#ödüllü filmler
(orijinal adı: tode ja oigus)
yönetmen koltuğunda tanel toom'un yer aldığı 2019 yapımlı dram filmidir. film, a. h. tammsaare'nin aynı adlı eserin ilk cildinin uyarlamasıdır. 1980li yıllarda geçen hikaye, çalışkan bir adam ve karısının yüklü miktarda borç altına girerek kendilerine bir hayat kurmasını anlatmaktadır. çiftimiz, kendini şehir hayatından soyutlasa da sırtlarındaki borç onları rahat bırakmayacaktır.
yönetmen koltuğunda tanel toom'un yer aldığı 2019 yapımlı dram filmidir. film, a. h. tammsaare'nin aynı adlı eserin ilk cildinin uyarlamasıdır. 1980li yıllarda geçen hikaye, çalışkan bir adam ve karısının yüklü miktarda borç altına girerek kendilerine bir hayat kurmasını anlatmaktadır. çiftimiz, kendini şehir hayatından soyutlasa da sırtlarındaki borç onları rahat bırakmayacaktır.
yönetmen:
tanel toom
oyuncular:
priit loog
ıvo felt
kiruba nanthan
maiken schmidt
ester kuntu
priit voigemast
loora-eliise kaarelson
tanel toom
oyuncular:
priit loog
ıvo felt
kiruba nanthan
maiken schmidt
ester kuntu
priit voigemast
loora-eliise kaarelson
*satellite - en iyi yabancı dilde film ödülü
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "calakalem" tarafından 11.11.2022 09:28 tarihinde açılmıştır.
1.
estonyalı yazar anton hansen veya mahlasıyla a. h. tammsaare'in aynı adlı romanından uyarlama, tanel toom tarafından yönetilen 2019 yapımlı estonya filmidir.
filmlerde görüntü yönetmenliği, özel olarak ilgimi çeken bir kısımdır ve film, açık ara son dönem izlediğim filmler arasında en beğendiğim filmdi. 19.yüzyıl avrupa'sının doğası, oldukça etkileyici, sahneler eşliğinde kullanılan müzikler çarpıcıydı.
filmde andres adlı bir toprak ağası, karısıyla birlikte satın aldığı bir çiftliğe yerleşir. çiftlik yaşamının ağır koşulları, kötü komşular, kazanç hırsı, karısının kendisine varis olacak bir erkek çocuk doğurma endişesi, andres gibi şeker gibi bir adamı bile başka bir şeye dönüştürecektir.
"tanrıya çok kulak veren insan, diğer insanları duymaz olur."
filmdeki diyaloglar, hatta mizah, dil-kültür formundan kaynaklı olarak sanırım, çok düz ancak dram yönü ve oyunculuklar güçlü olduğu için derdini anlatabiliyor.
kaybettiklerimizi, çoğu zaman o esnada fark edemeyiz. onlardan geriye kalan boşluklardan öğreniriz. bu yüzden insan, kendinde kaybolan, eksilen şeyleri ise belki de hiçbir zaman fark edemez.
beklentilerimiz, hırslarımız, gerçekleşip gerçekleşmemesinden çok bize vereceği şekillerle önemlidir.
çizdiğimiz güç imajı ise başımıza bela en büyük zayıflığımız olabiliyor. önü sonu insan olduğumuz fikrine ve sınırlılıklarımıza sadakat, birçok şeyden önemli.
bu yüzden andres'in film boyunca tüm çabalarına rağmen yerinden kıpırdatmadığı büyük kaya parçası, hikaye adına hem güçlü bir metafor hem de şık bir sisyphos göndermesiydi.
filmde, mari adlı hizmetçi kadın karaktere ayrı bir başlık açmak gerekiyor ki merhamet ve iyilik dürtülerimizin bazen nasıl sırtımızdaki en büyük kambura dönüşebildiğini çok iyi gösteren derinlikli bir karakter. nezaketiniz ve fedakarlıklarınız, karşılıksızlık sınırlarını zorlayınca artık sizden bir görevmiş gibi beklenebiliyor. gerçi filmdeki her karakter, benzer bir ilgiyle bakılmayı hak ediyor.
bunun dışında, filmdeki inanç eleştirisi o kadar özgün ve ölçülü işlenmiş ki şaşırtıcı yeni bakış açıları kazandırıyor sizlere de.
keyifli ve dopdolu bir film izlemek istiyorsanız, izlenilesi.
filmlerde görüntü yönetmenliği, özel olarak ilgimi çeken bir kısımdır ve film, açık ara son dönem izlediğim filmler arasında en beğendiğim filmdi. 19.yüzyıl avrupa'sının doğası, oldukça etkileyici, sahneler eşliğinde kullanılan müzikler çarpıcıydı.
filmde andres adlı bir toprak ağası, karısıyla birlikte satın aldığı bir çiftliğe yerleşir. çiftlik yaşamının ağır koşulları, kötü komşular, kazanç hırsı, karısının kendisine varis olacak bir erkek çocuk doğurma endişesi, andres gibi şeker gibi bir adamı bile başka bir şeye dönüştürecektir.
"tanrıya çok kulak veren insan, diğer insanları duymaz olur."
filmdeki diyaloglar, hatta mizah, dil-kültür formundan kaynaklı olarak sanırım, çok düz ancak dram yönü ve oyunculuklar güçlü olduğu için derdini anlatabiliyor.
kaybettiklerimizi, çoğu zaman o esnada fark edemeyiz. onlardan geriye kalan boşluklardan öğreniriz. bu yüzden insan, kendinde kaybolan, eksilen şeyleri ise belki de hiçbir zaman fark edemez.
beklentilerimiz, hırslarımız, gerçekleşip gerçekleşmemesinden çok bize vereceği şekillerle önemlidir.
çizdiğimiz güç imajı ise başımıza bela en büyük zayıflığımız olabiliyor. önü sonu insan olduğumuz fikrine ve sınırlılıklarımıza sadakat, birçok şeyden önemli.
bu yüzden andres'in film boyunca tüm çabalarına rağmen yerinden kıpırdatmadığı büyük kaya parçası, hikaye adına hem güçlü bir metafor hem de şık bir sisyphos göndermesiydi.
filmde, mari adlı hizmetçi kadın karaktere ayrı bir başlık açmak gerekiyor ki merhamet ve iyilik dürtülerimizin bazen nasıl sırtımızdaki en büyük kambura dönüşebildiğini çok iyi gösteren derinlikli bir karakter. nezaketiniz ve fedakarlıklarınız, karşılıksızlık sınırlarını zorlayınca artık sizden bir görevmiş gibi beklenebiliyor. gerçi filmdeki her karakter, benzer bir ilgiyle bakılmayı hak ediyor.
bunun dışında, filmdeki inanç eleştirisi o kadar özgün ve ölçülü işlenmiş ki şaşırtıcı yeni bakış açıları kazandırıyor sizlere de.
keyifli ve dopdolu bir film izlemek istiyorsanız, izlenilesi.
devamını gör...
2.
bir romandan uyarlanan 2019 yapımı dram filmi. hikayedeki çatışmalar bu topraklarda da rastlanan hadiseler olduğu için izlemesi zevkli.
1800lü yılların ortalarında robbers rice adlı yere gariban evli bir çift birtakım hayalleriyle gelir.. bu başlangıçtan bile az çok anadoludaki toprak kavgaları kokusu alınıyor.. tabii ki bununla kalmıyor, adalet, inanç, iman, evlilik, hırs, sevgi özetle neredeyse tüm insani değerler ve olgular işleniyor. seyirciye vicdan muhasebesi yapmak kalıyor. tek sorunu uzunluğu, kafadan 30 dksini attım ben.. ama her türlü izlemeye değer..
adalet, zihnini öfkeli, kalbini katı yapar.
1800lü yılların ortalarında robbers rice adlı yere gariban evli bir çift birtakım hayalleriyle gelir.. bu başlangıçtan bile az çok anadoludaki toprak kavgaları kokusu alınıyor.. tabii ki bununla kalmıyor, adalet, inanç, iman, evlilik, hırs, sevgi özetle neredeyse tüm insani değerler ve olgular işleniyor. seyirciye vicdan muhasebesi yapmak kalıyor. tek sorunu uzunluğu, kafadan 30 dksini attım ben.. ama her türlü izlemeye değer..
adalet, zihnini öfkeli, kalbini katı yapar.
devamını gör...