yalnızlık
terasta yalnız kalmayı seviyorum. sürekli insanlarla birlikte olmaktansa -ki bu en yakınlarım bile olsa- kendimle bas basa kalmayı seviyorum. topluluklar adeta enerjimi tüketiyor. ruhumdaki güzellikleri emiyor gibi geliyor.
oysa yalnızlık öyle mi ? bazen gün içinde terasa cikiyorum. hafif rüzgar esiyor. sokaklar sessiz, odanın içinde kimse yok, yalnız ben... sessizlik ve yalnizlik benim için büyük bir huzur ve mutluluk kaynağıdır. bana sessiz bir ortamda kendimle bas başa kalmak kadar iyi gelen başka bir aktivite daha yok.
ne zaman ki insanlarla bir araya gelsem sanki kendimden bir şeyler kaybediyorum. düşüncelerimden çıkıp derinliğimden taviz veriyormuşum gibi geliyor. kafasının icinde yaşayan bir insan olduğum için toplum içine girince sürekli dış dunyaya ayak uydurmaya çalışıyorum.
bazen bizim terasta bir plak çaldığını hayal ediyorum. bacaklarımı ordaki koltuğun üzerine uzatıp rüzgarı yanaklarimda hissediyorum. tüm dertlerimi bana sıkıntı veren dünyevî şeyleri unutuyorum. bazen bir ormanda bazense bir dağın tepesinde hayal ediyorum kendimi. adeta bir ritüel gibi. çok basit bir şey ama psikolojik olarak beni onaran bir aktivite... i̇çimdeki bosluklari doldurduğunu hissediyorum.
daha küçük çağlarda bunu, sabah 4-5 gibi uyanıp odamın buyuk tahta penceresine bağdaş kurup oturarak yapardım. kuşların gelmesini, havanın yavaş yavaş aydinlanip şehrin hareketlenmesini, sessizliğin yerini yavaşça şehir gurultulerine birakisini seyrederdim.
penceremin karşısında büyük bir çam ağacı vardı. ne hikmetse hava aydinlandikca kuşlar bu ağacın dallarına konardi. o çam ağacı, i̇stanbul'daki kar fırtınası sonucu, soğuktan pencereye çıkıp şehri seyredemedigim bir gün, rüzgarın siddetinden ötürü kırıldı. kesmek zorunda kaldılar. o ağaca veda edemedim. ama ağacım kırıldığı için çok ağladım... arkadaşımdı...
05/05/2020
oysa yalnızlık öyle mi ? bazen gün içinde terasa cikiyorum. hafif rüzgar esiyor. sokaklar sessiz, odanın içinde kimse yok, yalnız ben... sessizlik ve yalnizlik benim için büyük bir huzur ve mutluluk kaynağıdır. bana sessiz bir ortamda kendimle bas başa kalmak kadar iyi gelen başka bir aktivite daha yok.
ne zaman ki insanlarla bir araya gelsem sanki kendimden bir şeyler kaybediyorum. düşüncelerimden çıkıp derinliğimden taviz veriyormuşum gibi geliyor. kafasının icinde yaşayan bir insan olduğum için toplum içine girince sürekli dış dunyaya ayak uydurmaya çalışıyorum.
bazen bizim terasta bir plak çaldığını hayal ediyorum. bacaklarımı ordaki koltuğun üzerine uzatıp rüzgarı yanaklarimda hissediyorum. tüm dertlerimi bana sıkıntı veren dünyevî şeyleri unutuyorum. bazen bir ormanda bazense bir dağın tepesinde hayal ediyorum kendimi. adeta bir ritüel gibi. çok basit bir şey ama psikolojik olarak beni onaran bir aktivite... i̇çimdeki bosluklari doldurduğunu hissediyorum.
daha küçük çağlarda bunu, sabah 4-5 gibi uyanıp odamın buyuk tahta penceresine bağdaş kurup oturarak yapardım. kuşların gelmesini, havanın yavaş yavaş aydinlanip şehrin hareketlenmesini, sessizliğin yerini yavaşça şehir gurultulerine birakisini seyrederdim.
penceremin karşısında büyük bir çam ağacı vardı. ne hikmetse hava aydinlandikca kuşlar bu ağacın dallarına konardi. o çam ağacı, i̇stanbul'daki kar fırtınası sonucu, soğuktan pencereye çıkıp şehri seyredemedigim bir gün, rüzgarın siddetinden ötürü kırıldı. kesmek zorunda kaldılar. o ağaca veda edemedim. ama ağacım kırıldığı için çok ağladım... arkadaşımdı...
05/05/2020
devamını gör...
perçem
erkeklerin saçını yana ya da yukarıya doğru taraması işlemine denir. yan perçem olanı daha yaygındır, zira her saç modeli yukarı taramaya uygun değil. yan perçem saç modelinde saçın birazı sağa, birazı sola doğru taranır, ortada çizgi şeklinde saçsız alan belirir. bu perçemli tarama işlemi saçlar ıslatılarak, jöle veya briyantin sürülerek parlak bir duruma getirilir.
kadınların perçemi ise, saçların bir tutamının öne düşürülmesi şeklindedir. bu dikkat çekici, farklı bir görünüm ve hava katar, bazen de moda rüzgarına kapılarak uygulanır. kadın perçemini, düğün ve nişanlarda daha çok görürüz.
bir diğer perçem örnekleri ise orta asya türkleri ve moğol kökenli erkeklerin kel kafalarının tepesinde uzatılan ve bağlanmış saç tutamı şeklindedir. tarihte gök tengri inanışına göre de tanrı'nın bu perçemden tutup, onları cennetine alacağı inanırlar. bunun gibi fanatik yahudi inancına sahip erkeklerin saçlarının yan taraflarında lüle şeklinde uzattıkları ve ismine payot denilen perçemleri vardır ki, onlar da meleklerin bu saç tutamından kendilerini çekip cennete götüreceğine inanırlar .
kadınların perçemi ise, saçların bir tutamının öne düşürülmesi şeklindedir. bu dikkat çekici, farklı bir görünüm ve hava katar, bazen de moda rüzgarına kapılarak uygulanır. kadın perçemini, düğün ve nişanlarda daha çok görürüz.
bir diğer perçem örnekleri ise orta asya türkleri ve moğol kökenli erkeklerin kel kafalarının tepesinde uzatılan ve bağlanmış saç tutamı şeklindedir. tarihte gök tengri inanışına göre de tanrı'nın bu perçemden tutup, onları cennetine alacağı inanırlar. bunun gibi fanatik yahudi inancına sahip erkeklerin saçlarının yan taraflarında lüle şeklinde uzattıkları ve ismine payot denilen perçemleri vardır ki, onlar da meleklerin bu saç tutamından kendilerini çekip cennete götüreceğine inanırlar .
devamını gör...
kedi terörü
daha çok, daha fazla, daha daha fazla, böyle her yere yayılım göstermesi gereken tüylü minnoş teröristleri konu alan başlık.
olm kediler olmasa dünya çekilmez lan.
(bkz: ilk taşı günahsız olanınız atsın)
(bkz: hadi bakalım)*
olm kediler olmasa dünya çekilmez lan.
(bkz: ilk taşı günahsız olanınız atsın)
(bkz: hadi bakalım)*
devamını gör...
eş cinsellik
toplum normlarına, çoğunluğa uymayan her şeye ‘psikiyatrik hastalık’ yaftası yapıştırıldığı için aynı şeye maruz kalan ama heteroseksüellik ya da başka bir cinsel eğilim kadar normal olan durumdur.
tercih değildir, doğuştan gelir ama kimsenin buna karışmaya hakkının olmamasının sebebi doğuştan gelmesi, değiştirilememesi değildir. tercih olsa da olmasa da, bir insanın kimi seveceği, kiminle seks yapmak istediği, kiminle aynı yatakta uyumak istediği, kiminle ilişki içinde olmak istediği yalnızca kendisini ilgilendirir.
eşcinsellik yüzünden ‘terapi’ alan insanların maruz kaldığı şey psikolojik şiddettir. bu psikolojik şiddeti hayatlarının başka alanlarında da sürekli olarak hissediyorlar. bu yüzden evden atılan, toplumdan dışlanan, fiziksel şiddete maruz kalan hatta öldürülen birçok insan var. asıl rahatsızlık eşcinsellere bunu yapan, yapılmasını normalleştiren homofobik insanlardadır, bir an önce terapiye başlamalarını diliyorum.
tercih değildir, doğuştan gelir ama kimsenin buna karışmaya hakkının olmamasının sebebi doğuştan gelmesi, değiştirilememesi değildir. tercih olsa da olmasa da, bir insanın kimi seveceği, kiminle seks yapmak istediği, kiminle aynı yatakta uyumak istediği, kiminle ilişki içinde olmak istediği yalnızca kendisini ilgilendirir.
eşcinsellik yüzünden ‘terapi’ alan insanların maruz kaldığı şey psikolojik şiddettir. bu psikolojik şiddeti hayatlarının başka alanlarında da sürekli olarak hissediyorlar. bu yüzden evden atılan, toplumdan dışlanan, fiziksel şiddete maruz kalan hatta öldürülen birçok insan var. asıl rahatsızlık eşcinsellere bunu yapan, yapılmasını normalleştiren homofobik insanlardadır, bir an önce terapiye başlamalarını diliyorum.
devamını gör...
kadın yazarların takipçi sayısının çok olması
erkek yazarın takipçisi çok olunca ''iyi tanım yapıyor'', kadın yazarın takipçisi çok olunca da ''türkiye cinsel açlığın afrikasıdır'' derler möge abla.
sırf kadın olduğundan takibe alan yazarlar vardır fakat ben burada birçok kişinin düşüncelere ve tanımlara değer verdiğini, bu yüzden takibe aldığını düşünüyorum. sırf kadın diye takipçisi çok demek, tanımlarını büyük bir emekle ve saygı çerçevesinde yapan kadın yazarlara haksızlıktır.
sırf kadın olduğundan takibe alan yazarlar vardır fakat ben burada birçok kişinin düşüncelere ve tanımlara değer verdiğini, bu yüzden takibe aldığını düşünüyorum. sırf kadın diye takipçisi çok demek, tanımlarını büyük bir emekle ve saygı çerçevesinde yapan kadın yazarlara haksızlıktır.
devamını gör...
yo-yo ma
çello denildiği zaman akla gelen ilk isimdir.besteci olan babası tarafından kendisine öğretilen bach süitlerini 5 yaşında ilk konserini verirken icra etmiştir. çinli bir ailenin paris doğumlu çocuğu olan yo-yo ma, ailesiyle new york'a taşınmış ve sanat konusunda en yetkin okul olan the juilliard school'a gitmiştir. sonrasında ise harvard üniversitesi'nden mezun olmuştur.18 kez grammy ödülü kazanan bu çellist, mütevazılığıyla da örnek bir insandır.
yo-yo ma'nın toplamda 3 farklı çellosu vardır. kendisi için üretilmiş olan elektronik çellosuyla çağdaş besteleri yorumlar,antonio stradivarius yapımı çellosunu ise yedekte tutar.bir diğeri ise 'petunya' sıdır.1733 venedik yapımıdır.yo-yo ma, petunyası ile birlikte 2001 yılında istanbul'a da gelmiş,konser vermiştir.
yo-yo ma'nın toplamda 3 farklı çellosu vardır. kendisi için üretilmiş olan elektronik çellosuyla çağdaş besteleri yorumlar,antonio stradivarius yapımı çellosunu ise yedekte tutar.bir diğeri ise 'petunya' sıdır.1733 venedik yapımıdır.yo-yo ma, petunyası ile birlikte 2001 yılında istanbul'a da gelmiş,konser vermiştir.
devamını gör...
normal sözlük'teki kankacılık ezikliği
bakin sevgili romalilar, vatandaslar. kankanizin her entry'sini begenmek zorunda degilsiniz.
begendiginiz zaman kankaniz size cicek yollamiyor ya da ne bileyim, 'helva gavurduydum, yersing' diye kapiniza gelmiyor. oylamadan once bir dusunun sair burada degisik bir sey soylemis mi, insanliga inancimi arttirmis mi, ilim okyanusuma bir katre daha katmis mi diye.
17 oy ve 3 fav alan uyuyamamak entrysi gibi komik durumlara anonim olarak da dusmeyin rica ederim. kimseye giren yok kimseden cikan yok. kiskanan hele, hic yok ama rica ederim kendinize biraz sayginiz olsun.
begendiginiz zaman kankaniz size cicek yollamiyor ya da ne bileyim, 'helva gavurduydum, yersing' diye kapiniza gelmiyor. oylamadan once bir dusunun sair burada degisik bir sey soylemis mi, insanliga inancimi arttirmis mi, ilim okyanusuma bir katre daha katmis mi diye.
17 oy ve 3 fav alan uyuyamamak entrysi gibi komik durumlara anonim olarak da dusmeyin rica ederim. kimseye giren yok kimseden cikan yok. kiskanan hele, hic yok ama rica ederim kendinize biraz sayginiz olsun.
devamını gör...
antalya müzesi
antalya konyaaltı'nda bulunan, 1988 yılında ''avrupa konseyi yılın müzesi'' ödülünü alan müze.*
müzenin 14 tane sergi salonu var, prehistorik dönemden roma dönemine kadar antalya'daki antik kent kazılarında ortaya çıkmış eserler sergileniyor. bölümlerin kronolojik olarak ilerlemesi çok hoşuma gitti.

prehistorya bölümünden sonra çeşitli antik kentlerdeki kurtarma kazılarından çıkan eserleri görebilirsiniz. daha sonra sizi ''imparatorlar salonu'' karşılayacak. adından da belli olduğu üzere roma dönemi imparatorları ve önemli kişilerinin heykellerinin bulunduğu kocaman bir oda bu. bütün imparatorların gözü üzerinde olunca insan nereye bakacağını şaşırıyor. müzenin en bilinen eserlerinden dansöz heykeli de bu odada bulunuyor.

sonra yunan mitolojisinin kahramanlarının bulunduğu ''tanrılar salonu'' ve ''mozaik salonu'' sizi karşılıyor. bu noktadan sonra müzede bir çok antik kentten ama özellikle perge antik kenti'nden getirilen eserleri görüyoruz.

favori eserlerimden birisi, fotoğrafta soldaki ''perge tiyatrosu odası''ndaki büyük iskender heykeli. o kadar büyük ve haşmetli ki gerçekten size tepeden bakıyormuş hissi uyandırıyor. o bana öyle bakınca ben de önünde biraz durup kendisiyle sohbet ettim.*

14 odayı gezdikten sonra müze bitmiyor. kafesinde bir şeyler içerken inceleyebileceğiniz, inanılmaz eserlerle dolu güzel bir bahçesi de var.
çok merak ediyordum bu müzeyi, antalya'daki son günümün birkaç saatine sığdırdım ama birkaç saatin yetmeyeceği bir yer olduğunu içeri girer girmez anladım. en sevdiğim müze olan istanbul arkeoloji müzesi'yle yarışır benim gözümde. o kadar beğendim. ilk girdiğinizde eski usul bir müze bekliyorsunuz ama gerek eser düzeni gerek sergileme açısından çok başarılı. ve görecek o kadar çok şey var ki. yolunuzu özellikle buraya düşürmenizi tavsiye ederim.
görsel kaynak: ben.
müzenin 14 tane sergi salonu var, prehistorik dönemden roma dönemine kadar antalya'daki antik kent kazılarında ortaya çıkmış eserler sergileniyor. bölümlerin kronolojik olarak ilerlemesi çok hoşuma gitti.

prehistorya bölümünden sonra çeşitli antik kentlerdeki kurtarma kazılarından çıkan eserleri görebilirsiniz. daha sonra sizi ''imparatorlar salonu'' karşılayacak. adından da belli olduğu üzere roma dönemi imparatorları ve önemli kişilerinin heykellerinin bulunduğu kocaman bir oda bu. bütün imparatorların gözü üzerinde olunca insan nereye bakacağını şaşırıyor. müzenin en bilinen eserlerinden dansöz heykeli de bu odada bulunuyor.

sonra yunan mitolojisinin kahramanlarının bulunduğu ''tanrılar salonu'' ve ''mozaik salonu'' sizi karşılıyor. bu noktadan sonra müzede bir çok antik kentten ama özellikle perge antik kenti'nden getirilen eserleri görüyoruz.

favori eserlerimden birisi, fotoğrafta soldaki ''perge tiyatrosu odası''ndaki büyük iskender heykeli. o kadar büyük ve haşmetli ki gerçekten size tepeden bakıyormuş hissi uyandırıyor. o bana öyle bakınca ben de önünde biraz durup kendisiyle sohbet ettim.*

14 odayı gezdikten sonra müze bitmiyor. kafesinde bir şeyler içerken inceleyebileceğiniz, inanılmaz eserlerle dolu güzel bir bahçesi de var.
çok merak ediyordum bu müzeyi, antalya'daki son günümün birkaç saatine sığdırdım ama birkaç saatin yetmeyeceği bir yer olduğunu içeri girer girmez anladım. en sevdiğim müze olan istanbul arkeoloji müzesi'yle yarışır benim gözümde. o kadar beğendim. ilk girdiğinizde eski usul bir müze bekliyorsunuz ama gerek eser düzeni gerek sergileme açısından çok başarılı. ve görecek o kadar çok şey var ki. yolunuzu özellikle buraya düşürmenizi tavsiye ederim.
görsel kaynak: ben.
devamını gör...
çok beğeni alan tanımların silinmemesi
ben siliyorum. neticede keyfimin kahyasıyım. yüksek lisansta, fotoğraf başlığında, danışmanlık başlığında ve daha birçok başlıkta böyle tanımlarım olmasına rağmen sildim. siliyorum. sözlük salık vermiş, kullanmayalım mı?..
devamını gör...
bitmeyen kavga
steinbeck'in karakterlere ruh üflediği bir eseri daha. ne yazık ki geri planda kalmış ve olması gereken yere ulaşamamıştır. iyi gözlemler, gerçekçi karakterler meydana getirir ve bir karakter ne kadar gerçekçi olursa okuyucuya o kadar ulaşabilir. işte, steinbeck bunu bir adım öteye taşıyarak karakterleri canlandırmış ve okuyucunun, kendisini romanda yer alan bir karakter gibi hissetmesini sağlamıştır. karmaşadan ve kelime oyunlarından uzak, tamamen gerçek bir zeminde ilerliyor ana hikaye. okuyucuyu düşündürmek üzerine yazıldığına inanıyorum çünkü okurken iç dünyanızda bir tartışma çıkmaması mümkün olmuyor.
"hakikatte bütün kitaplar sayfaları doldurmak için yazılır."
işte steinbeck tam olarak bu düşünceye sert bir darbe indiriyor. mevcut şartlar altında bir mücadele bu kadar güzel anlatılabilir diyerek size bir kaç alıntı bırakıyorum. ek olarak, orijinal dilde okunması taraftarı olsam bile tuncay gökmen çevirisi oldukça başarılı.
--- alıntı ---
ıt seems to me that man has engaged in a blind and fearful struggle out of a past he can't remember, into a future he can't foresee nor understand. and man has met and defeated every obstacle, every enemy except one. he cannot win over himself. how mankind hates himself.
--- alıntı ---
"hakikatte bütün kitaplar sayfaları doldurmak için yazılır."
işte steinbeck tam olarak bu düşünceye sert bir darbe indiriyor. mevcut şartlar altında bir mücadele bu kadar güzel anlatılabilir diyerek size bir kaç alıntı bırakıyorum. ek olarak, orijinal dilde okunması taraftarı olsam bile tuncay gökmen çevirisi oldukça başarılı.
--- alıntı ---
ıt seems to me that man has engaged in a blind and fearful struggle out of a past he can't remember, into a future he can't foresee nor understand. and man has met and defeated every obstacle, every enemy except one. he cannot win over himself. how mankind hates himself.
--- alıntı ---
devamını gör...
yazarların bugüne kadar hissettiği en büyük fiziksel acı
gömülü 20lik diş operasyonu. yaşayan bilir yaşamayan tahmin bile edemez.
devamını gör...
cinsiyetçi başlıklara prim vermemek
artık sözlüklerde özellikle de kafa sözlük'te yapılması gerekendir. ekşi'de böyle başlıklara da doyduk verilen tepkilere de. yepyeni bir sözlüğe neden bunların taşınmaya çalışıldığını anlamıyorum. kimse tepki entrysi girmesin ve bu saçmalık sol frame'de görünmeden bitsin artık.
devamını gör...
normal sözlük'te küfrün yasak olması saçmalığı
düşünce özgürlüğü falan ayaklarını bir geçelim. kimse sizin terbiyesizce küfürlerinizi duymak zorunda değil.
normal olan şeyleri saçmalık olarak adlandırmaktan vazgeçtiğimiz zaman o ilkellikten biraz da olsa çıkabileceğiz galiba.
normal olan şeyleri saçmalık olarak adlandırmaktan vazgeçtiğimiz zaman o ilkellikten biraz da olsa çıkabileceğiz galiba.
devamını gör...
domestic hıyar
tanımlarını desteklediği görseller ile beni fazlasıyla güldüren emekçi yazar, özellikle sabah aç karnına aldığınızda midede patlayan afyon etkisi gösterir.
devamını gör...





