havadan sonraki elementler içinde kuşkusuz en vazgeçilmez olanı. dünyamızın 4/3'ü, insan vücudunun yüzde 60'ı da sudan oluşuyor. yemek yemeden günlerce dayanabilirken, su içmeden de yalnızca 3 gün dayanabiliyoruz.
devamını gör...

sürgünümden çıkıp geldiğim renk.

hatta bir ara direkt mavi diye çağırdılar beni, kimi övme kimi dalga geçme amacıyla. duymadım hiç birini, kendime baktım.

daha dün gibi hatırlıyorum, ibrahim daldal'ın kahvesinin önünden gözüken fenerin ardındaki denizin tuzunun tadını. ilk kez o gün, orada tattım ve bir daha da unutmadım. kıyılarda yüzmek, kafamı çevirdiğimde toprak görmek istemiyordum artık, 7 yaşında denize açıldım ilk defa, bir daha da kapanmadım.

gökyüzü derler, kocamandır, kallavidir tüm göğümüzü kaplar ama bir deniz değil benim için, o mavilik yok gökyüzünde, hem de isteğiniz anda içine dalamıyorsunuz fütursuzca? n'apayım öyle maviliği?

ilk tuttuğum balık lidaki idi, pırıl pırıl, ışıl ışıl ufacık bir balık vardı oltanın ucunda, o çırpınıyordu, ben mavinin büyüsüne bir kez daha aşık oluyordum. ben istedim diye tekrar denize attılar onu, sandaldaki poşulu balıkçılar bir kez daha büyüdü gözümde. onlar, o güneş rengi tenleri, deniz tanrılarına adanmış becerileri ile öyle güzellerdi ki, onlardan biri olmak istedim, oldum da.

13 yaşımda ilk kez özgür oldum tam anlamıyla, dayımın teknesini kaçırdım, akranlarım büyüklerinin arabalarını çalar gezerlerdi, ben pancar motorun o deryayı göçüren sesine aşıktım, balıklara, yosunlara, maviye.

adımı deniz koymamışlar diye annemle kavga ettim, adım denize çok yakındı allahtan, fazla uğraşmadım.

ben denizin mavisine, denizin mavisi bana sevdalıydı, hep!
şimdi birbirimize çok uzak olsak da arşipel beni bekliyor biliyorum, yanına yaklaşıp "hişt!" diyeceğim günlerin hatırına yaşıyorum biraz da.

okuyanlara deli saçması bana hayat ışığı.

thalassa!
devamını gör...

harika!
özellikle totoro ve death note* için tek saniyesini kaçırmadan buradayım.
devamını gör...

kurtuluş savaşı kahramanı.
devamını gör...

2020 pixar ve walt disney yapımı olup pete docter tarafından yönetilen harika bir dram, komedi animasyonudur. kişinin hayat amacını bulmasıyla ilgili hoş bir eser olarak pek çok kişiye ilham olabilecek bir yapım. yönetmenin önceki eserleri "yukarı bak, ters yüz " adlı animasyonları izleyenler sanırım buna da bayılacak. görselliği gerçekten harıka olup konusuyla da etkileyici.
devamını gör...

bilinçaltında nasıl kodlanmış olduğuna bağlı olarak değişir. en zor anınızda yalnızlığınızı paylaştığınız bir dost, arkadaş olarak kodlandıysa, kendinizi her dertli, yalnız, çaresiz hissettiğinizde bir sigara yakarsınız, ilk kez bir arkadaş ortamında içtiyseniz, arkadaş çevrenizde kabul görmenizi sağlayan bir nesne olarak kodlanmış olabilir. böyle kodlamaları olan birine "sigara zararlıdır, sakın içme" demenin hiçbir faydası yoktur *. öncelikle bilinçaltında sigarayı nasıl kodladığını çözmek ve bu kodlamayı değiştirmekle * ve yerine daha sağlıklı bir alışkanlık edinerek * sigarayı kalıcı olarak bırakmak mümkün olabilir.
devamını gör...

