ne zaman yapacağım ya da yapmak istediğim bir şeyden başkalarına bahsetsem o işi yapamıyorum ya da yapasım gelmiyor.
devamını gör...

bütün sözlüğü elele, hıçkıra hıçkıra ağlamaya davet ettiğim ilhan irem eserdir.

devamını gör...

okulda koklamaya doyamadığımız ve bunun için kanser uyarılarına maruz kaldığımız silgi.
devamını gör...

"... ufka bakarlar;ölüm uzaktamı uzakta...
ve tabut bekler,suya inmek için kızakta...
sultan olmak dilersen,tacı,sorgucu,unut !
zafer araban senin,gıcırtılı bir tabut!"

necip fazıl kısakürek
devamını gör...

olur mu?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

konusuz film sektörüne girerlerse eğer çığır açarlar.
türk amatör sektöründe iş yaparlar, büyük açık var hocamlar ve hepimiz kendilerine aşinayız.....
ülkede neredeyse hepimizin içinden geçmiş bir parti değil midir, akp?
devamını gör...

benim kırmızı çizgim anlamına gelen natasa theodoridou şarkısı.

türkçe sözleri;*

"dumanla sakladım yüzümü
kaç hüznü sığdırabilirim ki bir bardağa
hayatımı senin ellerine bağlamamı söyledin
düşmeye bıraktın sonra da beni

yüzüm donuk ve ölü
gözyaşlarını kurutmayı öğrenmiş bir taş gibi
bu gece aşk, direksiyonu bırakıyor
bense tek başıma yürüyorum

hangi gökyüzüne sığarız biz ikimiz
zamanı geldi artık benim de bir şeyler yapmamın

kırmızı bir çizgi çekiyorum artık her şeye
yanlış yolda olan bir aşkı siliyorum
madem öyle istiyorsun, bu olsun en büyük anımız

kırmızı bir çizgi çekiyorum artık her şeye
yanlış yolda olan bir aşkı siliyorum
madem öyle istiyorsun, bu olsun en büyük anımız

yüzüm kapalı bir pencere
erimiş bir demir vücudum nereye dokunsam
paslanmayayım diye cama çevirdin beni
kırılmamı istiyorsun şimdi de

yüzüm karanlık bir balkon
hiç bir zaman bakmaya cesaret edemediğin
gittiğimde, arama benim dokunuşumu
çağırma beni

hangi gökyüzüne sığarız biz ikimiz
zamanı geldi artık benim de bir şeyler yapmamın

kırmızı bir çizgi çekiyorum artık her şeye
yanlış yolda olan bir aşkı siliyorum
madem öyle istiyorsun, bu olsun en büyük anımız"


spotify for natasa mou!
devamını gör...

mutsuz hissettiğin bir günde yorucu bir kardiyo yapıp ardından duş almak.
dram filmi/dizisi izleyip hüngür hüngür ağlayıp sonra temiz hava almak ve ardından cilt bakımı yapmak.
ikisi de beni oldukça rahatlatır, canımı sıkan odak noktasını değiştirir.
devamını gör...

can bonomo'dur. öykü karayel'in karnını açmış, birlikte objektife sırıtarak poz vermişler.
ayıp, mahrem diye bir şey kalmadı memlekette.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

demek ki istenirse, temiz, küfürsüz, maç siz, fantazi siz, sapık siz, bir sözlük olabilirmiş.
nice yüz yıllara, hep beraber demiyorum, şahsen o kadar yıl yaşamak istemem.
ama sözlük için nice yüz yıllara, bütün dostlar ile.
devamını gör...

hiçbir şey yapmayabiliyorum. kolay gibi görünüyor ama zor iştir yetenek ve sabır ister.
devamını gör...

şimdi bir akvarist olarak şöyle diyeceğim. bu balık hapishanesi olayına katılıyorum ama bu şak diye dünyadan yok olacak bir olay değil. yani bunlar saf ırk olmayan üretilmiş balıklar. akvaryumcu denen yerlerde 100 lt de 100 balık şeklinde tek tip besleniyorlar. siz oradan bunları alıp güzel bir hacimde bakımlı ve geniş bir diyetle baktığınızda pozitif bir iş yapmış oluyorsunuz. biraz da buradan bakmalı bence.
devamını gör...

bir dahakine yazardan izin alması gereken kişidir.
devamını gör...

uzun zamandır içinden çıkamadığım, artık beni yoran şey. yok, ben öyle etrafında gayet iş bitiren insanlar olduğu halde sevgilisi olmadığı için yalnızlık edebiyatı yapanlardan değilim. gerçekten yalnızlar anlar bunu.

hayatım boyunca çok sosyal biri oldum lakin bugün geldiğimiz noktada, inanılmaz bir yalnızlığın içine düşmüş vaziyetteyim. üniversite bittikten sonra hangi kapıyı çaldıysam bir nevi yüzüme kapandı. iş bulamadım ve sosyal çevremden yavaş yavaş koptum. her şeyin ilacı olan zaman, beni zehirledi. ilk zamanlardaki boşluk hissi, yerini depresyona bıraktı. depresyon, bende kendi kabuğuma çekilmek olarak tezahür ediyor.

hayatımın belirli dönemlerinde, özellikle babamın hastalandığı süreçte yine benzer şeyler yaşamıştım ancak hayatta bir amacımın olması, beni tekrar kendime getiriyordu. son kabuğuma çekilişim çevreme yıkım getirdi. resmen "kendine yazık ediyorsun, neden aramıyorsun, telefonlarımızı açmıyorsun" cümleleri arasında kayboldum. moral vermek isteyenlere de kapattım kapılarımı. ilacım kendimde dedim, çözerim dedim. ben hep kendi bacağımı kendim kesmiştim; "kimseye ihtiyacım yok" demiştim. ne büyüklenmişim öyle, ne kibir doluymuşum. ben ki yalnızlığı çok sever, her işi kendim yapardım. yalnız sinemaya gider, yalnız yemek yer, kitap okur, hayal kurardım.

ailevi sorunlarım aşılamaz noktaya geldi. babasızlık benim hayatıma ağır bir darbe vurdu. çünkü benim babam, hayatta bana her zaman yardımcı olmuş tek insandı. sorunlu bir ailem vardı ve reis gittikten sonra tüm yük bana kaldı. ne zormuş baba olmak, ne zormuş seni dinlemeyenleri yönetmeye çalışmak. her kafadan bir sesin çıktığı bir kaos ortamında, kalp kırmanın vicdani yükleriyle yüzleşmek ne zormuş. bugün hayatım öyle bir noktaya geldi ki beni bu kıskaçtan kurtaracak birilerini arıyorum adeta. rest çekip gidecek olsam, aylardır arayıp sormadığım dostlarımın kapısına gidecek yüzü bulamıyorum.

uyumamamak değil de uyuyamamak çok kötü bir şeydir. ben 4 senedir adam gibi uyuyamıyorum. bugün kaygılarım azalmadı, aksine arttı. üç sene önce "ya şunlar olursa nolur" diye düşünmekten uyuyamadığım ne varsa hepsi oldu. şimdi, ileride olabileceklere olan kaygımdan uyuyamıyorum. onlar da olacak gibime geliyor çünkü hayat bu, okumayı bilirseniz size yolu da yordamı da gösterir.

hayattaki en değerli şeyim, çalışma azmimi kaybettim. ortamların en zeki çocuğu, en fişek adamının bugün düştüğü duruma üzülüyorum. kendimi uzaktan seyrediyorum ve "bu adama bakıp içilir kardeşim" diyorum. bir kere şuradan uzaklaşıp, içip kafamı dinlesem motivasyonumu biraz olsun toparlayacakmışım gibi geliyor. tabii içmeye bile param yok. artık yanına sokulup "baba bana bir yüz lira ateşlesene" diyecek kimsenizin olmaması çok kötü bir şey. şimdi babadan kalan parayla evi ben geçindiriyorum ve kendime ayda 4 5 paket sigara alacak paradan başka bir şey ayıramıyorum.

koskoca bandini, arturo dominic bandini, öyle bir hale geldi ki büsbütün yaşamın kendisine kırgın. bir insan nasıl harcanabilir, göz göre göre nasıl yolunu kaybedebilir, nasıl boktan bir hayatın hikayesini yazabilir etine kemiğine bürünmüş haldeyim. bu entryi okuyan olursa; ben ki hiç tanımadığım insanların yazdıklarıma, konuştuklarıma hayranlık belirtip davetler ettiği insandım. ben ki birilerinin nüfuz sahibi olmak için yanında görmek istediği bir insandım. ben, öyle bir düşüşün her aşamasına şahit oldum ki hayatta hiçbir şeyin garantisi olmadığını size garani edebilirim.

ne varsa elinizde sizi mutlu eden, hayatınızı kolaylaştırmak için, sizin için çabalayan kim varsa adamakıllı değerini bilin. sadece sevginin, kan bağının, bilmem ne zaman içilmiş kahvenin, temelinde mecburiyet olmuş ilişkilerin arkasına sığınıp da yanınızda olanların, işler zorlaştığında uzaklaşacaklarını, uzaklaşmasalar da sadece derdinizi dinleyip geçeceklerini iyi bilin. ben kimsenin uzaklaşmasını beklemedim, kendim uzaklaştım. ancak insan bir zaman geçtiğinde daha iyi anlıyor neyin ne olduğunu.

önceleri az çok bahanelerin arkasına sığınıyor, her türlü rezilliğin, kepazeliğin bir özrünü icat edebiliyorduk. ne zaman ki yaşam iyi kötü hayatta kalabilmek için bizden neler alabileceğini ortaya koyduğunda daha iyi anlıyor insan; bir yaşamın özetini çıkarıyor, ayakları yere sağlam basıyor. bugünlerin kırgınlığı, kızgınlığı, elimizden kayıp giden gençliğin bir daha geri gelmeyeceğinin bilinci yıkımı daha da artırıyor. çözüm yok, çözüm ararsak yolumuz stefan zweig'e çıkar, aşık imami'ye çıkar.

yaşıyoruz bir şekilde ama kızgınız. celine'in dediği gibi şiirimizi tüketiyoruz, sıfıra sıfır elde var sıfır, işte yaşam!
devamını gör...

fakir olmak çok pahalı bir lükse dönüştü sanki. insanların fakirliğini fakir kelimesi karşılamıyor artık.
devamını gör...

bundan birkaç yıl önce yaklaşık 25 dakika süren görüş kaybımdan sonra yapılan tetkiklerle bir hafta sonra teşhisi konmuş rahatsızlığım. ilkindeki gibi geçici bir körlük bir daha yaşamadım fakat ataklardan önce duyusal bir takım işaretler seziyorum genelde. gözlerimde ışığa ve açık renklere aşırı hassasiyet, baktığım yerlerde çeşitli ışık lekeleri ve çakmalar, ağzımda metalik bir tat, aşırı koku hassasiyeti vb... bunların biri ya da daha fazlası olduğunda anlıyorum ki migren geliyor. bu durumun normal migrene göre oldukça avantajlı olduğu düşünülüyor, ağrı gelmeden belirtileri hissediliyor ve gerekli ilacı alarak ağrı ötelenebiliyor diye, amma lakin ki öyle değil.
şöyle ki...
auralı migrenin, diğer migren türlerine göre tetikleyenleri çok daha belirsiz kalıyor. zira duyularınız çok acayip çalışıyor ataklar sırasında, haliyle atağı neyin tetiklediğini bulmak neredeyse imkansız.
belirtiler kimi zaman saatler önce gelip ağrı hiç uğramayabiliyor, bu da gereksiz ilaç alımına sebep olabiliyor.
duyuların uyaranlara verdiği değişken tepki ve hassasiyetleri gösteriyor ki bu ataklar sırasında salgı bezleri de doğru çalışmayabiliyor. bu da ilaç konusunda seçici davranmayı gerektiriyor. auralı migrenden muzdaripseniz genelde bilindik migren ilaçları durumu daha da kötüleştirebiliyor, size iyi gelen ilacı deneyerek bulmak zorundasınız.
bu ve daha pekçok karmaşayla mücadele ediyorum ve son derece iddialıyım, bilindik migrenden daha kolay başedilir bir tür değil ve ataklardan önce görülen belirtiler sürece dair yanıltıcı olabildiklerinden ötürü asla avantaj değil! aksine daha bile zor bence.
devamını gör...

valans bandından iletkenlik bandına geçen elektron ile onun valans bandında geride bıraktığı boşluğun oluşturduğu çifte verilen ad. yarı iletkenlerin önemli bir özelliğidir.

babayani'nin tanımından dolayı edit: (bkz: tek cümlelik tanım yapabilmek için dört farklı tanım girmek) *
devamını gör...

(bkz: moğollar)

moğollar'ı ilk kez 2008 senesinde karaburun'da izlemiştim. üstüne üstlük, kaldıkları otelde konaklıyorduk ve cahit berkay'la bizzat tanışma fırsatını elde ettim. gruba sonradan dahil olan, (cem karaca'nın oğlu) emrah karaca'yla da aynı şekilde tanıştık.

moğollar anadolu rock demektir. türk rock müziğinin babaları demektir.
devamını gör...

farsça "gölge" anlamına gelmektedir. bir diğer anlamı ise "korumak"tır.

sayende kelimesinin köküdür.
devamını gör...

adalet bakanının konumundan bir haber olduğunu gösteren durumdur. adalet senin elinde, sen düzeltmek yerine yakınıyorsun bundan. o zaman sen neden varsın diye sormak hakkımız değil mi?

buradan
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim