yalnızlık
"yalnızlık insanın çevresinde insan olmaması demek değildir. insan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman kendisini yalnız hisseder." der carl gustav jung. aslında burda farklı olmaktan doğan yalnızlıktan bahseder jung. aldoux huxley'in cesur yeni dünya adlı kitabındaki "eğer farklıysan yalnızlığa mahkûmsun" sözüyle oldukça paraleldir bu görüş. tam bu noktada düşünülmesi gereken soru şu: yalnızlık tercih mi zorunluluk mu? aslında ikisi de.
hala toplumda süregelen bir anlayışla yalnızlığı seven insanlar çekingen, asosyal ya da utangaç olarak nitelendirilmekte. tüm bunlara bağlı olabileceği gibi aslında bu durum bir tercih de olabilir. içe dönük insanlarda olduğu gibi. yukarıda sözünü de paylaştığım carl gustav jung tarafından ortaya atıldı içedönük-dışadönük tabiri. ona göre içedönük insanlar entelektüel fikirlerle ilgilenir ama bu dış dünyadan ziyade fikirlerden oluşan iç dünyaya yöneliktir. derin düşünür, sorgular ama gerçekleri kabul etmede zorlanır. kendisi ile baş başa kalabilmek dünyanın en tatlı şeyidir aslında onun için. o yüzden evde vakit geçirmekten, bir manzarayı oturup izlerken saatlerce düşünmekten sıkılmayıp aksine zevk alırlar. onlar için en güzel arkadas yine kendileridir. yalnızlık onlar için kutsaldır ve vazgeçilemez. işte bu noktada önemli olan bu durumu kabullenmek oluyor sanırım. kendimde yalnız kalma ihtiyacını görmeye başladıkça acaba bende mi bir sorun var diye çokça düşündüm. kalabalık arkadaş sohbetleri yerine odamın kapısını kapatıp kitaplarla baş başa kalma kalma fikri öyle güzeldi ki. tarkovski'nin çok beğendiğim bir sözü var "kendinizi, kendinizle zaman geçirmeyi yalnızlık saymayacağınız şekilde yetiştirin". sanırım bu söz benim için her şeyin özetiydi. insanların yalnız kalmaktan neden bu kadar çok korktuğunu hiç anlamadım sanırım. sonra fark ettim ki insanlar kendileri ile kalamıyor. çünkü kendilerini başkaları ile tamamlıyorlar. ama kendini sevemeyen başkalarını da gerçekten sevemez ki.
kendimizle vakit geçirmeyi sevmeyi, iç sesimizi dinlemeliyiz diye düşünüyorum. aslında aradığımız mutluluğu da o zaman bulacağız belki de. kendimizi dinlendiğimiz, hep bize uygun olmayan şeylerin peşinde olduğumuz için mutsuzuz belki de. bazen kitap sayfalarında kaybolmak, bazen filmle yolculuğa çıkmak, bir kadeh doldurup zamanda geriye akmak bazen kendimizi bulmak. kendimizle kalmaktan, içimizdeki sesle konuşmaktan korkmamalıyız. "yalnızlığı sevmeyen özgürlüğü de sevmez. kişi ancak yalnız olduğunda özgürdür çünkü. " der schopenhauer. sizi bir şeylerden alıkoyan her şeyden kurtulmak. kendi benliğimizin istediğini bilebilmek. artık çağımız tekdüze insanlar yaratıyor. aynı şeyleri seven, aynı şeyleri yapan, aynı şeyleri eleştiren. işte böyle bir durumda farklılık hissetmek, normal durumu eleştirmek bir zaman sonra kişiyi yalnızlığa itecektir. ve yine anlaşılan bir nokta daha var ki o da aynı şeyleri yapan insanların da aslında kendini yalnız hissettiği. araştırmalar da yalnızlık hissetme oranının gittikçe arttığını gösteriyor.
yalnızlık edebiyat ve sanat dünyasında oldukça öne çıkarılır. hatta picasso büyük bir yalnızlık olmadan, ciddi bir eser verilemez der. yalnızlığın yaratıcılığı artırdığı da çokça kabul görülür. kendinle kalabilmek, dış dünyadan kendi içine dönebilmek güzel bir eser için etkili midir bu da üzerine düşünülmesi gereken bir nokta diye düşünüyorum.
hala toplumda süregelen bir anlayışla yalnızlığı seven insanlar çekingen, asosyal ya da utangaç olarak nitelendirilmekte. tüm bunlara bağlı olabileceği gibi aslında bu durum bir tercih de olabilir. içe dönük insanlarda olduğu gibi. yukarıda sözünü de paylaştığım carl gustav jung tarafından ortaya atıldı içedönük-dışadönük tabiri. ona göre içedönük insanlar entelektüel fikirlerle ilgilenir ama bu dış dünyadan ziyade fikirlerden oluşan iç dünyaya yöneliktir. derin düşünür, sorgular ama gerçekleri kabul etmede zorlanır. kendisi ile baş başa kalabilmek dünyanın en tatlı şeyidir aslında onun için. o yüzden evde vakit geçirmekten, bir manzarayı oturup izlerken saatlerce düşünmekten sıkılmayıp aksine zevk alırlar. onlar için en güzel arkadas yine kendileridir. yalnızlık onlar için kutsaldır ve vazgeçilemez. işte bu noktada önemli olan bu durumu kabullenmek oluyor sanırım. kendimde yalnız kalma ihtiyacını görmeye başladıkça acaba bende mi bir sorun var diye çokça düşündüm. kalabalık arkadaş sohbetleri yerine odamın kapısını kapatıp kitaplarla baş başa kalma kalma fikri öyle güzeldi ki. tarkovski'nin çok beğendiğim bir sözü var "kendinizi, kendinizle zaman geçirmeyi yalnızlık saymayacağınız şekilde yetiştirin". sanırım bu söz benim için her şeyin özetiydi. insanların yalnız kalmaktan neden bu kadar çok korktuğunu hiç anlamadım sanırım. sonra fark ettim ki insanlar kendileri ile kalamıyor. çünkü kendilerini başkaları ile tamamlıyorlar. ama kendini sevemeyen başkalarını da gerçekten sevemez ki.
kendimizle vakit geçirmeyi sevmeyi, iç sesimizi dinlemeliyiz diye düşünüyorum. aslında aradığımız mutluluğu da o zaman bulacağız belki de. kendimizi dinlendiğimiz, hep bize uygun olmayan şeylerin peşinde olduğumuz için mutsuzuz belki de. bazen kitap sayfalarında kaybolmak, bazen filmle yolculuğa çıkmak, bir kadeh doldurup zamanda geriye akmak bazen kendimizi bulmak. kendimizle kalmaktan, içimizdeki sesle konuşmaktan korkmamalıyız. "yalnızlığı sevmeyen özgürlüğü de sevmez. kişi ancak yalnız olduğunda özgürdür çünkü. " der schopenhauer. sizi bir şeylerden alıkoyan her şeyden kurtulmak. kendi benliğimizin istediğini bilebilmek. artık çağımız tekdüze insanlar yaratıyor. aynı şeyleri seven, aynı şeyleri yapan, aynı şeyleri eleştiren. işte böyle bir durumda farklılık hissetmek, normal durumu eleştirmek bir zaman sonra kişiyi yalnızlığa itecektir. ve yine anlaşılan bir nokta daha var ki o da aynı şeyleri yapan insanların da aslında kendini yalnız hissettiği. araştırmalar da yalnızlık hissetme oranının gittikçe arttığını gösteriyor.
yalnızlık edebiyat ve sanat dünyasında oldukça öne çıkarılır. hatta picasso büyük bir yalnızlık olmadan, ciddi bir eser verilemez der. yalnızlığın yaratıcılığı artırdığı da çokça kabul görülür. kendinle kalabilmek, dış dünyadan kendi içine dönebilmek güzel bir eser için etkili midir bu da üzerine düşünülmesi gereken bir nokta diye düşünüyorum.
devamını gör...
kartaca
günümüzde libya'da bulunan antik kent.
m.ö. 8. yüzyılda fenikelilerce koloni edilmiş. roma akdeniz'de yükselişe geçene kadar akdeniz ticaretini tekelinde bulunduran zengin bir devlettir. bulunduğu konum itibariyle deniz ticaretinde söz sahibi olmuştur. biri ticarî gemilere diğeri savaş gemilerine ait olmak üzere iki ayrı limana sahiplerdi. denizcilikte usta oldukları bilinmektedir. romalıların ilk gemilerini kartaca filosunu örnek alarak inşa ettiği söylenmektedir.
ordularında paralı asker ve filler kullandıkları bilinmekte. dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi kartaca'nın da yönetici sınıfı asil ve zenginlerden oluşmaktaydı. yerli halktan aldıkları acımasız vergiler ve diğer halkları köleleştirmelerinden dolayı "insan avcıları" lakabına mazhar olmuşlardır.
m.ö. 3. yüzyıl ortalarında roma ile çıkarları çatışınca ikili mücadeleler başlamış. bu mücadeleler aralıklı olarak 100 yıl kadar sürmüştür. sonuçta roma bu savaşlardan galip ayrılmış, kartaca'nın görkemli günlerinden geriye yakılmış, yıkılmış evler kalmıştır.
roma m.ö. 146'da burayı eyalet hâline getirince toprakları kutsal ilan etmiş ve işlenmesini, konut yapılmasını yasaklamış, eskinin bu görkemli topraklarını yıllarca çöl gibi kurutarak cezalandırmıştır.
m.ö. 8. yüzyılda fenikelilerce koloni edilmiş. roma akdeniz'de yükselişe geçene kadar akdeniz ticaretini tekelinde bulunduran zengin bir devlettir. bulunduğu konum itibariyle deniz ticaretinde söz sahibi olmuştur. biri ticarî gemilere diğeri savaş gemilerine ait olmak üzere iki ayrı limana sahiplerdi. denizcilikte usta oldukları bilinmektedir. romalıların ilk gemilerini kartaca filosunu örnek alarak inşa ettiği söylenmektedir.
ordularında paralı asker ve filler kullandıkları bilinmekte. dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi kartaca'nın da yönetici sınıfı asil ve zenginlerden oluşmaktaydı. yerli halktan aldıkları acımasız vergiler ve diğer halkları köleleştirmelerinden dolayı "insan avcıları" lakabına mazhar olmuşlardır.
m.ö. 3. yüzyıl ortalarında roma ile çıkarları çatışınca ikili mücadeleler başlamış. bu mücadeleler aralıklı olarak 100 yıl kadar sürmüştür. sonuçta roma bu savaşlardan galip ayrılmış, kartaca'nın görkemli günlerinden geriye yakılmış, yıkılmış evler kalmıştır.
roma m.ö. 146'da burayı eyalet hâline getirince toprakları kutsal ilan etmiş ve işlenmesini, konut yapılmasını yasaklamış, eskinin bu görkemli topraklarını yıllarca çöl gibi kurutarak cezalandırmıştır.
devamını gör...
yazarların yaşadıklarını hissettiği anlar
sevdiklerimin yanımda olduğu ve hepimizin sağlıklı olduğu anlar bu grup içindedir benim için.
devamını gör...
5 nisan 2021 emekli amirallerin gözaltına alınması
gözaltı tedbirinin uygulanabilmesi için ortada bir suç şüphesi olması gerekir.
cmk m.91/2: gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu
işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır.
demek ki bize bir suç lazım.
bildiriyi okudum. #681061 nolu tanımdan ulaşabilirsiniz.
herhangi bir suçla ilişkilendirilebilecek iki cümleye rastladım.
1- " bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; tsk’nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir."
2-"bu gerekçelerle, tsk ve deniz kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, atatürk'ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. aksi halde, türkiye cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir."
hain fetö kumpasından bahsediyorlar.
diyorlar ki; anayasanın değiştirilemez temel değerlerini yani şu meşhur ilk dört maddeyi tsk'nın sürdürmesi zaruridir.
bu maddelerde türkiye cumhuriyeti devletinin temel özelliklerinden bahsediliyor.
şimdi tsk nasıl sürdürecek bu maddeleri titizlikle? orası muamma.
ama sıradan biri çıksa dese ki anayasanın ilk dört maddesini sürdürmeliyiz. gözaltına almazlar.
neden? çünkü anayasanın maddelerini savunmuş olur. anayasanın maddelerini savunmak suç olabilir mi? olamaz.
ancak bunu söyleyen, emekli amiraller yani emekli silahlı bürokratlar olunca iş değişiyor. neden?
çünkü geçmişte darbe yaparken askerler ne diyorlardı? cumhuriyeti, devrimleri korumak bizim görevimiz. sonra da darbe yapıyorlardı.
dolayısıyla 1 numaralı cümle sıradan biri için suç teşkil etmeyecek fakat bir asker kişi sarf ettiğinde suç teşkil edecekse bu anayasa m. 10'daki eşitlik hükümlerine aykırı olmayacak mıdır? muğlak...
2 numaralı cümlede ise irtica tehdidinden bahsediliyor üstü kapalı şekilde. diyorlar ki biz tsk'nın bu temel değerlerden uzaklaşmış gösterilme çabalarının karşısındayız aksi halde biz karşı çıkmazsak tarihte örneği olan bunalımlı ve tehlikeli olayların yaşanma risk ve tehdidi ile karşı karşıya kalırız. irtica tehdidine karşı devleti yine biz koruruz demeye getiriyorlar.
tamam da az önce benim yaptığım şey yorum. yani ben o amirallere siz neyi ima ediyorsunuz kardeşim diyebilirim. ama o kadar.
sen şunu ima ettin diyerek yürütülecek soruşturma hukuki açıdan ne kadar sıhhatli olacaktır?
böyle bir durumda hangi suç şüphesinden bahsetmeliyiz?
hepsinden öte bu ifadeler hangi suç ile ilişkilendiriliyor? merak konusu...
sonuç olarak ne tarafa çekseniz oraya gidebilecek bir bildiri. buradan kovuşturmaya yer olmadığı kararı çıkabileceği gibi uzun vadede tutuklama ve mahkumiyet kararları da çıkabilir.
son olarak bu amirallerin yaptığı da iş değil yani. bu kadar öngörüsüz hareket etmek, hukuksuz yargı kararlarının çıkabileceği( elbette hukuki kararlar da çıkabilir) ihtimalini düşünememek en hafif tabiriyle işgüzarlıktır.
yap yine açıklamanı ama darbe ihtimalini akıllara getirme. sen darbe ihtimalini akıllara getirirsen alacağın reaksiyon da bu olur.
kusura bakmasınlar...
nerden bakarsanız garip bir durum yani...
edit :tck 316/1 kapsamında işlem yapılmış. 316'nın kapsamı çok geniş.
"bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümünde yer alan suçlardan herhangi birini elverişli vasıtalarla işlemek üzere maddi olgularla belirlenen bir biçimde anlaşırlarsa..."
bu suçlar; devletin güvenliğine karşı suçlar ve anayasal düzene karşı suçlar. 302'den 315'e kadar olan suçlar bu maddenin uygulama alanına giriyor.
alın size bir muğlaklık daha.
izah editi: 1 ve 2 numaralı cümlelerle ilgili çıkarımım kesin bir kanaat içermemektedir. emekli amiraller belki de başka bir şey kastetmişlerdir. bilemem. ama böyle yorumlanmaya müsait bir durum söz konusu.
cmk m.91/2: gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu
işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır.
demek ki bize bir suç lazım.
bildiriyi okudum. #681061 nolu tanımdan ulaşabilirsiniz.
herhangi bir suçla ilişkilendirilebilecek iki cümleye rastladım.
1- " bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; tsk’nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir."
2-"bu gerekçelerle, tsk ve deniz kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, atatürk'ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. aksi halde, türkiye cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir."
hain fetö kumpasından bahsediyorlar.
diyorlar ki; anayasanın değiştirilemez temel değerlerini yani şu meşhur ilk dört maddeyi tsk'nın sürdürmesi zaruridir.
bu maddelerde türkiye cumhuriyeti devletinin temel özelliklerinden bahsediliyor.
şimdi tsk nasıl sürdürecek bu maddeleri titizlikle? orası muamma.
ama sıradan biri çıksa dese ki anayasanın ilk dört maddesini sürdürmeliyiz. gözaltına almazlar.
neden? çünkü anayasanın maddelerini savunmuş olur. anayasanın maddelerini savunmak suç olabilir mi? olamaz.
ancak bunu söyleyen, emekli amiraller yani emekli silahlı bürokratlar olunca iş değişiyor. neden?
çünkü geçmişte darbe yaparken askerler ne diyorlardı? cumhuriyeti, devrimleri korumak bizim görevimiz. sonra da darbe yapıyorlardı.
dolayısıyla 1 numaralı cümle sıradan biri için suç teşkil etmeyecek fakat bir asker kişi sarf ettiğinde suç teşkil edecekse bu anayasa m. 10'daki eşitlik hükümlerine aykırı olmayacak mıdır? muğlak...
2 numaralı cümlede ise irtica tehdidinden bahsediliyor üstü kapalı şekilde. diyorlar ki biz tsk'nın bu temel değerlerden uzaklaşmış gösterilme çabalarının karşısındayız aksi halde biz karşı çıkmazsak tarihte örneği olan bunalımlı ve tehlikeli olayların yaşanma risk ve tehdidi ile karşı karşıya kalırız. irtica tehdidine karşı devleti yine biz koruruz demeye getiriyorlar.
tamam da az önce benim yaptığım şey yorum. yani ben o amirallere siz neyi ima ediyorsunuz kardeşim diyebilirim. ama o kadar.
sen şunu ima ettin diyerek yürütülecek soruşturma hukuki açıdan ne kadar sıhhatli olacaktır?
böyle bir durumda hangi suç şüphesinden bahsetmeliyiz?
hepsinden öte bu ifadeler hangi suç ile ilişkilendiriliyor? merak konusu...
sonuç olarak ne tarafa çekseniz oraya gidebilecek bir bildiri. buradan kovuşturmaya yer olmadığı kararı çıkabileceği gibi uzun vadede tutuklama ve mahkumiyet kararları da çıkabilir.
son olarak bu amirallerin yaptığı da iş değil yani. bu kadar öngörüsüz hareket etmek, hukuksuz yargı kararlarının çıkabileceği( elbette hukuki kararlar da çıkabilir) ihtimalini düşünememek en hafif tabiriyle işgüzarlıktır.
yap yine açıklamanı ama darbe ihtimalini akıllara getirme. sen darbe ihtimalini akıllara getirirsen alacağın reaksiyon da bu olur.
kusura bakmasınlar...
nerden bakarsanız garip bir durum yani...
edit :tck 316/1 kapsamında işlem yapılmış. 316'nın kapsamı çok geniş.
"bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümünde yer alan suçlardan herhangi birini elverişli vasıtalarla işlemek üzere maddi olgularla belirlenen bir biçimde anlaşırlarsa..."
bu suçlar; devletin güvenliğine karşı suçlar ve anayasal düzene karşı suçlar. 302'den 315'e kadar olan suçlar bu maddenin uygulama alanına giriyor.
alın size bir muğlaklık daha.
izah editi: 1 ve 2 numaralı cümlelerle ilgili çıkarımım kesin bir kanaat içermemektedir. emekli amiraller belki de başka bir şey kastetmişlerdir. bilemem. ama böyle yorumlanmaya müsait bir durum söz konusu.
devamını gör...
evdeki hangi durum için eylem yapardın sorunsalı
eve numaratör almak için .
tek tuvalet var,2 kişiyiz ve dışardan gelirken aciliyet durumuna göre birbirimize sıralama veriyoruz,ben eve 2. tuvalet yapma imkanı olmadığı için giriş kapısı önüne devlet dairelerindeki numaratörlerden alınmasını istiyorum. kim önce basarsa 1. sıra onun olsun.
tek tuvalet var,2 kişiyiz ve dışardan gelirken aciliyet durumuna göre birbirimize sıralama veriyoruz,ben eve 2. tuvalet yapma imkanı olmadığı için giriş kapısı önüne devlet dairelerindeki numaratörlerden alınmasını istiyorum. kim önce basarsa 1. sıra onun olsun.
devamını gör...
sözlük yazarlarının evdeki konumu
her metrekarede full time anne, freelance öğrenci.
devamını gör...
intihar etmeyi düşünenleri vazgeçirecek tavsiyeler
devamını gör...
eyvallah
pasif agresif teşekkür etme söylemi.
bazen çok lakayıt gelse de bazen çok anlamlı gelebilir.
bazen çok lakayıt gelse de bazen çok anlamlı gelebilir.
devamını gör...
hacı arkadaşlığının ebedi olması
birbirlerine "ahretlik" derler, yani öbür dünyada da arkadaşlıklarının devam edeceğine inanırlar.
devamını gör...
hafiften paranoyak olmak
bu benim yeminle ama durumu açıklıyım objektif insanlar cevaplayabilir;
gittiğim kursta bir çocuk var, numaramı öğrenmiş, wp den ulaştı bana. ısrarla evimin adresini soruyor, şurada bir şey söylemiştin de, oralarda bir tanıdığım var, ona uğradığımda karşılaşma ihtimalimiz var, direkt buluşalım istersen dedi.
e ben geçen sene hırsızlığa uğradım, bugün didik didik adresim soruluyor tanımadan etmeden, rızam dışı numaram bulunarak. sen şüphelenmez misin? *
gittiğim kursta bir çocuk var, numaramı öğrenmiş, wp den ulaştı bana. ısrarla evimin adresini soruyor, şurada bir şey söylemiştin de, oralarda bir tanıdığım var, ona uğradığımda karşılaşma ihtimalimiz var, direkt buluşalım istersen dedi.
e ben geçen sene hırsızlığa uğradım, bugün didik didik adresim soruluyor tanımadan etmeden, rızam dışı numaram bulunarak. sen şüphelenmez misin? *
devamını gör...
2 şubat 2021 galatasaray başakşehir maçı
henry onyekuru ve mostafa mohamed'in 5 gün sonraki maç için fenerbahçeye gözdağı verdikleri maç olmuştur.
bakalım önümüzdeki hafta bizim çitlembik hangise kadıköy turu attıracak, mostafa hangi futbolcuyu kaleye top ile birlikte sokacak hep birlikte göreceğiz.
bakalım önümüzdeki hafta bizim çitlembik hangise kadıköy turu attıracak, mostafa hangi futbolcuyu kaleye top ile birlikte sokacak hep birlikte göreceğiz.
devamını gör...
komünist başkandan belediye çalışanlarına 8 bin lira maaş
hakikaten çok ilginç. şimdi düşünün o kadar okka mürekkep yalamışsınız, bu yaladığınız mürekkebi sağa sola aşk ile şevk ile saçtığınızı düşünüyorsunuz. kendinizin çok kaliteli ve yetişmiş bir birey olduğunuza inancınız tam. paçalarınızdan sızan ego damlaya damlaya göl olmuş, onun içinde yüzüyorsunuz lakin ülke şartlarına göre de düşük bir maaş alıyorsunuz. o maaş egonuzun yanında kocaman bir sıfır. sistem kölesisiniz ama yine de burnunuzdan kıl aldırmıyorsunuz. sonra o da ne? bir belediye başkanı çıkmış işçi maaşlarını 8 bin lira yapmış, bunu duyuyorsunuz ve başlıyorsunuz söylenmeye. adamın yaptığını sorguluyorsunuz. sanırsınız ki, adam dünyanın en büyük günahlarından birini işlemiş(!) çalmış, çırpmış, ihale dağıtmış (!)
adam yolları bile ihalesiz asfaltlıyor. tüm bu işlemlerde dahi belediye personelini kullanıyor. kooperatifler açmış, buralardan belediyeye girdi sağlıyor. bir asfalt işini ihale etmediği için belediye 500 bin lira kâr etmiş. bunları görmüyorsunuz, işçiler şu kadar alıyor, ben ben ben mürekkepliyim bla bla bla...
kusura bakmayın ama sizin o yaladığınız mürekkep uçmuş gitmiş. zira siz daha illiyet bağı kuramıyorsunuz. neden sonuç ilişkisi dersinden sınıfta kalmışsınız. siz herkesin cendere altında olduğu zor şartlarda geçinmek durumunda kaldığı bir ortamda, daha az ezilen olmak istiyorsunuz. hayalleriniz küçük bir kere, daha az ezilen olmak için size göre daha vasıfsız olanın daha fazla ezilmesini istiyorsunuz ki, bunun adı en hafif ifadesi ile ezik ve bencil bir zihin olur.
yahu adam maaşta yoksulluk sınırını personeline yakalattı diye çeşitli mecralarda yemediği laf kalmamış. hani bu solcular servet düşmanıydı arkadaş? şu olay bile asıl servet düşmanının kimler olduğunu gösteriyor. ezilirken bile kast sistemi isteyen beyinler mürekkep yalasa ne yalamasa ne? asıl soruna odaklanıp, ben niye bu haldeyim diye sorgulayamayan zihinlerin kalifiye insanlar olduklarını düşünmeleri ise yüzyılın şakası bence...
adam yolları bile ihalesiz asfaltlıyor. tüm bu işlemlerde dahi belediye personelini kullanıyor. kooperatifler açmış, buralardan belediyeye girdi sağlıyor. bir asfalt işini ihale etmediği için belediye 500 bin lira kâr etmiş. bunları görmüyorsunuz, işçiler şu kadar alıyor, ben ben ben mürekkepliyim bla bla bla...
kusura bakmayın ama sizin o yaladığınız mürekkep uçmuş gitmiş. zira siz daha illiyet bağı kuramıyorsunuz. neden sonuç ilişkisi dersinden sınıfta kalmışsınız. siz herkesin cendere altında olduğu zor şartlarda geçinmek durumunda kaldığı bir ortamda, daha az ezilen olmak istiyorsunuz. hayalleriniz küçük bir kere, daha az ezilen olmak için size göre daha vasıfsız olanın daha fazla ezilmesini istiyorsunuz ki, bunun adı en hafif ifadesi ile ezik ve bencil bir zihin olur.
yahu adam maaşta yoksulluk sınırını personeline yakalattı diye çeşitli mecralarda yemediği laf kalmamış. hani bu solcular servet düşmanıydı arkadaş? şu olay bile asıl servet düşmanının kimler olduğunu gösteriyor. ezilirken bile kast sistemi isteyen beyinler mürekkep yalasa ne yalamasa ne? asıl soruna odaklanıp, ben niye bu haldeyim diye sorgulayamayan zihinlerin kalifiye insanlar olduklarını düşünmeleri ise yüzyılın şakası bence...
devamını gör...
yks 2021
geçen seneki yığılmaları bu senenin matematik sorularını zorlayarak mı önleyeceklerini düşündü acaba sayın ösym kurumu? o sorular neydi öyle? her iki soruda bir soru atlıyordum resmen. pandemi yüzünden okul da dershaneler de sürekli kapalıydı zaten. ben kimya öğretmenimi tanımıyorum, yüzünü bile görmedim hiç. okula bile gittiğimi hatırlamıyorum. çoğu konuyu kendim çalıştım videolarla, denemelerle pekiştirdim. bir sene daha yaşamak istemiyorum bunları. bu sene de herkesin matematikte 15-25 netlerde kaldığı bir yığılma ile karşılaşacağız. neyi amaçlıyorlar, bize ne yapmak istiyorlar anlamış değilim.
devamını gör...
mesajı kelime kelime gönderen arkadaş
serçe parmağınıza allah rahmet eylesindir.
devamını gör...
hayattan zevk alınmasına engel olan şey
russell’ın dediğine göre birçok insan bu soruya ‘yaşamak için mücadele’ cevabını verirmiş.russell bu sözü önemsiz olan bir şeye değer kazandırmak için bulunmuş yanlış bir deyim olduğunu doğrusunun da ‘başarı için mücadele’ olduğunu söyler. bu mücadeleyi yapanların ise korktukları şey sabah kahvaltısını bulamamak değil servetini arttıramama olasılığıdır.rekabetten bahsediyor sonra korkunç ve inatçı olduğunu söylüyor.tedavisi ise ölçülü bir hayatta , makul ve sakin zevklerin rolünü kabul etmekle mümkündür. diyor en sonunda.
ben bu soruyu ilk okuduğumda hayat zevkine engel olan şeyin mecburiyetlerimiz olduğunu düşündüm. yaşamaya mecburuz en başında, sevmeye mecburuz, yemek yemek ,müzik dinlemek bile mecburiyetlerimizden kaynaklanıyor ,çalışmak ,para kazanmak ,insanlarla tanışmak vs. hayatta kalabilmek için mecburuz tüm bu şeylere. ama tüm bu şeylerin aynı zamanda yaşama zevk kattığı da yadsınamaz. yani kısır bir döngü oldu benim için bu cevap.
ben bu soruyu ilk okuduğumda hayat zevkine engel olan şeyin mecburiyetlerimiz olduğunu düşündüm. yaşamaya mecburuz en başında, sevmeye mecburuz, yemek yemek ,müzik dinlemek bile mecburiyetlerimizden kaynaklanıyor ,çalışmak ,para kazanmak ,insanlarla tanışmak vs. hayatta kalabilmek için mecburuz tüm bu şeylere. ama tüm bu şeylerin aynı zamanda yaşama zevk kattığı da yadsınamaz. yani kısır bir döngü oldu benim için bu cevap.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
"sen varken kötü diye birşey bilmiyorduk
mutsuzluklar,bu karalar yaşamda yoktu
sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
nicedir bir pencereden deniz güzel değil
nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.
sen gel bizi yeni vakitlere çıkar"
mutsuzluklar,bu karalar yaşamda yoktu
sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
nicedir bir pencereden deniz güzel değil
nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.
sen gel bizi yeni vakitlere çıkar"
devamını gör...
behzat ç.
türkiye'de, dönemin siyasi, sosyolojik, psikolojik sorunlarına cesurca değinen yıllar geçse de anlamını kaybetmeyecek dizi. blutv'de yayınlanan yeni versiyonunu şahsen beğenmediğimi söyleyebilirim, erdal beşikçioğlu'da beğenmemiş olacak ki proje iptal edildi.
--! spoiler !--
ben bi kadın sevdim.
savcıydı mına koym. keşke savcı olmasaydı.ya da savcı olsaydı ne bileyim
bu kadar idealist bi savcı olmasaydı keşke…
burda olsaydı, bana sarılsaydı…
uyurken ben ona pek sarılmazdım ha. onun sarılmasını isterdim.
o böyle sarıldığı zaman, beni sevdiğini hissederdim. bazı akşamlar böyle
hava soğuk olduğu zaman, ben ondan önce yatağa girerdim, öyle üstümü
örterdim ama ayaklarımı örtmezdim lan. sonra o gelirdi bakardı bana, ilk önce
ayaklarımı örterdi benim. çok hoşuma giderdi be. ben böyle numaralar
çekecek adam falan değildim ama, yapıyordum işte.
esra varken yapıyodum işte.
--! spoiler !--
--! spoiler !--
ben bi kadın sevdim.
savcıydı mına koym. keşke savcı olmasaydı.ya da savcı olsaydı ne bileyim
bu kadar idealist bi savcı olmasaydı keşke…
burda olsaydı, bana sarılsaydı…
uyurken ben ona pek sarılmazdım ha. onun sarılmasını isterdim.
o böyle sarıldığı zaman, beni sevdiğini hissederdim. bazı akşamlar böyle
hava soğuk olduğu zaman, ben ondan önce yatağa girerdim, öyle üstümü
örterdim ama ayaklarımı örtmezdim lan. sonra o gelirdi bakardı bana, ilk önce
ayaklarımı örterdi benim. çok hoşuma giderdi be. ben böyle numaralar
çekecek adam falan değildim ama, yapıyordum işte.
esra varken yapıyodum işte.
--! spoiler !--
devamını gör...
bilinen en şaşırtıcı tarihi bilgi
fatih sultan mehmet'in naaşı, ölümünden on dokuz gün sonra, çürümeye ve kokmaya başlayınca akıllara gelip gömülmüştür.
sen git bin yıllık roma imparatorluğu'nu yık, istanbul'u fethet, çağ açıp çağ kapat. oğulların da taht kavgası yapmaktan naaşını bile gömemesin. trajikomik.
sen git bin yıllık roma imparatorluğu'nu yık, istanbul'u fethet, çağ açıp çağ kapat. oğulların da taht kavgası yapmaktan naaşını bile gömemesin. trajikomik.
devamını gör...
içerisinde kafa kelimesi geçen deyimler atasözleri ve özdeyişler
kafasına koymak,
kafası dumanlı,
kafası bulanmak gibi deyimler...
kafası dumanlı,
kafası bulanmak gibi deyimler...
devamını gör...
