online listesi isimlerin yanındaki yuvarlak sembol
sozluk’teki stalkerlarin isi kolaylassin diye biricik yazilimcimiz ve yoldaş’imizin dusundugu hede.
kim hangi basligi okuyor ogrenin, basliklarda sorf yapin diye yapilmistir, kullaniniz efenim*.
kim hangi basligi okuyor ogrenin, basliklarda sorf yapin diye yapilmistir, kullaniniz efenim*.
devamını gör...
yazarların duydukları enfes cümleler
"kimsenin hikayesini kınamayın, henüz sizinki bitmedi."
devamını gör...
meja'nın rozet almama sorunsalı
atomu parçalamak dururken meja'nın rozet almamasına kafayı takmış yazar başlığı.
ben olsam atomu parçalardım mesela.*
işte sırf bu yüzden;
ben olsam atomu parçalardım mesela.*
işte sırf bu yüzden;
devamını gör...
isimlendirme
programlama dillerinde değişken, metot, fonksiyon, parametre, class kısaca tüm nesnelere* ad koyma standardıdır. en temel haliyle sayı ile başlamaz, türkçe karakter kullanılmaz, evrensel olduğundan mümkün mertebe isimler ingilizce seçilir, isim o nesneyi düzgün açıklamalıdır. isimlendirmede büyük-küçük harf konusunda bazı terimler vardır pascalcase ve camelcase gibi. aynı harfin permütasyonu olsa bile derleyici veya yorumlayıcı bunları farklı algılamaktadır. terimlere geçersek, birkaç kelimeden oluşan nesne ismi pascalcase'de ilk harfleri büyük gerisi küçük şeklinde, camelcase'de ilk harf küçük diğerleri büyük şeklindedir. class, function ve method isimleri pascalcase yazılır. değişken, field, parametre isimleri camelcase yazılır. bir de elzem olan bu nesne adları anlamlı olmalıdır. ve mümkün mertebe nesnenin ne yaptığını, ne için kullanıldığını açıklamalıdır. örneğin fotoğraf yükleme fonksiyonunun adı up, photo gibi değil de fiille birlikte uploadphoto olmalıdır ki yaptığı iş keskin sınırlarla anlaşılabilsin. bu konu önemlidir, clean code prensiplerinde de altı sıklıkla çizilir bunun.
nedenine gelirsek kişi bu nesnelerin ne yaptığını bildiğinden isimlendirme kısmına gerekli ehemmiyeti vermeyebilir, nasıl olsa çalışıyordur. lakin projede tek olmayabilirsiniz diğer yazılımcılar da aynı projeye farklı modüller yazabilir. hatta uzun zamandır geliştiriliyorsa proje kendiniz bile unutabilirsiniz. sonuçta ne olur dakikalarını hatta projenin boyutuna göre saatlerini harcayarak fonksiyonların, classların vb ne iş yaptığını ararken bulabilirsin kendini. bu süre özellikle yorum satırı yok ve/veya açıklayıcı değil, projenin dokumantasyonu yok ise artabilir. mesela 6 çeşit counter tanımlanmış isimleri şöyle: counter1, couunter, counterr8 acaba o counter neyi sayıyordu diye sorguluyor insan, bari iki comment line ekleyin değil mi? zamanında ödev yaparken sonn, son2, sonn2019 şeklinde yazardık ama isimlendirme önemli arkadaşlar düzgün yapılanı size saatler kazandırır.
nedenine gelirsek kişi bu nesnelerin ne yaptığını bildiğinden isimlendirme kısmına gerekli ehemmiyeti vermeyebilir, nasıl olsa çalışıyordur. lakin projede tek olmayabilirsiniz diğer yazılımcılar da aynı projeye farklı modüller yazabilir. hatta uzun zamandır geliştiriliyorsa proje kendiniz bile unutabilirsiniz. sonuçta ne olur dakikalarını hatta projenin boyutuna göre saatlerini harcayarak fonksiyonların, classların vb ne iş yaptığını ararken bulabilirsin kendini. bu süre özellikle yorum satırı yok ve/veya açıklayıcı değil, projenin dokumantasyonu yok ise artabilir. mesela 6 çeşit counter tanımlanmış isimleri şöyle: counter1, couunter, counterr8 acaba o counter neyi sayıyordu diye sorguluyor insan, bari iki comment line ekleyin değil mi? zamanında ödev yaparken sonn, son2, sonn2019 şeklinde yazardık ama isimlendirme önemli arkadaşlar düzgün yapılanı size saatler kazandırır.
devamını gör...
hiç aramıyorsun sormuyorsun hayırsız diyen insan tipi
çevremde çok vardır. kötü niyetle söylemez ama bunaltan cinstendir. ulan o kadar özlediysen bugüne kadar sen arasaydın!!! derim ben de.
devamını gör...
güne bir şiir bırak
sevdiğin kadar sevileceksin.
güneşin doğuşundadır
doğanın sana verdigi değer
ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
bir gün yalan söyleyeceksen eğer
bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
güneşin doğuşundadır
doğanın sana verdigi değer
ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
bir gün yalan söyleyeceksen eğer
bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının meslekleri
çalışamıyor henüz öğrenci ama başaracak.
devamını gör...
aileyle film izlerken cinsel sahnenin çıkması
çocukluk döneminde ebeveynler tarafından gözlerinizin önüne ellerini koymalarıyla sonuçlanır.
yani bende öyle oluyordu...
yani bende öyle oluyordu...
devamını gör...
louis de saint-just

9. thermidor baskını. çenesinden vurulan kişi robespierre, kendini saint just'ün kollarına bırakıyor. 27 temmuz 1794
lakabı l'archange de la révolution* ve ange de la mort* olan fransız devrimi subayı. 22 yaşında devrim ile tanışan subay, 25 yaşına geldiğinde devrim meclisinin vekili oluyor. mecliste xvi. louis'nin vatan haini ilan edilmesini sağlayarak jakoben muhalifler arasında ün yapmış ve montagnard denen jakobenlerin en ateşli grubunda robespierre'nin sağ kolu olmuştur.
kendisi de giyotinle idam edilene dek 40 bin kişiye idam cezası vermiştir. jakobenler meclisteki çoğunluğu karşıt ideolojiye kaptırdıktan sonra 9. thermidor sırasında konuşma yapan robespierre'e düzenlenen tutuklama işlemi sırasında tutuklanmış ve robespierre ile beraber idam edilmiştir. konu hakkında kitap tavsiyesi isteyenlere tık
devamını gör...
mitokondri
mitokondrinin en önemli görevlerinden biri de zararlı serbest radikallerin üretimini gerçekleştirmektir. serbest radikaller vücudumuzda dolaştıkça hücreler, proteinler ve dna zarar görür. diyabet, alzheimer, parkinson hastalıklarına yol açabilir. serbest radikallerin oluşumunu azaltmak için daha sağlıklı beslenmek zorundayız. yağ, tuz, karbonhidrat alımlarını azaltırsak serbest radikallerimiz de azalmış olacak. selenyum, glutatyan, b12 ve c vitamini yönünden zengin besinler serbest radikal oluşumunu önlüyor.
genlerimiz, yediğimiz içtiğimiz her şey bir domino taşı gibi birbirini etkiliyor aslında. mitokondrilerimiz bozulunca daha az enerji üretimi gerçekleşiyor, kronik hastalıklar ortaya çıkıyor, kilo alıyoruz ve yaşlanıyoruz.
genlerimiz, yediğimiz içtiğimiz her şey bir domino taşı gibi birbirini etkiliyor aslında. mitokondrilerimiz bozulunca daha az enerji üretimi gerçekleşiyor, kronik hastalıklar ortaya çıkıyor, kilo alıyoruz ve yaşlanıyoruz.
devamını gör...
bir kadının sözlük yazarı olma nedeni
sorun olmayan konu.
başlığı açan abdulseyidbincabbar ve siz ciddi ciddi cevap yazıyorsunuz. olmaz efendim, amaç bu değil.
başlığı açan abdulseyidbincabbar ve siz ciddi ciddi cevap yazıyorsunuz. olmaz efendim, amaç bu değil.
devamını gör...
nazım hikmet ran
119 yıl önce doğmuştur,15 ocak 1902 doğumludur.
sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,
sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
sende uzaklığı,
sende; ben, imkansızlığı seviyorum.
güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,
ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin.
sende, ben, imkansızlığı seviyorum,
fakat asla ümitsizliği değil...
sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,
sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
sende uzaklığı,
sende; ben, imkansızlığı seviyorum.
güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,
ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin.
sende, ben, imkansızlığı seviyorum,
fakat asla ümitsizliği değil...
devamını gör...
kaliteli yaşam için ucuz öneriler
kendin için bir şeyler yapmak, kendini unutmamak. kendin için yaptığın bir şey sana çarpı 10 olarak dönüyor.
devamını gör...
sözlük yazarlarının dini görüşü
görmüyorum. göremiyorum. kör oldum.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının hissettikleri
çok mutluyum şu an. az önce hafif üşüyerek uyandım yataktan. odanın penceresi açıktı ve rüzgar çok güzel esiyordu. yemin ediyorum harika bir his. özlemişim bugünleri.
devamını gör...
elde sprey boya olsa duvara yazılacak şey
"ya kelebekler dünyayı gördükten sonra intihar ediyorsa ?"
devamını gör...
gezgin
bir halil cibran kitabıdır.
daha önce halil cibran eserlerinden ermiş, ermişin bahçesi ve meczup kitaplarını okumuştum. hepsini sevmiştim. bu kitabını pek sevemedim.
kitabı elime aldım ve 2 saatte bitirdim. hatta sürmedi bile o kadar.
kitap kısa kısa hikayelerden oluşuyor. bir gezgin bir köye geliyor ve hikayeler anlatmaya başlıyor. bu kısa hikayelerin çoğu şiirsel ve masalsı hikayeler. bol bol metaforlar ve imgeler kullanılmış.
hikayelerin her birine "hımm" şeklinde tepki veriyorsunuz. üzerine düşünüyorsunuz. hikayeler bana böyle hissettirmesine rağmen pek beğenmedim. bana son derece basit geldi. vurucu veya çarpıcı hissettiğim hikaye sayısı çok azdı.
halil cibran insanın kendini arayışını anlatmaya çalışmış diyebilirim. bunu ne kadar başarmış bilemiyorum.
tam olarak bir yolculuk kitabı diyebilirim. her anlamda. mesela bir otobüs yolculuğunda okuyabilirsiniz. elinizde eriyip biter. iyi hissettirir.
şunu rahatlıkla söyleyebilirim bu kitabı okumadan önce ermiş kitabını okumasaydım başka şeyler düşünebilirdim. bence ermiş müthiş bir kitaptı. çıta oralarda olduğu için pek tatmin olmadım.
son olarak benim elimde olan kitap iş bankası yayınlarından çıkmıştı. kitabın çevirmeni kenan sarıalioğlu. dediğim gibi çok tavsiye etmem. eh işte bir kitap.
daha önce halil cibran eserlerinden ermiş, ermişin bahçesi ve meczup kitaplarını okumuştum. hepsini sevmiştim. bu kitabını pek sevemedim.
kitabı elime aldım ve 2 saatte bitirdim. hatta sürmedi bile o kadar.
kitap kısa kısa hikayelerden oluşuyor. bir gezgin bir köye geliyor ve hikayeler anlatmaya başlıyor. bu kısa hikayelerin çoğu şiirsel ve masalsı hikayeler. bol bol metaforlar ve imgeler kullanılmış.
hikayelerin her birine "hımm" şeklinde tepki veriyorsunuz. üzerine düşünüyorsunuz. hikayeler bana böyle hissettirmesine rağmen pek beğenmedim. bana son derece basit geldi. vurucu veya çarpıcı hissettiğim hikaye sayısı çok azdı.
halil cibran insanın kendini arayışını anlatmaya çalışmış diyebilirim. bunu ne kadar başarmış bilemiyorum.
tam olarak bir yolculuk kitabı diyebilirim. her anlamda. mesela bir otobüs yolculuğunda okuyabilirsiniz. elinizde eriyip biter. iyi hissettirir.
şunu rahatlıkla söyleyebilirim bu kitabı okumadan önce ermiş kitabını okumasaydım başka şeyler düşünebilirdim. bence ermiş müthiş bir kitaptı. çıta oralarda olduğu için pek tatmin olmadım.
son olarak benim elimde olan kitap iş bankası yayınlarından çıkmıştı. kitabın çevirmeni kenan sarıalioğlu. dediğim gibi çok tavsiye etmem. eh işte bir kitap.
devamını gör...
beton
t: thomas bernhard'ın 1982 yılında yayımlanan kitabıdır. orijinal ismi der beton'dur. türkçeye sezer duru tarafından çevrilmiştir. klasik bernhard üslubunda yazılmıştır: tek paragraf, sürekli tekrarlar, arasına birçok cümlecik eklenen cümleler.
romanın derdine gelecek olursak, ana karakterimiz rudolf, felix mendelsshon bartholdy adlı müzisyen hakkında bir kitap yazmak istemesidir. tüm veriler hazırdır fakat 10 yıl boyunca kitabı yazmaya bir türlü başlayamaz. işte bu başlayamama serüveni içinde bernhard romanlarındaki zıtlık konusu işlenir. bu zıtlık rudolf ve ablası arasındadır. bernhard, rudolf'un ablası üzerinden, yüksek zümredeki insanların aslında içi boş insanlar olduklarını ve her şeyi yüzeysel bildiklerini düşünür, eleştirir. romanda rudolf bir "düşün insanı", toplumdan pek hoşnut olmayan biriyken ablası ise aşırı sosyal biridir. yani, biraz önce eleştirdiği yüksek zümre tipidir. bunların dışında rudolf, kilisenin riyakarlığı, devletin politikaları, toplumun boşluğu gibi konuları da eleştirir.
ablasından rudolf'a: "sen yalnız ölülerle uğraşıyorsun, bense yaşayanlarla, fark bu. benim çevremde yaşayan insanlar var, seninkinde yalnız ölüler."
çok eskiden beri hiç ama hiç kimsem olmadı, diğer herkesin bir kimsesi oldu, benim olmadı, hiç değilse ben olmadığını biliyordum, diğerleriyse hep benim de bir kimsem olduğunu öne sürüyorlardı durmadan, senin de bir kimsen var diyorlardı, oysa ben emindim kesinlikle birinin olmadığına, belki de bu düşünceydi egemen olan, mahveden, kimseye gereksinim duymamam yani. ben bir insana gereksinimim olduğunu sanıyordum, bugün bile öyle sanıyorum."
romanın derdine gelecek olursak, ana karakterimiz rudolf, felix mendelsshon bartholdy adlı müzisyen hakkında bir kitap yazmak istemesidir. tüm veriler hazırdır fakat 10 yıl boyunca kitabı yazmaya bir türlü başlayamaz. işte bu başlayamama serüveni içinde bernhard romanlarındaki zıtlık konusu işlenir. bu zıtlık rudolf ve ablası arasındadır. bernhard, rudolf'un ablası üzerinden, yüksek zümredeki insanların aslında içi boş insanlar olduklarını ve her şeyi yüzeysel bildiklerini düşünür, eleştirir. romanda rudolf bir "düşün insanı", toplumdan pek hoşnut olmayan biriyken ablası ise aşırı sosyal biridir. yani, biraz önce eleştirdiği yüksek zümre tipidir. bunların dışında rudolf, kilisenin riyakarlığı, devletin politikaları, toplumun boşluğu gibi konuları da eleştirir.
ablasından rudolf'a: "sen yalnız ölülerle uğraşıyorsun, bense yaşayanlarla, fark bu. benim çevremde yaşayan insanlar var, seninkinde yalnız ölüler."
çok eskiden beri hiç ama hiç kimsem olmadı, diğer herkesin bir kimsesi oldu, benim olmadı, hiç değilse ben olmadığını biliyordum, diğerleriyse hep benim de bir kimsem olduğunu öne sürüyorlardı durmadan, senin de bir kimsen var diyorlardı, oysa ben emindim kesinlikle birinin olmadığına, belki de bu düşünceydi egemen olan, mahveden, kimseye gereksinim duymamam yani. ben bir insana gereksinimim olduğunu sanıyordum, bugün bile öyle sanıyorum."
devamını gör...
düşecekmiş gibi hissetmek
bilhassa rüyalarda...
devamını gör...
