tarihi şahsiyetler yazar olsa açacağı başlıklar
başlık: anan güzel mi?
başlık sahibi: freud
başlık sahibi: freud
devamını gör...
geceye bir söz bırak
devamını gör...
normal sözlük'ün hiperaktifleri
tüm zamanların en çok tanım girmiş yazarlarının listelendiği istatiktir. merak edenler, istatistikler başlığından erişebilir.
benden siz değerli yazarlarımıza kıyak niteliğinde bir amme hizmeti olsun: tıkla gör bebişim
benden siz değerli yazarlarımıza kıyak niteliğinde bir amme hizmeti olsun: tıkla gör bebişim
devamını gör...
normal sözlük satranç kulübü
1. öncelikle şuna bir açıklık getirelim biz satrancı queen's gambitten öncede oynuyorduk. he dizi sayesinde eğilimimiz arttı mı arttı yalan yok. en azından kuruluş osman izleyip elimize tava tencere tutuşturmuyoruz he isterseniz size inat onuda yaparım. size ne kardeşim kim neden satranç oynuyor diye çetele mi tutacaksınız.
2. sabahtan akşama kadar trol başlıklarda volta atan birkaç yazar burayı da absürd tanımlarla doldurmayı kendine görev edinmiş. her horoz kendi çöplüğünde öter sayın yazar arkadaşlar. herkes (bkz: işine bak) sın)
3. gayet güzel düşünülmüş sözlük içi sosyalleşme kültürüne yüksek miktarda katkı sağlayacak bir etkinlik . daha önce düşünülmüştü zaten şimdi hayata geçirilmiş olması güzel. (bkz: kafa sözlük satranç turnuvası)
t: kafa sözlük yazarları tarafından ne yazık ki masa başında değil, online olarak oynanmak üzere düzenlenmiş satranç turnuvası organizasyonudur.
2. sabahtan akşama kadar trol başlıklarda volta atan birkaç yazar burayı da absürd tanımlarla doldurmayı kendine görev edinmiş. her horoz kendi çöplüğünde öter sayın yazar arkadaşlar. herkes (bkz: işine bak) sın)
3. gayet güzel düşünülmüş sözlük içi sosyalleşme kültürüne yüksek miktarda katkı sağlayacak bir etkinlik . daha önce düşünülmüştü zaten şimdi hayata geçirilmiş olması güzel. (bkz: kafa sözlük satranç turnuvası)
t: kafa sözlük yazarları tarafından ne yazık ki masa başında değil, online olarak oynanmak üzere düzenlenmiş satranç turnuvası organizasyonudur.
devamını gör...
on the beach
benim bu kitapla tanışmam biraz erken dönemlere denk geliyor. ortaokul hazırlık sınıfı bittiği zaman, yaz tatiline çıkmadan önce ingilizce öğretmenlerimden birisi tarafından bana önerilmişti. hatırladığım kadarıyla kitabı bulmak da zor olmuştu. babamın gayretleri neticesinde kitap alınmış, kucağıma bir saatli bomba misali bırakılmıştı. tabi yeni yeni pişmeye başladığımız için kitabı okurken ciddi anlamda zorlanıyordum. elimde bir kalem, yanımda bir defter sürekli not alarak ve anlamaya çalışarak okuduğum için kitap neredeyse benim için bir anlam rehberi haline gelmişti. bu zorlu ve sıkı başlangıçtan sonra bir kaç kere daha okudum kitabı. eh pişmiştik artık ama her okuyuşumda farklı bir yerlere takılmayı ya da daha doğru bir tabirle farklı şeyler keşfetmeyi ihmal etmedim. düşünüyorum da, bendeki irlanda zaafının sebebi de bu kitap olabilir. * nevil shute yüzünden irlanda'nın halini ahvalini düşünmekten alamamıştım kendimi. itiraf ediyorum henüz ortaokul sıralarında içinizdeki irlandalı ben oldum. nasıl oldum kısmı nevil shute'ın bizatihi kendisinde gizli o yüzden açık etmeyeceğim bu durumu. kırılmasın sonra bana.
kitaba gelecek olursak kıyametin ortasında bu kadar dingin, bu kadar sakin bir anlatımı başka bir kitapta zor bulursunuz. ama bunda nevil shute'ın tanık olduğu ve yaşadığı olayların etkisi var diye düşünüyorum. zira adam iki dünya savaşının da tam orta yerinde kalmış, yeterince felaket görmüş ve bunlar üzerine düşünme fırsatı da bulmuş. zaten bu kitabın ortaya çıkmasının sebebi de bizatihi bu. dwight towers ve peter holmes karakterleri ise diğer roman karakterlerine pek benzemez onlar üzerine çokça şey yazmasam iyi olur. kitabı okuduğunuz da bu iki adamın size ne hissettirdiği mühim diye düşünüyorum. tüm bu olağan akış içerisinde radyo sinyalleri ve radyoaktif dalgalar derken, kendinizi dünyanın sonu geldiğinde millet nelerle uğraşıyor yahu diye düşünürken bulabilirsiniz ya da bulmaya bilirsiniz bilemiyorum * başkaca pek çok soru da kafanızı kurcalayacaktır.
malum artık dünyanın sonu temalı kitap ve film örnekleri ziyadesi ile arttı. lakin son zamanlarda yazılan/çekilen, kitap ve filmlerde sürekli bir atraksiyon var. neticede kitap bu konuyu derinlemesine işleyen ilk örneklerden birisi ve sizi daha çok düşünmeye sevk etmesi sebebi ile muhakkak okunmalı diye düşünüyorum. ha zombi istilası falan dururken ne işim var böyle sakin ve derinlemesine bir dünyanın sonu kurgusuna derseniz onu da anlayışla karşılarım. kafasına kafasına vurun o alçak zombilerin ne diyeyim...
kitaba gelecek olursak kıyametin ortasında bu kadar dingin, bu kadar sakin bir anlatımı başka bir kitapta zor bulursunuz. ama bunda nevil shute'ın tanık olduğu ve yaşadığı olayların etkisi var diye düşünüyorum. zira adam iki dünya savaşının da tam orta yerinde kalmış, yeterince felaket görmüş ve bunlar üzerine düşünme fırsatı da bulmuş. zaten bu kitabın ortaya çıkmasının sebebi de bizatihi bu. dwight towers ve peter holmes karakterleri ise diğer roman karakterlerine pek benzemez onlar üzerine çokça şey yazmasam iyi olur. kitabı okuduğunuz da bu iki adamın size ne hissettirdiği mühim diye düşünüyorum. tüm bu olağan akış içerisinde radyo sinyalleri ve radyoaktif dalgalar derken, kendinizi dünyanın sonu geldiğinde millet nelerle uğraşıyor yahu diye düşünürken bulabilirsiniz ya da bulmaya bilirsiniz bilemiyorum * başkaca pek çok soru da kafanızı kurcalayacaktır.
malum artık dünyanın sonu temalı kitap ve film örnekleri ziyadesi ile arttı. lakin son zamanlarda yazılan/çekilen, kitap ve filmlerde sürekli bir atraksiyon var. neticede kitap bu konuyu derinlemesine işleyen ilk örneklerden birisi ve sizi daha çok düşünmeye sevk etmesi sebebi ile muhakkak okunmalı diye düşünüyorum. ha zombi istilası falan dururken ne işim var böyle sakin ve derinlemesine bir dünyanın sonu kurgusuna derseniz onu da anlayışla karşılarım. kafasına kafasına vurun o alçak zombilerin ne diyeyim...
devamını gör...
gidenin arkasından su dökmek
daha çabuk gideceğe yere varması ve geri dönmesi adına yolcuların arkasından yapılan uğurlama durumu. özellikle ben küçükken bayramlarda anneannemlerin yanıma gittiğimizde biricik anneannemin gözyaşlarıyla ve etraftaki komşularımızın uğurlamalarıyla çok yaparlardı bunu arkamızdan, o zaman anlamazdım pek ama daha sonradan sebebinin en kısa sürede geri dönmek olduğunu anlamıştım. tatlı bi şey ya bence*.
devamını gör...
örs ve çekiç

çekiç ağırlığı yaklaşık 7 kg fakat çalışan işçiyi asla yormayan çok daha uzun süre verimli çalışmasını sağlayan bir mekanizma..
1880lerden kalma bir sistem..
işin acı tarafı bir çok şehirde bir çok sıcak demirci var ve halen çekiçle sıcak demiri döverek çeşitli tarım aletleri vs. yapıyorlar..
sene 2021 ve halen böyle bir sistemi düşünüp yapıp kullanan bir usta yok..
modern sistemler fabrikasyon üretimler elbette var ama sıcak demircilik mesleği halen devam ettiğine göre demek ki ürettikleri şeylere halen talep var demektir..
şimdi biraz düşünelim..
sene 1880 yapılan basit ama işlevsel alet ortada bizim demircilerinde çalışma şekli halen ortada..
bu aletin veya buna benzer aletlerin ülkesine kattığı nedir diye soracak olursanız cevaplıyayım.
1)dünyanın en prestijli madencilik ve metarujli (metal malzeme bilimi) üniversitelerinden biri bu aletin yapıldığı şehirde..
2) şu anda kullandığımız hızlı yada normal tren rayları bu şehirden geliyor.2015 ithalatımız 5 milyar dolar..
3) şu anda savunma sanayimizin güç grupları ( motor) teknolojisi bu ülkeden geliyor.
4) 2023 aya gitme projesindeki roket motor teknolojisi bu ülkeden geliyor.
yukarıdaki 4 örnek sadece bildiğim okuduğum duyduğum bilgiler bilmediğim daha neler var bilmiyorum..
anlatmak istediğim teknolojik gelişim bir basamaklar meselesi kaybettiğimiz yüzlerce yılı geri getirme şansımız yok.
yeniden örs ve çekiç yapmamıza gerekte yok.
ama bu günkü bilimsel gelişmeler ışığında orijinal fikirlere orijinal düşünceye çok ihtiyacımız var..
devamını gör...
güzelliğin göreceli bir kavram olmaması
yanlış önerme.
örnek vermek gerekirse iran'a nasreddin şahın haremindeki kadınlara ve kızlarına, torunlarına bakılabilir. o zamanlar mesela bıyık güzel bir şey olarak görülüyordu kadınlarda. yine bazı bölgelerde birleşik kaş güzel olarak görülüyor.
iran nasreddin şahın haremi
yani güzellik kesinlikle görecelidir. başka örnek verelim. mesela çinde eskiden kadınlar güzel görünebilmek için ayaklarına şekil vermeye çalışıyorlardı ve küçüklükten beri kullandıları ipler ve ayakkabılar sayesinde ayaklarına lotus şekli veriyorlardı. küçük ayaklı olmak güzellik algısının bir parçasıydı.
lotus ayaklı çinli kadınlar
güzellik görecelidir efendim. afrikaya bakalım bu sefer. afrikada bazı kabilelerde kadınlar güzel görünmek için ağızlarına ve kulaklarına kesikler açıp tabak koyuyorlar. yine bizim güzellik anlayışımıza hiç uymayan şekillerde vücutlarını kesiyorlar.
mursi kabilesi kadınları
daha bir çok örnek verilebilir. hem tarihte güzellik algısının nasıl değiştiğinden hem de günümüzde dünyanın farklı yerlerinde güzellik algısının ne kadar değişik olduğundan.
siz çevrenize bakıyor ve herkesin güzellik algısı aynı diyorsanız, çevrenizdeki herkes instagram kullanıyor, televizyon izliyor, filmler izliyor demektir. çünkü tüm bu içerikler bizde belli bir güzellik çerçevesi oluşturuyor. o çerçeve uyan kişilere de güzel diyoruz. bu tür mecralardan uzak yaşamış ve yaşayan insanlarla tanışıp fikirlerini alın. sizin güzellik algınızla ne kadar farklı güzellik algıları olduğunu göreceksiniz.
örnek vermek gerekirse iran'a nasreddin şahın haremindeki kadınlara ve kızlarına, torunlarına bakılabilir. o zamanlar mesela bıyık güzel bir şey olarak görülüyordu kadınlarda. yine bazı bölgelerde birleşik kaş güzel olarak görülüyor.
iran nasreddin şahın haremi
yani güzellik kesinlikle görecelidir. başka örnek verelim. mesela çinde eskiden kadınlar güzel görünebilmek için ayaklarına şekil vermeye çalışıyorlardı ve küçüklükten beri kullandıları ipler ve ayakkabılar sayesinde ayaklarına lotus şekli veriyorlardı. küçük ayaklı olmak güzellik algısının bir parçasıydı.
lotus ayaklı çinli kadınlar
güzellik görecelidir efendim. afrikaya bakalım bu sefer. afrikada bazı kabilelerde kadınlar güzel görünmek için ağızlarına ve kulaklarına kesikler açıp tabak koyuyorlar. yine bizim güzellik anlayışımıza hiç uymayan şekillerde vücutlarını kesiyorlar.
mursi kabilesi kadınları
daha bir çok örnek verilebilir. hem tarihte güzellik algısının nasıl değiştiğinden hem de günümüzde dünyanın farklı yerlerinde güzellik algısının ne kadar değişik olduğundan.
siz çevrenize bakıyor ve herkesin güzellik algısı aynı diyorsanız, çevrenizdeki herkes instagram kullanıyor, televizyon izliyor, filmler izliyor demektir. çünkü tüm bu içerikler bizde belli bir güzellik çerçevesi oluşturuyor. o çerçeve uyan kişilere de güzel diyoruz. bu tür mecralardan uzak yaşamış ve yaşayan insanlarla tanışıp fikirlerini alın. sizin güzellik algınızla ne kadar farklı güzellik algıları olduğunu göreceksiniz.
devamını gör...
güne bir şarkı bırak
kıpır kıpır şiveli şiveli
bizim oralardan
tut elimden
sabahtan beri tekrar tekrar dinliyorum
henüz doymadım.
bizim oralardan
tut elimden
sabahtan beri tekrar tekrar dinliyorum
henüz doymadım.
devamını gör...
yalnızlık
sadece kendi seçiminiz olduğu zaman güzel olan bir şey.
devamını gör...
başörtülü biri ile evlenmek
asıl engel beyninde, düşüncelerinde örtüsü olan insanlardır diyerek cevap vermek istediğim bir durumdur. o örtüyü kaldırdıklarında yaşadığınız hayal kırıklığı da büyük olabilir. gerçekten sevdiğinizde ya da aşık olduğunuzda bu tür şeyler, dış görünüş ya da yaş gerçekten anlamsız oluyor. insanların tercihine saygı duyduğunuzu da gösterir bu durum. istersen ateist biriyle de evlenebilirsin. sana tamamen zıt birine saygı gösterebiliyorsan işte o zaman olmuşsundur, senden mutlusu, huzurlusu da olmaz.
devamını gör...
deepfake
israil’de, deepfake teknolojisi kullanarak ölülerin fotoğraflarından yüksek gerçeklikli videolrın üretilmesine başlanmış, uygulamanın ismi (bkz: deepnostalgia).
black mirror zamanlarına kulaçlıyoruz.
alpeis’de de yeni ölmüşlerin yerine geçen, ölüye benzeyen kişiler bu durumu bir iş kolu haline getirmişti.
black mirror zamanlarına kulaçlıyoruz.
alpeis’de de yeni ölmüşlerin yerine geçen, ölüye benzeyen kişiler bu durumu bir iş kolu haline getirmişti.
devamını gör...
ölülerin yakılması
gömüldüğümüzde toprağa karışıyoruz, yakılırsak da havaya karışıyoruz. farklı formlara dönüşüyoruz iki şekilde de. onun için ikisinin de bir farkı yok benim açımdan...
devamını gör...
kalp kırmak
bana karşı çok yapılan ama benim çok korktuğum davranıştır.
kimsenin kalbi kırılmasın elbet. fakat hak eden varsa da vicdanıyla kalbi sıkışsın, nefesi azalsın.
kalp kırmayı adet haline getirenler içinse diyecek çok fazla bir şey yok. allah'ınızdan bulun...
kimsenin kalbi kırılmasın elbet. fakat hak eden varsa da vicdanıyla kalbi sıkışsın, nefesi azalsın.
kalp kırmayı adet haline getirenler içinse diyecek çok fazla bir şey yok. allah'ınızdan bulun...
devamını gör...
hayatın anlamı
hayatın bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. varsa da biz yüklüyoruzdur. çeşitli duygular yaşıyoruz, ruh halimiz hep değişiyor. buna göre hayata yüklediğimiz anlamlar da değişiyor. mutluyken "hayat bu!"diyoruz, "hayat mutluluk!" sonra üzülüyoruz, "hayat budur işte, sadece üzer!" diyoruz. buna bağlı olarak anlamsızdır demekteyim.
devamını gör...
de ki işte
bir oruç aruoba kitabıdır.
yürüme üçlüsünün ikinci kitabıdır. ilk kitabı için (bkz: yürüme) girdiğim tanım için ise #1108937 .
kitap oruç aruobanın felsefi söylemlerinden oluşur. sayfalarca şiirsel metinler. düşünmek için bırakılan boşluklar.
kitap 4 bölümden oluşuyor.
anlama-
rayış
ölüm (de )
yaşam (ki)
felsefe (işte)
genel olarak oruç aruoba tespitleriyle öne çıkıyor. şu şöyledir bu böyledir şeklinde yazıları okuyucuya düşündürtüyor. her bölümden büyük keyif aldım.
tabi yaşam ve felsefe bölümlerine ayrı parantez açmak istiyorum özellikle felsefe yani işte kısmı müthişti.
felsefe kısmı bizle oruç aruobayı ayıran kısım. diğer konularda en azından bilgi sahibiyiz. felsefe kısmında büyük usta nasıl bir felsefeci olduğunu göstermiş.
zaten daha önce dediğim gibi türkiye'de felsefe hakkında konuşabilecek en yetkin kişilerden biridir kendisi.
okurken cidden öyle dediğim ve canımı yakan bol bol tespitler vardı.
hoşuma giden başka kısım ise oruç aruobanın büyük düşünürlerin söylemleri hakkında yorum yapması oldu. mesela bazı sayfalarda bir düşünürün düşüncesi ile ilgili kendi yorumlarını yapmış ve altına o düşünürün adını yazmış.
tabi bol bol oruç aruobanın etkilendiği felsefecileri görüyoruz. özellikle nietzsche, kant ve wittgenstein ağırlıklı şekilde düşüncelerini okuyoruz.
felsefe hakkında nedir ne değildir nasıl yapılmalı gibi sorulara cevap getirmeye çalışıyoruz hem de oruç aruoba yardımıyla.
büyük felsefecilerin hakkında hikayeleri sayfa altında ufak yazılarla okuyup öğreniyoruz.
ölüm ve yaşam hakkında nefis analizleri bize ders oluyor.
ölüm nedir yaşam ne değildir görüyoruz.
bazen başımıza gelen olayları yazdığını görüyoruz ve yutkunuyoruz. altta örnek vereyim hemen.
yaşamında şunları da yaşayabileceksin:
1 birisini, ona söyleyecek bir şey bulamadığın için aramak.
2) birisini, onu artık görmeyeceğini söylemek için beklemek.
3) birisini, onu görmeye dayanamadığın için terk etmek.
neler yaşamayacaksın ki ! )
mesela bunların yazılı olduğu sayfa kalbime tornavida soktu. hepsini yaşamış biri olarak boğazım düğümlendi.
ölüm hakkında dedikleriyle ölüme sarıldım. ölümden korkmamayı gördüm. her bölümden ayrı ayrı keyif aldım. herkese yürüme üçlüsünü tavsiye ederim.
ha bu arada kitap metis yayınlarından yayınlanmıştır.
yürüme üçlüsünün ikinci kitabıdır. ilk kitabı için (bkz: yürüme) girdiğim tanım için ise #1108937 .
kitap oruç aruobanın felsefi söylemlerinden oluşur. sayfalarca şiirsel metinler. düşünmek için bırakılan boşluklar.
kitap 4 bölümden oluşuyor.
anlama-
rayış
ölüm (de )
yaşam (ki)
felsefe (işte)
genel olarak oruç aruoba tespitleriyle öne çıkıyor. şu şöyledir bu böyledir şeklinde yazıları okuyucuya düşündürtüyor. her bölümden büyük keyif aldım.
tabi yaşam ve felsefe bölümlerine ayrı parantez açmak istiyorum özellikle felsefe yani işte kısmı müthişti.
felsefe kısmı bizle oruç aruobayı ayıran kısım. diğer konularda en azından bilgi sahibiyiz. felsefe kısmında büyük usta nasıl bir felsefeci olduğunu göstermiş.
zaten daha önce dediğim gibi türkiye'de felsefe hakkında konuşabilecek en yetkin kişilerden biridir kendisi.
okurken cidden öyle dediğim ve canımı yakan bol bol tespitler vardı.
hoşuma giden başka kısım ise oruç aruobanın büyük düşünürlerin söylemleri hakkında yorum yapması oldu. mesela bazı sayfalarda bir düşünürün düşüncesi ile ilgili kendi yorumlarını yapmış ve altına o düşünürün adını yazmış.
tabi bol bol oruç aruobanın etkilendiği felsefecileri görüyoruz. özellikle nietzsche, kant ve wittgenstein ağırlıklı şekilde düşüncelerini okuyoruz.
felsefe hakkında nedir ne değildir nasıl yapılmalı gibi sorulara cevap getirmeye çalışıyoruz hem de oruç aruoba yardımıyla.
büyük felsefecilerin hakkında hikayeleri sayfa altında ufak yazılarla okuyup öğreniyoruz.
ölüm ve yaşam hakkında nefis analizleri bize ders oluyor.
ölüm nedir yaşam ne değildir görüyoruz.
bazen başımıza gelen olayları yazdığını görüyoruz ve yutkunuyoruz. altta örnek vereyim hemen.
yaşamında şunları da yaşayabileceksin:
1 birisini, ona söyleyecek bir şey bulamadığın için aramak.
2) birisini, onu artık görmeyeceğini söylemek için beklemek.
3) birisini, onu görmeye dayanamadığın için terk etmek.
neler yaşamayacaksın ki ! )
mesela bunların yazılı olduğu sayfa kalbime tornavida soktu. hepsini yaşamış biri olarak boğazım düğümlendi.
ölüm hakkında dedikleriyle ölüme sarıldım. ölümden korkmamayı gördüm. her bölümden ayrı ayrı keyif aldım. herkese yürüme üçlüsünü tavsiye ederim.
ha bu arada kitap metis yayınlarından yayınlanmıştır.
devamını gör...
halkların kardeşliğini savunan kürtlerin 150 uygur isyanı
hayatımda bu kadar saçma bir şey duymadım. insanları evlerinden kovup o evlere başkalarını yerleştirirseniz buna tabii ki tepki gösterirler. bunun etnik kökenle ne alakası var. üstelik türkiye içinde milyonlarca suriyeliyi ağırlarken oraya uygurluları yerleştirmesinin ne mantığı var. yapılan şey bölgedeki kaosu arttırmaya sebep oluyor. o bölgeye o bölgenin 2010 yılındaki sahipleri yerleştirilmeli bir başkası değil. uygurluların ezilmiş halk oldukları doğru lakin bu onların başkalarının toprağını gasp edebileceği anlamına gelmez. söylediklerim dünyadaki bütün halklar için geçerlidir.
devamını gör...
isveç diyeti
2 haftada 14-20 kg verdirmeyi amaçlayan bir diyet, 6-14 gün uygulanmaktadır. iskandinav ülkelerin obezite oranını düşürmeyi hedeflemesi üzerine çıkardıkları beslenme şekline dayanır. sonuca her ne kadar hızlı ulaşılsa da diyabet ve kardiyovasküler sistem hastalığı olanlar için önerilmemektedir. ayrıca uygulayanlarda b vitamini eksiklikleri de görülmektedir
devamını gör...
bütün zamanların en geçersiz bahanesi
a banyodaydım duymadım.
devamını gör...
