kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

her mesleğin kendine göre zorluğu var. bir çocuk eğitmek kolay değil. hele birde benim gibi yaramaz, ders dinlemez, ödev yapmaz ve daha neler neler. ama her çocuk özeldir. önemli olan onu anlamak ve ilgi alanını keşfetmek. saygı değer öğretmenlerim, size bu kutsal görevde başarılar diliyorum. sabırla öğretmeye devam edin ki gelecek nesil sizlerle var olsun...
devamını gör...

bir şey ayrı yazılır ama ille de ayrı değildir iki sözcük birbirinden. zaten ikisi arasına giren mesafe onların birbirlerinden uzak olduğu anlamına da gelmez. çünkü her şey zaman meselesidir ve mekan, üzerinde uzlaşılmış bir yalandır.

gece gece sevdiğim sözleri ve sözcükleri aklama işine girdiysem ve bunun nedeni yağmursa yapılacak bir şey yoktur aslında. en iyi bildiğim şeyi yapıp yazdıkça yazacağım.

bir şey güzeldir; çünkü kendi başına bir anlama gelmezmiş gibi görünse de anlamını bilmediğimiz her sözcüğün anlamına gelebilir. az şey midir bu?

bir şey ayrı olduğu halde bir arada olmanın da bir metaforu sayılır. sayılmaz belki ama ben sayılsın istiyorum. ayrı ama birlikte, zamana mahkum ve mekana isyankar. taş kesil ulan!

düşünüyorum da, müthiş bir şey. en sevdiğim kitap isimlerinden biridir bu. bu gece serbest çağrışım gecesi. kedilere pizza verip ayarlarını bozabilirim mesela yazdığım tanımda. ama yapmayacağım bunu. çünkü daha önce çok güzel bir şekilde yapıldı bu.

eğer en sevdiğiniz kitap isimlerinden birinde bir şey sözü geçiyorsa ona sahip çıkın. çünkü söylemek istediğim bir şey var.
devamını gör...

kankacılıktan kasıt tam olarak ne? yani burda tanıştığım çok iyi anlaştığım ve sevdiğim arkadaş olduğum yazarlar var. zaten düşüncelerimizi yazdığımız bir mecra burası tabiki kafa dengi biriyle arkadaş olacağız bunda kötü bir şey yok. bu iyi niyetli bir kankacılıktır bence. buna sinir olmanız da sizin kötülüğünüz.

amaaa bazen bazı yazarlar birleşip gruplaşıyor ve sevmediklerini eften püften sebeplerle sürekli linç ediyor*. ya da onlar gibi düşünmeyen yazarları hedef gösteriyor. işte bu kötü niyetli bir kankacılıktır ki buna çok karşıyım.
devamını gör...

başlık aslında kadın yazarların daha çok takipçisi olması sorunsalı olacakmış da kaldırılır diye öyle açılmamış gibime geldi.
devamını gör...

dünyada sadece ve sadece türkiye'de otokton olarak konuşulan bir dil. yalnız tek bir ülkede konuşulan dil enderdir. hemen hemen her dilin sınıraşan konuşurları vardır.

iran'da konuşulan gorani diliyle karşılıklı anlaşılabilirlik oranı yüksektir. bu yüzden bazı iranologlar bu iki dili zaza-gorani diye tek bir dil olarak kabul ederler. eğer bu görüşü kabul edersek bir üst paragraftaki sav çöp demektir.
devamını gör...

edebiyat ve okuma kulübü nün daimi üyesidir. sohbeti çok derin analizi tam yerindedir, kitap gibidir. sesli sohbetlerde bazen radyo programı dinlediğimi sanarım sıra bana geldiğinde donar kalırım. daha anlatacağı çok şey vardır hem sözlükte hem kulüpte.
yol biter san marinolu durun yeni yollar bulmalıyız der.
devamını gör...

kalabalık sokaklarda slalom yaparak yürürken beynimin arka planında çalan harika bir şarkı.
devamını gör...

kongre yap sonra halktan kes cezasını, bu kapanmalar yüzünden işsiz kalan bir sürü insan var, hiç düşünen yok bu insanlar nasıl yaşıyor diye, hayır onu geçtim, eğitimi de mahvettiniz, ne güzel bahane de hazır, virüs... ülkenin en kötü anında bile halkı, eğitimi düşünen atam görse yüzünüze tükürürdü.
devamını gör...

abimden bana kalan şortla havuza girmiştim. herkes el ele tutuşup yuvarlak oluşturmuştu ve rastgele birilerini çekip, kollar üzerinden kaydırıyorlardı. benim sıram gelince, beni de çektiler tabi. şort malum abimden kalma. paraşüt gibi bir açıldı ya haak. kıbrıs'a inen türk askeri gibi indim kollarına. takım taklavat ne varsa düşmana göz dağı verildi.
çok utanmıştım da sonradan umursamayıp hunharca güldüm.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
edit: vay arkadaş bi görsel bizim onbin karakterli entrymizden daha çok oylanıyor
devamını gör...

" iyi insanlar kırıldıkları zaman sevmeyi bırakmazlar, göstermeyi bırakırlar." sözünü söylemiş, insanları çözmüş üstattır.
devamını gör...

fahişe denilince benim aklıma kadınlar gelmiyor sadece, erkek fahişeler daha tehlikeli.
devamını gör...

"congenital insensitivity to pain with anhydrosis" olarak geçer. ama kısaltması olarak "cipa" kullanılır. yani "anhidrozlu ağrıya doğuştan gelen bir duyarsızlık" olarak çevirirsem yanlış olmayacağını düşünüyorum. ağrıyı, sıcaklığı hissetmiyor hastalarımız. aynı zamanda terleyemiyor. sizin çekmeye katlanamayacağınız çok ciddi ağrıları bile. diğer bir adı ise "hsan ıv" yani "hereditary sensory and autonomic neuropathy type ıv" yani çevirirsek "kalıtımsal sensöriyel otonomik nöropati dördüncü türü".

acı, ağrı, sıcaklık, soğukluktan sorumlu olan genlerde meydana gelen genetik bir mutasyon neden olur. otozomal resesif bir hastalıktır. ngf* adlı protein ile bu genimizin sağladığı* nörotrofik tirozin kinaz reseptörü anne karnındayken etkileşim içinde olmalı bu sayede de sinir sistemimiz gelişmeli. ama işte bu hastalarımızda gen mutasyona uğradığı için zincirin geri kalan halkaları da pek mümkün olmuyor böylece ağrıyı falan hisseden hücrelerimiz de gelişmiyor.

genetik bir rahatsızlık olduğu için akraba evlilikleri olduğu durumlarda görülme olasılığı daha yüksek ve en çok negev bedevileri diye geçen toplumda yaygın. dünyada kayıtlara geçen yaklaşık 100 kişide bulunuyor. baya bir nadir görülen bir hastalık. çok şükür yani.

daha önceden de dediğim gibi vücut ısılarını dengeleyemiyorlar ve terlemiyorlar. bu yüzden bebekler hipertermi nöbetleri geçirebilirler. zaten bir kısmı da yaklaşık üç yaşlarına kadar bu yüzden hayatlarını kaybeder. ebeveynlerinin acayip dikkatli olması gerek çünkü malum acıyı hissetmiyorlar ve bu yüzden kendilerine çok fazla zarar veriyorlar fark etmeden.
devamını gör...

başrollerinde anthony hopkins, brad pitt ve claire forlani gibi başarılı isimlerin yer aldığı 1998 yapımı filmdir.
yapımcılığını unıversal studıos yapmıştır.

filmin yönetmeni martin brest ve alan smitheedir.
yapımcılığını martin brest üstlenmiştir. senarist koltuğunda bo goldman vardır. müzik tarafında ise thomas newman yer alıyor.

filmi dün gece seyrettim uzun süredir listemde yer alıyordu süresi 3 saat olduğu için bir türlü açıp izlemiyordum. dün gece oturup başından kalkmadan izledim ve sevdim.
ilginç bir senaryo. başarılı oyunculuk performansları. müziklerin kullanımı falan derken ortaya güzel bir film çıkmış.
ben bu filmi herkesin beğeneceğini düşünmüyorum. bazı insanlar benim düşündüğüm gibi düşünmeyecektir. zaten film 3 saat olduğu için bir çekinme hali olacaktır.
ben her şeyden bağımsız olarak bu filmde brad pitt tarafından sergilenen performansa bayıldım. onu seyretmekten aşırı keyif aldım. ince detaylar çok hoşuma gitti. karşısında büyük usta diyebileceğimiz çok sevdiğim anthony hopkins olunca baya baya keyif alarak seyrettim.

filmin türü fantastik, dram, romantik olarak geçiyor.
filmin konusu ise ölüm başarılı bir iş adamı olan anthony hopkins abiyi almaya geliyor. yürü lan gidiyoruz derken anlaşma yapıyorlar falan filan olaylar ilerliyor. konu bana ilginç ve hoş geldi. konu ilginizi çekerse rahatlıkla izleyebilirsiniz.
bir diğer güzel tarafa gelirsek müzikleri çok beğendim. bazı sahnelerde kullanılan müzikler filmin içinde yaşamamıza sebep oluyor. olayları daha gizemli bir hale getiriyor. 3 saatlik bir filmde seyirciyi filmin içinde tutmak kolay değildir. ben bu filmin içinde sıkılmadan kaldım.
bir diğer düşüncem ise filmi beğenmeme rağmen 3 saatime değer miydi sorusu oldu ve şu cevabı buldum.
boş vaktim olmasaydı ve kısıtlı bir zamanda lezzetli bir film izlemek isteseydim ve bu filmi izleseydim eh işte derdim. bir tık vaktime üzülürdüm. size enfes bir hikaye veya enfes bir kurgu vadetmiyor. ben vadettiğini düşünmüyorum.
boş vaktim olduğu için açtım izledim keyif aldım. eğlendim. dediğim gibi oyunculukları çok beğendim. brad pıtt çok yakışıklı ve çok güzel bir oyuncu biliyoruz ama bu filmde hayran kalıyoruz. acayipti.


ya bir insan ilk defa fıstık ezmesi yiyen birinin rolünü böyle güzel yapar mı ? acayip keyif aldım izlerken. ilk defa sevişen bir ölüm rolü yapıyor adam. yüz ifadeleri, mimikler, nefes alışverişleri mükemmeldi. bence bu filmin önemli sahnelerinden birisi ortalarda bulunan sevişme sahnesiydi. ilk defa sevişen birinin rolü ancak bu kadar güzel gösterilirdi.
filmin sonu çok ucuz geldi. havai fişekler falan ucuzdu yani. basit.
ayrıca senaryonun üzerine düşünülürse mantık hataları olduğunu göreceksiniz ama ben çok takılmadım. filmin içine girdim ve olanları seyretmek hoşuma gitti.


sonuç olarak güzel ile eh işte bir film arasında gidip geldim. izlemeye değeceğini düşünüyorum. tavsiye ederim sanırım. boş vaktiniz varsa film listenizde film kalmamışsa açın netflixten izleyin.
devamını gör...

doğru üfürükçüyü bulamama sorunsalı...
bu işler hayır için yapılır, allah rızası için yapılır.
burak yılmaz'ı 35 yaşında frikikçi yapan üfürükçü aramızda, kendisi ayrıca muazzam bir yazar.
kendisi ile iletişime geçmemi sağlayan kadın kolları başkanına da ayrıca teşekkür etmem gerekiyor.
iki gün önce bana uzaktan üfledi, muskamı yazdı. yıllardır orkid kullanırım, böyle bir kanat konforu görmedim.
uçuyoruz azizim...
bahtı kapalı olanlar,
hangi coin'i alsa dibi görenler,
yürüdüğü yazardan red cevabı alanlar,
elini neye atsa kurutanlar,
size derman olmaya geldim. gözlerinizi iyice açın, hacılara hocalara kanmayın.
tükürüksüz üfüren hoca aramızda...
devamını gör...

bir elle kaçırdığım fetva. hoş inancım gereği beni ilgilendirmeyen durum ama olsun yine de şeytan meytan havalı işler. mesele şeytan olmak değil asıl mesele şeytanlar tarafından şeytan olarak gösterilmeye çalışılmaktır yeğen.
devamını gör...

steven spielberg tarafından yönetilmiş schindler's list filmindeki tek renkli karakter olan, kırmızı ceketli kızı oynamış çocuktur. "red coat girl" olarak bilinir.

1989 doğumluymuş. filmde oynadığı zaman 3 yaşındaymış ve steven spielberg kendisinden filmi 18 yaşına kadar izlememesi rica etmiş. fakat sözünü tutmamış ve 11 yaşındayken filmi izlemiş, tabii ki dehşete kapılmış ve spielberg'e hak vermiş. daha sonraları tekrar izlediğinde ise böyle bir filmde oynadığı için gurur duymuş.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

tdk. aşırma.
yaygınlaşan dijital paylaşım platformları ile yepyeni cepheleri açılan eylem; sosyal medya, içerik ve haber paylaşım portalları gibi. sözlük gibi platformlarda bireysel araştırmalarımız sonucu girdiğimiz bilgi içerikli entryler aslında her birimizi gönüllü birer içerik üreticisi yapıyor. işte bu noktada her birimiz için intihale maruz kalma tehlikesi doğuyor. örneğin twitter'da aslı size ait olan bir tweetin başkası tarafından atılıp sizden daha fazla etkileşim alması dahi bir intihal.
hatırlayanlar olacaktır, stumbleupon diye çok güzel bir web sitesi vardı. her stumble tuşuna bastığınızda sizi önceden belirlediğiniz ilgi alanları doğrultusunda yeni bir web sitesine yönlendirirdi. ben de burada ilgimi çeken içerikleri hiçbir edinim sağlamadan ve birkaç farklı ek kaynaktan faydalanarak türkçeleştirirdim. bunu da o zaman aktif kullanıcısı olduğum sözlükte kaynaklarımı belirterek paylaşırdım. bir gün yine ilgimi çeken bir konuda bir içeriğe denk geldim. öncesinde herhangi bir türkçe portalda yayınlanmış mı diye kontrol ettim. yayınlanmadığını görünce de yine birkaç farklı kaynaktan olayı araştırıp olayı her yönünden ele alan uzunca bir entry paylaştım.
birkaç hafta sonraydı sanırım bir sosyal medya platformunda bir arkadaşımın konuyla ilgili paylaşımını gördüm. paylaşım, beş sene önce şimdikinden daha ünlü bile olsa hala ünlü sayılabilecek bir içerik paylaşım platformuna aitti. "aa," dedim, "benden farklı biri de denk gelmiş."
onun konuyu nasıl ele aldığını görmek için içeriği açtım. cümlelerimi birebir kopyaladığı yetmezmiş gibi kaynak olarak da beni değil, entrymin sonunda gösterdiğim kaynakları yazmıştı. çok da önemli değil zira bu tarz gönüllü içerik üreticiliği yaptığımız platformlarda yazdığımızda bunları da göze almış oluyoruz bir nevi. ancak yine de insan üzerinde hatırı sayılır bir zaman ve emek harcadığı ve karşılığında hiçbir edinim sağlamadığı bir şeyin üzerinden, başkası onu sadece kopyalayıp yapıştırarak bir edinim sağladığında kötü hissediyor; enayi gibi işte.
devamını gör...

ispanyol kübist ressamdır.

muhteşem tabloları herkesin malumudur elbette ama guernica en bilinen eseridir. benim içinse don quijotte eseri büyüleyicidir.

babanın bir resim öğretmeni olması, evde sürekli yağlı boya tablolar yapması ve bize zorla bob ross izletmesi dolayısıyla ressam alemine kalıtsal bir düşkünlüğüm var. dolayısıyla ressamlar her zaman çok ilgimi çekmiştir ve hala da çekmeye devam ediyor.

ayrıca rütbesi bibliyofil olan bir yazar olarak da kitaplara da düşkün olmam doğal bir durumdur diye düşünüyorum. bu yüzden de ressamlar üzerine onlarca kitap okudum, tabii ki pablo picasso’yu da boş geçmedim.

hazret büyük bir ressam olmasına rağmen çok da çekilir bir adam değilmiş aslında. daha ölmeden üne ve zenginliğe kavuşan picasso bunun sefasını da uzun süre sürmüştür.

çevresindeki insanları kolaylıkla etkisi altına alabilen picasso insanları yönlendirme ve kafalarını karıştırma konusunda tam bir usta imiş.

para konusunda ise oldukça eli sıkı olduğu gerçeğini bir kenara atmayacağız elbette. picasso asla nakit para kullanmaz, her ödemesini çek ile yaparmış. bunun nedeni kendini seçkin bir insan olarak göstermek değil, aslında açık bir şekilde cimrilik.

eve teslimata gelen manava bile çek veren picasso’nun düşüncesi, üzerinde imzası olan herkesin “ bu ileride değerlenir” düşüncesi ile çeki bozdurmayacağı ve picasso’nun cebinden beş kuruş çıkmayacağıdır.

yine de severiz picasso’yu.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim