kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu yaşa geldim içimde bir çocuk hâlâ
sevgiler bekliyor sürekli senden.
insanın bir yanı nedense hep eksik
ve o eksiği tamamlayayım derken,
var olan aşınıyor azar azar zamanla.

anamın bıraktığı yerden sarıl bana.

anılarım kar topluyor inceden,
bir yorgan gibi geçmişimin üstüne.
ama yine de unutuş değil bu,
sızlatıyor sensizliği tersine.
senin kim olduğunu bile bilmezken.

sevgiden caydığım yerde darıl bana.

metin altıok
devamını gör...

yeni gelin terörü diye değiştirilmesi gereken başlık.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

türkiye'de çıplak arama vardır. toplu olarak gözaltına alındığımız bir akşam buna şahit oldum. üstelik kadınları ve erkekleri ayırmadan, hepimiz aynı odanın içerisindeyken toplu olarak yapıldı bu muamele. direnenler dayak yediler.
nöbetçi hakime bunu söylediğimizde duymamazlıktan geldi, tamam hadi beraat diye yolladı bizi apar topar. mahkeme salonundan bile zorla çıkarıldık, böyle saçma bir uygulama başka ülkede yoktur. ondan sonra burada tartışıyoruz ülkede diktatörlük var mı diye.
devamını gör...

tanıyamıyorum. *
her insana 5/10 kredi ile yola çıkıyorum. sahiden önyargısız herkesi seviyorum. sonra o insanlar bunu 10/10, ya da 1/10 yapıyor.
ben kimseyi tanıyamıyorum, tanıdığım zaman ise iş işten geçmiş oluyor ve çok kırılıyorum.
keşke insanlar idare etmek yerine sahici olsa. samimî olarak konuşmak istemediğini yahut muhattap olmak istemediklerini deseler. idare edilecek biri olmak, muhattap olunmak istenmeyen biri olmaktan daha onur kırıcı...
devamını gör...

“tek isteğim kimseye yük olmadan yaşayıp..... gitmek....”

john steinbeck / gazap üzümleri.
devamını gör...

boğaziçi üniversitesi felsefe hocalarından yıldız silier'in kitabıdır. kitapta marx ve rousseau bağlamında özgürlük sorunu inceleniyor. aslında rousseau ve özellikle marx'ın fikirleri öne çıkarılarak burjuva özgürlük anlayışına eleştiri getiriliyor. bu özgürlük anlayışının bir yanılsama olduğu ifade ediliyor. rousseau "insan özgür doğar ama her yerde zincire vurulmuştur" demişti. rousseau doğa durumundaki insanın kendine yeterli, mutlu ve özgür olduğunu iddia ediyordu. uygarlık ise insanı bozmuştur. uygarlık ile birlikte doğa durumundaki insan zorunlu ihtiyaçlarının ötesine geçip açgözlü olmuştur. diğer insanlarla sürekli bir rekabet hâline giren insan özgürlüğünü ve mutluluğunu kaybetmiştir. rousseau doğal duruma dönmenin imkansız olduğunu bilmektedir, o bunun yerine ideal bir toplum tasavvur etmiştir. tamamen ütopik ve günümüzde pek çok bakımdan saçma sapan gelecek uygulamalara sahip bir toplumdur bu. özellikle eğitim anlayışı ilkeldir. çocuğu toplumdan ve uygarlıktan uzakta eğitmeyi amaçlayan fantastik bir fikir. marx'a daha yakın duruyor yıldız silier. rousseau uygarlığı, gelişme ve ilerlemeyi insan doğasını yozlaştırıcı buluyordu. oysa marx böyle düşünmez. ilerleme ve gelişmenin insanlığın geleceği için zorunlu olduğunu ifade eder. insanın özgürleşebilmesi için de uygarlığın nimetlerini olmazsa olmaz görür. marx'ın karşı olduğu şey kapitalist özgürlük anlayışıdır. dış müdahalelerin olmayışı yönündeki bir negatif özgürlük anlayışına karşı çıkar. ona göre pozitif özgürlük yani kişinin kendini gerçekleştirebilmesidir önemli olan. yoksa ekonomik veya başka bağlamlarda dış müdahaleden âzâde olmak değildir özgürlük. kapitalist toplumda işçiler kaçınılmaz olarak yabancılaşırlar. kendi emeklerine, ürünlerine, doğaya ve diğer insanlara yabancılaşırlar. bu durumda hakiki bir özgürlükten söz etmek mümkün değildir. kendisinin efendisi olamayan insan özgür de olamaz. liberal anlayışın yasalar önünde eşitlik anlayışı da yeterli değildir. özgürlük olmadan eşitlik de olamaz. bunlar birbirine bağlıdır. marx'a göre kapitalist sistem sadece işçilerin kol emeklerini değil aynı zamanda aydınların zihin emeklerini de sömürür. genel olarak insanların kafalarını da sömürür. bu çeşitli bağımlılık ilişkileri yani zincirler yoluyla olur. bu durumda da özgürlük bir yanılsamadan öteye gidemez.
devamını gör...

hepsini bir araya topluyorum, anca ben ediyor. içinden bir tek seni çıkarıyorum, geriye ne ben ne de biz kalıyor.

çok acımasızlar.
devamını gör...

"...
birden ay ışığını kesti
birde sen çok değiştin
yaşananlar hiç yaşanmamış gibi
söylenenler hiç söylenmemiş gibi
...
sustu bu gece karardı yine ay
kaldı geriye *cevapsız sorular*
uyandığımda onu ilk kim görecek
bıraktığım düşü kim büyütecek?"
manga(başlığı görünce aklıma ilk gelen.)
devamını gör...

2000'lerin başlarında üretilmiş, çilekli, muzlu, karamelli, kakaolu ve fındıklı türevleri bulunan, okul sabahlarımın vazgeçilmezi canım kek idi. ne hikmetse birden piyasadan kaldırıldı. şimdiki kekler onun yerini tutmuyor. tutamaz.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
herkesin bu kek sayesinde anlamsızca mutlu olduğu reklamını da şuraya iliştireyim.
devamını gör...

incelenmesi gereken tip.

elma çok güzel meyve diyorsun sana girsin diyor felaket bir kafa gerçekten.
devamını gör...

hiç içki içmedim, denemeden bilemem.

seni şu an en çok ne mutlu eder?
devamını gör...

elimden geldiği kadarıyla anonim kalmayı tercih ediyorum, tavsiye ederim.
devamını gör...

yansıma mı yanılsama mı hayat?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

dünya nüfusunun % 2'sinin bir anda kaybolmasından yola çıkarak, izleyiciyi sürükleyici bir öykünün içine alan flashforward'la oldukça benzettiğim ama ondan daha ağır dramatize edilmiş hollywood yapımı dizi.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

şair attilâ ilhan'ın yayınlanan üçüncü şiir kitabının ismi (ilk ikisi duvar ve sisler bulvarı). şair bu kitap için şöyle diyor:

"sisler bulvarı yayımlandı, çok da ilgi gördü, gel gör ki o gün bugün içimde ukde olan bir değişiklikle: şengil (salim şengil-yayıncı), gönderdiğim müsveddeyi fazla kalın bulmuş, şiirlerden bazılarını ikinci bir şiir kitabı için ayırmıştı. kısacası, sonradan yağmur kaçağı adıyla yayımlanan şiir kitabı, gerçekte benim ilk derlediğim sisler bulvarı'nın içinden bölünmüş bir parçaydı. başkalarını bilmem ama, benim için hep öyle kaldı."

aynı isimli bir de şiir vardır kitapta: yağmur kaçağı. şair, bu eseri ile ilgili de şöyle demiştir:

"yağmur kaçağı da, pia gibi, üçüncü şahsın şiiri gibi, böyle bir sevmek gibi bir kerede yazdığım şiirlerdendir. ünü büyük. 50 ve 60 yılları boyunca, kim bilir kaç delikanlı, kaç genç kıza bu şiiri okumuş, ya da yazmıştır? şimdi toplum hayatının yüksek kademelerinde seyreden bazı kişiler, özel söyleşilerimizde, diğer bazıları gibi bu şiiri de ezberden okumuşlar, ilk gençlik yıllarında sevdalarını bununla ifade ettiklerini söylemişlerdir..."

yağmurluysa hava ve yanımdaysa sevdiğim*, bu şiiri mırıldanmam kaçınılmazdır:

elimden tut yoksa düşeceğim
yoksa bir bir yıldızlar düşecek
eğer şairsem, beni tanırsan
yağmurdan korktuğumu bilirsen
gözlerim aklına gelirse
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni götürecek, yoksa beni

geceleri bir çarpıntı duyarsan
telaş telaş yağmurdan kaçıyorum
sarayburnu'ndan geçiyorum
akşamsa, eylülse, ıslanmışsam
beni görsen belki anlayamazsın
içlenir gizli gizli ağlarsın
eğer ben yalnızsam, yanılmışsam
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni götürecek, yoksa beni
devamını gör...

ped neden siyah poşete koyulursa o sebepten. ikisi de ayıp ya da saklanacak şeyler değil ama toplumumuz neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt edemiyor.

ekleme: eşini ya da çocuğunu döven birini görse görmezden gelir ama içki ooo haram ama ped ayııp. iki yüzlü şerefsizler.
devamını gör...

"fake it till you make it"
devamını gör...

sakin olmam gereken bir anda heyecanlı, gerçekten heyecan yapmam gereken bir anda buz gibi soğukkanlı olabiliyorum. buda insanların "la sen ne garip bir varlıksın" şeklinde tepkilerine bazen yol açabiliyor.
devamını gör...

kıymetli cengiz aytmatov'un 1970 yılında kaleme aldığı romanı. aynı isimle türk sinemasına da uyarlanmıştır.

cengiz aytmatov romanında iki zıt karakter olan ilyas ve baytemir'i büyük bir ustalıkla işlemiş. öyle iki karakter ki, hem güçlü benzerlikleri hem de onları birbirinden ayıran güçlü farklılıkları var. zaten filmden de bildiğimiz üzere asya'nın filmin sonunda yaptığı seçimin nedeni de bu farklılık. küçükken filmi izlerken hep cemşit'in (kitapta baytemir) tarafını tutardım. kitabı okurken ilyas'ın duygularını daha iyi anlayabildiğimi düşünüyorum fakat ben yine baytemir'in tarafındayım. gerçek sevgiyi gösteren kişi oydu çünkü. eğer hayatta sevgi denen duygu/ his gerçekten varsa, baytemir'in sahip olduğu şeydi bu. çünkü sevgi neydi? sevgi; iyilikti, dostluktu. sevgi, emekti.

film'i de güzel elbet, hatta türk sinemasında türkan şoray, kadir inanır ve ahmet mekin gibi oyunculardan dolayı ölümsüz bir yere sahip lakin bazı duyguları daha iyi anlayabilmek için kitap filmden emin olun daha önemli. gerçi ben ikisini de çok seviyorum ve birbirinden ayrı düşünemem.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim