orhan pamuk'un tamamıyla tarihi içeriği olan romanının ismi. yazar, romanlarında devamlı tarihi konulara girer, tarih sevdiği bir alandır. benim adım kırmızı da öyle. cevdet bey ve oğulları da yakın tarihi anlatır. yeni çıkan veba geceleri de tarihi bir romandır.
devamını gör...

rus tirreği oluyor sanırım bunlar. acaba bizdekilerin 50 kuruş bir lira istemesi gibi bunlarda, 5 ruble ver lan falan diyorlar mıdır?
devamını gör...

"şiir gibi kadın"
devamını gör...

güzel bir haberdir. türkiye’yi yönetenler her ne kadar aksini düşünsede bütün türkler sünni değil. yunanistan’ın bu kararını yerinde ve çok olumlu buldum. haber için buradan.
devamını gör...

özlemek değil de ben;
-bu yakışıklı da kim?
-aaa benmişim.
diyaloğunu yaşıyorum.
devamını gör...

new york’un manhattan adası bir tüccar tarafından kızılderililerden 24 dolar değerindeki incik boncuk karşılığında satın alınmıştır. ada şu an abd’ nin en pahalı arazisidir.

hollanda ile scilly adaları arasında gerçekleşen savaş tarihte bilinen en uzun savaştır. başlaması için "hiçbir gerekçe olmayan" savaş 1651 - 1986 yılları arası sürmüştür.
devamını gör...

bu aralar çok mantıklı ve çekici gelen seçenek. yükleniyor...
devamını gör...

birol güven'in en çok tutan dizisi. ayrıca halen iyi izlenmekte ki, 2010'dan itibaren çekilen yeni bölümleri (hele ki son sezonu) ciddi saçmalamasına rağmen çekiliyor, çok çok bir iki sezon nadasa bırakılıyor.

ayrıca ilk bölümlerden son bölümlere şöyle bir fark göze çarpar ki, sebebini bilmiyorum belki de seyirci öyle istiyordu:



orijinal seride haluk mutlaka haksız çıkar ve taş fırınlığın çoğu zaman zarar getirdiği görülürdü. örneğin apartman yöneticisiyle kavga ederler, sonra yönetici ortadan kaybolunca haluk'un adamı öldürdüğü sanılır. avm'ye gitse güvenlik görevlisine saldırır, romantizmi zaten anca meltem küstüğü vakit becerir...

halbuki yeni bölümlerde kabalıkla haluk üste çıkmasını biliyor ve kaynanalar'daki gibi kurnazlığı çok işe yarıyordu. keza çoğunlukla babadan kalma usuller de artık dizide yeni kuşağın alışkanlıklarına galebe çalar. orijinal dizide meltem'in babası, etrafındakilerin "servise götür" uyarılarını dinlemeden çamaşır makinesini tamir etmeye kalkıyor ama aleti iyice bozuyordu. yeni bölümlerdeyse haluk'un "ben bakarım, olmadı mahalle tamircisine veririz" itirazlarına rağmen aranan servise meltem ulaşamıyor bile...



yine de ilk bölümlerini izlemeyi severim o ayrı*. belki de çocukluğumuzu hatırlattığı için.
devamını gör...

ben daha çok kendi halinde okuyan yazar oluyorum.
pek yazdığım söylenemez, günde 1 tanım giriyorsam minimum 150 tanım da okuyorumdur.
başlıklarda yazar keşfine çıkarım genelde. güzel düşünceli, esprili yazarlara denk geldim mi okuyabildiğim tüm tanımlarını okuyup oylarım.
sözlüğe katkı konusunda ise, girdiğim 70 civarı tanım ile açtığım 15, 20 tane başlıkla pek bir katkım olduğunu sanmıyorum ama minnacıkta olsa bir katkım olduysa ne mutlu.
devamını gör...

üst edit: +18 görüntüler içeren linki aşağıya bırakıyorum, kaldıramam diyen izlemesin ben bile 45 dakikadır yeni kendime gelebildim.

samsun/terme'de kaza yapan araç sahibinin, masrafları maddi olarak karşılayamayacağını belirterek tüfekle kafasına sıkarak intihar etmesi olayıdır. psikolojimiz gerçekten çok bozuldu. kimse yaşamak istemiyor gibi.

+18 link
devamını gör...

kuzgun

ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin
o acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan,
neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden,
çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan;
"bir ziyaretçidir" dedim, "oda kapısını çalan,
başka kim gelir bu zaman?"

ah, hatırlıyorum şimdi, bir aralık gecesiydi,
örüyordu döşemeye hayalini kül ve duman,
ışısın istedim şafak çaresini arayarak
bana kalan o acının kaybolup gitmiş lenore'dan,
meleklerin çağırdığı eşsiz, sevgili lenore'dan,
adı artık anılmayan.

ipekli, kararsız, hazin hışırtısı mor perdenin
korkulara saldı beni, daha önce duyulmayan;
yatışsın diye yüreğim ayağa kalkarak dedim:
"bir ziyaretçidir mutlak usulca kapıyı çalan,
gecikmiş bir ziyaretçi usulca kapıyı çalan;
başka kim olur bu zaman?"

kan geldi yüzüme birden daha fazla çekinmeden
"özür diliyorum" dedim, "kimseniz, bay ya da bayan
dalmış, rüyadaydım sanki, öyle yavaş vurdunuz ki,
öyle yavaş çaldınız ki kalıverdim anlamadan."
yalnız karanlığı gördüm uzanıp da anlamadan
kapıyı açtığım zaman.

gözlerimi karanlığa dikip başladım bakmaya,
şaşkınlık ve korku yüklü rüyalar geçti aklımdan;
sessizlik durgundu ama, kıpırtı yoktu havada,
fısıltıyla bir kelime, "lenore" geldi uzaklardan,
sonra yankıdı fısıltım, geri döndü uzaklardan;
yalnız bu sözdü duyulan.

duydum vuruşu yeniden, daha hızlı eskisinden,
içimde yanan ruhumla odama döndüğüm zaman.
irkilip dedim: "muhakkak pancurda bir şey olacak;
gidip bakmalı bir kere, nedir hızlı hızlı vuran;
yatışsın da şu yüreğim anlayayım nedir vuran;
başkası değil rüzgârdan..."

çırpınarak girdi birden o eski kutsal günlerden
bugüne kalmış bir kuzgun pancuru açtığım zaman.
bana aldırmadı bile, pek ince bir hareketle
süzüldü kapıya doğru hızla uçarak yanımdan,
kondu pallas'ın büstüne hızla geçerek yanımdan,
kaldı orda oynamadan.

gururlu, sert havasına kara kuşun alışınca
hiçbir belirti kalmadı o hazin şaşkınlığımdan;
"gerçi yolunmuş sorgucun" dedim, "ama korkmuyorsun
gelmekten, kocamış kuzgun, gecelerin kıyısından;
söyle, nasıl çağırırlar seni ölüm kıyısından?"
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."

sözümü anlamasına bu kuşun şaşırdım ama
hiçbir şey çıkaramadım bana verdiği cevaptan,
ilgisiz bir cevap sanki; şunu kabul etmeli ki
kapısında böyle bir kuş kolay kolay görmez insan,
böyle heykelin üstünde kolay kolay görmez insan;
adı "hiçbir zaman" olan.

durgun büstte otururken içini dökmüştü birden
o kelimeleri değil, abanoz kanatlı hayvan.
sözü bu kadarla kaldı, yerinden kıpırdamadı,
sustu, sonra ben konuştum: "dostlarım kaçtı yanımdan
umutlarım gibi yarın sen de kaçarsın yanımdan."
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."

birdenbire irkilip de o bozulan sessizlikte
"anlaşılıyor ki" dedim, "bu sözler aklında kalan;
insaf bilmez felâketin kovaladığı sahibin
sana bunları bırakmış, tekrarlıyorsun durmadan.
umutlarına yakılmış bir ağıt gibi durmadan:
hiç -ama hiç- hiçbir zaman."

çekip gitti beni o gün yaslı kılan garip hüzün;
bir koltuk çektim kapıya, karşımdaydı artık hayvan,
sonra gömüldüm mindere, sonra daldım hayallere,
sonra kuzgun'u düşündüm, geçmiş yüzyıllardan kalan
ne demek istediğini böyle kulağımda kalan.
çatlak çatlak: "hiçbir zaman."

oturup düşündüm öyle, söylemeden, tek söz bile
ateşli gözleri şimdi göğsümün içini yakan
durup o kuzgun'a baktım, mindere gömüldü başım,
kadife kaplı mindere, üzerine ışık vuran,
elleri lenore'un artık mor mindere, ışık vuran,
değmeyecek hiçbir zaman!

sanki ağırlaştı hava, çınlayan adımlarıyla
melek geçti, ellerinde görünmeyen bir buhurdan.
"aptal," dedim, "dön hayata; tanrın sana acımış da
meleklerini yollamış kurtul diye o anıdan;
iç bu iksiri de unut, kurtul artık o anıdan."
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."

"geldin bir kere nasılsa, cehennemlerden mi yoksa?
ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan!
bu çorak ülkede teksin, yine de çıkıyor sesin,
korkuların hortladığı evimde, n'olur anlatsan
acılarımın ilâcı oralarda mı, anlatsan..."
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."

"şu yukarda dönen gökle tanrı'yı seversen söyle;
ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan!
azalt biraz kederimi, söyle ruhum cennette mi
buluşacak o lenore'la, adı meleklerce konan,
o sevgili, eşsiz kızla, adı meleklerce konan?"
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."

kalkıp haykırdım: "getirsin ayrılışı bu sözlerin!
rüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan!
hatıra bırakma sakın, bir tüyün bile kalmasın!
dağıtma yalnızlığımı! bırak beni, git kapımdan!
yüreğimden çek gaganı, çıkar artık, git kapımdan!"
dedi kuzgun: "hiçbir zaman."

oda kapımın üstünde, pallas'ın solgun büstünde
oturmakta, oturmakta kuzgun hiç kıpırdamadan;
hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin
bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan,
o gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan
kalkmayacak - hiçbir zaman!

edgar allan poe

çeviri : ülkü tamer
devamını gör...

sabahattin ali'nin en iyi, türk edebiyatının ise önde gelen eseridir. kusura bakmayın ama bu kitabın sosyal medyaya meze olması, kahve kitap battaniye üçlüsüne dahil edilmesi onun kıymetini azaltmaz. içimizdeki şeytan inanılmaz tespitler içeren güzel bir eserdir, ancak marjinal olmak adına; kürk mantolu madonna'nın önünde saymak, haksızlıktır. hadi içimizdeki şeytan neyse de, kuyucaklı yusuf nedir yahu? müziği kamyon kornası yapıldı diye the godfather filmine sallayalım mı?
devamını gör...

iradesizlik abidesiyim.

yarın iş var oyun oynamaktan uyumaya gidemedim. kes değil mi bir yerde. yat uyu günler torbaya girmedi ya.
gecenin üçünde kalkıp atıştırmak nedir? bırak zaten göbek aldı başını gidiyor. yok tutamazsın o ağzını.
zaten sigarayı bırakmış olsam, hadi bırakamadım bari bir dene de hareketlilik olsun. ıı-ııh...
o an işime hangisi daha güzel geliyor o iyi. neden? çünkü diğer seçenek uğraştırıcı. aman mabadını oynatma yerinden...

gece gece sinirlendirdiniz adamı... neyse gideyim bir sigara içeyim bari.
devamını gör...

(bkz: hunililer)

hayatta daha yakın hissettiğim ne filozof ne de kişi var.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

insan dediğimiz düşünen bir varlık olduğu için olağan bir durumdur.

"bence" diye başlayan cümlelerimizdir bizi fikir sahibi yapan. olumlu yada olumsuz, açık sözlü yada çekimser, saldırgan yada empatik... fikre sahip insana yapılan tanımlamalar değişir de, bu başlık değişmez. fikri olmayan insan mı olur yahu?

fikir sahibi olmayı bir şarta bağlamamak gerekli. muhakkak ki o ya da bu farketmeksizin fikir üretmek yaradılışımızda vardır. her fikir herkese uymayabilir; bir fikre katılmamak ise herkesin kendi hür iradesidir, saygı duyulur. bu da benim fikrimdir*.
devamını gör...

anlık olduğumdur. sınava 4 gün kala... çok kalın giyiniyorum, rüzgarda durmuyorum yine de hastalıktan kaçamıyorum.
devamını gör...

anayasanın 24.maddesine göre insanlar din, vicdan ve inanç hürriyetine sahiptir.

alkol alan eleman orada resmen taciz ediliyor. ramazansa ramazan ne yapayım kardeşim? orucu benim için mi tutuyorsun?
devamını gör...

hayal edemediğim yıllardır. bende sigara kullanan biri olarak gerçekten otobüste sigara içmek iyi ki yasaklanmış diyorum. insanlar nasıl boğulmadan yaşamışlar hayret. bu kadar topluluk içinde ter sigara parfüm kokusunun karışımını hayal bile edemiyorum.
devamını gör...

tüm milletvekillerine çorba ısmarlardım. malum pek karınlarını doyuramıyorlar. çalışmaktan. bir de kravat hediye ederdim. hepsine.
devamını gör...

insanın canını acıtan feryatlardan. sosyal medyada bir kaç videoya denk geldim ve canım çok yandı. suçsuz günahsız hayvanların yanarak can vermesini kaldıramıyorum artık.
onların evi doğa ve doğa mahvoluyor.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim