eğilirken göğüs dekoltesini kapatan erkek
şişman bir erkek olabilir.*
devamını gör...
sürekli hava durumuna bakan kişi
kendimi bildim bileli severek bakarım.istemsizce keyif alıyorum.
devamını gör...
teoride güzel olan şeyler
okula, işe gitmeyerek evden çalışmak bunlardan birisidir.
yıllarca hayalinizi kurduğumuz şey artık içimizi çürütür oldu.
yıllarca hayalinizi kurduğumuz şey artık içimizi çürütür oldu.
devamını gör...
fazla arkadaşı olmayan insan
az ve öz her zaman iyidir dostlar. hiçbir zaman çevremde fazla insan olmadı. sözlükteki arkadaşlarım beni ne kadar güler yüzlü bilseler de sanırım dışarıdaki kisilere karşı fazla soğuğum. bir kişi ile arkadaş olmam için gerçekten güvenmem gerekiyor ve bu da zaman isteyen bir şey. o yüzden bütün yakın çevrem uzun zamandır tanıdığım kişilerden oluşuyor.
devamını gör...
mavi'nin türküsü
ahmet kaya'dan dinleyip "şu feleğin işine bak" olarak da bildiğimiz çok güzel bir türküdür. hem ahmet kaya hem de kardeş türküler yorumunu bırakıyorum aşağıya; dinleyin, seversiniz.
ahmet kaya yorumu:
kardeş türküler yorumu:
şu dağdaki gezene bak
gözlerinin rengine bak
mavi gözler kan kan olmuş
şu feleğin işine bak
şu dağdaki gezene bak
gözlerinin rengine bak
seni vuran beni de vursun
şu feleğin işine bak
dağlarda talan olur mu
dosta hiç yalan
ölürsem duyan olur mu
şu feleğin işine bak
dağlarda talan olur mu
dosta hiç yalan
ölürsem duyan olur mu
şu feleğin işine bak
ahmet kaya yorumu:
kardeş türküler yorumu:
şu dağdaki gezene bak
gözlerinin rengine bak
mavi gözler kan kan olmuş
şu feleğin işine bak
şu dağdaki gezene bak
gözlerinin rengine bak
seni vuran beni de vursun
şu feleğin işine bak
dağlarda talan olur mu
dosta hiç yalan
ölürsem duyan olur mu
şu feleğin işine bak
dağlarda talan olur mu
dosta hiç yalan
ölürsem duyan olur mu
şu feleğin işine bak
devamını gör...
taş meclisi
jean-christophe grange'ın 2001 yılında yazdığı, doğan kitap bünyesinde ali cevat akkoyunlu'nın türkçeye çevirdiği ve taş meclisi ismiyle yayınlanmış romanı.
roman sizlere en başında parapsikoloji, şamanizm, psikolojik şiddet ve hatta telepatiye kadar uzanan geniş birikimiyle tuhaf bir yolculuğa çıkacağınız hissini uyandırıyor.
kitabı 3 bölüm olarak ele alacak olur ve spoiler vermeden anlatmaya çalışacak olur isek, ilk kısım oldukça tatmin edici bir başlangıç ile başlıyor ve gizem denilen olguyu gerçekten iliklerine kadar hissettirip bunu merak ile perçinliyor. avrupa'nın sıkıcı kentlerinden, sibirya'nın daha sıkıcı buzlarına ilerleyen her adımda insanı ürperten bir bilinmezliğe doğru yol alıyor.
ikinci bölüm ise oldukça durağan ve bir şeylerin çözülmesini, açığa çıkmasını beklediğimiz araştırma bölümü gibi bir kısım. kaldı ki gerek parapsikoloji, gerek şamanizm gibi kısımları ise, minnacık bir altyapısı olan insanın dahi bildiği şeyler ile anlatmış grange, yani bu kısımda bu romandan kazanabileceğiniz pek bir şey yok, kazanamayacağınız kısımlar olduğu kadar sıkılacağınız yerler de bi hayli mevcut.
gelelim son kısma... hah işte, dananın kuyruğunun koptuğu yer tam da burası! grange, bilinen tarzının çok daha ötesine uzanarak adeta saçmalamış diyebiliriz, yani her kısım için yerine oturacak mantıklı şeyler düşünür iken, o kadar mantıksız ve gerçekten uzak bir şeye dönüşüyor ki, bir zamandan sonra okuduğunuz kitabın polisiye/gerilim/gizem kısmından uzaklaşıp, daha çok çocuk kitaplarındaki fantastik bir tarza evrilmesine şahit olarak delirebilecek kıvama geliyorsunuz.
grange'ın tüm romanlarını okumuş bir insan olarak çok sıkıldığım romanlarına denk geldim. misal son av olsun, siyah kan olsun *ki siyah kan kesinlikle bir romandan çok bir seri katil belgeseli gibiydi ve ortalamanın en az 20 kat üzerinde bir zekaya sahip katili anlatıyordu, yani tatmin ediyordu insanı sıkılsa da* evet çok sıkıcı romanlar olabilir bunlar ama en azından akıl ve mantığa sığacak bir bitiş ile son veriyorlardı serüvenlerine.
çok harika devam edip oldukça saçma bir şekilde biterek insanı tatmin etmekten uzak bir hale getirmiş romanları da vardı, misal sisle gelen yolcu... ama onun da sonunda akla mantığa sığan yerler vardı, bu roman en kötü grange romanı olabilir.
roman sizlere en başında parapsikoloji, şamanizm, psikolojik şiddet ve hatta telepatiye kadar uzanan geniş birikimiyle tuhaf bir yolculuğa çıkacağınız hissini uyandırıyor.
kitabı 3 bölüm olarak ele alacak olur ve spoiler vermeden anlatmaya çalışacak olur isek, ilk kısım oldukça tatmin edici bir başlangıç ile başlıyor ve gizem denilen olguyu gerçekten iliklerine kadar hissettirip bunu merak ile perçinliyor. avrupa'nın sıkıcı kentlerinden, sibirya'nın daha sıkıcı buzlarına ilerleyen her adımda insanı ürperten bir bilinmezliğe doğru yol alıyor.
ikinci bölüm ise oldukça durağan ve bir şeylerin çözülmesini, açığa çıkmasını beklediğimiz araştırma bölümü gibi bir kısım. kaldı ki gerek parapsikoloji, gerek şamanizm gibi kısımları ise, minnacık bir altyapısı olan insanın dahi bildiği şeyler ile anlatmış grange, yani bu kısımda bu romandan kazanabileceğiniz pek bir şey yok, kazanamayacağınız kısımlar olduğu kadar sıkılacağınız yerler de bi hayli mevcut.
gelelim son kısma... hah işte, dananın kuyruğunun koptuğu yer tam da burası! grange, bilinen tarzının çok daha ötesine uzanarak adeta saçmalamış diyebiliriz, yani her kısım için yerine oturacak mantıklı şeyler düşünür iken, o kadar mantıksız ve gerçekten uzak bir şeye dönüşüyor ki, bir zamandan sonra okuduğunuz kitabın polisiye/gerilim/gizem kısmından uzaklaşıp, daha çok çocuk kitaplarındaki fantastik bir tarza evrilmesine şahit olarak delirebilecek kıvama geliyorsunuz.
grange'ın tüm romanlarını okumuş bir insan olarak çok sıkıldığım romanlarına denk geldim. misal son av olsun, siyah kan olsun *ki siyah kan kesinlikle bir romandan çok bir seri katil belgeseli gibiydi ve ortalamanın en az 20 kat üzerinde bir zekaya sahip katili anlatıyordu, yani tatmin ediyordu insanı sıkılsa da* evet çok sıkıcı romanlar olabilir bunlar ama en azından akıl ve mantığa sığacak bir bitiş ile son veriyorlardı serüvenlerine.
çok harika devam edip oldukça saçma bir şekilde biterek insanı tatmin etmekten uzak bir hale getirmiş romanları da vardı, misal sisle gelen yolcu... ama onun da sonunda akla mantığa sığan yerler vardı, bu roman en kötü grange romanı olabilir.
devamını gör...
müthiş kelimesinin aslında olumsuz olması
başlığa bakınca bir düşündüm, m harfini çıkarıp kalan sessizlere baktım: t-h-ş. "dehşet" ile benzer. m de genelde o şeyi yapan şey ya da kişiler için kullanılacağı zaman ekleniyor kelimeye. demek ki dehşet veren dedim
yalnız olmayan arapça bilgim ile bile mükemmelim
yalnız olmayan arapça bilgim ile bile mükemmelim
devamını gör...
kafa sözlük radyo yayınında sevişmek
birkaç gün içerisinde ülke çapında ünlü olacağınızı garantileyecek olay. yalnız mavi donu kendiniz getireceksiniz. mavi don önemli...
böyle bir şeyin gerçek olduğunu hayal edin. insanlar normal bir yayın bekleyerek açıyorlar radyoyu. yavaş yavaş mevzu hedefinden sapıyor; tuhaf tuhaf konuşmalar, sesler vesaire... böyle bir ülkede bunu yaparak ciddi anlamda fenomen olurdunuz. tabii 2 cephe çıkardı ilk etapta ortaya hemen: ilki hayranlıkla "cesarete bak bee! helal olsun" övgülerini sıralayan kitle, ikincisi "toplumun ahlakı (var çünkü) bozuluyor"cular...
***
evet, gerçeklere dönebiliriz. yapan var, yapamayan var. oturun oturduğunuz yerde.
böyle bir şeyin gerçek olduğunu hayal edin. insanlar normal bir yayın bekleyerek açıyorlar radyoyu. yavaş yavaş mevzu hedefinden sapıyor; tuhaf tuhaf konuşmalar, sesler vesaire... böyle bir ülkede bunu yaparak ciddi anlamda fenomen olurdunuz. tabii 2 cephe çıkardı ilk etapta ortaya hemen: ilki hayranlıkla "cesarete bak bee! helal olsun" övgülerini sıralayan kitle, ikincisi "toplumun ahlakı (var çünkü) bozuluyor"cular...
***
evet, gerçeklere dönebiliriz. yapan var, yapamayan var. oturun oturduğunuz yerde.
devamını gör...
cemal süreya'nın dediği gibi
"üşüdüysen söyle sevgilim,
seni bir kat daha seveyim. "
seni bir kat daha seveyim. "
devamını gör...
bir cümle ile çocukluğunu tanımlamak
benim değil annemin tabiri ile tanımlayayım; "seni büyütene kadar üç kız daha büyütürdüm de bu kadar yorulmazdım".
devamını gör...
90'larda çocuk olmak
mahalleye gelen dondurmacının başına üşüşmektir.
meşe dikmek, taso oynamaktır.
komşunun bahçesinden erik aşırmaktır.
akşamları hep beraber olmaktır.
ağaca tırmanıp yere kapaklanmaktır.
akşamüstü salça ekmek yemektir.
bunlar da benim aklıma gelenler.
meşe dikmek, taso oynamaktır.
komşunun bahçesinden erik aşırmaktır.
akşamları hep beraber olmaktır.
ağaca tırmanıp yere kapaklanmaktır.
akşamüstü salça ekmek yemektir.
bunlar da benim aklıma gelenler.
devamını gör...
pentimento
yağlıboya resimlerde yapılan bir hatayı telafi etmek ya da ressamın hoşuna gitmeyen bir kısmı değiştirmek için o kısmın üstüne astar atıp yeniden resmetmesidir. aslında pentimentonun tam karşılığı bu değildir. zamanla tablo kurur, üstteki boya silikleşir ve telafi edilmeye çalışılan kısım belli belirsiz ortaya çıkar. işte buna pentimento adı verilir. ayrıca bazı ressamların bu etkiyi vermek için bile isteye kullandığı bir tekniktir. özellikle insan figürlerinde ruhu temsil eden bir izlenim bırakıyor bende.
devamını gör...
akademi
sivil askeriyedir. hiyerarşik düzeni iyi bilmeniz ve her türlü davranışınızda stratejik olmanız gerekir. burada kafanıza estiği gibi hareket edemezsiniz; sorgulayamazsınız.
belki türkiye'de her yer böyle değil çünkü çok fazla özel ve gereksiz üniversite açıldı.* bunlara üniversite denemez tabii. birer özel kurs diyebiliriz. kimse alınmasın lütfen. oraya gidenlerin bir suçu yok. açan devletin suçu var. neyse. ne diyorduk? her akademi sivil askeriye tadında değil fakat olanları var, insanın anasını ağlatıyorlar. kadınlar askere gitmiyor belki bu ülkede, ama ben resmen askeriyede büyümüşüm gibi hissediyorum. belki geçer bu günler de... biz denizi, kumu ve güneşi hayal edelim...
*
belki türkiye'de her yer böyle değil çünkü çok fazla özel ve gereksiz üniversite açıldı.* bunlara üniversite denemez tabii. birer özel kurs diyebiliriz. kimse alınmasın lütfen. oraya gidenlerin bir suçu yok. açan devletin suçu var. neyse. ne diyorduk? her akademi sivil askeriye tadında değil fakat olanları var, insanın anasını ağlatıyorlar. kadınlar askere gitmiyor belki bu ülkede, ama ben resmen askeriyede büyümüşüm gibi hissediyorum. belki geçer bu günler de... biz denizi, kumu ve güneşi hayal edelim...
*
devamını gör...
bir başkadır
"insanlarla gerçek samimi ilişkiler kurmak istiyorsan, kendileri olmalarına izin vermen lazım"
devamını gör...
koklayınca geçmişi hatırlatan kokular
yağmur kokusudur. nedendir bilinmez ama bir yağmur kokusu beni çocukluğumun en masum dönemine götürebilir.
devamını gör...
betimleme
tasarlama, bir şeyi sözle veya yazıyla anlatma göz önünde canlandırmadır.
devamını gör...
15 şubat 2021 mersin'de sokak köpeğine yapılan işkence
hayvanları da koruması gereken meclis hala bekliyor bu kadar olay olurken.
ama bazı operasyon çocukları boş durmuyor, zavallı hayvanlara işkence yapıyor.*
ama bazı operasyon çocukları boş durmuyor, zavallı hayvanlara işkence yapıyor.*
devamını gör...


