bilgi, bireyin kendisini ve algıladıklarını zihninde işlemesine verilen süreç. bu yazıda bilginin işlenişine dair temel kavramlar olan veri, enformasyon, bilgi ve bilgelik kavramlarına değineceğiz. böylece "elimdeki veriler doğrultusunda" ifadesinin yanlış kullanımına da değiniriz hem. tarih, bilişim, matematik, istatistik gibi birçok alanda kullanılan ve kabul gören temel işleyişe gelelim.

1-) veri
veri, ham gerçekler yığınıdır.
ölçüm, gözlem, araştırma, deney, sayım gibi yöntemlerle elimize geçen sayı, rakam, simge, harf, metin, sözcük, resim gibi ham gerçeklerdir. hiçbir işleme tabii tutulmadıklarından, var olan ham halleriyle de pek bir anlam ifade etmezler. zaman zaman kullanılamaz halde elde edilebilirler. bazı veri örnekleri;

* ***06 - 07 - 08 - 09
01 - 13 - 14 - 12 - 16
34 - 10 - 15 - 14 - 18
*plaka
*derece


2-) enformasyon
verinin anlamlı ve kullanılabilir formudur. veriler hesaplama, özetleme, sınıflandırma, gruplandırma, analiz, sentez gibi işlemlerden sonra enformasyona dönüşür. verilerin hangi amaca hizmet edeceği, nasıl değerlendirileceği işlemidir. bilginin sürdürülebilirliği için de önemli bir aşamadır, sonraki değişimler için de salt olarak kullanılabilir. veriyle karıştırılan temel noktası da budur zaten. yukarıdaki örnekten gidersek;

h. durumu* 6 şubat - 7 şubat - 8 şubat - 9 şubat
adana -..........13°c...-...14°c...-...12 °c...-...16°c
istanbul -.......10°c...-...15°c...- ...14°c...-... 18°c

3-) bilgi
bilgi, enformasyonun rasyonel biçimde akıl süzgecinden geçmesi, yorumlanması ve kullanılmasıyla ortaya çıkmaktadır. farklı kişi tarafından algılandığından, herkesin algısı ve tecrübesi farklı olduğundan dolayı subjektif bir konudur. örtük ve açık olmak üzere iki grupta incelenir.

a-) açık bilgi
yazılı veya sözlü olarak kolayca aktarılabilen, çoğunlukla kesin olan bilgi. yine yukarıdaki örnekten gidecek olursak, bir ülkenin başkenti, bir ilin plaka kodu gibi bilgiler bu grupta incelenir.
b-) örtük bilgi
1958 yılında michael polanyi'nin septisizm ışığında kesin bilgi kavramına tepkiselliği neticesinde ortaya çıkmış ve sistematik incelemesi yapılmış bilgi türüdür. insanın tecrübeleri ve algı farkı burada devreye girer. bireyin zihninde bulunan, aktarılması zor ve büyük oranda deneyime dayalıdır. yukarıdaki örnek üzerinden gidecek olursak, verilmiş herhangi bir değerin sıcak mı soğuk mu olduğunun kişinin yaşantısı ve algısı ile alakalı olması durumu dersek yanılmış olmayız.

4-) bilgelik
refleks haline gelmiş bilgidir. doğru - yanlış, iyi - kötü ayrımı yapabilmemizi sağlar. yine yukarıda bahsi geçen örtük bilgi ile örtüşen bu durum, neticesinde bizim tüm bu yolculuğun ardından vereceğimiz kararları da yönetir. artık var olanın idrak edilmesi neticesinde, olanın nasıl daha iyi olacağına ya da olmayanın keşfine dair bir arayış ve yol haritası çıkarılmasının kaynağıdır.
devamını gör...

şeyh sadi-i şirazi, fars şâir ve islam âlimi.

bazı alıntılar ;

"insanlarla münasebetin ateşle münasebetin gibi olsun. çok uzaklaşma donarsın; çok yaklaşma yanarsın"


iki göz; allahü teâlânın kudret ve san'atını görmek içindir. eşin dostun ayıbını görmek için değildir."

sözünü tartmayan, cevabından incinir"

"ne kadar okursan oku , bilgine yakışır şekilde davranmıyosan cahilsin demektir."


"sevgisiz bakınca yusuf bile çirkindir.
devamını gör...

burhan altıntop
devamını gör...

bir nuri bilge ceylan filmi. görüntülü roman gibidir. alt metni diyalogları enfestir. hele bir muhtar sahnesi vardır ki evin içinde oturuyor gibi hissedersiniz. --! spoiler !--

son sahne morg sahnesi inanılmaz güzeldir. çocuğun ayağına gelen topu hayata karışarak havaya doğru vurması mükemmeldi hayat devam ediyor tasviri ancak bu kadar başarılı işlenirdi.

--! spoiler !--
devamını gör...

çaylakları ikinci sınıf vatandaş olarak gören sözlüktür.
çaylakların beğeni yapamaması, başlık açamaması gibi yaptırımları var.
beğeni yapsın, gelmiş sözlüğe yeni, başlıklarda gezinirken, ay ne güzel yazmışlar dediği entry beğeni, yıldız veremiyor.
sorarım size ne etti bu çaylaklar size de elinden beğeni hakkını aldınız
devamını gör...

sağlığımın iyi olması. hiç bir şey sağlık kadar önemli değil.
devamını gör...

devamını gör...

mayonez.
birde, niye aklına gelmiş onu merak ettim.
yumurta sıvıyağ falan ne alaka.
her yemek onsuz da yeniyor.
birde kalorisi yüksek.
yani külliyen zarar, sadece para düşmanı
hem sevmiyorum hem zararlı geliyor ama çocuklar seviyor diye almak sorundayım.
al işte gene bitti, işin yoksa yeniden al.
kim icat etti şunu ya.
devamını gör...

müzik dinlemeye dair hatırladığım ilk anım çok küçükken televizyondan dinlediğim bir şarkının dinlerken beni hüzünlendirip ağlatması. ne dinlediğimi hatırlamıyorum ama neler  hissettirdiğini hâlâ  anımsıyorum. o günden bu yana müzik dinlemek hayatımın bir parçası oldu. yürürken, koşarken, metroda, yolculuklarda ve uyumadan önce sürekli müzik dinliyorum. dışarı çıkacağım zaman yanıma kesinlikle kulaklık alırım. bana acı çektirdiği için bir çok kez bıraktım ama bu süreler çok uzun süreli olamadı.

sadece bana bir şeyler hissettiren şarkıları tekrar tekrar dinleyebiliyorum. bunlarda genelde hüzünlü şarkılar oluyor. eğlenceli şarkıları genelde birden fazla kez dinleyemiyorum. müziği hüzünlüyken yada hüzünlü olmak için dinliyorum daha çok.

bir şarkıyı tekrar tekrar  o şarkıyı tüketene kadar, artık o şarkı bana bir şey hissettirmeyene kadar dinliyorum. dinlediğim şarkıyla birlikte birazda kendimi tüketiyorum galiba.

yazımı gecenin bu saatinde dinlemeyi en çok sevdiğim parça ile bitirmek istiyorum.
fikret kızılok - gecenin üçünde
devamını gör...

"bir gün bu ülkenin başucuna bir not yanağına da bir öpücük kondurup gideceğim. çok tatlı uyuyordun uyandırmaya kıyamadım diyeceğim."

"hayalim; küçük bir çocuğa ‘ne kadar seviyorsun' dediğinde, açıp elini iki yana ‘işte bu kadar' derkenki o masum sevgiyi bulmaktı."

"aynı kağıdın arka ve on yüzleri gibiyiz. sonsuza dek beraber; ama hiçbir zaman birbirlerini görmeyen."
devamını gör...

dış güçler, fetö, büyük oyun.
devamını gör...

gece gece aklıma düşen ve acıyan kolumla * şu güzide tanımı girmeme sebebiyet veren yaşlı adam çekiciliği.

o duruş, o bakış, o karizma... bir salon beyefendiliği, bir serserilik... sormayın gitsin. bayılıyorum o profil fotoğrafına. o adam babam ya da dedem olsa keşke, genlerimiz benzese de kendisi kadar havam olsa.

deli oluyorum ulan! mikemmel! *
*

gene mi geldiniz editi: oğlum adamın yüzü gülsün diye yaptık, kasmayın bu kadar aklınıza qurban ya.
devamını gör...

uyandığında hava hala karanlık olduğu için sağı solu devirmek, ayak parmağını çarpmak.
biraz önce deneyimledim can yakıyor, tat kaçırıyor.
devamını gör...

her sabah can ataklı'yı dinlemeden güne başlayamam.
sabah duşundan daha soğuktur.
sabah kahvesinden çok daha serttir.
özellikle abdülkadir selvi ve ahmet hakan gibi omurgasız kalemlerin yazılarına yaptığı yorumlar tadından yenmez.
tele 1'in akşam yayınlanan siyasi programları yorucu ve yıpratıcıdır, iç karartır.
yandaş medyadan temsilci çağırmadıkları için çok sıkıcı olmasının yanında hiç komik olmuyor.
devamını gör...

hele şu süreçte insanlar işsizlikten kırılırken gayet doğal. işsizlik azaldı deniyor, diyenlere gelsin bu haber.


şanlıurfa'da 100 kişi için verilen ilana 7 bin 53 kişi başvurdu. rekor sayılacak başvuru sonrası işe alınacaklar kurayla seçildi.

--- alıntı ---

cumhuriyet gazetesi'nin birinci sayfasında yer alan habere göre, iki gün içerisinde 7 bin 53 kişi iş başvurusunda bulundu. rekor sayılacak başvuru sonrası işe alınacaklar kurayla seçildi.

--- alıntı ---

buradan
devamını gör...

yok edilmesi gereken bir haftadır. vizeler olmamalı, finallere de lüzum yok. avrupai sistem örnek alınmalı ve dönem sonu bir sınav olmalı, eğer geçemezsen makeup exam dediğimiz bütünleme sınavı olmalı.

arada ise "academic paper/the scientific paper/wissenschaftliche hausarbeit" verilmedir.
yani öğrenciler akademik makale veya kompozisyon tarzında yazılar yazmayı öğrenmeli.
devamını gör...

malum kitle.
devamını gör...

ne diyordu şükrü erbaş? şöyle diyordu: kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?*
bu söze ilk temas ettiğimde açıkçası çok sarsıcıydı benim için. yine bu geceye benzer bir gece yarısıydı, yalnızdım, sıkılıyor ve en kötüsü uyuyamıyordum da. durup bu sözün üzerine düşünmeye başladım. öyle ya düşünmek için biraz durmalı derler.*
evet, durup düşündüm. şimdiye kadar kimlerin derinliğini görebildim, en azından bir kez olsun? ya kim benim derinliğimi görebildi? peki derinlik dediği şey neydi erbaş’ın? en basit haliyle ben kendi derinliğimde hangi bastırılmış hisleri muhafaza ediyordum? benim derinliğimde ne vardı? bir insanın derinliğini görürsek ne olurduk, nesi olurduk? daha kötüsü, her şeyi geçip de ben en azından kendi derinliğimi görecek göze sahip miydim?

haklısınız. hiçbir soruya cevap veremedim. fakat bu, bu cümlenin bende yarattığı etkinin sebebini de açıklıyordu. sebebi buydu, buradaydı, bu kadardı işte: bu derinlik; çoğu zaman görülemeyen, anlaşılamayan, izah edilemeyen soru işaretleri barındıran bir düğümler yumağıydı. derinliğin içini/muhtevasını görmekten ziyade bize düşen derinliğin varlığını idrak edebilmekti. bize kalan orada bir derinlik olduğunun ayırdına varmaktı, hepsi bu. en korkağımız, en cimrimiz, en telaşlımız, en talihsizimiz, en yalnız en aşağılık ve en iyi hasletlere sahip diğerlerimiz. her birimiz kıymetli bir derinliğe sahip benlikleri taşıyorduk içimizde. ve sadece bunu bilmek birçok şeye yarıyordu aslında: çabucak yargılamanın, kınamanın, hor görmenin önüne geçebilirdi mesela bu farkındalık. karşımızdakinin içinde bulunduğu durumu hesap ederek sözlerimizi sarf etmemizi sağlayabilirdi.* bizi empati yapabilen, daha anlayışlı, daha iyi seven, daha güzel kollayan kimselere dönüştürebilirdi. iyi kimselere.

yine de belki bazımız o derinliği görmek mutluluğuna erişmiştir. hatta bazımızın derinliği de görülmüştür ki onlar bizden hayli mutlu olmalılar, böylesi insanlara sahip oldukları için. diğerlerimiz, ötekilerinde sadece bir derinlik olduğunun ayırdına vardıksa ne mutlu bize. ya da bu mesele bu kadar alengirli değildir de ben tüm bunları yine zorlayarak çıkarıp sözlüğe üfürüyorumdur? öyle ya her şeyin olabileceği saatler bunlar.

velhasılı şu cümleye vardım, tüm düşündüklerimin sonunda: ‘kim kimin derinliğinin ayırdına varabilir, hem hangi kavrayışla?’
bizi bir kavrayış sahibi kıl.
devamını gör...

eğer afyonlular adamsa bir daha o lokantaya kimse uğramaz, o 200 tl ye muhtaç olur o yaratık.
devamını gör...

yönetmenliğini galder gaztelu-urrutia'nın yaptığı ispanyol gerilim-korku karışımı 2019 yapımı bir filmdir. olaylar; her katında iki kişinin bulunduğu ve çok katlı bir hapishanede yaşanmaktadır. mahkumlar çoğunlukla kendi istekleri doğrultusunda burada kalmak isteyenlerden oluşmaktadır. gelen mahkumlara sevdikleri yemekler sorularak menüye eklenir, yanlarında en sevdikleri bir eşyayı getirmelerine de izin verilir. bu hapishanede bir ay içinde rastgale bir şekilde hem mahkumlar hem de katlar değişmektedir. katların ortasında boşluk olup bu boşluktan günde bir kez yemekler gelir, ama yemekler en üst kattan başlayarak aşağıya doğru iner. tahmin edeceğimiz gibi üst kattakiler istedikleri kadar yemeklerden yiyebiliyorken, aşağıya doğru "arta kalan" yemekler inmektedir. herkes kendine kadar yese bir sorun olmayacaktır fakat insanoğlu bunu düşünebilmekte midir??
....
başrol oyuncumuz goreng (iván massagué), sigarayı bırakmak ve buradan çıkınca sahip olacağı "diploma"nın hevesiyle başvurur ve sistemin nasıl çalıştığı hakkında en ufak fikri yoktur. "aldırma gönül aldırma" moduyla girdiği bu hapishaneden yata yata çıkamayacağını da acı bir şekilde anlayacaktır. oyuncumuz yanına; cervates’in donkişot romanını almıştır. şu garipsediğimiz, ıssız bir adaya düştüğümüzde yanımıza alacağımız şeylere, artık daha ciddi bakmam gerektiğini düşünmekteyim bu filmi izledikten sonra. başrolümüz, ilk uyandığı gün, oda arkadaşından ve sonraki günler kendi de yaşayarak sistemin nasıl çalıştığını öğrenmeye başlar. platformda zaman geçirdikçe ufaktan yusuf yusuflarla bezenmiş “ben olmuşum donkişot” modunda hissettim kendisini.

beyin yakan filmlerden birisidir zannımca. haksızlıklar ya da sınıf ayrımı konusu işlendiği iletilse de herkesin farklı yorumlaar çıkaracağı bir film. filmle ilgili yorumları hem filmi izlemeden önce, hem de izledikten sonra tekrar okudum. öneririm. henüz ikinci kez izleme cesaretinde bulunamadığım filmdir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim