neden tam haliyle açılmamış diye şaşırdığım bizim toplum gündemi için hayat kurtarıcı bkz.

gün geçmiyor ki bir deli daha çıkıp açıklama yapmasın...

not: ben bu halini kullanmayı seviyorum, ne olur suikast düzenlemeyin. silmeyin, taşımayın modlar. reiss silme böyle seviyorum.
devamını gör...

kendine gel diyerek iki omzundan tutulup iyice sarsılması gereken insandır.
devamını gör...

hayal kırıklıklarım.
devamını gör...

ilkokuldaki çocuğun cinselliğe değil, oyun terapilerine, çocuk olmaya ihtiyacı var.
medeniyeti, eğitimi çok yanlış anlamışsınız!
devamını gör...

aziz nesin olsa yazacağı hikayeyi bırakıp bu haberi hikayelerinin arasına koyardı. levent kırca bu haberin görüntülerini sanırım skeçlerinin arasına katardı. biz böyle renkli bir ülkeyiz..
devamını gör...

necip fazılin dediği gibi öz vatanında garipsin öz vatanında parya. ben öyle bilirim ki bir insan namusu, şerefi için yaşar. vatan namustur. bu yolda ölünür de öldürülür de. siz sanıyorsunuz ki keyiften gitmek istiyor bu gençler. vallahi billahi değil. 19 yaşında yüzde birlik dilimden bir tip fakültesi öğrencisi olarak yazıyorum. diğerlerinden sıyrılmam gerekiyordu yaşamak için. evet tıp istediğim gönül verdiğim bir meslek . ama düşünüyorum da ataması zor olsaydı ya da işe başlamak için 8-9 yıl beklemek zorunda kalsaydım aynı idealistliği gösterir miyim bilemiyorum. öyle birşey ki marmara üniversitesi matematik bölümü komşumuz markette kasiyer. ve bu kızın oturması bile yasak. dayısı olsaydı arkasında atanırdı. kimse sağmayacağı ineğe ot vermiyor. herkes birisinin üstüne basarak ezerek yükselme derdinde. ülkede eğitime değer verilmiyor, yapay zeka , yazılım hiçbiri yok. hatta dine bile verilmiyor. bakın bahsettiğim şey cami açmak değil. bir caminin açılışında 2 ton gülsuyu israf değil mi ya.koyun elinizi vicdaniniza. o parayla gerçekten ihtiyacı olan bir aileye yardım edilseydi işte o zaman insanlık olmaz mıydı. belediyede çalışandan tutun ülkenin en tepesine kadar herkese özel araba tahsil edilir mi ya . ya benim bir ömür çalışsam alamayacağım evlerde yaşamanızın ne anlamı var. ben benim vergimle ülkemi kalkındaracak yükseltecek şeyler için harcanmasını isterim. artık üretmek lazım . türkiye'nin 4. anadolu lisesinden mezunum . okulum fatih'teydi. ne oldu biliyor musunuz.. okulum satın alındı evet doğru okudunuz. bezmialem tarafından satın alındı ve artık otopark. bakın türkiye'nin 4. anadolu lisesi burası. ülkeye verimli gençler yetiştiren. lan okulun adı bile vatan lisesi. vatan caddesinde değil artık.trajikomik
. her gün sağlıkta şiddet kadına şiddet ekonominin kötü olması doların fırlaması insanların geçimsizlikten intihar etmesi yıldırdı beni. ama doğru herkesin elinde bir telefon var! her ay ödemelere zam geliyor maşallah. ya benimle aynı kandan olan kuzenim almanya'dan gelince hiç düşünmüyor. ben antalya'da bir haftalık tatil yapmak için asgari ücret üzerinden iki ay yemeden içmeden çalışmak zorundayım.almanyadaki insan 1 hafta çalışsa yeter. ben köle miyim ya. okumak istediğim kitap 50 tl ya. sorun gitmek isteyen gençlere bizim burda kalmamız için ne yapıldı. her yıl eğitim sistemi değişir mi . yapboz muyuz biz. bize kapının yolunu gösterip sonra neden gidiyorsunuz diye soramazsiniz. ha ben ne yapacağım. ben vatansever bir insanım. ama bu demek değil ki karaya ak diyeyim. ben kendi vatanıma kendi kanıma kendi canıma hizmet etmek için çalışıyorum. eğitimimi tamamladıktan sonra iki üç yıl yabancı ülkede çalışıp sonra ülkeye dönsem ev araba alabilirim şimdiki düzende. kalsam on yıl çalışmak zorundayım bunları yapmak için. kendi refah seviyemi artırdiktan sonra değiştirmek iyileştirmek istiyorum. umarım geç olmadan düzelir. ülkece rahat bir nefes alırız. çok seviyorum ülkemi ne olur beni üzme
devamını gör...

toni morrison'un ingilizcesi the origion of others olan deneme türündeki kitabında siyah beyaz ayrımının daha derinine inerek ötekileştirme kültürüne yoğunlaşıyor. yani insanlar neden birbirlerini ayrıştırma gibi bir çabaya giriyor ve neden özünde yabancılık gibi bir konsept var bunu inceliyor. kısacası insanın yaradılışını siyah beyaz ayrımından öte bir noktada inceliyor.

yazar burada herkesin anlayabileceği sadelikle hem kendi geçmişini hem de siyahi kültürü üzerine çeşitli yorumlarda bulunuyor. eserleri de temelinde ötekileştirme ekseninde insana ve yaşanmışlıklara odaklandığından onu tanımanız için önemli bir giriş niteliği taşıyor. 1000kitap'ta hem çok güzel alıntılar hem çok güzel incelemeler var. bir başkasının emeğini taşımak istemediğim için uygulama üzerinden bunlara erişmeniz daha doğru olacaktır. bulabilirseniz ingilizcesini bulamazsanız sel yayınlarından çıkan türkçesini okuyabilirsiniz. benim için keyifli bir akşam okumasaydı ve fikirlerini çok etkileyici bulduğumu söylemeliyim.

kitabın görüşündeki ötekileştirme kapsamında carson mccullers (iş bankası yayınlarında eserleri mevcut) ve yaşar kemal aklıma gelen ilk yazarlar. kitap olarak notre dame'ın kamburu, ince memed, sevilen (bkz: beloved), kadransız saat, yalnız bir avcıdır yürek, benjamin button'ın tuhaf hikayesi, oz büyücüsü, ayn rand'ın anthemi, uzumaki (manga), ben kirke,1984 hep farklılıklara bir şekilde değinmiş romanlar. aynı şekilde jack london'un kızıl vebası yaşlı adam ve çocuklar ekseninde ötekileşmeyi anlatan ve insanı düşündüren güzel bir kısa kitap. dolayısıyla hikayeyi nasıl ele aldığınıza göre liste uzadıkça uzayabilir. önemli olan insanın doğasında olmayan ötekileşmeyi kavrayabilmek ve bununla nasıl başa çıkabileceğimizi öğrenmek. kitaplarda bu anlamda oldukça faydalı olacaktır diye düşünüyorum.
devamını gör...

nihal bi dur zaten ortalık karışık. adamın kafasını da karıştırma.
devamını gör...

zaten su an çoğu kişinin psikolojik sorunlarının başlıca kaynağı maddi imkansızliklar. bir de bunun üzerine o kadar para verip psikoloğa gitmek? vallahi ben arkadaşımı çağırıp bir kahve karşılığında içimi döküyorum. oh miss....
devamını gör...

dünyaya geleli 35 yıl olmuş

yolu yarıladın desene

sanmam, yolda olduğumuza inanırım fakat yolun başlangıcı ile sonu arasında bir nefesten fazlasının olduğuna inanmam. dolayısıyla bana göre bu yolun yarısı diye bir sey olamaz.

boş yapıyorsun, yaşlanıyorsun, kabul et

bedenimdeki çürümenin hızlandığını kabul ediyorum, değişimi, dönüşmeyi. yalnız ilk çocukluk yıllarımda koşmaktan nasıl heyecan duyuyorsam bugün de aynı heyecanı duyuyorum. bir güler yüz bir tatlı söz beni o yıllarda nasıl mesud ediyorsa bugün de öyle. böylelikle, dostum, yaşlandığım konusunda seninle aynı fikirde değilim.

normal konuşmayı hiç bir zaman beceremedin, hep alangirli laflar.

normalden ne anlıyorsun?

ne anlaması. çoban rüstem gibi konuşmuyorsun işte. kasap hasan gibi de, manifaturacı hulusi bey gibi de. hep başka havalar var senin konuşmanda. biliyordum ben zaten sen o felsefe mi nedir onu okumaya gittiğin gün biliyordum başka başka halların olacağını.

iki çay söyle de senin hallarını konuşalım madem.

çay içerim amma hal filan sorma bana.

o niye o

zalımın kızı boşuna umutlanma sana varmam ben dedi. şehirli biriyle evlenip bu kasabadan gidecekmiş.

desene asıl sen yaşlanmaya başlamışsın, kara sevda adamı yer bitirir

essah diyon. yok mu bunun çaresi

var tabi, olmaz mı.
devamını gör...

kafa yazarların, kafa hikayelerini barındıran bir başlık olması dileğiyle...


jetonum bitmese geri dönüp son bir şey daha söylemek için tekrar arardım, uzun zamandır parasızdım ama bir şekilde karnım doyuyor çöplerden çıkardıklarım onlarca kediyle birlikte ziyafet çekmemize yetiyordu. 5 aydır sokaklardayım daha önce nerdeydim hatırlamıyorum aslında ben hayatımın sadece son 5 ayını hatırlıyorum sokakta uyandım kar yağıyordu ama sıcaktı dizlerimi karnıma çekmiş ayaklarıma sarılmıştım üşüdüğümden değil sanki anne karnındaydım. önceden neredeydim kimdim bilmiyorum hatırladığım tek şey sokakta uyandığım belkide ben önceden yoktum bir anneden doğmadım, bir anda bu sokakta belirdim. belki tanrı beni kedilerle birlikte çöpleri karıştırayım diye bi anda bu şekilde yarattı buraya bıraktı beni.

iyi ama konuşmayı düşünmeyi bunca şeyi nerden öğrendim belliki önceden de vardım. hafızamı kaybetmişsem falan belki ondan biliyorum konuşmayı, belkide tanrı full paket program yarattı beni. bilmiyorum, tek bildiğim sokakta uyandığım. 5 aydır burayı terketmedim nereye gideceğimi bilmiyorum esasında korkuyorum, bu sokak doğurmuş sanki beni, ilk bu çöp kutusundan emzirmişim, kediler kardeşlerimmiş, sokaktaki tabelalar gelip geçen binlerce insan hepsi bir evin içindeki eşyalar gibi. kokuyorum diye kimse benimle konuşmaz, bazen öylece kaldırımın kenarında oturmuşken önüme bozukluk paralar atarlar. bir sürü topladım ama hiç bir zaman bişey satın almadım. bir türlü bir şeye ihtiyacım olmadı. 5 aydır hiç bir şey istemedi canım. ayakkabısızlığa öyle alıştım ki asfaltı kaldırımı hissetmek çok hoşuma gidiyor. daha önce hiç ayakkabım oldu mu acaba. hiç bir şeye ihtiyacım olmadı taa ki o güne kadar.

ben henüz 3 aylıkken -sokak yaşımdan bahsediyorum- çöpten topladıklarımla sokağın güneşli köşesinde kahvaltı yaparken gazete kağıdında bir resim gördüm bana çok benzeyen traşlı giyimli bir adam altında da ünlü oyuncu 3 aydır kayıp yazıyordu. hayatım altüst oldu o an bu lavuk ben miyim acaba diye sıkıntıya düştüm. parkeden araçlardan kendi suratıma bakıp bu ben değilimdir diye defalarca baktım burnumun kenarında ve sol yanağımda iki ben var resimdeki lavuğunkilerde aynı yerde gülüşümde aynı delirecektim neredeyse.

