ben kuralları çok sevdim. uyarımda..
yalnız benim borum ötecek nedir? yavaş eylül'de doğan girişimci ruhlu insan.
şaka maka mod'umuz modumuzu yükseltti iyi oldu.* kendimize gelelim eylüling'in enerjisine ayak uyduralım. yoldaş'ada bir üzülmedim değil. kalkışmanın sonucunu merak etmekteyim. birazdan beni yazarlarım kurtarsın herkes sözlüğe çıksın açıklaması gelirse şaşırmam. evimde vişne suyumla beklemekteyim.. havuç iyidir ama özellikle göz sağlığına faydaları çok büyük.
devamını gör...

trt arşiv'in hatırlatması sayesinde öğrendiğim proje. bundan ta 43 sene önce gündeme gelmiş bir türk yapımı uzay taşımacılık aracı. 1978 yılında fevzi yertut ve ekibi tarafından yapılan tanıtımı ilgili linkten izleyebilirsiniz.

kısaca şu imiş: atmosferde ve özellikle de uzayda uçmak üzere tasarlanan bir uzay aracı, hatta görüntüsü itibarıyla da, bildiğin, ufo'nun tanımlanabilir olanı. aracın yapıldığını, monte edildiğini ve deneylerde başarılı olduğunu da söylemişler. ancak sonrasında ne olup ne bittiği hakkında, akıbeti hakkında pek bir şey yok ortalıkta.

kullanım amacına göre iki farklı model bile düşünmüşler: "midan" bir büyük uzay gemisini temsil ederken, "danser" adını verdikleri model de devriye gemisi rolünde imiş.

"bu kadar büyük yaratılan bir evrende, yalnız dünya değil, teknik şartlara sahip, en iyi teknik şartlara sahip; uzayda da bazı varlıklar var. yalnız uzayın bazı kanunları vardır: hiç kimsenin geleceğine, hiç kimsenin ilerisine karışmama... belki uçan daireler geliyor dünyaya, fakat bizim kaderimize karışmıyorlar." diyor fevzi bey ve şöyle bitiriyor laflarını: "muhakkak ki bizim kalbimizin attığı ankara'dan, şöyle bir istanbul üzerinden dolaşıp, bir ay'a kadar gidip; tekrar izmir, istanbul, ankara ve hatay'a gelip burada park etmek isteriz."

eskiden bizim insanımız gayet de ileri görüşlüymüş aslında. yıllar sonra, bu sefer bir ufo'ya benzemese de, aynı düşünceyle yapılan bir araç var: (bkz: starship).
devamını gör...

kimse zaten kimseden oy beklemiyor. hepimiz sözlük adına bildiklerimizi yazıyor, katkı sağlıyoruz. oy dediğimiz şey yazara "bak sen yazdın, ben okudum, bana faydası oldu beğendim" demektir. serotonini arttırır efendim, daha önemlisi var mıdır?
çikolata yeme, artı al. *
devamını gör...

açtığım başlığa 4 tanım girilmiş, benim yazdığım tanımı 8 kişi beğenmiş. insanın kafasını karıştıran bir durum.
devamını gör...

kişisel ileti aldım, gidip gelip profilime bakıyorum yerinde duruyor mu diye. bakıyorum ki hala orada oh be diyorum, çok şükür.(swh)
alın teri harcıyoruz, 500 kullanılabilir karma puanı kolay elde edilmiyor sonuçda değil mi? hıh...
devamını gör...

benim için komplike sporcu tabirinin vücut bulmuş halidir. onlarca basketbolcu izledim, iş ahlakı bu kadar yüksek çok az oyuncu gördüm. kendisini iki sene boyunca canlı izleme fırsatına eriştiğim için de kendimi şanslı addediyorum. praskevicius'un lakabı ''buz adam''dı ve bu lakabı sonuna kadar hak ederdi. sahada o kadar net bir duruşu vardı ki, sinirleri alınmış zannederdiniz. hiç renk verdiğine şahit olmadım. çok ufak, bir kaç itiş kakışı olmuştur belki ama onlarda da artık iyice sabrı taşmıştır. kendisine yapılan sert faullerde bile rakibe tepki vermeden, sakince faul çizgisine doğru yürürdü. oysa kodumu oturtacak cinsten bir abimizdir. yani muhatabını tek yumrukta yere serer ama asla işin çirkefliğine bulaştığını görmedik. 98-99 sezonunda yumuşak ve ince bir pivot olan kevin thompson'la birlikte oynamışlardı. thompson'ın boyalı alandaki savunma açıklarını makine intizamında kapatırdı bizimki. thompson hücum atraksiyonları iyi olan ama savunması zayıf bir pivottu. praskevicius sayesinde hep daha dinç kalmış ve hücum verimliliği artmıştır. o sene oyun kurucumuz da zıpır andre woolridge'di. oynatan bir oyun kurucu değildi, skorer yönü yüksekti ama bu da buz adam abimizin ve kevin'in performansını olumsuz etkiliyordu. ritim buldu mu uçar giderdi ama takım oyununa uygun değildi. kaldır at tipi bir zıp zıptı ve bizi kanser ederdi.

praskevicius'un ortalamaları vasat gibi gözükse de, oyun verimliliği çok yüksek bir dört numara olduğunu söyleyebilirim. kendisi benim beşiktaş'ta izlediğim en iyi 4 numaraydı. hatta o sezon tofaş serisinde resmen vitesi 5'e taktı ve inanılmaz bir performans sergiledi. buz adamın izlediğim en iyi saha içi performanslarından biriydi o seri. ertesi yıl andre ve kevin gittiler. onların yerine bud elley ve james blackwell takıma katıldılar. bud, kevin'in tam tersi bir pivottu ve buz adamla birlikte boyalı alanı resmen kararttılar. ama onun da disiplin sorunları vardı artı ölü balık gibi bakardı kerata. o yüzden çok içim ısınmamıştır kendisine ama sergilediği performans üst düzeydi. play off'larda efesi ezdiğimiz maçta efesli oyuncular tabiri caizse boyalı alana girememişlerdi. özetle iyi bir ikili olmuşlardı diyebiliriz. james'e gelirsek andre gibi savruk bir gard değildi. bu sayede daha takım gibi bir takım izlemiştik. bir basketbol sever için buz adamı'ı, gönül verdiği takımda izlemek müthiş bir keyifti ve ben bu keyfi bizzat yaşamış oldum. beşiktaş'tan ayrıldıktan sonra tekrar türkiye'ye ülker forması ile döndü. ona olan sevgimden ötürü ülker maçlarını da gidip izlemişliğim vardır.

basketbolcunun hasıydı vesselam...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

son zamanlarda çeşitli sosyal medya hesapları üzerinden aileler seslerini duyurmaya çalışmakta ve duyarlı kişiler, gruplar ya da ünlüler bir şekilde yardım kampanyaları gerçekleştirmekteydi. insanlar az da olsa kendi çaplarında yardım edebilmekteydi. ama internet üzerinden yapılacak kampanyalara kısıtlama gelmesine yönelik yeni teklif meclisten geçerse, bu imkanlarını da kaybedecek aileler. gerçekten zor zamanlar bekliyor onları...
devamını gör...

"bana istenecek bir şey söyle, uğruna can verilecek bir şey söyle, hemen dört elle sarılayım..."
nihat güldü:
"gördün mü? derhal sapıtıyorsun. hayatta hiçbir şey, uğrunda ölmek için istenmez. her şey yaşamamız için olmalıdır. hatta biraz ileri gideyim, kendi yaşamamız için... sen kafanın içindeki yokluğa o kadar saplanmışsın ki, derhal uğruna can feda edecek bir şey arayarak ikinci bir yokluğa dalmak istiyorsun! yaşamak, herkesten daha iyi, herkesten daha üstün yaşamak, insanlara hakim olarak, kuvvetli, belki de biraz zalim olarak yaşamak.. dünyada bundan başka istenecek ne vardır? hayatını bu gayeye vakfet, görürsün, nasıl birdenbire canlanacaksın!"


sabahattin ali - içimizdeki şeytan
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

demet akalın'ın yıllardır başarıyla geliştirip devam ettirdiği nitelik...

kimi vakit bir kahvenin türünü yanlış yazar, kimi zaman konser yerine komiser yazar... kimi zaman da, bir hayranına hediye ettiği çizmeyi, hayranının satışa sunmasından dolayı olayı, büyük bir ustalıkla, magazin malzemesi haline getirir.

yakın arkadaşlarıyla küsüp barışma güncellerini ise saymıyorum bile.. .*
devamını gör...

mobildeki stabilizasyonuyla ciddi dusundugum, desktop kullanimda arayuzu degisince sacma sapan bir hal alan canimin ici muzik uygulamasi.

kullanimi cesitlendirecegiz, cafcafli gosterecegiz, bak cogzel olacak hehehe diye diye sadelikten ne kadar uzaklasilirsa o kadar boktanlasiliyor, bunu markalarin anlamasi gerekiyor artik ama ya.

mis gibiydi mis, geri cekin guncellemeyi saaad.*
devamını gör...

yaz günü haşlanmış tavuk kokusu. etten soğuyorum.
devamını gör...

okumaya çalışırken kekeme olmama neden olan sözcük. teşekkürler.
devamını gör...

itfaiyecilerin yangın söndürmek değil yangın çıkartmakla mükellef oldukları distopik ray bradbury romanı. romanın baş karakteri itfaiyeci guy montag'dır. romanın adı kağıdın yanma derecesi olan fahrenheit 451'den gelmektedir. kapitalizmi ve tüketim toplumunu eleştiren romanın hikayesinin kaynağı yazar bradbury'nin polisle arasında olan tartışmadır. distopya severler için önerilecek kitapların başında gelmektedir.
devamını gör...

kurtlar vadisindeki zaza dayı karakterinin fetişisti olduğu bölge. cinsiyet ayırt etmiyor kendisi kulak memesi görünce mincikliyor.
devamını gör...

salaklıktır. dümdüz salaklıktır.

edit: başlığı açıp köyden oruç arkadaşını görüntülü arayıp bir şeyler yiyen arkadaş tanımını silmiş. başlık başıma kalmış.
devamını gör...

benim için guilty pleasure'ın tanımı bu adamlardır.

kendimi bildim bileli seksist insanlara karşı çıktım. "kadınla erkek nasıl eşit olacakmış yav" diyen hödüklere karşı mücadele verdim. o çok övündükleri fiziksel niteliklerin kendisini bu alanda yetiştirmiş kadınlarda da pek tabii olacağını, bunun cinsiyetle gelen bir meziyet olmadığını savundum. eril dile karşı oldum; kullanmadım, kullandırmadım. özellikle güzide dilimizin güzide küfürlerini bundan olabildiğince arındırmamız taraftarı oldum. erkeklerin de feminizmi savunabileceklerini anlatmaya çalıştım. yeri geldi bütün bunları bir erkek olarak düşündüğüm için meriç dediler, kılıbık dediler; yeri geldi kalıbım hakkında çeşitli cinsel saldırılara maruz kaldım.*

fakat gel gelelim, bu adamların videolarından çıkamıyorum arkadaş. bayağı bildiğin her küfürde kahkaha atıyorum mesela. tutamıyorum kendimi. özellikle nuri berber videoları çok iğrenç ya hani, bütün benliğimle bunu kabullendim ama gene deli gibi güldüm. yok, engel olamadım kendime. sonra bir de durup dururken kendimi sorguladım, "lan ben bunca zamandır bunca şeyi koftiden mi böyle düşünüyorum acaba?" diye. derken hemen aklıma kampüs cadıları isimli kofti feministlerin veet standını basıp üç kuruşa orada çalışmak zorunda kalan emekçi kızcağızı da aşağılaması olayı geldi. "yok," dedim kendi kendime, "benden daha koftileri de var."

değerli deep turkish web, sinirimi bozuyorsunuz.
devamını gör...

hayat ne alır, ne verir bilinmez, gonca haber eder vakit çiçeklenir, renkler büsbütün gözümüze denk gelir, ışığın çoğu bazen görüşü bozar, ama kalp dediğimiz şey, biz insanları bir araya getiren gücün gizemli, şefkatli havzasıdır. önemli olanı her atımında fısıldar. bazen duyarız ama hayat dedik, ne çok ses vardır, kimi ahengi bozar, dostluklar bozulur gibi olur, gibi dedim, not düşelim buraya.

ses dedik şarkılarına geldik, ondan önce bahsi uygundur ki, sıkı takipçisi olduğum domestic hıyar, pek az bilinse de önemli bir öykü yazarıdır. yanı sıra ondan kanatlanıp yamaçlarımıza konan şiirler her daim okuyucusu için mutluluktur. doğum günü vesilesi ile yazılmış şu yazı muhakkak onu anlatmaktan acizdir. bi umut, denizden esen rüzgara sorabilseydik, bunca güzel şarkı ve samimiyeti yine de anlamaya yetmez diyecektir. bu nedenle işi onun kalemine bırakalım, o yazsın biz anlama arzusuyla yol alalım derim.

değerli dostum, yeni yaşın mutlulukla dolsun, güzellikler seni bulsun dilerim ve elbette adandan iyot kokusunu taşıyan rüzgarınla birlikte....
devamını gör...

abii biz ülkece her boku çok abartıyoruz yeterki delinin biri kuyuya taş atsın..
devamını gör...

döviz kurunun yanında yaş da yanıyor dediğimiz saçma sapan durumdur.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim