sevişmek aşkla sevgiyle yapılan bir eylemken adı üstünde sevmekten türemiştir seks ise dümdüz ihtiyaç giderme eylemidir. ikisi aynı kefeye koyulmaz, bence.
devamını gör...

dedem ben çok küçükken öldü. ona dair hatırladığım iki şey var.

birincisi camiye giderken arkasından seslenip "dede gelirken bana şekerli sakız alsanaa" demem ve onun her seferinde avuç avuç şekerli sakızla dönmesi.

ikincisi de bu çam kozalaklarının içinden çıkan minik fıstıkları balkona oturup beni de karşısına alıp ayıklaması. "ama ellerin kara oldu nasıl geçecek o şimdi" dediğimde "sen bu fıstıkları yediğinde" deyip ben o fıstıkları yerken ellerini su ve kumla ovalayarak ellerindeki reçineli siyahlığı geçirmesi.

o gittikten sonra ne şekerli sakızları eskisi gibi çiğneyebiliyorum ne de markette satılan minik fıstıklardan yiyebiliyorum. ikisinin tadı da eskisi gibi değil.*
devamını gör...

“belki öptüm, belki sevdim, belki senden bahsettim, ne fark eder?”
t: sevdiğim bir şarkı.
devamını gör...

bir kelimeye bin anlam yüklersem size söyleyeceğim.
devamını gör...

çöküş dinamitinin fitilidir. inkardan sonra, çöküşten önceki evredir. geri dönüşü çok nadir gerçekleşir. vücudunuz dahi çöküşe hazırlar kendini. kimyasal tepkimeler yaşanır, depresyonun en ağır dilimine girilir. soyut kavramlar dahi yok olmaya başlar. neşe, sevgi, kibir, erdem, hakikat yitirilir. elinizde sadece şahsiyetiniz kalır. var oluş amacınızı dahi anlayamadığınız şahsiyetiniz. içinde bulunduğunuz mevcut düzenin eksik parçasına kendinizi oturtamazsınız. varlığınızı reddetmeye başlarsınız. fiziki hacminiz bile değişir. mesela elinizi kolunuzu ayağınızı daha çok sağa sola çarpmaya başlarsınız. kapıya olan mesafenizi beyniniz idrak edemez, kolunuzu kapıya çarparsınız. adımlarınız dengesini kaybeder. beynin prefrontal korteks kısmı körelir, dümdüz yolda yürürken attığınız adımlardan biri yerin yüksekliğini unutur ve sanki çukura basmış gibi dengesiz bi yürüyüş sergilersiniz. sakar birisi olursunuz kısaca. çünkü o sırada kafa başka şeyler düşünür. o kadar çok düşünürsünüz ki içsesiniz beynin tamamını ele geçirir. içsesiniz size karşı hem muhalif hem narsist hem iyi hem kötü davranabilir. saniyenin binde birinde hem size hak veren konuşmalar yapar hem de sizi yerden yere vururcasına eleştirir. sizi en çok yıpratan yine siz olursunuz. bir de o sıralarda sizin gibi kabulleniş evresine girmiş insanlara rastlarsanız süreci daha da hızlandırırsınız. 18. yüzyıldan kalma bi tablo sizi mahveder mesela. iki satır camus ile ruhunuzu size daima kötülük sunan içsesinize teslim edersiniz. birkaç dize şiir, kırbaç darbesi gibi canınızı acıtır.
imkanı olan alkol, esrar veya türevi maddelerle vücudunu ve beynini rahatlatır. bi tür solucan deliğidir bu da. sahte bir kaçış hikayesi. birkaç saatlik terapi gibidir. birkaç saatliğine ilahi bakış açısına geçersiniz. kendinizi evrenin dahi üstünde bulabilir, her şeyi inceleme fırsatı tadarsınız. gözlem yeteneğiniz artar, ileri derecede fomoya kapılırsınız. sizin hakkınızda konuşulan her şeyi bilmek istersiniz. merak radarınıza takılan her şeyi bilmek istersiniz. son dakika haberlerini daha sık takip etmeye başlarsınız. evde işte sizin hakkınızda konuşulanları daha dikkatli dinlemek istersiniz. hikayenin eksik parçalarını içsesiniz doldurmak ister. kendi kurduğunuz çok kötü bi kurgu, size muhteşem ve eksiksiz görünmeye başlar. çevrenizdeki herkese karşı tutarsız ve olumsuz kanaatler oluşmaya başlar. tebrikler, artık bir hastasınız. bu dönemde en azından hayatınızda bir theo olmalı. düşüncelerinizi ifade edebileceğiniz, mümkünse uzakta olan biri olmalı. zira içinizdekileri bi şekilde kusmak istersiniz ama çevreyi de kirletmek istemeyecek kadar naifsinizdir. sizi kurtaracak olan şeyin bir dış etken olmasını ümit etmeye başlarsınız. mesela bi kaos, deprem, kriz, kitlesel yokoluş umulur. yakışıklı bi ölüm istenir. sizle beraber herkes bu diyarı terk etsin istersiniz çünkü fomo böyle bir şeydir. hiçbir şeyi kaçırmak istemediğiniz için siz öldükten sonra hiçbir şey olmasın istenir. bencilliğin pik yaptığı nokta, burası.


eğer akıllı biriyseniz kaçmak için son fırsatınız o pik noktası olmalı. bütün hücrelerinize kadar bencil olduğunuzu düşündüğünüz o an kendinize muhteşem bir iyilik yapın ve hem vücudunuzu hem ruhunuzu bu kötülüklerden arındırın. kimisi intiharla yapar bunu, kimisi yeniden hayata tutunarak. tutunacak dal mı yok? kendiniz yaratın. freni boşalmış bir tırın şoförü, sizsiniz. ileride de bi kaçış rampası var. kendi canınız için dorsedeki maldan feragat etmeniz gerekebilir. unutmayın, siz şu an dünyanın en bencil insanısınız. suni dal yaratın veya başkasının dalını çalın veya iyi bi ölüme doğru yol alın yeterki bir şeyler yapın. çabaya en çok ihtiyacınız olan an, muhtemelen o andır. uzmanlar ne der bilmem. zaten profesyonel destek almayı istiyorsanız bu iyi haberdir, henüz kabulleniş evresine girmemiş olabilirsiniz. tedavi çok iyi bi seçenek bu noktada.

hiçbir şey yapmamak ise en kolay seçenektir. kendinizi zamana teslim eder, yavaş yavaş kendi etini koparıp yiyen yamyamın sonu neyse siz de o sonla bu hikayeyi noktalarsınız.

dilediğiniz kadar üzülün. sadece şunu unutmayın; siz bu hisleri yaşayan ne ilk ne de son insansınız.



.
.
.
.
.
.
.


bonus
devamını gör...

müşteriyi uzaklaştıran insan tipidir.

ne iş yaparsanız en güzelini yapın lütfen.

don da satsanız, çorap da satsanız, oyuncak veya araba da satsanız ürününüz hakkında bilgi sahibi olun lütfen.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hiçbir sosyal mecrada "kim beni takip etmiş, beni takip edeni ben de takip edeyim, aaa takipçi sayım azalmış kim çıktı ki takipten" diye düşünmediğimden benim için sorunsal olmayan sorunsaldır.

aksine bu durum hoşuma gidiyor benim. beni takip eden kişiyi sırf ayıp olmasın diye değil gerçekten yazılarını sevdiğim, takip etmek istediğim için o butona basmalıyım bence. aynı şekilde beni takip etmeyen ama harika yazan yazarları sırf beni takip etmiyor diye takip etmemek de egoistlik gibi geliyor bana. (üstelik bu özelliği kullanabilmek için store'u kullanabiliyormuşuz, buna rağmen kullanmayı düşünmüyorum.)
kullandıktan sonra "yaa beni takip etmiş, tabağı boş göndermeyelim takip edelim, aaaa beni takipten çıkmış naptım ki acaba" demeye başlamak da var işin ucunda.*
devamını gör...

genelde ingiliz ingilizcesinde kullanılan bir deyimdir.

hem spor karşılaşmalarında berabere biten maçlar için kullanılır, hem de intikam alıp ödeştikten sonra durumların eşitlenmesi anlamında kullanılır.

we are even-steven” şeklinde kullanılan yapı oldukça melodik olmasının yanı sıra çok da kullanışlıdır. bir dil iyi bilmek için o dilde geçen kullanımlara hakim olmak da gerekir bence. daha önce bir tanımda whoopsie daisies’den bahsetmiştim. ve kendimi adadığım bu göreve devam etmeye sonuna kadar niyetliyim.

peki nerden aklıma geldi birden? tabii ki kill bill volume 1 izlerken canımız ciğerimiz beatrix kiddo’nun mutfakta eski günlerden bahsedip o kara günle ilgili konuştukları vernita green’e ödeşmelerinin mümkün olması için önce onu, sonra odasına gidip küçük kızını son olarak da eve gelmesini bekleyip kocasını öldürdüğü takdirde eşitleneceklerini söylediği sahnede birden bir şimşek çaktı kafamda, bu kafa sözlük tarihine yazılmalıydı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
işin en güzel yanı ise bu deyimi sadece ayakları değil oyunculuğu da çok güzel alan uma thurman’ın “ to really get even, even steven…” diye başlayarak çok çekici bir hava ile söylemesi idi.
devamını gör...

burhan doğançay'ın tablosunun ismi. müzisyen kamran ince de aynı isimli beste ile birbirlerini destekleyerek güzel sanatlardaki farklı disiplinlerin işbirliğine güzel bir örnek oluşturmuştur.
devamını gör...

yürümek tanım olarak; bir yerden bir yere adım atarak ilerlemek, hareket etmek, yol almak eylemidir.

hayatımda yürümek hep oldu benim ama pandemi başladığından beri havalar müsaade ettiği ve tam kapanma olmadığı sürece haftanın her günü en az 10.000, bazı günler 15.000-18.000 civarlarında adım atmaya çalışan bir insan olarak yürümenin beni dinlendiren bir eylem, aktivite olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. mahallede adım çıktı bu konuda ve çok mutluyum, ufak tefek ve onlara göre zayıf birisi olduğum için ve genelde onlar apartman bahçelerinde kekli, börekli, çaylı günler yaparken rastlaştığımız için kimisi "nerene yürüyorsun?" derken hemen diğeri savunur beni "zebellah hep yürür" diye. ya da bir yandan keklerini yerlerken "vallahi sana bravo, hiç bırakmıyorsun yürümeyi" derler. * yürümeye teşvik ettiğim bir kaç kişi bile oldu. normalde nabzım 60-70 civarı iken yürürken 120+ oluyor, genelde de 140+. hatta bazen gizlice önümdeki insanla yarışıyorum, hızlanıyorum onu geçmek için.

yürümek gibi basit bir eylemi bile bu kadar uzatabildiğimden anlaşılacağı üzere fazla detaycı ve maalesef fazla hassas birisi olduğum için sadece orada kafam rahat oluyor. iyi geliyor bana yürümek. nefes aldığımı, yaşadığımı hissediyorum. kediler-köpeklerle konuşuyor, eskiye göre izole şekilde yaşıyor olduğumuz hayatımızda insanlar görüyorum çokça. günün muhasebesini orada yürürken yapıyorum. ya da yazdığım bir çok yazı orada şekilleniyor. ya da hala uygulamakta zorlansam da bazı kararları orada alıyorum.aklımdaki pusları dağıtıyor bazen.

aslında herkese iyi gelen bir şeyler var. kimisi oturup kitabını okuyor, kimisi oturmuş denizi seyrediyor, kimisi de o denizi seyredeni seyrediyor. ben yürüyorum işte; geçmişimde, bugünümde, yarınımda...
siz de size iyi gelen şeyler yapın, onlar da tükenen kaynaklarımız gibi çok azlar çünkü...

güzel bir gün dilerim sözlük ahalisi *
devamını gör...

yoncimik'in en ve belki de tek eli yüzü düzgün, hoppi şoppi olmayan şarkısı. söz müzik sezen aksu ekolünden tabii.

devamını gör...

nazi üyeliğinden, fizyoloji nobel ödülüne.

lorenz’in kazları deneyini duymuşsunuzdur. bir yazar konu hakkında bilgi girmiş. (bkz: konrad lorenz'in kaz deneyi). dünyaca ünlü bu deneyi yapan bilim adamıdır. kısaca bakalım hayatına.

viyana 1903 doğumludur ve tıp eğitimi almıştır. dünyada etoloji bilimine katkısı ile tanınır. etoloji, hayvan davranışlarını inceleyen bir alandır. ancak biz biraz işin farklı yönüne bakalım.

1938 yılında hitler avusturya’yı işgal eder. bu işgale avrupa sessiz kalır ve kısa süre sonra ikinci dünya savaşı başlar. konrad lorenz bu işgal sırasında nazilere katılır. kendisi bir hitler hayranıdır. ancak savaş yıllarında şansı pek yaver gitmez ve ruslara esir düşer. o artık bir doktor değil, savaş esiridir.

ikinci dünya savaşı 1945 yılında müttefiklerin zaferi ile sonuçlanır. lorenz savaş sonuna kadar esir kampında kalır ve savaşın sona ermesiyle serbest bırakılır. bu tarihten itibaren doktor bey kendisini bilime adar ve her fırsatta, o dönem yaptığı hatayı, nazi görüşünün ne demek olduğunu anlatır. viyana’da ilk kez etoloji bölümünü kurar ve hocalık yapar. 1973 yılında nobel fizyoloji ödülünü alır.

hayvanların doğal yaşamı üzerine deneyler yapar, lorenz’in kazları deneyi ile büyük saygınlık kazanır. nazi yıllarında “üstün alman ırkı” görüşünden etkilenmiş ve o dönem bu saçmalığı gerçekleştirmek için çalışmalar yapmış biridir.

düşününce, iyi ki savaş esiri olmuştur diyorum. hayat işte, nereden nereye...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
işte kendisi ve kazları.
devamını gör...

herkese günaydın!

babam uyandırdı beni ama yine de kötü uyandım diyemem, umarım siz de huzur içinde uyanmışsınızdır ve gününüz harika geçer. musmutlu günler diliyorum size.

umarım geçmişinizi arkanızda bırakıp başkalarını suçladığınız ve sorumluluktan kaçtığınız bir gün değil de, hatanızı anlayıp kendinizi düzeltmeye çabalayacağınız bir gününüz olur. ya da hatasızsınızdır. niyetlendiğiniz işleri yüzünüze gözünüze bulaştırmamışsındır. sevgiler!
devamını gör...

dövme, piercing ve çizimdir.
devamını gör...

*hak! hukuk! dünyanın neresinde hak var ki? insanlar yok etti.
*içinde bir şeyler hayır diyorsa, sen de hayır demelisin.
*insan kendini kaçak hissettikten sonra hiç bir yerde özgür değildir. içerde ya da dışarda.
kitap ince ama mesajlar çok derin.
devamını gör...

yıl 2013 ,
erdoğan ' mb rezervimiz 130 milyar dolar ' buradan

yıl 2016 ,
erdoğan ' mb rezervimiz 113 milyar dolar ' buradan

yıl 2021 ,
erdoğan ' mb rezervimiz 95 milyar dolar '

yıl 2021 ,
muhalefet ' 138 milyar dolarlık mb rezervi ortada yok.'

yıl 2021 ,
yiğit bulut ' mb'nin 138 milyar dolar rezervi hiç olmadı '

kim neye inanırsa inansın...
devamını gör...

akla gelecek çok seçenek var ama ben listeyi çok uzatmadan en güzel girişi olan şarkılardan birkaç örnek veriyorum.
teoman - ne ekmek ne de su
özlem tekin - duvaksız gelin
murat kekilli - salını salını
bora duran - sana doğru
mabel matiz- öyle kolaysa
kayahan - elmanın yarısı.
devamını gör...

ege'nin bergama, soma , alaşehir, ödemiş arasında ve akhisar taraflarına kadar uzanan dağlık bölgelerinde, yoğun pırlanta ormanları tespit edildi hasad çalışmaları 2023 yılında başlanacak , ilk hasad cumhuriyetin 100 yılına yetiştirilecek dendi ...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim