aradığım birçok kitabı bulabildiğim harika bir sitedir. burada yoksa telegram pdf/e-pub paylaşılan gruplara uğrarım. her ne kadar korsan kullanım olsa da özellikle türkiye gibi bir ülke de öğrenciyseniz ucuz bilgiye ulaşmak aşırı güçleşmiş durumdadır. bu yüzden bilgiye ulaşmak için korsan yolları tercih etmek pek de ahlaksızlık sayılmamalıdır.
devamını gör...

bazen ben ben miyim acaba diyorum. çoğu şey durağanlaştı özellikle ruhum. sakin, yavaş.
eski tanımlarımı okuyorum bazen diyorum bunu ben mi yazmışım. resmen bağırıyorum veya daha içten mi daha ilkel mi yazmışım karar veremiyorum.
geçen sene kendimi içten içe olgun zannederdim şimdi ise geçmişteki kendime bakıp ne kadar çocuk olduğumu fark ediyorum. çok değil sadece bir yıl geçmiş üstünden ama zaman bu neyi ne şekilde değiştireceği bilinmez.

sözlük, yazdan beri sanki beni demir döver gibi dövüyorlar. her yerime vuruyorlar, her gün, her saat, her dakika..
darbeleri aldıkça yassılaşıyorum, kıvrılıyorum, gereksiz pütürlü yerlerimi atıyorum.
canım acıyor sözlük. canım çok acıyor.
benimle birlikte bir çok kişinin de canı yanıyor, biliyorum.
hissizleşiyorum, duruluyorum. cesetten farkım yok. düşüncem yok, fikrim yok.

ben akıllı insana hasretim hem de öyle bir hasretim ki..
dilimden anlayan yok, soran yok, gözlerde ışık yok.
neyi düşünüp nasıl hareket etmem gerektiğini bilmiyorum, kafam karışık. birçok insanın birçok derdi, planı ve istekleri var. hepsi aynı ülke sınırları içinde yaşıyor ama hepsinin birbirinden farklı düşleri var.
peki benim neyim var? neyim ben bu kalabalığın içinde?
devamını gör...

benim mutfakta ayda bir başka renk olanını koyduğum, olmazsa ne yapacağımı şaşıracağım, elimin altında olunca huzurlu hissettiğim, mutfaktaki en iyi dostum.
devamını gör...

(bkz: sevgi) sevgi neydi sevgi emekti...
devamını gör...

kitap.

istisnasız bütün devrimlerin temelinde yatan, onlara yol gösteren şeydir kitap.

ve her devrim girişimi, muktedir gücün nezdinde suçtur. ve her devrimin temelinde kütüphaneler vardır.

birçok savaşın sonunda; savaşı kazanan tarafın, ele geçirdiği topraklarda kütüphaneleri yok etmesi, muktedir güç açısından, kitapların ne denli tehlikeli olduğunun kanıtı değil midir?

kitaplar; bazen ruhu öldürür, bazen de diriltir. sizi öldürebilen ve diriltebilen şey, güçlü bir silahtır.

alttaki tanım editi: arkadaşımız farklı bir kullanım metodu paylaşmış. böyle bir yaklaşım da söz konusu. ancak biz john wick değiliz.
devamını gör...

çok zeki mi diyim aşırı bilgi birikimli mi bilemedim fakat insanı yorduğu kesin, aşırı bilgi yüklemesi yapar insana .
devamını gör...

basit bir anlatımla teorik fiziği resimsel sunuma dökülmesidir.
devamını gör...

zeka.
bir de olmazsa olmazım zeka.
zeki olursa tadından yenmez.
zeka demiş miydim?
devamını gör...

christopher nolan id-ego-super ego güzellemesi yapacak; toplumsal mesaj kaygısı güdecek diye güzelim karakterlerin içine edilmiş filmdir. heath ledger'ın oyunculuğuna da, karakterdeki performansına da hiçbir sözüm yok. ama o karakter joker falan değildir. her zamanki gibi villainlara dair bir güzelleme, sempatik ve kabul edilebilir gösterme çabası. çizgi roman okumamış tipler de gelip böyle karakterleri güzeller, över, aslında toplumun kötü yanlarını insanlara gösterdiğini iddia eder. aslına bakarsak joker amansız bir suçludur.

