yaşasın 90'lar pop.
devamını gör...

"ruhumun kederinden
gözlerim yaşla doldu
inliyorum derinden
bana bilmem ne oldu"

sema moritz-hasret buradan
devamını gör...

gerçek bir kahve tiryakisi kahveyi ayılmak için içmez aksine bünyesi artık o kadar alışmıştır ki, kahvesini içip sonrasında mışıl mışıl uyuyabilir. (bkz: ben)
devamını gör...

sebebi değişecek veya gelişecek bir durumunun olmamasından kaynaklanır, buna ölü dil adı veriliyor.
yani 100 yıl öncesindeki kelimeler ve anlamlar ne ise şuan da aynıdır.
devamını gör...

sana açık yine ellerim, yine, hep
bir kır düğünü telaşında parmaklarım
ardına bakmadan kaçıyor harfler
ben sana yazmanın o deli merakında
bilmiyorum kaç asırdır sesine hasretim
sabah erkenden öten kuşlar var allahtan
onlara sığınıyorum sensiz kelimelerimde
yazılmalı diyorum onlara, bu öykü yazılmalı

senin o ellerinde ne var sahi?
sesini avucuna koyup ver lütfen
bilmiyorum ne kadar hükmü hasretinin
ne zamandır farkındayım artık adının
o ilk gün, o ilk kelimeler, o kuşun ilk sesi
belki bugün değil ama, belki ilk pazartesi?
devamını gör...

amerika'nın ilk versiyonunu 1979 da ürettiği ana muharebe tankı.

tankın üretim hikayesi 60 lı yılların sonlarında başlıyor. o dönem sovyetlerin üretmiş olduğu t-62 ve t-64 tanklarının karşısında natonun elinde bulunan leopard 1 ve m60 patton tankları sınırları korumakla görevliydi. fakat bu tanklar sovyet tanklarına göre zayıf kalmaktaydı. ayrıca sovyetlerin anti-tank silahlarına yaptığı yatırımlarda bu durumu daha da açmaza sürüklüyordu ki anti-tank silahları sovyetlerde manga seviyesine kadar inmişti. daha bunun helikopteri, uçağı derken natonun bir çözüme ihtiyacı vardı.

bu durumun çözümü adına 1968 de amerika o dönem doğu almanya ile birlikte mbt-70 adında bir tank projesi geliştirmeye başladı. fakat proje iki ülkenin farklı ekollerinden ötürü açmaza girdi ve de almanya projeden 1970 yılında çekildi. 1971 e kadar amerika tek başına götürmek istese de başarılı olamadı.

ekoller arasında şöyle bir fark vardı. amerika anglosakson ekolü gereği tankı zırhlı bir şövalyeye dönüştürme kafasındaydı ve atış gücü, ağırlık, yakıt ve ikmal gibi konular sonra geliyordu.

almanların ekolü ise daha basitti. sahaya çıktığında tankın ilk karşısına çıkan tankı vurup saf dışı bırakmasına yönelik bir ekolü benimsemişti. dolayısıyla vuruş gücü ve serilik ön plandaydı ki almanlar 1942 den bugüne halen en iyi atış gücüne sahip top teknolojilerine sahiptirler.

1971 de proje iptal olduktan sonra amerika arayışlar içerisindeyken 1973 yılında chrysler kendi prototipini pentagona sunmuş ve onay alıp çalışmalara başlamıştır.

1974 yılında beğenilen bu ilk prototip yaklaşık 58 ton ağırlığındaydı. daha sonra motor ve bazı konularda yanına general motorsu yanına alan chrysler 1976 yılında ikinci prototipi üretti. sonrasında da pentagon ile sözleşme imzalandı. 1978 de banttan çıkan tank 1979 a kadar pek çok test gördü ve bunları başarıyla geçti. 1980 yılında ise ordu için seri üretim başladı.

ilk versiyonda 105 mm lik yivli bir top kullanılmış olsa da topun menzil sorunları nedeniyle başka çözümlere gidilmesi gerekti.

öte yandan motor olaraksa agt-1500 motoru tercih edildi ki halen bu çözüm kullanılmakta. normalde modern tanklarda dizel motor tercih edilir. hem yakıt hem de tork bakımından avantajlar sağlar. fakat agt-1500 farklı şekilde gaz türbin motorudur. zaten üretim amacı da daha çok helikopterler içindir. yalnız bu motorun şöyle bir avantajı vardır. neredeyse her türlü sıvı yakıtı kullanabilir. benzin olur, dizel olur, kerosen olur hatta jet yakıtı bile kullanabilir.

fakat bu motorun bazı dezavantajları da yok değildir. son versiyonlarda kilometre başına 4 litre gibi korkunç bir rakam tüketmekle birlikte çok sıcak bir egsoz gazı vermektedir ki özellikle termal güdümlü anti-tank silahları için bu nimettir. öte yandan sahada piyade genelde tankın arkasından sahaya sürülür tankın korumasından faydalanabilmesi adına. bu motorlarla o işte zordur.

abrams 1980 yılından sonra sahadaki her çatışmadan sonra güncellenmiştir.

zaman içerisinde toplar 120 mm lik yivsiz setsiz bir topla değiştirilmiş, aktif ve pasif koruma sistemleri eklenmiş olup zırh korumasındaki seyreltilmiş uranyum miktarı da artmıştır. bunların dışında meskun mahal çatışmaları için de modernizasyona tabii tutuldu ve israil yapımı trophy sistemleri kullanılmaya başlandı. 2.dünya savaşı sonrasında tanklarda kullanılmayan tank telefonu bile eklendi ki pek çok başka modernizasyona daha tabi tutulup sürekli güncel kalması sağlandı.

1.körfez savaşında ise saddam hüseyinin tank ordusunda yaklaşık 40 civarı tankı yok ettiği bilinmektedir. tabii ırak ordusundaki tankları ayrıca ele almak lazım ki o da başka bir konu.

şu an itibariyle 58 ton olarak çıkan ilk versiyon 74 ton civarında bir ağırlığa sahiptir ki bunun getirdiği başka problemler vardır.

öte yandan seyreltilmiş uranyum zırhı isabet alıp patladığında ortalığa yaydığı gazlardan dolayı radyoaktif zehirlenmelere sebebiyet vermekte hatta uzun vadede kanser vakalarına kadar işi götürebilmektedir.

peki amerika halen neden bu tankta ısrarcıdır derseniz. kısa ve öz olarak işe yarıyorsa bozmayalım mantığı ile sadece sahadaki tecrübeler sonrasında modernizasyonlar ile yollarına devam etmeyi seçmekteler.

bugün dünyada m1 leri amerika dışında ırak, kuveyt, suudi arabistan, mısır ve avustralya kullanmaktadır. bir kaç defa bize de teklif edilmiştir ama türkiye hiç bir zaman bu tankın müşterisi olmamıştır.
devamını gör...

bir demirkubuz filmidir.
1997 yılında çekilmiştir. haluk bilginer, derya alabora ve güven kıraç gibi mükemmel bir kadroya sahiptir. film az insanla , az mekanla belki de bazen diyalog yerine bir bakışla cok iyi anlatmıştır kader ve saplantı kavramını.
bu filmin bir de öncesini anlatan (bkz: kader) filmi vardir. fakat kader, masumiyetten sonra çekilmiştir. hatta kaderde televizyonda masumiyet filmi vardir. sanki sey dermiş gibi izlediklerinizi yasayacaksiniz haberiniz yok.

kaderde bekir ugura, eger bela çıkarırsam bir köşede kafama sıkarım der ve masumiyette kafasına sıkar.

masumiyetin herkesçe bilinen ve cok sevilen iki repliği vardir biri bekirin yusufa uğurla nasil tanıştığını anlattığı hikaye. müthiştir. diğeri de yusufun ugura aşık oldugunu söylediği. uğurun ise yusufa çıkıştığı sahnedir.


filmin en guzel göndermelerinden biri de karmadir. yusuf kızkardeşini ve aşık olduğu adamı vurduğu icin hapse girer. adam olur ablası dilsiz kalır. uğurun da kizi dilsizdir. uğurla zagor kaçınca dilsiz kiz (çilem) yusufa kalır. bu karmadır iste. diger bir yandan beni en etkileyen sahne çilemin annesi ve zagorun öldüğünü belki de tek eğlencesi televizyondan öğrenmesidir. ısın kötüsü dilsiz olduğu icin bunu anlatamayacaktir da.

(link: https://
)

(link: https://
)
devamını gör...

dış güçler, fetö, büyük oyun.
devamını gör...

bu tip zirveleri çok merak ediyorum. nasıl oluyor mesela, herkesin yakasında nickinin yazılı olduğu bir kart olup birisi tanıdık birini gördüğünde, "selam. falanca başlığın altındaki filanca entryni okudum. bence çok önemli bir sosyopolitik gerçeğe parmak basmışsın, olaya bakışım değişti." falan mı diyor?

edit: nick yerine mahlas, entry yerine tanım
devamını gör...

kucağa bebek alıp sevmek.
yeni yeni konuşmaya ya da oynamaya başlayan bebeği, gözünüzde gözlük varken kucağınıza aldınız mı hapı yuttunuz demektir. hadi kucağınıza kediyi aldınız, kedi sıkılınca ya da kızınca patisini rastgele hedef gözetmeden sallar. ama o yüzünüze sevimli ve sinsi sinsi gülen bebek bir anda o minicik eliyle gözlüğünüze yapışıverir. erken davranıp elindeki gözlüğü yere atıp kırmadan kurtarabilirseniz ne mutlu size.
devamını gör...

cool ablamız shirley manson’ ın sesinden, sözleri had safhada melankolik ve sanki bir o kadar da ironik, 90’lı yılların unutulmaz garbage şarkısı.
bu şarkıyla tempolu yürümek hayli güzeldir. yürürken müziğin ritmi, yürüyüşümle o kadar uyumlanır ki... özellikle soğuk, gri günlerde, kafaya çekilen kapüşonumla birlikte sabah yürüyüş rutinimin demirbaşıdır kendisi.

devamını gör...

mutlaka takip edilmesi gereken, izleyeni varoluşsal kaygılara salan, müzik dünyasının devrimci bir karakteri olduğunu düşündüğüm büyük sanatçıdır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kendisi bafralıdır ama eğer yanlış anlamadıysam almanya’da çalışarak yıllarca çok para kazanmış ve hayali olan albümlere ve kendine ait bir programa sahip olmuştur böylelikle.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
müzikal yeteneği sizi bir daha müzik dinlemeye tövbe ettirecek haldedir. albüme okuduğu şarkılarda bile detone olabilen, bir türlü sözlerle müziği denk getiremeyen, yaptığı danslarla sinir sisteminde bir bozukluk olduğunu düşündüren fevzi dayı modaya ve şıklık kavramına da savaş açmıştır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kliplerinde hep aynı konu üzerine eğilen fevzi dayı, danslarında da çeşitliliğe gitmeyi tercih etmez.

vatan borcu

potpori

ailenizin kanalı tempo tv’de fevzi dayı songül zar show isimli programın dördüncüsünü yayınlayan fevzi dayı canlı performansı ile insan ırkının merhametsizliğini kanıtlamıştır.

fevzi dayı show

her laf arasında çok para kazandığından bahseder, program partnerine “ evet şimdi ne yapalım? ben mi söyleyeyim bir şarkı yoksa sen mi?” dedikten sonra, her seferinde şarkıyı kendisi söyleyen fevzi dayı gömleğini de pantolonunun içine emaneten koyarak serseri serbest stili ile bohem program sunucusu tavrını güçlendirir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu özgüven, bu azim en azından bir klibini açıp izlemenizi gerektirir bence.
devamını gör...

ruh hastalığıdır. benim aklımın mantığımın almadığı, hiçbir zaman da almayacağı sapıklıktır. çocukları cinsel açıdan çekici bulmak kadar vahim bir düşünce yoktur. iğrençliktir.
devamını gör...

benim için bir pazar aksami sanatçısıdır. halen yayına devam eden ama rahat 20 yıllık sarı tramvay isimli bir radyo programı vardı. nostaljik yayın yapan bu programı gençliğimde her pazar akşamı dinlerdim ve sıklıkla ilhan irem çalardı. hele bir de ben değilim şarkısı caldikca, klasik pazar banyosunu yapmış, ertesi gune çantasını giysilerini hazirlamis olarak karanlıkta kulaklığım ile dinler, geçmişe giderdim.

sonra aradan yıllar geçti. şimdilerde pazar akşamları bu saatlerde araba ile eve dönerken pal nostalji de de sıklıkla ilhan irem dinliyorum. tek farkla, artık geçmişe gidip gelmek daha uzun sürüyor. yol uzadı çünkü.
ali veli maria ve kuklacı amca şarkıları da güzeldir.
devamını gör...

az önce kitap okurken burnuma bir koku geldi ki size anlatamam dostlarım. bir o kadar tanıdık ama bir o kadar da lezzetli. odam sanki çocukluğum koktu bir anda. ilk başta çıkaramadım kokuyu ama sonradan geldi aklıma. aydın gevreği.

aydın'da yaz geceleri gevrekçi abilerimiz bisikletle sokak sokak dolaşarak bu gevrekleri satarlar. bazı kıraathanelerde ya da sokak köşelerinde de rastlamak pek mümkün. bu gevreğimizin en önemli özelliği gece saat 12'den sonra çıkması dostlarım. zaten bundandır ki aydın'da çoğu kişi bu gevreğe; gece ya da akşam gevreği der. tulum peyniri ve çayla o kadar güzel gider ki size anlatamam. yıllardır farklı şehirler gördüm, gezdim, yaşadım. kendileri ile farklı bir yerde karşılaşmadım. hatta sırf bu durumu garantilemek için babam da dahil olmak üzere iki farklı deliye sordum* sanırım aydın dışında bir yerde yokmuş.

ilkokul zamanlarımda geceleri bu gevrekçi abilerimizi balkonda pür dikkat bekler, geldiklerini görünce de dedemden para alıp koşa koşa o gevreklerden almaya giderdim. cumartesi pazarından aldığımız tulum peyniri, yeni demlenmiş çay ve hafif yaz esintisiyle yerdik gevreklerimizi. o kadar güzel gelirdi ki doyamazdım tadına. az önceki o anımsamayla öyle bir canım çekti ki anlatamam. bir an önce aydın'a gitmem lazım. özledim be dostlar...
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

baba tamam laik falansınız da bu kadarı fazla. gevrek bari vereydiniz.
devamını gör...

hep gülüyorlar zaten bana... ciddiye alan görmedim ki. biz de zaten ciddi abileri sevmiyoruz... maksat hoşbeş olsun, yaman şakacısın delikanlı diyip favlıyolar sağolsunlar...
devamını gör...

mesela dayınızı ya da bir tanıdığınızı araya koyup hatır ile bir kamu kurumunda işe başladınız.

engelli park alanına parkettiniz.

ya da ücret ödemediğiniz ve herkese ait olan yolun bir kenarına duba koyup buraya park yapılmaz diyerek orayı sahiplendiniz.

buraya belki de hepimizin yaptığı ve normal karşıladığı binlerce örnek yazabiliriz.

aslında hepimiz öyle ya da böyle namussuzluk yapmışızdır. tek bir noktaya odaklanmayalım. kesinlikle bacak arasında değildir. davranıştadır.
devamını gör...

benim gözlüklü şirin olmuş olmam kadar güzel değildir, diss'siz olmaz. *
tebrikler.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim