sabaha bir ayet bırak
yoksa kötülük yapanlar, bizden kurtulacaklarını mı sanıyorlar? ne kötü bir yargıda bulunuyorlar!...
ankebut-4
devamını gör...
abooklover
bir kitap sever. * okuduğum tanımlarında gördüğüm kadarıyla da kaliteli ve kendi halinde bir yazar. nickaltı girilmiyor diye serzenişte bulunmuş. ismi akışta aksın, kendi tanımlarda..
devamını gör...
whatsapp gizlilik ilkesi değişimi
bu durumdan endişelenlerin olayı aslında cia'in ya da her neyse bizim bilgilerimizi ele geçirme endişesi değil.*
bu şekilde bizim düşünce tarzımızı öğrenip, bizi diğer sosyal medya platformlarında istedikleri şekilde manipüle edebilecek olmaları. (bkz: cambridge analytica) olayı.
tanım: istesekte kaçamayacağımız bilgi elde etme olayı.
bu şekilde bizim düşünce tarzımızı öğrenip, bizi diğer sosyal medya platformlarında istedikleri şekilde manipüle edebilecek olmaları. (bkz: cambridge analytica) olayı.
tanım: istesekte kaçamayacağımız bilgi elde etme olayı.
devamını gör...
kafanın içinde birinin konuşması
benimki kılıktan kılığa giriyor. hiç rahatsız etmeyen ve daima hoş tonlarda konuşuyor. artık daha seviyeli tartışmalar yapıyoruz kendisiyle, önceden çok agresifti ve hayatımı zorlaştırırdı. şimdilerde susmayı öğretmeye çalışıyorum ama en sustuğu anlarda bile "sessizliği dinle, sessizliği dinle!" diyor. şu an yazmam gerekenleri dikte ediyor misal bana ama yetişemiyorum kendisine. hızlı konuşuyor ve çoğu zaman tekrarı olmayan radyo yayını gibi, kaçırıyorum ve sonra bana kızıyor. neden daha dikkatli dinlemiyormuşum da neden daha hızlı yazmıyormuşum. "ya hu kardeşim!" diyorum, "ben sen gibi enerjiden ibaret değilim ki!" anlamıyor. sanırım ben de bazen onu anlamıyorum. ama seviyoruz birbirimizi. bana bazen şarkılar söylüyor. ha bir de şunu şikayet etmek istiyorum, geceleri korkunç bir tonla içimi ürpertiyor. bunu da aşarsak sanırım pek de büyük bir problemimiz kalmayacak kendisiyle. şimdi diyor ki "ben de senin beni dinlememenden şikayetçiyim, her seferinde arkanı toplayamam ya!" birlikte çok konuşuyoruz. entelektüel tartışmalarımızı bilahare ekleyeceğim.
devamını gör...
hevesi kursağında kalmak
dünyanın en kötü duygusudur.
ben şu an kullandığım mahlası -ki çok uzun zaman oldu kullanmaya başlayalı, hatta şu an üniversite okuyacak yaşa gelmiş bile olabilir- ilk yazdığımda tek derdim iyi bir insan olabilmekti. o zaman farkına varmamıştım. iyi insan olmak, hatta sadece insan olmak zor iş, belki de işlerin en zoru. ama meğer ön bir koşulu varmış iyi insan olabilmenin. öncesinde kötü bir insan olmak. ve ben eğer yıllardır iyi bir insan olmak için uğraşıyorsam, demek ki ne kadar kötü bir insanmışım!
bu çok uzun bir yazı olacak. yani insanolunbiraz ortalamasının da üzerinde. o yüzden şimdiden okumaktan vazgeçebilirsiniz ya da abuk sayıklamalarımı okuyup kendi kendinize saçmalamanın ne boyutlara varacağını görmek için bir maceraya atılabilirsiniz.
daha önce de yazmışımdır mutlaka. benim başıma güzel şeyler gelmez, iyi şeyler de gelmez. gelir gibi olur sadece. ve gelmesinin tek nedeni de giderken ağır bir tahribat bırakma zevkini tadarken gözlerimin içine bakarak erol taş’ı kıskandıracak bir kötü adam kahkahası atabilmektir.
o yüzden ne zaman iyi şeyler olmaya başlasa hayatımda tedirgin olurum. tadını çıkaramam. ne zaman bitecek diye beklemekten zihnim yorulur. ne zaman güzel bir şey olsa ben orada olmamaya dikkat ederim. hayatımdaki güzelliği uzaktan seyrederim çok alışmamak için ona. çünkü alışınca bir şeye, ardında bıraktığı boşluğu doldurmak için boca ettiğim alkol ve sigara dumanın haddi hesabı ve dahi hududu olmayacaktır.
benim hevesim kursağımda kalır bolca. görseniz, dersiniz ki ne kursakmış arkadaş! kalan kalana! kursağımda kalan her şey karakteri bol bir roman oluşturdu bulunduğu yerde. boğazımda kalabalık bir romanla dolaşmakta nefes alamaz oldum. su içsem yaramıyor artık.
yine de umut etmekten vazgeçemiyor işte insan. keşke insan değil de at olsaydım diyorum bazen. belki o zaman sürekli umut edip kendimi bu hallere sokmazdım. başıma gelmeyeceğine inandığım iyi şeyleri uzakta tutup yeni yıkımlara yol açmazdım. bitmeyen bir kentsel dönüşüm var sanki içimde. içimin sokaklarını ben bile tanıyamaz oldum.
bir süre çok mutlu olduğumu hissettiğimde korkmadığım zamanlar oldu. ne zamandı hatırlamıyorum şu an. belki on yıl önce, belki on gün, belki daha bugündü, belki de dündü. albert camus kadar yabancıyım şu an zamana.
sonra “birkaç” sözcüğünün yazım yanlışı yapılmadan yazıldığında ne kadar can yaktığını öğrendim. birkaç bitişik yazılır. ben şu an ayrı olmasını istiyorum. iki sözcük birbirine yaklaşmasın istiyorum. hatta çok uzak olsunlar istiyorum. bunu kim olarak istediğimi de bilmiyorum. ama istiyorum.
içimden attila ilhan’a bile kızmak geliyordu bazen. şimdi hak veriyorum. aysel git başımdan! ben kimseye göre değilim. kendi üstüme bile tam oturmayan kötü kesim bir palto gibi hissediyorum. gogol göndermesi değil bu. rus romanlarının melankolisine düşemeyecek kadar mutsuzum şu an.
bu yazdıklarım kurgu bir metnin yeterince iyi olmadığı için buruşturulup çöpe atılmış sayfalarından alınmış bölümler. belki de benim hayatım bütünüyle öyle. yazıldıktan sonra beğenilmemiş bir hayat. aman neyse denilerek dünyaya gönderilmiş bir kaybeden.
her şey geçer. insan yara almamayı başarsın yeter ki. ben eski türk filmlerinde kurşun yarasını saklayan bir jön gibi -daha küçük bir rol beni kurtarmaz- yukarıda bahsettiğim kötü kesim paltoyu vücuduma bastırıp birkaç hafta geçireceğim.
ama siz fanilerden son bir dileğim var. bu birkaç hafta boyunca hava güzel olsun. yağmur yağmasın, hele şimşek ve gökgürültüsü hiç olmasın dünyada. kimse korkmasın doğa olaylarından. bunlar hayatın gerçeği. ben kursağımda kalan hevesimle uğraşırken kimse üzülüp birbirine sarılmasın. bana da sarılmayın.
birkaç hafta sonra benden geriye kalan ne varsa bir truva atının içine koyup göndereceğim. ya benim içimdekiler fazladır ve bu mücadeleyi ben kazanırım ya da içimde yaralı bereli askerler kalmış olur. belki o zaman onlara sarılırız.
cebimde bir avuç bademle dışarı çıkacağım bu akşam. bir kaç şarkı dinlerim belki. kimse beni düzeltmesin, bu yazıda bir kaç ayrı yazılacak artık. ve badem de kursağımda kalmayacak.
ben şu an kullandığım mahlası -ki çok uzun zaman oldu kullanmaya başlayalı, hatta şu an üniversite okuyacak yaşa gelmiş bile olabilir- ilk yazdığımda tek derdim iyi bir insan olabilmekti. o zaman farkına varmamıştım. iyi insan olmak, hatta sadece insan olmak zor iş, belki de işlerin en zoru. ama meğer ön bir koşulu varmış iyi insan olabilmenin. öncesinde kötü bir insan olmak. ve ben eğer yıllardır iyi bir insan olmak için uğraşıyorsam, demek ki ne kadar kötü bir insanmışım!
bu çok uzun bir yazı olacak. yani insanolunbiraz ortalamasının da üzerinde. o yüzden şimdiden okumaktan vazgeçebilirsiniz ya da abuk sayıklamalarımı okuyup kendi kendinize saçmalamanın ne boyutlara varacağını görmek için bir maceraya atılabilirsiniz.
daha önce de yazmışımdır mutlaka. benim başıma güzel şeyler gelmez, iyi şeyler de gelmez. gelir gibi olur sadece. ve gelmesinin tek nedeni de giderken ağır bir tahribat bırakma zevkini tadarken gözlerimin içine bakarak erol taş’ı kıskandıracak bir kötü adam kahkahası atabilmektir.
o yüzden ne zaman iyi şeyler olmaya başlasa hayatımda tedirgin olurum. tadını çıkaramam. ne zaman bitecek diye beklemekten zihnim yorulur. ne zaman güzel bir şey olsa ben orada olmamaya dikkat ederim. hayatımdaki güzelliği uzaktan seyrederim çok alışmamak için ona. çünkü alışınca bir şeye, ardında bıraktığı boşluğu doldurmak için boca ettiğim alkol ve sigara dumanın haddi hesabı ve dahi hududu olmayacaktır.
benim hevesim kursağımda kalır bolca. görseniz, dersiniz ki ne kursakmış arkadaş! kalan kalana! kursağımda kalan her şey karakteri bol bir roman oluşturdu bulunduğu yerde. boğazımda kalabalık bir romanla dolaşmakta nefes alamaz oldum. su içsem yaramıyor artık.
yine de umut etmekten vazgeçemiyor işte insan. keşke insan değil de at olsaydım diyorum bazen. belki o zaman sürekli umut edip kendimi bu hallere sokmazdım. başıma gelmeyeceğine inandığım iyi şeyleri uzakta tutup yeni yıkımlara yol açmazdım. bitmeyen bir kentsel dönüşüm var sanki içimde. içimin sokaklarını ben bile tanıyamaz oldum.
bir süre çok mutlu olduğumu hissettiğimde korkmadığım zamanlar oldu. ne zamandı hatırlamıyorum şu an. belki on yıl önce, belki on gün, belki daha bugündü, belki de dündü. albert camus kadar yabancıyım şu an zamana.
sonra “birkaç” sözcüğünün yazım yanlışı yapılmadan yazıldığında ne kadar can yaktığını öğrendim. birkaç bitişik yazılır. ben şu an ayrı olmasını istiyorum. iki sözcük birbirine yaklaşmasın istiyorum. hatta çok uzak olsunlar istiyorum. bunu kim olarak istediğimi de bilmiyorum. ama istiyorum.
içimden attila ilhan’a bile kızmak geliyordu bazen. şimdi hak veriyorum. aysel git başımdan! ben kimseye göre değilim. kendi üstüme bile tam oturmayan kötü kesim bir palto gibi hissediyorum. gogol göndermesi değil bu. rus romanlarının melankolisine düşemeyecek kadar mutsuzum şu an.
bu yazdıklarım kurgu bir metnin yeterince iyi olmadığı için buruşturulup çöpe atılmış sayfalarından alınmış bölümler. belki de benim hayatım bütünüyle öyle. yazıldıktan sonra beğenilmemiş bir hayat. aman neyse denilerek dünyaya gönderilmiş bir kaybeden.
her şey geçer. insan yara almamayı başarsın yeter ki. ben eski türk filmlerinde kurşun yarasını saklayan bir jön gibi -daha küçük bir rol beni kurtarmaz- yukarıda bahsettiğim kötü kesim paltoyu vücuduma bastırıp birkaç hafta geçireceğim.
ama siz fanilerden son bir dileğim var. bu birkaç hafta boyunca hava güzel olsun. yağmur yağmasın, hele şimşek ve gökgürültüsü hiç olmasın dünyada. kimse korkmasın doğa olaylarından. bunlar hayatın gerçeği. ben kursağımda kalan hevesimle uğraşırken kimse üzülüp birbirine sarılmasın. bana da sarılmayın.
birkaç hafta sonra benden geriye kalan ne varsa bir truva atının içine koyup göndereceğim. ya benim içimdekiler fazladır ve bu mücadeleyi ben kazanırım ya da içimde yaralı bereli askerler kalmış olur. belki o zaman onlara sarılırız.
cebimde bir avuç bademle dışarı çıkacağım bu akşam. bir kaç şarkı dinlerim belki. kimse beni düzeltmesin, bu yazıda bir kaç ayrı yazılacak artık. ve badem de kursağımda kalmayacak.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en büyük fobisi
kabuğumla birlikte ters dönmek ve güneşi görmek. düşmanımdan bile ırak olsun dedirtecek bir durum.
ters dönmüş bir tosbağa görürseniz bir zahmet el atın garibana. cidden büyük travma ve ölümcül sonuçları var. hassasiyetiniz için şimdiden teşekkür ederim.
ters dönmüş bir tosbağa görürseniz bir zahmet el atın garibana. cidden büyük travma ve ölümcül sonuçları var. hassasiyetiniz için şimdiden teşekkür ederim.
devamını gör...
lahmacunun keko yiyeceği olması
devamını gör...
eşine 12 lira bırakarak canına kıyan genç
siyasilerin umurunda olmayacak, çaresizlik yüzünden hayatına kıymış gençtir. insanlar bile bile çaresiz bırakılmak isteniyor, verecekleri bir paket makarnaya muhtaç milyonlar olsun isteniyor. bu durumu umursayan insanlar ne yazık ki yine aynı ya da benzer durumda olan insanlar. ve kimsenin bir şeyleri değiştirecek gücü yok.
bu kişinin kendisine tek kızdığım nokta 3 çocuk sahibi olması. bu da aslında kişinin değil toplumun sorunu. çok fazla yerde insanlar evlenip çocuk yapmayan kişilere eksik gözüyle bakıyor. biraz kalıpların dışına çıkmak istemeyenler de bunun üstüne düşünmüyor, kendilerine ne öğretildiyse onu yapıyorlar. sonuç olarak da fakir daha fazla fakire sebep oluyor, çaresizlik daha fazla kişiye bulaşıyor.
ülke olarak siyasi, ekonomik, kültürel, toplumsal o kadar çok sorunumuz var ki. nereden, nasıl başlayacağız, neyi nasıl çözeceğiz bilmiyorum. gittikçe dibe batıyoruz. ve ne yazık ki bu genç, çaresizlikten dolayı canına kıyan tek genç olmayacak.
bu kişinin kendisine tek kızdığım nokta 3 çocuk sahibi olması. bu da aslında kişinin değil toplumun sorunu. çok fazla yerde insanlar evlenip çocuk yapmayan kişilere eksik gözüyle bakıyor. biraz kalıpların dışına çıkmak istemeyenler de bunun üstüne düşünmüyor, kendilerine ne öğretildiyse onu yapıyorlar. sonuç olarak da fakir daha fazla fakire sebep oluyor, çaresizlik daha fazla kişiye bulaşıyor.
ülke olarak siyasi, ekonomik, kültürel, toplumsal o kadar çok sorunumuz var ki. nereden, nasıl başlayacağız, neyi nasıl çözeceğiz bilmiyorum. gittikçe dibe batıyoruz. ve ne yazık ki bu genç, çaresizlikten dolayı canına kıyan tek genç olmayacak.
devamını gör...
2021'e veda ederken bir not bırak
hala buradasın ya inanmıyorum sana ya seni yani kırmak istemiyoruz ama git yani en sonunda sana zara vermek zorunda kalacağız.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
love is blindness
muhteşem bir şarkı
muhteşem bir şarkı
devamını gör...
ödlek
öd kelimesinden türemiştir.
öd: eski türkçede zaman demektir.
ödlek; ise zamanın kişileştirilmesidir. ödlek için jean-paul roux'un eski türk mitolojisi kitabında "annesi onu doğurup da ismi konulduğu zaman insan oğlu kalkıp ödlek'in atına biner." şeklinde geçiyor.
(bkz: kutadgu bilig) de ise ay ve zamanın kişileşip
beraber hareket ettiği belirtilmiş.
yani ödlek bizim efsanevi bir kişiliğimiz, zamanımız oluyor. doğunca atına binmiş oluyormuşuz.
şöyle ki okurken aklıma ilk gelen şey "ödüm patladı." derken aslında korkudan ziyade "zamanım doldu." denmek isteniyormuş gibime geldi.
bir de zaman tanrısı öd tengri var. öd tengri ile ödlek aynı kişi değil. adı üzerinde biri zaman tanrısı diğeri ise zamanın kişileştirilmiş hali.
oldukça ilginç. öd ve ödlek kelimesinin zamanla korku-korkaklığa evrilmesi daha dikkat çekici aslında.
öd: eski türkçede zaman demektir.
ödlek; ise zamanın kişileştirilmesidir. ödlek için jean-paul roux'un eski türk mitolojisi kitabında "annesi onu doğurup da ismi konulduğu zaman insan oğlu kalkıp ödlek'in atına biner." şeklinde geçiyor.
(bkz: kutadgu bilig) de ise ay ve zamanın kişileşip
beraber hareket ettiği belirtilmiş.
yani ödlek bizim efsanevi bir kişiliğimiz, zamanımız oluyor. doğunca atına binmiş oluyormuşuz.
şöyle ki okurken aklıma ilk gelen şey "ödüm patladı." derken aslında korkudan ziyade "zamanım doldu." denmek isteniyormuş gibime geldi.
bir de zaman tanrısı öd tengri var. öd tengri ile ödlek aynı kişi değil. adı üzerinde biri zaman tanrısı diğeri ise zamanın kişileştirilmiş hali.
oldukça ilginç. öd ve ödlek kelimesinin zamanla korku-korkaklığa evrilmesi daha dikkat çekici aslında.
devamını gör...
toplumdan izole edilmesi gereken insanlar
hiçbir şeyden memnun olmayanlar. resmen hayat enerjinizi emerler.
devamını gör...
kalender (yazar)
belirli başlıkları akışa düşürmek amacı ile flood yapmaktan 3 gün ceza almış yazardır.
bu ikinci cezasıdır.
kafa sözlük kurallarına aykırı davranışları sürdürmesi halinde cezasının katlanacağını belirtmek isterim.
ek olarak; kimsenin niyetini okumak haddimize değil, lakin kutuplaştırma yaratması muhtemel başlıkları hedefe alıp, günün belirli saatlerinde o başlıkları bilinçli olarak yukarı çıkartmak hoş bir davranış biçimi değil.
hali hazırda bir başlığa sürekli olarak tanım girip silmek de format ihlali sayılmakta, yazarın ceza alma sebebi de budur.
edit : fake hesaplarından sebep 3 gün cezası kaldırılıp sonsuzluğa uğurlanmış yazardır.
bu ikinci cezasıdır.
kafa sözlük kurallarına aykırı davranışları sürdürmesi halinde cezasının katlanacağını belirtmek isterim.
ek olarak; kimsenin niyetini okumak haddimize değil, lakin kutuplaştırma yaratması muhtemel başlıkları hedefe alıp, günün belirli saatlerinde o başlıkları bilinçli olarak yukarı çıkartmak hoş bir davranış biçimi değil.
hali hazırda bir başlığa sürekli olarak tanım girip silmek de format ihlali sayılmakta, yazarın ceza alma sebebi de budur.
edit : fake hesaplarından sebep 3 gün cezası kaldırılıp sonsuzluğa uğurlanmış yazardır.
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
edebiyattaki ya da filmlerdeki kahraman öykülerinin geneli belirli bir yapıda inşa edilmiştir. sıklıkla kullanılan bu model kahramanın yolculuğu olarak adlandırılır. joseph campbell tarafından geliştirilmiştir. örneğin bu modeli harry potter üzerinden ele alalalım.
1.sıradan dünya: macera başlamadan önce kahramanın hayatına dair bilgiler yer alır.
"harry ona kötü davranan akrabalarının evinde yaşamakta olan tatlış bir çocuk"
2.maceraya çağrı: kahraman, serüvenine başlamasına neden olan bir şeyle karşı karşıya kalır ya da bir davet alır. bu, üstesinden gelmesi gereken bir sorun ya da meydan okuma olabilir.
"harry'e hogwards'tan mektup gelir."
3.çağrının reddi: kahraman, ilk başta korktuğu ya da konfor alanından çıkmak istemediği için macerayı reddeder.
"akrabaları mektupları ondan saklayarak harry'i engellemeye çalışırlar."
4.mentor ile tanışma: kahraman, ona tavsiyede bulunabilecek ve yolculuğunda ona yardımcı olabilecek bir rehberle karşılaşır.
"11. yaş gününde hagrid ile tanışır."
5.ilk eşiği geçiş: kahraman, sıradan dünyasını terk eder ve maceraya atılmak için ilk eşiği geçer.
"9 3/4 peronundan trenine biner"
6.müttefikler, düşmanlar: kahraman dostlar edinir, düşmanlarla yüz yüze gelir.
"ron ve hermonie gibi yakın arkadaşlar edinirken malfoy ve voldemort gibi düşmanları olur."
7.mağaranın derinliklerine yaklaşmak: kahraman, yeni dünyanın en tehlikeli yerine yaklaşmaktadır. bu, kahramanın baş düşmanının olduğu bir mağara olarak metaforize edilebilir.
"harry, ron ve hermonie voldemort ile karşılaşmak üzere hazırlıklarını yaparlar."
8.çile: bu aşama, kahramanın en dip yaptığı, ölümle burun buruna geldiği andır. film sahnelerinde karakterin öldüğü düşünülen bölümüdür. kahraman ölümün kıyısına gelme deneyimi yaşayıp yeniden ayağa kalkacaktır.
"harry, voldemort ile ilk defa ile karşı karşıya gelir."
9.ödül: ölümden kurtulduktan sonra, kahraman ödülünü kazanır veya amacına ulaşır.
"ölümden kurtulup okula geri dönerler. bu arada voldemort ile ilgili bir çok bilgiye ulaşmışlardır."
10.dönüş yolu: ödülüne kavuşan kahraman, hala yeni dünyanın sınırlarındadır ve sınavlar ve tehlikeler devam etmektedir. bu aşamada kahraman evine dönüş yoluna girer, ancak düşmanları peşine düşebilir.
"voldemort'u yenmek için büyüler öğrenip planlar kurarlar."
11.diriliş: kahraman, sıradan dünyasına dönmeden önce, çile aşamasındaki gibi ikinci kez ölümle yüzleşir. (metaforik) ardından yeniden dirilir. yani bu bölümde kahraman son sınavını vererek, öğrendiği her şeyi kullanması gereken son bir testle karşı karşıya kalır. bu düşüşten yeni bilgiler kazanarak ayrılır.
"harry voldemort ile karşılaşmasında bu defa başarılı olur."
12.iksirle dönüş: kahraman, sıradan dünyasına, olağanüstü dünyadan getirdiği bir iksir, bir hazine, bilgi, deneyim ya da hikayeyle dönmektedir. sıradan bir karakter olarak çıktığı bu yolculuğunu, bir kahraman olarak bitirmiştir.
"eve dönüş öncesi okulda kutlamalar olur ve dönem bittiğinde treniyle evine döner."
1.sıradan dünya: macera başlamadan önce kahramanın hayatına dair bilgiler yer alır.
"harry ona kötü davranan akrabalarının evinde yaşamakta olan tatlış bir çocuk"
2.maceraya çağrı: kahraman, serüvenine başlamasına neden olan bir şeyle karşı karşıya kalır ya da bir davet alır. bu, üstesinden gelmesi gereken bir sorun ya da meydan okuma olabilir.
"harry'e hogwards'tan mektup gelir."
3.çağrının reddi: kahraman, ilk başta korktuğu ya da konfor alanından çıkmak istemediği için macerayı reddeder.
"akrabaları mektupları ondan saklayarak harry'i engellemeye çalışırlar."
4.mentor ile tanışma: kahraman, ona tavsiyede bulunabilecek ve yolculuğunda ona yardımcı olabilecek bir rehberle karşılaşır.
"11. yaş gününde hagrid ile tanışır."
5.ilk eşiği geçiş: kahraman, sıradan dünyasını terk eder ve maceraya atılmak için ilk eşiği geçer.
"9 3/4 peronundan trenine biner"
6.müttefikler, düşmanlar: kahraman dostlar edinir, düşmanlarla yüz yüze gelir.
"ron ve hermonie gibi yakın arkadaşlar edinirken malfoy ve voldemort gibi düşmanları olur."
7.mağaranın derinliklerine yaklaşmak: kahraman, yeni dünyanın en tehlikeli yerine yaklaşmaktadır. bu, kahramanın baş düşmanının olduğu bir mağara olarak metaforize edilebilir.
"harry, ron ve hermonie voldemort ile karşılaşmak üzere hazırlıklarını yaparlar."
8.çile: bu aşama, kahramanın en dip yaptığı, ölümle burun buruna geldiği andır. film sahnelerinde karakterin öldüğü düşünülen bölümüdür. kahraman ölümün kıyısına gelme deneyimi yaşayıp yeniden ayağa kalkacaktır.
"harry, voldemort ile ilk defa ile karşı karşıya gelir."
9.ödül: ölümden kurtulduktan sonra, kahraman ödülünü kazanır veya amacına ulaşır.
"ölümden kurtulup okula geri dönerler. bu arada voldemort ile ilgili bir çok bilgiye ulaşmışlardır."
10.dönüş yolu: ödülüne kavuşan kahraman, hala yeni dünyanın sınırlarındadır ve sınavlar ve tehlikeler devam etmektedir. bu aşamada kahraman evine dönüş yoluna girer, ancak düşmanları peşine düşebilir.
"voldemort'u yenmek için büyüler öğrenip planlar kurarlar."
11.diriliş: kahraman, sıradan dünyasına dönmeden önce, çile aşamasındaki gibi ikinci kez ölümle yüzleşir. (metaforik) ardından yeniden dirilir. yani bu bölümde kahraman son sınavını vererek, öğrendiği her şeyi kullanması gereken son bir testle karşı karşıya kalır. bu düşüşten yeni bilgiler kazanarak ayrılır.
"harry voldemort ile karşılaşmasında bu defa başarılı olur."
12.iksirle dönüş: kahraman, sıradan dünyasına, olağanüstü dünyadan getirdiği bir iksir, bir hazine, bilgi, deneyim ya da hikayeyle dönmektedir. sıradan bir karakter olarak çıktığı bu yolculuğunu, bir kahraman olarak bitirmiştir.
"eve dönüş öncesi okulda kutlamalar olur ve dönem bittiğinde treniyle evine döner."
devamını gör...
hayatın kabullenildiği yaş
hiç olmasını istemediğim yaş.
kabullenmek istemiyorum ben her şeye bir amam olsun belkim olsun.
kabullenmek istemiyorum ben her şeye bir amam olsun belkim olsun.
devamını gör...
çocukluk anılarını sildirmek ister misiniz sorunsalı
düşünmeme bile gerek kalmayan soru.
ben zaten büyürken hepsini silmişim*.bir iki tane var, onlar da yarım yamalak.
millet neler neler hatırlıyor, şaşırıyorum.
bende hayat 15 yaşında başlıyor.
ben zaten büyürken hepsini silmişim*.bir iki tane var, onlar da yarım yamalak.
millet neler neler hatırlıyor, şaşırıyorum.
bende hayat 15 yaşında başlıyor.
devamını gör...
freud purosu
ilgili paylaşımlarını ve yorumlarını keyifle okuduğum değerli bir yazar. beğenileri için de ayrıca teşekkürler. kısacık muhabbet etme imkanı buldum ve takdir ettiğim güzel bir insan.
devamını gör...
vergi alınmayan şey
sevişme vergisi.
devamını gör...
feminist erkek
feminizmin cinsiyetten kaynaklı pozitif ayrımcılığa karşı olmak anlamına geldiğinin farkına varmış erkektir.
devamını gör...
