normal sözlük'te kendi halinde yazan yazarlar
o yazarlardanım. kendi halimde yazıp köşeme çekiliyorum.
devamını gör...
madımak otel dışındaki halkımız yangından zarar görmemiştir
tipik sağcı riyakarlığı. aradan geçen neredeyse 30 yıl, hiç mi bir şey değişmez kardeşim.
devamını gör...
barnum etkisi
bireylerin özellikle kendileri için hazırlanmış gibi görünen ama aslında büyük çoğunluktaki insanlara uyacak kadar genel ve belirsiz kişilik betimlemelerine yüksek puan verme eğilimlerini anlatan bir gözlemdir. bu etki astroloji, grafoloji, falcılık ve kişilik testlerinin bazı türleri gibi yaygın olarak kabul görmüş inanış ve uygulamalar için kısmen açıklama getirmektedir.
bununla ilgili ve daha genel bir etki ise kişisel onaylamadır. kişisel onaylama birbiriyle alakası olmayan ya da tamamıyla rastlantısal olan iki olay, bir inanış, beklenti ya da hipotez bir ilişkilendirmeye ihtiyaç duyduğundan dolayı ilişkiliymiş gibi algılanması durumudur. bundan dolayı insanlar kendi kişiliklerini algılayışlarıyla, burçlarının gösterdikleri arasında ilişki kurmaya yatkındırlar.
bununla ilgili ve daha genel bir etki ise kişisel onaylamadır. kişisel onaylama birbiriyle alakası olmayan ya da tamamıyla rastlantısal olan iki olay, bir inanış, beklenti ya da hipotez bir ilişkilendirmeye ihtiyaç duyduğundan dolayı ilişkiliymiş gibi algılanması durumudur. bundan dolayı insanlar kendi kişiliklerini algılayışlarıyla, burçlarının gösterdikleri arasında ilişki kurmaya yatkındırlar.
devamını gör...
gerçek islam bu değil
o değil. bu değil. hangisi acaba.
devamını gör...
dışarıda koca bir evren varken odayı mesken tutan sinek
oksijenimi paylaşmak istemediğim sinektir. gerçi tam olarak ne tükettiklerini bilmiyorum ama neyse. onu tüm gün misafir edebilir kekini böreğini çayını eksik etmeden misafirperverliğimi gösterebilirim. ama akşam olunca lütfen evine gitsin.
devamını gör...
madalya sistemiyle birlikte intihalin artması
madalya sistemi nedir bilmiyorum ama intihal kelimesini aratınca sözlükle alakalı tek başlık burası olduğu için buraya geldim.
sözlük formatında copy paste entry yasak diyor. ne güzel.
cümleleri kümülatif şekilde değiştirilmiş intihal entry beni çok da fazla rahatsız etmiyor. bu sözlükte *yapmadım ama intihal yapmayı sorun görmüyorum. önce okuyup sonra kendinizce yorumlayıp yazmanız gerekiyor. yapana çok eğitici olmakla birlikte zahmetli bir meşgale.
okuyucu için tek iyi yanı aradığı içeriği sözlükte bulabilmesi. google ziyaretçisi için de bu önemli.
kötü yanı ise yorum arayıp bulamamak. mesela kuantum mekaniği* başlığına baktığımda beş tane uzun entry görüyorsam beşi de intihal çıkabiliyor bazen. zaten kuantum mekaniği hakkında az çok malumatım olduğu için bakıyorumdur, sıfırdan kuantum mekaniği öğrenmek isteyen biri için bu sözlük henüz bebek. yazarlar ne yazmış kuantumu nasıl yorumlamış kendi hayal gücü veya bikirimini ne kadar yansıtmış, bunu okumak daha çekici. lakin çoğu zaman intihal entry görüyoruz.
bence çözümü kimseyi üzmez. ilk entry'nin intihal olmasına müsaade edilmekle birlikte bu yönde yazarlar teşvik edilir, bir başlığa ilk entry dışında intihal yazı döşeyen yazarlar ise çıplak vücuda papyon takılarak halk meydanında teşhir edilip ayıplanır. bitti gitti mis gibi çözüm. bazen diktatör olacaksın abicim bir toplumda herkesi memnun etmek mümkün değil bazı şeyleri dikta et, ses çıkarsa ghostla gitsin. kapitalist rejimin batı ülkelerinde yaptırdığı bu. neyse. kafam güzelken*sözlüğe girmicem demiştim, yine kendime verdiğim sözlerden birini tutamadım. nerde kalmıştık?* intihal entryi fark etmesi kolay zaten. ilk paragraf başlıktaki bilginin backgroundu olur. kesin bi dille yazılmış ifadeler vardır. kolay yani. yine de kötü değildir. bok çük pipi başlıkları açanlar, sözlüğe iki gram katkı sağlayanları hırsızlıkla suçlamaya çalışmasın çok ayıp. intihalciler de zahmet edip birazcık kendi fikirlerinden yorum katsın, orta yolda buluşalım. *
sözlük formatında copy paste entry yasak diyor. ne güzel.
cümleleri kümülatif şekilde değiştirilmiş intihal entry beni çok da fazla rahatsız etmiyor. bu sözlükte *yapmadım ama intihal yapmayı sorun görmüyorum. önce okuyup sonra kendinizce yorumlayıp yazmanız gerekiyor. yapana çok eğitici olmakla birlikte zahmetli bir meşgale.
okuyucu için tek iyi yanı aradığı içeriği sözlükte bulabilmesi. google ziyaretçisi için de bu önemli.
kötü yanı ise yorum arayıp bulamamak. mesela kuantum mekaniği* başlığına baktığımda beş tane uzun entry görüyorsam beşi de intihal çıkabiliyor bazen. zaten kuantum mekaniği hakkında az çok malumatım olduğu için bakıyorumdur, sıfırdan kuantum mekaniği öğrenmek isteyen biri için bu sözlük henüz bebek. yazarlar ne yazmış kuantumu nasıl yorumlamış kendi hayal gücü veya bikirimini ne kadar yansıtmış, bunu okumak daha çekici. lakin çoğu zaman intihal entry görüyoruz.
bence çözümü kimseyi üzmez. ilk entry'nin intihal olmasına müsaade edilmekle birlikte bu yönde yazarlar teşvik edilir, bir başlığa ilk entry dışında intihal yazı döşeyen yazarlar ise çıplak vücuda papyon takılarak halk meydanında teşhir edilip ayıplanır. bitti gitti mis gibi çözüm. bazen diktatör olacaksın abicim bir toplumda herkesi memnun etmek mümkün değil bazı şeyleri dikta et, ses çıkarsa ghostla gitsin. kapitalist rejimin batı ülkelerinde yaptırdığı bu. neyse. kafam güzelken*sözlüğe girmicem demiştim, yine kendime verdiğim sözlerden birini tutamadım. nerde kalmıştık?* intihal entryi fark etmesi kolay zaten. ilk paragraf başlıktaki bilginin backgroundu olur. kesin bi dille yazılmış ifadeler vardır. kolay yani. yine de kötü değildir. bok çük pipi başlıkları açanlar, sözlüğe iki gram katkı sağlayanları hırsızlıkla suçlamaya çalışmasın çok ayıp. intihalciler de zahmet edip birazcık kendi fikirlerinden yorum katsın, orta yolda buluşalım. *
devamını gör...
yedinci dem
cahit sıtkı tarancı'nın yapmış olduğu; 'şiir, sözcüklerle güzel biçimler kurmak sanatıdır. hangi sözcük, hangi sözcükle yan yana geldiğinde nasıl bir ışık ortaya çıkar? bunu bilmek gerek' tanımını, kendine has üslubuyla yazmış olduğu kıymetli şiirlerle karşılayan, şair duyumuna sahip, tanımlarında kullandığı sade ve akıcı türkçesiyle kendini okutan, değerli bir yazardır.
devamını gör...
john singer sargent
1856-1925 yılları arasında yaşamış, amerikalı portre ressamı. özellikle ingiltere'de, önemli kişilerin portrelerini çizdiği eserleriyle ünlendi. 900 kadar yağlı boya ile 2000'den fazla sulu boya eseri bulunuyor. çizmiş de çizmiş kendisi.
sosyetenin önemli isimlerinden virginie gatrenau'nun portresini çizdiği ''madame x'' eseri döneminde skandala sebep olmuş. portrede, elbisenin askılarından birinin omzundan düştüğünü görüyoruz. kadının duruş biçiminin yansıttığı özgüven ve elbisenin dikkat çekici duruşu, o dönem fazla cüretkar ve uygunsuz görüldüğü için çok eleştirilmiş. ressam, o dönem paris salon'unda sergilenmekte olan eseri düzeltmiş ve omzuna askıyı eklemiştir.
portrait of madame x (1884) x-ray ışınlarıyla görüntülenmiş orijinal hali(solda) ve düzeltilmiş hali (sağda).
fransa'da başarısızlığa uğrayınca ingiltere'ye taşınmış. amerika'ya figure in hammock florida (1917), italya'ya on the canal (1903), ispanya'ya el jaleo (1882) seyahat etmiş ve gittiği yerleri resmetmiş. ayasofya'yı da çizmiş interior of the hagia sophia (1891).
a dinner table at night (1884)
benim en sevdiğim eseri ise bu. lambanın kırmızı renginin masadaki eşyalara yansımasına ve arkaplandaki gölgelendirmeye, kırmızının rengine, karanlığa rağmen kadının kolyesinin ve tokasının zenginlik sembolüymüşçesine parlamasına, tablonun olağan bir akşam yemeği sonrası havasına hayranım. güzel kullanılan renkler benim bir tabloya bayılmam için sebep zaten.
''madame x'in portresi'' tablosuyla ilgili detaylı bilgi için buradan
diğer eserleri için buradan
kaynak
sosyetenin önemli isimlerinden virginie gatrenau'nun portresini çizdiği ''madame x'' eseri döneminde skandala sebep olmuş. portrede, elbisenin askılarından birinin omzundan düştüğünü görüyoruz. kadının duruş biçiminin yansıttığı özgüven ve elbisenin dikkat çekici duruşu, o dönem fazla cüretkar ve uygunsuz görüldüğü için çok eleştirilmiş. ressam, o dönem paris salon'unda sergilenmekte olan eseri düzeltmiş ve omzuna askıyı eklemiştir.

fransa'da başarısızlığa uğrayınca ingiltere'ye taşınmış. amerika'ya figure in hammock florida (1917), italya'ya on the canal (1903), ispanya'ya el jaleo (1882) seyahat etmiş ve gittiği yerleri resmetmiş. ayasofya'yı da çizmiş interior of the hagia sophia (1891).

benim en sevdiğim eseri ise bu. lambanın kırmızı renginin masadaki eşyalara yansımasına ve arkaplandaki gölgelendirmeye, kırmızının rengine, karanlığa rağmen kadının kolyesinin ve tokasının zenginlik sembolüymüşçesine parlamasına, tablonun olağan bir akşam yemeği sonrası havasına hayranım. güzel kullanılan renkler benim bir tabloya bayılmam için sebep zaten.
''madame x'in portresi'' tablosuyla ilgili detaylı bilgi için buradan
diğer eserleri için buradan
kaynak
devamını gör...
çok şey yapmak isteyip hiçbir şey yapamamak
aşırı düşünmek ile mükemmeliyetçilik en kötü ikilidir, bir araya gelince paralize eder insanı...ya hep ya hiç kafasından çıkmak lazım, bunun için böl-parçala-yut yöntemi * çok işe yarıyor. derin nefes alıp ayağa kalkmak, zor da olsa harekete geçmek, bu döngüyü kırmak için iyi bir başlangıç olabilir.
devamını gör...
hiç büyük kadın yazar olmaması
o kadar çok büyük kadın yazar var ki akla gelen. edebiyatla azıcık içli dışlı olan bile bilebilir. agatha christie, virginia woolf, sylvia plath vs.
devamını gör...
karadeniz mutfağı
kabul ediyorum, bir hatay mutfağı değil, bir antep mutfağı değil, bir adana mutfağı değil ama kendi doğa şartlarında iş görür olan mutfaktır.
dağ kesimlerinin fasulye, mısır, kara lahana, et kombinleri iyidir, merkezin tavaları da iyidir.
laz böreği,turşu kavurması, akçaabat köftesi, etli kara lahana sarması, hamsiköy sütlacı,pideleri, kuymağı,mıhlaması, pazılı böreği, kocaman gerdanı tatlısı,kaygana, fındıklı kabak tatlısı, mısır ekmeği, taş fırın ekmeği ile çoğu yemeğe kırk basar.*
dağ kesimlerinin fasulye, mısır, kara lahana, et kombinleri iyidir, merkezin tavaları da iyidir.
laz böreği,turşu kavurması, akçaabat köftesi, etli kara lahana sarması, hamsiköy sütlacı,pideleri, kuymağı,mıhlaması, pazılı böreği, kocaman gerdanı tatlısı,kaygana, fındıklı kabak tatlısı, mısır ekmeği, taş fırın ekmeği ile çoğu yemeğe kırk basar.*
devamını gör...
normal sözlük'teki binlerce yazar nerede sorunsalı
şu birçok yazarın tanım girmeyip full mesajlaştığı bilgisi doğru mu acaba? ne dolaplar çeviriyorsunuz bakayım?
devamını gör...
kendime saygım var davranışları
istediğin yemeği pişirmek,sadece kendine ait zamanlar yaratmak,sana kötü gelen insanları hayatından uzaklaştırmak.
devamını gör...
an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı sorusu
dua ediyorum.
gülmeyin, çok ciddiyim.
kime ettiğimi bilmiyorum ama kimin için ettiğimi biliyorum, çok eminim, aşırı eminim. çıksın o karanlık ve sıkıcı koridorlardan, iyi olsun.
muzlu rulo pasta yiyeceğiz çıkınca, seviyo..
yani seviyordur, muzlu rulo pasta sevilmez mi hiç? sevsin, işi ne? babamın kızı mı? hıh! ben şimdi ona trip mi yaptım iki arada bir derede? amaaan, o bilir beni, hep bilmedi mi?
iyi ol, bekliyorum.
gülmeyin, çok ciddiyim.
kime ettiğimi bilmiyorum ama kimin için ettiğimi biliyorum, çok eminim, aşırı eminim. çıksın o karanlık ve sıkıcı koridorlardan, iyi olsun.
muzlu rulo pasta yiyeceğiz çıkınca, seviyo..
yani seviyordur, muzlu rulo pasta sevilmez mi hiç? sevsin, işi ne? babamın kızı mı? hıh! ben şimdi ona trip mi yaptım iki arada bir derede? amaaan, o bilir beni, hep bilmedi mi?
iyi ol, bekliyorum.
devamını gör...
yazarların başından geçen tebessüm ettiren olaylar
oldum olası karı çok severim. küçükken kar yağarken cama yapışırdım, gece bile uyuyamazdım.
neyse bir gece yine kar yağışı bekliyorum.
sene 1997 veya 1998. gece 2 gibi kar yağdı her yer bembeyaz oldu.
ben de o heyecanla, dışarı kaymaya çıktım.
ayağıma sabo terlikleri giyip fırladım. tabi sokak boyunca kayıyorum, çok mutluyum ama.
bir baktım 2 kişi yanıma geldi, koluma girdi beni girişe götürdü. bir baktım ruh ve sinir hastalıkları hastanesi'ndeyim.
üzerimde kimlik falan yok. beni içeri almaya çalışıyorlar. neyse yalvar yakar evin telefonunu arattırdım da abim geldi. beni aldı eve götürdü.
neyse bir gece yine kar yağışı bekliyorum.
sene 1997 veya 1998. gece 2 gibi kar yağdı her yer bembeyaz oldu.
ben de o heyecanla, dışarı kaymaya çıktım.
ayağıma sabo terlikleri giyip fırladım. tabi sokak boyunca kayıyorum, çok mutluyum ama.
bir baktım 2 kişi yanıma geldi, koluma girdi beni girişe götürdü. bir baktım ruh ve sinir hastalıkları hastanesi'ndeyim.
üzerimde kimlik falan yok. beni içeri almaya çalışıyorlar. neyse yalvar yakar evin telefonunu arattırdım da abim geldi. beni aldı eve götürdü.
devamını gör...
yazarların yaptığı en büyük dalgınlık
sene bilmem kaç öğrenciyim o zamanlar, yurtta kalıyorum. üst baş saç makyaj derken her şey tamam fakülteye gidicem. gittim de ama böyle üzerimde fazla bi rahatlık var. neden derken bi baktım ayağımda mor plastik tuvalet terliği okula gelmişim. bi allahın kulu da yolda otobüste uyarmadı ya beni.
devamını gör...
günün sözü
"beni anlamalısın. çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum."
oğuz atay - tehlikeli oyunlar
oğuz atay - tehlikeli oyunlar
devamını gör...