15 dk mesafede olmama rağmen katılıyor-muş gibi yaptığım. hain kapitalizm, iş biterse gelcem.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

#1260817 o kadar haklı isyan ki!!!
dışa dönük, rahat olman gerekir. yahu insan böyle olmak istemez mi? kaç paraysa verelim olsun bitsin. kendini değiştirememek öldürüyor insanı. onların istediği aday olmalısın değil mi? değişim dedikleride bu işte.
rahat olursun bu işi savsaklar, rahat olmazsın yok bu işi yapamaz. bu iş görüşmesi ne lanet bir şey! canavar gibi olacaksın takır takır cevap vereceksin. onlar sormadan daha durun ben geldim diyeceksin. ben sizi alırım zirve'ye taşırım. ben var ya ben.. benim bu görüşmeye gelmem ne büyük nimet. iki güne kalmaz sektörde lider olursunuz. her şey'i yapabilirim ben. isterseniz yönetirim isterseniz yönetilirim. masa'ya yumruğumunuda çakarım, çay servisi de yaparım. hiçbir şey'den gocunmam. acayip mükemmel'im. ahh keşke böyle bir özgüven patlaması yaşasam da işe alınmasam. ne yapacağımı şaşırdığım için artık bu görüşmeleri takmıyorum. dinlemiş gibi yapıyorum. tam idarelik gireyim derken, başlarım bu işin içine deyip tüyüyorum. nefret ediyorum bu görüşmelerden her şey çok yapay. tembel'im yapamıyorum de, çık işin içinden. hı hı tembelim siz çok çalışkan bilmişler.
devamını gör...

kapıyı kapat kapıyı, cereyan yapıyor.
devamını gör...

bir david schwimmer filmidir. simon pegg’in senaryosunu yazıp başrolünde oynadığı filmi friends dizisinin ross’u çekince elbette dikkat çeken bir film çıkıyor ortaya. aslında filmin iyi olup olmaması bile önemsizdi benim için bu ipuçlarını aldıktan sonra ama oldukça iyi bir filmdi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filmin hikayesi adından anlaşılacağı üzere şişman bir adam olan dennis ile ilgili. dennis hamile olan sevgilisi ile evlenmek üzereyken düğün günü bu sorumluluğu alamayacağını düşünerek kaçar ve beş yıl sonra eski sevgilisi ile karşılaşınca ve yanında 5 yaşındaki kendi çocuğunu görünce onları geri kazanmaya karar verir ancak bu çok da kolay değildir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
çünkü dennis’i eski kız arkadaşı evlenmek üzeredir. dennis sevgilisini ve çocuğunu geri kazanmak için eski kız arkadaşının yeni erkek arkadaşı ile bir rekabete girer. bu rekabet bir maraton yarışıdır. libby’nin yeni sevgilisi whit oldukça formdadır. dennis’in ise maşallahı vardır. bir rocky filmi gibi dennis arkadaşları ile birlikte saçmasapan yöntemlerle maratona hazırlanır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
simon pegg’in yazdığı neredeyse bütün senaryolarda olan kaybolmuş ve tutunamamış insan hikayelerinden bir başkası bu film. vermeye çalıştığı duyguyu hissederek izlerseniz mutlaka seveceğiniz bir film.
devamını gör...

- almanya'nın eyalet sayısı

- bursa'nin plaka kodu

- kükürt (s) atom numarası
devamını gör...

ortada olan buz gibi bir gerçek.

bize küçüklüğümüzden beri sürekli olarak çalışmanın ve azmin önemini vurguluyorlar. çalışmak ve alın teri ile bir ürün ortaya koyabilmek oldukça kutsal bir iş bu hususta söyleyebileceğim bir sözüm yok. hele ki haksız kazanç ve muhtaç kişiler üzerinden nemalanan vicdansız insanları gördükçe bu emekçi kişilerin dünyayı güzelleştirdiğine inanıyorum.

lakin bu hikayede anlatılmak istenen hikaye daha doğrusu ana fikir çok başka. 'moral story' diye yıllarca anlatılan bu hikayeler aslında belli başlı konuları ıskalıyor. mesela karınca ve ağustos böceği fablı da bunlardan birisidir.

fablda işsiz güçsüz, boş gezenin boş kalfası olarak resmedilen ağustos böceğini görüyoruz. sürekli saz çalıp türkü söylüyor, kendine bir iş bulamamış ve ona buna laf atıyor. buraya kadar her şey normal.

öte yandan karınca arkadaşı görüyoruz. azimli, ileriye yatırım yapan, açıkgöz... ve daha sayabileceğimiz bilumum özellikleri var karıncanın. hatta kutsal kitaplarda bile emektar ve bilge bir canlı olduğu vurgulanır.

hikayede karınca sürekli ağustos böceğine kızıyor. devamlı "neden iş güç edinip kendine gıda zulası yapmıyorsun? bak kış gelecek zor durumda kalacaksın." diye tavsiyelerde bulunuyor. ağustos böceği ise "amaan karınca kardeş ben sizin gibi amelelik yapmak için dünyaya gelmedim." diyerek güya dalga geçiyor. hikayenin sonunda ise hepimizin bildiği üzere kış gelip çatıyor ve ağustos böceğe bir parça ekmek kırıntısına muhtaç hale gelip karınca kardeşin kapısını çalıyor. karınca adeta zafer kazanmış antonius gibi gevrek kahkahalar atarak "yaa ağustos böceği kardeş çok rahat konuşuyordun." diyor ve aklını kullansaydın nasihati vererek kapıdan def ediyor.

sevgili dostlar, yazarlar ve romalılar hikaye baştan aşağıya yanlış. yani en azından bir yere kadar doğru fakat genele bakarsak yanlış.

öncelikle ağustos böcekleri yıllarca yer altında koza halinde yaşayıp dünyada 4 hafta yaşarlar. kainat ona maksimum 4 hafta ömür biçmiştir. dolayısıyla ağustos böcekleri yaşamının en güzel yıllarını, bu 4 haftaya sığdırmak zorundadır. yalnızca 4 hafta...

çocukluğu, ilk gençliği, gençliği, orta yaşlığı, yaşlılığı ve ölümü...

yalnızca dört hafta...

düşünsenize dört hafta ömrünüz olduğunu? bu sadece bir mevsim demektir. ağustos böcekleri yalnızca yazın yaşarlar ve kışı görmeleri mümkün değildir. bu kısacık ömründe sevdikleriyle bir ömür geçirecek.

bir şeyler öğrenişi, bir tokat yiyişi, bir yeri öpüşü, sonra yerden kalkışı, bir şeyi başarışı, birine aşık oluşu, birini sevişi, dünyayı her koşulda tiye alışı ve yarınlar yokmuş gibi keyfini alarak yaşayışı bu 4 hafta içerisinde olup bitecektir.

peki siz bu kadar kısa bir ömürle, kışın gelmeyeceğini biliyor olsanız, modern bir köle gibi çalışır mıydınız?

öte yandan bahçelerimizde gördüğümüz sıradan karıncaların ömrü ise 15 yılı bulabiliyor. 15 yıl he? 15 koca kış demek bu. şimdi başlasan anca zulalarsın darıyı, buğdayı evine...

burada bize verilen mesaj bu olmamalıydı. tıpkı ne zaman doğduğumuzu anımsayamamamız gibi, öleceğimiz zamanı da bilemiyoruz. bu acziyete sahip olduğumuz için yarınlara çıkacağımız garantiymiş gibi dünya malına çok fazla tamah ediyoruz. gözümüzün önündeki güzellikleri kaçırıyoruz böyle hep. tabii ki demiyorum ki sürekli gezelim eğlenelim, sek sek sekelim, bade süzelim... her şeyi dolu dolu yaşayıp, bir yandan kendimizi geliştirmeli ve heybemize tecrübeler katmalıyız. bu ince dengeyi sağlamaktır önemli olan, hırs yapmak ya da gamsız olmak değil.
devamını gör...

sözlük müslüman olmadığına göre doğaldır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

olay davaro filminin meşhur sahnesi gibidir. hani tabutta canlı şener şen, mezara indirilir. fakat hortum planlandığı gibi şener şen'in ağzına değil kıçına girmektedir. bu korkuyla titreyen kahramanımız için köylü ''wallah adam diriliiyy!!!'' tespiti yapar. fakat kemal sunal işin aslını bildiği için ''yok hayır bence geberiiiyy'' saptamasında bulunur.

türk lirasının şahlanıyor tespiti de bu duruma benzemektedir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ankara / çankaya
devamını gör...

kim niye sevsin müslümanları yahu? müslümanlar bile birbirlerini sevmiyor fırsat bulsalar bir kaşık suda boğacaklar birbirlerini.
devamını gör...

tokken de tıpkı aç karnınaymışçasına yapabileceğim bir aktivite.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
pembik ağaçlar, güzel yaz ayları...
devamını gör...

türk bağımsızlık savaşının ve türk direniş mücadelesinin omurgası olan kuvayi milliye’nin kahraman kadın milislerinden biridir.
hikayesi ölümünden 51 yıl sonra 1972 yılında çanakkale gazisi ve kaymakam vekili olan mustafa nurettin peker’in gazeteci mustafa baydar’a verdiği röportaj ile öğrenilmiştir.
şerife bacı 1900’lüyılların başında kastamonu vilayeti, devrekani kazası, seydiler nahiyesi, satı köyünde doğan bir köylü kızıdır.
16 yaşında evlendirmiş, osmanlı birinci dünya savaşı’na girince kocasını çanakkale cephesinde askere almışlardır.
evlendikten altı ay sonra kocasının cepheden ölüm haberini almış ve köyün yaşlıları onu topal yusuf adlı biriyle evlendirmişlerdir.
bilindiği gibi milli mücadelenin en önemli ayağı inebolu - ankara arasında kurulan cephane lojistik hattıdır.
1921 yılının aralık ayında çetin bir kış günü satı köyü muhtarı bir çağrı yaparak ankara’ya cephane taşınacağını duyurmuştur.
yeterli sayı sağlanamadığı için kadınlar ve çocuklardan da sekiz kişi seçilmiştir. bunlardan biri de şerife gelindir.
şerife bacı limandan kağnısına yüklediği top mermilerinin yanına kızı sıdıkayı da bir yün battaniyeye sarıp usulca yerleştirmiştir.
yüküyle beraber ilerleyip köyü bir hayli geride bıraktıktan sonra yoğun bir kar ve tipi bastırmış kağnısı kara saplandığı için hareket edememiştir.
kağnısını kurtarmak için uzun zaman mücadele etse de başarılı olamadığı ve sıdıka bebeğin açlıktan feryatları arasında can verdiği tahmin edilmektedir.
tipi dindikten sonra kağnıyı gören bir şahıs menzil mıntıka şefliğine haber vermiş, devrakanili cemil çavuş ve beşiktaşlı rıfat çavuş olay yerine gitmiştir.
çavuşlar, şerife bacının mermilerin üzerine yatmış cansız bedenini kaldırırken, cephanelerin arasında ottan yapılmış döşekte ağlayan bir kız bebek bulmuşlardır.
şehit olan şerife bacının naaşı ve bebeği kastamonu tümen komutanlığına getirilmiştir.
gördüğü manzara karşısında tümen komutanı osman bey de gözyaşlarına hakim olamamış ve askerlerine dönerek;

“arkadaşlar!.. istiklal harbini kazanacağımızın en büyük delili işte bu önümüzde yatan biri ölü, biri diri, iki kutsal varlıktır. türk kadınının dünyadaki en kahraman ana olduğunu unutmayınız. “
demiştir.
devrankani’li cemil çavuşa şehitin kimliğinin belirlenmesi görevi verilmiş, köy köy gezen cemil çavuş seydiler nahiyesine geldiğinde şerife bacının başörtüsünü köy ahalisine göstermiştir.
köy halkı genç anneyi tanımış fakat bu durum devlet kayıtlarına geçmemiştir.
ölümünden 51 yıl sonra kaymakam vekili peker’in bir gazeteye verdiği röportajla bu kahraman türk anasının hikayesi ortaya çıkmıştır.
2001 yılında dönemin jandarma genel komutanı orgeneral aytaç yalman’ın desteğiyle inebolu sahilinde, arnavut kaldırımı döşeli bir parkın içinde şehit şerife bacı anıtı yükselmektedir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
şerife bacı hakkında bilinen tek ağıt sözlerini salih güngör’ün yazdığı, müziğini ahmet kaya’nın yaptığı karlı dağlar türküsüdür.


ılgaz dağlarında çocuk doğurdun sen memende süt yoktu
karla doyurdun sen sen hey

sardın sarmaladın anam
sırtına vurdun anam anam
terketmedin karlı yolları

yolda çile çeker şerife bacım hey
elleri donmuş gözle çekilmez acın hey hey

çocuğuna değil değil
yurduna sancın anam anam
terketmedin karlı yolları


devamını gör...

bu konuda affınıza sığınıyorum ama en iyisi bende.
dünyada daha iyisi gelmedi , gelmeyecektir.

edit: tamam kimseye beğenme mecburiyeti yok tabiki ama " keş " falan ayıp oluyor.
ölmüs biri, gençken yaptığı hataların bedelini de en ağır şekilde ödemiş.
60 yaşında da vefat etmiş.
yani sevdiğim biri hakkında böyle kelimeler kullanılmasaydı keşke.
devamını gör...

bu duyuru ile sözlükte açılan metalci gençliğin tarihe karışması başlığı da geçerliğini kaybetmiş oldu böylece...

ama biz size anlatmaya çalıştık gençler, metalciler tarihe karışmazlar.*
devamını gör...

yazdığı entrylerde devamlı mevzuyu kürtlere getirip bir de hakaretler düzmüş yazar. tek uçurulmama nedeni alenen küfür etmemesi midir merak ediyorum. çünkü ettiği hakaretler fikir özgürlüğüne girmiyor. düpedüz hakaret içeriyor.
devamını gör...

bir fransız tatlısıdır. adından da anlaşılacağı üzere krebin tatlı haline getirilmesidir.

krebin doğuş ülkesi britanya olmasına rağmen, krebi bambaşka boyuta taşıyan fransızlar olmuştur.

hikayesi de bir o kadar ilginçtir. rivayete göre galler prensi , yanında suzette adlı genç bir kadınla , henüz 15 yaşında aşçı olarak görev yapan henri charpentier’in çalıştığı restorana gelir. aşçı, prensin şerefine değişik bir tatlı yapmak ister. portakal kabuğu rendesi,portakal suyu, tereyağı ve pudra şekerini kaynatmış( bazı tariflerde portakal zest de eklenir) . şurup kıvamına gelene kadar 10/15 dk pişirmiş.şuruba daha önceden pişirdiği krebi eklemiş ve önce ikiye sonra dörde katlamış ve iyice krebi çektirmiş. sonra üstüne portakal likörü dökerek ,prensin önüne getirmiş. sonra krebi ateşleyince janjanlı bir tatlı ortaya çıkıvermiş. prens etkilenmiş tabi; jest olsun diye de bu tatlıya yanındaki genç kadının ismini vermiş. crepe suzette’nin en bilinir ortaya çıkış hikayesi budur.

yapımı basit olmasına rağmen 1900’lü yılların ilk çeyreğinde genelde lüks restoranlarda servis edilen bu tatlı, ülkemizde sık rastlanmasa da evde rahatlıkla yapılabilecek basitliktedir.
devamını gör...

hepiniz bana aşıksınız biliyorum. evet.
devamını gör...

neredeyse her evde bisiklet bulunması ve her yaştan kişi tarafından bisikletin sık kullanılmasından dolayı bisiklet cumhuriyeti olarak adlandırılan, muğla'nın minnoş ilçesi.

vakit ayırıp izlemek isteyenler için sıcak bir belgeseli de bırakalım buraya:

devamını gör...

çoğu duygusunun gelişmemiş olduğuna inandığım, karakteri oturmamış insan davranışı.

sanane a canım bırak isterse krem peynire tapsın.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim