sunay akın'ın 62 tavşanı isimli şiir derlemesinden bildiğim ve beş senedir cüzdanımda duran şiir. ben biraz eski kafalıyım ondan olsa gerek cüzdanımda şiirler taşımayı seviyorum. illa ki ceketimin iç cebinden, çantamdan ve bazen kenara kaldırdığım kitapların arasından ufak bir kağıda karalanmış bir şeyler çıkar ama istisnasız beş senedir aynı yerde duran bir şiir bu. o bilindik sunay akın esintileri şiirin üstüne başına bulaşmış durumda, okuyunca anlıyor insan şiirin kime ait olduğunu. zaten bir şiirde kız kulesi varsa sunay akın muhakkak o şiirin bir yerinde yer buluyor kendine ve ben bu şiirin hep "gitme kal demeni bekliyorum ama yalnızca rüzgar çekiştiriyor atkımı" yazan yerinde, son dizesinde durup birilerinin atkımdan çekiştirmesini bekliyorum.


büyüklerle ben yapamıyorum
çocuklar da almıyor beni oyunlarına
devlet dairesinde
yangından kurtarılmayacak
sıkışmış bir çekmece gibiyim
açılamıyorum sana

kardeşiyle sokaklarda hep
bir örnek giydirilen sen
nasıl sevmezsin eşitliği
yürürken düşen çoraplarını
aynı hizaya getirmek için
annen değil miydi önünde diz çöken


öpüşme sahnesinin tam ortasında
içeri girdiğin yazlık sinemanın
yer göstericisiyim
yürüyorsun fenerimin ışığında
yer:kız kulesi
ve sonu ayrılıkla bitecek
hüzünlü bir aşk filmini oynuyor
beyaz duvarında


bir kez olsun çıkmazken ağzından
seni sevdiğimi
her gün söylememi yadırgama

bil ki bu şehirde
iskelenin verilmesini
beklemeden atlarım vapurlara

son karesi gibi red kit'in
batan güneşe doğru
sürerken atımı
gitme kal demeni bekliyorum
ama yalnızca
rüzgar çekiştiriyor atkımı




edit: jqenx ukdesi
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

söz konusu bir çocuk ise elimizden geleni yapmalıyız.. en kısa sürede iyileşmesini umud ediyorum..
up!
devamını gör...

bıraktım gitti...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

tarkan'ın ahde vefa isimli türk sanat müziği albümünden "akşam oldu hüzünlendim ben yine" şarkısı;
devamını gör...

şikayet başlığına daha önce gelip müzeyyen senar'ın kimseye etmem şikayet adlı eser'ini bırakmışım. halbuki şimdi şikayet'im var memur bey nidalarıyla geldim. umarım pavlov'un gözleri buradadır...

engelle geç, olayına artık başka bir çözüm mü bulsak? farklı bir bakış açısı mı geliştirsek?
ben o yazarı engelledim diyelim. onun yazdıklarını görmeyince ne olucak? uzay boşluğunda olan ben oluyorum.. o yine var!
şimdi diyeceksiniz ki, sizin ne özelliğini var? bize de yazıyorlar, sataşıyorlar. siz yöneticisiniz efendim sizde ki bakış açısıyla benim ki bir mi? sataşma dürtüsü o yazdığında bana da gelmeyecek mi? hep bende mi kontrol olucak? bu kişiden on tane daha olduğunu düşünün. kaos.. o zaman yeni kurallar gelir.. hımm demek ki koşullar değişince kurallarda değişir.

diyorum ki kişileri engelleme özgürlüğümüz varsa, bizimde onlar tarafından görünmeme özgürlüğümüz olmalı. istemediğim, sevmediğim ıyyy çok iğrenç dediğim yazar tarafından görünmek istemiyorum. tanımlarımızı istediğimiz kişilere engelleme özelliği gelsin..

umarım pavlov'un kulaklarına gitmiştir. yine göbeğe geldiyse sıkıntı.*

amann canım ne felsefe yaptık.. bıdı bıdı bıdı..
devamını gör...

birincisi, size her kadının anne olacağını, olmak isteyeceğini düşündüren şey nedir?
ikincisi, insanların yaşam tarzını eleştirme hakkını size kim ya da ne vermektedir?
devamını gör...

"["kendim hakkında bir çıkarsama yapamayacağım bir arafta sıkıştım kaldım." demek isterdim; lakin diyemiyorum. bu sözü söylediğim an, anlamı önemsizleşiyor. hakkında konuşulamıyor birçok şeyin. dili icat ettik etmesine fakat hiçbir zaman yeterli olmadı hislerimiz için. belki aborjinlerin konuştuğu türden bir dil konuşsaydık farklı olur-

olmazdı. olmazdı hanımlar, baylar.

"neşeli" şarkılar dinleyerek, her sabah erkenden dışarı çıkıp taze havayı koklamaya çalışarak geçiyor günlerim. mademki bir trajedinin içerisindeyi-

hayır... hayır. trajedinin içerisinde falan değiliz. içinde bulunduğum bu absürt paradigma yüzünden böyle diyorum kendime. trajedide falan değilim, kendimi önemlileştiremem. çünkü-

hayır, bu da doğru olmadı. absürt bir paradigma içerisinde de değilim. absürt! absürt de değilim ben! bana absürdist diyorlar halbuki... tam bir sisifos.

gelgelelim bütün bu önemsiz yazım kaymalarına da öfkem var benim. "anlam bütünlüğünü niçin sağlayamıyorsun sayın yazar!" diye sorarsanız size şöyle ceva-

cevap vermem!

yorgunu-

bakın, görüyorsunuz. kesin bir yargıya varmaya çalışıyorum kendimle alakalı ama varamıyorum bir türlü. yolumu kaybett-

tamam... komik olmaya başladı belki de bu sözümü yarıda kesmelerim. belki! insanın acısını ne çözer?! insan niçin acı çeker! ve bu acı... sanırım bu acının adı yalnızlık.

öylesine yalnızım ki duvarlarımın arasında. bazı zamanlar anlayamıyorum neden kafama sıkmadığımı. tamam... birtakım lojistik sıkıntılar olabilir, onun haricinde...

uyumak! harikulade! fakat zamandan yiyor ve zamanımı melankolime harcayamam.

oh! şiirsel bir şehvetle sevişmelerim! şiirsel! mide bulandırıcı!

buraya yazmak da öyle...

fakat insanım ben de. yaşamaya ve sesimi duyurmaya hakkım var, acı çığırtsam da.

fakat diyorum ya, kafam dağınık, anlam bütünlüğünü sağlayamıyorum. sağlamak da gerekir mi! hayatlarımız çok mu bütünlüklü sanki? benden hikaye anlatmamı beklemeyin. ben yalnızca karalıyorum. oh, hemen gülün! gülmediğinizi de biliyorum gerçi... komik olmayalı çok oluyor. belki...

ne yapmalı!

evet... söyleyeceğim en önemli şeye geldi sıra: yaşamalı. ve bir umut bulmalı.

insanların neden çocuklarının ismini umut koyduğunu daha iyi anlıyorum, sanırım. hepimiz öleceğiz! spoiler! ve umut bulmadan, bedbaht bir şekilde ölmek neyimize? kendimize bu haksızlığı niçin yaparız? önceden çekip gitme cesaretini yine sırf hayatın anlamsızlığını nüksetmeyelim diye göstermiyorsak yahut gösteremiyorsak; neden kendimize haklar tanımayalım?

hem devlet niçin var? hak tanımak! kendimize hak tanımak varoluşsal hakkımızdır! bundan güzel konu çıkar...

devlet görevini yapmıyorsa yapmasın hanımlar, baylar. umudu kendimiz yaratmalıyız çünkü başka çaremiz mi var? ağlayarak, ama omuz omuza ağlayarak dayanacağız bu kaosa. duyguları olan insanlar olarak el ele tutuşup gülümseyeceğiz birbirimize. herkesle değil, özel olanlarımızla. anlaşabildiklerimizle. evren ölürken insanın ölmemeye karşı bir özlemi olmamalı. bu acı eninde sonunda bitecek. bu sırada aşık olmaya, eğlenmeye bakmalı! belki öğrenmeye de! evet, çünkü öğrendikçe alınan zevk de artar!

ne kadar da safmışım! uğruna ne aşklar yitirildi! ne kalpler kırıldı bir gerçek adına!

kendimi ne de çok kırdım! gözlerimden yaşlar akarken duyamayacaksınız ağlayışlarımı belki ama okuyabileceksiniz! özür dilerim! her şey için özür dilerim!

gerçek meğerse yokmuş! varsa da bilinemezmiş! bilinse bile tanımlanamazmış! önemi yok hiçbir şeyin... dramatik bir üsluba da gerek yok esasen. burayı kapatınca su içip bir şeyler okuyacağım, ne sanıyorsunuz ya?

kafam bir yandan karışık... kabul. bazı şeyler halen kalbimi sızlatıyor. insan olduğumdan bu da. insanlığımı köreltmem doğru olur mu, emin değilim. ben her zaman duygusal birisi olacağım belki de ama yazdıklarım, yaptıklarım ve yapacaklarım da bundandır. dağıttığım adalet de bundandır.]"

bu bir kutucuk. kutucuk içinde bir yazıcık. kutucukların en önemli özelliği bir özelliklerinin olmamasıdır; fakat bilim insanları kutucukların bir anlam ifade edebileceklerini söylemekte. buysa gerçekten ilginç. gerçek, bazen sanıldığı gibi olmayabiliyor. söylenenler ve kanıtlananlar da öyle.
devamını gör...

utandıranlar utansın.
devamını gör...

instagram postları.
devamını gör...

ıyilik yapar, ne yapıp edip kötülük bulurum. bu beni ben yapan yegane özelliğim.
devamını gör...

kendine engel olma. akışına bırak.
olanı yaşa. isyan etme artık .
devamını gör...

19 ağustos 1905- fransız akademik ressam william-adolphe bouguereau'nun (1825-1905) ölüm yıl dönümü.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel a dream of spring (1901) kaynak:wikimedia
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çocukken cami minaresini allah zannederdim. kocaman gelirdi gözüme
devamını gör...

çeken kişiyi uykusuz, aksi, nalet yapan ağrı çeşidi.
devamını gör...

gün gibi ortada olan durum. açılan başlıklar, başlıklara girilen tanımlar, oylanan tanımlar vs hepsinin sonucu ortada olan gerçek.
maalesef türkiye yelpazesinin çok uzağında, tek bir dünya ve siyasi görüşünün gölgesinde, kendisi çalıp kendisi söyleyen oluşum olması günün sonunda kimseye birşey kazandırmaz.
devamını gör...

bende dördü de sessiz sakin çıkan, ağrısız olarak yaşamını sürdüren dişler.
devamını gör...

kız kardeşimin eşi, kız kardeşimi defalarca aldatmasına rağmen ailem şiddetle boşanmalarına karşıydı. yok çocukları var, yok elalem ne der yok falan filan...
geçen hafta telefonla görüşmemizde psikolojisinin çok da sağlam olmadığını anlamamla derhal (bkz: obilet)'e girip bir saat sonrasına bilet aldım. kardeşimi apar topar çocuğuyla beraber aldım, eve getirdim. boşanma davası da açtık, umarım çok da uzamaz. bir daha da kendisi istemediği müddetçe ailemin yapabileceği her yaptırımı da göze alarak onu başka yere yollamayacağım.
arkadaşlar, insanlar evlenebileceği gibi anlaşamadıklarında, aldatıldıklarında, şiddete maruz kaldıklarında ve daha türlü makul bahanelerle boşanabilir. kişinin sağlığı, psikolojisi elalemin ne dediğinden daha önemli. lütfen özellikle kız çocuklarınızı, kız kardeşlerinizi inatla kendisine iyi gelmeyen evliliğini sürdürmesini istemeyiniz, zorlamayınız.!!!
devamını gör...

film üzerine söylenecek çok şey vardır mutlaka, bir sinema cahili olarak söz etmeden geri durarak soundtrack'ine değinmek istedim.
basit sayılabilecek bir melodi üzerinde bu kadar yoğun bir duygu aktarımı yapabilen bir şeye nadir rastladım. yıllardır, her gün, en az bir kez, insan olduğumu hatırlamak için.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim