kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

" var biraz da sen oyalan" diye devam eden sözdür. aklıma en'am süresi 32. ayeti getirir. "dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. "
devamını gör...

ilk olarak dedenin ya da ninenin ismi konur hatır için, ikinci olarak da anne ya da babanın seçtiği isim konur. ilk isimler geleneksel iken, ikinci isim yenilikçidir. mesela cabbar canberk, mükremin mert ya da muhsine pelin ikilemesi ile karşımıza çıkar. ismi taşıyan çocuk bireyin tercihi de pek tabii yenilikçi olan ikinci isimdir.
devamını gör...

eskiden aborjin'lerin yaşadığı bir ülkeyken, sonradan britanya imparatorluğu tarafından koloni yapılmıştır.
başkenti canberra, yüzölçümü 7.692.024 km²'dir.
1970'lere kadar beyaz olmayanların göçmen olması yasaktı.
devamını gör...

oğlu ali nesin’in izmir selçuk’da bir matematik köyü bulunmaktadır.
bu köyde bütün işler, (yemek,bulaşık,temizlik vb.) imece usulü yapılmaktadır.
devamını gör...

muhtemelen hayattaki tek "başarısı" sözlükte yazar olmak olan zavallıların beyanlarından biri.
devamını gör...

göz teması kurmadığımı farkettim
devamını gör...

kendimde en sevmediğim şeylerden birisi sanırım bu. ajanda kullanamamak bana göre normal bir şey çünkü düzgün bi şekilde ajanda kullanan 3-5 kişi gördüm hayatımda ki gidip de tebrik etmişliğim bile var*. ama ben hem düzenli bir şekilde ajanda kullanamayan hem de defter/ajanda almaya bayılan, her gördüğüne atlayan biriyim. evde kullanmadığım bi sürü boş not defterim ya da ajandam var ve nası değerlendirebileceğimi bile bilmiyorum**.
devamını gör...

sırf metresi anne boleyn'le evlenebilmek için ispanya kralı ve kraliçesinin kızı, önce abisinin karısı, sonra karısı olan aragonlu catherine'i boşayan ve anne boleyn uğruna, etkileri günümüzde hala devam eden, ingiltere'yi katoliklikten, protestanlığın ingiltere'ye uyarlanmış şekli olan 'anglikanizm'e geçiren vııı. henry'nin, aragonlu catherine'den doğan ve yaşayan tek çocuğu; i. mary. (birinci mary yazmak istedim aslında, sözlükteki saçma gelenekten dolayı açacağım başlık değişmesin diye baştan 'i' ile yazdım.)

babası annesini reddedince uzun yıllar annesinden de babasından da uzakta sürgün yaşadı. babasının bitmek tükenmek bilmeyen erkek çocuk aşkı sonunda gerçek oldu. vııı. henry'nin ölümünden sonra tahta çocuk yaşta geçen vı. edward da uzun ömürlü olmayınca, o zaman için neredeyse kocamış yaşta (37) tahta çıkan ve kendisi gibi koyu katolik olan ıı. felipe'le (o da bambaşka bir hikaye) evlenip, ondan deliler gibi çocuk yapmaya çalışıp, bir türlü başaramayan ı. mary, bloody mary lakabını öldürttüğü binlerce protestana borçludur. kendisine ne yazık ki, hükümdarlığı ve ingiltere'nin katolik kalması çabaları, kendisinin ölümüyle sona ermiş ve nefret ettiği üvey kızkardeşi ı. elizabeth'in tahta çıkmasıyla, ingiltere, artık hem kesinkes 'anglikan' olmuş hem de ı. elizabeth döneminde en parlak 'altın' yıllarını yaşamıştır.

öyle bir ilişkiler yumağı ki, günümüzün en absürt pembe dizilerini aratmayacak ilişkiler, evlilikler, entrikalar, cinayetler, skandallar vs vs...
her biri için başlık açılır ve hayatları masal gibi okunur.
yukarıda anlatılan kadının anneannesi, ispanya kraliçesi i. ısabel, aynı zamanda -tesadüfen- bugünkü amerika kıtasını keşfeden kristof kolomb'a mücevherlerini vererek sefere çıkmasını sağlayan kadındır. vay ki vay!

bunları şimdi masal gibi okuyoruz ya, gerçekten korkunç zamanlarmış. zaman makinesi olsa, oralara gitsem, bir haftadan uzun kalmak istemezdim.*
devamını gör...

felsefe ve etik profesörü peter singer'ın 2009 yılında yayınlanan kitabı.
kitap dünyadaki yoksulluğu bitirmek için varlıklı insanların bağış yapması gerektiğini anlatıyor temelde. hem teorik etik felsefesi ile ilgili argümanlar ile bu gerekliliğin boyutlarını tartışıyor, hem de insanların neden olması gerektiği kadar bağış yapmadığını pratik sebepleriyle anlatıyor. ayrıca şiddetli yoksulluk nedeniyle hayatını kaybeden bir insanın hayatını kurtarmak veya bir kişinin hayat kalitesini artırmak için gereken para miktarıyla ilgili birçok araştırmadan örnek veriyor. aklımda kalan birkaç tanesini paylaşayım.

- sıtmanın yaygın olduğu bölgelerde bir çocuğun hayatını kurtarabilecek bir yatak filesi/cibinlik için $10
- katarakt gibi basit bir operasyonla çözülebilecek bir sebeple kör olan bir kişinin tedavisi için $50
- doğum sırasında oluşan fistül nedeniyle hayatını tek başına, insan içerisine çıkamadan yoksulluk içerisinde geçiren bir kadının tedavisi için $400 gerekiyormuş.

kitapla ilgili kendi fikrime gelirsek, her ne kadar singer'in önerdiği yüksek etik standartlara uyabileceğimi düşünmesem de, kitap beni bu konuda düşünmeye ve bir şeyler yapmaya yöneltti, bu nedenle başarılı buldum - yazarın amacı da bir şekilde insanları harekete geçirmek zaten. ayrıca bir felsefe profesöründen beklediğime göre çok daha az teori, çok daha fazla pratik, uygulanabilir düşünce içeriyor, bu da hoşuma gitti.

sonuçta, iş hayatına yeni girmiş biri olarak hafif hafif ama tamamen rastgele bir şekilde yapmaya başladığım yardımları/bağışları belirli bir plana oturtma kararı aldım bu kitapla birlikte. her yıl hangi stk'lara ve ne kadar bağış yapacağımı planladım. ayrıca ne kadar kalıcı olacağını bilmesem de en azından bir süre yapmayı düşündüğüm her lüks/gereksiz harcamada benim buna verebileceğim parayla x çocuğun hayatı kurtulabilirdi diyeceğim gibi görünüyor.

siz de benim gibi bir şeyler yapmak isteyip neyi ne kadar yapacağını bilemeyen biriyseniz okumanızı tavsiye ederim
devamını gör...

ülkenin en büyük sorunları arasında son sıralarda olan sorundur. nefret dolu bir insan olarak itperest kadar çirkin bir tabir uzun zamandır görmüyordum tebrik ederim seni.

yazara hak verdiğim nokta sokakta köpeklerin yaşamaması gerektiğidir. kışın soğuktan ölen köpekler var ankara'nın ortasında. hastalıktan ölen var. açlıktan ölen var. araba çarpıp sakat kalan, ölen var. ve sürekli oluyor bu durum. gece uluma sesleri arasında uyuyorum. metropolde, şehirde köpeğin mutlu olamayacağını düşünmüyorum. ha birde evet sürü halinde tehlike yaratırlar.
devamını gör...

bir erdoğan söylemi. aynen aynen. z kuşağının tek düşündüğü şey kılıçdaroğlu dönemi ssk nasıldı. işsizlik falan umrumuzda değil.

ben şahsen araştırdım biraz. şöyle ki:

kılıçdaroğlu dönemi emeklilik kadınlarda 34, erkeklerde 40'mış. bence çok iyi. şu an ise 70 civarlarında. 70 yaşında birinin çalışması ne kadar mantıklı?

kılıçdaroğlu dönemi ssk açığı 2 milyarmış. şu an ise "34 milyar". aklınız alıyo mu ya?

allahtan kılıçdaroğlu sadece ssk'yı batırmış. zira şu an ülkede batmayan, doğru dürüst işleyen hiç bişey yok.

bence de anlatılsın ya.
devamını gör...

size tarihin derinliklerinden bir anı ile geldim. 90'lar anadolunun orta büyüklükte bir şehri, yazarımız henüz lise öğrencisi.
evde ameliyat olmuş teyzem yatıyor, gelen giden oluyor haliyle. kimini tanıyorum, kimini hiç bilmiyorum.
kapı çaldı, hiç tanımadığım iki kadın geldi. içeri buyur ettim, kibarca hal hatır sordum tabii. teyzeme geçmiş olsun dediler, oturdular.
ben kahve yaptım, ortam çok tuhaf anlayamadığım şekilde. kahveyi içene kadar soru sordular gerekli gereksiz. nihayet teyzem sordu, ben sizi çıkaramadım, yanlış mı geldiniz acaba diye. kadın demesin mi biz görücüyüz, az önce aşağıdaki dükkandan sorduk, bu evde kız var dediler onun için geldik.
güler misin, ağlar mısın? teyzem kibarca kadınları yolladı ama yıllardır güleriz şaşkınlığımıza.
iyi ki bu adetler kalkmış ortadan, aşağıdaki dükkan tavsiyesiyle kız var diye tanımadığın eve gitmek de cesaret işi bu arada. yapan kaldıysa, söyleyin yapmasın
devamını gör...

hemşerim memleket nire? bu dünya benim memleket.
hemşerim esas memleket nire? bu dünya benim memleket
tövbe, tövbe, tövbe, tövbe
devamını gör...

metrenin 10 milyarda birine eşit olan uzunluk ölçüsü birimi.

1 å = 0,0000000001 m

ışığın dalga boyu ya da bazı atomik özellikler gibi küçük ölçekli hesaplamalarda kullanılır.
devamını gör...

kendine kıymaktır.
devamını gör...

cep saati.
devamını gör...

akademisyenlik yolunda fik fik fik diye emin adımlarla ilerleyen, eli kalem tutan, üretken, çiçeği burnunda kafa sözlük yazarı. geldiğinin ikinci günü kafa sözlük ocak devriminin yaşanmış olması dış minnakların eliyle geldiği izlenimini uyandırıyor ama ayağı uğurlu geldi herhalde. sözcüklerin kaleminden bir şelale gibi akıp gitmesini diliyorum. hoş geldin sevgili betty.
devamını gör...

sözlüğe veda eden yazarların bkz olarak kullanabileceği cümle.
devamını gör...

garip, gureba, gurup, gurbet hep garp'tan türemiştir.
garp kelime anlamı olarak batı anlamına gelmektedir.
-gurup: gün batımı.
-ğu-re-ba: ayrıldı,uzaklaştı.
-garip: yabancı.
-gureba: garipler.

gurbet: ayrı olma,yabancı kalma, uzak kalmak.


yurt bellediği yüreklerden sürgün, yeryüzünde mülteci ve garip. kendinin gurbetinde olana varmak da neymiş?
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim