mesleğini söylemeden üç kelime ile anlat
sınav, uzaktan, google.
devamını gör...
30 nisan 2021 metro istanbul'un tweeti
devamını gör...
diri gömülen
sadık hidayet'in ilk öykülerinin yer aldığı kitapta okuyucu başlangıçta aynı isimli bir öykü karşılıyor. 1903 doğumlu yazarın henüz 1929-1930 yıllarında yazdığı öyküler gelecek yıllarda vereceği eserlerin izlekleri ile ilgili de ipucu vermesi bakımından oldukça güzel bir keşif. sadık hidayet için intihar düşüncesinin yeni olmadığını biliyoruz ancak ilk dönem eserlerinde bu temanın yansımalarını görmek benim için fazlasıyla keyifli. kitap, bir kısmı paris'te, bir kısmı tahran'da yazılmış dokuz öyküden oluşuyor. eserin türkiye'de ilk basımı yapı kredi yayınları tarafından ilk kez 1995'te gerçekleştirilmiş.
diri gömülen isimli öykü için özel bir parantez açmak mecburiyetindeyim. bu ilk öykü yazarın planladığı eylemlerin yıllar öncesini -ya da sonrasını- gösteren bir ayna gibi. tutkuyla yazıldığını hissettiren bu öykü nitekim yazarın ölüm biçimiyle fazlasıyla örtüşüyor. bir iç döküm diyebilirim. intihara dair düşüncelerinin bir eylemle sonuca bağlanacağı kaçınılmazdır sanıyorum. bu öyküden paylaşmak istediğim, içselleştirdiğim pek çok cümle varsa da bunu kısa bir alıntıyla sınırlı tutacağım. sadık hidayet, okuyucusunu bulan bir cevher bence. bazı insanlar, mekanlar, olaylar gibi nehir insanı onu okumaya sürükleyecektir diye düşünüyorum.
kendim, kendi gözümde yabancıyım. niçin yaşadığıma, neden burada olduğuma hayret ediyorum. gördüğüm bu insanlar kim ve benden ne istiyorlar?
kaynak: sadık hidayet, diri gömülen, s. 21, yapı kredi yayınları.
diğer öyküleri ise iran'a has motiflerin sıkça tercih edildiği insan ve toplumun ana hatlarıyla görülebileceği bir çizgide. tagore öykülerini anımsatan bir biçem hissettim. tabii hidayet, ta 1936'da gidiyor hindistan'a, bu kitap dediğim gibi 6-7 yıl öncenin ürünlerinden oluşuyor. iran toplum yapısıyla taşıdığımız benzerlikler bu öykülerde oldukça belirgin. belki farklı bir toplumun ve kültürün ürünü olduğu dahi hissedilmeyebilir bazı ciddi ayrımlar dışında. masal özelliği gösteren son öykü, bu günümüzün en açık tasvirlerinden biri.
sadık hidayet, diri gömülen ile gelecek yapıtlarının bir vaadini sunuyor sanki, (bkz: kör baykuş (kitap)).
diri gömülen isimli öykü için özel bir parantez açmak mecburiyetindeyim. bu ilk öykü yazarın planladığı eylemlerin yıllar öncesini -ya da sonrasını- gösteren bir ayna gibi. tutkuyla yazıldığını hissettiren bu öykü nitekim yazarın ölüm biçimiyle fazlasıyla örtüşüyor. bir iç döküm diyebilirim. intihara dair düşüncelerinin bir eylemle sonuca bağlanacağı kaçınılmazdır sanıyorum. bu öyküden paylaşmak istediğim, içselleştirdiğim pek çok cümle varsa da bunu kısa bir alıntıyla sınırlı tutacağım. sadık hidayet, okuyucusunu bulan bir cevher bence. bazı insanlar, mekanlar, olaylar gibi nehir insanı onu okumaya sürükleyecektir diye düşünüyorum.
kendim, kendi gözümde yabancıyım. niçin yaşadığıma, neden burada olduğuma hayret ediyorum. gördüğüm bu insanlar kim ve benden ne istiyorlar?
kaynak: sadık hidayet, diri gömülen, s. 21, yapı kredi yayınları.
diğer öyküleri ise iran'a has motiflerin sıkça tercih edildiği insan ve toplumun ana hatlarıyla görülebileceği bir çizgide. tagore öykülerini anımsatan bir biçem hissettim. tabii hidayet, ta 1936'da gidiyor hindistan'a, bu kitap dediğim gibi 6-7 yıl öncenin ürünlerinden oluşuyor. iran toplum yapısıyla taşıdığımız benzerlikler bu öykülerde oldukça belirgin. belki farklı bir toplumun ve kültürün ürünü olduğu dahi hissedilmeyebilir bazı ciddi ayrımlar dışında. masal özelliği gösteren son öykü, bu günümüzün en açık tasvirlerinden biri.
sadık hidayet, diri gömülen ile gelecek yapıtlarının bir vaadini sunuyor sanki, (bkz: kör baykuş (kitap)).
devamını gör...
karısının iç çamaşırına sığınan acizler
koca bakan olmuşsun ama konuşmayı öğrenememişsin be soylu. soyadının hakkını ver diyeceğim de zor olacak senin için. ilkokul mezunu adam demez bu lafları. sen bakansın. bakan gibi davranmaya başlasan nasıl olur acaba? ben utandım yemin ederim.
devamını gör...
sözlüğü tanıtıyoruz kampanyası
üstteki kahvaltıda ne yemiş, alttakinin adını tahmin et gibi başlıklar azaldığında memnuniyetle ve hiç düşünmeden yapacağım eylemi içeren kampanya. şimdilik bende bile bir "acaba?" payı var.
devamını gör...
orta doğu teknik üniversitesi
bu sene 65. yılını kutlayacak olan okulum.
akademik ve sosyal anlamda türkiye'nin en başarılı üniversitelerinden biridir. akademik kadrosunda bulunan her biri yurtdışında öğrenim görmüş ve yüksek lisans veya doktora derecelerinden en az birini yabancı üniversitelerde almış yüzlerce değerli öğretim üyesi ve odtü'de öğrenim gören binlerce zeki, çalışkan ve idealist öğrenci sayesinde odtü kuruluşundan itibaren her daim türkiye'nin yüz akı olmayı başarmıştır. her sene, yapılan üniversite giriş sınavlarında en yüksek puan alan 1000 öğrencinin üçte birinden fazlası odtü'yü tercih etmektedir. odtü mühendislik fakültesi'ndeki tüm lisans programları amerika birleşik devletleri'nin akreditasyon kurumu olan abet tarafından değerlendirilmiş ve akreditasyon almıştır.
odtü, öğrencilerine sadece bölümleriyle ilgili bir eğitim vermez. bir dünya görüşü, bir kültür kazandırır. odtü'de öğrenciler bir hak arama, bir protesto kültürü edinir. odtü'de öğrenciler sadece verilen bilgileri ezberlemez, fikir üretebilme yeteneği de kazanırlar. öğrenci toplulukları sayesinde ilgi duyulan birçok alanda fikir ve deneyim sahibi olunabilir. çeşitli konserler, tiyatro oyunları, film gösterimleri çok ucuza veya bedavaya izlenebilir. arkeolojiden astronomiye, ekonomiden tarihe kadar birçok alanda yapılan atölyelere katılınabilir, okumalar ve tartışmalar yapılabilir. quidditch'ten orienteering'e, snowboard'dan rugby'ye kadar birçok spor çok düşük maliyetlerle yapılabilir.
odtü'nün öğrencilerine kazandırdığı en önemli yeteneklerden biri de kendi başına sorunların üstesinden gelebilme yeteneğidir. öğrencilerine tuttuğunu koparan, zorluklara karşı yılmayan, teslim olmayan, zorluklara göğüs geren, sonuna kadar hakkını arayan insanlar olmayı öğretir. öğrencilerinin birey olduklarının ve hayatları boyunca karşılaştıkları sorunları tek başlarına çözmeleri gerektiğinin, yere düşseler bile yerden daha güçlü bir şekilde kalkmaları gerektiğinin farkına varmalarını sağlar.
ancak tabii ki bütün bu güzelliklerinin yanında zorlukları da vardır. istisnaları olmakla beraber odtü'de birçok bölümden mezun olmak o bölüme girmekten daha zordur. curve'ün sıfıra yakınsadığı, kalem bile oynatılamayan dersler vardır. bu dersler genelde bağlayıcıdırlar yani başka dersleri bağlarlar. bağlayıcı bir dersi geçmeden o dersin bağladığı dersi alamazsınız, bu da okulun uzamasına yol açar. odtü'de eğer öğrenci son yarıyılında değilse bütünleme yoktur, vize(ler) ve final sonucunda bir dersten kaldıysanız o dersten kalmışsınızdır, bütünleme olmadığı için kurtarma imkanınız yoktur, bu da okulun uzamasına yol açar. bazı bölümler yaz okulunda hiç ders açmazlar, bu da okulun uzamasına yol açar. odtü’de hemen hemen her şey okulun uzamasına yol açar.
benim odtü'de en sevmediğim zamanlar ders seçimi zamanlarıdır. çünkü genellikle ders seçme dönemlerinde istediğiniz dersi seçemezsiniz, hatta bazen istemediğiniz dersleri bile seçemezsiniz çünkü o derslerin kontenjanı bile hemen dolar. odtü'de ders seçme sistemi açıldıktan saniyeler sonra tüm seçmeli derslerin kontenjanı dolar, almanız gereken sayıda seçmeli ders alamayabilirsiniz, bazen almanız gereken zorunlu dersi bile alamayabilirsiniz. ancak dersi veren hocaya mail atarak kontenjanı arttırmasını isteyebilir, hoca dersin kontenjanını arttırırsa dersi alabilirsiniz. kontenjan arttırılmasa bile yılmayıp 3 gün süren ders seçimi dönemi boyunca bilgisayar başından ayrılmadan sürekli ders almayı denerseniz belki ilk başta alamadığınız ders(ler)i alabilirsiniz. eğer alamazsanız, ders seçimi döneminde (a.k.a. etkileşimli kayıtlar)* alamadığınız ders(ler)i ders ekleme-bırakma döneminde* de alabilirsiniz. eğer tüm bu süreçler sonunda mutlaka almanız gereken ve almanız için herhangi bir engel bulunmayan dersi alamadıysanız bölüm sekreterliğine ve bölüm başkanlığına mail atarak fakülte kararıyla ilgili dersi ders programınıza ekletebilirsiniz.
akademik ve sosyal anlamda türkiye'nin en başarılı üniversitelerinden biridir. akademik kadrosunda bulunan her biri yurtdışında öğrenim görmüş ve yüksek lisans veya doktora derecelerinden en az birini yabancı üniversitelerde almış yüzlerce değerli öğretim üyesi ve odtü'de öğrenim gören binlerce zeki, çalışkan ve idealist öğrenci sayesinde odtü kuruluşundan itibaren her daim türkiye'nin yüz akı olmayı başarmıştır. her sene, yapılan üniversite giriş sınavlarında en yüksek puan alan 1000 öğrencinin üçte birinden fazlası odtü'yü tercih etmektedir. odtü mühendislik fakültesi'ndeki tüm lisans programları amerika birleşik devletleri'nin akreditasyon kurumu olan abet tarafından değerlendirilmiş ve akreditasyon almıştır.
odtü, öğrencilerine sadece bölümleriyle ilgili bir eğitim vermez. bir dünya görüşü, bir kültür kazandırır. odtü'de öğrenciler bir hak arama, bir protesto kültürü edinir. odtü'de öğrenciler sadece verilen bilgileri ezberlemez, fikir üretebilme yeteneği de kazanırlar. öğrenci toplulukları sayesinde ilgi duyulan birçok alanda fikir ve deneyim sahibi olunabilir. çeşitli konserler, tiyatro oyunları, film gösterimleri çok ucuza veya bedavaya izlenebilir. arkeolojiden astronomiye, ekonomiden tarihe kadar birçok alanda yapılan atölyelere katılınabilir, okumalar ve tartışmalar yapılabilir. quidditch'ten orienteering'e, snowboard'dan rugby'ye kadar birçok spor çok düşük maliyetlerle yapılabilir.
odtü'nün öğrencilerine kazandırdığı en önemli yeteneklerden biri de kendi başına sorunların üstesinden gelebilme yeteneğidir. öğrencilerine tuttuğunu koparan, zorluklara karşı yılmayan, teslim olmayan, zorluklara göğüs geren, sonuna kadar hakkını arayan insanlar olmayı öğretir. öğrencilerinin birey olduklarının ve hayatları boyunca karşılaştıkları sorunları tek başlarına çözmeleri gerektiğinin, yere düşseler bile yerden daha güçlü bir şekilde kalkmaları gerektiğinin farkına varmalarını sağlar.
ancak tabii ki bütün bu güzelliklerinin yanında zorlukları da vardır. istisnaları olmakla beraber odtü'de birçok bölümden mezun olmak o bölüme girmekten daha zordur. curve'ün sıfıra yakınsadığı, kalem bile oynatılamayan dersler vardır. bu dersler genelde bağlayıcıdırlar yani başka dersleri bağlarlar. bağlayıcı bir dersi geçmeden o dersin bağladığı dersi alamazsınız, bu da okulun uzamasına yol açar. odtü'de eğer öğrenci son yarıyılında değilse bütünleme yoktur, vize(ler) ve final sonucunda bir dersten kaldıysanız o dersten kalmışsınızdır, bütünleme olmadığı için kurtarma imkanınız yoktur, bu da okulun uzamasına yol açar. bazı bölümler yaz okulunda hiç ders açmazlar, bu da okulun uzamasına yol açar. odtü’de hemen hemen her şey okulun uzamasına yol açar.
benim odtü'de en sevmediğim zamanlar ders seçimi zamanlarıdır. çünkü genellikle ders seçme dönemlerinde istediğiniz dersi seçemezsiniz, hatta bazen istemediğiniz dersleri bile seçemezsiniz çünkü o derslerin kontenjanı bile hemen dolar. odtü'de ders seçme sistemi açıldıktan saniyeler sonra tüm seçmeli derslerin kontenjanı dolar, almanız gereken sayıda seçmeli ders alamayabilirsiniz, bazen almanız gereken zorunlu dersi bile alamayabilirsiniz. ancak dersi veren hocaya mail atarak kontenjanı arttırmasını isteyebilir, hoca dersin kontenjanını arttırırsa dersi alabilirsiniz. kontenjan arttırılmasa bile yılmayıp 3 gün süren ders seçimi dönemi boyunca bilgisayar başından ayrılmadan sürekli ders almayı denerseniz belki ilk başta alamadığınız ders(ler)i alabilirsiniz. eğer alamazsanız, ders seçimi döneminde (a.k.a. etkileşimli kayıtlar)* alamadığınız ders(ler)i ders ekleme-bırakma döneminde* de alabilirsiniz. eğer tüm bu süreçler sonunda mutlaka almanız gereken ve almanız için herhangi bir engel bulunmayan dersi alamadıysanız bölüm sekreterliğine ve bölüm başkanlığına mail atarak fakülte kararıyla ilgili dersi ders programınıza ekletebilirsiniz.
devamını gör...
gerçek
en basit tanımıyla, duyu organlarımızla topladığımız bilgilerin, beynimizde işlenmesi sonucu ortaya çıkan algıdır, varlığını inkar edemediğinizdir ya da bunun gibi bir şeydir işte.
mesela elinizde bir karpuz dilimi tutuyorsunuzdur ve o karpuz dilimi, dokunduğunuz, kokusunu ve tadını aldığınız, gördüğünüz için gerçektir. gerçeklik, su götürmeyendir. ama benim için değil, benim gerçeğim siz "sanrı" görmemişlerden farklı. * o halde gerçek de görecelidir, kişiseldir. nedir bu?
sanrı demişken size oturup da uzun uzun "vay şöyle de gördüm, kayış da şöyle koptu" diye anlatacak değilim zannediyorsanız, yanılıyorsunuz. anlatacağım çünkü canım sıkılıyor. *
efenim, vakti zamanında ergen bir bebeyken, zannederdim ki filozoflar boş konuşuyor, bu kadar niye sorgulamışlar altı üstü bir olan gözünle gördüğün, elinle tuttuğun dünyayı? varlık nedir, yokluk ne, hiçlik nasıl, gerçek kim? "bu kadar laf salatasına gerek var mı?" derdim dünyam yamulmadan önce.
adına bipolar dedikleri duygu-durum bozukluğundan mustaribim ve tip 1 olduğu için hipomaninin üstüne çıkabiliyor, büyük mani atakları geçirebiliyorum maalesef. şansıma, ilk yaşadığım mani, psikotik maniydi (böyle deniyormuş tıpta), yani baya baya halüsinasyona bağlıyorsunuz, kafanızın tahtaları gıcır gıcır ediyor efenim. işte bu tecrübe, bana gerçeğin ne olduğunu kesintisiz iki sene kadar sorgulatmakla birlikte, bir daha asla eski gerçeklik algıma dönemememe sebep oldu.
gerçeğim değişti, her şey şüpheli, varlığım, uzayda kapladığım yer, içtiğim su, ayağımı bastığımda hissettiğim toprak...
biraz daha açayım bunu size; sanrılar ilk başladığında (ki uyuşturucu madde kullananlarda da bu yaşanıyor), görsel ve işitsel olarak şaşırtmaya başlıyor aklınız sizi. gördüğünüzü gördünüz mü? o ses neydi, dışarıdan mı geldi yoksa kendi kafamın içinden mi? hey, kafamın içi ne kadar geveze öyle. ancak, sanrının şiddeti, artık koku, o kokunun ağızda bıraktığı tadı ve dokunmak duyularına sirayet edince, orada gerçekliğiniz tamamen değişiyor. doktorlar "gerçeklikten kopmak, zaman, mekan algısını yitirmek" diyorlar buna efenim.
vakti zamanında, doktorumla minik sitemli bir diyalog yaşamıştık; son sanrı tecrübemin ardından aklım normal(!) insanlar alemine geri döndüğünde, kendisinin odasına bir hışımla girip "doktor bey, bana söyleyin bu ne?! nedir bunlar?! halüsinasyon diyorsunuz, psikoz diyorsunuz bir sürü adı var ama nedir bu? kafamın içini kemirip duran bir gerçeklik sorgusu var ve kurtulamıyorum bundan. bakın ben aptal biri değilim, gördüğüm şeyi -yanlış görmüş, zannetmişim- diye inkar edebilirim, duyduğum şeyi -yanlış işitmişim- diye geçiştirebilirim ama lütfen söyleyin, aynı zamanda kokusunu alıp dokunabildiğim bir şeyin gerçek olmadığını beynime nasıl kabul ettirebilirim?!" diye sormuştum.
kendisi "onların tıp dilindeki adı sanrı, onların hepsi senin gerçeğin" demişti. demek ki, bana ayrı bir gerçek daha var normallerden(!)... kime anlatsam "deli" diyecekleri bir gerçek ve bunu kendime saklamayı, seneler önce anlaşılamadığını fark ettiğimde, öğrendim. şimdi normali taklit ederek yaşıyorum. gerçek ise, içimde hapis.
mesela elinizde bir karpuz dilimi tutuyorsunuzdur ve o karpuz dilimi, dokunduğunuz, kokusunu ve tadını aldığınız, gördüğünüz için gerçektir. gerçeklik, su götürmeyendir. ama benim için değil, benim gerçeğim siz "sanrı" görmemişlerden farklı. * o halde gerçek de görecelidir, kişiseldir. nedir bu?
sanrı demişken size oturup da uzun uzun "vay şöyle de gördüm, kayış da şöyle koptu" diye anlatacak değilim zannediyorsanız, yanılıyorsunuz. anlatacağım çünkü canım sıkılıyor. *
efenim, vakti zamanında ergen bir bebeyken, zannederdim ki filozoflar boş konuşuyor, bu kadar niye sorgulamışlar altı üstü bir olan gözünle gördüğün, elinle tuttuğun dünyayı? varlık nedir, yokluk ne, hiçlik nasıl, gerçek kim? "bu kadar laf salatasına gerek var mı?" derdim dünyam yamulmadan önce.
adına bipolar dedikleri duygu-durum bozukluğundan mustaribim ve tip 1 olduğu için hipomaninin üstüne çıkabiliyor, büyük mani atakları geçirebiliyorum maalesef. şansıma, ilk yaşadığım mani, psikotik maniydi (böyle deniyormuş tıpta), yani baya baya halüsinasyona bağlıyorsunuz, kafanızın tahtaları gıcır gıcır ediyor efenim. işte bu tecrübe, bana gerçeğin ne olduğunu kesintisiz iki sene kadar sorgulatmakla birlikte, bir daha asla eski gerçeklik algıma dönemememe sebep oldu.
gerçeğim değişti, her şey şüpheli, varlığım, uzayda kapladığım yer, içtiğim su, ayağımı bastığımda hissettiğim toprak...
biraz daha açayım bunu size; sanrılar ilk başladığında (ki uyuşturucu madde kullananlarda da bu yaşanıyor), görsel ve işitsel olarak şaşırtmaya başlıyor aklınız sizi. gördüğünüzü gördünüz mü? o ses neydi, dışarıdan mı geldi yoksa kendi kafamın içinden mi? hey, kafamın içi ne kadar geveze öyle. ancak, sanrının şiddeti, artık koku, o kokunun ağızda bıraktığı tadı ve dokunmak duyularına sirayet edince, orada gerçekliğiniz tamamen değişiyor. doktorlar "gerçeklikten kopmak, zaman, mekan algısını yitirmek" diyorlar buna efenim.
vakti zamanında, doktorumla minik sitemli bir diyalog yaşamıştık; son sanrı tecrübemin ardından aklım normal(!) insanlar alemine geri döndüğünde, kendisinin odasına bir hışımla girip "doktor bey, bana söyleyin bu ne?! nedir bunlar?! halüsinasyon diyorsunuz, psikoz diyorsunuz bir sürü adı var ama nedir bu? kafamın içini kemirip duran bir gerçeklik sorgusu var ve kurtulamıyorum bundan. bakın ben aptal biri değilim, gördüğüm şeyi -yanlış görmüş, zannetmişim- diye inkar edebilirim, duyduğum şeyi -yanlış işitmişim- diye geçiştirebilirim ama lütfen söyleyin, aynı zamanda kokusunu alıp dokunabildiğim bir şeyin gerçek olmadığını beynime nasıl kabul ettirebilirim?!" diye sormuştum.
kendisi "onların tıp dilindeki adı sanrı, onların hepsi senin gerçeğin" demişti. demek ki, bana ayrı bir gerçek daha var normallerden(!)... kime anlatsam "deli" diyecekleri bir gerçek ve bunu kendime saklamayı, seneler önce anlaşılamadığını fark ettiğimde, öğrendim. şimdi normali taklit ederek yaşıyorum. gerçek ise, içimde hapis.
devamını gör...
çiğ et yemek
pişmişini dahi yiyemeyenlerdenim.
fakirlikten değil *,et sevmiyorum.
fakirlikten değil *,et sevmiyorum.
devamını gör...
2021 eurovision şampiyonuna uyuşturucu soruşturması
hakedilen bir birincilikti gerisi teferruat. ben sahne performansına yaptıkları müziğe bakarım varsa böyle bir durum zararı kendilerine.ben bu grubu måneskin'i sevdim yaptıkları müziğin ruhunu taşıyorlar. geçen sene kötü çocuk görünümlü izlanda grubu hatari vardı ev sahibi ülke israil de olmalarına rağmen cesurca filistin bayrağı'nı salladılar. dışardan baksan ne alaka dersin.
birkaç aykırı hareket yaptılar diye hemen karalamak saçma geldi.sonuçlar temiz çıkarsa ne olucak eurovision'a leke sürülmediği mi ispatlanacak.
bunları soruşturacaklarına gitsinler dünya starlarını soruştursunlar hepsi göz önünde. eurovision burası hepimiz uslu çocuğuz iki yüzlülüğüne gerek yok.
birkaç aykırı hareket yaptılar diye hemen karalamak saçma geldi.sonuçlar temiz çıkarsa ne olucak eurovision'a leke sürülmediği mi ispatlanacak.
bunları soruşturacaklarına gitsinler dünya starlarını soruştursunlar hepsi göz önünde. eurovision burası hepimiz uslu çocuğuz iki yüzlülüğüne gerek yok.
devamını gör...
yeni nesil kızların yemek yapmaktan bihaber oluşu
başlığı açan yazar sesleniyorum madem sen çok rahatsızsın bu durumdan sen öğren, yaşat türk mutfak kültürünü.
devamını gör...
türklere özgü davranışlar
tv karşısında zap yaparken, bilumum "kaldırıcı, büyütücü, kalınlaştırıcı, vites artırıcı" türünden reklamlarla köylülerin dolandırıldığı pipimsonik kanalları sırf kemal sunal filmi var diye izleyebilmektir. hatta o kemal sunal filmini 1576. kez izleyecek olacağımıza rağmen.
devamını gör...
normalleşmiş garip olaylar
zamlar.
devamını gör...
council on foreign relations
abd'de olusturulmus, acilimi "amerika dis iliskiler komitesi" olan orgutlenmedir. iclerindeki uyeleri oldukca secilmis ve elit aileler olarak nitelendirilen kesimden olustugu bilinmektedir. orgutun egitim, teknoloji, finans, ticaret gibi bircok alanda globallesmis sorunlarla yakindan ilgilendigi soylenebilir (yersen). oldukca masumane bir olusum gibi gorunse de orgut hakkinda spekilasyonlar, gosterilenin tam tersi niteliginde. olusumun mevzu bahis abd cikarlarini koruyup kollamasinin arkasinda dunyayi tek bir merkezden yonetme gayesi guttugu iddia ediliyor. hatta yuvarlak masa teorisindeki gibi siyonist bir harekat olduklari yine dillendirilmis iddialar arasinda.
ortugun tarihcesi 1921 yilina dayaniyor. o zamandan bu zamana kadar yonetiminin icerisinde oldukca taninmis, yuksek kesimden olusmus insanlar tarafindan yonetilmis, finanse edilmistir. su an itibariyla 4 binin ustunde uyesi bulunmaktadir. dunyanin bircok ulkesinden ust duzey politikacilar, bankacilar, sirket sahipleri, akademisyenler, avukatlar hatta medya unluleri-aktorler bu orgutun birer uyesidir. cia ve fbi gibi istihbarat olusumlarinin da bu orgutle baglantisi oldugu bilinmektedir. orgute finansal en buyuk destek ust duzey aile olarak bilinen rockefeller ailesi'dir. ayrica bilderberg group ve society of skull and bones (kuru kafa ve kemikler cemiyeti) ile baglantili olduklari bilinmektedir...
ortugun tarihcesi 1921 yilina dayaniyor. o zamandan bu zamana kadar yonetiminin icerisinde oldukca taninmis, yuksek kesimden olusmus insanlar tarafindan yonetilmis, finanse edilmistir. su an itibariyla 4 binin ustunde uyesi bulunmaktadir. dunyanin bircok ulkesinden ust duzey politikacilar, bankacilar, sirket sahipleri, akademisyenler, avukatlar hatta medya unluleri-aktorler bu orgutun birer uyesidir. cia ve fbi gibi istihbarat olusumlarinin da bu orgutle baglantisi oldugu bilinmektedir. orgute finansal en buyuk destek ust duzey aile olarak bilinen rockefeller ailesi'dir. ayrica bilderberg group ve society of skull and bones (kuru kafa ve kemikler cemiyeti) ile baglantili olduklari bilinmektedir...
devamını gör...
blackpink
yeni yazarlardan birinin nickidir ve dünyaca ünlü kore asılı bir kız grubudur. yanlış hatırlamıyorsam grup 2016 ağustos ayında çıkış yapmıştı. koreyle tek ilişkisi lee joon gi olan ben seve seve dinlemekteyim.
devamını gör...
marmara bölgesi
marmara bölgesi, türkiye'nin 7 coğrafi bölgesinden biridir.
yedi coğrafi bölge içinde yükseltisi en az olan bölgedir.
marmara bölgesi'nin en büyük kenti istanbul'dur. marmara bölgesi'ndeki en küçük kenti ise yalova'dır.
yedi coğrafi bölge içinde yükseltisi en az olan bölgedir.
marmara bölgesi'nin en büyük kenti istanbul'dur. marmara bölgesi'ndeki en küçük kenti ise yalova'dır.
devamını gör...
kızıl ordu
ikinci dünya savaşında hitler ve onun yenilmez denilen ss’lerine karşı kazandığı savaş ile dünyayı büyük bir felaketten kurtarmış olan ordudur.
rusya düşseydi almanları durduracak başka bir güç kalmıyordu geriye.
rusya düşseydi almanları durduracak başka bir güç kalmıyordu geriye.
devamını gör...
bandista
sosyalizme inanan, pek de hoş müzik yapan bir grup.
en sevdiğim şarkısı ;
en sevdiğim şarkısı ;
devamını gör...
yalancı paradoksu
epimenides ölümsüz bir ifadede bulunmuş, bir giritli idi; "tüm giritliler yalancıdır." epimenides'in bu ifadesi epimenides paradoksu olarak adlandırılır. zaman zaman yalancı paradoksu veya giritli paradoksu olarak da anılmıştır.
devamını gör...
beğeni alınca mutlu olan yazar
bana yalnız olmadığımı hissettiyor ve sözlerimin takdir gördüğüni.
güzel bir his, ego değil ancak insanın özünde çevresinden takdir görme hissiyatı var. sonuçta sosyal bir canlıyız.
güzel bir his, ego değil ancak insanın özünde çevresinden takdir görme hissiyatı var. sonuçta sosyal bir canlıyız.
devamını gör...