şuraya da sicilini bırakalım.

mass murder (including child murder) /toplu cinayet (çocuk cinayeti de dahil)
terrorism (terörizm)
high treason ( vatana/devlete ihanet)
ımpersonation ( sahte kimlik, birinin kimliğine bürünme)
theft (hırsızlık)
rape (tecavüz)
abuse (suistimal etme, kötüye kullanma)
torture (işkence)
animal cruelty (hayvanlara canilik)
enslavement (köle kullanımı ya da satışı)
smuggling (kaçakçılık)
snuff filming (vahşet ögeleri içeren cinsel görüntüler diyebiliriz. tam çevirisi var mı bilmiyorum snuff olayının.)
kidnapping (insan kaçırma)
vandalism (vandalizm)
pollution (çevre kirliliği. ki burada eko terörizm olmalıydı)
brainwashing (beyin yıkama)
weapons dealing (silah ticareti, terör örgütlerine falan da oldu bu.)
cannibalism (yamyamlık)
mass arson (büyük çaplı kundaklama fiili)
worldwide conspiracy (dünya çapında komplo *yıkım, suikast, sabotaj planı vs.*)
blackmail (şantaj)
stalking (rızasız takip)
breaking and entering (haneye tecavüz)
jailbreak (hapisten kaçma *ki tek de değil, suçluları da kaçırmıştı diye hatırlıyorum.* )
ıncrimination (haksız suçlama, bir suçla itham etme)
drug dealing (uyuşturucu ticareti)
forgery (evrakta sahtecilik)
fraud (kişisel kazanç uğruna aldatma, sahtekarlık)
sabotage (sabotaj)
attempted world domination (dünyayı kontrol etme denemesi)
countless other crimes and atrocities ( ve sayısız suç, vahşet)

yaa ama ponçiiik, o aslında toplumsal farkındalık yaratmak istiyorduuu, hem çok yakışıklııı...

her neyse, ilgili filmde güzel olan tek şey başta da yazdığım gibi joker-dent-batman çatışmalarıdır. güzel bir karakter yolculuğu işlenmiştir yine dent üzerinden. batman'in de sorumluluk bilinci her şey pahasına bir kez daha gözler önüne serilmiştir. joker karakteri, joker falan değildir.

adı as olsa, ne bileyim maça bacak olsa, kupa yedi olsa oturur bin sayfa yazı yazardım hakkında. kendisine tarot falı bile bakardım. ama gel gör ki, işler hiç öyle değil.
devamını gör...

entelektüel kesime ait çoğu insanın özünü gerçekçi bir anlatımla sunan filmdir. diğer insanlarla arasındaki o incecik ama kuvvetli ayrım insanlara açıkça gösterilir. bu da muhtemelen sizi rahatsız eder. okuyup, öğrenip, izleyip, kibirlenip dünyada sizden daha üstün, -ki ya bilgi birikimi olarak ya da statü olarak üstün görebileceğiniz insanlardır bunlar.- olanlar dışında, kalan herkese, bambaşka yaratıklar gibi bakacağınızdan korkarsınız.

buradan sonrası biraz spoiler olabilir ama pek de bir şey yok. bu yüzden uyarı koymayı tercih etmedim.

filmde bunun en güzel anlatıldığı yer ise hiç şüphesiz hamdi geldiğinde, aydın'ın içerisi havasız kalmış bahanesiyle camı açmasıdır. daha sonraki sahnelerde hamdi'nin kokusundan rahatsız olduğu da söylenir. fakat söylenmese bile aydın'ın oradaki belli belirsiz tavrından bunu çok net anlayabilirsiniz.

bir başka detay ise necla ve aydın'ın tartışmasının ardından bir daha necla'yı filmde göremememizdir. aydın sözde gerçekçiliği ile necla'yı kendinden uzaklaştırmış fakat necla'nın söylediklerini ilk duyduğu andan itibaren ona hak da vermiştir. fakat bunu kabullenmek onun için zordur.

çünkü filmde de dendiği gibi insan yaşlandığı zaman kemikleşir. kendine çocukluk ve gençlik zamanlarında belirlediği değişmezlerini katı bir şekilde uygulamak ister. bükülmez bir hal alır. biz de aydın'ın karakterinde oluşan çatlaklara göz atarız. ilk önce mezarları ziyaret eder, atı serbest bırakır, trene binmekten vazgeçer. ama öğretmen ve suavi ile konuşurken anlarız ki aydın hala aynı aydın. bir türlü kendine oluşturduğu o kabuktan çıktığı bir sahne göremeyiz. film zaten burada kendine daha da çeker bizi. fakat son sahnede yarı huzurlu yarı huzursuz, bir şekilde anlarız onun halinden. buraya kadar anladıklarımızdan daha başka bir biçimde.

son olarak filmin sinematografisi ayrıca güzeldir. izlerken kapılıp gider, diyalogların anlamlarını doğrudan kavrayabilirsiniz. ne eksik, ne fazla. tam anlamıyla olmuş bir filmdir.
devamını gör...

kpss den 85 üstü al.. atan.. mesai arkadaşım ol..
kolaysa...
devamını gör...

carlos ruiz zafón’un romanı.
barcelona’da bir yatılı okulda okumakta olan oskar bir haftalığına ortadan kaybolmuştur.
şehrin eski bir mahallesinde dolaşırken son derece tuhaf bir kıza rastlar :marina.
marina onu mezarlığa götürdüğünde siyahlar içinde gizemli bir kadın görür ve ikisi birlikte onu takip etmeye koyulur.
devamını gör...

''bir haberin gönül inciteceğini biliyorsan sen sus, başkası söylesin. sen bahar müjdesi getir, ey bülbül ! ; kötü haberleri baykuşa bırak !'' sâdi şirâzi
devamını gör...

hiçbir plan yokken hobb diye gelmiştir. zamanlamanı seviyim. kafası da güzel gelmiş.
devamını gör...

kim ne derse desin; gezi halktır, gezi direniştir. gezi tam olarak biziz’dir.
--! spoiler !--

korkma la halkız biz

--! spoiler !--
devamını gör...

belki mükemmel değildim. ama en azından beklemeye değerdim...
devamını gör...

barselona'da hotel colon'un çatısında sırtındaki m1916 ispanyol mavzeriyle -ilk ve son kez silah tutmuştur- çekilen fotoğrafıyla ispanya devrimi'nin ruhunu ölümsüzleştirmiş; iç savaşın sembolü haline gelmiş 17'lik devrimci, milis, gazeteci ve tercüman.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(1936 barselona - juan guzmán)

marina, 19 ocak 1919'da fransa'nın toulouse şehrinde sol görüşlü bir ailede dünyaya geldi. henüz 11 yaşındayken ailesiyle birlikte barselona'ya taşındı. takip eden yıllarda katalonya birleşik sosyalist partisi'ne katıldı (partido socialista unificado de cataluña). iç savaş başladığında sovyet gazetesi pravda'da muhabirlik yapan mikhail koltsov'un yanında muhabirlik ve çevirmenlik yaptı. pravda'ya yeni katılmasına karşın sovyet politikalarında yanlış giden bir şeyler olduğunu anlamıştı ve daha sonraları fikirleri birleşik marksist işçi partisi'ne (partido obrero de unificacion marxista) yaklaştı. savaş bitmeden yaralanınca montpellier'e gönderildi. fransa nazilerce işgal edildikten sonra dominik cumhuriyeti'ne gitmek zorunda kaldı. 1946'da diktatör rafael trujillo'nun baskılarından kaçarak venezuela'ya göç etti. 1952'de barselona'ya, 1978'de de paris'e taşındı. marina ginestà, ocak 2014'te paris'teyken; savaşı kaybetmiş olsa da temiz bir ruh ve mazlumlar için savaşmış olmanın verdiği onurla son nefesini verdi.


şimdi, marina'nın pravda için çalışırken pek de yanılmadığını gösteren, daha sonraları faşist franco'nun ilerlemesini kolaylaştıran ve sonrasında da zaferini pekiştiren dünya ölçekli komünist basının devrimi nasıl haince katlettiğine bakalım. yeterli kaynakların olmaması barselona çarpışmaları hakkında kesin ve tarafsız konuşmayı imkansızlaştırıyor, çarpışmaların gerçek öyküsünü maskeliyor.
fakat yine de genel bir portre çizebilmek adına fraksiyonlardan ve komünist basından bahsedelim.

3 mayıs tarihli hükümet kararı ve telefon santrali baskını:
barselona çarpışmalarının başlangıcı olarak hükümetin özel silahların toplanması ve siyaset üstü bir polis gücü kurulmasına yönelik aldığı 3 mayıs 1937 tarihli kararı kabul edebiliriz. 3 mayıs'ta hükümet c.n.t.'li işçilerin çalıştığı telefon santralini ele geçirmeye karar verdi. gerekçeleri kötü yönetim, resmi konuşmaların dinlenmesi ve görüşmelerin banda alındığı iddialarıydı. polis şefi salas -polisler caddeleri kontrol altına alırken- üç kamyon dolusu güvenlik askerini santrale gönderdi. santralin yanı sıra çeşitli stratejik binalar da ele geçirildi. genel kanı bu eylemin c.n.t.'ye karşı güvenlik askerleri ve p.s.u.c. tarafından yapılacak bir saldırının işareti olduğuydu. caddelerde ve sokaklarda silahlı anarşistler devriye atmaya başladı, dükkanlar kapandı; hemen ardından çatışmalar patlak verdi. o günün gecesi ve ertesi gün barikatlar kurulmuştu, çatışmalar 6 mayıs sabahına kadar sürdü. 7 mayıs'ta şartlar normalde döndü.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(barikatların lokasyonlarına dair bir harita)

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(bir c.n.t. barikatı)

komünist basında barselona çarpışmalarının sorumluluğu p.o.u.m.'un üzerine yıkılmıştır. bütünüyle p.o.u.m. tarafından organize edilmiş bir isyan, hatta daha da ileri giderek; faşist çıkarlar için düzenlenmiş, bir iç savaş başlatarak hükümeti devre dışı bırakma amacını amaçlayan bir dümen idi. bu iddiaların devamında p.o.u.m. "franco'nun beşinci kolu" olmak ve ihanetle suçlanıyordu.

11 mayıs tarihli (ingiliz komünist partisi'nin yayın organı) daily worker'a göre:
"dördüncü enternasyonal kongresini" "hazırlamak" için barselona'ya akın eden alman ve italyan ajanların büyük bir görevi vardı. bu görev şuydu:
yerel troçkistlerle işbirliği yaparak kargaşalı ve kanlı bir ortam hazırlayacaklar, alman ve italyanlar da barselona'da hüküm süren karışıklıklar yüzünden "katalonya kıyılarını deniz egemenliği altında tutmaya olanakları kalmadığını ve bu yüzden barselona'ya asker çıkartmaktan başka çareleri olmadığını" ilan edivereceklerdi.
başka bir ifadeyle, alman ve italyan hükümetlerin katalonya kıyılarına açıktan açığa kuvvet çıkarabileceği ve bunu "düzeni korumak için yaptığını" ilan edebileceği bir ortam hazırlanıyordu.
...
bütün dalaverenin aracı, troçkist bir örgüt görünümündeki p.o.u.m. olarak alman ve italyanlar için hazırdı.
meşhur sabıkalı unsurlarla ve anarşist örgütlerdeki belli diğer yanlış yola sürüklenmiş kişilerle işbirliği içinde hareket eden p.o.u.m., cephe gerisinde ve cephede bilbao'ya yapılan hücumla aynı zamanda getirilen bir saldırı planlamış ve örgütlemiştir...


