artık benim geleceğe dair umudum yok hayalim yok beklentim yok
gençliğim aklıma geldi bir an. ya biz 18 olsak da cluba gitsek, barlara girebilsek artık diye heyecan yapıyorduk. yine vardı suicidal insanlar o zamanlarda da, ama bu kadar değil. ya gençsiniz.. sıkıntılarınız olacak, bizim de vardı, ama tutunmayı bilirseniz bir şeylere, zevk almasanız da vaktiniz güzel geçer en azından..
yapman etmen kuzum. 21 yaşında ne derdi olabilir ki bir insanın demicem, mutlaka vardır da büyüdükçe, büyünebilirse hiç bir önemi olmuyor..
bir yakınım şöyle bir şey söylemişti motivasyon amaçlı.. 'abdul tamam derdin şu anda büyük ama bundan 5 sene sonrasını hayal et ve derdinin o zaman hiç bir öneminin olmayacağını anla, hayat bir şekilde devam ediyor' hakikaten de o an anlamsız gelmişti. 5 sene sonra çiçek gibiydim.. ne zaman bir derdim olsa 5 sene sonrasını hayal ederim, zaten kaç 5 sene yaşanacak ki allasen.
yapman etmen kuzum. 21 yaşında ne derdi olabilir ki bir insanın demicem, mutlaka vardır da büyüdükçe, büyünebilirse hiç bir önemi olmuyor..
bir yakınım şöyle bir şey söylemişti motivasyon amaçlı.. 'abdul tamam derdin şu anda büyük ama bundan 5 sene sonrasını hayal et ve derdinin o zaman hiç bir öneminin olmayacağını anla, hayat bir şekilde devam ediyor' hakikaten de o an anlamsız gelmişti. 5 sene sonra çiçek gibiydim.. ne zaman bir derdim olsa 5 sene sonrasını hayal ederim, zaten kaç 5 sene yaşanacak ki allasen.
devamını gör...
janis joplin
yuvarlak güneş gözlükleri ile hatırlanan, rock müziğin asi kraliçesi. 27 yaşında aşırı dozdan ölmüştür.
devamını gör...
kardeşi olanların bildiği şeyler
çocukluğumdan kalan,
-biri paylaştıracak diğerleri seçecek, sözleri.
+40 yaş için, dünyada eşi benzeri olmayan insanlar. kızsak da küssek de birinin canı acıdığında, orda ilk biten sen benim kardeşimi üzemezsin diyen insanlar.
babannem ondan önce ölen kardeşi için herkes olur kardeş olmaz derdi.
çocuklarıma bakınca iyi ki kardeşleri var diyorum, birlikleri, kavgaları, didişmeleri, sevgileri ile dünyayı birbirleri üzerinden tanıyorlar.
-biri paylaştıracak diğerleri seçecek, sözleri.
+40 yaş için, dünyada eşi benzeri olmayan insanlar. kızsak da küssek de birinin canı acıdığında, orda ilk biten sen benim kardeşimi üzemezsin diyen insanlar.
babannem ondan önce ölen kardeşi için herkes olur kardeş olmaz derdi.
çocuklarıma bakınca iyi ki kardeşleri var diyorum, birlikleri, kavgaları, didişmeleri, sevgileri ile dünyayı birbirleri üzerinden tanıyorlar.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının sevmediği özellikleri
mesela biri derdini anlatınca, ben onu dinlemekle kalmıyor, ciddi ciddi dert ediniyorum kendime. normal insani bir davranış gibi gelebilir ama değil dostlar..
derdini anlatan bile derdini unutmuş, normal hayatına dönerken ben hala onun için dertleniyorum. bu kötü. bu yıpratıcı..
hayat zaten herkes için bir şekilde zorken, bu kadar düşünmek doğru değil.
ama işte gönül bağı kurduğumuz herkesten sorumluyuz.
lütfen mutlu olunca da paylaşın, paylaşın ki bu da çoğalsın içimizde.