''iyi'' kavramı göreceli yani kişiden kişiye değişen bir kavram olduğu için net bir cevabı olmayan sorudur.

her yerde olabilir sizin ''iyi''nize uygun olan insanlar.
devamını gör...

vasat siyasi görüşler ayrıştırıcı ilkel düşünceler vıcık vıcık partizanlık taraftar bulmuyor. sonu olmayan saçma sapan tavuk mu yumurtadan çıktı yumurta mı tavuktan tartışmalarına pirim verilmiyor diye bir sözlük vasat olmuyor. bunların yapıldığı başka mecralar var. dileyen oralarda taraftarlarıyla goy goy yapabilir. burası gayet de iyi gidiyor şuan. tabi bence.
devamını gör...

ya güzel durur ya da çirkin. asla ortası yoktur.

tabii parmağın şekline göre de değişebilir. uzun parmaklarınız varsa ister istemez güzel duracaktır fakat parmaklarınız benimki gibi minyon minyon ise bir en fazla iki tane takabilirsiniz. öteki türlüsü üst üste giyilmiş kıyafetler gibi oluyor. *
başparmağa takılan yüzükler için de aynısı geçerlidir. ha ince yüzük kullanırsanız o ayrı.

farkındalık editi: zayıf ve orta boylu bir kızın parmakları nasıl minyon olabilir aptal mars?
devamını gör...

reddedilince, beynimiz fiziksel bir acı yaşamış gibi harekete geçer.
yani reddedilme acısı çok gerçek bir acıdır.
reddedilmeyi fiziksel bir yaralanmaya benzetiyorsak, bunun bir ilacı, bir tedavisi olmalı.
yaralanan kişi, tek çözümü kendini kabul ettirmek olarak düşünebilir.
tek tedavi yönteminin, "duygularına karşılık alması" olduğunu düşünebilir ve bu yüzden de ısrar eder.
fakat bu ısrar sonucu değiştirmeyeceği gibi tekrar tekrar reddedilme, mevcut yaranın daha da büyümesi durumunu ortaya çıkaracaktır.
nazlanma veya kendini ağırdan satmayı istemek gibi bir durum söz konusu değilse, bir kadın hayır diyorsa orada bırakın.
bitmiştir ya.
siz ısrar ettikçe kendini geri çekecektir.
ısrara devam ettiniz diyelim, sizi asla kabul etmeyeceği gibi son noktaya geldiğinizde yani pes ettiğinizde, kendisine olan saygısını yitirmiş bir insan olacaksınız ki bu, reddedilme acısından daha büyük bir acıdır.
devamını gör...

heteroseksüel cinsiyeti başlıklara örnektir. her kadının erkeklerle birlikte olmak istediği varsayımından hareket edilmektedir.
isteyen kadın bıyık bırakır, isteyen sakal. kişisel seçimdir ve kimse karışamaz. kimileri için tıbbi nedenlerden ötürü sakal ve bıyık almak çözüm değildir.
#715294">#715294 kişilerin dış görünüşleriyle dalga geçmek, yorumda bulunmak kabul edilemez. fotoğraftaki kişi annalisa hackleman'dır ve polikistik over sendromu vardır.anita verdiği röportajda şunları söylemektedir:

12 veya 13 yaşında lazer epilasyon ile başladım. "istenmeyen yüz kıllarından" kurtulmak için çok şey yaptım ... benim gibi endokrin veya hormonal bozukluğu olan çoğu insanda olduğu gibi hem ağrılı ve pahalıydı hem de işe yaramadı. düzenli olarak tıraş olurken, günde üç ila dört kez tıraş oluyordum. birkaç yıl önce zihinsel olarak iyi bir yerde değildim: evden sadece iş için ayrılırdım ve saatlerimi boş yere tıraş olmak için harcardım. sonu yokmuş gibi geldi. kocam bana yardım etmek için elinden geleni yapıyordu, beni güzel hissettirmek için elinden geleni yapıyordu. bir gün, bana sordu: neden durup, yüzünü dinlendirip, sakallarının uzamasına izin vermiyorsun?
tepkiler nereye gittiğime ve kiminle olduğuma, hatta beni gözlemleyen kişinin cinsiyetine göre değişir. kadınlar beni toplum içinde gördüklerinde sakallarını hissediyorlarmış gibi yüzlerine çok dokunma eğilimindedirler. erkekler genellikle şok veya dehşet içindedir ve ya soru sorma ya da tebrik etme eğilimindedir. ölüm tehditleri aldım, geçiş yapıp yapmadığımı merak eden insanlara kulak misafiri oldum...
başkaları sizin için neyin doğru olduğuna karar veremez. vücudunuz için kimsenin onayına ihtiyacınız yok.
insanların hikayemden çıkarmasını istediğim en büyük şey, kendinizi güçlendirebilmenizdir - nefret ettiğiniz bir şeyin kölesi olmak zorunda değilsiniz. sakalınızdan nefret ediyorsanız, alın veya bırakın ve sevmeyi öğrenin. ne yapmayı seçerseniz onu seçin, başkalarının sizin için neyin doğru olduğuna karar veremeyeceğini unutmayın. vücudunuz için kimsenin onayına ihtiyacınız yok.
buradan
devamını gör...

kendini hiçbir konuda geliştirmeye çalışmaması. biz buna alışığız, böyle görmüşüz, türk örf adetlerinde yoktur gibi low iq cevaplar vermesi. farklı kültürlere açık olmaması (mutfak, moda, kültür, insan ilişkileri, bakış açısı). bir siyasi parti veya figürün her dediğini doğru kabul etmesi.
fanatik futbol hayranı olması+1
devamını gör...

karakterinden, başarılarından, sözlerinden filan bahsetmicem; çünkü zaten gerek yok tüm dünya tarafından biliniyor nasıl atatürk olduğu, neden atatürk olduğu.
(bkz:#68580) ben bu enrtydeki videoyu izleyince dedim ki kendi kendime 'ulan adama bak ne heybet, ne karizma, ne duruş var.' bazı insanlara bakınca gülüşü içinizi ısıtır ne bileyim samimiyetine inanırsınız hani bir şey iter ona karşı ya, öyle işte. özellikle videolarını görüp izlediğimde içimde o hiç hissetmediğim güven duygusu zuhur ediyor. en azından diyorum kendi kendime en azından şu yeryüzünden göçüp gitmiş de olsa bir insana güven duymuş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. atatürk böyle bir insan işte.
devamını gör...

aslen ingiliz rock grubu the police'e ait ve sting'in seslendirdiği bir şarkı olsa da tango versiyonu olan el tango de roxanne ile çok daha fazla sayıda insanı kendisine hayran bırakan şarkıdır.

ayrıca moulin rouge yani kırmızı değirmen adlı nicole kidman ve ewan mcgregor'un yer aldığı 2001 yapımı filmdeki bir sahneyle ölümsüzleşmiştir.
keman solosu muhteşemdir ve saatlerce dinlense yine de etkisinde en ufak bir azalma olmaz.

bu şarkıyla gerçekleştirdikleri buz dansı ile 2018 pyeongchang kış olimpiyatlarında tessa virtue ve scott moir çifti bir altın madalya ve bir dünya rekoru kazanmıştır.

devamını gör...

yıllar önce köpeğime verdiğim isim. kısa ve söylenebilirliği kolay olduğu için oda ismini hemen benimsemişti.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

(büyük iskender ve diyojen, caspar de crayer'in çizdiği temsili resim)

ünlü filozofların yaşamları ve öğretileri adlı kitabında diogenes laertios bu olayı şöyle anlatır:
diyojen bir köşede güneşlenirken, iskender başına dikilip “dile benden ne dilersen!” dedi. o da “güneşimi engelleme yeter!” diye karşılık verdi.

bazı kaynaklarda ise olay şu şekildedir:

sinizm (kinizm) ekolünün kurucusu yunan filozof diyojen bir fıçıda yaşardı. büyük iskender güneş altında dinlenmekte olan diyojen’i ziyarete gidip ona yapabileceği bir şey olup olmadığını sorduğunda diyojen o hiçbir şekilde itiraz edilemeyen cevabını vermişti: “sizden istediğim tek şey kenara çekilmenizdir. bunu yaparsanız güneşime mani olmazsınız ve bana vermeniz mümkün olmayanı benden almamış olursunuz.” 
daha sonraları iskender bu olay üzerine “ünlü imparator büyük iskender olmasaydım 'diyojen' olmak isterdim” demiştir.

diyojen bir sürgündü, kötü bir suçla suçlanmış bir adamın oğluydu, herkes tarafından itilmiş, hakaret ve küçümseme ile karşılaşmıştı. ama onda güçlü bir irade, kararlılık ve cesaret vardı. üstelik çok iyi konuşuyordu, üstün ve pırıl pırıl bir zekâya sahipti.

diyojen, günlük yaşamında çok zaman kirli ve pis elbisesi, köpek derisine benzeyen mantosu ile dolaşır, geceleri heykel diplerinde ve sokak köşelerinde yatardı. hayatını son derece fakir olarak geçiren diyojen'in içinde yaşadığı bir fıçısı ve bir çanağı vardır. ama bir gün, çeşme başında avucu ile su içen bir çocuğu görünce, “bu çocuk bana fazladan eşyam olduğunu öğretti.” diyerek elindeki çanağı da kırıp atmıştır. diyojen, aşırı gururlu bir insandı ve herkesi küçümserdi! sıradan insanlardan nefret eder ve o derece küçük görürdü ki, dönemin atina'sında gündüz vakti elinde fenerle dolaşıp “dürüst bir adam arıyorum.” diye bağırarak atina sokaklarında dolaşmış, böylece atina’da adam görmediğini anlatmak istemiştir. platon ona “çılgın sokrates” derdi. servet ve varlık düşmanıydı, bunların erdeme ters düştüğünü iddia ederdi. zamanın felsefe okullarını da çekinmeden eleştiren bir kişiydi. günün hatiplerine, “zamanın uşakları” derdi. platon’un öğretimini, “zaman kaybettirme” olarak nitelerdi.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

(dönemin atina'sında gündüz vakti fenerle dolaşıp "dürüst bir adam aradığını" söyleyen diyojen'e atfeden tablo, 1780'ler)

diyojen yoksulluk içinde yaşadığı, halka açık yerlerde yatıp kalktığı ve yiyeceğini dilenerek topladığı halde, herkesin aynı şekilde yaşaması gerektiğini savunmamıştır. kişinin en kısıtlı yaşam koşullarında bile, mutlu ve bağımsız olabileceğini göstermeyi amaçlamıştır. insanın kendi kendine yeterli olabilmesi gerektiğini savunmuştur. uygarlaşmanın getirdiği kurallara ve araçlara bağlı olan bir yaşamı reddetmiş, yaşamın doğal ve sade olması gerektiğine inanmıştır.

kendi açısından sade ve doğal, toplumsal değerler açısından ise sefil denebilecek bir yaşam sürer. ona göre, sade bir yaşam tarzı, sadelikten başka, örgütlenmiş, dolayısıyla uzlaşımsal toplumların görenek ve yasalarını da önemsememek anlamına gelir. diyojen, doğaya aykırı bir kurum olan ailenin yerini, kadınların ve erkeklerin tek bir eşe bağlı olmadığı, çocukların ise bütün toplumun sorumluluğunda bulunduğu doğal bir durumun alması gerektiğini savunmuştur.

diyojen, insan için iki disiplin kabul ediyordu:

1- ruh disiplini
2- beden disiplini

ona göre, beden disiplini jimnastikle elde edilebilirdi. ruh ise ancak erdem ile gelişebilirdi. erdemin ne olduğunu araştırmış, onun doğaya uygun yaşamak olduğunu bulmuştu. yani bir insanın erdemli olabilmesi için, doğaya uygun yaşaması gerekmekte idi. bu ise olabildiğince arzu ve ihtiyaçları azaltmak, hatta kaldırmaktan ibaretti. (sokrates’in, agora’da, “bu pazar yerinde ihtiyacım olmayan ne kadar çok şey var!” deyişini hatırlatayım.) bu nedenle refah, nezaket, güzel sanatlar ve bilim, cezalandırılmaları gereken fazlalıklardır; zenginlik, asalet ve onur, iğrenilecek şeylerdir. din ve kanunlar, politikanın icatlarıdır. evlenme ve mülkiyet kaldırılması gereken fazlalıklardır. zira doğa hükümetinde her şey ortaklaşadır: servet, kadınlar, çocuklar...

- bazı sözleri -

"adam ne vakit evlenmeli?" diye soran kişiye: genç ise, henüz evlenme zamanı gelmemiştir. ihtiyar ise, vakti geçmiştir.
- - - - - - -
bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. ikisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: ben bir serseriye yol vermem, der. diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: ben veririm!
- - - - - - -
çok dinlememiz ve az konuşmamız için iki kulağımız ve bir dilimiz vardır.
- - - - - - -
büyük iskender, diyojen’i birbiri üstüne yığılmış insan kemikleri içinden bir şey ararken gördü ve ne yaptığını sordu. diyojen, “babanızın kemiklerini arıyorum; ama hangisinin kölelere, hangisinin babanıza ait olduğunu kestiremiyorum” dedi.
- - - - - - -
yeryüzünde en iyi şey nedir, diye sordular. “hür olmak” diye cevap verdi.
- - - - - - -
biri, diyojen'e sordu: “ne zaman yemek yemeliyim?” diyojen cevap verdi: “zengin isen, canının istediği zaman; fakir isen, bulduğun zaman.”
- - - - - - -
yunanistan’ın hangi tarafında akıllı adamlar gördüğünü sordular. “pek çok çocuk gördüm; fakat hiçbir yerde adam görmedim.” dedi.
- - - - - - -
diyojen’e bir adamın ne kadar akıllı olduğunun nasıl anlaşıldığını sordular. yanıtı kısa oldu: konuşmasından. bir soru daha sordular: “peki adam ya hiç konuşmazsa? diyojen’in yanıtı bu kez şöyle oldu: o kadar akıllı olanı henüz yok dünyada.
devamını gör...

ben seninle çay içmek istiyorum.
seni duymak,
seni görmek,
seni bilmek,
seni yanımda hissetmek istiyorum.
sana şiir okumak istiyorum,…
yazmaktan bıktım, usandım.
ben artık yazıları sana söylemek istiyorum.
küçük bir evde, büyük hayaller kurmak istiyorum.
sobanın yanında, seninle birlikte,
üşüyen ellerimi çayın sıcaklığına bırakmak istiyorum.
ben aslında sevmek değil, seninle yaşlanmak istiyorum.

ben seninle birlikte, gözlerimi hayata kapatmak istiyorum.
senin konuşmanı, senin gülümsemeni, senin varlığını,
senin düşüncelerini,senin hayallerini bilmek istiyorum.
küçük bir evde, büyük bir mutluluk istiyorum,
huzur istiyorum, "huzur sensin" diyorum, susuyorum.
biliyorum,
ben çok şey istiyorum.
o yüzden susuyorum.
yazarak, şiirler gibi susuyorum
.

özdemir asaf / ben seninle yaşlanmak istiyorum
devamını gör...

yunanlı galip gelseydi ne hilafet ne saltanat yıkılacaktı, ne medreseler kaldırılacaktı. yani, yunan yönetiminde çok güzel yaşayacağını sanmış bunu söyleyen.
yani bir halk, esaret içinde yaşayacak. kadınların, çocukların yunan askerlerinin tecavüzüne uğraması, yunan mezalimi altında inim inim inlemesi, daracık bir bölgeye koyun sürüsü misali sürülmesi bunlar için pek önemli değil ama hilafet, saltanat, medreselerin kaldırılması önemli. tabiki de yunan yönetiminde gül gibi, mesut bir şekilde yaşamak önemli.
devamını gör...

kyosuke kuromaru tarafından çizilmiş supernatural ve slice of life etiketli, gözümde shounen ile shoujoarasında kalmış bir manga ve anime film. seriyi ingilizce adıyla da bulabilirsiniz: a whisker away
konusu: aile sorunları olan miyo adlı kızımızın aşık olduğu hinode adlı çocuğumuzun ilgisini çekmeye çalışması, ona ulaşmaya çalışması ve bunları yaparken başına gelenler. eğer kedileri, kedili animeleri-mangaları seviyorsanız bol bol kawaii diyeceğinizi garanti ediyorum.
mangası 3 cilt toplam 13 bölümden oluşmaktadır.
animesi netflix tarafından yayınlanmıştır. netflix animelerini sevmeyen ben anime filmi oldukça beğendim. bir anime film sizi ne kadar eğlendirebilir ve mesaj verebilirse o kadar güzeldi. anime filmi miyazaki ya da takahata ile kıyaslarsanız çok yavan gelecektir ama objektif bir gözle izlerseniz eğlenceli bulacaksınız. çizimleri güzel, renklendirmesi güzel, müzikleri güzel. biraz özensiz yapılmış gibi gelebilir ama ben bu tarz anime çizimlerini de seviyorum.
netflix çevirisi olduğu için bolca çeviri hatası mevcut.
hikayesi biraz çocuksu bu sebepten herkes tarafından severek izleneceğini düşünmüyorum.
devamını gör...

sevginin yalnızca övgü dolu sözlerde, cilalanmış kelimelerde ve abartılı tavırların altında yatmayacağını, insanın yüzüne tokat gibi yeniden çarpan shakespeare oyunu. kral lear karakteri zaman zaman gerçek hayatta karşımıza çıkar aslında, sevginin yalnızca abartılı sözlerle dile getirildiğinde gerçek olduğuna inanan insanlardır bunlar. ne acı, hepsi kral lear gibi şanslı değil ve işin aslını göremeden yitip gidiyor! ifade edilmemiş sevgi, yok sayılabilir mi ? cümlelerimizi cilalamadan söylediğimiz zaman riyakar mı sayılmalı yani hislerimiz? bazen davranış, ağızdan çıkanlardan daha kıymetli değil midir? dürüstçe dökülen gözyaşlarında bulamaz mıyız sevginin göksel izlerini ?

--- alıntı ---

kıng lear: to thee and thine, hereditary ever
remain this ample third of our fair kingdom;
no less in space, validity, and pleasure,
than that conferr’d on goneril. now, our joy,
although the last, not least; to whose young love
the vines of france and milk of burgundy
strive to be interess’d; what can you say to draw
a third more opulent than your sisters? speak.

cordelıa: nothing, my lord.

kıng lear: nothing!

cordelıa: nothing.

kıng lear: nothing will come of nothing: speak again.

--- alıntı ---

(bkz: ex nihilo nihil fit)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim