sonu felaketle sonuçlanabilecek eylem. kısa vadede oldukça yararlıdır, bir uyuşturucu etkisindedir. kendinizi unutur ve dışarıdan soyutlarsınız bir anlamda. lakin uzun vadede yüzleşmeniz gereken o kadar fazla şeyle karşılaşırsınız ki bu sizi tekrardan bunalıma sokar eğer ki bunalımdaysanız ve kendinizden kaçıyorsanız. ve yeniden kendinizden kaçmaya çalışırsınız ve bu yük birikir. en sonunda elbette patlak verecek siz ölmeden. patlak verince de ölmek isteği duyabilirsiniz. o yüzden psikolojik destek alın sözü oldukça yerinde. çünkü böyle bir döngü inanın ki dehşet verici bir şekilde üzücü.
devamını gör...

türk dizi tarihinin belki de en iyi dizisidir. o yayınlandığı zaman sokakta kimse kalmazdı. en büyük farkı büyük tiyatro emekterlarını bünyesinde bulundurmasıydı.
devamını gör...

şimdilik öyle olandır. tutulmaya ve duyulmaya başladığında reklam da alacaktır. he bu kötü mü? gözümüzü kanatmadıkları sürece bence değil emeklerinin de bir bedeli olmuş olur.
devamını gör...

tanımlarını severek okuyup takibe aldığım güzide yazarımız. temennimiz, en kısa sürede asalet tasdiki gerçekleşir ve tanımlarını daha fazla silik görmeyiz umarım. tanımları parlak olsun.
devamını gör...

koca tanrının düşürüldüğü hallere bak, cık cık.
devamını gör...

senin kazandığın paranın , bana ne faydası var? benim fakirliği min sana ne zararı var?
ikimizde aynı harf ve alfabeyi kullanıp yazıyoruz.
sen benden daha bilgi, daha edebî yazabilirsin, bu sana saygınlık kazandırır burda paran geçmez ...
hem edepli insan ulu orta parasını konuşmaz, birde sana nasihat paranın ve imanın kimde olduğunu kimse bilmez.
galiba çok ciddiye aldım ,şakacı arkadaşı..
devamını gör...

umrunda olmadığını hissettirmesi
devamını gör...

condylura cristata adıyla da bilinen köstebekgiller familyasından bir canlı. diğer köstebek türlerinden ilk bakışta ayrılır. burunun ucundaki simetrik 22 adet duyargamsı uzantı vardır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

onaylama kelimesi.

ıngilizcesi : yes
almancası : ja
fransızcası : oui
ispanyolcası : si
italyancası : si
endonezcesi : lya
rusçası : da

evet.
devamını gör...

adapte olamıyormuşum. düzene, hayata, değişkenliklere. zeka geriliğiymiş, öyle söylüyor benden on üç yaş büyük ablam. rahatıma düşkün olduğumu söylediği anda günlerdir tuttuğum gözyaşlarımı akıtıyordum. rahatlıkmış?! stresten psikolojim bozulmuş rahatlık diyor. her şeyi düşünmekten her şeye kafamı takmaktan sedef hastası oldum unutuyor.
bir düzen mi var da adapte olmamı bekliyor koyun sürüsü gibi her şeyi kabullenmemizi bekliyorlar. zıt bir fikir söylediğimde ütopik olmakla suçluyor.
hayır ben ütopik değilim bir şeyleri değiştirebilmek istiyorum.
kanıksamayacağım ben bana dayatılanları.
devamını gör...

ben laf anlatmaktan, karşı tarafın anlamasını beklemekten çok sıkıldım. aranızda burada benim gibi hisseden birçok arkadaşımın olduğunu da biliyorum. o kadar sığ, çirkin, geçersiz argümanlı tanımlar yapıldı ve başlıklar açıldı ki sessiz kalmak belli bir süreden sonra teslim olmak oluyor. #762172 tanımımda da anlattığım gibi lütfen prim vermeyin ve kendi yalnızlıklarında boğulsun bu zihniyetler. bu güzel platformun tadını kaçırmayalım. benim burada olmamın sebebi güzel vakit geçirmek, naçizane fikirlerimi paylaşmak ve yine naçizane fikirlerinizi anlamaktır. gündem hakkında geçerli tartışmalar yaşamak, bilgi alışverişinde bulunmaktır. ama ben burada cinsiyetçi, ırkçı, düşman, kin sahibi başlıklar ve tanımlar görüyorum. lütfen bu tarz başlıklara prim vermeyelim, değerli tanımlarımızı bunlara harcamayalım, karşı olduğumuzu bile dile getirici tanımlar yapmayalım ki karşı taraf yalnız kalabilsin. sözlüğün kalitesi için bunun şart olduğunu düşünüyorum.

bunu bir tek ben düşünmüyorumdur herhalde?
devamını gör...

zeki demirkubuz'un yazıp yönettiği.ufuk bayraktar ve vildan atasever'in başrolleri paylaştığı garip bir aşk hikayesi.
vildan atasever'in çok kötü oyunculuğuna rağmen film kendini izletiyor.ufuk bayraktar role çok yakışmış.adamin öyle bir tipi var ki hem kötü hem iyi karakter için aşırı uygun.

zeki demirkubuz'un en alt tabakayı çok gerçekçi yansıtması ve içine kapanık ne yapacağı kestirilemeyen,duyguları sürekli değişen karakterleri seni filme bağlıyor.cunku gerçekten filmin nereye varacağını asla bilemiyorsun.oyle karakterler yaratıyor ki iyiye de kötüye de ,en yapacağı şeye de en yapmayacağı şeye de eşit uzaklıkta duruyorlar.
ne olacağını anlayacağım,çözeceğim derken bir bakıyorsun filmin içindesin.cikamiyorsun.bu dengesiz karakterler; seni kendi en dengesiz anına götürüyor ve ansızın hayatı boyunca aşırı dengesiz karakterle anlık dengesizliğin arasında bağ kurup gerçek sanrısı oluşturuyorsun.aslında karakterler gerçek olmayacak kadar tutarsızlar ama işte demirkurbuz senaristliği tek anını yakalayıp seni filmine hapsediyor.cok değişik bir yetenek.

uğur ve bekir gerçek olamayacak kadar tutarsız karakterler ama kim yorum yapsa çok gerçek diyor.degil.degil de işte yarası herkesin yara izi.

müzikleri çok güzel.yonetmenin ışıkla, sesle falan işi yok tek derdi hikayeyi sunmak.o yüzden salt bir hikaye anlatımı var.

son olarak bekir üzerinden aşk güzellemesi yapmayın.bekir aşık falan değil.ugur da efendi adam yerine p.c seçmiştir demeyin.bekir evlendiği adamdan daha p.c.
defalarca karısını bırakıp metresine giden,çocuğuna ilac almak için çıkıp metresinin yanına giden,zavallı karısına yapılabilecek her turlu adiliği yapan bir adam bekir.ugur bence bekir'den daha masum birini seçti. bekir'in filmin başındaki iyiliği kötülüğe fırsat bulamamasındanmış.bu da insan doğasına dair çok güzel bir ön kabul.
devamını gör...

tez yazmayı gerektiren bütün bölümlerdir.
devamını gör...

harry potter serisinin farklı dillere çevrilişinde, çevirenlere karın ağrıları çektiren bir başka şey ise: sırlar odası kitabında "tom marvolo riddle" olarak karşımıza çıkan, harflerin yeri değiştiğinde "i am lord voldemort" olan anagramdır:

tom elvis jedusor - je m'appelle voldemort (fransızca)
tom corlost riddle - ıst lord voldemort (almanca)
tom orvoloson riddle - son io lord voldemort (italyanca)
tom sorvolo ryddle - soy lord voldemort (ispanyolca)
anton morvol hert - archon voldemort (yunanca)
marten asmodom vilijn - mijn naam is voldemort (felemenkçe)
mark neelstin - mrlakenstein (slovence)
devamını gör...

öztürk - yalnızım
devamını gör...

burundaki kılcal damarların hassasiyetlesmesi sonucu oluşan kanamalar.pamuk,peçete vs. steril malzemelerle tampon yapılarak kanama durdurulur.halk arasında yapılan yanlış bir uygulama var sık karşılaşıyorum bununla ama burun kanamalarında kafa asla yukarıya doğru tutulmaz.
devamını gör...

bu semtin ünlü camisinde ray-ban marka güneş gözlüğü sponsorluğunda cenaze kaldırılır. vefat edenin siyah beyaz vesikalık fotokopisi sol yakalara tutuşturulur. hermes marka eşarp ve koleston 8 ya da koleston 9 denilen sosyete sarısı da bunlara eşlik eder.
devamını gör...

- ağır tempolu bir latin müziği ve aynı adı taşıyan dansı.

örnek

- omuzları örten ve bele kadar olan, kısa hırka benzeri giysi.

şöyle

- 80'li yıllarda i wish adlı şarkıyla tanıdığımız müzik grubu.

burada
devamını gör...

bunlar ailecek israf yahu. kardeşi bitiyor abisi başlıyor, bunu da alsalar babası çıkacak herhalde. ah böylelerin soyunu sopunu kurutacaksın aslında bir daha üreyemesinler yok olup gitsinler.
devamını gör...

en çok bilinen hamlet tiradı olsa bile ona bu ağırlığı veren cümlenin kendisinden ziyade daha sonra william shakespeare tarafından kaleme alınanlardır özünde. ölümden sonrasına duyulan insancıl korku ve yaşamın katlanılmaz ağırlığı arasında bin çeşit ızdırabı sırtlayan insanın kederli kabullenişidir bu cümleler. yaşamak denilen trajediyi katlanılabilir kılan ölüm fikridir ama ölümün belirsizliği fikrini katlanılabilir kılan da yaşamaktır; en azından öyle diyor hamlet. ölüm için yaşama katlanır yaşam için ölüme tahammül ederiz, tüm karmaşanın ana nedeni özünde bu çıkmazdır. bundan ötürü bu tirad başlı başına shakespeare'in dehasının özetidir aslında; aynı cümleler ile siyah ve beyaz kadar zıt iki düşünceyi de aktarabildiği için. şöyle devam ediyor o meşhur tirad:



olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!
düşüncemizin katlanması mı güzel
zalim kaderin yumruklarına, oklarına
yoksa diretip bela denizlerine karşı
dur, yeter demesi mi?
ölmek, uyumak sadece!
düşünün ki uyumakla yalnız
bitebilir bütün acıları yüreğin,
çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
çünkü, o ölüm uykularında
sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine
sevgisinin kepaze edilmesine
kanunların bu kadar yavaş
yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
kötülere kul olmasına iyi insanın
bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
kim ister bütün bunlara katlanmak
ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
ölümden sonraki bir şeyden korkmasa
o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
ürkütmese yüreğini?
bilmediğimiz belalara atılmaktansa
çektiklerine razı etmese insanları?
bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
yürekten gelenin doğal rengini.
ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
yollarını değiştirip bu yüzden
bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.


yazıldığı dilde ise aşağı yukarı bu şekildedir:


to be, or not to be, that is the question:
whether 'tis nobler in the mind to suffer
the slings and arrows of outrageous fortune,
or to take arms against a sea of troubles
and by opposing end them. to die—to sleep,
no more; and by a sleep to say we end
the heart-ache and the thousand natural shocks
that flesh is heir to: 'tis a consummation
devoutly to be wish'd. to die, to sleep;
to sleep, perchance to dream—ay, there's the rub:
for in that sleep of death what dreams may come,
when we have shuffled off this mortal coil,
must give us pause—there's the respect
that makes calamity of so long life.
for who would bear the whips and scorns of time,
th'oppressor's wrong, the proud man's contumely,
the pangs of dispriz'd love, the law's delay,
the insolence of office, and the spurns
that patient merit of th'unworthy takes,
when he himself might his quietus make
with a bare bodkin? who would fardels bear,
to grunt and sweat under a weary life,
but that the dread of something after death,
the undiscovere'd country, from whose bourn
no traveller returns, puzzles the will,
and makes us rather bear those ills we have
than fly to others that we know not of?
thus conscience does make cowards of us all,
and thus the native hue of resolution
ıs sicklied o'er with the pale cast of thought,
and enterprises of great pitch and moment
with this regard their currents turn awry
and lose the name of action.

devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim