şiş
farklı anlamlara gelen bir sözcüktür.
1) kebapçıların kullandığı, et, biber, yağ gibi malzemelerin geçirildiği alettir.
2) herhangi bir durumdan dolayı şişmiş, kabarık durumunda olan anlamında kullanılan sözcüktür.
3) örgü örerken kullanılan bir alettir.
4) bir kebap ismidir.
1) kebapçıların kullandığı, et, biber, yağ gibi malzemelerin geçirildiği alettir.
2) herhangi bir durumdan dolayı şişmiş, kabarık durumunda olan anlamında kullanılan sözcüktür.
3) örgü örerken kullanılan bir alettir.
4) bir kebap ismidir.
devamını gör...
türkiye'nin ismini anadolu cumhuriyeti olarak değiştirmek
etnik kökeni yoğunlukla türk olan biri olarak önerdiğim değişiklik. bu şekilde türkiye'de yaşayan herkesi türk olarak algılamayız ve türk olmayan hırsız, soysuz ve yalancı kimse türk milliyetçiliği yaparak bir yere varamaz, kendi dahil oldukları milletle ve karakterleriyle değerlendirilirler. bu şekilde ayrılıkçı hareketlerin önüne geçerek beraber yaşayabiliriz, herkesin vatanı olur ki zaten türkiyede nüfusun toplasan yüzde 15-20'lik bir kısmı türk.
tabi bu işin dezavantajları da yok değil, mesela başka ırklarla karışmamış, ne kadar "eşitlikçi" olduklarını söyleselerde kendilerini en muhteşem ırk zanneden emperyalistlerin bizim üzerimizde milliyetçilik oyunları oynamasına, bin parçaya bölünmemize ve afrika ülkeleri gibi sürekli birbirimize saldırmamıza zemin hazırlayabiliriz, bu şekilde bir 100 yıl daha dünyanın efendileri onlar olur.
tabi bu işin dezavantajları da yok değil, mesela başka ırklarla karışmamış, ne kadar "eşitlikçi" olduklarını söyleselerde kendilerini en muhteşem ırk zanneden emperyalistlerin bizim üzerimizde milliyetçilik oyunları oynamasına, bin parçaya bölünmemize ve afrika ülkeleri gibi sürekli birbirimize saldırmamıza zemin hazırlayabiliriz, bu şekilde bir 100 yıl daha dünyanın efendileri onlar olur.
devamını gör...
hayır diyebilmek
kiminin doğuştan sahip olduğu kimine ise belli bir yaştan/yaşanmışlıklardan sonra yüklenen özelliktir. hayır diyebilmeyi öğrendikten sonra bir rahatlama geliyor insana, omuzlarından bir yük kalkmışçasına hafifliyor ve başkaları için değil kendisi için yaşamanın önemli olduğunun farkına vardırıyor.
devamını gör...
geceye bir türkü bırak
devamını gör...
müslüm gürses

1953 doğumlu, halk müziği sanatçısı.
senelerce gürses dinleyici kitlesine, dinleyici kitlesi de gürses'in hicranına ayna oldu.
kalabalık dinleyici kitlesinin müslüm gürses'e görülmemiş bir sevgiyle bağlanmasındaki sebep, kendi kederlerini sahnedeki sanatçıda görmeleridir.
müslüm gürses'in yaşamı, binlerce garip dinleyicisi ali'den, hüseyin'den, ayşe'den farklı değildi ve hatta çoğu dinleyicisinden daha zor bir çocukluk-gençlik yılları yaşamıştı. babasının annesini öldürmesi, yeterli yıkımı yaratmayacakmış gibi, üzerine bir de erkek kardeşini kaybetmişti.
yıllar sonra bir şarkısında,
"dünyada bir şu garip alemde
herşey garip, seven garip
aşkım garip, ömrüm garip" diyecekti.
gürses'in mahsunluğu ve samimiyeti, herkesin kendinden bir parça yakaladığı şarkılarıyla birleşince zamanında çığ gibi büyüyen ve günümüzde halen aktif bir grup olan fanatik "müslümcü" kesmi gün yüzüne çıkartmıştır.
kaderin müslüm gürses'te açtığı yaralar şarkılarına fazlasıyla sirayet ediyor, "bütün duygularım ağır yaralı" dedirtiyordu.
geçirdiği o meşhur trafik kazasından sonra koku alma yetisini kaybetti, işitme duyusunu %50 oranında kaybetti, alın kemiği yerine plaka takıldı, bir daha bir kaza yaparsa yahut kafasına alacağı bir darbede kör kalma ya da ölme ihtimali vardı. ve bunu bilerek, buna göre davranarak yaşamak zorundaydı. akıllara kazınan ağır tavrı, yavaş konuşması kazadan sonra oluşmuştur.
"biz bu hayatın acısını çekmek için geldik, çekeceğiz." sözü, gürses'in dinginlik ve sabır seviyesini göz önüne koyar.
bembeyaz takım elbisesi ile sahneye çıktığı zaman onda mahcubiyeti, saflığı, acıyı, sevgiyi, saygıyı, efendiliği görürsünüz.
keder yüklü şarkılarından önce trt/çukurova radyo sanatçısıdır gürses. türkü repertuarının genişliği buradan gelir.
çok güzel türkü söyler ve oldukça hassas kulağı vardır. 1978 yılından sonraki canlı icraları neredeyse sağlıklı duyuya sahip olduğunu düşündürürcesine iyidir. halbuki eskisi kadar iyi duyamamakta ve senkron kaybı yaşamaktaydı.
onca soruna rağmen müziği hiçbir zaman bırakmadı. "önce muhterem, sonra müziğim" demekten de hiçbir zaman çekinmedi.
muhterem hanım kanser olduğunda, kasedinden konserlerine, filmlerden esktralara hangi işten ne kazandıysa tedavisi için harcamıştır.
herkesin bir müslüm gürses şarkısı vardır. alelade, basit bir arabeskçi'den fazlasını ihtiva ederdi müslüm gürses.
çocukça gülüşü öteki tarafta daim olsun.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının almış olduğu en güzel iltifat
evet ego mastürbasyonu yapılan bir başlık.
e yapalım madem:
"topkapı sarayına gidince,
her eserin önünden geçersin, cam arkasından bakarsın fakat kaşıkçı elmasına 3 metre dahi yaklaşamazsın, ona sadece uzaktan bakarsın
sen o kaşıkçı elmasısın işte."
evet buradaki kaşıkçı elması ben oluyorum beğenemediniz mi?
kültürlü insanın iltifatı da başka oluyor vesselam.
e yapalım madem:
"topkapı sarayına gidince,
her eserin önünden geçersin, cam arkasından bakarsın fakat kaşıkçı elmasına 3 metre dahi yaklaşamazsın, ona sadece uzaktan bakarsın
sen o kaşıkçı elmasısın işte."
evet buradaki kaşıkçı elması ben oluyorum beğenemediniz mi?
kültürlü insanın iltifatı da başka oluyor vesselam.
devamını gör...
mezuniyetine katılmayan kişi
benimdir.
beş saat güneşte beklemeyi saçma bulmuştur.
beş saat güneşte beklemeyi saçma bulmuştur.
devamını gör...
sözlükte sevgili yapan tipler
herkesin sevgilisine kimse karışamaz.
bizde yok diye kıskanmayalım bence.
bizde yok diye kıskanmayalım bence.
devamını gör...
kimsenin arayıp sormadığı biri olmak
bu yaz 2 ay telefonsuzdum. kimse farketmemis. diyeceklerim bu kadar.
devamını gör...
yks birincilerinin hep türkiye'den çıkması
peki hepsinin çoban olması. sanırım dağda özel ders veren birileri var.
devamını gör...
tekirdağ
memleketimdir kendisi. insanları hakkındaki rivayetlerin hepsine inanmayınız, bazen bu konuda beni şaşırtan yorumlar gördüğümden iliştirmek istedim. ayrıca hepimiz şopar değiliz ve trakya şivesi ile konuşmuyoruz. çok içtiğimiz maalesef doğru bir rivayet çoğunluk için, kalıtsal bir miras resmen. ayrıca askerde bana her gece nöbetinde ''şopaaar napıyon len'' deyip tüylerimi diken diken eden hödük uzman çavuş, sana da selam olsun!
devamını gör...
3 mayıs türkçülük günü
3 mayıs türkçüler günü.
bilen bilmeyen herkes, bu önemli gün ile ilgili bir şeyler yazıp çiziyor.
kimisi bir bayrammış gibi, kimisi bütün türklüğe özel bir gün gibi yazılar paylaşıyor.
3 mayıs, isim itibari ile türkçüler günü'dür. türkçülük günü, türk milliyetçileri günü, milliyetçiler günü, milliyetçilik günü gibi bu güne yamanmaya çalışılan isimlerin hepsi yanlıştır. "bu güne 'türkçülük günü' desek ne oluyor?" diyenler olacaktır.
türkçülüğün bir günü olmadığını, bir günlük olmadığını hatırlatmak isteriz.
nasıl annelik, bir gün değil her gün ise ve anneler günü, yalnızca 1 gün ise bugün de öyle bir gündür. annelik günü olmadığı gibi türkçülük günü de yoktur.
bu güne milliyetçiler günü demek ise ramazan bayramı'na şeker bayramı demeye eş değerdir. bu güne bu ismi yamamaya çalışan kişilerin, art niyetli olduğunu düşünüyoruz. hangi milletin milliyetçisi olduğu dahi sınıflandırılmayan böyle bir isim, bu güne yamanmaya çalışan kişilerce üretilmiştir. bu günün ismini değiştirenlerin, bu günü anmaya hakkı da yoktur.
3 mayıs'ta yargılanan yalnızca nihâl atsız'dır. normalde 26 nisan'da olan bu mahkeme, türkçü gençlerin oluşturduğu kalabalık nedeniyle 3 mayıs'a ertelenmiştir. nihâl atsız'ın yargılanma nedeni komünist sabahattin ali'nin kendisine açtığı hakeret davasıdır. sabahattin ali'nin bu davayı açma nedeni, nihâl atsız'ın orkun dergisi'nde dönemin türkçü olduğu beyanında bulunan başbakanı şükrü saraçoğlu'na yazdığı açık mektupta isminin geçmesi ve "vatan haini" olarak hedef gösterilmesidir. neticede nihal atsız, bu mahkemece serbest bırakılmıştır.
26 nisan'da kalabalık nedeniyle ertelenen mahkemeye, 3 mayıs günü daha büyük bir kalabalık akın etmiştir. sabahattin ali, mahkeme salonundan çıktıktan sonra osman yüksel serdengeçti'den dayak yemiş, olayların büyümesi sonucu 165 türkçü genç gözaltına alınmış, aynı gün nihâl atsız da bu gençleri provoke etmek suçlaması ile tutuklanmıştır. nihâl atsız'a bu suçlamanın yapılmasının nedeni, 26 nisan'daki ertelenen mahkemeden sonra, istanbul'a dönmeden önce bu gençlerin bir kısmı ile çay içmiş, sohbette bulunmuş olmasıdır.
1944 olayları olarak bilinen, ırkçılık-turancılık davasının her şeyi böyle başlamıştır. ismet inönü'nün 19 mayıs konuşmasında bizzati olarak türkçüler'i hedef alması üzerine olaylar daha da harlanmış, ırkçılık-turancılık davasının savcısı olan yüzbaşı kazım alöç, bu olaydan sonra nihâl atsız'ın evini bastırmış, nihâl atsız'ın mektup arkadaşlarını ve onların mektup arkadaşları olmak üzere toplam 23 kişiyi daha tutuklatmıştır.
türkçüler, bu olaylardan sonra çeşitli eziyetlere mağdur bırakılmış, tabutluklara sokulmuş, hapislere atılmıştır. bu yüzden nihâl atsız'ın da dediği gibi bu gün bir bayram değil, acılarımızın başladığı gündür.
3 mayıs, 1954 gününden bu yana olayın başkahramanı nihâl atsız'ın talebiyle 'türkçüler günü' olarak anılmaya başlanmıştır. bu günün özel bir gün olma nedeni, gençlerin türkçü bir refleks göstererek mahkemeye yığılması ve bu olayın türkçülüğün saha hareketine dönüşmesinin başlangıcı kabul edilmesidir.
nihâl atsız, bu özel günün mimarı olduğu için, bu gün yalnızca onun belirlediği isimle, onun peşinden gidenlerle anılabilecek bir gündür. türkçü olmayan insanlarca bu günün anılması, samimiyetsizlik ya da cahilliktir. bu davanın derdi ile dertlenen, çilesini sırtlanan, birbirinin kuyusunu kazmakla uğraşmak yerine davanın yücelmesi için uğraşan bütün türkçüler'in, türkçüler günü'nü kutlarım.
"3 mayıs ruhu ebediyyen yaşasın!"
bilen bilmeyen herkes, bu önemli gün ile ilgili bir şeyler yazıp çiziyor.
kimisi bir bayrammış gibi, kimisi bütün türklüğe özel bir gün gibi yazılar paylaşıyor.
3 mayıs, isim itibari ile türkçüler günü'dür. türkçülük günü, türk milliyetçileri günü, milliyetçiler günü, milliyetçilik günü gibi bu güne yamanmaya çalışılan isimlerin hepsi yanlıştır. "bu güne 'türkçülük günü' desek ne oluyor?" diyenler olacaktır.
türkçülüğün bir günü olmadığını, bir günlük olmadığını hatırlatmak isteriz.
nasıl annelik, bir gün değil her gün ise ve anneler günü, yalnızca 1 gün ise bugün de öyle bir gündür. annelik günü olmadığı gibi türkçülük günü de yoktur.
bu güne milliyetçiler günü demek ise ramazan bayramı'na şeker bayramı demeye eş değerdir. bu güne bu ismi yamamaya çalışan kişilerin, art niyetli olduğunu düşünüyoruz. hangi milletin milliyetçisi olduğu dahi sınıflandırılmayan böyle bir isim, bu güne yamanmaya çalışan kişilerce üretilmiştir. bu günün ismini değiştirenlerin, bu günü anmaya hakkı da yoktur.
3 mayıs'ta yargılanan yalnızca nihâl atsız'dır. normalde 26 nisan'da olan bu mahkeme, türkçü gençlerin oluşturduğu kalabalık nedeniyle 3 mayıs'a ertelenmiştir. nihâl atsız'ın yargılanma nedeni komünist sabahattin ali'nin kendisine açtığı hakeret davasıdır. sabahattin ali'nin bu davayı açma nedeni, nihâl atsız'ın orkun dergisi'nde dönemin türkçü olduğu beyanında bulunan başbakanı şükrü saraçoğlu'na yazdığı açık mektupta isminin geçmesi ve "vatan haini" olarak hedef gösterilmesidir. neticede nihal atsız, bu mahkemece serbest bırakılmıştır.
26 nisan'da kalabalık nedeniyle ertelenen mahkemeye, 3 mayıs günü daha büyük bir kalabalık akın etmiştir. sabahattin ali, mahkeme salonundan çıktıktan sonra osman yüksel serdengeçti'den dayak yemiş, olayların büyümesi sonucu 165 türkçü genç gözaltına alınmış, aynı gün nihâl atsız da bu gençleri provoke etmek suçlaması ile tutuklanmıştır. nihâl atsız'a bu suçlamanın yapılmasının nedeni, 26 nisan'daki ertelenen mahkemeden sonra, istanbul'a dönmeden önce bu gençlerin bir kısmı ile çay içmiş, sohbette bulunmuş olmasıdır.
1944 olayları olarak bilinen, ırkçılık-turancılık davasının her şeyi böyle başlamıştır. ismet inönü'nün 19 mayıs konuşmasında bizzati olarak türkçüler'i hedef alması üzerine olaylar daha da harlanmış, ırkçılık-turancılık davasının savcısı olan yüzbaşı kazım alöç, bu olaydan sonra nihâl atsız'ın evini bastırmış, nihâl atsız'ın mektup arkadaşlarını ve onların mektup arkadaşları olmak üzere toplam 23 kişiyi daha tutuklatmıştır.
türkçüler, bu olaylardan sonra çeşitli eziyetlere mağdur bırakılmış, tabutluklara sokulmuş, hapislere atılmıştır. bu yüzden nihâl atsız'ın da dediği gibi bu gün bir bayram değil, acılarımızın başladığı gündür.
3 mayıs, 1954 gününden bu yana olayın başkahramanı nihâl atsız'ın talebiyle 'türkçüler günü' olarak anılmaya başlanmıştır. bu günün özel bir gün olma nedeni, gençlerin türkçü bir refleks göstererek mahkemeye yığılması ve bu olayın türkçülüğün saha hareketine dönüşmesinin başlangıcı kabul edilmesidir.
nihâl atsız, bu özel günün mimarı olduğu için, bu gün yalnızca onun belirlediği isimle, onun peşinden gidenlerle anılabilecek bir gündür. türkçü olmayan insanlarca bu günün anılması, samimiyetsizlik ya da cahilliktir. bu davanın derdi ile dertlenen, çilesini sırtlanan, birbirinin kuyusunu kazmakla uğraşmak yerine davanın yücelmesi için uğraşan bütün türkçüler'in, türkçüler günü'nü kutlarım.
"3 mayıs ruhu ebediyyen yaşasın!"
devamını gör...
kurtlarla koşan kadınlar
hayatımda hiç başucu kitabım diyeceğim bir eser olmamıştı. ta ki bu kitabı okuyana kadar. jung’cu ve çok kültürlü bir yazarın kaleminden, kadın arketipini mitler ve öyküler temelinde okumak ve kadın olarak kendini hatırlama, bulma, tanıma ve sevme yolculuğuna şahit olmak eşsiz bir deneyim. erkekler de bu çalışmayı anlayamadıklarını iddia ettikleri kadınlar ile ilgili bir bakış açısı kazanmak adına okumalı.
spotify’da bu kitaptan ilhamla bir de liste yaptım. meşakkatli bir işe girişmeden önce dinlemek güç veriyor.
spotify’da bu kitaptan ilhamla bir de liste yaptım. meşakkatli bir işe girişmeden önce dinlemek güç veriyor.
devamını gör...
portakal kokusu
bir haftasonu klasiği olarak yine biraz erkence uyandığım* bir günde kahvemi içip, ayılmaya çalışıp, sözlükte gezinip, hala yalnız ayakta olunca, ikinci kahvemi yaparken, kahvaltı niyetine bir portakal * yemek isteyince yine kıyamadım ve de tüm portakalların kabuklarını incecik rendeleyerek buzluğa kaldırdım.* işte tam o anda evi mis gibi bir portakal kokusu sardı. portakalın mis kokusunu içime çekerken de aklıma yıllar önce tanıştığım; portakal kokusuna aşık, cemal süreyya hayranı genç üniversite öğrencisi bey geldi. hayatımdaki birçok insan gibi o da kaybolup gitti ama gülümseyerek andıklarımdan biri olarak kalmış. selamlar olsun, umarım hayal ettiğin şiirli hayatı yaşıyorsundur.
ne diyordum iç ferahlatıcı, neşeli koku burnumdayken bir yandan da düşünmeye başladım. genellikle geçmişte geziniyorum ve aklıma her bir koku, bir hatırayı getiriyor. çünkü yaşadığım yeni bir şey yok. yaşlı insanlar da demek ki bundan hep anılarından bahsediyor.
eylül ayından beri uzun soluklu sayılabilecek sohbeti ettiğim, bir araya geldiğim insan sayısı "on". evet, evet sadece on kişi. ailem dahil üstelik. online dersler, görüntülü aramalar... paylaşımlarım genel olarak bir ekranın ardında. ve sanırım artık bu durum bana ağır gelmeye başladı.
şöyle düşünün önceden bir günde onlarca öğrenci, spor salonunda, mekanlarda konuştuğum, dokunduğum, vakit geçirdiğim bir sürü insan vardı. şimdi yalnızlık çöktü yüreğime. ilk zamanlar kendimi dinlemenin hazzı vardı ancak artık yüreğim yamalı bir hale bürünmüş gibi hissediyorum. evden çıkmamak, hali hazırda var olan üst solunum yolu rahatsızlığım yüzünden pandemiden korkarak geçirdiğim günler canımı yakmaya başladı. pazartesi doktora gidiyorum. geçen martta olmalısın dediği o ameliyatı olup hayatımda birazcık daha az korku kalsın istiyorum. sıkıldım. bunaldım.
neşeli, ferahlatıcı bir koku portakal kokusu. ama fark ettim ki neşeli gözlerle bakmayınca sonu hüzünlü bir yazıya gitmiş. daha ferah günler diliyorum, hepimiz için...
ne diyordum iç ferahlatıcı, neşeli koku burnumdayken bir yandan da düşünmeye başladım. genellikle geçmişte geziniyorum ve aklıma her bir koku, bir hatırayı getiriyor. çünkü yaşadığım yeni bir şey yok. yaşlı insanlar da demek ki bundan hep anılarından bahsediyor.
eylül ayından beri uzun soluklu sayılabilecek sohbeti ettiğim, bir araya geldiğim insan sayısı "on". evet, evet sadece on kişi. ailem dahil üstelik. online dersler, görüntülü aramalar... paylaşımlarım genel olarak bir ekranın ardında. ve sanırım artık bu durum bana ağır gelmeye başladı.
şöyle düşünün önceden bir günde onlarca öğrenci, spor salonunda, mekanlarda konuştuğum, dokunduğum, vakit geçirdiğim bir sürü insan vardı. şimdi yalnızlık çöktü yüreğime. ilk zamanlar kendimi dinlemenin hazzı vardı ancak artık yüreğim yamalı bir hale bürünmüş gibi hissediyorum. evden çıkmamak, hali hazırda var olan üst solunum yolu rahatsızlığım yüzünden pandemiden korkarak geçirdiğim günler canımı yakmaya başladı. pazartesi doktora gidiyorum. geçen martta olmalısın dediği o ameliyatı olup hayatımda birazcık daha az korku kalsın istiyorum. sıkıldım. bunaldım.
neşeli, ferahlatıcı bir koku portakal kokusu. ama fark ettim ki neşeli gözlerle bakmayınca sonu hüzünlü bir yazıya gitmiş. daha ferah günler diliyorum, hepimiz için...
devamını gör...
anın fotoğrafı
melting allah belayı vermeye, şaşı bak şaşırdım ama yine de anlamadım. koysana kedi kitap el ayak da ne olduğunu bilelim, puh..
vertigom azdı, fotoğrafa bak!
bunu örnek al!
vertigom azdı, fotoğrafa bak!
bunu örnek al!
devamını gör...
placebo
hastaya ilaç yerine şeker verdiğinizde iyileşme gözlenmesi durumu placebo etkisi olarak adlandırılabilir. *
devamını gör...
şu sıralar en iyi yaptığınız şey
devamını gör...
yks 2021
mezun olarak gireceği sınav . sınav sonrasında bakalım nereyi kazanacağız.
devamını gör...
tanrının acımasız olma ihtimali
insanların yüzbinlerce yıldır çözmeye çalıştıkları çetrefilli sorulardan birisidir bu, eski mısır'dan antik yunan'a roma 3 büyük dinden rönesans sonrası oluşan felsefi akımlara kadar herkesin sorduğu ve cevap aradığı büyük soru ..
soruyu köklerine ayırarak irdelemeye çalışalım ve yine türk dil kurumu sözlüğünü baz alalım:
tanrı: kâinatta var olan her şeyi yaratan, koruyan, tek ve yüce varlık
acımasız: sıfat: acıma duygusu olmayan, katı yürekli, merhametsiz
tdk sözlük
önce islam dini yaklaşımı üzerinden konuyu yorumlayamaya çalışalım. islam inancına göre allah'ın 99 ismi bulunmaktadır ve bunları islami inancı kuvvetli insanlar ezbere bilirler.
(bkz: esma'ül hüsna)
allahın adları
bu isimler bolluk bereket, merhamet eden, bağışlayan, ölüyü dirilten ve hatta cezalandırıcı gibi anlamlar içerir.
fakat burada acımasızlık gibi bir tanım bulunmaz. çünkü acımasızlık bir haldir ve sıfattır, allah ise yaratıcı olarak herhangi bir yaratılmışın sıfatı olamaz, olması dahi düşünülemez..
konuya ruhsal perspektiften bakarsak yaratıcı 3 boyutlu evrenin ilahi irade yasaları ile oluşmasından sonra madde üzerinde deneyim yaşayan ruh varlıklarına özgür irade yasası gereği tekamül hedefi (bu husus çok önemli) doğrultusunda özgür irade verilmiştir. varlıklar vicdan seviyelerinin gelişkinlik seviyesine göre tekamül ederken nefsani yaklaşımlar insanların tekamül hedeflerine doğru tekrar toparlayabilmesi için bir takım uyarılar verilmesine sebep olur (bu uyarılar her daim o hayatın içinde olmak zorunda değildir ve tekamül sonsuza doğru uzanan bir olgudur)..
bu bakış açısı ile bizim dünyamıza ait realitelerden olan acı, mutluluk, nefret, sevgi gibi kavramlar üst realiteler için bir anlam ifade etmiyor olabilir. yaratıcı düzeyinden bakarsak, ruh varlığının kendisi de dahil olmak üzere spatyomda bulunan astral bedenimizde dahil (bkz: spatyom) olacak şekilde bizim madde ile olan temaslarımızda yaşadığımız deneyimlerin anlık getirdiği etkilerden ziyade yaşanılan deneyimden elde edilen tecrübe ve ruh varlığının öğrendikleri mühimdir. o sebeple de yaratıcıya böyle sıfatlar yakıştırmak tamamen insani bir yaklaşım olup ilahi yasalarda bir karşılığı bulunmamaktadır..
soruyu köklerine ayırarak irdelemeye çalışalım ve yine türk dil kurumu sözlüğünü baz alalım:
tanrı: kâinatta var olan her şeyi yaratan, koruyan, tek ve yüce varlık
acımasız: sıfat: acıma duygusu olmayan, katı yürekli, merhametsiz
tdk sözlük
önce islam dini yaklaşımı üzerinden konuyu yorumlayamaya çalışalım. islam inancına göre allah'ın 99 ismi bulunmaktadır ve bunları islami inancı kuvvetli insanlar ezbere bilirler.
(bkz: esma'ül hüsna)
allahın adları
bu isimler bolluk bereket, merhamet eden, bağışlayan, ölüyü dirilten ve hatta cezalandırıcı gibi anlamlar içerir.
fakat burada acımasızlık gibi bir tanım bulunmaz. çünkü acımasızlık bir haldir ve sıfattır, allah ise yaratıcı olarak herhangi bir yaratılmışın sıfatı olamaz, olması dahi düşünülemez..
konuya ruhsal perspektiften bakarsak yaratıcı 3 boyutlu evrenin ilahi irade yasaları ile oluşmasından sonra madde üzerinde deneyim yaşayan ruh varlıklarına özgür irade yasası gereği tekamül hedefi (bu husus çok önemli) doğrultusunda özgür irade verilmiştir. varlıklar vicdan seviyelerinin gelişkinlik seviyesine göre tekamül ederken nefsani yaklaşımlar insanların tekamül hedeflerine doğru tekrar toparlayabilmesi için bir takım uyarılar verilmesine sebep olur (bu uyarılar her daim o hayatın içinde olmak zorunda değildir ve tekamül sonsuza doğru uzanan bir olgudur)..
bu bakış açısı ile bizim dünyamıza ait realitelerden olan acı, mutluluk, nefret, sevgi gibi kavramlar üst realiteler için bir anlam ifade etmiyor olabilir. yaratıcı düzeyinden bakarsak, ruh varlığının kendisi de dahil olmak üzere spatyomda bulunan astral bedenimizde dahil (bkz: spatyom) olacak şekilde bizim madde ile olan temaslarımızda yaşadığımız deneyimlerin anlık getirdiği etkilerden ziyade yaşanılan deneyimden elde edilen tecrübe ve ruh varlığının öğrendikleri mühimdir. o sebeple de yaratıcıya böyle sıfatlar yakıştırmak tamamen insani bir yaklaşım olup ilahi yasalarda bir karşılığı bulunmamaktadır..
devamını gör...
