refika'nın mutfağı
işini çok severek yaptığı her halinden belli olan, tarifleri kolay uygulanabilir, çevresine sürekli pozitif enerji saçan, dünya tatlısı şefimiz.
refika 'nın çok iyi bir damak tadı olduğunu düşünüyorum; hem yemek yemeyi hem yapmayı çok seviyor ayrıca çok mutlu bir insan, bunlar ortaya karışık olunca onun harika bir şef olması da elbette kaçınılmaz oluyor.
*
refika 'nın çok iyi bir damak tadı olduğunu düşünüyorum; hem yemek yemeyi hem yapmayı çok seviyor ayrıca çok mutlu bir insan, bunlar ortaya karışık olunca onun harika bir şef olması da elbette kaçınılmaz oluyor.
*
devamını gör...
tayyip erdoğan'ın biz size aşığız açıklaması
bu ilişki toksik, ayrılalım..
gerçekten sal bizi başkanım.
bizi bi sal yeni aşklara yelken açalım.
gerçekten sal bizi başkanım.
bizi bi sal yeni aşklara yelken açalım.
devamını gör...
ilk defa bir sözlük ortamına girenlere tavsiyeler
başlık açarken forumda olmadığınızı hatırlarsanız harika olur.
nasıl olur o? şöyle;
diyelim ki hacet için alafranga tuvalet kullanmak gibi saçma bir başlık açtınız. başlığı siz açtığınız için en azından ilk yorumda konuyla ilgili bir belirleyici cümle, tanım olmalı. mesela şu: "alaturka tuvalette rahat edemeyen kişinin yapacağı hareket."
sözlük ya hani burası, sözlüklerde de bir kelimenin anlamı yazar ya karşısında... hah, işte aynen öyle! başlığın açıklayıcı anlamını bir yargı cümlesi ile yazacaksınız. başlığı açıp "ben sevmiyom yeaaa alaturka" yazmayacaksınız yani bodoslama. önce bir tanım yazın, sonra "ben de sevmiyom yeaa" yazabilirsiniz istiyorsanız ama yazmasanız daha şık olur tabii.
bir örnek daha geliyor:
başlık: güneş.
tanım: dünyamızı aydınlatan yıldız.
bu şablon doğru.
başlık: güneş.
tanımsız ilk cümle: it oolu it yaktı, bitirdi bizi.
bu yanlış.
***
(bkz: aramaya inanmak) derler bir yiğit vardır bre! duydunuz mu namını? açacağınız başlığı şöyle bir arama kutusunda yoklarsınız, daha önce açıldı mı diye. burada biraz şaklabanlık gerekebilir. başlığı bir öyle bir böyle çevirmek icap edebilir, 2 türlüsü de açılmış olabilir çünkü. elektromanyetik tayf diye açarsınız ama biri elektromanyetik spektrum olarak açmıştır sizden önce. iyice bakın, aynısı ya da benzeri var mı diye.
uzun süredir yazar olan bir kısım arkadaşlar da daha önce açılmış olması son derece olası olan bazı başlıklara balıklama dalıyor. yorum üzerine yorum yazıyorlar. birisi diğer başlık için bakınız verip aramaya inanmak yazdığı halde, ondan sonra gelenler de yorum yazmaya devam ediyor. yapmayınız.
bunları yapmanız dünyanın sonu değil ama yapmamanız sözlüğü biraz kirli ve dağınık hale getiriyor. dolayısıyla insanlar bir konu hakkında yorum yazacakları zaman, 19891032 tane versiyonu olan başlıktan hangisine yazacaklarını şaşırıyorlar.
gece gece ne kafa ütüledim yav! kendi kafam bile ağrıdı.
ama yapmayın...
nasıl olur o? şöyle;
diyelim ki hacet için alafranga tuvalet kullanmak gibi saçma bir başlık açtınız. başlığı siz açtığınız için en azından ilk yorumda konuyla ilgili bir belirleyici cümle, tanım olmalı. mesela şu: "alaturka tuvalette rahat edemeyen kişinin yapacağı hareket."
sözlük ya hani burası, sözlüklerde de bir kelimenin anlamı yazar ya karşısında... hah, işte aynen öyle! başlığın açıklayıcı anlamını bir yargı cümlesi ile yazacaksınız. başlığı açıp "ben sevmiyom yeaaa alaturka" yazmayacaksınız yani bodoslama. önce bir tanım yazın, sonra "ben de sevmiyom yeaa" yazabilirsiniz istiyorsanız ama yazmasanız daha şık olur tabii.
bir örnek daha geliyor:
başlık: güneş.
tanım: dünyamızı aydınlatan yıldız.
bu şablon doğru.
başlık: güneş.
tanımsız ilk cümle: it oolu it yaktı, bitirdi bizi.
bu yanlış.
***
(bkz: aramaya inanmak) derler bir yiğit vardır bre! duydunuz mu namını? açacağınız başlığı şöyle bir arama kutusunda yoklarsınız, daha önce açıldı mı diye. burada biraz şaklabanlık gerekebilir. başlığı bir öyle bir böyle çevirmek icap edebilir, 2 türlüsü de açılmış olabilir çünkü. elektromanyetik tayf diye açarsınız ama biri elektromanyetik spektrum olarak açmıştır sizden önce. iyice bakın, aynısı ya da benzeri var mı diye.
uzun süredir yazar olan bir kısım arkadaşlar da daha önce açılmış olması son derece olası olan bazı başlıklara balıklama dalıyor. yorum üzerine yorum yazıyorlar. birisi diğer başlık için bakınız verip aramaya inanmak yazdığı halde, ondan sonra gelenler de yorum yazmaya devam ediyor. yapmayınız.
bunları yapmanız dünyanın sonu değil ama yapmamanız sözlüğü biraz kirli ve dağınık hale getiriyor. dolayısıyla insanlar bir konu hakkında yorum yazacakları zaman, 19891032 tane versiyonu olan başlıktan hangisine yazacaklarını şaşırıyorlar.
gece gece ne kafa ütüledim yav! kendi kafam bile ağrıdı.
ama yapmayın...
devamını gör...
iki gün ara verince bildirimlerin kesilmesi
devamını gör...
benim karşımda sigara yakma
aynı kelimeleri kullanarak yazılmış, tekrar ettikçe vurgulanan kelimenin değiştiği yeni bir şiir türü. aslında tirat.
biraz analiz ettim. önce şiiri bırakıyorum vurgularıyla:
sigara yakma benim karşımda
benim karşımda sigara yakma
benim karşımda sigara yakma
benim karşımda sigara yakma (x4)
-ilk dizede kelimelerin yeri diğerlerinden farklı. belki videonun öncesinde bu dizilimi kullandı ama yeterli etkiyi bırakamadığını düşündü. gördüğünüz gibi bu cümlede "sigara" kelimesine bir vurgu var. onu daha bir yürekten söylüyor.
-ikinci dize şiirin geri kalan 5 dizesinin yolunu çiziyor. şiirin dönüm noktası adeta. ama hala vurgu konusunda bir kararsızlık görülüyor. "benim" kelimesine vurgu yapılıyor sadece.
-üçüncüde yavaş yavaş vurgulanan kelime sayısı artıyor ve evet! dördüncüde her birini eşit miktarda vurgulamayı başarıyor!
-vücut dilini de biraz incelersek; ilk 4 dizede sol dizini bükmüş ancak bu dizenin sonuna yaklaştığında yoruluyor ve indiriyor. peki sizce bu tesadüf mü? deli misiniz tabi ki değil! yukarıda bahsettim, dikkat edin kaçıncı dizede vurgu işini çözüyordu? bu bir yorgunluk değil, abimiz sonunda başardığı için mutluluktan indirdi ayağını.
biraz analiz ettim. önce şiiri bırakıyorum vurgularıyla:
sigara yakma benim karşımda
benim karşımda sigara yakma
benim karşımda sigara yakma
benim karşımda sigara yakma (x4)
-ilk dizede kelimelerin yeri diğerlerinden farklı. belki videonun öncesinde bu dizilimi kullandı ama yeterli etkiyi bırakamadığını düşündü. gördüğünüz gibi bu cümlede "sigara" kelimesine bir vurgu var. onu daha bir yürekten söylüyor.
-ikinci dize şiirin geri kalan 5 dizesinin yolunu çiziyor. şiirin dönüm noktası adeta. ama hala vurgu konusunda bir kararsızlık görülüyor. "benim" kelimesine vurgu yapılıyor sadece.
-üçüncüde yavaş yavaş vurgulanan kelime sayısı artıyor ve evet! dördüncüde her birini eşit miktarda vurgulamayı başarıyor!
-vücut dilini de biraz incelersek; ilk 4 dizede sol dizini bükmüş ancak bu dizenin sonuna yaklaştığında yoruluyor ve indiriyor. peki sizce bu tesadüf mü? deli misiniz tabi ki değil! yukarıda bahsettim, dikkat edin kaçıncı dizede vurgu işini çözüyordu? bu bir yorgunluk değil, abimiz sonunda başardığı için mutluluktan indirdi ayağını.
devamını gör...
boğaziçi üniversitesi'nde yere kabe fotoğrafı serilmesi
olayları başka yere çekme ile alakası yoktur. bizzat sergiyi açan öğrenciler tarafından yapılmış ve twitterda gündem olduktan sonra yine aynı öğrenciler tarafından desteklenmiştir. demokrasi derdi oldukların söyleyenlerin bu şekilde demokratik eylemlerini insanların dini değerlerini aşağılayarak sergilemeleri komik oluyor. ayrıca söz konusu eylem açıkça tck 216’ya göre suçtur. cezalandırılmalarını temenni ediyorum
devamını gör...
her rolün altından kalkabilen aktörler
devamını gör...
silodosin
benign prostat hiperplazisi tedavisinden kullanılan selektör alfa 1 reseptör blokörüdür.
bir diğer ajan için (bkz: tamsulosin)
bir diğer ajan için (bkz: tamsulosin)
devamını gör...
aç gözünü seyret tekrarı yok bunun
devamını gör...
arkandan konuşulduğunu bilmek hissi
büyük beyinler fikirleri tartışır, orta halliler olayları, küçük beyinler ise insanları.* sözünü hatırlatarak kendimizi sakinleştirmemiz gereken durum.
kimse sizin hakkınızda konuşmasın diye beyhude bir çaba içine girdiğinizde hayatı iskalamış oluyorsunuz. ne yaparsanız yapın insanlar hep arkanızdan konuşur. aynı sizin de zaman zaman başkaları hakkında konuştuğunuz gibi. ben hakkimda konuşulanlara gülüp geçiyorum artık. biliyorum ki zamane insanı çabuk unutur. bugün taşladığını yarın omuzlarda taşır. ne kadar az insan o kadar az hata.
kimse sizin hakkınızda konuşmasın diye beyhude bir çaba içine girdiğinizde hayatı iskalamış oluyorsunuz. ne yaparsanız yapın insanlar hep arkanızdan konuşur. aynı sizin de zaman zaman başkaları hakkında konuştuğunuz gibi. ben hakkimda konuşulanlara gülüp geçiyorum artık. biliyorum ki zamane insanı çabuk unutur. bugün taşladığını yarın omuzlarda taşır. ne kadar az insan o kadar az hata.
devamını gör...
inancı kaybetmek
- ben tanrıya inanmıyorum. ya da başka deyişle ateistim.
- nasıl yani ? neye inanıyorsun peki ?
- yani tanrı demekle allahı kastedmiyorum. kavramsal olarak bir yaratıcıya inanmıyorum.
- neye inanıyorsun yani ?
- bir şeye inanmama hakkımı kullanıyorum.
- peki sen nasıl ibadet ediyorsun ? ateistler nasıl ibadet eder? nasıl bir şeydir ateistlik ?
- ..............................................
- nasıl yani ? neye inanıyorsun peki ?
- yani tanrı demekle allahı kastedmiyorum. kavramsal olarak bir yaratıcıya inanmıyorum.
- neye inanıyorsun yani ?
- bir şeye inanmama hakkımı kullanıyorum.
- peki sen nasıl ibadet ediyorsun ? ateistler nasıl ibadet eder? nasıl bir şeydir ateistlik ?
- ..............................................
devamını gör...
büyü ve sihirden korunmak için yapılması gerekenler
büyü ve sihirden korunma büyüsü yaptırmak?
devamını gör...
nick değiştirmek neden bedava sorunsalı
en küçük rozetin bile 500 karma puan olduğu bir dünyada koskoca bir devrim olan nick değişitmek nasıl bedava olabilir?
devamını gör...
the french dispatch
french dispatch adlı bir derginin son sayısı için toplanmış haber niteliği taşıyan birtakım olayları, yazarlarının kaleminden dinlediğimiz ilginç bir film. romantik komedi türünde.
öncelikle filmden aklımda kalanlar ile başlayayım; müzikler, benicio del toro, lea seydoux, tilda swinton, timothe chalamet, kamera açıları ve uzak plan çekimler, en boy oranı ve renkler. yönetmen bazında çok yerli yerinde olan filmi sinema bazında bir yere oturtmak zor. zira pek örneği yok bu türün. çoğu zaman yazarların dış ses olarak anlatımı ile devam eden ve 4 parçaya ayrılmış hikayeler bütünü. ki bu yönü hem bir artı hem de eksi. artı çünkü kendi içinde her şey tutarlı işliyor. izlerken sıkmıyor. eksi çünkü bazı noktalarda ortak bir senaryo yürümüyormuş gibi hissediyoruz. kendi içinde tutarlı olan bu şeyler bir araya gelince üç beş film, tek filme sıkıştırılmış gibi oluyor.
film genel olarak benim zevklerime hitap ettiği için yorumlarım da genelde pozitif şekilleniyor. bununla da kalmayıp bazı favori oyunucularımı da görünce iyice hayran kalıyorum. bu yüzdendir ki puanım 8/10. ne izleyeceğini az çok bilerek bu filme gideceklerin de memnun ayrılacağından şüphe duymuyorum. hiç olmadı ara ara soundtracklerini açıp dinlersiniz. kült olur mu bilemem lakin olursa güzel olur. *


öncelikle filmden aklımda kalanlar ile başlayayım; müzikler, benicio del toro, lea seydoux, tilda swinton, timothe chalamet, kamera açıları ve uzak plan çekimler, en boy oranı ve renkler. yönetmen bazında çok yerli yerinde olan filmi sinema bazında bir yere oturtmak zor. zira pek örneği yok bu türün. çoğu zaman yazarların dış ses olarak anlatımı ile devam eden ve 4 parçaya ayrılmış hikayeler bütünü. ki bu yönü hem bir artı hem de eksi. artı çünkü kendi içinde her şey tutarlı işliyor. izlerken sıkmıyor. eksi çünkü bazı noktalarda ortak bir senaryo yürümüyormuş gibi hissediyoruz. kendi içinde tutarlı olan bu şeyler bir araya gelince üç beş film, tek filme sıkıştırılmış gibi oluyor.
film genel olarak benim zevklerime hitap ettiği için yorumlarım da genelde pozitif şekilleniyor. bununla da kalmayıp bazı favori oyunucularımı da görünce iyice hayran kalıyorum. bu yüzdendir ki puanım 8/10. ne izleyeceğini az çok bilerek bu filme gideceklerin de memnun ayrılacağından şüphe duymuyorum. hiç olmadı ara ara soundtracklerini açıp dinlersiniz. kült olur mu bilemem lakin olursa güzel olur. *


devamını gör...
kafa sözlük yaşamı vs gerçek yaşam
çok da farklı olmayan 2 şey arasındaki kıyaslama. en azından benim için değil.
ha bak, arada tanım girerken salatalık yiyebilirim ama doğrudur. sonuçta beyin durdurucu bir özelliği yok. usul usul kıtırdatırken de fizik kanunlarını düşünebiliyorum.
tek fark olabilir ama; gerçekte trollüğe burada olduğumdan bir tık yakınım. onu inkâr edersem allah çarpar. bazı bazı yanımda bulunan kişilerin gülmekten ağızlarının, south park'taki kanadalılar gibi ayrıldığı görülmüştür.
ha bak, arada tanım girerken salatalık yiyebilirim ama doğrudur. sonuçta beyin durdurucu bir özelliği yok. usul usul kıtırdatırken de fizik kanunlarını düşünebiliyorum.
tek fark olabilir ama; gerçekte trollüğe burada olduğumdan bir tık yakınım. onu inkâr edersem allah çarpar. bazı bazı yanımda bulunan kişilerin gülmekten ağızlarının, south park'taki kanadalılar gibi ayrıldığı görülmüştür.
devamını gör...
dilden düşmeyen reklam sloganları
koçtaşa gidiyorum evimi çok seviyorum.
peşinden direk gelen evinizin herşeyi ikea.
peşinden direk gelen evinizin herşeyi ikea.
devamını gör...
ciddi ciddi futbol için duygu patlaması yaşayabilen insan
rasyonel bir sebepten başlamaz bu.
sırf birileri sevdiği için sen de seversin. bir şekilde seven birileri sebep olur.
zaten çocuksundur. ben bu şeyi neden seviyorum da demezsin. sevmeye devam edersin.
maçları dört gözle beklersin. gol olur havalara uçarsın, yenilir kahrolursun.
maç ne kadar önemliyse sevincin de üzüntün de o kadar büyük olur.
ama en son şunu söylersin: yensen de yenilsen de kalbim hep senle!
futbol için duygu patlaması yaşayan insan normal bir insandır. tıpkı bu insanları anlamayanlar gibi.
normal olmayan işin dozunu kaçıranlardır.
bu insanlar ise her yerde her konuda işin dozunu kaçırırlar. kanımca futbol bu noktada günah keçisi ilan ediliyor.
ne mutlu takımını gönülden tutan taraftarlara!
beşiktaş'ı şampiyonluğundan dolayı kutlarım.
sırf birileri sevdiği için sen de seversin. bir şekilde seven birileri sebep olur.
zaten çocuksundur. ben bu şeyi neden seviyorum da demezsin. sevmeye devam edersin.
maçları dört gözle beklersin. gol olur havalara uçarsın, yenilir kahrolursun.
maç ne kadar önemliyse sevincin de üzüntün de o kadar büyük olur.
ama en son şunu söylersin: yensen de yenilsen de kalbim hep senle!
futbol için duygu patlaması yaşayan insan normal bir insandır. tıpkı bu insanları anlamayanlar gibi.
normal olmayan işin dozunu kaçıranlardır.
bu insanlar ise her yerde her konuda işin dozunu kaçırırlar. kanımca futbol bu noktada günah keçisi ilan ediliyor.
ne mutlu takımını gönülden tutan taraftarlara!
beşiktaş'ı şampiyonluğundan dolayı kutlarım.
devamını gör...
katip çelebi üniversitesi'nde görevli 27 kişinin akraba olması
çok özeniyorum böyle sıkı ,birbirine bağlı akraba ilişkilerine.*
devamını gör...
binlerce iyi yazar varken zweig kafka ve sabahattin ali diye tutturmak
yaşar kemal gibi bir yazar dururken , nobel’i orhan pamuğa vermek gibi bir şeydir.
devamını gör...
