200. takipçiye 200 lira vermek
lütfen olmasın!
pazarlığa açıksanız kol çıkarmalı, çatırdatmalı, 5 yerinden kırmalı pazarlık seromonisini yaparız. başlıyorum 1 lira hahah.
arkadaşlar işler pek kesat yoksa yani 200 lira ne demek... sahi ne demek? markete gidip çocuklara alınan birkaç atıştırmalık ve ufak yollu ev eksikleri, 1,5 kilo kedi maması, temel ihtiyaçların sadece t'sinin üst çizgisi, bir tişort bir şort...
püff yok ya 200 liranın suçu yok galiba ben fakirim. kahretsin 2021 yılında hala fakir insanlar var. şimdi hepiniz 1er lira şey etse hopp oldum mu ben zengin. yoo. aman gidiyorum ben canım sıkıldı.
hee unutmadan 200. takipçime dondurmanın kabını ısmarlıycam içinde sarma olmayacak. bu kadarda gönlü zenginim hadi bakalım. var mı arttıran heheytt?
pazarlığa açıksanız kol çıkarmalı, çatırdatmalı, 5 yerinden kırmalı pazarlık seromonisini yaparız. başlıyorum 1 lira hahah.
arkadaşlar işler pek kesat yoksa yani 200 lira ne demek... sahi ne demek? markete gidip çocuklara alınan birkaç atıştırmalık ve ufak yollu ev eksikleri, 1,5 kilo kedi maması, temel ihtiyaçların sadece t'sinin üst çizgisi, bir tişort bir şort...
püff yok ya 200 liranın suçu yok galiba ben fakirim. kahretsin 2021 yılında hala fakir insanlar var. şimdi hepiniz 1er lira şey etse hopp oldum mu ben zengin. yoo. aman gidiyorum ben canım sıkıldı.
hee unutmadan 200. takipçime dondurmanın kabını ısmarlıycam içinde sarma olmayacak. bu kadarda gönlü zenginim hadi bakalım. var mı arttıran heheytt?
devamını gör...
mehmet okan özdemir'in covid-19 ile ilgili tweet'i
bu tür durumlarda her zaman bir "acaba" payı bırakmanın en doğru hareket olduğunu düşünen biri olarak eleştirmeyeceğim doktorun paylaşımı. zaten işin tıbbi detayını biz bilemiyoruz ama kafama yatmayan, mantıksız gelen bazı şeyler de oluyor bu iş ortaya çıktığından beri. o yüzden aklımda tek soru var: ya adam haklıysa?
mesela michael sikkofield okuduğum zamanlarda, yazılarından birinde daha önce adını duymadığım bir şey görüp biraz araştırmıştım: fema kampları. sadece amerika'da olanların 2 milyon kişiyi barındıracak kapasitede oluşu ve kampta çok sayıda boş tabutun istiflenmiş olmasının makul bir açıklaması yok. neye hazırlık yapıldığını söyleyebilen de yok ki bundan yıllar önce bile bir salgın hastalık ya da dünya dışından gelecek bir istilaya hazırlık için yapıldıklarına ilişkin iddialar vardı.
bakın arkadaşlar, paranoyak olmaya tabi ki gerek yok ama bir şeylere "asla olamaz" demek de doğru değil. yıllardır ortalıkta dolanan yeni dünya düzeni lafları, georgia guidestones adlı taşların üzerinde yazan "nüfusu 500 milyonun altında tut" yazısı, fema'daki neye hazırlık olduğu belirsiz boş tabutlar, bu tweet dizisi altındaki şu fotoğraf, amerikan resmi makamlarının insanları sürekli olarak ufo ve dünya dışı yaşam konusuna inandıracak belgeler "sızdırması", salgından birkaç sene önce dünya sağlık örgütü'nün her ülkeye pandemi sürecinde yapılacaklar için bildiri dağıtması vesaire... bunlar ve burada sayamayacağımız daha çok şeyi bir araya getirip düşündüğünüzde bu işin hiç de öyle imkânsız olmadığını görebilirsiniz. ayrıca biyolojik silah dediğimiz şey de zaten tam olarak bu işte. ne yazık ki dönem dönem bazı ülkeler tarafından bazı kötü amaçlarla kullanılmış tarihte. şimdi de kullanılmaması için bir neden yok.
şu ana dek okuduklarımdan ve tanıdıklarımdan yola çıkarak söyleyebilirim ki, hastaneye gidenler genellikle ölürken evde izole edilenler "hafif atlatıyor" nedense. gerçekten bir virüs var olabilir, sorun bu kısımda değil. sorun, tedavi ediyoruz diye insanlara ne yapıldığını bilmiyor oluşumuz. zira hiçbirine otopsi falan yapılamıyor.
neyse, komplo teorisyeni ya da akıldan yoksun bir manyak değilim. hayatıma da normal şekilde devam ediyorum, yatağın altından illüminati üyeleri çıkacak korkusuyla yaşamıyorum yani. fakat yerinizde olsam işin içinde hükümetlerin, büyük devletlerin olduğu her türlü komplo teorisine "mümkün mü acaba?" diye yaklaşırım, başından kestirip atmam. ha hükümetlere, devlet yöneten herkese gözü kapalı güvenirim diyorsanız ne mutlu size! hayatınız toz pembe olmalı.
çip mevzusuna gelince... bunu okursanız, işin "zaten telefonla/hes koduyla takip ediliyoruz" konusuyla ilgisi olmadığını görebilir, yukarıda yazdıklarımla konuyu bağdaştırabilir ve hatta tüm insanlık olarak sonumuzun elysium (film)indeki gibi olup olmayacağını düşünebilirsiniz. bu bağlamda, başka gezegenlerde koloni kurma fikrinin neden bu kadar revaçta olduğunu ve bazı devletlerin neden bunun için ölüp bittiğini de belki farklı şekilde değerlendirirsiniz.
neyse, ben günlük yaşantıma geri dönüyorum. siz de çok takılmayın ama "olamaz" da demeyin.
mesela michael sikkofield okuduğum zamanlarda, yazılarından birinde daha önce adını duymadığım bir şey görüp biraz araştırmıştım: fema kampları. sadece amerika'da olanların 2 milyon kişiyi barındıracak kapasitede oluşu ve kampta çok sayıda boş tabutun istiflenmiş olmasının makul bir açıklaması yok. neye hazırlık yapıldığını söyleyebilen de yok ki bundan yıllar önce bile bir salgın hastalık ya da dünya dışından gelecek bir istilaya hazırlık için yapıldıklarına ilişkin iddialar vardı.
bakın arkadaşlar, paranoyak olmaya tabi ki gerek yok ama bir şeylere "asla olamaz" demek de doğru değil. yıllardır ortalıkta dolanan yeni dünya düzeni lafları, georgia guidestones adlı taşların üzerinde yazan "nüfusu 500 milyonun altında tut" yazısı, fema'daki neye hazırlık olduğu belirsiz boş tabutlar, bu tweet dizisi altındaki şu fotoğraf, amerikan resmi makamlarının insanları sürekli olarak ufo ve dünya dışı yaşam konusuna inandıracak belgeler "sızdırması", salgından birkaç sene önce dünya sağlık örgütü'nün her ülkeye pandemi sürecinde yapılacaklar için bildiri dağıtması vesaire... bunlar ve burada sayamayacağımız daha çok şeyi bir araya getirip düşündüğünüzde bu işin hiç de öyle imkânsız olmadığını görebilirsiniz. ayrıca biyolojik silah dediğimiz şey de zaten tam olarak bu işte. ne yazık ki dönem dönem bazı ülkeler tarafından bazı kötü amaçlarla kullanılmış tarihte. şimdi de kullanılmaması için bir neden yok.
şu ana dek okuduklarımdan ve tanıdıklarımdan yola çıkarak söyleyebilirim ki, hastaneye gidenler genellikle ölürken evde izole edilenler "hafif atlatıyor" nedense. gerçekten bir virüs var olabilir, sorun bu kısımda değil. sorun, tedavi ediyoruz diye insanlara ne yapıldığını bilmiyor oluşumuz. zira hiçbirine otopsi falan yapılamıyor.
neyse, komplo teorisyeni ya da akıldan yoksun bir manyak değilim. hayatıma da normal şekilde devam ediyorum, yatağın altından illüminati üyeleri çıkacak korkusuyla yaşamıyorum yani. fakat yerinizde olsam işin içinde hükümetlerin, büyük devletlerin olduğu her türlü komplo teorisine "mümkün mü acaba?" diye yaklaşırım, başından kestirip atmam. ha hükümetlere, devlet yöneten herkese gözü kapalı güvenirim diyorsanız ne mutlu size! hayatınız toz pembe olmalı.
çip mevzusuna gelince... bunu okursanız, işin "zaten telefonla/hes koduyla takip ediliyoruz" konusuyla ilgisi olmadığını görebilir, yukarıda yazdıklarımla konuyu bağdaştırabilir ve hatta tüm insanlık olarak sonumuzun elysium (film)indeki gibi olup olmayacağını düşünebilirsiniz. bu bağlamda, başka gezegenlerde koloni kurma fikrinin neden bu kadar revaçta olduğunu ve bazı devletlerin neden bunun için ölüp bittiğini de belki farklı şekilde değerlendirirsiniz.
neyse, ben günlük yaşantıma geri dönüyorum. siz de çok takılmayın ama "olamaz" da demeyin.
devamını gör...
türkiye'nin f-35 programından resmen çıkarılması
uzun dönemde hayırlısı olmuştur.
bu ülkenin, ittire kaktıra bir şekilde kendi savaş uçağını yapması gerekiyor. tfx projesi belki ilk zamanlar bir f35 kadar başarılı olamayacak ama sürekli yeni şeyler öğrenip gelişip bizi koruyacak. geleceğe karamsar bakmayın.
kanada'nın sihalar için uyguladığı ambargo aklınızdan çıkmasın. f35 demek birilerinin güdümünde olmak demektir. ülkemiz, ancak yerli silah sanayisinin gelişmesiyle tam bağımsızlığa erişebilir.
f-35 nedir ne değildir
kanada ambargosu
bu ülkenin, ittire kaktıra bir şekilde kendi savaş uçağını yapması gerekiyor. tfx projesi belki ilk zamanlar bir f35 kadar başarılı olamayacak ama sürekli yeni şeyler öğrenip gelişip bizi koruyacak. geleceğe karamsar bakmayın.
kanada'nın sihalar için uyguladığı ambargo aklınızdan çıkmasın. f35 demek birilerinin güdümünde olmak demektir. ülkemiz, ancak yerli silah sanayisinin gelişmesiyle tam bağımsızlığa erişebilir.
f-35 nedir ne değildir
kanada ambargosu
devamını gör...
serkan yılmaz'ın yılkı tayına uyguladığı şiddet
aşağıdaki videodan görülebilecek olan, kendisini hiçbir şekilde savunamayacak bir canlıya yapılan şiddettir.
serkan yılmaz'dan bunu görmek şok etti.
www.instagram.com/p/CJKJG8a...
şuradan twitterda yaptığı açıklamaya gidilebilir.
sert vurmadım, çekim yapıyorduk kadraja almaya çalıştım demiş.
serkan yılmaz'dan bunu görmek şok etti.
www.instagram.com/p/CJKJG8a...
şuradan twitterda yaptığı açıklamaya gidilebilir.
sert vurmadım, çekim yapıyorduk kadraja almaya çalıştım demiş.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının meslekleri
yazılmış. yazılmamış olsaydı boş işler müdürü yazacaktım ama olmadı kısmet değilmiş.
eğer o değilse ikinci tercihim fareli köyün kavalcısı olmak. büyülü flütümü çalarak çocuklara masal anlatmak istiyorum.
(bkz: okul öncesi öğretmenliği)
eğer o değilse ikinci tercihim fareli köyün kavalcısı olmak. büyülü flütümü çalarak çocuklara masal anlatmak istiyorum.
(bkz: okul öncesi öğretmenliği)
devamını gör...
babanın en iyi olduğu konu
herkese var olup bize yok olması. ve sessizlikte çığır açması. var olsun yine de.
devamını gör...
denize kıyısı olan şehirlerde insanların daha hoşgörülü olması
ege ve akdeniz bölgesi için çoğunlukla doğru olan önermedir.
üzgünüm ki karadeniz'imizin insanı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
üzgünüm ki karadeniz'imizin insanı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
devamını gör...
uçurtma avcısı
“ çok satan” kitaplarla aram hiç hoş olmadı çünkü biliyorum ki bu kitapları satın alan insanlar arasında giydiği kıyafetlere uyumlu olduğu için alanlar da, plaja giderken taşıması kolay olduğu için yanına alanlar da, okulda sınavda çıkacağı içim okumak için almak zorunda kalanlar da, evde dekoratif bir kitaplık kurmak için satın alanlar da var. ben mutlu azınlığa dahil olan bir müptela olarak bu insanlarla aynı konumda olmayı zul sayarım. ama bu kitabı okudum.
etkilenmedim dersem yalan söylemiş olurum. gerçekten içe dokunan bir hikaye. hasan ve emir’in dostluğunu okumak güzeldi ama aralarındaki sınıf farkını görmek o kadar da hoş bir şey değildi. dünya üzerindeki her coğrafyada arkadaşlıklar maddi bir bariyere çarpıp bölünmek zorunda kalıyor ve bunun mantıklı bir açıklaması yok elbette.
ortadoğu’nun içinde bulunduğu ve muhtemel bulunmaya devam edeceği durumu iki erkek çocuğunun hikayesini kullanarak anlatmış yazar. siz de okuyun ve değiştirmemiz gereken şeyler için harekete geçin.
etkilenmedim dersem yalan söylemiş olurum. gerçekten içe dokunan bir hikaye. hasan ve emir’in dostluğunu okumak güzeldi ama aralarındaki sınıf farkını görmek o kadar da hoş bir şey değildi. dünya üzerindeki her coğrafyada arkadaşlıklar maddi bir bariyere çarpıp bölünmek zorunda kalıyor ve bunun mantıklı bir açıklaması yok elbette.
ortadoğu’nun içinde bulunduğu ve muhtemel bulunmaya devam edeceği durumu iki erkek çocuğunun hikayesini kullanarak anlatmış yazar. siz de okuyun ve değiştirmemiz gereken şeyler için harekete geçin.
devamını gör...
sen kimsin radyo yayını
aynı zamanda liliumun çıktığı 2. radyo yayını olma özelliğini taşıyor.
evet 1.si (bkz: zippodan çıkan çınn sesi)’ne ait.*
ula miko harbi alfasın sjs bu iki kaliteli insanın hoş sohbetini kaçırmayın derim dostlar. denk gelebilirsem mutlaka bir kulak vereceğim ben de.
evet 1.si (bkz: zippodan çıkan çınn sesi)’ne ait.*
ula miko harbi alfasın sjs bu iki kaliteli insanın hoş sohbetini kaçırmayın derim dostlar. denk gelebilirsem mutlaka bir kulak vereceğim ben de.
devamını gör...
meyhane için yeni isim önerileri
kırık kalpler durağı.
devamını gör...
birine söylenecek en kötü söz
yapmasaydın.
devamını gör...
brütüs
kahramanımdır. çünkü jül sezar denen hayırsızı öldürmüştür. bu arada 3 ay önce sezar hayırsızının 2065. ölüm yılına girdik, bu sebepten hepinizi kutlarım. brütüs, romalı siyasetçi ve konuşmacıydı. bazı kaynaklara göre sezar'ın evlatlık oğluyken, bazı kaynaklara göre öz oğludur. ayrıca sezar'ın en ünlü suikastçılarındandır. brütüs, insanlara göre zalim bir diktatörün hayatına son vermiş kahramanken, o zalim diktatöre* göre bir haindir.
brütüs'ün genelde babası olarak kabul edilen kişinin adı da brütüs'tür. hatta adları birebir aynıdır, brütüs'ün adı marcus junius brütüs iken, babası olarak kabul edilen kişinin adı da tıpatıp bu şekildedir. bu arada ilginç bir bilgi vereyim: brütüs'ün babası olarak kabul edilen brütüs isimli kişiyi, pompey yakalamış ve bu kişi haince idam edilmiştir. peki sizce pompey kim? sezar'ın kızının kocası ayrıca sezar'ın ilk dönem dostu olmuş kişi! kız doğum sırasında ölünce(ki doğacak olan evladı da kendisiyle birlikte ölmüştür), sezar ve pompey'in arası açılmış ve pompey, sezar'a düşman olmuştur.
yani efendiler, demem o ki, ultimate sezar(yani pompey), ultimate brütüs'ü(yani brütüs'ün babası olarak kabul edilen kişiyi) öldürmüş, ve orjinal brütüs de, orjinal sezar'ı öldürmüş. yani bir nevi, ultimate brütüs'ün intikamını orjinal sezar'dan almış. tabi sezar'ın hakkı sezar'a ona diyecek lafımız yok da, yahu ultimate sezar'ın hakkının ultimate sezar'a olması gerekmez mi ey brütüs. orjinalinden ne istedin. çakmasını öldürseydin ya.
neyse brütüs junior ve brütüs amcadan devam edelim. şimdi, brütüs amcayı, çakma sezar* öldürünce, brütüs, sen de mi pompey demiş, sezar bu konuda hiçbir hesap vermemiş. çünkü hani çakma sezar, bizim orjinal güllü sezar'a yakın ya, şimdi sezar'ın da hesap vermesi lazım. sonuçta kızının kocası adam. ama bir şey dememiş. brütüs de, bu adam benim babam diyerek babasının hakkını aramış. bir nevi, brütüs'ün hakkını brütüs aramış. brütüs, sezar'a karşı gelmiş. adam haklı, sonuçta babası ölmüş. adamın babasından, brütüs emmiden ne istiyorsunuz değil mi? sonra iç savaş çıktı(ki bu iç savaş 4 yıl sürdü).
bu arada arkadaşlar bu iç savaş döneminde, pompey de sezar'a karşı çıktı. çünkü pompey'in karısı yani sezar'ın kızı ölünce, pompey yavaş-yavaş sezar'a düşman oldu. ve brütüs de nedense pompey ile birlikte yer aldı. yani demek ki brütüs babasını çoktan unutmuş. yani sonuçta babasının katiliyle müttefik olacak kadar haysiyetsiz bir adammış brütüs.* pompey en sonunda m.ö. 48 yılında yenilince, brütüs sezar'a teslim olmuş, ki sezar da, brütüs'ü, "seni severim bilirsin" diyerek affetmiştir.
iç savaş sonrası orjinal sezarımızın mabadı hafiften kalktı arkadaşlar. yani artık devleti tek başına yönetmeye başladı. o zaman da diğer siyasetçiler dediler ki, ee biz neden varız? varlıklarını sorguladı adamlar. 200 siyasetçi filozof oldu ve hatta bir rivayete göre, "olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu" lafı da bu dönemde çıktı, ki tabi bu kısım şaka. daha sonra kendilerine kurtarıcılar adını veren birkaç senatör, sezar'a suikast düzenlemeyi planladı. m.ö. 44 yılında suikast başarıyla gerçekleşti ki, brütüs bu zaman başrolü üstlenmişti.
sonra bu kurtarıcılar denen suikastçılar affedildi. fakat halk ayaklandı, "biz malızz, bizden kimseye hayır gelmeez, diktatöre beddua ederiz ama ölünce onu mumla ararızz, neden böyleyiz biz de bilmiyoruuzz" nidaları eşliğinde isyan çıkardılar. bunun üzerine brütüs ve eniştesi olan ayrıca suikastçılar arasında yer alan gaius cassius longinus(yeni karakter açıldı) roma'yı terketmek zorunda kaldılar.
sonra augustus yani namıdiğer ağustos reis(ki sezar'ın üvey oğludur) kendini konsül yaptı. ve brütüs ve diğer komplocuları katil ilan eden bir yasa çıkardı. ve bunun üzerine ikinci bir iç savaş çıktı. brütüs ve cassius orduları m.ö. 42 yılında yenilince, brütüs gözünden akan bir damla yaş eşliğinde sahi, yüzümüz güldü mü bizim?.... deyip daha sonra acı bir tebessüm ederek intihar etti. evet bu kısım da şakaydı, bu şekilde intihar edilmez. öyle kuru kuruya intihar etti işte. ama şunun garantisini verebilirim: adam intihar ederken bundan daha fazlasını düşünmüştür. ulan adam diktatörü öldürdü, neye uğradığını şaşırdı. en talihsiz adamdır brütüs benim gözümde....
o değil de oğlum 1 adamı öldüreceksiniz hayvan gibi çullanmışsınız. elalem bir garip.
brütüs'ün genelde babası olarak kabul edilen kişinin adı da brütüs'tür. hatta adları birebir aynıdır, brütüs'ün adı marcus junius brütüs iken, babası olarak kabul edilen kişinin adı da tıpatıp bu şekildedir. bu arada ilginç bir bilgi vereyim: brütüs'ün babası olarak kabul edilen brütüs isimli kişiyi, pompey yakalamış ve bu kişi haince idam edilmiştir. peki sizce pompey kim? sezar'ın kızının kocası ayrıca sezar'ın ilk dönem dostu olmuş kişi! kız doğum sırasında ölünce(ki doğacak olan evladı da kendisiyle birlikte ölmüştür), sezar ve pompey'in arası açılmış ve pompey, sezar'a düşman olmuştur.
yani efendiler, demem o ki, ultimate sezar(yani pompey), ultimate brütüs'ü(yani brütüs'ün babası olarak kabul edilen kişiyi) öldürmüş, ve orjinal brütüs de, orjinal sezar'ı öldürmüş. yani bir nevi, ultimate brütüs'ün intikamını orjinal sezar'dan almış. tabi sezar'ın hakkı sezar'a ona diyecek lafımız yok da, yahu ultimate sezar'ın hakkının ultimate sezar'a olması gerekmez mi ey brütüs. orjinalinden ne istedin. çakmasını öldürseydin ya.
neyse brütüs junior ve brütüs amcadan devam edelim. şimdi, brütüs amcayı, çakma sezar* öldürünce, brütüs, sen de mi pompey demiş, sezar bu konuda hiçbir hesap vermemiş. çünkü hani çakma sezar, bizim orjinal güllü sezar'a yakın ya, şimdi sezar'ın da hesap vermesi lazım. sonuçta kızının kocası adam. ama bir şey dememiş. brütüs de, bu adam benim babam diyerek babasının hakkını aramış. bir nevi, brütüs'ün hakkını brütüs aramış. brütüs, sezar'a karşı gelmiş. adam haklı, sonuçta babası ölmüş. adamın babasından, brütüs emmiden ne istiyorsunuz değil mi? sonra iç savaş çıktı(ki bu iç savaş 4 yıl sürdü).
bu arada arkadaşlar bu iç savaş döneminde, pompey de sezar'a karşı çıktı. çünkü pompey'in karısı yani sezar'ın kızı ölünce, pompey yavaş-yavaş sezar'a düşman oldu. ve brütüs de nedense pompey ile birlikte yer aldı. yani demek ki brütüs babasını çoktan unutmuş. yani sonuçta babasının katiliyle müttefik olacak kadar haysiyetsiz bir adammış brütüs.* pompey en sonunda m.ö. 48 yılında yenilince, brütüs sezar'a teslim olmuş, ki sezar da, brütüs'ü, "seni severim bilirsin" diyerek affetmiştir.
iç savaş sonrası orjinal sezarımızın mabadı hafiften kalktı arkadaşlar. yani artık devleti tek başına yönetmeye başladı. o zaman da diğer siyasetçiler dediler ki, ee biz neden varız? varlıklarını sorguladı adamlar. 200 siyasetçi filozof oldu ve hatta bir rivayete göre, "olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu" lafı da bu dönemde çıktı, ki tabi bu kısım şaka. daha sonra kendilerine kurtarıcılar adını veren birkaç senatör, sezar'a suikast düzenlemeyi planladı. m.ö. 44 yılında suikast başarıyla gerçekleşti ki, brütüs bu zaman başrolü üstlenmişti.
sonra bu kurtarıcılar denen suikastçılar affedildi. fakat halk ayaklandı, "biz malızz, bizden kimseye hayır gelmeez, diktatöre beddua ederiz ama ölünce onu mumla ararızz, neden böyleyiz biz de bilmiyoruuzz" nidaları eşliğinde isyan çıkardılar. bunun üzerine brütüs ve eniştesi olan ayrıca suikastçılar arasında yer alan gaius cassius longinus(yeni karakter açıldı) roma'yı terketmek zorunda kaldılar.
sonra augustus yani namıdiğer ağustos reis(ki sezar'ın üvey oğludur) kendini konsül yaptı. ve brütüs ve diğer komplocuları katil ilan eden bir yasa çıkardı. ve bunun üzerine ikinci bir iç savaş çıktı. brütüs ve cassius orduları m.ö. 42 yılında yenilince, brütüs gözünden akan bir damla yaş eşliğinde sahi, yüzümüz güldü mü bizim?.... deyip daha sonra acı bir tebessüm ederek intihar etti. evet bu kısım da şakaydı, bu şekilde intihar edilmez. öyle kuru kuruya intihar etti işte. ama şunun garantisini verebilirim: adam intihar ederken bundan daha fazlasını düşünmüştür. ulan adam diktatörü öldürdü, neye uğradığını şaşırdı. en talihsiz adamdır brütüs benim gözümde....
o değil de oğlum 1 adamı öldüreceksiniz hayvan gibi çullanmışsınız. elalem bir garip.
devamını gör...
yeni açılmada müzik yasağının 24'e çekilmesi
kusura bakmayın ile beraber başlayan cümlelerden sonra kusura baktığımız güncellemedir.
devamını gör...
evrensel mutsuzluk
dünya ahalisi olarak elbirliği ile içine düştüğümüz ve bu kör kuyularda merdivensiz kaldığımız durumdur.
evrensel mutsuzluk herhangi bir dış etkene medet ummadan insanlık olarak kendi kendimize yeterek gerçekleştirebildiğimiz nadir şeylerden bir tanesidir.
ama böyle anlattığım zaman bu mutsuzluk haline kolay ulaştığımızı düşünmeyin. evrensel mutsuzluğa erişmek için çok zorlu yollardan geçip çok uzun bir mesai harcadık ve harcamaya da devam ediyoruz.
evrensel mutsuzluğa erişmek için önce dünya üzerinde yaşamaya çalışan bireylerin çoğunluğunun bireysel mutsuzluğunu sağlamak için savaş verdik. bunun için en etkili yöntemlerden biri aile kavramı idi. her bireyin aile kurmasına izin vermeni yanı sıra bunu destekledik, teşvik ettik. bu da yetmezmiş gibi bu aileleri bilinçsizce büyütmelerini de sağladık.
mutsuz aileler mutsuz bireyler oluşturdu ve bu mutsuz bireyler yeni mutsuz aileler kurup yeni mutsuz bireyler yetiştirerek döngüyü daha üst bir seviyeye taşıdı.
maddi değerleri çok yüce bir kata çıkararak da başarı duygusunu paraya ve lükse endeksleyerek mutsuzluğa yepyeni bir boyut kazandırdık. insanlara daha çok para kazanmak için mutsuz oldukları işleri yapmaya başladılar. işini çok iyi yapan ancak az para kazanan insanlar toplum tarafından başarısız sayıldığı için ailede temeli atılan mutsuzluk katmerlendi.
daha sonra sıcak ya da soğuk savaşlar, ekonomik kavgalar, dini itişmeler, politik sürtüşmelerle mutsuzluğu daha evrensel bir düzeye taşıdık.
daha uzun anlatabilirim ama anlatmayacağım. özetle; mutsuzluk için çok mesai ve emek harcadık ve hak ettiğimiz mutsuzluğun elimizden alınmaması için de her şeyi yapmaya her zaman hazırız.
zira unutmadan söylemek gerekir ki mutsuzluk kazanılmış bir haktır ve haklıyız, mutsuzuz, kazanacağız.
evrensel mutsuzluk herhangi bir dış etkene medet ummadan insanlık olarak kendi kendimize yeterek gerçekleştirebildiğimiz nadir şeylerden bir tanesidir.
ama böyle anlattığım zaman bu mutsuzluk haline kolay ulaştığımızı düşünmeyin. evrensel mutsuzluğa erişmek için çok zorlu yollardan geçip çok uzun bir mesai harcadık ve harcamaya da devam ediyoruz.
evrensel mutsuzluğa erişmek için önce dünya üzerinde yaşamaya çalışan bireylerin çoğunluğunun bireysel mutsuzluğunu sağlamak için savaş verdik. bunun için en etkili yöntemlerden biri aile kavramı idi. her bireyin aile kurmasına izin vermeni yanı sıra bunu destekledik, teşvik ettik. bu da yetmezmiş gibi bu aileleri bilinçsizce büyütmelerini de sağladık.
mutsuz aileler mutsuz bireyler oluşturdu ve bu mutsuz bireyler yeni mutsuz aileler kurup yeni mutsuz bireyler yetiştirerek döngüyü daha üst bir seviyeye taşıdı.
maddi değerleri çok yüce bir kata çıkararak da başarı duygusunu paraya ve lükse endeksleyerek mutsuzluğa yepyeni bir boyut kazandırdık. insanlara daha çok para kazanmak için mutsuz oldukları işleri yapmaya başladılar. işini çok iyi yapan ancak az para kazanan insanlar toplum tarafından başarısız sayıldığı için ailede temeli atılan mutsuzluk katmerlendi.
daha sonra sıcak ya da soğuk savaşlar, ekonomik kavgalar, dini itişmeler, politik sürtüşmelerle mutsuzluğu daha evrensel bir düzeye taşıdık.
daha uzun anlatabilirim ama anlatmayacağım. özetle; mutsuzluk için çok mesai ve emek harcadık ve hak ettiğimiz mutsuzluğun elimizden alınmaması için de her şeyi yapmaya her zaman hazırız.
zira unutmadan söylemek gerekir ki mutsuzluk kazanılmış bir haktır ve haklıyız, mutsuzuz, kazanacağız.
devamını gör...
babanın en iyi olduğu konu
aşırı sabırlı ve sakin.
yanında çalışan abiler babamın arabasını bir günlüğüne alıp kaza yaptılar. araba perte çıktı. babamdan tek bir homurdanma ya da sitem duymadım.
yanında çalışan abiler babamın arabasını bir günlüğüne alıp kaza yaptılar. araba perte çıktı. babamdan tek bir homurdanma ya da sitem duymadım.
devamını gör...
moderasyona soru sor
#983960 sahsi olarak oldukca memnunum, hatta bu kadar yenilige ekibin icerisinde oldugum halde ben bile yetisemiyorum... kafa sozluk henuz senesini bile doldurmamis olusum. bu kadar kisa sure icerisinde olabilindigince buyuyen, gerek radyo gerek dergi reformlariyla diger sozluklerden cok daha ozgun bir yol cizerek, her gecen gun ekstra yol kateden bir platform/uz... yazarindan yonetimine kadar, gercekten herkesin buyuk bir ozveriyle bu sozluk icin emek harcadigini gonul rahatligiyla dile getirebilirim. eksiklikler olabilir, eklenmesi gereken ozellikler olabilir vs. bence sadece biraz zaman ki, su anki gidisata bakacak olursak bile, bence gayet iyi gidiyoruz, hatta fazla iyi gidiyoruz...
devamını gör...