bütün dünyam yerle bir olmuştu, artık sokakta çöpten bulduğum bereyi ve gözlüğü takmaya başladım ya biri beni tanırda polise ihbar ederse diye korkuyordum. ben sokakta doğduğuma daha doğrusu belirdiğime inanıyordum öyle huzurluydumki anne karnında gibiydim çöplük bana her şeyi veriyordu hergün başka bir süprizle doluyordu hiç bir ihtiyacım yoktu onlarca kedim vardı hiç bir sorunum yoktu üstelik tanrı beni bir anda böylece yaratıp bu sokağa göndermişti bana bir çöplük vermişti herşeyim tastamamdı. şimdi bir anda karşıma çıkan bu resim bu ben kılıklı adam...

iki ay boyunca çok sıkıntı çektim yüzümü insanlardan gizleyerek yaşadım daha sonra dayanamadım gazetedeki numarayı aramak istedim. eğer o adam gerçekten bensem şuan beni arayan bir ailem olabilir diye düşündüm. yaşadığımı bilmelerimi gerek yoksa öldüğümü düşünmeleri daha mı iyi bilemedim. büfeden jeton alıp sokaktaki ankesörlü telefondan numarayı çevirdim.

-sabah gazetesi ihbar hattı.

-alo.

-buyrun beyefendi.

-kaybolan ünlü oyuncu için aramıştım.

-ferit utku mu?

-evet onun için.

-evet anlatın dinliyorum bir bilginiz var mı onun hakkında?

-önce sormak istediğim bazı şeyler var.

-tabi buyrun.

-bu adamın bir ailesi var mıydı?

-bildiğim kadarıyla bir sevgilisi var sadece evli değildi.

-peki adamı seviyor muydu o kadın.

-nasıl anlamadım.

-adamı seviyor muydu?

-beyfendi lütfen beni oyalamayın bi bilginiz yoksa lütfen meşgul etmeyin bizimde işimiz gücümüz var yüzlerce gereksiz ihbar alıyoruz yormayın bizi lütfen bir bilginiz var mı kayıp şahısla ilgili?

-....

telefonu kapattığımda nasıl rahatladığımı anlatamam çocuğum yok karım yok. sadece sevgili, sevgili dediğin nedir ki çoktan beni unutup başkasını bulmuştur bile zaten artık ben bambaşka biriyim evim sokak adım hiç kimse. burda belirdim ben, tanrı beni bu sokağa gönderdi burda varoldum ben.

jetonum bitmese dönüp son bir şey daha söylemek için tekrar arardım, uzun zamandır parasızdım ama bir şekilde karnım doyuyor.
devamını gör...

yabancı damat dizisinde çalıyordu hep şarkıları.

devamını gör...

bir aptal olduğum için her şeye kırılıyorum bu yüzden en çok neye kırıldığımı bulamadım.
devamını gör...

“o kendisi olmak için beni unutmaya belki muhtaç!fakat ben ancak onun sayesinde biraz kendim olabiliyorum “

“o benim kaderimi bitmiş biliyor.fakat ben onun kaderi üstüne acz içinde titriyorum “

saatleri ayarlama enstitüsü
devamını gör...

mehmet akif’in -bastığın yeri “toprak” diyerek geçme, tanı!- dediği topraklarda kazanılmış ve yaklaşık 300 bin şehidimizin olduğu destansı zaferdir.
bu yıl 106.yıldönümü.
cennet vatanın aziz şehitleri, ruhlarınız şad olsun.
devamını gör...

hastaların gözleri nasıl çıkartılmış acaba? umarım bu hastalık yayılmaz. biraz bozuklar ama gözlerimi seviyorum.
devamını gör...

unutulmuş bir yaz için şiiri ile tanıdığım ve bütün şiirlerini ezberlediğim büyük şair. şiirlerini okudukça, insanı insan yapanın derinlerine iniveriyorum ama yine de öyle bir derinlik hâli ki bu, bunda muhakkak bir yücelik var diyorsunuz ister istemez. kendisinin de söylediği gibi: "derinlik de bir yükseklik biçimi değil midir? "

--- alıntı ---

yazdan ne kaldı sana yazdan ne kaldı
birkaç dize ölü ozanların gezindiği
kimsesiz romanlara sığınan yürek ağrısı
denizle aranızda ortak dil gibi
usulca çoğalan yaz kederleri

--- alıntı ---
devamını gör...

savaşta kaybettiği babasının yerine koyarcasına çok güçlü bir bağ kurduğu ilkokul öğretmeni louis germain'e olan sevgisi ve nobel ödülü aldığında kendisine yazmış olduğu şu mektubu tüm öğretmenlere ilham kaynağı oluşturur.

''19 kasım 1957

sevgili bay germain,

son günlerde kendimi içinde bulduğum koşturmaca ve telaştan dolayı size samimi duygularımı iletme fırsatını ancak bulabiliyorum. ne heves ne de talep ettiğim bir gaye kazanmış durumdayım.

ancak haberi aldığımda ilk aklıma gelen, annemden sonra siz oldunuz. siz olmasaydınız, benim gibi zavallı küçük bir çocuğa şefkatli elinizi uzatmasaydınız, beni eğitip bana örnek olmasaydınız bunların hiçbirisi olmazdı.

bu ödülü çok önemsemiyorum. ama bu ödül hiç değilse en azından bana, benim için ne ifade ettiğinizi ve etmekte olduğunuzu anlatmama ve size çabalarınızın, çalışmalarınızın ve cömert yüreğinizin, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin hep size minnettar kalacak küçük öğrencilerinizden birinde hayat bulduğunu göstermeme fırsat veriyor. sizi tüm kalbimle kucaklarım.

albert camus''
devamını gör...

henüz 15 yaşında iken pkk’lı teröristlerce şehit edilen, adı yaşatılması gereken bir kahraman. iyi ki varsın eren! iyi ki annen senin gibi bir yiğit doğurdu.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
eren'in annesinden..." eşimi aniden kalp krizinden kaybettim. onca çocuğumun içinde eren sanki evin reisi oldu. okula gider, günlük 50 liraya iş bulursa yevmiyeye gider, kazandığı parayı "al anne" deyip bana getirirdi. dağın tepesinde iki gözlü evde büyüttüm ben onu. ayakkabısı yoktu. tepedeki evden maçka'daki okuluna gidebilmek için 5 kilometre gidiş 5 kilometre dönüş 10 kilometre yol giderdi kara lastikleriyle. bütün köyün işine o koşardı. ona hayvan otlatır, 'al sana 2 kilo şeker' derlerdi. fındık toplatır 'al sana 2 kilo un' derlerdi. sırtında sepeti hep çalışırdı yavrum. yardıma koşmadığı insan yoktu."
şahikalar tepesinde yalnız tomurcuk
on beşlik gül, yedi veren sen misin
şehit atalarına nisbetle koşan çocuk
bahçemizin en goncası, maçka eren sen misin
dağ yürekli gözlerinde siyah inceden boncuk
sislerin arkasından düşman gören sen misin
vatan namustur dersin bunu tekrar edersin
kutlu öğütlerinden çokça veren sen misin
on üç kardeşinin hepsinden daha küçük
annesine umut olan tatlı yaren sen misin
bunca kısa hayatından böyle zaferle
gönül merkezlerine hakça giren sen misin
bulutların gölgesinde bir yuva var ufacık
bahçesinde demet demet çiçek deren sen misin
özgür millet ülküsünü, güneş yelpazesiyle
şehitlerin yollarına bolca seren sen misin
yürek kabarınca aşka, dudaklar sevgiyle uçuk
can merhemini kanla, halka süren sen misin
işaret parmağın emanetinde vatanın
kirli defterlerin tümünü, anca düren sen misin (altan ekmen).
devamını gör...

her ihtiyaca, çay.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim