yazarların dilemek istedikleri özürler
dileyecek hiçbir özrüm yok . ama beklediğim çok özür var.
devamını gör...
uzay tazısının yolculuğu
fena kitap değildir. bilim-kurgu standartlarında benim için ortalama bir değeri haiz. amma velâkin bilim-kurgu seven her insanın okumasında da fayda olduğunu düşünürüm. zira kurgu eserlerdeki farklılık ve yelpazenin genişliği okurun da sınırlarını genişletir. aynı zamanda eserler arasında yaptığınız karşılaştırma sonucunda, kafanızda hem kitaplar hem de yazarlar anlamında öncelikler listesi belirlersiniz. benim bu kitapla ilgili sıkıntılı bulduğum birkaç nokta var: bunlardan birincisi ana karakter seçimindeki özensizlik. bunu da en çok morton karakterinde görüyorsunuz. özensizlik derken kast etmek istediğim şu; yazar bir karaktere kendi içerisinde bir özgül ağırlık tanımış ve siz bu karakterle ilgili kafanızda bir şeyler kurgulayıp ona göre hareket etmeye başlamışsınız. işte o anda öyle bir şey yapıyor ki, kafanızdaki kurgu, hikâyenin akıcılığı ve tüm büyü bir anda ortadan kalkıyor. mevzuyu elbette ipucu vermemek için anlatmayacağım ama bu durum benim bir hayli canımı sıkmıştı.
bununla birlikte grosvenor karakteri üzerinde de yazarın bazı rötuşları yapmayı atladığını düşünüyorum. ille de neksiyoloji diyorsun. her daim neksiyoloji diyorsun amma velâkin adamı madara ediyorsun. o muamelelere can dayanmaz arkadaş. adama resmen sürpriz yumurta muamelesi yapılmış lakin o kısımda çok ustaca yapılmış diyemem. tahmin ediyorsunuz ama beklediğiniz şeyler olana kadar da tabiri caizse kafayı kırıyorsunuz. bana göre, karakterlerde ortaya çıkan özensizlik anlatım dili ve kurgu sayesinde dengeleniyor. yine de ne varsa eskilerde var dedirtecek bir kitaptır ve okunmasında fayda vardır.
bununla birlikte grosvenor karakteri üzerinde de yazarın bazı rötuşları yapmayı atladığını düşünüyorum. ille de neksiyoloji diyorsun. her daim neksiyoloji diyorsun amma velâkin adamı madara ediyorsun. o muamelelere can dayanmaz arkadaş. adama resmen sürpriz yumurta muamelesi yapılmış lakin o kısımda çok ustaca yapılmış diyemem. tahmin ediyorsunuz ama beklediğiniz şeyler olana kadar da tabiri caizse kafayı kırıyorsunuz. bana göre, karakterlerde ortaya çıkan özensizlik anlatım dili ve kurgu sayesinde dengeleniyor. yine de ne varsa eskilerde var dedirtecek bir kitaptır ve okunmasında fayda vardır.
devamını gör...
james horner
amerikalı besteci, orkestra şefi ve 100'den fazla film müziğinin* orkestratörüdür. koro ve elektronik unsurların entegrasyonu ve kelt müziği ile ilişkili motifleri sıkça kullanmasıyla bilinir.
bu adamın nasıl bir beyni nasıl bir hayal gücü vardı, merak etmemek imkansız. 2015 yılında aramızdan ayrılmıştır. böyle insanların artık üretmiyor olması gerçekten üzücü..*
favorim
bu adamın nasıl bir beyni nasıl bir hayal gücü vardı, merak etmemek imkansız. 2015 yılında aramızdan ayrılmıştır. böyle insanların artık üretmiyor olması gerçekten üzücü..*
favorim
devamını gör...
köşe yazarının meral akşener'i genelev patronuna benzetmesi
abd başkanına benzetebilirsin demiş de netenyahu'nun en çok destek aldığı ülke abd. abd, çocukların öldürülmesine ön ayak olmadı hiçbir zaman sanki.
israil'i kuru kuru kınamaktan başka bir şey yapamıyorlar. sonra da böyle arsız yorumlar yapıyorlar.
konunun taraflarından birisi kadın olunca, ona hemen bir o..pu iması yapmaktan geri kalmayanlar, israil'den daha mı iyi olduklarını sanıyorlar. çok ayıp ya. artık iyice şirazeleri kaydı.
israil'i kuru kuru kınamaktan başka bir şey yapamıyorlar. sonra da böyle arsız yorumlar yapıyorlar.
konunun taraflarından birisi kadın olunca, ona hemen bir o..pu iması yapmaktan geri kalmayanlar, israil'den daha mı iyi olduklarını sanıyorlar. çok ayıp ya. artık iyice şirazeleri kaydı.
devamını gör...
kafeine karşı bağışıklık kazanmak
şahsımın da dahil olduğu grup. kahve içtikten 5 dk sonra uykuya dalabilirim.
devamını gör...
köylü yazardan ironiler
canım sözlüğüm,
canım yazarlarım,
eksik olmayınız.
sayenizde, geçen haftaki birinciliğin çeki ile sipariş verdim.
çok sevdiğim trabzonlu gazeteci yazar şeref oğuz'dan
aşkı anlama kılavuzu-matematiksel bir model olarak.
sayenizde çok güzel bir kitabım oluyor.
iyi bakın kendinize değerlerinizle mutlu olun değerlerinizle mutlu edin.
canım yazarlarım,
eksik olmayınız.
sayenizde, geçen haftaki birinciliğin çeki ile sipariş verdim.
çok sevdiğim trabzonlu gazeteci yazar şeref oğuz'dan
aşkı anlama kılavuzu-matematiksel bir model olarak.
sayenizde çok güzel bir kitabım oluyor.
iyi bakın kendinize değerlerinizle mutlu olun değerlerinizle mutlu edin.
devamını gör...
kadın üniversitesi
gereksiz uygulamadir. japonya'da yapılıyor olması bu üniversitelerin mantıklı olduğu anlamına gelmiyor. norveç'te de olsa mantıksız olurdu. şöyle ki;
japon anayasasına göre kadın-erkek eşitliği var ancak olaya sosyolojik açıdan baktığımızda, budizm inancında, kadınlar her problemin kaynağı olarak görülmekte. hatta nirvana'ya ulaşabilmek için bir kadın önce erkeğe dönüşmelidir. kiz çocuklarınin erkeklerden daha farklı muamele gördükleri de söyleniyor.
3 yaşımdan beri erkekler ile birlikte okula gidiyorum. yani bu zamana kadar kötü ya da rahatsız edici bir şey yaşamadım. hatta sanırım sadece kızlar ile okusaydım kafayı yiyebilirdim.
edit: nikiforenko adlı değerli yazar bazı ilginç eklemelerde bulundu. ekstra bilgi olarak buraya da eklemek istedim. japonya'da budizm yaygın olsa da resmi din şintoizm olarak geçmekteymis. budizmin kutsal kitapları içerik itibariyle de birden fazlaymış ve benim bahsettiğim nirvana kısmı pitakalar'da yer alıyormuş. pitaka'da kullanılan dilin sembolik olduğunu, erkek ve kadından ziyade, benliğin çiftli yapısına gönderme yaptığından bahsetmistir.
japon anayasasına göre kadın-erkek eşitliği var ancak olaya sosyolojik açıdan baktığımızda, budizm inancında, kadınlar her problemin kaynağı olarak görülmekte. hatta nirvana'ya ulaşabilmek için bir kadın önce erkeğe dönüşmelidir. kiz çocuklarınin erkeklerden daha farklı muamele gördükleri de söyleniyor.
