saatler süren bir istanbul trafiği sonunda artık ağrı içinde kardeşimin evine gittim. sırtıma ve kolumun altına minderleri doldururdu. üzüntülü bir akşamdı, sessizdi. ağlamamak için sıklıkla yukarı baktığını hissettim.
hatırlıyo musun, minderlerden ev yapıyoduk böyle diyince kocaman gülümsedi. hatta aynı çocukluğundaki gibiydi.
güzel çocukluk anıları bir çatlaktan sızarak yılları aşıp geliyor ve ortamın havasını aniden değiştiriyor bazen.
devamını gör...

bir kurgu veya dramada beklenmedik, yapay veya imkânsız bir karakter, alet veya olayın senaryo akışı içinde beklenmedik bir yerde aniden ortaya çıkması olayıdır. latince anlamı makineden tanrıdır. antik yunan dönemi tiyatro oyunlarında çok sık kullanılır. hikaye o kadar karmaşık içinden çıkılmaz hal alır ki işleri ancak ve ancak tanrı yoluna koyabilir.

örnek olarak yüzüklerin efendisi iki kule filminde miğfer dibi savaşı sırasında 5. günün şafağında gandalf’ın doğudan rohirrim ile gelişi buna bir örnektir. korkusuz korkak filminin sonundaki yazı tura sahnesinde de atılan para dik gelmiştir.
devamını gör...

kendi iktidarlarından önceki dönemlerdeki üniversiteleri hastaneleri bile kendileri yapmış gibi anlatıp alkışlanıyorlar. bunun bir tık ötesi 2000 yılından önce yapılan hastanelere üniversitelere hava yollarına tekrar temel atma töreni yaparak açılış yapmak sanırım.
öyle şey olur mu yahu demeyin. o kadarı da olmaz denilen ne varsa, olduğunu, yıllar geçtikçe deneyimleyerek öğrendik.
devamını gör...

çok uzun bi süre dönemeyiz. üzgünüm ama şuanki durum gerçekten de bunu gösteriyor bence. hem günlük olarak açıklanan vaka tablolarında görülen durum hem de insanların sürekli dışarda ve genelde maskesiz bi şekilde dolaşmaları buna işaret ediyor. gerçekten üzülüyorum bu duruma çünkü birileri günde 20 saat hastanede hayat kurtarmaya çalışıyor ya da birileri sevdiklerini kaybediyor belki iyi olurlar umuduyla iyileşmeleri için bekliyor yani kısacası insanlar maddi ve manevi açıdan 1 seneden fazladır zarar görüyorlar. kendimizi korumak zorundayız maalesef çünkü insanlar dikkat etmiyor, sokağa çıkma yasağı olsun olmasın sürekli ama sürekli dışardalar. o yüzden dediğim gibi eğer bu işi daha ciddiye almazsak çok uzun bi süre bu durumu hatta daha kötüsünü yaşayacağız bence.
devamını gör...

seni de saygı duymaya davet ediyorum ve şunu tavsiye ediyorum.
tık> tık> tanımlarını engelle. bu kadar basit.
devamını gör...

limon mu sirke mi?
( turşu tartışması).
devamını gör...

bu beyanı anlamak için aşı nedir, bağışıklık nasıl kazanılır bunu anlamak gerekiyor. şimdi özet geçersem corona virüs adını taç şeklinden alıyor. diken gibi çıkıntılı bir dış yüzeyi var ve bunlara mızrak adı veriliyor. bu mızrak dokuya sağlandığı sırada genetik dizilişi vücut tarafından daha önceden tanındığı zaman bu genetik dizilişi oluşturan nükleotidleri bağışıklık sistemi parçalıyor.

eğer bu diziliş mutasyon geçirdiğinde ki geçirdi, farklılaşma yaşarsa o zaman daha önceden aşı ile gelen antikor bunları tanımıyor yani başlıkta geçtiği haliyle görmüyor.
devamını gör...

garip, kafka'nın en meşhur kitabının bir başlığı vardır diye düşünüyordum. ama öyle değilmiş. neyse;

kafka sanıldığı gibi bu kitapla normal yaşantının zorluklarından sıkılan bir adamın varlığını anlatmaz, dünyanın acayipliğe uğramasına rağmen hem karakterin, hem de karakterin çevresindeki kişilerin, bununla beraber evrenin değişiminin insanları etkilememesinden bahseder. soru "nasıl?" değildir, bir insanın böceğe nasıl dönüştüğü önemli değildir, soru da yoktur aslında. sadece olduğudur.

"dünyanın nasıl olduğu değil, olduğudur gizem." —wittgenstein(yeter be)

huzursuz rüyalarınızdan uyanıp kendinizi bir böceğe dönüşmüş olarak bulduğunuzda yaşadığınız kaygının tarifi yapılamaz elbette, kendinizi bir kabusun ortasında görmeniz kaçınılmazdır. korkuya kapılır, ne yapacağınızı bilmez ve uyanmanın yollarını ararsınız ama kitabın karakteri gregor samsa bir türlü uyanamaz. işine gidemeyeceğ için endişelidir çünkü sorumlu olduğu insanlar vardır, ailesi onu sürekli yoklar ve bir yanıt alamaz, onun böceğe dönüşmüş olması da olsa olsa bir hastalıktır, böylesine biçim bozukluğu yani devasa insanın minik böceğe dönüşmesi sorun değildir. bu yüzden dönüşüm katmanlıdır, kendi içinde dante'nin cehennemi gibi katlar barındırır. gerçekliği tırmanırız.

sahi, neden kimse şaşırmıyor samsa'nın böceğe dönüşmesine? hatta neden samsa suçlanıyor? sanki hasta olmayı o seçmiş, sanki bu durumu kendisi kabullenmiş gibi. hayır, böyle değil. kafka'nın diğer yapıtları gibi dünya kendini boşluğa bırakır, anlamsız olan şey anlamsız değildir sadece bir bahanedir. karakter başına ne geldiğini açıklamanın yolunu bulamadığı gibi kimse de ona ne olduğunu, neye dönüştüğünü söylemez çünkü böylesine bir şey gerçek hayatta mümkün görünür. her en azından kafka'nın gerçekliğinde.

neden ya da nasıl sorusu bir kenara bırakıldığında ve biz bir katman daha tırmandığımızda bu anlamsız dünyanın bir parçası olarak hissetmeye başlarız, bir böcek olmuşuzdur, karakterle kendimizi özdeştirmek bir saçmalıktır tabi ki ama yapmışızdır, bir böcek olmanın nasıl bir his olacağını çevirilen sayfalarla beraber güçlü bir şekilde hissetmişizdir ve sonunda karakterin sonuna bizde ailesi, kendisi gibi sevinmişizdir çünkü böcek olmak bir ağırlıktır. ama katman bundan ibaret değildir, bir katman daha yukarı çıktığımızda ve kendi kimliğimize geri döndüğümüzde burada neler oluyor, neden kimse bu tuhaf durumu normal gibi görüyor diyebildiğimizde kendimize tanıdık olmayan dünyanın yapısından irkiliriz. iç dünyamızda tanıdık olmayan bu dünyanın odasının fotoğrafını bulundurmaya başlamışızdır artık. etrafta gezinen, duvarlara tırmanan, ürken, kaçan böceğin hareketlerini görürüz. belki de içimizden onu ezmek ya da serbest bırakmak geliyordur ama bunu bir türlü yapamıyoruzdur çünkü orada olan hiçbir şey aslında bizi ilgilendirmez.

bu tuhaf dünyanın içinde yer alan herkesin kendine ait bir fikri, bununla beraber verdiği bir tepki olması muhtemeldir, tasarımları benzerlikleriyle aynı gibi görünse de imgeler her zaman tuhaftır. dünyayı yaratan bizizdir, kafka ise bu dünyanın yaratımı için taslağı sunan mimardır. böylece tıpkı ailenin davrandığı gibi bizler de orada olacak olanları ya da olmuş olanları umursamayız. sadece görevimiz olan inşayı gerçekleştiririz. böcek ölür ölmesine ama ölen böcek gregor samsa mıdır? yoksa tıpkı bizim dünyamızda ölen ve hiç haberimiz olmadığı biri midir? bu hikayeye bir şekilde dahiliz ama yapabileceğimiz hiçbir şey yok. dünya ne kadar tuhaf olursa olsun, anlamsız dönüşümler bile, tuhaf olaylar bile kendine bir oda bulmayı beceriyor.
devamını gör...

vasıf öngören'in 15-16 haziran işçi olayları ve sonrasını tek mekânda (bir fabrikatör ailesinin mutfağı) anlattığı oyunu. oyunu rahmetli başar sabuncu 1988'de sinemaya uyarlayıp filmi çekmişti ki, filmin sağcı türker inanoğlu yapımcılığında çekilmesi de ilginç. ayrıca hem filmde, hem şehir tiyatrolarında 1970'lerde sahnelenen ilk versiyonda hem de pandemi öncesi oynanan son halinde başrol aynıydı: şener şen.




15 haziran 1970'de tüm fabrikalarda greve giden işçiler, disk'i fiilen yasaklayan yeni sendika tasarısını protesto için istanbul'un her yerinde hayatı durdurur, yürüyüşe geçerler. eylemin devam ettiği 16 haziran'da kadıköy'e yönelen yürüyüş korteji, polis ve jandarma saldırısıyla 3 işçi ve bir esnafın ölümüyle kana bulanır (çatışmada bir de polis ölmüştür). böylece solcuların "devrim yakın meşaleleri yakın" diye moral topladığı, hükümetin sıkıyönetim ilanıyla rest çektiği ve fabrikatörlerin de birer birer yurtdışına çıkıp ancak ortalık sakinleşince döndüğü bir ortam oluşur. işte pehlivan lütfü'nün * aşçılık yaptığı köşkün sahipleri de bu furyada yurtdışına çıkmıştır. lütfü usta, evladı gibi sevdiği isimsiz hizmetçi kız*, kızın eğitim enstitüsünde okuyan fakir sözlüsü selim, abisi sendikacı olan şoför ahmet 15-16 haziran günleri atmosferinde seyircilere tanıtılır.

sıkıyönetim ilan edilip ev sahipleri döndükleri zaman, önüne gelene saldıran agresif bir alman kurdu getirirler. bir de, okul masraflarını çıkarmak için çalışması gereken selim'e bir iş bulurlar: muhbirlik edecek, aralarında kendi okul arkadaşlarının da bulunduğu solcuları ihbar ederek para ödülü alacaktır. selim başlangıçta korksa ve öldürdüğü insanlar yüzünden vicdan azabı duysa da zamanla alışacak, tam bir mahalle kabadayısına dönecektir. adı verilmemekle beraber selim'in ülkücü olduğu ima edilir.

12 mart sonrası azgın köpeğin önüne gelene saldırması lütfü ustayı canından bezdirir. zaten şoför ahmet'in abisinin de etkisiyle giderek sınıf bilinci oturmakta, kendini "baldırı çıplaklar"a yakın hissederken yıllardır sıdkı sadakatle bağlı olduğu ev sahibi kerim bey'e ve damadı gibi sevdiği selim'e sinirlenmektedir. derken köpek için hazırladığı kıymaya zehir koyar. "vatansever asil kurt paşa'nın" katillerini sherlock holmes titizliğiyle araştırmaya başlayan selim, en sonunda kendi nişanlısından şüphelenmeye başlar. sonra bir şekilde kızla selim nişanı atarlar. zaten kızın fabrikada çalışan solcu abisi de selim yüzünden ölmüştü galiba (burayı pek hatırlamıyorum).

kız işten ayrılıp abisinin fabrikasında iş bulur. kerim bey yeni köpekler alır, selim artık köşke iyice yerleşir ve arkadaşlarıyla yer içer... lütfü usta tüm bunlardan bıkmıştır. hele hele gazetede, hizmetçi kızın bir yürüyüşte selim'in yakasına yapışmış fotoğrafını görünce artık istifa ederek kendi sınıfına, proleterya arasına dönmeye karar verir. ama ahmet'in abisi "sen orada bize lazımsın, bize köşkten bilgi sızdıracaksın" diye kalmasını istemektedir.

film boyunca anlatıcı olarak aralardaki gelişmeleri seyirciye aktaran lütfü usta finalde başladığı yere döndüğü final sahnesinde seyirciye sorar: "ayrılmak mı zor, kalıp bu mutfakta hizmet etmek mi?"


devamını gör...

ya rab: daha gönderdiğimi okumuyorsunuz ne kitabı?
devamını gör...

bıkılmayacak klasik.
devamını gör...

nerde hareket orda bereket.
devamını gör...

mesaj alımını kapatan yazara nickaltı girmiyoruz kampanyası ile faka bastırılabilecek yazar. bu kadar mı kıymetli bu nickaltı denen şey yahu?

bir dönem nickaltı kilitleme hakkı falan konuşuluyorken şu gelinen noktaya bak. *
devamını gör...

doğum günüsü olan yazar.
kıs kaç oldun bakim.*
18 mi 28 mi?
hayır nedir yani, arkadaşlar
gençsiniz farkında mısınız?
nedir bu yaş gizemi?
bende gencim ama siz benden sonra doğdunuz.
neyse ne...
mutlu keyifli sağlıklı başarılı bir yıl dilerim sana .
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

meşhur oldun el salla başlığı. bensiz olur mu sandınız?

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
hahahajhaha yanıldınız.

edit: herkes çok güzel. hepinize maşallah...*
devamını gör...

mutlu ve enerjik insanların ruhunu ve enerjisini emerler bazen. tüm sorunların kendilerini bulduğunu, onun haricindeki tüm insanların mutlu mesut yaşayıp gittiğini düşünürler. onlara göre en büyük sorunları kendileri yaşıyordur. bazıları vardır ki ben mutsuzsam kimse mutlu olmasın ister. bir şeye girişirsiniz. sonunun iyiye gideceğini düşünürsünüz. bu söylediğim tipler size hemen umutsuzluk aşılayıp tüm gününüzü mahveder. vardır böyle vampirler efendim. hele sadece kendi sorunlarını anlatıyor ama sizi dinlemiyorsa boşverin, değmez değerli vaktinize.
devamını gör...

dünyayı yeniden keşfedenlerin şaşırabileceği hede. (bkz: maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi)

yakında isyan çıkınca "ekmek yoksa tablet kemirsinler." diyecek hükümetin politikasının sonucu.
devamını gör...

kendisine biçilen rolü oynamayı reddeden kızdır. aslında biz erkeklerin de tam ihtiyacı olan şeydir üstümüzdeki yük kalkar ama malum toplumsal yapı izin vermiyor pek. işte kadınlar üzerindeki toplum baskısının erkekleri de olumsuz etkilediğinin gün gibi bir örneği daha...
devamını gör...

yine başıma gelmiş olan talihsizliktir ya. efendim biliyorsunuz ki metal grupların başlığını canlandıran ve kol gibi entry giren yazarım sonra bu entryler sözlükte olan bazı metalci kızları etkilemiş ki sürekli mesaj atıp, “ya darkness, hakikaten sana bitiyorum erkeğim” tarzında mesajlar gönderiyorlar.

bacımsın diyorum, bacım deme lazım olur diyorlar ya. vallahi en sonunda entrylerimi toplayıp gideceğim buradan üf. yok mu bu sözlüğün namusu kardeşim? niye üstüme üstüme geliyorsunuz çılgın metalci hatunlar. yıldım ayol üf.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim