okuduğun kitaptan bir alıntı bırak
korkusu olmayanın cesareti de olmazmış..
-muhalifler
-muhalifler
devamını gör...
satanizm alışılmamış olduğu için mi korkutur
satanizm denince akla gelenler kan, ateş, acı, sadizm-mazoşizm, ölüm, kurban, akli dengesini kaybetmişçesine savrulup tepinen insanlar, ayinler, maskeler ve gizli örgütler oluyor genelde ama her olguda/durumda olduğu gibi bunda da 'alışmadığın ya da bilmediğin şeylerden korkarsın' düsturuyla hareket edildiği için korkulması gereken bir din gözüyle yaklaşıldığı kanaatindeyim. çünkü bu çok daha yaygın ve kabullenilmiş bir din olarak hayatımızda yer alsaydı bu kadar yabancı ve yadırgar gözlerle yaklaşmayacaktık. her şey kültürdür aslında bu yüzden bir bakıma.
(bkz: bilemiyorum altan)
(bkz: bilemiyorum altan)
devamını gör...
bazı insanların sen ve siz kararsızlığı
hiç bir kararsızlığım yok bu konuda. kendimden yaşça ve kariyer olarak büyük olan herkese siz derim. yeni tanıştığım ve yakınlaşma ihtimalim olmayan herkese de siz derim. sen diyebildiklerim ya yakın aile çevresidir * ya da epeydir tanıdığım kimseler; arkadaşlarım; dostlarım; yakın görüştüklerim. genellikle "siz" diyerek ilişkiye başladığım kişiye "sen" diyerek devam etmek çok zor benim için.
sevmek bir ön koşul olmaktan çıkıyor sen demek için, insan sevdiği birine de sonuna kadar siz diyebiliyor.
sevmek bir ön koşul olmaktan çıkıyor sen demek için, insan sevdiği birine de sonuna kadar siz diyebiliyor.
devamını gör...
ukulele
öğrenmeye hevesli olduğum ama 1 senede bir arpa boyu yol katedemediğim müzik aleti. bir şeyler çalıyorum ama yeterince öğrenemedim gibi. tembel olduğum gerçeğini solak olmam bahanesiyle gizliyorum.
devamını gör...
kuvayi milliye destanı
vatanı kurtarmak için yapılan tüm fedakarlıkları, çekilen acıları, verilen mücadeleyi bölümler şeklinde destansı bir üslupla anlatan nazım'ın destanıdır.
canıyla, kanıyla, konuşmasıyla, kalemiyle...
her bölüm konuya uygun bir söyleyen tarafından zikredildiği için de müthiş bir eserdir.
tanışmamıza vesile olması açısından küçük bir bölüm de bırakıyorum şuraya.
dördüncü bap
nurettin eşfak'ın bir mektubu
ve
bir şiiri
kardeşim,
sana bu mektubu ankara'da kuyulu kahvede yazıyorum.
hep aynı anadolu havalarını çalıyor gramofon
kocaman bir boru çiçeğine benzeyen ağzıyla,
dışarda yağmur...
mektepten istifa ettim.
cepheye gidiyorum ihtiyat zabitliğiyle.
çocuklarımıza türkçe okutmak,
öğretmek, sevdirmek onlara
dünyanın en diri, en taze dillerinden birini,
kendi dillerini,
güzel şey,
büyük şey.
fakat bu dilin insanları için çakmak çalmak cehpede
daha büyük
daha güzel.
biliyorum :
iş bölümünden bahsedeceksin.
fakat, ankara'da çocuklara ders vermek,
bozkırda ateş hattına girmek
haksız ve hazin
bir iş bölümü.
öyle günlerde yaşıyoruz ki
ben bir iş yapabildim diyebilmek için :
hep alnının ortasında duyacaksın ölümü.
bak, tam sana bunları yazarken
asker geçiyor sokaktan ;
yağmurda harap postallarının meşinini ıslatarak
meclis'in önüne doğru iniyorlar,
istasyona gidecekler.
ve türkü söylerken, her nedense her zaman yaptığı gibi,
sesini incelterek marş okuyor genç türk köylüsü :
«ankara'nın taşına bak,
gözlerimin yaşına bak...»
yüzleri mühim, dalgın ve yorgun.
tıraşları uzamış biraz.
elleri büyük ve esmer.
elâ gözlüler, kara gözlüler, mavi gözlüler.
yine birdenbire yunus emre geldi aklıma.
başka türlü anlıyorum ben yunus'u :
bence onda bütün bir devir dile gelmiş türk köylüsü :
öte dünyaya dair değil,
bu dünyaya dair kaygılarıyla...
bir şiir yazdım,
garip bir şiir,
«türk köylüsü» diye.
bir tuhaf mı oluyor böyle günlerde şiir yazmak?
her ne hâl ise, hoşça kal, gözlerinden öperim.
kardeşin
nurettin eşfak
canıyla, kanıyla, konuşmasıyla, kalemiyle...
her bölüm konuya uygun bir söyleyen tarafından zikredildiği için de müthiş bir eserdir.
tanışmamıza vesile olması açısından küçük bir bölüm de bırakıyorum şuraya.
dördüncü bap
nurettin eşfak'ın bir mektubu
ve
bir şiiri
kardeşim,
sana bu mektubu ankara'da kuyulu kahvede yazıyorum.
hep aynı anadolu havalarını çalıyor gramofon
kocaman bir boru çiçeğine benzeyen ağzıyla,
dışarda yağmur...
mektepten istifa ettim.
cepheye gidiyorum ihtiyat zabitliğiyle.
çocuklarımıza türkçe okutmak,
öğretmek, sevdirmek onlara
dünyanın en diri, en taze dillerinden birini,
kendi dillerini,
güzel şey,
büyük şey.
fakat bu dilin insanları için çakmak çalmak cehpede
daha büyük
daha güzel.
biliyorum :
iş bölümünden bahsedeceksin.
fakat, ankara'da çocuklara ders vermek,
bozkırda ateş hattına girmek
haksız ve hazin
bir iş bölümü.
öyle günlerde yaşıyoruz ki
ben bir iş yapabildim diyebilmek için :
hep alnının ortasında duyacaksın ölümü.
bak, tam sana bunları yazarken
asker geçiyor sokaktan ;
yağmurda harap postallarının meşinini ıslatarak
meclis'in önüne doğru iniyorlar,
istasyona gidecekler.
ve türkü söylerken, her nedense her zaman yaptığı gibi,
sesini incelterek marş okuyor genç türk köylüsü :
«ankara'nın taşına bak,
gözlerimin yaşına bak...»
yüzleri mühim, dalgın ve yorgun.
tıraşları uzamış biraz.
elleri büyük ve esmer.
elâ gözlüler, kara gözlüler, mavi gözlüler.
yine birdenbire yunus emre geldi aklıma.
başka türlü anlıyorum ben yunus'u :
bence onda bütün bir devir dile gelmiş türk köylüsü :
öte dünyaya dair değil,
bu dünyaya dair kaygılarıyla...
bir şiir yazdım,
garip bir şiir,
«türk köylüsü» diye.
bir tuhaf mı oluyor böyle günlerde şiir yazmak?
her ne hâl ise, hoşça kal, gözlerinden öperim.
kardeşin
nurettin eşfak
devamını gör...
celal şengör
(bkz: argumentum ad verecundıam) 'ı yaşayan bir bilim insanı. açıklamak gerekirse:
bir otoriteye, otoritesi dışında kalan konularda başvurulması ve bu konularda iler sürdüğü görüşlerin doğru olarak kabul edilmesidir.
celal şengör tarzı bir konuşma : münih üniversitesinden kadim dostum ulrih ile telefonda konuşuyorduk. o esnada gözüm masamda duran çaya ilişti, çok açık olmuş. dur dedim ulrih, ben seni birazdan ararım. derhal mutfağa gidip yeni bir çay almak zorunda kaldım. islam'ın olduğu ülkeler asla gelişemez.
bir otoriteye, otoritesi dışında kalan konularda başvurulması ve bu konularda iler sürdüğü görüşlerin doğru olarak kabul edilmesidir.
celal şengör tarzı bir konuşma : münih üniversitesinden kadim dostum ulrih ile telefonda konuşuyorduk. o esnada gözüm masamda duran çaya ilişti, çok açık olmuş. dur dedim ulrih, ben seni birazdan ararım. derhal mutfağa gidip yeni bir çay almak zorunda kaldım. islam'ın olduğu ülkeler asla gelişemez.
devamını gör...
z kuşağının normal sözlük'e girişinin yasaklanması gerekliliği
ben 2002'liyim yani 18-19 yaşlarındayım. hayatımdaki tek gerçek amacım yaşayan hiçbir varlığa zarar vermemek. bunu yaparken zarar görmemeye de çalışıyorum ve bu tarz başlıklar bana duygusal anlamda ağır geliyor. bu başlığı açan, hak veren siz "abilerim, ablalarım"dan öğrenmeye çalışan, sizi dinlemeye gelen biriyim. ama dinlediğim şeylerin aşağılama olması üzücü. ne yazık ki bir nesil tamamen çöp olamayacağı gibi tamamen harika da olamaz. büyüyeceğimiz şartları, dönemi ve çevreyi biz seçmedik. bu kuşağın tamamının kişiliğinde oluşan bir problem görüyor ve bunu doğduğumuz döneme bağlıyorsanız bana da "e o dönemi de siz yaratmadınız mı"diye sormak düşer. ben bu genç yaşımda insanları etiketlememeye çalışmayı öğreniyorum ki bu çok zor çünkü etrafımdaki büyüklerim her şeyi etiketleyerek anlatmış, öğretmiş bana zamanında. şimdi ben emekliyorum ben yürüdüğümde, kostugumda umarım sizin etiketleriniz ayaklarınızı bağlayıp sizi düşürmez
;umarım bir an önce kurtulursunuz onlardan. sözlüğe giriş nedenim de kitap kazanabilmek malum pahalı çünkü sizin döndürdüğünüz ekonomi dolayısıyla ama aylık kitap yardımı yaparsanız çeker giderim siz de bana katlanmak zorunda kalmazsınız.
;umarım bir an önce kurtulursunuz onlardan. sözlüğe giriş nedenim de kitap kazanabilmek malum pahalı çünkü sizin döndürdüğünüz ekonomi dolayısıyla ama aylık kitap yardımı yaparsanız çeker giderim siz de bana katlanmak zorunda kalmazsınız.
devamını gör...
libidosu yüksek kadın
değeri bilinmesi gereken özel kadındır.
devamını gör...
uykusuzkahve
hayır ya sende mi bizi bırakıp gittin, aşkolsun...
sen gelmezsen o sıcacık cevapları, o güzel yardım kampanyalarını kim destekleyecek? sanki yıllardır arkadaşmışız gibi verdiğin cevapları çok özleyeceğim. bir an önce gelmeni istiyoruz. bekletme bizi.
sen gelmezsen o sıcacık cevapları, o güzel yardım kampanyalarını kim destekleyecek? sanki yıllardır arkadaşmışız gibi verdiğin cevapları çok özleyeceğim. bir an önce gelmeni istiyoruz. bekletme bizi.
devamını gör...
madalyalı yazarlar özelliğinin gelmesi
150 kelime ve üzerinde olması,
kitap- film kategorisi (kitap, dizi-film, müzik, bilgi) ve bilgi kategorisi içerisinde olması,
tamamen özgün olması.
150 kelime? 150 kelime mi 150 harf mi?
sözlükte 150 kelimelik tanım girilecek olsa, giren kişi eminim yüksek lisans yapıp tez falan hazırlar bunu yapacağı süre içerisinde...
devamını gör...
yıldız oluşumu
güneş de dahil olmak üzere tüm yıldızların, yavaş yavaş şekillenerek anakol yıldızı olana dek geçirdikleri süreç.
yıldızlar uzaydaki moleküler bulutlardan oluşur. modellemelere göre, sürecin hemen hemen şu şekilde olduğu tahmin ediliyor:
galaksilerin, spiral kollar gibi bazı bölgelerinde madde yoğunluğu yüksektir. bu bölgelerde bulunan ve morötesi ışınım yayan genç ve enerjik yıldızlar, ışınımları nedeniyle moleküler bulutlarda oyuklar açar. bu oyuklar, süratli şekilde iyonize hidrojen molekülleriyle dolar. bu durum bölgede şok dalgalarına neden olur çünkü iyonize hidrojenin oyuklara dolma hızı, ses hızından yüksektir. bölgede oluşan şok dalgası nedeniyle yine bölgedeki moleküler bulutlar sıkışır. bu sıkışmalar, az sonra bahsedeceğim olayları ve neticesinde de yıldız oluşumunu tetiklemiş olur.
bir moleküler bulut sıkışmaya başladığında, bulutun yapısı lokal olarak bozulur. dengenin bozulduğu bölgede, kütle çekimsel enerji artar. bu enerjinin yarısı, bulutu oluşturan gazı ısıtmak için harcanırken, diğer yarısı ışınım olarak harcanır. gazın ısınmasının sonucu ortamdaki yoğun bölgenin merkezindeki sıcaklık, hidrojeni nükleer füzyon ile helyuma dönüştürecek seviyeye kadar çıkabilir. bahsettiğimiz sıcaklık yaklaşık 10.000.000 kelvin civarında... böylece ortaya çıkan cisim bir yıldızdır. detayları aşağıda...
bu arada devasa bir moleküler buluttan bahsediyoruz. bu bulut tamamen çöküp bir tek yıldız oluşturmaz. bulutun her bölgesinde yer yer farklı yoğunlaşmalar ve çökmeler gerçekleşir ki bunda ufalanma süreci denir.
***
başta elimizde çökmeye başlayacak kadar yoğun bir kütle vardı ki bunun adı jeans kütlesidir. çökme sırasında ışınıma dönüşmüş olan kütle çekimsel enerjinin bir kısmı buluttan kaçarak uzaya dağılır çünkü ortam transparan denecek halde, ince bir tabaka gibidir. bu arada sıcaklık artmaktadır. bir süre sonra yoğunluk gittikçe arttığından, transparanlık yalan olur ve ışınım buluttan kaçamamaya başlar. ortam hemen hemen bir hidrostatik dengeye ulaşmıştır. bu henüz yıldız olamamış ama yıldıza çok benzeyen "şey"e ön yıldız ya da protostar adı verilir.
kütle çekimsel etkinin arttığı bu evrede, bulutun çöken kısmının hemen dış bölgesinde bulunan maddeler ön yıldızın üzerine düşmeye devam etmektedir. merkezi bölgeye, yani artık çekirdek diyebileceğimiz bölgeye düşen bu maddeler, şok dalgalarına neden olur ve enerji kaybeder. kaybolan bu enerji ısı enerjisine dönüşür ve ön yıldızın sıcaklığıyla ışınımı artar. sıcaklık biraz daha yükseldiğinden, bulutu oluşturan gaz ve toz içindeki toz partikülleri buharlaşır.
yeterince detaya girdim. buradaki ufak tefek diğer detaylara girmeden şunu söyleyebilirim ki, merkezde artık döteryumu nükleer olarak yakacak sıcaklık koşulları sağlanmıştır. merkeze doğru kütle çekimsel çökme bir miktar yavaşlar. bulut tekrar transparan hale gelir. bu evreye "anakol öncesi evrim" adı verilir.
bu kısımdan sonraki detaylar gerçekten kafa karıştırıcı cinsten. özetle şunu söyleyebilirim; kütle çekimsel çökme, yukarıda dediğim şekilde yavaşlamış olsa da tamamen durmaz. bu nedenle oluşmakta olan cismin merkezine doğru sürekli olarak bir madde yığılması vardır. bu da yoğunluk ve dolayısıyla sıcaklık artışı anlamına gelir. bu artışın son aşaması da ön yıldız çekirdeğinin artık hidrojeni helyuma dönüştürecek sıcaklığa ulaşmasıdır. zaten bunu yapmaya başlamış olan bir cisim artık bir yıldızdır ve geldiği bu evreye de anakol evresi adı verilir.
yıldızlar uzaydaki moleküler bulutlardan oluşur. modellemelere göre, sürecin hemen hemen şu şekilde olduğu tahmin ediliyor:
galaksilerin, spiral kollar gibi bazı bölgelerinde madde yoğunluğu yüksektir. bu bölgelerde bulunan ve morötesi ışınım yayan genç ve enerjik yıldızlar, ışınımları nedeniyle moleküler bulutlarda oyuklar açar. bu oyuklar, süratli şekilde iyonize hidrojen molekülleriyle dolar. bu durum bölgede şok dalgalarına neden olur çünkü iyonize hidrojenin oyuklara dolma hızı, ses hızından yüksektir. bölgede oluşan şok dalgası nedeniyle yine bölgedeki moleküler bulutlar sıkışır. bu sıkışmalar, az sonra bahsedeceğim olayları ve neticesinde de yıldız oluşumunu tetiklemiş olur.
bir moleküler bulut sıkışmaya başladığında, bulutun yapısı lokal olarak bozulur. dengenin bozulduğu bölgede, kütle çekimsel enerji artar. bu enerjinin yarısı, bulutu oluşturan gazı ısıtmak için harcanırken, diğer yarısı ışınım olarak harcanır. gazın ısınmasının sonucu ortamdaki yoğun bölgenin merkezindeki sıcaklık, hidrojeni nükleer füzyon ile helyuma dönüştürecek seviyeye kadar çıkabilir. bahsettiğimiz sıcaklık yaklaşık 10.000.000 kelvin civarında... böylece ortaya çıkan cisim bir yıldızdır. detayları aşağıda...
bu arada devasa bir moleküler buluttan bahsediyoruz. bu bulut tamamen çöküp bir tek yıldız oluşturmaz. bulutun her bölgesinde yer yer farklı yoğunlaşmalar ve çökmeler gerçekleşir ki bunda ufalanma süreci denir.
***
başta elimizde çökmeye başlayacak kadar yoğun bir kütle vardı ki bunun adı jeans kütlesidir. çökme sırasında ışınıma dönüşmüş olan kütle çekimsel enerjinin bir kısmı buluttan kaçarak uzaya dağılır çünkü ortam transparan denecek halde, ince bir tabaka gibidir. bu arada sıcaklık artmaktadır. bir süre sonra yoğunluk gittikçe arttığından, transparanlık yalan olur ve ışınım buluttan kaçamamaya başlar. ortam hemen hemen bir hidrostatik dengeye ulaşmıştır. bu henüz yıldız olamamış ama yıldıza çok benzeyen "şey"e ön yıldız ya da protostar adı verilir.
kütle çekimsel etkinin arttığı bu evrede, bulutun çöken kısmının hemen dış bölgesinde bulunan maddeler ön yıldızın üzerine düşmeye devam etmektedir. merkezi bölgeye, yani artık çekirdek diyebileceğimiz bölgeye düşen bu maddeler, şok dalgalarına neden olur ve enerji kaybeder. kaybolan bu enerji ısı enerjisine dönüşür ve ön yıldızın sıcaklığıyla ışınımı artar. sıcaklık biraz daha yükseldiğinden, bulutu oluşturan gaz ve toz içindeki toz partikülleri buharlaşır.
yeterince detaya girdim. buradaki ufak tefek diğer detaylara girmeden şunu söyleyebilirim ki, merkezde artık döteryumu nükleer olarak yakacak sıcaklık koşulları sağlanmıştır. merkeze doğru kütle çekimsel çökme bir miktar yavaşlar. bulut tekrar transparan hale gelir. bu evreye "anakol öncesi evrim" adı verilir.
bu kısımdan sonraki detaylar gerçekten kafa karıştırıcı cinsten. özetle şunu söyleyebilirim; kütle çekimsel çökme, yukarıda dediğim şekilde yavaşlamış olsa da tamamen durmaz. bu nedenle oluşmakta olan cismin merkezine doğru sürekli olarak bir madde yığılması vardır. bu da yoğunluk ve dolayısıyla sıcaklık artışı anlamına gelir. bu artışın son aşaması da ön yıldız çekirdeğinin artık hidrojeni helyuma dönüştürecek sıcaklığa ulaşmasıdır. zaten bunu yapmaya başlamış olan bir cisim artık bir yıldızdır ve geldiği bu evreye de anakol evresi adı verilir.
devamını gör...
boğaziçi’nde aşağı bak yalanı
öğrenciler, hakları olanı almak için prostesto yaptılar ve evleri basılmadı mı bu öğrencilerin? basıldı. keyfi olarak gözaltına alınmadılar mı? alındılar.
ayrıca sorun ne dediği değil ki kullandığı üslup. polis diye yolunda yürüyen öğrenciyi itip kakması iyi bir şey mi? siz de gelip bu polisleri savunuyorsunuz.
ayrıca sorun ne dediği değil ki kullandığı üslup. polis diye yolunda yürüyen öğrenciyi itip kakması iyi bir şey mi? siz de gelip bu polisleri savunuyorsunuz.
devamını gör...
bir ilişkide aşktan daha önemli olan şeyler
saygı saygı saygı. saygının olmadığı yerde sevgi barınamaz. iki insan kavga da etse, küsüp barışsa da birbirine olan saygısını asla yitirmemeli.
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
shakespeare,'king lear', 'macbeth' ve 'antony and cleopatra'yı 1605-1606 yılları arasındaki karantina döneminde yazmış.
(bkz: karantina işe yaramış yani)
(bkz: karantina işe yaramış yani)
devamını gör...
ankara'ya aşık olmak
bir kamçılı orkestra şefi ukdesidir.
bu aşkı deniz kenarı şehirlerden gelen insanların geneli anlayamaz. bu aşkı çocukluğunu, gençliğini, ilk sevgilisini, mutluluklarını, hüzünlerini şehrin baktığı yerlerinde gören insanlar anlar.
sizin o denizi, yeşili olan şehirlerinizi herkes sever. oraları sevmek kolaydır. ankara’yı sevmek ise yürek ister, bu bozkırda bile güzellik görecek derin bir ruh ister.
edit: sen tunalı hilmi ile kennedy’nin kesişiminden dikilip caddeyi yokuş aşağı izlerken asfalttan ve binalarla dolu bir cadde görürsün. ben o caddede ilk elini tuttuğum kızı, konser için ilk gittiğim mekanı, liseliyken yılbaşı gecesi komi olarak ekstra çalıştığım mekanı, oturup ağladığım köşeyi görürüm.
bu aşkı deniz kenarı şehirlerden gelen insanların geneli anlayamaz. bu aşkı çocukluğunu, gençliğini, ilk sevgilisini, mutluluklarını, hüzünlerini şehrin baktığı yerlerinde gören insanlar anlar.
sizin o denizi, yeşili olan şehirlerinizi herkes sever. oraları sevmek kolaydır. ankara’yı sevmek ise yürek ister, bu bozkırda bile güzellik görecek derin bir ruh ister.
edit: sen tunalı hilmi ile kennedy’nin kesişiminden dikilip caddeyi yokuş aşağı izlerken asfalttan ve binalarla dolu bir cadde görürsün. ben o caddede ilk elini tuttuğum kızı, konser için ilk gittiğim mekanı, liseliyken yılbaşı gecesi komi olarak ekstra çalıştığım mekanı, oturup ağladığım köşeyi görürüm.
devamını gör...
meteor
meteor, göktaşı ya da meteoritler; uzaydan dünya atmosferine giren, kimi zaman düşen kimi zaman da düşmeden atmosferde parçalanıp küçülerek, atmosferdeki sürtünmeden kaynaklı yok olan gök cisimleridir. dünyamızın atmosferine her yıl sayıları binleri ve hatta on binleri aşan meteorlar girer. ancak bunların çok büyük kısmı atmosferde yok olur. sürtünme, basınç farkı ve farklı kimyasal etkileşimlerden bir şekilde kurtulup dünyamızın üzerine düşen gök taşlarının sayısı her bir yıl için en fazla 500'ü aşmamaktadır.
meteorlar dünyamızın atmosferine genelde 10-75 km/s hızla girer ancak üstte belirttiğim gibi atmosfere girdikten sonra yer çekiminin de etkisiyle çok büyük kısmı yok olur. devasa büyüklükte gök taşları bulunur ve bunlar atmosferde gözlemlenebilecek kadar büyüktürler. yeryüzünden izlenebilen her sene gerçekleşen meteor yağmurları bulunmaktadır. gerçekleşen bu meteor yağmurları içerisinde en çok bilineni ise perseid yağmurlarıdır.
meteorlar düşerken farklı renkler oluşturur. her meteorun arkasındaki iz kendi iç yapısına ve kimyasal özelliğine göre değişir. gökkuşağı renklerinde ışık yayan meteorlar da dahil olmak üzere, her bir meteor kayması, gök bilimciler ve gökyüzü ile ilgilenen şahıslar için muhteşem bir şölen sunmakta.
accuweather meteorolog dave samuhel,
"meteorların ürettiği ışığın rengi, kimyasal bileşimlerine bağlıdır."
demekte. ayrıca yine aynı bilim insanı
"meteorlardaki farklı kimyasallar, dünya atmosferine girerken yanarken farklı renkler üretir"
şeklinde bir sözü de bulunmaktadır bu konuda.
örneklendirecek olursak, esasında kalsiyum oluşumlu gök taşları mor renk veya menekşe rengi bırakarak kayarken, magnezyumdan oluşan meteorlar ise yeşil renk veyahut deniz mavisi renginde iz bırakarak kayar. meteorun kaydığı esnada ortaya çıkardığı rengi etkileyen tek faktör tabii ki de meteorun maddesinin ne olduğu da değildir. dünya atmosferine giriş hızı da gök taşının arkasında bıraktığı izin rengini değiştirebilir veya etkileyebilir.
amerikan meteoroloji derneği (ams)'e göre, gök taşının atmosferdeki hızı ne kadar yüksekse o kadar parlak ışık görünebilmektedir. amerikan meteoroloji derneği,
"daha az ışık saçan cisimlerin içerisinde, hızı yavaş olan meteorların kırmızı veya turuncu, hızı yüksek olan meteorların ise daha çok mavi renk yaydığı bildiriliyor"
şeklinde açıklama yaptı.
ayrıca yine meteorolog dave samuhel, senenin en güzel göktaşı yağışlarından biri olan geminid göktaşı yağışı'nın yoğun renkli göktaşları görmeye elverişli olduğu bilinen bir meteor yağmuru olduğunu belirtiyor. geminid yağmurları ise aralık ayı ortalarında en çok belirginleştiği döneme gelmiş olacak. geminid göktaşı yağmurları'nın en çok görülen renkleri ise sarı renk, turuncu renk ve nadir de olsa bazen yeşil renktir.
her yılın ağustos aylarından görülen başka bir meteor yağışı ise perseid göktaşı yağışı olarak adlandırılmıştır. bu meteor yağmuru'nda ise canlı renkleri daha çok görünen, kayan yıldızların görünmesi söz konusudur.

kaynakça:
1 - tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%...
2 - www.instagram.com/1uzay.yol...
meteorlar dünyamızın atmosferine genelde 10-75 km/s hızla girer ancak üstte belirttiğim gibi atmosfere girdikten sonra yer çekiminin de etkisiyle çok büyük kısmı yok olur. devasa büyüklükte gök taşları bulunur ve bunlar atmosferde gözlemlenebilecek kadar büyüktürler. yeryüzünden izlenebilen her sene gerçekleşen meteor yağmurları bulunmaktadır. gerçekleşen bu meteor yağmurları içerisinde en çok bilineni ise perseid yağmurlarıdır.
meteorlar düşerken farklı renkler oluşturur. her meteorun arkasındaki iz kendi iç yapısına ve kimyasal özelliğine göre değişir. gökkuşağı renklerinde ışık yayan meteorlar da dahil olmak üzere, her bir meteor kayması, gök bilimciler ve gökyüzü ile ilgilenen şahıslar için muhteşem bir şölen sunmakta.
accuweather meteorolog dave samuhel,
"meteorların ürettiği ışığın rengi, kimyasal bileşimlerine bağlıdır."
"meteorlardaki farklı kimyasallar, dünya atmosferine girerken yanarken farklı renkler üretir"
örneklendirecek olursak, esasında kalsiyum oluşumlu gök taşları mor renk veya menekşe rengi bırakarak kayarken, magnezyumdan oluşan meteorlar ise yeşil renk veyahut deniz mavisi renginde iz bırakarak kayar. meteorun kaydığı esnada ortaya çıkardığı rengi etkileyen tek faktör tabii ki de meteorun maddesinin ne olduğu da değildir. dünya atmosferine giriş hızı da gök taşının arkasında bıraktığı izin rengini değiştirebilir veya etkileyebilir.
amerikan meteoroloji derneği (ams)'e göre, gök taşının atmosferdeki hızı ne kadar yüksekse o kadar parlak ışık görünebilmektedir. amerikan meteoroloji derneği,
"daha az ışık saçan cisimlerin içerisinde, hızı yavaş olan meteorların kırmızı veya turuncu, hızı yüksek olan meteorların ise daha çok mavi renk yaydığı bildiriliyor"
ayrıca yine meteorolog dave samuhel, senenin en güzel göktaşı yağışlarından biri olan geminid göktaşı yağışı'nın yoğun renkli göktaşları görmeye elverişli olduğu bilinen bir meteor yağmuru olduğunu belirtiyor. geminid yağmurları ise aralık ayı ortalarında en çok belirginleştiği döneme gelmiş olacak. geminid göktaşı yağmurları'nın en çok görülen renkleri ise sarı renk, turuncu renk ve nadir de olsa bazen yeşil renktir.
her yılın ağustos aylarından görülen başka bir meteor yağışı ise perseid göktaşı yağışı olarak adlandırılmıştır. bu meteor yağmuru'nda ise canlı renkleri daha çok görünen, kayan yıldızların görünmesi söz konusudur.

kaynakça:
1 - tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%...
2 - www.instagram.com/1uzay.yol...
devamını gör...
yansıtma
'kişi kendinden bilir işi' sözünün tanımı.
yansıtmada, kişi kendinde var olan bir durumu başkasına aktarır. mesela ahlak yoksunu birinin başkasını ahlaksızlıkla suçlaması gibi.
yansıtmada, kişi kendinde var olan bir durumu başkasına aktarır. mesela ahlak yoksunu birinin başkasını ahlaksızlıkla suçlaması gibi.
devamını gör...
yargılanırım korkusuyla başlık açamamak
yılbaşında açtığım başlık sonrası yargılanmam sürüyor.17 mayıs'ta duruşmam var.10 yıl isteniyor ama iyi halden yarı yarıya düşer umarım.
sevgili yoldaş'ın ifadesi çok önemli.beni ancak sen kurtarabilirsin değerli kurucumuz.
sevgili yoldaş'ın ifadesi çok önemli.beni ancak sen kurtarabilirsin değerli kurucumuz.
devamını gör...
alla beni pulla beni
bu şarkıdaki kadın vokal, deniz tüney aliefendioğlu'dur. bu bilgiyle naparsanız yapın.
devamını gör...