christopher nolan id-ego-super ego güzellemesi yapacak; toplumsal mesaj kaygısı güdecek diye güzelim karakterlerin içine edilmiş filmdir. heath ledger'ın oyunculuğuna da, karakterdeki performansına da hiçbir sözüm yok. ama o karakter joker falan değildir. her zamanki gibi villainlara dair bir güzelleme, sempatik ve kabul edilebilir gösterme çabası. çizgi roman okumamış tipler de gelip böyle karakterleri güzeller, över, aslında toplumun kötü yanlarını insanlara gösterdiğini iddia eder. aslına bakarsak joker amansız bir suçludur.

şuraya da sicilini bırakalım.

mass murder (including child murder) /toplu cinayet (çocuk cinayeti de dahil)
terrorism (terörizm)
high treason ( vatana/devlete ihanet)
ımpersonation ( sahte kimlik, birinin kimliğine bürünme)
theft (hırsızlık)
rape (tecavüz)
abuse (suistimal etme, kötüye kullanma)
torture (işkence)
animal cruelty (hayvanlara canilik)
enslavement (köle kullanımı ya da satışı)
smuggling (kaçakçılık)
snuff filming (vahşet ögeleri içeren cinsel görüntüler diyebiliriz. tam çevirisi var mı bilmiyorum snuff olayının.)
kidnapping (insan kaçırma)
vandalism (vandalizm)
pollution (çevre kirliliği. ki burada eko terörizm olmalıydı)
brainwashing (beyin yıkama)
weapons dealing (silah ticareti, terör örgütlerine falan da oldu bu.)
cannibalism (yamyamlık)
mass arson (büyük çaplı kundaklama fiili)
worldwide conspiracy (dünya çapında komplo *yıkım, suikast, sabotaj planı vs.*)
blackmail (şantaj)
stalking (rızasız takip)
breaking and entering (haneye tecavüz)
jailbreak (hapisten kaçma *ki tek de değil, suçluları da kaçırmıştı diye hatırlıyorum.* )
ıncrimination (haksız suçlama, bir suçla itham etme)
drug dealing (uyuşturucu ticareti)
forgery (evrakta sahtecilik)
fraud (kişisel kazanç uğruna aldatma, sahtekarlık)
sabotage (sabotaj)
attempted world domination (dünyayı kontrol etme denemesi)
countless other crimes and atrocities ( ve sayısız suç, vahşet)

yaa ama ponçiiik, o aslında toplumsal farkındalık yaratmak istiyorduuu, hem çok yakışıklııı...

her neyse, ilgili filmde güzel olan tek şey başta da yazdığım gibi joker-dent-batman çatışmalarıdır. güzel bir karakter yolculuğu işlenmiştir yine dent üzerinden. batman'in de sorumluluk bilinci her şey pahasına bir kez daha gözler önüne serilmiştir. joker karakteri, joker falan değildir.

adı as olsa, ne bileyim maça bacak olsa, kupa yedi olsa oturur bin sayfa yazı yazardım hakkında. kendisine tarot falı bile bakardım. ama gel gör ki, işler hiç öyle değil.
devamını gör...

zaman zaman gözyaşları ile, zaman zaman isyan ederek çok zor izlediğim, mutlaka izlenmesi gereken gerçek hikayeden uyarlama bir dizi.

çocukların oyunculukları ayrıca müthiş.

--! spoiler !--

işi adaleti sağlamak olan insanlar tarafından adaletsizce ve tamamen uydurma bir hikaye ile ellerinde delil bile olmadan yargılanıp hem kendilerinin hem de ailelerinin hayatları karartılan 5 çocuğun çok acı hikayesi.
en acısı da kendi uydurdukları hikayeye (mantık olarak oturmayan kısımlar var diye olay akışını bile değiştirecek kadar gözleri kararmış olmaktan bahsediyorum burada) bu kadar delice bağlanıp, sonra inanmaları. buna çok zor tahammül ettim ben.

--! spoiler !--
devamını gör...

bilmek için. anlayabilmek için. eğer okumuyor, düşünmüyor ve sorgulamıyorsam ben neden varım?
devamını gör...

kuşlarda gözyaşı bezi yani lachyrmal gland bulunmaz. bu sebebten kuşların hiçbiri ağlayıp gözyaşı dökemez. gözlerinin nemli kalmasını sağlayan ise "üçüncü göz kapağı" olarak da bilinen göz nemlendirici/kırpıcı zardır.
devamını gör...

tanımlarını okumaktan keyif aldığım, gündem takipçisi yazarımız.
o yazsın biz takipteyiz. *
devamını gör...

genellikle iş görüşmelerinde sorulan gıcık soru.

(bkz: işkur önü)
devamını gör...

bazıları tam bu saatlerde, gecenin sessizliğinde çalışmayı seven insan tiplerindendirler. mesela ben...
devamını gör...

bu kelimenin tdk'ye göre doğru yazımı için:
(bkz: nümismatik)
devamını gör...

(bkz: ali teoman)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ilk kitabı gizli kalmış bir istanbul masalı kitabını nurten ay adıyla yazmış. ve bu kitabıyla haldun taner öykü ödülüne layık görülmüştür. yazar, 16 yıl sonra kimliğini ifşa ederken jürinin eserleri değerlendirirken adaletli olup olmadığını test etmek istediğini söyler.
haber kaynağı
devamını gör...

bu hafta brezilya’da uygulanmaya başlanmış, türkiye’de de uygulanmasını bekleyen ve dillendiren ekonomistler vardır. saçmadır. kişinin bankadaki belirli bir mevduatının bilmem yüzde kaçına vergi getirilir. insanlar da parasını alır yastık altına koyar, ekonomi çarkında nakit akışı eksilir, hırsızlara da gün doğar.
devamını gör...

çırılçıplağız sevişeceğiz hâlâ bir şeyler kanıtlamaya çalışıyor, sen beni ne sandın filan diyor. toplum öyle girmiş ki kafasına sadece onunla değil bütün toplumla sevişiyorsunuz sex sırasında.
devamını gör...

bundan bize ne olması¿ toplumsal normlara uygun görünmeyen ilişki olsa da hukuki açıdan hiçbir sakıncası olmadığından tek kelime etmeye hakkımız olmayan durumdur. başkalarının mutluluğunu, uygunluğunu konuşacak kadar vakit harcamayalım, bizler de mutlu olmaya bakalım. *
devamını gör...

simbiyotik mi ki sürekli yapışık yaşasın? kim sizi böyle her dakika kendine bağlıyorsa hemen oradan uzaklaşın.
devamını gör...

sözlüğe ilk geldiğimden beri yaptığımdır. çok güzeldir. deneyinizdir.
devamını gör...

cb. erdoğan'ın uzay programına dair açıklaması. şu an cnn ve bilimum kanallarda canlı olarak konuşuyor.

bu arada (bkz: göbeklitepe yakınlarında bulunan monolit)'i de arka fonda gösterdiler. belli ki monolit bu açıklama için konulmuş.

edit: detaylar için
devamını gör...

anneannem.*hayatta olmasa da benim için köy o demek. onun vefatından sonra köye hiç gidemedim. anneannemi orada yaşıyor bilmek ve öyle özlemek işime geliyor. mabel matiz'in sarmaşık şarkısı beni onunla geçen zamanlara götürüyor. seneye memlekete temelli göçeceğim, orada beni bekleyen 5 yıl öncesinden bir yas var. *

kuş uçmaz kervan geçmez kerbela
sana kolay gitmek, kalmak güçbela
yırtıldık kağıt gibi ortadan
satırlar sende, ben beyaz boşluklar"
devamını gör...

efenim bir keresinde 20 kişilik bir uçak ile rigga'dan polonya'ya uçmaya niyetlenmiştim.
gri, puslu ve yağışlı bir hava vardı. 20 kişilik yolcu grubu olarak uçuşun iptal olacağını düşünürken, kule izin verdi ve kalktık.
efenim o nasıl kalkış, rüzgar sağdan vuruyor bizi sola atıyor, soldan vuruyor sağa atıyor, bildiğin havada yuvarlanıyoruz.
yolculuğun nasıl bittiği ile alakalı bir malumatım halen yok, inanın hatırlamıyorum.

siz siz olun evin salonundan küçük uçaklara binmeyin.
devamını gör...

10.
bu son, dedi. defteri, kalemi bir kenara attı. titreyen elleri ile kağıdı aldı, bir filtre koydu önce içine, paketteki tütünü nazikçe birbirinden ayırdı, ince düz bir çizgi haline getirene dek düzeltti sonra. kağıdı itina ile rula haline getirdi.
sabah olmak üzereydi gökyüzündeki karanlık yerini hafif bir aydınlığa bırakıyordu. yavaş yavaş uyanacaktı şehir birazdan. kalabalık evlerde çatal, kaşık sesleri ile bağrışlar dolacaktı.
uzun zamandır düşünüyordu bunu. içinde bir yerde bir istek vardı ama bir türlü kabul etmiyordu. kalabalıklardan kaçıyor, kaçtığı sokakları arıyordu bir yanı da.
bir an düştü aklına. eskiden henüz bu kadar kabuk bağlamadan önceki kendinden bir an.
.....
gülüşü güzel yanındaydı. mayıs ayının tatlı sıcaklığı arada bir esen bir rüzgarla birleşip serin bir his bırakıyordu insanın teninde.

- duyuyor musun? evlerden dolup taşan sesleri. dinle. bak, bak şu karşıdaki eve. minik çocuk birazdan kıyameti koparacak. muhtemelen annesinden yemek öncesi bir çikolata istiyor. kadın dönüp içeriye yolluyor. o tekrar geliyor. sabrı az kaldı, hissediyorum birazdan velveleye verecek ortalığı.
aynı anda bir çığlık ve bağıran çocuk sesi doluyor sokağa.
- nasıl anladın?
- çünkü ilk öğrendiğimiz şey bu. dikkat çekmek istiyorsak sesimiz daha gür çıkmalı.
gülüyor sonra.
-felsefe yapmıyorum ya takılıyorum sana. hemen her oturuşumuzda kadın bu saatlerde yemek hazırlıyor. acele ile bir şeyler yaparken arkasında beliren çocuğu oyalıyor. en sonunda yaramaz koyveriyor çığlığı.
- ben hiç bağırmazdım biliyor musun? hatta çoğu zaman istemezdim bile. ne verirlerse o. olmayınca en fazla küser, otururdum bir kenarda.
uzanıyor. öpüyor yanağımdan sonra.
- biliyorum. sen istersin ama istemeyi bile hak görmezsin kendine. hayat ne sunduysa, o. tutup alsan başkasının gibi gelir. bir yanın ister ama beklersin. bak gördüm, geldim. sen konuşmadın ama ben bildim.
.....
bilmişti. yaralarımı da görmüştü. sarmıştı minik ellerinle. evin sesi olmuştu. kahkahaları çınlatmıştı her bir köşeyi. boktan hayatımın rengi olmuştu. her rengi. bir yanı başıbozuktu, kolay öfkelenir küfürleri savururdu ortalığa. bir yanı merhametliydi, sarıp sarmalardı acıyanları. bir yanı şehvetliydi, yakardı. çoktu. çok fazla hissediyordu onunla.

şimdi hissetmiyordu...

....
yazdıklarını okudu. kağıdın üzerine kocaman bir çizik attı. yine olmadı, dedi. mutlu hissetmiyorsan mutlu yazamıyorsun. hüznü hissetmiyorsan acıyı da veremiyorsun. yaşamıyorsan öykü de anlatamıyorsun.
devamını gör...

kütüphaneden alıp okuduğuma bin pişman olduğum kitap. şu an tanpınar'ın (bkz: huzur (kitap)) romanını okurken bunu daha derinden hissediyorum. mutlaka edinip, tekrar sayfalarıyla haşır neşir olmam, hayatıma dahil etmem gerekiyor bu eseri. bir dostu özler gibi üç senedir bu kitabı özlüyorum.

karakterlerin tahlilleri, olay örgüsü, ruhsal betimlemeler çok şaşırtıcı ve çekici kitapta. tanpınar'ın kaleminin kendine has bir rayihası var. bir kaldırım, bir sokak, bir his ile ilgili betimlemeleri ve benzetmeleri beni şaşkına çeviriyor. saatleri ayarlama enstitüsü derinden derine hicveden ve bunu çok iyi başaran bir eser. hayri irdal'ın inancı -belki de inandırma inancı- ile halit ayarcı'nın dönüşümüne şahitlik etmek beni etkiledi. kendisinin dahi inanmadığı bir şeyle ilgili başkalarını ikna eder vaziyete gelmesi hayli ilgi çekici. tabii bu sırada bolca absürd öğeler barındırıyor kitap, zannımca bunlar da aslında birer eleştiri olarak romanda yer bulmuşlar.

tanpınar'ın insanı şaşkınlığa sürükleyecek kadar etkileyici cümleleri var kitapta. üslup etkileyici fakat adını koyamadığım bir şey var tanpınar'ın kaleminde, o şey bu eserde de mevcut. sanki kitap okunsun diye değil var olması gerekliliğinden dolayı varmış gibi. tanpınar'ı okudukça belki o şey de ifade edebileceğim bir forma kavuşur.

--- alıntı ---

şu hakikati bana kendi hayatım öğretti: insanoğlu insanoğlunun cehennemidir. bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık, yüzlerce vaziyet vardır. fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz.

--- alıntı ---
devamını gör...

devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim