dünyanın en gereksiz şeyini yaptıkları halde, tanrı muamelesi görüp korkunç düzeyde haksız kazanç elde eden güruh.
devamını gör...

(bkz: felsefe)
devamını gör...

'karabasan' esprisine maruz kalmanıza sebebiyet verebilecek olan eylemdir.
devamını gör...

ben şizofren değilim

(bunun beğenilmemesi gerekiyordu bu kötü bir şey....)
devamını gör...

bu gece olmaz başım ağrıyo.
devamını gör...

normal hareket. bencil değilseniz ve denk gelirseniz neden yapmayasınız? maksat başkalarının faydalanması ise senini benimi yok bu işin.

öyle madalyalık olana denk gelmedim ama birkaç defa bilgi kategorisine eklenmesi için birkaç yazarın başlığından haberdar ettim ilgili kişileri. elimize yapışacak değil sonuçta.
devamını gör...

bazen 3 bazen 13 bazen 73.
devamını gör...

pretty simple tarafından geliştirilmiş ve 15 kasım 2012' de piyasaya sürülmüş olan dedektif oyunu. 2012 - 2013 yıllarında facebook' ta popülerdi. sonradan instagram kullanımının yaygınlaşmasıyla ve büyük bir kitlenin oraya geçmesiyle oyun unutulup gitti diye tahmin ediyorum.* olay yerlerini inceleyip kanıt topluyor, kanıtları inceliyordunuz. onların detaylı analizi ise ilgili birimlerce yapılıyordu. otopsiler kadar olmasa da bekleme süreleri bir hayli uzun oluyordu. oyunda her şey için yıldıza ihtiyacınız vardı. şüpheliler ve tanıklarla konuşmak, delilleri incelemek, katili tutuklamak, ek soruşturmayı açmak ve sıradaki vakaya geçmek için yıldız şarttı. yıldızları da olay yerlerinden topluyordunuz. olay yerlerinin büyük çoğunluğu arama bulma üzerineydi, kanıt bulmak için gidiyordunuz. bir de bonus yerler vardı, onlar yıldız toplamak için biçilmiş kaftandı. fark bulma, parçaları değiştirerek manzaranın bütünlüğünü sağlama gibi şeylerdi. olay yerlerini incelemek için enerjiye ihtiyaç duyardınız, hiçbir zaman da enerji yeterli olmazdı.* böyle durumlarda oyunu oynayan diğer arkadaşlarınız yardımınıza yetişirdi. bir sonraki vaka için dosya göndererek veya enerji desteğiyle... herkes herkese her konuda destek olmasına rağmen oyunda tatlı bir rekabet ortamı vardı. hatırlıyorum da, annemin bir arkadaşıyla sürekli birincilik için yarışır ve birbirimizin rekorlarını kırmaya çalışırdık. (bkz: kuşakları birleştiren oyun) oyun içinde kazandığınız parayla boosterlar alabiliyor ya da avatarınızı süsleyebiliyordunuz. boosterlar olay yerlerinde size çok yardımcı oluyorlardı, en iyi şekilde kullanırsanız da ekstra puan olarak dönüyorlardı. ekstra puan da sonraki yıldıza daha çok yaklaşmanız ve ilgileniyorsanız o olay yerinde rekor kırmanız demekti. ekstra enerji için portakal suyu, cips ve hamburgerler vardı. criminal case' in facebook sayfasını takip ederek onlardan toplayabiliyordunuz.* ek soruşturmada da birileri mutlaka hamburger veriyordu. o sebeple kimin hamburger vermeye yatkın olduğunu tespit edip, ek soruşturmaya o kişiye yardım ederek başlıyordum. unutmadan, bir de iskambil kartları vardı. onları da arkadaşlarınız gönderiyor, arada da olay yerinden köpeğiniz buluyordu. onları biriktirdikçe de ekstra xp ya da booster alabiliyordunuz. güzel zamanlardı. eski ortam olmadan aynı tadı verir mi emin değilim, lakin tekrar oynayacağım. ıos ve android' de mevcutmuş madem, eski günleri yad edeyim.

aylar sonra gelen edit: nihayet ilk oyunun tamamını bitirdim. sonunu tatmin edici buldum.

amirimiz samuel king' in intiharının ardından, nihayet şapşik yardımcımız jones ile crimson order' ın vukuatlarını ciddiyetle araştırmaya başlıyoruz. oyunun bu bölümünde en saçma bulduğum nokta şu oldu: yaptığımız zihinsel zaman yolculukları. barış çubuğu tüttürüp zihinsel olarak 400 yıl geriye giderek o zamandan kalma eşyaları görüp (?) delil olarak inceliyoruz. her zaman 400 yıl önceki olay yeri muazzam şekilde gözümüzde canlanıyor. her zaman gözümüze çarpan o 400 yıllık eşyayı birileri güven içinde saklamış oluyor ve istediğimizde sorunsuz şekilde teslim alıyoruz. her zaman, aradığımız delil o 4 asırlık eşyada oluyor. aşırı saçma. oynayabilmek için daha fazla olay yeri olsun diye kurgulanmış muhtemelen ama saçma işte. en sonunda çubuklarıyla kafayı bulmamızı sağlayan şaman teyze de, geçmişte öldürülen aloki kabilesinin huzur bulamayan ruhu çıkmasın mı? kendisi uçtu, kuş olup uçtu.* finalde de grimsborough' un daha fazla yardımımıza ihtiyaç duymadığına karar verip, veda partimizin ardından serinin ikinci oyunu olan pasifik' e doğru yol alıyoruz.


seriyi oynadıkça güncelleme yaparım.
devamını gör...

bende de maya göbeği cinsinden biraz mevcut olandır. gene hayatını aylık 150 telelik spor salonuna adayan sütlaç beyinli tayfa gelmiş yaftalamaya.he taam herkes erkeğimsi bir sen erkek, sakin ol şampuan ve o protein tozunu sakince yere bırak.
devamını gör...

sürekli gittiğim bime sabah kahvaltısı için hazır kavurma alıyorum hep*. ne zaman alsam tek kavurma oluyordu dolapta. mutlu oluyordum bende son kavurmayı ben aldım diye.
aldıktan sonra da kasada, kasiyer not alıyordu kavurma için.
birkaç defa aynı senaryo yasanınca dayanamadım sordum, niye böyle yapıyorsunuz ve niye tek kavurma oluyor dolapta her seferinde.
kasiyer, hırsızlık olayları çok fazla olduğunu, çok fazla çalınan ürünlerde böyle bir uygulamaya gittiklerini söyledi. çok tuhaf gelmişti.
devamını gör...

üşenen kişidir. her seferinde aynı döngüleri yaşamaktan yorulmuştur.
devamını gör...

ivanmilinski.
hazall.
severnoe siyanie.
idle.
meja.
elminster the wise.
devamını gör...

sosyal etkileşim yoluyla enerjisini yeniden dolduran, türkçe de 'dışadönük' olarak da adlandırılan kişilerdir. zaman zaman yalnız başına kalmaya ihtiyaç duysalar da, onlara enerji veren şey diğer insanlarla etkileşimde bulunmaktır.


zıttı olan introvert başlığında da bahsettiğim gibi: içe dönük -introvert- ve dışa dönük -extrovert- terimleri insanların kişiliklerini ve sosyal etkileşimin enerji düzeyleri üzerindeki etkilerini tanımlamak için kullanılır. bazı insanlar bu etiketleri önemsiz olarak görürken, birçok kişi bunları dünyadaki yerlerini, kendi beyinlerinin nasıl çalıştığını ve başkalarıyla en iyi nasıl etkileşimde bulunduklarını anlamanın bir yolu olarak kullanıyor.
hiç kimse tamamen içe ya da dışa dönük değildir.
eminim burada da birçok kişi duruma ve hatta etrafındaki insanlara göre kendini daha dışadönük ya da içedönük hissediyordur.


extrovert kişiliğe sahip olanlar, insanları gerçekten severler. sadece insanların etrafında olmayı değil, insanların kendilerini derinden severler. bu grupla ilgili yaygın bir yanılgı, yüzeysel oldukları, kendilerini insanlarla çevreledikleri ve enerji verici (veya çılgın) telaş uğruna faaliyet gösterdikleri yönündedir. insanların etrafında olmak enerji rezervlerini doldurur, ancak değer verdikleri insanlarla ilişkilere yatırım yapmak onlar için oldukça anlamlıdır.

insanlarla zaman geçirmeyi, onlarla bol bol sohbet etmeyi sevdikleri gibi zaman zaman kendi başlarına da kalmak isteyebilirler.

yüksek sesle düşünebilirler. dışadönük insanlara genellikle çok fazla konuştukları veya çok gürültülü oldukları söylenir. bunun nedeni, birçok dışa dönük kişinin olayları konuşarak işlemesidir. içedönüklerin kendi zihinlerinde özel olarak düşünebilecekleri yerlerde, birçok dışadönük çözüme ve anlayışa ulaşmak için sesli düşünmeye ihtiyaç duyma eğilimindedir. yüksek sesle düşünmek, durumları yapıcı bir şekilde ele almalarına ve başkalarının içgörü ve desteğini almalarına yardımcı olur.

sosyal ortamların neşesi, enerjisi ve aslında ilerletici gücüdür bu kişiler. ama aklınızı okuyamazlar, sizin onlara düşüncenizi, hislerinizi anlatmanızı isterler. bunu akıldan çıkarmamakta fayda var.


kaynak
devamını gör...

bir meslek grubundaki insanların maaşlarının bir adet dell m5760 work station laptop fiyatı olmasına dair haber.

dell precision'ın bazı modellerine ise hâlâ paraları yetmiyor.

evet, kafayı bilgisayar ile bozdum son yıllarda ve her şeyin fiyatını bununla kıyaslıyorum.
devamını gör...

kazanıldığında anı kaybettiren.
devamını gör...

yeryüzünden kıdemli
müstakbel çatkı
annemdir zaman.

-önodası çocukların
iyi
görmüyor bazı
gözlük aldım onlara
kulaklarına sandılar.

gözlerimi size ayırdım
göç kuşağından alıntı
kuzgunkılıcı ektim ellerinize.

incitilmiş diye kıraç toprağınız
binektaşı bildiniz incinmiş yaprağı.

cevahir değil
gölge
ve cılız
suret-i selam.

yeni de değil
biteviye
gözbağı.

gecesindeyiz güneş evinin
öptü geçti kulağımı annem


2009
devamını gör...

bu ülkede apolotik kalmak mümkün mü ya. kendi vatanımda ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyorum. şaka gibi. ne olursa olsun bu "zihniyetten" acilen kurtulmamiz gerekiyor.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

söz de bitti.
bir tomurcuk açmaz artık.
devamını gör...

sabır ve öfke kontrolü. gerçi akdeniz ülkelerinin çoğunda bulunan sıkıntıdır bu. yine de her olumsuzluk bir şekilde buraya bağlanıyor.
devamını gör...

filtre kahve gibi yapmasını da içmesini de çok ama çok sevdiğim kahvedir.

şunu da eklemeden geçmek istemiyorum açıkçası: türk kahvesi türkiye’de üretildiği için ‘’türk kahvesi’’ adını almamış, yapılış tarzından dolayı ‘’türk kahvesi’’ ismini almış.

şimdi efendim her kahvenin tadı tabii ki aynı olmuyor, galiba çekirdek özelliklerine bağlı bu durum. neyse ben o kadar anlama çekirdekmiş, aromaymış falan ama illaki bir damak tadımız da var. her kahve aynı tadı bırakmıyor her insanda olduğu gibi bende de…

şu yaşıma kadar çok fazla türk kahvesi markası denemedim açıkçası ama denediklerim için yapacağım yorumlar şöyle:

kurukahveci mehmet efendi’nin mağazalarından aldığım kahvenin tadı bence gayet güzel lakin biraz acımsı bir tadı var. belki de benim yapma tarzımdan dolayı oluyor diyeceğim ama diğer kahveleri de aynı şekilde yapıyorum ve bu kadar acı olmuyor.

yine kurukahveci mehmet efendi’ye ait paketli türk kahvesi ise taze olmadığı için bence oldukça kötü bir tada sahip. acımsılığı var ancak mevzu acı olup olmaması değil, tadı. çok değişik bir tadı var.

kahve dünyası’nın paketli türk kahvesi ise kurukahveci mehmet efendi’nin paketli türk kahvesine oranla daha güzel bir tada sahip ancak tabii ki taze çekilmiş türk kahvesi gibi değil.

şimdi gelelim en sevdiğim türk kahvesine. artuk bey kahve kuruyemiş mağazalarının türk kahvesi benim en sevdiğim türk kahvesidir. tadı da içimi de oldukça yumuşak ve mağazalarından direkt gözünüzün önünde taze taze çekiyorlar aynı kurukahveci mehmet efendi gibi. ama tadı dediğim gibi kurukahveci mehmet efendi’nin kahvesine oranla çok daha yumuşak ve lezzetli.

neyse bu kadar yorumlama, vedat milor’luk yeter. biraz da yapılışını anlatayım.

malzemeler:

iki çay kaşığı türk kahvesi
bir buçuk kahve fincanı ılık veya soğuk su
isteğe bağlı olarak şeker veya tatlandırıcı


yapılışı:

öncelikle cezvemize iki çay kaşığı kahvemizi koyuyoruz.

ardından soğuk veya ılık suyu ekliyoruz. burası çok önemli sevgili yazarlar. su sıcak olmamalı kesinlikle.

ardından eğer kullanıyorsak şeker veya tatlandırıcıyı ekliyoruz. burası da çok önemli. önce kahve, sonra su ve en sonda da şeker veya tatlandırıcı. bu sıralamayı tük kahvesi yaparken aklınızdan çıkarmayın.

daha sonra bu malzemeleri türk kahvesi suyun içinde eriyinceye kadar karıştırıyoruz ve ocağın üstüne koyuyoruz. yani ocağın üstüne koymadan önce de karıştırmamız gerekiyor hem de iyice.

ocağın üstüne koyduktan sonra da bir dakika kadar karıştırıyoruz ve kahvemizin pişmesini bekliyoruz.

kahvemiz taşmaya başlayınca köpüğünü bardağımıza koyuyoruz. daha saonra bir taşma daha olunca bardağımızın yarısına kadarını dolduruyoruz ve yine pilmeye bırakıyoruz. yine taşına bu sefer kalan tüm kahveyi bardağımıza boşaltıyoruz.

kahvemiz hazır.

afiyet olsun.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim