orijinal adı: идиот
yazar: fyodor mihayloviç dostoyevski
yayım yılı: 1869
dostoyevski'nin en büyük dört romanından ve en güzel aşk romanlarından biridir. toplumun temelinde yer alan ikiyüzlülüğü ve dürüstlüğün budalalık olarak görülüşünü hicveder.
yazar: fyodor mihayloviç dostoyevski
yayım yılı: 1869
dostoyevski'nin en büyük dört romanından ve en güzel aşk romanlarından biridir. toplumun temelinde yer alan ikiyüzlülüğü ve dürüstlüğün budalalık olarak görülüşünü hicveder.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "rieux" tarafından 06.12.2020 14:54 tarihinde açılmıştır.
1.
aşırı dürüst bir soylunun insanlar tarafından budala olarak görülmesini, ve o "budala"nın yaşadıklarını anlatan bir kitap. kitabın başında trende geçen konuşmalar aslında zamanın rusyasında insana değil paraya ve rütbeye önem verildiğinin göstergesidir. hala da öyle gerçi. okunmasını tavsiye ederim.
devamını gör...
2.
aynı zamanda ippolit terentyev gibi ne beyaz ne siyah sadece gri olan bir karakteri de içerir bu kitap. ippolit'in "ölümünü bilecek olsan etik kurallarını ipler miydin?" sorusu ve bunun üzerinden okuyucuya yönelttiği sorular bana göre kitabı çekilebilir kılan konulardandı.
devamını gör...
3.
derya deniz upuzun bir kitaptır fakat ya tam olarak bu his, tam olarak bu durum, ben tam olarak bunu hissetmişim ve tam olarak bunu yaşamışım dediğimiz bir sürü noktası olan okunması gereken ve sevgiyle önerebileceğim bir kitap. şiddetle değil gerek yok öyle şeylere
devamını gör...
4.
en büyük yazarlardan biri olarak hatırlanan ve anılan dostoyevski'nin nefis romanıdır. roman 1869 yılında yayınlanmıştır.
kitap budalalık derecesine kadar saf bir insanın toplum ile olan ilişkisini anlatır. gerçek saflık ve gerçek iyiliğin nasıl bir şey olduğunu anlatıyor. bence dostoyevski bu romanında müthiş karakterler yaratmış. kurgudan bağımsız sadece karakterler bile bu romanı acayip bir yere taşıyor.
hemen hemen bütün dostoyevski romanlarını okuyan biri olarak bu kitap en iyi üç kitabından birisi. kesinlikle suç ve ceza, ecinniler kategorisinde bir kitap olmuş. bana birisi en keyif aldığın üç romanı hangisi diye bir soru sorsa bu üç kitabı rahatlıkla söylerim. budala çok güçlü ve üst bir kitap.
kitabı aldıktan baya sonra okudum. sürekli gözüm korkuyordu. bir arkadaşım kitap hakkında karakterler çok uzun sürekli karıştırdım demişti ve açıkçası gözüm korkmuştu. sonra okuyacak son kitabım budala kalınca bismillah deyip başladım. ilk başlarda kitabın içine hiç girememiştim. sonralarda karakterlere alıştım ve kitap muhteşem bir hale geldi. özellikle kitabın son düzlüğünü böğrümü tutarak okudum. karakterlerle iç içe hissettim kendimi ve okurken sürekli düşünme imkanı buldum. şu karakter şöyle şu karakter böyle gibi sorular sorarak kendimce analiz yaptım ve kitaptan aldığım keyif çoğaldı.
dostoyevski'nin insan hakkında gözlemleri ve analizleri her kitabında olduğu gibi çok başarılıydı. insan denen canlıyı harika analiz eden dostoyevski her karaktere birer özellik vermiş. en önemli karakter olan baş karakterimiz kusursuz bir insan. saflığın ve iyiliğin temsilcisi olarak romanda yer ediyor. dostoyevski bence kusursuz karakteri yaratmaya çalışmış. gerçek olamayacak kadar müthiş bir karakter. hatta bazen sinir olacağınız kadar saf ve iyi bir karakter.
ortada böyle bir karakter varken diğer karakterlerin psikolojileri ve alışkanlıkları çok önemli bir hale geliyor. dostoyevski bu işi de büyük bir ustalıkla yapıyor ve ortaya nefis bir eser çıkıyor.
spoiler veren alana geçmeden kesinlikle tavsiye ediyorum. mutlaka okunması gereken devasa keyif veren bir eser. aşağıya okuyacaklara kolaylık olsun diye karakterlerin isimlerini ve kim olduklarını yazacağım. *
kitapta iki harika kadının bir sürü seçenek varken mişkin'e aşık olma sebebi bence insanların saflığa ve masumluğa değer vermesi. dünyada eksikliğini hissettiğimiz bir olayı ve duyguyu dostoyevski mişkin üzerinden aktarıyor. iki harika kadın aynı kişiye aşık oluyor. sebebi budalalık değil, budalalığa varacak kadar saf ve masum birisi olması. kitapta geçen ve kült olmuş "dünyayı güzellik kurtaracak" söylemi bence bunu kast ediyor. mişkin'in güzel bir insan olması.
ayrıca kitabın sonu acayip çarpıcıydı. hiç böyle bir son beklemiyordum. son 100 sayfa için yazılmış bir 700 sayfa okudum ve o 700 sayfanın içinde karakterlerin tahlilleri, psikolojileri ve insan analizleri vardı. ayrıca dönemin rusya'sı ve dönemin inanışları çok güzel anlatılmış. nihilizm, ateizm, hristiyanlık, ve dönemin siyasi düşünceleri tartışmaya açık şekilde tartışılmış. sık sık rusya'ya alaycı şekilde göndermeler yapılmış. hoşuma gitti. tabii son olarak değinmek istediğim karakter ise ippolit terentyev karakteri. kitabı bir üst noktaya çıkaran nefis bir karakter. kendisinden hem nefret ettim hem de hak verdim. sonu gayet güzeldi ve keyifle okudum. tavsiye ederim.
adelaida ivanovna yepançina: generalin ortanca kızı.
afanasiy ivanoviç totskiy: zengin bir deyyus. nastasya filippovna'nın eski velinimeti.
aglaya ivanovna yepançina: generalin küçük kızı.
aleksandra ivanovna yepançina: generalin büyük kızı.
antip burdovskiy: bir tane abinin oğlu olduğunu iddia eden herif. çok önemli biri değil hikaye için bence.
ardalion aleksandroviç ivolgin: emekli general. varvara ve kolyanın babası.
ferdışçenko: ivolginlerin evinde yaşayan memur.
gavrila ardalionoviç ivolgin: general ivolgin'in oğludur kendisi.
general yepançin: aglaya'nın babası.
ippolit terentyev: kolyanın kankasıdır. önemli bir karakterdir.
ivan petroviç ptitsın: varvara'nın kocasıdır. tefecidir.
ivan petroviç: paslişçevin akrabası.
keller: emekli asker ve boksördür.
kolya ardalionovic ivolgin: generalin küçük oğlu.
lizaveta prokofyevna yepançina: generalin karısı. aglayanın anası.
lebedev: veranın babası.
nastasya filippovna: mışkın'ın sevgilisidir. en önemli karakterlerden birisidir sık sık karşınıza çıkar.
pavlişçev: mişkin'i evlat edinmiş zengin bir abidir.
ivolgina: varvara ve kolyanın annesi.
rogojin: milyoner bir adamın zengin oğludur.
prens lev nikolayeviç mişkın: evlatlık. prokofyevnanın uzaktan akrabası. önemli çok önemli bir karakterdir.
prens ş: pavloviçin akrabasıdır.
kitap budalalık derecesine kadar saf bir insanın toplum ile olan ilişkisini anlatır. gerçek saflık ve gerçek iyiliğin nasıl bir şey olduğunu anlatıyor. bence dostoyevski bu romanında müthiş karakterler yaratmış. kurgudan bağımsız sadece karakterler bile bu romanı acayip bir yere taşıyor.
hemen hemen bütün dostoyevski romanlarını okuyan biri olarak bu kitap en iyi üç kitabından birisi. kesinlikle suç ve ceza, ecinniler kategorisinde bir kitap olmuş. bana birisi en keyif aldığın üç romanı hangisi diye bir soru sorsa bu üç kitabı rahatlıkla söylerim. budala çok güçlü ve üst bir kitap.
kitabı aldıktan baya sonra okudum. sürekli gözüm korkuyordu. bir arkadaşım kitap hakkında karakterler çok uzun sürekli karıştırdım demişti ve açıkçası gözüm korkmuştu. sonra okuyacak son kitabım budala kalınca bismillah deyip başladım. ilk başlarda kitabın içine hiç girememiştim. sonralarda karakterlere alıştım ve kitap muhteşem bir hale geldi. özellikle kitabın son düzlüğünü böğrümü tutarak okudum. karakterlerle iç içe hissettim kendimi ve okurken sürekli düşünme imkanı buldum. şu karakter şöyle şu karakter böyle gibi sorular sorarak kendimce analiz yaptım ve kitaptan aldığım keyif çoğaldı.
dostoyevski'nin insan hakkında gözlemleri ve analizleri her kitabında olduğu gibi çok başarılıydı. insan denen canlıyı harika analiz eden dostoyevski her karaktere birer özellik vermiş. en önemli karakter olan baş karakterimiz kusursuz bir insan. saflığın ve iyiliğin temsilcisi olarak romanda yer ediyor. dostoyevski bence kusursuz karakteri yaratmaya çalışmış. gerçek olamayacak kadar müthiş bir karakter. hatta bazen sinir olacağınız kadar saf ve iyi bir karakter.
ortada böyle bir karakter varken diğer karakterlerin psikolojileri ve alışkanlıkları çok önemli bir hale geliyor. dostoyevski bu işi de büyük bir ustalıkla yapıyor ve ortaya nefis bir eser çıkıyor.
spoiler veren alana geçmeden kesinlikle tavsiye ediyorum. mutlaka okunması gereken devasa keyif veren bir eser. aşağıya okuyacaklara kolaylık olsun diye karakterlerin isimlerini ve kim olduklarını yazacağım. *
kitapta iki harika kadının bir sürü seçenek varken mişkin'e aşık olma sebebi bence insanların saflığa ve masumluğa değer vermesi. dünyada eksikliğini hissettiğimiz bir olayı ve duyguyu dostoyevski mişkin üzerinden aktarıyor. iki harika kadın aynı kişiye aşık oluyor. sebebi budalalık değil, budalalığa varacak kadar saf ve masum birisi olması. kitapta geçen ve kült olmuş "dünyayı güzellik kurtaracak" söylemi bence bunu kast ediyor. mişkin'in güzel bir insan olması.
ayrıca kitabın sonu acayip çarpıcıydı. hiç böyle bir son beklemiyordum. son 100 sayfa için yazılmış bir 700 sayfa okudum ve o 700 sayfanın içinde karakterlerin tahlilleri, psikolojileri ve insan analizleri vardı. ayrıca dönemin rusya'sı ve dönemin inanışları çok güzel anlatılmış. nihilizm, ateizm, hristiyanlık, ve dönemin siyasi düşünceleri tartışmaya açık şekilde tartışılmış. sık sık rusya'ya alaycı şekilde göndermeler yapılmış. hoşuma gitti. tabii son olarak değinmek istediğim karakter ise ippolit terentyev karakteri. kitabı bir üst noktaya çıkaran nefis bir karakter. kendisinden hem nefret ettim hem de hak verdim. sonu gayet güzeldi ve keyifle okudum. tavsiye ederim.
adelaida ivanovna yepançina: generalin ortanca kızı.
afanasiy ivanoviç totskiy: zengin bir deyyus. nastasya filippovna'nın eski velinimeti.
aglaya ivanovna yepançina: generalin küçük kızı.
aleksandra ivanovna yepançina: generalin büyük kızı.
antip burdovskiy: bir tane abinin oğlu olduğunu iddia eden herif. çok önemli biri değil hikaye için bence.
ardalion aleksandroviç ivolgin: emekli general. varvara ve kolyanın babası.
ferdışçenko: ivolginlerin evinde yaşayan memur.
gavrila ardalionoviç ivolgin: general ivolgin'in oğludur kendisi.
general yepançin: aglaya'nın babası.
ippolit terentyev: kolyanın kankasıdır. önemli bir karakterdir.
ivan petroviç ptitsın: varvara'nın kocasıdır. tefecidir.
ivan petroviç: paslişçevin akrabası.
keller: emekli asker ve boksördür.
kolya ardalionovic ivolgin: generalin küçük oğlu.
lizaveta prokofyevna yepançina: generalin karısı. aglayanın anası.
lebedev: veranın babası.
nastasya filippovna: mışkın'ın sevgilisidir. en önemli karakterlerden birisidir sık sık karşınıza çıkar.
pavlişçev: mişkin'i evlat edinmiş zengin bir abidir.
ivolgina: varvara ve kolyanın annesi.
rogojin: milyoner bir adamın zengin oğludur.
prens lev nikolayeviç mişkın: evlatlık. prokofyevnanın uzaktan akrabası. önemli çok önemli bir karakterdir.
prens ş: pavloviçin akrabasıdır.
devamını gör...
5.
kitapta en çok dikkatimi çeken şeylerden biri evde çalışan yardımcıya kötü muamelenin normal karşılanması oldu.
tabii farklı dönemler, farklı sistemler, farklı anlayışlar oldu dünya tarihi boyunca. bu yüzden geçmişi günümüz parametreleriyle değerlendirenlerin hatasını yapmayacağım. zaten günümüzde de benzer anlayışlar devam etmekte.
tabii farklı dönemler, farklı sistemler, farklı anlayışlar oldu dünya tarihi boyunca. bu yüzden geçmişi günümüz parametreleriyle değerlendirenlerin hatasını yapmayacağım. zaten günümüzde de benzer anlayışlar devam etmekte.
devamını gör...
6.
herhangi bir algı yaratmak istemiyorum ama ben okurken sıkıldım. başlarında eğlenceli görünüyordu akıcıydı ve ilk 300 sayfa aslına bakarsanız akıp gitti. daha sonra olaylar azaldı ve sanki yazar sürekli tekrara düşmüş gibi oldu.
konusundan ve kitaptan biraz bahsetmek gerekirse; kitap başkarakter prens mişkin'in akrabası olduğunu iddia ettiği bir ailenin yanına gitmesi ile başlıyor.
prensimiz sara hastası * ve bu hastalığından dolayı da budala olarak anılıyor. prens mişkin aşırı derecede iyi ve saf bir karakterdir. bu özelliğiyle de budala olarak anılır. bu yüksek rütbeli aile prensimiz mişkin'i parası için yanında tutuyor çünkü prens mişkin'e yüklü miktarda miras kalıyor.
kitapta biraz da psikolojik çözümlemeler olduğu söylenebilir. bireyin iç sıkıntısı ve bir toplumda nasıl davranması gerekir gibi temalar kullanılmış diyebiliriz. aşk konusu ise oldukça yüzeysel kalmıştır.
konusundan ve kitaptan biraz bahsetmek gerekirse; kitap başkarakter prens mişkin'in akrabası olduğunu iddia ettiği bir ailenin yanına gitmesi ile başlıyor.
prensimiz sara hastası * ve bu hastalığından dolayı da budala olarak anılıyor. prens mişkin aşırı derecede iyi ve saf bir karakterdir. bu özelliğiyle de budala olarak anılır. bu yüksek rütbeli aile prensimiz mişkin'i parası için yanında tutuyor çünkü prens mişkin'e yüklü miktarda miras kalıyor.
kitapta biraz da psikolojik çözümlemeler olduğu söylenebilir. bireyin iç sıkıntısı ve bir toplumda nasıl davranması gerekir gibi temalar kullanılmış diyebiliriz. aşk konusu ise oldukça yüzeysel kalmıştır.
devamını gör...
7.
bir fyodor mihayloviç dostoyevski kitabıdır.
bütün kitaplarını okudum dostoyevski'nin yıllar önce. sonra yeniden dostoyevski okumaya karar verdim ve budala ile başladım yeniden okumalara. o zaman anladım ki ben dostoyevski'ye az bile hayran olmuşum. hala rus yazarlar arasında benim için gogol'ün ardından benim için en büyük yazardır dostoyevski.
sözlükte okumaktan en çok keyif aldığım yazarlardan biri olan ivanmilinski zaten kitapla ilgili anlatılacak her şeyi anlatmış. ben olaya sadece prens mişkin açısından yaklaşacağız.
yıllarca yazdım. yaptığım her şeyi insan olmak adına yapıyorum dahasını da yapabilirim. budala'yı okuduğum zaman da bu fikir vardı aklımda. şu dünyada prens mişkin kadar budala olsak dünyayı değiştirmek için yeter de artar bile.
prens mişkin tren yolculuğu ile başlayan hikayede o en sondaki yıkıcı ve yıldırıcı olaya kadar saflığını ve temizliğini korur. dünyayı güzellik kurtaracaktır. ve prens mişkin bu tavrından hiç vazgeçmez. cömertliği ve insana saygısı hiçbir zaman sekteye uğramaz.
prens mişkin dünyadaki tüm kötülüklere ve kötü insanlara karşı budalaca bir tutum içindedir herkese göre. prens mişkin kadar budala olsak yeter.
bütün kitaplarını okudum dostoyevski'nin yıllar önce. sonra yeniden dostoyevski okumaya karar verdim ve budala ile başladım yeniden okumalara. o zaman anladım ki ben dostoyevski'ye az bile hayran olmuşum. hala rus yazarlar arasında benim için gogol'ün ardından benim için en büyük yazardır dostoyevski.
sözlükte okumaktan en çok keyif aldığım yazarlardan biri olan ivanmilinski zaten kitapla ilgili anlatılacak her şeyi anlatmış. ben olaya sadece prens mişkin açısından yaklaşacağız.
yıllarca yazdım. yaptığım her şeyi insan olmak adına yapıyorum dahasını da yapabilirim. budala'yı okuduğum zaman da bu fikir vardı aklımda. şu dünyada prens mişkin kadar budala olsak dünyayı değiştirmek için yeter de artar bile.
prens mişkin tren yolculuğu ile başlayan hikayede o en sondaki yıkıcı ve yıldırıcı olaya kadar saflığını ve temizliğini korur. dünyayı güzellik kurtaracaktır. ve prens mişkin bu tavrından hiç vazgeçmez. cömertliği ve insana saygısı hiçbir zaman sekteye uğramaz.
prens mişkin dünyadaki tüm kötülüklere ve kötü insanlara karşı budalaca bir tutum içindedir herkese göre. prens mişkin kadar budala olsak yeter.
devamını gör...
8.
orijinal adı ile idiot. buradaki idiot kullanımı, sanılanın aksine aptal ya da sara hastalığı dolayısıyla hastalığa gönderme yapılan bir kullanım değildir. "basmakalıp toplum durum ve olayları ve kurallarından farklı olan" anlamında kullanılır. toplum normlarına aykırı bir insan portresidir bu portre.
burada lev nikolayeviç tolstoy'a selam çakılmaz lev nikolayeviç mışkin karakteri ile; açık ve net şekilde onun analojisidir. yani buradaki idiot olan lev nikolayeviç, bambaşka bir dünyada yaşayan, dahi bir idiottur. bu idiot da tolstoy'dur. hep tartışılır ya "bu iki kişi bir araya geldi mi?" diye, işte bunu tartışan kişiler kitapları okumayan kişilerdir. çünkü bu iki, rus edebiyatı efsanesini yücelten ortağın karşılıklı yaptıklarına bakılırsa oturup konuşmalarına bile gerek olmaz. kaldı ki ikisi bir ortamda oturup ne konuşacaklar ki? yazmayı seven iki insanı konuşma eylemi için bir odaya kapatırsanız oluşan tek şey sessizlik olur. birbirlerinden ayrıldıklarında ancak o durumda birbirleri için yazdıklarından okursunuz o sırada ne düşündüklerini. mışkin'de olan ters özelliklerin tam tersine baktığınızda tolstoy'u bulursunuz. bunu anlamak, görmek için de pek bir enstrüman gerek yok çünkü fyodor mihayloviç açıkça isimden giderek bunu ortaya dökmüş. ipucuna gerek yok yani anlamak için. ek olarak ki bu ek çok çok önemlidir; fyodor mihayloviç büyük romanlarında isimlere ya da soyisimlerine özel biçimler koyar ki birçok soyisim üzerinden romanlara dair bir şeyler alabilirsiniz. cok basit bir örnek olarak türkçe anlatımı için çaba harcamadan hemen marmeladov'a bakalım. marmelat. yumuşak, kabının şeklini alan, hayatı ciddiye almıyor gibi görünen tatlı mı tatlı. ancak ve ancak romanın sonunda ne yapıyor? bravo. bu yumuşak adam romanın sonunda bizi hafif üzüp hafif düşündürüyor. marmelat ama tatlı olmasının yanında acıyı da servis ediyor.
iletişim yayınları ve mazlum beyhan baskısı vardır bu kitabın. kutsal kitap gibidir benim için. çok fazla editör, yayınevi, yazar, çevirmen dörtlüsünün kesişim kümesi olan kitap bulamazsınız. ya baskı kötüdür ya yazarı anlamamış bir çevirmen vardır ya da ikisi de güzeldir ama editör işleri mahvetmiştir. bak yine tüylerim diken diken oldu. bu dört maddenin birleşmesi, sizi bilmem ancak benim için bugüne kadar sadece iki kitapta oldu: madame bovary ve budala. nurullah ataç* orada destan yazar. burada da mazlum beyhan zevkten dört köşe yapar. güveniniz hiç sarsılmaz. bilirsiniz ki her bir kelimesi, her bir zerresi güzel türkçemize en uygun, en güzel şekilde çevrilmiştir. gözlerim doldu be! kesişim kümesi derken vurguladığım şey benim için bunların hepsinin bir araya gelmesi. mazlum beyhan suyun üzerinde yürür adeta; zevkten dört köşe olursunuz ve bir yazarı olması gereken şekilde anlarsınız. hem bir şair gibi yorumlar kitabı(çünkü bu iş aynı zamanda bir yorum işidir) hem de çok fazla yoruma izin vermez ki yazarın önüne pek geçilmesin. ah keşke sohbet etme şansım olsaydı.
gazap üzümleri, madame bovary, karamazov kardeşler, don quixote, oblomov, martin eden için ayırdığım yerlere bir yenisini de burada ekliyorum. yolumuz uzun, gençliğimiz var. elbet dolar buralar da tıpkı zamanında oraların da dolacağı gibi.
not: kişileri karıştırdığım için düzeltme hasan ali ediz ve nurullah ataç olarak değiştirildi. anna karenina çevirisinde hasan ali ediz, madame bovary çevirisinde nurullah ataç var.
burada lev nikolayeviç tolstoy'a selam çakılmaz lev nikolayeviç mışkin karakteri ile; açık ve net şekilde onun analojisidir. yani buradaki idiot olan lev nikolayeviç, bambaşka bir dünyada yaşayan, dahi bir idiottur. bu idiot da tolstoy'dur. hep tartışılır ya "bu iki kişi bir araya geldi mi?" diye, işte bunu tartışan kişiler kitapları okumayan kişilerdir. çünkü bu iki, rus edebiyatı efsanesini yücelten ortağın karşılıklı yaptıklarına bakılırsa oturup konuşmalarına bile gerek olmaz. kaldı ki ikisi bir ortamda oturup ne konuşacaklar ki? yazmayı seven iki insanı konuşma eylemi için bir odaya kapatırsanız oluşan tek şey sessizlik olur. birbirlerinden ayrıldıklarında ancak o durumda birbirleri için yazdıklarından okursunuz o sırada ne düşündüklerini. mışkin'de olan ters özelliklerin tam tersine baktığınızda tolstoy'u bulursunuz. bunu anlamak, görmek için de pek bir enstrüman gerek yok çünkü fyodor mihayloviç açıkça isimden giderek bunu ortaya dökmüş. ipucuna gerek yok yani anlamak için. ek olarak ki bu ek çok çok önemlidir; fyodor mihayloviç büyük romanlarında isimlere ya da soyisimlerine özel biçimler koyar ki birçok soyisim üzerinden romanlara dair bir şeyler alabilirsiniz. cok basit bir örnek olarak türkçe anlatımı için çaba harcamadan hemen marmeladov'a bakalım. marmelat. yumuşak, kabının şeklini alan, hayatı ciddiye almıyor gibi görünen tatlı mı tatlı. ancak ve ancak romanın sonunda ne yapıyor? bravo. bu yumuşak adam romanın sonunda bizi hafif üzüp hafif düşündürüyor. marmelat ama tatlı olmasının yanında acıyı da servis ediyor.
iletişim yayınları ve mazlum beyhan baskısı vardır bu kitabın. kutsal kitap gibidir benim için. çok fazla editör, yayınevi, yazar, çevirmen dörtlüsünün kesişim kümesi olan kitap bulamazsınız. ya baskı kötüdür ya yazarı anlamamış bir çevirmen vardır ya da ikisi de güzeldir ama editör işleri mahvetmiştir. bak yine tüylerim diken diken oldu. bu dört maddenin birleşmesi, sizi bilmem ancak benim için bugüne kadar sadece iki kitapta oldu: madame bovary ve budala. nurullah ataç* orada destan yazar. burada da mazlum beyhan zevkten dört köşe yapar. güveniniz hiç sarsılmaz. bilirsiniz ki her bir kelimesi, her bir zerresi güzel türkçemize en uygun, en güzel şekilde çevrilmiştir. gözlerim doldu be! kesişim kümesi derken vurguladığım şey benim için bunların hepsinin bir araya gelmesi. mazlum beyhan suyun üzerinde yürür adeta; zevkten dört köşe olursunuz ve bir yazarı olması gereken şekilde anlarsınız. hem bir şair gibi yorumlar kitabı(çünkü bu iş aynı zamanda bir yorum işidir) hem de çok fazla yoruma izin vermez ki yazarın önüne pek geçilmesin. ah keşke sohbet etme şansım olsaydı.
gazap üzümleri, madame bovary, karamazov kardeşler, don quixote, oblomov, martin eden için ayırdığım yerlere bir yenisini de burada ekliyorum. yolumuz uzun, gençliğimiz var. elbet dolar buralar da tıpkı zamanında oraların da dolacağı gibi.
not: kişileri karıştırdığım için düzeltme hasan ali ediz ve nurullah ataç olarak değiştirildi. anna karenina çevirisinde hasan ali ediz, madame bovary çevirisinde nurullah ataç var.
devamını gör...