gidiyorum bu
ben bu çağdan bir kere de şerefimle geçeceğim
lazım gelen gülleri göğsüme gömmüştüm
birleşmemiz radikal olacak
ben kan vereceğim
bunu daha çok küçükken
bir filmde görmüştüm!
lazım gelen gülleri göğsüme gömmüştüm
birleşmemiz radikal olacak
ben kan vereceğim
bunu daha çok küçükken
bir filmde görmüştüm!
devamını gör...
black
(bkz: pearl jam)' in aşmış eseri. eddie'nin sesine sağlık.
mtv unplugged
albüm kaydı
konser dk 2.00 ye dikkat
bir kadına yazılabilecek en iyi şarkıyı yazmışlardır kendileri
mtv unplugged
albüm kaydı
konser dk 2.00 ye dikkat
bir kadına yazılabilecek en iyi şarkıyı yazmışlardır kendileri
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının akrostişleri
yalnızlık
yeter dedim artık,
azat et beni yalnızlık.
lafların yetmedi mi
numaraların bitmedi mi
ızdırapların öldürmedi mi
zamanı artık gelmedi mi.
lütfedip gelmişsin ama
ısınamadım bir türlü sana
kor ateşler içinde yanıyorum anlasana...
yeter dedim artık,
azat et beni yalnızlık.
lafların yetmedi mi
numaraların bitmedi mi
ızdırapların öldürmedi mi
zamanı artık gelmedi mi.
lütfedip gelmişsin ama
ısınamadım bir türlü sana
kor ateşler içinde yanıyorum anlasana...
devamını gör...
10 türk dizisinden 9’unun konusunun aynı olması
gayet normaldir. ülkede rtük sayesinde felsefe yapmak dini eleştirmek yasak. cinsellik ile ilgili konuşmak konu kurmak yasak. devleti politikayı eleştirmek yasak. elde kalan da iktidarın işine gelen tarihi şahsiyetleri yüceltip halkın gazını almak ve aptal zengin oğlan fakir salak kız çapkın erkek namuslu kız dizileri. hem de iki buçuk saat.
devamını gör...
mustafa kemal atatürk
son yüzyılın belki de gelmiş geçmiş en büyük lideri ve biz türk milletine gelmiş. ama bu coğrafyada iyi olan bir şeye kıymet gösterilir mi hiç? tabii ki hayır!
bu ülke ve millet için yaptıkları bir yanda dursun, entelektüel özellikleriyle beraber hepsini buraya yazmak istesek, karakter sayısı yetmeyecektir. bunca şeye rağmen, böyle bir adamı da gidip, yok masonmuş, yok ingiliz valisiymiş gibi asılsız, saçma sapan iftiralarla suçluyorlar.
geçen bir tanesini okudum yine, gülmekten karnım ağrıdı resmen. iddia eden diyor ki israil'i neden ilk atatürk tanıdı diyor. be adam israil 1948'te kuruldu, atatürk mü vardı o zaman :d
bu ülke ve millet için yaptıkları bir yanda dursun, entelektüel özellikleriyle beraber hepsini buraya yazmak istesek, karakter sayısı yetmeyecektir. bunca şeye rağmen, böyle bir adamı da gidip, yok masonmuş, yok ingiliz valisiymiş gibi asılsız, saçma sapan iftiralarla suçluyorlar.
geçen bir tanesini okudum yine, gülmekten karnım ağrıdı resmen. iddia eden diyor ki israil'i neden ilk atatürk tanıdı diyor. be adam israil 1948'te kuruldu, atatürk mü vardı o zaman :d
devamını gör...
vatandaşlar evden çıkmadan marketlerin fiyatlarını karşılaştırabilecek
alamıyor insanlar ama karşılaştırma yapabilmeleri ne hoş.
devamını gör...
sözlük yazarlarının soymaktan hoşlandığı şey
eve yeni gelmiş kargo poşeti.
devamını gör...
devrin skywalker
devamını gör...
sevdiğiniz şarkıdan en sevdiğiniz söz
aşkın gözü kör olabilir ama
inan bana karnı açtır
iyi sindirilmemiş bir aşk
üçüncü tekillere muhtaçtır.
inan bana karnı açtır
iyi sindirilmemiş bir aşk
üçüncü tekillere muhtaçtır.
devamını gör...
durduk yere insanın aklına gelen replikler
“siz canhıraş bir şekilde kapımı çalmadan önce ben kendimi intihar ediyordum da, aslında kendimi de denmez, işte biraz da bu yüzden.”

buradan

buradan
devamını gör...
68 65 78 61 64 65 63 69 6d 61 6c
6b 6f 72 74 6b 6f 72 74 6b 6f 72 74 21 20 65 79 6c 75 6c 69 6e 67 20 77 61 73 20 68 65 72 65 2e*
devamını gör...
seni seviyorum demenin farklı şekilleri
zeytin sevmediğin halde dolapta zeytin bulundurmak ve yemediğin halde her kahvaltı sofrasına koymak.
kahve makinasına kahve koymayı unutup uyuduğunda oruçlu olacağın halde sabah o içsin diye kahve makinasına kahve koymak *
bunaldığını daraldığını anlayıp kendi halinde bırakmak, bir köşeye çekilip ve sana gelmesini beklemek.
sevdiği, sevmediği şeyleri bilmek, farkında olmadan onun rutinleri ve ritüellerine alışmak ve o olmadığında dahi devam ettirmek.
kahve makinasına kahve koymayı unutup uyuduğunda oruçlu olacağın halde sabah o içsin diye kahve makinasına kahve koymak *
bunaldığını daraldığını anlayıp kendi halinde bırakmak, bir köşeye çekilip ve sana gelmesini beklemek.
sevdiği, sevmediği şeyleri bilmek, farkında olmadan onun rutinleri ve ritüellerine alışmak ve o olmadığında dahi devam ettirmek.
devamını gör...
euro truck simulator 2
scs software tarafından çıkarılan, tırcı olma fantezime izin veren simülasyon oyunu.
uzun yol, gece yolculuğu, kafa dinlemek... bir de kolumu camdan çıkarıp, arada o kolun ucundaki elimle sigara sömürsem tam olacak sanki.
bu arada, çok keskin virajlara benim gibi 80'le girmeyin. sonuç trajikomik oluyor.
uzun yol, gece yolculuğu, kafa dinlemek... bir de kolumu camdan çıkarıp, arada o kolun ucundaki elimle sigara sömürsem tam olacak sanki.
bu arada, çok keskin virajlara benim gibi 80'le girmeyin. sonuç trajikomik oluyor.
devamını gör...
hayatının sonuna kadar tek bir kitap okuma şansın olsaydı
suç ve ceza. sayısız okuyabilirim ve asla sıkılmam.
devamını gör...
euthyphron ikilemi
kısaca "ahlaki davranışlar tanrı tarafından emredildiği için mi ahlakidir, yoksa ahlaki olduğu için mi tanrı tarafından emredilmiştir" sorusundan oluşan bir ikilemdir. bu soru din felsefesinin temel sorularından birisidir. bu soruyu "bir şey tanrı iyi dediği için mi iyidir, yoksa zaten iyi olduğu için mi tanrı o şeye iyi demektedir" şeklinde de sorabiliriz.
eğer birinci seçeneği kabul edersek, iyiliğin ve kötülüğün tek mutlak kriteri olarak tanrı'yı kabul ederiz. yani hiçbir şey kendiliğinden iyi ya da kötü olmadığını kabul etmiş oluruz. yani iyi şeylerin kendiliğinden bir anlamı yoktur ve tanrı bunları iyi kabul ettiği için iyidir demek zorunda kalırız. bu noktada gelen eleştiriler ise ilahi emirlerin keyfi olduğudur. "tanrı x yerine neden y'yi emretmiştir?" sorusunun cevabı sadece "çünkü tanrı öyle istiyor" olacaktır. bu noktada bir de david hume tarafından ortaya atılmış olgu-değer problemi eleştirisi vardır. david hume bulgusunu şöyle açıklar: "şimdiye kadar karşılaştığım bütün ahlak sistemlerinde şuna tanık oldum. ahlakçı, belli bir yere kadar normal bir biçimde akıl yürütmeye koyulmakta fakat sonunda tanrının varlığına veya insani faaliyetlere ilişkin bir dizi yargılara varmaktadır. burada insanı hayrete düşüren bir husus vardır. şöyle ki, varılan sonuçlara ilişkin ifadelerde “…dır” (is) veya “değildir” (is not) gibi yer alması gereken bağlantılar yerine zorunluluk ve ödev bildiren ifadeleri ("meli" veya "malı" takılarıyla ifade edilen fiilleri) görmekteyiz. son derece önemli olan bu değişikliğin nasıl olduğunu açıklamak mümkün değildir. her şeyden önce bu değişiklik yeni bir ilişkiyi dile getirmektedir. bunun bir gerekçesi olmalıdır. bu yeni ilişki, kendisinden tam anlamıyla farklı olan yargılardan nasıl doğmaktadır?" burda anlatılan problem sonucunda olay tamamen tanrı x'i yapmamı istiyor o halde x'i yapmalıyım durumuna dönüşmesidir. yani olgudan değere geçiş söz konusudur. burdaki geçiş ise keyfilik olarak adlandırılmıştır.
şayet ikinci seçeneği kabul edersek, bir şey kendiliğinden iyi olduğu için tanrı ona iyi demiştir olarak kabul ederiz. bu da tanrı'nın iradesinden bağımsız bir iyilik kötülük kavramı ortaya çıkarır. her şeyi tanrı yaratmış olsa da, yarattığı şeylerin iyi ya da kötü olması tanrı'ya bağlı değildir bu görüşe göre. yarattıklarının bazıları kendiliğinden iyi veya kötüdür. bu durum da temellendirmede sorunlar ortaya çıkarır. burda düşünmemiz gereken ise eğer tanrı'nın emirlerinden bağımsız ahlaki kurallar var ise, bu da tanrı'nın hakimiyetinin sınırsız olmadığını ortaya çıkarır. bu da tanrı'dan bağımsız ahlaki kuralların varlığının bir de bu kuralı ortaya koyanlar olacağını gösterir bizlere. teizmin temel argümanlarından birisi tanrısız bir ahlaki düzenin imkansız olduğudur. eğer bu seçeneği kabul edersek, bu da bizleri tanrısız ahlaki kurallarının varlığına ulaştırır.
mesela bir şeyin iyi veya kötü olması tanrı'ya bağlıdır seçeneğini kabul ettikten sonra, tanrı mutlak iyidir, kötü buyurmaz demek de bir mantık hatası ortaya çıkarır. çünkü ilk seçenekte bir şeyin kötü olmasının tanrı'ya bağlı olduğunu kabul etmiştik. diğer seçenekte kötü buyurmaz demek ortaya bir çelişki çıkarır.
iki durumda da mutlak iyinin tanımına ulaşamayız. ilk seçenekte tanrı iyi dediği için iyidir olarak kabul ederiz, ikinci seçenekte ise iyi olduğu için tanrı emretmiştir deriz.
eğer birinci seçeneği kabul edersek, iyiliğin ve kötülüğün tek mutlak kriteri olarak tanrı'yı kabul ederiz. yani hiçbir şey kendiliğinden iyi ya da kötü olmadığını kabul etmiş oluruz. yani iyi şeylerin kendiliğinden bir anlamı yoktur ve tanrı bunları iyi kabul ettiği için iyidir demek zorunda kalırız. bu noktada gelen eleştiriler ise ilahi emirlerin keyfi olduğudur. "tanrı x yerine neden y'yi emretmiştir?" sorusunun cevabı sadece "çünkü tanrı öyle istiyor" olacaktır. bu noktada bir de david hume tarafından ortaya atılmış olgu-değer problemi eleştirisi vardır. david hume bulgusunu şöyle açıklar: "şimdiye kadar karşılaştığım bütün ahlak sistemlerinde şuna tanık oldum. ahlakçı, belli bir yere kadar normal bir biçimde akıl yürütmeye koyulmakta fakat sonunda tanrının varlığına veya insani faaliyetlere ilişkin bir dizi yargılara varmaktadır. burada insanı hayrete düşüren bir husus vardır. şöyle ki, varılan sonuçlara ilişkin ifadelerde “…dır” (is) veya “değildir” (is not) gibi yer alması gereken bağlantılar yerine zorunluluk ve ödev bildiren ifadeleri ("meli" veya "malı" takılarıyla ifade edilen fiilleri) görmekteyiz. son derece önemli olan bu değişikliğin nasıl olduğunu açıklamak mümkün değildir. her şeyden önce bu değişiklik yeni bir ilişkiyi dile getirmektedir. bunun bir gerekçesi olmalıdır. bu yeni ilişki, kendisinden tam anlamıyla farklı olan yargılardan nasıl doğmaktadır?" burda anlatılan problem sonucunda olay tamamen tanrı x'i yapmamı istiyor o halde x'i yapmalıyım durumuna dönüşmesidir. yani olgudan değere geçiş söz konusudur. burdaki geçiş ise keyfilik olarak adlandırılmıştır.
şayet ikinci seçeneği kabul edersek, bir şey kendiliğinden iyi olduğu için tanrı ona iyi demiştir olarak kabul ederiz. bu da tanrı'nın iradesinden bağımsız bir iyilik kötülük kavramı ortaya çıkarır. her şeyi tanrı yaratmış olsa da, yarattığı şeylerin iyi ya da kötü olması tanrı'ya bağlı değildir bu görüşe göre. yarattıklarının bazıları kendiliğinden iyi veya kötüdür. bu durum da temellendirmede sorunlar ortaya çıkarır. burda düşünmemiz gereken ise eğer tanrı'nın emirlerinden bağımsız ahlaki kurallar var ise, bu da tanrı'nın hakimiyetinin sınırsız olmadığını ortaya çıkarır. bu da tanrı'dan bağımsız ahlaki kuralların varlığının bir de bu kuralı ortaya koyanlar olacağını gösterir bizlere. teizmin temel argümanlarından birisi tanrısız bir ahlaki düzenin imkansız olduğudur. eğer bu seçeneği kabul edersek, bu da bizleri tanrısız ahlaki kurallarının varlığına ulaştırır.
mesela bir şeyin iyi veya kötü olması tanrı'ya bağlıdır seçeneğini kabul ettikten sonra, tanrı mutlak iyidir, kötü buyurmaz demek de bir mantık hatası ortaya çıkarır. çünkü ilk seçenekte bir şeyin kötü olmasının tanrı'ya bağlı olduğunu kabul etmiştik. diğer seçenekte kötü buyurmaz demek ortaya bir çelişki çıkarır.
iki durumda da mutlak iyinin tanımına ulaşamayız. ilk seçenekte tanrı iyi dediği için iyidir olarak kabul ederiz, ikinci seçenekte ise iyi olduğu için tanrı emretmiştir deriz.
devamını gör...
kürtlerin ana dilde eğitim hakkı
hadi canım hadi başka kapıya dedirten hak iddiasıdır. sınırlarımız içerisinde yaşayıp, tribe girmeden anadilimiz türkçemizi öğreniniz, devam ediniz, bekleme yapmayınız.
devamını gör...
larmina
tanımlarını ilgiyle takip ettiğim pek bir değerli yazar arkadaşım. arada ortadan kayboluyor ve yokluğunu hemen farkediyorum geldiğinde hesap soruyorum, hiç kızmıyor aksine gülümsetmeyi başarıyor. uzun uzun yıllar birlikte yazmak dileğiyle, seviliyorsun quinn.*
devamını gör...
konu neydi radyo yayını
30 saniyede bir konu geçişleri var ama bence eğlenceli olmuş baya. sevdim ben devamı gelmeli kesinlikle.
devamını gör...







