kitap sayfalarını ayraç niyetine katlayan insan
temiz bir sopayı hak eden insandır.
devamını gör...
öz güveni yüksek çocuk yetiştirmenin incelikleri
ayarını kaçırmamak gerekli. sonra şımarık ve bilmiş çocuklarla doluşuyor etrafımız.
devamını gör...
babaların garip davranışları
tepeme gelip hiç ses çıkarmadan saatlerce beklemesi.
devamını gör...
çoğunluğun eğitimsiz olduğu toplumlarda demokrasinin anlamsızlığı
demokrasi türkiye'ye geldiğinden beri bir işe yaramıyor. ki bu gidişle bi' 30-40 yıl daha yaramayacağı aşikar. bazen bu vakitleri bir geçiş dönemi, bazen de gittikçe dibe batış dönemi olarak görüyorum, bilmiyorum. sokrates bile kendi zamanında demokrasinin mantıksızlıklarını ortaya koyuyor. dünyanın bu halini görse intihar ederdi herhalde.
türkiye demokrasiye uygun değil maalesef. yapacak bir şey yok, gerçek bu. bu durumu atatürk de biliyordu tabii. zamanla oturur diye düşünmüştür. ama eminim ki biraz daha yaşasaydı, sistemde değişiklikler yapardı. zaten bir şeyleri radikal olarak değiştirebilecek tek kişiydi, maalesef artık yok. bu sistem belli ki uzun yıllar devam edecek, ya batacağız ya da sancılarını çekerek ileride düzelmesini umacağız.
eğitimli bir toplum değiliz. bırak eğitimliyi, okuma-yazmayı 80 yıl önce çözdük. hadi nüfusumuz az olsa gam yemeyeceğim, bir şekilde halkı eğitirsin. az nüfus derken 40 milyona bile razıyım. elde ne var: 80 küsur milyon nüfus; 55 milyonu seçmen, önümüzdeki seçimlerde 60 milyonun üzerinde seçmen. iyi geceler.
"eğitim cehaleti alır, eşeklik bakidir" derseniz, tam olarak öyle değil işte. eğitim eğitimdir, az buçuk farkındalık oluşturuyor. "gecenin bi' köründe niye bunu dert edindin şimdi?" derseniz, bilmiyorum. birkaç gündür ülkenin gündemi hasebiyle düştüğüm umutsuzluktan veya içime aysun kayacı kaçtığından olabilir.
gereğinden fazla duygusalız, mantıklı karar almada son derece büyük sorunlarımız var. her konuda ikiye bölünmüş durumdayız. e, doğal olarak siyasette de böyle. akp'li değilsen chp'lisin. bazılarına göre mhp'liysen aynı zamanda akp'lisin, bazılarına göre de hdp'liysen chp'lisin. böyle bir düşünce nakıslığına sahip insanlardan -ki bu insanlar toplumun genelinden de fazlasını içeriyor- nasıl sağlıklı bir zihne sahip olduklarını varsayıp etraflıca düşünüp karar vererek oy kullanmalarını bekleyebilirsin ki? tabii, bu durum siyasilerin işine geliyor, orası ayrı.
ya referandum oldu, 49'a 51 mi neydi oranlar. demokrasi bu mu yani?
türkiye demokrasiye uygun değil maalesef. yapacak bir şey yok, gerçek bu. bu durumu atatürk de biliyordu tabii. zamanla oturur diye düşünmüştür. ama eminim ki biraz daha yaşasaydı, sistemde değişiklikler yapardı. zaten bir şeyleri radikal olarak değiştirebilecek tek kişiydi, maalesef artık yok. bu sistem belli ki uzun yıllar devam edecek, ya batacağız ya da sancılarını çekerek ileride düzelmesini umacağız.
eğitimli bir toplum değiliz. bırak eğitimliyi, okuma-yazmayı 80 yıl önce çözdük. hadi nüfusumuz az olsa gam yemeyeceğim, bir şekilde halkı eğitirsin. az nüfus derken 40 milyona bile razıyım. elde ne var: 80 küsur milyon nüfus; 55 milyonu seçmen, önümüzdeki seçimlerde 60 milyonun üzerinde seçmen. iyi geceler.
"eğitim cehaleti alır, eşeklik bakidir" derseniz, tam olarak öyle değil işte. eğitim eğitimdir, az buçuk farkındalık oluşturuyor. "gecenin bi' köründe niye bunu dert edindin şimdi?" derseniz, bilmiyorum. birkaç gündür ülkenin gündemi hasebiyle düştüğüm umutsuzluktan veya içime aysun kayacı kaçtığından olabilir.
gereğinden fazla duygusalız, mantıklı karar almada son derece büyük sorunlarımız var. her konuda ikiye bölünmüş durumdayız. e, doğal olarak siyasette de böyle. akp'li değilsen chp'lisin. bazılarına göre mhp'liysen aynı zamanda akp'lisin, bazılarına göre de hdp'liysen chp'lisin. böyle bir düşünce nakıslığına sahip insanlardan -ki bu insanlar toplumun genelinden de fazlasını içeriyor- nasıl sağlıklı bir zihne sahip olduklarını varsayıp etraflıca düşünüp karar vererek oy kullanmalarını bekleyebilirsin ki? tabii, bu durum siyasilerin işine geliyor, orası ayrı.
ya referandum oldu, 49'a 51 mi neydi oranlar. demokrasi bu mu yani?
devamını gör...
ahmet hamdi tanpınar
modernizm akımının türkiye’deki en önemli temsilcilerinden biridir. yıllar önce eski bir gazetenin köşe yazısında şunları yazmıştır.
kendimizi sevmiyoruz.
kafamız bir yığın mukayeselerle dolu:
dede’yi wagner olmadığı için
yunus’u verlaine, bâki’yi goethe ve gide yapamadığımız için beğenmiyoruz.
uçsuz bucaksız asya’nın o kadar zenginliği içinde dünyanın en iyi giyinmiş milleti olduğumuz halde çıplak yaşıyoruz. coğrafya, kültür, her şey bizden bir yeni terkip bekliyor; biz misyonlarımızın farkında değiliz. başka milletlerin tecrübesini yaşamaya çalışıyoruz.
kendimizi sevmiyoruz.
kafamız bir yığın mukayeselerle dolu:
dede’yi wagner olmadığı için
yunus’u verlaine, bâki’yi goethe ve gide yapamadığımız için beğenmiyoruz.
uçsuz bucaksız asya’nın o kadar zenginliği içinde dünyanın en iyi giyinmiş milleti olduğumuz halde çıplak yaşıyoruz. coğrafya, kültür, her şey bizden bir yeni terkip bekliyor; biz misyonlarımızın farkında değiliz. başka milletlerin tecrübesini yaşamaya çalışıyoruz.
devamını gör...
hayalet titreşim sendromu
telefon titremediği halde titrediği sanısına kapılma durumuna "hayalet titreşim sendromu" adı verilmektedir ve bu durum, insanların %68'inde görülmektedir.sessize alın telefonu sonra hayaletlerle uğraşmayın derim.
devamını gör...
memlekette hala güzel insanlar var dedirten olaylar
sokak hayvanlarını beslemek için sokak sokak dolaşırken, bir inşaatta donmak üzereyken bulduğu yavru sokak köpeğini, nefesiyle hayata döndüren kadın hayvansever. izlerken dahi insanın içini ısıtan bir manzara.. işte dedirtiyor insana.. hala varlar, iyiki varlar, hep olsunlar bu güzel insanlar.
devamını gör...
afitap
insanda sürekli seslenme isteği uyandıran bir değişik isim. bir diğeri için (bkz: sevtap)
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının 14 şubat için ayırdığı bütçe
devamını gör...
1 yıl sonraki kendine not
naber lan zibidi?
devamını gör...
psikoloğun söylediği unutulmayan sözler
çok konuşmazdı hep beni dinlerdi. bir gün durup artık sen gelme dedi. neden dedim benim artık sana yapabileceğim bir şey yok dedi. bu zamana kadar ne yaptın ki diye soramadım. teşekkür edip ayrıldım yanından. sanırım dinlemesi yetmişti. zamane kabusu malum konuşacak bizi dinleyecek insan bulamıyor oluşumuz. bizi dinleyecek insan bulmak o kadar lüks ki artık. bakın anlayacak bile demiyorum sadece dinleyecek.
devamını gör...
kızların espri yapmayı becerememesi
kızların çocukluktan beri;
"ayıp öyle konuşma"
"çok sesli gülme"
gibi baskılara maruz kalarak büyümelerinin etkisiyledir.
yine de espri yapabilen kızlar ya da espri yapamayan erkekler vardır.
"ayıp öyle konuşma"
"çok sesli gülme"
gibi baskılara maruz kalarak büyümelerinin etkisiyledir.
yine de espri yapabilen kızlar ya da espri yapamayan erkekler vardır.
devamını gör...
demiri toz ederler
"benim sevdam muratsız loy" diyen kısmına ayrı yanık olduğum, sadık gürbüz harici kimsenin sesine güzel oturmayan türkü.
devamını gör...
illuminati
illuminati, 1776 yılında filozof olan adam weishaupt tarafından beş kişiyle kurulmuş gizli bir topluluktur. kelime anlamı; aydınlanmış, aydınlanmışlar olarak geçer. aydınlanma çağında, insanların batıl inançlarına, ön yargılarına, dinin sosyal hayat üzerindeki etkisine ve iktidarın kötü yönetimine karşı kurulmuş gizli bir örgüttür. 1776 yılında resmi olarak kurulmuş olmasına rağmen ortaçağdan beridir varlığını sürdürdüğü ve amaçlarının aslında bütün dinleri yok edip, tek din ve devlet - yeni dünya düzeni - üzerine bir dünya kurmak istemeleridir. her ne kadar başta insanlık için şirin gibi görünse de, aslında bu örgütün amacı tüm dünyayı yeniden kendi zihinlerinde kurmuş oldukları yönetimle ele geçirmektir. bunun için faaliyetleri hala gizli bir şekilde sürmekte olup, kollarının çok yere ulaştığı da şu anki dünyada açıkça belli olmaktadır. müzik camiasından sivil örgütlere, ülke yönetiminden para basımına kadar birçok yerde faaliyetleri hızla sürmektedir. hakkında birçok film yapılmış ve bir sürü komplo teorileriyle adı duyulan bu örgüt, gördüğümüzden çok daha fazla derin anlamlar içerdiğini görmekteyiz. genelde tek göz - piramit, horus'un gözü, üçgen - gibi simgelerle bilinmektedir. hatta çoğu kanal - örnek olarak disney channel gibi - bu simgeleri açıkça gözümüze sokmakta ve yeni dünya düzenini bize aşılamaktadır ve zihinlerimizi bu şekilde kolayca yönetebilmektedir. yaptıkları en bilindik yöntemler ise, çoğu filmde, dizide, çizgi filmlerde subliminal mesajlar vererek zihinlerimizi kontrol etmektedirler. sadece filmlerde veya dizilerde değil kitaplar da bile illuminati ile ilgili birçok teori ve bilgiler yazılarak insanlara bu konuda bildiğimizden çok daha derin bir örgüt olduğunu bize açıkça bildirmektedirler. bazen bir çizgi filmde olacakları önceden gösterirler ya da oyun kartları gibi üzerinde dünyada olabilecek şeyleri bize önceden haber verirler. aslında bunlar açıkça bizi tehdit ettiklerini ve kendilerinin her şeyi kontrol edebileceklerini göstermektedir. hala günümüzde çoğu insan illuminati'nin ne olduğundan ziyade adını bile duymamıştır. açıkça her sembolde, her mesajda kendilerini bize ifşa ederken insanların zihni bunu algılayamamaktadır. bu da onların çok başarılı bir örgüt olduğunu bize anlatmaktadır. ve gördüğümüz üzere ünlü oyunculardan film yöneticilerine, şarkıcılardan futbolculara kadar birçok üyesi bulunmakta ve her geçen gün üye sayısı da artmakta.
illuminati'nin anlatıldığı düşünülen 10 film
1. sihirbazlar çetesi
2. melekler ve şeytanlar
3. eyes wide shut
4. the wanted
5. kaptan amerika: kış askeri
6. the da vinci code
7. malefiz
8. v for vendetta
9. sherlock holmes
10. sihirbazın çırağı
eğer illuminati ile ilgili daha fazla bilgi almak istiyorsanız eyes wide shut filmini izlemenizi tavsiye ederim. kitap olarak da dan brown'un melekler ve şeytanlar, da vinci şifresi kitabını okumanız sizin için yararlı olacaktır. bu iki kitabın yukarıda yazdığım gibi filmi bulunsa da kitabını okumanızı tercih ederim. kitabı okuduktan sonra film olarak izlerseniz daha iyi olacaktır. youtube'da bildiğiniz üzere bununla ilgili birçok video yapan kanallar var. onları da izlerseniz az çok bu örgüt hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. diyeceğim şu ki; her ne kadar bize yansıtılan bu komplo teorileri doğru olmamakla birlikte çok daha derin anlamlar da içerdiğini unutmayalım. çünkü bu örgüt bilinenden daha fazlası. bu anlatılanlar, yapılanlar ancak buzdağının görünen kısmı olabilir. görünmeyen kısmı ise meçhul... bunu yaşayıp göreceğiz.
illuminati'nin anlatıldığı düşünülen 10 film
1. sihirbazlar çetesi
2. melekler ve şeytanlar
3. eyes wide shut
4. the wanted
5. kaptan amerika: kış askeri
6. the da vinci code
7. malefiz
8. v for vendetta
9. sherlock holmes
10. sihirbazın çırağı
eğer illuminati ile ilgili daha fazla bilgi almak istiyorsanız eyes wide shut filmini izlemenizi tavsiye ederim. kitap olarak da dan brown'un melekler ve şeytanlar, da vinci şifresi kitabını okumanız sizin için yararlı olacaktır. bu iki kitabın yukarıda yazdığım gibi filmi bulunsa da kitabını okumanızı tercih ederim. kitabı okuduktan sonra film olarak izlerseniz daha iyi olacaktır. youtube'da bildiğiniz üzere bununla ilgili birçok video yapan kanallar var. onları da izlerseniz az çok bu örgüt hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. diyeceğim şu ki; her ne kadar bize yansıtılan bu komplo teorileri doğru olmamakla birlikte çok daha derin anlamlar da içerdiğini unutmayalım. çünkü bu örgüt bilinenden daha fazlası. bu anlatılanlar, yapılanlar ancak buzdağının görünen kısmı olabilir. görünmeyen kısmı ise meçhul... bunu yaşayıp göreceğiz.
devamını gör...
lavaboda ayağını yıkayan insan
lavabonun işlevini uygun hareket eden insandır. namaz kılan insandır. ayağını yıkarken ıslanmamak isteyen insandır.
devamını gör...
sadece sınav haftası not isteyen arkadaş
kötü bir yazım ile birlikte sanki başka bir alfabe kullanıyormuşum hissiyatını verdiğim için bilerek verirdim notlarımı nitekim anlayan olmamıştır hiç. benim için gurur verici bir durumdur bu.sadece kendim içindir o notlar be be ğim.
devamını gör...
like
ing. beğenmek hoşlanmak anlamına gelen sözcük.
günümüzde like kavramı sıradan bir eylemden öte, toplumun kendi kendini, kontrollü bir şekilde kısıtlama aracına dönüşmüş durumda.
like'tan bahsedeceksek önce motivasyon üzerine konuşmamız gerek. sanatçının bir eser ortaya koyup insanların beğenisine sunması anlaşılabilir bir durumdur. sıradan insanların sıradan şeyleri ortaya koyup, bunu insanların beğenisine sunmaları ise sorgulanması gereken bir hadisedir.
gerçek hayatta bir arkadaşımızla anılarımızı, fikirlerimizi, hayallerimizi, dertlerimizi paylaşırken iyi yada kötü bir feedback beklemeyiz. siz ona kendinizi o size kendisini anlatır. bu bir bağ kurma sürecidir. internet denen bu ucube yerde ise hemen her platformda, paylaşılan her içeriğin altında bir like ve unlike butonu mevcuttur. içerik üreticiyi motive etmek dışında hiç bir işlevi bulunmayan bu butonların, üreticiyi etkileşime açık hale getirmesi, içinde bulunulan topluluğun motivasyonunuzu yönlendirmesine ve kontrollü dominasyon kurmasına sebep olur.
like ve unlike butonları toplumun size müdahale etmesidir. çoğunluğun hoşuna giderse beğenilirsiniz, çoğunluk hoşnut değilse unlike ile baskılanırsınız. birey plus pointe odaklandığı için like getirecek şeylerle sınırlar kendini, like zone diyebileceğimiz bir beğenilebilirlik alanı vardır. bu alanın dışına çıkınca toplum sizi unlike ile yadırgamaya başlar. buna kickback'te diyebiliriz.

followers yada takipçiler denen şey ise ensenizde beliren rahatsız edici ve güdüleyici kitlesel varlıktır. içinde yaşadığımız gösteri toplumu bizden şov yapmamızı bekler her zaman. populizm warhol'un kehanetini doğru çıkarmak için çabalayan bir endüstri dinine evrildi. herkes bir gün 15 dakikalığına da olsa ünlü olacak bir şekilde. like, benliğin motivasyon cinsinden yakıtıdır. motivasyonu tatmine dönüştüren bu döngüde birey, daima kendini tamamlamaya oynadığını düşler.

her şey like alabilir, yeterki onu biraz süsleyin, bir kalıba sokun. popülizm her şeyi hızlıca değersizleştiren ve anlamsızlaştıran bir akım. like, "bende burdayım" demenin ve kendini göstermenin bir ihtiyaç haline gelmesiyle tarihteki zirvesini görmüş bir eylem.
aklı başında, sağlıklı düşünebilen hiç kimse, kendini insanların beğenisine sunma ihtiyacı duymaz. sanatçının bile buna ihtiyacı yoktur esasen. insanların tepkisine, ancak kendinden emin olmamakla ihtiyaç duyulabilir. kabul görmek ve aidiyet hissetmek adına yapılan girişimler, kendinden şüpheye düşmek demektir.
günümüz toplumunda, internet dünyasında insanlar, kendine bir avatar seçip arkasında bir karakter kurgulayıp, kendini o karakterle özdeşleştirerek bir tür sanal şahsiyet oluşturmaktan çekinmiyor. kişilik inşa etme becerisi, çok yoğun bir emek ve tecrübe ister. bir nick name ve profil fotoğrafı ile her parçası kişinin özünden uzak sadece dikkat çekmeyi amaçlayan, en iyisi benim kafasıyla, bir kukla karakter inşa edilebilir.
like, izlenme, favori, takip vs hepsi modern insanın kendi değerini ölçümlenebilir hale getirmesidir. kitlelerin beğenisine sunarsak kendimizi, alacağımız tek karşılık toplumsal sağ duyunun en laubali hali olur. bazılarının, ötekini kendine dönüştürme arzusunun, çoğu kişininde bir başkasına dönüşme arzusunun temel dinamiği, ne kadar artılandığıyla belirlenir. like yada unlike büyük bir meseledir. bir red yada kabuldür, bir içe alma yada dışarıda bırakmadır.
like ipe sapa gelmez bir dönüşümdür.
günümüzde like kavramı sıradan bir eylemden öte, toplumun kendi kendini, kontrollü bir şekilde kısıtlama aracına dönüşmüş durumda.
like'tan bahsedeceksek önce motivasyon üzerine konuşmamız gerek. sanatçının bir eser ortaya koyup insanların beğenisine sunması anlaşılabilir bir durumdur. sıradan insanların sıradan şeyleri ortaya koyup, bunu insanların beğenisine sunmaları ise sorgulanması gereken bir hadisedir.
gerçek hayatta bir arkadaşımızla anılarımızı, fikirlerimizi, hayallerimizi, dertlerimizi paylaşırken iyi yada kötü bir feedback beklemeyiz. siz ona kendinizi o size kendisini anlatır. bu bir bağ kurma sürecidir. internet denen bu ucube yerde ise hemen her platformda, paylaşılan her içeriğin altında bir like ve unlike butonu mevcuttur. içerik üreticiyi motive etmek dışında hiç bir işlevi bulunmayan bu butonların, üreticiyi etkileşime açık hale getirmesi, içinde bulunulan topluluğun motivasyonunuzu yönlendirmesine ve kontrollü dominasyon kurmasına sebep olur.
like ve unlike butonları toplumun size müdahale etmesidir. çoğunluğun hoşuna giderse beğenilirsiniz, çoğunluk hoşnut değilse unlike ile baskılanırsınız. birey plus pointe odaklandığı için like getirecek şeylerle sınırlar kendini, like zone diyebileceğimiz bir beğenilebilirlik alanı vardır. bu alanın dışına çıkınca toplum sizi unlike ile yadırgamaya başlar. buna kickback'te diyebiliriz.

followers yada takipçiler denen şey ise ensenizde beliren rahatsız edici ve güdüleyici kitlesel varlıktır. içinde yaşadığımız gösteri toplumu bizden şov yapmamızı bekler her zaman. populizm warhol'un kehanetini doğru çıkarmak için çabalayan bir endüstri dinine evrildi. herkes bir gün 15 dakikalığına da olsa ünlü olacak bir şekilde. like, benliğin motivasyon cinsinden yakıtıdır. motivasyonu tatmine dönüştüren bu döngüde birey, daima kendini tamamlamaya oynadığını düşler.

her şey like alabilir, yeterki onu biraz süsleyin, bir kalıba sokun. popülizm her şeyi hızlıca değersizleştiren ve anlamsızlaştıran bir akım. like, "bende burdayım" demenin ve kendini göstermenin bir ihtiyaç haline gelmesiyle tarihteki zirvesini görmüş bir eylem.
aklı başında, sağlıklı düşünebilen hiç kimse, kendini insanların beğenisine sunma ihtiyacı duymaz. sanatçının bile buna ihtiyacı yoktur esasen. insanların tepkisine, ancak kendinden emin olmamakla ihtiyaç duyulabilir. kabul görmek ve aidiyet hissetmek adına yapılan girişimler, kendinden şüpheye düşmek demektir.
günümüz toplumunda, internet dünyasında insanlar, kendine bir avatar seçip arkasında bir karakter kurgulayıp, kendini o karakterle özdeşleştirerek bir tür sanal şahsiyet oluşturmaktan çekinmiyor. kişilik inşa etme becerisi, çok yoğun bir emek ve tecrübe ister. bir nick name ve profil fotoğrafı ile her parçası kişinin özünden uzak sadece dikkat çekmeyi amaçlayan, en iyisi benim kafasıyla, bir kukla karakter inşa edilebilir.
like, izlenme, favori, takip vs hepsi modern insanın kendi değerini ölçümlenebilir hale getirmesidir. kitlelerin beğenisine sunarsak kendimizi, alacağımız tek karşılık toplumsal sağ duyunun en laubali hali olur. bazılarının, ötekini kendine dönüştürme arzusunun, çoğu kişininde bir başkasına dönüşme arzusunun temel dinamiği, ne kadar artılandığıyla belirlenir. like yada unlike büyük bir meseledir. bir red yada kabuldür, bir içe alma yada dışarıda bırakmadır.
like ipe sapa gelmez bir dönüşümdür.
devamını gör...
normal sözlük’e küfür gelmeli mi sorunsalı
toplumun diline hiç yakışmasa da pelesenk olmuş küfür etmeyi burada da başka şekillere bürüyüp illa yazanlar var, görüyoruz. yapmayın lütfen yakışmıyor. adamlık küfür etmek değildir.
illa küfür etmek isteniyorsa diğer sözlükler almış başını akıyor küfürden iğrençlikten zaten. maden küfür etmeden duramıyorlarsa burada değil orada kalsınlar. lütfen buranın ahengini kalitesini bozmaya çalışmasınlar. burada her ne kadar küfür olmasın diye belirtsekte , kendini küfür ederek rahatlıyorum diyen bir o kadar kişi var zaten, belli. bu nasıl rahatlama ise anlamak mümkün değil.
sayın modlara yetkililere burada gerçekten çok iş düşüyor. ricamız sözlükte dilimizi temiz kullanalım, pisletenleri uyaralım. lütfen...
illa küfür etmek isteniyorsa diğer sözlükler almış başını akıyor küfürden iğrençlikten zaten. maden küfür etmeden duramıyorlarsa burada değil orada kalsınlar. lütfen buranın ahengini kalitesini bozmaya çalışmasınlar. burada her ne kadar küfür olmasın diye belirtsekte , kendini küfür ederek rahatlıyorum diyen bir o kadar kişi var zaten, belli. bu nasıl rahatlama ise anlamak mümkün değil.
sayın modlara yetkililere burada gerçekten çok iş düşüyor. ricamız sözlükte dilimizi temiz kullanalım, pisletenleri uyaralım. lütfen...
devamını gör...

