leap year
2010 tarihli, başrollerinde amy adams, matthew goode ve adam scott’ın yer aldığı irlanda -amerika ortak yapımı romantik komedi filmi.
irlanda geleneklerine göre artık yılda yani tam olarak 29 şubatta( 24 saat boyunca) kadınlar sevdikleri adamlara evlenme teklifinde bulunabilirlermiş.bunu öğrenen anna ( amy adams), bu fırsattan istifade bir türlü evlilik teklifi alamadığı sevgilisine( adam scott) kendi teklifini yapabilmek için kolları sıvar ve boston’dan dublin’e doğru yola koyulur. yalnız sakar kızımız, başını türlü türlü belalara sokup, işin içinden çıkamayınca, declan ( matthew scott) adındaki uyuz ,ukala otel sahibiyle , kendisini götürmesi için anlaşma yapmak zorunda kalır.birbirine tamamen iki zıt karakterin eğlenceli yolculuğu da böylelikle başlamış olur.acaba anna zamanında yetişebilecek midir?
ehhh işte..izlenebilir. imdb :6.5
en iyi sahnelerin hepsi fragmanda.
irlanda geleneklerine göre artık yılda yani tam olarak 29 şubatta( 24 saat boyunca) kadınlar sevdikleri adamlara evlenme teklifinde bulunabilirlermiş.bunu öğrenen anna ( amy adams), bu fırsattan istifade bir türlü evlilik teklifi alamadığı sevgilisine( adam scott) kendi teklifini yapabilmek için kolları sıvar ve boston’dan dublin’e doğru yola koyulur. yalnız sakar kızımız, başını türlü türlü belalara sokup, işin içinden çıkamayınca, declan ( matthew scott) adındaki uyuz ,ukala otel sahibiyle , kendisini götürmesi için anlaşma yapmak zorunda kalır.birbirine tamamen iki zıt karakterin eğlenceli yolculuğu da böylelikle başlamış olur.acaba anna zamanında yetişebilecek midir?
ehhh işte..izlenebilir. imdb :6.5
en iyi sahnelerin hepsi fragmanda.
devamını gör...
sürekli özür dileyen insan
benimdir. sürekli; haklı durumda bile aptal durumuna düşmektir.
devamını gör...
adalet
çok ikircikli bir kavram. özellikle sosyal açıdan.
hukuki açıdan bir değerlendirme yapmayacağım bu metinde. zaten haddime de değil. insan ilişkilerindeki adalet, ahlak-adalet kavramları arasındaki ilişki belki biraz da sosyal adalete değinmeye çalışacağım. bunun için hukuk bilmeye gerek yok. sanırım. aslında olabilir yaa, bilemedim. yazarak çalışmayı seviyorum.
kişinin kendini "yargılaması" ile ilgili çok düşünüyorum, okuyorum, çalışıyorum bu ara. terapistim düşmüyor yakamdan sağ olsun. vardır bir bildiği. kendime aldığım notlar, bu konudaki bakış açımı büyük ölçüde etkilemiş kimi feylesoflarımın (evet benim, çünkü anladığım kadarlar) metinleri ve yeni okumalar ile baya bildiğin mesai harcıyorum. bilgileri güncellemek iyidir. tgg. ama dikkat etmeli, oturmuş kavramlarınız için tehlike çanlarını çalar. bazen sil baştana bile götürür, yapacak bir şey yok. aslında tabi ki hala yoldayım ancak hala adalet kavramını, kişinin ne kadar aksi için uğraşsa da kendine yorduğu bir noktadan uzakta tutamayacağını bu yüzden de kendi ahlak anlayışıyla bu durum arasında oluşan ve her yeni gündemle açılan makasın açtığı boşlukta duvardan duvara vurmaya devam edeceğini düşünmeye devam ediyorum. doğrularınız, sizi insan yapan bencilliğinizle bitmek bilmeyen bir çelişkiler yumağının merkezi yaparken sizi ne kadar sakin ve vakur olabilirsiniz ki... bir noktada öfkelenmeye başlıyorsunuz. belki de yetmiyor bu kadar mesai, artırmalıyım; kendi sil baştanımın çok uzağındayım. hala bu kadar kızgın olduğuma göre kendime.
evet oturmuş bir ahlaki yapınız varsa adaleti sadece "kendinize kadar" şekilde tanımlamazsınız. bağırır çağırırsınız adalet için, hak için, eşitlik için. samimiyetle, içinizden gelerek, taşarak, en yüksek tonunuzdan! ama adaleti çoğu zaman kendimize kadar yaşamıyor muyuz, yaşatmıyor muyuz sahiden de bizi de kapsayan durumlarda arkadaşlar? içimizden bencil bir canavar taşıp ele geçirmiyor mu adil olmak işimize gelmediğinde benliğimizi? durun kızmayın, anlatıyorum. kendinizi eleştirmekten hatta bunu sizi seven, gözeten insanları kızdıracak kadar kendinize vurarak yapmaktan korkmayan bir insan olmanız adil olmanın yemediği durumlarda kendi ahlak anlayışınızı çöpe atmanıza engel olmuyor, olmayabiliyor. sevdiğiniz insanlar zarar görmesin, üzülmesin diye sokaktan geçen herhangi biri için yapmadığınız, yapmayacağınız şeyleri yapabiliyorsunuz. herkese eşit davranmıyorsunuz. kendi annenizi dünyadaki diğer annelerden daha çok seviyorsunuz. en çok kendi babanız öldüğünde yanıyorsunuz. tamam bunlar tabi ki çok uç örnekler. sevgi, bağlılık, fedakarlık, acı çekmek... tüm bunlar adaletten, herkese eşit mesafede olmaktan çok daha başka parametreler de içeriyor ama tümevarmak da gerekiyor bir yandan yanılıyor muyum? en temel noktalardan başlamalısınız bir konuda düşün, yaşam stili belirlemek için. en uç gibi görünen en çarpıcı örneklerden. onları da en azından bir ölçüde kapsamazsa bir bütünlükten, bir “her ihtimalde” durumundan söz edemezsiniz.
ben, ben, ben. ama ben'e bile adil olamıyorsunuz. herkese aynı mesafede durmak, herkes için her durumda aynı şeyi yapacak ya da yapmayacak kadar adil olmak mümkün mü sahiden? soru bu. size benzemeyen insanlar için de adalet isteyebiliyor ve bunu gerçekten hissederek savunabiliyorken siz adaletsizliği temsil edebiliyorsunuz özel yaşantınızda. ahlak anlayışınızın sizi emsalsiz şekilde yargılayabileceğini bildiğiniz durumlarda bile insanlara ve ben'e haksızlık yapabiliyorsunuz şartlar sizi buna mecbur hissettirdiğinde. çilem doğan'ın savunma metnini okuyup "o bir katil, çünkü haklılık katli meşru kılmaz" derken kendinizi zorlamanız gerekebiliyor. lgbti+ haklarını savunurken, evinizi 6 ay boyunca gay bir arkadaşınıza açarken gelecekteki çocuğum umarım bir kuir olmaz diyebiliyorsunuz.
iyi bir insan olmak çok zor. ama iyi. öylesine iyi değil.
hukuki açıdan bir değerlendirme yapmayacağım bu metinde. zaten haddime de değil. insan ilişkilerindeki adalet, ahlak-adalet kavramları arasındaki ilişki belki biraz da sosyal adalete değinmeye çalışacağım. bunun için hukuk bilmeye gerek yok. sanırım. aslında olabilir yaa, bilemedim. yazarak çalışmayı seviyorum.
kişinin kendini "yargılaması" ile ilgili çok düşünüyorum, okuyorum, çalışıyorum bu ara. terapistim düşmüyor yakamdan sağ olsun. vardır bir bildiği. kendime aldığım notlar, bu konudaki bakış açımı büyük ölçüde etkilemiş kimi feylesoflarımın (evet benim, çünkü anladığım kadarlar) metinleri ve yeni okumalar ile baya bildiğin mesai harcıyorum. bilgileri güncellemek iyidir. tgg. ama dikkat etmeli, oturmuş kavramlarınız için tehlike çanlarını çalar. bazen sil baştana bile götürür, yapacak bir şey yok. aslında tabi ki hala yoldayım ancak hala adalet kavramını, kişinin ne kadar aksi için uğraşsa da kendine yorduğu bir noktadan uzakta tutamayacağını bu yüzden de kendi ahlak anlayışıyla bu durum arasında oluşan ve her yeni gündemle açılan makasın açtığı boşlukta duvardan duvara vurmaya devam edeceğini düşünmeye devam ediyorum. doğrularınız, sizi insan yapan bencilliğinizle bitmek bilmeyen bir çelişkiler yumağının merkezi yaparken sizi ne kadar sakin ve vakur olabilirsiniz ki... bir noktada öfkelenmeye başlıyorsunuz. belki de yetmiyor bu kadar mesai, artırmalıyım; kendi sil baştanımın çok uzağındayım. hala bu kadar kızgın olduğuma göre kendime.
evet oturmuş bir ahlaki yapınız varsa adaleti sadece "kendinize kadar" şekilde tanımlamazsınız. bağırır çağırırsınız adalet için, hak için, eşitlik için. samimiyetle, içinizden gelerek, taşarak, en yüksek tonunuzdan! ama adaleti çoğu zaman kendimize kadar yaşamıyor muyuz, yaşatmıyor muyuz sahiden de bizi de kapsayan durumlarda arkadaşlar? içimizden bencil bir canavar taşıp ele geçirmiyor mu adil olmak işimize gelmediğinde benliğimizi? durun kızmayın, anlatıyorum. kendinizi eleştirmekten hatta bunu sizi seven, gözeten insanları kızdıracak kadar kendinize vurarak yapmaktan korkmayan bir insan olmanız adil olmanın yemediği durumlarda kendi ahlak anlayışınızı çöpe atmanıza engel olmuyor, olmayabiliyor. sevdiğiniz insanlar zarar görmesin, üzülmesin diye sokaktan geçen herhangi biri için yapmadığınız, yapmayacağınız şeyleri yapabiliyorsunuz. herkese eşit davranmıyorsunuz. kendi annenizi dünyadaki diğer annelerden daha çok seviyorsunuz. en çok kendi babanız öldüğünde yanıyorsunuz. tamam bunlar tabi ki çok uç örnekler. sevgi, bağlılık, fedakarlık, acı çekmek... tüm bunlar adaletten, herkese eşit mesafede olmaktan çok daha başka parametreler de içeriyor ama tümevarmak da gerekiyor bir yandan yanılıyor muyum? en temel noktalardan başlamalısınız bir konuda düşün, yaşam stili belirlemek için. en uç gibi görünen en çarpıcı örneklerden. onları da en azından bir ölçüde kapsamazsa bir bütünlükten, bir “her ihtimalde” durumundan söz edemezsiniz.
ben, ben, ben. ama ben'e bile adil olamıyorsunuz. herkese aynı mesafede durmak, herkes için her durumda aynı şeyi yapacak ya da yapmayacak kadar adil olmak mümkün mü sahiden? soru bu. size benzemeyen insanlar için de adalet isteyebiliyor ve bunu gerçekten hissederek savunabiliyorken siz adaletsizliği temsil edebiliyorsunuz özel yaşantınızda. ahlak anlayışınızın sizi emsalsiz şekilde yargılayabileceğini bildiğiniz durumlarda bile insanlara ve ben'e haksızlık yapabiliyorsunuz şartlar sizi buna mecbur hissettirdiğinde. çilem doğan'ın savunma metnini okuyup "o bir katil, çünkü haklılık katli meşru kılmaz" derken kendinizi zorlamanız gerekebiliyor. lgbti+ haklarını savunurken, evinizi 6 ay boyunca gay bir arkadaşınıza açarken gelecekteki çocuğum umarım bir kuir olmaz diyebiliyorsunuz.
iyi bir insan olmak çok zor. ama iyi. öylesine iyi değil.
devamını gör...
kadınların abi diyeyim de yavşamasın mantığı
karşıdakinin yanlış anladığını fark ettiğinde öyle bir mesaj vermemek için abi, kanka vb kelimeler kullanır ki karşıdaki anlasın. doğrudan söylerse daha kırıcı olacağını düşünür. hiç söylemese karşıdaki iyice kendi kendine gelin güvey olabilir. düşünceli bir kadının yapacağı harekettir, ne var bunda. azıcık gördüğü samimiyetten hemen başka şeyler çıkarmasın o zaman karşıdaki de.
devamını gör...
yazarlar ilkokulda olsa açılacak başlıklar
teneffüs zilinin çalmasına kaç dakika kaldığını saniyesi saniyesine hesaplayan yazarlar veritabanı.*
devamını gör...
normal sözlük'ün bilgi vermekten çok fikir bildirme yeri olarak görülmesi
doğru tespit. fakaat bu konuda fikrimi daha önce de belirtmiştim; burayı tdk'daki sözlük anlamına uygun kullanırsak aldığımız bu keyfi alamayız. bir de ben kopyala yapıştır veya bir yerden bakarak buraya bilgi taşımaktan keyif almıyorum. özgün bir şeyler varsa kafamda ilgili konuyla alakalı imla kurallarına ve anlaşılır olmasına dikkat ederek buraya bırakıyorum. ve böyle yapıldığı sürece de formata bir zararı olacağını düşünmüyorum.
devamını gör...
kadınların en güzel oldukları yaş
mutlu olduğu her yaş.
kizlar* hadi size, mutlu ve güzel hissetme için bir iki taktik vereyim.
1- kendinize sizi güldürecek arkadaşlar bulun, size gülecek arkadaşlar bulun ,
2- yüzünüzü asmayın, çizgi oluşmasın allah muhafaza,
3- alkolden, sigaradan uzak durun,*
4- uykunuza özen gösterin,
5- hiç bir şeyi içinize atmayın, kimseyi bulamazsanız, aynaya konuşun.
her daim;
geçmeden dünyadan geç dünyadan gülümseyerek .
kizlar* hadi size, mutlu ve güzel hissetme için bir iki taktik vereyim.
1- kendinize sizi güldürecek arkadaşlar bulun, size gülecek arkadaşlar bulun ,
2- yüzünüzü asmayın, çizgi oluşmasın allah muhafaza,
3- alkolden, sigaradan uzak durun,*
4- uykunuza özen gösterin,
5- hiç bir şeyi içinize atmayın, kimseyi bulamazsanız, aynaya konuşun.
her daim;
geçmeden dünyadan geç dünyadan gülümseyerek .
devamını gör...
patiska
çocukluğumu hatırlatır bana. annem bize kıyafet dikeceği zaman sümerbank'a giderdik büyük bir heyecanla. patiska alınacaksa sümerbank olmalıdır illa. çiçekli patiska desenlerini pek severdim. bu arada gençler bilmez ama patiska ve paçalı don ayrılmaz ikilidir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının nicklerinin hikayesi
her gün duyduğum ama asla avukat kelimesinin tam olarak ağızdan çıkmayıp “u” nun yutulmuş şekli
devamını gör...
insanı yoran şeyler
istemeden yapmak zorunda kalınan herşeydir.
bazen sevmediğiniz bir insana merhaba demek, bazen sevmediğiniz işte ömrünüzün en güzel zamanlarını heba etmektir. sizi yıpratan boşanamadığınız eşiniz, bağını koparamadığınız aileniz bazen de aralarında olmayı çok da istemeyeceğiniz arkadaş grubunuzdur.
yanlış zamanda ve yanlış coğrafyada doğduğunuzu düşündürten herşeydir. başka bir bedende, başka bir çevrede, daha farklı sosyo-ekonomik durumda yaşamın hayalidir. içinde bulunduğunuz durumun veya genel olarak dünyanın sahteliğidir. siz bir olgunluk ve doğallık beklerken vıcık vıcık insanların laçka tavırları, samimiyetsiz oluşlarıdır.
pişmanlıklarınızdır veya vicdan azaplarınızdır. gelecek kayglarıdır, geçmişin derinlerde açtığı yaralarıdır. bazen de beynizin içinde devamlı dönüp duran, sizi kıskıvrak yakalayan, kaçamadığınız düşüncelerdir. razı geldiğiniz kaderinizdir. çabalamaktan vazgeçtiğiniz anlarda hissettiklerinizdir. pes etmek zorunda kalmaktır.
belki de ruhu yoran en ağır şey, dünya üzerinde farklı coğrafyalarda, farklı hayatların birbir türlü acı çektiğini bilerek, buna engel olabilecek hiçbir şey yapmadan/yapamadan güzel vakit geçirmeye çalışmaktır.
bazen sevmediğiniz bir insana merhaba demek, bazen sevmediğiniz işte ömrünüzün en güzel zamanlarını heba etmektir. sizi yıpratan boşanamadığınız eşiniz, bağını koparamadığınız aileniz bazen de aralarında olmayı çok da istemeyeceğiniz arkadaş grubunuzdur.
yanlış zamanda ve yanlış coğrafyada doğduğunuzu düşündürten herşeydir. başka bir bedende, başka bir çevrede, daha farklı sosyo-ekonomik durumda yaşamın hayalidir. içinde bulunduğunuz durumun veya genel olarak dünyanın sahteliğidir. siz bir olgunluk ve doğallık beklerken vıcık vıcık insanların laçka tavırları, samimiyetsiz oluşlarıdır.
pişmanlıklarınızdır veya vicdan azaplarınızdır. gelecek kayglarıdır, geçmişin derinlerde açtığı yaralarıdır. bazen de beynizin içinde devamlı dönüp duran, sizi kıskıvrak yakalayan, kaçamadığınız düşüncelerdir. razı geldiğiniz kaderinizdir. çabalamaktan vazgeçtiğiniz anlarda hissettiklerinizdir. pes etmek zorunda kalmaktır.
belki de ruhu yoran en ağır şey, dünya üzerinde farklı coğrafyalarda, farklı hayatların birbir türlü acı çektiğini bilerek, buna engel olabilecek hiçbir şey yapmadan/yapamadan güzel vakit geçirmeye çalışmaktır.
devamını gör...
patatesli börek vs peynirli börek vs kıymalı börek vs ıspanaklı börek
ıspanak > patates > peynir > kıyma
böreğe en çok yakılan şey ıspanak bence
zaten kuru olan bi şeyi yumuşacık, lokum gibi yapıyor. patlıcanlı ve pırasalı da fena değil.
böreğe en çok yakılan şey ıspanak bence
zaten kuru olan bi şeyi yumuşacık, lokum gibi yapıyor. patlıcanlı ve pırasalı da fena değil.
devamını gör...
terapist
"geçmiş asla geçmemiş ve geçmeyecek olandır. ben bunu anladığımda her şey çoktan geçmişti."
terapi yeni nesil platformlardan gain'in 7 bölümlük ve her bölümü 8 ila 15 dakikadan oluşan minicik tatlıcık dizisi. dizimizin güncel imdb puanı 7,5.yerli bir dram dizisi için bence oldukça başarılı.
işbu entryi, bölümleri izledikçe yazacağım ancak tüm diziyi izledikten sonra yayımlayacağım. bu nedenle spoiler içerebilir. demedi demeyin anacım.
dizi sandalyeleri dizmiş terapi yapan 5 farklı karakter ve tabii ki terapistle başlıyor. normal zamanda görsek ruh hastası diyeceğimiz ama terapide tabii ki hasta görünmeyen insanların orada olma sebepleri hakkında biraz bilgi edindik ilk iki bölümde. kiminde bezlenme fetişi var, kiminde sadizm. ancak henüz detaylara hakim değiliz.
terapistimiz kanserden muzdarip eşinin hastalığı sebebiyle terapiyi bırakmak zorunda kalıyor ve terapi grubunu da güvendiği terapist arkadaşı altan'a devredeceğini söylüyor. gruptan muhteşem bir tepki: biz top muyuz da atıyosun?
yapacak bir şey yok karımı sizden daha çok seviyorum diyen terapist evine gidiyor ki bir de ne görsün? karısı öldürülmüş. hem de terapiye katılan ruh hastalarından biri tarafından!! pardon ruh hastası demeyecektik...
bunu fark eden terapistimiz katili bulmayı da türk terapistlerine emanet ediniz diyerek bulduğu delilleri ilk aşamada polisle paylaşmıyor, kendi yöntemleriyle çözmeye çalışıyor cinayeti.
diziye tek başıma başlayıp üç kişiyle bitirdim, diyalogları duyup etkilenen bi tabure çekti geldi yamacıma. kaliteli oyuncularla çok keyifli bir diziydi.
herkeşlere teşekkürler.
terapi yeni nesil platformlardan gain'in 7 bölümlük ve her bölümü 8 ila 15 dakikadan oluşan minicik tatlıcık dizisi. dizimizin güncel imdb puanı 7,5.yerli bir dram dizisi için bence oldukça başarılı.
işbu entryi, bölümleri izledikçe yazacağım ancak tüm diziyi izledikten sonra yayımlayacağım. bu nedenle spoiler içerebilir. demedi demeyin anacım.
dizi sandalyeleri dizmiş terapi yapan 5 farklı karakter ve tabii ki terapistle başlıyor. normal zamanda görsek ruh hastası diyeceğimiz ama terapide tabii ki hasta görünmeyen insanların orada olma sebepleri hakkında biraz bilgi edindik ilk iki bölümde. kiminde bezlenme fetişi var, kiminde sadizm. ancak henüz detaylara hakim değiliz.
terapistimiz kanserden muzdarip eşinin hastalığı sebebiyle terapiyi bırakmak zorunda kalıyor ve terapi grubunu da güvendiği terapist arkadaşı altan'a devredeceğini söylüyor. gruptan muhteşem bir tepki: biz top muyuz da atıyosun?
yapacak bir şey yok karımı sizden daha çok seviyorum diyen terapist evine gidiyor ki bir de ne görsün? karısı öldürülmüş. hem de terapiye katılan ruh hastalarından biri tarafından!! pardon ruh hastası demeyecektik...
bunu fark eden terapistimiz katili bulmayı da türk terapistlerine emanet ediniz diyerek bulduğu delilleri ilk aşamada polisle paylaşmıyor, kendi yöntemleriyle çözmeye çalışıyor cinayeti.
diziye tek başıma başlayıp üç kişiyle bitirdim, diyalogları duyup etkilenen bi tabure çekti geldi yamacıma. kaliteli oyuncularla çok keyifli bir diziydi.
herkeşlere teşekkürler.
devamını gör...
gıybet
bir kişinin arkasından konuşmak kadar basit bir açıklamadan ziyade hucurat suresinde de anlatıldığı gibi "ölü kardeşinin etini yemek" olarak belirtmenin daha uygun olacağı sözcük.
devamını gör...
kafa sözlük
okur olarak epey bir zamandır takibimde olan sözlük. yardım kampanyalarından etkilendiğim için nihayet bugün buraya yazar olarak kaydolmaya karar verdim.
devamını gör...
sagra special çeşmesi
sagra special çikolata satan dükkandı. şu an aktif satan var mı bilmiyorum ama doksanlarda zinciri vardı. çikolata kreması satılırdı ve çeşmeden çikolata akardı.
çocukken hansel ve gratel masalında çikolata evi arayan ben, o evin çimentosunu sagra special çikolata çeşmesinde bulmuştum.
(bkz: çarli ve çikolata fabrikası)
çocukken hansel ve gratel masalında çikolata evi arayan ben, o evin çimentosunu sagra special çikolata çeşmesinde bulmuştum.
(bkz: çarli ve çikolata fabrikası)
devamını gör...
ot gibi yaşadığı halde günlük tutan birey
carolina maria de jesus..
brezilya'nın sao paulo şehrinin varoşlarında üç çocuğu ile birlikte fakir ve sıradan bir hayat yaşayan bir kadın. zengin insanların yaşadığı mahallelerde çöplerden bulduğu değerli şeyleri satarak geçimini sağlar.
çöpten bulduğu yıpranmış iki adet defteri yıllarca günlük olarak kullanır. içini döker. tuttuğu günlük tesadüf eseri olarak bir gazeteci tarafından okunur. kitap haline getirilir. o kadar güzeldir ki 15 dile çevrilir.
yıllar önce okumuştum. iyi ki günlük tutmuş.

resmin kaynağı
.
brezilya'nın sao paulo şehrinin varoşlarında üç çocuğu ile birlikte fakir ve sıradan bir hayat yaşayan bir kadın. zengin insanların yaşadığı mahallelerde çöplerden bulduğu değerli şeyleri satarak geçimini sağlar.
çöpten bulduğu yıpranmış iki adet defteri yıllarca günlük olarak kullanır. içini döker. tuttuğu günlük tesadüf eseri olarak bir gazeteci tarafından okunur. kitap haline getirilir. o kadar güzeldir ki 15 dile çevrilir.
yıllar önce okumuştum. iyi ki günlük tutmuş.

resmin kaynağı
.
devamını gör...
sözlükte yazma şevkinizi kıran nedenler
birilerinin ideolojisine zıt bi tanım girdiğimizde “acaba yine terörist ilan ediliriz mi” korkusudur. bazen özgürce yazmak çizmek istersin lakin sana laf sokacak olan bir sürü manyak vardır burada. hiçbir görüşe saygı duyulmuyor azizim, herkes kendisi gibi olsun istiyor herkesi, yok öyle dava halbuki. bi başlık açıyorsun yerli yersiz ahkam kesenler var misal, bu da çok kötü bir şey. açılan başlık mizahla alakası olsa bile…
ayol yoruyorlar adamı. nedir bu düşüncesizlerden çektiğimiz bilmem vallahi üfff…
ayol yoruyorlar adamı. nedir bu düşüncesizlerden çektiğimiz bilmem vallahi üfff…
devamını gör...
sözlüğü çok ciddiye almak
hocam artık bu muhabbet baymadı mı? he lan sözlüğü ciddiye alıyoruz bazen kol kadar da entry giriyoruz itirazı olan var mı? sözlüğü ciddiye almak, sözlüğü ciddiye almamak, hayatını sözlükte geçirmek vs… bi salın şu yazarları herkes kafasına göre takılsın yazsın çizsin ya. yeter be!
devamını gör...

