sözlükte sevilmenin verdiği büyük sorumluluk
insanın sevdiği insanlara karşı hissettiği sorumluluğa benzeyen sorumluluk ya da sorumsuzluk olabilir.
arkadaşlarım mesela, ben onlara karşı nasıl bir sorumluluğa sahip olabilirim ki?
onlar beni mutlu görmek ister, ben onları mutlu görmek isterim.
ailem için de aynı şey geçerli.
onları terk edememek mi?
sözlüğü terk etmemek mi?
misyonunu değiştirmemek mi?
bilemedim ya.
bana güvenenler var mı?
ne kadar güven mesela?
kredi alırken kefil edecek kadar mı?
abartmayın bence.
canım istediği kadar burdayım.
mutlu etmek gibi bir misyonum yok, yanlış anlamayın.
kendimi mutsuz etmemek gibi bir misyonum var, işine gelen, işine geldiği kadarını alsın.
buda sorumluluk olabilir mi, istiyorsanız olsun.
hadi bu bende.
arkadaşlarım mesela, ben onlara karşı nasıl bir sorumluluğa sahip olabilirim ki?
onlar beni mutlu görmek ister, ben onları mutlu görmek isterim.
ailem için de aynı şey geçerli.
onları terk edememek mi?
sözlüğü terk etmemek mi?
misyonunu değiştirmemek mi?
bilemedim ya.
bana güvenenler var mı?
ne kadar güven mesela?
kredi alırken kefil edecek kadar mı?
abartmayın bence.
canım istediği kadar burdayım.
mutlu etmek gibi bir misyonum yok, yanlış anlamayın.
kendimi mutsuz etmemek gibi bir misyonum var, işine gelen, işine geldiği kadarını alsın.
buda sorumluluk olabilir mi, istiyorsanız olsun.
hadi bu bende.
devamını gör...
adolf hitler
1889 yılında braunau am ınn – yukarı avusturya'sında doğmuş, işgal altında bulunan berlin’de, sevgilisi eva braun ile yer altı sığınağında yenilgiyi kabul edemediği için 30 nisan 1945 günü intihar etmiş almanya lideridir.
bir dönem bulduğum tüm hitler belgesellerini izlemiştim. bana en ilginç gelen tarafı inatla ressam olmaya çalışması ve 2000'i aşkın tablosu olması. 2 kere güzel sanatlara başvurmuş ilkinde güzel bir dille ikincisinde sizden ressam olmaz tarzında yorumlar almış.
hayatı boyunca yahudilerin kendilerini kayırdıklarını düşünmüş. ilk başlarda bu bir nefretle değil sadece düşünce olarak başlamış. yahudilerin sanatta, kültürde hep önde olması hatta ona göre çok fazla abartılması ve abartanların yine yahudiler olması ondan kıskançlık hissi yaratmış. yani basit bir kıskançlık olarak değerlendirmek tabi komik çünkü işin sonu tüm yahudileri ortadan kaldırmaya çalışmaya kadar gitmiş.
sanırım ressam olamayışının payı da var bu işin içinde. artık nasıl bir komplekse adam takıntılı bir psikopat gibi önüne geleni yok etmeye çalışmış. hoş gibisi fazla.
bir ara ciddi ciddi gece gündüz hitler belgesellerine ve hitler almanya'sının filmlerine sarmıştım.
ölmüş olma fikri (yani tabi şuan ölmüştür haha.) bana pek inandırıcı gelmemişti. tabi bu benim kafamdaki büyük oyunu görme çabası da olabilir emin değilim. ama böyle bir adam bence b planı yapmıştır. ve bu şekilde ölmemiştir.
güç zehirlenmesi yaşayan bir adam kendileri. kontrolsüz güç güç değildir sloganı kulaklarımda çınlanır gerçi adı aklıma geldiğinde. saldırgan bir politika izlemesi iyi bir lider olmadığını da kanıtlar mahiyette.
diktatör mü desek ruh hastası mı emin olamıyorum? bana bazen bir maşa gibi bile geliyor. yani aynı büyük oyun görme çabası sanırım hah. sanki amaç çok başka bir şeydi ama buna evrildi gibi. malesef bunların gerçek yüzünü hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.
adamda bir çok kişilik bozukluğu var. psikoloji dersleri için biçilmiş kaftan. aslında adolf'u tek örnek gösterebiliriz bir çok konuda.
bu adamın peşinden gidenlerde olmuş. ne garip. biz insanlar ne kadar değişiğiz gerçekten. korku evresi değil bu o evreye gelene kadar yaşananlar önemli. hoş bunu anlamak çok zor değil o korkuyu o güce tapmayı güç için güce yakın olmak için kırk takla atmayı bizde tecrübe etmiş olabiliriz. nereden olacağız benim de dediğim laf şimdi. ömrümüzde diktatör mü gördük. hiç.
bir dönem bulduğum tüm hitler belgesellerini izlemiştim. bana en ilginç gelen tarafı inatla ressam olmaya çalışması ve 2000'i aşkın tablosu olması. 2 kere güzel sanatlara başvurmuş ilkinde güzel bir dille ikincisinde sizden ressam olmaz tarzında yorumlar almış.
hayatı boyunca yahudilerin kendilerini kayırdıklarını düşünmüş. ilk başlarda bu bir nefretle değil sadece düşünce olarak başlamış. yahudilerin sanatta, kültürde hep önde olması hatta ona göre çok fazla abartılması ve abartanların yine yahudiler olması ondan kıskançlık hissi yaratmış. yani basit bir kıskançlık olarak değerlendirmek tabi komik çünkü işin sonu tüm yahudileri ortadan kaldırmaya çalışmaya kadar gitmiş.
sanırım ressam olamayışının payı da var bu işin içinde. artık nasıl bir komplekse adam takıntılı bir psikopat gibi önüne geleni yok etmeye çalışmış. hoş gibisi fazla.
bir ara ciddi ciddi gece gündüz hitler belgesellerine ve hitler almanya'sının filmlerine sarmıştım.
ölmüş olma fikri (yani tabi şuan ölmüştür haha.) bana pek inandırıcı gelmemişti. tabi bu benim kafamdaki büyük oyunu görme çabası da olabilir emin değilim. ama böyle bir adam bence b planı yapmıştır. ve bu şekilde ölmemiştir.
güç zehirlenmesi yaşayan bir adam kendileri. kontrolsüz güç güç değildir sloganı kulaklarımda çınlanır gerçi adı aklıma geldiğinde. saldırgan bir politika izlemesi iyi bir lider olmadığını da kanıtlar mahiyette.
diktatör mü desek ruh hastası mı emin olamıyorum? bana bazen bir maşa gibi bile geliyor. yani aynı büyük oyun görme çabası sanırım hah. sanki amaç çok başka bir şeydi ama buna evrildi gibi. malesef bunların gerçek yüzünü hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.
adamda bir çok kişilik bozukluğu var. psikoloji dersleri için biçilmiş kaftan. aslında adolf'u tek örnek gösterebiliriz bir çok konuda.
bu adamın peşinden gidenlerde olmuş. ne garip. biz insanlar ne kadar değişiğiz gerçekten. korku evresi değil bu o evreye gelene kadar yaşananlar önemli. hoş bunu anlamak çok zor değil o korkuyu o güce tapmayı güç için güce yakın olmak için kırk takla atmayı bizde tecrübe etmiş olabiliriz. nereden olacağız benim de dediğim laf şimdi. ömrümüzde diktatör mü gördük. hiç.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
bir elimde boya fırçası, bir elimde bez geziyorum ama fonda da doksanlar pop, mis değil mi güzel? *
devamını gör...
sevgili dayım
1977 yapımı zeki ökten filmidir. filmin senaristi türk sinemasında en beğendiğim, en büyük hayranlığı beslediğim ve en saygı duyduğum oyunculardan biri olan süleyman turan’a aittir ve süleyman turan filmde ayyaş hırsız rıza’yı canlandırmaktadır.

filmin başrollerinde ise tarık akan ve hale soygazi oynamaktadır, çocuk oyuncu murat erton’u bu filmde çok beğenmiş olmama rağmen daha sonra hiçbir filmde izlediğimi hatırlamıyorum.
filmin konusu ailede herkesin çok sevdiği ama bir türlü haytalıktan vaz geçmeyen tarık’ın bir şekilde hırsız rıza ile yolunun kesişmesi ile işlerin sarpa sarması hakkındadır.
tarık ile yeğeni murat arasındaki derin ilişki ise filme ismini veren olaydır. birbirleri ile özel selamlaşmaları ıslıkla avaramu çalmak olan ikilinin arasındaki sevgi izlenmeye değerdir.
filmdeki elbette ki benim beklediğim sahneler süleyman turan sahneleri idi ama tarık ve murat arasında neden bu kadar büyük bir sevgi olduğunu gösteren sahneler de hala beni çok etkiler.
özellikle de çuval müdürü mevzusu ile başlayıp devam eden bölümlerde hem üzüldüğüm hem çok güldüğüm anlar olmuştur.
uzatmayalım o zaman. yeşilçam’ın bize sunduğu seyirlik eserlerden biridir efendim. iyi seyirler.

filmin başrollerinde ise tarık akan ve hale soygazi oynamaktadır, çocuk oyuncu murat erton’u bu filmde çok beğenmiş olmama rağmen daha sonra hiçbir filmde izlediğimi hatırlamıyorum.
filmin konusu ailede herkesin çok sevdiği ama bir türlü haytalıktan vaz geçmeyen tarık’ın bir şekilde hırsız rıza ile yolunun kesişmesi ile işlerin sarpa sarması hakkındadır.
tarık ile yeğeni murat arasındaki derin ilişki ise filme ismini veren olaydır. birbirleri ile özel selamlaşmaları ıslıkla avaramu çalmak olan ikilinin arasındaki sevgi izlenmeye değerdir.
filmdeki elbette ki benim beklediğim sahneler süleyman turan sahneleri idi ama tarık ve murat arasında neden bu kadar büyük bir sevgi olduğunu gösteren sahneler de hala beni çok etkiler.
özellikle de çuval müdürü mevzusu ile başlayıp devam eden bölümlerde hem üzüldüğüm hem çok güldüğüm anlar olmuştur.
uzatmayalım o zaman. yeşilçam’ın bize sunduğu seyirlik eserlerden biridir efendim. iyi seyirler.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük…
ama öyle, önceki akşam, meydan larousse ansiklopedisi gibi kocaman ve bol sıfırlı fiyat etiketleriyle dolu bir menüye sahip; tüm ihtişamı, dizaynı ve şaşasıyla sosyetenin uğrak yeri olmuş, ismiyle müsemma bir fransız lokantasında, fransız usulü hazırlanıp, önünüze nişan tepsisi gibi kocaman bir tabağın ortasına “bunu saran şef kör oldu” dedirtecek özenle sarılarak getirilmiş, olsa olsa en fazla bir çatallık canı olan, kremalandırılmış italyan makarnasına yarım maaş ödemişsiniz de; “ulan dün akşam ben silkelendim mi yoksa?” gibi bir keriz aydınlanması ile uyanmışsınız gibi bir günaydın değil elbet…
sanki, yerli yapım film ve dizilerde, ailesinin o elit, zengin ve üstenci bakışlarından nefret eden genç hanım kızımızın, tam da ebeveynlerinin üstten baktığı, toplumun o zümresinin içinden bıçkın bir delikanlıya aşık olmasıyla başlayan klişelerle dolu olaylar silsilesinin, delikanlımızın hanım kızımızı alıp getirdiği o müdavimi olduğu bir sokak yemekçisinde (seyyar kebapçı, köfteci, kokoreççi vb.) devam etmesi üzerine delikanlımız; ‘buranın en güzeli şudur’ dediği ve sabit menüsünden seçtiği o lezzeti hanım kızımıza tattırmış da; “bigini kidir yidiğim in gizil şiy bi ilibilir (bugüne kadar yediğim en güzel şey bu olabilir) “ dedirtmiş gibi lezzetli bir günaydın…
boeuf bourguignon(sığır burginyon)’lu bir günaydın değil; “ustam soğanı bol koy”lu bir günaydın…
michelin yıldızlı değil, isotlu, sarımsaklı, sirkeli bir günaydın…
ama öyle, önceki akşam, meydan larousse ansiklopedisi gibi kocaman ve bol sıfırlı fiyat etiketleriyle dolu bir menüye sahip; tüm ihtişamı, dizaynı ve şaşasıyla sosyetenin uğrak yeri olmuş, ismiyle müsemma bir fransız lokantasında, fransız usulü hazırlanıp, önünüze nişan tepsisi gibi kocaman bir tabağın ortasına “bunu saran şef kör oldu” dedirtecek özenle sarılarak getirilmiş, olsa olsa en fazla bir çatallık canı olan, kremalandırılmış italyan makarnasına yarım maaş ödemişsiniz de; “ulan dün akşam ben silkelendim mi yoksa?” gibi bir keriz aydınlanması ile uyanmışsınız gibi bir günaydın değil elbet…
sanki, yerli yapım film ve dizilerde, ailesinin o elit, zengin ve üstenci bakışlarından nefret eden genç hanım kızımızın, tam da ebeveynlerinin üstten baktığı, toplumun o zümresinin içinden bıçkın bir delikanlıya aşık olmasıyla başlayan klişelerle dolu olaylar silsilesinin, delikanlımızın hanım kızımızı alıp getirdiği o müdavimi olduğu bir sokak yemekçisinde (seyyar kebapçı, köfteci, kokoreççi vb.) devam etmesi üzerine delikanlımız; ‘buranın en güzeli şudur’ dediği ve sabit menüsünden seçtiği o lezzeti hanım kızımıza tattırmış da; “bigini kidir yidiğim in gizil şiy bi ilibilir (bugüne kadar yediğim en güzel şey bu olabilir) “ dedirtmiş gibi lezzetli bir günaydın…
boeuf bourguignon(sığır burginyon)’lu bir günaydın değil; “ustam soğanı bol koy”lu bir günaydın…
michelin yıldızlı değil, isotlu, sarımsaklı, sirkeli bir günaydın…
devamını gör...
herkesin sevdiği sizin sevmediğiniz şey
eksileme butonu olsa en çok kullanacağım başlıktır. öyle şeyler yazmış ki kıymetli yazarlarımız inanamıyorum. lahmacun diyen var ya :(
devamını gör...
teletubbies
çocuklar için yapılmış bir televizyon dizisidir.
dünya genelinde geniş bir izleyici kitlesine sahip olmuş animasyona benzer birçok kavramın olduğu çizgi filmdir.
dünya genelinde geniş bir izleyici kitlesine sahip olmuş animasyona benzer birçok kavramın olduğu çizgi filmdir.
devamını gör...
eksi oy olmasının karma puanı düşürme ihtimali
çoluğunun çocuğunun rızkı olan karma puanını bir gecede sözlükte bitirecek olan sözlük yazarları için pek iyi olmayacak senaryo.
devamını gör...
18 şubat 2021 perseverance'ın mars'a inişi
yaklaşık 2 saat sonra gerçekleşecek.
perseverance, bir rover. yani 2018 kasım'ında gönderilen* insight gibi indiği yerde kurulup kalmayacak; mesela öncülü curiosity ya da opportunity gibi, mars yüzeyinde olabildiğince gezecek ve veri toplamaya çalışacak.
peki, alametifarikası nedir bu inişin ve aracın? konunun uzmanı değilim ama bildiğim kadarıyla ve özetle:
- nasa bu ve benzeri görevlerin iniş aşamalarını, "7 dakikalık korku filmi" ya da "korku dolu 7 dakika" gibi ifadelerle betimliyor. çünkü gerçekten çok riskli iş. hatta biri şöyle bir örnek vermişti zamanında: "istanbul'dan atılan bir basketbol topunu new york'taki bir potaya sokmaya çalışmak gibi." [ayrıca bkz: 7 dakikalık dehşet]
- "neden bu kadar zor olsun ki? aksilik çıkarsa neden müdahale etmiyorlar?" diyenler için: mars'la dünya arasındaki iletişimde tek taraflı 11 dakikalık bir gecikme var.* yani olan bitenden tam 11 dakika sonra haberimiz oluyor. olası bir soruna dünya'dan milisaniyeler içerisinde müdahale edecek olsaydık bile, toplamda 22 dakika sonra mars'a ulaşmış olurdu.
- ama olur da her şey yolunda giderse (keyifli kısım başlıyor), önceki uzay görevlerinde pek de rastlamadığımız üzere, bu sefer iniş anının görüntülerini de izleyebileceğiz. birkaç gün içinde nasa tarafından yayınlanacaklar.
- ineceği yer olan jezero krateri, mars'taki geçmiş olası canlılığın biyolojik kalıntılarına rastlama ihtimalimizin oldukça yüksek olduğu bir bölge. neden? çünkü bilim insanlarının tahminlerine göre burada çok çok önceden su varmış, hatta burası basbayağı gölmüş. nasa'nın bugün yaptığı salda gölü paylaşımları da, bölgeye çok benzediği için örnek olarak verildi işte.
- perseverance'ın bir de helikopteri var: ingenuity. eğer başarılı olur da uçurulabilirse, insanoğlu ilk defa dünya dışında kontrollü uçuş yapabilmiş olacak. mars'ın atmosferinin yapısı sebebiyle çok zor bir deneme ama dünya'da yapılan testlerde gayet de başarılı olmuştu. herhalde mars'ta da uçacaktır.
son olarak, perseverance başlığında galapagoslu iguana'nın da paylaştığı, inişin nasıl gerçekleşeceğine dair bir animasyon:
perseverance, bir rover. yani 2018 kasım'ında gönderilen* insight gibi indiği yerde kurulup kalmayacak; mesela öncülü curiosity ya da opportunity gibi, mars yüzeyinde olabildiğince gezecek ve veri toplamaya çalışacak.
peki, alametifarikası nedir bu inişin ve aracın? konunun uzmanı değilim ama bildiğim kadarıyla ve özetle:
- nasa bu ve benzeri görevlerin iniş aşamalarını, "7 dakikalık korku filmi" ya da "korku dolu 7 dakika" gibi ifadelerle betimliyor. çünkü gerçekten çok riskli iş. hatta biri şöyle bir örnek vermişti zamanında: "istanbul'dan atılan bir basketbol topunu new york'taki bir potaya sokmaya çalışmak gibi." [ayrıca bkz: 7 dakikalık dehşet]
- "neden bu kadar zor olsun ki? aksilik çıkarsa neden müdahale etmiyorlar?" diyenler için: mars'la dünya arasındaki iletişimde tek taraflı 11 dakikalık bir gecikme var.* yani olan bitenden tam 11 dakika sonra haberimiz oluyor. olası bir soruna dünya'dan milisaniyeler içerisinde müdahale edecek olsaydık bile, toplamda 22 dakika sonra mars'a ulaşmış olurdu.
- ama olur da her şey yolunda giderse (keyifli kısım başlıyor), önceki uzay görevlerinde pek de rastlamadığımız üzere, bu sefer iniş anının görüntülerini de izleyebileceğiz. birkaç gün içinde nasa tarafından yayınlanacaklar.
- ineceği yer olan jezero krateri, mars'taki geçmiş olası canlılığın biyolojik kalıntılarına rastlama ihtimalimizin oldukça yüksek olduğu bir bölge. neden? çünkü bilim insanlarının tahminlerine göre burada çok çok önceden su varmış, hatta burası basbayağı gölmüş. nasa'nın bugün yaptığı salda gölü paylaşımları da, bölgeye çok benzediği için örnek olarak verildi işte.
- perseverance'ın bir de helikopteri var: ingenuity. eğer başarılı olur da uçurulabilirse, insanoğlu ilk defa dünya dışında kontrollü uçuş yapabilmiş olacak. mars'ın atmosferinin yapısı sebebiyle çok zor bir deneme ama dünya'da yapılan testlerde gayet de başarılı olmuştu. herhalde mars'ta da uçacaktır.
son olarak, perseverance başlığında galapagoslu iguana'nın da paylaştığı, inişin nasıl gerçekleşeceğine dair bir animasyon:
devamını gör...
her müslümanın her gün aklına getirmesi gereken söz
gülümsemek sadakadır hz. muhammet.
devamını gör...
yeraltı
2012 yapımı bir zeki demirkubuz filmi.
dostoyevski'nin muazzam kitabı yeraltından notlar kitabının farklı bir uyarlaması gibiydi. kitaptaki edebi duygusu bu tarz sanat filmlerinde de etkisini kaybetmiyor. her sahnede bir sayfa anlayışı hakim. izlemiyorsunuz okuyorsunuz karakterleri, söylenilen her cümle bir yazar titizliğinde hazırlanmış. gelelim baş karaktere canlandıran kişi engin günaydın. onun için ne diyebilirim ki? müthiş yetenek, ayakta alkışlanacak oyuncu. bu rolün umursamazlığına, çaresizliğine, kara mizahına acayip hakim. tam bir yeraltı adamı olmuş diyebilirim. zaten film yönetmeni, görüntü yönetmeni ve oyuncusu dahil olmak üzere bir çok yerde ödül alıyor. nihal yalçın'ın performansına da ayrı hayran kaldım. doğallığıyla fark yaratan oyunculardan.
baş karakter muharrem herşey'den sıkılmış çevresindeki sıradanlık, ikiyüzlülük ve tuhaflıktan bunalmış olacak ki bu durumu kaldıramayan birine dönüşüyor. hiçbir şey den keyif alamayan karanlık bir ruh hâline bürünüyor. bir hayvan sesi taklit edecek kadar tepkisiz insanların arasında.
başlanılan yer ile bitirilen yer aynı. trajikomik çok sahne var. absürt geçişler flim'in ruhuna oldukça uymuş. sesler, nefes alış verişler akılda kalıcı. özetle özenilmiş.
tabii her anlatıcı gibi zeki demirkubuz kendi hayat'ıyla ilgili kesitlerde ortaya koymuş. hayatına girmiş bazı insanları eleştirmiş, çakma solculukları ele almış. nuri bilge ceylan'ada ağır gönderme var. düşünsenize kendi filmin ve her şey'e gönderebilirsin. bu kişiler izlerken adam ne güzel laf soktu bana diyor mu acaba?
film'de geçen bu iki kelimeyi hemen kaptım:
hissetmezsen, fark etmezsin ki.
nereden biliyorsun? ya fark ediyorsa? diye sorular sorulmaya devam ediyor.
dostoyevski'nin muazzam kitabı yeraltından notlar kitabının farklı bir uyarlaması gibiydi. kitaptaki edebi duygusu bu tarz sanat filmlerinde de etkisini kaybetmiyor. her sahnede bir sayfa anlayışı hakim. izlemiyorsunuz okuyorsunuz karakterleri, söylenilen her cümle bir yazar titizliğinde hazırlanmış. gelelim baş karaktere canlandıran kişi engin günaydın. onun için ne diyebilirim ki? müthiş yetenek, ayakta alkışlanacak oyuncu. bu rolün umursamazlığına, çaresizliğine, kara mizahına acayip hakim. tam bir yeraltı adamı olmuş diyebilirim. zaten film yönetmeni, görüntü yönetmeni ve oyuncusu dahil olmak üzere bir çok yerde ödül alıyor. nihal yalçın'ın performansına da ayrı hayran kaldım. doğallığıyla fark yaratan oyunculardan.
baş karakter muharrem herşey'den sıkılmış çevresindeki sıradanlık, ikiyüzlülük ve tuhaflıktan bunalmış olacak ki bu durumu kaldıramayan birine dönüşüyor. hiçbir şey den keyif alamayan karanlık bir ruh hâline bürünüyor. bir hayvan sesi taklit edecek kadar tepkisiz insanların arasında.
başlanılan yer ile bitirilen yer aynı. trajikomik çok sahne var. absürt geçişler flim'in ruhuna oldukça uymuş. sesler, nefes alış verişler akılda kalıcı. özetle özenilmiş.
tabii her anlatıcı gibi zeki demirkubuz kendi hayat'ıyla ilgili kesitlerde ortaya koymuş. hayatına girmiş bazı insanları eleştirmiş, çakma solculukları ele almış. nuri bilge ceylan'ada ağır gönderme var. düşünsenize kendi filmin ve her şey'e gönderebilirsin. bu kişiler izlerken adam ne güzel laf soktu bana diyor mu acaba?
film'de geçen bu iki kelimeyi hemen kaptım:
hissetmezsen, fark etmezsin ki.
nereden biliyorsun? ya fark ediyorsa? diye sorular sorulmaya devam ediyor.
devamını gör...
güne bir söz bırak
beni ya şımartın ya da kapı dışarı atın. yarı içtenliğe dayanmam zor benim.
oğuz atay
oğuz atay
devamını gör...
tecessüm etmek
tdk'ye göre cisimlenmek, boyut kazanmak, görünmeye başlamak, belirmek, canlanmak gibi anlamlara gelen bir fiil. arapça kökenli cism sözcüğünden gelmektedir. birebir çevirisi cisimleşmektir. ahmed vefik paşa'nın 1876 yılında kaleme aldığı lehçe-i osmani'sinde de tam olarak cisimleşmek olarak geçer: ''cism kebetme, nazarda mücessem görünme''.
örnek cümle içerisinde kullanalım. tamamen ben uyduruyorum bu cümleyi:
''antik mısırlıların inanışına göre tanrı, firavun olarak tecessüm etmektedir.''
örnek cümle içerisinde kullanalım. tamamen ben uyduruyorum bu cümleyi:
''antik mısırlıların inanışına göre tanrı, firavun olarak tecessüm etmektedir.''
devamını gör...
bir bildiği vardır deyip susan insan
kendini, çevresini, hatta ülkeyi dahi felakete sürükleyebilir. genelde kötünün iyisi deyip de yoluna devam eder.
devamını gör...
tolere etmek
hoşgörmek, idare etmek, tahammül etmek, katlanmak, müsamaha göstermek, anlamına gelir. sık kullandığım kelimelerdendir. bu kelimeyi en güzel ifade eden sözcük benim nezdimde hoşgörmektir.
devamını gör...
papiller hidradenoma
labia majorda sınırlı belirgin ülsere olabilen histolojik olarak memenin intraduktal papillom'una benzer yapıda neoplastik lezyondur.
devamını gör...
rizzoli and isles
gerritsen'ın tıbbi gerilim serisi. dizinin, olay örgüsü bakımından, elbette, kitapla neredeyse hiç bağı yok ama aynı şey karakterler ve onların hayatı için de geçerli. dizide daha sıcak ve eğlenceli bir ekip var. kitabında ise, gerritsen, iki kadın karakterin de -özellikle erkek egemenliğinin daha fazla hakim olduğu- bu meslekte nasıl zorluklarla karşılaştığını çok iyi bir biçimde anlatmış. hem rizzoli hem de ısles sadece suçlularla mücadele etmiyor. ısles, çevresindeki bu tarz insanlara bir bariyer örmeyi başarmış, yalnız bir kadın. bu yüzden, rizzoli'nin hem ailesiyle hem de iş arkadaşlarıyla olan mücadelesi, gözümüze daha çetin görünüyor. ama aslında ısles'ın yalnızlığının sebebi de büyük ölçüde bu baskıcı çevre ve her ne kadar bu çevreye karşı mücadelesinde daha güçlü görünse de onun da yalnızlığıyla kırılgan bir mücadelesi var. yani günümüzde -halen- kadınlara bazı işleri kendince uygun görmeyen baskıcı toplum, işine devam etmeye çalışan kadınlara iki seçenek sunuyor: rizzoli gibi doğrudan onlarla mücadele etmek ve sürekli kendini ispatlama duygusuyla çırpınmak ya da ısles gibi kendini tamamen bu çevreden soyutlamak ve kendi yalnızlığınla savaşmak.
kadınların iş hayatında yaşadığı zorlukları, bir kadının gözünden anlatmış bize gerritsen.
olay örgüsüne gelirsek; okuyabileceğiniz en iyi polisiyelerdendir bana göre gerritsen'ın kitapları. her bir bölümü bitirdiğinizde, bir sonraki bölüme geçmemek zordur, zor ötesidir (kitap için).
kadınların iş hayatında yaşadığı zorlukları, bir kadının gözünden anlatmış bize gerritsen.
olay örgüsüne gelirsek; okuyabileceğiniz en iyi polisiyelerdendir bana göre gerritsen'ın kitapları. her bir bölümü bitirdiğinizde, bir sonraki bölüme geçmemek zordur, zor ötesidir (kitap için).
devamını gör...
ucuz ve pratik yemek tarifleri
tencereye biraz yağ damlat, soğanı kavur, biberi kavur, salçayı koy, sonra da ne koyarsan koy su ekle. bitti. tarif bu kadar.
devamını gör...
çağımızın hastalığı
kıskançlık
dedikodu
çekememe
kabalık
saygısızlık
hatalı olduğunu kabullenememe
her şeye burnunu sokma
en çok ben müslümanım olayı
cahilliğinden büyük keyif alma
ak partili olma
her şey hakkında fikri olması bilse de bilmese de
okumama
y kromozomunun ve erken doğmanın kişiyi üstün kıldığını düşünme
şimdilik bu kadar. aklıma gelirse editlerim.
dedikodu
çekememe
kabalık
saygısızlık
hatalı olduğunu kabullenememe
her şeye burnunu sokma
en çok ben müslümanım olayı
cahilliğinden büyük keyif alma
ak partili olma
her şey hakkında fikri olması bilse de bilmese de
okumama
y kromozomunun ve erken doğmanın kişiyi üstün kıldığını düşünme
şimdilik bu kadar. aklıma gelirse editlerim.
devamını gör...
