gidenin arkasından su dökmek
daha çabuk gideceğe yere varması ve geri dönmesi adına yolcuların arkasından yapılan uğurlama durumu. özellikle ben küçükken bayramlarda anneannemlerin yanıma gittiğimizde biricik anneannemin gözyaşlarıyla ve etraftaki komşularımızın uğurlamalarıyla çok yaparlardı bunu arkamızdan, o zaman anlamazdım pek ama daha sonradan sebebinin en kısa sürede geri dönmek olduğunu anlamıştım. tatlı bi şey ya bence*.
devamını gör...
fakirlik belirten detaylar
bir hafta önce pişen yemeğin hala dolapta durması.
delik deşik olmuş ayakkabının yama yapılıp giyilmesi.
25 kuruş fark olsa da daha ucuzunun alınması.
tanzim satıştan iki kilo soğan alınca ''allah cumhurbaşkanımızdan razı olsun"denilmesi.
son yapılan giyim alışverişinin 12 yıl önce olması.
delik deşik olmuş ayakkabının yama yapılıp giyilmesi.
25 kuruş fark olsa da daha ucuzunun alınması.
tanzim satıştan iki kilo soğan alınca ''allah cumhurbaşkanımızdan razı olsun"denilmesi.
son yapılan giyim alışverişinin 12 yıl önce olması.
devamını gör...
yedinci dem
cahit sıtkı tarancı'nın yapmış olduğu; 'şiir, sözcüklerle güzel biçimler kurmak sanatıdır. hangi sözcük, hangi sözcükle yan yana geldiğinde nasıl bir ışık ortaya çıkar? bunu bilmek gerek' tanımını, kendine has üslubuyla yazmış olduğu kıymetli şiirlerle karşılayan, şair duyumuna sahip, tanımlarında kullandığı sade ve akıcı türkçesiyle kendini okutan, değerli bir yazardır.
devamını gör...
yengeç burcu erkeği
ailesine bağlı bir burç. biraz fazla boğuyor insanı. aceleci ve sabırsız bir burç. ama tatlı dilli oluyorlar genelde. hemen kandırıyorlar. çok ayıp ediyorlar*.
devamını gör...
cumbre vieja yanardağı
ispanya'nın kanarya adaları'nda la palma adası'ndaki 1949 metre yüksekliğinde bir yanardağdır. 1949 ve 1971 yıllarında da patlayan yanardağ en son 19 eylül 2021'de lav çıkışıyla beraber patlamıştır. lavlarla kaplanan bölgeden 6 binden fazla insan tahliye edildi.
son patlama
son patlama
devamını gör...
dikenli yol
kadir inanır ve hülya koçyiğit'in rol aldığı 1986 yapımı film. filmin yönetmeni de rahmetli zeki alasya.
12 eylül üzerine çekilen filmler arasında önemli bir yeri olan ama pek hakkı verilmemiş bir filmdir.
12 eylül üzerine çekilen filmler arasında önemli bir yeri olan ama pek hakkı verilmemiş bir filmdir.
devamını gör...
neden olmuyor
-kararsızlık, ne yapacağını bilememek, hedefsizlik,
-eyleme geçince ortaya çıkan sonuçların da bir bedeli var, o bedeli ödeyecek gücü kendinde bulamamak.
-yapılanlar işe yaramadığında hedefe ulaşıncaya kadar strateji değişikliği yapacak kadar esnek olamamak.
-eyleme geçince ortaya çıkan sonuçların da bir bedeli var, o bedeli ödeyecek gücü kendinde bulamamak.
-yapılanlar işe yaramadığında hedefe ulaşıncaya kadar strateji değişikliği yapacak kadar esnek olamamak.
devamını gör...
mazotu çekip sözlüğe giren yazar
evlerinin önü boyalı direk diyerek giriş yapmış yazardır.
devamını gör...
sözlük yazarlarının gittikleri ilk yabancı ülke
macaristan - budapeşte.
devamını gör...
arda (belgesel)
exxen tarafından yayınlanan. 140 journos tarafından yapılan arda turan belgeselidir.
belgeseli genel olarak beğenmedim. güzel bir içerik olmuş ama bir belgesel için bence yeterli değildi.
arda turan dediğimiz kişinin belgeseli bir kere 45 dakika olmamalı. 45 dakikada onun kariyerini ve yaşadıklarını anlatmak pek mümkün değil. zaten mümkün olmamış. hayatı üzerinden kısa kısa geçmişler.
önce bayrampaşa ve çocukluğu. mahalle gezileri ve yetiştiği yerler gösteriliyor. hoşuma gitti. o semt ve yaşadıkları güzeldi. sonra altyapı ve galatasaray macerası. atletico madrid ve barcelona derken magazinsel olaylarla belgesel sonlanıyor. belgeselde konuklar arda turan ve ailesi. annesi, babası, kardeşi, sabri ugan gibi konuklar belgeselde konuklar.
arda ve yaşadığı hayatı tanıyoruz. nasıl büyüdüğünü nereden geldiğini öğreniyoruz.
arda turan bildiğimiz gibi çok yetenekli bir futbolcu. muhteşem bir futbol kariyeri var. özellikle atletico madrid dönemi her türk’ün bir olduğu ve desteklediği bir dönemdi. tam 5 tane kupa kazanıp mükemmel performans sergilemişti. sonra türkiye’yi sallayan barcelona transferi gerçekleşti. aslında iyi başlamıştı. şans yanında olmuştu neymar sakatlanınca kadroda yer bulmuştu. iyi bir performans sergileyip baya katkı yapmıştı. teknik direktör değişikliği yaşanınca forma şansı bulamayıp ayrılmıştı. kariyeri o noktadan sonra sürekli geriye gitti. yaşadığı olaylar ve kavgalar onu mahvetti. belgesel tam olarak bunları anlatıyor. hataları ve uğradığı haksızlıkları dile getiriyor. türkiye’de medya ve magazinin baskısını gösteriyor.
kendisi kariyerine yazık etti. bu onları tecrübe olarak görüyor. her insan hayatında böyle rezillikler yaşıyor ama toplum önünde olmadıkları için sorun olmuyor. arda’nın hatası burada başlıyor.
tabii kendisi hep olumsuz birisi değil. ben açıkçası kendisini en eskiden beri çok seviyorum. futbolu sadece futbol olarak görmeyen futbolculara bayılıyorum. arda öyle birisi.
belgesel konusuna gelecek olursak bence eksik bir belgeseldi. aceleye mi gelmiş ne olmuş bilmiyorum ama 140 journes belgeselleri çok güzel oluyordu bu maalesef bence olmamış. youtube’da yaptıkları belgesellerin seviyesinden uzaktı. samimi bir hava yaratılmaya çalışılmış ama pek beğenmedim.
belgeseli genel olarak beğenmedim. güzel bir içerik olmuş ama bir belgesel için bence yeterli değildi.
arda turan dediğimiz kişinin belgeseli bir kere 45 dakika olmamalı. 45 dakikada onun kariyerini ve yaşadıklarını anlatmak pek mümkün değil. zaten mümkün olmamış. hayatı üzerinden kısa kısa geçmişler.
önce bayrampaşa ve çocukluğu. mahalle gezileri ve yetiştiği yerler gösteriliyor. hoşuma gitti. o semt ve yaşadıkları güzeldi. sonra altyapı ve galatasaray macerası. atletico madrid ve barcelona derken magazinsel olaylarla belgesel sonlanıyor. belgeselde konuklar arda turan ve ailesi. annesi, babası, kardeşi, sabri ugan gibi konuklar belgeselde konuklar.
arda ve yaşadığı hayatı tanıyoruz. nasıl büyüdüğünü nereden geldiğini öğreniyoruz.
arda turan bildiğimiz gibi çok yetenekli bir futbolcu. muhteşem bir futbol kariyeri var. özellikle atletico madrid dönemi her türk’ün bir olduğu ve desteklediği bir dönemdi. tam 5 tane kupa kazanıp mükemmel performans sergilemişti. sonra türkiye’yi sallayan barcelona transferi gerçekleşti. aslında iyi başlamıştı. şans yanında olmuştu neymar sakatlanınca kadroda yer bulmuştu. iyi bir performans sergileyip baya katkı yapmıştı. teknik direktör değişikliği yaşanınca forma şansı bulamayıp ayrılmıştı. kariyeri o noktadan sonra sürekli geriye gitti. yaşadığı olaylar ve kavgalar onu mahvetti. belgesel tam olarak bunları anlatıyor. hataları ve uğradığı haksızlıkları dile getiriyor. türkiye’de medya ve magazinin baskısını gösteriyor.
kendisi kariyerine yazık etti. bu onları tecrübe olarak görüyor. her insan hayatında böyle rezillikler yaşıyor ama toplum önünde olmadıkları için sorun olmuyor. arda’nın hatası burada başlıyor.
tabii kendisi hep olumsuz birisi değil. ben açıkçası kendisini en eskiden beri çok seviyorum. futbolu sadece futbol olarak görmeyen futbolculara bayılıyorum. arda öyle birisi.
belgesel konusuna gelecek olursak bence eksik bir belgeseldi. aceleye mi gelmiş ne olmuş bilmiyorum ama 140 journes belgeselleri çok güzel oluyordu bu maalesef bence olmamış. youtube’da yaptıkları belgesellerin seviyesinden uzaktı. samimi bir hava yaratılmaya çalışılmış ama pek beğenmedim.
devamını gör...
profiline kendi fotoğrafını koyan yazar iticiliği
kendi fotoğrafımı koymadığım için itici olmadığımı öğrendiğim başlık. umarım kedi fotoğrafı koyduğum için başka bir sıfata maruz kalmam.
edit: şimdi köpek var ama bununla ilgili başlık yok diye hatırlıyorum. o yüzden şükür, kafam rahat artık.
edit: şimdi köpek var ama bununla ilgili başlık yok diye hatırlıyorum. o yüzden şükür, kafam rahat artık.
devamını gör...
uçuk mor
lila da dediğimiz, pembe ile mor arasındaki renk.
devamını gör...
sisler bulvarı
bir (bkz: attila ilhan) şiiridir.
elinin arkasında güneş duruyordu
aylardan kasımdı üşüyorduk
ağacın biri bulvarda ölüyordu
şehrin camları kaygısız gülüyordu
her köşe başında öpüşüyorduk
sisler bulvarı'na akşam çökmüştü
omuzlarımıza çoktan çökmüştü
kesik birer kol gibi yalnızdık
dağlarda ateşler yanmıyordu
deniz fenerleri sönmüştü
birbirimizin gözlerini arıyorduk
sisler bulvarı'nda seni kaybettim
sokak lambaları öksürüyordu
yukarda bulutlar yürüyordu
terkedilmiş bir çocuk gibiydim
dokunsanız ağlayacaktım
yenikapı'da bir tren vardı
sisler bulvarı'nda öleceğim
sol kasığımdan vuracaklar
bulvar durağında düşeceğim
gözlüklerim kırılacaklar
sen rüyasını göreceksin
çığlık çığlığa uyanacaksın
sabah kapını çalacaklar
elinden tutup getirecekler
beni görünce taş kesileceksin
ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!
sisler bulvarı'ndan geçtim sırılsıklamdı
ıslak kaldırımlar parlıyordu
durup dururken gözlerim dalıyordu
bir bardak şarapta kayboluyordum
gece bekçilerine saati soruyordum
evime gitmekten korkuyordum
sisler boğazıma sarılmışlardı
bir gemi beni afrika'ya götürecek
ismi bilmiyorum ne olacak
kazablanka'da bir gün kalacağım
sisler bulvarı'nı hatırlayacağım
kırmızı melek şarkısından bir satır
lodos'tan bir satır yağmur'dan iki
senin kirpiklerinden bir satır hatırlayacağım
seni hatırlatanın çenesini kıracağım
limanda vapurlar uğuldayacak
sisler bulvarı bir gece haykırmıştı
ağaçları yatıyordu yoksuldu
bütün yaprakları sararmıştı
bütün bir sonbahar ağlamıştı
ağlayan sanki istanbul'du
öl desen belki ölecektim
içimde biber gibi bir kahır
bütün şiirlerimi yakacaktım
yalnızlık bana dokunuyordu
eğer sisler bulvarı olmasa
eğer bu şehirde bu bulvar olmasa
sabah ezanında yağmur yağmasa
şüphesiz bir delilik yapardım
hiç kimse beni anlıyamazdı
on beş sene hüküm giyerdim
dördüncü yılında kaçardım
belki kaçarken vururlardı
sisler bulvarı'ndan geçmediğin gün
sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm
yağmurun altında yalnızım
ağzım elim yüzüm ıslanıyor
tren düdükleri iç içe giriyorlar
aklımı fikrimi çeliyorlar
aksaray'da ışıklar yanıyor
sisler bulvarı ayaklanıyor
artık kalbimi susturamıyorum
elinin arkasında güneş duruyordu
aylardan kasımdı üşüyorduk
ağacın biri bulvarda ölüyordu
şehrin camları kaygısız gülüyordu
her köşe başında öpüşüyorduk
sisler bulvarı'na akşam çökmüştü
omuzlarımıza çoktan çökmüştü
kesik birer kol gibi yalnızdık
dağlarda ateşler yanmıyordu
deniz fenerleri sönmüştü
birbirimizin gözlerini arıyorduk
sisler bulvarı'nda seni kaybettim
sokak lambaları öksürüyordu
yukarda bulutlar yürüyordu
terkedilmiş bir çocuk gibiydim
dokunsanız ağlayacaktım
yenikapı'da bir tren vardı
sisler bulvarı'nda öleceğim
sol kasığımdan vuracaklar
bulvar durağında düşeceğim
gözlüklerim kırılacaklar
sen rüyasını göreceksin
çığlık çığlığa uyanacaksın
sabah kapını çalacaklar
elinden tutup getirecekler
beni görünce taş kesileceksin
ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!
sisler bulvarı'ndan geçtim sırılsıklamdı
ıslak kaldırımlar parlıyordu
durup dururken gözlerim dalıyordu
bir bardak şarapta kayboluyordum
gece bekçilerine saati soruyordum
evime gitmekten korkuyordum
sisler boğazıma sarılmışlardı
bir gemi beni afrika'ya götürecek
ismi bilmiyorum ne olacak
kazablanka'da bir gün kalacağım
sisler bulvarı'nı hatırlayacağım
kırmızı melek şarkısından bir satır
lodos'tan bir satır yağmur'dan iki
senin kirpiklerinden bir satır hatırlayacağım
seni hatırlatanın çenesini kıracağım
limanda vapurlar uğuldayacak
sisler bulvarı bir gece haykırmıştı
ağaçları yatıyordu yoksuldu
bütün yaprakları sararmıştı
bütün bir sonbahar ağlamıştı
ağlayan sanki istanbul'du
öl desen belki ölecektim
içimde biber gibi bir kahır
bütün şiirlerimi yakacaktım
yalnızlık bana dokunuyordu
eğer sisler bulvarı olmasa
eğer bu şehirde bu bulvar olmasa
sabah ezanında yağmur yağmasa
şüphesiz bir delilik yapardım
hiç kimse beni anlıyamazdı
on beş sene hüküm giyerdim
dördüncü yılında kaçardım
belki kaçarken vururlardı
sisler bulvarı'ndan geçmediğin gün
sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm
yağmurun altında yalnızım
ağzım elim yüzüm ıslanıyor
tren düdükleri iç içe giriyorlar
aklımı fikrimi çeliyorlar
aksaray'da ışıklar yanıyor
sisler bulvarı ayaklanıyor
artık kalbimi susturamıyorum
devamını gör...
hz. ali'den hikmetler
islam tarihinin en çok tartışılan, en çok sevilen, en fazla tanınması gereken, (peygamberimiz buyurdu ki ; "ben ilmin şehriyim, ali onun kapısıdır. şehre girmek isteyen kapıdan gelsin.") hutbelerini, mektuplarını veya hikmetli sözlerini duyunca bir filozofun ağzından çıktığını düşündüğümüz, ancak ömrü boyunca savaşlarda, muharebelerde bulunmuş biri olduğunu düşününce, hayran olunan bir şahsiyetin bize hediye ettiği hikmetli sözlerin ilki benden gelsin.
"en büyük zenginlik arzuları terk etmektir."
"en büyük zenginlik arzuları terk etmektir."
devamını gör...
yemek yapabilen erkek
karnı acıkan erkektir...
arkadaşlar niye elinizde bir ürün varmış da, iş görüşmesinde size "hadi bize bunu sat" demişler gibi kendinizi pazarlıyorsunuz?
açsan kalkar yemeğini yaparsın. bataklıkta mı yetiştiniz?
arkadaşlar niye elinizde bir ürün varmış da, iş görüşmesinde size "hadi bize bunu sat" demişler gibi kendinizi pazarlıyorsunuz?
açsan kalkar yemeğini yaparsın. bataklıkta mı yetiştiniz?
devamını gör...
2000'lere damga vurmuş dillerden düşmeyen şarkılar
2000'lerin olmazsa olmazı, hayalet sevgilim irem.
devamını gör...
ankara'nın en güzel yanı
sonbahar aylarında içine içine çekmesidir.
devamını gör...
geceye bir sanat eseri bırak
devamını gör...

