garip bir düzen takıntım var. mesela çamaşır kurutmak için demirler oluyor ya oraya ilk astığım tshirt, çorap vb ile son astığım hep aynı yöne bakar, ters bir şey asla asmam düzü çevrilecek onun. mandal ile işim varsa mutlaka aynı tip ve renk olacak. ayakkabı terlik vs düz duracak. her şey düz duracak. telefon masanın kenarında yine düz duracak. yamuk olan bir şeye tahammülüm yok, otomatik olarak gidip düzeltiyorum.**

içinde kurt olma ihtimali olan yaş-kuru fark etmez tüm meyve, kuruyemiş vs ikiye bölüp içini görmeden asla yemiyorum. en çok da kuru kayısıda çıkıyor bu meretler. kurt yiyeceğim diye ödüm koptuğundan kiraz yemiyorum 20 senedir belki. meyve alırken de herkes gidip eciş bücüş, delikli, kurtlu, organik alır ben pürüzsüz olanı ararım. bir gün manavdan, pazarcıdan dayak yeme ihtimalim saklıdır. aklıma gelen bir tane daha var; ofiste bisküvi, kraker vs bir şey ikram edilecek diyelim o paketin içine birisi elini sokarsa onu bir daha yiyemem, kendim de ellediysem bin kez el yıkadığım halde başkasına ikram etmem korona zamanı bu takıntı işe yaradı ama en azından *
devamını gör...

bir dert, bir sıkıntı hatta bir mutluluk olduğunda anlatacak, paylaşacak kimse bulunamadığı zamandır.
devamını gör...

üstteki bir girdide "lütfen foto da koyulsun kuru kuru olmasın." denilmiş. o girdiyi okurken gözüm önümdeki nevresim örtüsünde yer alan regl lekesine kaydı.

ben onu her ay görüyorum ve ondan utanmıyorum. hiç utanmadım. övünmedim de, tiksinmedim de... regl olmak ergenliğe girmiş her kız çocuğu ve yetişkin kadın için soğan doğrarken gözünün yaşarması gibi bir şey ya da elinizin kesilmesi gibi. "eee ne olmuş yani?" denilecek bir şey.

regl ile arasındaki problemi çözememiş insanlar için söyleyecek bir sürü lafım var, o ayrı mesele ama niye bir anı anlatmam gerektiğini de anlayamadım. regl, gördüğümüz kötü bir rüya değil ki... her regl olduğumuzda hayat bizim için durmuyor. dolayısıyla "regl anısı" olabilecek bir şey yok. hani "suya girdim boğuluyordum" gibi sıradışı bir şey değil.

erkekler için reglin bir bilinmezlik ve merak uyandırıcı bir şey olduğunun farkındayım. ve sorabilirsiniz, elimden geldiğince kendi bedenimde yaşadıklarımı anlatabilirim. bence bunu merak etmek de çok anlaşılır bir şey. ben de erkek olsam, merak ederdim.

mesela ben bir erkeğin tek eliyle 20 kiloyu nasıl kaldırabildiğini çok merak ediyorum. çok küçük yaştan beri merak ediyorum üstelik. sesinin kalın olmasının nasıl bir his olduğunu, traş olmanın ferahlığını da merak ediyorum. çok isterdim ömrümün bir haftası erkek olmayı.
devamını gör...

albüm baştan sona dinlenirse hazzı apayrıdır o nedenle uzun yolculukların vazgeçilmezidir. pink floyd'un en sevdiğim albümü değildir ama bütün parçalarını beğendiğim tek albümü olabilir.
devamını gör...

1976 yılında babamın yaptığı iş.
sonra tıp kazandı ve doktor oldu.
çobanlık doktorluk kariyerinde bir aşama.
biz ailecene bunu kabul ettik.
ondan biz doktor olamadık.
devamını gör...

asansörün olmadığı binada 5.katta oturmak.
devamını gör...

kışın ellerim soğuktan çatladığı için sık sık kullandığım bir kozmetik ürünüdür.

dalin markasının vazelini gayet güzeldir.
devamını gör...

yaş aldıkça daha hoş olan, daha karizmatik olan, daha güzel olan, daha albenisi olan, aura maura tavan olan insan.
tabir %100 benden. *
tarkan
defne samyeli
hakan peker
oktay kaynarca
angelina jolie
... vb.
devamını gör...

bu gençlik ne zaman adam olacak acaba.

başlığı açan dangalak kemalizmden ne anlamaktadır önce bunu açıklasın. mahalle abilerinden duyduğu bilgilerle yaşıyor.

buraya çok şey yazarım ama yönetimin hoşuna gitmez, tanımımı silerler. doğru söyleyeni silivri soğuktur diye korkutuyorlar, korkuttuklarını sanıyorlar, artık ülkemizde.
devamını gör...

cinsiyetçiliğe karşı gelmenin nesi kötü olabilir ki? ayrıca bu durumun feministlikle ne alakası var, cinsiyetçiliğin yanlış olduğunu belirtmek için feminist olmaya gerek yok ki, biraz düşünme yetisine sahip olan kişi zaten yapılmaması gerektiğini bilir.

tanımda geçen ''nitelikli erkek yazarlar''ı kaybetmemek için yazarların ''kocamın ayağını yıkarım'' demesi gerekiyor sanırım*.
devamını gör...

tek eksiği akış sekmesinde tek tıklamayla açılmıyor oluşu, akış ile gündemin yanına iliştirmek gerekli. onun dışında tam istediğim gibi olmuş.

şimdi sıra kendini fularlı, entel dantel görenlerin girmiş oldukları tanımların vs birbir başıboşlara düşmesini izleyip, kahkaha atmak olacak.

çok yaşa yönetim. içten içe çok matah şeyler yazdığını düşünen x yazarının başıboş hüznüne ortak olmak paha biçilemez. sısısı
devamını gör...

altın otu - helichrysum arenarium çiçeği c vitamini, flavonlar, reçine, sterinler, acı madde, eterik yağlar, uçucu yağlar, tanenler ve karotin açısından çok zengindir.

idrar söktürücü, taş dökücü, alerji önleyici, ateş düşürücü gibi özellikleri nedeni ile sağlık açısından çok faydalıdır. romatizma, kireçlenme, eklem ve kas ağrılarını hafifletici, kramp çözücü etkisi vardır. cildin sıkılaşması ve nemlendirilmesi için yağı ile bakım yapılabilir.
devamını gör...

izlemeden beğendim,sonra izliycem.
devamını gör...

doğru yolu bulmuş çifttir.
devamını gör...

benimdir. istemsizce oluyordur. normal konuştuğumu düşünüyorum fakat videodur sestir dinleyince taramalıya bağladığımı fark ediyorum. genellikle mutlu bir sohbetteyken ya da sinirliyken hızlı konuşuyorum.
devamını gör...

tiz vurun mendeburun kellesini.
devamını gör...

(bkz: fargo)
(bkz: better call saul)
(bkz: the haunting of hill house)
(bkz: vikings) (ilk 4 sezonu)
(bkz: dexter)
devamını gör...

ciddi ilişki arayan insanlar için bulması zor bir durum söz konusu değildir. siz ciddi ilişki istediğiniz sürece bir gün ciddi ilişki içinde olacaksınız zaten. insanların sorunu sık sık ciddi ilişki istemeleri.
devamını gör...

ana tanrıça
anadolu’nun öz kültü (ana tanrıça) tarih öncesinin en gerilerinden tek tanrılı dinlerin ortaya çıktığı dönemlere kadar uzanan, hatta bu dinlerde de izleri görülebilen inancını, anadolu’nun kendi tarih akışı içinde yansıyan kişiliğinde izlemek gerekir. anadolu’nun en eski tanrı tasarımlarından olan ana tanrıça yaratma eyleminin özü, insanlar için bereket ve çoğalmanın simgesi olarak karşımıza çıkar. toprakların yüceltilmesi, bereketin ve vericiliğin simgesi hâline getirilen ana tanrıça düşüncesinin ilk ortaya çıkışının ilksel kültürlerdeki kadın egemen çağlara rastladığı saplanır.

ünlü bereket tanrıçaları, toprak ana simgeleri, bu çağların “büyük anasıdır". gerçeği mitler aracılığı ile kavrayan ilksel insanın inanışına göre ana tanrıça tüm doğayı kapsar. o, insanın dünyayla girdiği tüm ilişkileri düzenleyen bir ilkedir. ana tanrıça mitoslarında egemen olan döngüsel tanrı anlayışı tüm insana ilişkin eylemlerin ilk nedeni ve kökenidir ve ilerleyen süreçte, o ilk kökenden zaman bakımından ne kadar uzaklaşılırsa uzaklaşılsın, kutsal eylem biçimleri bereket adına sürekli tekrar edilmelidir. ana tanrıça kısaca şöyle anlatılır:
“bir zamanlar gökler, denizler ve kayalar birbirinden ayırt edilemeyecek hâldeymiş fakat birdenbire ortada bir musiki örmüş, gökler ve denizler yine bir kâinat teşkil etmiş, beraber birbirinden ayrılmış. o esrarengiz musiki, ürinom’un (yani kybele’nin) doğduğunu ilan ediyormuş. onun sembolü de aymış.”

inanç varlığı olarak dişilerin kutsallaştırılmasına yol açan bu durumda doğum olayının nedenini bilemeyen eski çağ insanının gözünde, bu eyleme (doğurma işine) doğaüstü gizli güçlerin katıldığına inanmak da doğaldır. doğadaki bu yaratıcı, doğurucu güçlerin, özellikle insanların üreme organları üzerinde yoğunlaştığı ya da yoğunlaşmasını sağlayan inançların yeşerdiği çağlardır bu zamanlar. çağlar boyu egemen olan ana tanrıça’nın anlamsal boyutunun yanı sıra bir de imgesel boyutu vardır.
işte, bu boyut anadolu’daki çayönü, çatalhöyük, hacılar gibi yerleşim merkezlerinde rastlanan kadın heykelciklerinde somutlaşır. bu yerleşimlerde ortaya çıkarılan kadın heykelcikleri, ana tanrıça’ya daha bu dönemlerde tapıldığına işaret etmektedir. anadolu’da toprak ilk onunla sürülmüş, ilk tohum onunla atılmıştı.
tarih öncesinin aydınlanabilen en gerilerine dek gidildiğinde, akdeniz çevresinde, kuzey ülkelerinde, asya içlerindeki tüm kültür ve uygarlıklarda çeşitli isimlerde fakat hep aynı öz ve hep aynı inançta birleşen bir ana tanrıça ile karşılaşılır. kökeninin anadolu olduğu kesinlik kazanan bu tanrıçanın varlığı, hacılar ve çatalhöyük’te yapılan çalışmalar neticesinde m.ö. 6500-7000’lere kadar uzanmaktadır.ana tanrıça ayakta, oturmuş ya da uzanmış olarak tasvir edilir.geniş kalçalı, karınlı, iri göğüslü ve daima çıplaktır. kalça, göğüs ve vurgulanan üreme organı analığı, üremeyi, dişiliği, hayatın sürmesini ve bereketi simgeler. ana tanrıça’nın bu özellikleri kybele’den artemis’e kadar bütün ana tanrıça imgelerinde vardır. ana tanrıça kültüne en eski çağlardan itibaren anadolu’nun her yöresinde rastlanmaktadır. her türlü bolluk ve bereketi sağlayan, bitkilerin ve hayvanların üzerinde büyük kuvvete sahip, tarımı koruyan bu tanrıçanın özellikleri doğal koşullara bağlı olarak gelişmiştir anadolu’nun birçok yerinde çeşitli yerli adlar altında eski ana tanrıça kültü devam etmiştir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ana tanrıça’nın tapımı ve tarihi:yazılı kaynaklar bize kybele’nin pessinus’taki tapımı üstüne ayrıntılı bilgi verir. tanrıça’ya orada bir idol biçiminde tapınılırdı. bu idol bir “diopetes” yani gökten düştüğü ileri sürülen bir meteorit, bir kara taştı. pessinus’taki tapınağı siyasal güçlerden büsbütün bağımsız bir din merkezi olarak yönetilirdi. bu dinsel yönetimin başında iki baş rahip bulunur, bunların biri attis adını taşır, megabyzos adıyla anılan ikincisi dışardan gelme olması şart koşulan bir yabancıydı. bu iki kral rahibin attis efsanesinde anlatıldığı gibi erkekliklerini tanrıçaya adamış olması gerekiyordu. galloi diye anılan öbür rahiplerin de vecit halinde hadım edilmeleri töredendi. frygia’da yerli bir kült olduğu bütün kaynaklardan belli olan bir rahip devleti özelliğini bölgeye gelip yerleşen bütün yönetimlere karşı korumuştur. tanrıça’nın tapımı ilk defa, yeni taş devri’nde ve sonrasında tanrı ana adını taşıyan ve insan için bereket ve çoğalımın sembolü olan tanrıdır. kybele anadolu’nun en önemli tanrıçasıdır. doğanın doğurucu ve besleyici niteliği onda dile getirilmiş, zamanla kybele doğurganlıktan bolluk, verimlilik ve ürün kaynağı olma niteliği kazanmış ve daha sonraları karşılaşılan tanrıçaların öncüsü olmuştur. frygler bu tanrıçayı öyle benimsediler ki, tüm devlet ve ülkelerini pessinus kybelesi’nin mülkü saydılar. bunun sonucunda, aslında çok köklü bir anadolu tanrıçası olduğu halde kybele tarihe bir fryg tanrıçası olarak geçti; kral midas tanrıçanın oğlu ve pessinus’taki tapınağın kurucusu sayıldı. tapınımı roma imparatorluk çağı’nın içlerine değin sürdü.
kaynak buradan

anadolu’da bereket kültü:
insanoğlu 7 milyon yılı aşan evrimi boyunca çevresinde meydana gelen doğa olaylarını izlemiş ve onları anlamaya çalışmıştır. evriminin erken dönemlerinde insanoğlunun doğa karşısındaki tutumu hep edilgendir. doğayı etkilemeye, çevresini değiştirmeye yönelik bilinen herhangi bir çabası yoktur. günümüzden 1.5 milyon yıl önce ortaya çıkan homo erectus, ateşi kontrollü olarak kullanan ilk insandır. insan evrimi içinde ilk bilinçli avcılık da homo erectus döneminde gerçekleşir. avcılık ve ateşi kullanma, insanoğlunun doğayı değiştirmeye yönelik ilk somut hareketleridir. bu dönemden itibaren insan, doğa karşısındaki edilgen konumundan yavaş yavaş etken konuma doğru yükselir. bereket kültü bu dönüşüm serüveninin en önemli parçalarından birisidir.

anadolu’da bereket kültünün varlığına ilişkin en erken arkeolojik delillerden biri şanlıurfa yakınlarında fırat havzasında yer alan ve m.ö. 7000 yıllarına tarihlenen nevali çöri neolitik yerleşiminde bulunmuştur. kireç taşı kabartmalı bir kap parçasından oluşan bu eserin üzerindeki sahnenin merkezinde ellerini sevinç içinde yukarı doğru kaldırmış, adeta oynar ya da halay çeker pozda iki insan figürü, onların arasında ise çocuk olarak tanımlanabilecek bir figür bulunmaktadır. belki de burada kutsal bir birleşmenin bereketli sonucu olan ve başka bir değişle tanrıların insanlara bir hediyesi olarak değerlendirebileceğimiz çocuğun doğumu kutlanmaktadır. aynı sahnenin solunda boğa boynuzu kabartmasının yer alması da oldukça ilginçtir. özellikle çatalhöyük örneklerinden anladığımız kadarıyla boğa ve boğa boynuzu bereketle ilgili tapınımların ana öğelerinden birisidir.bu nedenle de söz konusu sahnede boğa boynuzunun varlığı eserin bereket kültüyle olan ilişkisini vurgulamaktadır.

neolitik çağ’da bereket kültüne ilişkin en zengin buluntu grubunu konya ili çumra ilçesi yakınlarındaki çatalhöyük yerleşimi verir. m.ö. 6500-5500 yıllarında yerleşime sahne olan çatalhöyük’te ele geçen bereketle ilişkili en tanınmış eser tahtta oturan ana tanrıça heykelciğidir. kol koyma yerleri aslan ya da kaplan kabartması şeklindeki tahtta oturan tanrıçanın bacakları arasında bir çocuk başı bulunmaktadır. bu eserde tanrıça yine bereketin simgesi olan çocuğu doğururken betimlenmiştir.

çatalhöyük’te bulunmuş, m.ö.6. binin ilk yarısına tarihlenen heykelcikte bu kez ana tanrıça bir fallus (phallus) biçiminde betimlenmiştir. burada da ana tanrıçaya fallus şekli verilerek erkeğin yaratma sürecindeki rolü vurgulanmış olmalıdır.

çatalhöyük’te bulunan bir kabartma ve hacılar’da ele geçen bir heykelcik neolitik çağ bereket kültünün başka bir yönüne ışık tutar. çatalhöyük’te bulunan kabartma tam ortasından geçen derin bir çizgiyle iki sahneye ayrılmıştır .soldaki birinci sahnede tanrı ve tanrıça olarak yorumlanan birbirine sarılmış iki yetişkin insan figürü, sağdaki ikinci sahnede ise, kucağında çocuk tutan bir kadın betimlenmiştir.

burdur yakınlarındaki hacılar yerleşiminde ele geçmiş geç neolitik döneme (m.ö. 5600) ait heykelcikte ise bir kadın ve bir erkek figür birbirlerine sarılmış halde yatar pozda betimlenmiştir. insanoğlu neolitik dönemin erken evrelerinden itibaren doğayı tanrı ve tanrıçanın kişiliğinde taklit ederek onun yaratma sürecini hızlandırmaya ve mevsimsel döngünün sürekliliğini garanti altına almaya çalışmıştır. bu uğraşın sonunda tanrı ve tanrıçanın cinsel birleşiminin doğa üzerinde olumlu bir etki yapacağı ve bu eylemin yardımıyla doğanın bereketi doğuracağı düşünülmüş, böylece hieros-gamos ritüeli bereket kültünün vazgeçilmez bir öğesi olarak ortaya çıkmıştır.

kalkolitik ve bronz çağlarda ana tanrıça heykelcikleri ve giderek artan sayıda erkek heykelciği görülmeye devam eder. afyonkarahisar’da bulunmuş m.ö.2. bin yılının ilk çeyreğine ait erkek biçimli tören kabı bu dönemde erkeğin bereket kültündeki rolünün giderek belirginleştiğine işaret etmektedir.
ancak bütün bu eserler bereket kültünün detaylarını vermekten uzaktır. bu kültün detaylarına ilişkin bilgiler yazının günlük hayatta kullanılmasıyla birlikte ortaya çıkar. aşağı mezopotamya’da m.ö. 3000 yıllarında sümerler, dini törenlerini, bu törenler sırasında söylenen şiir ya da şarkıları tabletlere yazarak günümüze ulaştırmışlardır.

inandık’ta bulunmuş bir vazo üzerine kabartma olarak yapılmış sahneler, hieros gamos ritüelini de içeren bir hitit bereket kültünün nasıl kutlandığını ayrıntılarıyla göstermektedir. bulunmuş bir vazo üzerine kabartma olarak yapılmışsahneler, bir hitit bereket kültünün nasıl kutlandığını ayrıntılarıyla göstermektedir. tören, en alt sahnede müzikli bir eğlence eşliğinde düğün yemeği ve sıvı adakların hazırlanmasıyla başlar. ikinci sahnede tören için hazırlanan adakların tanrı ve tanrıçaya sunuluşu betimlenmiştir. bu sahnede baş tanrı teşub’un boğa şeklindeki heykeli önünde yine bir boğa kurban edilmektedir. üçüncü sahnede tanrı ve tanrıça tapınak içindeki gerdek yatağında gösterilmiştir. son sahnede ise bir önceki sahnede gerçekleşmiş olan kutsal birleşmenin mutlu sonuçları bir festivalle coşku içinde kutlanmaktadır. bu sahnede bir yanda lir, çalpara ve saz benzeri bir müzik aleti eşliğinde akrobasi gösterileri yapılırken, diğer yanda bir dişi ve bir erkek figür, kutsal birleşmeyi temsili olarak canlandırmaktadır. yine
aynı döneme ait bitik vazosu üzerinde de benzer bir sahne vardır.
(bkz: inandık vazosu)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


hititler’de bereket kültünün kutlandığı bir bayramı gösteren diğer bir örnek de alacahöyük kabartmalarıdır. kentin giriş kapısının iki yanındaki duvarları süsleyen kabartmalarda teşup’a kurban sunanlar, çeşitli müzik aletleri çalanlar ve akrobasi gösterileri yapanlar görülmektedir. anlaşılan çok sayıda kurban sunusunu da içeren bu bayramlar, müzik eşliğinde, çeşitli akrobasi gösterileri yapılan bir panayır havasında kutlanmaktaydı.

anadolu’da m.ö. 750’lerde büyük bir devlet olarak karşımıza çıkanfrigler’de de bereket kültü dini yaşamın odak noktasını oluşturur. burada kült frig ana tanrıçası kybele ile onun sevgilisi attis etrafında şekillenir. en yaygın kullanımı frig uygarlığındadır. frigya mitolojisinde bir ana tanrıça olan kibele'ye genellikle dağ zirvelerinde tapınılırdı. doğa ile özdeşleştirilmiş, özellikle bazı vahşi hayvanlarla ilişkilendirilmiştir.
kaynakburadan
devamını gör...

herkesin muhakkak bir kere duyduğu sestir. ayrıca sabah melodisi gibi kulaklar bir süre sonra onu arar.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim