bir ihtimalle, dev bir meteor çukuruna yerleşen insanların hikayesinden yola çıkılan destan.

meteor düşüşü sırasında içinde bulunan pek çok metal atmosfere girdiği sırada oksitlenerek(yanarak) metal oksit haline gelir ve meteor çukurları da bu açıdan zengindir. destanda ki dağın eritilmesinin de aslında metallerin ergitilmesi anlamına geldiğini düşünebiliriz.

bonus; kaynaklara göre ergene kon kelimesi maden yeri anlamına gelmekte.
devamını gör...
bazı siyasi talihsizlikler sonucu adı -şimdilik- kirlenmiş destandır. ha sonra bunlar unutulur ama destan devam eder. destan sonuçta, kaç bin yıllık. boru değil.
devamını gör...
dağ nedir, nasıl eritilir konulu destan.
devamını gör...
cengiz han döneminde moğollaştırılmış destandır. ancak bu efsanenin kökleri ve ana motifleri açıkça göktürkler ile alakalıdır. göktürk devleti, milattan sonra 6. yüzyıldan itibaren bir cihan imparatorluğu olmuş ve yüzyıllarca yaşamıştır.
devamını gör...
göktürk dönemi destanlarındandır. bu destan 13. yüzyılda moğol tarihçisi reşidüddin tarafından yazıya geçirilmiştir.
devamını gör...
bozkurt destanı türk soyunun kaynağını belirler ve onun devam özelliklerini taşıyan ergenekon destanı türklerin gelişip güçlenmesi, yayılma ve büyüme dönemlerini anlatır.
çin kaynaklarında bozkurt destanı'nın bittiği yerde, ergenekon destanı başlar. bu doğrultuda da destanların devam niteliğinde olduğu fikri kabul görür.
efsanenin kökleri ve ana motifleri göktürklere aittir. *
ergenekon, türklerin çift sürüp avlandığı, maden işlediği etrafı aşılmaz dağlarla çevrili olan kutsal topraklarıdır.
destanın ana motiflerinden biri 'demirci' dir. demirci demir madenini bulmuş, eritmiş ve bozkurt'un önderliğinde ergenekon' dan çıkmışlardır.
orta asya türkleri, ergenekon'dan çıkış gününü kızgın demir döverek hala anar ve kutlarlar.
aşağıda ilk önce destanın şecere-i türkî'de aktarılmış şeklini daha sonra da' türk kültüründe nevruz ve anadolu’da nevruz
kutlamaları' adlı abdullah şengül makalesinde ergenekon bayramı olarak da geçen bahar kutlamalarına dair bir kesit bırakıyorum.
ancak tüm bunlardan önce destan hakkında ilk kaynak olarak aldığım anthony e. ocean'ın türk mitolojisi kitabı destanın göktürklere ait olduğunu, şecere-i türk'te moğallara ait olduğunu son olarak hatice emel'in nevruz makalesinde de genel kanı olarak ergenekon'un hunlara ait olduğunu okudum. bu konuda yetkinliğim hissikablelvukudan öteye geçmemekle birlikte ben de göktürklere ait olduğunu düşünüyorum.

şecere-i türkî’de bu olay şöyle anlatılır:
“(…)ilhan’ın oğulları bu muharebede ölmüşlerdi, ancak en küçüğü olan kıyan kalmıştı. kıyan o sene evlenmişti. (…) nüküz de henüz o sene evlenmişti. bunların ikisi de aynı bölükten olan iki
adama düşmüşlerdi. muharebeden on gün sonra bir gece atlanıp karılarıyla beraber kaçtılar. muharebeden evvel
ordu kurdukları yere geldiler. düşmandan kaçıp gelen dört türlü mal (deve, at, öküz ve koyun) buldular. hasbıhâl edip dediler ki: “burada kalsak, bir gün olur düşmanlarımız bizi bulurlar, bir kabileye gitsek, etrafımız hep düşman kabilelerdir; iyisi dağlar arasında kimsenin daha yolu düşmemiş olan bir yere gidip oturalım.” sürülerini sürüp dağlara doğru yürüdüler. yabanî koyunların yürüdükleri bir yolu tutup tırmanarak yüksek bir dağın boğazına
vardılar. oradan tepeye çıkıp diğer yanına indiler. oraları iyice muayene ettiler, gördüler ki geldikleri yoldan başka yol yoktur ve o yol da öyle bir yol ki bir deve ve bir keçi bin güçlükle yürüyebilirdi; eğer biraz ayağı sürçse düşer parça parça olurdu. vardıkları yer geniş ve bir nihayetsiz ülke idi; içinde akarsular, membalar, türlü otlar, çayırlar, meyveli ağaçlar, türlü türlü avlar vardı. bunu görünce tanrı’ya şükürler kıldılar. kışın mallarının etini yer,
derilerini giyerler, yazın sütünü içerlerdi. oraya (ergenekon) adını verdiler. ‘ergene’nin manası ‘bir dağın kemeri’, ‘kon’un manası ‘dik’tir; orası dağın kırı (dağın en yüksek yeri) idi. burada kıyan ve nüküz’ün oğulları çoğaldı.
kıyan’ın oğulları ötekininkinden daha çok oldu. kıyan’ın oğullarına, kıyat; nüküz’ün oğullarının bir kısmına nüküzler, bir kısmına da dürlükin dediler. kıyan diye dağdan şiddetle ve sür’atle inen sele derler. ilhan’ın oğlu güçlü ve
tez bir adam olduğundan ona bu ismi vermişlerdi. ‘kıyat’, ‘kıyan’ın cemidir. bu iki kişinin nesilleri uzun bir müddet ergenekon’da kaldılar. çoğaldıkça çoğaldılar. kabileler meydana geldi. (…) dört yüz sene sonra kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldı ki artık oralara sığmadılar. bunun üzerine kenkaş (müzakere) ettiler ve “babalarımızdan işitirdik ki ergenekon’un dışarısında geniş ve güzel bir memleket varmış, atalarımız orada otururlarmış. tatar baş olup başka kabileleri bizim urukumuzu kırıp yurdumuzu almışlar. artık tanrı’ya şükür, düşmandan korkarak dağda kapanıp kalacak hâlde değiliz. bir yol bulup bu dağdan göçüp çıkalım. bize dost olanla görüşür, düşman olanla güreşiriz” dediler. herkes bu fikri beğenip yollar aradılar. mümkün olup bir yol bulamadılar. bir demirci: “ben bir yer gördüm, orada demir madeni var. zannedersem bir kattır. eğer onu eritirsek yol buluruz.” dedi. o yeri gidip gördüler ve demircinin sözünü musib (münasip) buldular. millete odun ve kömür vergisi saldılar. herkes vergisini getirdi, bir sıra odun, bir sıra kömür olmak üzere dağın böğründeki çatlağa istif ettiler. dağın tepe ve diğer yanlarına da odun ve kömür yığdıktan sonra deriden yetmiş körük yapıp yetmiş yere kurdular; ateşleyip hepsini birden körüklediler. tanrı’nın kudretiyle demir eriyip yükle bir deve geçecek kadar bir yol açıldı. o ayı, o günü, o saati belleyip dışarı çıktılar. işte o gün moğollarca bayram sayıldı. o vakitten beri bu halas günü moğollar bayram yaparlar. (…) bu
güne çok itibar edip: “zindandan çıkıp ata yurduna geldiğimiz gün” derler.”



türk kültüründe nevruz/ergenekon bayramı

nevruz, yenisey-orhun çevresinden, altaylara, oradan da hun türklerinin
avrupa’ya yürümesiyle macaristan’a ve balkanlar’a ulaşmış, 800’lü yıllardan
itibaren hazar’ın güneyinden anadolu’ya ve mezopotamya denilen bölgeye taşınarak
daha geniş bir coğrafyaya yerleşmiştir.
islamiyet’i kabul etmiş olan türk topluluklarında bu törenler, dinî öğreti ile
çatışmamak için, sürgün avı, toy, şölen, yuğ vb. gibi âdetlerden biri olarak devam
edegelmiş, “yeni yılın başlangıcı, yenilik, coşku, canlanma, uyanma, dirilme” gibi nitelikleriyle günümüze bütün bir türk dünyasının ortak kültür mirası olarak intikal
etmeyi başarmıştır. en eski türk âdetlerinden, bayramlarından biri olduğu bilinen
nevruz, kültürel iletişimin bir gereği ve sonucu olarak çeşitli kültür çevrelerinde farklı anlamlara gelmekte, farklı isimlerle anılmakta ve kutlanmaktadır.
toprağın kış mevsiminde yattığı ölüm uykusundan kalkması, ilkyaz ile yeniden dirilişi, türk destanları içinde karşılığını ergenekon’da bulmuştur. nevruz
kutlamalarının bir diğer adı da “ergenekon bayramı”dır. bu isim geçmişten günümüze
kadar hâlen çeşitli türk boyları arasında canlılığını korumakta, aynı zamanda milletin destanların gücüyle birbirlerine olan güven bağını güçlendirmektedir. ergenekon da böyle bir gelenektir. ebulgazi bahadır han’ın şecere-i türkî’sinde naklettiği ergenekon menkıbesi eski çin kaynaklarının verdiği tarihî olayların bir yankısıdır.ergenekon destanı, çoğu kaynaklara göre büyük hun devleti döneminde teşekkül
etmiştir. hatta, çian ken’in m.ö. 119 yılında, çin imparatoruna sunduğu bir raporda,
bu destandan söz ettiği bilinmektedir.
devamını gör...
bi'de davası var, o biraz tatsız mevzu.
devamını gör...
(bkz: yecüc mecüc) (bkz: gog magog)
devamını gör...
(bkz: engerekon)
devamını gör...
destan dört dağın arasında kalan türklerin kurtuluş hikayesini anlatmaktadır. türklerin herkesin korkulu rüyası olduğu dönemde, düşmanları savaş sırasında türkleri yenemeyeceklerini anlarlar. ve düşmanlar savaşı kazanabilmek için hile yapmaya karar verirler.
savaş sırasında türklere tuzak kurdular. çocuk,yaşlı, kadın demeden herkesi katletmeye başladılar.
katliam sonrasında il han’ın küçük oğlu kiyan ve yeğeni nüküz sağ kurtulanlardandı. hatunlarınıda yanlarına alarak koca bir dağı 7 gün içerisinde geçtiler. bu günün sonunda hayvanların bol olduğu, gürüldeyerek akan nehirlerin kaynadığı bir geniş vadiye çıktılar.
burası artık onların yeni yurtları olmuştu ve bu yurda ergenekon adını verdiler.
olayın ardından 400 yıl geçtikten sonda türklerin nüfusu çoğaldıkça çoğalmıştı.artık bulundukları bu yurt yani ergenekon’a sığamaz olmuşlardı. bunun için kurultay bir ataya geldi. geniş nüfusa sahip olan türkler artık düşmandan kaçmanın yersiz olduğu görüşündeydiler. bulundukları bu dağ artık onların sığınağı haline gelmişti. artık bu sığınaktan çıkmalarının gerektiğini düşünmekteydiler. ve dağı aşmanın bir yolunu aramaya başladılar.
türkler bizimle dost olanla görüşür, düşman olanla dövüşürüz diye ant içtiler. ancak dağdan çıkış yolunu bulamadılar. sonrasında aralarında bir demirci öne atıldı ve dağdaki demiri eriterek dağda bir geçit açabileceğini söyledi. geçidin etrafına dev odunlar ve kömürler yerleştirildi. dev körükler yapıldı, demir dağlar eridi. artık yol açılmıştı. ve türkler bu olayı zihinlerine kazıdı. ve hiçbir zaman unutmadılar.

21 mart ergenekon bayramı.
devamını gör...
bilhassa jinekolog uzman doktor ejderha beyefendiye hiç yakıştıramadım,çok kötü fena sallamış.
normaldir başlık altında ve bilumum sallamacılar ,sanal alemde ve reelde de ergenekon destanı hakkında sallamaları menşurdur.
profesör ,doçent doktor unvanlı türkçlerde ,cahil cahil sallarlar bu konuda.
efemmmm,bir kardeşimiz ki severim zatı alilerini moğol (13 yy.) reşidüddin demiş ,abüzittin dese idi çok yerinde olurdu. pers reşid'i de moğol yapmış pasta süsü misali ergenekon üstüne.
biri gök türk ataya mal etmiş,allah belanızı versin ,orhun'da tek kelime kazınmış mı ,ama ata sırp-hırvat-leh-rum hatta lidyali veya arap olunca böyle sorsan araplar bize ihanet ettiler der.
biri de yenisey ve orhun demiş , çok ayıp ağzına biber sürerim ,yenisey yazıtlarında da tek kelime yok.
secere-i türk , sahte hadislerden bile daha sallama içeriklidir. yenisey nehrinin sibirya kısmı ön türk atanın vatanıdır ,aşağı yenisey ile karıştırılmaması gerekir.
biride cenğiz han -moğol diye ortaya hacet gidermiş,bu konuda moğol tarihi bilgim az, ayrıca moğol tür k değil ,destan olsa ne yazar.
şunu da ekleyeyim ,ergene aynı kürşat adı gibi türkçe değil.
türklere mal edilen yok böyle bir destan, aynı kürşat efsanesi gibi fantezi yazı ,aslı nanay.
efsane olarak kabul edersin ama altına yazarsın şimdi zaman efsanesi diye .

maşallah ne güzel sallıyorsunuz,ninni de ekleyip devşirmeliğinizi gizliyorsunuz.

az sallayın lütfen,başım döndü.


dalgalanır pontos denizi bakıp bizans bayrağına, ( çaktırma köfteyi ,aynı bayrak ,kapiş.)


türkü bodun var olsun.(türk'ün adı budur.)
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"ergenekon destanı" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim