ihanet
birisinin bizi direkt sevmemesi daha iyi hissettirir burası kesin. kişi sinsice arkanızdan yol alır, dolanır, işler arapsaçına döner, ayaklarına dolanır ardından kaçınılmaz son; düşer, sese koşarsınız. bilin bakalım etrafa saçılan neymiş?
sizin masumiyetiniz,her şeyi mahvetmiş.
sizin masumiyetiniz,her şeyi mahvetmiş.
devamını gör...
boşanmak
evlilik kadar normal olsa da, yıkıcı bir eylemdir. evlenirken güle oynaya, emek emek kurduğunuz yuvanız, içinde binbir çeşit anıların olduğu, her eşyasında bile ayrı bir hatıra olan eviniz darma duman paramparça olur.
hani bir yuvayı kurmak zor dağıtmak kolay derler ya, öyle değildir o iş arkadaşlar.. çok zordur bir yuvayı dağıtmak. insan çok sabreder, çok umut eder, çok çabalar esasen. ama olmayınca olmaz elbet.
kavga gürültü içinde, mutsuzlukla boğulmaktansa doğru zamanda insanca yapmak gerekir bu eylemi. en azından sonunda birbirinizin yüzüne bakabilmek için, medenice bitirilmesi halinde iki taraf için de rahatlatıcı olur. ortak çocuğunuz varsa, çocuklarınızın yüzüne daha içi rahat bakabilirsiniz.
hani bir yuvayı kurmak zor dağıtmak kolay derler ya, öyle değildir o iş arkadaşlar.. çok zordur bir yuvayı dağıtmak. insan çok sabreder, çok umut eder, çok çabalar esasen. ama olmayınca olmaz elbet.
kavga gürültü içinde, mutsuzlukla boğulmaktansa doğru zamanda insanca yapmak gerekir bu eylemi. en azından sonunda birbirinizin yüzüne bakabilmek için, medenice bitirilmesi halinde iki taraf için de rahatlatıcı olur. ortak çocuğunuz varsa, çocuklarınızın yüzüne daha içi rahat bakabilirsiniz.
devamını gör...
the zero theorem
yıl bilmem kaç.
başrolde christoph waltz'un oynadığı bir terry gilliam filmi. terry gilliam genelde 12 maymun filmiyle tanınmıştır. zaten kendisini genellikle distopik kurgularda görürüz. haliyle the zero theorem (film) de bir distopya sayılabilir!
öncelikle zamanınız yoksa bu filmi izlemenizi önermem. çünkü epey vakit kaybıydı. çok fazla soru işareti kaldı sonda. ama bu soru işaretleri sizi eğlendirmiyor tam tersine canınızı sıkıyor. en azından benim canım epey sıkıldı. çünkü film hiç eğlenceli değildi. hiç! sıkıla sıkıla izledim ama izledim neticede... genele bakıldığında verdiği ve aşıladığı birkaç mesaj var. onun haricinde izlemek bir şey katar mı? hım. christoph waltz için izlenebilir tabii. birkaç ünlü oyuncu daha var örneğin david thewlis. biz onu harry potter serisinden remus lupin olarak biliyoruz.
varlık kırıcı olan ana karakterimiz sıfır teorisi adında bir şeyi kanıtlamaya çalışıyor. lakin adam akıllı belirtilmemiş de bu teorinin ne olduğu, bir sürü açık vardı. işte efendim, evren sonunda mutlak sıfır noktasına gidecek ve yok olacakmış ve bunu bilmelerine rağmen teoriyi ispat etmeye çalışıyorlarmış vs. vs. tabii varlık kırıcı olan karakterimiz bu teoriyi kanıtlamakta da pek başarılı olamadı.
film neyi öğretiyor? en azından piyanist ne anladı bu filmden? birkaç şey anladım sanırım. ve pek de önemli olduğunu düşünmüyorum.
insan neden vardır? insanın varoluşu niçindir ve ne için yaşar? bu soruları doğru zamanda doğru kişiye sormak gerekir. fakat o kişi kimdir? aslında kendimizizdir. ya da hiç kimsedir.
"kaos! kaos!" diye bağırıyor bu film. kaos tanrı'ya karşı, kaos düzene karşı, kaos inanca karşı ve kaos aşka karşı! kaosa karşı bir antitez bağırıyor: umrumda değilsin, benim tek umrumda olan aşk. (daha doğrusu gerçek...)
filmin teması kaos ile aşkın çatışması üzerine kurulu bile diyebilirim. * aşkın yerini cinsellik de bir noktada ikame edebilir. çünkü salt aşk filmi izlemiyoruz, insan doğası çok bariz bir şekilde ortadaydı. yani aşk filmi izleyeceğim diye izlemeye kalkarsanız olmaz...
neticede pek bir önemi de yok hayatın, diyor film bizlere. ki aşağı yukarı her film bu mesajı bize vermekte. hiçbir şeyin önemi yok! lakin aşk kazanıyor mu bu filmde? hayır, kazanmıyor. kaos da kazanmıyor. ama varlık kazanıyor işte.
kişinin amacı bir noktada kendisini tanrısallaştırmasıdır. insan kendi kendisinin tanrısı olmalıdır ve tanrısallaşmalıdır. kendiselleşmelidir veyahut. fakat bu belki de yalnızca kaosa kendimizi teslim ederek olabilir.
eğer neticede hayat yok olmak ise o halde niçin ısrar ederiz yok olmanın anlamını aramakta? bu soru da rahatlıkla yöneltilebilir.
hoşuma giden alıntılar:
"doğduğumuz andan itibaren ölmeye başlarız. buna ustaca planlanmış eskime deyin. er ya da geç ister dilenci ol ister kral, her şeyin sonunda ölüm vardır. çünkü hayat; ölümün muhteşem organizmasını enfekte eden bir virüs olarak görülebilir."
"+bu bob, yazın çalışıyor. -neden sana bob diyor? +bob herkese bob der. isimleri hatırlamanın beyin hücrelerini ziyan etmek olduğunu söylüyor."
"hiç dünyanın senin arkandan kıkırdadığı hissine kapıldın mı, dünyadaki herkes bir çeşit kozmik şakanın içindeymiş gibi? sen hariç herkes gülüyor, çünkü gülünecek olan şey sensin, hiç bu hisse kapıldın mı? "
"objektif araştırmalar, diğer herkes gibi önemsiz olduğumuza kanaat getirdi. biz, bir arı kovanındaki çalışan tek işçi arılardık milyonlarca diğerleri gibi, aynı zorunlu şeylere bağımlıydık. hoşnutsuzluğumuzu alkole, uyuşturucuya ve sekse karşı biledik.
yahu benim anlamadığım bu filmle ilgili niçin başrolümüz aşkı kendi eliyle itti! halbuki aşkın kendisi için bir kurtarıcı olduğunu da biliyordu. ama kendisini kaosa verdi. yani tam olarak verdi denemez ama aşkı da reddedince zaten kaosla baş başa kalmış oldu bir nevi. sanırım aşktan kaçmasının nedeni kadının ihanet ettiğini sanmasındandı. ya da ihanet etmesindendi. yine de kadının hüznü karşısında bu kadar soğukkanlı kalması neticede onu da üzdü. o da artık bir yalnız.
başrolde christoph waltz'un oynadığı bir terry gilliam filmi. terry gilliam genelde 12 maymun filmiyle tanınmıştır. zaten kendisini genellikle distopik kurgularda görürüz. haliyle the zero theorem (film) de bir distopya sayılabilir!
öncelikle zamanınız yoksa bu filmi izlemenizi önermem. çünkü epey vakit kaybıydı. çok fazla soru işareti kaldı sonda. ama bu soru işaretleri sizi eğlendirmiyor tam tersine canınızı sıkıyor. en azından benim canım epey sıkıldı. çünkü film hiç eğlenceli değildi. hiç! sıkıla sıkıla izledim ama izledim neticede... genele bakıldığında verdiği ve aşıladığı birkaç mesaj var. onun haricinde izlemek bir şey katar mı? hım. christoph waltz için izlenebilir tabii. birkaç ünlü oyuncu daha var örneğin david thewlis. biz onu harry potter serisinden remus lupin olarak biliyoruz.
varlık kırıcı olan ana karakterimiz sıfır teorisi adında bir şeyi kanıtlamaya çalışıyor. lakin adam akıllı belirtilmemiş de bu teorinin ne olduğu, bir sürü açık vardı. işte efendim, evren sonunda mutlak sıfır noktasına gidecek ve yok olacakmış ve bunu bilmelerine rağmen teoriyi ispat etmeye çalışıyorlarmış vs. vs. tabii varlık kırıcı olan karakterimiz bu teoriyi kanıtlamakta da pek başarılı olamadı.
film neyi öğretiyor? en azından piyanist ne anladı bu filmden? birkaç şey anladım sanırım. ve pek de önemli olduğunu düşünmüyorum.
insan neden vardır? insanın varoluşu niçindir ve ne için yaşar? bu soruları doğru zamanda doğru kişiye sormak gerekir. fakat o kişi kimdir? aslında kendimizizdir. ya da hiç kimsedir.
"kaos! kaos!" diye bağırıyor bu film. kaos tanrı'ya karşı, kaos düzene karşı, kaos inanca karşı ve kaos aşka karşı! kaosa karşı bir antitez bağırıyor: umrumda değilsin, benim tek umrumda olan aşk. (daha doğrusu gerçek...)
filmin teması kaos ile aşkın çatışması üzerine kurulu bile diyebilirim. * aşkın yerini cinsellik de bir noktada ikame edebilir. çünkü salt aşk filmi izlemiyoruz, insan doğası çok bariz bir şekilde ortadaydı. yani aşk filmi izleyeceğim diye izlemeye kalkarsanız olmaz...
neticede pek bir önemi de yok hayatın, diyor film bizlere. ki aşağı yukarı her film bu mesajı bize vermekte. hiçbir şeyin önemi yok! lakin aşk kazanıyor mu bu filmde? hayır, kazanmıyor. kaos da kazanmıyor. ama varlık kazanıyor işte.
kişinin amacı bir noktada kendisini tanrısallaştırmasıdır. insan kendi kendisinin tanrısı olmalıdır ve tanrısallaşmalıdır. kendiselleşmelidir veyahut. fakat bu belki de yalnızca kaosa kendimizi teslim ederek olabilir.
eğer neticede hayat yok olmak ise o halde niçin ısrar ederiz yok olmanın anlamını aramakta? bu soru da rahatlıkla yöneltilebilir.
hoşuma giden alıntılar:
"doğduğumuz andan itibaren ölmeye başlarız. buna ustaca planlanmış eskime deyin. er ya da geç ister dilenci ol ister kral, her şeyin sonunda ölüm vardır. çünkü hayat; ölümün muhteşem organizmasını enfekte eden bir virüs olarak görülebilir."
"+bu bob, yazın çalışıyor. -neden sana bob diyor? +bob herkese bob der. isimleri hatırlamanın beyin hücrelerini ziyan etmek olduğunu söylüyor."
"hiç dünyanın senin arkandan kıkırdadığı hissine kapıldın mı, dünyadaki herkes bir çeşit kozmik şakanın içindeymiş gibi? sen hariç herkes gülüyor, çünkü gülünecek olan şey sensin, hiç bu hisse kapıldın mı? "
"objektif araştırmalar, diğer herkes gibi önemsiz olduğumuza kanaat getirdi. biz, bir arı kovanındaki çalışan tek işçi arılardık milyonlarca diğerleri gibi, aynı zorunlu şeylere bağımlıydık. hoşnutsuzluğumuzu alkole, uyuşturucuya ve sekse karşı biledik.
yahu benim anlamadığım bu filmle ilgili niçin başrolümüz aşkı kendi eliyle itti! halbuki aşkın kendisi için bir kurtarıcı olduğunu da biliyordu. ama kendisini kaosa verdi. yani tam olarak verdi denemez ama aşkı da reddedince zaten kaosla baş başa kalmış oldu bir nevi. sanırım aşktan kaçmasının nedeni kadının ihanet ettiğini sanmasındandı. ya da ihanet etmesindendi. yine de kadının hüznü karşısında bu kadar soğukkanlı kalması neticede onu da üzdü. o da artık bir yalnız.
devamını gör...
anahtarlık yapılan şeyler
en orjinallerinden biri , üzerinde hes kodunuz olan anahtarlık .
devamını gör...
günün sözü
kendi içmez,içeni kınamaya bayılır.
yüzünden aldatmayla sahtekarlık yayılır
şarap içmiyor diye kasılıp gezer ama
yedikleri yanında şarap meze sayılır.
ömer hayyam
yüzünden aldatmayla sahtekarlık yayılır
şarap içmiyor diye kasılıp gezer ama
yedikleri yanında şarap meze sayılır.
ömer hayyam
devamını gör...
teravih namazı
teravih namazı, bid'at-ı hasene* dir. nakledilen hadislerde, peygamberimizin bu namazı bir veya iki kere kıldığı* rivayet edilir. islami literatürde cemaat ile kılınan "tek sünnet" namazdır. cemaat ile kılınması ikinci halife hz. ömer döneminde uygulanmıştır. hz ömer, halife olduğu dönemde insanların mescitte dağınık bir şekilde namaz kıldığını görünce, insanları bir araya toplamış ve cemaatle teravih namazını kıldırmıştır. onu uyaran sahabiler olmasına rağmen* teravih namazı cemaat ile kılınmaya devam etmiştir. ne yazık ki toplumda teravih namazı farz ibadetlerin önüne geçmiştir*.
edit: (bkz: kafatolog) nickli yazar arkadaşımıza teşekkür ediyorum. tanımda yanlış anlaşılmaya sebebiyet verecek telaffuz farkını ortaya koyduğu için.
ilgili tanım #1052783.
edit: (bkz: kafatolog) nickli yazar arkadaşımıza teşekkür ediyorum. tanımda yanlış anlaşılmaya sebebiyet verecek telaffuz farkını ortaya koyduğu için.
ilgili tanım #1052783.
devamını gör...
zartoşt
nickaltındaki “terörist” yaftalarından sonra profilini, entrylerini inceledim. objektif olmaya çalışarak yorumlayacağım.
terörle ilgili başlıklara objektif yazılar yazmaya çalışmış. kardeşlik, hümanizm, eşitlik, barış gibi söylemlerde bulunmuş ki bu klasik gizli terörist sevici söylemleridir alıştık yemiyoruz artık.
ayrıca talibanla alakalı bir başlığa mücahitler falan yazıp terörist olmadığını iddia etmek ney la?
terörle ilgili başlıklara objektif yazılar yazmaya çalışmış. kardeşlik, hümanizm, eşitlik, barış gibi söylemlerde bulunmuş ki bu klasik gizli terörist sevici söylemleridir alıştık yemiyoruz artık.
ayrıca talibanla alakalı bir başlığa mücahitler falan yazıp terörist olmadığını iddia etmek ney la?
devamını gör...
yavaş konuşan insan
ciddiye alamadığım mıymıntı insan.
devamını gör...
rabarba
mesut süre'nin canımız, ciğerimiz, emektar radyo programı.
podcast halini çok daha beğendiğim radyo programı olmaktadır kendileri. akmayan sorularla akmayan cevapları dinlemek çok yorucu oluyordu. simdi her saniyesi dolu dolu. podcast sohbetleri haline evrilmiş olan spotify de bulunan şekliyle yayınlanan bölümleri çok daha eğlenceli, çok daha keyifli. eminim eski rabarbacılar bunu pek beğenmeyecekler, eski tadını alamadıklarını söyleyecekler ama şahsen böylesi çok daha dolu dolu ve çok daha eğlenceli.
anlatan adam, barış akyüz, ilker gümüşoluk, cem işçiler, zeynep atakül, buse durak gibi isimlerin konuk olduğu ve çiçek gibi bölümlere sahip olan, dinledikçe insana neşe veren bölümlere sahip bir program bence bu. şahsen ben tüm podcast bölümlerini dinleyip eskiden de fırsat buldukça rabarba dinleyen biri olarak bu podcastlerden çok keyif aldım. daha dolu dolu ve daha nitelikli sohbetler daha keyifli diyaloglar ile donatılmış gibi geldi bana. mesut süreyi de ilişki testi ile de severek takip eden biri olarak günün stresinden sıyrılmak isteyenlere bu rabarba podcastlerini şiddetle tavsiye ediyorum efendim.
odamdayım, kafamda türlü düşünceler, içimde abuk subuk meselelerle ilgili sıkıntılar, işimle ilgili tatminsizlik ve kararsızlıklar, özel hayatımdaki bütün saçmalıklar, yıllardır gelmeyen fenerbahçe şampiyonluğu, insanlardan bıkmışlık. bu podcastleri açıyorum ve kafam bir dağılıyor ki anlatamam. dinleyiniz ve dinletiniz dostlar.
podcast halini çok daha beğendiğim radyo programı olmaktadır kendileri. akmayan sorularla akmayan cevapları dinlemek çok yorucu oluyordu. simdi her saniyesi dolu dolu. podcast sohbetleri haline evrilmiş olan spotify de bulunan şekliyle yayınlanan bölümleri çok daha eğlenceli, çok daha keyifli. eminim eski rabarbacılar bunu pek beğenmeyecekler, eski tadını alamadıklarını söyleyecekler ama şahsen böylesi çok daha dolu dolu ve çok daha eğlenceli.
anlatan adam, barış akyüz, ilker gümüşoluk, cem işçiler, zeynep atakül, buse durak gibi isimlerin konuk olduğu ve çiçek gibi bölümlere sahip olan, dinledikçe insana neşe veren bölümlere sahip bir program bence bu. şahsen ben tüm podcast bölümlerini dinleyip eskiden de fırsat buldukça rabarba dinleyen biri olarak bu podcastlerden çok keyif aldım. daha dolu dolu ve daha nitelikli sohbetler daha keyifli diyaloglar ile donatılmış gibi geldi bana. mesut süreyi de ilişki testi ile de severek takip eden biri olarak günün stresinden sıyrılmak isteyenlere bu rabarba podcastlerini şiddetle tavsiye ediyorum efendim.
odamdayım, kafamda türlü düşünceler, içimde abuk subuk meselelerle ilgili sıkıntılar, işimle ilgili tatminsizlik ve kararsızlıklar, özel hayatımdaki bütün saçmalıklar, yıllardır gelmeyen fenerbahçe şampiyonluğu, insanlardan bıkmışlık. bu podcastleri açıyorum ve kafam bir dağılıyor ki anlatamam. dinleyiniz ve dinletiniz dostlar.
devamını gör...
bilim bir gün tanrının varlığını somut olarak ispatlarsa olabilecek şeyler
olması imkansız hede.
hadi diyelim teleskopla izliyorlar tanrıyı. tanrı da bilim insanlarına el sallıyor.
mesaj filan yollardık herhalde. hangi din doğru yol diye.
hadi diyelim teleskopla izliyorlar tanrıyı. tanrı da bilim insanlarına el sallıyor.
mesaj filan yollardık herhalde. hangi din doğru yol diye.
devamını gör...
synthesizer
özgün sesler yaratmaya yarayan bir müzik aleti. sözcük, sentezleyici anlamına gelir.
devamını gör...
yeni genel katalog
danimarkalı astronom john louis emil dreyer tarafından 1888 yılında düzenlenmiş olan ve içerisinde birçok galaksi, yıldız kümesi, salma bulutsusu gibi cisim bulunduran gök cismi kataloğu. ilerleyen yıllarda bunlara indeks katalogları adı verilen eklemeler yaparak binlerce yeni cismi de ekledi dreyer. bu kataloglarda bazı hatalı bilgiler vardı ancak daha sonra bunlar düzeltildi.
bugün bazı galaksi isimlerinin başında gördüğümüz ngc ya da ic harfleri, bu katalogların ingilizce isimlerinden gelmekte (new general catalogue ve index catalogue).
örneğin bu galaksi, ngc 6753 ismiyle bilinir:

(görsel, media.wired. com'dan alıntıdır.)
bugün bazı galaksi isimlerinin başında gördüğümüz ngc ya da ic harfleri, bu katalogların ingilizce isimlerinden gelmekte (new general catalogue ve index catalogue).
örneğin bu galaksi, ngc 6753 ismiyle bilinir:

(görsel, media.wired. com'dan alıntıdır.)
devamını gör...
girildiğinde rahatsız eden şeyler
devamını gör...
psikoloğun söylediği unutulmayan sözler
"senin senden başka kimin var ki?"
devamını gör...
özlemek
herkes özler ama bazen neyi özlediğini bilemez. bu özlem zaman zaman rahatsız eder yüreğini, hatırlatır orada olduğunu. öyle bir noktaya ulaşır ki hiç ummadığınız bir sebep yüzünden ağlarken bulursunuz kendinizi. o anda fark edersiniz ne çok özlediğinizi.
dedim ya ben de bilmiyorum özleneni. bir gün kavuşursam eğer ben de bileceğim neyi özlediğimi.
dedim ya ben de bilmiyorum özleneni. bir gün kavuşursam eğer ben de bileceğim neyi özlediğimi.
devamını gör...
yağmur sonrası toprak kokusu
böyle bir anda başlayan yağmurdan sonra ortaya çıkan harika kokudur. insanı doğaya aşık eder yaşama sevinci verir.
devamını gör...
diyanet'ten domuz proteinli aşı açıklaması
bir bitmediniz alümünyum.
devamını gör...
tevazu
ölçülü olması gereken bir erdemdir. azı karar çoğu zarargilllerden.
devamını gör...
kedilere selam vermek
kedilerin tatlı mı tatlı pozlar verdikleri fotoğraflarını çekip, telefon ekranını onlara gösterip beğenip beğenmediklerini sorduktan sonra ortamdan ayrılmak için yaptığım eylem.
devamını gör...