bu kavram aynı http gibi bir protokoldür. açılımı “hyper text transfer protocol secure” olsa da dilimizde “güvenli metin aktarma protokolü” olarak biliniyor. temelde iki protokol de aynı işi yapsa da https’de güvenlik öne çıkar. http protokolüne ssl sertifikası eklenerek oluşur. kısacası internet sitelerinin metinlerle kurduğu bağlantının şifrelenmesidir.
devamını gör...

haaaave you met ted?
devamını gör...

amuda kalk demek mantıklı olabilir seviyeye seviye ile cevap verilir.
devamını gör...

sicacik evlerimizden acmasak mi boyle basliklar? "erkekler" diyerek yaptimiz her genelleme guzel adamlara hakarettir cunku. bilakis mehmetciklerimiz, laf soyletmem onlara!
devamını gör...

31 yaşındaki kadına teyze deniyorsa sözlüğü ergenler basmış demektir.. teyze değillerdir..
devamını gör...

şimdiye kadar izlediğim en absürd belgesel dizisi. john wilson bir başyapıta mı imza atıyor yoksa hepimizle dalga mı geçiyor anlaması güç olsa da eşe dosta önerilmesi makbüldür. özellikle benim gibi sosyal becerileri düşük bireyler için komik olması gereken kısımlar bile kimi zaman eğitici olabilmekte(ilk bölüm♡).
devamını gör...

*
mangadan çevirilip dizi haline dönüştürülmüş bir animedir. ilk bölümünden başladığınızda kapatmak isteyebilirsiniz ama bekleyin, son anda sizi yakalayacak ve saracaktır. dizi, nana ve kyoya adında iki öğrencinin insan dünyasından izole edilmiş bir yetenekliler okuluna gelmesiyle başlar. bu okulda ergenlik çağına girmiş, yetenekli öğrenciler yetişiyordur. öğrencilerin yetenekleri doğaüstü bir haldedir. bu doğaüstü güçlere sahipler eğitilerek 'insanların düşmanları' adlı varlıklarla savaşmak için yetiştirilirler. kyoya ölümsüzlük yeteneğine sahipken nana'nın zihin okuma yeteneği vardır. ama bir gerçek vardır ki, kyoya buraya ait bir öğrenciyken nana tuhaflıkla dolu bir kızdır. bunun en büyük sebebi, iki öğrencinin gelmesiyle okulda başlayan ölümlerdir. ölümlerin sebebinin ardındaki gerçeği okulda sadece bir kişi bilir ve o da nana'dır. bu gerçek ise, bahsedilen 'insanların düşmanları' adlı varlıkların bizzat bu okulda yetişen yetenekli çocukların kendisi olmasıdır.

bu ölümler ilk başta ciddiye alınmaz ama kyoyu'nun dikkatini çeker. kyoyu okuldaki birçok öğrenciye kıyasla oldukça zekidir. iyi bir gözlemci olduğu gibi doğaüstü gücü de onu avantajlı kılar. onun bu şüpheci ve her an gözlem yapan hali, nana'ya ulaşmasını sağlar. ama her seferinde bir şeyleri atlar ve nana'yı suçlamaktan geri durur. çünkü nana okuldaki diğer öğrenciler gibi değildir, herhangi bir doğaüstü gücü yoktur, sadece yeteneklileri öldürmek görevi adına okula sızmıştır. ama bunu kimseye fark ettirmez. çünkü her şeyden önce ince bir zekaya ve kyoyu'dan bile daha iyi bir gözlem yeteneğine sahiptir. bu yüzden yeteneklileri kolayca zihin okuduğuna inandırmıştır. önüne her zaman çıkan kyoyu'yu bir şekilde atlatmış olsa da onun büyük bir tehdit olduğunun farkındadır ama daha büyük bir tehlike varsa o da amacından uzaklaşmasıdır. nana, michiru adlı bir kızla tanıştıktan sonra ne sebeple bu göreve kendini adadığını sorgulamaya başlar. geçmişine döner ve hatalarını, travmalarını fark eder. daha önce kimsenin yapmadığı bir şeyi yapar michiru. nana'nın başına gelenlerden kendisinin sorumlu olmadığını, iyi bir insan olduğunu dile getirir ve ona güvenir. nana bu andan sonra kendisine biçilen kimliğinden uzaklaşmaya başlar, manipülatif kişiliğinden yavaş yavaş soyunur. ama yine de görevi bir zorunluluktur ve kendisi bu dünyada büyük mücadeleler vermesi gereken biridir.
*
devamını gör...

şöyle bir tanesine sahip olmanın hayalini kurduğum motorsikletlerin üreticisi olan firma:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ne kadar sevdiğinize, nasıl ayrıldığınıza, ne kadar beraber olduğunuza göre cevabı da değişebilecek soru.

doğrusal bir denklemi yok ki bu işin de mesela "3 yıl beraber olduysan 5 ayda unutursun ama 6 yıl beraber olduysan 1 yıl sürer" diyelim. tamamen ilişkinin tüm özellikleri + seven kişinin özellikleri + sevilen kişinin özellikleri şeklinde karmaşık bir denkleme bağlı. bazı ayran gönüllüler yenisini bulunca unutur, bazı insanlar da ölene dek başkasını sevemeyecek kadar çok hatırlar.
devamını gör...

kahve ve temiz hava..
devamını gör...

hemen şimdi uyusam toplam kaç saat uyumuş olurum?
devamını gör...

biz ucurlunca geriye ne kalacak acaba??
evet burnum kaf dagin da..
devamını gör...

kimse kimsenin kimsesi değil.
devamını gör...

(bkz: yavuz hırsız ev sahibini bastırır)
devamını gör...

toplum tarafından çok basite alınan evlenme eyleminin, toplum tarafından çok büyütülen sonlandırılması hali.
devamını gör...

köklerini alternative rock, indie rock, (gruptan gruba değişebilmekle birlikte) noise ve post-punk'tan alan, 90'larda ingiltere'de ortaya çıkmış, hayalci bir müzik türü olarak tanımlanabilir. gerçekten insana garip duygular yaşatan bir müziktir. çoğu grup my bloody valentine'ın oluşturduğu sound üzerinden yürümüştür. ayrıca cocteau twins ve the jesus and mary chain de shoegaze'in ortaya çıkışında önemli etkisi bulunan iki grup sayılır, hatta bazıları bu grupların bazı albümlerini proto-shoegaze olarak nitelendirir.

tür dream pop ile oldukça benzerlik gösterir, çoğu shoegaze ve dream pop grupları birbirinden ilham alır.

en bilindik grupları türün en önemli üç grubu olarak da kabul edilen my bloody valentine, ride ve slowdive'dır.
en tipik özelliği de yoğun reverb ve distortion ile oluşturulan gürültülü gitar tonudur. bu gitarlara çoğu zaman ne dediği pek anlaşılmayan, içine kapanık bir vokal eşlik eder. vokalin öne çıkmayıp diğer enstrümanlara eşlik ettiği türlerden biridir.
müziğin havasına uygun olarak da çoğu zaman wall of sound tarzı bir prodüksiyon kullanılır.

zamanında grunge ve britpop tarafından popülaritesi oldukça baltalanmış olsa da 2000'lerin başlarından itibaren tekrar yükselişe geçmiştir. bunun örneklerinden biri de shoegaze'e daha fazla synth ekleyip türü biraz değiştiren nu gaze hareketidir.
black metal ile shoegaze'i birleştiren blackgaze türünün de bu artan ilginin sebeplerinden biri olduğu söylenebilir. özellikle alcest ve deafheaven gibi gruplar türü metal dinleyicisine de hitap edecek bir füzyonla sunarak shoegaze'in dolaylı yoldan daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağladı. ayrıca post-metal türü altında da shoegaze etkili müzik yapan gruplar bulunabiliyor, jesu gibi.

dinleyecek albüm arayanlar için şurada temel albümleri de içeren bir akış şeması bulunuyor.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

paulstadt mezarlığında yatanlardan biri de benim ve bu yüzden robert seethaler’a kırgınım. belki anlatmaya değecek bir hikaye yaşamadım ölmeden önce, o kadar matah da bir hayat değildi benimki belki de ama en azından benden de bir iki satırla bahsedebilir, beni de ölümden sonraki duygularımı anlatmam için çağırabilirdi. halbuki ben robert’ın konuştuğum dilde yayımlanan bütün kitaplarını okudum, hem de büyük bir keyifle. eğer sohbet etme şansımız olsaydı da bence çok iyi bir dostluk kurabilirdik onunla ama olmadı. benim mezarıma dönüp bakmadan geçti ve ben hiçliğin ortasında bir hiç olarak hiçbir şey hissetmediğimi düşünerek ve hiçbir şey yapmayarak öylece kalakaldım nietzsche’nin bıyıkları gibi.

ben yine de size ölmeden önceki hikayemi anlatacağım. bu hayat hikayesinin kurgusunu kimin yaptığını ise asla bilemeyeceksiniz. ben mi, yoksa tanrı mı?

izmir’de bir üniversite öğrencisi olarak yaşamaya başladığımda içimdeki kötülük tohumunun filizlenmeye başladığını hissetmiştim. izmir’de ölüp paulstadt mezarlığına gömülme nedenimi merak edeceksiniz elbette ama edebiyat her sorunuza cevap vermek zorunda değildir, anlatılmayan şeylerin altında da bir hikaye gizlidir ve siz ölü bir adamı kızdırmak istemezsiniz, hele de bu adamın içinde dönüm dönüm kötülük tarları varsa.

kötülüğün filizlenmeye başlaması öyle aniden olmadı zira ben bir çiçek değilim ve olmaya da niyetim yok, zaten eğer bir gün mezarımı ziyaret ederseniz üstünde sadece kurumuş toprak göreceksiniz.

kötülüğün büyümeye başladığını ilk anladığım gün amaçsızca sokaklarda dolaşıp edebi edebi etrafa bakıp yazacak bir şeyler arıyordum çünkü ben yeteneksiz bir yazarım ve hayal gücüm o kadar zayıf ki etrafı izleyip öykü toplamaktan başka bir yöntem bilmiyorum. o anda beyaz bir araba 50 metre ötemde durdu ve arabadan kıvırcık saçlı su gibi bir kız indi. arabadaki adamla birbirlerine bağırdılar bir süre sonra arabadaki adam kızı saçlarından yakalayıp zorla arabaya sokmaya çalıştı. kimse müdahale etmedi elbette. neden sonra bir adam arabaya doğru yürüdü ve kızı kurtarmaya çalıştı ancak arabadaki adam “ namus meselesi” deyince ateşe değmiş gibi geri çekildi. arabadaki adam artık arabada olan kıvırcık saçlı kızla birlikte uzaklaştı gitti. ben bir şey yapmadım, üzüldüm elbette ama hiçbir şey yapmadım, birisi bir şey yapsın diye bekledim ama hareket bile etmedim. sonra da bu olayı unutmaya ve yazacak bir şeyler bulmaya çalışmaya devam ettim.

o gün eve gittiğimde tuhaf bir şekilde artık boyumun eskisi kadar uzun olmadığını fark ettim, en az beş santim kısaltmıştım. tuhaftı ama gerçekti de aynı zamanda.

ertesi gün yine öykü dilenciliğine çıktığımda benden daha düşkün bir durumda olan bir dilenci ile karşılaştım. aslında karşılaşmadık. ben onun her zaman oturduğu yerden geçerken göz göze geldik. sadaka verme konusunda çok tecrübeli olmadığım için elimi cebime atıp ne kadar param var diye baktım. ben elimi cebime atınca dilenci adamın gözlerinde bir ışık gördüm ama elim cebimde bozukluğa denk gelmeyince sanki amaç para çıkartmak değilmiş gibi elimi cebimde tutup yürümeye devam ettim. ilerideki büfeden sigara alınca büfecinin verdiği bozuklukları cebime koyarken dilencinin umudu geldi aklıma ama kendi kendime muhtemel onun benden zengin olduğunu hatırlatıp yoluma devam ettim, öyle olmadığını bilsem de.

akşam eve geldiğimde yine boyumun kısaldığını gördüm, hem de 7-8 santim kadar. zaten çok uzun boylu değildim, bir de iki günde 10 santimden fazla kısalmak içime bir korku saldı ama aldırmadım. ben, beni oyalayan seslerle o kadar mutluyum ki aldırmam.

sonraki günlerde okul bahçesinden önüme düşen topa vurur gibi yapıp yola kaçmasına müsade ettim, çocukların nefret dolu bakışları eşliğinde. para üstünü yanlış veren marketçi kadar dalgınmış gibi davrandım, sigara izmaritini çöp kutusu bulamamış gibi yaparak mazgala doğru attım ama yeteneksiz olduğum için izmarit sokağa düştü ki bu mazgal daha sonra yine karşıma çıkacaktı. çayı soğuk getiren garsona terslenip çayı geri yolladım, otobüse selam vererek binen amcayı görmezden gelip sahte uykuma devam ettim, telefonum çalınca bağıra bağıra konuştum, kedi köpekle dalaştım, ağaçların dallarını kırıp yapraklarını kopardım ve sonunda üç santimlik bir oluşuma dönüştüm ve az önce adı geçen mazgala düşüp kayboldum bu dünyadan. derler ki o gün bugündür bir köpek gelip o mazgalın başında beklermiş her gün. ya ibret almak için ya da oh olsun demek için.

velhasıl ben bu yüzden öldüm, incelikler yüzünden. dünya halklarının ölme nedeniyle aynı neden aslında ama benim için anlamlı çünkü herkes kendin ölümünü önemser. keşke robert da önemseyip iki satır yazsaydı benim için. yazmadı. şimdi burda onun gelmesini bekliyorum. bir incelik göstermesi gerekirdi bence.
devamını gör...

bayramlarda mutlulukla gittiğimiz, uzun süre kalınca da canımızın sıkıldığı anneanne ve dede evi. yanından geçerken, baktıkça hüzünlendiren o ev, orada öylece kaldı.
devamını gör...

bilgi vermekten çok kimin ilgisini çekmişim diye yazan yazarın isteği. iko hiiç gerek yok dostum, aman diyeyim galeyana gelme. böyle de iyiyiz. teşekkür ederim
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim