beşiktaşlı sözlük yazarları
ben, eşim ve dolayısıyla ufaklık. hamileyken de hiçbir maçı kaçırmadığımızdan mıdır nedendir bilemiyorum ama çocuk cidden doğuştan beşiktaşlı. daha bir aylıkken bile beşiktaş marşlarını duyar duymaz tüm ağlama krizlerine son veriyordu.
şimdi iki yaşına girmek üzere. cümle kurmaya yeni başladı.
ilk cümleleri şunlar: besiktas hen bizi heyseyimizsin, gücüne güc almaya geydik.
artı tüm gün bize artık silah zoruyla beşiktaş marşlarını açtırıyor. iki yaşında bir çocukta ne silahı demeyin, çok pis bir bakış atarım size.
şimdi iki yaşına girmek üzere. cümle kurmaya yeni başladı.
ilk cümleleri şunlar: besiktas hen bizi heyseyimizsin, gücüne güc almaya geydik.
artı tüm gün bize artık silah zoruyla beşiktaş marşlarını açtırıyor. iki yaşında bir çocukta ne silahı demeyin, çok pis bir bakış atarım size.
devamını gör...
#heskodunusiliyoruz
geri zekalı twitter ahalisinin başlattıği bir halta yaramayacak, muhtemelen tweet atanların bile silmeyeceği, silse bile, sile sile tekrar yükleyeceği eylem.
neymiş efendim avm'lere hes kodu ile değil selam ile girerlermiş falan filan.
çoğusu genç ve bunlar muhtemelen hes kodunun ne işe yaradıģından habersiz.
neymiş efendim avm'lere hes kodu ile değil selam ile girerlermiş falan filan.
çoğusu genç ve bunlar muhtemelen hes kodunun ne işe yaradıģından habersiz.
devamını gör...
gürültüden korkmak
literatürde sonofobi, akustikofobi, fonofobi, ligirofobi gibi farklı türlerle ortaya çıkan, belirli seslerden korkma rahatsızlığı.
havai fişek, trafik gürültüsü, kapı çarpması, patlama gibi yüksek sesler bu gruba girerken, bazı durumlarda kişi kendi sesinden dahi korkabilir. hatta bu tür fobilere sahip kişi, karşısında bir balonu patlatacak gibi yapmanız ve patlatmamanız durumunda bile, çıkabilecek yüksek ses nedeniyle paniğe kapılır.
havai fişek, trafik gürültüsü, kapı çarpması, patlama gibi yüksek sesler bu gruba girerken, bazı durumlarda kişi kendi sesinden dahi korkabilir. hatta bu tür fobilere sahip kişi, karşısında bir balonu patlatacak gibi yapmanız ve patlatmamanız durumunda bile, çıkabilecek yüksek ses nedeniyle paniğe kapılır.
devamını gör...
babaların kızlarına hitap biçimleri
oğlum diye hitap eder bana bunca zamandır anlam veremedim adama.
devamını gör...
zeki kayahan coşkun'un sözlükte yazar olması
benim de kulağıma gelen, henüz hangi yazar olduğunu çözemediğim hadise.
(bkz: izindeyim bulucam)
(bkz: izindeyim bulucam)
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
/aklını kaşık kaşık yemek istiyordu kadın
en ateşli sevişmelerden daha çok haz verecekti sanki ona
yaşamak, görmek ve dinlemek
sebepsiz bir tutkuya kelepçeliydi bir nevi
aklı oyunlarında durgun
dili sözlerinde suskundu
meydandan başlayıp koşmaya
kızgın denizlerde sönmekti tek arzusu/
her yer karanlık olsa da önünü az çok seçebiliyordu. gözleri alışmıştı karanlığa. uykudan yeni uyanmanın verdiği mahmurlukla ağır ağır mutfağa ilerledi. aspiratörün düğmelerini eliyle yokladıkan sonra en kenardakine basarak aspiratörün ışığını açtı. hala oturma odasından şarkı sesleri geliyordu. yine şarkı dinlerken uymuş olmalıydı. yanan turuncu ışık uykudan yeni kalkmış ve karanlığa alışmış gözlerini acıtsa da şimdiden alışmaya başlamıştı. mutfak lavabosunda yüzünü yıkadı, dirseklerini dayadı tezgaha. karşısındaki pencereden ay gülümsüyordu kendisine. bir selam verdi ona.telefon? telefonu neredeydi? hızlı adımlarla oturma odasına yöneldi. ayakları sorduğu sorunun cevabını vermişti bile. masanın üzerinde duran telefonu yatmadan önce koyduğu yerden aldı. bildirimlere bakarken aynı zamanda da mutfağa dönüyordu. canı deliler gibi sigara is... hassss**** ayağını vurduğu kapı eşiğine savurduğu küfürle birlikte derin bir nefes aldı. birkaç mesaj ve şarjının az kaldığını gösteren uyarı dışında bildirim yoktu. bir arama bekliyordu, belki de bir ses, bir nefes. ocağın kenarında duran sigara paketine yöneldi. 1,3,4,6... 6 sigarası kalmıştı. "sigara almalı" diye düşündü. içlerinden bir tanesini alıp dudaklarına götürdü. saçlarını yakmamak adına eliyle toplayıp ocakta yaktı sigarasını. ciğerlerine çektiği zehirli dumanın tadı yayıldı ağzına. ocağın üzerinde duran çaydanlığın yüzeyindeki yansımasına denk gelmesiyle duraksadı bir an. aklındaki tüm sorular ve yanıtlar uçup gitti. günlerdir aynalardan kaçmasına rağmen yakalanmıştı işte kendisine. dağınık saçları, şişmiş göz altları ve çökmüş yüzü hiç iyi şeyler anlatmıyordu ona. içinde garip bir telaş aynı zamanda da bitkinlik vardı. hem sokaklarda deliler gibi bağıra bağıra koşmak hem de tüm gün yatağında yatmak istiyordu. çaydanlığa biraz su koyup altını yaktı. biraz kahve ayılmasına yetecekti. tezgahın kenarına çöküp bacaklarını çekti kendisine. aklında deli sorular ve cevaplar, cevapların getirdiği yeni sorular ve yeni cevaplar... koca bir döngü, büyük bir çıkmaz. sigarasından derin bir nefes alırken sıkıca kapattı gözlerini. bir şeyi görmeye bile mecali yoktu sanki. susmak istiyordu, sadece susmak. beyninin içinde dönüp duran tilkileri bir bir öldürmek... çaydanlıktan taşan suyun sesiyle geldi kendisine. bitmiş sigarasının külleri üzerine dökülmüştü. üzerini silkeleyerek ayağa kalktı. suyun altını söndürdü. bir bardak kahve ve bir dal sigara alarak balkona çıktı. turuncu sokak lambasının aydınlattığı sokak bomboş ve sessizdi. ağustos ayının ortasında olmasına rağmen üşüdüğünü hissetti kadın. sandalyeye oturacakken sigarasını yakmadığını fark etti. sabır dilenircesine derin bir nefes alarak mutfak masasının üzerinde duran çakmağa yöneldi. masanın üzerindeki ayrıntıyla duraksadı bir an. deli gibi ağlamak geliyordu içinden. çakmağı hızlıca alarak balkondaki sandalyesine oturdu. sigarasını yakmak istiyordu, sigarasını yakmak ve o zehirli dumanı ciğerlerine çekmek. lakin elleri inadına deliler gibi titriyordu. bir anda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. fakat ne gözünden bir damla yaş geliyordu ne de sesi çıkıyordu. sadece hıçkırıyor, nefessiz kalıyor ve nefes almaya çalışıyordu. arkada yalnızlığım diyordu (bkz: zuhal olcay). geçen sayısız dakikalar ardından kendine geldi kadın. gitmeli diye düşündü, çok uzaklara gitmeli. tutunarak zor bela kalktı yerinden. son bir kez gecenin soğuğunu çekti içine ve içeriye girdi. aspiratörün ışığını kapatıp mutfaktan çıktı. ardından kapanan dış kapının sesi yankılandı karanlıkta... o sırada tezgahın üstünde bir ışık belirdi önce, ardından bir melodi... telefonu çalıyordu, peki ya arayan kimdi?
en ateşli sevişmelerden daha çok haz verecekti sanki ona
yaşamak, görmek ve dinlemek
sebepsiz bir tutkuya kelepçeliydi bir nevi
aklı oyunlarında durgun
dili sözlerinde suskundu
meydandan başlayıp koşmaya
kızgın denizlerde sönmekti tek arzusu/
her yer karanlık olsa da önünü az çok seçebiliyordu. gözleri alışmıştı karanlığa. uykudan yeni uyanmanın verdiği mahmurlukla ağır ağır mutfağa ilerledi. aspiratörün düğmelerini eliyle yokladıkan sonra en kenardakine basarak aspiratörün ışığını açtı. hala oturma odasından şarkı sesleri geliyordu. yine şarkı dinlerken uymuş olmalıydı. yanan turuncu ışık uykudan yeni kalkmış ve karanlığa alışmış gözlerini acıtsa da şimdiden alışmaya başlamıştı. mutfak lavabosunda yüzünü yıkadı, dirseklerini dayadı tezgaha. karşısındaki pencereden ay gülümsüyordu kendisine. bir selam verdi ona.telefon? telefonu neredeydi? hızlı adımlarla oturma odasına yöneldi. ayakları sorduğu sorunun cevabını vermişti bile. masanın üzerinde duran telefonu yatmadan önce koyduğu yerden aldı. bildirimlere bakarken aynı zamanda da mutfağa dönüyordu. canı deliler gibi sigara is... hassss**** ayağını vurduğu kapı eşiğine savurduğu küfürle birlikte derin bir nefes aldı. birkaç mesaj ve şarjının az kaldığını gösteren uyarı dışında bildirim yoktu. bir arama bekliyordu, belki de bir ses, bir nefes. ocağın kenarında duran sigara paketine yöneldi. 1,3,4,6... 6 sigarası kalmıştı. "sigara almalı" diye düşündü. içlerinden bir tanesini alıp dudaklarına götürdü. saçlarını yakmamak adına eliyle toplayıp ocakta yaktı sigarasını. ciğerlerine çektiği zehirli dumanın tadı yayıldı ağzına. ocağın üzerinde duran çaydanlığın yüzeyindeki yansımasına denk gelmesiyle duraksadı bir an. aklındaki tüm sorular ve yanıtlar uçup gitti. günlerdir aynalardan kaçmasına rağmen yakalanmıştı işte kendisine. dağınık saçları, şişmiş göz altları ve çökmüş yüzü hiç iyi şeyler anlatmıyordu ona. içinde garip bir telaş aynı zamanda da bitkinlik vardı. hem sokaklarda deliler gibi bağıra bağıra koşmak hem de tüm gün yatağında yatmak istiyordu. çaydanlığa biraz su koyup altını yaktı. biraz kahve ayılmasına yetecekti. tezgahın kenarına çöküp bacaklarını çekti kendisine. aklında deli sorular ve cevaplar, cevapların getirdiği yeni sorular ve yeni cevaplar... koca bir döngü, büyük bir çıkmaz. sigarasından derin bir nefes alırken sıkıca kapattı gözlerini. bir şeyi görmeye bile mecali yoktu sanki. susmak istiyordu, sadece susmak. beyninin içinde dönüp duran tilkileri bir bir öldürmek... çaydanlıktan taşan suyun sesiyle geldi kendisine. bitmiş sigarasının külleri üzerine dökülmüştü. üzerini silkeleyerek ayağa kalktı. suyun altını söndürdü. bir bardak kahve ve bir dal sigara alarak balkona çıktı. turuncu sokak lambasının aydınlattığı sokak bomboş ve sessizdi. ağustos ayının ortasında olmasına rağmen üşüdüğünü hissetti kadın. sandalyeye oturacakken sigarasını yakmadığını fark etti. sabır dilenircesine derin bir nefes alarak mutfak masasının üzerinde duran çakmağa yöneldi. masanın üzerindeki ayrıntıyla duraksadı bir an. deli gibi ağlamak geliyordu içinden. çakmağı hızlıca alarak balkondaki sandalyesine oturdu. sigarasını yakmak istiyordu, sigarasını yakmak ve o zehirli dumanı ciğerlerine çekmek. lakin elleri inadına deliler gibi titriyordu. bir anda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. fakat ne gözünden bir damla yaş geliyordu ne de sesi çıkıyordu. sadece hıçkırıyor, nefessiz kalıyor ve nefes almaya çalışıyordu. arkada yalnızlığım diyordu (bkz: zuhal olcay). geçen sayısız dakikalar ardından kendine geldi kadın. gitmeli diye düşündü, çok uzaklara gitmeli. tutunarak zor bela kalktı yerinden. son bir kez gecenin soğuğunu çekti içine ve içeriye girdi. aspiratörün ışığını kapatıp mutfaktan çıktı. ardından kapanan dış kapının sesi yankılandı karanlıkta... o sırada tezgahın üstünde bir ışık belirdi önce, ardından bir melodi... telefonu çalıyordu, peki ya arayan kimdi?
devamını gör...
durduk yere insanı mutlu eden şeyler
radyoda ansızın çıkan o müzik... gülümsetir. hüzünlü bir şarkının bile güldürdüğü olmuştur, çünkü anısı güzeldir.
devamını gör...
yazarların girdiği tanımlardan karakter analizi yapmak
yanlış eylem.
burada yazılan birkaç cümleden çok yanlış sonuçlara varabilirsiniz. bu da sizi gereksiz ön yargılara ve yargısız infazlara götürür. siz iyisi mi buradan karakter analizi yapmak yerine sadece yazılanları okuyup geçin. karakter dediğiniz şeyi, yıllarca tanıdığınızı sandığınız insanlarda bile yanlış değerlendirmiş olabilirsiniz.
burada yazılan birkaç cümleden çok yanlış sonuçlara varabilirsiniz. bu da sizi gereksiz ön yargılara ve yargısız infazlara götürür. siz iyisi mi buradan karakter analizi yapmak yerine sadece yazılanları okuyup geçin. karakter dediğiniz şeyi, yıllarca tanıdığınızı sandığınız insanlarda bile yanlış değerlendirmiş olabilirsiniz.
devamını gör...
beden eğitimi dersinde kasadan takla atan efsane nesil
lisede en başarısız olduğum iki dersten biri beden biri müzik olduğu için, o efsane nesil kim, ben kim olanlardan ben.
devamını gör...
mehmet güreli
müzisyen, yazar, ressam. bana kalırsa ülkemizin yaşayan en büyük sanatçılarından biri
devamını gör...
bir kadının erkek berberine gitmesi
bugün bizzat yaşadığım çılgınlık, yaşatanlar sağolsun..
sebebi ise: sadece kahkul kestirmek için fiyat sorduğum kadın kuaförü dünya para(!) isteyince, yolumun üstündeki berbere sordum "yaparız, ne kadar verirseniz" dedi ve bahçede sıra bekledim, sıra bana geldi ve 'müthiş' sonuç, saç kırıkları içinde ikna ettim*'gelmeden arayın ama' dedi cınımm.. forever burhan berber*
+ve sonuca gelirsek;
uzuuun süren durgunluk sonrası 'hazır bulmuşuz, yolalım' zihniyetle piyasayı şişirip kazıklamalı mı? yoksa gerçekten emeğin karşılığı olanı mı istemeli..?
sebebi ise: sadece kahkul kestirmek için fiyat sorduğum kadın kuaförü dünya para(!) isteyince, yolumun üstündeki berbere sordum "yaparız, ne kadar verirseniz" dedi ve bahçede sıra bekledim, sıra bana geldi ve 'müthiş' sonuç, saç kırıkları içinde ikna ettim*'gelmeden arayın ama' dedi cınımm.. forever burhan berber*
+ve sonuca gelirsek;
uzuuun süren durgunluk sonrası 'hazır bulmuşuz, yolalım' zihniyetle piyasayı şişirip kazıklamalı mı? yoksa gerçekten emeğin karşılığı olanı mı istemeli..?
devamını gör...
kimsesizlerinkimiraikkonen
uzun uzun entry'leriyle gözlerimi yaşartıp beynimi dolduran yazar kişisi. yazılarındaki detaylardan ne kadar emek harcadığı ve ne kadar bilgili olduğu anlaşılıyor. ayrıca çizim konusunda da pek bir yetenekli. kalemine sağlık!
devamını gör...
normal sözlük sedat kapanoğlu projesidir
(bkz: millet ne cuğaralar içiyor).
devamını gör...
lightsaber
türkçesi ışın kılıcı olan, star wars evrenine ait, ışıklı mışıklı kılıçtır. kırmızı, mavi, yeşil, sarı, mor, siyah, beyaz ve gümüş renklerde varyasyonu olabilir. hepsinin de ayrı anlamı vardır.
elbette yakın zamanda gördüğümüz farklı bir formu da, mızrağı andıran ortadan tutamaçlı, çift taraflı kylo ren lightsaber'ıdır.
elbette yakın zamanda gördüğümüz farklı bir formu da, mızrağı andıran ortadan tutamaçlı, çift taraflı kylo ren lightsaber'ıdır.
devamını gör...
tırnak makası satın almak
tırnak makasını ev alınırken kendiliğinden gelen bir nesne olarak düşünmüşümdür hep. üstteki yazara pek inanamadım.
devamını gör...
makale okuma alışkanlığı
ingilizce yazılmış makalelerin okunması ingilizce öğrenmek için tercih edilen yöntemlerden biri olabilmektedir. özellikle son zamanlarda yds (yabancı dil sınavı) sorularında da sıklıkla bazı ingilizce makalelerden sorular gelebilmektedir. bu da sınava girecekler için yararlı olabilmektedir.
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
kuruldu saatler dokuza dokuza
sürmeyin sözleri yokuşa yokuşa
kırmayın lafları tokuşa tokuşa
uzaklaşın meyveler kokuşa kokuşa
sürmeyin sözleri yokuşa yokuşa
kırmayın lafları tokuşa tokuşa
uzaklaşın meyveler kokuşa kokuşa
devamını gör...
güllaç
türklerin göçebe olduğu zamanlara dayanıyor. kurutup saklanması ve taşınması bakımından hafif bir yük. yerleşik düzene geçilince de saray mönüsüne giriyor. sonra halka dağıtılan iftar yemekleriyle sokağa açılıyor ve tüm mutfaklarda kutlama tatlısı haline geliyor.
devamını gör...
almanların en iyi olduğu konu
(bkz: analitik düşünme)
devamını gör...