yazının sonlarına doğru barselona çarpışması "p.o.u.m. saldırısı" haline gelir ve aynı sayıdaki bir başka yazıda katalonya'da kan dökülmesenin sorumluluğunun p.o.u.m.'a ait olduğu belirtilir.

yine 11 mayıs tarihli daily worker'a göre:
solcu katalan kamu güvenliği bakanı aiguade ve birleşik sosyalist kamu düzeni genel komiseri rodrique salas, çoğunluğu c.n.t. sendikaları üyesi olan görevlilerin silahlarını almak üzere, telefonica binasına silahlı devlet polisi gönderdiler.

29 mayıs tarihli inprecor:
öğleden sonra saat 3'te kamu güvenliği komiseri yoldaş salas, bir gece önce p.o.u.m.'un elli üyesi ve birkaç ipini koparmış kimse tarafından işgal edilen telefon santraline gitti.

yazılanların birbirleriyle nasıl çeliştiği ortadadır. p.o.u.m.'un elli milisine dair başka bir kayıt yoktur -dikkate değer bir hadise olmasına rağmen-.

peki p.o.u.m. gerçekte ne yaptı ve 7 mayıs'tan sonra ne oldu?
4 mayıs'ta küçük bir troçkist grup tarafından dağıtılan bildiride söylenenler kabaca şöyleydi: "herkes barikatlara gitsin -savaş sanayi dışındaki bütün sanayi kollarında genel grev yapılsın".
fakat p.o.u.m. önderleri tereddüt içerisindeydiler. franco'ya karşı savaşları bitmeden ve savaş kazanılmadan önce ayaklanmaya karşılardı. yine de emekçiler sokağa döküldü ve p.o.u.m. emekçilerin yanında yer almak zorunda kaldı. herhangi bir binaya saldırı emrini asla vermediler, eylemlerini savunma ile sınırlamak için gayret ettiler. la battala ayrıca barikatların terk edilmemesi gerektiğini yayımladı. p.o.u.m.'un sorumluluğu, herkesi biraz daha ayakta tutmaktan ibarettir. daha sonra p.o.u.m. önderleriyle kişisel ilişkileri olanlar: "onların bu durumdan rahatsız olduğunu fakat yine de katılmak zorunda kaldıklarını" söylediler.

birbiri ardına eklenen tonla dezenformasyon souncunda p.o.u.m. 15-16 haziran'da lağvedildi, p.o.u.m.'la ilişkisi olan herkes tutuklandı.
sonuç olarak zaten fraksiyonlara ayrılmış olan devrim: sürekli olarak hükümet değişikliğini deneyimlerken p.o.u.m.'u ihanetle suçlamış ve yine sol, kendi uzuvlarından birini koparıp atmıştır. franco'nun başarısında p.o.u.m.'un kurban edilmesinin payının olduğunu söylersek yanılmış olmayız.

sahtekarlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde, gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir.
devamını gör...

(bkz: just because you're paranoid, doesn't mean they're not after you)

joseph heller'in 1953 yılında yazılan catch-22 adlı romanından bir söz/bukle.
devamını gör...

danimarka ülkesinde eğer bir çocuğunuz olacaksa, o çocuğun adını hükümet belirliyor. 7 bin tane kullanılabilir isim var. bu isimlerden harici kullanım yasak. yani, kimsede olmayan, özgün bir isim veremezsiniz.
devamını gör...

yargılama faaliyeti adalet duygusunun dışında hiçbir duyguyla ilişkili olmamalıdır, ne aktörleri ne de seyircileri açısından.
(bkz: hiç kimse)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim