karşısında öğretmenlerden daha pozitif yorumlar ve dönüşler almalarına dayanıyor. diğer yarısı ise çok ilginç bir şekilde yaptıkları negatif şeylere karşı verilen tepkiler ile ilgili. gözde öğrenciler yanlış cevap verdiklerinde öğretmenler yanlış deyip geçmek yerine, neden hata yaptıkları üzerine yorumlar yapıp onlara daha da katkıda bulundukları tespit edilmiş. aynı şekilde öğretmen, çok şey beklemediği öğrenciye yanlış-otur gibi cevaplar verdiği için, bu öğrencilerin hatalarından ders alma ihtimalleri oldukça düşüyor.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

'bilinçaltı' başlığına girdiği tanımını çok beğendiğim arkadaşımızdır.

umarım daha nice güzel tanımlar girer ve en kısa zamanda yazar statüsüne kavuşur.

nickaltını açmak da bana nasip olmuştur. hayırlı olsun.
devamını gör...

maymunlar gezegeni, yazar pierre boulle tarafından insan ile hayvan korku ile aklın yarattığı ikiliği ustaca kaleme aldığı bir eser.
maymunlar cehennemi filmine ilham veren bu kitap oldukça akıcı ve farklı bir konuyu anlatıyor. ayrıca kitabın önsözünü yazan çevirmenin yazısı da ilgi çekici ve çok güzel.


kitapta profesör, gazeteci ve öğrenciden oluşan 3 kişilik bir grubun uzayda yaptığı bir geziden ve dünya'ya çok benzeyen "soror" gezegenine gitmeleri ile olaylar başlıyor. bu gezegende de insanlar yaşıyor ama tek bir farkla. insan gibi değil tıpkı bir hayvan gibi. dilleri, giysileri, kültürleri olmayan hayvan insanlar. bu gezegende hüküm sürenler ise maymunlar. insan gibi konuşan,giyinen ve davranan maymunlar. insanları köle olarak ve birer denek olarak kullanıyor. tıpkı pavlov'un köpeği gibi davranışlarını inceliyorlar. işte bu gezegene gelen bu 3 kişiden gazeteci olan ulysse etrafında olaylar dönüyor. köle olması ve vahşi bir insan olan nova ile aynı kafeste yaşaması. gezegendeki maceraları ve kurtuluşunu! anlatıyor.

kitabı okurken maymunlar gezegenindeki maceraya siz de katılıyorsunuz. en çok dikkatimi çeken ve üzen bölüm profesörün de insanlığını kaybedip hayvanlaşması. diğer dikkat çekici yer aslında sadece dünyamızda ayrımcılığın olmadığını, maymun olsalar dahi ırklarına göre nasıl da ayrıştırıldığına şahit oluyorsunuz. ayrıca kitap, hayvanları denek olarak acımasızca kullanan insanoğlu için empati kurabilme hayvanları anlayabilme duygularını da hissettiriyor.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim