ahlak denilince akla gelen şeyler
agnes heller'in sözü aklıma geliyor: "ahlak varlığa özen göstermektir."
devamını gör...
fakir olduğu halde lüks yaşamaya çalışıp şikayet eden varoş
aslanım lüks kavramın nedir bilmiyorum ama o varoş dediğin insanın senin sahip olduğun lüksü senin de uzaktan izlediğin o lüksü yaşamaya hakkınız var.
alttakini hor görmek yerine neden lüks diye bir kavram var ve sen neden ulaşamıyorsun sorusunu sormaya başladığında dünya biraz daha güzelleşecek emin ol.
alttakini hor görmek yerine neden lüks diye bir kavram var ve sen neden ulaşamıyorsun sorusunu sormaya başladığında dünya biraz daha güzelleşecek emin ol.
devamını gör...
tanrı öldü
görünüşte her şeye gücü yeten insanlar olmamıza rağmen gitgide güçsüzleşiyoruz. artık kontrol edebildiğimize inanıyoruz. ne var ki biz de kontrol ediliyoruz. bir zorba tarafından değil, şeyler tarafından. koşullar tarafından. iradesi ve amacı olmayan insanlar olup çıkıyoruz. ilerlemeden ve gelecekten söz ediyoruz. oysa ki gerçekte hiç kimse nereye gittiğini bilmiyor. hiç kimse gidişatın nereye doğru olduğunu söylemiyor. ve hiç kimsenin bir ereği yok.
19. yüzyılda pekala “tanrı öldü” denilebilirdi. 20. yüzyılda ise insanın öldüğünü söylemek gerekir.
19. yüzyılda pekala “tanrı öldü” denilebilirdi. 20. yüzyılda ise insanın öldüğünü söylemek gerekir.
devamını gör...
sözlük radyosunda yayınlanacak ilk program
son olmayacak programdır*.
dinlemedeyiz*.
dinlemedeyiz*.
devamını gör...
aşkta kalp mi mantık mı sorunsalı
mantıktan yanayım. misal hayatıma alacağım kişi bana uygun mu? kafalarımız uyuşuyor mu ve her şeyden önce hayata bakış açımız aynı mı??? bazen olumsuz olan şeyleri bile olumlu yapmak için çırpınır kalp ama beyinle düşündüğün taktirde mantık hemen devreye girer.
sevgi falan boş işler önemli olan anlaşabilmek, daha doğrusu anlaşacağın, her şeyi yaşayacağın kişiyi iyi seçebilmek. bunu da mantık çözer…
sevgi falan boş işler önemli olan anlaşabilmek, daha doğrusu anlaşacağın, her şeyi yaşayacağın kişiyi iyi seçebilmek. bunu da mantık çözer…
devamını gör...
sevdiği halde vazgeçen insan
sevmek kötülüğe kafa tutulan bir eylemdir. kişilerden vazgeçilebilir ama sevmekten vazgeçilemez. (bkz: seviyorum öyleyse varım)
devamını gör...
şapkalı a
pc'de yapmak için shift, a ve 3(^) tuşuna aynı anda basmak yeterli olacaktır.
kullanımı:
- sesi inceltmek için kullanılır. ''kâğıt'' gibi.
- eğer harfin uzun okunması gerekiyorsa kullanılır. ''fâni'' gibi.
kullanımı:
- sesi inceltmek için kullanılır. ''kâğıt'' gibi.
- eğer harfin uzun okunması gerekiyorsa kullanılır. ''fâni'' gibi.
devamını gör...
kendinizi beş yıl sonra nerede görüyorsunuz sorusu

ister bu kapıdan gir, ister öbür kapıdan fark etmez, tam orta yolda ( çamlık) sol tarafta koğuşlar var, hah kime sorsan gösterirler.
morg da olumlu bak?
devamını gör...
türk insanın delirme eşiği
yoktur.
sınırsız ve hatta sonsuzdur.
hiç gelmeyen eşik.
düşününce bile delirdiğinizi hissediyorsunuz değil mi?
hayır işte delirmiyorsunuz.
yok çünkü öyle bir eşik.
sınırsız ve hatta sonsuzdur.
hiç gelmeyen eşik.
düşününce bile delirdiğinizi hissediyorsunuz değil mi?
hayır işte delirmiyorsunuz.
yok çünkü öyle bir eşik.
devamını gör...
o kız bana bakmaz düşüncesi
kısaca anlatayım bu hissi, bir kız vardı yıllardır arkadaştık benim hisler arkadaşlığı aşınca kızdan uzaklaşmaya çalıştım çünkü o kız bana bakmazdı, sonra birgün ulan belki bakar dedim ve kıza söyledim hislerimi, kızda bunca senenin hatrına dur bi bakayım dedi iki ay denedik olmadı.sonuc olarak o kız bana bakmaz diyorsanız o kız elinde sonunda size bakmayacaktır.
devamını gör...
kitaplardaki en etkileyici giriş cümlesi
size biraz klişe gelecektir belki, fakat şu ana kadar okuduğum en iyi giriş şudur:
"zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece 'daha' sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi."
(bkz: iki şehrin hikayesi)
"zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece 'daha' sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi."
(bkz: iki şehrin hikayesi)
devamını gör...
haklıyken özür dilemek
normalde yapılması muteber olmayan eylem. size başımdan geçen hikayeyi vaktim olduğu için kısaltarak anlatayım ki sizde çok vakit kaybetmeden okuyabilin :
geçen hafta işyerindeki aynı zamanda dostum olan bir arkadaşımla kendisinin iş ile ilgili lüzumsuz bir davranışı sebebiyle kavga ettik. üstüne hızımı alamadım-aynı zamanda yönetici olmasına rağmen- kapılar açıkken kendisine bağırdım. dün başka arkadaş aracılığı ile o gün ailevi bir sebeple kafasının çok dalgın olduğunu ve bunu ifade edemediğini öğrendim. bende dün öğleden sonra-yaptığı işden dolayı mağduriyetim doğmuşken ve dahi haklı ilken- kendisinden telefon açarak özür diledim.
entri bu kadar,
geçen hafta işyerindeki aynı zamanda dostum olan bir arkadaşımla kendisinin iş ile ilgili lüzumsuz bir davranışı sebebiyle kavga ettik. üstüne hızımı alamadım-aynı zamanda yönetici olmasına rağmen- kapılar açıkken kendisine bağırdım. dün başka arkadaş aracılığı ile o gün ailevi bir sebeple kafasının çok dalgın olduğunu ve bunu ifade edemediğini öğrendim. bende dün öğleden sonra-yaptığı işden dolayı mağduriyetim doğmuşken ve dahi haklı ilken- kendisinden telefon açarak özür diledim.
entri bu kadar,
devamını gör...
23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı
26 yaşındayım. her sene beni çocuk gibi heyecanlandıran gün. ne kadar şanslı oldugumuzu hatırlatir. kutlu olsun o zamaaann
devamını gör...
hayattan zevk alıyorum aktiviteleri
gece sakin bir yerde gökyüzünü izlerken müzik dinlemek
devamını gör...
zaman yolculuğu mümkün olsaydı gitmek istenilen zaman dilimi
biraz ileriye doğu gitmek isterim*
devamını gör...
dizilerdeki aşırı müzik sesi
özellikle türk dizilerinde görülen, müzik sesinin bir türlü ayarlanamaması durumudur. elinde kumanda ses açıp kapamaktan helak olursun. konuşmaları fısır fısır şeklinde çekiyorlar zaten, duymak için sese abanıyorsun. sonra birden hölölölö diye müzik giriyor devreye. olmaz ki böyle, bu nasıl bir kurguculuktur? bu nasıl bir ben bu müziği çok sevdim sen de son ses dinleciliktir? konu komşu küfür edecek vallahi.
devamını gör...
geleceğe umutla bakamayan insan
eğitim işleyişinin yanlış yürüdüğü ve üniversite mezunlarının da işsiz kaldığı bu dönemde geleceğe umutla değil, ne yazık ki tedirgin bakılıyor.
devamını gör...
sevilen şiirin en vurucu dizeleri
...
sus, kimseler duymasın.
duymasın, ölürüm ha.
aymışam yarı gece,
seni bulmuşam sonra.
seni, kaburgamın altın parçası.
seni, dişlerinde elma kokusu.
bir daha hangi ana doğurur bizi?
(bkz: ahmed arif-suskun)
sus, kimseler duymasın.
duymasın, ölürüm ha.
aymışam yarı gece,
seni bulmuşam sonra.
seni, kaburgamın altın parçası.
seni, dişlerinde elma kokusu.
bir daha hangi ana doğurur bizi?
(bkz: ahmed arif-suskun)
devamını gör...
bulantı
ana karakter roquentin'in dünyaya ve insana karşı duyduğu mide bulantısını son sayfalara kadar sartre'ın bir şekilde kelimelerle kusmasını beklediğimiz kitap. fakat işin inceliği aslında burada yatıyor; sonsuz bir tiksinti, bitmek bilmeyen bir bulantı...
dibe batıp çıkmaktan ziyade insana sonu olmayan bir düşüş gibi hissettiriyor. bir noktada yere çakılmak gerekecek belki ama asla zemine çarpmayacağınızı biliyorsunuz. işte tam olarak kitabı okurken deliliğin sınırlarında geziyor gibi hissetmenizin temel nedeni sanıyorum ki bu. selahattin hilav çevirisini önermekle beraber aslında roquentin'in kendine bu denli yabancılaşmasını bence sartre'ın kendi kelimeleri ile okumak daha çarpıcı olacaktır.
--- alıntı ---
je n'ai pas besoin de faire des phrases. j'écris pour tirer au clair certaines circonstances. se méfier de la littérature. ıl faut tout écrire au courant de la plume sans chercher les mots.
je n'avais pas le droit d'exister. j'étais apparu par hasard, j'existais comme une pierre, une plante, un microbe. ma vie poussait au petit bonheur et dans tous les sens.
--- alıntı ---
edit: imla.
dibe batıp çıkmaktan ziyade insana sonu olmayan bir düşüş gibi hissettiriyor. bir noktada yere çakılmak gerekecek belki ama asla zemine çarpmayacağınızı biliyorsunuz. işte tam olarak kitabı okurken deliliğin sınırlarında geziyor gibi hissetmenizin temel nedeni sanıyorum ki bu. selahattin hilav çevirisini önermekle beraber aslında roquentin'in kendine bu denli yabancılaşmasını bence sartre'ın kendi kelimeleri ile okumak daha çarpıcı olacaktır.
--- alıntı ---
je n'ai pas besoin de faire des phrases. j'écris pour tirer au clair certaines circonstances. se méfier de la littérature. ıl faut tout écrire au courant de la plume sans chercher les mots.
je n'avais pas le droit d'exister. j'étais apparu par hasard, j'existais comme une pierre, une plante, un microbe. ma vie poussait au petit bonheur et dans tous les sens.
--- alıntı ---
edit: imla.
devamını gör...
