an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı sorusu
şehir dışındaki oğlumu aldım.
tembellik yapıyorum.
tembellik yapıyorum.
devamını gör...
olmak istenen cansız varlık
resim paleti.
devamını gör...
yosun kurbağası
latince adıyla theloderma corticale, daha çok vietnam ve çevresi bölgelerde görülen muazzam bir kurbağa türü.

anlayacağınız üzere ismini yosuna benzeyen şeklinden alıyor. böyle görünmesinin nedeni ise; evrimsel süreçlerinde iken ortama uyum sağlamak için bedenlerinde meydana gelen değişiklikler. mekânı tatlı sular olan ve nemli yerlerden de hoşlanan bu tür, kendini yaşadığı bölgedeki canlılardan birazcık soyutluyor. pek sevmiyor insan içine çıkmayı yani. *
herhangi bir tehlike anında da bacaklarını içeri doğru çekip tamamen bir yosuna dönüyor. tehlikeden kurtulmuş oluyor.
buraya kadar ilginç gördüğünüz her bilgiyi unutun çünkü daha ilginç olanı geliyor. * asya'da bu kurbağayı evinde besleyenler varmış. bir dönem bayağı da rövaçtaymış.

anlayacağınız üzere ismini yosuna benzeyen şeklinden alıyor. böyle görünmesinin nedeni ise; evrimsel süreçlerinde iken ortama uyum sağlamak için bedenlerinde meydana gelen değişiklikler. mekânı tatlı sular olan ve nemli yerlerden de hoşlanan bu tür, kendini yaşadığı bölgedeki canlılardan birazcık soyutluyor. pek sevmiyor insan içine çıkmayı yani. *
herhangi bir tehlike anında da bacaklarını içeri doğru çekip tamamen bir yosuna dönüyor. tehlikeden kurtulmuş oluyor.
buraya kadar ilginç gördüğünüz her bilgiyi unutun çünkü daha ilginç olanı geliyor. * asya'da bu kurbağayı evinde besleyenler varmış. bir dönem bayağı da rövaçtaymış.
devamını gör...
misc radyo yayını
tuzlu fıstığım ve biramlan orlayn olacağım yayın...
devamını gör...
auschwitz
2.dünya savaşı'nda nazi soykırımının gerçekleştiği en büyük toplama kamplarından biri, şimdi anıt müze. polonya kraków'dan 1 saat uzaklıkta. içeride konuşmak yasak. selfie falan da çekmeyin burada zaten.
"arbeit macht frei" (çalışmak özgür kılar) yazan giriş kapısından geçince nereye geldiğinizi anlıyorsunuz.
orada bulunmuş mahkumların resimlerini, kişisel eşyalarını, kaldıkları yerleri hatta krematoryumları da görebilirsiniz.
insanın kanını donduran bir yer. gezinin bitişine doğru günbatımını gördüğümde, burada güneşin hala nasıl doğup batabildiğini içimde sorgulamıştım.
müzenin twitter sayfası da çok aktif. buradan
"arbeit macht frei" (çalışmak özgür kılar) yazan giriş kapısından geçince nereye geldiğinizi anlıyorsunuz.
orada bulunmuş mahkumların resimlerini, kişisel eşyalarını, kaldıkları yerleri hatta krematoryumları da görebilirsiniz.
insanın kanını donduran bir yer. gezinin bitişine doğru günbatımını gördüğümde, burada güneşin hala nasıl doğup batabildiğini içimde sorgulamıştım.
müzenin twitter sayfası da çok aktif. buradan
devamını gör...
otodeterminizm
kişiye özgürlük ve ahlaki ortam hazır olarak sunulmaz; fakat bu, kişinin asla özgür olamayacağı anlamına gelmez. çünkü otodeterminizm de kişi kendi özgürlüğünü kendi yaratır.bu özgürlüğün tek sınırı vardır ve o da tanrı ya da doğa gibi dış etkenler tarafından değil, ancak insan aklının kendisi tarafından konulmuş bir sınır olabilir. bu sebeple, insan aklını kullanarak özgürleşebilir.
devamını gör...
haklıyken susmak
yorulmuştur, karşısındaki kişinin harcadığı çabaya değmeyeceğini anlamıştır ve haklı olmak artık gereksizdir çünkü herkes gereksiz şekilde haklıdır...
devamını gör...
fotoğrafın hikayesi
1952 tarihli fotoğraf kore savaşında çekilmiş, frank praytor adlı bir asker ve bir yavru kediye ait.
praytor, miss hap adını verdiği kediye damlalıkla, sulandırılmış süt verirken görülüyor fotoğrafta. "hap" ingilizcede tesadüf, rastlantı gibi anlamlara geliyor. praytor'a göre kedi son derece yanlış zamanda yanlış bir yerde doğmuştu ve bu nedenle de ona bu adı uygun gördü: "bayan tesadüf"
miss hap'in annesi savaş sırasında insan şiddetinden nasibini alarak ölen şanssız hayvanlardan biriydi. 1 kardeşi daha vardı. o da şanssız çıkmış ve kendisine bakan başka bir asker tarafından, askerin uykusunda üzerine doğru yuvarlanmasıyla ölmüştü. böylece aileden geriye kalan tek tatlı yaratık miss hap olmuştu.
praytor minik kediyi fotoğrafta da gördüğümüz gibi bir müddet sütle besledikten sonra, biraz daha büyüdüğünde savaşta askerlere dağıtılan konserve etten kendi payına düşenlerle beslemeye başlamıştı.
praytor evine, yani amerika'ya dönerken miss hap orada kaldı ve oradaki resmî bir kurumun maskotu haline geldi.
elbette fotoğraf the new york times da dahil olmak üzere amerikan gazetelerinde boy gösterdi. yıllar sonra kendisiyle yapılan bir röportajda praytor "ülkenin her yerinden, benimle evlenmek isteyen kızlardan mektuplar alıyordum" dedikten sonra eklemiş ve gülmüştü: "hatta birkaç erkekten bile teklif aldım."
praytor 3 yıl sonra tekrar kısa bir süreliğine kore'ye döndüğünde kediyi gayet iyi ve sağlıklı gördüğünü söylemişti.
frank praytor 2018 yılında 90 yaşındayken hayata veda etti.

görselin kaynağı
praytor, miss hap adını verdiği kediye damlalıkla, sulandırılmış süt verirken görülüyor fotoğrafta. "hap" ingilizcede tesadüf, rastlantı gibi anlamlara geliyor. praytor'a göre kedi son derece yanlış zamanda yanlış bir yerde doğmuştu ve bu nedenle de ona bu adı uygun gördü: "bayan tesadüf"
miss hap'in annesi savaş sırasında insan şiddetinden nasibini alarak ölen şanssız hayvanlardan biriydi. 1 kardeşi daha vardı. o da şanssız çıkmış ve kendisine bakan başka bir asker tarafından, askerin uykusunda üzerine doğru yuvarlanmasıyla ölmüştü. böylece aileden geriye kalan tek tatlı yaratık miss hap olmuştu.
praytor minik kediyi fotoğrafta da gördüğümüz gibi bir müddet sütle besledikten sonra, biraz daha büyüdüğünde savaşta askerlere dağıtılan konserve etten kendi payına düşenlerle beslemeye başlamıştı.
praytor evine, yani amerika'ya dönerken miss hap orada kaldı ve oradaki resmî bir kurumun maskotu haline geldi.
elbette fotoğraf the new york times da dahil olmak üzere amerikan gazetelerinde boy gösterdi. yıllar sonra kendisiyle yapılan bir röportajda praytor "ülkenin her yerinden, benimle evlenmek isteyen kızlardan mektuplar alıyordum" dedikten sonra eklemiş ve gülmüştü: "hatta birkaç erkekten bile teklif aldım."
praytor 3 yıl sonra tekrar kısa bir süreliğine kore'ye döndüğünde kediyi gayet iyi ve sağlıklı gördüğünü söylemişti.
frank praytor 2018 yılında 90 yaşındayken hayata veda etti.

görselin kaynağı
devamını gör...
ilgi delisi olmak
ortamda ilgi üzerlerinden dağılmasın diye sürekli yalan hikayeler anlatırlar, hasta numarası bayılma taklidi falan yaparlar ve normal bir sohbet esnasında bile çok yüksek sesle tabiri caizse bağırarak konuşurlar.
devamını gör...
sözlük yazarlarının yaşları
genel istatistik tablolarından bakılabilecek durum veya bilgi.
devamını gör...
aşk sektörünün bitmesi
aşk bir sektör müydü! öyle görünüyorsa bitmesi yerinde olmuş.
devamını gör...
kız istemenin kadınları aşağılaması
"kadın bir erkeğe varmaz, kadın bir erkeğe verilmez ve bir erkek bir kızı almaz. almak, vermek; bu tabirler kadını kıymetten düşüren, ona ahkar mahiyeti veren şeylerdir. ve her şeyden evvel bu zihniyeti kadınlarımız kafalarından çıkarmalıdır. bilmelidirler ki iki cins birbiriyle hayatlarını birleştirirken yuvaya getirdikleri aynı kıymette şeylerdir ve koca mal sahibi değil, hayat ortağı demektir. bu hukuk müsavatı kadınlarımızın şuurunda yer ettikten sonra onların kuvvetli ve hakiki bir insan olmak için dimağı ve fikri sahada da yükselmek isteyecekleri tabiidir. memleketimizin kadın ve erkeklerini, biri diğerini sürükleyen ve taşıyan değil, el ele ve aynı tempoda yürüyen iki mahluk olarak göreceğimiz günün uzak olmamasını dilerim."*
aklıma ilk bu sözler geldi. şahsen bu paragrafta en çok ilk cümleye katılıyorum. kadın bir erkeğe verilmez ya da ona varmaz. hatta zaten aslında kız istemede kadının fikri sorulmaksızın direkt babaya hitap edilmesi de saygıdan dolayı gösterilse de çok doğru değil aslında. ama şöyle bir şey var ki bu eski bir adet. o zamanki mantığı çok da kötü ya da aslında o zamanki mantığı işte kadınları bir malmış gibi alıp verelim olayı değildi bence. yani ben öyle olduğunu düşünüyorum. sadece büyüklere saygıdan gibi duruyor bu adet. ki zaten artık çok fazla da bir numarası kalmadı. zaten babalar değil esasında kadınlar karar veriyor yollarını birleştirmek istedikleri erkeğe. erkek de aynı şekilde. bu yüzden bu kadar büyütmeye gerek yok aslında. hani öyle eskilerden bir adet ve kötü yorumlanmadığı sürece ve kötü bir şekilde uygulanmadığı sürece çok da büyük bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum. bence asıl sıkıntı zihniyette. yukarıdaki yazıda olduğu gibi bir kadının alınıp verilebileceği gibi bir zihniyet varsa asıl sorun orada. ve eğer bu adet o zihniyetlerce yanlış yorumlanıyorsa işte sıkıntı burada. yoksa artık bu adeti böyle görmeye gerek yok. formalite gibi gelip geçiliyor. bunu nasıl yorumladığınıza bağlı. hem biraz da tanışmak olsun maksat. yoksa karar zaten verilmiş. o yüzden de önemli olan adetler değil önemli olan zihniyet. bu adete de bu kadar çok takmayın derim. sonuçta artık bunun çok da bir önemi de kalmadı. ister bu adeti yerine getirin ister getirmeyin. ama artık o kadar değeri ve önemi de kalmadığı için aşağılama gibi bir durum da yok aslında. siz sadece sabahattin ali'nin sözlerine dikkat edin derim*.
aklıma ilk bu sözler geldi. şahsen bu paragrafta en çok ilk cümleye katılıyorum. kadın bir erkeğe verilmez ya da ona varmaz. hatta zaten aslında kız istemede kadının fikri sorulmaksızın direkt babaya hitap edilmesi de saygıdan dolayı gösterilse de çok doğru değil aslında. ama şöyle bir şey var ki bu eski bir adet. o zamanki mantığı çok da kötü ya da aslında o zamanki mantığı işte kadınları bir malmış gibi alıp verelim olayı değildi bence. yani ben öyle olduğunu düşünüyorum. sadece büyüklere saygıdan gibi duruyor bu adet. ki zaten artık çok fazla da bir numarası kalmadı. zaten babalar değil esasında kadınlar karar veriyor yollarını birleştirmek istedikleri erkeğe. erkek de aynı şekilde. bu yüzden bu kadar büyütmeye gerek yok aslında. hani öyle eskilerden bir adet ve kötü yorumlanmadığı sürece ve kötü bir şekilde uygulanmadığı sürece çok da büyük bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum. bence asıl sıkıntı zihniyette. yukarıdaki yazıda olduğu gibi bir kadının alınıp verilebileceği gibi bir zihniyet varsa asıl sorun orada. ve eğer bu adet o zihniyetlerce yanlış yorumlanıyorsa işte sıkıntı burada. yoksa artık bu adeti böyle görmeye gerek yok. formalite gibi gelip geçiliyor. bunu nasıl yorumladığınıza bağlı. hem biraz da tanışmak olsun maksat. yoksa karar zaten verilmiş. o yüzden de önemli olan adetler değil önemli olan zihniyet. bu adete de bu kadar çok takmayın derim. sonuçta artık bunun çok da bir önemi de kalmadı. ister bu adeti yerine getirin ister getirmeyin. ama artık o kadar değeri ve önemi de kalmadığı için aşağılama gibi bir durum da yok aslında. siz sadece sabahattin ali'nin sözlerine dikkat edin derim*.
devamını gör...
gereksiz yere pahalı olan şeyler
prezervatif. şunun iyisini bedava yapın da her önüne gelen dünyaya gelmesin.
devamını gör...
biyokaçakçılık
bir ülkede bulunan genetik kaynakların illegal şekilde elde edilmesi. birleşmiş milletler, biyolojik çeşitlilik sözleşmesi ile bunu yasaklamıştır.
bir ülkeye özgü olan canlı varlıkların devlet izni olmadan yurt dışına kaçırılması olarak da tanımlanan bu işin bir başka adı ise biyokorsanlık.
bir ülkeye özgü olan canlı varlıkların devlet izni olmadan yurt dışına kaçırılması olarak da tanımlanan bu işin bir başka adı ise biyokorsanlık.
devamını gör...
namaz kılan insan hak yemez kötülük etmez
diyanet işleri başkanı prof.dr. ali erbaş'ın yaptıgı açıklamadır. namaz kılan insan hak yemez kötülük yapmaz. öyle olmasını çok ama çok isterdik bizde.
devamını gör...
elmalı çocuk istismarı davası
630 binden fazla twit atılmış an itibarı ile. saatlerdir gündem de olmasına rağmen bir adet savcı ve bir adet vicdan sahibi hakim çıkmadı. hepsi ruhunu şeytana satmış adi herifler.
birer adet vicdan sahibi hakim ve savcı aranıyor
birer adet vicdan sahibi hakim ve savcı aranıyor
devamını gör...
iyi bir insan olmak
''iyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.''
(bkz: sabahattin ali)
(bkz: içimizdeki şeytan).
(bkz: sabahattin ali)
(bkz: içimizdeki şeytan).
devamını gör...
agora meyhanesi radyo yayını
illa ki farklı gezegenler değil belki de.. her insan başka bir evren değil midir sanki? her farklı bilinçte var olduğumuzda, aslında farklı evrenlerde de var olmuş olmuyor muyuz?
bu akşam siz sevgili yazarlarla birlikte farklı evrenlerin hoş bir buluşması olacak gibi duruyor! ben aşırı heyecanlıyım... yayında görüşmek üzere!*
canlı ve 20:00'da!
bu akşam siz sevgili yazarlarla birlikte farklı evrenlerin hoş bir buluşması olacak gibi duruyor! ben aşırı heyecanlıyım... yayında görüşmek üzere!*
canlı ve 20:00'da!
devamını gör...
afrika köpekleri
aslan ve leopardan bir farkıda, avını boğup öldürmeden, canlı canlı yemeye başlamalarıdır. o yüzden vahşi köpekler deniliyor.
devamını gör...
