kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

herkesin yolu kendine yeğen...
devamını gör...

--- alıntı ---

istanbul'daki osmanlı bankası merkez şubesinin 26 ağustos 1896 günü bir grup ermeni devrimci federasyonu üyesi ermeni tarafından ele geçirilmesi eylemidir.

eylemin amacı avrupa ülkelerinin ve özellikle rusya'nın dikkatini çekerek osmanlı devleti'ne karşı müdahale etmelerine yol açmaktı. eylemi planlayan pastırmacıyan karekin efendi uluslararası finans dünyasında önemli bir rol oynayan osmanlı bankası'nın bu amaca hizmet edecek en uygun yer olduğunu düşünmüştü. 26 ağustos 1896 günü saat 13:00'de papken siuni'nin liderliği altında 26 ermeni el bombası, dinamit ve tabancalarla birlikte osmanlı bankası'na girdiler. güvenlik güçleriyle çatışmaya giren ermeni işgalcilerden papken siuni dahil 9'u hemen öldü. bunun üzerine eylemin planlamacısı olan karekin pastırmacıyan (karo) işgalcilerin başına geçti.

işgal istanbul'da ermeniler ve müslümanlar arasında çatışmalara yol açtı. bankanın müdürü olan sir edgar vincent işgalin başlangıcında banka binasından kaçarak rus elçiliğinden işgalcilerle arabuluculuk yapmasını istedi. rus elçiliğinden gönderilen ermeni asıllı tercüman maksimov işgalciler ve yıldız sarayı arasında bir anlaşma sağladı. bu anlaşmaya göre işgale son vermeleri karşılığında işgalcilere ülkeyi serbestçe terketmeleri güvencesi verildi. işgalciler sir edgar vincent'in yatıyla rıhtımdan ayrıldılar. oradan fransız messagerie maritime vapuruna binen işgalciler hiçbir zarar görmeden marsilya'ya ulaştılar.

pastırmacıyan karekin efendi daha sonra 1908 yılında tekrar istanbul'a geri dönerek 1908-1912 osmanlı meclis-i mebusanı'nda erzurum'u temsil etmiş, 1915 yılında van isyanına katılmış, 1918 yılında ise ermenistan'ın abd elçiliğini yapmıştır.

--- alıntı --- buradan
devamını gör...

okumadan veriliyorsa bence olmasa da olur.
devamını gör...

ender bitkilerin bilimsel çalışma ve teşhir amacıyla sergilendikleri bir çeşit bitki müzesi.
devamını gör...

dışarıda ne kadar kadının dolaştığına bakmak. dışarıda dolaşan kadın sayısı ne kadar fazlaysa orası o kadar gelişmiştir.
devamını gör...

yeni bir yılı kutlamak için açılmış başlık.

az sonra dışarı çıkacağım için tek tek mesaj atamayabilirim sevdiğim yazarlara. herkese güzel yıllar dilerim.
devamını gör...

adımız var,o kadar.
devamını gör...

14 ocak 2021 sabah saatlerinde yerini alan kafa sözlük'ün yeni medarı iftiharı.

liste, anket, troll, futbol vb. başlıklar #bilgi kategorisinde sıralanmaz.

bilgi kategorisinde yazılan özgün tanımlar %10 daha fazla karma puanı biriktirir.

yakın bir tarihte yazarların açtığı başlıklara kategori ekleme özelliği de sunacağız.

(bkz: kocaman alkış)
devamını gör...

fantasy ve magazine sözcüklerinin birleşiminden oluşan sözcüktür. amatör çalışmalar, baskılar, el yazısıyla çoğaltma dahi fanzinlerde görülebilir. genellikle ortak bir ilgi alanını paylaşan belli bir grup tarafından üretilirler. çoğunlukla fotokopi yöntemiyle çoğaltılırlar çünkü ucuzdur. başka ucuz bir yöntem de kullanılabilir. bol bol yaratıcılık barındırırlar. kuru çiçek, düğme benzeri materyallerin de yapıştırılarak fanzine dahil edilmesi mümkündür, sınırları yoktur. çıkar gözetilmez. fanzinlere kafeler, kitapçılar aracılığıyla ulaşılabilir, ücretsizdirler. bazı fanzinler adrese gönderim yapıyor talep halinde.

uzun ömürlü olabilenleri nadirdir. genellikle bir dönem parlayıp sönüverirler. maddi kazancın olmaması, sadece okur desteğiyle manevi yürütülen bir iş olması bu kısa ömürde etkilidir diye tahmin ediyorum.

belli zamanlarda yazı topladıklarına dair çağrılar yayımlarlar, o sırada ilgililer yazılarını gönderir. bambaşka kalemleri tanıma fırsatı verir fanzinler, sivrilmiş birkaç kişinin arasından görmenin zor olduğu insanların üsluplarıyla tanıştırır.

pandemi döneminde birçok fanzin yoluna e-fanzin olarak da devam ediyor. baskısını edinmeye gerek kalmadan okumayı mümkün kılıyor bu da.

editörlerin, yayın evlerinin insafına kalmaktan, birkaç parlamış isim arasında yitip gitmekten, tektip yayıncılıktan bir çaredir fanzinler.
devamını gör...

uzunca bir küçük iskender şiiri. sonuna kadar okuyabilen belirtirse şukusunu vereceğim.

mondler ukdesi.

--- alıntı ---

bir nedeni yok yalnızca öptüm

dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. bekledim. beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş hüzünlerin geceleri dinlenmeye müsait şarkılarla şahlandığını anlatamadım. evet, bilmiyordum. bilmiyordum, kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi. sevişirken sözlük kullanıyordum hala. ama, seni seviyordum. ve sevdiğimi, sevgimi anlatma telaşıyla hata üstüne hata yapıyordum sana. sana yaklaşamıyordum. yasaklanmıştın adeta. çiğnemeye çalıştığım yasak olsan da, uzak dursan da, o korkunç şeklini korusan da, farketmiyordu hiçbir şey. küçük bir ateş. küçücük bir ateştin sen. sönmekten ürken bir ateş. bir su damlasıyla bütün görkemini kaybedebilecek bir ateş. aşkın mecali kalmamıştı. sessizce sokuldum yanına. acıyla irkildin. gülümsedim. gülümsememe anlam veremedin elbette. kimdi bu? ne istiyordu? tanımadığın biri. hatıralarını darmadağın etmeyi planlamış bir yabancı. fuzuli bir beden, karşındaki. usulca uzandım,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

kimi geceler penceremden uzayı seyrederim. uzayın adını ben koymadım. uzayın adını yıldızlar, gezegenler kendi aralarında kararlaştırmışlar. rahatlatır beni o. bütün yağmurlar, uzayın derinliklerinden gelip yağar diye düşünürüm. yağmurlar başka galaksilerden gelip yağar. romantizme uyum sağlamak için de değil. öyle. işin gerçeği budur. yağmurlar, bu dünyaya ait sanma. bembeyaz bir yalnızlığın olmalı senin de. lekesiz bir yalnızlık. lekelenmeye müsait bir yalnızlık. tedirginliğini buna bağlıyorum seni seyrederken. pişmansın. pişmansın kapıp koyveremediğin için sanki. elinde olsa, avaz avaz bağıracaksın sokaklarda. ‘neyim ben? ! ’ diye haykıracaksın. olmuyor tabii. olmuyor. sıyrılır gibi lüzumsuz bir yerden, sıyrılıp kendi affına sığınıyorsun. beni anlayacağın günler gelecek. beni de göreceksin. benimle tamamlanacak bir şeye benziyorsun çünkü. korkma lütfen,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

çocukluğumdan söz etmek isterim sana, eğer sıkılmazsan. bir gün otururuz evde, ben sana hayatımı anlatırım dakika dakika. kaç yaşımdaysam, o kadar yıl sürer konuşmam. çay pişiririz. çaydanlığa su yerine votka koyarız sen dilersen. sonra da sen anlatırsın: sevdiğin filmleri, sevdiğin parçaları, sevdiğin canlıları, sevdiğin… hep sevdiğin şeylerden konu açarsın. ben sıkılmam. ben seninle sıkılmamayı seni ararken öğrendim. seni hayal ederken keşfettim sıkılmamanın azametini. bir insan, bir insanı sıkamaz. bir insan canı isterse sıkılır. hacimler açarım sana içimde, dolman için, oraya akman için. hacimler açarsın bana; çağlayarak gelirim. endişelenmen gereksiz,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

olması gerektiği kadar fedakar biriyim aslında; daha fazlasını umma açıkçası. endişelerim, ideallerim, halletmeye çalıştığım meselelerim var. başkalaşmaya çalışıyorum. gözardı edilmiş tutumlar edinmek hoş. değişmek, hiç de zor değil. yalnızca özgür olabilsem, sorun kalmayacakmış gibi sanki. anlaşılmak istiyorum: sevdiğim bir şarkıyı herhangi biriyle paylaşırken aynı duyguları hissetmek arzusu bu. evet, tıpkı bu. sese, ahenge kapılırken, kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi; görkemli bir anda birlikte sadeleşebilmek. birlikte dansedebilmek gibi. sen hastayken başucunda birinin sabaha kadar oturması gibi. arada bir alnındaki teri silmesi, üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi. bir başkası için hayatta kalma çabası gibi sanki. ölmek için değil, yaşamak için uğraşmak gibi. ummadan, hayal etmeden, sıradan, olduğu gibi.doğal. ve ciddi. ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü. bu gücü yanyanayken yaratabilme yeteneği. ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum sana. masallarla geliyorum. efsanelerle geliyorum. herhangi bir insanın birikimiyle geliyorum aslında. artniyetsizim. inan,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

bazı sorulara cevap bulamadım; kuşkusuz gerekli de değildi bu. soruyu soru halinde bırakıp sahici yanını korumaya çalışmam, cehalet mi sanıldı acaba? ! bedenlerin bedenlerden istedikleri, ruhların, ruhlardan çıkarttıkları, karşılıklı acıların birbirlerinin etkisini arttırdıkları vakitlerde düştün aklıma. aklıma yayıldın. ne kaybedebilir, ne kazanabilirdim ki artık: ortadaydım işte! bir başkasının mal varlığına dönüşmeden yaşayabilmenin yalnızlığıydı bu. hayır! melankoli diye adlandırma bu durumu; ortak bir açı yakalayamama sorunu galiba. her kadın gibi doğurmak hevesi, her erkek gibi dağların doruklarında biraz gözden ırak hüzünlenme denemeleri aslında. kusura bakma, kafam biraz dağınık,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

insan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar da yapabilir. kızmamalısın. darılmamalısın eğer bir kardeşlik varsa aranızda. sevgi, hoşgörü takıntıları da değil. bir elmanın kırmızı olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar sıradan ve güzeldir hata yapmak da. aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım? neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği, az biraz sergüzeşt olmayı? ! ılımlılık mı kurtaracak insanlığı? alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu, belayı? demokrasi, senin saçlarından güzel olamaz. senin yüzünden daha güzel olamaz krediler, faizler, repolar, tahviller. dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terkettiğin gecedir. beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir. bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek? ! gerçekten kırıyorsun beni,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

birinin peşindeyim ben; tanımsız bıraktığım birinin. sessizliğin doyurduğu, biçimli ve endişeli birinin. düşüncelerimi zapteden, kelimelerimi korkutan birinin. yanında huzurlu uyuduğum, mutlu uyandığım birinin. onunla olmakla, onunla birlikte yaşamakla gizli bir gurur duyduğum, asla kıskançlığa ya da sahiplenmeye dönüşmeyen bir tutkuyla bağlandığım birinin. onu arıyorum göğe her baktığımda; bir melek gibi uzanıp yüzüme dokunacağını tasarlıyorum. bütün aşkların payına düşen şiddetten arınmış, başkalarına aynı/ birbirimize farklı koktuğumuz bir sevginin yolu bu. cesaretimi ondan alıyorum pervasızca ve yine ona ben cesaret veriyorum mücadele ruhunda. bir sır gibi saklıyoruz misafirliğimizi. hüzün bitince geri döneceğiz çağımıza. insanlığa karışmaya hazır yapışık kalpler taşıyoruz aşkımızda. bizim aşkımız hakikaten beden gücü gerektiriyor akıl kadar. yapacak çok işimiz var. dövüşecek çok düşmanımız var. kucaklayacak çok arkadaşımız var. bizim sebebimiz bu. bizim fazlalığımız bu. belki de iksirimiz. kanayan yüzlerle çevrili bir gezegende, fırtınaya karışan bellek tozlarımızla, erdemlerimizle, ideallerimizle ayaktayız. yalan söylemiyorum

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

evet, sen de isterdin sanırım huzurlu yaşayabileceğin bir hayatın planlarını yapabilmeyi; kolaya indirgenmiş, biraz fazlayı aşırılıkta aramayan, ölçülü bir heyecanla kritersiz bir maceraya aday kahraman olmayı. “rüzgara dur, yağmura yağma, mevsime değiş” demeyi; doğru, hepimizde biraz tanrıyı kıskanmak var galiba. bütün günahlar da buradan kaynaklanıyor adeta. hırslarımızın, çekincelerimizin odağı burası. kazanmaktan çok, kaybetmeyi göze alabiliyoruz. çikolata bile kurtlanabilir. dondurma erir. çiçek solar. galiba önemli olan, onları yerinde yaşamak, yerinde korumak! birer hatıraya dönüşseler bile! kaç ölüme kaç doğuma şahit olduğunu hatırlayabiliyor musun? sevmek, ifade edebilmek kadar, ifadeyi unutmamaktır da.

şimdi sessizce uzaklaşmalıyım. çünkü beni anlamadığını, anlamak için uğraşmadığını, hatta bunu önemsemediğini biliyorum. aynı otobandaydık ve birimiz birimizin yanından geçip gitti. hafızasızlığı, gurur saymanın adil yanı! . hangimiz süratliydik; önemi kalmadı. hangimiz daha özveriliydik; bunun da.. umarım mutlu olursun. bunu bir çöküntü anında da söylemiyorum. hiç kimse aldatmadı ötekini; yalnızca böyleydik işte! . yüzüme öyle bakma nefretle,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

benden uzaklaştıkça, bana ait olandan yakanı sıyırdıkça rahatlayacağını, herşeye yeniden başlayabileceğini sanıyorsun. kimbilir, doğrudur belki de! . adımın yaşamadığı, adımın özlemle anılmadığı yerlerde kime umut verebilirim ki zaten? romantizmin tehlikesi büyük! romantizmin tehlikesi büyük! romantizmin esrarı büyüleyici! romantizmin kanına girdiği insanlar bencil ve hırslı!
ben seninle birlikte yaşlanabilecek kadar erken yola çıkmayı istemiştim; maceramız uzundu çünkü. maceramızın tahakküm altına alınamayacak kadar mükemmel olması, donanımımızla ilişkiliydi. ynni, sen ne kadar sevecensen, ben ne kadar yıpratıcıysam.. o da o kadar mükemmeldi. özveri denebilir buna. evet, buna özveri demek beni mutlu ediyor. insan, özverinin çocuklara ad olarak verilebileceği bir dünyada tanımını kaybediyor. bu kaybedişteki kaosun ritmiyle çekiliyorum sana. sen bir mıknatıssın şeffaf ve ben, çekilirken sana içimdeki alelade metal parçalarıyla, kan şekerim düşüyor, ağzım düşüyor, ellerim.. en çok da ellerim düşüyor! . sakın ha üstüne alınma,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

ben seni kırmak için yaratılmadım. uzun zamandır seni planlıyorum haksızca; cezalandırılacak kadar mı yabancı, tanınmaz ve suç yüklüydüm? ! belki; seni çok yıprattığımın, bıraktığımın elbette farkına vardım, ama herşey mi benim aleyhte varoluşumla açıklanabilir? ! beni, başta sana olmak üzere kimliklere karşı saldırganlaştıran koşulları tek başıma ben mi oluşturdum? seni kaybettim. bunu biliyorum. seni kaybettiğimi sen çekip gitmeden önce de biliyordum. ortadaydı. bedel ve kefalet ortadaydı.. senin hakkında bir satır yazmamaya çalışmamın nedenini hiç düşündün mü? ! sana ait olanları içten içe koruma uğraşı mıydı sanki bu: kuşkusuz. hala da saygıyla ağlıyorum. büyük bir tesadüfe yenildim, büyük bir eksen kaymasıyla, sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan gibi,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

elbette kızıyorsun bana; belki en çok da bu zayıflığıma kızıyorsun: tedirginliğime, seni kaybetme endişeme, telaşıma, şaşkınlığıma, titreyişime, ürpermem, anlamlarını anlamamış kelimelerle yetinmeme, müzakerelerde bulunmama, buhranların yorduğu bir gençlik yaşamama, bilincimi sana yönlendirmeme, sürekli sürekli içmeme, kelimlerin kifayetsiz olma durumuna, vesaireye vesaireye.. inadıma öfkeleniyorsun. seni bırakmama, seni özgürlüğüne salmama hiddetleniyorsun. bu da aşk işte! bu da entrika! bu da soysuzlaşmanın, aşkın getirdiği dalaveralarla kendine kilitlenmenin başka bir çeşidi! peki anahtar nerede sevgilim? ! peki anahtarın üzerindeki yivler kimin eseri? ! dur, dur, bağırma,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

bunlar da geçecek şüphesiz. seni unutmama kaç yüzyıl kaldı ki.. bir küsme, bir burulma biçimiyle gidişinin ardından şehrin gri cephelerine fevkalade ağır bir el bombası gibi düşen bunaltının bıraktığı korkunç acının unutulmasına kaç yüzyıl kaldı ki.. yaralandım. bütün noktalarımdaki nöbetçiler de yaralandı. çığrından çıkmış bir ayaklanma gibi ağlamakta yalnızlığım. bir gerçek aramıyorum felakete. bir bahne göremiyorum arkadaşlarımın beni teselli etmek için söyledikleri kelimelerin hanesinde. ama yokluğunu doldurmuyor sevda siyasetinin hançerleri. ama bilemiyorum yağmurun ardından artık hangimiz suçlanacak.. eğer hissediyorsan,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

ben sende ardı arkası kesilmeyen bir korku sevdim. ben bir cüce çocuk sevdim sende sıska. şiddetli ve hayret uyandıran manevralarla kendi kanına olan saplantılı aşkını sevdim. o rutubet kokan loş yüzündeki kanalizasyonları, az kelimeyle kurduğun cümlelerdeki gizli soru işaretlerini, barlardan çatlak bardak gibi atılmayı beklemeni, serserice patlamalarını, yuttuğun toplu iğneleri ve bir film hilesi hissi uyandıran utangaç hasret pozlarını sevdim. dokunamadım sana. parmakuçlarım neşterdi çünkü. kırılan bir kemiğin sesiyle veda ederken,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

--- alıntı ---

kaynak
devamını gör...

kıymetli ozan akyol'un seslendirdiği ve klibinde büyük boyda bir kuru kayısının üzerinde uzaya çıktığı harika bir kalt şarkısıdır. malatyalı ünlülerden yapılan gezegen animasyonları şahanedir. *

şöyle bir bakın, malatyalıların yüzüne
şöyle bir bakın, malatyalıların tipine
malatyalıların ortak özelliği,
hepsinin malatyalı olmasıdır.
malatyalıların ortak özelliği,
hepsinin malatyalı olmasıdır.
malatyalı, malatyalı
malatyalı, malatyalı.
malatyalıların ortak özelliği,
hepsinin malatyalı olmasıdır.
devamını gör...

eskinin bakkal peyniri. hani şöyle kağıda sarılanından.

ah ulan be ne severdim çocukken. şimdikilerde o tat, o lezzet yok bulamıyorum.
devamını gör...

cape town'da arkadaşlarla bilardo oynuyorduk ve bir siyah arkadaştan mesaj geldi. türkiye'de "coup" olduğunu yazıyordu. coup ne demek dedim, bizim türklerden bilen olmadı ve aman neyse deyip, oyuna devam ettik. eve gidip yattık ve ertesi sabah işe gidince "darbe" olduğunu duyduk.
devamını gör...

sen ıstiyor fıngirdemak o halde yazjacak 15 entrığ.
devamını gör...

şeytanarabası

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hiç düşünmedim. eski olmak ve tanınır olmak önemli herhalde. ben öylesine içimden geldikçe yazıyorum. beğenilmek için değil yazmak istediğim için yazıyorum.
devamını gör...

aktif erkek gibi, o da erkektir öncelikle. kendisini gey saymayan ama bal gibi de gey olan aktif gibi, erkeklerden hoşlanmaktadır ama cinsel yönelimi farklıdır.
trans olmasına da, ayol diye konuşmasına da gerek yoktur. kafanızdaki o tipolojileri silin...
kaldırımda yürürken, karşınızdan geldiğini görüp önünden kaçacağınız tipler var!
donanım olarak herhangi bir farkı yok hatta sizden üstün de olabilir ama yazılımı farklıdır. pekala aktif de olabilirliği vardır bu nedenle. aktif bir geyin, pasif olma ihtimali olduğu gibi. yaşanmış onca hikaye varken, üstünkörü klişe tanımlar ancak bilgisizlik göstergesidir.
devamını gör...

“ilk hayal kırıklığında beni hatırla.muhtemelen bana yaşattıklarının karşılığını görüyor olacaksın. “
devamını gör...

bana göre hayat koşullarında olan rahatlığa ve bolluğa bağlı gelişmiş bir durum. ben 2000 doğumluyum hiç bahsedilen o sıcak mahalleleri sıcak akraba ilişkilerini yaşamadım. gelişen dünyanın yarattığı yalnızlığın içerisine doğdum. o yüzden bu denilen his bende doğuştan var. sanki bu dünyaya uzay boşluğundaymış gibi hava da tek başımıza bir yere ait olamadan dokunamadan yaşamak için gönderilmişiz gibi bir his. bir umut belki böyle hissedenler bir araya gelip kendi mutlu anlarını bulurlar.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim