normal sözlük yazarlarının en yaşlı özelliği
3 cümlelik hikayeyi 15 dakikada anlatıyorum.
devamını gör...
yayladağ lokumu
rumuzunu sorarsanız "yayladağ lokumu",
karakterini sorarsanız "hacıbekir lokumu".
karakterini sorarsanız "hacıbekir lokumu".
devamını gör...
trigonometri
üniversiteye hazırlık sürecinde bölüm sonu canavarı gibi son anda ortaya çıkan, çoğu öğrencinin korkulu rüyası matematik konusu.
>>>sinüsler, kosinüsler, tanjantlar, kotanjantlar... bütün bunlarla kim neden uğraşır ki?
bütün bu soruların genç raikkonen'in aklını kurcaladığı bir günün sonunda, raikkonen'in bazı şeylere bakışı geri dönülmez biçimde değişecekti. bütün değişimler bir fikirden filizlenir, fikir de okuma ve düşünmenin meyvesidir. raikkonen de elbette -o günün sonunda- okuduğu için değişecekti.
yunanca "trigonon" (üçgen) ve "metron" (ölçmek) kelimelerinden türetilmiş olan trigonometri, üçgenlerin açıları ve kenarları arasındaki bağıntıyı inceler. matematiğin bir konusu kabul edilse de çıkışı astronomi ile mümkün olmuştur. bu nispeten yeni gibi görünen hesaplamaların basit hallerini babilliler ve eski mısırlılar hali hazırda biliyor idiler (ki bu da m.ö. 18. yy civarına tekabül ediyor).
sümerliler çemberi 360 eşit parçaya bölerken yunanlılar çemberde kirişler üzerine çalıştılar. araplar tanjant, kotanjant, sekant ve kosekant kavramlarını tanımlarken abbasiler döneminde ise trigonometri sahaya indi ve akdeniz'in çevresinin uzunluğu bu matematiksel yolla hesaplandı. ardından regiomontanus ve euler ile birlikte seyreden bir tarihsel akış trigomometriyi bugüne kadar getirdi.
>>>raikkonen okuyor ve anlam veremiyordu, çemberde açı, yay, kiriş derken nasıl oldu da tanjanta kotanjanta geçildi birden? burayı birazcık daha kurcalamalıydı.
trigonometrinin altı esas oranı (sinüs, kosinüs, tanjant, kotanjant, sekant, kosekant) arasındaki ilişkileri ilk ortaya koyan kişi iranlı ebu'l vefâ ve ortaya koyduğu birkaç bağıntı:
sin(a+b)=sin(a).cos(b)+cos(a).sin(b)
cos(2a)=1-2sin^2a
sin(2a)=2.sin(a).cos(a)
>>>bu bağıntıları tanıyordu genç raikkonen, az önce çözdüğü soruda kullanmıştı.
ebu'l vefâ, el mervezî'nin ilk kez önermiş olduğu tanjant ve sekant fonksiyonlarını tanımlamıştı. cebirde de bir devrime yol açmış ve ilk defa dördüncü dereceden denklemleri çözümlemişti.
>>>ebu'l vefâ trigonometrinin atası kabul ediliyordu. peki ya el mervezî kimdi? meraklı raikkonen büyük bir iştahla tekrar araştırmaya koyuldu.
habeş el hasib el mervezî. merv'li büyük türk matematikçi. el-harizmî'nin trigonometrisini ileri taşımış, ilk defa tanjant ve sekanttan bahsetmiştir.
>>>bir dakika, türk mü? nasıl yani, trigonometrinin yere basan ayaklarından birisi bir türk'e mi aitti? asla yapamadığı tanjantlı sorular geldi aklına raikkonen'in, ne hissedeceğini bilmiyordu. neden sonra kendine geldi ve sorular sormaya devam etti. peki el harizmî kimdi?
bu iş gittikçe karmaşıklaşıyordu genç raikkonen için. ama kararlıydı, bu trigonometriyi başına saranları tamamen deşifre edecekti.
ilk defa sinüs ve kosinüs cetvellerini oluşturan, bunların foksiyonları üzerinde çalışan kişi, doğunun büyük insanı el-harizmî. aynı zamanda cebrin ve algoritminin babası. kitabında kullandığı "al-jabr" kelimesi (anlamı restorasyon imiş. ikinci dereceden bir denklemde sadeleştirme amacıyla her iki tarafa sayı eklenmesi anlamına geliyormuş) "cebir" kelimesinin kökenini oluşturken isminin latin dilindeki karşılığı olan al-gorismi, algoritma kelimesine temel oluşturuyormuş.
>>>el-harizmî'yi duymuştu daha önce genç raikkonen, fakat ne cebrinden ne trigonometrisinden ne de algoritmisinden haberdardı. bir de birunî vardı, kimdi yahu o, harizmî ile karıştırıyordu hep raikkonen.
trigonometrik fonksiyonlarda yarıçapın bir birim olarak kabul edilmesini sağlayan kişi: birunî
>>>raikkonen iyiden iyiye sinirlenmişti, elini nereye atsa trigonometri çıkıyordu.
el-battanî. yunanlıların kirişlerinin yerine sinüs'ü kullanan, ilk defa kotanjantı tanımlayan matematikçi. el-mervezî'nin çalışmalarını incelemiş, sekant ve kosekantın işteş fonksiyonlarını keşfetmiş, kosekant hakkındaki ilk trigonometrik tabloyu hazırlamıştır. trigonometrik olarak keşfettiği bazı bağıntılar:
tan(a)=sin(a):cos(a)
sec(a)=√1+tan^2(a)
sin(x)=a.cos(x) olmak üzere sin(x)=a:(√1+a^2)
>>>her ne kadar burada karmakarışık gibi dursa da bu bağıntıları da sıklıkla kullanıyordu genç raikkonen çözdüğü sorularda. okumaya devam etti:
...modern trigonometrinin babalarından sayılan harran doğumlu el battanî....
>>>harran? evet evet harran, urfa harran hem de, battan kasabasından...
genç dostumuz şaşkınlık içerisinde sayfaları karıştırmaya devam ediyordu.
regiomontanus, napier, newton, euler....
>>>bütün yazılar birbiri içine giriyor, sayfa sesleri boğuklaşıyordu. genç raikkonen çıktığı "trigonometrici" avından elinde nihayet bir adresle dönmüştü: urfa, harran, battan kasabası.
>>>sınavlar geçti, yıllar geçti. bir gün urfa'ya giderse aklına mutlaka trigonometri gelecekti -artık o kadar da genç olmayan- raikkonen'in.
>>>geçen zamanda daha büyük bir araştırma da yapmıştı raikkonen. ve ulaştığı sonuç trigonometrinin bütün bu okuduklarından da eski olduğu; latinlere araplardan, araplara ise hintlilerden geçtiği, öncesinin bilinmediği idi. "trigonometrici" avından aslında eli boş döndüğünü böylece yıllar sonra anladı kimsesizlerinkimiraikkonen.
>>>sinüsler, kosinüsler, tanjantlar, kotanjantlar... bütün bunlarla kim neden uğraşır ki?
bütün bu soruların genç raikkonen'in aklını kurcaladığı bir günün sonunda, raikkonen'in bazı şeylere bakışı geri dönülmez biçimde değişecekti. bütün değişimler bir fikirden filizlenir, fikir de okuma ve düşünmenin meyvesidir. raikkonen de elbette -o günün sonunda- okuduğu için değişecekti.
yunanca "trigonon" (üçgen) ve "metron" (ölçmek) kelimelerinden türetilmiş olan trigonometri, üçgenlerin açıları ve kenarları arasındaki bağıntıyı inceler. matematiğin bir konusu kabul edilse de çıkışı astronomi ile mümkün olmuştur. bu nispeten yeni gibi görünen hesaplamaların basit hallerini babilliler ve eski mısırlılar hali hazırda biliyor idiler (ki bu da m.ö. 18. yy civarına tekabül ediyor).
sümerliler çemberi 360 eşit parçaya bölerken yunanlılar çemberde kirişler üzerine çalıştılar. araplar tanjant, kotanjant, sekant ve kosekant kavramlarını tanımlarken abbasiler döneminde ise trigonometri sahaya indi ve akdeniz'in çevresinin uzunluğu bu matematiksel yolla hesaplandı. ardından regiomontanus ve euler ile birlikte seyreden bir tarihsel akış trigomometriyi bugüne kadar getirdi.
>>>raikkonen okuyor ve anlam veremiyordu, çemberde açı, yay, kiriş derken nasıl oldu da tanjanta kotanjanta geçildi birden? burayı birazcık daha kurcalamalıydı.
trigonometrinin altı esas oranı (sinüs, kosinüs, tanjant, kotanjant, sekant, kosekant) arasındaki ilişkileri ilk ortaya koyan kişi iranlı ebu'l vefâ ve ortaya koyduğu birkaç bağıntı:
sin(a+b)=sin(a).cos(b)+cos(a).sin(b)
cos(2a)=1-2sin^2a
sin(2a)=2.sin(a).cos(a)
>>>bu bağıntıları tanıyordu genç raikkonen, az önce çözdüğü soruda kullanmıştı.
ebu'l vefâ, el mervezî'nin ilk kez önermiş olduğu tanjant ve sekant fonksiyonlarını tanımlamıştı. cebirde de bir devrime yol açmış ve ilk defa dördüncü dereceden denklemleri çözümlemişti.
>>>ebu'l vefâ trigonometrinin atası kabul ediliyordu. peki ya el mervezî kimdi? meraklı raikkonen büyük bir iştahla tekrar araştırmaya koyuldu.
habeş el hasib el mervezî. merv'li büyük türk matematikçi. el-harizmî'nin trigonometrisini ileri taşımış, ilk defa tanjant ve sekanttan bahsetmiştir.
>>>bir dakika, türk mü? nasıl yani, trigonometrinin yere basan ayaklarından birisi bir türk'e mi aitti? asla yapamadığı tanjantlı sorular geldi aklına raikkonen'in, ne hissedeceğini bilmiyordu. neden sonra kendine geldi ve sorular sormaya devam etti. peki el harizmî kimdi?
bu iş gittikçe karmaşıklaşıyordu genç raikkonen için. ama kararlıydı, bu trigonometriyi başına saranları tamamen deşifre edecekti.
ilk defa sinüs ve kosinüs cetvellerini oluşturan, bunların foksiyonları üzerinde çalışan kişi, doğunun büyük insanı el-harizmî. aynı zamanda cebrin ve algoritminin babası. kitabında kullandığı "al-jabr" kelimesi (anlamı restorasyon imiş. ikinci dereceden bir denklemde sadeleştirme amacıyla her iki tarafa sayı eklenmesi anlamına geliyormuş) "cebir" kelimesinin kökenini oluşturken isminin latin dilindeki karşılığı olan al-gorismi, algoritma kelimesine temel oluşturuyormuş.
>>>el-harizmî'yi duymuştu daha önce genç raikkonen, fakat ne cebrinden ne trigonometrisinden ne de algoritmisinden haberdardı. bir de birunî vardı, kimdi yahu o, harizmî ile karıştırıyordu hep raikkonen.
trigonometrik fonksiyonlarda yarıçapın bir birim olarak kabul edilmesini sağlayan kişi: birunî
>>>raikkonen iyiden iyiye sinirlenmişti, elini nereye atsa trigonometri çıkıyordu.
el-battanî. yunanlıların kirişlerinin yerine sinüs'ü kullanan, ilk defa kotanjantı tanımlayan matematikçi. el-mervezî'nin çalışmalarını incelemiş, sekant ve kosekantın işteş fonksiyonlarını keşfetmiş, kosekant hakkındaki ilk trigonometrik tabloyu hazırlamıştır. trigonometrik olarak keşfettiği bazı bağıntılar:
tan(a)=sin(a):cos(a)
sec(a)=√1+tan^2(a)
sin(x)=a.cos(x) olmak üzere sin(x)=a:(√1+a^2)
>>>her ne kadar burada karmakarışık gibi dursa da bu bağıntıları da sıklıkla kullanıyordu genç raikkonen çözdüğü sorularda. okumaya devam etti:
...modern trigonometrinin babalarından sayılan harran doğumlu el battanî....
>>>harran? evet evet harran, urfa harran hem de, battan kasabasından...
genç dostumuz şaşkınlık içerisinde sayfaları karıştırmaya devam ediyordu.
regiomontanus, napier, newton, euler....
>>>bütün yazılar birbiri içine giriyor, sayfa sesleri boğuklaşıyordu. genç raikkonen çıktığı "trigonometrici" avından elinde nihayet bir adresle dönmüştü: urfa, harran, battan kasabası.
>>>sınavlar geçti, yıllar geçti. bir gün urfa'ya giderse aklına mutlaka trigonometri gelecekti -artık o kadar da genç olmayan- raikkonen'in.
>>>geçen zamanda daha büyük bir araştırma da yapmıştı raikkonen. ve ulaştığı sonuç trigonometrinin bütün bu okuduklarından da eski olduğu; latinlere araplardan, araplara ise hintlilerden geçtiği, öncesinin bilinmediği idi. "trigonometrici" avından aslında eli boş döndüğünü böylece yıllar sonra anladı kimsesizlerinkimiraikkonen.
devamını gör...
sevdiğimiz insanları üzme nedenimiz
aktarım (transferans)* yaptığımız için... geçmişte ebeveynlerimizle yaşadıklarımızdan dolayı bastırdığımız duyguları en güvenlikli ilişkilerimizde açığa çıkarır, tekrar tekrar aynı döngüleri yaşayarak travmalarımızı çözümlemeye çalışırız. o yüzden de en mahrem ilişkilerimizde dahi eşimizle aramızda bir duygusal mesafe olmalı ki üzmeyelim/üzülmeyelim. çünkü insanlar, "ben ne yaparsam yapayım beni terk etmez" dedikleri insanları aşırı derece üzerken, kendisine saygısı olan ve belli değerler çerçevesinde bir gün bitme ihtimali olan ilişkilerde ise daha temkinli olup o geçmişten getirdikleri ruhsal sıkıntıları yansıtmamaya çalışıyorlar.. yani işin özü, hiç kimseye çantada keklik olduğunu hissettirmemek lazım.
devamını gör...
yaşadığın şehri 3 kelime ile anlat
kalabalık, bağımlılık, karmaşa.
devamını gör...
en iyi 36 yazarın kolajı
profilimin pırıl pırıl parladığı kolaj. emek verdiği için yazara ayrıca bol sevgi ve saygılı teşekkür ediyorum.
mathilda detayı orada nasıl da güzel duruyor ama değil mi? zevkli insanmışım. *
mathilda detayı orada nasıl da güzel duruyor ama değil mi? zevkli insanmışım. *
devamını gör...
yusuf atılgan
"bir gün sana dünyada katlanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim."
devamını gör...
üniversitedeki kadınların yüzde 70’i başörtülü değilse orada özgürlük yoktur
yıllarca kız çocuklarını okutmayan, ilkokulu bitirdiği gibi çocuğu okuldan alan, ergenliğe geldiği gibi başını kapatan, daha reşit olmadan evlendiren babalara ve analara söylenmesi gereken söz.
hatta bu sistematiği o baba ve analara dayatanlara söylenmesi gereken söz.
neden ve sonuç ilişkisi kuramayan bir mağdurun beyanı.
hatta bu sistematiği o baba ve analara dayatanlara söylenmesi gereken söz.
neden ve sonuç ilişkisi kuramayan bir mağdurun beyanı.
devamını gör...
sözlük yazarlarının garip özellikleri
annemle dertleşirken 1-2 dakika sonra onu susturmaya calisiyorum aglarim diye. onun önünde aglamaktan cok korkuyorum. kimsenin önünde aglamak istemiyorum. baskasinin önünde aglamaktan nefret ediyorum.
devamını gör...
insanların çoğunun hayat amacı olmaması
türkiye'de de bolca bulunan isteksiz insan grubudur. genelde sabah uyanınca instagram'a bakar, akşama kadar televizyon izler ve youtube'dan da 2 video izler ve uyur. spor yapmaya üşenir, sanat yapmak istemez. kendini geliştirdiği bir alan yoktur. sabahtan akşama bilgisayar oyunu oynayan birinin bile geliştiği bir iş varken o sadece yapanları izler.
yanlış anlaşılmasın karışmak haddime değil ancak böyle insanları görmeye de dayanamıyorum doğrusu. belki de kimisinin içinde bir sporcu, kimisinin içinde bir ressam, kimisinin içinde bir besteci yatıyor. ve bir şeylerde gelişmek o insanlara acayip zevk verirdi. ancak bu tip bir yaşantı insanı depresyona, hatta belki de intihara kadar sürükleyebilir.
bu gerçekten de üzücü bir durum. bu insanlar hem yeteneklerinin farkında olmadığı için kendini yeteneksiz sanar, hem de gerçek mutluluğa, gelişmenin ve başarmanın verdiği o güzel hazza asla ulaşamaz. bu yazımda da bu tip insanlara değinmek, onların hayatlarını değiştirmek için hala zamana sahip olduklarını hatırlatmak istedim.
amacım asla nefret kusmak veya küçümsemek değildi, umarım istediğim şekilde yazabilmişimdir ve format dışına çıkmamışımdır. yazım hataları için de ayrıca özür dilerim.
yanlış anlaşılmasın karışmak haddime değil ancak böyle insanları görmeye de dayanamıyorum doğrusu. belki de kimisinin içinde bir sporcu, kimisinin içinde bir ressam, kimisinin içinde bir besteci yatıyor. ve bir şeylerde gelişmek o insanlara acayip zevk verirdi. ancak bu tip bir yaşantı insanı depresyona, hatta belki de intihara kadar sürükleyebilir.
bu gerçekten de üzücü bir durum. bu insanlar hem yeteneklerinin farkında olmadığı için kendini yeteneksiz sanar, hem de gerçek mutluluğa, gelişmenin ve başarmanın verdiği o güzel hazza asla ulaşamaz. bu yazımda da bu tip insanlara değinmek, onların hayatlarını değiştirmek için hala zamana sahip olduklarını hatırlatmak istedim.
amacım asla nefret kusmak veya küçümsemek değildi, umarım istediğim şekilde yazabilmişimdir ve format dışına çıkmamışımdır. yazım hataları için de ayrıca özür dilerim.
devamını gör...
türk malının daha iyi olduğu ürünler
fındık.
devamını gör...
hz süleyman
süleyman,israil krallığı'nın dördüncü krallığını yapmış yahudi kral, lider ve din büyüğü. kral davut ile batşeba'nın oğludur.
yahudilikte din büyüğü, vaiz ve özdeyişlerin yazıcısı olarak; hristiyanlıkta yasa koyucu ve kral olarak; islam'da ise peygamber olarak görülür. din dışı tarihte süleyman'ın mö 970–931 yıllarında kral olduğu kabul edilir.gelelim o çok meşhur
hz.süleyman yüzüğüne;
yüzüğün üzerinde birbirine geçmiş biri ters bir düz iki üçgenden oluşan altı köşeli bir yıldız bulanmaktadır.hz süleyman mührünün cennetten gelme olduğuna inanılır. cebrail tarafından allah'ın emri ile önce hz davud'a getirilmiştir. hz davud israiloğulları'ndan bir peygamber ve hükümdar idi. o, oğullarına on hikmetli soru sordu. cevapları yalnızca hz süleyman verebildi ve böylece hz süleyman yüzüğü babadan oğla intikal etmiş oldu.
yüzük yada mührün özelliği nedir derseniz;
cinlere, rüzgarlara ve hayvanlara dahi hükmedebilecek güçlere sahip olduğu söylenir.
yahudilikte din büyüğü, vaiz ve özdeyişlerin yazıcısı olarak; hristiyanlıkta yasa koyucu ve kral olarak; islam'da ise peygamber olarak görülür. din dışı tarihte süleyman'ın mö 970–931 yıllarında kral olduğu kabul edilir.gelelim o çok meşhur
hz.süleyman yüzüğüne;
yüzüğün üzerinde birbirine geçmiş biri ters bir düz iki üçgenden oluşan altı köşeli bir yıldız bulanmaktadır.hz süleyman mührünün cennetten gelme olduğuna inanılır. cebrail tarafından allah'ın emri ile önce hz davud'a getirilmiştir. hz davud israiloğulları'ndan bir peygamber ve hükümdar idi. o, oğullarına on hikmetli soru sordu. cevapları yalnızca hz süleyman verebildi ve böylece hz süleyman yüzüğü babadan oğla intikal etmiş oldu.
yüzük yada mührün özelliği nedir derseniz;
cinlere, rüzgarlara ve hayvanlara dahi hükmedebilecek güçlere sahip olduğu söylenir.
devamını gör...
yks 2021
bittiğine kimsenin tahmin edemeyeceği kadar şükrettiğim, sonunda sözlüğüme kavuşmama fırsat veren dünyanın en gereksiz ve saçma sınavı.
ek:sonunda döndüümmm*
ek:sonunda döndüümmm*
devamını gör...
çimen talk show
severek izlediğim program.
bir kere fakir samimiyeti var, buram buram kokuyor o.
cem işçiler'in genel itibarı ile hep "sükse" eksiği oldu. elindeki malzemeyi hiçbir zaman iyi pazarlayamadı.
yoksa oldukça komik birisi aslında.
çimen talk show'da da bu geçerli.
abi saç ekimi zımbırtısı sana niye sponsor olsun allah aşkına.
yeri mi zamanı mı?
biraz daha kalite, cool takılmaca cem abi.
bir kere fakir samimiyeti var, buram buram kokuyor o.
cem işçiler'in genel itibarı ile hep "sükse" eksiği oldu. elindeki malzemeyi hiçbir zaman iyi pazarlayamadı.
yoksa oldukça komik birisi aslında.
çimen talk show'da da bu geçerli.
abi saç ekimi zımbırtısı sana niye sponsor olsun allah aşkına.
yeri mi zamanı mı?
biraz daha kalite, cool takılmaca cem abi.
devamını gör...
inek yutan piton yılanı
yılanın çenesi kafatasına değil, kemik bağ dokusuna bağlıdır. çok daha geniş açmasına ve esnemesine izin veren bir bağ dokusuna sahiplerdir. bu kadar büyük hayvanı yutmasına hayret etmemizin altında yatan sebep budur.
korkma hassaslığı olmayan ve biraz boş zamanı olanlar bir yılanın timsah, geyik, domuz ve ineği mideye indirmesini izleyebilir.
korkma hassaslığı olmayan ve biraz boş zamanı olanlar bir yılanın timsah, geyik, domuz ve ineği mideye indirmesini izleyebilir.
devamını gör...
jar jar binks
star wars serisinin inek şabanı. çok sakar olması dolasıyla kendi türü gunganlar tarafından dışlanmış ve otoh gunga`dan sürülmüştür. yıllarca naboo bataklıkları'nda tek başına yaşamış, sakarlıkları sadece bataklık hayvanlarını etkilemiştir. daha sonra padme'nin himayesine girmiştir. haza bey efendi bir yaratıktır. nezaket konusunda kimse onun eline su dökemez.
jar jar bahtsız bedevi gibi bataklığa düştüğü günlerden sonra gunganların arasına ordu generali olarak dönmüştür. pörtlek gözlerine kurban jar jar, sonunda hak ettiğin itibara kavuştun demekten başka söylenecek bir şey yok kendisine.
bu arada, jar jar ile ilgili birçok eleştiri yapılıyor. yok efendim çocuklar için yaratılmış karaktermiş, yok efendim doğru düzgün konuşamıyormuş. star wars'ın ruhaniliğini bozuyormuş. hadi oradan! sanırsınız bu eleştirileri yapanlar gücün sırrına mazhar olmuş, damarlarında midi- chlorian'lar dolaşıyor. arkadaş bilim kurgu filmlerini nasıl izliyorsunuz siz? takım elbise giyip, papyon takım falan mı otuyorsunuz filmin başına? bu tarz sevimli karakterler serilere ve filmlere renk katar. yahu filmin en önemli karakterlerinden biri olan yoda d'kana' nın konuşması pek matah sanki! ama yeri geldi mi kodu mu oturtuyor adam.
jar jar' a laf eden karşısında beni bulur. ayrıca onun kulaklarındaki karizmaya kurban olun siz.
şöyle de nanik yapsın size; yakarsa evreni jar jar'lar yakar haberiniz olsun! aklınızı bir an önce başınıza devşirin.
jar jar bahtsız bedevi gibi bataklığa düştüğü günlerden sonra gunganların arasına ordu generali olarak dönmüştür. pörtlek gözlerine kurban jar jar, sonunda hak ettiğin itibara kavuştun demekten başka söylenecek bir şey yok kendisine.
bu arada, jar jar ile ilgili birçok eleştiri yapılıyor. yok efendim çocuklar için yaratılmış karaktermiş, yok efendim doğru düzgün konuşamıyormuş. star wars'ın ruhaniliğini bozuyormuş. hadi oradan! sanırsınız bu eleştirileri yapanlar gücün sırrına mazhar olmuş, damarlarında midi- chlorian'lar dolaşıyor. arkadaş bilim kurgu filmlerini nasıl izliyorsunuz siz? takım elbise giyip, papyon takım falan mı otuyorsunuz filmin başına? bu tarz sevimli karakterler serilere ve filmlere renk katar. yahu filmin en önemli karakterlerinden biri olan yoda d'kana' nın konuşması pek matah sanki! ama yeri geldi mi kodu mu oturtuyor adam.
jar jar' a laf eden karşısında beni bulur. ayrıca onun kulaklarındaki karizmaya kurban olun siz.
şöyle de nanik yapsın size; yakarsa evreni jar jar'lar yakar haberiniz olsun! aklınızı bir an önce başınıza devşirin.
devamını gör...



