anlık mutluluk veren şeyler
üşümüş ayaklara.. çorap giymek..
devamını gör...
karl dönitz
nazi almanyası'nın büyük amirali ve deniz kuvvetleri komutanıdır. enteresan bir çardır kendisi... çoğu insan bilmez ama kendisi birinci dünya savaşında goeben'de teğmen olarak görev almıştır. hatta eşi ile de istanbul'da tanışıp evlenmiştir. hatta ölmeden evvel şahsi anılarını türkçe'ye çevirterek türk deniz kuvvetleri'ne vermiştir.
prusya ekolü ile yetişmiş olan dönitz nazi almanyası zamanında u bot filo komutanlığı ve deniz kuvvetleri kriegsmarine'de alt komutanlık olan u boat komutanlığı yaptıktan sonra savaş sırasında deniz kuvvetleri komutanı ve büyükamiral olmuştur. nazilerin en fazla yuvalandığı yer olan luftwaffe'nin aksine kriegsmarine daha böyle kanım canım almanya modunda savaşmıştır, ss ve luftwaffe'nin yaptığı türden katliamlara pek bulaşmamıştır.
dönitz ise moderate nazi modunda takılmıştır. şöyle tarif edersem anlarsınız herhalde, ''aman canım işimiz bozulmasın diye kafa sallayıp öyleymiş gibi takılıyoruz'' anladınız siz onu kıps sdkjlgh herneyse; tabi moderate nazi dediysem de, her nazi gibi museviler ve bolşeviklerden ölesiye nefret eden bir çardı kendisi... savaş sırasında 2 oğlu da kendisi gibi u boat subayıydı ve her ikisini de savaşta kaybetmiştir. dönitz ile alakalı en tartışmalı konulardan birisi ise, sebep olduğu laconia faciasıdır ki kendisi de bu facia sonrasında ne şartla olursa olsun düşmana ait hiçbir sivil ve savaş esirinin denizden canlı kurtarılmaması emrini vermiştir. laconia faciasında da almanlar yanlışlıkla sivil ingiliz gemisini vuruyorlar daha sonra ingiliz sivilleri kurtarıp denizaltıya alıp güvertesine kızılhaç seriyorlar. bu esnada onları gören bir amerikan b24 liberator üzerinde ingilizlerin de olduğu kızılhaç serili alman denizaltılarını vuruyor falan... e ardından da almanlar ''s*kerim insanlığını da yapacağınız işi de'' deyip filikalara ingilizleri bindirip açıkdenizde bırakıyorlar falan... dönitz ise bu olayın ardından işte o meşhur laconia kararlarını alıyor. bu sebepten ötürü de savaştan sonra nürnberg'de 10 sene yatıyor...
savaştan sonra tonton dede modunda takılıp batı almanya'da uzuuunca bir süre yaşadıktan sonra da 1981'de vefat etmiştir. cenazesine aslında yasak olmasına rağmen alman deniz kuvvetleri üniformalı tam kadro olarak katılmıştır. kazandığı alman madalyalarının yanında ek olarak kendisi de subay sınıfı osmanlı gelibolu kıta harp madalyası sahibidir..
dügüdüt: yazarken ''lan goeben miydi breslau mu ?'' diye ikilemde kalmıştım altta arkadaşım düzeltmiş sağolsun. breslau'da teğmendi sözlük...
prusya ekolü ile yetişmiş olan dönitz nazi almanyası zamanında u bot filo komutanlığı ve deniz kuvvetleri kriegsmarine'de alt komutanlık olan u boat komutanlığı yaptıktan sonra savaş sırasında deniz kuvvetleri komutanı ve büyükamiral olmuştur. nazilerin en fazla yuvalandığı yer olan luftwaffe'nin aksine kriegsmarine daha böyle kanım canım almanya modunda savaşmıştır, ss ve luftwaffe'nin yaptığı türden katliamlara pek bulaşmamıştır.
dönitz ise moderate nazi modunda takılmıştır. şöyle tarif edersem anlarsınız herhalde, ''aman canım işimiz bozulmasın diye kafa sallayıp öyleymiş gibi takılıyoruz'' anladınız siz onu kıps sdkjlgh herneyse; tabi moderate nazi dediysem de, her nazi gibi museviler ve bolşeviklerden ölesiye nefret eden bir çardı kendisi... savaş sırasında 2 oğlu da kendisi gibi u boat subayıydı ve her ikisini de savaşta kaybetmiştir. dönitz ile alakalı en tartışmalı konulardan birisi ise, sebep olduğu laconia faciasıdır ki kendisi de bu facia sonrasında ne şartla olursa olsun düşmana ait hiçbir sivil ve savaş esirinin denizden canlı kurtarılmaması emrini vermiştir. laconia faciasında da almanlar yanlışlıkla sivil ingiliz gemisini vuruyorlar daha sonra ingiliz sivilleri kurtarıp denizaltıya alıp güvertesine kızılhaç seriyorlar. bu esnada onları gören bir amerikan b24 liberator üzerinde ingilizlerin de olduğu kızılhaç serili alman denizaltılarını vuruyor falan... e ardından da almanlar ''s*kerim insanlığını da yapacağınız işi de'' deyip filikalara ingilizleri bindirip açıkdenizde bırakıyorlar falan... dönitz ise bu olayın ardından işte o meşhur laconia kararlarını alıyor. bu sebepten ötürü de savaştan sonra nürnberg'de 10 sene yatıyor...
savaştan sonra tonton dede modunda takılıp batı almanya'da uzuuunca bir süre yaşadıktan sonra da 1981'de vefat etmiştir. cenazesine aslında yasak olmasına rağmen alman deniz kuvvetleri üniformalı tam kadro olarak katılmıştır. kazandığı alman madalyalarının yanında ek olarak kendisi de subay sınıfı osmanlı gelibolu kıta harp madalyası sahibidir..
dügüdüt: yazarken ''lan goeben miydi breslau mu ?'' diye ikilemde kalmıştım altta arkadaşım düzeltmiş sağolsun. breslau'da teğmendi sözlük...
devamını gör...
insanı ağlatan şeyler
bir arkadaşım platonik aşkıyla ilgili şunları söylemişti. ''uzaktan seyrediyorum. fotoğraflarını, pozlarını , gülüşlerini... hepsinden etkileniyorum. sonra kendime bakıyorum. yeni fotoğraflarla , duruşumla, gülüşümle onu etkilemeliyim diye düşünüyorum. onun ilk fotoğraf denemesinde yakaladığı enerjiyi 1 saat kamera önünde salak salak pozlarla yakalayamıyorum. onun her yeni fotoğrafına denk geldiğimde öyle bir hevesle kendi resmimi çekmeye yelteniyorum ki hepsi hüsranla sonuçlanıyor. özgüvenimi yiyip bitiriyorum. bu kız seni ne yapsın diyorum.'' *
devamını gör...
geleceğe umutla bakan türk genci
yüksek düzeyde kafa yapıcı bir madde kullanmış olması muhtemeldir.
devamını gör...
en yüksek kulenin türküsü
rimbaud, kirli suların içinde açan bir lotus kadar berrak bir zamanı çağırıyor. o güzel ân'ı çoğaltıyor çağlarca ve fakat o çağda olmamanın öfkesiyle. aç bir insanın çaresizliği değil, öfkesi var rimbaud'da. bunu susuzluğu belalı buluşundan ve bu susuzluğa karşı kabaran damarlarından anlıyoruz. ve işte o damarlardan bu şiirleri damıtıyor şair.
dönmeli, geri gelmeli,
o sevdalar çağı.
dayandım nasıl da
unutamam bir daha artık,
o korkular, kaygılardı
uçup gitti göklere.
bir belalı susuzluk
kabartıyor damarlarımı.
dönmeli, geri gelmeli,
o sevdalar çağı.
bir çayır gibi tıpkı
unutulmuş bir kıyıda,
karamukların, günlüklerin
çiçek açıp büyüdüğü,
o yabanıl uğultusunda
korkunç pis sineklerin.
dönmeli, geri gelmeli,
o sevdalar çağı.
arthur rımbaud
çeviri: ilhan berk
dönmeli, geri gelmeli,
o sevdalar çağı.
dayandım nasıl da
unutamam bir daha artık,
o korkular, kaygılardı
uçup gitti göklere.
bir belalı susuzluk
kabartıyor damarlarımı.
dönmeli, geri gelmeli,
o sevdalar çağı.
bir çayır gibi tıpkı
unutulmuş bir kıyıda,
karamukların, günlüklerin
çiçek açıp büyüdüğü,
o yabanıl uğultusunda
korkunç pis sineklerin.
dönmeli, geri gelmeli,
o sevdalar çağı.
arthur rımbaud
çeviri: ilhan berk
devamını gör...
düş kurma zamanı radyo yayını
selamlar, sevgiler. bugün sevgili moko'yu, yeni çıkaracağı albüm öncesi yayınıma davet edip biraz sohbet ederek şarkılarından çaldım, moko kim yahu diye soracak olur iseniz, izmir'den çıkmış tek kişilik bir bedroom pop müzik grubu kendisi.
biraz hasta olduğumdan dolayı sesim oldukça kısık ve enerjisiz olduğum bir yayın olduğu için öncelikle herkesten çok özür dilerim. saat 22:00'da, önemli bir işiniz yok ise, dinlemek ister iseniz çok mutlu olacağım.
kendinize güzel bakın!
biraz hasta olduğumdan dolayı sesim oldukça kısık ve enerjisiz olduğum bir yayın olduğu için öncelikle herkesten çok özür dilerim. saat 22:00'da, önemli bir işiniz yok ise, dinlemek ister iseniz çok mutlu olacağım.
kendinize güzel bakın!
devamını gör...
erektil disfonksiyon
halk dilindeki adı sertleşememedir. elim değmişken kısaca bilgi de yazayım.
penis yumuşak (flaccid) halde iken içinde bulunan kas doku gergindir, bu da kan dolaşımını kısıtlar. soğuk suyla daha fazla kasılmaya bağlı olarak daha da küçüldüğü, "içine kaçtığı" durumlarla karşılaşabilirsiniz mesela. havuz/deniz fantezileri, küvette seks gibi bir takım hayaller elinizde patlayabilir *, sebebi de bu olabilir.
ereksiyonun gerçekleşebilmesi için bu bahsettiğim kasların gevşemesi, sinüsoid (süngerimsi) dokuya kan akışına izin vermesi gerekir (penisin içi sünger gibi boşlukludur). kan dolunca da ereksiyon gerçekleşir.
bu kasların gevşemesi de sinirlerin kontrolünde olduğu için "her şey kafada başlar/biter" lafı kısmen doğru oluyor. bu işi çok basitçe anlatayım: şu videoyu herkes görmüştür muhtemelen. adamın vücudu (core body kısmından bahsediyorum. hepimiz spor yapan sağlıklı beslenen insanlarız, core body ne demek biliyorsunuz heheh) kollarına göre daha kırmızı renkli, dikkat edin. bu çok otomatik bir şey aslında. çok su içince çişin gelmesi gibi, nefesimizi tutup bırakınca bir süre hızlı hızlı nefes almak gibi soğuk havada kan, core kısımda toplanır. penisi ayakta tutacak kan olmadığı için soğuk havada/soğuk suda içine kaçar. bu 1.
kan akışını kontrol eden penis kaslarını kontrol eden sinir uçlarından bir takım moleküller salınması gerekir ki kaslar gevşesin. mesela adrenalin kasları iyice kasacağı için kan akışı daha da bloke olur, ama asetilkolin gevşetir ve kan akışını artıracağı için ereksiyona yardımcı olur. ben size tercüme edeyim bunu: stres altında sistem çalışmaz (ama buna rağmen savaş zamanı nüfus patlaması olur). şehirlere bombalar yağardı her gece, biz durmadan sevişirdik diye adına şarkılar yazılmış bir durum. sosyoloji yüksek lisans tezi çıkar burdan, not alın arkadaşlar heheh. rahat olmak bu yüzden birazcık önemli olabilir. elinizi kolunuzu nereye koyacağınızı bilmiyorsanız; öyle yaparsam şöyle yapar mı, böyle davranırsam şöyle tepki verir mi diye düşüncelere kapılmamak gerekir belki de. kan miktarı belli, penisin ihtiyacı olan kanı düşünerek beyne çekerseniz işler aksayabilir . rahatlamadan bahsetmişken alkole de değinmezsem olmaz. alkol de bu sinirsel mekanizmaları etkilediği için rahatlamanıza yardımcı olur. dikkat edilmesi gereken şey çok fazla tüketilmemesi gerektiği. bir şeyler kalksın diye de geceden viskiye yatırmayın adamları kızlar, sabaha kalkacak adam bulamayabilirsiniz *
ben bu konuda daha da okumak istiyorum diyene şöyle bir makale bırakabilirim. daha da fazlası için şuradan
penis yumuşak (flaccid) halde iken içinde bulunan kas doku gergindir, bu da kan dolaşımını kısıtlar. soğuk suyla daha fazla kasılmaya bağlı olarak daha da küçüldüğü, "içine kaçtığı" durumlarla karşılaşabilirsiniz mesela. havuz/deniz fantezileri, küvette seks gibi bir takım hayaller elinizde patlayabilir *, sebebi de bu olabilir.
ereksiyonun gerçekleşebilmesi için bu bahsettiğim kasların gevşemesi, sinüsoid (süngerimsi) dokuya kan akışına izin vermesi gerekir (penisin içi sünger gibi boşlukludur). kan dolunca da ereksiyon gerçekleşir.
bu kasların gevşemesi de sinirlerin kontrolünde olduğu için "her şey kafada başlar/biter" lafı kısmen doğru oluyor. bu işi çok basitçe anlatayım: şu videoyu herkes görmüştür muhtemelen. adamın vücudu (core body kısmından bahsediyorum. hepimiz spor yapan sağlıklı beslenen insanlarız, core body ne demek biliyorsunuz heheh) kollarına göre daha kırmızı renkli, dikkat edin. bu çok otomatik bir şey aslında. çok su içince çişin gelmesi gibi, nefesimizi tutup bırakınca bir süre hızlı hızlı nefes almak gibi soğuk havada kan, core kısımda toplanır. penisi ayakta tutacak kan olmadığı için soğuk havada/soğuk suda içine kaçar. bu 1.
kan akışını kontrol eden penis kaslarını kontrol eden sinir uçlarından bir takım moleküller salınması gerekir ki kaslar gevşesin. mesela adrenalin kasları iyice kasacağı için kan akışı daha da bloke olur, ama asetilkolin gevşetir ve kan akışını artıracağı için ereksiyona yardımcı olur. ben size tercüme edeyim bunu: stres altında sistem çalışmaz (ama buna rağmen savaş zamanı nüfus patlaması olur). şehirlere bombalar yağardı her gece, biz durmadan sevişirdik diye adına şarkılar yazılmış bir durum. sosyoloji yüksek lisans tezi çıkar burdan, not alın arkadaşlar heheh. rahat olmak bu yüzden birazcık önemli olabilir. elinizi kolunuzu nereye koyacağınızı bilmiyorsanız; öyle yaparsam şöyle yapar mı, böyle davranırsam şöyle tepki verir mi diye düşüncelere kapılmamak gerekir belki de. kan miktarı belli, penisin ihtiyacı olan kanı düşünerek beyne çekerseniz işler aksayabilir . rahatlamadan bahsetmişken alkole de değinmezsem olmaz. alkol de bu sinirsel mekanizmaları etkilediği için rahatlamanıza yardımcı olur. dikkat edilmesi gereken şey çok fazla tüketilmemesi gerektiği. bir şeyler kalksın diye de geceden viskiye yatırmayın adamları kızlar, sabaha kalkacak adam bulamayabilirsiniz *
ben bu konuda daha da okumak istiyorum diyene şöyle bir makale bırakabilirim. daha da fazlası için şuradan
devamını gör...
online butonu
alt sekmedeki yeni online butonuna resmen aşık oldum. o ne güzel estetik ve zarif tasarımdır böyle. kafastore ve mesaj butonu da hakeza öyle. bildirim, kokpit, sözlük logosunu da es geçmemek gerek. sözlük, şahane atılımlarda bulunuyor.
devamını gör...
nickaltına başlıklardan fazla tanım girilmesi
nickaltı fetişleri yüzünden işte hep bunlar. şuraya bir tane bilim başlığı aç rağbet görmez lakin birinin nickaltı canlansın hemen millet oraya damlar.
neden???
çünkü orada geyik var, kaos var, eğlence var. var da var. ha bir de yıkama yağlama var, onu pas geçmişim pardon…
neden???
çünkü orada geyik var, kaos var, eğlence var. var da var. ha bir de yıkama yağlama var, onu pas geçmişim pardon…
devamını gör...
yazarların mahlaslarının bir üst seviyesi
narsist cay bardagi
devamını gör...
cuma gecelerini sap gibi oturarak geçirmek
sanki diğer geceler başka bir şey yaparmış gibi, dediğim başlıktır.
şahsım her gece aynı şeyi yapmaktadır, oturmaktadır, sap gibi.
şahsım her gece aynı şeyi yapmaktadır, oturmaktadır, sap gibi.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
içimde tuhaf bir mutluluk var. dokunduğumuz insanlarda bırakmış olduğumuz izin olabildiğince derin ve kalıcı olduğunu hissediyorum. halbuki görüşme sürelerimizi toplasak 5 saat etmez. hele bir kişiyle olan görüşme süresi -o kişi işini yaparken ihtiyacı olan bir şey var mı diye iki üç kez sorduğumu düşünürsek- bir saat etmez. durum böyleyken bile akılda kalıcı olmak çok tuhaf geliyor. başıma gelen tatlı hadise sonrasında o görüşmede ayak üstü söylenmiş sözlerin etkisi bir ömür sürebilirmiş diyorum. ve bir ruha iyi gelmek, bir insanı mutlu etmek çok kolaymış.
on beş dakika önce telefonum çalıyor toplasam 5 saat görmediğim o tatlı ses "leylimley öğretmenler günün kutlu olsun." diyor. utanıyorum, küçülüyorum. mutluluğum bir çocuğun kalbinden yüzüne taşan bir mutluluğa dönüşüyor. ağzım kulaklarımda. halbuki şu şartlarda mesleğimi yapmıyor oluşum karşısında ayaküstü kurduğum bir cümlenin bir beyne yerleşmesi beni şaşırtıyor.
uçarıyım. insanlar sabah beri beni mutlu etmekle görevlendirilmiş gibi. içimde bir yerlerde dağ gibi olan sıkıntı eriyor. eriyen yerlerde çiçekler bitiyor. papatyalar... papatyaları çok seviyorum.
ve içinde bir yerlerde öğretme aşkı olan herkesin öğretmenler günü kutlu olsun. *
on beş dakika önce telefonum çalıyor toplasam 5 saat görmediğim o tatlı ses "leylimley öğretmenler günün kutlu olsun." diyor. utanıyorum, küçülüyorum. mutluluğum bir çocuğun kalbinden yüzüne taşan bir mutluluğa dönüşüyor. ağzım kulaklarımda. halbuki şu şartlarda mesleğimi yapmıyor oluşum karşısında ayaküstü kurduğum bir cümlenin bir beyne yerleşmesi beni şaşırtıyor.
uçarıyım. insanlar sabah beri beni mutlu etmekle görevlendirilmiş gibi. içimde bir yerlerde dağ gibi olan sıkıntı eriyor. eriyen yerlerde çiçekler bitiyor. papatyalar... papatyaları çok seviyorum.
ve içinde bir yerlerde öğretme aşkı olan herkesin öğretmenler günü kutlu olsun. *
devamını gör...
hoşlanılan yazarın başka bir erkek yazarı gözlemesi
devamını gör...
vanderwaals
garip olarak tanımlayabileceğim bir muhabbeti olan, sanırım kafası güzelken denk geldiğim ama entrylerinde ayık olan yazar.
devamını gör...
whiplash
bir tarafta öğrencilerinin korkulu rüyası, jazz öğretmeni terrence fletcher (bkz: j.k. simmons), diğer tarafta “en iyi” olmayı kafasına koymuş, aşırı hırslı genç öğrencisi andrew neiman (bkz: miles teller)
iki taraf da baskın karakterlerinden taviz vermeyince, çok geçmeden mantık dışı olaylar gelişmeye başlar. bu süreçte elleri çalışmaktan kanlar içerisinde kalan neiman, fletcher’ın hakaretle bezeli eğitim tekniklerine boyun eğmek zorunda kalır. ama neiman’ın da kendine göre numaraları vardır ve en sonunda karşı karşıya kalacakları müzikal düellodan önce işler iyice çıkmaza girer.
ikinci uzun metraj filmi whiplash ile ismini duyuran 1985 doğumlu yönetmen damien sayre chazelle harward üniversitesi’nde “görsel ve çevresel çalışmalar” bölümünden mezun oldu. lise öğrenimi boyunca bir jazz davulcusu olma hayali kuran chazelle, kendi lise müzik öğretmeni ile aralarındaki ilişkiden esinlenerek yazdığı whiplash’i ilk kez 2013 te kısa film olarak çekti. sundance’te yapımcıların dikkatini çekerek uzun metraj yolculuğuna başlayan film 2015 te 5 dalda oscar a aday oldu ve en iyi kurgu, ses miksajı ve yardımcı erkek oyuncu dallarında ödülü kucakladı.
iki taraf da baskın karakterlerinden taviz vermeyince, çok geçmeden mantık dışı olaylar gelişmeye başlar. bu süreçte elleri çalışmaktan kanlar içerisinde kalan neiman, fletcher’ın hakaretle bezeli eğitim tekniklerine boyun eğmek zorunda kalır. ama neiman’ın da kendine göre numaraları vardır ve en sonunda karşı karşıya kalacakları müzikal düellodan önce işler iyice çıkmaza girer.
ikinci uzun metraj filmi whiplash ile ismini duyuran 1985 doğumlu yönetmen damien sayre chazelle harward üniversitesi’nde “görsel ve çevresel çalışmalar” bölümünden mezun oldu. lise öğrenimi boyunca bir jazz davulcusu olma hayali kuran chazelle, kendi lise müzik öğretmeni ile aralarındaki ilişkiden esinlenerek yazdığı whiplash’i ilk kez 2013 te kısa film olarak çekti. sundance’te yapımcıların dikkatini çekerek uzun metraj yolculuğuna başlayan film 2015 te 5 dalda oscar a aday oldu ve en iyi kurgu, ses miksajı ve yardımcı erkek oyuncu dallarında ödülü kucakladı.
devamını gör...
hayatınız bir söz olsa ne olurdu sorunsalı
"herkese umuttan bahsediyorum, içimde zerre kadar umut kalmamışken..."*
devamını gör...




