bankta sevgiliyle oturup denizi izlemek
deniz olsa sevgilimiz olmaz, sevgilimiz olsa deniz olmaz ikisi olursa da ben yokumdur kesin. bize nasip olmaz.
devamını gör...
zeki demirkubuz
başıma bir şey gelmeyecekse abartılı bulduğum yönetmen. c blok dışında güzel filmi yok bence. masumiyet ya da kader , bu toplum arabesk sevdasını bıraktığında bir yerlere varacağız. başka türlü zor.
"kapanmayan kapı metaforuyla sistemin bir türlü sonlanmayın açıklarına gönderme yapıyormuş kanka."
aynen kanka.
"kapanmayan kapı metaforuyla sistemin bir türlü sonlanmayın açıklarına gönderme yapıyormuş kanka."
aynen kanka.
devamını gör...
amerikalı kibri
amerikan devletini hiç sevmem ama amerikan halkını da genellemeyin kardeşim.
tabiki ırkçı, kibirli, pislikleri vardır ama çok iyi insanlarda vardır.
cape town'da yaşıyorken bazen rastlıyorduk ve çoğu senin dediğinin tam tersi çok hoş, iyi insanlardı.
hatta bizim bazı türkler siyahlar hakkında kötü konuşunca, niye böyle konuşuyorsunuz diyen insanlardı. tabi bizimkiler hemen kıvırmaya başlıyorlardı.
tabiki ırkçı, kibirli, pislikleri vardır ama çok iyi insanlarda vardır.
cape town'da yaşıyorken bazen rastlıyorduk ve çoğu senin dediğinin tam tersi çok hoş, iyi insanlardı.
hatta bizim bazı türkler siyahlar hakkında kötü konuşunca, niye böyle konuşuyorsunuz diyen insanlardı. tabi bizimkiler hemen kıvırmaya başlıyorlardı.
devamını gör...
bir terapi olarak kitabevi ve sahaf gezmek
test kitabı almak için gittiğinizde pek de terapi olmayan eylemdir.
devamını gör...
ak partili yazarlar veri tabanı
hangi parti olursa olsun, farklı renkler farklı düşünceler bir arada yaşamayı öğrenmek zorundayız.
haa yok beceremiyorsak da, şartları zorlamak, birbirimize üstünlük kurmaya çalışmak yerine, fikrimizi söyleyip, saldırmadan kenara çekilmeyi pekala yapabiliriz.
ben şimdi burada kafadan 5 tane nick yazarım, sırf benimle farklı görüşte olduğu için, yazdığım her entrye, başlığa ileri geri muhalefet eden. ama gerek yok, yazmiycam. onlar kendini biliyor zaten.
evet, ben muhalifim.
atatürk'ün kurduğu ama tüm eksiklerine rağmen benim düşüncelerimi yansıttığı için, chp'liyim. bunu söylemekten hiiç çekinmiyorum.
haa yok beceremiyorsak da, şartları zorlamak, birbirimize üstünlük kurmaya çalışmak yerine, fikrimizi söyleyip, saldırmadan kenara çekilmeyi pekala yapabiliriz.
ben şimdi burada kafadan 5 tane nick yazarım, sırf benimle farklı görüşte olduğu için, yazdığım her entrye, başlığa ileri geri muhalefet eden. ama gerek yok, yazmiycam. onlar kendini biliyor zaten.
evet, ben muhalifim.
atatürk'ün kurduğu ama tüm eksiklerine rağmen benim düşüncelerimi yansıttığı için, chp'liyim. bunu söylemekten hiiç çekinmiyorum.
devamını gör...
hiç görmediği birine aşık olan insan
aşka aşık olmak.
devamını gör...
insan ilişkilerinden çıkarılmış en önemli ders
insanlarla fazla ilişki kurmayın. evet benim çıkardığım sonuç bu. biraz mesafe olmalı ki herkes kendini geliştirecek alan bulsun. ağaçlar arasında dahi mesafe vardır. kökleri birbirine karışmasın, hepsi ayrı ayrı rahatça büyüyebilsin diye.
devamını gör...
victor hugo
"nezaket içten gelir ama herşeyi satın alır."
victor hugo
victor hugo
devamını gör...
yalnızlık
.........
sende yalnız kalmayı başarabilen bir ruh olgunluğu var. çünkü yalnızlık insanın en zor mesleğidir. ve sen daima yanında en sevdiğin insan olsa bile hiç bir zaman bu yalnızlıktan kurtulamayacaksın. bunun da bedeli bu galiba...
.........
2004- hatıra defterim
edebiyat öğretmenim
mehmet bademli
nasıl güzel anlatmış beni canım öğretmenim. 2015 yılından beri izine ulaşamasamda kendisini aramayı hiç bırakmadım. hatta malum sözlüğe sırf onun onun adına başlık açılmış olduğunu gördüğüm için katıldım. oradan da bir ses çıkmadı. 2015 dönemlerini bilen bilir. özellikle gözde anadolu ve fen liselerinde büyük çalkantılar oldu. görevden alınanlar, içeri tıkılanlar...
mehmet öğretmen de kadıköy anadoludaydı o dönem. sonra ne oldu bilmiyorum. mükemmel, idealist, öğrencilerini her konuda destekleyen onların ufkunu açan bir öğretmendi. benim ben olmamda katkısı çok büyük. bugün ki fikirlerimin ve hayat görüşümün temellerini atan kişidir.
çok aradım eski öğrencilerine, eski öğretmen arkadaşlarına hatta abartıp eski eşine bile sordum. belki de dinlenmeye almıştır kendini kim bilir?
siz iyi olunda gerisi hallolur.
saygı ve özlemle...
sende yalnız kalmayı başarabilen bir ruh olgunluğu var. çünkü yalnızlık insanın en zor mesleğidir. ve sen daima yanında en sevdiğin insan olsa bile hiç bir zaman bu yalnızlıktan kurtulamayacaksın. bunun da bedeli bu galiba...
.........
2004- hatıra defterim
edebiyat öğretmenim
mehmet bademli
nasıl güzel anlatmış beni canım öğretmenim. 2015 yılından beri izine ulaşamasamda kendisini aramayı hiç bırakmadım. hatta malum sözlüğe sırf onun onun adına başlık açılmış olduğunu gördüğüm için katıldım. oradan da bir ses çıkmadı. 2015 dönemlerini bilen bilir. özellikle gözde anadolu ve fen liselerinde büyük çalkantılar oldu. görevden alınanlar, içeri tıkılanlar...
mehmet öğretmen de kadıköy anadoludaydı o dönem. sonra ne oldu bilmiyorum. mükemmel, idealist, öğrencilerini her konuda destekleyen onların ufkunu açan bir öğretmendi. benim ben olmamda katkısı çok büyük. bugün ki fikirlerimin ve hayat görüşümün temellerini atan kişidir.
çok aradım eski öğrencilerine, eski öğretmen arkadaşlarına hatta abartıp eski eşine bile sordum. belki de dinlenmeye almıştır kendini kim bilir?
siz iyi olunda gerisi hallolur.
saygı ve özlemle...
devamını gör...
dead ringers
türkçe'ye "ölü ikizler" diye çevrilmiş 1988 yapımı david croenberg filmidir. bu film oldukça iç karartıcı , özellikle finali ruhumu söküp aldı sanki benden. çok çarpıcıydı. elliot ve beverly adında jinekolog ikizler birbirlerini tamamlıyorlar. biri kadınlar konusunda çok rahatken diğeri çok utangaç ve neredeyse aynı hayatı paylaşıyorlar hatta kadınları bile ancak beverly bir kadına aşık olunca ikizlerin yaşamı altüst oluyor.
beverly aşık olunca kendisini kaybediyor. tüm çalışmaları kendisi yapıyor ama konuşmaları kardeşi yaptığından dolayı sanki hak ettiğini almıyormuş gibi hissediyor ve özgüvensizlik duyuyor. özgüvensizliğinden ve kendi bilinçaltında yaşadığı korkulardan sebep uyuşturucuya başlıyor. ölümden falan dönüyor hatta kardeşi elliot ise her ne kadar onu kurtarmaya çalışsa da başarılı olamıyor. kardeşinin kötü olduğunu görmek onunda psikolojik açıdan mahvolmasına yol açıyor çünkü elliot bütün şöhretinin ve başarısının kardeşi beverly sayesinde olduğunu düşünüyor. " o olmassa ben de olmam , biz birbirimize senkronizeyiz" deyip kendi de uyuşturucuya başlıyor. açıkçası filmin ana teması aşk ama beverly ve claire arasındaki aşkı asla asla hissedemedim. claire zaten filmin belli bir noktasında yok ancak beverly claire ile birlikteyken düzeliyor. filmin sonunda beverly kardeşi elliot'u öldürüyor.
jeremy ırons'un oyunculuğuna şapka çıkarmak gerekiyor. gerçekten çok büyük bir işin altından kalkmış. hatta bir süre sonra kendisi bile karakterleri karıştırmaya başlamış. kesinlikle film genel hatlarıyla çok başarılı ama derinlere inince bariz bir sorun olduğu anlaşılıyor. sanki belli duygular seyirciye tam verilmemiş ya da anlatmak isteneni tam olarak anlatamamış gibi .
beverly aşık olunca kendisini kaybediyor. tüm çalışmaları kendisi yapıyor ama konuşmaları kardeşi yaptığından dolayı sanki hak ettiğini almıyormuş gibi hissediyor ve özgüvensizlik duyuyor. özgüvensizliğinden ve kendi bilinçaltında yaşadığı korkulardan sebep uyuşturucuya başlıyor. ölümden falan dönüyor hatta kardeşi elliot ise her ne kadar onu kurtarmaya çalışsa da başarılı olamıyor. kardeşinin kötü olduğunu görmek onunda psikolojik açıdan mahvolmasına yol açıyor çünkü elliot bütün şöhretinin ve başarısının kardeşi beverly sayesinde olduğunu düşünüyor. " o olmassa ben de olmam , biz birbirimize senkronizeyiz" deyip kendi de uyuşturucuya başlıyor. açıkçası filmin ana teması aşk ama beverly ve claire arasındaki aşkı asla asla hissedemedim. claire zaten filmin belli bir noktasında yok ancak beverly claire ile birlikteyken düzeliyor. filmin sonunda beverly kardeşi elliot'u öldürüyor.
jeremy ırons'un oyunculuğuna şapka çıkarmak gerekiyor. gerçekten çok büyük bir işin altından kalkmış. hatta bir süre sonra kendisi bile karakterleri karıştırmaya başlamış. kesinlikle film genel hatlarıyla çok başarılı ama derinlere inince bariz bir sorun olduğu anlaşılıyor. sanki belli duygular seyirciye tam verilmemiş ya da anlatmak isteneni tam olarak anlatamamış gibi .
devamını gör...
bal porsuğu (yazar)
sözlüğe kaydolduğum günden beri en sevdiğim yazarlarımızdan birisiydi. bahsedildiği gibi "ben gidiyorum, sizi de götüreyim" tarzı bir söylemde de bulunmamıştı. "gidiyorum, iletişimi koparmayalım" gibi bir mesajdı gelen. hal hatır sorardık birbirimize. çok naif bir insandı gidişiyle çok üzmüştür. umarım dönüşüyle sevindirir. sanmıyorum döneceğini ama umarım haksız çıkarım.
devamını gör...
normal sözlük hunidaşlar kulübü
efendiler. yok efendi değildik biz. neydik biz ya. ha buldum. hunidaşlar.
sevgili hunidaşlar. göreceğiniz üzere kulüp ismimiz hala koyu değil.
yandaş medyayı arkasına alan koldaş yönetimi sürekli kendi kulüplerinin reklamını yapıp duruyor.
haydi kollar havaya eğleniyor muyuz?
sorarız size yönetim.bakın aklımızı başımıza aldırmayın bizim.
sizden ne eksiğimiz var? aklımız almıyor bu davranışlarınızı.
sevgili koldaş bizi koyult artık. yok yapmıcaksan haberimiz olsun.
biz de devrin yaparız ona göre.
sevgili hunidaşlar. göreceğiniz üzere kulüp ismimiz hala koyu değil.
yandaş medyayı arkasına alan koldaş yönetimi sürekli kendi kulüplerinin reklamını yapıp duruyor.
haydi kollar havaya eğleniyor muyuz?
sorarız size yönetim.bakın aklımızı başımıza aldırmayın bizim.
sizden ne eksiğimiz var? aklımız almıyor bu davranışlarınızı.
sevgili koldaş bizi koyult artık. yok yapmıcaksan haberimiz olsun.
biz de devrin yaparız ona göre.
devamını gör...
sen bir çaylaksın
aslı demirer&gökhan türkmen - korkak şarkısını aklıma getiren iğrenç bir küçümseme cümlesidir.
devamını gör...
çürümenin kitabı
eserlerini fransızca yazan rumen yazar e.m. cioran'ın 1949 yılı çıkışlı kitabı. kitap, 1996 yılından itibaren metis yayınları tarafından ''çürümenin kitabı'' adıyla basılmaktadır. fransızca'dan başarıyla çeviren haldun bayrı, kitaba herhangi bir önsöz eklemeyi gerek görmemiş haklı olarak. metis basımının kapağında yer verilen resim micheal mathias prechti'nin portakallar adlı tablosudur.
eser cioran'ın bir kesim okura göre ''ergen aforizmalar dolu kitabı'', bir kısım okura göre ise ''başucu kitabı'' olarak nitelendirilmektedir. ilk okur kesimi genelde kitap hakkında ''yarıya kadar okuyamadım'', ''okudum ancak gereksizdi'' şeklinde yorumlar yapmakta iken; ikinci okur kesimi ''dikkate değer kişisel yargıları barındıran ve her zaman açıp okunabilecek bir kitap'' şeklinde yorumlar yapmaktadır.
esere ilk okuduğumda cioran'ın ben açıkçası nihilizmin de ötesinde durduğunu düşünmüştüm. son derece yokoluşçu yargılarla doldurmuştu kitabı*... ikinci ve üçüncü okuyuşumda hak verdim cioran'a ancak hakkında kapıldığım niçe'den daha hiç'çi düşüncesi yerini başka bir şeye bıraktı. çünkü o, sorgulamalarını değil yargılarını yazmıştı. çünkü cioran bu kitabı 1936 yılında yazmayı bitirmiş, ancak okuyup evirip çevirdikçe bazı yerlerini yeniden yazmış ve düzeltmişti. bu da eseri sadece bir ''kitap'' olmaktan öte bir noktaya koymuştur. eser, okuyucuya herhangi bir öğreticilikle gitmiyor. cioran her cümleyi son derece bencil bir içtenlikle, bireysel olarak kaleme almış. size herhangi bir fikri empoze etme amacı gütmüyor. 'bak evlat bu hayatta bunlar böyle böyledir' demiyor. buna karşılık 'bence' kelimesine de kitabın herhangi bir yerinde rastlamak mümkün değil. bazı okur kısımının hayat enerjisini elinden aldığı yönündeki söylentiler doğru olabilir çünkü anlatılar komple bir dürüstlük içinde yazılmış. bu da kişinin kendi varoluşuyla, insan türünün karakteriyle ilgili ciddi yargılar barındırmasından mütevellit yüzleşmesini sağlıyor. doğal olarak okuyucu da bu yüzleşmeden memnun kalmıyor: ''ne güzel takılıyordum kendi dalgamda'' durumunu yerle bir etmece... konforu bozmaca... rahatınızı elinizden almaca...
cioran, kitabın ''dolaylı hayvan'' bölümünde şöyle der: tabiatta bütün varlıkların kendi yerleri varken, insan, metafizik olarak başıboş dolaşan, hayatın içinde kaybolmuş, yaradılış içinde tuhaf kaçan bir yaratık olmayı sürdürmektedir.
''kurtuluş yoluyla iptal'' bölümünde ise şöyle der: bir kez selamete erdikten sonra, kendine hala canlı demeye kim cesaret edebilir?
''unsurlarla dönüş'' bölümünde felsefeye ilişkin düşündürücü bir yargı belirmiştir: sokrates-öncesi düşünürlerden beri felsefe hiçbir ilerleme kaydetmeseydi, şikayet edilecek bir durum olmazdı.
''vardım, varım, ya da olacağım; dilbilgisinin sorunudur bu, varoluşun değil.''
'' çünkü her dehanın içinde bir marsilyalı'yla* bir tanrı beraber yaşar.''
(* marsilyalılar, palavracılıklarıyla ünlüdür.)
insanın kendi ile olan yüzleşmesine farklı açılardan ve acılardan yaklaştığını söylemek mümkün. ya da cioran'ın marsilyalılığı fazla kalmış olabilir; emin değilim. esas saplantısı, kayıp nesil, oluşturduğumuz siteler (sistem), iyilik ve kötülük, felsefenin olmayışı, trajedinin koşullar, bilinç, doğanın küstahlığı, melankoli, müzik, özgürlük, metafizik hayvan, itaatsizlik, yaşamak alanındaki tüm yargılarınızı tekrar düşünmeye sevk ettiği ciddi bir gerçek.
en sevdiğim pasajlarından biri ise şudur (ne zaman kendini bir şey zanneden bir hiç ile karşılaşsam gelir aklıma) : her şeyi horgören kişi mükemmel bir asalet havası üstlenmeli, ötekileri hatta kendini bile yanıltmalıdır: sahte canlı görevini böylece daha rahat yerine getirecektir.
bu eserin başucumda durmasının sebeplerinden biri cioran'ın geçmişte nazizim ile ilişkililiği ve kitabın ''hayatın pazarları adlı bölümünde, evreni bir pazar öğleden sonrasına dönüştürmesidir -ki pasaj sonu olmayan bir sonluluğu, sonsuz olmayan bir sonluluğu çok iç gıcıklayıcı şekilde ifade etmektedir-
(bkz: bir pazar öğleden sonrasına dönüşmüş evren)
''pazar öğleden sonraları aylarca uzasaydı, ter dökmekten kurtulmuş, ilk lanetin ağırlığından sıyrılıp hafiflemiş olan insanlık nereye varırdı? yaşanmaya değer bir tecrübe olurdu bu. tek eğlencenin cinayet olacağı; sefahatın yürek temizliği, naranın melodi, sırıtmanın şefkat halinde görüneceği hayli muhtemel. zamanın sınırsızlığı duygusu, her saniyeyi dayanılmaz bir azaba, darağacına çevirirdi. şiirle dolu yüreklere şevksiz bir yamyamlık, bir sırtlan hüznü yerleştirirdi; kasap ve cellatlar bitkin düşüp tükenir, kiliseler ve genelevler iç çekişlerle dolardı. bir pazar öğleden sonrasına dönüşmüş evren... sıkıntının tasviridir bu - evrenin de sonu...''
okumadıysanız, kendinize benim gibi başucunuzda tutmama sözü vererek okuyabilirsiniz. en azından sevdiğiniz yada sevmediğiniz bir şey daha olur.
eser cioran'ın bir kesim okura göre ''ergen aforizmalar dolu kitabı'', bir kısım okura göre ise ''başucu kitabı'' olarak nitelendirilmektedir. ilk okur kesimi genelde kitap hakkında ''yarıya kadar okuyamadım'', ''okudum ancak gereksizdi'' şeklinde yorumlar yapmakta iken; ikinci okur kesimi ''dikkate değer kişisel yargıları barındıran ve her zaman açıp okunabilecek bir kitap'' şeklinde yorumlar yapmaktadır.
esere ilk okuduğumda cioran'ın ben açıkçası nihilizmin de ötesinde durduğunu düşünmüştüm. son derece yokoluşçu yargılarla doldurmuştu kitabı*... ikinci ve üçüncü okuyuşumda hak verdim cioran'a ancak hakkında kapıldığım niçe'den daha hiç'çi düşüncesi yerini başka bir şeye bıraktı. çünkü o, sorgulamalarını değil yargılarını yazmıştı. çünkü cioran bu kitabı 1936 yılında yazmayı bitirmiş, ancak okuyup evirip çevirdikçe bazı yerlerini yeniden yazmış ve düzeltmişti. bu da eseri sadece bir ''kitap'' olmaktan öte bir noktaya koymuştur. eser, okuyucuya herhangi bir öğreticilikle gitmiyor. cioran her cümleyi son derece bencil bir içtenlikle, bireysel olarak kaleme almış. size herhangi bir fikri empoze etme amacı gütmüyor. 'bak evlat bu hayatta bunlar böyle böyledir' demiyor. buna karşılık 'bence' kelimesine de kitabın herhangi bir yerinde rastlamak mümkün değil. bazı okur kısımının hayat enerjisini elinden aldığı yönündeki söylentiler doğru olabilir çünkü anlatılar komple bir dürüstlük içinde yazılmış. bu da kişinin kendi varoluşuyla, insan türünün karakteriyle ilgili ciddi yargılar barındırmasından mütevellit yüzleşmesini sağlıyor. doğal olarak okuyucu da bu yüzleşmeden memnun kalmıyor: ''ne güzel takılıyordum kendi dalgamda'' durumunu yerle bir etmece... konforu bozmaca... rahatınızı elinizden almaca...
cioran, kitabın ''dolaylı hayvan'' bölümünde şöyle der: tabiatta bütün varlıkların kendi yerleri varken, insan, metafizik olarak başıboş dolaşan, hayatın içinde kaybolmuş, yaradılış içinde tuhaf kaçan bir yaratık olmayı sürdürmektedir.
''kurtuluş yoluyla iptal'' bölümünde ise şöyle der: bir kez selamete erdikten sonra, kendine hala canlı demeye kim cesaret edebilir?
''unsurlarla dönüş'' bölümünde felsefeye ilişkin düşündürücü bir yargı belirmiştir: sokrates-öncesi düşünürlerden beri felsefe hiçbir ilerleme kaydetmeseydi, şikayet edilecek bir durum olmazdı.
''vardım, varım, ya da olacağım; dilbilgisinin sorunudur bu, varoluşun değil.''
'' çünkü her dehanın içinde bir marsilyalı'yla* bir tanrı beraber yaşar.''
(* marsilyalılar, palavracılıklarıyla ünlüdür.)
insanın kendi ile olan yüzleşmesine farklı açılardan ve acılardan yaklaştığını söylemek mümkün. ya da cioran'ın marsilyalılığı fazla kalmış olabilir; emin değilim. esas saplantısı, kayıp nesil, oluşturduğumuz siteler (sistem), iyilik ve kötülük, felsefenin olmayışı, trajedinin koşullar, bilinç, doğanın küstahlığı, melankoli, müzik, özgürlük, metafizik hayvan, itaatsizlik, yaşamak alanındaki tüm yargılarınızı tekrar düşünmeye sevk ettiği ciddi bir gerçek.
en sevdiğim pasajlarından biri ise şudur (ne zaman kendini bir şey zanneden bir hiç ile karşılaşsam gelir aklıma) : her şeyi horgören kişi mükemmel bir asalet havası üstlenmeli, ötekileri hatta kendini bile yanıltmalıdır: sahte canlı görevini böylece daha rahat yerine getirecektir.
bu eserin başucumda durmasının sebeplerinden biri cioran'ın geçmişte nazizim ile ilişkililiği ve kitabın ''hayatın pazarları adlı bölümünde, evreni bir pazar öğleden sonrasına dönüştürmesidir -ki pasaj sonu olmayan bir sonluluğu, sonsuz olmayan bir sonluluğu çok iç gıcıklayıcı şekilde ifade etmektedir-
(bkz: bir pazar öğleden sonrasına dönüşmüş evren)
''pazar öğleden sonraları aylarca uzasaydı, ter dökmekten kurtulmuş, ilk lanetin ağırlığından sıyrılıp hafiflemiş olan insanlık nereye varırdı? yaşanmaya değer bir tecrübe olurdu bu. tek eğlencenin cinayet olacağı; sefahatın yürek temizliği, naranın melodi, sırıtmanın şefkat halinde görüneceği hayli muhtemel. zamanın sınırsızlığı duygusu, her saniyeyi dayanılmaz bir azaba, darağacına çevirirdi. şiirle dolu yüreklere şevksiz bir yamyamlık, bir sırtlan hüznü yerleştirirdi; kasap ve cellatlar bitkin düşüp tükenir, kiliseler ve genelevler iç çekişlerle dolardı. bir pazar öğleden sonrasına dönüşmüş evren... sıkıntının tasviridir bu - evrenin de sonu...''
okumadıysanız, kendinize benim gibi başucunuzda tutmama sözü vererek okuyabilirsiniz. en azından sevdiğiniz yada sevmediğiniz bir şey daha olur.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının sözlüğü sahiplenmesi
ilk üyeleriyiz diye mi böyle olduğunu bilemediğim durumdur.
şahsen bu platform başarıya ulaşırsa neden bilmiyorum kendim başarmışım gibi gurur duyacağım. iki gündür buradayım ve benim gibi düşünenler olduğuna eminim.
şahsen bu platform başarıya ulaşırsa neden bilmiyorum kendim başarmışım gibi gurur duyacağım. iki gündür buradayım ve benim gibi düşünenler olduğuna eminim.
devamını gör...
13 ocak 2021 whatsapp grup sohbetlerinin google’da görünmesi
dahil olduğum 35-40 adet grup vardı hangi biri ifşalanır acaba diye düşündürdü. zaten erişim izni verdiğimiz tüm uygulamalar her şeyimizi görebiliyordu. ınstagram , twitter , facebook gibi sosyal medya uygulamaları ise konuşulanları reklam olarak karşımıza çıkarabiliyordu. gizlilik zaten yoktu ama dahil olduğunuz ve özel olması gereken gruplara google üzerinden linkle dahil olunabilmesi sıkıntı.
bir de benim gibi uyku sersemi gelen bildirime bakarken sözleşmeyi kabul eden saf insanlar var. *
kullanıcılarına yönelik 'zorunlu güncelleme' kararı ile gündemde olan whatsapp'ın kullanıcılarının özel mesajlarını google ile paylaştığı ortaya çıktı.
--- alıntı ---
the economic times'ın haberine göre, whatsapp söz konusu sorunun çözüldüğünü açıkladı.
ancak benzer bir sorun 2020 yılında da yaşanmış, kısa süre sonra sorunun giderildiği belirtilmişti. benzer sorunun bir sene arayla yeniden ortaya çıkması ise akıllarda soru işareti bıraktı.
--- alıntı ---
buradan
bir de benim gibi uyku sersemi gelen bildirime bakarken sözleşmeyi kabul eden saf insanlar var. *
kullanıcılarına yönelik 'zorunlu güncelleme' kararı ile gündemde olan whatsapp'ın kullanıcılarının özel mesajlarını google ile paylaştığı ortaya çıktı.
--- alıntı ---
the economic times'ın haberine göre, whatsapp söz konusu sorunun çözüldüğünü açıkladı.
ancak benzer bir sorun 2020 yılında da yaşanmış, kısa süre sonra sorunun giderildiği belirtilmişti. benzer sorunun bir sene arayla yeniden ortaya çıkması ise akıllarda soru işareti bıraktı.
--- alıntı ---
buradan
devamını gör...
koleksiyon yapmak
devamını gör...
aruz ölçüsüyle şiirler yazan türbanlı edebiyat öğrencisi
efendim en ön sıralarda otururlar, hocanın askerlik anılarına varıncaya kadar not alırlar. koridorda eski edebiyat hocasını kovalarlar bazen, bazen de bir araya toplanıp hasbıhal ederler. olur ya yanlışlıkla ön sıralardan birine oturacak olursanız pardon burası benim yerim kalkar mısın derler. yazdıkları beyitleri istişâre etmek için kantinde meclis oluştururlar. kâh kendilerinden geçip karşılıklı beyitler söylerler kâh hüzünlenip eski zamanların hasretiyle efkârlanırlar. kimi zaman mecliste sâki de hazır bulunur ve sunduğu şarapla herkesi mest eder.
devamını gör...