akrabasız bayram
hayaldi gerçek oldu. bu günleri de görmek varmış. evet.
devamını gör...
günde 10 entry giren yazarın onlarca kez oylanması
katılıyorum kesinlikle kankacılık sektörünü çökertmemiz lazım... mesela ben günde sekiz yüz doksan beş entry girdiğim için favlarken şey diyorlar büyük ihtimalle neyse bu entrysini favlamıyım sonra başka entrysini favlarım. seç beğen al. zaten hep güzel yazıyo bu kız... ama asla kanka değiliz hiç kanka değiliz kimse sevmiyo beni herkes nefretimsin diye mesajlar atıyo.
devamını gör...
güzel günlerin gelmesini uyuyarak bekleyen insan
"güzel günler sana gelmez, sen onlara yürüyeceksin." diyerek uyandırılması gereken insandır.
devamını gör...
gece kabusla uyanmak
kalp atışlarımın hızla arttığı, bilinçaltımdakilerle yüzleştikçe ne korkunç bir içim var dedirten eylem.
evet, koşup kalkıp ışığı açıp gerçek olmadığını anlamam, üzerine bir bardak su içmem gerektiğinden falan değil - hadi canım ne korkması-uykudan uyanıp sözlükte takılmak candır diye buradayım.
evet, koşup kalkıp ışığı açıp gerçek olmadığını anlamam, üzerine bir bardak su içmem gerektiğinden falan değil - hadi canım ne korkması-uykudan uyanıp sözlükte takılmak candır diye buradayım.
devamını gör...
müge anlı replikleri
bu kadar azip kudurmanin sonu iyi degildir.
devamını gör...
bir beddua türü olarak mabadı soğuk fayanslara gelesice
yeni bir beddua türü öğrendiğim mükemmel ötesi başlık.*
nükleer başlıklı füze misali, tek bir sefer ve tek bir hedef için kullanacağım ama kim olduğunu söylemem.*
fikir edinmek isteyenler için küçük bir ip ucu:
(bkz: kolektif bilinçaltı)
nükleer başlıklı füze misali, tek bir sefer ve tek bir hedef için kullanacağım ama kim olduğunu söylemem.*
fikir edinmek isteyenler için küçük bir ip ucu:
(bkz: kolektif bilinçaltı)
devamını gör...
sözlüklerin asıl amacı
farklı insanların farklı fikirlerini ortaya dökme konusunda yardımcı olmasıdır. şimdi herkesi bazen kendimiz gibi zannediyoruz fakat bizim gibi düşünmeyen insanları da görmemizi sağlıyor. öte yandan sosyalleşmek ve yeni birilerini tanımak belli amaçlardan birisidir ve anonim olmanın verdiği rahatlık sebebiyle de özgürce düşünceleri yazarak dökmektir.
değişiyor yani bu durum kısacası.
değişiyor yani bu durum kısacası.
devamını gör...
nude kavmi
internette, hiç tanımadıkları kişilere cıbıl fotoğraflarını gönderen günahkarların dahil olduğu topluluk. allahım dünyayı yok et!
devamını gör...
dünyanın tadının kaçmaya başladığı yıl
2008. *
devamını gör...
deep turkish web
benim için guilty pleasure'ın tanımı bu adamlardır.
kendimi bildim bileli seksist insanlara karşı çıktım. "kadınla erkek nasıl eşit olacakmış yav" diyen hödüklere karşı mücadele verdim. o çok övündükleri fiziksel niteliklerin kendisini bu alanda yetiştirmiş kadınlarda da pek tabii olacağını, bunun cinsiyetle gelen bir meziyet olmadığını savundum. eril dile karşı oldum; kullanmadım, kullandırmadım. özellikle güzide dilimizin güzide küfürlerini bundan olabildiğince arındırmamız taraftarı oldum. erkeklerin de feminizmi savunabileceklerini anlatmaya çalıştım. yeri geldi bütün bunları bir erkek olarak düşündüğüm için meriç dediler, kılıbık dediler; yeri geldi kalıbım hakkında çeşitli cinsel saldırılara maruz kaldım.*
fakat gel gelelim, bu adamların videolarından çıkamıyorum arkadaş. bayağı bildiğin her küfürde kahkaha atıyorum mesela. tutamıyorum kendimi. özellikle nuri berber videoları çok iğrenç ya hani, bütün benliğimle bunu kabullendim ama gene deli gibi güldüm. yok, engel olamadım kendime. sonra bir de durup dururken kendimi sorguladım, "lan ben bunca zamandır bunca şeyi koftiden mi böyle düşünüyorum acaba?" diye. derken hemen aklıma kampüs cadıları isimli kofti feministlerin veet standını basıp üç kuruşa orada çalışmak zorunda kalan emekçi kızcağızı da aşağılaması olayı geldi. "yok," dedim kendi kendime, "benden daha koftileri de var."
değerli deep turkish web, sinirimi bozuyorsunuz.
kendimi bildim bileli seksist insanlara karşı çıktım. "kadınla erkek nasıl eşit olacakmış yav" diyen hödüklere karşı mücadele verdim. o çok övündükleri fiziksel niteliklerin kendisini bu alanda yetiştirmiş kadınlarda da pek tabii olacağını, bunun cinsiyetle gelen bir meziyet olmadığını savundum. eril dile karşı oldum; kullanmadım, kullandırmadım. özellikle güzide dilimizin güzide küfürlerini bundan olabildiğince arındırmamız taraftarı oldum. erkeklerin de feminizmi savunabileceklerini anlatmaya çalıştım. yeri geldi bütün bunları bir erkek olarak düşündüğüm için meriç dediler, kılıbık dediler; yeri geldi kalıbım hakkında çeşitli cinsel saldırılara maruz kaldım.*
fakat gel gelelim, bu adamların videolarından çıkamıyorum arkadaş. bayağı bildiğin her küfürde kahkaha atıyorum mesela. tutamıyorum kendimi. özellikle nuri berber videoları çok iğrenç ya hani, bütün benliğimle bunu kabullendim ama gene deli gibi güldüm. yok, engel olamadım kendime. sonra bir de durup dururken kendimi sorguladım, "lan ben bunca zamandır bunca şeyi koftiden mi böyle düşünüyorum acaba?" diye. derken hemen aklıma kampüs cadıları isimli kofti feministlerin veet standını basıp üç kuruşa orada çalışmak zorunda kalan emekçi kızcağızı da aşağılaması olayı geldi. "yok," dedim kendi kendime, "benden daha koftileri de var."
değerli deep turkish web, sinirimi bozuyorsunuz.
devamını gör...
türkiye'nin yaşanılabilir küçük ve huzurlu ilçe ya da kasabaları
iç anadolu'da pek rastlanmayan kasabalardır.
devamını gör...
hobaaa3434
izne ayrılan yazar. gitmesine gerçekten üzüldüm. umarım en yakın zamanda fikrini değiştirir.
iyi bir yazar daha gitti.
iyi bir yazar daha gitti.
devamını gör...
can sıkıntısı
aslında çok çok derin bir kavram olmasına rağmen üzerine çok çok az düşünülen bir kavram. (elbette görece.)
bu can sıkıntısı meselesini ilk kez fyodor mihayloviç dostoyevski'nin yeraltından notlar'ında kafama takmıştım. üzerinden epey vakit geçti okuyalı ama bu kavram hakkında söylemek istediklerim var.
insanın canının sıkılma nedenini varoluş savaşındaki bir avuntu olarak görüyorum. şöyle ki insan canı sıkılınca ne yapar? bir şeyler arar. yapacak bir şey bulmak ister. fakat bu şey, boş bir şey midir? hayır, anlamlı bir şey olmak zorundadır. en azından anlam kırıntısı barındırmalıdır. bana bir koridor boyu gidip gelmemi söyleseniz bunu yapmam. neticede sıkıcıdır. neden? çünkü anlamsızdır.
işte bizim varoluş savaşımızda da can sıkıntısı kavramı bizim bir avuntumuz. kendimizi can sıkıntısı adı altında avutuyoruz. çünkü bir şeylere anlam yüklemekte zorlanıyoruz. tam anlatamadım...
varoluş zaten sonu düşünülünce anlamsızdır. o yüzden de sürece odaklanılmalıdır. zaten bundan dolayı insan tüm tarihi süreç boyunca kendine oyunlar bulmuştur. elbette bu bulduğu oyunlar zaten hali hazırda olan oyunlar üzerine kuruludur. ne gibi? evrim gibi. insan bilinci ve doğa gibi. yani doğa yasaları ile insan doğası...
dolayısıyla insan kendince oyunlar türetme ihtiyacı duyar. basit bir örnekle futbol. aslında bakarsanız futbolun neticesinde hiçbir şey gerçekleşmiyor. yani aslında boş bir oyun bile denebilir. amaç ne? topu kaleye atmak basitçe. yine bir amaç var ama bu amaç sizce tüm hayat göz önüne alınırsa ne kadar büyük? hiç de büyük değil. basit ve hiç denebilecek bir şey. ama işte insanevladı can sıkıntısından, anlam arayışından dolayı bir şeylerle uğraşma derdine düşüyor. ilk başta futbol yoktu belki ama başka türlü şeyler vardı. antropologlar daha iyi anlatır herhalde bunu.
ve tabii futbol sonucu da ödüller bilmem neler veriliyor. bu da kapitalist sitemle doğan doğal bir şey. yapacak bir şey yok. insanın canı sıkılır, çünkü anlam arar. neticede futbol oynar. topa vurur, gol olur. sonra? hiçbir şey olmaz. para kazanır o futbolcu. sonra evine, çocuklarına döner. yaşamaya devam eder. ardından? ardındansa bu döngü devam eder. ta ki futbolcu ölene kadar.
aslında hayat da bundan ibaret. bu sistem bunu gerektiriyor. belki de tüm ekonomik sistemler bu can sıkıntısından doğmuştur. kim bilir?
bu can sıkıntısı meselesini ilk kez fyodor mihayloviç dostoyevski'nin yeraltından notlar'ında kafama takmıştım. üzerinden epey vakit geçti okuyalı ama bu kavram hakkında söylemek istediklerim var.
insanın canının sıkılma nedenini varoluş savaşındaki bir avuntu olarak görüyorum. şöyle ki insan canı sıkılınca ne yapar? bir şeyler arar. yapacak bir şey bulmak ister. fakat bu şey, boş bir şey midir? hayır, anlamlı bir şey olmak zorundadır. en azından anlam kırıntısı barındırmalıdır. bana bir koridor boyu gidip gelmemi söyleseniz bunu yapmam. neticede sıkıcıdır. neden? çünkü anlamsızdır.
işte bizim varoluş savaşımızda da can sıkıntısı kavramı bizim bir avuntumuz. kendimizi can sıkıntısı adı altında avutuyoruz. çünkü bir şeylere anlam yüklemekte zorlanıyoruz. tam anlatamadım...
varoluş zaten sonu düşünülünce anlamsızdır. o yüzden de sürece odaklanılmalıdır. zaten bundan dolayı insan tüm tarihi süreç boyunca kendine oyunlar bulmuştur. elbette bu bulduğu oyunlar zaten hali hazırda olan oyunlar üzerine kuruludur. ne gibi? evrim gibi. insan bilinci ve doğa gibi. yani doğa yasaları ile insan doğası...
dolayısıyla insan kendince oyunlar türetme ihtiyacı duyar. basit bir örnekle futbol. aslında bakarsanız futbolun neticesinde hiçbir şey gerçekleşmiyor. yani aslında boş bir oyun bile denebilir. amaç ne? topu kaleye atmak basitçe. yine bir amaç var ama bu amaç sizce tüm hayat göz önüne alınırsa ne kadar büyük? hiç de büyük değil. basit ve hiç denebilecek bir şey. ama işte insanevladı can sıkıntısından, anlam arayışından dolayı bir şeylerle uğraşma derdine düşüyor. ilk başta futbol yoktu belki ama başka türlü şeyler vardı. antropologlar daha iyi anlatır herhalde bunu.
ve tabii futbol sonucu da ödüller bilmem neler veriliyor. bu da kapitalist sitemle doğan doğal bir şey. yapacak bir şey yok. insanın canı sıkılır, çünkü anlam arar. neticede futbol oynar. topa vurur, gol olur. sonra? hiçbir şey olmaz. para kazanır o futbolcu. sonra evine, çocuklarına döner. yaşamaya devam eder. ardından? ardındansa bu döngü devam eder. ta ki futbolcu ölene kadar.
aslında hayat da bundan ibaret. bu sistem bunu gerektiriyor. belki de tüm ekonomik sistemler bu can sıkıntısından doğmuştur. kim bilir?
devamını gör...
spontane radyo yayını
dinazorlar kırmızı çizgimizdir!!!
devamını gör...
kuzukulağı
çocukken bayılıp da bulamadığım, şimdi ise ekşi gelmesinden yiyemediğim ot. seviyorsanız ve köklü bulursanız, saksıya bir yere sokuşturuverin, büyüsün, çoğalsın, sizin de bundanınız olsun.
devamını gör...
gomercan ile o gemi radyo programı
sayın olay yöneticimiz ve yayıncımız gomercan tam yayıncı olmadan evvel de, yani kaçak yayın formatında yaparken, bu programını severek dinliyordum. bazen karantina yasaklarında evde, bazen bi dağ başında, bazen de yolda denk geldi ve büyük bi çoğunluğunu dinledim. ve istisnasız her programda da elimden geldiğince oynatma listesindeki türküleri biraz biraz araştırdım. hikayesini bildiklerimi kendime yeniden anlattım, bilmediklerimi öğrendim. şimdi bunun bi konsepte dönüşüp hazır olarak bize sunulmasına pek bi sevindim. tam mesai bitimine* denk gelmesi de bugünün bana güzelliği olsun.
yaptığı her işi hep daha iyiye götürmeye çalışan olay yöneticimiz ve yayıncımız gomercan'a teşekkürlerimi sunuyor, düzenli yayın hayatında istikrar diliyorum.
iyi yayınlaaaar, iyi dinlemeleeeeer*.
yaptığı her işi hep daha iyiye götürmeye çalışan olay yöneticimiz ve yayıncımız gomercan'a teşekkürlerimi sunuyor, düzenli yayın hayatında istikrar diliyorum.
iyi yayınlaaaar, iyi dinlemeleeeeer*.
devamını gör...
topuklu ayakkabı
şunu severek giyen tek kadın benim heralde. o kadar iyi hissettiriyor ki tüm gün topukluyla gezsem yine de canımın acısını pek duymuyorum.
devamını gör...
patlangaç çalısı
"özözünedanışır'la dağ bayır turu" programına hoş- gel-diiii-niiiiiz.* birkaç saat önce "teyzeee burda fasulyeye benzeyen bir şey var, ne bu?" diyerek keşfettiğim bir bitkiyi tanıştıracağım sizlerle. patlayabilmesi ve patlarken 'pat' diye ses çıkarmasından dolayı "patlangaç" deniyor kendisine. vasfından da anlayacağınız üzere insanlar ,daha çok, eğlenmek için kullanıyor bu güzelim bitkiyi. ama sadece eğlence için var olmamış bu dünyada çünkü kendisi toprağa azot bağlayan çok önemli bir çalı ve anadolu devmavisi kelebeğinin yumurtladığı bitkilerden biri.
maalesef çok yararlı olmasına rağmen insanlar için sadece "patlatabilirsin onu" cümlesiyle var olmuş. kimse de dememiş "yahu bu sadece patlasın diye mi böyle oluşmuştur, vardır zaar başka bir kerameti de" diye. neyse efendim, patlangaç çalımın sizinle tanıştığı için mutlu olduğunu düşünüyorum.

not: bir bitki olsam patlangaç çalısı olurmuşum.* sadece eğlendirmek için var olduğu sanılıyor, çok üzücü. patlangaç çalılarına iyi davranın lütfen.
maalesef çok yararlı olmasına rağmen insanlar için sadece "patlatabilirsin onu" cümlesiyle var olmuş. kimse de dememiş "yahu bu sadece patlasın diye mi böyle oluşmuştur, vardır zaar başka bir kerameti de" diye. neyse efendim, patlangaç çalımın sizinle tanıştığı için mutlu olduğunu düşünüyorum.

not: bir bitki olsam patlangaç çalısı olurmuşum.* sadece eğlendirmek için var olduğu sanılıyor, çok üzücü. patlangaç çalılarına iyi davranın lütfen.
devamını gör...
enstrüman çalan siyasetçi
(bkz: pargalı ibrahim paşa)
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar
a song of fire and sucuk:
buradan.
buradan.
devamını gör...