düşündüklerimizi kendimize saklıyoruz. filozof olacak yaşta gelin, anne, eş falan oluyoruz. ne bileyim işte çocuk bak, yemek yap, ev temizle vsvs daha cazip. kim bunları bırakıp filozof olmak ister ki? püfff.
devamını gör...

yunan mitolojisinde zafer tanrıçasıdır.roma mitolojisindeki karşılığı victoriadır. (ingilizce victory zafer demektir.)
adına yapılmış bir kadırganın pruvasındaki kanatlı zafer heykeli veya samothraki nikesi (semadirek zaferi) paristeki louvre müzesinde sergilenmektedir.

edit: nikolaos,nicholas,nicola,nico,veronica gibi isimler burdan gelmektedir, galip anlamında. bizde ise utku ismi bu karşılığı buluyor.
devamını gör...

forumsal tanımlarıyla, tanım sonuna nokta yerine random koymalarıyla, garip başlıklarıyla beni modluktan soğutan yazar.
devamını gör...

kendime yediremiyorum* yoksa kitabını yazabilirdim.
devamını gör...

eksik
10 metrekarelik hapishanenizden çıkıp birtakım hislerden veya yalnızca manevi acılardan kaçmak için yürümeye karar veriyorsunuz. birkaç yüz metre ötedeki bir banka oturuyor, gelip geçen insan yığınlarına bakıyorsunuz, soğuk. sürekli gidip gelen tramvaylar raylarından ayrılıp yığınları ezip geçiyor. tanıdık bir ses duyduğunuzu sanıyorsunuz, oysa yalnızca hayal dünyanızdan gelen gaipten bir ses olduğunu fark ediyorsunuz. kalan altı dalınızdan birini feda edip yakıyor, yalınayaklarıyla ve acı dolu gözleriyle etrafa bakan tartıcı çocuğu görmezden gelmek istiyorsunuz, halbuki dakikalardır gözlerine kilitlenmiş bir vaziyettesiniz. yalınayaklı çocuk, tartısı ve acı dolu gözlerini başka bir tramvay durağına götürüyor, ardından seyrediyorsunuz. tam aksi yöne gitmek için ayağa kalkıyor, bir vakitler sizi en derinden yaralayan bir şarkıyı mırıldanarak sakince yürümeye başlıyorsunuz. sakinlik mutsuzluğunuzu anbean, katbekat arttırıyor, dindirmek için bir sigara yakıyorsunuz. bu kez girmeniz gereken sokağın başındaki konteynırın yanında çöpü karıştıran bir kedi ve yaşlı bir kadın görüyorsunuz, hemen birkaç adım ötedeyse evini market arabasına sığdıran, aylardır orada yokluğunu sürdüren evsiz adamı. bu kez utancınızdan hiçbirinin sisli gözlerine aldırış etmiyorsunuz. bir hışımla hapishanenize kendi rızanızla geri dönüyorsunuz. şimdi ise hem kendinizle hem de adeta sizden kendilerini yıkmanızı talep eden dört duvarla başbaşa kalıyorsunuz. dört duvarın her birinde yaşamınızın ayrı bir anısını görüyorsunuz. o anıları yaşatmak istemiyor, aksine yok etmek istiyorsunuz. herkes zihinde mutlu anılar kalır diyor, bunun kocaman bir yalan olduğunu biliyorsunuz. yılların yükünü paslı ayaklarında saklayan sandalyenize oturuyorsunuz, hapishane dışarıdan daha soğuk, çünkü kendinizle başbaşasınız. yine sigara yakıyorsunuz. bu kez acı ve sisli gözler yok, sadece siz varsınız. zihninde yalandan birkaç mutluluk verici anı kurguluyorsunuz. hayal dünyanızın artık sizi tatmin etmediği gerçeğiyle yüzleşiyorsunuz. sigaranızı söndürüp hakikatten daha fazla kopmak için zulanızı kontrol ediyorsunuz. birkaç gün öncesinden kalan tütünle karışık maddeyi hazırlıyorsunuz. birkaç nefes sonra artık onun da vâdesinin dolduğunu anlıyorsunuz. usulca olduğunuz yerde saatlerce oturup ümitsizce zamanın geçmesini bekliyorsunuz. birden kalp atışınız hızlanıyor, işte o an geldi diyorsunuz, yanılıyorsunuz. sizi gittikçe dibe çeken binanın temellerine karşı koyup yatağınıza giriyorsunuz. bu kez uyuyacağım umuduyla gözlerinizi hayattan koparıyorsunuz. zihninizde aynı anda binlerce kişi konuşuyor, siz yalnızca birini dinlemek istiyorsunuz, yapamıyorsunuz. zaman düpedüz geriye doğru akıyor. bir önceki günü, bir önceki ayı, bir önceki yılı, doğduğunuz anı düşünüyorsunuz. en masum, en savunmasız, en katlanılmaz olduğunuz an. şimdi zaman olağan akışına geçiyor. hepsinin en'leri geride kaldı, artık masum, savunmasız ve katlanılmaz değilsiniz. gözlerinizi hayata geri çağırıyorsunuz. karşınızda hiç tanımadığınız soluk yüzlü biri beliriyor aniden, kalp atışınız daha da hızlanıyor, sebebinin korku değil heyecan olduğunu biliyorsunuz. belki de yıllardır beklediğiniz o an bu kez gerçekten gelmiştir diyor zihninizdeki binlerce sesten biri. soluk yüzlü yok olunca bir düş olduğunu anlıyorsunuz. uzun zamandır düş görmüyor, nadirattan gördükleriniz de rehberinizdeki ölü numaralar veya ölümü hatırlatan diğer nesneler. uyuyamayacağınızı anlayınca bu defa zulanızda daha işe yarar bir şeyler arıyorsunuz. aradığınız şeyi buluyor ve kolunuzda ufak bir acıyla yatağa geri dönüyorsunuz. tavan size doğru yaklaşıyor, gökyüzünü görüyorsunuz. gözünüzden nedensiz bir yaş akıyor. silmek için elini götürdüğünüzde kolunuzda bir ağırlık hissediyorsunuz. elinizdeki kimden yadigar olduğunu bilmediğiniz bir 7,65'liği fark ediyorsunuz. işte o an sizi tekrar en masum, en savunmasız, en katlanılmaz olduğunuz güne götürüyor. namluyu şakağınıza dayayıp tetiği çekiyorsunuz. uyandığınızda kendinizi sandalyede sallanır bir vaziyette sol elinizin parmakları arasında bir sigarayla buluyorsunuz. tezgah hiç olmadığı kadar düzenli. üzerine düşünmeden terasa çıkıyorsunuz. 10 yıl önce çatı tahtasına bağladığınız muntazam ipi görüyorsunuz. şaşkınlığınız karşısında sakin kalıyorsunuz. sandalyeyi mutfaktan getirip terasın kapısını kilitliyorsunuz. telefonunuz cebinizde, birileri arıyor, aldırış etmiyorsunuz, birileri kapı ardından sizi seyrediyor ve adınızı haykırıyor, aldırış etmiyorsunuz, çatı üzerinize çökmek üzere, aldırış etmiyorsunuz. gözler ve sesler arasında zihninizdeki o bir sesi bu kez dinlemeyi başarıp yavaşça sandalyenin üstüne çıkıyorsunuz. son dileğinizi aklınıza yazıyor, hiçbir yerde aradığınızı bulamayacağınızı bilerek kendinizi boşluğa teslim ediyorsunuz. hâlâ soğuk.
devamını gör...

serpme kahvaltı
starbucks
netflix
bitcoin
stanley termos
devamını gör...

yağmur sonrası toprak kokusu, bana ölümü hatırlatır değişik bir huzur verir.. bir insan ölümü özlememeli be biz ne hale geldik.
ukde sahibi la bocca della verita
devamını gör...

ümit yaşar oğuzcan şiiridir.

ayrılık diye bir şey yok.
bu bizim yalanımız.
sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
şimdi neredesin? ne yapıyorsun?

güneş çoktan doğdu.
uyanmış olmalısın.
saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
öyleyse ayrılmadık.
sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.

zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.
önce beklemekten.
ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan.
ikisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın.

bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar,
sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini...
zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını,
kanunlara saygı göstermesini,
insanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.

ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.
ya o? ya o?
insanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat,
çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor,
saadet bekliyor yaşamaktan.

zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık.
aradıklarının çoğunu bulamamış,
beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak
göçüp gidiyor bu dünyadan.

işte yaşamak maceramız bu.
yaşarken beklemek, beklerken yaşamak
ve yaşayıp beklerken ölmek!

özleme bir diyeceğim yok.
o kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası.
o nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı.
o tek güzel yönü bekleyişlerimizin.

insanlığımız özleyişlerimizle alımlı,
yaşantımız özlemlerle güzel.
özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.
bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem.
bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.

verdiğin bütün acılara dayanıyorsam;
seni özlediğim içindir.
beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni;
seni özlediğim içindir.
yaşıyorsam; içimde umut varsa,
yine seni özlediğim içindir.

seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!
devamını gör...

bir kimsenin gizli yazılarını yazan veya bütün gizli işlerini paylaştığı kişi.
devamını gör...

pötibör bisküvinin sütle ıslatılarak yapıldığı fakir işi pasta. tadı nice cheesecaklere taş çıkarır niteliktedir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

venüs'te bir gün bir yıldan uzun sürmekteymis. kendi etrafındaki tam turunu 243 gunde, gunes etrafindaki tam turunu ise 228 gunde tamamlamaktaymis.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

herkes ömrünün bir döneminde meriç olmuştur demek istediğim yayın.
hangimiz ergen hallerimizde, karşı cinsi etkilemek için abuk sabuk rollere bürünmedik ki*
devamını gör...

seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum.

nazım hikmet
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yukarıdaki tanımda belirtildiği üzere ortamda duvara asılı bisiklet varsa, klasik müzik çalıyorsa, charlie chaplin ya da marilyn monroe posteri arzı endam ediyorsa başlığa cuk oturan mekandır.
masaya oturur oturmaz padişah fermanı gibi menü defteri önünüze geliyorsa ve garson nezaket üstü bir samimiyet sergiliyorsa geçmiş olsun, hesap ödeme vakti konkordato ilan edebilirsiniz.
devamını gör...

budist felsefenin kurucusu. (budizm'in kurucusu.) prens sidarta veya śākyamuni (sakya kabilesinden gelen bilge) de denmektedir kendisine. lakin biz onu buda olarak biliriz. ki sanskritçe "uyanmış kişi" manasına gelir buda.
devamını gör...

görünce şaşırdım ve mutlu oldum. çok güzel düşünülmüş. o zaman 23 nisan kutlu, mutlu olsun. (konfeti emojisi)
devamını gör...

“oysa benim ruhumda savaş var.
durmadan ölüyor içimdeki insanlar.”

-william shakespeare
devamını gör...

melting allah belayı vermeye, şaşı bak şaşırdım ama yine de anlamadım. koysana kedi kitap el ayak da ne olduğunu bilelim, puh..
vertigom azdı, fotoğrafa bak!

bunu örnek al!

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu fotoğraf ankara'da çekildi, benim aklımla dalga mı geçiyorsunuz?
şakaysa hiç komik değil, ciddiyse çok komik.....
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim