uykusuzkahve
paylaştığı kitap arşivi ile sözlük ahalisine büyük hizmette bulunmuş, koca yürekli yazar.
devamını gör...
manuela escobar
dünyaya diğer kız çocuklarına nazaran daha şanslı gelen, babasının uğruna 2 milyon dolar yaktığı kızdır.
yanılmadınız; ünlü mafya pablo escobar'ın kızı kendisi.
yanılmadınız; ünlü mafya pablo escobar'ın kızı kendisi.
devamını gör...
günün sözü
"nankörlük yapma. tutunacak dalın yokken , ağaç oldum ben sana . "
devamını gör...
yoldaş koş sözlüğün ırzına geçiyorlar
dinime küfredene bak alüminyum!
devamını gör...
kitaplıkta olması utanç veren kitaplar
penisin katı gerçekleri kitabı.nerden nasıl geldiğine de hatırlamıyorum.geçende kitaplığı düzenlerken gördüm.okumadım da kaldırmadım da duruyor anlamsız yere.
devamını gör...
aniden gelen is this the real lifeeee diye bağırarak bohemian rhapsody söyleme isteği
az önce yaşadığım hadise
devamını gör...
yazar nicklerinden cümle kurmak
başlığın yazar nicklerinden hikaye yazmak olarak değiştirilmesi gerekiyor. cümle deyince hikaye yazan güzel insanlara hikaye yaz desek ne yapacaklar acaba? *
merhaba poğaçacı ben ateist kaplumbağa.
yapacağınız şey bu.
merhaba poğaçacı ben ateist kaplumbağa.
yapacağınız şey bu.
devamını gör...
babadan nefret etmek
hiçbir evlat isteyerek babasından nefret etmez. nefret ederken dahi canı acır. babadır sonuçta.
devamını gör...
ahmed arif'in dizeleri
''seviyorsun mümkün
aranızda kurşun
yasak bölge var
sen genç
sevdan ölünecek kadar güzel
kanunu yapanlar ihtiyar.''
''ve bir mavi şarap gözlerindeki
musiki gölgelerinde yorgun
sen hep öylesine güzel sevdalım
ben sana alahsızcasına vurgun''
''ve güneş yasak
duvarlar vardır
ve korkunçtur yalnızlığı ranzaların
sen yatağında yanüstü düşmüşsün
dudaklarında dost cıgaran
kaysılar belki bu gece çiçek açacaktır
çalmış kışlaların yat boruları
kalmışsın en güzel kavgaların haricinde
kalbin, zonguldak'ta çökmüş bir kuyu
kafan, sokak çarpışmasıdır çin'de''
devamını gör...
bill gates
şu sıralar bazı kesimlerin beynimize çip takacağını düşündüğü kişi.
allah akıl fikir versin diyorum.
tanım: dünyaca ünlü bir şirket olan microsoft'un kurucusu.
allah akıl fikir versin diyorum.
tanım: dünyaca ünlü bir şirket olan microsoft'un kurucusu.
devamını gör...
aşk ve gurur
orijinal ismi pride and prejudice (gurur ve önyargı) olmasına rağmen inatla kitabı bile zamanında aşk ve gurur diye çevirilmiş joe wright filmi. 2005 veya 2006 yılları olması gerek, o zamanlar izlemiştim ve kitap ile arasındaki fark beni dehşete düşürmüştü. farktan ziyade eksiklik demek daha doğru olacaktır çünkü film düpedüz eksik gelmişti yine de bütün kitap uyarlamalarının temel sorunu budur o yüzden görmezden gelinebilir düzeyde. mr.darcy rolüne matthew macfadyen'i ben baya yakıştırdım, elizabeth rolünde oynayan keira knightley'de kötü bir iş çıkarmamıştı hatırladığım kadarıyla. jane austen başarılı bulsam bile severek okuduğum bir yazar değil, bunun en temel sebebi yazdığı türün bana hitap etmiyor olması ama yine de okumamak büyük bir eksiklik çünkü gerek karakterler ve iç dünyaları gerek dönemin koşullarını oldukça güzel aktarıyor ve ben bu koşulları özellikle kadınları aşağılamak üzerine kurulmuş bir dönemde yazmaya başlayan bir kadının ağzından okumanın gerekliliğine inanıyorum. film ise facia olmasa bile izlenmese de olur denilebilecek bir durumdaydı yine de uyarlandığı kitap sayesinde adını izlenmesi gerekenler listesine almayı başardı.
--! spoiler !--
mr.collins'i oynayan oyuncu rolüne tam oturmuş, dönemin kadına bakış açısını yansıtan feci can sıkıcı ve rahatsız edici bir karakterdi tom hollander bunun altından o kadar iyi kalkmış ki izlerken karakterin suratına kusmak istiyorsunuz. elizabeth ve mr.darcy kendi içgüdüleri ve fikirleri arasında derin bir çatışmaya tutuşmuş birbirini yanlış anlamayı her fırsatta beceren iki karakter. elizabeth dönemin şartlarına boyun eğmekten nefret eden ve buna tümüyle olmasa bile bir nebze karşı çıkan bir figür ki bu bana jane austen acaba kendini elizabeth yerine mi koydu diye düşündürüyor. mr.darcy ise beni en şaşkına uğratan karakter olmuştu izlerken ve okurken çünkü geçirdiği karakter değişimi beni oldukça rahatsız etti. bu figür güçlü, kısmen kaba ve entelektüel bir adamın portresiyken aniden zavallı bir aşık konumuna sürüklendi ki bu beni aslında başından beri böyle bir adam olduğu düşüncesine itti. duygusal olmakta bir sorun yok elbette ama keskin çizgileri olan bir karakteri aniden bu konuma sürüklemek izleyicide rahatsız edici bir his uyandırıyor. kitap bu konuda daha başarılıydı elbette ve bu kaçınılmaz olan bir şey çünkü daha geniş bir zaman aralığına yayarak daha detaylı bir okuma fırsatı buluyoruz bundan ötürü mr.darcy karakterinin bu keskin çizgileri törpülemesi anlaşılır geliyor ama film bu konuda sınıfta kalmış. dekor, kostümler ve mekanlar dönemi çok iyi yakalamış bu konuda şikayet edebileceğim tek bir şey bile yok. mr.bingley ve jane'in o yapış yapış aşkı hakkında yorum yapmak istemiyorum.
elizabeth bennet: ı wonder who first discovered the power of poetry in driving away love.
mr. darcy: ı thought poetry was the food of love.
elizabeth bennet: of a fine, stout love it may. but if it is only a vague inclination ı'm convinced one poor sonnet would kill it stone dead.
mr. darcy: so what do you recommend, to encourage affection?
elizabeth bennet: dancing. even if one's partner is barely tolerable.
elizabeth bennet: you are last man ı will ever prevail to marry!
elizabeth bennet: and those are the words of a gentleman. from the first moment ı met you, your arrogance and conceit, your selfish disdain for the feelings of others made me realize that you were the last man in the world ı could ever be prevailed upon to marry
--! spoiler !--
--! spoiler !--
mr.collins'i oynayan oyuncu rolüne tam oturmuş, dönemin kadına bakış açısını yansıtan feci can sıkıcı ve rahatsız edici bir karakterdi tom hollander bunun altından o kadar iyi kalkmış ki izlerken karakterin suratına kusmak istiyorsunuz. elizabeth ve mr.darcy kendi içgüdüleri ve fikirleri arasında derin bir çatışmaya tutuşmuş birbirini yanlış anlamayı her fırsatta beceren iki karakter. elizabeth dönemin şartlarına boyun eğmekten nefret eden ve buna tümüyle olmasa bile bir nebze karşı çıkan bir figür ki bu bana jane austen acaba kendini elizabeth yerine mi koydu diye düşündürüyor. mr.darcy ise beni en şaşkına uğratan karakter olmuştu izlerken ve okurken çünkü geçirdiği karakter değişimi beni oldukça rahatsız etti. bu figür güçlü, kısmen kaba ve entelektüel bir adamın portresiyken aniden zavallı bir aşık konumuna sürüklendi ki bu beni aslında başından beri böyle bir adam olduğu düşüncesine itti. duygusal olmakta bir sorun yok elbette ama keskin çizgileri olan bir karakteri aniden bu konuma sürüklemek izleyicide rahatsız edici bir his uyandırıyor. kitap bu konuda daha başarılıydı elbette ve bu kaçınılmaz olan bir şey çünkü daha geniş bir zaman aralığına yayarak daha detaylı bir okuma fırsatı buluyoruz bundan ötürü mr.darcy karakterinin bu keskin çizgileri törpülemesi anlaşılır geliyor ama film bu konuda sınıfta kalmış. dekor, kostümler ve mekanlar dönemi çok iyi yakalamış bu konuda şikayet edebileceğim tek bir şey bile yok. mr.bingley ve jane'in o yapış yapış aşkı hakkında yorum yapmak istemiyorum.
elizabeth bennet: ı wonder who first discovered the power of poetry in driving away love.
mr. darcy: ı thought poetry was the food of love.
elizabeth bennet: of a fine, stout love it may. but if it is only a vague inclination ı'm convinced one poor sonnet would kill it stone dead.
mr. darcy: so what do you recommend, to encourage affection?
elizabeth bennet: dancing. even if one's partner is barely tolerable.
elizabeth bennet: you are last man ı will ever prevail to marry!
elizabeth bennet: and those are the words of a gentleman. from the first moment ı met you, your arrogance and conceit, your selfish disdain for the feelings of others made me realize that you were the last man in the world ı could ever be prevailed upon to marry
--! spoiler !--
devamını gör...
imamoğlu’nun ellerini bağlaması bana göre suçtur
(bkz: yazıp yazıp silmek).
devamını gör...
darbe başarısız plan
helal olsun tartarus. önce tankları durdurdun, o yorgunlukla kalkıp bir de film çekmişsin. sözlük senin gibi fedakar bir yazara sahip olduğu için çok şanslı.
eline emeğine sağlık.
eline emeğine sağlık.
devamını gör...
crosses
deftones'un vokali chino, far'ın gitaristi shaun ve basçısı chuck abilerin kurduğu proje band.
grubun adı ††† (crosses) şeklinde stilize ediliyo. 2 tane ep çıkardılar, bir tane de albüm, 2014. tarzları, grubun ve ep adlarında † şu gibi bi dalganın olmasından ötürü doğrudan "witchhousecu abi bunlar" şeklinde yorumlanmış başta. esintiler var wh'ten ama daha çok dark ve electro popumsu şarkılar. karanlık atmosfer, müzikal. eleman zaten deftones'tan olduğu için oradaki tarzı da eklemleniyo bu proje gruba tabii. yani şeklen witch daha çok müzikal olarak tam öyle değil..
albümleri aslında çıkardıkları iki ep'nin birleşimi, ek olarak 5 parça var. yani bi nevi ep 3 de diyebilirlermiş buna.. kulak pası silen türde bi albüm. this is a trick, telephaty, bitches brew bomba. diğerleri hemen hemen aynı. the epilogue ve options bi adım daha yakın diğer saydığım üçlüye. the epilogue ve bitches brew'a klip çektiler.
işin iyi yanı hala bi şeyler yapıyolar. en son geçen yıl bir single çıkardılar ama pek sarmadı..
grubun adı ††† (crosses) şeklinde stilize ediliyo. 2 tane ep çıkardılar, bir tane de albüm, 2014. tarzları, grubun ve ep adlarında † şu gibi bi dalganın olmasından ötürü doğrudan "witchhousecu abi bunlar" şeklinde yorumlanmış başta. esintiler var wh'ten ama daha çok dark ve electro popumsu şarkılar. karanlık atmosfer, müzikal. eleman zaten deftones'tan olduğu için oradaki tarzı da eklemleniyo bu proje gruba tabii. yani şeklen witch daha çok müzikal olarak tam öyle değil..
albümleri aslında çıkardıkları iki ep'nin birleşimi, ek olarak 5 parça var. yani bi nevi ep 3 de diyebilirlermiş buna.. kulak pası silen türde bi albüm. this is a trick, telephaty, bitches brew bomba. diğerleri hemen hemen aynı. the epilogue ve options bi adım daha yakın diğer saydığım üçlüye. the epilogue ve bitches brew'a klip çektiler.
işin iyi yanı hala bi şeyler yapıyolar. en son geçen yıl bir single çıkardılar ama pek sarmadı..
devamını gör...
ailesiyle yaşayanların yapamayacakları şeyler
nereye gideceğini ve kimlerle beraber gideceğini söylemeden çıkmak
devamını gör...
aşık olmakla sevmek arasındaki fark
aşkın anlık,sevgininse zamanla olması.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının ses tonları
gak.
duydunuz mu?
elimde telefon varsa, yan ilçeden bile duyulabilecek, yüksek ama tabii ki tatlı bir ses tonu ile konuşuyorum.
ankara, bursa, trabzon, istanbul, izmit ikametgahı olan kesin duymuştur.
şurada bi iki gündür ebru gündeş gibi burnumdan konuşuyorum. çocuklar bu ses tonumu daha da beğenirler. bu sene bir albüm çıkartabilirim.
duydunuz mu?
elimde telefon varsa, yan ilçeden bile duyulabilecek, yüksek ama tabii ki tatlı bir ses tonu ile konuşuyorum.
ankara, bursa, trabzon, istanbul, izmit ikametgahı olan kesin duymuştur.
şurada bi iki gündür ebru gündeş gibi burnumdan konuşuyorum. çocuklar bu ses tonumu daha da beğenirler. bu sene bir albüm çıkartabilirim.
devamını gör...
dilaver cebeci
1943 doğumlu, din kültürü öğretmeni ve şair. dilden dile dolaşan "türkiyem" şiirinin yazardır. bir dönem trafik kazası geçirmiş ve hafızasını tamamiyle kaybetmiştir. takvimler 2008'i gösterdiği vakit, 65 yaşında, hayata gözlerini yummuştur. en sevdiğim şiirlerinden birisi olan sitâre şiirininin bir bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum.
"nerden çıktın karşıma böyle sitare
efsaneler dökülüyor gülüşlerinde
kirpiklerin yüreğime batıyor
telaşlı bir kalabalığın ortasında
ayaküstü konuşuyoruz
nedimin nigehban nergisleri gibi
üstümüzde bütün nazarlar
çok utanıyorum sitare
dün oturup hesap ettim
sen doğduğun zaman
ben bir askeri mektepte talebeymişim
sen bilmezsin sitare
burada gündüzler çekip durduğumuz bir mercan tespih
geceler içinde uyuduğumuz birer siyah buluttu
her akşam dokuzda yat borusu çalardı
yat borusu baştan aşağı hüzün çalardı
bir derin uykuya atardım kendimi
siyah benli bir kız düşlerime kaçardı
bende onu alır anamın düşlerine kaçardım."
"nerden çıktın karşıma böyle sitare
efsaneler dökülüyor gülüşlerinde
kirpiklerin yüreğime batıyor
telaşlı bir kalabalığın ortasında
ayaküstü konuşuyoruz
nedimin nigehban nergisleri gibi
üstümüzde bütün nazarlar
çok utanıyorum sitare
dün oturup hesap ettim
sen doğduğun zaman
ben bir askeri mektepte talebeymişim
sen bilmezsin sitare
burada gündüzler çekip durduğumuz bir mercan tespih
geceler içinde uyuduğumuz birer siyah buluttu
her akşam dokuzda yat borusu çalardı
yat borusu baştan aşağı hüzün çalardı
bir derin uykuya atardım kendimi
siyah benli bir kız düşlerime kaçardı
bende onu alır anamın düşlerine kaçardım."
devamını gör...

