normal sözlük t-shirtleri
c vitamini t-shirtü biraz ne satıyon yawrim sen tarzı olmuştur. ayrıca harf başı extra para almazsanız kupa düşünebilirim.(bkz: lol)
devamını gör...
yolda görsem selam vermem diyeceğimiz ünlüler
o kadar takip etmem ki görsem de tanımam bile.
devamını gör...
boğaziçi için hacettepeyi bırakmak
bu sene yapacak olduğum eylemdir. halihazırda hacettepede okuduğum halde sınava hazırlanıyorum.
boğaziçi için. değer mi bilinmez ama bir kere çıktık yola.
boğaziçi için. değer mi bilinmez ama bir kere çıktık yola.
devamını gör...
sözlükte hızlı karma kasma hilesi
yazın yazın yazın ve daha çok yazın! ve sakın ermolettin'i dinlemeyin*
devamını gör...
normal sözlük gartic.io etkinlikleri
bob ross sevdiğimiz bir ressamdı. janti adamdı, resim çizmesini çok iyi bilirdi, ben bilmem. (gülücük)
yaz beni pablo mellisho
yaz beni pablo mellisho
devamını gör...
the dark side of the moon
albüm baştan sona dinlenirse hazzı apayrıdır o nedenle uzun yolculukların vazgeçilmezidir. pink floyd'un en sevdiğim albümü değildir ama bütün parçalarını beğendiğim tek albümü olabilir.
devamını gör...
ekmek şarap sen ve ben
ekmek şarap sen ve ben
bir de sabahın dördü
dışarda kar
odamız ılık
gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe
anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir oğlanla yattığını
aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını
kıskandım gogen’i tahitilim
terlemiş vücudunu silerken
cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini
saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum
güneşi doğurmuştu ölü cisim
martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında
nefesin vücudumu yakıyordu yer yer
sam yelim sahra-i kebirim
kahrettim her şeye o gün
babanın şarap çanağına,
gogen’e,
kadere,
sana,
bana,
bir de gittiğin arabanın tekerine
ne diyordum arkadaş….
diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim
ama içerken düşünmem neden içiyorum diye
daha sonra yaparım hayatın felsefesini
sırayla olurum fatih, selim, kanuni
bazen kadın hamamında tellak….
bazen christoph colomb
napolyon’ken düşünürüm elbe’de geçen günleri
timur’ken beyazıt’ı yenişimi….
bir kere aristo’nun hocası olmuştum
ona verdiğim dersle gurur duymuştum
bazen jan dark’ı kurtarmak için çalışan bir kahraman
bazen odunun ateşleyen bir cellat olurum
eğer daha da içersem
shakespare halt etmiş derim karşımda
salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de
işte mozart’ın aradığı melodi bu diye gülerim
enayiymiş be platon…
bir içsin de görsün….ne felsefesi varmış bu hayatın
anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu
ıslak kaldırımlarda yürürken acırım
önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline
ukalalık işte derim neme lazım senin
kendine bak; sende bir serserin bir sarhoş….
ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım
şehrin izbe sokaklarında
yavaş yavaş kaybolur benliğim…
bir de sabahın dördü
dışarda kar
odamız ılık
gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe
anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir oğlanla yattığını
aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını
kıskandım gogen’i tahitilim
terlemiş vücudunu silerken
cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini
saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum
güneşi doğurmuştu ölü cisim
martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında
nefesin vücudumu yakıyordu yer yer
sam yelim sahra-i kebirim
kahrettim her şeye o gün
babanın şarap çanağına,
gogen’e,
kadere,
sana,
bana,
bir de gittiğin arabanın tekerine
ne diyordum arkadaş….
diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim
ama içerken düşünmem neden içiyorum diye
daha sonra yaparım hayatın felsefesini
sırayla olurum fatih, selim, kanuni
bazen kadın hamamında tellak….
bazen christoph colomb
napolyon’ken düşünürüm elbe’de geçen günleri
timur’ken beyazıt’ı yenişimi….
bir kere aristo’nun hocası olmuştum
ona verdiğim dersle gurur duymuştum
bazen jan dark’ı kurtarmak için çalışan bir kahraman
bazen odunun ateşleyen bir cellat olurum
eğer daha da içersem
shakespare halt etmiş derim karşımda
salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de
işte mozart’ın aradığı melodi bu diye gülerim
enayiymiş be platon…
bir içsin de görsün….ne felsefesi varmış bu hayatın
anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu
ıslak kaldırımlarda yürürken acırım
önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline
ukalalık işte derim neme lazım senin
kendine bak; sende bir serserin bir sarhoş….
ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım
şehrin izbe sokaklarında
yavaş yavaş kaybolur benliğim…
devamını gör...
gitmek mi zor kalmak mı sorunsalı
kalan her daim acı çeken olacağı için ve olduğu yerde kalacağı için kalmak zordur. giden kendine yeni bir yol çizmiştir. kalanın yolu da evi de eskidir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
düşünüyor gibiydi hâli. güvercinler ekmek kırıntısı peşinde,
martılar simit, kedilerse iki lokma bir şeyler...
insanlar durmaksızın koşuşturuyordu, kimisi işe kimisi okula kimisi de boşluğa.
birbirinden habersiz insanlar yağmuru düşüyordu yerden. herkesin yapacak bir şeyi vardı.
boşlukta süzülmek de bir iş sayılırdı nihayetinde.
gün akıp giderken ve kendini geceye teslim ederken bile hâlâ düşünüyor gibi bir hâli vardı oturduğu tahta bankta.
martılar simit, kedilerse iki lokma bir şeyler...
insanlar durmaksızın koşuşturuyordu, kimisi işe kimisi okula kimisi de boşluğa.
birbirinden habersiz insanlar yağmuru düşüyordu yerden. herkesin yapacak bir şeyi vardı.
boşlukta süzülmek de bir iş sayılırdı nihayetinde.
gün akıp giderken ve kendini geceye teslim ederken bile hâlâ düşünüyor gibi bir hâli vardı oturduğu tahta bankta.
devamını gör...
black mirror tadında tek bölümlük konulu diziler
başlarda biraz garip gelebilir ama kesinlikle inside no:9
devamını gör...
gülümsemeyen çalışanlarını iş yerine almayan şirket
iş yeri'nin çalışanları mutlu edip doğal yollarla içtenlikle gülümsemelerini sağlaması daha akılcı bir yöntem olur. ne ekersen onu biçersin.
zamanla robotları işe almaya başlarlar ama duygusuzluk insanoğlu'nu ciddi bir şekilde felakete götürecek.gitgide artan psikolojik rahatsızlıklar belki baş gösterecek.
çalışan-işveren dahil tüm sosyal ortamlarda yan yanaysak ve iletişim halindeysek sadece saygıyla ve birbirimizi biraz olsun anlamaya çalışarak bütün sorunları çözebiliriz. tehdit ile insanı köleleştirmek isteyenler her birimizi despotlaştırıp hasta etmekten başka bir işe yaramazlar.
zamanla robotları işe almaya başlarlar ama duygusuzluk insanoğlu'nu ciddi bir şekilde felakete götürecek.gitgide artan psikolojik rahatsızlıklar belki baş gösterecek.
çalışan-işveren dahil tüm sosyal ortamlarda yan yanaysak ve iletişim halindeysek sadece saygıyla ve birbirimizi biraz olsun anlamaya çalışarak bütün sorunları çözebiliriz. tehdit ile insanı köleleştirmek isteyenler her birimizi despotlaştırıp hasta etmekten başka bir işe yaramazlar.
devamını gör...
the lord of the portakals
uzun zamandır izlediğim en iyi 4 dakika 6 saniye bu videodur. troller limonsa uçurulanlar da limonata olsun diye de öneride bulunuyorum. keyfim kaçtıkça gelir izlerim bunu.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
sürekli karalıyorum.önce bir çizik sonra bir tane, bir tane daha. çok çarpık, eğri büğrü şekiller... bunların bana faydası yok iç güdüsel oluyor bazı şeyler.
karalamalarıma bakıyorum hırsla hınçla öfkemi kusarcasına o an rahatlıyorum ama sonra anlamsız geliyor. kendime öfkeleniyorum sana,ona,buna,şuna ne varsa önüme çıkana.hepsini düm düz ediyorum.siliyorum, tekrar çiziyorum.kapatıyorum defteri, tekrar açıyorum. yırtıyorum atıyorum sonra gidip yenisini alıyorum. ben anlamlı şeyler yazamıyorum sadece karalıyorum.kendimle savaşıyorum.iç çekişmelerim iç çekmelerimle sonlanıyor.
bir gün anlamlı şekiller çıkarmaya inancımı kaybetmeyerek savuruyorum içimde kalanları boş gördüğüm yollara. içim içime sığmadığı zamanları öfkeye değil coşkuya bırakmakla meşgulum bu ara.
karalamalarıma bakıyorum hırsla hınçla öfkemi kusarcasına o an rahatlıyorum ama sonra anlamsız geliyor. kendime öfkeleniyorum sana,ona,buna,şuna ne varsa önüme çıkana.hepsini düm düz ediyorum.siliyorum, tekrar çiziyorum.kapatıyorum defteri, tekrar açıyorum. yırtıyorum atıyorum sonra gidip yenisini alıyorum. ben anlamlı şeyler yazamıyorum sadece karalıyorum.kendimle savaşıyorum.iç çekişmelerim iç çekmelerimle sonlanıyor.
bir gün anlamlı şekiller çıkarmaya inancımı kaybetmeyerek savuruyorum içimde kalanları boş gördüğüm yollara. içim içime sığmadığı zamanları öfkeye değil coşkuya bırakmakla meşgulum bu ara.
devamını gör...
apartman boşluğu programının yayından kaldırılması
sonuna kadar destek verdiğim bir karar. haksızlığa uğrayan bunu dile getirmelidir.
daha şimdiden birileri kollanır, birileri ötekileştirilirse, kusura bakmayın ama gidişatın iyi olduğunu söylemek abesle iştigalden öteye geçmez.
umarım bundan sonra bu tip durumlar yaşanmaz ve iyi insanların kalbi kırılmaz.
daha şimdiden birileri kollanır, birileri ötekileştirilirse, kusura bakmayın ama gidişatın iyi olduğunu söylemek abesle iştigalden öteye geçmez.
umarım bundan sonra bu tip durumlar yaşanmaz ve iyi insanların kalbi kırılmaz.
devamını gör...
sözlükte sabahlamak
burayı keşfettiğimden bu yana olduğum durum. bazen fena içerliyorum ama sevdin ben bu kafayı *
devamını gör...
uçmak
eski türkçede
(bkz: cennet)
'ben istemem cennet uçmak
yaz kış açan güllerim var '
günümüz anlamında ise rüyalarda en sık görülen eylemlerden.
(bkz: cennet)
'ben istemem cennet uçmak
yaz kış açan güllerim var '
günümüz anlamında ise rüyalarda en sık görülen eylemlerden.
devamını gör...
tavan arasındaki buda
bir julie otsuka romanıdır.
bir tanımımda bahsetmiştim aslında. ama hangisi olduğundan emin değilim. unutmamanız gereken şeylerden biri “ itirazın iki şartı” idi. şöyle bir şeydi adını andığım nevzat çelikşiiri:
çok olmadığımız kesin
çok olan tarafta değiliz
çok olan tarafta olmayacağız
türkiye'de kürt olacağız
kürtlerde ermeni
ermenilerde süryani
gidip almanya'da türk olacağız
hollanda'da surinamlı
fransa'da cezayirli
iran'da azeri
amerika'da zifiri zenci olacağız
çoğalan zencide mutlaka kızılderili
israil'de filistinli
köpeğin karşısında kedi
kedinin karşısında kuş olacağız
kuşun karşısında börtü böcek
hakemler hep karşı takımı tutacak
ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı çiçeklerden kamelya olacağız
az kolumuzun tarafında
solda olacağız
bu itirazın ilk şartı
solda da az olacağız
devrimi çoğaltırken çünkü
bir başka devrime hızla azalacağız
bu da itirazın ikinci şartı
daha önce hiç duymadığım bir azınlık hikayesini anlattı bana julie otsuko, ki kendisi hala amerika’da bir azınlık olarak yaşamakta. ama bu hikayede anlatılan azınlık olma durumu çifte kavrulmuş. zira bu insanlar hem amerika’ya göç eden japon’lar hem de erkekler tarafından kandırılarak göçe zorlanmış insanlar.
kadınların zaten zor bir hayat sürdükleri konusunda herkes hemfikirdir sanırım. ancak uğradıkları cinsiyetçi ayrımcılık ve baskılara bir de başka bir ülkede başka bir ırktan olarak maruz kaldıkları itilmişliği de eklersek ne demek istediğim anlaşılır sanırım.
yalan dolan bir amerikan rüyasını yaşamak için aldatılıp yeni dünya topraklarına ayak basan japon kadınlar uykularından sıçrayarak, korku ve ter içinde uyanır. biz de bu kitabı okurken azınlıklar içinde kadın olmanın ne kadar zor olduğunu, bu saçma dünya düzeninde hala değiştirmeye gücümüzün yetmediği haksızlıklar olduğunu sessizce okuyoruz. ses çıkarmamız gerekirken.
bir tanımımda bahsetmiştim aslında. ama hangisi olduğundan emin değilim. unutmamanız gereken şeylerden biri “ itirazın iki şartı” idi. şöyle bir şeydi adını andığım nevzat çelikşiiri:
çok olmadığımız kesin
çok olan tarafta değiliz
çok olan tarafta olmayacağız
türkiye'de kürt olacağız
kürtlerde ermeni
ermenilerde süryani
gidip almanya'da türk olacağız
hollanda'da surinamlı
fransa'da cezayirli
iran'da azeri
amerika'da zifiri zenci olacağız
çoğalan zencide mutlaka kızılderili
israil'de filistinli
köpeğin karşısında kedi
kedinin karşısında kuş olacağız
kuşun karşısında börtü böcek
hakemler hep karşı takımı tutacak
ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı çiçeklerden kamelya olacağız
az kolumuzun tarafında
solda olacağız
bu itirazın ilk şartı
solda da az olacağız
devrimi çoğaltırken çünkü
bir başka devrime hızla azalacağız
bu da itirazın ikinci şartı
daha önce hiç duymadığım bir azınlık hikayesini anlattı bana julie otsuko, ki kendisi hala amerika’da bir azınlık olarak yaşamakta. ama bu hikayede anlatılan azınlık olma durumu çifte kavrulmuş. zira bu insanlar hem amerika’ya göç eden japon’lar hem de erkekler tarafından kandırılarak göçe zorlanmış insanlar.
kadınların zaten zor bir hayat sürdükleri konusunda herkes hemfikirdir sanırım. ancak uğradıkları cinsiyetçi ayrımcılık ve baskılara bir de başka bir ülkede başka bir ırktan olarak maruz kaldıkları itilmişliği de eklersek ne demek istediğim anlaşılır sanırım.
yalan dolan bir amerikan rüyasını yaşamak için aldatılıp yeni dünya topraklarına ayak basan japon kadınlar uykularından sıçrayarak, korku ve ter içinde uyanır. biz de bu kitabı okurken azınlıklar içinde kadın olmanın ne kadar zor olduğunu, bu saçma dünya düzeninde hala değiştirmeye gücümüzün yetmediği haksızlıklar olduğunu sessizce okuyoruz. ses çıkarmamız gerekirken.
devamını gör...
dinlemekten bıkmayacağınız şarkılar
hayatımın hangi yaşında olursam olayım her koşulda bıkmadan, usanmadan dinleyeceğim şarkı.
vazgeçilmez depresyon şarkım olur aynı zamanda.
vazgeçilmez depresyon şarkım olur aynı zamanda.
devamını gör...
sözlükte siyaset istemiyoruz
siyasetle uğraşmamanın cezası sizden daha aptallar tarafından yönetilmektir diye platon'un bir cümlesiyle cevap vermek istediğim saçma istek.
yine de siz bilirsiniz. zorla gözünüze beyninize siyasi gündemi sokan yok. istemiyorsanız envai çeşit engelle butonu var. yazarı engelle, başlığı engelle gibi. rahat rahat kullanın. cam fanusunuz içinde de mutlu mesut takılın.
yine de siz bilirsiniz. zorla gözünüze beyninize siyasi gündemi sokan yok. istemiyorsanız envai çeşit engelle butonu var. yazarı engelle, başlığı engelle gibi. rahat rahat kullanın. cam fanusunuz içinde de mutlu mesut takılın.
devamını gör...
