bir john hughes filmidir.

1987 yapımı bu komedi filminin senaristliğini de yönetmenliğini de john hughes yapmıştır ve film 2000 yılında gelmiş geçmiş en iyi komedi filmleri arasında yer almaktadır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

filmin başrollerinde iki dev komedyen var. biri çektiği her filmde anlatmak istediği bir derdi olan steve martin, diğeri ise hiçbir şey yapmadan bile komik olmayı başarabilen john candy.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yol hikayeleri her zaman iş yapar. ve bu hikayeler genelde eğlence dozu yüksek olan filmlerdir ancak kantarın topuzunun kaçması her şeyi berbat edebilir. bunun kötü örneklerini sinema perdesinde defalarca gördük ama bu film en iyi yol filmlerinden biri.

daha sonra benzerleri çok çekilmiş bir film hikayesi. iki adamın birlikte yolculuk yapması ve birinin diğerini sinir etmesi temalı bir klişe muhteşem işlendiğinde karşımıza neler çıkabileceğini görüyoruz filmde.

çok benzer bir film robert downey jr. ve zach galifianakis tarafından çok yakın zamanda çekildi. due date filmini izlediyseniz ve beğendiyseniz bu filmde daha iyisini ve daha fazlasını bulacaksınız. arayıp bulmanız ve bir an önce izlemeniz gereken harika bir film.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

george orwell’ın belki de ilk defa kadın bir karakteri,roman ana karakteri yaptığı romanı. yine parasızlık, yine sefalet, yine o tanıdık kasvet romanın her yerinde buram buram tütüyor. bir farkla, ilk defa ‘inanç’ kavramına da değiniyor. kitaplarında özenle bu konudan kaçınan orwell,belki de ilk defa din konusundaki görüşlerini sergiliyor. tabi bu görüşlerini roman kahramanı üzerinden yapıyor.

kitabın konusu şöyle: sakin bir taşra kasabasında kilisede papaz olan babasıyla beraber yaşayan dorothy hare, aynı zamanda ana karakterimiz. babasının bencilliği,ilgisizliği altında,babasının verdiği 3/5 kuruşla (ki babası bir de pahalı yemeklerden de taviz vermeyen bir adam) bir yandan evi idare etme, bir yandan kiliseye bağış toplama, bir yandan kilise hizmetlerine yetişme arasında koştururken gözünü hiç bilmediği bir yerde, hafızasını tamamen kaybetmiş halde bulur. kim olduğunu hatırlamamaktadır. sokaklarda yatar, şerbetçiotu toplayıp 3-5 kuruş kazanmaya çalışır. derken bir gazete haberi okur: kayıp olan papazın kızı hakkındaki haberi. o dönem arkadaş oldukları ve evine gittiği komşusu bay warburton ile kaçtığı düşünülmektedir. utancından eve de dönemez; her şeyi artık hatırlayan biri olarak beş parasız olarak hayata tutunmaya çalışır.

dorothy’nin fazlasıyla iyi olan kişiliği ile o yozlaşmış insanlar arasındaki yaşam mücadelesini okurken, ona buna kızıp babasından da nefret ettim. dorothy geri dönmeye karar verdiğinde artık inancını kaybetmişti. bunu da şöyle ifade eder:
‘mantığımla vazgeçtim değil de, bir anda başıma geldi. çocukken bir gün durup dururken perilere inanmayı bırakmak gibi. inanmaya daha fazla devam edemedim’.

sanırım her şeyden fazla, bay warburton ile eve dönüş yolculuğundaki diyalogları etkileyiciydi. zaten inançsız olan bay warburton ile inancını kaybetmiş dorothy’nin konuşmaları…

yazım dili sade. orwell yanımdaymış da bana bu hikayeyi anlatıyormuş gibi.yazarın en sevdiğim romanlarından biridir. haksızlıklara karşı içiniz sıkılarak okuyacaksınız. asla mutlu son yoktur kitaplarında. yani kahraman genelde ölmez, olağan yaşamına devam eder ve bu bile kötü sondur çoğu zaman.
devamını gör...

ahmet haşim bir süredir hasta olarak yattığı yatağından, bir gün bir anda telaşla fırlar. kendisine bakmakta olan ve maaşını kendisine bırakmak maksadıyla yakın bir dönemde evlenmiş olduğu eşi, onun yatağından hasta hasta kalktığını görünce hemen terliklerini getirir. ahmet haşim "canım, şimdi sırası mı!" diye bağırır ve yatağa yığılıp kalır. son sözleri bunlar olmuştur.
devamını gör...

okurken resmen ikizimi buldum dedirtecek kadar aynı düşüncelere sahip olduğumuzu gösteren tanımlar yazan, sohbeti ve kendisi aşırı tatlı bi yazar. kendisinden tek ricam hep yazmaya devam etmesi çünkü ben okumak için sabırsızlanıyorumm *.

umarım hep mutlu olursun sevgili yazar, yüzünden tebessüm hiç eksik olmaz.

not: nickaltına ilk tanımı girme onuruna sahip olduğum için çok çok daha mutlu oldum *.
devamını gör...

barış akarsu - ıslak ıslak
devamını gör...

çok güzel olmuş, bolca emek içerdiği belli. dergiyi oluşturan herkesin emeğine sağlık. ilerleyen zamanda ben de yazılar göndermek isterim.*
devamını gör...

benimdir. dini nedenli felan değil. doğru kişi elbet gelecektir.

tabii ki platonik olarak sevdiğim kızlar oldu ama nasip değilmiş.
devamını gör...

+ kapatmak -> kapamak olmalı.

+ katil -> katil sözcüğünü kullanırken a harfini uzatırız ama katil zanlısı derken katilin a'sı kısa okunmalı.

+ ikame - ikamet -> a harflerinde inceltme filan yok, a'yı hafif uzatarak kaba saba ikame, ikamet deyip geçiyoruz.

+ geleceğim, gideceğim -> artık iyice oturdu ama yine de yazalım, eze eze kasmıyoruz. gelicem, gidicem. biddi.

+ terörist -> terorist diye okunmalı.

+ kent, kendi -> e harfi kapalı: (é)

+ kimyasal -> ilk a harfini uzatıyoruz. (kimya:sal)

+ spiker, miting -> ingilizcedeki gibi ilk i'leri uzata uzata (spi:ker, mi:ting)

+ sözcük içinde ğ harfinden sonra gelen ve sonrasında sessiz harf bulunan "ı" harfini "a" diye okuyoruz:
bağış -> bağaş
yağış -> yağaş
ağır -> ağar ... gibi.

+ belirtme durum eki almış sözcükler, türkçe ise sözcükte geçen a harfi uzatılmaz.
mesela yarın sözcüğü, yaaarın diye okunmaz, yarın der geçeriz.
fakat sözcük arapça ise belirtme eki aldığında sözcük içinde geçen a harfi (çift a varsa ikinci a) uzatılır:
zarar-ı -> zara:rı
ahlak-ı -> ahla:kı

+ cümle içinde iki sesli harf arasına gelen ğ harfi okunmaz geçilir:
adamcağız -> adamca:z (bu sözcük, iki üst maddede belirttiğimiz ğ harfinden sonra gelen ı harfinin "a" olarak okunması durumuna da örnek.)
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

anket kendi parti binasında yapılsa bile bu kadar oy alamaz.
devamını gör...

carpe diem*
devamını gör...

gecikmeli de olsa maaşım yatmış. teşekkürler patron. *
devamını gör...

maneviyatına çok inanırım, her okuduğumda farklı bir huzur veriyor gerçekten.
devamını gör...

bence bunlardan kurtulmak içinde gelmeli 2. mahmut. ne oluyor ya bu ülkeye. dört-beş kişinin birini yere yatırıp dövmesi ne demek. üstelik çocuk olmasına bile bakmıyorlar. neyi tatmin ediyorlar bu şekilde?
devamını gör...

bütün bunlara kill bill serisini eklemezsek ayıp olur dostlar.
devamını gör...

oğlum beni niye hep en sona yazıyonuz lan ?
devamını gör...

"bilge her şeyi bilmez, sadece ahmaklar her şeyi bilir."
devamını gör...

yazın kısaltcam ama, sıcak basıyor.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sayın tuzluyeşileriğinkamaştırdığıdiş ukdesi.

bir bireyin doğduğu ülke, aile,çevre daha küçük yaşlarda bireyi etkilemeye başlar.

başta, yemek kültürünü ekleyebiliriz. çin’de doğmuş olsaydık, hamam böceği, akrep,vb şeyleri yemek bize normal gelecekti ve muhtemelen o haşeratları keyifle midemize indirecektik.

sonra bulunduğumuz toplum ilişkilerini etkiler. el öpme adetini bu kategoriye alabiliriz.

dini inanç da bu kategoriye girebilir. ama bulunduğumuz çağ itibariyle bu faktör geçerliliğini büyük ölçüde etkiledi.

bana göre, internetin de yaygınlaşmasından mütevellit, toplumlar arası etkileşim arttığından, artık sadece kendi bulunduğumuz toplumdan değil, tüm toplumlardan da bir şekilde etkileniyoruz. bir yaşa gelene kadar kendi toplumumuzla sınırlı olan etkileşim, bir yaştan sonra genişleme eğilimi gösteriyor.
devamını gör...

kullanmasını bilene oldukça faydalı olabilecek olan online kurs uygulaması.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim