#anayasamızkuranolsun
tek elden yönlendirilen birkaç soytarının açıp 6 binlere çektiği tag.
siz bizimle alay mı ediyorsunuz? bu ülkeye şeriat getirilmek istense en başta müslümanlar karşı çıkar. insanların her alanına müdahele eden, çağdışı ceza uygulamalarına sahip, çağdışı bir sistemi demokrasinin nimetlerini tatmış hangi aklı başında insan tercih eder?
kaldı ki bu ülkenin başındaki kişi en büyük şeriat destekçilerinden birisidir. en çok o ister ama 18 yılda gelebildiği nokta akşam 10'dan sonra içki satışını yasaklamak oldu. onu da avrupayı örnek vererek sunabildiler. şeriat rüyaları gören yarım akıllı tarikatçıların artık bu bünyenin böylesine bir gericiliği kabul etmeyeceğini anlaması gerekiyor. türkiye iran'a benzemez.
edit: yine birileri tarafından din düşmanı ilan edilmişiz. bir sistemin genel yapısı hakkında yargıya varabilmek için genel-geçer uygulamalarına bakabilirsiniz. isterseniz islam hukuku ile türk ceza hukuku arasındaki aynı eylemlere uygulanan cezai farkları bir irdeleyin. çağdışı mı değil mi ona göre karar veririz. neyin ne olduğunu bal gibi bildiğiniz halde sırf inandığınız tanrının dayatmalarını hakim kılmak adına laf kalabalığı yapıp modern hukukun bir gereği olan "demokratik taleplerin" arkasına da sığınmayın.
siz bizimle alay mı ediyorsunuz? bu ülkeye şeriat getirilmek istense en başta müslümanlar karşı çıkar. insanların her alanına müdahele eden, çağdışı ceza uygulamalarına sahip, çağdışı bir sistemi demokrasinin nimetlerini tatmış hangi aklı başında insan tercih eder?
kaldı ki bu ülkenin başındaki kişi en büyük şeriat destekçilerinden birisidir. en çok o ister ama 18 yılda gelebildiği nokta akşam 10'dan sonra içki satışını yasaklamak oldu. onu da avrupayı örnek vererek sunabildiler. şeriat rüyaları gören yarım akıllı tarikatçıların artık bu bünyenin böylesine bir gericiliği kabul etmeyeceğini anlaması gerekiyor. türkiye iran'a benzemez.
edit: yine birileri tarafından din düşmanı ilan edilmişiz. bir sistemin genel yapısı hakkında yargıya varabilmek için genel-geçer uygulamalarına bakabilirsiniz. isterseniz islam hukuku ile türk ceza hukuku arasındaki aynı eylemlere uygulanan cezai farkları bir irdeleyin. çağdışı mı değil mi ona göre karar veririz. neyin ne olduğunu bal gibi bildiğiniz halde sırf inandığınız tanrının dayatmalarını hakim kılmak adına laf kalabalığı yapıp modern hukukun bir gereği olan "demokratik taleplerin" arkasına da sığınmayın.
devamını gör...
tanımlarını okuyarak bir yazara aşık olmak
hemcinsine aşık olma ihtimalini de düşünmelidir.
devamını gör...
allah sadist midir sorunsalı
allah'ın bu kadar insanın kötülük yapacağını bildiği halde, yine de dünyayı yaratıp insanları dünyaya göndermesi ve daha sonrasında dünyada yaptıkları kötülüklerin cezası cehennemde yakarak vermesinden dolayı ortaya çıkan sorunsal.
devamını gör...
galiba ölüyorum hissi
bir yeriniz ağrıdığında bazen öyle bi raddeye geliyor ki daha fazla dayanamayacakmış gibi hissediyorsunuz, işte o zaman diyorsunuz "galiba ölüyorum".
devamını gör...
kadına şiddetin suistimal edilmesi
kimse okumayacak ama ben yine de yazdım. dünden beri bununla uğraşıyorum. eksik gedik veya gölgede kalmış bir bölüm kalmadı herhalde.
*******************
her gün bir sürü kadına şiddet ve cinayet haberlerini görüyoruz. her gün kadına şiddete lanet ediyor kadına el kaldıranlara hakaretler yağdırıyoruz. ama ne hikmetse 3 gün sonra hiçbir şey kalmıyor.
bunlar hadım edilsin, idam edilsin, soyları kurutulsun diye sokaklardan haykırışlar yükseliyor ama ne hikmetse kadın cinayetleri katlanarak artıyor.
klasik senaryo. kadın boşanmak ister erkek gururuna yediremez ve kadını öldürür değil mi? veya genç kız sevgilisi tarafından dövülürken kayda alınır 2-3 gün sonra metruk binada cesedi bulunur.
bu olay twitter'da tt olur. twitter'da herkes profil fotoğrafını o kadın yapar. yeniden gündem olma peşindeki ünlüler olayla ilgili zehir zemberek açıklamalar paylaşır. unutmayacağız unutturmayacağız tarzında yeminler edilir, ülkedeki herkes bir anda ahlak bekçisine dönüşür. 3 gün sonra kimsenin umurunda olmaz. sonra 1 hafta sonra benzer bir senaryoda bir kadın öldürülür ve aynı ritüeller...
tabi medya bu olayları tüm ayrıntısıyla anlatır, parlatır, söndürür. neden? çünkü halk böyle haberleri seviyor. normalde yaptıkları haberler 150 bin okunmayı zor geçerken cinayet haberleri 2-3 milyon okunmalara ulaşıyor.
twitter'a bir bakıyorsun 3-4 milyon tweet atılmış. herkes çok sinirli, herkes bu cinayetin sonuncusu olmasını istiyor(!). her seferinde bunun sonuncusu olmasını istiyoruz değil mi?
bu durum aynı şuna benziyor. hani çok sevdiğiniz ama yememeniz gereken bir yiyecek olur. ay bitanecik yiyeyim bir şey olmaz deyip yersiniz, sonra ay bir tane daha yiyeyim bir şey olmaz diye diye koca kaseyi bitirirsiniz.
böyle işte. herkes kendini tatmin etme peşinde. bakıldığında o kadın öldü, koca hapse girdi ya da girmedi, çocuklar ortada kaldı. ama medya istediği okunma rakamlarına ulaştı, halk kendi kendini bilinçli vatandaş olarak hissetti, gündemde olmak isteyen ünlüler gündeme geldi, müge anlı istediği reytinge ulaştı. hani lan hepiniz kadın cinayetlerinin bitmesini istiyordunuz? hani hepiniz katil kocanın hadım edilmesini, idam edilmesini istiyordunuz? ama lafa gelince herkes çok bilinçli herkes çok medeni. soran olursa kadına şiddete çok karşıyız!
size bir isim söyleyeyim bu kadın cinayetlerinin ilki özgecan aslan.
hani özgecan'ı unutmayacaktınız? bir tanenizin bile aklına özgecan geliyor mu? dur ben sizin yerinize cevap vereyim hayır! bu olay sadece o dönemde herkesi tatmin etti. sırada daha büyük, daha sansasyonel bir şey olması gerekiyordu. bu seferde tecavüz edilip plazadan aşağıya atılan kız ortaya çıktı. ismi aklınıza gelmedi mi? durun ben size hatırlatayım. şule çet idi kendisi. ya bu ülke balık hafızalı ya da birileri samimi açıklamalar yapmıyor.
bunu kendiniz denemeye ne dersiniz?
sokağa çıkın veya gidin bir büyüğünüze veya bir arkadaşınıza şule çet kim diye sorun. illaki bilemeyecekler "şu plazadan aşağıya atılan kız" deyin hepsi hatırlar. bilmem anlatabildimmi.
bir diğer suistimal ise şu; istanbul veya izmir gibi türkiye'nin batı ve daha gelişmiş şehirlerinde kadın haklarını savunan binlerce dernek var. bu dernekteki insanlar güya türkiye'deki kadın haklarını savunuyorlar. siz orada mabadınızı yaya yaya kadın haklarını savunurken aynı ülkenin doğusunda kadınlar arsa karşılığında satılıyor. şimdi siz hangi kadının hakkını savunuyorsunuz?
şuna eminim ki 3-4 gün bilemedin 6-7 güne yeni bir sansasyonel kadın cinayeti haberi çıkacak neden mi? haber kanallarının sunacak habere ihtiyacı var. müge anlının reytinglerini yükseltmesi gerekiyor, ünlülerin yeniden gündem olması gerekiyor... hepsinden önemlisi bilinçli vatandaşlar gibi hissetmemiz gerekiyor!
eğer herkes kadın cinayeterini bu kadar umursasaydı çoktan eyleme geçilmişti bile ama herkes bu olayları kendi çıkarları uğruna sömürdüğü için olaylar devam ediyor ve devam edecek. ne zamana kadar? ülkede kadın kalmayıncaya kadar mı? ne zaman bilinçli vatandaşlar olduğumuz yalanına inanmaya ve kendimizi böyle tatmin etmeyi bırakıp gerçekten bilinçli vatandaşlar olacağız?
onunla ilgili de fikirlerim var ama yazmaya üşeniyorum.
bunu farketmem ise şu şekilde oldu. sözlükte kadın cinayeti haberleri ile ilgili başlıklar açılıyor. tabi ben de buralara birşeyler yazmak için giriyorum. üstte yazılmışlara kısa bir göz gezdiriyorum ve hep aynı şeyleri yazmış herkes. sonra başka bir kadın cinayeti oluyor sözlükte tabi herkes bu başlığa çullanıyor. yazılanlara bir bakıyorsun yine aynı. bozuk plak gibi her kadın cinayeti başlığına aynı şeyler yazılıyor.
@2 ye cevaben
arkadaşım siyasi propoganda yapmya geldiysen gidip parti başlıklarına yazmanı öneririm.
*******************
her gün bir sürü kadına şiddet ve cinayet haberlerini görüyoruz. her gün kadına şiddete lanet ediyor kadına el kaldıranlara hakaretler yağdırıyoruz. ama ne hikmetse 3 gün sonra hiçbir şey kalmıyor.
bunlar hadım edilsin, idam edilsin, soyları kurutulsun diye sokaklardan haykırışlar yükseliyor ama ne hikmetse kadın cinayetleri katlanarak artıyor.
klasik senaryo. kadın boşanmak ister erkek gururuna yediremez ve kadını öldürür değil mi? veya genç kız sevgilisi tarafından dövülürken kayda alınır 2-3 gün sonra metruk binada cesedi bulunur.
bu olay twitter'da tt olur. twitter'da herkes profil fotoğrafını o kadın yapar. yeniden gündem olma peşindeki ünlüler olayla ilgili zehir zemberek açıklamalar paylaşır. unutmayacağız unutturmayacağız tarzında yeminler edilir, ülkedeki herkes bir anda ahlak bekçisine dönüşür. 3 gün sonra kimsenin umurunda olmaz. sonra 1 hafta sonra benzer bir senaryoda bir kadın öldürülür ve aynı ritüeller...
tabi medya bu olayları tüm ayrıntısıyla anlatır, parlatır, söndürür. neden? çünkü halk böyle haberleri seviyor. normalde yaptıkları haberler 150 bin okunmayı zor geçerken cinayet haberleri 2-3 milyon okunmalara ulaşıyor.
twitter'a bir bakıyorsun 3-4 milyon tweet atılmış. herkes çok sinirli, herkes bu cinayetin sonuncusu olmasını istiyor(!). her seferinde bunun sonuncusu olmasını istiyoruz değil mi?
bu durum aynı şuna benziyor. hani çok sevdiğiniz ama yememeniz gereken bir yiyecek olur. ay bitanecik yiyeyim bir şey olmaz deyip yersiniz, sonra ay bir tane daha yiyeyim bir şey olmaz diye diye koca kaseyi bitirirsiniz.
böyle işte. herkes kendini tatmin etme peşinde. bakıldığında o kadın öldü, koca hapse girdi ya da girmedi, çocuklar ortada kaldı. ama medya istediği okunma rakamlarına ulaştı, halk kendi kendini bilinçli vatandaş olarak hissetti, gündemde olmak isteyen ünlüler gündeme geldi, müge anlı istediği reytinge ulaştı. hani lan hepiniz kadın cinayetlerinin bitmesini istiyordunuz? hani hepiniz katil kocanın hadım edilmesini, idam edilmesini istiyordunuz? ama lafa gelince herkes çok bilinçli herkes çok medeni. soran olursa kadına şiddete çok karşıyız!
size bir isim söyleyeyim bu kadın cinayetlerinin ilki özgecan aslan.
hani özgecan'ı unutmayacaktınız? bir tanenizin bile aklına özgecan geliyor mu? dur ben sizin yerinize cevap vereyim hayır! bu olay sadece o dönemde herkesi tatmin etti. sırada daha büyük, daha sansasyonel bir şey olması gerekiyordu. bu seferde tecavüz edilip plazadan aşağıya atılan kız ortaya çıktı. ismi aklınıza gelmedi mi? durun ben size hatırlatayım. şule çet idi kendisi. ya bu ülke balık hafızalı ya da birileri samimi açıklamalar yapmıyor.
bunu kendiniz denemeye ne dersiniz?
sokağa çıkın veya gidin bir büyüğünüze veya bir arkadaşınıza şule çet kim diye sorun. illaki bilemeyecekler "şu plazadan aşağıya atılan kız" deyin hepsi hatırlar. bilmem anlatabildimmi.
bir diğer suistimal ise şu; istanbul veya izmir gibi türkiye'nin batı ve daha gelişmiş şehirlerinde kadın haklarını savunan binlerce dernek var. bu dernekteki insanlar güya türkiye'deki kadın haklarını savunuyorlar. siz orada mabadınızı yaya yaya kadın haklarını savunurken aynı ülkenin doğusunda kadınlar arsa karşılığında satılıyor. şimdi siz hangi kadının hakkını savunuyorsunuz?
şuna eminim ki 3-4 gün bilemedin 6-7 güne yeni bir sansasyonel kadın cinayeti haberi çıkacak neden mi? haber kanallarının sunacak habere ihtiyacı var. müge anlının reytinglerini yükseltmesi gerekiyor, ünlülerin yeniden gündem olması gerekiyor... hepsinden önemlisi bilinçli vatandaşlar gibi hissetmemiz gerekiyor!
eğer herkes kadın cinayeterini bu kadar umursasaydı çoktan eyleme geçilmişti bile ama herkes bu olayları kendi çıkarları uğruna sömürdüğü için olaylar devam ediyor ve devam edecek. ne zamana kadar? ülkede kadın kalmayıncaya kadar mı? ne zaman bilinçli vatandaşlar olduğumuz yalanına inanmaya ve kendimizi böyle tatmin etmeyi bırakıp gerçekten bilinçli vatandaşlar olacağız?
onunla ilgili de fikirlerim var ama yazmaya üşeniyorum.
bunu farketmem ise şu şekilde oldu. sözlükte kadın cinayeti haberleri ile ilgili başlıklar açılıyor. tabi ben de buralara birşeyler yazmak için giriyorum. üstte yazılmışlara kısa bir göz gezdiriyorum ve hep aynı şeyleri yazmış herkes. sonra başka bir kadın cinayeti oluyor sözlükte tabi herkes bu başlığa çullanıyor. yazılanlara bir bakıyorsun yine aynı. bozuk plak gibi her kadın cinayeti başlığına aynı şeyler yazılıyor.
@2 ye cevaben
arkadaşım siyasi propoganda yapmya geldiysen gidip parti başlıklarına yazmanı öneririm.
devamını gör...
normal sözlük kelimelik turnuvası
ilk başta kulağa çok harika gelen, vay arkadaş hadi bakalım dedirten fakat zamanla skor üreteceğim diye dar alanda kısa paslaşmalara dönen*, hayatta hiç kullanmayacağımız iki üç harfli kelimeleri biraraya getirmeye çalıştığımız, hecelerin matematiği diyebileceğimiz bir oyun, turnuva.
açıkçası 'kelime' kavramı benim için kutsal.
kusura bakmayın ama güzel kelimeleri kullanamayacaksam ne yapayım öyle oyunu.
hasılı ben yokum dostlar bu turnuvada!
fakat her şeye rağmen bu tarz hareketler güzel oluyor.
oyunun ve turnuvanın müdavimlerinin de ne kadar iyi kitapseverler ve okurlar olduğuna şüphem yok.
bu arada puan kaygısından ziyade sevdiği kelimeleri paylaşmak için oynamak isteyen olursa her zaman beklerim: 433oynatanaykut.
edit: durun durun bu böyle çok filtreli, çok ilkesel oldu. içinizden demeyin sonra bıktık şu aykut'un ilkelerinden diye. tek sebep bu değil.
maşallah bazı yazarlar tereyağından kıl çeker gibi benim arayıp da zar zor bulamadığım kelimeleri şıp diye buluyorlar.
bilinçaltımdaki ses de sen bunlarla kapışamayacaksın galiba diyor. sanırım şu aşamada durumu kotarabilecek sevide değilim. matematiksel zekam da yetmiyordur belki bilemiyorum.
ama ağırlıklı olarak bahsettiğim kelimelik oyununun yapısal problemleri bırakmamda etkili oldu.
tekrar ediyorum bu oyun kelime oyunu falan değil, tamamıyla matematik oyunu.
görsel ve matematiksel zekayı bir arada kullanabiliyorsanız biçilmiş kaftan.
not: ulan ne pis bi ego varmış bende de.
bu sözlük ağzıma tükürdü resmen. neyse!
tutarsızlığın dibindeyim editi: şimdi de random birileriyle oynuyorum. ne olacak bu işin sonu hey allah'ım.
açıkçası 'kelime' kavramı benim için kutsal.
kusura bakmayın ama güzel kelimeleri kullanamayacaksam ne yapayım öyle oyunu.
hasılı ben yokum dostlar bu turnuvada!
fakat her şeye rağmen bu tarz hareketler güzel oluyor.
oyunun ve turnuvanın müdavimlerinin de ne kadar iyi kitapseverler ve okurlar olduğuna şüphem yok.
bu arada puan kaygısından ziyade sevdiği kelimeleri paylaşmak için oynamak isteyen olursa her zaman beklerim: 433oynatanaykut.
edit: durun durun bu böyle çok filtreli, çok ilkesel oldu. içinizden demeyin sonra bıktık şu aykut'un ilkelerinden diye. tek sebep bu değil.
maşallah bazı yazarlar tereyağından kıl çeker gibi benim arayıp da zar zor bulamadığım kelimeleri şıp diye buluyorlar.
bilinçaltımdaki ses de sen bunlarla kapışamayacaksın galiba diyor. sanırım şu aşamada durumu kotarabilecek sevide değilim. matematiksel zekam da yetmiyordur belki bilemiyorum.
ama ağırlıklı olarak bahsettiğim kelimelik oyununun yapısal problemleri bırakmamda etkili oldu.
tekrar ediyorum bu oyun kelime oyunu falan değil, tamamıyla matematik oyunu.
görsel ve matematiksel zekayı bir arada kullanabiliyorsanız biçilmiş kaftan.
not: ulan ne pis bi ego varmış bende de.
bu sözlük ağzıma tükürdü resmen. neyse!
tutarsızlığın dibindeyim editi: şimdi de random birileriyle oynuyorum. ne olacak bu işin sonu hey allah'ım.
devamını gör...
birlikte yaşadığı kadını zincire bağlayıp işkence eden adam
tunceli’de oktay güler’in zincire bağlayarak 6 ay işkence yaptığı e.a., komşularının yardımıyla kurtuldu. kadının babası “kızımın telefonda diyebildiği tek şey,’baba gelin beni kurtarın, bu adam beni öldürecek’ oldu” dedi.
onedio
ntv
bu ruh hastaları ile aynı otobüse biniyor, aynı sokakta yürüyoruz. bizi geçtim artık en büyük korkum çocuklaradır.
onedio
ntv
bu ruh hastaları ile aynı otobüse biniyor, aynı sokakta yürüyoruz. bizi geçtim artık en büyük korkum çocuklaradır.
devamını gör...
korkunç iban
pandeminin ilk dönemlerinde insanlar paraya ihtiyaç duyarken bir anda üst düzey yöneticilerin para istemesi üzerine insanların şok yaşamasına sebebiyet veren (bkz: biz bize yeteriz) kampanyasının ibanıdır. insanlarımızı korkutmuştur.
devamını gör...
noviembre
ispanyol yönetmen achero manas'ın bir sinema filmi çekerek sinemacılığı, kurguculuğu yerine dibine soktuğu 2003 yapımı ters köşe filmi. istisnasız izleyen herkesi based on a true story olup olmadığı ile ilgili kuşkuya düşürmüş, bu konuda ürkütmüş, oturduğu koltuğa çivilemiş bir filmdir. görmeyenin görmesi elzemdir.
hayatımda hiçbir filmin based on a true story olmasından bu denli korkmamıştım. yönetmenin filmin sonundaki a mi padre* notu filmin bir an için de olsa alfredo'nun kızı anita tarafından yıllar sonra çekilmiş olduğunu düşündürse de hemen sonra asıl mevzuyu kavrıyorsunuz. yani film bittikten sonra filmi izliyor, idrak ediyorsunuz esasında. kurgu şahane demeyeceğim, çünkü senelerdir birçok filmin kurgusu için bu sıfatı kullandım. bu başka bir şey. belgesel-film dediğiniz şeyde anlatıcılar günümüzde yaşar. bu filmde gelecekte olmalarının sebebi -benim anladığım, ki zaten bu filmin kaygısı herkese farklı bir şey düşündürmek- film denilen olgunun yapaylığı, kurgusal oluşu bu yüzden de eleştirilmek zorunda olduğu. bir yönetmen düşünün ki bir film çekerek, kurguculuğun sınırlarını zorlayarak sinema sanatını yani yaptığı işi yerin dibine soksun! yönetmen alfredo'nun kızı değil, ama bu film yine de gerçek bir yaşam öyküsü sayılabilir. bana göre alfredo'nun kızı doğduktan sonra manifesto'ya ihanet etmek zorunda kalması, kendini satması ve arkadaşlarına bir nevi ihanet etmesi filmimizin yönetmeninin yaşam öyküsünden kesitler. oturup, kasıp araştırabilirim ama benim için önem arz etmiyor açıkçası. ben filmden alacağımı aldım. sondaki babam için notu alfredo'nun tiyatro hocasına yaptığı rol gibi yönetmenimizin bize oynadığı bir oyundan ibaret.
hayatımda hiçbir filmin based on a true story olmasından bu denli korkmamıştım. yönetmenin filmin sonundaki a mi padre* notu filmin bir an için de olsa alfredo'nun kızı anita tarafından yıllar sonra çekilmiş olduğunu düşündürse de hemen sonra asıl mevzuyu kavrıyorsunuz. yani film bittikten sonra filmi izliyor, idrak ediyorsunuz esasında. kurgu şahane demeyeceğim, çünkü senelerdir birçok filmin kurgusu için bu sıfatı kullandım. bu başka bir şey. belgesel-film dediğiniz şeyde anlatıcılar günümüzde yaşar. bu filmde gelecekte olmalarının sebebi -benim anladığım, ki zaten bu filmin kaygısı herkese farklı bir şey düşündürmek- film denilen olgunun yapaylığı, kurgusal oluşu bu yüzden de eleştirilmek zorunda olduğu. bir yönetmen düşünün ki bir film çekerek, kurguculuğun sınırlarını zorlayarak sinema sanatını yani yaptığı işi yerin dibine soksun! yönetmen alfredo'nun kızı değil, ama bu film yine de gerçek bir yaşam öyküsü sayılabilir. bana göre alfredo'nun kızı doğduktan sonra manifesto'ya ihanet etmek zorunda kalması, kendini satması ve arkadaşlarına bir nevi ihanet etmesi filmimizin yönetmeninin yaşam öyküsünden kesitler. oturup, kasıp araştırabilirim ama benim için önem arz etmiyor açıkçası. ben filmden alacağımı aldım. sondaki babam için notu alfredo'nun tiyatro hocasına yaptığı rol gibi yönetmenimizin bize oynadığı bir oyundan ibaret.
devamını gör...
şefkat
şefkat; sevgi göstermek, sevecen olmak.
insana en yakışan meziyettir. şefkatli bir el bir kucak yaşanan her acıyı, bitirmesede hafifletir. şefkatinizi sevdiklerinizden ve hakedenlerden esirgemeyin.
insana en yakışan meziyettir. şefkatli bir el bir kucak yaşanan her acıyı, bitirmesede hafifletir. şefkatinizi sevdiklerinizden ve hakedenlerden esirgemeyin.
devamını gör...
gloomy sunday
devamını gör...
normal sözlük tavla turnuvası
sözlükte bu tarz etkinliklerin artması sevindirici. tavla oynamayı bilmediğim için üzülerek katılamayacağımı bildiriyorum. ama kim bilir? belki gaza gelir fuzzy lee'den ders alır bir saatte öğrenir katılırım. umarım eğlenceli ve kalabalık bir turnuva olur.*
devamını gör...
aşırı kazıklı maria başlığına maruz kalmak
her yeri kazıklı görmemle sonuçlanan travma sonrası katıldığım başlıktır.
kısaca bir bakıverdim de kazıklı maria başlığı altında aynı çaylak arkadaşlar on yüz beş bin milyon tane tanım yazıyor. nedir bu yav? yeter yani. dayanamadım artık.
(bkz: kazıklı maria sendromu)
kısaca bir bakıverdim de kazıklı maria başlığı altında aynı çaylak arkadaşlar on yüz beş bin milyon tane tanım yazıyor. nedir bu yav? yeter yani. dayanamadım artık.
(bkz: kazıklı maria sendromu)
devamını gör...
fransız mutfağı
mutfağa olan akımları, yaklaşımları, teknikleri ve bol yıldızlı şefleriyle mutfağın sanata dönüştüğü bir kültür. ekler, krem karamel, elmalı tart, profiterol, sufle, makaron gibi her ülkede yapılan tatlılar fransız mutfağından gelmedir.
devamını gör...
nedir bu kadar zor olan
kirlenmiş boka batmis bi dünyanın içinde temiz olmaya çalışmak bence en zoru.görmemeyi bilmemeyi duymamayı becerebilenler üstesinden gelme konusunda biraz daha şanslılar.
devamını gör...
100 yazarın 800 tanımı geçmesi
mantıklı ve gerçekten isteyerek tanımlar yazan yazar arkadaşlarımızın ellerine sağlık dediğim olaydır. sözlüğümüz büyüyor.
devamını gör...
sevmediğin bir yazarın tanımını beğenmek
babasını ve/veya anasını hiç hazetmediğin sevimli bir çocuğun yanından geçerken kafasını okşamaya benzer, onun hiç bir suçu yoktur da işte...
devamını gör...
bilgisayar kamerasını bantlamak
kameradan bizi izleyip notlar alan abd ajanlarının antidepresana başlama nedenidir
devamını gör...
bakarız
babaların her isteğe cevap verirken söylediği söz.
devamını gör...
en büyük hayali devlet memurluğu olan üniversiteli
300 liraya kpss kitapları alarak ben de katıldım bu hayale
devamını gör...