3 yaşımdan beri erkekler ile birlikte okula gidiyorum. yani bu zamana kadar kötü ya da rahatsız edici bir şey yaşamadım. hatta sanırım sadece kızlar ile okusaydım kafayı yiyebilirdim.
edit: nikiforenko adlı değerli yazar bazı ilginç eklemelerde bulundu. ekstra bilgi olarak buraya da eklemek istedim. japonya'da budizm yaygın olsa da resmi din şintoizm olarak geçmekteymis. budizmin kutsal kitapları içerik itibariyle de birden fazlaymış ve benim bahsettiğim nirvana kısmı pitakalar'da yer alıyormuş. pitaka'da kullanılan dilin sembolik olduğunu, erkek ve kadından ziyade, benliğin çiftli yapısına gönderme yaptığından bahsetmistir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının benzetildiği ünlüler
japon balığı.
devamını gör...
unutulmaz yeşilçam replikleri
“durun! siz evlenemezsiniz, çünkü kardeşsiniz!”
devamını gör...
bjartur
uzun ve akışkan tanımları ile bilinen kafa sözlük yazarı.
kendisi çok ön plana çıkmaz, bu onun tarzı sanıyorum.
girdiği her tanımı özenle okuduğumu bilmesini isterim.
kendisi çok ön plana çıkmaz, bu onun tarzı sanıyorum.
girdiği her tanımı özenle okuduğumu bilmesini isterim.
devamını gör...
geceye bir söz bırak
eminim sen de üzülmüşsündür ama benim saçlarım ağardı.
devamını gör...
risale-i nur
bediüzzaman'ın kitabı. öncelikle nurcu değilim bunu belirteyim; fakat kötü bir kitap değildir. bediüzzaman'ın yazdığı bu kitabın çoğunluk tarafından beğenilmemesinin sebebi; bediüzzaman bu kitapla sanki ayetleri ve hadisleri açıklamıyor gibi. yani bediüzzaman kitabında besmele ile ilgili bile uzun-uzun yazmış bir adam. yani imanı üstün bir adam, bu yüzden kendisini çoğunun anlayamayacağını düşünüyorum. ben de risale-i nur okumak istedim bir dönem, fakat kaldıramadım. herkesin kolay-kolay kaldırabileceğini de düşünmüyorum. besmele ile ilgili bile uzun-uzun yazan bediüzzaman'dan bahsediyoruz! bediüzzaman'ın gözünde, bismillahir-rahmanir-rahim demek, dünyalara bedeldir. biz bediüzzaman gibi düşünmedikten sonra, kitaplarını anlayamayacağız ve boş-boş, saçma sapan bir kitap! demekle yetineceğiz. fakat insafla soruyorum, bu kitabı kaçımız okudu? ya da kaçımız bu kitabı anlamaya çalışarak okudu. bir kitabı okurken anlamak için, yazar gibi düşünmek lazım. bir kitabı hata bulmak için, veya kötülemek için okursanız, o kitabı nasıl sevebilirsiniz ki? mümkün mü böyle bir şey? bakın, ben de risale-i nur okumuş biri değilim, fakat doğruya doğru. bu kitabı iman gözü ile okumak lazım diye düşünüyorum şahsen.
diğer bir nokta, bediüzzaman, risale-i nur kutsal kitaptır demedi. evvelâ; nurcu kardeşlerim de bediüzzaman'ın bunu demeye hakkının ve gücünün olmadığını gayet iyi biliyorlar. risale-i nur'un bir kutsal kitap mahiyetinde olmadığını da çok iyi biliyorlar. aksini savunmak kimsenin haddi değil zaten.
bediüzzaman'ın vahiy aldığını söylediğini iddia edenler, bediüzzaman okumamışlar. çünkü bediüzzaman okuyan, hem de okumayan, en azından birazcık araştıran bir insan onun böyle bir iddiada olmadığını bilir. bediüzzaman, risale-i nur'a muazzam diyebilir hem, belki öve-öve bitiremez, fakat bu, risale-i nur'un kutsal kitap olduğunu söylediğini göstermez. diğer bir husus ise, bana yazdırıldı meselesidir.
bediüzzaman, yaşarken de, yazdırıldı ifadesi dolayısıyla eleştirilmiş ve bu iddiaya şöyle cevap vermiştir;
elcevap: haşa, bin kere hâşâ... benim haddim değildir ki, o kerametleri benliğime mal edeyim. belki benim pek çok kusurlarımla beraber risâle-i nur ile îmân hizmetinde çalışmamıza bir ikram-ı ilahi ve o hizmetin makbuliyetine dair bereketten gelen bir emâreyi göstermek ve "ne ile yaşıyor, nasıl geçiniyor?" diyenlere karşı da, bereket-i ilâhiye bu hizmetimizi dünya maîşetine âlet etmeye mecbur etmiyor demektir. hem bu yazdığım hakîkatler benim fikrim, malım değil; belki herkesin kalbinin bir köşesinde bulunan bir lümme-i şeytânî ve vesveseci bulunduğu gibi, bir lümme-i ilhâm ve melekî bulunduğuna ehl-i hakîkat ve diyanetin hükümlerine binâen, benim kalbimde dahi herkes gibi, bâzen ihtiyarım haricinde ve fikrimin fevkinde hatrıma bir hakîkat hutur eder. yani, kur'ân'dan mânevî bir canibden bir nevî ilhâm hükmünde, bir güzel nükte ifhâm edilir, demektir.
ayrıca şöyle de cevap vermiştir;
yalnız eskiden beri ehl-i hakîkat mabeyninde carî ve üstâdına karşı fart-ı muhabbetten gelen fevkalhad hüsn-ü zanları ta'dil etmek ve nimet-i ilahiyeye karşı küfran ve inkâr etmemek niyetiyle, müceddidlik vazîfesi olabilir. fakat benim değil, risâle-i nur'undur. belki bu zamana bakan kur'ân'ın bir cilve-i hakîkatıdır. risâle-i nur onu temsil eder. ben neci oluyorum ki, kendim dâvâ edeyim.
diğer bir nokta, bediüzzaman, risale-i nur kutsal kitaptır demedi. evvelâ; nurcu kardeşlerim de bediüzzaman'ın bunu demeye hakkının ve gücünün olmadığını gayet iyi biliyorlar. risale-i nur'un bir kutsal kitap mahiyetinde olmadığını da çok iyi biliyorlar. aksini savunmak kimsenin haddi değil zaten.
bediüzzaman'ın vahiy aldığını söylediğini iddia edenler, bediüzzaman okumamışlar. çünkü bediüzzaman okuyan, hem de okumayan, en azından birazcık araştıran bir insan onun böyle bir iddiada olmadığını bilir. bediüzzaman, risale-i nur'a muazzam diyebilir hem, belki öve-öve bitiremez, fakat bu, risale-i nur'un kutsal kitap olduğunu söylediğini göstermez. diğer bir husus ise, bana yazdırıldı meselesidir.
bediüzzaman, yaşarken de, yazdırıldı ifadesi dolayısıyla eleştirilmiş ve bu iddiaya şöyle cevap vermiştir;
elcevap: haşa, bin kere hâşâ... benim haddim değildir ki, o kerametleri benliğime mal edeyim. belki benim pek çok kusurlarımla beraber risâle-i nur ile îmân hizmetinde çalışmamıza bir ikram-ı ilahi ve o hizmetin makbuliyetine dair bereketten gelen bir emâreyi göstermek ve "ne ile yaşıyor, nasıl geçiniyor?" diyenlere karşı da, bereket-i ilâhiye bu hizmetimizi dünya maîşetine âlet etmeye mecbur etmiyor demektir. hem bu yazdığım hakîkatler benim fikrim, malım değil; belki herkesin kalbinin bir köşesinde bulunan bir lümme-i şeytânî ve vesveseci bulunduğu gibi, bir lümme-i ilhâm ve melekî bulunduğuna ehl-i hakîkat ve diyanetin hükümlerine binâen, benim kalbimde dahi herkes gibi, bâzen ihtiyarım haricinde ve fikrimin fevkinde hatrıma bir hakîkat hutur eder. yani, kur'ân'dan mânevî bir canibden bir nevî ilhâm hükmünde, bir güzel nükte ifhâm edilir, demektir.
ayrıca şöyle de cevap vermiştir;
yalnız eskiden beri ehl-i hakîkat mabeyninde carî ve üstâdına karşı fart-ı muhabbetten gelen fevkalhad hüsn-ü zanları ta'dil etmek ve nimet-i ilahiyeye karşı küfran ve inkâr etmemek niyetiyle, müceddidlik vazîfesi olabilir. fakat benim değil, risâle-i nur'undur. belki bu zamana bakan kur'ân'ın bir cilve-i hakîkatıdır. risâle-i nur onu temsil eder. ben neci oluyorum ki, kendim dâvâ edeyim.
devamını gör...
incil
euangelos (müjde) kelimesinin arapça karşılığı. kanonik olanları matta, markos, luka ve yuhanna olmak üzere 4 tanedir. ama bu durum kiliseden kiliseye değişebilir. apokrif ve sahte inciller de mevcuttur (apokrif ve sahte tanımlarını karıştırmamak gerekir).
derlenmesi eski antlaşma'nın derlenmesine benzer. sözlü kilise geleneği ve yazılmış metinler bir araya getirilerek derlenmiştir.
geleneksel olarak matta, markos ve yuhanna incilleri havarilere atfedilse de, bu durum tam olarak böyle olmayabilir. zira derlenmiş olan incili bu havariler görememişlerdir. bu sebepten ötürü incil yazarı matta ile havari matta aynı kişi olmayabilir (cizvitlerden öğrendim).
apostolik kiliseler incil'de yer alan hikayeleri çoğunlukla sembolik olarak ele alırlar. mesela beytüllahim yıldızı gibi. ama protestanlar kiliseler literal olarak ele alırlar.
incillerin sıralaması matta, markos, luka, yuhanna olsa da, ilk yazılan incil markos incilidir.
luka incili ise bir amatör tarihçi (muhtemelen pavlus'un öğrencisi olan hekim luka) tarafından yazılmıştır. diğer incillere göre yazılış amacı biraz daha farklıdır. daha çok tarihi bir kayıt tutmak amacıyla yazılmıştır.
yuhanna incili ise "isa'nın sevdiği öğrenci" tarafından yazılmıştır. bu sebeple çoğunlukla yuhanna'ya atfedilse de, isa'nın başka bir öğrencisi tarafından yazılmış da olabilir.
incillerin yazımında, dönemin baskın kültürü olan grek kültürünün retorik sanatı bolca kullanılmıştır. bu sebeple metinlerde geçen olaylar çoğu zaman kronolojik bir biçimde geçmez.
bu durum da aslında hristiyanlık ve yahudilik'teki vahiy kavramının islam'dan farklı olduğunu da gösterir. islam'daki vahiy kavramında vahyedilen metin ilahi bir varlık tarafından kelimesi kelimesine yazdırılırken; yahudilik ve hristiyanlık inançlarında vahiy daha çok kişiye gelen tanrısal esinlemenin kişi tarafından kaleme alınması şeklindedir. bu durum yeni antlaşma'ya dahil olan vahiy kitabında gözlenebilir.
not: islam teolojisi hakkında çok bilgim yok. hata yapmış olabilirim. ayrıca hristiyanlık teolojisi hakkındaki tüm bilgilerim cizvitlerin öğrettiği şekilde. başka bir katolik kilisesi kolu veya başka bir kilise benim yazdıklarımdan farklı bir şekilde konuyu ele alıyor olabilir.
derlenmesi eski antlaşma'nın derlenmesine benzer. sözlü kilise geleneği ve yazılmış metinler bir araya getirilerek derlenmiştir.
geleneksel olarak matta, markos ve yuhanna incilleri havarilere atfedilse de, bu durum tam olarak böyle olmayabilir. zira derlenmiş olan incili bu havariler görememişlerdir. bu sebepten ötürü incil yazarı matta ile havari matta aynı kişi olmayabilir (cizvitlerden öğrendim).
apostolik kiliseler incil'de yer alan hikayeleri çoğunlukla sembolik olarak ele alırlar. mesela beytüllahim yıldızı gibi. ama protestanlar kiliseler literal olarak ele alırlar.
incillerin sıralaması matta, markos, luka, yuhanna olsa da, ilk yazılan incil markos incilidir.
luka incili ise bir amatör tarihçi (muhtemelen pavlus'un öğrencisi olan hekim luka) tarafından yazılmıştır. diğer incillere göre yazılış amacı biraz daha farklıdır. daha çok tarihi bir kayıt tutmak amacıyla yazılmıştır.
yuhanna incili ise "isa'nın sevdiği öğrenci" tarafından yazılmıştır. bu sebeple çoğunlukla yuhanna'ya atfedilse de, isa'nın başka bir öğrencisi tarafından yazılmış da olabilir.
incillerin yazımında, dönemin baskın kültürü olan grek kültürünün retorik sanatı bolca kullanılmıştır. bu sebeple metinlerde geçen olaylar çoğu zaman kronolojik bir biçimde geçmez.
bu durum da aslında hristiyanlık ve yahudilik'teki vahiy kavramının islam'dan farklı olduğunu da gösterir. islam'daki vahiy kavramında vahyedilen metin ilahi bir varlık tarafından kelimesi kelimesine yazdırılırken; yahudilik ve hristiyanlık inançlarında vahiy daha çok kişiye gelen tanrısal esinlemenin kişi tarafından kaleme alınması şeklindedir. bu durum yeni antlaşma'ya dahil olan vahiy kitabında gözlenebilir.
not: islam teolojisi hakkında çok bilgim yok. hata yapmış olabilirim. ayrıca hristiyanlık teolojisi hakkındaki tüm bilgilerim cizvitlerin öğrettiği şekilde. başka bir katolik kilisesi kolu veya başka bir kilise benim yazdıklarımdan farklı bir şekilde konuyu ele alıyor olabilir.
devamını gör...
anksiyete
diğer adı kaygı bozukluğu olan psikolojik rahatsızlıktır. içinden çıkılamadığı düşünülen durumlarda kalp atışlarını hızlandırır, elleri terletir ve bunun gibi birçok etkide bulunur.
devamını gör...
çok bilgili olmaktan dolayı dışlanmak
bilgi birikimi dediğiniz şey eğer ezberlediğiniz bilgilerse ve bunu karşı tarafın üzerine kusarak aktarıyorsanız bolca karşılaşacağınız dışlanmadır.
bilgiden ziyade artık onu kullanabilmek, üzerine yorum katabilmek önemli. yoksa tüm bilgiler bir tık uzağımızda.
bilgiden ziyade artık onu kullanabilmek, üzerine yorum katabilmek önemli. yoksa tüm bilgiler bir tık uzağımızda.
devamını gör...
elmalı davası avukatının yürek burkan açıklaması
haberi okurken gözlerime ve akan yaşlarına hakim olamıyorum. çocuğum yok ama bu çocukların yaşlarına yakın yeğenlerim var biri erkek biri kız. biz ayaklarına taş değmesin diyerek büyümelerine eşlik ederken, bu çocuklar neden bütün bunları yaşamak zorunda kaldı? eğer bir tanrı inancınız var ise, şimdi ve şu an bu başlığın ardında bırakıp bütün her şeyi öyle okuyun.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının hissettikleri
evet sözlük, bugün gene karın boşluğumda tam yumruğum kadar bir taş var sanki! dönüyor kafasına göre bazen hızlı bazen yavaş. içim sıkılıyor o döndükçe, hızına göre verdiği azapta artıyor. dışardan ite kaka eylemeye çalıştığın hayatın içine attığın katran kısmının birike birike zamanla taşlaşması olabilir bu belki de. yıllardır böyle; insanların seni, her şeyi bu kadar kolay unutup bu kepaze hayatın akışına kapılabilmeleri dehşete düşürüyor beni! bu yaşa geldim daha geçmedi ya ona hayret ederim. işte bu kadar kıymık kıymık düşünen bir insan olunca da içindeki o katran topu kor oluyor...
devamını gör...
faust
johann wolfgang von goethe tarafından yazılan tiyatro oyunu. goethe’nin bütün eserlerinin birleşimi olarak kabul edilir. eserin yazımı neredeyse bir ömür sürmüştür. bir başyapıttır.
eserin konusu şok eski bir hikayeye dayanır. goethe'den önce birçok yazar tarafından defalarca işlenmiş bir konu olan faust, daha önce de bir ingiliz yazarı olan christopher marlowe tarafından 1564-1593 yılları arasında doktor faustus adıyla işlenmiştir.
oyunun baş kahramanı faust, felsefeyi, tıbbı, doğa bilimlerini, teolojiyi araştırmış, gençlik ve olgunluk çağını yeryüzünün sırlarını çözmek için tüketmiştir. tanrı'dan faust'u doğru yoldan çıkarmak için izin isteyen mefistofeles,onun bunalımlar içinde olduğu bir gece karşısına çıkar ve faust'a dünya hazlarını vadeder.bir iddiaya girerler. mefistofeles, onun bilgi hastalığından kalbini kurtaracak, yaşatacağı en güzel hazlar karşısında faust "dur ey zaman, ne güzelsin!" diyecek olursa iddiayı mefistofeles kazanmış olacaktır. mefistofeles, faust'u gençleştirir ve ona aşk duygusunu tattırır. faust, bu duyguyu sadece gretchen adlı genç bir kızdan çok ötede helene idealine kadar hissedecek, ama her şeye karşın mefistofeles'e beklediği cevabı vermemekte direnecek ve mefistofeles iddaayı kaybedecektir.
gustaf gründgens’in mefistoyu canlandırdığı 1960 yapımı film almancanın diyalektiğine muhteşem bir örnektir.
“her zaman kötülüğü isteyen ve her zaman iyiliği yaratan büyük gücün bir parçası”
eserin konusu şok eski bir hikayeye dayanır. goethe'den önce birçok yazar tarafından defalarca işlenmiş bir konu olan faust, daha önce de bir ingiliz yazarı olan christopher marlowe tarafından 1564-1593 yılları arasında doktor faustus adıyla işlenmiştir.
oyunun baş kahramanı faust, felsefeyi, tıbbı, doğa bilimlerini, teolojiyi araştırmış, gençlik ve olgunluk çağını yeryüzünün sırlarını çözmek için tüketmiştir. tanrı'dan faust'u doğru yoldan çıkarmak için izin isteyen mefistofeles,onun bunalımlar içinde olduğu bir gece karşısına çıkar ve faust'a dünya hazlarını vadeder.bir iddiaya girerler. mefistofeles, onun bilgi hastalığından kalbini kurtaracak, yaşatacağı en güzel hazlar karşısında faust "dur ey zaman, ne güzelsin!" diyecek olursa iddiayı mefistofeles kazanmış olacaktır. mefistofeles, faust'u gençleştirir ve ona aşk duygusunu tattırır. faust, bu duyguyu sadece gretchen adlı genç bir kızdan çok ötede helene idealine kadar hissedecek, ama her şeye karşın mefistofeles'e beklediği cevabı vermemekte direnecek ve mefistofeles iddaayı kaybedecektir.
gustaf gründgens’in mefistoyu canlandırdığı 1960 yapımı film almancanın diyalektiğine muhteşem bir örnektir.
“her zaman kötülüğü isteyen ve her zaman iyiliği yaratan büyük gücün bir parçası”
devamını gör...
uno
arkadaşlarımla çok keyif alarak oynadığım oyunlardan biriydi. şimdilerde kartları çok pahalı olmuş. mobil uygulaması da vardır aynı zamanda ama canlı olarak oynamanın tadını vermez.
aynı zamanda ispanyolca'da 1(bir) anlamına gelen kelimedir.
aynı zamanda ispanyolca'da 1(bir) anlamına gelen kelimedir.
devamını gör...