derdini anlatan bile derdini unutmuş, normal hayatına dönerken ben hala onun için dertleniyorum. bu kötü. bu yıpratıcı..
hayat zaten herkes için bir şekilde zorken, bu kadar düşünmek doğru değil.
ama işte gönül bağı kurduğumuz herkesten sorumluyuz.
lütfen mutlu olunca da paylaşın, paylaşın ki bu da çoğalsın içimizde.
devamını gör...
konuşma şansım olsaydı denilen kitap karakteri
mardin eden.
bugüne kadar okuyup da beğenmeyeni görmediğim, beğenmeyeni görürsem bir tuhaflık sezeceğim kitap ve kitaba ismini veren karakter. babacım sen nasıl bir kafa yaşıyorsun öyle dedirten, dışı seni içi beni yakan abimiz.
bugüne kadar okuyup da beğenmeyeni görmediğim, beğenmeyeni görürsem bir tuhaflık sezeceğim kitap ve kitaba ismini veren karakter. babacım sen nasıl bir kafa yaşıyorsun öyle dedirten, dışı seni içi beni yakan abimiz.
devamını gör...
disleksi
bir tür öğrenme bozukluğu diyebiliriz...
açılın dislektik birey geldi. hala saat kaç sorusuna cevap veremem mesela. yol tarif etmek benim için bir ölüm. sağa git diyorsam büyük ihtimalle sola git demek istiyorumdur. bağcıklı ayakkabı giymem. çünkü bağlayamıyorum. p, b ve d aynı harf değil mi yani şimdi? :(
açılın dislektik birey geldi. hala saat kaç sorusuna cevap veremem mesela. yol tarif etmek benim için bir ölüm. sağa git diyorsam büyük ihtimalle sola git demek istiyorumdur. bağcıklı ayakkabı giymem. çünkü bağlayamıyorum. p, b ve d aynı harf değil mi yani şimdi? :(
devamını gör...
didem madak
"çok güzel bir kadın şair" tarzından bir tanımla başlamak, hem çok yapmacık, hem de ona karşı hislerimi tanımlamak için çok ama çok az, yetersiz kalıyor. birkaç şey var hayatımda, çok değer verdiğim ve beni ben yapan. onlarsız eksik olduğum. beni tanıyanlar için şöyle söyleyebilirim scorpions, fyodor mihayloviç dostoyevski ve virginia woolf'a hissettiklerimi hissediyorum ona karşı, belki de daha fazlası. aşk acısı çektim, ona koştum. hissedemedim, ona koştum. buluttan düştüm, ona koştum. canım acıdı, ona koştum. değer verdim, değer görmedim ona koştum. sevildim, ona koştum. çok sevdim yine ona koştum. ona koştum ben. ne yaparsam yapayım, hep yanımda oldu. ağlarken okudum, gülerken okudum. hiç kimsenin olmadığı kadar yakındaydı. ve hiç kimsenin düşünmediği kadar düşündü beni. çiçekli şiirler yazmak istedim, o zaten yazmıştı. ben de yazacağım dedim. yardım etti. onun gibi güçlü kadınlar, iyi ki varlar!
1970 yılında izmir'de doğuyor şairimiz (izmir'i sevmem için bir neden daha). anne ve babası öğretmen, bu yüzden de birkaç şehir gezerek geçiyor çocukluğu. sonra 12 eylül olayları sonrası babası uşak'a gönderiliyor. annesi, kardeşi ve o burdur'da kalıyor. o 13 yaşındayken, annesi beyin kanseri sebebiyle hayatını kaybediyor. babası tekrar evleniyor, bağlantıları yavaş yavaş kopuyor. ilkokulu uşak'ta okuyan güzel kadın, ortaokul ve liseyi izmir'de bitiriyor. üniversiteyi ilk kazanmasında okuyamadı, maddi sıkıntıları vardı ve çalışmak zorunda kaldı. daha sonra dokuz eylül üniversitesi hukuk fakültesini kazanıyor ve gitmeye başlıyor ama ilk yıldan sonra yine bırakıyor. 19 yaşında evleniyor, ve dört sene evli kalıyor. hukuk eğitimini tamamlıyor. stajyer iken ise şiir ile macerası başlıyor. 2002 yılından vefat ettiği 2011 yılına kadar ise istanbul'da yaşıyor. 2006 yılında ikinci defa evleniyor. bu evlilikten annesinin adını verdiği, füsun adında bir kızı oluyor. 2010 yılında ise kolon kanserine yakalanıyor ve 2011 yılında toprağa veriliyor. dilerim en huzurlu uyusun melek.
bence onun şiiri çok durudur. limon bahçeleri gibi. az biraz lavanta. aroma verecek kadar da çilek. herkesdeki kadar tuz ve pul biber. o hissettiklerini yazdı. kelimelerin ona verdiği hisler vardı. o da o kelimeleri kullandı. o yazarken düşünenlerden değil de, hissedenlerden. o yüzden benim gibi hissedenlere dokundu.
grapon kağıtları, ah'lar ağacı ve pulbiber mahallesi adlı üç tane şiir kitabı vardır, aşağıya da başlıca sevdiğim şiirlerini bırakmak istiyorum:
çiçekli şiirler yazmak istiyorum bayım
siz aşktan n'anlarsınız bayım
iris'in ölümü
ah'lar ağacı
annemle ilgili şeyler
bıktığım şeyler ve yeşil fanila
çalıkuşu'nun z raporu
kedilerin alışkanlıkları
pollyanna'ya mektuplar
pollyanna'ya son mektup
paragraf başı
kurbati
1970 yılında izmir'de doğuyor şairimiz (izmir'i sevmem için bir neden daha). anne ve babası öğretmen, bu yüzden de birkaç şehir gezerek geçiyor çocukluğu. sonra 12 eylül olayları sonrası babası uşak'a gönderiliyor. annesi, kardeşi ve o burdur'da kalıyor. o 13 yaşındayken, annesi beyin kanseri sebebiyle hayatını kaybediyor. babası tekrar evleniyor, bağlantıları yavaş yavaş kopuyor. ilkokulu uşak'ta okuyan güzel kadın, ortaokul ve liseyi izmir'de bitiriyor. üniversiteyi ilk kazanmasında okuyamadı, maddi sıkıntıları vardı ve çalışmak zorunda kaldı. daha sonra dokuz eylül üniversitesi hukuk fakültesini kazanıyor ve gitmeye başlıyor ama ilk yıldan sonra yine bırakıyor. 19 yaşında evleniyor, ve dört sene evli kalıyor. hukuk eğitimini tamamlıyor. stajyer iken ise şiir ile macerası başlıyor. 2002 yılından vefat ettiği 2011 yılına kadar ise istanbul'da yaşıyor. 2006 yılında ikinci defa evleniyor. bu evlilikten annesinin adını verdiği, füsun adında bir kızı oluyor. 2010 yılında ise kolon kanserine yakalanıyor ve 2011 yılında toprağa veriliyor. dilerim en huzurlu uyusun melek.
bence onun şiiri çok durudur. limon bahçeleri gibi. az biraz lavanta. aroma verecek kadar da çilek. herkesdeki kadar tuz ve pul biber. o hissettiklerini yazdı. kelimelerin ona verdiği hisler vardı. o da o kelimeleri kullandı. o yazarken düşünenlerden değil de, hissedenlerden. o yüzden benim gibi hissedenlere dokundu.
grapon kağıtları, ah'lar ağacı ve pulbiber mahallesi adlı üç tane şiir kitabı vardır, aşağıya da başlıca sevdiğim şiirlerini bırakmak istiyorum:
çiçekli şiirler yazmak istiyorum bayım
siz aşktan n'anlarsınız bayım
iris'in ölümü
ah'lar ağacı
annemle ilgili şeyler
bıktığım şeyler ve yeşil fanila
çalıkuşu'nun z raporu
kedilerin alışkanlıkları
pollyanna'ya mektuplar
pollyanna'ya son mektup
paragraf başı
kurbati
devamını gör...
projection
eveet bugünkü sigmund freud'un psikolojik savunma mekanizmalarından sırada projection yani yansıtma mekanizması var. her güne bir psikolojik savunma serimiz hız kesmeden devam ediyor*.
[diğer savunma mekanizmaları: repression, denial, reaction formation, regression, rationalization, displacement ve sublimination]
bildiğimiz gibi bu mekanizmaları anksiyete ile başa çıkmak için geliştiriyoruz. projection yani yansıtma, kişinin kendi kabul edilemez/rahatsız edici dürtülerini, duygularını ve düşüncelerini bir başkasına atfetmesidir. peki kendisini pek sevdiğimi düşünmesem de fazla değerli ve ilginç bakış açısına sahip freud bunu nasıl keşfetmiş? elbette hastalarının kendilerinde olan şeyleri bir başkasının sahip olduğunu durmadan söylemesi üzerine. yani eğer birisi sizi yetersizlik ya da kötü bir şeyle suçluyorsa büyük ihtimal aslında içinde bu duygulara sahip olan kendisidir.
kişinin kendi duyguları hakkında içgörü eksikliği vardır.

görsel kaynak.
örneklerine bakacak olursak:
- eğer bir kişiye karşı güçlü bir nefretiniz varsa, onun sizden hoşlanmadığına inanabilirsiniz.
- ''bence emre benden hoşlanıyor'' [hayır, büyük ihtimal sen ondan hoşlanıyorsun]
- eşinin kendisini aldattığına inanan bir hastanın aslında kendisinin iş arkadaşıyla flörtleşmesi.
[diğer savunma mekanizmaları: repression, denial, reaction formation, regression, rationalization, displacement ve sublimination]
bildiğimiz gibi bu mekanizmaları anksiyete ile başa çıkmak için geliştiriyoruz. projection yani yansıtma, kişinin kendi kabul edilemez/rahatsız edici dürtülerini, duygularını ve düşüncelerini bir başkasına atfetmesidir. peki kendisini pek sevdiğimi düşünmesem de fazla değerli ve ilginç bakış açısına sahip freud bunu nasıl keşfetmiş? elbette hastalarının kendilerinde olan şeyleri bir başkasının sahip olduğunu durmadan söylemesi üzerine. yani eğer birisi sizi yetersizlik ya da kötü bir şeyle suçluyorsa büyük ihtimal aslında içinde bu duygulara sahip olan kendisidir.
kişinin kendi duyguları hakkında içgörü eksikliği vardır.

görsel kaynak.
örneklerine bakacak olursak:
- eğer bir kişiye karşı güçlü bir nefretiniz varsa, onun sizden hoşlanmadığına inanabilirsiniz.
- ''bence emre benden hoşlanıyor'' [hayır, büyük ihtimal sen ondan hoşlanıyorsun]
- eşinin kendisini aldattığına inanan bir hastanın aslında kendisinin iş arkadaşıyla flörtleşmesi.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
fikrimden geceler yatabilmirem
bu fikri başımdan atabilmirem.
sözleri çok güzeldir. melodisi ise can alır. bu besteyi yapan, kesin veremden ölmüştür. enstrümental yorumunu yine bizim kıvırcık (bkz: muhlis berberoğlu) uçurmuş. o çalıyor ben söylüyorum.
her bir dertten alan yaman ayrılık
ayrılık ayrılık aman ayrılık
yine düştük üzüme, yine gittik uzaklara.
bu fikri başımdan atabilmirem.
sözleri çok güzeldir. melodisi ise can alır. bu besteyi yapan, kesin veremden ölmüştür. enstrümental yorumunu yine bizim kıvırcık (bkz: muhlis berberoğlu) uçurmuş. o çalıyor ben söylüyorum.
her bir dertten alan yaman ayrılık
ayrılık ayrılık aman ayrılık
yine düştük üzüme, yine gittik uzaklara.
devamını gör...
öyle birine aşık ol ki
ismini her duyduğunda, aklına her geldiğinde o ilk heyecanla kalbin güm güm atsın.
devamını gör...
6 mart 2021 kadıköy büyük kadın buluşmasına gökkuşağı motifli bayrak ve şemsiyelerin alınmaması
devamını gör...
fakirlik belirten detaylar
ösym sınavlarında verilen şekerleri eve götürmek bunlardan biridir.
devamını gör...
çay ocağı müdavimleri
tuhaf insanlar.

sahipleri de öyle, çay istiyorsun bunu veriyorlar, bir de "senin lohusa kız kapının önünde seni bekliyor, al abi şunları da besle istersen, diğerlerini ben doyurdum ama bu yabani seni bekliyor, yanaşmadı bile bana" diyerek dilimlenmiş sucuk..
yabani işte, babasının kızı.
edit : tavuk sucuğuna burun kıvırdı haspam, markete gidilip yaş mama alındı. önümü yolda kesti, bir kaba filan koymama bile izin vermedi, öyle aç.
şimdi iyiyiz ama.

sahipleri de öyle, çay istiyorsun bunu veriyorlar, bir de "senin lohusa kız kapının önünde seni bekliyor, al abi şunları da besle istersen, diğerlerini ben doyurdum ama bu yabani seni bekliyor, yanaşmadı bile bana" diyerek dilimlenmiş sucuk..
yabani işte, babasının kızı.
edit : tavuk sucuğuna burun kıvırdı haspam, markete gidilip yaş mama alındı. önümü yolda kesti, bir kaba filan koymama bile izin vermedi, öyle aç.
şimdi iyiyiz ama.
devamını gör...
cingöz recai
peyami safa tarafından yazılan kitap serisidir.zeki bir hırsız ve ahlaklı bir polisin başından geçen olaylar üzerine kurgulanmıştır.ilki 1956 da başrolde turan seyfioğlu'nun oynadığı ve ikincisi 1969'da ayhan ışık'ın oynadığı olmak üzere iki adet filmide mevcuttur,bulunup izlenilebilir.heleki ayhan ışık'ın; hücum edilemez bir vucut içerisinde ölümsüz bir ruhum vardır' repliği şahanedir..
devamını gör...
istanbul oyuncak müzesi
sunay akın'ın kurmuş olduğu müze.
bu müzede 17. ve 18.yüzyıllardan kalma farklı ülkelerden toplanmış oyuncaklar bulunuyor. mesela nazi almanyası dönemi oyuncakları gibi. çoğumuzun tasarımına yabancı olduğu oyuncaklar. bizdeki çoğu aile çocuklarına hayal dünyası gelişsin diye değil de ses yapmasınlar diye ya kız çocuklarına oyuncak bebek ya da erkek çocuklarına oyuncak tabanca alıyorlar. bunlar da ilerisi için gerek toplumsal gerek de bireysel problemlere davetiye çıkarabiliyor.
bu müzede 17. ve 18.yüzyıllardan kalma farklı ülkelerden toplanmış oyuncaklar bulunuyor. mesela nazi almanyası dönemi oyuncakları gibi. çoğumuzun tasarımına yabancı olduğu oyuncaklar. bizdeki çoğu aile çocuklarına hayal dünyası gelişsin diye değil de ses yapmasınlar diye ya kız çocuklarına oyuncak bebek ya da erkek çocuklarına oyuncak tabanca alıyorlar. bunlar da ilerisi için gerek toplumsal gerek de bireysel problemlere davetiye çıkarabiliyor.
devamını gör...
can bartu
ismini türk futboluna altın harflerle yazdıran efsane spor adamı. sinyor bartu namıyla italya'da bile unutulmayan merhum futbolcumuz.
1955 ile 1961 yılları arasında fenerbahçe takımında top koşturmuş. 28 kez milli formayı giymiştir.
aynı zamanda başarılı bir basketbolcu da olan bartu, 1958 romanya maçında dönemin kalecisi turgay şeren sakatlanınca maçın son dakikalarına doğru kaleye geçmiş, şanssızlık eseri bir defans oyuncumuzun kendi kalesine attığı gole engel olamamış.
daha sonra 1962 yılında italya'ya giderek fiorentina ve venezia takımlarının formasını giydikten sonra en parlak zamanını lazio takımında yaşamış. italyan taraftarlar hem özel ve hem de futbol yaşantısındaki şıklık ve centilmenliğinden dolayı kendisine sinyor lakabını takmışlar.
1967 yılında yurda dönerek tekrar fenerbahçe'de oynamış. 1969 yılında merhum metin oktay'ın jübile maçında metin oktay fenerbahçe forması, can bartu da galatasaray formasıyla çıkarak dostluk ve centilmenlik dersi vermişler.
can bartu, avrupa kupalarında final maçı oynayan ilk türk futbolcu unvanına da sahiptir. 1936 yılında doğan efsane spor adamı 2019 yılında vefat etmiştir.
1955 ile 1961 yılları arasında fenerbahçe takımında top koşturmuş. 28 kez milli formayı giymiştir.
aynı zamanda başarılı bir basketbolcu da olan bartu, 1958 romanya maçında dönemin kalecisi turgay şeren sakatlanınca maçın son dakikalarına doğru kaleye geçmiş, şanssızlık eseri bir defans oyuncumuzun kendi kalesine attığı gole engel olamamış.
daha sonra 1962 yılında italya'ya giderek fiorentina ve venezia takımlarının formasını giydikten sonra en parlak zamanını lazio takımında yaşamış. italyan taraftarlar hem özel ve hem de futbol yaşantısındaki şıklık ve centilmenliğinden dolayı kendisine sinyor lakabını takmışlar.
1967 yılında yurda dönerek tekrar fenerbahçe'de oynamış. 1969 yılında merhum metin oktay'ın jübile maçında metin oktay fenerbahçe forması, can bartu da galatasaray formasıyla çıkarak dostluk ve centilmenlik dersi vermişler.
can bartu, avrupa kupalarında final maçı oynayan ilk türk futbolcu unvanına da sahiptir. 1936 yılında doğan efsane spor adamı 2019 yılında vefat etmiştir.
devamını gör...
özgür irade

-evet ama bu konu hakkında konuşmadan önce özgür iradeyi tartışmalıyız, özgür iradeyi nasıl tanımlıyorsun?
-özgür irade şey değil mi, ben şu paketi şurdan alıp şuraya koymak istiyorum ve koyuyorum. al işte.
-ciddi olamazsın, özgür irade hakkında konuşulunca verilen ilk saçma örnek bu, şunu alır şuraya koyarım şeklinde çözülecek bir şey değil bu, ayrıca onu alıp oraya koymanı ben sağladım.
-nasıl yani ben kendim alıp oraya koydum ama.
-özgür irade mevzusunu açmakla senin bu klasik örneği vermeni sağladım. insanoğlunun en büyük yanılgılarından biridir özgür irade yanılsaması. araba süren bir robotla araba süren bir insanı karşılaştıralım. robot diğer araçlarla arasındaki mesafeyi hesaplar döneceği açıları hesaplar hızını ayarlar aynaları kontrol eder işlemcisi arkaplanda yüzlerce hesap kitap yapar. bunları yapabilmek için kodlanmıştır. insanda aynı şekilde çalışır araba sürerken sohbet edebiliyoruz ehliyet kursunda bir kaç pratikle kendimizi kodladık bir zaman sonra arabayı nasıl sürdüğümüzü bile farkedemiyoruz. belirli durumlarla karşılaşınca belirli tepkiler veriyoruz davranışlarımızın hiç biri özgün değil reflekslere dayalı bütün tercihlerimiz.
-yani beni manipüle mi ettin?
-isteyerek mi? hayır, seçimlerle alakalı konuşuyorduk ve doğru tespitler için tercihlerin kaynağını sorgulamayı teklif ettim böylece konu özgür iradeye geldi ve sen o saçma örneği verdin.
-sana göre özgür irade diye bir şey yok mu?
-elbette var ama bahsettiğin şekilde değil.
-anlat lütfen.
-zihnin kaşınıyor anlaşılan, şöyle düşünelim bir sinema salonundasın ve başkasının yazıp yönettiği bir film izliyorsun sinemada. bütün filmi baştan sona başrolün gözünden izliyorsun. öyleki kendini başroldekiyle özdeşleştirmişsin izlediğin şeyin senin hayatın olduğuna inanmışsın. yanında iki izleyici daha var bunlar sürekli olaylar hakkında farklı yorumlar yapıyor, filmdeki başrol iyi bir şey yaptığında yanındakilerden biri gururlanıyor diğeri bunu olması gereken sıradan bir şey olarak yorumluyor. özgür irade ise tam olarak burda gizli sen hangisinin yorumuna katılıyorsun. veya kötü bir şey yaptı başroldeki yanındakilerden biri haklı olduğunu düşünürken diğeri hatalı olduğunu düşünüp pişmanlık duyuyor, sen hangisini seçiyorsun. olay bundan ibaret. hayat izlediğin bir filmden ibaret sense başrolle empati kurup kendi hislerinden sorumlusun asıl tercih nasıl hissettiğin ve hissetmeyi seçtiğin şeyde ortaya çıkıyor. filmde olan şeyler senden tamamen bağımsız bir şekilde ilerler. buna kader denir.
-ne yani şuan karşında duran kişi değil miyim ben?
-onun içinde bir yerlerdesin ama fiziki bedenin kesinlikle sen değilsin. fazlasıyla özdeşleştiğin bir çeşit avatardan fazlası değil.
-kafam karıştı ben neyim o zaman?
-sen kafası kolayca karışan bir şeysin daha fazlası değil.
devamını gör...
alice harikalar diyarında
orijinal adı alice's adventures in wonderland olan lewis carroll’un 1865 tarihinde yayınlanan kurgu, fantezi türünde kitabıdır.
günümüzde pek çok film uyarlaması da mevcuttur.
ilk kez 1903 yılında cecil hepworth tarafından sessiz sinemada uyarlanmıştır.
--- alıntı ---
hayvanlara haddinden fazla insan özellikleri yüklenmiş olmasının insanlara hakaret sayılacağı, ilerde çocukların hayvanlarla insanlara eşit düzeyde yaklaşacağı gerekçeleriyle 1931'de çin'in hunan eyaletinde yasaklanmıştır.
daha sonra "aynı nedenlerden" ötürü amerika'da da birkaç okulda kütüphanelerden kaldırılmıştır
--- alıntı ---
günümüzde pek çok film uyarlaması da mevcuttur.
ilk kez 1903 yılında cecil hepworth tarafından sessiz sinemada uyarlanmıştır.
--- alıntı ---
hayvanlara haddinden fazla insan özellikleri yüklenmiş olmasının insanlara hakaret sayılacağı, ilerde çocukların hayvanlarla insanlara eşit düzeyde yaklaşacağı gerekçeleriyle 1931'de çin'in hunan eyaletinde yasaklanmıştır.
daha sonra "aynı nedenlerden" ötürü amerika'da da birkaç okulda kütüphanelerden kaldırılmıştır
--- alıntı ---
devamını gör...
yazdıkça rahatlamak
oğuz atay'ın tutunamayanlar'ı yazarken ziyadesiyle, katbekat, zirve yaparak yaşadığını düşündüğüm eylem.
ya da tam tersi/eksisi.
ya da tam tersi/eksisi.
devamını gör...